Gurbetçi Şaban en dandik filmi olabilir.

Şabaniye

kesinlikle şabaniye +1.

japon işi, şabaniye ve garip benim için en kötüler galiba. şaban askerde, şaban ile şirin ve bay kamberi değerlendirmeye bile almıyorum ama

Hanzo :D

Gol kralı

Japon İşi en dandik film bence.

Turkish ladyboy Şabaniye canımızdır.

aslında çok fazla kötü filmi var ama galiba en kötüsü punkçı olduğu, "hello papa, oğlun geldi almnanya'dan" diye şarkı söylediği film. adını hatırlamıyorum.

Sinema öncesi dönemde Kavuklu ve Pişekar, Sinema döneminde, Cilalı İbo, Turist Ömer, Şaban, Recep İvedik tiplemeleri, Aptallığın, tembelliğin, cehaletin parlatıldığı, alttan alta, 'senin okumaya, çalışmaya, düşünmeye ihtiyacın yok, sen gerektiğinde zaten şeytana külahını ters giydirirsin.' mesajının verildiği filmlerdir.
Tipleri canlandıranların da filmlerinin de sanatla falan alakası yoktur. Hepsi birbirinden kötüdür.

rakivesinema.com

dizi olarak "şaban askerde" çok dandik

özellikle 80 sonrası filmlerinde genel olarak bi zayıflık, daha az komik olma durumu var..

ama en güzel filmleri:

1- şark bülbülü
2- kapıcılar kralı
3- 100 numaralı adam
4- iyi aile çocuğu
5- korkusuz korkak
5- sakar şakir
6- meraklı köfteci

not: şener şen, halit akçatepe, münir özkul, zeki alasya, metin Akpınar, tarık akan'la olduğu başyapıtları ayrı tutuyorum :)

Gurbetçi Şaban +1.
Şaban Pabucu Yarım ve Şen Dul Şaban'ı da sevmem.
Şabaniye, Erdal Özyağcılar ve Adile Naşit'in hatrına izlenir.

japon işi

Şabaniye kötü film değildir ya, izlenir yani. Keza Gurbetçi Şaban da öyle. Japon işi denmiş ama o da güzeldir kendi çapında.

Şaban Pabucu Yarım, Şen Dul Şaban ve neydi adı çarli çaplin senaryosu olan vardı bir tane. Adam içki içince başka ayıkken başkaydı.

en kötü diye sayılan filmlerin hepsini de severim. yani oturup özellikle açıp izlemem. televizyonda denk gelirsem takılırım şu yukarıda sayılanlara.

ama son dönem filmler var. filmlerin adını bile bilmiyorum o derece. her boka gülen kemal sunal var. hiç gülmeyen, herkesin güldürmek için kampanya falan yaptığı kemal sunal var. sahil beldesi gibi bi yerde kaymakam mı belediye başkanı mı ne olduğu var. 80'lerin sonu, 90'ların başında dizileri çekmeye başlamadan önce çektiği 5-6 film var. onları ne kadar zorlasam da sıkılmadan izleyemiyorum. o döneme denk gelen filmlerden düttürü dünya, talih kuşu, varyemez istisnadır. onları severim.

ya da eskilerden keriz diye bir filmi var mesela. çok az yayınlanır. konusunu bile bilmem, sadece adı var bende.

"Yüz Numaralı Adam", "Propaganda" ve "Garip" dışında gerisini kötü buluyorum. Nihayetinde "Öyleyim di mi? Aevet aevet", "Bıraksana eşşşolueşşek! Şak!" diyen bir oyuncudan bahsediyoruz.

70'li yıllardaki filmleri güzel,80'den sonrası kötüdür

Bence son dönem filmleri daha kötü.
Polizei, küheylan ve düttürü dünya diyorum ben.

son dönem filmleri bence de kötü
boynu bükük küheylan
şabaniye
öğretmen
kiracı
varyemez
gülen adam
poizei

Pena sekmesi geldikten sonra kalktı sanırım o videolar.

Onu dondurmadan önce porsiyonlara ayırmak gerekiyordu bu şekilde satırla falan doğrayabilirseniz doğrayın, çözülme sürecine girdikten sonra ayırıp tekrar dondurmak biraz riskli bir girişim olur.

buzdolabına koyup hafifçe çzöülmesini bekleyip parçalayın. sonra geri kalanı hemen buzluğa. hatta çıkarmışken iyice bölün.

kütlenin atomlarının direnci kuvvetle ayrışabilir kıvama gelinceye değin buzdolabının normal kısmında muhafaza edin sonra kütlenin bir kısımını tekrar dondurucuya koyup tüketeceğiniz kısım aynen yerinde çözülmeye bırakın. kütlenin çözülme süresi takribi 12 saattir fakat ayrışabilir kıvama geliş süresi saat başı kontrol edilerek denenmelidir. bu şekilde hem kütlenizi tüketir hem de kalan kısmındaki bakteri üremesini asgari miktara indirirsiniz.

Donmuş halde bölmek profesyoneller için bile tehlikeli bir hamle.
Kıymayı çözdürüp dondurmak da donmuş halde bölmek kadar tehlikelidir.
Gıda zehirlenmesi şaka değildir.
Çözülen et tekrar dondurulmaz. Donuk halde ise ürün tipine göre saklama ömrü vardır. Burada dondurucunun derecesi de mühim.
Sonuç götün yiyorsa donmuş halde böl.
Yemiyorsa çözdür eşe dosta ziyafet ver.
Umarım açık anlatabildim.
Aman diyin ele kola dikkat, sorumluluk sende.

Dry aged et satan bi kasap bulun. Onlarda donmuş eti kesecek şerit testereler var. Üç beş bişey verip poasiyon porsiyon kestirin testereyle.

Dekupaj, sunta kesme vs gibi elektrikli el aletleri ile de olur temizliğe dikkat edersen.

Hepsini çözdürün ve kavurun.
Sonra porsiyon ölçüsünde yeniden buzluğa atıp saklayın.

Yulaf yulaftır, ekstra bir şey katılmadığı sürece markaya göre besin değeri değişmez.

ton balığı sağlıklı bir besin değil, civa ile dolu. yapilan çalışmalar üreme cağındaki kadınların hiç tüketmemesi gerektigini, erkeklerin max ayda 1 tüketebileceğini söylüyor.

2-3 yıldır yulaf yiyorum.
Eti litalifin yulafı büyük ve az kavrulmuş biraz lezzeti az geldi bana
Onun yerine biraz farkını vererek doğa yulaf kullanıyorum daha lezzetli bence.
Chia tohumu ve keten tohumu da kullanıyorum.
Soya erkekler için kullanılmaması gerekiyor deniyor diye kullanmıyorum.
Bezelye unu kullanabilirsin protein açısından kuruyemişlerede yönelebilirsin.

yulaf yulaftir +1 ama alirken arkasini yinede okumani onderirim. icine meyve sebze katarken baska seylerde giriyor.
ben turkiye'de yasarken city farm organic aliyordum, 10 liraydi yanlis hatirlamiyorsam.

Kafein-Kahve. Enerji vermez ama uyarıcıdır, işe yarar.

selam,
ben de 2 ayda 6 kilo verdim. kalorileri protein yerine karbonhidrat ağırlıklı alırsam bende de benzer durumlar oluyor. günde 1800 kalori alıyorum, örneğin 450 kalori için biftek yerine pizza yersem kendimi yorgun hissediyorum.
%30’dan fazlasını karbonhidrattan almamaya özen gösteriyorum.
yazdığım tamamen kişisel gözlemim, bilimsel değeri yoktur.
protein dışı olarak ise çiğ kaju ve çiğ badem tüketebilirsiniz.

Kilo başına 1 gr protein alman gerek
Almadığın için oluyordur +1

Niye yok olsun 1000 yıl önce kurulan bir din 1000 yılda yok oldu mu? Olmadı. Demek ki zamandan bağımsız bir durum bu.

son insan yok olduğunda.
tik alma amaçlı cevap: 124 sene sonra.

increase in intelligence level over time. İnsanların zeka seviyesi hep ortalamada kaldığı için sanırım bu gidişle hiç yok olmayacak. Ama tabii beklenmedik hamleler gelebilir, örnekse birisi çıkıp zeka geliştiren bir hap falan bulabilirse o anda dinler yok olur.

dini kesin olarak reddetmek imkânsız olduğundan inananlar her zaman olacaktır diye düşünüyorum ama dinin toplum yaşantısı üzerindeki etkisi ciddi oranda azalır sanırım. demek istediğim şu: ben şimdi "tanrı'nın yeryüzündeki gölgesiyim, 50 kuruş atın tırrekler" desem bunun doğruluğunu da, yanlışlığını da ispatlayamazsın. istersen uzaya çık, istersen bilimde ve teknolojide çığır aç, söylediğimi istediğin kadar saçma bul... kesin olarak "bu adam tanrı'nın yeryüzündeki gölgesi değildir"i ispatlayamayacaksın.

o yüzden insanlar inanır, inanmaya devam eder ama din kavramı toplumların ve insanların yaşantısını, düzenini daha az etkilemeye başlar. herkesin ateist olacağını asla düşünmüyorum. müslüman veya hristiyan olmasa bile bir "güce" inanan daima olacaktır.

dinler yok olmayacak gibi. eskiden bir devlet, medeniyet diğer medeniyeti veya devleti yendiği zaman onlara ait ne varsa taş üstünde taş bırakmıyordu. çağa uygun olmayan medeniyet silinip gidiyordu. 3500 yıl süren mısır uygarlığı ve dini veya aztekler, eski yunan tanrıları cart curt. ama şimdi devir değişti yok insan hakları yok medeniyetlerin kardeşiliği ayağına üstün gelen medeniyet alt medeniyetin yaşamasına izin veriyor.

dinle kitleleri manipüle edip bundan yarar/kazanç sağlayan güçler oldukça, dinlerin yok olması imkansız. çünkü din toplu bir hipnoz ve onların çok işine yarıyor. dine inananlar için de afyon gibi bir şey; adeta bir kaçış, sığınak, olmayanı oldurabilecek, mucize yaratabilecek bir olgu. dolayısıyla sorgusuz sualsiz inananlar için vazgeçilmesi zor bir "alışkanlık". yani din iki taraftan destekleniyor aslında:

1. sayesinde dizginleri elinde tutan güçler,
2. sayesinde uyuşan ve bu uyuşukluk hissini seven bireyler.

bu iki taraf olduğu sürece dinin sırtı yere gelmez.

ama öte yandan dünyanın bazı yerlerinde tam ters bir akım var bu konuda. mesela bizim gibi ülkeler gittikçe daha dindarlaşırken (ki bu da bahsettiğim güçlerin pompalamasıyla oluyor daha çok), bazı avrupa ve özellikle de iskandinav ülkelerinde ateistlik oranı artıyor. işte belki bu ateistlik oranı artan bölgelerde, din de komple ortadan kalkabilir günün birinde. ama dünya genelinde yukarıda saydığım nedenlerden ötürü mümkün değil.

Dinler değil ama uygulamaları değişiyor günümüzde..

Misal, islam dinine inananların peygamberi Hz. Muhammed, doğruluğu adaleti savunmuş. Kul hakkı yememeyi öğütlemiş. Onun Allah'ın elçisi olduğuna inanandığını iddia edenlerin hayat tarzlarına baktığımızda bu öğütlerle taban tabana zıt, alakasız davranışları görebiliyoruz. Şeklen dinin emrettiği uygulamayı yapıp özünde tam tezat hayat yaşanabiliyor ve daha da vahimi; bu kişiler aynı inanışa sahip toplumun genelinde de kabul görebiliyor...

sanirim "evet birgun mutlaka bitecek" cevabini bekliyorsun, bunu ben de en az senin kadar isterdim, hatta hemen bitsin isterdim ama korkunc gercek şu ki artacak azalmayacak gibi duruyor..
neydi aynştayn abinin sözü:
evrenin sonsuzlugu ve insanin aptalliği..

dinler ayrı ayrı yok olur. ama din olgusu yok olmaz. ortalama insan tapınacak bir şey mutlaka bulur.

uzayda yaşam başladığı zaman.......
kimse mars’ta yaşayıp, cami-kilise peşinde koşmaz........

o kafanın orada yaşaması mümkün değiş zaten. gidemez.........

200 yıla bu iş biter.

Yağ vücutta enerjinin depo halidir, enerji bir şekilde kullanılmadığı sürece form değiştirmez, yani mevcut yağı egzersizle ve diyetle vücutta kullanılacak hale getirmezsen, yağ olduğu gibi kalır, haliyle kilo veremezsin. Bunu şu şekilde düşün: Arabana benzin koyuyorsun ve aracı hiç çalıştırmıyorsun, o benzin eksilir mi? Eksilmez. İçine ne koyarsan koy mevcut miktarını korur. Şimdi bunu neden anlattım? Şu yüzden: Herhangi bir besin tek başına yağ yakmanı sağlamaz, sadece gerekli şartları yerine getirirsen yağ yakıp zayıflayabilirsin, bunların hepsi keriz parası yemek için çıkmış ürünler. Yağ yakmak için diyet yapacaksın spor yapacaksın.

Umut tacirliği hayatta girme o işe

Uzak dur, para tuzağı. Kullanan bir arkadaşım 20 kilo verdi ve sonrasında mide kanaması geçirdi, hastanelerden çıkamıyor

Eder.

etmez

Doların asıl çıkışı muhtemelen ekim ayı gibi olur, o döneme kadar yine ufak ufak yükselir düşer ama ana seyri 6,50 civarında olur.

Küresel likidite sermaye piyasalar liberal kredite cart curt: Eder :(
Egonomi çoh eyi. Amariga sabrımızı daşırma, sanki ekmeyi dolarlan mı alıyoz: Etmez :)

Ben katilmiyorum. Eger geliriniz dolar uzerinden degilse ve onbinlerce dolariniz yoksa zaten her seyin fiyati artinca geliriniz TL uzerinden oldugu icin aslinda zararda oluyorsunuz. Yani 1000 dolariniz size 3000 kar getirmis olabilir ama maasiniz da dolar uzerinden yariya dustu. Siz ABD'de yasamiyorsunuz, dolarin artisi size maasiniz TL uzerinden oldugu icin size zarar veriyor cunku gunluk alisverisiniz TL uzerinden. Siz 3000 lira kazandiniz diye seviniyorsunuz ama her seyin fiyati dolar nedeniyle artinca aslinda dolarin yukselmesini isteyerek kendinize zarar vermek istiyorsunuz.

Edit:

"edit: eder etmezden ziyade sebebiyle yazarsanız daha aydınlatıcı olur diye düşünüyorum."

yazmissiniz, ben de o nedenle boyle bir yanit verdim. Sorunuza yanit verdim kisaca.

@howfaristhesky Benim sorum dolar artar mı düşer mi ? Katılıp katılmayacak bir şey yok.Ben dolar artınca seviniyorum da demedim. Kısacası verdiğiniz cevabın benim sorumla hiçbir alakası yok.

enflasyon beklentisi doların yükselmesine bağlı bir durum ama enflasyonun yükselme sebebi dolar. Doların yükselme sebebi enflasyon değil.

Link vermeyi unutmuşum şu >

www.boyner.com.tr

Çoğu numarası yok, ondan ucuz.

Boyner’in internet sitesi gerçekten ucuz. Geçen gün viaport Nike outlette 370 liraya bulduğum ayakkabı Boyner’de 270 tl idi. Üstüne adamlar avantajix ten %6-7 puan veriyor.

Çözüm alıp yemek, hoşuna giderse devam edersin gitmezse bunu öğrenmiş olursun bir daha yemezsin.

Vücut eksiklik duyduğu şeyi ister. Mesela demir eksikliği olan çocuklar toprak falan yerler. Bence siz de karşı koymayın yeyin gitsin

başlığı var şöyle alalım: eksisozluk.com

Ben tavuk koydurmuyorum. Vejetaryen diyorum, zaten yarı fiyatına düşüyor.

Çin tuzu - monosodyum glutamat.

Uzak durun.


.

Kartallar yüksek uçar +1
Aklıma ilk gelen çin tuzu oldu.
Mesela cips yemek bu isteğini bastırıyor mu?

mono sodyum glutamat demisler zaten. ha buna ek hayban gibi yagli et kullanilir ki yag her zman adama cazip gelir bilmezsen eger

yedikten sona çok pişman oluyorum uzun süredir yemiyorum.
cips hiç yemiyorum.
yağlı olması hoşuma gidiyor tat olarak.

@ziyade oha :D

canım çekti benim de şimdi bi donas olaydı turşulu murşulu :(

bence de git ye nolcak en kötü yarım bırakırsın kedilere falan verirsin

Aldım, kullanıyorum bunu yemeklerde. Suyla birleşince 3 katına kadar hacmi artıyor. Paket 200 gram olsa da baya bereketli yani. Yalnız ben aldığımda 17 tl civarı bir şeydi, buna da zam gelmiş :/

Nötr bir tadı ve lifli bir yapısı var. Mesela bugün kabak yemeği yaptım ve içine de bundan 1 kahve fincanı koydum; baya güzel oldu.

Bezelye zaten proteini yüksek bir besin olduğu için ve bu da kurutulmuş bezelye olduğu için muhtemelen protein oranı taze bezelyeden fazladır.

Annem bununla içli köfte yaptı. Yüzde yüz vegan oldu ve 60 yaşındaki halam vegan olduğunu anlayamadı. Eğer baharatını, yağını iyi ayarlayabilirsen tat olarak farkı olmuyor.

Ben iki gün önce mercimek yemeği yaptım içine bundan da koydum bolca. Sarımsaklı falan da olunca sucuklu mercimek gibi oldu. Şimdi aklımda aynı şekilde kuru fasulye yapmak var.

Önemli olan protein miktarı değil, önemli olan biyoyararlılık, yani ürün içindeki proteinin yüzde kaçı kullanılabiliyor bunu bilmek lazım. Misal yumurtada 6-7 gram protein var, bunun %100'ü kullanılıyor, kırmızı etin %90'ı balığın %70'i, bitkisel proteinin biyoyararlılık skorunu bilirsen, o 60 gram proteinin sadece küçük bir kısmının sentezlendiğini fark edersin. Yani 60 gram protein vardır ama %40'ı işlenebiliyordur, öyle düşünmek lazım. Anahtar kelime biyoyararlılık.

Yaptığım makarna içine soya kıyması haşlayıp üzerine sıcak su döktüğüm bu bezelye proteiniyle birleştip koymuştum bir keresinde. Ve sos tabi. Bayağı lezzetliydi.

Sorun sende değil spor sonrası enerjik ve uyanık olan insanlarda, antrenman sonrası bırak enerjik olmayı, salonun ortasında uyuyasım geliyor benim. Yani salonda "Lay lay lom" yapmıyorsan çalışmak yerine muhabbet etmiyorsan, şeker rezervin biraz olsun azalıyorsa spor sonrası yorgun olursun, normali bu.

spora yeni başladıysan belki o etkiliyordur.
iş hayatın yoğunsa onun da etkisi olabilir.
bence biraz kendini zorlaman lazım. spordan çıkıp eve gel, biraz dinlen sonra tekrar dışarı çık, biraz gez, dolaş.

hocam ben sporun hakkını verdiysem ayakta bile durmak istemiyorum. gerekirse dururum ama sadece oturmak yatmak istiyorum.

spordan önce bir bardak kahve tavsiye ederim. kahve ortalama 5 saat boyunca yorgun hissini azaltır. tabiki ölçüyü abartmayın.

Oh, çok sevindim

Şu anda yeni başladım da, öncesinden üç yıl yapmıştım. Hiçbirinde de enerjik olmadım, banyoya zor attım kendimi. Çok sevindim, millet “Bilmemne salgılanıyor spordan, dinç olman gerek” dedi.

İş hayatım yoğun, spordan sonra da çalışmam gerekiyor genelde.

Kahve içiyorum normalde de, biraz bağımlılığ dönmeye başladı. Minik fincanda başladığım kahveyi vazo boyutuna getirmeye başlayınca kahveyi bıraktım, bağımlılığı azaltmaya çalışıyorum.

Dinç tutacak bir şey salgılamıyorsun, yani zaman ilerledikçe stres hormonları salgılıyorsun onların da anlık uyarıcı etkisi olabiliyor ama sonrasında şeker hızla düştüğü için zaten enerjik hissetmen biyolojik olarak imkansız hale geliyor. Antrenmanlarda bol miktarda şeker de yandığı için, boşalalan şeker depoları nedeniyle vücut biraz tribe girebiliyor, özellikle ağırlık çalışmaları ve uzun kardiyolar sonrasında, o nedenle antrenman sonrası bir miktar karbonhidrat alıp şeker depoları tekrar doldurarak bu bitkinlik hissini belki biraz daha düşük seviyeye çekebilirsin.

İlk başladığımda bende de çok yorgunluk oluyordu fakat zamanla daha ağır programa geçmeme rağmen bahsettiğiniz kadar aşırı yorgunluk olmadı, 1 saat 20 dakika spor yapıyorum. Ben spor sonrası maalesef uyumuyorum ama mutlaka 1-2 saat dinlenmem gerekiyor, öylece akşama daha toparlamış oluyorum. Erkeklerin yoğun iş sonrası bir de gece ağırlık çalışmaya nasıl dayanabildiklerini hiç anlayamıyorum yalnız.

nefes alıp verme olayına dikkat edin siz yine de. belki spor yaparken yeterli kadar oksijen alamıyorsunuzdur.

ben ağır spor yaparsam dedğiniz gibi oluyorum o yüzden sadece esneme ve germe, yoga gibi egzersizler yapıyorum ve çok enerjik oluyorum.

Spor rutinimi yazayim ama aletlerin adini Google'dan bakiyorum, dalga gecmeyiniz :(

Ilk 15 dakika yuruyus ya da bisiklet
Sonra leg abduction denen sey, icten ve distan. Her biri 20x3
Sonra 15x3 leg curl (Armut tipiyim, kilo bacagimda birikiyor)
Lower back extension, en baslar 15x3, sonralari 20x3
Mekik 12x3
Dambillarla 15x3 yanlara kaldir indir
15x3 dirsekten bukmeli dambil hareketi
10x3 shoulder press (pek beceremiyorum ben bunu)
12x3 pull down
15x3 push down
15 dakika bisiklet
Istiklal Marsi ve kapanis

Yeniden basladigim icin sadece yarim saatten biraz fazla yurudum ilk seferinde ama acildiktan sonra genel rutinim bu.

Genel olarak bazal metabolizma artiyor ve miskinlik uzerimden kalkiyor ama spor sonrasinda bir 3-4 saat dinlenmezsem en basitinden, o gun herhangi bir seyden verim alamiyorum, yemek isitmaya mecalim zor kaliyor. 3-4 saat dinlenirsem sikinti yok.

Yogaya bir sure gitmisligim vardi ama hem pek beceremedim ben o isi hem cok sikildim hem de ustumde cok bir etkisini de gormedim. Oryantal sinifi bile daha iyi geldi.

Spordan en az 1-2 saat önce protein ve karbonhidrat ağırlıklı besleniyor musun? Full aç karınla ağırlık kaldırmıyorsundur umarım...O da bir etken olabilir.

Şimdi aklıma geldi bundan seneler önce bir beden eğitimi öğretmeniyle yürüyüş yapmıştım. Nefesimle ilgili yürüyüş boyunca bize bazı teknikler vermişti, hayatımda yaptığım en güzel yürüyüştü. Ebru Şallı'da sürekli nefes çok önemli burda nefese çok önem veriyoruz filan der de kadının bu nefes olayını zerre takmazdım. Ama nefes bence spor boyunca çok önemli. Tabi tekniğini zerre anlamıyorum.

annem bile yanımda sigara içme dediğimde tripten tribe giriyor, dışarıdaysak atarlı bi şekilde masayı terk ediyor falan :D sigara içen insanlar aşırı derecede bencilleşebiliyor. muhtemelen içmeyin dersen gıcık olup trip yapabilirler. eğer senin için önemli insanlarsa bir günlük müsade et içsinler. malesef sigara içenler halden anlamıyor, onlar için sigara dumanı rahatsız edici olmadığı için yanımda içme dediğinde uzaylıymışsın gibi davranıyorlar.

Çok büyütme bu meseleyi.
Normal davran.
Biri sigara içmeye yeltendiğinde küllük isteyecektir küllük olmadığını çünkü evinde sigara içilmediğini söyle. İçmez herhalde o da.

Aralarında dost olmak istediğin insanlar varmış o insanlara ilk gün müsaade edip de sonraki gelmelerinde bu durumu belirtirsen garip olur.
Kuralları baştan söylemek iyi olur bence.

Bende de aynı sıkntı var tek çözümü eve kimseyi davet etmemekte buldum, diğer türlü biri trip yapmasa diğeri trip yapar, bundan kaçışın yok yani muhakkak olur, o nedenle ya kimseyi davet etmeyeceksin ya da bir süre katlanacaksın. Tamam ben de sigara düşmanıyım ama sigara içen birine minimum düzeyde bi konfor sağlıyamıyorsan bu anlamda kimseyi çağırma, sen kötü olursun normal olarak.

Mutfak kapısı kapanıyorsa falan kapatıp orada içmesini söyleyebilirsin zaten bir kızartma yaptığında kalmaz kokusu. Ben de nefret ederim evde sigara içilmesinden ama bizde böyle yapılıyor. Ya da fransızdan sarkıp içsin.

Çok rahatsız olduğumdan evde sigara içilmiyor maalesef diyeceksin. Onlar da insan gibi sigara içmeyecek. Bu kadar.

Ben de bunu açıkça söylüyorum. Fransiz balkona çıksın. Kapıyı da kapatsın. Biri sigara içecek diye evimi temizlemekle uğraşamam. Zaten biri o kadar bencilse gelmesin. Arkadaşım da olmasin. Zaten sigara içen iyi bir insansa sana sorar, hatta balkona kendi çıkar.

sigara içen ev sahipleri olarak evin içinde asla sigara içmiyoruz ve misafirlerimize de içirtmiyoruz, sigara içmek isteyen terasa çıkıp içiyor, hava müsait değilse de içmiyor.
sizin balkonunuz olmadığı için mutfakta kapıyı kapatıp içmelerine izin verebilirsiniz belki ya da onu da istemiyorsanız evde içilmiyor deyin. zaten sigara içen biri içeri adımını atar atmaz evde sigara içilmediğini anlar, kimse bozulmaz merak etmeyin.

Birkaç saatlik bir davetse bırak içsinler. Sürekli sende kalacak halleri yok ya?

Ancak uzun süreli durumlarda içmelerine izin vermeyeceğini belirt, içmemelerini rica et.

Bana böyle bir şey söylense anlayışlı olurdum. İçen/içmeyenden çok kişiden kişiye değişir.

evin icinde sigara icme donemi 90larda bitti diye biliyorum ben.

tiryakiler bile evin icinde degil, balkonda iciyor artik. kimse kirilmaz boyle bisey dedin diye.

fransız balkona gidip içsinler, söyle çekinme.ilerde bu misafirlikler alışkanlığa dönüşürse senin başın ağrır. ayrıca sigara içen biri olarak ne kendimde ne de çevremdeki diğer tiryakilerde sigara içirmeme yada balkonda içirme olayına alınganlık olmadı, rahat olun.

sigara icen biriyle nasil dost oluyorsun nasil bir sorudur arkadas sdfdsfdsf

ben sigara icen bir insanim ama oyle cakmagi cikarip sigara yakmam hicbir zaman. once icebiliyor muyuz sorarim. icilmiyorsa icmeyiveririm. toplanir disari cikarlar cok istiyorlarsa.

onlar icebiliyor muyuz demeden "evimde sigara icilmiyor yalniz" demen itici olur ama. direkt yakmayacaklardir sormadan.

alkollu event ise evinizin bu bulusma icin cok elverisli olmadigini da eklemek isterim. daha cok aksam yemegi veya kahvalti icin uygun olur.

niye bu kadar stres oluyorsunuz ki, içim sıkıştı falan? ev sizin ve bu kadar kritik bir konuda böyle bir beklentiniz olabilir, normaldir. sosyal ortamlardan hassasiyetini biliyorlarsa tahmin ediyorlardır bence evinde içilmediğini.

sigara içen insanlar da bu konuda -genelde- duyarlı oluyor. sigara içecekleri zaman içebiliyor muyuz, diye -eşek değiller ise- sorarlar. o noktada balkonda içerseniz sevinirim derseniz hiç sorun olmaz(eski smoker konuşuyor). sizin sigara içmediğinizi biliyorlar ise daha da dikkatli olacaklardır zaten.

hiç içmesinler derseniz de size gıcık olmazlar bence ama yine de ortamın daha rahat olması, misafirlerin kendini daha rahat hissetmesi için bi akşam içilmesinden bi sorun olmaz diye düşünüyorum.

alkollü event konusunda da supergirl+1.

sigara içtiğimiz halde mutfak hariç içmek yasak bizde. içen misafirlerden de salonun ortasında sormadan etmeden sigara yakanını görmedim. içmek isteyen insan camdan sarkar yine içer sana da bozulmaz merak etme.

Alkollü buluşma değil, geç kahvaltı :)

Tavsiyeleriniz için teşekkür ederim.
Şöyle yapacağım; onlar yakmadan evvel mutlaka soracak tipte insanlar. Ben de evde hiç içilmedi ama hadi beraber bahçeye inelim Türk kAhvesi yapayım ben size diyeceğim. (3 kat aşağı asansörsüz, kahve sigara İçin yaparlar bence :))

Teşekkür ederim tekrar

ben camın önünde içiriyorum, içeriye pek bir duman gelmiyor ve çok nadir olduğu için de koku sinme riski yok.

Davete gelmeden önce evde sigara içilmediğini bilseler daha iyi olur sanki!

*gene sasirdim cevaplara. evinizde sigara icilmesini istemiyorsunuz alti ustu. tuvalet kullanmayin gibi bir sey degil ki bu.
*sizi seven boyle sevsin.
*evin kotu koksun istemiyorsun diye trip atacak olan kisinin karakteri ile ilgili bir takim laflarin olmali.
*ben iciyorum, salonda da icirtiyorum. biraktigim bir donem vardi, o donemde de icirttim.
*bahce iyi fikirmis. balkonda icene hayir diyemezsen ve eve koku girerse mum yak, kokuyu engelliyor.

güçsüz varlıklara yaklaşım dışında bi' kutsalım yok.

Mesela, bir köpeği sırf korkutabiliyor diye güvenli alanında korkutan bir yavşağı eski yunan tanrıları s*ksin istiyorum. Zeus'dan mesela en büyük beklentim de bu mesela, hera'nın peşinden koşacağına bu güç budalası arkadaşlarınızın kafasına 2 tane şimşek attırsa, beni de kazanacak haberi yok. Böyle tanrı mı olur.

bence ekmegin kutsal ve onemli oldugunun yaygin olmasi arkasinda yatan emek. urunler kolay yetismiyormus eskiden (simdiki gibi ilaci sikmiyolarmis), isciler allahin sicaginda tum gun cogu da ac susuz calisiyormus. yani ekmek demek unlu bi ressamin tablosu, bi sanat eseri gibiymis. simdiyle kiyaslayinca o kadar onemi kalmiyor tabii :)

benim kutsalim hala emek harcanan her sey ama somut kavramlara henuz indirgeyemedim.

Herhangi bir yiyecek kadar kutsal

Kutsal bir tarafı yok tabii, kutsallık yüklenmesinin sebebi, savaş dönemlerinde yemeğe ulaşmanın zor olduğu kıtlık zamanlarında unla suyu karıştırıp hamur yaparak bundan kolaylıkla ekmek yapıp hayata kalınabilmesiydi, bu imkanı verdiği için ekstra bir kutsallık adledilmiş yoksa pırasa ne kadar kutsalsa ekmek de o kadar kutsal.

Ekmeğe hâlâ aynı değerle bakıyorum. Sofra toplarken ya da dolaba yerleştirirken düşürmüşsem alır üç kere öperim. Bazen kaldırıma atanlar oluyor, kenara, varsa da yüksek bir yere kaldırıyorum. Yapabildiğim tüm gıdalar için (öpmek haricinde) böyle davranış gösteriyorum.

Her türlü yemek, ekmek gibi nimettir, başta israf edilmez, atılmaz üstüne basılmaz. Sokakta yerde gofret de görsem cips de görsem alır insanların basmayacağı yere koyarım. Kutsallık arkadaşların da dediği gibi eskilere dayanıyor. Bir lokma ekmeğe muhtaç olan canlıların olduğu dünyada bence nimete saygı bir nevi şükürdür.

"Tarım devrimi" ve insanlık tarihine olan etkisini araştırırsanız ekmeğin kutsallığının nereden kaynaklandığını görebilirsiniz. Bugün kaloriden kaçıyor insanlar ama medeniyet nispeten zahmetsiz bir kalori kaynağının bulunmasıyla başlıyor.

Kutsalım yok, fakat doğaya saygım var.

Elbette doğada hiçbir şeyin araya gitmediğini biliyorum, buna rağmen bile bile hiçbir şeyi araya vermem. Araya verenleri görünce de anlayacak biriyse bir kez uyarırım.

Cheat day olmamalı, ayda bir cheat meal olabilir, o da ilk 3 aydan sonra.

8 günde 6.5 kiloyu nasıl verdin. Kolunu mu kestin 300 kiloydun da az yemeye mi başladın

Kalori sayarak + spor

konunun uzmanı değilim amma benim bildiğim kilo verirken vücudun "aaa napıyo lan bu" demesi en az bir ay sürüyor ki angelus ilk 3 aydan sonra demiş. cheat day öyle iki haftada bir yapılacak bir şey değil.

işini görüyorsa sorun yok tabii ama şunu da eklemek lazım, diyet uzun vadede pek işe yarayan bir şey değil. önemli olan beslenme alışkanlığını değiştirmek. yani atıyorum günde 2 litre kola içiyorsan bir ay boyunca salata, tavuk göğsü ve yumurta yemek yerine belki porsiyon küçültmek, belki zararlı ve bol kalorili yiyecekleri daha düşük kalorili ve sağlıklı alternatifleriyle değiştirmek, kolayı haftada 1-2 kutuyla sınırlamak gibi. diyet, ömür boyu yapmadığın ya da sağlam değişimlerle desteklemediğin sürece sadece belli bir yere kadar götürür.

gerçi şimdi nick'ini görünce hatırladım, sen günde 700 kalori tüketmenin sağlıklı olduğunu savunan arkadaştın. glamdr1ng şaka yollu sormuştur belki ama "evet kolumu kestim" desen şaşırmam ben. bu kadar takıntı haline getirme bu konuyu.

ayda bir diyorlardı

Cevaplar için teşekkürler. Hocam sağlıklı olduğunu savunmuyorum ama kısa zamanda çok kilo kaybetmem şart maalesef. Keyiften yapılacak bir iş değil bunca zorluğa katlanmak. Zaten istediğim kiloya gelince günlük 1800-2000 bandına çekip normal insanlar gibi besleneceğim.

Böyle bir sorunun cevabını, Bilal'e anlatır gibi örneklendirmek isterim. Şimdi Mimar Sinan bir cami yapıyor, üstünden 500 sene geçiyor ama hala ayakta, hala yıkılmıyor, neden? Çünkü dönem dönem restore ediliyor, yıkılmaya yüz tutmuş zamanla zarar görmüş bölgeleri tamir ediliyor yenileniyor, haliyle varlığını muhafaza etmeye devam ediyor, bu işlemler yapılmasa ne olur? Bir zaman sonra çürür, ayakta kalamaz ve yıkılır. İşte, bu protein de bizi günlük olarak restore ediyor; yani hücremizi yeniliyor tamir ediyor, gerekirse yenisini oluşturuyor, senin varlığını muhafaza etmene yardımcı oluyor, protein olmazsa bu en temel olayı gerçekleştiremezsin zamanla hastalanır bağışıklığın çöker iyileşemez, vücudun her türlü musibete açık hale gelir dandik bir hayatın olur zamanla da ölürsün. Kısaca böyle olur.

çocuğun da olmaz mesela

ölürsün.

sürekli bitkisel sıvı yağ tüketmediğin sürece az da olsa protein alırsın bu arada. ne ekmek %100 karbonhidrat, ne de et %100 protein.

veganlar protein dengesini sağlamak için mantar ve bakliyat türevi şeylere önem veriyolar. veganlık dediğin müessese diğer beslenme şekillerine kıyasla sürekli dikkatli bir diyet takip etmeni gerektiriyor.

>ondan bağımsız olarak, hayvansal ve bitkisel bütün proteinler dahil hiçbir protein almazsak

Sorunun cevabi surada sakli. hayvansl ve / veya bitkisel protein almamak demek yemek yememek demek. mumkun degil yani.

Ne yapacaksin 3 öğün tuz mu yiyeceksin?

sebze yedigin zaman da bitkisel proteinleri almis oluyorsun yani, onlara alerjisi olanlar da var. gluten alerjin varsa gluten yemezsin, alerjin yoksa yersin. nasil glutene alerjin olabilecekse herhangi bir bitkisel proteine de alerjin olabilir. hicbirine alerjin olmaya da bilir.

protein canlılığın yapitasidir. yani bir zamanlar canli olmus bir kaynaktan yedigin her sey protein icerir. buna sebze de dahil. yani bir zamanlar canli olmamis canli bir kaynaktan gelmeyen seyleri yemen lazim. bunlar neler? akliam tuz geliyor, bir de su geliyor, baska bir sey yok. canlilar bir zamanlar canli olmus seyleri yani protein kaynaklarini yer.

benzer sekilde protein almazsan ölürsün. Cunku proteindeki aminoasitler vucudunun temel yapitasidir. eger bunu disaridan almazsan (yani yemek yemezsen) vucut once kendi dokusunu parcalar ve protein / aminoasit kaynagi olarak kullanir, sonra o da bitince ölür.

Vegan protein tozları da var. Ben de kullanıyorum bazen. Amele kası var bende de üstelik göbek de var.

Fındık fıstık(kavrulmamış), baklagiller vs yüksek oranda protein içeriyor zaten.

Veganların derdi protein değil. Vegan olduğum günden beri hiç protein eksik kalıyor diye bir kaygım olmadı.

Steroidlerle taş toprak yesen yine kas inşa edersin ama bu vegan olmayanlar için de böyle.

Veganlik eşittir lahana, marul değil. Makarna da vegan, bircok kek ve kurabiye de. Kuru yemişleri zaten vegan olmayanlar da yiyor. Mercimek hem sağlıklı hem proteini bol olan bir ürün. Bunun gibi binlerce yiyecek var.

Ne yedikleri, ictikleri ve nasil bir programla calistiklari hakkinda su abiden (twitter.com) bilgi alinir. Yillardir vegan bbde ismi bilinen, vegan dünyasinda da sürekli degisen trendlere ragmen hep ayakta kalmis bir sporcu/trainer(?). Kitabini alabilirsiniz. Internette iyi arastirirsaniz, programlar ve ogun planlama ornekleri de cok bol. En basitinden vegan bb facebook sayfalari var ve bu sayfalarda sadece cok amator isimler de yok. Bu sayfalarda bazen ilacli kisiler de paylasimda bulunuyor, sizin "saglam" kastiniz tam olarak nedir, bilmiyorum ama vegan profesyonel sporcudan tutun amator salon abisine, her tip var.

Protein yoklugu cekebilmeniz icin ekstra caba gostermeniz gerekiyor bir Afrika bebesi degilseniz. Ayrica mikrolar da onemli, sadece makrolara bakilarak cok dengeli beslenilmeyecegini dusunuyorum.


Veganlarin (bazi seyleri) standart diyeti olanlardan daha cok yedikleri dogru. Ozellikle cig yesil/sebze/meyve tüketiminiz hacmen artiyor. Durumunda kalmaktan cok, o yone dogru evriliyorsunuz. Kalori sayarken, tabii ki kocaman bir salata yemek cok pratik, bir ton lif aliyorsunuz ve yanina basit bir quina/amarath/bulgur/tofu/bazen firinda sebze vs. ile orantili beslenebiliyorsunuz. Nutrial yeastten ya da yukarida belirtilen fistik kremasindan olusan soslar da kullaniliyor. Nutrial yeast besin degerleri: nutritiondata.self.com

Takip ettigim hesaplarda, mercimekten yapilmis makarnalara vs. de denk geliyorum. Beyaz un makarnasi yerine tercih edilen bir ton alternatif var.

Bunlar oldu zaten, bi rahip bırakılmadı o da bırakılır yakında.

1.86

katar 15 milyar ateşlicem demiş sadece. reelde bir şey yok.

faiz artırımı oldu mu ya

gösterge faizi yükseldi: www.bloomberght.com . Sorunun cevabını bilmiyorum, ama ekonomik problemlerin sadece siyasi otoriterleşme ve abd ile ilgili sorunlardan kaynaklanmadığı açık.

Umarım dolar dünyadan silinir ve sorunun cevabı 0 olur.

4,5- 5 lira arasi gider gelir.

Özet: Bunlar belki biraz frenleyebilir, fakat gidişatı tam tersine çevirmez diye düşünüyorum. Şu noktada hâlâ aynı yolun yolcusuyuz. Önceki olaylar yükselterek dalgalandırdı, şu olaylar düşürerek tersine dalgalandırıyor.

Oysa ekonomik göstergeler hâlâ muhteşem değil. O yüzden kısa vadede düşüş biraz daha sürer, fakat radikal bir üretim ve tasarruf ekonomisine dönüşmezsek(ki şu noktada imkânsız görünüyor) bir süre sonra ekonomi eski kötü seyrine döner. Zaten mazota 58 kuruş zam gelmişti. Bir çok mala da hali hazırda (ama az ama çok) zamlar geldi.

Faizlerin daha da artmasını(çünkü piyasada enflasyon 30'un üzerinde hissediliyor ve faiz sadece %28) dolayısıyla enflasyonun da biraz frenlenmesini sağlamaları şart ki orta vadede 5'lerde seyredebilsin.

Şu noktada hükümet anca iç talebi düşürücü taksit sınırlandırmaları vs. getirdi ki bu da daha önce gazladıkları ekonomide vites düşürmek demek. Talep düşürücü önlemleri artırıp, tüketim gazına basmaya devam ederlerse motoru da boğarlar.

Umarım yazdıklarım karışık gelmemiştir.

Yarin 5,5 test edilecek,kirilirsa eski yerine gelir.cuma aksam uzun tatil basliyor denebilir faize yonelen cok olacak.5 in altina gelme ihtimali yuksek.kisaca dalgalanmada gaza gelip 7 ye yakin alim yapan arkadaslara gecmis olsun gibi.birde dolar 10 tl olacak diyenler vardi,umarim kendileride inanip alim yapmamislardir.

uzun vadede değil de günü kurtaracak şeyler bunlar.

Beş on.

4.5

Diğer sorunun cevabı bilinmiyordur belki. Ha yok kıllığına yapıldığını düşünüyorsan sorularını maddeler halinde sorabilirsin, daha dikkat çekici olabilir.

Bunu farkeden bir benim saniyordum. Cok basima geliyor benim de.
Olay diger sorunun cevabini bilmemek falan degil, cevap bilinmediginde olu taklidi yapilmaz normalde.
Normalde su sekilde olmali;
cevap-1: blablalblba
cevap-2: bu konu hakkinda fikrim yok/bilmiyorum/bunu bir ara aciklarim vs.

Bunu ben de sormuştum duyuruya. Bence insanımızın algısı kısıtlı. Soru görünce afallıyor. Geri dönüp okumuyor. Aklında ne canlandıysa yazıp geçiyor.

yemin ederim işte çok karşılaşıyorum bununla. bu yüzden ayrı maillerde soruyorum 2 soruyu:D

Ben de karilasiyoum. Guzel tespit +1

Evet, haklısınız. Ben de sorularımı mailde tek tek listeliyorum, şu olursa ne olur, bu böyle olunca ne olur vs. gibi. Tek yapacağı karşısına kendi cevabını yazmak, dediğiniz gibi içinden işine gelen soruyu yanıtlıyor, diğer sorulara cevap vermiyor. Maildeki her soru için ayrı ayrı mail atmak zorunda kalıyorum.

Eğer soru çok hoşlanmadıkları bir konuyu ilgilendiriyorsa ve eğer cevaplamama lüksleri varsa zaten hiçbir soruyu cevaplandırmıyorlar. Benim gözlemim bu yönde. Ama cevaplamaları şartsa da işlerine en çok gelen soruyu cevaplayıp diğerlerini es geçiyorlar. Bunu ağırlıklı olarak firma fark etmeksizin müşteri hizmetlerinde gözlüyorum.

Bir ürünle alakalı dönüş yapıyoruz mesela;
"Merhaba sizden 6 kitap aldık. Bu kitaplar kargoda katlanmış ve deforme olmuş. Ayrıca kitaplardan birini göndermemişsiniz."

Cevap;
"Bahsettiğiniz gönderilmeyen kitap şu an kargoda, en kısa sürede tarafınıza iletilecektir"

Geniş çerçeveden bakarsak; cevap verdi mi? Evet verdi. Kırışan ve deforme olan kitaplar ne oldu? Yok öyle bir şey.

Ne yapmak gerekir? Üstteki arkadaşın dediği yöntem çözüm olabilir. Ayrı ayrı maillerde veya ortamlarda tek tek sormak mantıklı olabilir. Ama bizdeki bu genel vurdumduymazlığa çözüm olur mu? Bence olmaz.

Vaktiyle bir siteden bir ürün aldım. Kutunun içine kel alaka bir ürün daha koymuşlar (ucuz bir şey de değil). Adamlara yazdım çizdim, soruyu/soruları okumuyorlar bile. Canned response. Sanırsın gelen/gelmeyen ürünle alakalı şikayetim varmış gibi "kargo en kısa sürede tarafınıza iletilecektir" diyor. Halbuki fazladan ürün göndermişsiniz, nereye yollayayım bunu diye soruyorum.

çinliler de aynı. o yüzden soruyu sor cevabını al sonrakine geç şeklinde yazışıyorum.
hatta daha facia olanı yazayım.
soru: fiyat EXW mü ya da FOB mi?
cevap: evet

hemen az önce bu yüzden aynı cümledeki ikinci soruyu görmediğimi fark edip ikinci maille cevapladım. yerinde bir tespit.

Bağıl nem.

kanka şu aşağıda ki küçük kırmızı ibre, her akşam turuncudan maviye kayıyor işte ebemizi ziken şey o. o şerefsizin adına nem diyorlar, acımasız direk ciğere çalışan sinsi bir şey. 1 aya kalmaz ziktirolur gider ha gayret:

eksiup.com

benim hatırladığım kadarıyla;
kadın kendi soyismini kullanmak istiyorsa belirtmesi gerekiyor ayrıca, yoksa olduğu gibi kocanın soyadı geliyor. muhtemelen hala aynıdır yani talebe göre dilekçe doldurup imzalarsınız, hallederler.

yeni evlendim.

eşimin soyadını mecburen aldım. kendi soyadımın yanına eklettim. nüfus kağıdımda iki soyadım da yazıyor. evlilik cüzdanında eski soyadı yeni soyadı diye belirtiliyor ayrıca.

Siz tesadüfen soyadları aynı olan iki kişinin evlenmeleri halinde kadının iki soyadını birden yazdırıp yazdıramayacağını sordunuz diye anlıyorum.

Kadın Semra Kaya
Adam Mehmet Kaya
Evlenince kadın "Semra Kaya Kaya" olur mu diye.

Muhtemelen nüfus memuru müdahale eder. Teoride olur ama pratikte yaptırmazlar gibi geliyor.

Kaya kaya da ne tuhaf örnek olmuş

Ceylan ılgıt ılgıt
Selin seve seve
Ayşe paşa paşa

Komik oluyo

@suicides underground, eşinizin soyadını mecburen almanız gerekmiyordu hatırladığım kadarıyla. Kadın soyadını değiştirmeden evliliğine devam edebiliyor olmalı son 10 senedir filan.

Öncelikle medeni kanunda kadına sadece kendi soyismini kullanma hakkıv verilmemiş, sadece bugüne kadar açılmış davalarda bu hakkı elde etmiş insanlar var, yani sadece kendi soyismini kullanmak isteyen kadın önce aile mahkemesine başvurup emsal kararları vs. gösterip sadece kendi soyismini kullanma hakkını talep edebilir, buradan bir şey çıkmazsa AİHM'e başvurup oradan sonuç almaya çalışabilir, zira daha önce de AİHM'e başvurup bu hakkı elde eden insanlar var. Yani Türkiye'de direkt "Ben kendi soyismimle devam etmek istiyorum" deyip eşinizin soyisminden muaf olamıyorsunuz.

Asıl soruya gelirsek, evet böyle bir şey olabilir kimse de "Ya sizin soyisminiz zaten aynıymış, sen en iyisini kendi soyismini alma" demez.

evet doğrusu motoru şanzımandan ayırmak(debriyaj) aksi halde motor deviri arabanın yavaşlamanasını engelleyecek frene basmaya devam edersen motor durup(stop edip) direksiyonun kitlenebilecektir frenler şişip frensiz kalabilirsin buda ayrı bir senaryo.

Vites değiştirirken de direksiyon hakimiyetini kaybetmezsin.

Mahalle arasindaki donusleri kastettim. Hafif virajli yolu degil.

Debriyaja basarsan araç boşa düşer daha da hızlanır (Newton'un Hareket Yasaları Madde 1) Ben o durumda kalsam, biraz mesafe varsa, vitesi küçültebilirsem küçültürüm, küçültemezsem ne bileyim arkamda araç yoksa dururum ya da debriyaj+fren yapıp yavaşlarım, araç varsa o şekilde yola devam ederim ama tek başına debriyaja basmam. Debriyaj, dediğim gibi, tek başına aracı yavaşlatmaz, motor zaten devrini aldığı için aynı şekilde ya da daha hızlı bir şekilde devam eder araç.

Mahalle arasındaki dönüşlerde de kaybetmezsin. Otomobil çift elle sürülmesi elzem bir şey değil. F1 kullanmıyorsun, önerilen çift eldir yüksek hızda kontra yapabilmek için. Yoksa direksiyon tek elle çok daha rahat çevrilir.

mahalle arası yada değil eğer vites değiştirirken kontrolü kaybedeceksen araba kullanmayı daha iyi öğrenmek lazım.

Valla 90 derece donuslerde donus esnasinda vitesi degistirmek zor geliyor. Bana gore en mantiklisi debriyaj ile frene basmak ve yavascana donmek eger donemec oncesinde vitesi kucultecek zaman yoksa veya arabayi durdurup vitesi kucultecek pozisyonda degilsem arkadan gelen arabadan dolayi.

@angelus

Bu arada debriyaja basmayi soylememin nedeni arac yavaslasin diye degil titremesin ve stop etmesind diyeydi. Onerileriniz guzel

arkadaş şaka yaptık, tiklemişsin. deneme sakın benim dediğimi, maazallah kaza yaparsın.

otm. araba al.

surucu kursuna git.

"vitesi kucultmek istemiyoruz direksiyon hakimiyetini kaybetmemek icin", "vites degistirmek zor geliyor". eger bu cumleleri kuruyorsan kusura bakma ama henuz yeterince tecruben ve direksiyon hakimiyetin yok demektir. nsa'da trafige cikman hem senin icin hem diger soforler icin tehlikeli. vites degistirmenin ve debriyaja basmanin nefes alip vermekten farki olmamasi lazim.

@dieis

evet debriyaja her turlu basmak iyidir, durmaya hazirlik saglar

(bkz: yarım debriyaj)

Rica edeceğim araba kullanma fikrini unut. Hayatimda boyle sacma vites degistirmeme bahanesi gormedim. Tecrubelenip iyi bir şoför olacağına inanmiyorum. Tehlike arz etme daha fazla trafikte.

Eleştiriler haklı olsa da araç kullanmaman gerektiği gibi bir düşünce de o kadar saçma.

Zamanla eksiklerini düzeltir doğrusunu öğrenirsin, ama önemli olan kendini çok uzman şoför sananları değil (gerçekten iyi bir şoför olabilir, ama bu iyi bir eğitici olacağı anlamına gelmez) bu işin eğitimini veren otoriteleri dinlemen/okuman/izlemen gerekir.

Virajda vites değiştirilir, yükseltmek düşürmeye oranla daha kolay ve daha zevkli olsa da zamanla ihtiyacın olduğunda düşürmenin de viraj çizgisini bozmadan yapılabileceğini öğrenirsin.

Viraja girmeden önce mutlaka biraz yavaşlamalı, uygun vites, hız ve devir ile viraja girmeyi kendine alışkanlık yapmalısın.

Viraj çizgini bozmadan, sol el ile direksiyonu sabit tutarak ya da viraja uygun kibar hareketler ile kumanda ederek bi yandan da kibar ve akıcı bir şekilde vitesini düşürebilirsin.

neden direksiyon hakimiyetini kaybedesiniz ki. zaten sokak arası donus diyorsunuz fren yapmakta da bir sakınca yok.

Şirketin çalışanları modere ediyor, "Şu hesaplar" şeklinde değil. Yani illa sözlük hesapları vardır ama sözlük hesaplarıyla yapmıyorlar.

sözlük moderasyonu artık sadece hukuksal konularda olduğu için kanzuk'un şirketindeki avukatlar ilgileniyordu. ama artık öyle değildir muhtemelen sözlüğün kendi şirketine kaymıştır moderasyon olayı, özellikle kanzuk sözlüğün başına geçtiğinden beri.

Macfit'ler yerine göre, müşteri profiline göre, iyi de olabiliyor leş de, gidip görmen lazım, özellikle akşam 7-9 arası oluşan habitat salonun genel görüntüsü için fikir verebilir. Onun dışında, günümüzde de zaten ya Macfit'e gideceksin ya da merdivenaltına, çok fazla seçeneğin yok.

Mümkün.
Biri diyet diğeri beslenme. Düzeni diye düşünün.
Troid ile ilişkisi için. İr şey diyemeyeceğim

IF diyet programı değil, yemeğini hangi saatler arasında yiyebileceğini söyleyen bir protokol. Yani 16 saat aç kalacaksın 8 saat içinde yemeğini yiyeceksin der, şunu yiyeceksin bunu yemeyeceksin demez.

Zaten karatay if öneriyor. 2 öğün sağlık 3 öğün hastalıktır diyor.

Buruşturulmuş bebek bezinin içine koy, kimse cesaret edip kurcalamaz.

boş temiz güneş kremi şişesinin içine nakit para vs.

Telefon disindakileri kasaya koyarak plaja gidip telefonu da sessize alip cantanin icine. Cantaya da uzaktan goz kulak olmak seklinde..

Hepsi arabada. Arabanın kartı da streçe sarılı şekilde fermuarlı cepte. Öyle giriyorum denize. Ne olur ne olmaz...

Telefon almıyorum. Çalınsa bile pek etkisi olmayacak miktarda, plaj ihtiyacımı karşılayacak kadar para alıyorum yanıma.

taktikler icin sagol beyler. ilk icraatimda bunlara bakicam.

saka len laks beni taniyanalar bilor.

Yok mu sunun sahtesini, yerlisini yapacak?: indigo-voyage.ru

Biz "Wickelfisch"lerin icine koyup beraber yuzuyoruz iste, en temizi, hic aklimiz kalmiyor sahilde.

üzerine t-shirt örtüyorum.

Biz plaj çantasının içinde bırakıp gidiyoduk ya, bişey de olmadi senelerdir. Bizimki de fazla rahatlık sanırım bilemedim :/

Geçen Yunanistan'da bir sistem gördük tam ihtiyaç.
Bileklik veriyorlar su geçirmez. Bileklikle şemsiyede bulunan bir kasa var onu açıyorsunuz.

Her şeyi kasaya koyup bileklikle denize...

palve ve mabesa +1, üzerine tişört atmaktan başka bir şey yapmıyorum; hiç sıkıntı yaşamadım. o kadar insan içinde çoğu kişinin götü yemez bence zaten, hiç tanık olmadım gittiğim yerlerde hırsızlığa.

Türkiye dahil birçok ülkede hiçbir önlem almadan çantamda bırakıp yüzdüm hırsızlık falan da görmedim.

benzerini askeri denetlemede yaşadım o iş karışık hacı genel olarak kaslarım iyidir şınav mekik koşu vs hepsi tamam barfiks yok bende de.
Çalışa çalışa oluyor kanat kasları göğüs vs hepsi toptan güçlenmeli ve hergün barfiks çekerek kendini zorlayarak güçlenmelisin başka yolu yok.

ha her insanda farklı genetik doğası gereği farklı kas grupları gelişmiş olabilir normaldir sinir bozulacak bir durum yok.

Barfiksi bırak ben bir tane şınav çekemiyorum :( bildiğim kadarıyla barfiks hem kol hem sırt ve göğüs kaslarını çalıştırıyo hatta karın da kullanılıyodur muhtemelen. anladığım kadarıyla kadınsın sporla uğraşmadan sırt ve göğüs kası güçlendirmek mümkün değil gibi yani ben hiç kendiliğinden sırtı güçlü kız görmedim. Ondan üzülme çalış :D

Askerdeki ruh hastası üsteğmen eliyle değil işaret ve orta parmağıyla çekerdi barfiksi. Pazuyla kasla alakası yok genel kondisyon ve vücut ağırlığının fazla olmaması ile alakası var. Bir de bu barfiks olayı anatomik açıdan çok da makbul bir şey değil. Barfiksle uğraşacağına git dışarda 1 saat yürü.

@pastörizesüt

Ne kadını yav taş gibi erkeğim ben ama barfiks çekemiyorum diye kız vermediler. Asdsadfgas

150 kilo squat 260 deadlift yapıyorum ama nizami bir şekilde 10 tekrar barfiks yapamam, bu tamamen sürekli pratik yapmakla, antrenmanın rutini haline getirmekle alakalı bir durum. İlla bunu yapmalıyım diyorsan bir süre Inverted Row şeklinde yapabilirsin, ek olarak asistan bant da yardımcı olur. Bu arada barfiksi eğer chin-up şeklinde yapmayacaksan bicepsle bir ilgisi yok, sırtın güçlendikçe barfiks performansın da artar.

Ya sırf tahminim yanlış diye mi tik vermedin :D hem anafikir de değişmiyo üzülme çalış

Askerde gördüğüm kadarıyla barfiks olayının kasla pek alakası yok. Ne kaslı adamlar gördüm 5 barfiks çekemediler ne çelimsiz adamlar gördüm yarınlar yokmuşçasına barfiks çektiler.

Ben de hiç çekemiyorum mesela.

bir barfiks demiri alarak her gün en azından 5-10 dk asılı kalarak kendini alıştırabilirsin. belli bir süre sonra en az 1-2 çekebilirsin diye düşünüyorum vucüt ağırlığın çok değilse. ben 95'ken bırak çekmeyi asılı kalamıyordum, 82'ye falan düşünce 3-4 çekmeye başladım.

bende çekemiyorum. mekik - şınavda sorun yok bunda var. alışmamışız o yüzden. mekik ve şınavı yat yere çek. barfiks her zaman kolay ulaşılabilen bir şey olmadığı için pratikte eksik kalıyor.

Antrenmanla artar ama vücut ağırlığı falan da çok önemli. 1 tane bile çekemiyosan geliştirmek için çok çabalamak gerekir sanırım. Ben askerde 1 tane çekebiliyodum. O da ilk zıpladığımda. Sonra 5’e falan çıkarabildim en fazla.

Bi çocuk 35-40 tane nizami çekiyodu. Bilek güreşi şampiyonuymuş. Dışardan baksan normal bi insan ama sırtı, kolları, bilekleri çok güçlü demek ki.

Yine 1,55’lik badici devrem vardı, o da 30 tane çekerdi. Kickboksçuydu aynı zamanda.

tl'nin dolara verdigi deger kadar kendine deger versen yaparsin bence. biraz kilo ver, kas guruplarini gelistir, yaparsin.

20-30 tane şınav mekik çekip gerisinde şınav çekerken ya kollarım ağrır, titrer mekik çekerken karın kaslarım ağrır çekemem ama askerdeyken çıkıp 6-7 barfiksi gayet düzenli çekerdim. o derecede garip biriyim. 170 boy, 65 kg tiptim.

düzenli çalışırsan ve beslenmene dikkat edersen 1 ay sonra çekmeye başlarsın. barfisk zordur. vucüt ağırlığının %99'u ile çalışmak zorundasın. şınavda %70'i dir. sadece kolların değil, sırt omuz ve karın kaslarının da yavaş yavaş adapte olması gerekli.

Erkeklerde bile tek bir tane barfiks çekemeyecek adam sayısı çoktur, o yüzden çok dert etme.

Ayrıca youtube'dan destekli barfiks diye aratırsan ilk önce destekli olarak yap, arkasından ilgili kas grubu ve sinir sistemin buna uygun hale gelince desteksiz olarak yapabilir hale gelirsin, tahminim bir kaç hafta alır.

Basit gibi görünse de belli kas gruplarının sırayla çalıştırılması ile yapılan bir hareket.

sabit kiloda kalıp geliştiren biri olarak yazayım, farklı örnek olsun;

72-75 arası değişiyorum;

evde salonun girişinde duvarda civatalanmış asılı olanlardan var. ilk çıktığımda sallana sallana 3 tane çekebiliyordum, çekmek denirse. sonra 2-3 günde 1 (evet en sık kullanılan yerde olmasına rağmen görmeyebiliyorsun, yukarda) üstüne çıkıp, 2 çekebiliyorsam 3'e sallana sallana çıkıp aşağı inebildiğim kadar yavaş indim. çoğu ağırlık hareketinde olduğu gibi burda da gelişme aşağı inerken oluyor (karın kası dahil vücudu sıkıp bırakmamak şartıyla). ama aşağı inerken en çok acı veren kısım eller oluyordu. araştırdım ve tutunmanın önemini keşfettim. el yayı alıp akşamları tv karşısında çekirdek çitler gibi 100-150x3 set yaptım sürekli. bu güçlü bir tokalaşma da sağlıyor zaman içinde, itici bişey ama ister istemez olabiliyor. neyse, bu aşağı yavaş inmelerle tutunmanın da artmasıyla 6 ay içinde sayıyı 8'e çıkardım. ama inanılmaz yavaş inip çıkıyorum. kimi kandıracaksın ki zaten amaç sağlık. hergün yapsam rakam artardı. bu esnada salonda kabloyla çok az sırt çalıştım, onun etkisi olmamıştır. ama yoğun yüzdüm, onun etkisi olduysa yanlış bilgi vermiş olmayayım.

benim anlamadığım şeyse bu bara tutunup karın kası nasıl çalışabiliyor insanlar. tutunmayı istediğin kadar arttır, bacakları yukarı 10 çekişten sonra eller koptu kopacak gibi oluyor ama daha 40 çekiş daha lazım gelişim için. nasıl olacak bilmiyorum. normal kranç ve mekikle başım dertte, kemik tahriş ediyor yapamıyorum, bu ne güzel temazsız ödeme misali temazsız karın hareketi, ama olmuyor.

Şu egzersizleri yap:
Barda asılı kal
Zıplayıp kendini yukarıda tutmaya çalış (tam anlatamadım sanırım ama zıplayıp yerden de güç alarak kollarını kendini bara doğru çekiyorsun, o şekilde durabildiğin kadar duruyorsun - static hold deniyor sanırım)
Lastik yardımıyla yap

Çalışa çalışa şu an duruma göre 2-3 pull up yapıyorum :')

bugun 7.08 den 5700 liraya doviz aldim. dolar ve euro. yarin 8 olmasini bekliyorum.

7 lira Dolar almak için makul bir miktar, yarın kim bilir kaç lira olur piyasa açıldığında.

tamamiyle kumar... kesin yüksek oranda artma durumu olsa millet kredi çekip dolar alır 1 ay sonra krediyi geri öderdi...

Bitcoin de 100.000 dolar olacak zaten. Abi hemen niye atlıyorsunuz trene ya? Duyurudan yatırım tavsiyesi mi alınır :D Dolar 10 liraya yelken açmış :D Nereye açtı? Nasıl açtı? Şunu izleyin biraz daha bir şeyler kafanızda oturabilir belki. www.youtube.com

Son 20 senede doların yüksek oranda düştüğü tek bir gün dahi yok. 6-12 ay paraya dokunmadan durabileceksen, hesabı açmadığın her gün zarar ediyorsun.

soyunma odasında güvenlik kamerası olmaz. yangın veya duman dedektörü falan olmasın?

yok ya baya bildiğin güvenlik kamerası,

bunun gibi

productimages.hepsiburada.net

Ben o kadar salona gittim, hiçbirinin soyunma odasında kamera görmedim, adı üstünde soyunma odası, hadi ben erkeğim çok ciddiye almam da kadınların soyunma odasında kamera olması ne kadar mantıklı bilemiyorum, neticede bunun duşu var bilmem nesi var, duştan koza yapmış tırtıl gibi havluya sarınıp kabine gitseler bile çok gerizekalıca bir uygulama diye düşünüyorum ben, soyunma odasında hiçbir şekilde kamera olmaz.

muhtemelen dolaplardan calinabilecek esyalara karsi bir onlem olarak koymuslar ama sacma hakikaten.

hırsızlığı caydırmak için sahte kamera olabilir.

caydırıcı sahte kamera olması muhtemel gerçek kamera kanunlara aykırı bile olabilir.
hiçbir salonda bende görmedim iş yeri vs dahil.

caydırıcı kamera olması gerekli.
diğer türlü, kişilerin özel yaşamına büyük saygısızlık olur.

10 falan, en sevmediğim şey yürümek.

Mezun olduktan sonra 3 bin en fazla. Evet tüm gün evdeyim

bilmem. km bazında 5 vardır en az. haftalık ortalamam 10'a yakındır belki fazladır bile. kim bilir.

Bugün 9857 adım atmışım; ortalama adım sayımı 8600 gösteriyor. Bazı günler 20000 adım atıyorum, evdeysem 3000i zor buluyorum. Yürümeyi severim, gün içinde bunun için vakit de yaratmaya çalışıyorum ama yoğunlukta ancak bu kadar oluyor.

Bu arada adımlarınızi düzgün şekilde takip etmek isterseniz miband öneririm kesinlikle. Alternatiflerine göre fiyatı da uygun kalıyor.

10bin civarı işe yürüyerek gidiyorum
Artı her gün salonda cardio yapıyorum

ortalama 10 bin. 20-25 nasil atiyorsun ya? isin gucun yok mu? o kadar saat yurumeye nasi vakit buluyorsun?

Rekorum 27 binmiş 10 ekim salı günü geçen sene. Bu hafta ise 432 adım ama telefonu yanımda taşımadığım da oldu. Günde ortalama 50-150 adım yazın. Okul döneminde 7-10k arası

mi 2 doğru ölçüyorsa eğer, günlük ortalama 20 bin adım. 1653 km yol yapmışım, son 3 ayda.

bugün 10 bin atmışım. hafta içi ortalamam 10 bin zaten. haftasonu bişeyler yaparsam artıyor.

Rekor, 8 agustos günü 30.472

Yıllık ortalamam ise 11 bin adımmış.

Hareket etmeyi severim, oturduğum yerden merkeze yürüyerek gidiyorum ve öğrenciyim bunların etkisi buyuk sanirim

@superfluid cok enerjigim. o kadar saat dedigin max 4 saat sokaktayim aslinda cok diil.

bu aralar düzenli yürüyüşü salladım biraz, günde 4-5bin anca oluyor. yurtdışına gittiğimde 20bini geçiyorum ama ben de bitiyorum. düzenli yürüyüş zamanlarımda 15-16 bin en fazla oluyor. sizin ortalama benim bir kaç defa geçmeyi başardığım maksimumum.

14-15 bin adım. Daha fazlası benim için mümkün değil. Çalışırken zaten 8000 yapıyorum kalanı alışveriş, sağa sola gitmek. E gün bitiyor sonra. Bir de bisikletle gidip geliyorum her yere o sayılmıyor. 20-25 yapan varsa hergün 30+ yaşında helal olsun. Zaman ve vücut ister.

adımı bilmiyorum ama boş bir günümde 30 km'ye yakın yürümüşlüğüm var. 2 -3 günde bir de ortalama 15 km yürürüm.

@Neill 15 km dediginiz sey cok fazla. bu applere bakip da dogru sanmamak lazim. ben 25 bin adimim ortalama 12 km mesela haritadan bakinca. telefona bakinca 19 km gosteriyo.

@mula olabilir. 10 - 15 arası diyelim o zaman. ben severim yürümeyi, yazın çok rahat olmuyor tabii.

2018'de günlük ortalama 5902 adım, bu ay ortalama 4409 adım, bu hafta ortalama 4212 adım, bugün de 264 adım atmışım :)

Sen kendi fikrini söylemişsin o kendi fikrini söylemiş, ortada bozulacak bir durum yok. Ben düşünceleri bu şekilde olduğunu bildiğim biriyle bu tip konular hakkında konuşmazdım.

Öncelikle bu adam alenen zamanında dolar-euro sıfırlayanlara vatan haini demiş. : )

Başımızda köprü geçiş ücretlerini bile dolarla belirleyen bir hükümet var.

Sonra bireyin iyiliği kümülatif olarak toplumun da iyiliği demektir, fakat bireyin çıkarı dolar tutmayı gerektiriyorsa bunun suçlusu da malesef bütün toplumun yararına davranmayan toplumun kendisidir. Toplum ateşe odun atarken seni düşünmüyorsa sen niye toplumu düşüneceksin?

Herkes kendini düşündüğü için toplumu düşünmek zorundadır. Yani sana yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapmazsın.

Dolar almak da vatana ihanet olsa önce hükümet hain olurdu, zira yıllardır toplumu dövize mahkûm ettiler. Patatesi, samanı... ithal ettiler.

benzinle mazotla taşınan her sey artacak bir kere. ama yakit malin tum maliyeti olmadigi icin bir miktar artacak.

ithal olan her sey artacak tabii ki.

benzin/mazot ve dolayısıyla taşımacılık, ya da taşımacılığı içeren ürünler (damacana su bile buna dahil)
tüm meyve sebze (zira tarladaki 10 kuruşluk domatesi kamyona (dolar) yükleyip mazot (dolar) harcayarak 3. köprüden (dolar) geçip pazara gelecek)
kartuş/toner dolayısı ile tüm yazılı ürünler
her türlü et (hayvan yemleri dolar)

Markete girip de gördüğün çoğu şey, yeşil mercimek de dahil, dolarla ithal ediliyor, yani her şeye yansır, yeşil mercimek sanırım Kanada'dan geliyordu.

Elektrik, doğalgaz artacağı için ülkede üretilen her şey de artar.

artmayacak bir şey düşünemiyorum.

umumi tuvalet fiyatları veya internet cafe saat fiyatları sabit kalabilir.
belki onlar da artar.

Her şeyin fiyatı artmak zorunda, zira dolarla gelen ürünler yüksek seyreden enflasyonun daha da yükselmesine sebep olacaktır. Umumi tuvalet işleten adam da geçinmek için fiyatları artırmak zorunda kalacaktır.

Umumi tuvalet üstünden enflasyon hesabı falan yapacaksak necaset yiyelim hep beraber. Manyak mısınız abicim siz?

Enerji harcamadan ne üretebilirsin? Nothing.

Hıyarı Adana'dan kamyonla getiriyorlar İstanbul'a. Kamyon su yakmıyor. Buğdayı traktörle, biçerdöverle, değirmenle işlemeden un yapabilir misin? Fırında pişirmeden ekmek olur mu?

Enerji üretmiyor Türkiye. Enerjiyi doğalgaz olarak yurtdışından ithal ediyor. Döviz artınca enerji giderini de karşılamak için daha çok para harcayacaksın. Ekmek pahalandı.

Kış kapıda doğalgazla ısınan milyonları görecem ben.

Otobüsle, arabayla, trenle vs işe gidiyorsun, yol parası arttı.

Elektronikten bahsetmeye gerek bile yok. Hiç Vestel falan demeyin.

En dandik elektrikli eşyayı bile enerji tüketerek üretiyorsun bu 1.
En ufak elektronik devreyi bile Çin'den getirip takıyorsun alete bu 2.

Kusra bakmayın avuçladınız. Benim maaşım yurtdışında yaşıyorum bir günde sabahtan akşama 2500 tl arttı. E ben böyle yoktan zenginleşiyor muyum sanıyorsunuz?

Bu böyle giderse açlık kıtlıktır sonu. Karanlığa gömülür Türkiye, lambayı yakacak elektrik bile kalmaz. Bkz: Venezuela.

Et, buğday, yağ,
Unutmayın ki saman dahi ithal edebilen bir ülkeyiz, bunun sebebi ise yetersiz tarımsal üretimin tarım ürünlerinin fiyatını artırması, yani az saman varsa talep fazla oluyor ve bu sebeple artıyor, bunun için de saman ithal ediliyor, buğday da benzer, ithal edilince fiyat rekabeti oluyor, çiftçi daha ucuza satıyor.
Fiyat rekabeti olmayacağı için, çiftçinin maliyeti artacağı için buna göre bunlar da zam yiyecek. Yani her şey etkilenecek.

Bu arada çiftçilere acımayın, bugün miras bölünmesi yaşayıp küçük kalan çiftçiler dışındaki düzgün miktarda tarla işleyip para kazanamayacak çiftçi yoktur, gayet güzel para kazanılır, ama bizim çiftçimiz çiftçilik falan yapmıyor aslında, yapmayı bilmiyor ya da, bugün gerçekten çiftçilik yapan adam kazanır gerçekten güzel para kazanır, yani emeğinin karşılığını alır.
Ama bizde ne oluyor? Sosyal devlet sömürgeciliği, 500kg/dekar verim alabileceği yerden 200 kg verim alıyor, desteklerle de geçiniyor, safi zarar, ucuz krediyi de çekiyor (sadece bu krediyi vadeliye bağlasa azımsanmayacak kazanç elde eder).

Maaşlar hariç her şey artacak, öyle diyelim.

RTE istemiyor. kontrolü altına aldı orayı da.

"arttiriyorum arttiriyorum bi boka yaramiyor. sonu yok bu isin"

Faiz artırınca ne olacak ki, insanlar bu kadar dengesiz ekonomik havada, dolar bu kadar artmışken ve artma eğilimindeyken elindeki doları bozup TL'ye yatırır mı, sen olsan yatırır mısın.

Panik varken yanlış olur

faiz artirimlik sureci asali cok oldu. su anda faiz artirimi bi ise yaramaz cunku. hatta hicbir sey bir ise yaramaz. birsey yapmamakla belki de en iyisini yapiolar. piyasalar belli bi noktada kendi kendine stabilize olunca mudahale etmek daha mantikli. su anda mudahale etmek yokus asagi vitesi bosalmis kamyonun onune gecip onu durdurmaya calismak gibi. kamyonun onunu acip duzluge gelmesini beklemek lazim mudahale etmek icin.

o kadar parasi olan adam boyle uyduruk yatirim plani yapmaz ki.

Ben ABD'den ev alıp kiraya veren insanlar tanıyorum, çok mantıksız bir davranış değil ama evi alacak doların var mı asıl konu bu. Yani adam 200 bin dolara ev satıyor, kendisi için 1:1 bu Dolar ama senin için 1:7 neredeyse, bu parayı verip alırım dersen alırsın da kiraya da verirsin, vergisini cartını curtunu saymıyorum ama, aynı şey Euro bölgesi için de geçerlidir muhtemelen.

Londrada bu kadar kira getiren ev ne kadar ve bu işin prosedürlerini soruyorum uyduruk olmayan yatırım nasılmış patates

Öncelikle şunu sorayım: İngiltere vizen var mı, veyahut alabilecek durumda mısın? "Parası neyse veririm." şeklinde olmuyo o işler. Ayrıca @hot potato'nun haklılık payı var. Önce bir oradaki ev fiyatlarına bak, sonra kura bak ona göre yeniden bir düşün bakalım o parayla burada ne gibi yatırımlar yapılabilirmiş. Ticarete, girişime kafam basmaz, almanya işçi emeklisi gibi kirayla geçineceğim diyorsan, yine kur üzerinden hesabını yapıp burdaki gayrimenkul yatırımlarını bir degerlendir.

Gayet yapılabilir. Sen paradan haber ver. Sonra da bu işle ilgilenen bir danışmanlık firmasına başvur. Burada bize sorduğuna göre kendi başına başarabileceğin bir prosedür olduğunu sanmıyorum.

O parayla TR'de ne yatırımlar yapılabilir diye aklını karıştıranlara kulak asma. Türkiye'nin işi bitti. Hali hazırda milyonluk yatırımı olanlar kaçıp giderken seni çerez diye yerler.

Benim tavsiyem sadece kiraya odaklanma. Portekiz, İspanya, Yunanistan gibi ülkeler oturum izni de veriyorlar aldığın evin fiyatına bağlı olarak. Portekiz işi iyice büyütmüş vatandaşlık bile veriyor ki ülkede yaşama şartı bile koymuyor. Diğer bütün ülkeler 5-8 sene ülkede yaşamanı isterler vatandaşlık alabilmen için.

Ha Portekiz, İspanya, Yunanistan ekonomik olarak çok parlak değiller İngiltere ile kıyaslarsan ama seçenek işte.

Ben de anlamiyorum ama sofyum benzoatsiz market salgamlari da var. Metro markette satilan isminde usta gecen ve dolmabahce diye iki salgamda yok mesela. Ayni sekilde mersin markasi olan turnib salgamda da yok ki kargoyla dagitim yapiyorlar her yere yani yine seri uretimleri var aslinda

Benzoatsı olan serfresh mi? Eğer ankaradaysanız sakaryadaki turşucunun da güzel şalgamı varmış fakat ben bir kısmet olup da gidemedim

Sonsuza kadar fermante olmuyor bir noktadan sonra tüketim için uygun olmayacak şekilde çürümeye başlıyor, sodyum benzoat bu çürümenin süresini uzatıyor işte. Misal kullananlar 1 ay rafta kalırken kullanmayanlar 1 hafta kalıyor. Kullanmayanlar bu kısa süreli rafta kalmayı göze alıp ona göre bir satış belirliyor, yani kullananlar 1 liraya satarken kullanmayanlar 3 liraya satıyor, gibi.

Var.
Bazı büyük bankalar bile kapatıyor.

evet. güven vermiyor enpara

Makas açsa yine iyi makas açtı deriz, üç beş kuruş makas normal böyle çalkantılı dönemlerde ama adamlar sistemi komple kapatıyorlar.

muhtemelen maliyeti düşürmek için az elemanla çalışıyorlar ve tongaya basmamak için hep kendilerini garantiye alıyorlar. yoğun günlerde sıkıntı olacağı açık.

Kimse bir şeyi kapatmıyor. Aşırı yoğunluktan sunucular cevap veremiyor. Normal bu. Trust me.

bugunku gibi bir olay Turkiye'de 20 yilda bir falan oluyor. Boylesine bir meltdown'da online bankaciligin siradan bir cuma gibi calismasini beklemeyin. 4 ayri bankada hesabim var hepsi sorunluydu. TL bakiyeme bile bakamadim bir ara marketten bir sey alacaktim...

Is cep de kapaliydi. (doviz kismi)

Borcun varsa ve başka da bir seçeneğin yoksa iyi ya da kötü yapmışsın gibi bir seçenek olmaz, yapman gerekeni yapmışsın.

işin içinde borç olduğu ve sen şu anda ödeyip kurtulabildiğin için iyi yapmışsın bence. oh, kafan rahat artık! ama bu para yatırım amaçlı bir şey olsaydı iyi yapmamış olabilirdin. döviz işinden anlamadığım için çok detaya giremiyorum.

borcu ödemenin verdiği huzur para birimiyle ölçülemez. iyi yapmışsın.

iyi yapmışsın, kapat gitsin.

tertemiz is yapmissin hem de :)

cikip diyorsun ki "arkadas bu ulkede dolar bundan sonra 4 tl. sabit kur rejimine gectik".

serbest piyasada o sirada dolar karaborsa oluyor, birak 8 liralari 12 liralara dayaniyor. ondan sonra yine ayni kisiler cikip diyor ki "yok yok vazgectik kur dalgali yine"... tabi bu surecte kur mur babalara geliyor. toparla toparlayabilirsen.

bkz: iran'in son 6 ayi

Sabit kur devletin kendi eliyle piyasayı manipüle etmesidir. Yani TL değer kaybedip Dolar yükseldikçe, yani yatırımcı Dolarını Türkiye'den çıkardıkça, devlet Merkez Bbankası'ndaki kendi Dolar rezervinden bir miktar dövizi piyasaya verip Dolar-TL kurunu sabitlemeye çalışır fakat bunlar geçici ve riskli çözümlerdir, zira üretim ülkesi olmadığımız için ülkeye Dolar girmez, Dolar girmediği için bir süre sonra TL yine değer kaybeder Dolar yine yükselir, sen yine elindeki rezerv Doları piyasaya verirsin ama senin elindeki Dolar miktarı da kısıtlı olduğu için, çünkü üretmiyorsun ülkeye Dolar girmiyor, bunu sonsuza kadar yapamazsın, bir süre sonra piyasaya vereceğin Dolar kalmaz sağdan soldan borç Dolar almaya başlarsın, yani sabit kur Türkiye'nin başvuracağı bir yöntem değil öyle bir işe girmeye kimse cesaret edemez, asıl kriz o zaman çıkar.

kısaca sabit kur rejimi venezueladır.

50 dolar bozup bozduğu bolivarlarla yatakta banyo yapan çocuktur.(youtube'da venezuela dolar diye aratın)

sabah 2-3 kişiye sordum, telefona bakıyorlar, hayırdır dedim "dolara bakıyoruz abi" dediler. Hülasa, bizde de durum aynı.

İşi bıraktım doları takip ediyorum

Burada da durum aynı. Ayrıca siteler çökmeye ve açılmamaya başladı. tr.investing.com'a bir süre giremedim.

Bütün ofis dolar alalım diyor. Bir iniyor bir çıkıyor trajikomik bir yola doğru gidiyor. Elemanlardan biri arabamı satıp alsam mı ya dedi.

USD is the new Bitcoin gibi bir şey olacak. Bunu da eksik bıraksalardı şaşardım.

Test icin İstanbul'a geldik iki gündür işi gücü bıraktık dolar konuşuyoruz

bitcoin dalgasi gibi iteleyecekler dolarlari yine garibana :)

icinizde "ulan treni kaciriyorum, herkes zengin oluyor" hissi varsa o ise girmeyin.

sabah toplantısında tartışıldı her şeyden önce, gm muhteşem espri anlayışıyla "6 olmuş çıkarın dolarları birlikte satmaya gidelim kehkeh" diye hepimizi kırdı geçirdi. ben de dolarla maaş alsam ben de onun kadar mutlu olurum tabii, aşüfte.

ofiste de gündem dolar; müdür geçmiş kriz anılarından, devalüasyon döneminden falan bahsediyor, saat 2'yi bekliyoruz damat ferit ne diycek diye.

adım adım izliyoruz.

Hepimiz bi John Maynard Keynes, Adam Smith olduk bu vesileyle.

Patronumuz sattığımız ürünleri dolar üzerinden alıyor bu sebeple sabah öğle akşam mütemadiyen dolar konuşuyoruz. Hepimiz gerginiz. Küçülmeye gitmeyi düşündüğünü bildirdi son toplantıda. Vahim yani durumlar.

yok hiç, senin çevrendeki adamlar boş adam bence.

enflasyon %20-25 üzerine çıktı, sizin faiz %12/13 olsa fazlasıyla kardasınız. iyi iş.

Kardasınız. Konut kredisinde geri çağırma da yok kanunen, yani banka "lan faiz arttı verdiğim kredileri zamanında ucuza vermiştim, geri çağırayım" diye düşünemez.

Siz hep 2800 ödeyeceksiniz, zamanla geliriniz azar azar da olsa artacak. Bir iki sene ev fiyatları yatırım aracı olarak kar sağlamaz, ama sonrasında evinizin de değeri yükselecek.

Win win yani, kredi taksitlerini ödeyebildiğiniz sürece sıkıntı yok.

Sen neden batasın zaten TL üzerinden borçlanmışsın, borcunu TL üzerinden ödüyorsun, TL değer kaybederken sen yine 2800 lira ödeyeceksin, 10 sene sonra ödeyeceğin 2800 lira zaten sakız parası gibi bir şey olur.

ekonomi stabil gitseydi sen aylik 800 dolar taksit oduyor olacaktin. su anki tabloda odedigin taksit 466 dolar. (evet maasin da ayni oranda eridi ama maasin artacak, taksit miktarin hep ayni kalacak)

şimdi sen kendi paranı eve yatırmadığın için kardasın. zaten öyle bir paran yoktu, borç aldın.

düşen kurdan borç aldığın için kardasın. şimdi enflasyon tavan yapacağı için senin taksit/maaş oranın düşecek falan.

diğer yandan evin değeri dolar olarak düştü. ama zaten o kadar paran olmadığı ve dolar yatırmadığın için bu seni fazla ilgilendirmez.

kârdasın diyemiyorum çünkü fazilerin yükselmesi ev fiyatlarını düşürüyor .aldığın ev fiyatından zarardasın

Sabit kura geçebilmek için devletin belirli aralıklarla rezervden piyasaya dolar vermesi lazım, ki kur eşitlensin, zaten ülkede dolar yokken rezervdeki doların bu şekilde azalması ülkenin girişine direkt bu ülkeyi satıyorum tabelası asmak gibi bir şey olur, o nedenle çok mümkün değil.

Herkes mümkün değil diyor peki tamam da, diyelim ki çok güçlü başkanımız buna karar verdi, önünde hukuki olarak veya siyaseten durabilecek bir kurum, karar merci var mı? İşte insanları korkutan şey bu. Bu yüzden kimse bu mevcut düzende “bu iş asla olmaz” dememeli. Ya olursa?

Yarın ne açıklanacak peki? Çinden alacağımız yeni borçlar mı?

Bu da ayrı bir muamma. Doğru dürüst bir ülkede yaşasaydık açıklanması gerekenler, yapılması gerekenler zaten belliydi ve şıp diye tahmin ederdik. Bu düzende ne çıkacak belli değil! Faizle ilgili karar mı çıkacak, tasarruf mu, özelleştirme mi, hiçbiri belli değil. Kek gibi bekliyoruz damat bey ve kayınpederi acaba ne karar verdiler diye. İşte yerli yabancı herkesin rahatsız olduğu noktalar bunlar.

Kanımca doğudan borçlanma, baba bir faiz arttırımı ve kamuda tasarruf diyip geçecekler ama korkum sabit kur çıkması. Dolar zengini olduğumdan değil, türkmenistanın ne halde olduğunu bildiğimden. Ki adamlardan yolu kazsan gaz çıkıyor...

Başkan yarın sabit kura geçiyoruz derse, sabit kura geçilir, sonra Dolar yükseldikçe TL'nin değeri düştükçe rezervden piyasaya Dolar verilir kur eşitlenir, sonra TL yine değer kaybeder sen yine rezervden Dolar verirsin kuru sabitlersin, böyle böyle rezervdeki Doları eritirsin, Doların kalmayınca da herhangi bir ticaret yapamazsın sağdan soldan Dolar dilenir o kucak senin bu kucak benim dolaşırsın, yani en kaba tabirle Özbekistan'dan saman almak için bile Doların kalmaz, neden? Çünkü üreten bir ülke değilsin, üreten bir ülke olmadığın için de Doların yok, e Doların olmayınca hangi Doları piyasaya süreceksin. Bunu Başkan da biliyor herkes de biliyor, o nedenle yemez.

Reyisle her şey mümkün.

Dolar hesabına ekstra vergi de getirebilir.
Kuru da sabitleyebilir.

Yalnız ne yaparsa yapsınlar bu kafayla yapılan her adım Venezuela olmaya götürür bizi. Venezuela yine düzelir petrolü var, biz düzelemeyiz de.

twitter.com

İran bu işi denedi. Sanıyorum bir kaç gün önce vazgeçtiler. Haber vardı ama neticesini okumadım.

Kuru 46bin'den sabitlemişlerdi. Ancak serbest piyasada kur, en son 110bin'deydi. Bu, bir tek ithalat yapanlara yarıyor. Adam iran dışından malı, 46bin'den getiriyor. İç piyasaya, 110bin'den satıyor.

Yani böyle bir durumda, kazananlar yine yandaşlar oluyor. Vatandaş kara borsada dolar kovalıyor ya da kara borsa kurundan ithal malları alıyor.


.

Çarmıha germek acılı bir ölüm şekli, saatler sonunda kurban boğularak ölüyor.

suudiler başını kestikten sonra gösterim amacıyla çarmıha geriyor. çarmıha gererek idam etmiyorlar.

tbinternet.ohchr.org

Dost Körpe'yi ben de sevmiyorum, farklı çeviri yapmak öyle fantastik cümleler kuruyor ki kitabı yeniden yazıyor adeta, Fahrenheit 451'i Zerrin Kayalıoğlu çevirisiyle de okudum, arada muazzam farklılıklar var, o nedenle Dost Körpe'ye pek bulaşmamakla birlikte genel olarak İthaki Yayınları'nın bütün çevirileri böyle oluyor.

+1 angelus
ithaki yayınlarının 4-5 kitabını okumuşumdur hatırlıyorum hep imla hatası, çeviri hatası ile karşılaşıyordum.
örneğin
cesur yeni dünya
fahrenheit 451
ara dünya aklıma gelenler
biz(yevgeni zamyatin) ilk aklıma gelenler
kapakları güzel ama.

seyler.eksisozluk.com

yigit bener degil.

sorun cevirmen mi bilmiyorum ama rus edebiyatini cok seven birisi olarak budala'yi (leyla sener cevirisi) bitiremiyorum. cok yavan geliyor, akmiyor resmen. baska cevirisini okumadim, henuz orijinaliyle karsilastirip camur atacak duzeyde ruscam da yok ama hic okunmuyor yani. imla hatalari da girla.

mustafa bahar, elanur bahar ve bunlarla alakali yayinevleri.
kum saati yayinlari, iskele yayinlari, beyaz balina yayinlari ve benzerleri.

bu kisilerin var oldugu bile supheli. zaten ikide bir isim degistiriyorlar. cok ucuza satilan dunya klasikleri bu klasmanda. bedava bile olsa alma, uzak dur. kitap okumaktan sogursun.

bunu fark ettikten sonra is bankasi, iletisim, varlik gibiler haricinde dunya klasikleri okumadim.

iyi yayınevleri iyi çevirmenlerle çalışıyor zaten. bazı yayınevleri intihal yaptığı için çevirmen adı bile vermez ya da gerçekte olmayan birini adını verirler. tavsiyem ahmet cemal, sabahattin eyüboğlu, erdoğan alkan, mina urgan, roza hakmen(soyadı yanlış olabilir), nihal yaluza tulay gibi isimleri okumanız.

Daha önce de yazmıştım, öncelikle çevirmen adı vermeden Türkiye'de çevrilen bilimkurgu kitaplarının yüzde 80'inin berbat bir çeviriden çıktığını söyleyebilirim. Bradbury, Philip K. Dick, Zamyatin, Douglas Adams'in şu anki çevirileri öyle. Birkaç çevirmen adı vermem gerekirse de Sıla Okur, Defne Akçınar(Allah'tan bir tane çevirmiş), Mehmet Harmancı, Berna Kılınçer(Otostopçu çevirileri kesinlikle berbat) gibi isimleri verebilirim. Ayrıca Bilgi Yayınevi'nden çıkan bütün Hemingway kitaplarını da rahatlıkla buna dahil edebilirim.

Öğleden sonra ikide yemek yemekle gece yatmadan yemek yemenin tek farkı, gece yediğin yemek sindirime uğrayacağı için dandik bir uykuya neden olur, kiloya etki açısından bir farkı yok, kilo alıp almama konusu senin metabolik değerlerine göre tüketmen gereken kaloriyle alakalı bir durum, herhangi bir hormonal rahatsızlığın yoksa, ihtiyacının %10 fazlasıyla kalori alırsan kilo alırsın, alamıyorsan gerekli olan kaloriyi almıyorsun demektir.

Yatmadan once yersen kilo alirsin muhabbetinin hikaye oldugu ortaya cikmisti 1-2 sene onceki bir calismada. Kaynagi bulamadim simdi.

Sahsen kendim de bildim bileli gec saatte yemek yerim, karnim doymadan oldursen yataga girmem. 68-70kg agirligim var.

yatirimci icin faizin yukselmesi cazibe yaratiyor. ulkeye doviz girisi olunca da kur dusuyor.

ev hanimlari bile gunlerde bunlari konusuyor ha :D

adam parasını dolarda tutacağına bankaya yatırıp faizden kazanıyor, elindeki doları çıkartıp try'ye giriyor, piyasada bulunan dolar artıyor try azalıyor hop try değer kazanıyor

Yabancı yatırımcısın doların var yılda yüzde 2 faiz alıyosun doların enflasyonunda 1 .5diyelim yani net karın 0.5
Adam piyasaya bakıyo TL’nin faizi yüzde 25 enflasyon yüzde 20 kar yüzde 5 e usd kadar güvenli değil ama riskedeğer diyo geliyo TL’ye elindeki doları bozarak. Ülkede ne kadar çok dolar bozulursa o kadar düşer. Rusya 2014 2015te reel faizi yüzde 10lara çekerek Frenlemişti

Arkadaşlar nedenlerini anlatmış fakat bu ekonomiyi iyileştiren bir şey değil tabii, yani reel bir fayda sağlamıyor ekonomiye, bilakis faizler yükselip dolar düştüğünde yatırımcılar parayı harcamaktan biriktirmeye-elde tutmaya geçiyor, ki faizler yükseldiğinden risksiz olarak daha çok para kazanıyorlar, likid akışı olmuyor yani piyasaya ekonomi yine çöküyor bu yolla, enflasyon artıyor.

Bu sene 50 bin liraya alabildiğin bir ürünü bir sene sonra 60 bin liraya alıyorsan, paran değer kaybediyor demektir.

Enflasyon kadar değer kaybeder vadesiz hesapta.
En azından vadeli hesaba koy (100.000 TL'ye kadar devlet güvencesi var) ya da dövize / altına çevir yoksa para kuşa döner bir süre sonra.

Peki bundan etkilenmemek için ne yapabilirim. Yatırım aracı olarak döviz ve borsa dışında ne var?

Altin, dolar ve euro hesaplari acip ucuzladiginda al bence.

abi en kötü günlük faiz işleyen birikim hesabına at parayı. dümdüz durmasın öyle.

şu koşullarda 1000 lira birikimin bile olsa tl'de tutmak = zarar. döviz sevmiyorsan altın al. altından para kaybetmen sıfıra yakın. tl'de tutma da ne yapıyorsan yap, paran hızla eriyor.

Altın dediginiz altin hesabi sanirim. Onun da olayını hala anlamadım ne avantajı oluyor sürekli altın fiyatlarını takip etmek istemem

ne avantajı mı oluyor? neyse hocam tl'ye devam sen. ciddiyim.

borsada teknoloji sektöründe 15 firma var, bu 15 firmanın son 4-5 senedeki hisse senedi getirisi ortalama %70ten fazla. darbe teşebbüsünün olduğu zaman bile pekçok sektörün hisse senedi getirileri eksilerdeyken teknoloji sektörünün getirisi %30 civarında oldu.

amerikalılara salak denir ya hani sürekli, hiç böyle genellemelere itibar etmezdim ancak buna cani gönülden katılıyorum artık. ben hayatımda bu kadar moron bir halk görmedim.

Ben karsilastigim insanlardan genellersem,
Sirplar bizim 90larda kalmis halimiz gibi. Tam demek istedigimi ifade edemedim ama.
Hirvatlar ise cok daha modern avrupali gibiler.
Tanidigim iranlilarsa okumuslari bizim okumus insanlarimizdan daha iyiler acik goruslu vs. Fakat cahil dincileri, bizimkilerden cok daha kotu.

Sırplar varoş

İsrailliler gamsız

Ruslar aynı biz

ukraynalılar paçoz

amerikalilar, naive insanlar; cunku egitim-ogrenim goremez cogunlugu.

almanlar, muthis bencil ve cikarci insanlardir. dedikoducudurlar, irkcilik da yaparlar; ama hicbir zaman bunu kabul etmezler. kotu almanca konusan biriyle konusmayi tercih etmezler. gayet sikici insanlardir, kal gelir.

ingilizler, gordugum en internasyonel insanlardir. rahattirlar, ingilizcen cok iyi olmasa da seninle konusurlar sohbet ederler.

ruslar, kabadirlar. erkekleri icin okuz derler, ama kadinlari cok farkli degildir. lakin, egitimlidir. operadan, muzikten anlarlar.

italyanlar, bize benzerler. erkekleri, hafiften kirodur; kadinlari, kezban. gun icinde saatlerce telefonda konusurlar.

yunanlilar, bati anadolu'da yasayan turklere benzerler. biraz tembeller, rusvet vs cok yaygin bunlarda. icmeyi, eglenmeyi severler. kafa olarak ortadoguludurlar.

bulgarlar, cingene karakterli insanlardir. turkleri sevmezler, gerekceleri ise bunlara buyuk kiliseler yaptirmamamizmis osmanli devrinde. bana gore, bulgarlarin yarisi kanunkacagi tipinde insanlar, hirsizlik vs cok yaygin.

polonlar, avrupa'nin kurtleri diyelim. bati avrupalilar bunlari sevmezler, lakin cok fazla illegal bir sey yaptiklarini gormedim, genelde erkekleri insaat sektorunde, kadinlari temizlik sektorunde calisir. ekmegenin pesinde iyi adamlardir.

ispanyollar, kapi gicirtisina oynayan insanlar diyelim. koyu dindarlar. bana kalirsa, tembellik konusunda avrupada bayrak tasirlar.

brezilyalilar, iyi insanlar. tanidiklarimin hepsi durust, isinde gucunde kimseyle dalasmayan tipler.

cinliler, pisler hem de cok. para kazanmak icin babasini dahi satarlar. tarih, siyaset vs anlamazlar, kafalari devletleri tarafindan bir guzel yikanmistir. yayilmacidirlar, hicbir yere uyum saglamazlar, gittikleri yere kulturlerini gotururler.

hintliler, genel olarak iyi insanlar. temizlik konusunda sikintililar. yakin arkadasligin yoksa, kazik yeme ihtimalin yuksektir. kendi memleketlerinden kacma yolundalar. memleketlerinde hala kast sistemi mevcut. istedikleri kisiyle evlenemezler. kizlarini, yabanci bir erkekle evlendirmek istemezler; aksi olursa, evlatliktan bile reddederler. erkekleri icin biraz daha esnekler, ama yine hintli kizlarla evlendirirler.

pakistanlilar, kendilerini bize yakin hissediyorlar. din haricinde hicbir kulturel yakinligimiz yok. hintlilere benziyorlar, biraz sahtekarlar. ingiltere'deki taksicilerin cogu pakistanlilardir. kizlari saglam kezbandir.

gurculer, bizim karadenizlilere benziyorlar. biraz garibanlik var; lakin uc kagit da bunlarda dikkat etmek lazim.

belarus ve ukraynalilar, rusya'nin biraz daha dindar ve koylu hali. daha saf ve temiz insanlar.

macarlar, cozemedim bunlari. ne balkan halklarina ne de almanlara benziyorlar.

sirplar, bize benzerler mentalite olarak; ama bunu kabul etmek istemezler. nefret ediyorlar bizden. seviyorlar vs diyen cikacaktir, ama cogunlugu turkleri, muslumanlari sevmez.

iranlilar (okumus olanlari), gayet iyi insanlar. bizim yapamadigimizi yaparlar, birbirlerine sahip cikarlar. yurtdisinda turkler genelde turklere kazik atma pesindedir. cikari olmazsa kesinlikle yardim etmez bizim millet. lakin, iranlilara cok sasirirsiniz. birbirlerine karsi cok yardimseverler, bir turk olarak bana da cok yardimlari dokunmustur. zaten iran diyince, farslar ve turkler aklima gelir. kulturleri bize cok yakin. gordugum kadariyla, bunlarin okumus kesimi bize gore daha modern ve kadin/erkek konusunda daha esitlikciler.

iclerinde yasadigim kadariyla

Hollandalilar: cok cana yakin, guler yuzlu, 1dk da arkadas olursun ama 5 yilda dost olamazsin,
Isvicreliler: mahkeme suratli, soguk mesafeli, caktirmamaya calissada icten ice irkci,

İngilizler ekseriyetle kibar ve politik insanlardır. Yani kimseyi üzmemeye çalışırlar. Herkesle konuşacak bir şeyleri vardır genelde.

İsveçliler her zaman kibar olmaya çalışırlar ama içlerinde bencil, depresif, özgüvensiz bir ergen yaşar. Çoğu gizliden gizliye ırkçıdır kendisi de farkında değildir. Mesela Somali asıllı komşusu iki dakika gürültü yapsa iki saat söylenir kendi kendine ama İsveçli komşusu parti verse gece boyu, eğlensin gençler yau diyebilirler. Kalabalıktan hoşlanmazlar, kişisel alanlarına girmek tecavüz etmek gibidir. Bir isveçliyi üzmek istiyorsan ona kişisel sorular sor, yakın dur, elini omzuna at falan çıldırsın hahaha.

Norveçliler İsveçliler'in bok gibi para görüp histeri krizine girmiş versiyonlarıdır. Hepsi çok mutludur bunların. İsveçli gibi içine kapanık değildir. Yine ırkçılık vardır gizliden.

Danimarkalılar ise çok daha şakacı, komik, hillbilly tarzıdır. Yolda hiç tanımadığı biriyle boş bir muhabbet kurup 15-20 dakika konuşabilirler şakalar eşliğinde. Bunu bir isveçli ancak karşısındaki onu üstü kapalı zorlarsa yapar sonunda afakanlar basar o isveçliyi ama Danish öyle değildir.

Amerikalılar özellikle californialı olanlar kesinlikle Avrupalılardan daha arkadaş canlısı. Daha açıktan konuşan, üstü kapalı mesajlar vermeyen böyle kaygıları olmayan insanlar. Multikültürellikten ötürü ırkçılık falan kalmamış vaziyette. Bu tip kız ya da erkekler herkesle çıkabilir herkesle düşüp kalkabilir as long as kendileri gibi liberal ve demokrat olduğunuz sürece.

Fransızlar pis. Fransız olmayıp uzun süre Fransa'da yaşayanlar da pis.

Yunan: Bizden farkı yok. TV'deki dil seçeneğini değiştir diyip Türkçe-Yunanca geçiş yapmak gibi. Dincisi bizim dinciler gibi koyu, milliyetçisi bizimkiler gibi, solcusu bizimkiler gibi :)

Fransız: Kafaları çok farklı insanlar. Başkalarını rahatsız etme konusunda çok tedirginler. Kalabalık sevmezler. Pis olanına ben rastlamadım, bana kalırsa bizim toplumdan çok ama çok daha temizler. Kıl olayı toplumun bir bölümünde nedense ciddi anlamda var. Fransızlar ırkçı olur tanımı bana kalırsa yanlış. AB'nin en kozmopolit ülkesi Fransa. İngilizce bildikleri halde sizle Fransızca konuşurlar diyenler için, adamların ingilizcesi berbat. Kendi aksanlarından çekindikleri için ingilizce konuşmak istemediklerini söyleyen bir sürü Fransız tanıdım. Hatta Fransa'da vatan-millet bilinci neredeyse hiç yok. Orduyu ve askerliği hiç sevmiyorlar.

Sırplar: Bizim gibi, ben yine Türkler'i sevmeyenini görmedim. Genelde iyi insanlar, eğitimliler. 3 ay Sırbistan maceramda, istisnasız herkes yardımcı oldu. Bir defa kazıklandım. Belgrad-Budva gidiş dönüş otobüs bileti aldım. Dönüş biletinin sahte olduğunu öğrendiğimde, bilet ofisinin sahibi Boşnak müslüman ablaya verdim veriştirdim :) Özlem seyahat mi öyle bir firmaydı :)

Iran: Eğitimli kesimiyle tanıştım çoğunlukla. Adamlar okumuş ve kendilerini geliştirmiş. Severiz birbirimizi.

Alamanlar: Irkçı pezevenkler. Bunu kabul etmeseler bile size hissettirirler. AB ülkesi vatandaşlarının dahi bunları sırf bu ırkçı hissiyatlarından dolayı sevmediklerini biliyorum.

İtalya: Bizim gürültülü halimiz.
İspanya: Siesta
USA: İstisnasız mal değneği insanlar. Robot.
Caponlar ve Güney Koreliler: Tanıdığım bütün caponlar ve güney koreliler katı gelenekçi.

Almanlar bencil, cikarci, icten pazarlikli ve Türkler'e karsi inanilmaz önyargili tipler. Önyargisiz olanina denk gelirsek bal-kaymakla besleyip yanimizdan ayirmiyoruz.

Almanlar politik doğruculuk nedeniyle kamuda çok belli etmeseler de, ben büyük bir kısmının hala içten içe Nazizmi yaşadığını düşünüyorum. Ha kendilerine sorsak yok abi öyle bir şey derler ama artık genlerine mi işlemiş ne olmuş bilmiyorum ama içgüdüsel olarak verdiği doğal tepkiler hep bu yönde oluyor.

İngilizler dünyanın en şahane insanları, adamlar 1000 yıl önce karala Magna Carta'yı imzalatmışlar kimseye eyvallahları yok demokrasiyse demokrasi medeniyetse medeniyet, bazen kibarlıkla kibir arasında gidip geliyorlar ama o kadar, varoşu da tam varoş ortaları yok.

Fransızlar herkesin bildiği üzere pislik insanlar, insanlarda bi Paris manyaklığı var ama Paris her yeri çiş kokan bir şehir benim gözümde, Avrupa'nın Pakistan'ı Hindistan'ı gibi bir ülke, Fransızlar bu pislikle nasıl kolera salgınını başlatmıyorlar aklıma geldikçe şaşırıyorum.

makedonlar, bilincli milliyetci, kin gutmeyen, turkleri seven, caliskan, yardimsever, kulturlu insanlar.

Fransizlar suratsiz, keyifsiz, soguk bir de irkci.
Hollandalilar pozitif, rahat. Insanlari genel olarak harika. Erkekleri yakisikli.
Italyanlar'da bos adam cok. Erkekler keko.
Ingilizler kibar.
Ukraynali kizlar sekilci. Tutucu ve cok kiskanc ayni zamanda.
Sirp kizlari dehset'ul-vahset. Insanlar iyi.
Karadag'in insanlari cok sicak, yardimsever. Kizlar sirp kizlari gibi.
ABD yarisindan cogu TV unlulerin hayatini izleyen bos mal adamlar. Avrupa'da falan karsilasitiginiz gezmeye gelmis olan Amerikalilar en kendini gelistrimis, vizyonu genis olanlari. Geri kalani mal.

Bir de angelus'a ek olarak, Paris'te fransiz yok:) Ortalik ortadogu gibi. Ortasinda insanlarin onune gecip fotograf cektirdigi bir yuksek gerilim hatti olan sidikli gocmen sehri.

amerikalılar - sıcak kanlı, güleryüzlü, yardımsever

hollandalılar - akıllı, hareketli, güleryüzlü

kanadalılar - mesafeli, sistemli, yardımsever

fransızlar - uyuz, kendini beğenmiş, yardımsevmez

türkler - gevşek, aşırı sıcakkanlı, kavgacı

araplar - pis, sistem namına birşey yok, gevşek

almanlar - mesafeli, kendine güvenli, sistemli

2021 gibi 10 lira olur.

benim öngörüm 5 seneye 40-50bin euroya sağlam bir villa kapatırım. ha bu sadece kur yüksekliği mi yoksa kriz sebebiyle evlerin üç kuruşa satılacak olması mı bilemem.

Normal bir insan gece kulübü güvenliği olur mu, normal olmadıkları için sıkıntı olmuyordur herhalde.

mafya bağlantıları yok. ama var diye bir şehir efsanesi olduğundan pek kimse bulaşmayı seçmiyor. birde malum izbandut gibi adamlar. normalde de bu herifleri dövmek biraz özen istiyor, dayak yeme ihtimalin yüksek olur. bu sebepten pek bulaşılmıyor işte. ama heriflerin de arkasına sığındıkları şey şehir efsanesi :)

@Tears of Devil , ya adam içerleyip gidip bi silah alıp bunların bacağına sıksa arabaya atlayıp kaçsa yakalayamazlar da nerede bulup dövecekler

bence arkasına sığındıkları kalıpları ve kulüplerin sahipleri. kulüp açan adamlar ise haliyle mafya bağlantılı tipler oluyor.

bu güvenliklerin ise kırk yılda bir silahlı olayı oluyordur. onun dışında sarhoş dövüp kendilerine diklenenlere iki yumruk sallıyorlar işte. delinin biri sinirlenip ayaklarına sıksa yapacak bir şey yok.o da artık işin racontası . :)

bu dediginiz Ankara'da bir barda olmustu. Yanlis hatirlamiyorsam genc bir universite ogrencisi orada calisan kapida, tam da dediginiz gibi olduruldu.

Zaten oluyor. Kavga çıkıyor sonra araba ile gelip tarayıp gidiyorlar. Her sene 2-3 böyle haber çıkar zaten.

Rusya'da bir kere boks şampiyonuna bilmeden artislik yaptılar herif birine koydu yumruğu 30-40 gün komada kaldı bodyguard sonra kurtarılamadı öldü.

daha geçen bu bodyguardalar iki kişiye ayarlanıp itip kaktılar. meğerse bu itip kalktıkları adamlar da polismiş, hem de yunus ekiplerinden. bu güvenlikleri temiz bir haşlayıp rezil ettiler.

bir güvence falan yok aslında. tabii ki de ölmeyi göze alıyorlar adamların bir işi gücü yok zaten ne bekliyorsun.

Vuruyorlar zaten. Bir keresinde gece 2-3 gibi sırf geyiğine arkadaşla Taksim'de leş bir mekana girmiştik. Ortam leş gibiydi sahiden, hadi çıkak lan gülmek için bile leş dedikten 10 dakika sonra falan 2-3 el silah sesi geldi. Sonra biz çaktırmadan sırıta sırıta merdivenlere doğru çıkarken kapıdaki güvenliklerden birini insanlar kucağına almış tuvalete götürdüler. Ayağından vurulmuştu. Oluyor yani, vururlar. Genelde itici adamlar oluyor, sanki dünyayı sırtlarında taşıyorlar ve o ağırlık yapıyor.

@pinkman1 oluyor zati. @a man alone'un da dediği gibi mekan sahipleri genelde sıkıntılı tipler. çalışanların da %99'u sıkıntılı tipler aşçısından çöpçüsüne kadar ziyanlık adamlar hepsi. bu sebepten kendi kendilerine bir mafyaymış havaları oluyor. ama arkası yok işte o kadar hepsi :))) sonra dayağı ve/veya kurşunu yeyip oturuyorlar. çıkınca aynı işe kaldığı yerden devam. ne kaybedecek bir şeyleri oluyor ne kazanacakları bir başka meslek. aslında durum biraz dram içeriyor :)

çok sevdiğim bir abim bu işi yapıyor/yapıyordu. kapıda dururken içeri girmeye korkarsınız, dışarıda dünya tatlısı insandır. ki bir çoğu öyle (nezih yerlerde).
olay olmadı mı? oluyor. bir kaç arkadaşı öldürüldü/yaralandı böyle.
kendilerinin bir mafya olayı var mı? yok. çoğu senin benim gibi insanlar aslında. mafya olayı mekan sahibi oluyor genelde.
yalnız sağlam insan sarrafıdırlar. en azından taksici gibi, kim orospu, kim pezevenk, kim hapçı anlarlar. kim içeride olay çıkarır kim iyi aile çocuğu çakarlar.

1 ay gece kulübü bodyguardlığı yapmış birisi olarak cevap vereyim,

-mafyayla bağlantım yok.
-mekan sahibi mafya. Mekan sahibinin arkadaşı benim arkadaşım. Paraya ihtiyacım olan bir dönemdi. Teklif de gelince kabul ettim.

-öğrenci partilerinde sıkıntı çıkmıyordu ama diğer parti günleri hep bi kavga dövüş olurdu. Millet içip içip sapıtıyor. Böyle tipleri şamarlayıp dışarı atıyorduk. Kimse intikam için gelmedi.

-bir gün tuvalette büyük bi kavga yaşandı. Biz dış kapıda beklerken içerdeki görevlilerden biri koştu geldi olayı bize ihbar etti. Bıçaklı kavga dikkat edin dedi. Ben hiç bulaşmadım. Kapıda bekledim. Diğer 2’si girdi kavgayı ayırmaya. Sonra sepetledik.

-1 ayın sonunda maaşımı aldım çıktım. Ben çıktıktan 2 hafta sonra silahlı kavga oldu. Birlikte çalıştığım bodyguardlardan biri bacağına kurşun yedi.

-bu olaydan birkaç hafta sonra club sahibi kendi mekanını kundakladı. Sigortadan para almak için. Ama ta ebesinin nikahındaki bir güvenlik kamerası bunları görüntülediği için babayı aldılar. Hapiste şimdi.

Hocam amacınız kası büyütmek ise koşudan çok vücut ağırlığı veya sırtınıza ağır bir şeyler alarak squat ya da lunge yapmanızı tavsiye ederim.

Sırf koşarak hamstring geliştirmek imkansızdır herhalde. Mat yoga hareketlerini öğrenip hamstringi çalıştıranları yapabilirsin?

Hamstring için evde yapılabilecek en güzel 2 hareket;

1- swisball hamstring curl

youtu.be

2- slider hamstring curl

youtu.be

Bunu kalın çorap ya da havluyla parke zeminde yapabilirsiniz.

Koşucular sakatlanmamak için kuvvet antrenmanı yapıyorlar yani sadece koşarak güçlenmez hamstring en kolay sakatlanan kaslardan.

Salonda ise; romanian deadlift, barbell squat ve romanian chair ile çalıştırılabilir.

Hamstring'ler Tip2 kas grubuna girer, yani hızlı kasılan beyaz kas gruplarındandır, bunlar göreceli olarak yüksek ağırlıklarla yapılan ağırlık çalışmalarıyla uyarılır; squat deadlift leg press hamstring curl vs, diğer türlü koşarak hoplayarak zıplayarak çok gelişmez.