40-50 yaşlarında hostesler gördüm ben ama yabancı havayollarında.

Nat Geo'nun THY belgeselinde bi tanesi 20 yıldır uçuyorum demişti ama şefleriydi sanırım o.

yer hizmetlerine alınıyor ya da uçuyorsa bile kabin şefi ünvanıyla uçuyor bence. bu yüzden kek dağıtan can yeleği şişiren yaşlı host, hostes görmüyoruz.

bir yaştan sonra perte çıkıyorlar diye yorumlar okuyordum bir ara. bu işi yapanlar varsa doğrudan danışabilirsem çok mutlu olacağım

Eşim hostes. Fiziksel açıdan epey yorucu olduğu için genelde 10-15 yıllık hostesler bir şekilde yere geçme (eğitim, yönetim vb) eğiliminde oluyor. Bunu başaranları havada göremiyorsunuz haliyle. Uçuşa devam edenler de kıdemlenip amirin de üstü olan purser oluyorlar. Purserlar hem kıdemli hem de tecrübeli oldukları için genellikle uzun mesafeli ve/veya prestijli uçuşlarda (Amerika, Çin, uzak doğu vb) görevlendiriliyorlar ve bu uçuşlarda da genellikle business class ile ilgileniyorlar (veya onu da ekibe bırakıp sadece koordinasyonla ilgileniyorlar) o sebeple onları da pek görmüyorsunuz.

Kitapçıların kırtasiye ürünleri satan bölümlerinde olabiliyor, ben en son Mephisto'da görmüştüm.

Büyük kitapçılar/kırtasiyeler +1 ve işin kaynağı olarak Eminönü/Tahtakale.

Boxcity eminönü
Kutu şehri kadıköy

Teşekkürler :)

Metro yapıyorlar ama oraya kadar ulaşması faaliyete girmesi falan birkaç seneyi bulur, onun dışında İETT hattı olacak işte.

birçok noktadan otobüsler götürecek

atatürk havalimanından yada sabiha gökçenden oraya direk uçak koysalar ya 5 dk da :) gidilir

Halkali’dan da metro yapacaklarmis, batidan gelecekler icin.

hile işte. avantajının farkında ve sorunlu beyni bu avantajı sonuna kadar kullanmasını söylüyordur. estetiklilerin güzellik yarışması kazanması gibi bu sene.

Erkeği güçlü yapan tek şey testosteron fazlalığı, yani güçlü ve kas kuvvetinin yoğun olması testosteronla alakalı bir durum, onun dışında bir fark yok. Tabii aynı şekilde kadını fiziki olarak daha güçsüz ve daha düşük kas yoğunluğuna sahip olması da yine eser miktarda testosteronu ve çokça östrojeni olması kaynaklı. Ameliyatla cinsiyet değiştiren kişi östrojen almak zorunda olduğu için, teknik olarak erkeklik özelliğini kaybetmiş olur, zira fazla östrojen testosteronu östrojene çevirir, testosteron miktarı azaldığında protein sentezi de azalır, yani kas yoğunluğu düşür, bununla birlikte erkeği "Güçlü" yapan detayın testosteron olduğunu söylemiştik, testosteron olmayınca haliyle güç detayı da ortadan kalkar. O nedenle teknik olarak bir sıkıntı yok bu durumda. Misal bu farklılıkları ortadan kaldırsak, erkeğe düzenli olarak östrojen verip testosteronunu baskılasak kadına da testosteron verip östrojenini baskılasak, kısa bir sürede erkek daha güçsüz kadın daha güçlü olur, olayı bu şekilde değerlendirebilirsin.

www.decathlon.com.tr

www.decathlon.com.tr

Kola takılan ve dokunmatik hasasiyeti olan şeffaf ön yüzeyli olanlar da var. Böylece kulaklık için filan da kolay olur, müzik vs değiştirmek için de.

(bkz: leptin )

Glukagon, pankreatik lipaz, hormona duyarlı lipaz, growth hormon gibi açlıkta salınıp insülin yokluğunda yağdan ATP üretilmesini gerçekleştiren hormonlar sayesinde daha fazla yağ yakılır, bu hormonlar direkt yağ yakımını gerçekleştirmekle birlikte leptin daha çok yeterli kalori alındığında yağ hücresinden salınıp beyne "Tamam bro bu adam doydu yemek yemesin artık" sinyali göndermede işe yarar, bunun sonucunda insülin kandan temizlendiğinde vücut enerjiyi yağlardan alır. Yani diğer hormonlar gibi direkt yağ oksidasyonu gerçekleştirmez ama gerçekleştirilmesinin önünü açar.

Bence biraz cinsiyetçi olabilir ama tam bir cinsiyetçilik örneği değil. Alt tarafı kendi görüşünüzü bildirmişsiniz.

Aşırı duyar kasmak olmuş biraz.

buralara gelmedi daha cinsiyetçiliğin o türü. amerika'da bu aralar yükselişte sana da öylesi denk gelmiş. cinsiyetçilik falan değil.

Bi kadın serbest atış bölgesinden havalanıp smaç basabiliyorsa eğer dediğin cinsiyetçilik olur. Onun dışında erkek voleybolu da kadın voleyboluna göre sıkıcı, kadın futbolu da erkek futboluna göre sıkıcı, olabiliyor yani böyle şeyler cinsiyetçilik çok farklı bir konu; bunlar da niye basketbol oynuyor gitsin evinde yaprak sarsın diye düşünmüyorsan problem yok bence.

neden sıkıcı olduğunu düşündüğüne göre değişebilir. "çünkü kadınlar iyi basketbol oynayamaz, serbest atış anında heyecanlanıp ağlamaya başlarlar zuhahah" şeklinde söylediysen cinsiyetçilik sayılabilir.

arkadaşın niyet okumuş bahsettiğim tonda söylemediysen; bu da bence feministlerin, hatta genel olarak sjw'lerin en genel sorunu zaten.

pfff sktirsin gitsin affedersin. ben de kadin tenisini daha cok severim bir erkek olarak. daha dengeli, daha surprize acik oldugunu dusunuyorum. grand slam'lerde bir mac bes saat surmuyor falan, daha iyi. buna da seksizm diyecekse eyvallah ama her halukarda sacma bir dusunce bence. zevkin ve tercihin seksizmi olmaz, seksizm bu kadar basit bir sey degil.

amerikandan ne bekliyorsun ki, aq sjw'leri. kaliforniyalidir kesin.

Politically correct değil gibi. İçinde erkek ve kadın geçmiş ve kadınları yermiş. Bize göre çok normal ama biraz alınganlıkla evet cinsiyetçilik.

Genellikle zencilerin kazandığı koşu yarışları yerine yalnız beyazların yarıştığı bir koşuda bir zencinin "bu beyazları izlemek de çok sıkıcı" demesi de ırkçı olurdu mesela.

Amerikalılar bu konularda kafayı yemiş derecede politically correct. Ota boka seksizm diyorlar aq.

Erkekler daha zevkli dedim, çünkü smaç izlemek, blok izlemek, Yugoslav faulu izlemek çok uzaklardan 3'lük, alley oop falan izlemek daha zevkli geliyor :)

evet, bildiğin cinsiyetçilik.

çıkarmalısın. seviyorum, gayet güzel de yapıyordum ama ben de bıraktım. overhead press yapıyordu bende gerçi ağrıyı rak olmadığı için yerden alirken. yine de riske atmak istemiyorum belimi. vücut ağırlığı ile çalışmaya döndüm manasıyla.

Deadlift bir güç egzersizi, amacı hem sinir sistemini hem de kasları güçlendirmek, bu nedenle özellikle Amerikalı fizyoterapistler tarafından fıtık çevresindeki kasları güçlendirip daha konforlu bir yaşam için bu tür sıkıntıları olan insanlara deadlift yaptırırlar fakat deadlift ayna zamanda en riskli hareketlerden de biri, eğer doğru şekilde yapılmazsa özellikle L bölgesini çok etkiler. Eğer formuna güveniyorsan max. ağırlıklara çıkmadan devam et, güvenmiyorsan devam etme.

her gün 2 öğün yiyorum, öğlen 12-1 gibi yemek veya kahvaltı. aksam 7-8 gibi de yemek. çoğunlukla aralarda atıştırmıyorum bile. hiç de bir şey olmuyor olmaz, senin şeklinde de olur ama bence daha zor.

IF bir diyet programı olmadığı için spesifik bir dönemi de kapsamıyor uygulanması, istiyorsan ömür boyu da yapabilirsin.

Cok da guzel olur

Şahane o zaman yarın başlıyorum:)

Teşekkürler

4 aydır 18-6 yapıyorum. Hayatımı kolaylaştırdı ve bana iyi geldi. Öneririm.

Ben Oz'cuyum, Oz diyorum.

İkisini de izledim. Oz'u 3 kez izledim. The Sopranos'u çok beğendim ama tek seferi yeterli buldum. Her ikisi de çok kıymetli diziler ama Oz, The Sopranos'u şöyle rahat 5 kere falan döver. Net.

oz.

Oz

Sopranos u henüz bitirmedim ama Oz diyorum. İkinci kez izlemek istediğim tek dizidir.

sopranos

Oz

bence the sopranos. oz'un finalini izledikten "eh bu da bitti işte" dersin ama the sopranos'da donmuş şekilde ekrana bakar, hemen internette araştırmalar yaparsın. diğer insanların fikrini duymak istersin. kitabı bile var: the sopranos and philosophy

oz en efsanesi ama, the sopranos ve the wire'ı izledikten sonra izlense bence daha iyi olur. ilk iki dizide suç dünyası ve suçluları izliyoruz hep. oz'da da bu suçluların hapishane sürecini izlemiş oluyoruz.

the sopranos bence. the sopranos psikolojik the oz sosyolojik çıkarımlar yapabileceğin diziler. ona göre de karar verebilirsin.

kıyaslanmaz sopranos tabi ki, çok daha ciddi edebi bir eser istiyorsan tabi, sopranos televizyonun altın çağıdır.

boy, kilo ve yaşınızı söyler misiniz? biraz fazla çıkmış ama kilodan olma ihtimali olabilir. yaşınıza ve kilonuza oranla devam ettireceğim cümlelerimi. gönlünüzü şimdilik ferah tutun

23 yaşındayım boyum 178 kilom 80 belki max bir iki kilo artmıştır birkaç aydır tartılmadım

ailenizde tip 1 ve 2 diyabet olan birisi var mı acaba? yaşınız şeker hastalığı için biraz geç ama bu yaşlarda da görülüyor malesef. Aralığınız biraz yüksek ama bu hastasınız demek değildir. Test sonuçlarını uzman görmesinin faydası var. İstanbulda iseniz öneride bulunabilirim bir özel hastahaneden. Ne gibi bir şikayet ile doktora gittiniz acaba?

Not:uzman görüşü değildir sadece bu alanda ki bilgimi paylaşmak istedim.

80 kilosun, insülin direnci çıkması normal. Yani boyum uzun bu boya bu kilo olabilir gibi düşünme vücut kitle indeksi hesabı tırt bir sistem, yağ oranına baktır %30+ gibi bir şey çıkıyorsa ki çıkar, kilo ver düzelir. Bir erkekte 80 kilo risk olmaz zira kas kütlesi-yağ oranı birbirini dengeler fakat kadının kas kütlesi neredeyse yarı yarıya düşük olduğu için bu kilolar risk demektir.

Arapça'da Ç sesi olmadığı için "kaşıgcı" şeklinde telafuz ediliyor. Ataları vaktiyle suudi arabistan'a göçmüş. Kendisi Türk vatandaşı değil, etnik olarak Türk.

Şimdi bu adam Suudi, ismi vs yazılırken haliyle Arap alfabesi kullanılıyor, bu adamın ABD'de oturum izni var, Amerika adamın ismini Arapça yazamayacağına göre haliyle kendi duydukları şekilde yazıyorlar, o zaman da adamın adı Jamal Khashoggi oluyor, biz de aynı şekilde adamın ismini kendi duyduğumuz şekilde yazıyoruz Arap harfleriyle yazamayacağımız için, o zaman da Cemal Kaşıkçı oluyor. Yani konunun etnik kökenle Türklükle bir ilgisi yok, dilbilimi böyle.

ben de sormuştum aynı soruyu burada. adam türk kökenliymiş. ataları türkiye'de yaşıyormuş, kayserililermiş hatta. zamanında suudi arabistana göçmüşler. en meşhurları (bkz: adnan kaşıkçı). bu vatandaş da adnan kaşıkçı'nın yeğeni. kaşıkçı'nın "khashoggi"ye dönüşme hikayesi @angelus'un anlattığı gibi ama kökenle alakası olmadığı bilgisi doğru değil. arap alfabesi kullanan ülkelerdeki vatandaşların amerikaya avrupaya gittiği zaman moustapha, oumar, mahamadou falan olması da aynı şekilde gerçekleşiyor.

edit: www.eksiduyuru.com

bonus: www.google.com.tr

(bkz: jamal khashoggi'ye cemal kaşıkçı demek)

Yabancı kelimeler ve özel adlar Türkçe cümlelerde kullanılacağı zaman, kelimenin geldiği dil Latin alfabesi kullanıyorsa kelime olduğu gibi aktarılıyor. Eğer dil farklı bir alfabe kullanıyorsa kelime Türkçe okunuşuna göre yazı diline aktarılıyor. Bu kelimenin Türkçede bir benzeri veya Türkçesi varsa (Jamal yerine Cemal, Plovdiv yerine Filibe demek gibi) bu kullanılıyor.

Ayrıca Murat Bardakçı bu konu ile ilgili yazısında kelimenin aslının Kaşıkçı olmayabileceğini, ailenin de Türk değil de Çerkez olabileceğini söyledi.

Bunun da ötesinde, bize yakın coğrafyadan, bizde örneği bulunan kelimeleri İngilizcedeki yazımıyla Türkçeye aktarmak bana bir tür ufuk darlığı, kendine yabancılaşmışlık, bilgisizlik gibi görünüyor.

Yabancıların Şevçenko, Pavlyuçenko, Vladimir Besçastnıh, Oleksandr Şovkovskiy örneklerindeki gibi kendi alfabeleri ile yazılan isimler okunduğu gibi yazılıyor Türkçe'de.

Şahtar donetsk gibi düşün. Yabancı alfabelerde okuduğun gibi aynen yazıyorsun.

Normalde uyarmak lazım ama Norveç'te yaşamıyoruz, Mecidiyeköy'de birini bu nedenle uyarsak adam bacağımıza bıçak mı sokar yüzümüze kezzap mı atar bilemiyoruz, ben kendi adıma bu riske girmem.

köprü trafiğinde arabadan çöp atanların çöpünü geri vermişliğim var.
ama kolay kolay kimseye bulaşmam. canımı yolda bulmadım.

içimizden ''ayı'' diyip geçiyoruz.

angelus+1 bıçak ve kezzap konusunda

angelus +1

Kavga cikmasin diye uyarmiyorum.

Simdi bir dusun, uyardigin adamim "haklisin kardes buyuk hata ettim bunda sonra boyle yapmayacagima soz veriyorum ve beni uyardigin icin sana minnettarim" deme ihtimali yok gibi bir sey. Buyuk ihtimal tersler, sana ne lan isine bak der. Ben de sinirlerinirim.

arabadan atılınca korna - selektörle taciz ediyorum. ben yayaysam angelus+1.

Önümden biri yürüyorsa ve yere bir şey attıysa, ileride yetişip, bir şey düşürdünüz sanırım, diyorum attığı noktayı göstererek. Bazısı anlamıyor, yok yok çöptü o diyor tabii. Orada küçük bir gülümsemeyle devam ediyorum, manyak çıkabilir düşüncesiyle. Anlayan da çıkıyor. Tek yapabildiğim bu.

Öncelikle anlaman gereken bir şey var. Kullandığın dizel araç, yediğin mangalda et, yediğin içtiğin et süt yumurta vs yere çöp atmaktan daha zararlı çevreye.

Yere çöp atmak ya da atmamak tüm bu çevreye verilen zararın yanında devede kulağın kılı kadar ufak bir şey, hatta daha küçük.

Çevreye olan bakışını değiştirmelisin.

uyarmıyorum herkes boğazına kadar dolu. ne var lan diyip sıkıntı yaşama durumumuz var.

anadolunun büyük bir ilçesinde yaşamaktayım. bir gün koşu yolunda denk geldiğim çöpleri toplayıp facebookta ülkemizi sevmek çevreyi korumakla başlar tarzında bir fotoğraf paylaştım. ilçe ahalisinden bir kaç kişi işimiz gücümüz yok yerleri temizlemekle mi uğraşıcaz diye yorum yapınca vazgeçtim uyarmaktan kendimce topluyorum.

Aynen windowsguvenlikduvari'nin yaptığını yapıyorum.

Her tür "büyük" kötülük ufak ufak başlıyor. Yere çöp atmaması gerektiğini anlayaman insanlar çok daha büyük zararlar verme hakkını kendilerinde görüyorlar zamanla.

Bir keresinde İETT otobüsü durakta durunca kapı açıkken elindeki mendili yere fırlattı bir adam, otobüs duruyordu, kapı açıktı, inip mendili yerden aldım. "Atmasaydınız keşke, çöpe atsaydınız." dedim. Kem küm etti. Mendili cebime koydum, inince attım.

Bu da böyle bir anımdır.

önce eğitim. bazen kafalara vura vura yapmak lazım ama olmuyor işte.

geçen gün yolda giderken gencin biri bildiğin balgamını yola attı. o sırada da aynı sırada yürüyen bir adam genci aldı tuttuğu gibi yan taraftaki ağaç-çalı karşımı parkın içine attı. 1-2 tane de sağlam tokat patlattı.

helal olsun dedim yoluma devam ettim.

@angelus bu riske girmem diyorsa bence kimse uyarmamalı zaten, zira ben de direkt diyaloğa girmem. fakat çöp atan, tüküren müsvettelere gözgöze gelince tiksinerek bakıyorum ve iğrenç diyorum sadece. @windowsguvenlikduvari nın yaptığını denicem bir de, biz de kimsenin iğrenç tükürüğünü çöplerini görmek zorunda değiliz sonuçta.

@bos gezenin bos ustası hocam eyvellah da konumuzla alakası yok. Ayrıca yediğimiz et, yumurta içtiğimiz sütün doğaya zararını tartışmak anlamsız. Endüstriyel dünyaya karşı olmak ayrı insanlara bulunduğu bölgeye çöp atmaması gerektiğini söylemek ayrı. Insanlara en basit olan şeyi yaptıramıyoruz siz endüstriyel tarımın, hayvancılığın zararlarını anlamalarını bekliyorsunuz.

Yere çöp attın diyelim. Ufak bir kağıt veya plastik parçası olsun farketmez ne değişecek? Senin göz estetiğin dışında oluşan bir zarar yok. Çünkü Türkiye'de geridönüşüm yok. Atılan çöpün %1'i bile geridönüşüme sokulmuyor Türkiye'de. Çöp ithal ediyoruz bu nedenle, haberin yoktu muhtemelen.

Ne zaman insanlar çöplerini kağıt, plastik, cam, metal diye ayırmaya başlar kalanını da evsel atık(komposto) olarak atarlar, o ayrılan kısmı da doğru biçimde geridönüşüme sokarlar o zaman bu söylediğin yere çöp atma mevzusu gerçekçi bir önem kazanır.

Çevre bilincimiz Türkiye'de yere çöp atıp atmamaktan ibaret. Birisi yere kağıt mendil atıyorsa öldürülüp yakılmalı ama çöpü kutusuna atıyorsa kutsanmalı böyle bir şey yok güzel kardeşim.

Kışın yaktığın doğalgaz, kömür, fuel oil, kullandığın araba, çöpe attığın her malzeme Türkiye'de çevreye zarar veriyor. Türkiye'de emisyon kanunları yok, ÇED raporları geçiştirmelik, oturduğumuz apartmanlar ekseriyetle eski korulukların ve orman arazilerinin üstüne kurulu. İçtiğimiz su bile dizel yakıt kullanarak elde ediliyor. Çünkü çeşme suyumuz bombok. Bırak o salaklar yere çöp atmış atmamış ben buna bakmam. Çöpünden nükleer atık çıkan ülkeyiz anasını satim. Ankara'daki asbest skandalını falan hiçbiriniz hatırlamaz ama yere çöp atmak... Abi bilinçlenin ve insanları bilinçlendirin önce. Çöpe gelir sıra sonrasında, zaten çevre bilinci olan biri çöpünü nereye atacak öğrenir.

Bu hassasiyet en çevreci ülkelerde bile bizdeki gibi siyasi bir pozisyon gibi algılanmıyor. Yere çöp atan çomardır, taocudur, reisçidir. Atmayan moderndir, sekülerdir falana gidiyor saçma.

dik dik bakıyorum genelde. yanlarına gidip çöp kutusunun yernini göstermişliğim de var. ayrıca izmaritleri yere atıp diğer ambalaj atıklarını vs.'yi çöpe atanların kendini "yere çöp atmıyor" sanmasına sinir oluyorum.

O kadar çevreci isen elektrikli, hibrit arabaya bin mesela. Arkadaşlarına bununla hava atarsın.

Yine o kadar çevreciysen vejetaryen ol, vegan ol.

Evinin tepesine güneş enerjisi paneli kur, kendi elektriğini falan üret. İthal meyve sebze et yeme, yerel tüket ki karbon ayakizin ufalsın. Yapabilir misin? Yapamazsın muhtemelen. Hayır yapabilecek olsan da yapmazsın çünkü gerçekten çevreci değilsin. Çevreciliğe ayıracak gerçek bir paran ve yaşam şeklin olduğunu zannetmiyorum. Bunun için de suçlu falan değilsin yanlış anlama. Ama çevreci de değilsin. Bu konuda anlaşalım.

@bos gezenin şimdi olayı kişiselleştirmedeki amacınız nedir? Ben şu çomar bu laik vs. Diye bir çıkarımda mı bulunmuşum?
Ya da ben çok iyi çevreciyim mi demişim? Aksine çevrecilikle olmuyor atan yine atık atıyor başka bir şey yapmalı demişim.
Bu arada illa kişisel bir şey söyleyeceksem motorlu taşıt kullanmıyorum bisiklete biniyorum.
Endüstriyel et tüketmiyorum.
Tarımımı kendime yetecek kadar kendim üretiyorum.
Yani ben anlamıyorum insanların bilmediği bir şey hakkında bu kadar ağır ithamlarda bulunması, kişiye saygısızlık yapmasını. Evet evimin tepesine güneş enerjisi sistemi kuracak, kendi elektriğimi üretecek maddi koşulları gelirim karşılamaz da zaten bu kişilerin yapacakları bireysel çalışmalarla da olmaz.
Benim de dediğim nokta en basit noktada bile devlet gerekeni yapmıyor buna yönelik bir şeyler yapılmalı yoksa milletin arkasından çöp toplamakla olmaz.

Bir laf var ben dürtmeyeceğim eşşeğe ot vermem diye. Devlet de aynı şekilde, kendine giren çıkan yoksa neden yaptırım uygulayın efor sarfetsin. Bir defa devlet günümüzde insanları çevre konusunda gerçekten bilinçlendirirse zaten hükümet değişir bir sonraki seçimde.
Velhasıl yere çöp atmak Türkiye'de gerçekten çevreye ölümcül zararları olan bir eylem değil çünkü Türkiye halihazırda bir çöp kutusundan ibaret.

Bunun önüne şimdi geçmeye başlasak emin ol bi 30 sene sonra ancak meyvesini toplarız. (bkz: Türkiye'de çevre bilinci)

Direkt onları yetiştiremeyen ailelerine küfrediyorum. Bazen gözgöze gelebilecek bir durumdaysam bir çöpe bir de atanın suratına bakıp utanmasını bekliyorum belki işe yarar diye. Gidip uyarsan bela tipler çoğu...

Öncelikle asıl soruna cevap vermeden önce şunu söyleyeyim, senin günlük kalori alımında bir yanlışlık olabilir, yani amacın yağ yakmaksa günlük kalori ihtiyacına değil, yağ yakmak için gerekli olan günlük kalori ihtiyacına bakman lazım, ki bu da başlangıç için 2000-2200 kalori civarında olur, 2850 kaloriyle yağ yakmak için ne bileyim haftanın 7 günü günde minimum 2 saat antrenman yapan profesyonel bir sporcu olman lazım, aksi halde bu mümkün değil. 2850 kalori alıp kas inşa eden insanlar var ona göre hesap et işte. Senin hesapta bir yanlışlık var bence.

Şimdi asıl soruna gelelim, sağlıklı olup olmadığına bakmadan ihtiyacının altında bir kaloriyle beslenirsen teknik olarak kilo verirsin ama sağlıksız alınan yağlar karbonhidratlar bir noktada hormonal sistemi bozacağı için kilo verme olayı sağlıksız bir noktaya gelecektir. O noktada ne olur tabii bilemeyiz, senin vücudunun vereceği tepkiye bağlı bunlar. Yani senin diyetinde mesela günlük 100 gram yağ var diyelim, vücut bu aldığın yağı yağ yakarken testosteron üretirken ne bileyim hücre tamir ederken falan kullanacak ama sen gittin bu yağı steakhouse burger menüdeki trans yağlardan aldın, vücut bu saydıklarımı bu yağ ile yapabilir mi? Yapamaz. O nedenle bu sistem çok uygulanabilir bir sistem değil.

amaç kilo vermekse günlük 2850 kalori çok , boy ve kilonu da yazarsan daha net olur.
kalori açığı oluştururken temel amaç kalori açığı oluşturmak, yağlı ve karbonhidratlı tüketim olması temel düzeyde önemli değil. ama makro saymaya başlarsan daha başarılı bir yağ yakımı ve spor yapıyorsan daha başarılı kas yapımı gerçekleşir.

edit: ben yazana kadar angelus yazmış zaten detaylı.

2850 kalori herhalde indirim yapmadan alacağı kalori?
bundan bir 1000 kalori falan indirmek lazım kilo vermek için. ayrıca spor da yapılırsa 500 de oradan gelse 1500 kalori inmiş olur ki hafta 10 bin kalori 1-1.5 kg demek neredeyse.
geçmişte yaptığım için biliyorum eğer kaloriyi ciddi sayarsanız kilo verirsiniz. ama her gün gidip patates kızartması yemeyin tabi.

Ne yediğinize bağlı ama kedi kendisi için yaramayacak bi yiyeceğe çok yavşamaz.

"Kesinlikle vermeyin" diyen veterinerler var. Erkek arkadaşımın kedisi bebekken sadece bulgur pilavı ve nugget yiyormuş, kuru mamayı ağzına sürmüyormuş ve veterinerimiz "ev yemeği yiyen kedi buldun, daha ne istiyorsun" diyor böyle durumlarda.

Çok baharatlı, tuzlu, yağlı şeyler olmadıkça verebilirsiniz bence. Çikolata vermeyin, genel olarak şekerli şeyler vermeyin pek.

masanın üstüne çıkmaya çalışıyor sürekli, biz izin vermiyoruz ama resmen yalvarıyor. hatalı mı?

Ben bizim kedi yalvarıyorsa yemek vermiyorum. Masadan uzaklaşıp sakinleştiyse, kendi yemeğimiz bittikten sonra ona ayırdığım kısmı mama kabının yanında veriyorum. Ama yalvarmaktan vazgeçmiyor çünkü kıyamayıp masada besleyen birileri oluyor sürekli. Yemek yerken kediyle kavga ediyoruz o yüzden hep :/

Verilmez. Masaya alıştırırsan masadan inmez geceleri. Kurallar koyacaksın, o kuralları öğrenecek. Bunlardan biri masaya çıkmamak olacak. Ayrıca alıştırmazsan yemez zaten her şeyi.

Biz veriyoruz ya. Miyav miyav dolaniyor hep rahat vermiyor. Bizimki versek de tatsin diye ekerli birsey yemiyor, ayni zamanda sebze de hic sevmiyor. Anca et-sut-yumurta. Kedi bildigin Karatayci cikti - sebze haric :D

İnsan yemeğine alıştırmayın yoksa bokunu çıkartıyorlar
Sonra bakmışsın bir tabak ete dalmış akşam yemeğini o mundar etmiş

masaya çıkmasına izin vermeyin ama kendi tabağında verebilirsiniz.

babaannem bahçesinde baktığı kedileri yıllarca evin yemeğinden artanla besledi, hepsi de gürbüz sağlıklı ve avcı kedilerdi :-)

valla bizimki masaya çıktığında annemin gazabına uğrayacağını biliyor:) biz de masaya yeltendiğinde o an ne yiyorsak biraz ucundan verip gazını alıyoruz. garibim de kokladığında zaten boşuna emek harcadığını anlayıp uzaklasıyor ehehe:)
bız hususi tavuk vs piştiğinde veriyoruz. kırmızı et filan yemiyor zaten. secici..

meraklı canlılar oldukları için tadına bakmak istiyorlar. sürekli olmamak kaydıyla yediklerinizden tadımlık verebilirsiniz. tiksinmiyorsanız masanın üstüne çıksın. benim tabağımdakileri önce koklar beğenirse bikaç sefer yalar sonra gider. tiksinirseniz ufak bir kapta ayrıca yere koyarsınız olur biter.

hep ev yemeğine alıştırırsanız kilo alıyorlar dana gibi oluyorlar.

Esasında işleri kısa sürer ama 50 lira alıyoruz bari süreyi uzun tutalım da işimizi önemli gösterelim şeklinde bir kaygı güdüyor olabilirler.

erkek berberi mi?

En uzun süren saç taşım 20 dakikadır, yıkama dahil.

Kadın berberi ise süre limiti yok 8 saat süreni de var.

Her erkek ayni sac tirasi istemiyor ki. Benimki 20 dk surer baskasininki 45 dk. Ayrica randevu ile alan yerler var. Oyle bir yer tercih edebilirsin.

Edit erkek berberi.

nasıl berbermiş öyle? "hair style saloon" falan gibi bir yer mi yoksa?

Bildiğin mahalle berberi de aynı hair saloon da aynı. Gören bilimsel çalışma yapıyor sanacak.

Randevuyla alan yerlere gitmeye çalış. Önceden arayıp geleceğin saati söyleyince sana ayırıyorlar. Çok karmaşık bir saç tıraşı istemememe rağmen benim saç tıraşlarım da 30 dakikayı buluyor. Biraz karışık ve şekilli tıraş isteyen birinin 45 dakika sürmesi normal diye düşünüyorum. Elleri ağır diyoruz ama şöyle düşünmek lazım, adam sabahtan akşama kadar doğru dürüst mola vermeden yapıyor. Çok hızlı bir şekilde yapsa o eli felç olur. O tempoya bir insan eli kaç saat dayanabilir ki?

bizim ramazan "çok acil işim var ramo 20 dakikaya çıkmam lazım" dediğimde bile 90 dakikadan kısa sürede kesebilmiş değil. adam saçımızı mı kesiyor ırzımıza mı geçiyor belli değil aq traşın yarısında keyif sigarası yakıp kahve söylüyor, engelleyemiyorum.

Çok emin olmamakla beraber yüze vurur ifadesi gibi bi anlam çıkardım ben.

Suret malum kopya demek, Memduh Başgan "Asala'yı bitirdik" dedikten sonra Behzat Ç. "Ama sureti kalmış" diyerek "Asala bitmiş ama onun kopyası olan sizin gibiler kalmış" demek istiyor, Asala ile Asala'yı bitirdiği söylenen kontrgerilla örgütlerinin benzer oluşumlar olduğunu, birbirlerinden farkının olmadığını söylüyor. En azında diziyi izlerken biz bu şekilde çıkarım yapmıştık.

aslında o cümleden saksıya fesleğen gibi oturturum anlamıda çıkarılabilir.

Not: Bu espiriyi birisi yapacaktı. Kendimi tutamadım.

Silindir şeklinde bir şey varsa kasları ezip rahatlatabilirsin.

www.google.com.tr

darbe vs varsa buz yap mümkün olduğunca dinlendir.
krem olarak fast jel veya dolgit sürmen ağrını dindirir

ben bi kere yumruk attım, şu lunaparklarda olan balonlar varya, hani vuruyosun ne kadar vurduğunu gösteriyor. tutturamadım, bi tur döndüm olduğum yerde. hehehe biraz alkollüydüm belki de onun etkisi ama rezil olmuştum, arkadaşlar puhauah diye patlamıştı.

anladım ki güç uygularken isabetli hale getirmek gerçekten zor.

el parmaklarını gevşek bırakırsan kırılabilir.

hatta herşey olabilir sadece parmaklar değil, bileğinde kırılabilir.

bunun dışında tehlikeli noktalara vurursan karşındakini öldürebilirsin bile.

boğazdaki kemik(ismini çıkaramadım) boğma ve asılma vakalarında kırılan kemik.

ikincisi buruna aşağıdan yukarı şekilde aparkat vurarak kırmak. burundan ölünür mü bilmem ama boğazdan olur, yine boyun çevresine çok az bir bası uygulayarak vurulan bir nokta var insan yığılıp kalıyor, belki oraya vurursan ani kalp durması da olabilir.

belki boynun kritik bi kaç noktası daha vardır ama bilmiyorum.

bilek kırılabilir. boksörler eldiven içi el sarımı yaparlar. düşünün yıllarını boksa vermiş insanlar dahi antrenman için bile olsa bileğini sararlar. bileğiniz güçsüzse zarar görmesi kesindir sağlam bir yumrukta. sokak dövüşçüsü değilseniz tabi.

yumruğu atarken iki ihtimal var ıskalarsın ve mevlana olursun yada tutturur 2 gün bilek ağrısı çekersin ha tutturursan karşıdaki 1 hafta mor gezer tabi.

kendini böyle güçsüz vs sanma yumruğun kuvveti sandığından fazla etkiliyor karşıdakini.

Eğitim ve/veya şans faktörü olmadığı taktirde, yumruk atanın canının yumruk yiyenden daha çok yanması büyük olasılıktır.

Yumruk işi yalan olur, doğru teknikle vurulmadığı sürece erkek de elini kırar kadın da, kendini böyle bir durumdan kurtarmak isteyen bir kadın erkeğin en hassas olduğu bölge olan testislerine tekme atıp kaçmalı. Tabii cinsiyetçilik gibi algılanmasın, kendine güvenemeyen bir erkek de aynı hareketi yapabilir. Onun dışında yok illa yumruk atacam falan dersen boynun iki yanı-kulak arkasının biraz altı ya da şakağa vurabilir ki şakağa vurursa eli kesin kırılır bu arada, onun dışında gözlere çalışılabilir vs. Boyun ve şakak sinirleri tahrip edeceği için şok yaratır, gözlere çalışmak da acı verir ama en garantisi ilk söylediğim seçenek maceraya gerek yok.

Peki bu konuda kendimi geliştirme ihtimalim var mı illa kum torbası mı alıp yumruklayayım :D

ah şu gençler.

rocky filmini izle, merdivenlere vur kendini koş koş dur.

sonra rocky gibi dans et. sonra başlarsın yumruklamaya.

kum torbasını tavana sağlam as, içine bez basılıyor onun öyle ağırlaşıyor ki, üstüne düşerse altında kalır ölürsün.

ben de senin gibiyim, olası bir durumda yumruk atmam, karşıdakine zarar veremediğim gibi kendi canımı acıtırım. o yüzden bacak arasına tekme +1

m.youtube.com Bu abla nasık böyle güzel vuruyor :(

düşünüyorum ben şimdi bir bayanım, karşımda da erkek var.

ikimiz de nötr olarak duruyoruz, ben karşımdaki erkeğe yumruk atıyorum.

hoop ani bir hareketle erkek rolüne geçtim.

yumruğu yedim burnum kırıldı. valla bayanmış kadınmış dinlemem ağzının ortasına ortasına kombo yapar, eşek sudan gelinceye kadar döverim seni. hatta kaldırıp kaldırıp yere bile patlatabilrim. canımı ne kadar acıttığına bağlı.

ciddiyim , bu konularda nezaket falan arama erkeklerde.

sonuç bi yumruk attın ama bi araba sopa yedin. bir de gider şikayetçi olurum.

ilk yumruğu atan suçludur.

O kadın yumruk atmamış kolunu savurmuş, güç üretirken fizik biliminden yardım almış.

@killerbee evet onu da düşündüm ama kalabalık yerlerde olcağı için kurtarılırım diye düşündüm :D
@angelus heh evet omuzdan çıkarmış ben buna da razıyım bunu yapabilir miyim

ya arkadaşım deli gibi kadına şiddet oluyor herkes kafasını çevirip gidiyor, yüzlerce insanın içinde, dükkanların içinde kadınları bıçaklayarak öldürüyolar, kaç defa videolarda haberlerde gördük. kimse kafasını çevirip bakmıyor bile.

sen kalabalığa güveniyorsan zaten yanmışsın. millet daha ne oluyor diyene kadar canını yakarlar, hiç bulaşma.

kadınsın bas çığlığı geç.

bana da boşuna ayı mayı demeyin, ben olabilecek olan bişeyi söyledim.

sen tekme çalış yumruk işi sakat
www.youtube.com

Tasaklara tekme at. İlla yimrih atcaksan da yuze degil vucuda at

yumruğun gücünü küçümsememek lazım.

bazen yanlışlıkla biri elini burnuna çarpıyor ve insanın aklı şaşıyor. şöyle o adrenalinle eli sıkıp burna (ıskalamadan ama) yandan bi geçirdim mi karşıdaki epey afallar. devamını getiremeyeceğini düşünüyorsan o kendine gelene kadar topukla ama.

Bence bir sey yapamazsin. Sahsen bir kizin atacagi yumruk muhabbet kusu isirigi gibi gelir.
Yumruk atmak icin omuz gucu gerekir ki kizlarda olmaz bu. Saglam bir yumruk omuzdan destek alarak gelir.
Bana yumruk atsan senin elin benim suratimdan daha cok acir.
Bana yurmuh atmasin ehehe...

bu kırılır ayol!

O el ile kavanoz açabiliyor musun ki yırmıh atacaksın?
Çok zayıf, incinir. Ellerin şiir kitaplarının önce, hafif sayfalarına layık görünüyor.

@zxcd pek açamıyorum
@retorique bunla ben bile yüzünü gözünü dağıtabilirim çok fena bu

1 lirayı görünce şoka girdim ben.

eksiup.com

genelde erkekler biraz daha uzun olduğu için yumruk hedefi bulmayabilir, yavaş kalabilir. en iyisi baldırla bacak arasına vurmak veya diz kapaklarına sert bir tekme atmak.

yımrığı boğaza at, nefesi kesilsin.

skdjdkdjdk

bileğin düz olması lazım vururken ve nereye vurduğun da önemli. çenesine veya elmacık kemiğine denk gelirse senin canın daha fazla yanar. burun da acıtır. gözüne, kulağına ya da yandan burnuna vurman lazım. ama çok canını acıtamazsan dönüşü kötü olur. kulak üstü denge bozma açısından daha makul bir hedef.

o kalınlığı bir şey ile kıyaslardım ama neyse kıyaslamayım. bu ne bilek böyle ,tekme çalış .
bu bilekle ancak masaj yaparsın yumruk atsan.

Ya neymiş bu böyle bilek kırılır falan. O kadar kavga gördüm hiç bilek, yumruk falan kırıldığını görmedim. Yapıştır gitsin, bir şey olmaz merak etme. Tutturamadın mı? Kör dövüşü yaparsın ama en azından gururun ıskalanmamış olur. Kavga durumlarında beni ara.

yıllardır sakladığın psikopatı çıkardın demek sonunda. elinin boyutu ve bilek kalınlığı da önemsiz bu durumda. doğru teknikle 10 yaşındaki çocuk bile tek vuruşla adamı bayıltabilir.

@süt

www.youtube.com
www.youtube.com

ben de saate laf edecektim ama yumruğu bende denemeye kalkarsın diye sustum. etrafındaki herkes o saati beğeniyorsa bence saati değil etrafındakileri değiştir.

testosteron kokusundan ve edilen muhabbetten-üsluptan ötürü yeterince bağcılar kıraathanesine dönmüş bu yumruk meselesine bir katkı da ben yapmak istemiyorum, o yüzden bence hiç bulaşma yumruk işine.

Çalışırsan ve teknik ile doğru yere vurabilirsen adam yerinden kalkamayabilir, ama yerinden kalkıp da daha da hırslanıp ağzınızı yüzünüzü kırabilir.

Yumruk sadece kol ile atılmaz, omuz ve sırt da önemli. Sürekli çalışarak gelişeceğinize emin olun, ama bunu birine vurmak için değil. Yapıyor olabilmek için geliştirin.

Saati ilk başta ben de görmedim, sonradan tekrar açtım fotoyu, normal bir saat işte!

o abla da yumruk atmıyor kolu savurup yaradana sığınıyor zaten.

1: R10'a bak.
2: Bilmiyorum.

Organik balda mı yüzde kaç o da zararlı mı acaba

Bal büyük oranda hiçbir işe yaramayan fruktoz barındırıyor, ben ekmeği keseceğime balı keserdim böyle bir şey yapacak olsam. Enerjiye çevrilen karbonhidrat glikoz, enerji döngüsünde kullanılmayıp yağa dönüşen karbonhidrat fruktoz. Ha ama önemli olan kullanım miktarı tabii, şekeri kestim deyip bala yüklenmiyorsan ölmezsin.

Hayır günde bir bardağın içine bir şeker kaşığı bal koyuyorum. Ne bileyim işte öyle karışım yapmışlar. Bağışıklık güçlendirici.

Bi şey olmaz o kadardan.

gerçek bal al, saf bal, hiç bir zararı olmaz o şekilde kullanımda ayrıca balın da doğal şifasından yararlanırsın.

şekerden çok yeni sistemle üretilen şekerler zararlı. mısırdan , gdolu ürünlerden falan.

o kadar bal hiç bir şey yapmaz.

ama balı da kaynar suya atmamak lazım, ona da bir bak.

not: şireli ne demek?

Çok şekerli demek.

Abartmadigin muddetce sekerli gidalarin sagliga etkisi olacagini sanmam. Seker yemeyeceksen meyve de, bal da, tahilgiller de hatta sebze bile yememen lazim. Onun yerine biskuvi ve kek gibi yapay sekerli, trans yagli gidalari yeme.

Burada hata yaptıran dürtü "Aşırı tahmin edilebilir değil mi" sorusu galiba, yani bahis işlerinden çok anlamam ama böyle deyip de bir bahiste tüm kazandığını kaybedebilirsin, genelde böyle oluyor sanırım kasa bu şekilde kazanıyor.

1,70 oranlarla 1200 TL yapmak için çok çok şanslı olman lazım.

10 lirayı 1200 yaptıysan ve bunu iddia'dan yaptıysan iddia bu işin peşini bırakmaz, oranlara ayar çeker dskjıod. Yaktın bizi abi :PP

Evet basketbol maçları kazandırıyor. Ben ayda yılda bir kere çok canım sıkılırsa girer oynarım ama illegal yerlerde herkes genelde basketbol oynuyor. Basketbolla alakası olmayan adamlar bile bu sporu öğrenmiş oldu. :)

Kedi ufak çaplı bi depresyona girmiştir, ev ortamına karşı bi güvenizlik falan hissediyor olabilir düzelince kendi gelir mev muv diye. Bir de alçak mesafeden düşüşler yüksek mesafeden düşüşe göre daha tehlikeli kediler için, arkadaşın biraz daha dikkatli olsun bu anlamda mesafe az diye bir şey olmaz demesin.

Eh işte, fark etmez.
Yemeği beğendin mi? Meh
Akşam ne yapmak istersin? Meh
Hayat nasıl gidiyor? Meh

benim bildiğim 2 anlamı var. bir tanesi bir şeye üzülmek, hayal kırıklığına uğramak ama içinde bulunduğun durumdan dolayı tepkini çok da dile getirememek. mesela hevesle hoşlandığın ama flört bile edemediğin kadına bir yere gitmeyi teklif edersin, onun o güne başka bir işi vardır planlanmış; mehh olursun. sevgilin-arkadaşın olsa trip atarsın ya da üzüntünü dile getirirsin; bu durumda çok bişey söyleme hakkın yok çünkü senden önce planı olabilir, doğal. ama bi yandan çok da heves etmiştin, içine oturdu bişeyler.

bi de buna benzer bi hoşnutsuzlukta, "beğenmedim ama hadi öyle olsun" anlamı da var bence.

genel bir hoşnutsuzluk ifadesi diyebiliriz.

"omuz silkmek"

Eskiden orta anadoluda anneler çocuklarına bi lokma bir şey uzatırken meh derlermiş. Ağzını aç, şunu ye gibi.

goddard +1

“Vasat”

"Yani"

iyi değil ama kötü de değil.

45 kilo bir kadın değilsen hiç girme bu işlere salona git.

Bir de barfiks çubuğu eklerseniz elbette forma girmeniz mümkün. Zamanla bi de daha ağır dumbelllar edinirsiniz.

aga ifrit gibi adamsın, bunlar çerez ya.

bence de salona git.

bukbuk(ilk kez duyuyorum adini) ve cektirmeli yay yerine TRX seti al.
dambillar yerine powerblocklardan al daha az yer kaplar daha cok agirlik calisabilirsin
bir tanede de barbell alsan fena olmaz aslinda ama olmazsa olmaz degil.

Alete gerek yok, barfix, mekik, şınav. Bunlar yeterli. Kendi vücut ağırlığınızla yapabileceğiniz sporlar en iyisidir.

Evde yatıp göbek büyüteceğine illa ki az da olsa gelişme olur, ama gözle göremezsin bence.

5 kg dambıl nedir hocam :)

Cidden gelişmek istiyorsan çok fazla ağırlıkta dambıl lazım, sehpa lazım, z bar lazım, düz bar lazım, barlar için çeşitli ağırlıklar lazım, düz barla sehpada çalışmak için lack mıydı rack mıydı o desteklerden lazım.

Çok zor yani, barfiks/şınav/mekik gibi vucut ağırlığıyla yapılacak hareketler ile sürekli bir gelişme olmaz. Çünkü ağırlığı arttıramıyaz, farklı kasları çalıştıramazsın.

Sonra mesela en azından 3x8 barfiks yapabilecek seviyeye gelene kadar sırt kaslarını geliştirmek lazım, zart diye barfikse başlayamazsın.

Salonda her hafta birer ikişer kilo arttırıyorsun dambıllarda ya da makaralı makinelerde, cm cm gelişiyorsun.

Evde zor, ama salona gitme imkanı yoksa da popoyu yayıp göbeği büyütmemek lazım. Yapılabilecek her hareketi yapmak lazım.

Salonlarda tekno calmiyorlar ki. RnB zart zurt caliyor genelde.

Abi ne istedigine bagli yetip yetmeyecegi. Bilemeyiz. Ama iradeli olursan bir seyler illa ki olur vucut agirliginla bile. Ama istedigin seyler olur mu bilmem.
Ama evde olmuyor o is. Evde duzenli calisamazsin.

Antoninus Pius.

@angelus : nasıl bildin merak ettim, image search yapmadıysan kutlarım!

Image search yapmadım ama yapınca da çıkmıyormuş zaten.

Kendisinin özelinde bilmem, ama bu zamanda böyle vucudu yapabilmek yardımcı ürünsüz çok zor. Çünkü gerekli protein, karbonhidrat, asit ve diğerlerini gıda yolu ile almak endüstriyel gıda nedeniyle çok çok zor. Deli gibi yemek lazım, ama ihtiyacın olanların haricinde vucuda bir sürü zararlı şeyi de almak demek bu.

Birkaç sene önceki videoların bak, birkaç senede 20 kilo kas kütlesi koymak, hele 40 yaşından sonra teknik olarak mümkün değil, tabii ki doğal değil.

Doğal değil

Vucut gelistirme steroid veya protein tozundan ibaret degil. Piyasada onbinlerce turev urun var. Testosteron onculleri, pro hormonlar, steroid olmayan ama buyuten maddeler... bu adamin saglam bir kure girmedigini soyleyebilirim cunku vucudu yok.
Vucutcu degil. Zaten kendisi de soyluyor. Anladigim kadariyla bir sakatlik doneminde doktor tavsiyesiyle tedavi amacli kullanmis olabilir. Bu arada uzun yillar dogal calistim. Bircok kez salonda steroidli dediler kimse inanmadi. Oysa hic kullanmamistim. Ama uzun boy, iri kemik, sert calisma, dusuk yag yakimiyla bir de bronzlasinca hormonlu gibi gorunuyor. Gercek steroid kullanan ve prof calisan adamin cildi kagit gibi ince, kaslari olagan disi iri ve boru gibi damarli olur. Cildi yunus baligi derisi gibi parlak ve gergin oluyor. Yuzde de cene ay dede gibi uzar...

Doğal olduğunu düşünüyorum. Adamın genetik ve ekonomik avantajı var. Senin benim 1 yılda yediğimiz eti adam 1 ayda yiyor. Bırak olsu yani.

adamların kanlı bıçaklı düşmanları bile kabul ediyorken bize laf düşmez bence..

aya bir kere gidilmedi. birden fazla insan orada bulundu, defalarca gidildi yani. böylece sovyetlerin uzay ziyaretlerine cevap verilmiş oldu.

sovyetler birliği bu işlere ilk girişen devlet ve onların kaynakları da aya gidildiğini doğruluyor.

acaba gidilmedi mi şüphesinin ortaya çıkmasının sebebi sovyetlerin dağıtılmasından sonra uzay araştırmalarına para ayrılmaması. şu anda çok daha ileri seviye devrim niteliğinde uzay araştırmaları olabilir fakat bütçe ayrılmadığı için olamıyor.

bu tip atılımların tekrarlanması için yeniden iki veya üç kutuplu dünya gerek. devletleri birbirinin ojesinin rengini kıskanan insanlar gibi düşünmek istemiyoruz ama durum bu.

Ay'a gitmek için o dönem kullanılan Saturn V'in fiyatı günümüz parasıyla 1 milyar dolardı, 1 milyar dolarla değil Ay Mars'a bile giderlerdi normalde, öyle bir ateş gücüne sahip roket bugün bile yapılamıyor bu maliyetlerden ötürü, adamlar elindeki tüm imkanı bunun için kullanmışlar işte gitmişlerdir.

gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkma gibi bir huyu vardır, yani gidilmemiş olsa illa ki bir devlet bunu açıklardı, hele rusya gibi bir ülke bunu ispatlasa 7/24 yayın yapar ki aksine ruslar da kabul ediyor gidildiğini.

Abi bu tarz komplo teorilerinden nefret ediyorum. Gidildi işte yani kaç defa gidildi hem de, her türlü zırva antiteze bilimsel açiklama da getiriliyor ama hala yok bu niye böyle fotoda, stüdyo orasi vs yazilar dönüyor. Gidilmemiş olsa koskoca KGB bunu bulamaz miydi yahu

Bugun ucaga binip 10 kusur saat ucup baska kitaya gidebiliyorsan, ayni mantikla aya da gidersin.

"abd aya gitmedi" demek, en az "dünya aslında düz" denen trol hype saçmalık kadar boş bir iddia. bunu diyenlerle "amariga batıyormuş" diyenler genelde aynı oluyor. adamlar soğuk savaş'ı kazandı, dünyayı teknoloji ve bilimde üçe beşe katladı, ekonomisi ve siyasi gücüyle de hala dünyayı yönetiyor. kabul etmek lazım.

ayrıca damien chazelle batırmadıysa oscar'ı konudan dolayı first man'e verecekler, bunu da yazın bir kenara.

Ay'a gidildi bence de. Fakat kamuoyuyla paylaşılan tarihte gittiklerini (başarısız olma ihtimallerine karşı) düşünmüyorum. Filmlerin de stüdyo üretimi olduğunu düşünüyorum. Propaganda için gerekliydi. Dönemin şartları.

Diğer taraftan "gidilmemiş olsaydı Ruslar bunu zaten ortaya koyardı" güçlü bir gidildi taraftarı argüman olamaz bana sorarsanız. Batı dünyasının ve bilhassa ABD'nin propaganda makinesine karşı bu riski almayacak kadar akıllıdır Ruslar. Çıkıp "hayır gidilmedi işte gidilmedi" diye ağlayan çocuk konumuna mı düşsünler? Kim dikkate alır, gerçek bile olsa? Tarihi kazanan yazar. Biz Ay'a gittik dediler ve tarihi öyle yazdılar. Bitti. Artık orası sıradan halk kitleleri için değiştirilemez bir hakikat olmuştur, öyle kalacaktır.

ayın yüzeyinde bırakılan izler bunun en büyük ispatıdır.. uzayda hava olmadığı için ay yüzeyindeki izlerin sonsuza kadar orada duracağı söyleniyor.. bu durumda inanmayan aya gider bakar yani bu kadar basit :)

1: Önce ağırlık sonra kardiyo.

2: Artan yüklemeyi minimum düzeyde tutup kaloriyi ortalama bir miktarda alırsan formunu korursun.

3: Süreyi artırmakla hızı artırmak farklı sistemleri uyarır ama ikisini de yapmalısın. Yani hızı artırırsan kondisyonun artar, süreyi artırırsan dayanaklılığın artar; kondisyonu artırırsan süreyi artırırsın, süreyi artırırsan dayanıklılığın artar. Görüyorsan ikisi de birbiriyle ilişkili, ikisini de yapman lazım.

ucuz amerikan filmi kokusu alıyorum.

bir sene sonra migrosta sepette "sadece 4.99" diye satılan dvdler arasında yer alır.

Gece 2 gibi Kanal D'de yayınlanan B sınıfı tırt filmlerden olur.

klozette otururken bile açıp izlemem. :/

oyuncuya bakıyor insan. oyuncu da senaryoya bakıyor zaten oynamadan önce. komedi filmlerinde klişe konu önemli değil. insanlar sadece gülmek istiyor. cem yılmaz çekse gider izleriz sinemada.

çünkü halifeliği en iyi o taşımıştır. bu yüzden halifelik yanlılarının baştacıdır.
s
şu videoyu buraddan itibaren izle bence: youtu.be

Bi olayı yok, V. Mehmet ve Vahdettin'i saymazsak son Osmanlı padişahı, biraz da Mustafa Kemal'in o jargondaki karşılığı gibi gösteriliyor, o nedenle. Yoksa Osmanlı'nın en başarısız padişahlarından biri, o dönemin şartlarında mukayese edilse bile öyle.

modern dönem osmanlı devletinin en meşhur padişahı. ondan sonra gelenler etkisizdi, öncesi de çok eski zaten. hal böyle olunca osmanlı fanatikleri için popi olacak başka isim kalmıyor bu yüzden köpürtülüyor

hocam şimdi bu adam binbir zorluk içersinde devleti zar zor ayakta tutmuş, bu yabana atılacak bir sebep değil.

Fatih, kanuni vs. zaten tartışılmaz insanlar. yani, 3-5 ekşici dışında bu adamların kudretini sorgulayan kimse yoktur sanırım, bu sebeple oradan ekmek çıkmıyor. ancak okumayı seven meraklı insanlar için biraz kitap satılıyor o kadar.

ama Abdülhamit'te durum farklı. torunları hayatta, onlar sürekli "dedem şöyle böyle" diyip demeçler veriyorlar, dizisi var ki o zaten başlı başına bir etken.

Marangozlugu iyiydi.

Toprak kaybedeceğiz onun psikolojik altyapısı hazırlanıyor sanırım

12 kadindan 26 cocuk sahibi olmasi da bir etken olabilir. Rahmetli iyi calismis, gece-gunduz mesai kastirmis. Doneminde devlet borc icinde yuzmesine ragmen saray masraflarindan hic kisintiya gidilmemistir, Avrupa'dan piyes - tiyatro gruplari sadece kendisine gosteri yapmak icin getirtilmistir vs.

Bir doneme cok benziyor ama hatirlayamadim Almanya'da Habsburg donemi olabilir.

şan, şöhret, güç, kudret açısından yavuz, fatih, kanuni tartışılmaz ama bizim son osmanlıcılar akılları sıra Atatürk'ün karşısına çıkarabilecek bir figür, portre olarak bunu çıkarabiliyorlar çünkü bahsettiğim padişahların hem dönem hem de başka faktörlerle Atatürk'le mukayese edilmesi sağlıklı olmaz.

Bizim son Osmanlıcıların yakın tarih figürü olarak sadece bu adamı ortaya koyabiliyorlar Atatürk'e karşı

93 Harbi'nin getirileri (daha doğrusu götürdükleri) İngiltere ve Fransa'ya sırt dayayabilme imkanlarını ortadan kaldırıyor. Balkanlardaki kayıplarla, Osmanlı, kuruluş devrinden itibaren sonra ilk kez, yüzyıllar sonra, müslüman nüfusu daha yüksek bir devlet haline geliyor.


Bu gerçeği gören, analiz eden Abdülhamid, halifelik sıfatını doğru zamanda ''aktive'' ediyor. Yoksa kendisi ilk halife değil; fetihlerden fetihlere koşan, müslüman alemini şaha kaldıran bir padişah değil.

Panislamist bayrağını taşıması niçin son 5-6 yılda bu kadar sık isminin geçtiğini gösteriyor aslında. Kısakürek çok ileri gidip; ne II. Mahmudlar ne Selimler, o reformcu padişahlar imparatorluğun gerçekliğini algılayamadı diyor. Yani Abdülhamid görüyor gerçek çözüm yolunu islam birliğinde. (Böyle yazınca Kısakürek de yeni kitap yazmış gibi algılanmasın. Kitap 1965 yılından. O dönemde de belli isimlerin Abdülhamid'e hayranlık duyduğu aşikar. Birileri demek ki şimdi doğru zamanda, Abdülhamid'in panislamcı kimliğini ''aktive'' ediyor.)

Yerli yabancı hiçbir ciddi tarihçinin Abdülhamid'i ''en başarısız padişah'' diye betimlediğini de görmedim duymadım. Balans ipindeki en iyi cambaz olarak gösterir Hanioğlu, ki bu yergi sayılmaz.

kendi döneminde en büyük düşmanı jön türkler, ittihatçılar, tevfik fikret gibi özgürlük yanlıları olmuştur. bu düşman korkusu yüzünden gazetelere yoğun sansür uygulanmış, jurnalcilik iyice halkın arasına yayılmış, her köşeye ajanlarını göndermiştir sırf kendisine muhalefet edenleri yakalatmak için. abdülhamid in popüler olması olayı aslında tamamen algı yönetimi. senelerdir üniversitelerde dahi "33 yıl hiç toprak kaybetmeden hüküm sürdü" yalanı anlatıldı ki bir çok hoca bunu sadece bilgisizlikten anlattı. sağ genel olarak hep devletçi, merkeziyetçi tutumda olmuştur. abdülhamid e yani devlete karşı açıktan muhalefet eden üstelik o dönemin özgürlük söylemleriyle hareket eden, ayaklanan gruplar, kişiler var. bu yüzden sağcılar abdülhamid i çok sever. meşrutiyet sayesinde bir çok azınlık ve farklı düşüncedeki insan meclis vasıtasıyla kendisini temsil imkan buldu. bizim sağcılar özellikle ermeni, rum gibi azınlıkların mecliste yer almasını tamamen "devletin parçalanması" olarak algılıyorlar. üzerine hamid lerinin yetkilerinin kısıtlanmasını da ekleyince ortaya şöyle bir tablo çıkıyor:

hükmettiği yıllar boyunca toprak kaybetmeden, yahudilere, siyonistlere, içerideki azınlıklardan oluşan hainlere, ordu ve entellektüel camiadaki yerli hainlere karşı tek başına koca imparatorluğu sırtlamış gök sultan abdülhamid han hazretleri.

buradaki abdülhamid adını kaldır öyle oku, sana kimi hatırlatıyor?

algı yönetimi demiş miydim?

youtu.be

Çok arapçıydı.

Tarihte bir dolu örneği var, uzun uzun yazmak istemiyorum. Louis Bonaparte'ın, Napolyon kültünü canlandırması; Alman faşizminin III. Reich tarihlendirmesi ve Aryan sembollerini kullanması vs.

AKP de "70 yıllık reklam arası"ndan sonra düşünsel olarak kendini Osmanlı'nın sonuna, bilhassa Abdühamit'e, yani 1908 Devrimi'nin öncesine iliştirmek istiyor.(Bu arada Abdülhamit kültü, benim takip edebildiğim kadarıyla ta Büyük Doğu zamanlarından beri zaten sağcıların tarih anlayışında önemli bir yer tutuyor.) AKP iktidarı içinse; sporda canlandırılmaya çalışılan okçuluktan tutalım, devlet binalarında kullanılan Selçuklu mimarisi öğelerine kadar her yerde işaretlerini gördüğümüz türden bir neo-klasikçiliğin parçalarından biri. Partinin ideologlarına -??-, tarih yazıcılarına vs. göre -her ne kadar açıkça söylemeseler de- 1908 Devrimi, Cumhuriyet Devrimi ve CHP iktidarı ile kesintiye uğramış bir hattın sağlam halkasıdır Abdülhamit; bu hat tuhaf biçimde Menderes'le devam eder, -o da köylü burjuvazinin ve bu sınıfın altında şekilsizleşen köylülüğün temsilcisidir- 27 Mayıs ve getirdiği kurumlar eliyle yine kesintiye uğrar, 70'ler boyunca mücadelesini sürdürür ve nihayet bir başka restorasyonla, 12 Eylül'le farkında olmadığı bir zafer kazanır. Menderes'le Erdoğan'ın arasına Özal'ın yerleştirilmesi bu itibarla -ilk bakışta- manalı gibi gözüküyor. Ortak sözcük: Restorasyon. (Mu olmalı?)

Eleştirel not: Ama hangi üretim biçiminin restorasyonu? Abdülhamit, ulus devletlerin birer ikişer tomurcuklandığı, Batılı düşüncenin nicedir aydınlar arasında karşılık bulmaya başladığı, İstanbul'da gayrimüslim burjuvanın palazlandığı ve haklar iddia ettiği bir dönemde, yarı-merkezi feodalizmin restorasyonuna girişerek meclisi 30 yıllığına kapattı. Menderes'in tahkikat komisyonu ile doruğa çıkan baskıcılığı ise hem anti-demokrasi demekti hem de tarım burjuvazisine verilen tavizlerin sürdürülmesi, gelişen üretici güçlere karşı siyasal iktidarın gözünü yumması... Hadi ilk ikisi için feodalizm genel başlığını kullansak, Özal bambaşka bir yerdedir, tek bir piyasa hâline gelmiş dünya kapitalizmine entegredir: Krizdeki Türkiye burjuvazisini; 24 Ocak'la ve 12 Eylül sonrasındaki Anap iktidarı ile ihya etmiştir. AKP de sermayenin bir başka krizini çözmek için İMF politikalarını şartsız uygulayacak bir "tek parti" olarak, çoğunlukla muhafazakar kitlelerin desteği ile iktidara geldi. 12 Eylül 2010 tarihine dek olanlara da -bir günde bitmiş değil her şey, o tarihte resmileşti sadece- basbayağı restorasyon diyebiliyoruz demek ki.

Bunların üstüne "kült" dediğimiz şeyin ve kitleyle ilişkisinin "gerçek" anlamının da bir partiyi ya da lideri iktidara taşıyanlarla; o parti ya liderin siyasetinin arasında "gerçek" ilişkiye dayandığını söyleyebiliriz. Abdülhamit kitlenin önünde, tıpkı yukarıda verilen cevaplarda olduğu gibi "halifelik"le, "cambazlık"la vesaire duruyor. Altı bomboş... Bu yüzden sorunun "asıl" ama "yanlış" cevabı bunlardır belki de...

elle tutulan şeyler yapan son eleman başka idolleri de vardır muhtemelen ama onlara sarsalar dayak yiyecekleri çok nokta var. abdülhamit'in yok mu var ama kısmen iyileştirme yollarını açmış okuyabildiğimiz kadarı ile.

yere göğe sığdıramayanlar var tabi. tarihten gördüğümüz kadarı ile öyle biri olsaydı zaten biz şu an osmanlı topraklarında yaşıyor olurduk. bir insanı lider, başarılı yapan çevresindeki insanları seçebilme yeteneğidir. sanırım buralarda sorunlar vardı.

bana darbe yapılacak korkusundan haliçte donanmayı çürüten yine muhalefet korkusundan tiyatroları kapattıran, sansür kurulları kurduran, insanları birbirine ispiyonlattıran ''jurnalcilik'' olayını başlatan, eserlerde ''kulak, burun'' gibi ifadelerin geçmesini bile kendine laf ediliyor olarak algılayan sıkıntılı bir kişilik. peki bu olaylar tanıdık geliyor mu?

evet. ek olarak cari fazla vermişiz (güya). onun da etkisi var. şimdi yakında faizler düşürülsün diye söylenmeye başlarlarsa yine yukarı çıkar. ytd

Dolar can çekişmiyor ki hala çok yüksek, 1 sene önce dolar 3,40 gibi bir şeydi oradan hesap et işte. Misal dolar 2 ay sonra 10 liraya çıkıp sonra tekrar 7 liraya düşüp orada sabitlese biz yine dolar çok düştü ya diyeceğiz ama teknik olarak yine düşmemiş olacak. Dolar 1 lira, hadi 1,50 olmadığı sürece ekonomik olarak leş durumdayız demektir. Yoksa dolar 5,50 olur yarın sabah bir şey olur 6,50 olur 7 olur, bunlar olur yani iki tane tweet'e bakıyor bunların gerçekleşmesi.

buralar son. teknik olarak daha fazla inmemesi gerekir. düşüş trendi vardı brunson sadece destekledi (7.20nin düzeltmesi) i.hizliresim.com

edit: yatırım tavsiyesi değildir fakat dolardan zarar da edilmez şimdi.. 7.2den gelmiş 5.5e alım fırsatı değil de nedir? ben biriktiriyorum. yatırım tavsiyesi değildir.

Herkes iyi sallıyor
Teknik olarak İnmemesi gerekirmiş
Teknik e bakılsaydı 4.30 u da geçmemesi gerekiyordu
Dolar 7.20 ye çıkıp 5.50 olunca o tekniği ben de çizerim
Atila Yeşilada ile bu teknikciler dalga geçiyordu

@benaslindayohum 4.5ta indikatörlere baktın mı :P

İki ayda 3.90'dan 5.56'ya çıkan döviz can çekişiyor demek ne kadar mantıklı?

olay her gün hareket etmek olduğundan bence 4 gün olan daha iyi.

b

Uzun süreli egzersizlerde vücut yağ yakmak yerine korumaya gecer.İkinci secenek en mantıklısı.Şu an çok boş vaktim var mesela,günde 5-6 saat spor yapabilirim ama dediğim olaydan dolayı tadında bırakıyorum.

B

Siz egzersize başladığınızda vücut enerji için hemen yağlara gitmez, yağ oksidasyonu biraz ağır bir işlemdir o nedenle önce yağların yağ hücrelerinden yağ asitlerine ayrışarak kana karışması gerekir, ondan sonra enerji sentezine katılır. Yani siz her egzersize başladığınızda bu işlemi tekrarlarsınız, bunu göz önünde bulundurursanız A seçeneği daha uygun bir seçenek olacaktır. Yani sistem çalışmaya başlar ve durmaz, daha fazla yağ yakar. B seçeneğinde ise sistem sürekli durup daha sonra yağ yakımına uygun bir noktaya gelmeye çalışır, bu da zaman-verim kaybı demektir zira 1 saat içinde sistem en üst noktada yağ yakmaya başlayacağı zaman siz aktiviteyi sonlandırmış olacaksınız, haliyle verim alamazsınız. Bundan hareketle günde 4 saat yürümek de haftada 2 gün 2 saat yürümekten daha fazla yağ yaktırır.

Fakat gel gelelim yürüyerek koşarak hoplayarak zıplayarak yağ yakmamaya çalışmak ciddi anlamda çok etkili bir yöntem değildir, yağ yakmanın ana kuralı temiz beslenmektir, ancak temiz beslenirseniz bu aktiviteler destek olur, onun dışında kötü bir diyetle istersen günde 10 saat haftanın 5 günü yürüyüş yap, yine kilo veremezsiniz. Zaten spor salonlarında dikkat ederseniz eğer hep hoplayıp zıplayıp koşan dombilliler görürsünüz ve bunlar hep "O kadar spor yapıyorum ama yine kilo veremiyorum" derler. O kadar spor yapmalarına rağmen kilo verememelerinin nedeni, beslenmelerinin kötü olmasıdır ne yazık ki. Böyleyken böyle.

Bunların dışında basubadelmevt'in örneği doğru fakat tam da öyle değil. Esasında uzun egzersizlerde değil, yüksek yoğunluklu egzersizlerde vücut yağ yakamaz, zira dokulara yeteri kadar oksijen gitmediği için sistem oksijensiz ATP-enerji üretimine geçer, bunun için de yağları değil karbonhidratları tüketir enerji olarak. Siz eğer yoğunluğu-hızı düşük tutup süreyi uzatırsanız vücut yine oksijenden mahrum kalmayacağı için enerji için yağları kullanacaktır.

2 saat yürümek zararlı değil mi?

ben size crossfit öneririm. 20 dakikada 2 saat yürümeye eş değer kalori yakarsınız.

@angelus evet ben de aynı şekilde düşünüyorum. Yönlendirmeli olmaması için direkt olarak sordum.
Yürüyüşte yağ yakımı 45-60 dk dan sonra başlıyor diye biliyorum.

Aslında şöyle de diyebilirim: açıkhavada yürüyüş yapmak için haftada 2 günüm var ve istersem bu 2 günde yürüyüşü 2-3 saate kadar çıkarabilirim.

Bunun yanında koşu bandım da var. Haftada 2 gün 2 saat yürüyüşe ilaveten, mesela 2 gün de koşu bandında 1 er saat yürüyüp 4 güne tamamlamak mı?

Yoksa haftada 2 gün 2 şer saat yeterli mi? Bir de yürüyüş yaparken 1 er gün arayla yapmak lazım, üstüste yapmamak lazım diye söylüyorlar..

En en en verimlisi ne yapmak bu şartlarda?

Yok hayır yağ yakımı 45-60 dakika sonra başlamıyor aslında bunu etkileyen çok faktör var (kandaki insülin miktar vs) fakat ortalama olarak çok daha kısa sürede başlıyor, öncelikle bunu belirteyim. İkinci olarak tüketilen oksijen miktarı nedeniyle açık havada 2+ saat yürümek her zaman en iyisidir, eğer 2+2 şeklinde açık havada yürürsen en verimlisi olur, bunun yanına birer saat de bantta yürürsen o da iyi olur ama bantta koşuya ben çok sıcak bakmıyorum onu tavsiye etmem ek olarak belirtmek isterim. Bunların dışında yürüyüş için ara vermene gerek yok, kendini iyi hissediyorsan her gün bu şekilde yürüyebilirsin.

Adam Türkiye'ye girdi çıkamadı değil kendi konsolosluğuna girip çıkamadı, ikisi farklı şeyler aynı şey başka bir ülkede de olsa yine bir şey yapılamazdı.

Amerika'daki elçilikde yapilamayip Türkiye'dekine gönderilmesi tesadüf mü sizce?

olayın oluşmasında kesinlikle bir sorumluluğu yok. ancak şu andaki tutumu biraz pasif ürkek ve ne yapacağını kestirememe şeklinde. aynı olay avrupa ülkesinde olsa şu an tüm elçilik ya sınırdışı edilirdi ya da dokunulmazlu-ık ihlal edilmeden belki ihlal de edilerek yoğun bir sorgu aşamasında olurduk.

Angelus'un dedigi gibi adam konsolosluguna girip cikamadi. Turkiye'nin yapabilecegi bir sey yok.

Ha ama herhaltibiliyoring'in sordusu soru muhim. Suudi Arabistan bu pervasizligi baska bir ulkede gosterebilir miydi? Yani neticede Cemal Kasikci Turk asilliymis, Turk birisi ile nisanli ondan Turkiye'deki konsoloslukta; ama atiyorum baska bir ulkedeki Suudi konsoloslugunda Suudiler benzer islere girisiyorlar mi?

Uluslararasi hukuk acisindan ulkelerin yapabilecekleri Viyana Sozlesmesi ile belli. Turkiye agir suc islerken suc ustu olmadigi surece dokunamaz kimseye. En fazla istenmeye adam -persona non grata- ilan edebilir vs vs.

Ama yani mesela su olay atiyorum Fransa'da olsa, Fransiz hukumeti nasil tepki verirdi? Hukuki olarak ulkelerin eli kolu bagli olacakti elbet Viyana Sozlesmesi ile ama politik olarak kriz cikaracak bir durum bu. Suudi Arabistan belli ki Turkiye ile bir politik krizi -ki zaten iki ulkenin arasi iyi degil- goze almis ya da Turkiye'nin zaten bir kriz cikarmayacagini dusunmus.

olayla ilgili yapacak pek bir şey yok dendiği gibi, fakat olaydan sonra takınılan korkak tutum sıkıntılı. Tabii bu şaşırtıcı mı ? Bence değil.

türkiye 'nin hiç sorumluluğu yok demek doğru değil.

evet birinci sorumlusu değil olayın, ancak sonuçta ortada türkiye 'nin ev sahibi olduğu vahşice bir olay var. aynı soru trump 'a soruldu "bu suudilere bir yaptırım düşünüyor musunuz" gibisinden, az çok "bu olay bildiğim kadarıyla türkiye de olmuş. kaşıkçı da zaten abd vatandaşı değil. bizlik bir şey yok" gibi bir cevap verdi.

abd üstüne alınıyorsa türkiye de biraz alınabilir gibime geliyor.

ha bir şey yapabilir miyiz? tabii ki yapamayız.

Bildiğim kadar kafein günde 300 mga kadar faydalı sonrası zararlı.

O da 3-4 fincan yapar.

Şuradaki hesaba göre ben çok büyük hata yapıyorum :'(
www.gercekbilim.com

carpinti ve yuksek tansiyon yapar.

Kafein vücutta tolere edilmediğinde riskli olabilir, bunun spesifik bir ölçüsü yok. Bir insanın kafein toleransı günlük 300 mg'yi tolere edip bir başkası 800 mg kafeini tolere ediyorsa, 800 mg kafein alan birine 800 mg kafein senin için zararlıdır diyemeyiz, vücudu onu zaten kabul ediyordur, burada risk yok. Risk şu şekilde olabilir: Sen normalde günde sadece 1 fincan kahve içiyorsan ve kafein toleransın gelişmeden başka bir gün 5 fincan kahve içersen bu sende fiziki-psikolojik sıkıntılar yaratabilir, ha ölmezsin ama sıkıntı yaşarsın dediğim gibi. Fakat kafein alımını yavaş yavaş artırırsan, bir zaman sonra günde 5 fincan kahve içmek senin için sıkıntı olmayacaktır. İkinci olarak da sürekli yüksek doz kafein alıp vücudu bunu tolere edemeyecek noktaya getirmektir fakat bu çok zor bir ihtimaldir, bugüne kadar kahve yüzünden ya da bağlantılı olarak ölen yok, sanırım bir tek Balzac var ama o da günde 40 fincan kahve içiyormuş, öyle düşün.

Çok fazla. Kemik erimesine neden olur.

Filtre kahvenin de türk kahvesinin de kafeinsiz olanları var, kahveyi azaltamam diyorsanız onları deneyebilirsiniz ama bana kalırsa 3 fincanı geçmeyin.

Demir emilimini engelliyor. Son birkaç aydır ben de çok tüketiyorum (günde 3-4 espresso, birkaç bardak da filtre kahve. Siyah.) yetişmesi gereken işlerin için ve kan testime yansımış bu. Kahve ve yemek arasında 2 saat bir süre olması gerekiyor. Bir de kadınların daha çok ihtiyacı var demire, kadınsanız daha dikkat etmeniz gerekiyor kahve tüketimine bu bağlamda.

Bunun yolları var fakat Persona not grata bir şey ifade etmez. Öyle ilan etti diye elçilik ülkeyi terk etmeye mecbur değil, ancak kendi ülkesi geri çekerse gider yerine de başkası gelir, kendi ülkesi geri çekmezse orada kalır, yani Assange'a bir şey olmaz. Velev ki elçi "Hadi Assange gidiyoruz" dedi arabaya binip çıktılar, o ülkede arabadan çıkmadığı sürece bir şey olmaz, yani polis arabayı durdurabilir ama diplomatik araç olduğu için içini arayamaz ya da içindeki birini alamaz fakat arabadan inip de uçağa falan binmeye kalkarsa havaalanında ya da uçakta tutuklanabilir. Ha mesela illa bir çözüm üret dersen arabadan hiç inmeden kargo uçağıyla ülkeden çıkarabilir ya da devasa bir diplomatik torba içinde yine ülkeden çıkarabilir ama diplomatik çanta içinde ofis materyali taşınması konusunda bir zorunluluk var sanırım o iş yalan olabilir. Yani Assange bir ofis eşyası olmadığı için torbadan çıkarabilirler ama bu ihtimaller komik ihtimaller tabii. Assange'i ele geçirmenin tek yolu karşılıklı elçilikleri kapatmak olabilir. Yani ingiltere Ekvador'daki elçiliği kapatırsa Ekvador da mecburen İngiltere!dekini kapatacak, o taşınma esnasında alabilirse alır, onun dışında hiçbir yol yok.

Sorun olmaz, glutamin zaten sporcu supplementi sayılmaz pek.

Çok normal.

Profesyonel sporcuların diyetlerine bakarsanız sedanter birine kıyasla ne kadar çok tüketim yaptıklarını görürsünüz. Enerji vardan yok, yoktan var olmaz; harcadığınız enerjiyi geri kazanmak isteyecek vücut. Mühim olan yeme içmenizi sağlıklı olarak arttırabilmek, yoğun karbonhidrat ve şeker yerine sağlıklı alternatiflere yönelmek.

Ağırlık çalışıyorsan karbonhidrat almak zorundasın zaten; ağırlık çalışmalarında kas glikojenlerinden ATP üretilir, eğer antrenman sonrası kas glikojenleri karbonhidratla dolmazsa benzer etkiler olabilir, o nedenle özellikle antrenman günlerinde güzel kaynaklardan beslenme rutinine göre belli bir miktar karbonhidrat almalısın.

Yün polyesterden daha maliyetli akraban duygu sömürüsü yapmış olabilir. Koyundan kırptığın yünden yapılan bir ürünle plastiğin geri dönüşümünden elde edilen bir ürün haliyle farklı olur.

koyundan kirpdigin yunu direk giyinmedigin icin. yunun kullanilabilir olmasi icin belli islemlerden geciyor araya aracilar giriyor. hemmaliyet artiyor hemde her araciya kar payi kaliyor. ayrica piyasanin cogunlugu sentetik urunler oldugu icin az olan dogal urunler dolayisiyla daha pahaliya satiliyor.

Ayrıca eskisi kadar koyun yok memlekette. Türkiye’nin şu an 60-70 milyon koyunu olması lazım, hem et sorununu çözmek için hem de böyle yan ürünler için.

yoo akraban duygu sömürüsü filan yapmıyor
koyun yününün kilosu 1 TL, evet bildiğiniz 1 TL.
istemediğin kadar yün getirebilirim sana
ama sen onu yıkayacaksın, atacaksın (yün atmak nedir bir fikrin varsa tabi), çile yapacaksın, eğireceksin, renklendireceksin, hadi kumaş dokumayı geçtim, mille öreceksin ki kazak filan olacak...
çünkü sanayisi yok- çünkü neyin sanayisi var ki bizde? çünkü diğer türlü bunlar hep el emeği ve yapan yok.

Bir defaya mahsus olmak üzere hesap kapatılıp açılabiliyor ama bunu sen yapamazsın.

Kapatip zamani gelip acmak istedigimizde mail atacagiz yani degil mi? Gececi olarak kapatma bu sekilde mumkun oluyor yani?

Evet öyle, moderasyondan birine ulaşıp söylersen eğer öyle de olabilir.

Ebeveyn filtresi indirip filtre hazırlayabilir, tek yasaklı siteyiyse burası yapabilirsiniz.

Ahbap çavuş ilişkisi ile yönetildiklerinden dolayı nitelikli içerik üretmeleri zor ve tüm yayın haklarının özetler, sekanslar ve maç sonu basın toplantıları dahil Beinsports'a peşkeş çekilmesinden ötürü youtube'da öyle her şeyi yayınlayamazlar.

Tek sebep de kulüplerin dandikliği değil. Federasyonun da dandikliği mevcut yayın hakları konusunda. Gerçi federasyonu federasyon yapan da bu boktan zihniyete sahip kulüpler ya neyse.

Türkiye'de olan her şey insanlarımızın birer aynası. Spor da buna dahil.

atılacak taş ürkütülecek kuşa değmeyecektir bence. 1 ayda alacağı izlemeden kazanacağı parayı 100 kombine satarak kazanıyor zaten kulüp, para için uğraşmaya gerek yok. ha, paradan öte çağı yakalamak için açsalar olur tabii ama o vizyon da pek yok bizim kulüplerde; yaşlı başlı amcalar işletiyor.

babel ne güzel vlog çekiyor, ilgi de görüyor. sen de oyuncuların etrafındakilere çektir, kamp günlüğü falan. kulüp televizyonundan daha çok kitleye ulaşma şansı var youtube'un, oraya saçma programlar yapacaklarına kaliteli içerik üretebilirler.

@bos gezenin bos ustası maç görüntüsü, özeti vs anlarım, onlarda telif olabilir, ama maç sonu basın toplantısı için bir engel olduğunu düşünmüyorum.

Bu arada bein sportsun youtube kanalına baktım şimdi, aptal aptal videolar yüklüyorlar, 1 yıl önceki maçın özetini, 3 ay önce yüklemişler falan, bi ergene vermişler hesabın şifresini oyna demişler sanırım

Birkaç gün önce Ali Koç'un konuşmasını ararken benim de aklıma gelmişti bu; dandik görüntü-ses kaydıyla yüklenmiş videoları izlerken. Yapılsa güzel olur tabii her şeyi illa kulübün televizyon kanalında izlemek zorunda kalmayalım, takımların televizyonları zaten dandik televizyon kanalını kapatıp Youtube kanalı açsalar daha şahane olurdu.

Öncelikle şunun cevabını verelim: Kas nasıl oluşur?

Ağırlık kaldırdığınızda kaslarınız zarar görür. Zarar görülen kas ise tamir edilir,aldığınız proteinler ile! Yani zarar görmeyen bir kas onarılamaz da.

Krallar gibi 3000, 4000 hatta yer yer 5000 kalori tüketen sporcu emekliye ayrılınca bu alışkanlığından vazgeçmezse ya da spora devam etmezse şişmanlar. Bizzat gözlemlediğim örnekleri var, mahalleden bir abim emekli bir ağırsiklet boksör ve şu an morbid obez. Hem de şeker tüketmiyor, ekmek tüketimi de abartılı değil. Ama et ve tavuğa gelince halen gençliğindeki gibi tüketimi.

İhtiyacı kadar beslenirse sağlıklı olur; fazladan kalori alırsa şişmanlar.

Yeteri kadar enerji tuketmiyorsa kilo alir. Adam spora falan gitmiyordur ama insaatta kalfa falandir, o enerjiyi yine tuketiyordur simsiki kalir ama yerinden kalkmayan ofis calisani adam aygir olur ayni yeme ile atiyorum.

Vücudun depo maddesi yağdır. Kullanmadığın her kalori protein de olsa karbonhidrat da olsa yağ sentezine katılır ve sonuçta yağa dönüşür.
Tabi besin tipine göre bu sentez farklılık gösterir. Mesela fruktoz gibi şekerler direkt yağ sentezine gider direkt yağa dönüşür. Nişasta gibileri ise büyük oranda karaciğerde glikojene dönüşür, yağa dönüşümü daha zordur. Ama bitiş noktası her daim yağdır.

Kalori yakar spor yaparsan ve vücudun kendisini inşa ettiği aminoasitleri alırsan aldığın besin çalıştırdığın(bu çalıştırma kısmı çalışma şekline çok bağlıdır) kas grubunu yeniden inşa etmene yardımcı olur. Bu öyle kolay bir süreç değildir karmaşık metabolik işlemler de işin içindedir. Bu nedenle bir noktadan sonra o kas grubu daha fazla büyümez. İşte o 38 cm kol neden steroidsiz 40 olmuyor sorusunun cevabı da burada yatar.

Özetle şişmalar, obez olur.

Sağlığına dikkat etmeyen zenginler var ya hani, ensesi kalın dediğimiz.

image1.masterfile.com

spora gidenlerin çoğu da zaten fazla yediği için löp löp yağlı oluyor. oturduğu yerden yerse obez olur. iğneci tayfa bile dikkat etmek zorunda yediklerine.

İnsanları daha iyi oyalayabilecek, gerçekten koparabilecek başka bir şey yok çünkü. İnsanları oyalamanın değeri de yüksek haliyle.

Roma... Gladyatörler... dağıtılan ekmekler... der susarım.

Ürünün ederi ile dünyaya olan katkısı paralel bir olay değil ki arz taleple ilgili bir durum bu, talep eden çok olunca arzın fiyatı yüksek olur en temel ekonomik durum bu.

Asssiri derece fazla. Soyle dusun adamkn bir top kosturarak para bilmem kac milyon kazanoyor yilda.
Baska bir adam yılda bilmemkac ton bilmemne mali uretip, birkacyuz kisiye de istihdam saglayan bir fabrikayi isleterek ayni parayo kazanıyor.

Simdi kimsw gelip yok yillarca kendjni yetistiriyor, bilmemne kadar antrenman yapıyor demesin. Sonuc olarak yaptigi uretim, yani yeryuzume kattigi sey top kosturmak. Arka plandakinin onemi yok. Yaptığı is bu. Iyi bir topcu olmak icin gunde 100 kirbac da yese kimseye bir etkisi yok. Yani top kosturmak icin su kadar emek veriyor argumani gecersiz. Banka soyguncusu da hayvan gibi emek veriyor soygun hazirligi surecinde.

Edit: Cok kisiye hitap diyor o yuzden kazaniyorlar konusu farkli bir konu ve bu soru ile uyusmadigini dusunuyorum. Soruyu soran kisi basit matematik biliyordur, dolayisiyla 60bin kisilik stadyum doldugunda ortaya cok ciddi bir para ciktigini da. Adamin sorguladigi sey baska sey diye dusunuyorum. Uyusturucu kacakcisi da cok kisiye ulastigi ve cok talep karsiladigi icin cok kazaniyor, bu uyusturucu kacakcisinin kazancini hakettigi anlamina gelmez. Uyusturucuyu kullanicilari parayi gonullu olarak verse de. Fayda/kazanc oranindan bakarsak eksilere dusmesi gerekir.

Cunku Insanlar tarafından ilgi goruyor. Eglence ve Spor sektorunde. Komedi filmlerin ne katkisi var bize sence?

Galatasaray'ın başkanı geçenlerde Gomis'in istediği parayla stad yapılır diye bir açıklama yapmıştı (git:spor.haber7.com). Benim için futbol bir anlam ifade etmiyor ama talep çok yüksek demek ki ve o nedenle bu ücretler ödeniyor.

Çok normal değil mi? Bir futbol maçını sahada Türkiye'de 10 bin kişi bizzat gidip izliyor. Kahvelerde mekanlarda yüz binlerce insan izliyor. Evinde para verip yine yüz binlerce insan izliyor bu maçları.

Sadece bu da değil, formalar aksesuarlar Vs alınıyor.

Üretim yok ama üretimden elde edilen paraların bir kısmı buraya akıyor. Üreticiler de reklam vererek kazandığı paranın bir bölümünü gömüyor bu tip sektörlere.

Kimse izlemese bunları, hiçbir sporcu bu kadar kazanamaz. Danimarka zengin ülke mesela. En çok kazananı kimdir Danimarka futbol liginin? Adını bile bilmiyoruz. Senelik 1,5 milyon euro belki kazanıyordur taş çatlasa(yarısından fazlası vergi zaten, üstelik ülke pahalı). Sebep? Danimarka ligine ilgi yok o yüzden.


Bizde neden bu kadar yüksek peki? İnsanlar para gömüyor bu eğlenceye.

Kazandırıyor ki veriyorlar.
Seyreden çok.
Faydaya bakarsan mesela atletizmin de bişeye faydası yok.

Filmdeki karakter için o halde, normalde o kadar açık değil saçı.

Herhalde oyle ya. Umarim yani.

O bölgeyi kesip makyaj falan yapmışlardır muhtemelen, ya da hep bu şekildeydi de bir şekilde saklıyordu kim bilir.

Abi hic makyaj gibi durmuyor cunku tepedeki saclar da epey gucsuz duruyor.
Yalniz o degil da sac ne kadar degistiriyor insani, ozellikle on profilden. Canim saclarim.

Bu makyaj gibi duruyor, bir onceki postta kazinmis hali var zaten. O degil de zafer algoz sac ektirmis sanki.

www.instagram.com

Defne, Cem babayi nasil zorluyorsa artik :D

hiç bir fikrim yok, malum parti acaba bu sefer nasıl bir yaratıcılık örneği sergileyecek diye 4 gözle bekliyorum açıkçası.

herşey olabilir, brunson'u uzaylılar kaçırdı bile diyebilirler.

Dolar ilk tahliye haberiyle 5,84 civarına inmişti şimdi yine 5,95 oldu, bi şey değişmedi yani dolar yine yükseliyor yine yükselecek.

hiçbir şey değişmeyecek. piyasa yolunu yaptı çünkü. ilk gündem olduğu yaz aylarında salınsaydı kurlar daha büyük oynardı. artık salınması veya tutulması o kadar anlam ifade etmiyor.

Doların Brunsonla o kadar da alakası yok . Dolar yükseldiği için Türkiye batmıyor, Türkiye battığı için dolar yükseliyor diye bir açıklama yapılmıştı zamanında

bizde bağımsız yargı var, karışamayız diyecekler. bizim bir gizli anlaşmamız olmadı, süreç doğal sürecinde işledi diyecekler. kısa ve orta vadede dolar düşecek ama 2019'da şu anki kurları mumla arayacağız bence. stagflasyona girdik, uzun vadeli borçları bütçe döndüremeyecek. yüksek enflasyon yüksek işsizlikle birleşince daralma yaşanacak. ekonominin düzelmesi için güçlü bir adalet sisteminin, şeffaf yargının, müdahalesiz serbest piyasanın, insider trading'in yasal olmadığı ve ülkeye döviz giriş-çıkışlarının (özellikle çıkışlarının) sorunsuzca yapılabildiği bir ekonominin olması gerekir. üretimden bahsetmiyorum bile. millet yoktan bir şeyler var edip satıyor. (google, android, ios programları, yazılım, multimedya vs) biz bu olayın neresindeyiz? endüstri 4.0 ile dalga geçenler aynı eski zamanda kömürüne ve çalışanlarına güvenen cahil sanayicinin dizel-benzinli motorlara gülmesine benziyor. teknoloji çağ atlıyor ve biz hala kendimizi dünyanın en mükemmel ülkesi zannediyoruz.

E hani papazı tutuyoz diye ekonomik yaptırımlar uyguluyodu dış mihraklar? Papazı salsak hemen düşerdi reisimiz kafa tutuyodu bu yüzden:/

fetoyu verirler 2019 subat mart gibi

Öyle bir işyerinde kalınmaz ama iş bulmadan işten çıkmak da çok mantıklı değil bu devirde.

Alternatif varsa direkt çıkış yoksa bulup öyle çıkış. Ben cüzdanı her zaman düşünürüm knk. Ne gururu amk?

Patronunuzla konuştunuz mu? konuşmayı deneyin bence, böyle böyle demiştiniz deyin.

Konuştum tabi konuşmaz olur muyum.. Yan çizip duruyor.

iş bul uza, en temizi.

ama çok zoruna gidiyorsa iş bulabileceğine de eminsen bas istifayı.

sonra sabah akşam takılırız burada zaten, işsiz güçsüz adam ne yapacak? 3 gün gezse parası biter 4. gün yine burada.

bir an evvel iş bulmaya bak. iş bulmadan ayrılma oradan.

iş bulmakta zorlanmayacaksam hemen, zorlanacaksam iş bulduktan sonra ayrılırdım ben de. Bu sadece gurur meselesi de değil ayrıca. profesyonel olmayan abuk sabuk insanlar demek ki patronların. Çalışılmaz yani öyle bi yerde.

Kurumsal hayattan anladığım: verilen sözler tutulmaz. Gel seni terfi ettiririz, gel maaşın seneye artarlar filan hep hikaye. Güvenmeyeceksin.

İş ara bulunca bas git.

Bi sinire çıkarsın evdeki bulgurdan da olursun. Dört başını düşün. Sakin ol. Yeni işlere bak belli etmeden.

sonra maaşımın normal seviyeye çıkacağı sözünü aldım.
Hatayi buna inanarak yapmissin. En klasik patron yalanidir bu. Biz size doneriz gibi bir sey bu. O soz hicbir zaman tutulmaz.
Bir daha ise girerken bu numaralari yutma. Istedigin maasi kabul ediyorlarsa ok de yoksa baska yere bak.

1. acil olarak kendinize yeni bir is bakin
2. yeni isi buldugunuz ve kabul ettiginiz anda eski isinize istifa dilekcesini verin. mumkunse "with immediate effect" dedikleri gibi, o andan itibaren gecerli olacak sekilde
3. bu tecrubeyi daha sonraki islerinizde kullanin. yeni kimseye guvenmek yok bu oyunda.

patron denecek karaktersiz sizi ensesine vur agzindan lokmasini al tipi biri gorurse zaten oradan bir hayir gelmez ne uzarsiniz ne kisalirsiniz.

Ama isinizi cok seviyorsaniz patron denen herifle bir daha konusup "guven" "soz" ve "itibar" temali bir sitem/maduriyet konusmasi yapmayi deneyin. Ondan bir sonuc cikmazsa yukaridaki madde.1 tek cozum bence.


Bol sanslar.

Pornografik içerik nedeniyle.

Savcı Mehmet kiraz suikastı sonrası engellendi diye hatırlıyorum. Pornoysa tumblr kapalı olurdu.

Aynı sebepten hizliresim’e, eksiup’a herkese açık pornografik içerik yükleyerek de kapattırabilirim öyleyse değil mi? Ya da twitter’a.

Şaka gibi ama şaşırmadım.

Takarlarsa eğer pornografik içerik olmasa da erişimini engellerler, zaten dönem dönem yapılıyor bu, Wiki falan var mesela. Imgur'a bi nedenle takmışlardır engellemişler, pornografik içerik bahane.

Belediyeden belediyeye değişiyor galiba o iş; bazı belediyeler tamamen yasakladı bazı belediyeler belli bir oranda Türkçe kullanımını zorunlu hale getirdi ama genel anlamda bi yasaklama ya da serbest bırakma durumu yok sanırım.

Cimer olabilir. En azından bilgi alırsınız sökülmese bile.

Evlendirme dairesinin karşısına.

ucretli otopark var evlendirme dairesinin yaninda. onun disinda pazar saatlerinde mahalle aralarinda bos park edecek yer bulamazsiniz muhtemelen.

cumrtesi günleri ben arabayı kıpırdatmıyorum beşiktaşta, çünkü cuma geceden dolmaya başlıyor. bi çıksam bi daha da park yeri bulamam. pazarcılar sağolsun ırzına geçiyor trafiğin ve park yerlerinin. cumrtesi günleri hele bir de maç varsa arabayla gelmek en büyük eziyet

Hiçbir bilgim yok ama pc kasasında böyle doğalgaz tesisatı gibi boruların olması bana da dekoratif kaygıymış gibi geldi.

belki sıvı soğutmalıdır da bunu vurgulamak istemişlerdir.

örnek olması için koyulmuş borular. normalde onlar sıvı soğutma borusu.

sıvı soğutma borusu ama sanırım kasa o borularla gelmiyor

www.thermaltake.com

burada aşağıda inceleme videosu var, kasanın içinde boru moru yok. sıvı soğutma sistemi ekstra satılıyor sanırım.

soğutma sistemi için kullanılan sıvı renkli sadece.

sıvı soğutma tesisatı, kasayla geldiğini zannetmiyorum ben de.

şurada benzer bi setup var:
www.watercooled.ch

Custom water cooling falan diyorlardı sanırım kendin yapıyosun böyle setler var. Sıvı soğutma yani. O radyatörlü olup kapalı olan sistemlerden nasıl bir farkı var bilmiyorum ama YouTube da videoları alide görece ucuz setler falan var. Bir ara düşündüm çont adam olduğum için yapamam deyip vazgeçtim.