A diyorum

kısa yolu var mı bilmiyorum ama cevap 17

y değerleri doğal sayı olduğu için negatif olamaz

xparantezine alınca x(y-5)=60 çıkar

y'nin alabileceği değerleri düşününce ilk olarak 0,1,2,3,4 seçenekleri x'in negatif olmasını gerektirir. 5 zaten olmaz. sonrasında da 60'ın bölünebildiği sayılara bakınca x'in alabileceği diğer değerleri de bulabilirsin kolayca.


60'ın bölünebileceği sayılar -- 60,30,20,15,12,10,6,5,4,3,2,1 bunlar pozitifler bunları ekstra hesaplamana gerek yok zaten.

negatif seçenekler için bunlar içinden hangilerinin negatiflerini kullanman gerektiğine 0,1,2,3,4 sayılarını y yerine yerleştirerek bulabilirsin bu durumda da --> -12, -15, -20, -30 ve -60 çıkar.

sketchtoy.com

Şimdi şöyle bu 60'ı ekok'una bakınca 2^2 x 3 x 5 geliyor.

pozitif tam bölen sayısının da malum formulü gereği: üstleri 1 arttırıp çarpıyorduk ya: oradan da 12 pozitif tam böleni olduğu ortaya çıkıyor. buradan 12 x değeri gelecek zaten

kalıyor geriye x'in negatif alacağı değerler ? normalde y de tam sayı olsaydı 24 der geçerdik.(pozitif tam bölen sayısı kadar negatif tam bölen olacağından)

fakat işin civcivli kısmı, y negatif almıyor. o yüzden y değerine 0 ile 5 arasında bir değer verebiliyoruz ki x negatif y pozitif kalabilsin. 5 veremeyiz malum 0 yapıyor. o yüzden 4 tane de oradan geliyor.

milliyetçi hareket partisinin 40. yılı kutlu olsun.

sayı büyürse eğer viyana kangurusunun bahsini ettiği şekilde işlem yapmak zorlaşır. o yüzden onunla değil de bu tam bölen sayı formülü ile ilerlemen lazım. zaten soru onu bilip bilmediğini ölçmeye çalışmış.

bir de bunun tam bölenlerinini toplamı formülü varki düşman başına.

son olarak, boynum ağrımıştı soruyu okuyaacğım diye. şunu dik çek gözünü seveyim.

edit: şimdi gördüm benim a diyorum cevabım tiklenmemiş :) sen bu sınavı kazanamazsın ben söyliyeyim. okuduğunu anlama kısmı zayıf. ilkokul 3'te ya dersleri dinlememişsin ya da okula pek gidip gelmemişsin. Biz o dönemlerde hep şair burada kime seslenmiş acaba'nın cevabını arıyorduk.

edit 2: hah pide de benim anlatmaya çalıştığım şeyi yazarak ifade etmiş. o daha güzel olmuş. güzel güzel çok güzel.

@mete senin buraya cevap a yazmanın bana ne gibi bir katkısı olabilir? cevap anahtarı da aynı işlevi görüyor:)

ben buraya ne yazarsam yazayım sana bi' katkısı olmayacaktır :(

@mete aynen aynen

ben normalde nickleri hatırlamam ama senin nickini hatırlıyorum, sanırım halkla ilişkiler gibi bir bölümden mezundun.

Şimdi şöyle, iş ilanı az başvuran sayısı çok fazla oldu artık. ve o ilanların acaba hepsi gerçekten eleman arıyorlar mı bilmiyorum. Yani ilanı verenler/eğer gerçekten ilan vermişlerse -ki bunun da işkur'da örneği vardı. firma ilan vermemiş ama işkurda ilanları var ve mülakata çağrılıyordu insanlar. bi' gidiyorlar firmanın haberi yok, ilandan. dahası o ilan üzerine mülakaata çağrılmış insanlar.
o yüzden firmaların çoğu dönüp de bakmıyorlar büyük ihtimalle, ya da sayı o kadar fazla oluyor ki çok tepe filtre kullanıyorlar.


Benim başıma şöyle gelmişti; bi' ara aselsannet beni arıyormuş. yani, şimdi böyle söyleyince olmadı. ben ilk mezun olduktan sonra aselsanda çalışmak istememiştim şımarıklıktan. özel sektör daha fazla para veriyor diye düşünüp ''iş geliştirmeci olacağım oğlum ben'' diye özel sektörde çalışmak istemiştim. İşte o aralarda da çalıştığım bir projenin, benim imzam olan bir projenin uygulama denetçisini arıyormuş aselsannet(iş nasıl aselsannet'e geldi bilmiyorum-askeriyenindi onlarda aselsana vermişlerdi normalde). projenin projelendirme ve imalat kısmını biz yapmıştık yıllar önce. kurulumunu da biz taşerona vermiştik ama yine de biz görünüyorduk. askeriye de hem korumamızı hem de kontrollerini sağlıyordu.

Neyse işte aradan da zaman geçmiş ben yine bi' gün iş arıyorum bu ilanı gördüm, ahanda beni arıyorlar dedim. başvurdum. Cv'me bile bakmadılar. listelenmedi bile. ben sanmıyorum ki herhangi birisini listelesinler. ilanı verip geçmişler. sonradan da aselsannet'den cevap geldi(malum matbuu cevap) ''aranılan niteliklere uygun olmadığınız için....'' kahkaha atmıştım.

bazen öyle bi' oluyorki insanı vatan haini yapacaklar zorla. bunu bi' de borsa işlemlerinde hissetmiştim. 3 kuruşluk kağıdım vardı, dolar artınca seviniyordum. salaklık işte.

neyse, sen moralini bozma. piyasa çok kötü. herkesler işsiz. Torpili olmayanı bi' yere almıyorlar maalesef. torpili olanlarda atardamara kancayı atmışlar foşur foşur çekiyorlar.

N'olacak bilmiyorum.

ilanlar faketir.

ekşiden

....
'adamlara kariyer.net aracılığı ile başvurdum gelen cevap ;

''değerli adayımız,

askerlik şartının sağlanamaması nedeniyle başvurunuz değerlendirilememiştir.

ilerleyen zamanlarda görüşmek dileğiyle çalışma hayatınızda başarılar dileriz.

xxxxxxx halı san. ve tic. a.ş.

insan kaynakları departmanı ''

ulan hiç mi okumuyorsun o özgeçmişi? ben askerliği komando yedek subay olarak 1 yıl yaptım! insan biraz tutarlı reddeder yahu! benim askerliğimi bozdursan 12 adam terhis olur.
ehliyetin yok de eyvallah. tecrüben yok de eyvallah. hatta hiçbir şey deme sadece hayır de bundan daha iyi!
dostlar muhtemelen bu ilanlar boş istatistikler için veya kamuoyuna pozitif izlenim vermek için açılıyor. sebebini bilmiyorum ama ciddiyet eksikliği var onu biliyorum.'

@mete kudur

Birazcık yanlış hatırlamışsın. Çünkü Alman Dili ve Edebiyatı mezunuyum. :D

Yani şöyle diyeyim, başvurduğum firmalardan çoğu Kariyer'de ayda yılda ilan yayınlayan firmalar, yani gerçekten eleman ihtiyacı duydukları için ilan yayınlıyorlar diye düşünüyorum. Zaten başvuru detaylarına bakınca "Firma başvuruları bugün inceledi" yazıyor eğer yalan değilse. E haliyle insanın kafasına takılıyor, benim başvurum neden görülmüyor diye.

Bazen öyle özgeçmişime bakılmadan olumsuz cevap geldiği de olmuştu. Benim de bayağı komiğime gitmişti.

Bilmiyorum artık ne olacaksa.

@geçerkenuğradım

Dediğinizde haklısınız, bayağı reklam kasmak amacıyla koyulmuş ilanlar var. İnsanlar buraya iş aramak için geliyor, kim napsın senin kurumsallığını. Git sosyal medyada yap reklamını.

Ama dediğim durum biraz farklı,2-3 ay önce sürekli görüntülenen özgeçmişim ne oldu da birden görüntülenmemeye başladı, onu merak ediyorum. Bıçakla kesilmiş gibi kesildi.

Bu arada gerçekten de özgeçmiş okumayı bilmiyorlar. Tecrübeniz olsa bile sizi tecrübesiz yapıyorlar, ehliyet yok yazmasına rağmen ehliyetiniz olduğunu zannedip görüşmeye çağırıyorlar, sonra mezun olduğunuz bölümle alakasız bir bölümde okuduğunuzu zannediyorlar. Daha bir sürü örneği var. Bahsettiğiniz yazarın askerlik bahanesi de bayağı komikmiş. Mantıklı bir sebep sunsalarmış bari.

Şimdi şöyle; aracı kurumlardan birisine gittiğiniz zaman zaten onların eğitimleri oluyor. temel analiz ile başlatıyorlar sizi ve ne yapmalısınız bunu da ayrıntılı ve uzun uzun anlatıyorlar.

burada hikaye şu: siz kazandıkça paranızı borsada tutuyorsunuz, siz paranızı tuttukça da aracı kurum kazanmaya devam ediyor. basite indirgersek de; aracı kurum her türlü kazanıyor ama siz eğer para kaybederseniz psikolojik olarak paranızı erken çekiyorsunuz bu şekilde aracı kurumun geliri süreksizleşiyor(kesiliyor) o yüzden bütün aracı kurumlar isterlerki kendi müşteri(!)leri para kazansın.

dillerinden düşürmezler: en iyi kar cebimizdeki kardır.

Şimdi kısa bi' işim var, sen kafandakileri daha ayrıntılandırıp sor anlatırım ben elimden geldiğince.

türk borsası analiz teknik taktik destek direnç dinlemez öyle bir şey yok. boşuna kafa patlatma bu işlere.

tamamen siyaset odaklı borsamız var. abd ile aramız iyiyse borsamız iyi, kötüyse kötü. kürsel olarak bir sorun varsa mesela şu anki grip salgını gibi o halde zaten tüm dünya borsaları satılıyor. bir bakmışsın haftaya erken seçim kararı aldılar hooooop borsa %10 aşağıda direkt. noldu senin eğitim teknik grafik zart zurt? hepsi hikaye.

bist 30 içinden (tercihen banka hissesi) seç al fazla kurcalama.

Babypips.com’dan teknik analiz öğrenebilirsin. Teknik analiz işlemiyor diyenleri de pek umursama, youtubedan izleyebildiğin kadar video izle.

Türk borsası için çok kafa yorman lazım teknik temel işler ama kafayi yedirtir. Siyaset devreye girerse hiçbiri işlemez. Borsa oynayan çevremde yaygınlaştı oynayan diyorum yatırımcı göremiyorum. Birikim istersen aylık düzenli altın al derim 5 yıl dişini sık. Ama vadeli alım yap, toptan alım yapma.

Sen sor ben anlatayım. (bkz: macerayı seven adam)

Türkiye'de gece hayatı tamamıyla amacından sapmış durumda bence. Bizde insanlar eğlenmeye değil, sosyal medyadaki reklam kampanyalarına malzeme toplamaya çıkıyor. Damsız girilmez diye bir şey var bizde, gece hayatının ana amacı dam arayışıdır zaten. Şaka mı bu? Paran varmış, vaktin de varsa yurt dışına git. Soçi'yi tavsiye ederim. Rusya'nın Miami'si.

Sen sözlükteki sapık arkadaş değil misin? Nick altında yazmışlar baya. Bence sen akma gecelere.

Kız msn? :DDDD

evet mezun olduktan sonra 2 yıl kadar sebep göstermeksizin erteleme hakkın var. fakat sebep göstermeksizin gitmeme hakkın yok. ertelemediysen kaçaksın.

subeye gidip 2 yil tecil ediyorsun. 2 yil yetmez diyorsan yuksek lisansa basliyorsun. sonra islerini yoluna koyunca 1 ay bedelli icin basvuru yaparsin.

en yakın askerlik şubesine müracaat ediyorsun. eğer yaşın 30'a varmamışsa 2 yıl tecili çakıp gönderiyorlar.

gidip tecil ettireceksin

Diplomanı götür giderken.

tutkuyla seven insanlara bayılırım. Herneyse.

Riske atmadan siz şikayette bulunun. zaten polis birşey yapmayacaktır ama orada bi' kaydınız oluşsun. sonra tekrarlandığında bu süreyi kaybetmemiş olursunuz.

arkadaşınızın(eski) karakterine göre de; şunu yapabilirsiniz.

eğer onu çileden çıkartmayacaksa; şikayet ettiğinizi belirtin. Ama bu onu daha fazla gaza getirecekse bunu yapmayın fakat yine de şikayette bulunun.

Hayat bu ne olacağı belli olmaz.

numaranı değiştir

Şikayetçi oldugumda onun haberi hemen olmuyor mu?
Kışkırtıp kışkırtmayacağını da kestiremiyorum. Hala kendisini nasıl blokladigimi anlayamadığını söyledi mesela. Buna daha çok şaşıracak demek ki. Uyarsam daha iyi olur galiba.

Numarami bu aralar değiştiremem maalesef.

@artcilly ısrarla arıyorsa huzur ve sukunu bozmaktan suç duyurusunda bulunabilirsin. En azından gözü korkabilir. Ama kışkırtınca daha mı kötü olur bilemiyorum onu sen bilirsin.

Bence bir yakınınız mesaj atsın, sizin asla görüşmek istemediğinizi, fikrinizi değiştirmeyeceğinizi, hayır cevabını kabul etmesi gerektiğini, isimsiz aramalarını kaydettiğini ve devam ederse sizin adınıza şikayetçi olacağını yazsın. Bir aile büyüğünüz olabilir. Asla küfür, tehdit vs olmasın, telefonda restleşilmesin. Bu önemli.

Sonra siz bildiğimiz tüm nu ara vs her yerden engelleyin. Asla tanımadığınız numaraları açmayın. Yine emailini vb biliyorsanız engelleyin vb vb.

Başka yollar bulursa o yakınınız mı gibl yapıp yasal yola başvuracağınızı söylerseniz.

Geçmiş olsun.

Kene gibi yapıştın bir daha ararsan savcılığa gideceğim de bir dahaki aramada. Yine ararsa gidersin.

Şikâyetçi ol. ilk seferde onun da ifadesini alacaklar aynı zamanda kamu davası açılacak çünkü şuan kadın cinayetlerinden dolayı herkes hassas bu konuda. uzaklaştırma çıkarmaya gider bu iş
he bu arada ilk şikayetçi olunca telefonla ulaşma kanalını da kapatmış oluyorsun çünkü bddk kayıtlarını açıyorsun. uymazsa hapis cezası oluyor. kendimden biliyorum

Erkek olduğum halde, kadın olan eski sevgilim 13 farklı numaradan arayıp taciz etse, bırak telefon numaramı değiştirmeyi, ikametimi değiştiririm.

Çok cesursunuz.

Karakol ilgilenmez, savcılığa gitmelisiniz. Ya da bir seferlik bir arkadaşınız avukat ağzıyla arayıp hakkında suç duyuru yapacağınızı ama son bir kez uyarmak için aradığını söylesin.

Hangi kadın 13 farkli numaradan arayıp taciz eder ki? Erkek olduğunuz için bilmiyorsunuz belki ama bu çok sık karşılaşılan bir durum. Hepsinde numara, ikamet mi değiştirelim milletin kalın kafaliligi yüzünden.

burada yazar olan bi' psikolog vardı diye anımsıyorum. ona bi' bakın isterseniz hem sektörden de olduğu için daha iyi tavsiye verir.

morbombombom mu öyle birşeydi nicki.

döviz yatırımını nasıl yaparsanız rahat ediyorsanız aynı şekilde. evdeki fiziksel altının çalınması riski herhangi bir kar oranı ile karşılaştırılmaz bile.

Bankayı kullanıyorum.

Somut muhafaza etmek sıkıntı, bankada altın hesabı açıp gram almak daha kolay alış - satış için.

ben ruh hastası olduğum için, doları banka hesabında altını ise reel alma taraftarıyım. bunun ruh hastalığı dışında bi' açıklaması yok yemin ediyorum. neden bilmiyorum ama dolardaki gibi, altında da aslında aldığımız altının gerçek değerinin olmaması zoruma gidiyor. ama şöyle bi' durum da var, benim halihazırda bi' kiralık kasam olduğu için orada muhafaza ediyorum. evde asla edilmez.

eğer bi' kiralık kasanız varsa(-ki kesinlikle sandığınızdan çok daha ucuzdur kiraları) orada muhafaza etmek bana daha doğru geliyor.

yıllardır casusluk filmi izleye izleye delirdim herhalde, kasada bir miktar dolar ve euro da tutuyorum çünkü.

aslında kendime vurmayı bırakayım. bunun gerekli birşey olduğunu da düşünüyorum. devlet/hükümet malum sanal haciz diye çat bişey koyabiliyor. khk ile kimvurduya da gidebilirsiniz. ya da mesela altın lazım oldu banka size onun tl karşılığını veriyor(kuveyttürk v.s sanırım altın veriyordu) o yüzden bence bunların bir kısmını reel tutmak lazım.

keza malum ülkede dolar neden artmıyor da araba fiyatları bu kadar artıyor diye, sürekli yakınıyoruz. olayın bug'ını bulup devalüasyonu mal üzerinden yaptılar. bankada tutmasak bunu yapamayacaklardı galiba, gerçi ben pek anlamıyorum bilkentte okumuş not ortalaması 3küsür olan adamlarla atışmamak lazım(mb çalışanları) tabi ama, bizim anarşik ekonomistler öyle diyor en azından

bir de ben, o kart altınları seviyorum. hatta param çok olsa külçede alırım, ruhum zenci sanırım benim. var bi' sonradan görmelik.

kar zarar dengesinde de çok küçük rakamlar oynar. bankada makaslara bakmak lazım. mesela dolarda bizim banka, bizim buradaki döviz bürosundan daha az bi' makas uyguluyordu. Ama altında kuyumcunun tarifesi daha iyi olur zannı içindeyim. bi'de kuyumcuda altın üzerinden pazarlıkta yapılabiliyor, seviyorum ben böyle küçük pazarlık mazarlık olaylarını.

Bankalara hala güvenilmesi enteresan mesela. Fiyatlar birden yükselse düşse size işlem yaptırmıyorlar, diyelim yaptınız yaptığınız işlemi hatalı diye iptal ediyorlar. Normal bi günde tabi alır satarsınız.

Fiziksel altın alıyordum kapalı çarşıdan, sonra iş yerine uzak olduğu için yolum düşmez oldu. Başka yerden de almak istemedim.


Sonra bankadan hesap açtım da her ay oradan almaya başladım. Bazen fazla param olmuyor, alsam mi diye düşünürken hemen uygulamadan paramın yettiği kadar altın alıyorum.

gireli çok uzun zaman oldu ama, bu tip sınavlarda aslolan şey temel matematik ve türkçeyi bilebilmek. yani kaynağın pek bi' önemi yok esasında. Arkadaşın temel matematik ve temel türkçe 1 biliyorsa bütün kpss kaynakları uygun olur. bilmiyorsa da bizim eski dönem lise 1 müfredatıyla başlayacak çalışmaya. 0'dan matematik işte.

Ama dgs için illa özel kaynaktan çalışmak gibi safihane bi' çabası varsa da: Tasarı yayınları vardı çok tutulmuştu, yargı kötü diyorlardı mesela, bu fetönün güvender vardı sonra ona ne oldu bilmiyorum ona iyi diyorlardı, 7iklim vardı bu fena değildi, siyah matematik kitabı vardı 1 tane tümayın galiba. 1-2-3 diye 3 seri halinde, kadının adını unuttum şimdi. O kitap efsaneydi, salağa anlatır gibi anlatıyordu ve iyi oluyordu. ben ondan bakmıştım mesela.

bir de internette mat1 konularını baştan izlesin, biliyorsa da izlesin. soru çözsün. oradan yapıştırılır. ayrıca bu ösym sınavlarında sınav ekürisi çok önemli. kendisine sınav çalışan birisini bulursa birbirlerini iteklerler, kazanma ihtimalleri çok artar. bunlar bilgi ölçen sınav değil, disiplin ölçen sınav.

mete kudur güzel özetlemiş, sonuna kadar katılıyorum ama birkaç not düşeyim ben de.

Mümkün mertebe çıkmış sorulara yüklensin, sınav yaklaştıkça da denemelere ağırlık versin. Soru çözmekten ziyade, sorulan soru tiplerini ve yaklaşımı görmek asıl önemli olan şey çünkü. İnanılmaz uzun ve zaman alıcı sorular mevcut olacak sınavda, bunlara ne kadar erken hazırlansa, o denli iyi.

Ayrıca, YouTube'da tüm müfredatı bulabilir; taş çatlasın 100 TL'lik bir kitap seti ve her gün 1-2 saat ders videosu izleyerek istediği sonucu alabileceğini düşünüyorum.

Ben elktrik elektronik mühendisliğine geçmiştim. 2011’de. Sıfır matematik diye bi kitaptan başlamıştım çok faydalı olmuştu.

Tasarı ve pegem öneririm. Ales kitaplarıyla da çalışabilir.

yok, maşallah gençsin daha genç. yaşlansaydın tahammül edemezdin. ben yaşlanıyorum mesela.

hem komik değil hem de adamlar çok itici :(

Sıfır

Bu kadar komik olmayıp komik olduğu kanısına varılan başka bir şey görmedim.

hayır.

Ulan ben de bende mi sıkıntı var diyordum. Bu aptal program nasıl bu kadar seyrediliyor diye merak ediyordum. Güleni de sevmem bu dingillere

Parti kur oy verelim, kesinlike gülmüyorum , gülenlerle olan ilişkimi de sorguluyorum

konuktan konuğa değişmekle beraber çok da gülüyorum denemez.

eğlence anlayışımız değişiyor yaşlandıkça, çok normal. levent kırca'nın "iskiii! skiii! sikiii!" diye bağırdığı skeçlere dana gibi gülerdik veletken. şimdiki çocuklara izletsen, onlarda da mimik oynamaz.

Bazı espriler gayet komik.

yoo o kadar insan ölmüş.

Çoğu zaman gülüyorum, gülmediğimde de eğleniyorum. Dad joke'lar beni hep güldürür.

Konuklar eskisi gibi sağlam değil bir süredir, kendi kendilerine yaptıkları Dad joke üzerine oluyor onlar çok iyi oluyor.

Soguk espri severim ama bunlarimki güldürmüyor.

Bunun ingilizce versiyonu güldürüyor ama. Hangi kanaldoli hatirlamiyirum da bu soguk savas konsepti ithal.

Birkaç bölüm izledim, bazı espirilere güldüm. Yukarıda da söylendiği gibi, konuklarla ilintili bir durum bu.

gulmedim.

özellikle dizi, film reklamı için gelenler ciddi anlamda kötü oluyor.
daha youtuber kafasındaki konuklar daha güzel. multiplayer, kalt, geekyapar falan örneğin.
bir de cidden eldekini tüketmişler sanırım. twitch yayınlarında çekim öncesi şaka dilendikleri çok oluyor.

kisiyi bloklayarak yapabilirsiniz sanirim ancak.

engellersem eğer eski beğendikleri kalkar mı ? çünkü kalkmıyorsa ve engelliyorsam baya bi' kötü olur :) kalkarsa engelleyeceğim.

Engelleyince ne kadar beğendiği foto varsa hepsi kalkıyor.

ben emin olamadim. size kalkiyor da digerleri begeniyi gormeye devam ediyor olabilir. engeli kaldirinca durum nasil onu test edin bence.

bos vaktim vardi denedim simdi arkadasla.

bana yorum ve like atti. ben engelledim sonra hepsi kayboldu.
sonra engeli kaldirdim like bildirimi gitti, ama comment bildirimi kaldi
buna ragmen comment fotografin altinda bulunmuyordu. cevapla yapayim dedim bildirimlerden cevapliyor ama fotonun altinda cikmiyor. karsi taraf da bildirim almadi bundan

enteresan bir deney oldu :D

temel sorunla alakası yok ama bende bu konuyla ilgili çok fena bi' komplo teorisi var. cemaat ve pkk da dahil.

derlerki; bahçeli baktı ülke gidiyor erdoğan'a destek oldu. tarih olarak da şimdi internette aramaya üşendim ama davutoğlunun ilk seçiminden sonra tr'den fetöcü bi' adam abd'ye girişte gözaltına alınıyordu. abd'nin uyarısıyla o gün.

Ama benimki arkadaşımın bana anlattıkları. hikaye olabilir.

yani 15 temmuzdan daha önce, hatta yine bi' komplo teorisi - o gece erdoğan'ı koruyanın malum general eliyle bahçeli olduğu söyleniyor. -de bana sorsalar bahçelinin o kadar güçlü bi' adam olduğunu düşünmem ama bi' kitap filan da varmış onu da oku demişlerdi de sallamamıştım. güncel siyaset sevmiyorum ben. siyasetin felsefesini seviyorum.

Başkanlık sistemi ciddi ciddi tartışamaya başlandığında, Hdp ve akp’nin arası çözüm sürecinden sonra açılanca Akp; %50 üzerinde oy almak için ittifaka mecbur kaldı. Birliktelik referandumda Akp’nin işine gelse de yerel seçimlerde Mhp’nin işine daha çok yaradı. Baya belediye aldılar, anaakım medyada kendilerine yer buldular. Emniyette, orduda, yargıda, kamuya personel alımlarında ciddi kadro almaya başladılar. Bunu çevrenden de görmüşsündür. Ülkücü reisler, mafyatik tipler de dışarı çıkıp reisçi propaganda yapıyor görüyorsundur. Babacan ve Davudo parti kurunca Akp, Mhp de %50 alamayacak şimdiden İyi Parti’yi yokluyorlar. Dikkat edersen Bahçeli sert yapmıyor artık Meral Akşenere. Reis de Fetöcü yakıştırması yapmayı bıraktı.

2007 yılında Abdullah Gül Mhp desteğini alarak cb seçildi. Burada ilk yakınlaşma başladı. Mhpnin herhangi bir politikası yok, barajı geçip devlet desteğini almaktan başka bu ülkeye yaptıkları gram katkı mevcut değil.

Arkadaşın boşanma davasında danışma için almamıştır o parayı. davayı aldığı, danışanın avukatı olduğu için almıştır.

John Milton ya da ailesinden birisine filan verilebilir öyle danışmanlık ücretleri sanırım. Ya da bu arjantin caddesinde bi' avukat abimiz var adını unuttum. Harvard mezunu, diploma filan asmaz duvara sözleşme avukatlığı yapıyor. Ona filan danışmak için ödenebilir.

büyük bir ceza davasında ya da büyük bir vergi kaçırma aksiyonu öncesinde de ödenebilir.

Aranızda John Milton'u tanıyan yok değil mi :( çok üzülüyorum.

20 bin duruma gore ucuk bir para duruma gore findik fistik parasidir.

Avukatım, herhangi bir dosyada müvekkillerden yüksek danışmanlık ücreti alamadım.
Ama uzmanı olduğum alanda bazen avukatlar gelip bana danışıyor, onlardan 6-7 bin aldığım oldu.

Ben bile bu kadar alıyorsam 20bin ve üstü danışmanlık ücreti alan avukat da çoktur.
Ama ceza gibi konulardan ziyade, çok az kişinin ilgilendiği alanlarda olur bu.
Konkordato ilanı öncesi icra iflas hocasından alınabilir vs.

Konu ne orası önemli. Şirkete vergi konusunda mı yapılacak hizmet ya da ağır cezada temsil filan mı bunlar çok etkiler. Avukat bir arkadaş tarifenin direk iki katını istiyor vermeyenin almıyor vekaleti. Başka arkadaş tarifeyi zor istiyor. Konu belirtilerse daha sağlıklı bir yorum yapılabilir.

Stajyer avukatim uluslarasi bir firmadayım 20 bin bizim sirket icin cok para degil. Ama serbest avukatlik yapan yakin cevremden hic duymadim henuz danisma ücreti20 bin alan.

O danışmanlıkla müvekkilin 100 bin lirasını kurtaracaksa neden 20 bin almasın?

davaya gore degisir, daha gecenlerde 1.1 milyon tl'lik avukat makbuzu gordum (dava 11 yildir suruyormus)

Neyi beyan etmeyeceğinizi tam anlamadım. Evin değerine göre vergi miktarı değişir. Evin tapudaki değerini bilmediğiniz için biraz sürpriz olacak ama 3 4 bin lirayı geçmez. Bu parayı vermeme ihtimaliniz yok.

şimdi evi aldıktan sonra, belediyeye gidip şu evi satın aldım diye mal beyanında bulunuyoruz ya. işte o beyanı yapmasak. cezası nedir diye sormuştum da.

tapu giderini ödememe gibi bir durum olmaıyor zaten :) gönül isterdi ki onu da bi' kılıfa sokabileyim. olmuyor :Pp
evin değerinin kaçta kaçı oluyor bu tapu masrafı ? geçtiğimiz zamanlarda bankadan almıştım ama ne kadar olduğunu anımsamıyorum da asla 3-4k yoktu. çok üzülürüm o kadar yüksek çıkarsa.

yakın zamanda değişmediyse tapu harcı %1,5. belediyeye emlak vergisi için beyanda bulunmaktan bahsediyorsunuz sanırım. onun cezasını bilmiyorum.

Sattığım bir evde alıcı beyan yapmamış, ben de sattım diye üzerimden düşürmedim. 2 yıllık vergiyi görünce gittim belediyeye, eski tapu ve yeni tapu fotokopilerini gösterdim. Alıcının beyanını yapıp borcu ona aktarmışlardı ve gecikme faizi dışında bir şey eklenmedi.

Af gelmez + gerlye dönük faiz çalıştırırlar.

Emlak vergisi aman aman bir tutar değil, belediyeye göre değişiyor bedelleri.

Beyan verezsen eninde sonunda bir yerde karşına çıkacak, geçmiş yılları ve faizleri ödersin.

Ölene kadar ödemeyeceğim desen ve ödemesen de varislerin ödeyecek.

Belediyelerin usulsuzluk cezalari cok acimasizdir. 30 liralik borca 170 lira ceza odemistim.

Düşük krediler devlet bankalarında zaten, özeller de düşürdü mü emin değilim. En son Halkbankasından kullandık.

Baktım da şimdi, İŞ, TEB ve YKB da 0.99 düşürmüş kredileri.

Ziraat Bankası

bu kredi işlerinde tamamen ödeme planına göre hareket edilmesi taraftarıyım ben. Yani gidip şube ile görüşerek bi' ödeme planı istiyorsun. Bırak bankayı şubeden şubeye bile değişebiliyor kredi masrafları.

turkiyefinans tan pahalı almıstım
finansbankla tekrar yapılandırdım
aranızın iyi oldugu banka ( müşterisi olduğunuz )
uygun bir şey yapar
2. bir bankadan da teklif alın
devlet bankası en ucuz ama
50 tane paket sokmaya calısıyorlar
ve yeni bina vs.

Dükkan kiralarını m2 üzerinden değerlendirmelisin.

Ankara için konuşuyorum: Sanayide depolama, atölye vb. yerlerin kiraları 10-15TL/m2
Merkezde dükkan, banka şubesi vb. yerler 40-70TL/m2 konumuna ve otopark vb. artılarına göre değişiyor.

Sadece tahmin yürütüyorum 500bin liralık depo en fazla 2bin, dükkan ise 4bin gibi getirir...

240 aylık kira bedeli üst sınır olmalı, çok özel yerlerde 300 aya kadar çıkılabilir.

Vay be, eskiden evler için 120 ay işyerleri için 180 ay denilirdi.

Dükkanda m2 hesabı olduğu doğru ancak evde de m2 hesabı ile yola çıkarız. Zaten maliyet/kar oranımızı öyle belirliyoruz. Tek fark dükkanda sonradan bölme yöntemi daha sık kullanıldğı için konutta bu sistemi kullanan çok az yapı var. Ama ne olursa olsun bence;

Dükkan için 240 ay demek sıkıntı demek. konut değil ki bu bi' evim olsun mantığında hareket etsin insanlar.

dükkan ''ticaret'' için alınan/işletilen birşey olduğundan; ederi/kira geliri oldukça düşük olmalı. Zaten sırf bu yüzden biz bi' yaşam merkezi yaptığımızda dükkanları satmaz kiraya veririz. çünkü dükkan aynı konumdaki konuta göre kira geliri oldukça yüksek bir yapıdır. o yüzden 240 ay bana şaka bi' sayı olarak geldi, tabi eğer orası sonradan rant'a uğramayacaksa.Ankaranın çukurambar örneği gibi olacaksa zamanında böbreği satıp alınabilirdi.

ben en son dükkanda 120 ayı geçerse almayın diyenlerden tarafım.

Şayet işyeri özel bir konumdaysa o zaman işyeri kirası evden daha iyidir.
Örnek veriyorum, hastane karşısındaki dükkanlar, turizm bölgesinde plaja yakın yerler, üniversitenin karşısındaki işyerleri.
Bunun dışında istanbul'da 250 aylık kira getirisi olan her yer bence normal.
250'den düşük yani 200 aylık bir çarpan bulursanız hiç kaçırmayın.
John 99 depremi öncesi evet 120 aydı, şimdi neden böyle oldu düşünmek gerek.

Bence bundaki temel neden evler çok pahalandı, residence vb yerlerden dolayı, böylece insanlar ev almak yerine kiraya çıkmayı daha mantıklı buldu, gençlerine ev alıp ömür tüketmek istememesi, ev alacak parayı bırak iş bulamamaları, ev alma yaşının ötelenmesi v.b v.b.

@mete kudur, cidden öğrenmek için soruyorum, 120 ay olan işyeri nerede var?

:) liberal sorunda samimi olduğunu zannetmiyorum. sektöre de pek yakın olduğun kanaatinde de değilim o yüzden haklı olabilir mi acaba diye bu kadar boşlukta bile uğraşıp bakasım gelmedi hiç. Ama(düşünüyorum) bizim burada bile 6k kira istenen dükkanı 550k ya alabiliyorsan sanayi bölgelerinde ya da sahibinden.com da bunun örnekleri daha fazladır diye tahmin ediyorum. Senin yürüttüğün mantık tutarlı olsaydı eğer müteahhitler dükkanları değil daireleri ellerinde tutarlardı.

dükkanı geçtim konut için bile 200 aylık kira çarpanı olan çok sayıda yapımında çalıştığım konut var. ben 200 kira çarpanını konutta normal bulabilirim ama ''bile''(konutta bile) avantajlı(kaçırılmayacak bir fırsat) bulmam. Paranız varsa eğer topraktan alacağınız güzel bir proje 200 kiraya kendisini toparlayacaktır ve bu da öyle kaçırılmayacak avantaj değildir.

Benim bildigim dukkan kira carpani evden dusuk olur.

michael jordan

hooijdonk u çok överlerdi, frikik çalışıyor kendi kendine diye.

Nusret

Jordan söylenmiş o zaman Federer.

Kemal Sunal. Sektörde o zamanlar kendisinin sözüne de çok itibar edilirmiş. Yazılı imza bile talep etmezlermiş bu yüzden kendisinden.

jackie chan

edison

seda sayan

Dr. Dre

Ayhan Işık

Ronin.
The Town
Heat
Hodejegerne
The game
A perfect murder


Daha iyileri var mı bilmiyorum sordugun türde.

Dizi olarak da;

The fall
The missing
Night of

inside man

Fight plan.
A simple plan
U tüm
Paulo fiction

The Sting.
Komedi ama aynı zamanda dolandırıcılık.
Eğlenceli olacaktır.

Bir dilim suç
Rocknrolla

(bkz: die hard with a vengeance)

the usual suspects

above suspicion(1995)

The house that jack built

Ocean's Eleven serisi.

Dizi olarak da White Collar, Leverage

Verdiğin örnekler değil ancak, başlık tam benim sevdiğim film türleri.

ve bence bunlar arasında çok çok iyilerinden ikisi de

gone girl
miss sloane

(bkz: pena/@ssg)

Tabi bu sekilde eger o yazarin ilgili baslikta birden fazla entry'si varsa onlar da gozukur, yani basliktaki o yazarin tum enrty'leri listelenir.

evet, bunu biliyordum sadece ilgili entry'e bkz verebileceğim bir yöntem yok mu ?

çünkü aynı başlıkta yazarın çok fazla entrysi var

(bkz: basliklarda yazim ilkeleri/@matarama su ko/#17846239)

Not: buradan çalışmıyor ama sözlük içinde bu şekilde bkz verdiğinizde çalışıyor.

Ölücü çoğu evet. Bi de insanımızda pazarlıksız ürün alamama hastalığı var 2. elde.

En son ne olur sorusu, cevaplanacak bir soru değildir. Gercek alıcı zaten daha ayrıntılı sorar, yeri gelirse arar. Bir çok şey satarım ilan yolu ile, en son ne olur diyenleri hep görmezden gelirim. Gercek alıcı değil onlar, hiç vaktini boşa harcama.

Alıcılar ölücü değil
Satıcılar katil maalesef
Ben de birçok ürün aldım sahibinden üzerinden
Bunlara ev araba da dahil
Son denilen fiyatın üzerinden %25 hatta %30 indirim bile aldığım oldu
Hatta bugün de bir ürün alacağım istanbul içi elden
İlana 2.000 yazmıştı
1.200’e alacağım
Sen fiyatından eminsen bunu net bir şekilde yazar ve arkadında durursun. Hatta indirim isteyenlere cevap bile vermezsin. Ama millet de keriz değiş. 300.000 ederi olan eve 450.000 yazınca o evin fiyatı 450.000 olmuyor.

Ayrıca entry’yi okumadan entry’min sonundaki fotoğraflara göz atmanı tavsiye ederim.
Bu kişiler akıllı millet keriz değil.

eksisozluk.com

eksiup.com
eksiup.com
eksiup.com
eksiup.com
eksiup.com
eksiup.com
eksiup.com
eksiup.com (18+)
eksiup.com
eksiup.com

Entry’yi okumak istemeyenler için buraya da bırakayım

buun anasıgil beni istemedi, durun olayı bir de benden dinleyin;

ben de bir mal alacağım zaman ''en son ne olur''culardanım. çünkü malum, 2. el eşya satma işinin algoritması aşağı-yukarı şu şekilde ilerliyor.

1-pazardaki benzerlerini bul
2-kıyasla
3-benim malım bundan daha iyi eder de 1-2 üstüne ilana koy

standart hedonik beyin refleksi işte.


sırf bu yüzden, yani bu ''fiyatlama'' refleksleri yüzünden ''sahibinden.com tekelciliği'' diye bi' söylem de ortaya çıktı. Aslında bunda da yakınılan şey ''balon'' fiyatlaşma. ''malın gerçek ederi''

malın gerçek ederini ne belirler ?

herhalde burada çoğumuz hasbelkader bi' yükseköğretim kurumu gördük, orada temel işletme/ekonomi/iktisat derslerinin ucundan tuttuk. bu konuyu uzun uzadıya işlediler. emek sermaye pazar

hah işte, sapkınlık tam olarak 3. saç ayağında çıkıyor. Sen pazara girdiğin anda bana muhtaç hale geliyorsun, ama bunu da kabul etmiyorsun. Malın ederini talipleri olarak bizler belirliyoruz. satıp satmama kısmını ise mal sahibi olarak sizler.

sizlerde bu malın değerini bulma usulü; benzerleri ile kıyasla mantığında oldukça bu ''en son ne olur''cular olarak biz varolmaya devam edeceğiz. çünkü ''satılırsa satılır/satılmazsa dursun'' yaklaşımındaki bi' satıcı ile gerçekten satma talebinde olan bir satıcıyı ayırt etmek için, tonla soru sormaya gerek yok.

ben sana en az 10 tane favori ilanlarımda bulunup da herhangi bir mantığı olmayan artmalar eksilmeler gösterebilirim. Allah o favori ilan kısmını geliştirenden razı olsun, piyasayı takip etmemizi sağlıyor. Adam ilana 3 gün önce 50k ile başlamış 2 gün sonra 57k'ya çıkmış 1 gün sonra 49500 e inmiş. ?? lan ne oldu o arada, hammaddeye 1 günlük kıran mı girdi, maalile emeğe mi boğdunuz, yoksa pazarda kıtlık mı başladı ? hiçbiri olmadı. bunların hepsi satıcının piyasa öngörülerinden ve satma ihtiyacının şiddetinden kaynaklı değişimler ve tamamen psikolojik. Adamın hezeyanları ile uğraşmak yerine zaman kaybetmeyelim fikri ile sorarım ''en son ne olur''

benim için bi' nevi '' çok kafa silkeleme senin asıl talip olduğun mebla ne'' demektir.

yoksa keyfekeder araç boyatan bi' kitlenin zekice reflekslerine karşı çomak sokmak değil niyetimiz.

edit: ben yazarken otopsiçocuğu benden erken davranmış ve linklerle açıklamış olayı.

Aslında ben de bir "en son ne olurcuyum", ama ben sorduğum vakit bir sonraki mesajda anlaşıp satın alıyorum zaten istisnasız. Ama bunlar sorup sorup kaçıyor. Ve fiyat gerçekten makul, sattığım şey kullanılmamış 6 ay garantisi devam eden ve sıfırının 2/3'si fiyatında. Biraz aceleciyim ben bunun da etkisi var tabi. 1 hafta oldu henüz ilana koyalı.

cevap bile vermemek gerek bunlara. gereksiz, tat kaçıran tipler.

bazılarının amacı şu seni bezdirmek.

araba satacaksın fiyat 100.000 diyelim. aynı adam 7 farklı hesaptan abi 70.000 vereyim 72.000 vereyim 12.000 vereyim üzerine yemek ısmarlayayım gibi absürd şeyler söyleyince 85.000 e seni razı etmeye çalışan gerçek alıcı teklif sunuyor.
10 tl ye şapka satan arkadaşa son ne olur diyen vardı.

kısaca malının ederi hakkında fikrin netse cevap bile verme son fiyattır de kalanları kaale alma

kendi fiyat vermeden en son ne olur aslında doğru bir sorudur böyle diyorsa rakamı yaz gönder.

Çok hızlı sayılmaz bence. Bende 1-2 saate kadar düşebiliyor o süre.

Google'ladım, 6-8 saate normal diyor.

cnn'de oytun hoca'nın katıldığı bir programda akşam yemeği örneği verirken 5 saatte o iş hallolur diye konuşuyorlardı. yani dışkılama kısmı değil de sinidirim kısmı için çok doğalmış.

bu tuvalet olayı da sanırım alışkanlıkla alakalı, eğer acının etkisi, sütün etkisi gibi normal dışı bir gıda aksiyonu yoksa günde 1 aynı saatte ben hep tuvalete giderken yakalıyorum kendimi. ya da mesela o saatte unuttum evden çıktım, tuvalet ihtiyacı hissetmiyorum, akşam döndüğümde ya da tuvaletini rahat bulduğum bir yerde tuvalete gidiyorum. bunun psikolojik bi' aksiyonu olabilir.

o yüzden normaldir bence.

renault symbol 2016 ve üzeri az yakar çok kaçar, bakım servis ucuz, yedek parça migrosta satılıyor.. aile arabası

@paudi Peki otomatik şanzımanın vites geçişleri nasıldır?

kötü

Otomatik şanzımanda Japon alınır diyenlerdenim, eğer al - sat gibi bir derdiniz yok ve kullanıcı olarak arıyorsanız f/p olarak Japonlara bakın derim.

Hem otomatik olsun hem az yaksın hem problem çıkartmasın diyorsanız Suzuki ve mitsubishi,
Problem çıkartsa bile parçası ucuz olsun, yan sanayi bulunsun derseniz Renault, Hyundai

Çekik gözlü olmasına gerek yok sağlam olsun (ama masraf çıkartınca üzer) derseniz BMW

Bahsettiğiniz fiyat aralığında alacağınız BMW 100km’de 9lt yakarken Mitsubishi 4lt yakar, Suzuki swift gibi bir araçla benzinciye küsersiniz lakin aynı markanın jimmy sizi benzinci ile sosyalleştirir.

clio, corolla, yaris, auris, fluence.

Bence sınıf belirlemek işi kolaylaştırır. B mi C mi. Ayrıca mitsubishi suzuki vb önermem. Misal B sınıfında clio,i20 gibi araçların piyasası çoktur. Alması satması hızlı olur, bakımı daha uygun olur, ustası çoktur vb.

2. Elde genel mantık şudur; mümkün olduğunca yeni ve temiz(sorunsuz,kazasız) araç bulmak. Sizin bütçeye clio alalım deseniz tahminen 2015 alabilirsiniz diyelim. Ama megane almak istediğinizde 2013 falan bulabileceksiniz. O yüzden ihtiyaçlara ve beklentilere göre bakmak lazım. Model yıllarını tahmini yazdım.

Cevaplar için teşekkürler. Aracı 1-2 yıl şehiriçi ağırlıklı kullanmayı sonrasında değiştirmeyi planlıyorum. Bu nedenle ufak, max. 1.6 motorlu az yakar çok kaçar diye tabir ettiğimiz 2 sene sonra değeri düşmeyecek piyasası olan modellere yöneliyorum.

fluence şehir içi için biraz büyük kaçıyor ama:
+sorun çıkarmayan; araba, motor, yarı otomatik vites
+geniş hacim
+az yakar, 110 beygiri iyi kaçar
-konfor
-şehir içi büyük

auris, 2014 ve sonrası, vites geçişlerini hissettiriyor ama çok güzel araba. 2 tane cam tavanlı paketi var. active ve advance skypack, çok güzel oluyor. dizel motoru 1.4, active ve üstü paketlerde geri görüş kamerası mevcut, multimedyası bence çok kullanışlı.

Şimdi şöyle, kullanıcı yorumlarım şu şekilde:
clio içeriye çok ses alıyor ama hakikaten 1.5 motorlu versiyonu çok iyi kaçıyor sanırım torku 200 civarındaydı.
eğer şehir içi kullancaksanız, alınabilir fakat uzun yolda konfor bakımından illallah dedirtiyor.
ve sağda solda heryerde clio var yani pazarı çok, satmak isteseniz 3-5 aşağıya verdiğiniz gün satılır.(diğer arabalarda böyle olmadığını da anlatacağım)
bu arada unutmadan, 1.5 dizeli çok çok az yakıyor, sayıyı hatırlayamadım şimdi ama yakıt aldık mı alacağız mı kısmını unutabilirsiniz. Yakıt persormans olarak çok iyi, konfor olarak berbat.

bu citroen ve pego'nun aynı ürettiği arabalar var 301 ile elyse ben 301'i kullandım ama sanırım 2side bire bir aynı araçmış.
301 de çok çok az yakıyor. clio gibi. fakat yol tutuşu olarak cliodan daha kötü. kullanıcıyı çok yoruyor. Ama tipi cliodan daha yakışıklı duruyor.
ben olsam bu ikisi arasında clio tercih ederdim.

bir de renk olarak beyazları çok tutuluyor ama şirket arabaları yoğunluğunda olduğu için satma kısmında sıkıntı çıkabilir diye düşünüyorum. o yüzden mesela ben o renkleri olabildiğince tercih etmemeye çalışıyorum.

audi a1 2011-12 tsi motorlusu var o fiyatlara. çok seri araç fakat konfor bakımında standart audi gibi değil, buna şaşırmıştım çok kaçıyor çok çok fazla yakıyor(audi gibi) fakat yolda çukurdan filan geçerken çukuru çok fazla hissediyorsunuz.
ve ikinci el piyasası çok kötü. genelde kazasızını bulmak zor oluyor. ve satılmadığı yönünde çok fazla söylem var. ama tipi çok güzel. özellikle tek kapı olanlarını baya beğeniyorum.

toyota corolla var, bu fiyatlara ama hem konforlu hem de sağlam bir araç fakat vites geçişleri çok kötü bunda bir de dış görünüşünü ben fazla beğenmiyorum. bu japon arabalarının dış görünüşlerini ben beğenmiyorum. bununla ilgili bi' tartışma da vardı bizim arabadan anlamadığımız yönünde, bilmiyorum doğru olabilir ama dış görünüş açısından ben japon araçlarını beğenmiyorum.

pololar olabilir ama o da 1 ya da 2 eski kasa yakalanır sanırım, bu pololarla ilgili benim en büyük şikayetim fiyatlarının çok fazla artması oldu. malum vw türkiyede fazlasıyla tutuluyor tipi de güzel ama o parayı haketmediği konusunda ben de hemfikirim. üstelik ben arabanın teknik özelliklerinden zerre anlamıyorum sadece son kullanıcıyım buna rağmen bu fiyatlardaki fahiş arttırım benim zoruma gidiyor. audi ve bmw'de de aynı oranda artış var. bu alman araçlarına alternatif olması lazım. fiyatları evereste çektiler. polo'nun artışında polo'ya değer mi değmez mi bu iç hesaplaşmadan pek galip çıkamıyorum. ama aracın sürüşü bakımından baya beğeniyorum, özellikle 1.4+ motorlarında iyi kaçıyor, yormuyor, aklın kalmıyor. mesela clio'mu polo mu kısmında polo'yu tercih ederim. yine renk endişesini bu araça ta yaşıyorum. ikinci eli de clio kadar kuvvetli.
hatta polo daha iyidir sanırım.


opel corsa var, bunu sona koydum çünkü bu ayağımı yerden kessin diye tercih ettiğim bir model. ben bunda düz yolda neredeyse biraz da abartayım 100 dereceye yakın dönmüştüm. sadece frene basarak. hem ben hem de arkamdaki araç şok olmuştu. allahtan hızlarımız azdı da başımıza bi' iş gelmedi.çok şükür. bunun vites geçişleri berbat, ivmelenmesi içler acısı, hatta bana ayna boyutu bile çok kötü geliyordu kör noktası olduğunu iddia ediyordum yoktur büyük ihtimalle alman yapmıştır ama işte arabayı sevmeyince öyle şeyler söylüyordum. bunu ancak ayağımı yerden kessin diye alırım, bir de bunda motor versiyonları değişince fiyatlar çok değişiyor. sanırım aynı tip motorda bi 75beygir bir de 90 beygir olanları var, 75 beygir hiç tutumuyor 90 beygir tutuluyor ve buna göre fiyat makası açılıyordu. son durumunu bilmiyorum bu aracın. çok da hoşlanmam kendisinden. clio2 mi corsa mı diye düşünenderlenim. yani 2sinde de ayağını yerden kessin ve zarar etmeden satış yapılabilsin dersen.

bütün cehaletimle son kullanıcı olarak o rakamlara alınabilecek araçlara bakış açım bu.

Teşeklürler arkadaşlar, özellikle @mete kudur açıklayıcı bir karşılaştırma yazısı olmuş.

1-2 sene sehirici kullanip değiştirecem, az yaksın, kolay satilsin.
Bu durumda butcene uygun bir Toyota bakman gerekiyor, toyotalara yönel. Her zaman piyasasi vardir, degerini daima korur. Abuk subuk arızalar verip canini sıkmaz, beklenmedik arizalar verip astari yuzunden pahaliya gelmez. Senin isini görecek araba Toyota modelleri.
Toyotalar icinde butcene gore olanlari incele, yakit tuketimlerine falan bak, ona gore karar ver.
Bana tipleri igrenc geldigi icin Toyota kullanicisi degilim, boyle bir takıntım olmasa toyota alirdim direkt. Çevremde de Toyota kullanicisi dolu, bir tsne sikayet duymadim.

citroen c4 biraz aranırsa o paraya 2015 üzeri ve yeni eat6 şanzımanlı bulunabilir. blue hdi yazanlar bu seridir. az yakar, içi geniştir, sürüşü iyidir. bu araçtaki psa motor ford ve bmw tarafından da kullanılıyor.

emekteki evlere bakabilirsin. çok yeni olmaz ama yürüyerek gidebilirsin işe. 1500e 2+1 eve çıktı arkadaş geçen.

merkezden uzaklaştıkça vereceğin para azalır/ev güzelliği artar.

2- Bu binadaki daire sayısı ile orantılı. Çok daire varsa ve ısınma dahil değilse temizlik ve çöp alımı için max. 100 TL olmalı. Isınma dahilse o zaman değişir ki ben dahil olmamasından yanayım.

3- Balgat

araba yoksa yürüyerek gidebileceğiniz bir yerde ev bakmanızı öneririm. Seçenek olarak Emek ve balgat var. Genelde iki muhitte eski binalardan oluşuyor. Aralarda yeni yapılan binalarda var. Ancak pahalı. Öğrenciler ve yakında bakanlıklarda bulunduğu için çok tercih edilen iki bölge burası. Bahçeli gibi yerlere de yürüyerek gidebilirsiniz. Bir kaç tanede sitede var bu iki muhitte. İsimlerini hatırlamıyorum ama eski siteler. Oralara da bakabilirsiniz.

Güncel fiyatları bilmiyorum ama yeni binalar için 1200 biraz zor bence. eski binalarda 50-100 aidat olup ısıtma kombi ile size ait oluyor genelde. yeni binalar için emin değilim ama 1700-1800 dün en az. 1+1 veya 1+0 larda var yeni binalarda daha uygun olabilir. hırsızlık olayına dikkat edin bu iki muhitte. Hırsızlık ortalamanın biraz üzerinde. En büyük nedeni de Aşti nin yakın ve eski evlerin emniyetsiz olması. Mutlaka bir alarm taktırmanızı öneririm.

Balgat, Emek, Bahçeli falan hiç o kalabalığa girme. Konutkent, çayyolu o taraflarda metroya yakın cillop gibi evler var Oyak sitesi falan. 1200-1300 bandında evler.

Yapracık'a gel, hem daireler 0 hem de kiranın üzerine araba da alırsın öyle gider gelirsin diyeceğim de gönlüm elvermiyor. Yazık sen de bi' ananın oğlusun sonuçta.

Çayyolu taraflaları mantıklı yerler. o fiyatlara yeni daire bulamazsın ama eli yüzü düzgün ev bulunur çayyolunda. ben senin yerinde olsam çayyoluna bakarım. özellikle arka beytepeye yakın taraflarındaki dolmuş hattı üzerine. tek dolmuşla işe gidebilirsin.

Ya da tek başıma çıkayım ankarayı 3-4 ay yaşayayım dersen kirayı biraz arttırıp ''eski çankaya'' bölgelerine bakabilirsin. Ben hep huzurlu bulmuşumdur oraları, huzurlu ama şehirden kopmayan bir yer. Yoksa yapracık da huzurlu mesela ama biz burada market için çok şükür akparti dönemine denk geldik de yüksek hızlı tren kullanıyoruz eskişehir daha yakın.

Çalıştığın yerde 1500'e kalacağın ev eski bir ev olur. Çayyolu/Yaşamkent/Koru falan o civarlardan 1200-1500e daha güzel evler bulursun diye düşünüyorum, muhit olarak da iyidirler. İşe toplu taşımayla gitmen gerekir o ayrı ama metro güzergahına yakın bir yerde eve çıkıp metroda mili kütüphane durağında inersin.

bence yurume mesafesindeki ev cok daha mantikli olur. yol parasina verecegin parayi kiraya ver. yolda gecen zaman daha degerli.

emek mahallesinde 1500 e guzel evler bulabilirsin

iyi oyunculuk değil. Ama ilgi çeken senaryo. Bilindiği gibi baba filminden birçok sahne barındıyor, türkiyede tutan diziler genelde böyle şeyler. çukur da mesela tuttu, o da aynı mantıkla ilerliyor. fikir ''uyarlama'' ile. Burada anahtar nokta birebir uyarlama olmayacak. ülkenin o zamanki ''konjonktür''üne uygun bir senaryoya, y.dışında tutan başarılı sahne ve senaryo fikirlerini harmanlıyorsun ve 'hop' it's magic.

Yani temel bi' izleyiciyseniz ve doğru zamanlamada doğru senaryo alıntılamaları yapabilirseniz oturun birşeyler yazın ama hızlı yazın zamanı kaçmasın türkiye izleyici kitlesi hepsini izler. sanki efsaneymişcesine. çukurun senaryosunu okumuştum da ''evlerden ırak'' demiştim fakat ben haksız çıktım dizi tuttu.ben eskiden iyi senaryo ve güzel efektler izlettirir diyordum ama malesef insan öznesi, daha doğrusu kalabalık insan öznesini hesaba katmayı bilmiyormuşum. Acun mesela benden iyi biliyor.

sadece çukur değil tutmuş çoğu dizi, daha doğrusu benim devrimde tutmuş çoğu dizi bunun örneği.

ezel dahil.

(bkz: kurtlar vadisi/@senaryocu)

şunu okuyun, sorunuzun cevabını uzun uzun yazmış.

küfür şiddetin dışavurumudur bence. yani en şiddetsiz şiddet refleksidir.

o yüzden iyi niyetle bakmalısınız, çünkü daha ağır zarar verme potansiyeli olan birisi. eğer öğretmen değilseniz, çocuk diyip geçmeli ve kendi çocuğunuza kendisini savunmayı hatta böyle bir duruma gelmemenin bile bi' savunma olduğunu anlatmalı/öğretmelisiniz. o küfreden çocuğu da okul idaresine ve bununla ilgilenen kaç tane idari kurum varsa hepsine bildirmelisiniz.

Benim çevremden farkettiğim kadarıylar çocukların küfür alışkanlıkları, birbirlerinden geçiyor. peki ilk küfrü nerede dağarcığına katıyor ? işte o da sosyal çevresinde. Yani ya ailesinde ya da ailesinde küfür edilen bir arkadaşında.

ezhel diye bi' şarkıcı var herkesin bayıldığı; ben onu ilk komşumun oğluna ders anlatırken ''taşaklı soru'' demesiyle farkettim. sonra bunu nereden öğrendiğini v.s konuşurken bana ezhel'i dinletti. ''kafam taşşak gibi''
aynı kelime grubunu başka bir yerde 31 yaşındaki bir kızın ağzından da duydum. fazla alkol almış ve betimlemesi bu. kafam taşşak gibi.

ikisinin de zeka yaşı aynı. sosyal medyanın teşhirci yanı ergenlikte onarılamaz sistem değişikliklerine sebebiyet verdi. zaten facebook daha instagramı satın almamışken bunlar konuşuluyordu. Bunların potansiyeli herkesin malumuydu.

şimdi ya bu akıntı da iyi bir yönlendirici olarak çoluğu çocuğu o akıntının içinde şekillendirireceksiniz, ya da akıntıya karşı durarark olabildiğince bu şekilde bi' teşhirden uzakta. ikisi de mümkün. henüz black mirror'dan çok uzaktayız, hala hiçkimsenin sosyal medya hesabı yok diye eksiklik hissetmeyeceği bir dönemdeyiz. orada sahip olabilecekleri farkındalığı başka şekilde de elde edebileceklerini öğretmek ve göstermek gerekiyor.

her devirde çocuk yetiştirmek zormuş ama bu devirde çocuk yetiştirmek, büyük kumar. Allah yardımcınız olsun.

ana avrat küfrün normalden farkini hic bir zaman anlayamadim. simdi ben gelip televizyona cep telefonusun diye küfretsem. cok sacma degil mi? ana baba, ya da kisiye küfür ayni bence.

küfretmenin diger kisiyi neden sinirlendirdigini zaten kafam almiyor.

biri gelse benim anama, babama sövse ne anam babamda degisiklik, ne ben sinir olurum.

anama gelse küfretse adam en agirindan, annem o adamin dedigi gibi olmuyor yani. "mehhh" der gecerim. annemi biliyorum yani. komik.

iyi niyetle bakmayin ama küfrün gereksiz ve sacmaligini söyleyin. ana ya da baskasinin bence bir farki yok.

suits

Better call Saul

sopranos, sons of anarchy

suits yapı bakımından mad men'e benziyor ama suits'in senaryosu çok kötü. bizim kurtlar vadisi gibi, oradanın da polatı harvey.

Gossip girl'ü beğeniyorum ben hikaye ve kurgu bakımından.

edit: hakkını yemeyelim suits'in replikleri güzel. Repliklerde House m.d tadı var biraz.

Sopranos +1
Six Feet Under

better call saul
sons of anarchy
six feet under
ray donovan

Boardwalk Empire ve house of cards tabi ki

Yanına direk maydonozlu omlet yapın bana kalırsa. Bol bol maydonozlu.

ya bu şekilli yumurtalar var ya, işte onları ben çok beğeniyorum. Yapamam gerçi ama, yapabiliyorsan onu yap. güzel olur.

kekikli domates soslu hellim

Menemen.

www.google.com

Evin değerinin yüzde seksenine kredi çıkar en fazla. Kalan yüzde yirmiyi peşinat olarak sizin vermeniz gerekiyor yani. Yüzde seksenlik kısım ise banka eksperinin eve biçtiği fiyat üzerinden hesaplanıyor. Yani hesap olarak adamın söylediğinde bir hata yok.

sen haklısın.

Şimdi hikaye şöyle gelişiyor. Sen evi almak için bankaya başvuruyorsun, banka o eve ekspertiz gönderiyor(buraya tarcanların reklamını alsaydık keşke, herneyse) sonra ekspertiz(bkz: gayrimenkul değerleme)den bi' çalışan gelip evi inceliyor, fotoğraflarını çekip çevredeki emsal dairelerle karşılaştırıyor ve bankaya raporla birlikte bi' fiyat sunuyor.

hah işte o evin ekspertiz gözüyle edeceği para oluyor. Bankada ev değerini bu fiyattan değerlendiriyor. Ama yine bu fiyatın tamamını kredi olarak vermiyor, belirli bir yüzdesinin satın alacak kişinin karşılamasını istiyor, bu ben gayrimenkul değerlemede çalışırken %30 muydu neydi herhalde, şimdi kaçtır bilmiyorum.

elektrik 60
su 20-30
doğalgaz 5-10 tl

ısınma-sıcak su 100-150 tl (çok açarsak) evde toplam 2 petek var

iki kişiyiz

elektrik; 50-70
su; 20-35
doğalgaz; 20
aidat:290

2019 12 aylık toplam -istanbul

İnternet:1055
Elektrik:1076
Su:470
Doğalgaz:419
xy Cep:472,76
xx Cep:506,65


2018 12 aylık toplam -istanbul

İnternet 752,75
Elektrik 678,3
Su 561
Doğalgaz 280
xx Cep 474
xy Cep 509,5

elektrik 100 civarı geliyor. mesela 98,110 gibi değişebiliyor. Ama ben karanlık sevmem, fazla ışık kullanıyorum ondandır bu büyük ihtimalle(heryer aydınlık)

sıcak su faturası diye birşey var: o maksimum 30 küsür geliyor.
normal su da bu civarda geliyor.
doğalgaz da 20-30 arası değişiyor.
internet normalde ilk 3 ay alamayacağız dediler ama ilk ay 18 diğer aylarda da 50şer lira aldılar anlamadım tam o işi, fakat normali 100 lira olacak.

sayılırmı bilmiyorum ama aidat var 120 lira
arada bilmem ne giderleri diye toplu para toplayabiliyormuş apartman(asansörler bi' garip çalışıyor düzeltemiyorlarmış) onun için de sanırım aylıkta 30 lira ekleyebiliriz.
vee aslan payı ısınma gideri var. Onu henüz bilmiyorum ama en baba o gelecektir diye tahmin ediyorum.

İki kişiyiz

elektrik 65
su 35
internet 90
aidat 130
ısınma 205

Benim kullandığım ''banka'' sisteminin tek olayı zaten paramın güvenliğini sağlaması. Yoksa alır eve koyardım.

Bu işi türkiyede pegasus başlattı :) kızamıyorum da, ama bankanın sadece kendi sisteminde kullanılabilen ve kendi verdiği kartların ekstra güvenliğinden ücret talep etmesi ''köyle kurnazlığı'' gibi geliyor bana.

Gerçi az önce yerli ve milli araba hakkında varankın paylaştığı fotoğrafa baktım da, en soldaki, orada uzun boylu ve sağlarda bulunan şapkalı abilerimiz dışında duranlar da bana bi' değişik gelmişti.

Sanırım değişik olan benim.

Bence mantıklı değil, o paraya asla değmez. bankanın ''görevi'' bu bence, ondaki mevduatıma sahip çıkmak. Zaten kredi verme işini kendi istediği kişiye yapıyor. Hem onda mevduat tutacağım ve o bu mevduatı işleyecek hem de benden aidat alacak.

p.n. kredi kartı kullanmıyorum.

ben kullanıyorum. yıllar önce yabancı bir ülkeye giderken yaptırmıştım, kartın kopyalanması falan gibi bir şey olursa kafam rahat olsun diye. kart ekletmek diye bir şey yok, bankası fark etmeksizin adınıza olan tüm kartlarınızı kapsıyor diye biliyorum.

teklif fikirse hayır, işletmenin türkiyedeki diğer şubeleri için bütün giderlerse evet.

nusret - şahenk tarzı bir birleşmeyse ve biz nusretsek kabul etmeliyiz diyorum

tabii ki mümkün. Tam bir amerikan sistemi bu. yapılacak ortaklık sözleşmesine bütün detaylar yazılmalı. y kişisi dediklerini belirli bir sürede yapamaz ise ortaklıktan çıkacağı hatta şu kadar da tazminat maddesi eklenmeli.

Kurup 3 yılda İzmir'de yaygın hale getirebildiği şirketi, zaman içerisinde Türkiye çapında da yayabilir.

Ben O'nda o potansiyeli görüyorum.

Kabul etmesin.

Y bu yayilma icin ne sunuyor? yani "abi gel bu isi ulke geneline yayalim, sende %60'i bana ver" mi diyor? Eger oyleyse s.ktirsin gitsin. ortaya orjinal bir fikir falan koymamis. daha cok para, daha cok sube demek icin sirketin %60'i alinmaz. yayilmak icin gerekli olan, maliyetleri Y karsiliyorsa mantikli. mantikli olan X'in izmir'deki tum hisselerini korumasi. X ve Y ortak baska bir sirket kurup, X'in tek basina sahip oldugu orjinal sirketten franchising alip, ortaklasa tr genelinde buyuye bilirler. yani izmir 100% X'in, geri kalan yerlerde yapilan sermaye katkisina bagli olarak 50-50 yada 40-60 ortaklik mantikli.

hicbir sart altinda Y'nin izmir'deki kazanctan bir pay almasini gerektirecek bir sebep yok.

Ebeveyn banyosu.

evin teknolojikliğini bir kenara bırakarak diyorum ki; evden kastımız apartman dairesi ise, bence büyük salon kesin lüks ya. bazı evler var salonuna bizim ev sığar.

jakuzi

(bkz: bide)

bi de (komik oldu) miele marka beyaz eşya olan ev lüks evdir gibi geliyor bana.

banyoda çift lavabo

buzdolabı

(bkz: her eve buzdolabı giriyorsa demek ki refah var)

Yüzme havuzu, helikopter pisti (üzerinde helikopteri de olacak), spor aletlerinin olduğu geniş oda, ünlü ressamların tablolarının asılı olduğu geniş oda ve koridorlar.

apartman dairesi ise tugla degil de 20 cm tas yunu iceren kuru duvar ahsap iskeletli ic duvarlar lukstur. o luksu de yasatir. baska hicbir seyin getirisi bu kadar degil.

açılın meslek erbabı geldi. detay olarak girmeyeceğim, yapımından başlayıp küçük küçük kullanıcı düzenlemelerine doğru en lüksten düşüğe göre sıralayacağım. not alın.


tavan yüksekliği: yeni yapılarda tavan yüksekliği fazlaysa o ev lükstür.

ankastrelerin arasında bulunan şarap dolabı: bunu açıklamaya gerek duymuyorum

cam beton: şatafata gel Allah'ım şatafata. cam betonla imal edilmiş bir duvar varsa, damgalayın geçin. lükstür.

binanın dış cephesine banyo: banyonuz cam'ın veya balkonun önündeyse

kapı - kapı kolları ve tesisat grubu markaları: lan bi' kapı kolu ne kadar pahalı olabilir demeyin.

yüzey işçiliği: alçı- sıva -boyası, seramik, mutfak dolapları - tezgah v.s ; duvar kağıdı ve yağlı boya kullanılmadan pürüzsüz yani elinizin yağ gibi kaydığı bir imalat varsa lükstür, aradaki işçilik fiyatlarının farkları çok fazla çünkü. italyan ya da alman mutfak dolapları varsa lükstür ekipleri bile özel geliyor.

halı: evi gösteren halıdır derdi bizimkiler. halılar pahalıysa o ev lükstür.



şimdi de görece alternatiflere geçiyoruz.

dairelere açılan asansörler ve markaları: ben böyle bir projede hiç çalışmadım, ama teklif ettim asansör firmasıyla oturduk konuştuk kendileri fiyat çıkarttılar ama patron onaylamadı. güvenlik sistemi v.s problem olur dedi(türk tipi patron) bunun dışında asansör markası da önemli, hatta evin içinde kullanılan prizler anahtarlar bunlar da maliyette toplu girdiği için rakamları çok değiştiriyor.

mutfaklarda ada olması: sanırım artık yeni yapılarda y.odası ve giyinme odası yapmayanı dövüyorlar ben 2016dan beri hiç alternatifini görmedim, eskiden salomanje diyorlardı galiba bizim zengin komşular, şimdi onun yerine daha kapalı kış bahçesi tadında manzaraya sahip yemek odası yapılıyor, hah işte bu varsa eğer mutfağın ortasındaki ada lüks oluyor, bu olmadan mutfak adası varsa eğer o zaman görmemiş olunuyor, başa çok bela açar.

şimdi de lüksmüş gibi gösteren yanılgılara geçiyoruz yavaştan. mesela yukarıda mutfak adasından bahsettik hafif girişi yaptık.

alçıpan detaylar: bu da bir diğer yanılgı. Eğer fazlasıyla alçıpan detay özellikle tavan bağlantılı alçıpan imalatı varsa geçmiş olsun. evi satarken biraz hırpalamışlar. hele hele alçıpan görünümlü sertleştirilmiş polistren varsa oooOO, kurnaz mütahite başvermişsiniz demek oluyor. alçı ve buna benzer malzemelerle sertleştirilmiş basit görsel şovlardan uzak duruyoruz. ışık bantları spotlar hepsi dahil bunlara. illallah ettirir. lüks görünümlü gundi mekanlarıdır. lüks değildir.

pahalı(!) beyaz eşya: bu da bir başka yanılgı. bir evde kırmızı tek kapılı dolap varsa kaçın. ya öğrenci ya da beyaz yakalı kredi kartı borcunu ödemekten yılmış bir evsahibiyle başbaşasınız. tuhaf markalarla donatılmış ankastre varsa kaçın 10 kuruşun hesabını yapan ama gösteriş meraklısı bir cimriyle berabersiniz. o gördüğünüz buz düğmesi hiç kullanılmadı, kullanılmayacak demek oluyor bu, vitrin oğlum o.

ebeveyn banyosunun duş olması: en sevdiğim kısmı bu benim. adam ebeveyn banyosu yapmış ama pek bi' gönülsüz yapmış. kız alıp vermeyin.

bitti.

evde kullanilan malzemelerdir. mesela akrilik tezgah.

doğramalar rehaus marka ise, balkona açılan pvc kapı volkswagen dediğimiz kapılardan ise, yatak odasında ebeveyn banyo + giyinme odası varsa;

mutfak tezgahları akrilik + ankastre tüm mutfak franke olmalı. artı olarak ada mutfak da varsa daha iyi olur.

armatürler tuvalet banyo lavabolar, eviyeler, duş bataryaları; mutfak bataryaları vs a'dan z'ye hans grohe olmalı.

falan filan. kullanılan malzemeler, işçilik + mimari açıdan düşünülmüş tüm detaylar ve manzara.

benim lüx algım böyle.

mutfakta corian tezgah
miele ya da gaggenau markali beyaz esyalar
10 cm. supurgelikler
schneider elektrik anahtarlari
lamine parke
islak zeminde karo degil mermer

ya çok güzel anlatmışsınız ama kendimi baya bi fakir hissettim bahsettiklerinizi inceleyince :(

Boydan boya cam. Büyük pencereler pahalı olduğu için türkiyede bir çok konut projesinde el kadar pencere kullanıyorlar. Gavurlar boydan boya cam koyuyor bir çok projede. istanbulda bile çok sayılı bu tarz bina.

Şimdi şöyleki annenizin kızlık soyadi tamamen sizin beyaninizla ilgili birsey olduğu için, istediğiniz bankaya istediğiniz şekilde verebiliyorsunuz diye biliyorum. Onu da şuradan çıkartiyorum; bizin şantiyede 2 farkli banka ile maaş anlaşmamiz vardi,bir tane ustabaşı 2 bankaya da farkli anne kizlik soyadi vermişti de konusu olmuştu. Bu olabiliyor. Yani bence bankalarinizi arayip anne kizlik soyadinizi değiştirin. Ve yine bankanizi arayip belki de bir sureligine telefon bankaciligi islemlerini durdurma talebinde bulunabilirsiniz. Bu 2.si oluyor mu bilmem

Garanti bankasinin şöyle bir yöntemi vardı ben atmye gece saatlerinde şifremi yanlış girdiğim gibi besiktastaki genelmerkezden aradılar sabit numaradan bakınız 10 saniye içinde belki 5 saniye ATM'den kartınızla işlem gerçekleştirildi bilginiz dahilinde mi ? dediğinde şok olmuştum.

Finansbank arıyorsa fbicilik oynamaya gerek yok biz aramadikta demesinler Allah bilir onların Ümraniye'de ki merkezinden aradilarda haberi yok mh'nin alisverisinizin hakkında detay veripte bankacılık için bilgilerin teyidide ilginç olmuş. Ya Hepsiburada bir açık var bir köstebek var hala cozulemedi

başına bir iş gelmez. güvenlik için aramışlar.

Finansbank güvenlik biriminden aramışsın. İşlemden bilgin var mı yok mu diye. Bu kadar basit. Numarayı arayınca fb müşteri hizmetlerine baglamıyorsun zaten.

Bütün bankaların bu şekilde birimleri var. Size ilk defa denk gelmiş.

numara qnb finansbankın numarasıymış. bugün beni aradılar. google'a bu numarayı yazınca qnbfinansbanka yönlendiren hiçbir link göremedim aksine dolandırıcı diye yorumlar yazılmış , ekşideki başlıkta da keza o şekilde. ben bunlardan şüphelendim ister istemez.

qnb finansbankın sitesinde görsem numarayı içim rahatlardı. bunlar çağrı merkezi de değil belli ki.

hepinize tek tek teşekkürler cevaplarınız için.

kedi köpek yaygın ve sokakta bulması daha kolay olduğu için olabilir, benim de inek ve eşşekle selfi çekmişliğim var ama bu lüks herkesde yok :d

çünkü insanların en yaygın evcil hayvanları kedi ve köpek, ne demek niye koyun değil de bunlar, anlamadım neresini anlamadığını.

olayın instagram kızlarıyla ya da güzellikle alakası yok, çirkinlerin de var fotosu. benim de var, erkeklerin de var yani. kedi ve köpek bakması, sevmesi, izlemesi eğlenceli hayvanlar. internetin temel fonksiyonlarından biri kedi-köpek foto ve videosu görmek zaten.

Bu sorunun icerdigi temel konu-bahsini ettiğin ya da edebileceğin hesaplardaki- çok basit: Neden bir cafede fotoğraflari varsa o yüzden. Yani ekonomi ile alakali bir durum, temelleri hep aynı; bu fotoğraflar hatira niteligi taşısin diye değil cazibe merkezi olmalarina katki sağlasin diye varlar. Nasıl ki yolun ortasinda taytla çömelmiş poposunu dışarı cikartmis fotografin "işte bu da benim götüm" temasi taşımadigı gibi.

Bu tür konularda cok konusmaya gerek yok, bunlar ikiyüzlü insanlarin çiğ kaldığı konular ve temelde şu mekanizmayla çalışır; "eden kurtulur diyen kurulamazmış"

Ekmeginizi sessizlii içinde yiyin, ve onları destekleyin.

Gunaydin, herkes bizim kadar fakir degil

genelde firmalar karşılıyor, firmalara karşılatıyorlar. kendi firması da olabilir, çalıştığı firmada olabilir.

gerçi şimdi aklıma geldi, futbolcularda herhalde kiralık evlerde oturuyorlardı, klup ödüyordu.

Şöyle düşün: 25 bin kirasi olan ev en aşağı 8-10 milyon liradir. İyi ihtimal tabi bu. Adam böyle bir parayı neden taş duvara gömdüm ki daha çok kazanabiliyorsa? Misal siz 10 milyon lira ile aylık 50bin lira kazanç elde edebiliyorsunuz. O 10 milyonu 4 duvara mi yatirirsiniz yoksa kirada oturmaya devam mı edersiniz? Daha ucuz yerde oturamaz mi? Hayır oturamaz. Prestij meselesi. Fiat ile Mercedes ikisi de aynı amaca hizmet ediyor. Ama herkes Fiat kullanmıyor.

ayb +1
para kazanmayı bilen adam parayı betona gömeceğine daha çok gelir getirecek kanala aktarır. bizim çapımızdaki evler için bile geçerli bu ama bizde o parayı çevirebilecek vizyon, tecrübe vs. yok.

adwokat, balpolen, mete kudur,allah yazdıysa bozsun ve tsubasa dışındaki herhangi biri olabilir.

Ev kiralamak ev almaktan daha karlı olabiliyor çoğu zaman. Bir de haiz kelimesi i haliyle kullanılır. E haliyle değil.

Buraları hayata ev almak amacıyla çıkılmış bir serüven gözüyle bakmayan insanlar kiralıyor.

Ayda 25bin lira kirası olan bir yerin normal şartlarda piyasadaki satış fiyatı 6 milyon liradır. Alım gücü sonsuz olmayan, parasını döndürme/değerlendirme kaygısı olan hiçbir kimse de 6 milyon tlyi verip bir ev almayacaktır. Çünkü bizim milletimizdeki genel düşüncenin aksine ev almak, elle tutulur bir yatırım değil. Ev alıp oturmak hiç değil. Ev almanın yatırım kabul edilebileceği tek senaryo bir evin, bir sebepten ötürü normal değerinin altına bir fiyattan satılıyor olması olabilir.

Şöyle düşünelim
6 milyon tl paranız var. Bu evi alıp içine oturabilirsiniz, kiralayıp ayda 25 bin lira verebilirsiniz.
Aldığınız senaryoda 6 milyon tlniz kayboldu ve likit olmayan, gayrimenkul piyasasının gelecekte yapacağı hareketlere göre uzun vadede para kazandıracak bir yatırımınız oldu.
Kiraladığınız senaryoda 6 milyon tlniz hesabınızda duruyor. Aylık kira bedeliniz 25bin tl de, bu paranın %0,4'ü. 6 milyon tl'yi ayda sadece %1 kazandırabilecek bir şekilde değerlendirirseniz, getireceği para 60bin tl. İki buçuk aylık kiranız yani.

Şimdi bu durumda almak mı mantıklı, kiralamak mı?

Aylık 5bin dolar bile etmiyor. Biz fakiriz diye fazla geliyor da bu paraya new york'ta, londra'da stüdyo daire bile tutamazsın. Senin dediğin muhtemelen çok güzel bir evdir. Oyna devam.

25 binlik olmasa da yakın bir meblağa kiraladığım bir ev var benim de. garsoniyer amaçlı kullanıyorum genelde, bazen de kaçıp kafa dinliyorum.

araplar.

ben bu işlerden anlamam ama, belki birisinin yazması iyi gelir diye yazacağım (ben yalnızlığı sevmem ben yazsam iyi gelirdi)

ben de eskiden tuhaf bir rüya dizisi görürdüm, yani mesela bugün gördüğüm rüyanın, 3 ay sonra devamını görürdüm ve birkaç gün etkisinden çıkamazdım. korkardım.

beyin tuhaf bir organ. benimkisi tanrı ile ilgiliydi ama uyandığımda acayip ayrıntılı hatırlardım, normalde hiç hatırlamam. Yani üzerine düşünmemek lazım bence bu tür şeylerin. çünkü çıkışı yok diye düşünüyorum.

çevirmek zor geldi şu an ama ingilizce biliyorsan şu yorum işini görebilir:

"To dream that you kill someone indicates that you are on the verge of losing your temper and self-control. Consider the person you have killed and ask yourself if you feel any rage towards her or him in your waking life. Your dream may be expressing some hidden anger. Alternatively, you may be trying to kill an aspect of yourself that is represented by the person killed. Identify the characteristics of this person and ask yourself which of these qualities you are trying to put an end to.

To dream that you have been killed suggests that your actions are disconnected from your emotions and conscience. The dream refers to drastic changes that you are trying to make. There is a characteristic that you want to get rid of or a habit that you want to end within yourself. Killing represents the killing off of the old parts and old habits. Alternatively, the dream represents feelings of being let down or betrayed by someone in your waking life. You are feeling overwhelmed, shocked and disappointed."

birini fiziksel olarak degil ama bir baska acidan oldurmus veya cok kotu yaralamis olabilir misin ustad? belki de bunun vicdan azabidir.

Çatı cafe

@nax üniversite içinde olan bir yeri önermek saçma bence :D

takipteyim. ucuza düzgün tencere yemeği arıyorum ben de.

çatının üniversite içinde olmayanı da var, çayyolunda.

dışarıda yemek yemek çok pahalı, öğrenci arkadaşlarımıza tavsiyem bi' bulaşık makinesi, 1 mikrodalga fırın, 1 tane de güzel tava alıp evlerinde pişirsinler.

bunun dışında, gözde piknik var kızılayda. f/p olarak 7-8 liraya tavuk döner veriyorlar.
bahçelievlerde bigos var ama burada 18-25 lirayı gözden çıkartmak gerekiyor fakat safi öğrenci mekanı. okul kantini gibi, kızartma kokuyor heryer
bahçelievlerde coşkun bilmemne döner var, ama ben sevmiyorum. 8 tl ye 100 gr döner veriyorlar(gerçi bu artık heryerde var)

benden ucuz yemeklik bilgisi bu kadar. evde pişirsinler çoook daha uyguna çok daha doyurucu yemekler yiyecekler.

bence ucuz ve kalitesiz yemek yemek besin zehirlenmesi mide bozmakla falan sonuclanma ihtimali yuksek bir sey ozellikle turkiye sartlarinda. bizim genclik bir f/p tutturmus gidiyor ama cogunlukla tutmaz o hesap.

evde yemek +1.

cati da ucuz falan degil zaten.

Kırık oklava. Kurtulus ve dikimevi arasında.

Arkabahce yemek atölyesi. Kilo ile yemek muhabbeti var burada.

Bizim köfte cebeci. Net fiyat hatırlamıyorum ama ucuzdu diye kalmış aklımda.

Sakarya caddesindeki adana dürümcü. Herkes ucuzluğundan şüphe eder ama yemeye devam eder.

Bahcelievler sevgi sofrası. Ev yemekleri yapan bir yer.

Ankara üniversitesi cebeci kampüsünün yanından girince arada bir tost/sandviç yapan yer var. Kampüsü karşına al soldaki ilk sokakta.

Hamamonunde oktay lokantası. Ankaranın en eskilerindendir. Özellikle Hacettepeliler cok tercih ederdi eskiden. Kuru fasulyesi efsanedir.

bizim eski ev öyleydi, sonra bi 5.9luk deprem oldu ama bana mısın demedi. baya da artcisi falan oldu hatta 4 kusur.

ben bu işin okulunu okudum ama çok da bilmiyorum.

Hatırladığım kadarıyla depremin sallantıyla değil ivme çakışmasıyla alakası vardı. (yanlış olma ihtimali çok yüksek, en son bana şantiyede bu kolonu kaydıralım mı diye sordular kaydırın abi ondan problem olmaz dedim üstündeki toprak çöktü.)


benim oyum: Yıkılmazdan yana.

Bizim alt dairedeki velet kosunca bile ev sallaniyor ameke.

16 tane beyaz tişört(atlet) aldım 1 tane de desenli tişört aldım sadece ama ben yaz kış beyaz tişört giyiyorum.

atletleri mudo'da buldukça mudo'dan alıyorum tanesi 20 lira civarına geliyordu herhalde(indirim v.s oluyor sürekli), eğer bulamazsam da erdem marka alıyorum bu mudodan biraz daha pahalı ama erdem'in yeri daha iyi geliyor erken sünmüyor v.s

tişörte de 120 lira verdim.

30 kagat 2 tişört basic siyah
1 şort 67 kagat

2 şort (maviden)
1 gömlek (Altınyıldızdan)
1 şort mayo ( boynerden)
1 tişört (mudo)
1 terlik (metrodan)
Topluyoruz 6 parça etti.

1 bikini takımı
1 plaj terliği
1 pareo

Geçen yaz 42 bedendim bu yaz 34, o yüzden her şeyden beşer onar aldım. Yazmaya ömrüm yetmez, ama 100 parça kıyafet almışımdır.

0. yazıyla "sıfır".

benden de sıfır.

15 civarı tişört. 1 kot.

Gecen bayram 1 çift plaj terliği,
2 hafta önce 1 koşu ayakkabısı ve yine koşu için bir adet tişört.

(bkz: vitamin değil şifa niyetine)
(bkz: bilo klasikleri)

mfö - ali desidero şarkısını ben hep grup vitamin tarzına benzetirim :)

onun dışında tenacious d aklıma geldi.

murat akay - kedimi çaldılar

malatyalıların ortak özelliği hepsinin malatyalı olmasıdır

Mansur ark - maalesef
Rüya ersavcı - istemiyorum baba (güzelden çok utanç verici)

(bkz: nanowar of steel)

murat akay - kelim ben
murat akay - hesabi bana kitledin
feyyaz yigit - samsunlu degilim

eskilerden mahmut abi

www.youtube.com

Murat Akay - 1 yakışıklıyım 2 değilim

v1 www.youtube.com
v2 www.youtube.com

bunlar dışında çok eskilerden gel beri yar gel beri berberi var ama o nsfw.. :)

Weird Al Yankovic, bu parodi işlerinin ustalarındandır. birçok ünlü şarkının komik parodilerini yapar 1980'lerden beri.

Kişisel favorilerim:
Another One Rides The Bus (Queen-Another One Bites The Dust) *bu biraz demo gibi
Eat It (Michael Jackson-Eat It)
Yoda (The Kinks-Lola)
Livin With A Hernia (James Brown-Livin In America)
Like A Surgeon (Madonna-Like A Virgin)
Amish Paradise (Coolio-Gangsta's Paradise)
The Saga Begins (Don McLean-American Pie)
Bedrock Anthem (Red Hot Chilli Peppers, şarkının ilk kısmı Under The Bridge, gerisi Give It Away)

Başkasının parodisi olmayan orijinalleri
You Don't Love Me Anymore (orijinal parça, klip Extreme-More Than Words esinli)
One More Minute
When I Was Your Age

istediğin tarzda mı tam olarak bilmiyorum ama hello malatya'yı çok severim. TİKİŞTE NAKIŞTA HIZLIYDIM: www.youtube.com

m.youtube.com

(bkz: bizim murat)

(bkz: refika)

(bkz: Popon hep pipimde dursun)

Flört'ün rasta babaları bu kategoriye girer mı acaba?

turkce

(bkz: murat akay)
(bkz: prenslerin ocu)

eskilerden

(bkz: bizim murat)
(bkz: bilo)
(bkz: komedi dans uclusu)

ingilizce

(bkz: weird al yankovic)
(bkz: the lonely island)
(bkz: flight of the conchords)
(bkz: ylvis)

Murat akay - sana küllük bıraktım

MFÖ - Anında Görüntü

Bir de önerebileceğim Kanadalı "Arrogant Worms" grubu var. Mizahları biraz Kanada özeline yönelik olduğu için bizim ilgimizi pek çekmeyebilir ama iki şarkısı vardır sevdiğim:

-Last Saskatchewan Pirate
-History Was Made By Stupid People

der meister'in dediği Grup Raptiye olabilir, zaten Vitamin'in başarısından sonra türemişlerdi. Tarzları epey benzer.

Ayrıca, tüm şarkıları olmasa da Ufuk Yıldırım da bu listede olabilir; eski Vitamin üyelerinden zaten.

Peynir kemiriyorum.

peynir +1

bu saatte olabildiğince yememeye çalışıyorum(aslında kilolu da değilim neden yemiyorsam herneyse)

ama baya bi' acıktıysam ve uyuyacaksam bir süre sonra, su içip uyumayı denerim. olmazsa salatalık, domates gibi şeyler yerim. sanırım onlarda az kalori olduğuna inanıyorum, oysa bilgim de yok ama neden öyle inanıyorsam.

baktım hiç olmuyor dayanamıyorum, biraz çikolata yiyorum. nestle bitter iç jelatini kırmızı olandan.

cig sebze meyve atiyorum bu saatlerde..

Hiçbir şey. Şu saatte su bile içmem.

Hiçbir şey

Az acıkırsam yoğurt çok acıkırsam hangi restoran açıksa ona göre pizza, pide, hamburger veya kebap :D

Meyve ya da bir dilim ekmeğin üstüne fıstık ezmesi sürüp yiyiyorum.

Küçük bi ekmek arası bi şey yerim peynir falan, ya da tost yaparım. Çok açsam dominos fırında sandviçlerden söylerim.

Yakında çok güzel kokoreççi var çıkmaya üşenmezsem bir tabak yiyorum

tam şu anda yeşil erik yiyorum

A101 de kavurga mısır oluyor. Ya da kornişon turşu.

FatSecret'e bakıp, ne eksik kalmışsa onu.

2 uzun sayılabilecek(3 ay, 8 ay) iliskim bitti ancak sebebi güvensizlik değildi, sanırım önceden tanışıklık olmadan böyle tepeden inme sevgililik yüzünden taraflar birbirlerini iyi tanıyamıyor. sevgili olacak kişiler öncesinde bir arkadaşlık süreci geçirmeli diye düşünüyorum. sağlıklılık puanım 4/10.

Gayet sağlıklı.

Yolda görüp tanışmak, arkadaş ortamında tanışmak gibi birşey. Çünkü tinder türkiyede genelde ''amacına uygun kullanmıyorum''cuların varolduğu bir platform. ayrıca amacına uygun kullansa da pek birşey farketmez.

Biz insanlarla(yani normal/reel hayatımızda da) sebebinin büyük bir bölümü bize bağlı olmayan/rastlantısal olarak tanışırız. Ve gerçekten tanıma, süreç ve paylaşımla yaşanır. Keza insanları çok da tanımaya gerek olmadığını düşünüyorum çünkü insan özü itibariyle çözülmüş bi' varlıktır. herneyse bu son söylediğim benim kendi fikrim konuyla doğrudan bir ilişkisi yok.

Tinder'dan ya da instagram(bu daha beterdir) tanışmanın normal tanışmaktan bi' farkı yok. Acı ama gerçek olan şey şu; her nerede olursan ol, sohbet edeceğin kişiler önyargılarını senin dışarı vurabildiklerinden edinirler ve sana nasıl davranacakları yine bu şekilde belirginleşir. konunun bu kısmı çok uzun, o yüzden gidesim yok. Ama tinder'dan tanışılan ilişkilerin evlilikle de sonlanmasında(ben şahidim) herhangi bir problem yok. gayet sağlıklı.

2 sene önce tinderda tanıştığı kişiyle bu ay nişanlanıp sonbaharda evlenecek bir arkadaşım var. Optimum iletişim süresi sağlanabiliyorsa neden sağlıklı olmasın?

Iliskinin sagligi ile tanisilan ortamin pek alakasi olmuyor gozlemledigim kadariyla. Iliskinin sagligi iliskiye baslayan insanlara bagli.

Gayet sağlıklı bi ilişkim var ama bizim ilişki takılıyoz biz yaa'dab kendiliğinden ilişkiye evrildi, dolayısı ile birbirimizi tanıma vakit geçirme sürecimiz oldu. 3 ay falan bi isim koymadık, sadece birbirimize vakit geçirmenin keyifli olduğunu gördükçe daha çok vakit geçirmeye dışarıda buluşup bi şeyler yapmaya başladık derken bi baktık sevgiliyiz. Öyle tanıştık aşkım şimdi biz neyiz olmadı yani.

ya arkadaş sevgili dediğin nedir ? elinin kiri hesabı. takıl,güzel vakit geçir, yapabiliyorsan sikiş, tamamdır.sonra sıradaki. abartmayın böyle şeyleri.

Olabilir ya hatun güzelse. Ciddiye binmeden. Herkes farklı amaçla kullanıyo

Ciddi iliski yapmadım tinderdan da olur yani olmaz diye bir sey yok bana sorarsan.

Boyle söylemenin sebebi tinder kullanmayan kizlarin tinder kullanlardan daha iyi bir tarafının olmamasi. Tinder'dan, degil de atiyorum is yerinden tanisip sevgili oldugun kizin gecmisini biliyor musun? Sana nasil davraniyorsa onu goruyorsun kizda.

Tinderdan ciddi iliski olayina temnikli yaklasilmasinin ya da, hic yaklasilmamasinin altinda yatan sebep tinderin seks yapacak takilacak birilerini bulma uygulamasi olmqsi.
Kimse kalkip tondor sox portnoro bolmo oygolomoso dogol falan demesin, tinderin olayi bu. Bu uygulamanin cikis noktasi bu. Neyse, tinder tek gecelik iliskiye acik insanların bulusma platformu olduğundan ciddi bir sey beklemez millet ama tinder kullanmayan ve is gezisinde ucakta tanistigin hanim hanimcik cici kizin gangbang duskunu olmadigini nereden biliyorsun?
Bunlar saka degil olan şeyler, kimsenin suratından anlamazsin neyin nesi olduğunu. Hele kadinin hic anlamazsin. Bu gozler neler gordu. Disarida cizdigi profil ile iceride olan arasında ne farklar var.

Dolayisiyla tinder da olsa babannenin tanistirdigi bilmemne hanımın kizi da olsa ne çıkacağı tamamen sans isi. Senden öncesini cok kurcalamaya gerek yok, kurcalasan da ogrenemezsin zaten. Duymak istesidini soyler sana. Kısaca demek istediğim tinder kullanmayan kiz, tinder kullanan kiz kalitesinden daha yuksek degil. Kaliteden kasit her ne olursa olsun bu gecerli.

Ama yine de bir yerde Tinder yargisinin biraz haklilik payi var. 2.el arabada boya takintisi ne kadar elestrilse de piyasa sartlarinda haklilik payi olmasi gibi. Anoloji pek hos olmadi ama neyse.

Bakın bu ve bunun gibi destekleyici ürünler ilgili kas grubunun tembelleşmesinden başka bir şeye yaramaz. Almanız gereken önlem bel, sırt ve karın kaslarınızı güçlendirmek. Siz bu korse ile dik durmaya alışırsanız düzenli kullanım sonrasında kaslarınız şimdikinden de zayıf olacağı için daha çok eğileceksiniz. Kaslarınızın yapması gereken işi harici bir alete yaptırmayın, sonra kaslarınızı geri kazanmak için daha çok acı çekersiniz.

Şuna bir bakın:
www.youtube.com

son çözüm.

ben 4 yıldır dik durmaya çalışıp duramıyorum, bundan önce ortaokulda öğrenim gördüğüm zamanlarda babam ''dik dur'' derdi, çocukluktan sallamazdık.

üniversite yıllarında fotoğraflarda farkettim dik durmadığımı ve bunun problem olduğunu. Ve birçok kez de doktora gittim. her defasında röntgen sırası bekledim sonra gidip doktor sırası bekledim o beni fizik tedaviye yönlendirdi, her seferin. her seferinde fizik tedaviye gittim benim yaşlarımda bir kız elime bi' tane antreman kağıdı tutuşturdu ve geri gönderdi. her seferinde.



desdenova34 bi' nokada haklı, bu korse senin kaslarını zayıflatacak. ben doktora sorduğum zaman da böyle söyledi. senin için gerek yok, postür bozukluğu sende yok denecek kadar az o yüzden antremanla düzelir dedi.

Ama bilmediği şey bende o antremanı yapacak ''göt'' olmadığıydı. eğer sende o antremanı yapacak motivasyon ve disiplin varsa korse saçmalık.

Fakat duruşun bir de kas dışında alışkanlık tarafı da var. işte bu korse ile eğer alışkanlığı yakalayabilirsek- yani korse tak spor yap olayına girebilirsen bence kullanışlı. işe yarama kısmı zaten malum, mekanik birşey bu korse illa işe yarıyor, işe yaramaktan kasıt dik durmaksa. onun aksi yönünde hareket etmeye çalıştığında zaten çelik ipcikler canını acıtıyor.

desdenova34 haklı, sürekliliği problem bir yapı. doktor dahi önermiyor. Ama...


edit: aynabugusu'nun verdiği linkteki video'yu izledim. çok pahalı bence.
bir de zor izledim video'yu adam çok gereksiz ve bilinçli küfrediyor. teknolojiye atarlanan adamı webtekno döneminden izlerdim sonra da timur abilerle kanal işlerine girmişlerdi ama taa kısmında izlemiyordum, iyi ki de izlemiyormuşum.

yeme-içme ve eğlence yıkanma kısmında olmuyor. ara yer vardı biz orada hem hazırlandık hem oynadık hem yeme-içmeyi orada yaptık. ben hijyen takıntılı olduğumdan iç kısma (yıkanma yeri) geçmedim bile. ama geçip yıkananlar olduydu.

şimdi hamam kapatma diye bi' olay vardı. çayyolunda vouge adında restoran spor salonu masaj spa v.s hizmeti olan bi' tesiste küçük de bi' hamamları vardı onu kapatabiliyorduk 2016 yılında. içerisi tamamen size ait, dilediğimiz gibi kullanıyorduk.

bu başka yerlerde de vardır illa. yemek konusu bi' tek benim de aklımı kurcaladı ama yani kapattırıldığı için içeride zaten mümkündür diye tahmin ediyorum. en kötü vouge'a bakın hala açıklarsa oraya sorabilirsiniz.

Santis spa center ankara

Hamam kapatılıyor. Otellerin yanda spor merkezlerinin hamamlarıyla görüşebilirsiniz. Ben bursada yaşadığımdan her yer hamam :) biz kervansarayın aile hamamını tutmuştuk mesela. Hamamların hemen hepsinde kuru alan var. Yapılan anlaşmaya göre ya siz yiyecekler hazırlıyorsunuz ya da onlar paket satıyor. Müzik için laptop vs veriyorlar, o kuru alanda yenilip içilip oynanıyor. Ben gelin olarak millete krem hediye etmiştim hamamdan sonra sürsünler diye hoşuna gitmişti milletin. Oys canım hamam çekti .)
Bazı hamamlar havlu, şampuan, terlik, peştemal de veriyor onu da sorun görüştüğünüz yere.

Huyumdur sorduğum soruya önce ben cevap
yazarım elhamdülillah ateist olduğumdan
kimsenin bayramını büyük bir zevkle
kutlamıyorum ama yinede siyaseten de
bir dönem polemik olduğundan kim ramazan
kim şeker diye kutluyor merak etmedim
değil.

sadece bayram diyorum.

iyi bayramlar diyorum.

sonuna da şeker emojisi koyuyorum. 0 risk.

ben de mete kudur gibi yapıyorum. kurban bayramında da koyun emojisi koyuyorum. zaten bayramını kutladığım fazla kimse yok.

whatsapptan bu resmi atıyorum

i.hizliresim.com

asla yazarak bayram ya da ozel gun kutlamam

direkt ararim, bana gelen whatsapp ve sms kutlamalarini da okumadan siliyorum hic samimi gelmiyor, sana da tavsiyem sadece ara, yazarak kutlamak hic samimi degil,

cevaba gelince ramazan ya da seker kelimelerimi kullanmiyorum

alo iyi bayramlar, hayirli bayramlar, biraz dindar bir tanidiksa bayraminiz mubarek olsun diye giriyorum,

Kutlamıyorum.

Dudaklarina yapisiyorum ama mesaj atiyosam da patlican emojisi atiyorum

Tabiki hayir

böyle kadınlar seninle evlenir mi ?

hayır

@vladimir +1 hahahha

@vladimir +1

bu kadinin isi zaten boyle fotolar paylasmak, takipci sayisina baksana..

sevgili bile olunmaz, ama iste kimisi genistir sikinti olmaz..

duruşu çok çirkin. o nasıl bacak açmak yahu?

bu tipler aldatmaz ama ilginç bir şekilde daha dürüst oluyorlar

Evlenmem.

Bu kadar çıplaklık yeter, sadece göbeğini açsın diyerekten bununla evlenirim:

www.instagram.com

Andjjak bu tür duyuruları açanlar en kadın açı tipler olur. Bikini olm bu, tanımıyorsan haberin olsun :)

Once bi bekaretini kaybet sonra dusunursun evliligi

Hayır.

Genel olarak evlenmem ama. Böyle fotoğraflar paylaştığı için değil.

Aklıma hiç şüphe düşürmeyecek, dürüst ve içtenlikle seven her kadınla evlenebilirim isterse çıplak model olsun. Çorbaya sinek düşmesin yeter ki.

"Boyle" bir kadinla evlenebilecek cesur erkekler var.
Bu kadin "boyle" bir zihniyeti ne yapsin zaten.

Evlenirdim ama bu kadınla değil. Güzel değil bu. Dikkat çekme meraklısı.

ne var ki fotolarda? cibildak foto gormemissiniz.

o da istiyorsa neden olmasın.

Bikini altının şekli, gözlüğü, panter derisi olayı zaten başlı başına bir facia.
İrrite etti beni.
Evlenmem asla.

Örnek üzerinden yürüdüm farkındaysan :)

Ya da şöyle söyleyeyim.
Geçenlerde bir instegram sayfası gördüm. Karakalem çizimlerini paylaşmış. Muhteşem şeylerdi.
İnsan nesi varsa onu paylaşıyor.
Bu hanım kızımızın çıplaklığı sorun değil de.

Dediğim gibi, elde avuçta ne varsa onu paylaşıyor insan.

İki ortak arkadaşımız var. Ikisi de kadın. Kız güzel ama pek sadık kalabileceğini düşünmüyorum.

ben de nazmila var sanmıştım. Erkek olsam bu kız her yerini kapasa yine evlenmezdim çünkü çok antipatik, itici. Öyle çok cıbıldak fotosu yok bence.

Evlenmezdim. Sorun ciplaklik degil. İnstagram düşkünü kadınla bırak evlenmeyi sevgili olmam.

sık sık paylaşıyorsa evlenmezdim ama zaten oda benle evlenmezdi

Bu kadını sevmiyorum ve erkek olsam ilgilenmezdim kendisiyle ama bunun sebebi kesinlikle paylaştığı fotoğraflar olmazdı. Ayrıca bu mu cıbıldak fotoğraf dediğiniz? Böyle sorular sormak bana çok sığ geliyor, sığdan da önce ayıp. Umarım ''böyle'' kadınlarla evlenmeyecek adamlar gerçek hayatta karşıma çıkar da bir güzel ağızlarına ederim.

instagramı açmadan; bu olayın 2 tarafı var, o da büyük ihtimalle seninle evlenmezdi dedim ama sonra instagramı farkedince işler değişti.

bu instagramdaki kişi eğer geç kalmış olmasaydın seninle evlenebilirdi.


şimdi normal şartlarda; bu tür(duyuru içeriğinde belirttiğin) kadınların alıcısı(bu ağır kaçmış gibi görünmesin, onların talip olduğu ve onlara talip olan diyelim) biraz farklı, bu da herkesin malumu zaten. O yolun sonu da yine çoğumuzun malumu. O yüzden duyurudaki soruya cevabım hayır. Peki avamın sorduğu öyle birisi seninle evlenmek istemiydi sorusu için de ilk koşula bakmamız gerekiyor. Yani evet öyle birisi belki de benimle evlenmeyi çok isteyebilirdi. Burada tamamen ön koşulu sağlayıp sağlayamama yatıyor.

Bunun dışında instagram sahibinin pozisyonu pek öyle değil, o kişi daha çok ''proje'' olarak değerlendiriyor bunları. ha keza arkadaşı da öyle. bunlar bu olaya ciddi olarak kafa yorup bunu ''ilgi bekleme'' olayından çıkartıp artık meslek haline getirenlerden. Bu süreçte de tutan tutmayan birçok' hamleleri de oldu zaten. Aslında bu bahsini ettiğin fotoğraftada pek birşey yok ancak, bu fotoğrafın konuşulması; hah işte o pek bişey.

sözlükte bu durumu değil fakat bu yaklaşımı anlatan bi' entry vardı, biraz abartarak dillendiren. onu da şuraya bırakayım da hem bilgilenir hem de eğleniriz.

eksisozluk.com

O değil de çok çirkin bir poz değil mi ya? Çirkinlik kelimesini 'çıplaklık' anlamında kullanmadım. Ne bileyim poz hiç güzel değil. İtici geldi.

godfather değebilir. özellikle 2. filminde hayata dair şahane refleksler vardı bence.

ama matrix deymiyor. ben bi' denedim de olmadı. tekrara düştü. fakat felsefesi şahane matrix'in.

harry potter'ı sinemada dahi uyuyarak seyretmiştim.

Baba serisi baştan sona şahane.

Godfather serisini tekrar tekrar izlerim. İstisnai bir seri.
Diğerleri ilgi alanına göre değişir. Bu güne kadar hiç izlemediysen ilgini alanın dışında olmaları muhtemel.

matrix ve godfather izlenir. harry potter da fena degil ama kitaplari okuduktan sonra filmler yavan kaliyor. seriye hakim olmak istiyorsan kitaplari oku. kesinlikle filmlerden cok daha iyiler ve filmlerdeki cocuk filmi/kitabi havasi yok. kitaplari okumak istemiyorsan da eglencelik filmler sinematografi acisindan cok ustun bir yapit beklemezsen sikilmadan izlersin.

harry potter dışında izlenir +1

harry potter'ı izlerken uyudum hep.

Sadece çalışırken değil, kendim dahil genel olarak bi yalnız kalma durumu gözlemliyorum bu ara insanlarda.
Aslında bu biraz göreceli bir durum. Kalabalık bir ortamda çalışan kişiler yalnız kalmak için toplantı odalarına çekilir.
Önceleri daha odaklanmış bir şekilde yalnız başıma kendimi geliştirecek motivasyonu bulabiliyordum ancak bu durum son yıllarda değişti ve beni de rahatsız etmeye başladı. Önceleri ne yaptığımı düşünürek o kafa yapısına geri dönmeye çalışıyorum.
Fikir tartışma ihtiyacını çevreni dizayn ederek karşılayabilirsin. Yani çevrendekiler yaptığın işe benzer birşeyler yapmıyorsa bir fikir almak zor olur.
Hızlı bir çözüm istiyorsan burada paylaşarak fikir alabilirsin.

çalışırken arkadan herhangi bir canlı yayın aç ya da sevdiğin bir dizinin eski bölümlerini aç onu dinleyerek işini yap.

bunlar birileriyle yapılacak işler değil. ama şöyle yapabilirsin, alanından insanlarla belli zamanlarda buluşup yaptıkların üzerine konuşabilirsin. bu insanı çok motive ediyor. biz iki arkadaşımla her cuma buluşup tezlerimiz üzerine konuşuyoruz. faydaları saymakla bitmez, hem motive edici hem de o sohbet yapılacak çalışmaya ilham da olabiliyor. bakmadığın bir açı yakalıyorsun, karşındaki bazen bilerek bazen bilmeyerek bir kapı açabiliyor sana. sen de açıyorsun tabi.

o benim genel halim. küçükken annem ekmek almaya yollayacağı zaman kim gitsin kavgası yapardık ablamla, ben birlikte gidelim derdim. öyle bi hal. hala hiçbir şeyi tek başıma yapmaktan hoşlanmıyorum. inadına da etrafında çok az insan olan biri oldum hep :/
seninle aynı durumda olan (yapılacak iş açısından) birini bulup onunla paylaşım halinde olabilirsin. y. lisans tezimi arkadaşımla eve kapanıp yazdık mesela. okul zamanları sınav falan olduğunda da hep arkadaşlarımla buluşur çalışırdım. böyle bi imkanın yoksa da kendini motive edecek şeyler bulmalısın. ne bileyim böyle çayını/kahveni, atıştırmalıklarını hazırlayıp törenle çalışmaya koyulmak gibi. bugün şu kadar iş bitireceğim şeklinde hedef koymak gibi.. artık seni ne motive ediyorsa. evde kapanıp çalışmak yerine bilgisayarını alıp dışarıya da çıkabilirsin, kafe olur kütüphane olur.. velhasıl çözümü sen bulacaksın aslında. kolay gelsin.

oha, benim yıllardır sorduğum soruyu sormuş.

ben bunu çok sordum, herkese. tanıdığım tanımadığım. ''yalnızken herhangi birşey yapamıyorum'' tadında.

sonra sebebini az çok anladım sanırım ama çözümü ''kalkıp hemen yap'' ya da bi manita bul onunla birlikte yap. çünkü ''arkadaşlar'' bazen aslında o kadar da arkadaş olmayabiliyorlar. manita öyle değil, kapıldığı için ahenke sen ne yapsan dünyanın en iyi şeyi o oluyor bir süre. işte o süre de seni götürür. sonrası yenisi.(acı bi' ilaç, farkındayım)


bunun sebebi sosyo-kültürel kazanılmışlık ve genetikle alakalıymış. hani şu enerji diyorlar ya hah işte bu o. 3 farklı tip var. bunların 2 si enerjiyle alakalı: içten yanmalı, dıştan yanmalı gibi düşün.

kimisinin enerjisi kendi içinden geliyor, bulunduğu ortamdan bağımsız. mesela türk olarak seven nişanyan buna örnektir.

diğeri ise enerjisini dışarıdan alıyor, motivasyon kaynağı kendisinden bağımsız. sen bu 2. haldesin, benim gibi.
hikayenin nedenlerinden çok; yani analiz yapmaktan çok hamle yapmak gerektiği için şunları bırakayım bi göz at.


oha, yazarı entrylerini silmiş. (bkz: iwillshowyouwhatitmeans) kullanıcı adına sahip bi' mimar vardı sözlükte. şahane anlatıyordu bu durumları. entry'lerini bulamadım şimdi. ekşişeylerde var diyorlar oradan bakılabilir.

Tonlama sorunu bence. Diksiyon kursuna gitmiştim diksiyon kursunda once harflerin ardinda kelimelerin "doğru" çıkarılmasi ve kelime tercihi uzerine duruluyor. Tonlama ve vurgu üzerine durulmamisti.

Ama bence beyinle alakali, antremanla cozulebilecek kolay birsey gibi gorundu bana

Başka durumlara da bağlı. Künt afekt diye aratın.

Bu km ye benzinli tabiki. Dizel değmez. Egea hb modellerine bakabilirsiniz.

bence: opel astra - renault clio4 bakılabilir bu fiyatlara.

2. ele güvenme olayında şans faktörü var biraz. birazı da ustaya götürüyoruz ya arabayı, bilmem kaç noktadan kontrol edip söylüyorlar. varsa birşey orada çıkar deniliyor fakat ben çok güvenemiyorum senin gibi.

Ama ben de bakarken öyle bakıyordum, yaşı biraz az olursa alınır herhalde ya.

haftada 200 250 km yapacaksanız manuel dizel öneririm. ancak asıl önerim benzin otomatik yada lpg otomatik. dizeller ortalama 80binden sonra sıkıntı yaratmaya başlayabilir. 2. elde güveni sağlamak için aracın piyasasının 10 15 bin üstüne bakıp karar vermeniz lazım. temiz araçlar piyasasının biraz üstü fiyatta oluyor.

fiyat aralığını kasa tercihini belirtirsen daha rahat öneri alırsın.

Dizel almayin. Egea da onermem.

Renault grubuna bakabilirsiniz. 2.el de asla cok guvenemezsiniz. Kocaelinde Tarcanlara goturun mutlaka.

bir ekleme : manuel aracım var şu an, ama otomatiğe geçmem lazım. hatchback istiyorum.

Bak sen gel beni dinle pişman olmazsın.
Al bi 2017-2018 Egea 1.6 Etorq
max 20.000 km de
Urban yada lounge al easy alayım deme sakın.
Mis gibi otomatik araba garantili gıcır gıcır

Fabrika cikis lpg'li honda civic. 32 litre lpg ile (110 tl civari) 300 km yol yaparsin.

hiç düşünmeden 1.5 mazda 3 benzinli al geç.
2. ele güvenmeyeceksin elbette.
ama yeri yurdu belli olan birinden ekspertiz sonrası alacaksın.

clio

2.elde alabildiğiniz kadar yeni bir araba almanızı öneririm. O yüzden Egea Hatchback 1.6 benzinli otomatik diyorum ben. Lounge Plus gayet güzel bi donanım.