Harvard Medical School'dan bi tavsiye listesi vardı. Elma, armut gibi meyvelerin kabuğunu soyarak yiyin, deniyodu. Oradan akıl yürüterek, muz ve narenciyenin yıkanmayabileceğini tahmin etmek istiyorum. Ama sadece tahmin tabii. Bu arada, ABD'de elma, armut gibi şeylerin üzerine her ne sürüyolarsa, 1 ay filan çürümeden kalıyo ööle. İkiye kestiğin zaman, artık içinden çürümeye başlamış olduğunu görüyosun. Bi keresinde, elmayı kabuğuyla yemiştim işyerinde. Çünkü özlemiştim öyle elma yemeyi, derhal midem bulandı. Midem çok nadir bulanır.

kesinlikle yıkanmalı, şöyle ki;

bu kabuklu/kabuğu yenmeyen (portakal, muz, mandalin v.s) meyveler bildiğiniz üzre diğerleri gibi ilaçlanmaktadırlar, halden, pazardan, marketten aldığımız bu ürünler onca yol, sevkiyat, transfer ıvır kıvır aşamasında çeşitli ortamlarda bekliyor. bu aşamada kabuklarına temas eden dış mihraklar biz onları yıkamadan yemeye kalkışırsak ellerimize bulaşıyor, soyduğumuz meyve ile de ağzımıza götürüyoruz. o sebepten kabukulu/kabuksuz tüm meyveler yıkanmadan yenmemeli.

Ben genelde hiçbir sebze meyve yıkamıyorum. Şu ana kadar bir şey olmadı. Olmaz da umarım.

ben genelde aldığım zaman yıkarım dolaba koymadan önce. meyveyi de stoklamam, kısa süğre içinde tüketebileceğim kadar alırım.

tuttum senin için YouTube'dan bulup dinledim. Sonra akordeonla çaldım, çaldığımı dinledim. Başka neye benzeyebileceğini tahmin etmek istedim. Kürdilihicazkâr diye sallamak istiyorum, alperz reyiz gelene kadar.

ekleme:

rare, evet hocam, taş gibi bi makamı var o parçanın. ayrıca, batı müzikindeki her tonun, Türk müzikinde bir karşılığı var. Ama TM'deki her makamın, batı müzikinde karşılığı olabilemez.

gis, Ahhhh! eşşek kafam! Kürdi'yi de hissettiydim lan aslında! Neyse, hiç olmazsa yarısını bilmiş gibi olmuş muymuşumuymu? Hı?!?

Batı usulünde bestelenmiş bir şarkı değil mi ki? Makamı da mı oluyor?
Çok mu cahil kaldım?

kürdi dir efendim.notasına bakmak yeterli si küçük mücennep bemol var yalnızca yanılmadıysam kürdi

@rare batı üsülünde bestelenmiş şarkılar da bazı makamlar üzerine oturtulabilir arızalarının benzerliğine göre.
@compadirto kalışlarda la gördüğüğüm için kürdi dedim. rast ta kalsaydı kürdilihicazkar olurdu dediğin gibi. ama karar dügahta sanıyorum.

gis, si'de kalmıyo mu sayın hocam? teğet mi geçmişim yani?!!!!????

ekleme:

gis abi, iddialı diil misin?

alperz reyiz nerdesin? bi racon kessen? hâlâ umudum varmış!

@compadrito girişteki sözsüz kısma baktım valla. tahminim kürdi. iddialı değilim fekat. uzun zaman oldu :)

Bilgilendirme için teşekkür ederim arkadaşlar. Peki bunu besteleyen (Özkan Samioğlu) bunu bilerek yapmış mıdır sizce?

Özkan Samioğlu kim bilmiyom. Müzik, makam bilgisi ne, onu da bilmiyom. Tahminimi söyliyim: Oturup da, Ben şu şiire Kürdi bi beste yapıyim dememiştir. Gitarını eline almış ya da piyanosunun başına oturup, oynaya oynaya bunu bulmuştur. Tamamen sallıyom tabe!

Beyler/bayanlar çok sağolun.

@compardito zahmet verdik, ayrıca teşekkürler :)

alperz reyis de fikir beyan etseymiş, merak ettim.

kürdi hocam. makamları aynıdır, kıraç'ın 'razıysan gel'ini de bir dinle, aynı makamda olduğunu duyabilirsin.

türk popu genelde nihavend, kürdi ve rast üzerine kuruluyor. bu da onlardan biri.

Ey duyuru sahibi @suskun arkadas
dedim kurdi diye ben de. Tik atmaman nedendir oldu mu simdi oldu mu ya :)

@rare ben de senin için üşenmeyip şu sahneyi buldum. bilgi kıymetlidir :)

www.youtube.com

@gis siz kendi aranızda konuştuğunuz için tik atmadım efendim :P

@suskun eyvallah :)
İzlemiştim bir de zamanında, o sahne uçmuş hafızamdan.

@suskun Ehehe ilk yorum içün demistim zaten yalnizca. Ki Atmışın yanlış gördüm heralde. Bilgileri unutmadigimi farketmenin gururu icerisindeyim efenim mazur görünüz. Iyi aksamlar :)

Bilindiği gibi

lakabı nedir?

a.k.a'nın k.a'sı

"olarak bilinir" demek.
sıfatını soruyor olması lazım orada. piyasada ne olarak biliniyorsun.

namıdiğer . . .

Misal, herifin gerçek adı murtishutmayanashkrishna. Sadece adı bu kadar. Bu yüzden etrafındakiler Mike diye çağırıyolar herifi. Diğerine ne kafaları basıyo, ne dilleri dönüyo. He is known as Mike bu durumda.

Sizde öyle bi durum olmadığı için, N/A basıp geçeceksiniz. N/A hayat kurtarıcı bi çözümdür.

kaç yaşındasın? bazı insanların nabzı normalde de hızlı atar. benim de 80-90 civarında dolaşır hep. çok yavaş atması veya çarpıntı halini alması(sürekli nabzını hissetmek gibi) dışında çok da bir sıkıntı olacağını sanmam.

100'ün üzerine çıkmadıkça ciddi bir durum yok.
çay, kahve, sigara, stres gibi etkenler yüzünden farklılık gösterebilir.

edit: hesapladım benimki de 88 çıktı. son bir saat içinde kahve ve sigara içmiştim. 26 erkek.

30 yaşındayım

uzun dönemli hareketsizlik nabzı yükseltir. kanın vücuda dağılmasına kaslar da yardımcı olur çünkü. hareket olmayınca kalp daha fazla çalışır. antrenmansızlığın nabzın yüksek seyretmesinde rolü olabilir. doktor değil sporcuy(d)um.

Dinlenme halindeyken o civarda olması fazla. Sınır 100 fakat bu sınır bile sınırın üstü kabul edilir esasında. 90'ın üstü risk teşkil eder. Amerika'da sınır 70 olarak kabul edilir. Bu nabız aralığı bugünlük böyleyse problem olmaz ama genel seyri bu şekildeyse doktora gitmenizde fayda var.

Kalbin "zayıf" kaldığına işaret ediyor. Spor yapmalısın.

bizim yaşlarımızda 65-70 normal kabul ediliyor diye biliyorum. spor hocası söylemişti.

doktora gidip ekg çektirsen iyi olur bence.

tansiyonun düşük olabilir. anksiyete olabilir. pulmoner bir rahatsızlığın olabilir. kilolu olabilirsin.

tansiyonun, psikolojik durumun normalse, pulmoner bir rahatsızlığın olmadığına eminsen normale çekmek için düzenli spor yapman lazım.

Benim de öyle... Nabzının düşük olmasını istiyorsan sporla düzenleyebilirsin.

Eger bir sikayet yoksa (nefes darligi, carpinti vs), tansiyon da normalse endise edilecek bir durum yok bence. 60-100 arasi normaldir, her sey normalken ust sinira yakinsa arnold'un dedigi gibi sporsuzluktan, kalbin kucuk olmasindan kaynaklaniyor olabilir. Sporsuz kalp bir seferde yeterince kani pompalamakta gucluk cektigi icin sayiyi artirir, profesyonel sporcularin ise siklikla nabzi 60in altindadir.

O yuzden evet spor iyidir.

sex'nnine ve bicibici, niye tiroid demediniz lan?

arnold abi biliyo bu işleri.

angelus,

www.heart.org

Compadrito, hipertiroidi kendisini genelde sadece normal sinirin ustu civari bi nabizla gostermez, baska bulgular da olmali bunu dusunmek icin. Dedigim gibi o durumlar yoksa endiselenecek durum henuz yok, ama ek baska sikayetler varsa bi dahiliyeye gitmek gerekir tabi. (Sicak basmasi, kilo kaybi, ishal, gozlerde dışari siskinlik, carpinti, tansiyon yuksekligi vs vs)

bicibici, hastalık yoktur, hasta vardır. hastalıklar, seni kandırmak için farklı şekillerde gelir karşına.

kendimde herhangi bir rahatsızlık hissetmiyorum. sadece uykuya çok meyilliyim ve sinirli olduğumu hissediyorum. tansiyonum 11'e 7 çıktı az önce. nabzım 84'dü. tansiyonum genelde bu şekilde çıkıyor.

Compadrito, e tabi orasi suphesiz hocam. Ama benim onerim biraz daha bu durumu takip edip (patolojik bir nabiz hizi bile ortada yokken) hizda artma veya duzelmeme durumunda bi kontrole gitmek olurdu yine de.

bi de bu qız abuk sabuk diyetler yapıyo arada bir. qızım yol yürü biraz, abuk sabuk diyetler yapma.

compadrito, haklısın. yapıyorum öyle saçma diyetler :)

enee ben bu bildirimleri atlamışım. @compadrito abi o konuya gelmediğimden bilmiyom :D bu kadarcığıyla artislik yapıyom.

rocknroll uykuya meyilliyim dedin beni can damarımdan vurdun. trigliseridin kaç senin? ldl seviyeni ne zaman ölçtürdün en son?

uykuyu ben genelde kolesterole bağlıyom ondan sordum. diyet neyim yapıyosan da kahvaltıda doğal zetin yağına baharat neyim koy azcık ekmek ban. ekmek yemem diyosan salataya koy. zeytinyağı çok faydalı bak.

kimse yazmamış ben bi daha yazayım bari; spor yap :D hareket edebileceğin her şey için hareket et.

seksen9, uzun zamandır test yaptırmadım.

yaptırmadım diyor ya :D kızım cevap yazana kadar randevu alsana bi dahiliyeden. baksınlar her şeye. belki diyet yaparken mineral-vitamin yönünden de eksik kalmış olabilirsin.

kendine iyi bak. kiböpbye. aeo.

seksen9, nabzın yüksek olmasının üşengeçlikle de alakası olabilir mi? :))

olabilir tabi. kasların kan akışına yardımcı olmazsa kalbin napsın? yazık değil mi kalbine? 20 kişilik ailede tek çalışan olur mu? memnun kaygısızlığı bırak da yardımcı ol kalbine.

hem hareketsizlikle hdl'n düşer ldl'n yükselir. kolesterol birikti mi de halsizlik, uykusuzluk yapar.

nerde hareket orda bereket. hadi azcık egzersiz neyim yap. hava kötü değilse bi 20 dakka yürü.

doğru düşünüyosun. 'Şirketle gizlilik sözleşmem var. Maaşı bi tek onlar bilmek istiyorlar. Kusura bakma!'

o değil de, ne kadar maaş alıyorsun loveinaflipbookcuum? :P

bu devirde hala maaş soran insanlar var mı yaw? annem bile bana sormaz, merak edilecek bir tek o konu mu kalmış ayrıca?

'o kısım benim özelime girer' diyebilirsin. ya da 'yaw, neyse ne maaşım allasen' diye de geyiğe çevirebilirsin.

Ben de söylemem. "Erkeğin maaşı sorulmaz keh keh" diye işi şakaya vurup konuyu değiştiririm.

Neden? Çünkü o tipler bir yerden sonra senin muhasebeni yapmaya kalkışmaya başlıyor.

-Şuraya gelsene.
-Gelemem
-Niye?
-Param yok.
-Nasıl yok amınakoyim, x lira maaş alıyorsun!

Hayatta en sevmediğim şeylerden birisi bu ve diyalog buraya kesin gidiyor bu tiplerle. O yüzden söylemiyorum ben kimseye maaşımı da, kaç param olduğunu da. Israrla öğrenmeye çalışanları da son derece itici buluyorum. Ha mesela aynı sektörde iş arıyordur, ondan soruyordur falan, o zaman tamam ama KANKA KAÇ PARA ALIYOSUN YEAA ISLATALIM MAAŞI tavrına çok kılım. Benim aldığım parayı benden çok hesap ediyor bazıları amk.

bence alakası yok. söylemek istemeyen söylemez, ki ben de söylemem herkese sadece güvendiklerime. az paraya çok iş yapmasın kimse. benle benzer işi yapıp benden az para alan insan bi sorgulasın işini gerekiyorsa değiştirsin. benim için de aynı şey geçerli. kimse ne derse desin sonuçta para için çalışıyoruz.

güvenme konusundan kastım şu, "ha washe şu kadar para alıyormuş hesapları buna yıkarız" şeklinde bir düşüncesi olmayacak insanlar. yeri gelir ben öderim sorun değil o da ama boku çıkmasın hiçbir şeyin.

Ne o öyle, Murtaza'nın deli karısı gibi,

Abe maaş kaç?

HAKLISIN! Hayır bi de söylesen ayrı dert, söylemesen ayrı dert. Söylemezsen "pff kesin çok düşük alıyo da utanıyo söylemeye" diyecekler. Söylersen zaten o sorular pek bitmez. "Hmm şimdi siz ne iş yapıyosunuz tam olarak?" :D Kısacası, insanların böyle şeyleri neden merak ettiğini hiçbir zaman anlamadım. Bi de kira soranları anlamıyorum. "Kaça oturuyorsunuz?" Sana ne lan, ev arkadaşım mı olacaksın, devlet istatistik kurumu musun SANA NE :D Tamam sakinim.

Ben bunu pek mahrem gibi görmüyorum, love. Belki de arkadaş çevremde en fazla kazananlardan biri olduğumdan rahatça söyleyebildiğim içindir.

Bir nedeni daha olabilir (normal görmemin) ABD'de iş ilanlarında ilgili pozisyona İK'cılar rahatça maaş yazabiliyorlar ya. Türkiye'de bu uygulama yok ve olmamasının nedeninin aşağıdaki entry'de bahsettiğim şeyler olduğunu düşünüyorum.
(bkz: #44721570)
Dolayısıyla maaşın gizli kalması eğiliminin insanların sömürülmesi için bir başka kanal daha açtığını düşündüğümden bu konuya çok takılınmaması gerektiğini düşünüyorum.

Ama tabi ben çok genel konuştum. Yoksa tanımadığın birinin direkt muhabbetin alakası yokken ne kadar para kazanıyorsun deyip de senin hakkında kafasında bir şeyler yazması rahatsız edici. O konuda haklısın.

kendi sektörümde ortalama bir maaş deyip geçiştirebilirsin.
3700 alıyosundur mesela 3000 küsür diyebilirsin.
özel sektörse @compadrito çok güzel demiş.

tam maaş ben de söylemem. sebebi de aynen arkadaşın da dediği gibi senin muhasebeni tutmaya başlıyorlar.

ha ama senin sektöre yeni giren biridir, art niyeti de yoktur hani sadece ileride kendisinin de ne alacağı konusunda fikir edinmek isteyen biridir e ona da söylenir ortalama bir şeyler. bunun dışındaki tüm vakalar da ben de kızarım.

ben cok takilmiyorum buna. gizli bir is yapmiyorum. maasimdan utanmiyorum. maasimdan nemalanacak ya da maasimla ilgili zevzeklik yapacak arkadasim dedigim insan da yok. arkadasim disindakilere (e:bunlara akraba sifati tasiyan insanlar da dahil) de soylesem ne olur soylemesem ne olur. umurumda olmaz ne gibi bir tavir takinacagi. 10 dk sonra hayatimda olup olmayacagi bana bagli. ama mal varligimin sorulmasi rahatsiz edici geliyor cogunlukla.

+yalniz duyuruda sorulup soylenmesini rahatsiz edici buluyorum.

maaşımı/maaşını bilmeyen insan arkadaşım olamaz, sadece tanıdığım olur. Öte yandan birinci kuşaktan akraba da olsa köylülere söylememek lazım maaşı. öğrendikleri an kendi gelir ve mal varlıklarıyla kıyas yapıp adam yerine koymamaya başlıyorlar genelde. geri kalanları da 2000 tl maaşı köye uyarlayıp sabancı falan zannediyorlar maalesef. oysa burda akbil olmuş 3.25 kimsenin haberi yok.

maaş muhabbetlerinden ben de rahatsız olurum. yanlış düşünmüyorsun. sana ne denmez belki de "niye sordun ki bunu şimdi" gibi orta sert tepkiler verilebilir.

1.ci dereceden yakınlar dışında sorulmasına uyuz olurum. kaçamak yanıtlar veririm. sevmem.

Bir yandan ucundan twelfth'e katılıyorum. Aynı işyerinde aynı işi yapan insanların, eğer aralarında uçurum bir performans farkı yoksa, maaş farkı olmasını veya gizlilik sözleşmelerini adaletsiz buluyorum ve tamamen şirketin kötü niyetine yoruyorum.

Ama buradaki konumuz tam olarak o değil. Burada eş-doş-akraba üçgeninden bahsediyoruz. Benim aklıma ilk gelen, anlatırsın anlatırsın "Şunu yapıyorum, iş ortamım güzel, şöyle kazançlıyım, böyle kendimi gelişiriyorum" diye, bir tane şark kurnazı veya maddiyatçının teki çıkar ve "Sen mayıştan haber ver" der. Alt metnini ise "Maaşın kadar konuş" olarak algılıyorum. Hele bir de bunu duyunca "O kadar okudun, ben senden daha fazla kazanıyorum"cular var ki, düşman başına. Kimseden tebrik veya yergi beklediğim yok ama kıblesi para olan böyle kişilere zerre saygı duymuyorum ve ilişkiyi en azda tutuyorum.

Ama bunlar dışında maaşımı her yerde söylüyorum, çekindiğim bir şey değil. Gerçi kadınım ben ama yaşımı da her yerde söylüyorum zaten.

ben de aynısını düşünüyorum.
Annem bile sormaz bana pek. Kızım sen çalışıyosun sen kazanıyosun falan diye.
Bunun dışında insanlar kendilerini seninle kıyaslamak için de soruyorlar. Asla söylemiyorum. Asla da kimseye sormam. Onlar söylerse ne ala..

ben ayni isyerinde calisan kisilerin maaslarini birbirine söylemesi taraftariyim.
böylece patronun calisanlari sikmesinin önüne gecilir. esit is yapan insanlarin esit maas almasi gerekir.
maas söylenmez kapitalist sömürücü patronlarin bir oyunu, kanmayin.

soracam tabi kızlara kaç numara sütyen taktığınıda soruyorum donunun markasınıda hiç bir şey gizli kalmayacak.

insanları aldıkları maaşa göre değerlendirmem. insanlarla olan etkileşimimde kazandıkları para bir parametre değildir. karşı tarafın da benzer düşünce yapısına sahip olduğunu düşündüğüm an sorarım, sorana da cevap veririm. maaş saklamak neyin kafası ve işverenler dışında kimin işine yarıyor hayatım boyunca anlamakta zorlanacağım.

Ben yeni mezun, bolumden arkadaslarima soruyorum valla. Ama oyle net para ogrenme amaciyla degil. "Dusuk mu baslattilar?" "Maas pololitikalari ney?" "Sigortayi asgariden mi yatiriyor bu cakallar da" minvalinde tamamen piyasadan haberdar olma amacli sorular. Onun disinda kimsenin maasi ilgilendirmez ama zaten biz genciz yuksek alan arkadasim da saskinligindan heyecanindan soyluyor maasini. Skjdjfj Bunun disinda kimseye "sen ne kadar kazaniyorsun" diye sormam. Bana soruyorlar okudugumla alakasiz bi' is yaptigim icin. Soyluyorum ben de yuvarlak bir seyler. Rahatsiz olmuyorum yani. Bilemedim. Karsimdakinin niyetine bagli biraz o anki hissiyatim.

ben daha çalışmaya yeni başladığım için merak ediyorum açıkçası ,insanlar ne kadar meblağlarla bu yaşam standartlarını sağlayabiliyor. etrafımdakilerin yarısı mühendis, ve doktor. kalan yarısı akademisyen. 3 tane filan mimar tanıyorum, o kadar. maaş spektrumu çok geniş malumunuz. çevremde 7k ile başlayan da var, 1200 alan da.
millet çok mu alıyor, niye bende yok diye değil de, akademide mi kalayım piyasada mı çalışayım? kaç tl ve altı beni işverenlerin kazıkladıkları anlamına gelir? bu emek bu paraya değer mi, bunu çıkarmaya çalışıyorum. yoksa mal mıyım paralarını kıskanayım? insanlar niye bu denli tepkili bu işe onu anlamadım..

yalnız aklıma bi anım geldi: köye gittik akrabaların yanına, sordular "shubul abla 10k filan alıyorsundur sen artık, koca bilmemnesin" filan dediler.. ben de o sıra asistanım ağzım kokuyor, maaş bi tek karın doyuruyor, en son 2 ay önce 1 tshirt almışım 20tlye almışım içim gide gide. bu defa da bildiğim küçümsediler itler..

dahasını da söyliyim: benim amirim, kaç para maaş aldığımı bilmiyo! sadece bir 'aralık' tahmini vardır kafasında. çünkü o yoldan o da geçmiş zamanında. ama net rakamı bilmemesi gerekiyo. amirimin bile bilmediği bişeyi, sana niye söyliyim lan dallama?!?

hadi ülke söylemiyim de ayıbolmasın, Asya kıtasından iki ayrı kişi, maaşımı sordu kafadan, yekten böyle! Gaç para alıyon?
Söylemedim. Bu sefer, Şundan az mı? Şundan çok mu? gibi sorular.
Yemekte bi geğirir, iki masa ötedeki adam döner bakar! Yemek mi yiyo, bataklıkta mı yürüyo annamazsın çıkardığı seslerden.

Bilmem annatabiliyo muyum?

gayet normal bir şey maaşı sormak bence. soruş şekli ve zamanı önemli tabi. ben henüz çalışmıyorum ama çalışan arkadaşlara soruyorum maaşlarını bilgi edinmek için.

Ben de nefret ediyorum bundan. Ben bu gune kadar kimseye sormaya cesaret edemedim ne kadar kazandigini, zaten merak da etmedim. Ama bazi insanlar soruyorlar. Soylemesem alinacak, soylemek de hosuma gitmiyor.

Ama soyle bir durum var, kimsenin kazandigin soylemekten/sormaktan cekinmedigi, herkesin herkese ne kadar maas aldigini sorabildigi biryerde yasamaya baslasaydim, ben de hic cekinmeden soylerdim sorana.

amerika'da evsizlik yaygın bir akım ve yaşayış biçimi aşağılama hor görme gibi bir durumda yok onlarda kısaca mantıklı alakalı ve insana bakış açısı

Amerikada işsizlik, vergi borçları, sağlık masrafları falan insaları borç batağına sürüklüyor, evlerini, arabalarını, elde avuçta ne varsa kaybediyorlar. oturup konuşsan çoğu aklı başında insanlar aslında.

valla fransada nantes'ta yaşarken bana da sanki bi tercihmiş gibi görünüyordu. ama paris'te çoluk çocuk cümbür cemaat sokakta yaşayanlar var ve ortadoğu ve daha doğudan gelen tipler genelde. ciddi ciddi yatacak yerleri yok yani. çok fazla var hem de.

evler çok pahalı. düzen kurmaya mecalleri yok. bi de evle bitmiyor ki arkadaş. faturası var eşyası var tadilatı var.

o düzende huzuru bulamamışlardır belki. inzivaya çekilmek gibi.

Amerika'da herşey özel sektörün elinde... Sağlık, eğitim vb her sey. Eh insanlar para yetiremiyorlar ve bu duruma düşüyorlar.

Öyle yaşam tarzına sahip inasnlar İstanbulda da var. İşgal evleri var, oralarda kalan arkadaşlarım var. Para ödemeyen hiçbir şey için.

TYabancılar da geldi, orda kaldılar. Biz de ordaki işgal evlerinde filan kaldık.

ORtak yaşam daha bir çekici geliyor artık insanlara. Uygarlık ve teknoloji artık boğuyor insanları.

Göçmenler değil de genelde o ülkenin kendi insanlarıysa sistemi eleştirmek için yaşam biçimi olarak yapanlar da var

hehe nasıl la ciddi mi sordun bunu şimdi :) burada evler 500bin tl. ayda 20bin tl maaş alsam 2 yılda anca öderim, ki o kadar almıyorum. hehe sanki tercihmiş gibi sormuş yaa :))

şu an bana ev versinler 2 yıl çalışmam içinden de çıkmam

edit: evsiz derken sokaktakileri mi kastettin? o zaman benim cevap bi anlam ifade etmiyor.

Adamın işleri iyi gitmiyor, batıyor, eşi terkediyor, gidecek yeri kalmıyor. Size pek olası gelmiyor ama var böyle hayatlar. İnsanların çok çaresiz oolmasının teknolojiyle alakası yok.

şöyle düşün.

işsiz kaldın

paran bitti

evinden çıktın.

para kazanman lazım

iş görüşmesine gitmen gerek

fakat evin yok paran yok, üstün başın kötü durumda.

iş görüşmesinde abd gibi yerlerde imaj en önemli şeysin

işe alınmadın

daha beter battın

düşük maaşla bir yere girdin

acını unutmak için alkole vurmaya başladın

alkoli arttırdın iş çok yorucu maaş az şartlar berbat

işten atıldın

tek sığınağın alkol, evin yok

evsiz oldun

genel olarak bu şekilde gerçekleşiyor bu olay, kimse gidip ben bir evsiz olayım demiyor

Caresizlikten sokakta olan da var, tercihen sokakta olan da.

ABD'de iki sene ölmeden sokaklarda yaşamayı başarabilirsen, devlet kira yardımı mı ne yapıyomuş. -muş diyorum, çünkü benim bi zamanlar oturduğum apartmanda, suratsız bi herif vardı, meraba dersin, suratına bile bakmaz, öyle biri, bu adam, Vietnam gazisiymiş ve iki senesini doldurmuş sokaklarda. Devlet de ona kira yardımına başlamış. Ama o kira yardımının adamın gazi olmasıyla bir ilgisi var mı, yoksa iki sene sokakta yatma çilesini dolduran herkese bu imkân sağlanıyor mu o kadarını bilmiyorum.

Bad credit diye bişey var. Sanırım Türkiye'de de başlamış. Kredi notu mu deniyor? ABD'de credit score deniyor. Misal işsiz kaldın ve kredi notun da düşük. Çünkü vaktiyle, faturalarını zamanında ödememişin, kredi kartının namusu elden gitmiş, oraya borç takmışın, buraya borç takmışın filan, üstüne bi de işten atılırsan, bi düşük eve geçmek istiyon mesela, ev zaabısı da diyo ki, bana gelirin olduğunu ispat et! Gelir yok! diyon. Bi de kredi skorunu göriyim diyo. O da bombok! Öyleyse sana ev yok! Bu zalim döngüye bi girdin mi, gerisi geliyodur heralde. Satıp savmaya başlıyon açlıktan ölmemek için. Tabii 6 aylık işsizlik sigortasını unuttuk. O bitiyo önce. Sen hâlâ iş bulamamışın. Kira ve faturalar için para bitiyo. Satıp savıyon ilk 2 ay mesela. Elde avuçta satıp savacak bişey kalmamış, işsizlik sigortan kesilmiş, birikmiş paran yok bi köşede, Ağustos böceği gibi vur patlasın çal oynasın yaşamışın zamanında. Kredi notun berbat. Gelir yok. Bir düşük, iki düşük seviyedeki evleri tutma şansın da yok. Naapçan o zaman? Atabildiğin her eşyanı çöpe atacan. Mal varlığın, bir market arabasına sığabilecek hâle gelene kadar küçülecen. Sokakta yatıp kalkmaya başlayacan. Metro varsa, metro istasyonuna girecen yerin altına. Yoksa sokakta donarak ölürsün. Yazın, yassıltılmış ambalaj kartonlarını döşek yapacan, banka manka gibi kallavi kapılı binaların önünde. Hani kanopi altındasındır, kapıya girerken bi oyukluk vardır filan, pek rüzgâr almıyodur. Yaz olmasına rağmen sırtında kalın bi palto olur. Çünkü gece o senin yorganın olacak. Çöpleri karıştırmaya başlarsın. Biraz dizinin dermanı varsa, kola kutusu, su şişesi filan toplamaya başlarsın. tanesi 5 cent olsa ve 100 tane toplasan, bir öğün yemeğin çıkar. Bazen acıyıp para veren çıkabilir. Kapıları açarsın insanlar gelip geçsin diye. Elinde kâğıt bir kola bardağı olur. İçine bikaç cent atan çıkar belki. Gene kartonlara yazılar yazarsın. 'Açım, evsizim, kursağıma lokma girmedi lan!' dersin. Ya da 'Ne yalan söyliyim, bira ve esrar alacam!' dersin. Biraz daha esprikli bi yazı bulursan, belki para kazanma şansın biraz daha artar. Gündüzleri parklar senin tabii. Banklarda uyursun. Bazen ayakkabın yastık olur, bazen palton. Çalmış olduğun market arabasınnan gezersin sokaklarda. Çalamadıysan, gene çek çek pazar arabasına benzer bi araban olur. Bazen acıyanlardan, kâğıt para veren bile çıkabilir. Devletin aşevleri var, sığınma evleri var. Kışın hava belli bi derecenin altına düşünce, bu milleti bi yere topluyolar, çorba filan içiriyolar. Üstüne işemesen bile bi süre sonra üstün çiş kokmaya başlar çünkü yattığın yerlere daha önce birileri işemiştir. Giderek o kokuyu duymaz olursun. Senin geçtiğin yerlerde millet biraz açığından yürür. Tüketebileceğinin çok daha üstünde yiyecek üretttiği için, ülkenin çöplükleri yiyecek doludur. Karnını iyi kötü doyurabilecek bişeyler bulursun. Kirayı nası ödiycem, faturaları nası ödiycem, taksitleri nası ödiycem dertlerin bitmiş, bu gece donmadan yarını görebilecek miyim acaba? derdin başlamıştır. Evsizlerin bazılarının alkolik ya da toksikoman olduğunu 100 metreden anlarsın. Canlı cenaze gibi gezinirler ortada. Bazıları ise çalışamayacak derecede sıyırmış olur ve bağıra bağıra küfreder, bişeyler anlatırlar.
Çok zevkli bi hayat olduğunu sanmıyorum. Çok zor bir hayat olduğunu düşünüyorum. Allah düşmanımın başına bile vermesin. Öte yandan, senede 1 milyon dolar maaş alırken, birden o duruma düşen insanlar olduğunu da duymuştum. Tanıştığım olmadı ama. Zor zenaat!

para hesabını anlayamadıkları için

evet.

bizim kaslar nerde gelişti sanıyon?

Hic sisman asker gordu mu

Cinsiyet değiştirmek şart mı ?

Senin için şart değil bence.

şu aralar iki kol iki bacağı olan herkesi alıyorlar.

esref abim de aynı şeyi mesajla sordu bana şindi. o da endişelenmiş. intaar edecek adam niye 4500 lira biriktirir ki?

@compadrito kefen parasi?

Saka bi yana, umarim iyidir.

Bu duyuruda ve cevaplarda bile çocukla dalga geçiyorsunuz. Biraz incelik lütfen.

Ben compadritoya takildim. Fransizla bi derdim yok

ben o duyuruyu hiç öyle algılamamıştım ya ne safmışım.

adamı görsem tanırım da hiç adını neyimi bilmiyom :/

duyuruyu kendi silmedi mi ki?

ben kendimi iyi ifade edememişim: intaar etmemesini diliyorum, çünkü bir keresinde 4500 lira biriktirmiş olduğunu yazmıştı. bu kadar uzun soluklu ve sabırlı bir işi başaran insan, niye havlu atsın? bu düşünceden hareketle, intaar etmemiş olmasına inanmak istiyorum.

seksen9, adamın hesabı da uçmuş. esref abim dedi bana da.

Dün akşamki duyuruyu görmemiştim, umarım bir şeyi yoktur.

Çok yükleniliyor o adama. Sırf kız bulamıyor diye koca koca insanların bir gence bu kadar düşüncesizce yüklenmesini çok ayıp ve acımasızca buluyorum.

ben dünkü duyuruyu gördüm. adama herkes öl, geber, şunu yap, bunu yap dedi. olm bu adama böyle şakalar yapılmaz. valla ciddiye alır diye geçirdim içimden. intihar çok zor demişti. diğerleri cevap vermiş yoo o kadar zor değil şunu yapıcan bunu yapıcan diye.

secilmis uye

mea maxima, sarı çizgiyi 1 adım geçecen, hadi madi gibi bişey diyodu. o duyuru muydu? ben modlara ispiklediydim o cevabı.

Belki de sanal intihardır. Gerçek hayatta değil de Duyuru'da kendini yok etmek istemiştir.

Yapmayın ya şimdi ben mi suçlu oldum :)

Trollük yapıyordu o

Uçuruldu

adam özel okulda okuyor 4500 tl biriktirmesiyle intahar etmeme bağlantısı anlamadım belki karıya gitmek için biriktirdi diyecem manken falan s.ker o paraya. şaka bir yana ankarada intihar haberlerini takip edin 20-23 yaş erkek.

hiçbir şeyinin olduğunu düşünmüyorum ben. gayet sapasağlamdır.

mea maxima,

şaka yollu da olsa, ööle şeyler yazma lütfen. bu cevapları sadece soruyu soran okumuyo. yetmiş türlü insan var bu cevapları okuyan. şindiye kadar ona benzer şeylerin hepsini ispikledim.

arkadaşlar hazır yeri gelmişken belirteyim. intihara meyli olan (veya olduğunu söyleyen) bir insanı buna teşvik etmenin etik ve ahlaki boyutunu geçiyorum, ama bu teşvik hali basbayağı tck'da düzenlenmiş bir suçtur. siz goygoy yaptığınızı sanarken adamın biri sizi bir şikayet eder c.savcılığına, başınız ağrır. burayı hiç ciddiye almayan olduğu kadar, kendi sosyal çevresinin darlığından burada yazılanları anne-babası söylemiş gibi ciddye alanlar da var. yapmayın öyle şeyler, kimin hangi durumda neler yaşadığını bilmiyoruz, dikkatli olmak lazım.

fransız da umarım iyidir, gittiği yer de sadece duyurudur.

Intihar falan etmemistir bence saglamdir. Anonim bi yer olum burasi emin ol arkadas cevresinde buradaki gibi depresif takilmiyordur.

enee niye uçurdular ki abi ya. bilmiyom bu zamana kadar adama yeter artık diyen olsa da mesajlaşırken falan 'arada aklıma geliyor hep böyle değilim' diyodu. o da biliyordu yani ama olur ya gece gelen yalnızlık hissi. öyledir diyodum hep.

dün uyuyakaldım son cevapları görmedim ama atla da denmez yav adama.

belki duyurudan ayrılıyom demiştir hesabını silmiştir. dikkat çekmek için bile yapmış olabilir. yeterince dön dersek döner belki :)

üzmeyin la fransızı. bi zararı yoktu ki adamın. sosyal olmaya çalışıyodu burda. hem o kadar da tipsiz değil.

bence artık ''hiç sevgilisi olmamış adam'' kimliğinden ve bunun üzerine gelen esprilerden bunaldı, anonim takılıyor.

Mea maxima her duyurunun altindan off hep de kufur etmissiniz cok faydali bir ortam olmus gercekten ya da ayy ne sacma duyuru bu diye cikarken bunda niye ayni duyarliligi gosterememis hayret

ben kendi adıma şunu söyliyim, gerçekten merak ettiğim için açtım duyuruyu. yani benim amacım kesinlikle goygoy yapmak, "ölmemiş mi hala mk xD" demek falan değil.

ikinci olarak, fransız'a KİMSE, HİÇBİR ZAMAN, bakın altını üstünü çizerek bağırarak söylüyorum HİÇ KİMSE HİÇBİR ZAMAN kız bulamadığı için takılmadı. asla. duyuruda ben de dahil bir sürü adam "niye kimse bizi istemiyo sevmiyo" diye sorular sordu, cevaplar yazdı. yine bize de kimse "sizi kim niye istesin gerizekalılar" gibisinden bi şey söylemedi.

fransız kendine yükleniyor. sevgilisi olmadığı için depresyona giren, kendi deyişiyle genetik defekt olduğunu düşünen, sevgilisi olan erkekleri "alfa" zannedip onlar gibi olmak isteyen kendisi. kimse kusura bakmasın ama 22-23 yaşına gelmiş, altında arabası falan olduğu halde böyle şeyler yazan bir insanla dalga geçilir. siz bi şeyi bu kadar insanların gözüne sokarsanız alay konusu olabilirsiniz. bu herkes için geçerli. ben her duyuruya gidip "skim küçük" diye ağlarsam bi noktadan sonra ben de alay konusu edilirim bununla.

yani kimsenin fransız'ı istemediği, hor gördüğü, ondan nefret ettiği yok. adam kendi kendine çalıp oynuyor ve çok dikkat çektiği için bazı kişiler artık alaya alıyor. çünkü ister istemez, onun da dalga geçtiği düşünülüyor.

ancak yine de şu an konu bu değil. ben gerçekten kendine zarar verdi mi diye merak ettiğimden sordum. çünkü troll olduğuna inanmıyorum. o kadar dedik aq psikoloğa git dedik 4500 lira biriktireceğine gitseydin ya bi kere.

fransızkalanadam hesabı bir numaradan ibaretti bence, bunu da ekleyeyim. ilk başlarda az biraz inandırıcılığı olsa da son zamanlarda iyice uzaklaşmıştı inandırıcılıktan. hesabın sahibi de bunu fark etmiş olmalı ki kendine güzel bir son hazırlamış. yine aramızda bir yerdedir, buna eminim :)

Sanmiyorum intihar ettigini. Evet

@mea maxima

Fransızın troll OLMADIĞINA dair en ufak bir şüphe duymuyor musun? Çünkü gerçek birisi olma ihtimali milyonda bir bile olsa yaptığın şey, lafı dolandırmadan söyleyeyim, vicdansızlık.

Milyonda bir bile olsa o klavyenin öteki ucunda yalnızlıktan psikolojisi bozulmuş, intihar etmeyi düşünen bir genç var ve sen ona "atla" diyebiliyorsun. Bu ihtimal bile böyle bir şeyi göze almak için çok yüksek. Burada bir kedi duyurusu olsa vicdan ve duyarlılığınla dağları delersin ama söz konusu gerçekten sorun yaşayan bir insanken bu kadar acımasız olmana söyleyecek söz bulamıyorum ve gerçekten kötü kalpli bir insan olduğunu düşünüyorum.

fransizi tek goren benmiydim :(
gitmemis olsa bari.

Fransız troll mü değil mi ben de bilmiyorum. Sözlüğe ilk üye olduğu zamanlar bu konuyla ilgili bu kadar takıntılı olması bende troll hissi uyandırmıştı. Ama olmaya da bilir. Herkesin sıkıntısı ayrı ayrı. Herkesi kendimiz gibi sanmak başka. İnsanların çeşit çeşit dertleri var ve siiz dalga geçtiğini düşündüğünüz ya da dalga geçtiğiniz bir konuda o kişi çok hassas ve takık olabilir. Söylenenleri ciddiye alabilir ya da psikolojisi olumsuz etkilenebilir. Herkes goygoy yapmak için duyuru açmıyor burda. Gerçekten çevresiyle paylaşamadığı şeyler olabilir ve burdan görüş almak isteyebilir. O yüzden daha duyarlı olalım lütfen. Bu sadece belli insanların değil genel olarak duyurunun sorunu bence.

fakelerimden biriydi rahat olun

bilkentli intihar etti diye arattım. güncel haber yok. yapabileceğimin en iyisi bu.
özel mesajlarda hep o bana mesaj atmış, ben de cevap vermişim. bir daha cevap gelmemiş şimdiye dek. sizde de öyle mi yav? bu adamla özel mesajda sayfalarca konuşanınız var mı?

@ninja bende de öyle genelde çok sohbet sürdüren biri değil. Ben de sohbet etmek istemiştim aslında.

@compadrito Evet oydu :)

abi intihar duyurusunu bilmiyorum.

ama fransız kendisini gereksiz eziyordu. yanlış hatırlamıyorsam konsolos çocuğu gibi birşeydi. cenevrede falan yaşadığından bahsediyordu. 4500 lira birikimi 40 bin liralık aracı olduğunu söylemişti.

şimdi bu veriler ışığında, dwarf da olsan sevgili bulursun. bulamıyorsan da intihar etmezsin yani bugün olmaz yarın olur.

yine de intihar etme olayı ciddiyse umarım bir şey olmamıştır.

Kimsenin aklına da "kız bulmuş olma" ihtimali gelmiyor. Belki de buldu ve bulduğu gibi bıraktı bizi. Hani yazdıkları ciddiyse o adam kızı bulunca interneti bile bırakır :D

Ayrıca troll ya da değil, öyle intiharlı duyurularda dalga geçerek komik olmuyorsunuz gençler. Hatta son derece itici oluyorsunuz, bilin istedim.

bana kenarda 7000 tl param var aşkı satın alabilir miyim gibi bir şey yazmış. epey bi önce. 1,5 ay önce.

oyle kotu de bi tipi yoktu ya mulayimdi.

ya arkadaşlar o duyurudaki cevaplar ne öyle yani tamam komiklik şakalar belki de trolldü vs. ama yani hani bir tarafsız gözle kendinize dışarıdan bakıp okuyun şu verilen cevapları.
hoff üzüldüm içim şişti. bir şey de dememiş çocuk. yapmayın böyle yani, trolldüyse bile bi zararı yoktu kimseye.
neyse ben de aşırı dramatik yaklaştım galiba ama. yapmayın öyle yine de. varsın troll olsun.

intihar ettiyse bu bence buradaki kimsenin suçu değil. kimse de buna sen ne ayaksın sevgilin mi yok hahaha demiş değil. bu arkadaş hiç sebebi yokken devamlı kendini acındıran, her duyurusunda, her cevabında hiç alakasız bir konu da olsa kendi abazanlığından dem vuran bir insandı. bence biraz mazoşistti yani. kendisiyle birkaç kere konuştum, etme dedim, yapma dedim, kafanı rahat tut, ortamını değiştir, değişik aktiviteler edin dedim, eminim 100 kişi daha da demiştir ama adamda hiçbir davranış değişikliği de olmadı. bir yerde troll olduğunu da düşündüm ama kim bu kadar sıkıcı ve kendini tekrarlayan bir troll olmak ister gerçekten bilmiyorum. güldüren bir şey de değil hani. cocodancer, shedracon, mhmt gibi değil. işin garibi ben kendimi çok tuttum bununla dalga geçmemek için. buradaki insanlar da çok sabırlıymış ha. bunun saçma sapan "abi boşver zaten o kız başkasına 100 kere vermiştir yaa. bizim gibiler hep elini sevecek yapacak bi şey yok" türü umutsuz pesimist cevaplarını görüp galeyana gelmediler.

özet: ne ettiyse kendine etti. sanki uzun zamandır süren bir linç vardı da dün gece son noktaya ulaştı izlenimi edinecek okuyanlar ama öyle bir durum yok.

Fransız takıntılı biri. Dünyayı birliktelik- yalnızlık ekseninde okuyor , verdiği cevaplar da hep aynı oluyo o yüzden. Kadın çok erkek az, yalnız olmaktansa ahlaksız ol, sevgilisiz yaşamaktansa ölmek daha iyi vs.
Endişeleri de çok bariz. İki kez bir araya gelince karşılıklı susarsak ne olacak diye duyuru açtı. Bir trolun bunu merak edeceğini hiç sanmıyorum.
Biri elinden tutsa da psikologa goturse keşke.

@ninca hea ben konuşurdum arada. fotoğraflarını filam atmıştı ben de yorum yapmıştım. hatta 9 kişiye attım hepiniz aynı şeyi söylediniz demişti. silmeyeydim mesajları keşke.

la olm kimse adama niye destek olmadınız demiyo ki. verilen her cevabı ciddiye almak saçma zaten de troll demeyin bari adama.

maşallah evde yokuz diye yine ayaküstü suçlu ilan edilmişim.

herkes yapmacık hümanist, sevgi böcüğü olmuş, bir tek ben kötü insanmışım :)

öncelikle önemli bir konuyu açığa çıkartalım. Fransız trolldür demedim. trollük yapıyor dedim.

ikisinin arasında çok fark var.

Fransız gerçek bir kişilik. hayatı, yaşadıkları gerçek. ama bunları abarta abarta yazıyor. kendi hayatının üzerinden "trollük" yapıyordu. bunu bizzat kendisi de söylüyordu.

10 gün önce filan bir duyuru açmıştı. bekar ve yalnız adamın yanına kimse gelmiyor, ama evli adamların etrafı kız dolu. ben de okul bitince evlenicem sonra gecelere akıcam, her gece birisi ile beraber olucam.

bu duyurunun altına bir sürü şey yazılmıştı. söylesin, böylesin, iğrençsin. ben de yahu ne ciddiye alıyorsunuz. trollük yapıyor dedim.

Fransız sabah geldi. onlarca kişiye bir şey demedi ama mmc haklı ben trollük yapıyorum, dün akşam da abartmışım dedi.

o yüzden müsterih olun. intihar filan etmeye niyeti yoktu, intihar etmedi. etmez de.

ancak sanırım böyle ciddi bir konuda aklınca eğlendiği için artık yönetim bu kadar da yeter dedi ve uçurdu.

ya ayrıca amma fakirmişsiniz. 4500 lira biriktirmiş, woooow filan diyorsunuz. 4500 lira ne arkadaşlar pardon? tamam sizler için çok olabilir ama bilkentte filan okuyan, arabası olan adam için ne ki o para? ayrıca her 4500 lirası olan intihardan vaz geçseydi o kadar zengin adam niye intihar etti şimdiye kadar???

feci şekilde önyargılı ve dar vizyonlusunuz. dünyanız da duyurularla sınırlı.

biraz dışarı çıkmakta fayda var.

insan evde oturunca çok takıyor buraları, karamsar oluyor. seçenekleri göremiyor.

biliyorum, neden ben de çok oturuyorum :) ama dışarı çıkıp değişik şeyler yapınca hayat değişiyor.

uçurulmadı beyler ne uçurulması. troll troll diye zırlayıp en büyük trollün kendisinin olduğunun farkında olmayanların lafına ne bakıyorsunuz. o anda uçurulmuş olsa o duyurunun altında yazılan yasadışı suç içeren cevaplar da o anda silinirdi. kendisi kapadı hesabını aldığı insanlık dışı cevaplardan sonra. cevaplar ve duyuru da çok sonra silindi verilen cevaplar yasal açıdan sorun oluşturacağı için. evet birisine intihar ile ilgili tavsiye vermek suçtur öğrenin bunu.

@newbie belki de senin dediğin doğrudur.

ancak çok komiksiniz ya. insanlık dışı cevaplar almış da yıkılmış, hesabını kapatmış filan.

canı sıkılmıştır onun. ilgi çekmeye çalışıyor. duyurusuna cevap verilsin, mesaj atılsın filan.

ilgi çekmeye çalışıyor da olabilir seni niye geriyor ki bu? başkalarına biraz dışarı çıkın falan diyene kadar bi zahmet sen de şu duyurudan kaldır kafanı da bir hava al kendine gel. sabah akşam burada insanlara sataşana kadar.

@mea iyi ki bi dışarı çıktın ha! perşembe gecesi evde oturan insanları ezikliyon.

duyuru çok ciddiye alınacak bir yer değilse neden cevabını yazıp gitmiyosun ki? hadi ben ezik insanım tek derdim duyuru da sen neden sürekli başka ne yazılmış, kim bana ne demiş diye kontrol ediyosun ki?

ayrıca ister sevme, istersen dikkat çekme olarak gör, istersen samimiyetine hiiiç inanma ama burda olaya iyi niyetle yaklaşan insanların düşüncelerini değiştirmeye çalışma bi zahmet. neden kendini yorduğunu anlamıyorum. tamam sen haklısın dememiz mi lazım illa?

bu zamana kadar duyuru altlarında haklı çıkma çabanı hep saçma bulsam da ilk defa cevap veriyorum sana. o da isminin geçmediği, aslında animal'a yazdığım şeyi üzerine alınıp cevap yazdığın için. neyse son olur umarım.

@89

üzüleceksin ama yazdığın cevabı okumadım.

niye kendinizi bu kadar önemli görüyorsunuz anlamıyorum. seni tanımam. yazdıklarını da hatırlamıyorum.

herkesin birbirine terbiye vermeye çalışması da çok komik. bana zamanında annem babam yeterince terbiye verdi ya da veremedi.

bu akşam böyle cevap yazdım çünkü nedense fransıza cevap yazan onlarca insan arasında bir ben kötüymüşüm.

komik olmayın ya. burada çok sayıda insan ümitsizliğini yazdı, intihardan bahsetti. elimizden gelirse bir şeyler söyledik. ben herkese doktora, psikoloğa gitmesini söylerim, doktorunu dinlemesini, ilaçlarını aksatmamasını söylerim.

Fransız bu insanlardan birisi değil. dün akşam da saçmalıyordu. durum bu.

@truman, yok o duyuru değil zaten sonra başka açtı. genetik defektin yok olma zamanı geldi, 23 yıl kutlu olsun tarzı bi şey yazmıştı.

Yok mu Bilkentli kimse, fotosu var, işletme okuyordu galiba. Okulda baksın sağa sola görür illa ki. En azından yaşadığını biliriz

sıkıntı yok
www.milliyet.com.tr

bu arada ne kadar çok şey yazılmış adam buradayken kimse takmıyodu dışlıyodu özledik seni fransız okuyosan benzer bitane nickle üyelik aç bekliyoruz

seçmeli almanca dersi alıyordu. alın çemberi daraltacak bir ipucu da benden.

Resimli ilan bastırıp Ankaranın dört bir yanına asarmışız "fransız geri dön" diye sdassads

arkadaşlar tamam cevablar verildi konu açıklığa kavuşturuldu (gibi) lütfen kavga etmeyelim

inciswf.com

Ben de görmüştüm adamı ve hakkaten pek ezildiğini görmedim burda. Herkes yardımcı olmaya çalışıyordu kendi çapında. 170 boyundayım kısayım diyor. Bu bence psikolojik bir sorun. Çünkü zaten 170 çok kısa bir boy değil. Tipini de gördüm, efendi adam tipi var. Böyle ailenin tıp fakültesinden yeni mezun olmuş çocuğu gibi ya da yeni memur, avukat falan gibi bir tipi var. Tipsiz değil yani. İyi bir eğitimi var ve maddi durumu da yüksek. İntihar edeceğini sanmam. Sadece asosyal olmasını çok kafaya takıyor.

arkadaş hadi biz kötüyüz de burası o kadar sevgi böceği dolu. hiç kimse fransızın telefonunu, facebook'unu almamış mı? Ankara'da yaşayanlar bir kahve içip tanışmamış mı kimse.

bir insanı intihar etmek için teşvik etmenin kontra-argümanı onu yemeğe davet edip, akşam da uyurken sırtını okşamak değildir mea maxima. durumu düzeltemiyorsan, daha kötü yapmayacaksın, kural bundan ibaret.

tr.wikipedia.org

askerdeyken bunu ben de düşündüm her asker gibi.
sonra 'tüfekli hareketler' denen hareketleri yaparken, 'qız bunu nası yapsın la?!' dedim gendi gendime.

hangi sebepten askerlik yapmadıklarını tam bilmiyom ama bu tecrübeden mahrum kalmanın büyük bir eksiklik olduğunu çok rahatlıkla söyleyebilirim.

Yemek filan yapabilirler sonuçta ?

babam böyle pasta yapmasını nereden öğrendi?

rutubet kaynaklı olabilir.

(bkz: geldi gene tipi.. )
rutubet

Kan

Küçük bir alanda koyu kahverengi leke oluyor, rutubet lekesi daha geniş bir alanda olur ve daha grimsi renkte olur ?

Kanamanın kaynağı ne olabilir ? Cilt(sivilce), ağız(diş, ağız), mide-yemek borusu kanaması ?

basur?

lekeler kıyafetinizde de var mı? kan lekesidir bence de muhtemelen, yatağın hangi kısmında olduğuna bakıp kanama nerden geliyor tespit edin. sırtınızda kolunuzda sivilce olabilir, burnunuz kanıyor yorgana siliyor olabilirsiniz o da etrafa bulaştırıyordur, kıçınız kanıyor olabilir vs.

Üst taraflarda bir yerde(basur değil kesin), en basit nedeni sivilce kanaması olabilir. Kompleks nedenler içinde mide kanaması filan(kanser mi olduk yoksa ?), ya da kafamı filan vurup uyurken kafamı kırmış olabilir miyim ?

ben 4-5 yldır şekersiz içiyorum çayı. 1 hafta da alıştım ama çayın yanında arada şekerli bişiler yiyince güzel oluyo. bisküvi filan. bide öle dene. yaş 28_m_ist

Bunun bi taktiği yok, şeker kullanmayı bırakıyorsunuz öyle devam ediyorsunuz. Şimdi bal katın falan diyenler olur ama o da bildiğiniz şeker. Böyle devam.

biraz daha açık için. zira şekersiz olunca daha da acı geliyor tadı.

beynın alıskanlıkları degıstırmesı bırazcık zaman alıyor 28 gunde duzeltecektır. ha gayret.

Azatarak birakabildigim tek sey sekerdir. Bi kere cayin tadi boktan onu kabul edeceksin tadi icin icmiyoruz biz onu. Acik icersen daha kolay olur

alış bak güzel olacak. ha sonra tek şekere bile tahammül edemeyeceksin.

doğrudur.

bizim arkadaş da bir gün tuttu ben şekersiz içeceğim diye.
sonra da hep şekersiz içti.
1 tane atınca bile çok şekerli oluyor diyordu.

bu yaştan sonra kasma bence, tadını nasıl alıyorsan öyle iç.

ben 21 yaşındayım kendimi biledim bileli çayı şekersiz içerim, ıyy bu çay şekersiz, ıyy bu bunun tadı ne biçim dediğim de olmadı hiç, içgüdüsel bir şey bu sanırım.

1-2 hafta daha dayan. sonra ağzına şekerli bir şey girince direkt miden bulanıyor.

şekeri gittiği için kötü demlenmiş ya da bayatlamış çayları tespitte ustalaşmışsın abi.

çok doğru karar! tebrikler! alışırsınız merak etmeyin.

bence alışkanlık meselesi ya çaykolik biriyim ve geçen seneden beri çayı şekersiz içiyorum ama hiç de denilen gibi alış bir daha şekerli içemeyeceksin vs olmadı uzuun zamandır ilk defa geçen gün 1 küp şeker attım çaya tadı enfes geldi nasıl özlemişim o halini anlatamam.

ben yıllardır şekersiz içerim açık çay iç daha güzel oluyor demli olunca zehir gibi oluyor.

Biraz daha dayan sonra tek şekerli içince bile şerbet içiyormuşsun gibi olacak.

aromalı çaylar içmeyi deneyebilirsiniz, bergamot, earl grey, kusmi tea gibi. ya da, demliğe 1 adet karanfil atmayı deneyebilirsiniz. aroma olunca çayın acılığı kayboluyor.

Şeker attığın zaman içtiğin şey çay olmuyor ki. Şeker tadı geliyor. Şeker çok baskın, düz besin, zararlı, gereksiz enerji, gereksiz kalori. Şekerin tadı da güzel değil. Bak düşün mesela çikolata tadı düşün, bir de düz şekerin tadını düşün. Aklını tamamen boşalt ve şekeri özümse. Şekerin fiziksel özelliklerini, kimyasal özelliklerini, yapım sürecini, içindeki "DÜZ ENERJİ, DÜZ BENZİN, 0 FAYDA" ruhunu hisset. Aslında ne kadar dandik bir şey değil mi? Yağ bile daha iyi şekerden. Bu anlamda kaliteden bahseden bir insan asla şeker kullanamaz. Takım elbise giyip altına naylon acliclas yazan ayakkabı giymek gibi birşey çaya şeker atmak.

Bunu bana anlatma dostum. Maksimum 2 sene öncesine kadar ince belli bardağa 6; kupaya ise minimum 8 şeker atıyordum.

Kusma işleminiz bittiyse devam edelim.

1 senedir tamamen şekersiz içiyorum. Bunu şekeri önce 6'ya, sonra 4'e, sonra 3'e, sonra 2'ye ve 1'e indirerek ve çayın rengini de biraz açarak başardım. Çok ciddi söylüyorum, şu an tek bir şeker atsam bile çok iğrenç geliyor. Şehir efsanesi değilmiş yani, bizzat gerçeğin ta kendisi.

Yavaşça azaltmayı dene; çayının rengini de birazcık açıver. Kolay gelsin.

Ben de 3 ay şekersiz içmeye uğraştım; çayın tadını alamadığım gibi, aldığım tattan nefret edip komple çayı bıraktım bir ara. Böyle işkence olamaz. Şimdi sadece kahvaltıda bir bardak ve şekerli içiyorum. Gavurların "sweettooth" dedikleri cinstenim, bana saleple gelin.

Şeker koymamak istersem de çaya süt ve çubuk tarçın ekliyorum. İngiliz asilzadesi gibi küçük parmağımı kaldıra kaldıra içiyorum. Öyle daha zevkli oluyor. Arada "Alfonso! Charlotte kahvaltıya inecekti, merdivenlerde Bay General alıkoymuş olsa gerek. Ona bir şeri hazırla!" falan diyorum.

Birden başlama. Ben neredeyse aylara yaymıştım. Her defasında azıcık eksiltiyor ve bir sure boyle içiyordum. Niye o kadar kararlı davranmışım sahi? Neyse boyle boyle bıraktım şekeri tamamen.
Çay faydalı bir sıcak içecek, iyi demlendi mi lezzetine de doyum olmaz. O haliyle içmeye değer. Daha az içmeye başlarsan da bir şey kaybetmezsin fazlası da zarar zaten.

ben yıllardır şekersiz içiyorum ki görseldeki bardakta 2 şekerli içerdim, taviz vermezdim. şimdi şekerliyi çook nadir içiyorum, canım istemiyor. zamanla alışacaksın. zaman tanı kendine. bırakamıycam gibi düşünürsen zaten bırakamazsın, psikolojik biraz da.

fayfim'e ne sorduysam süper cevap verdi şimdiye kadar, the kene de aynı şekilde :)

Aychovsky
Pandispanya

Pandispanya, kirmizikasekaban, Seksen9, sta, aychovsky ilk aklima gelenler.

Daha baskalari da var ama.

Edit:Tuborg yesili, april12th, harekatamiri, vejeterjanvampir simdi aklima gelenler.

Edit: saglikli beslenme konusunda Arnold ve angelus var mesela.

edit edit: ben zaten tanıdığım ve sevdiğim insanlara güvenirim zaten, başka kime güveneceğim?

zetacanla seksen reyis

aşşadaki şeye cevap editi: hem sevdiğim hem güvendiğim, bana yardımı dokunmuş şahışlar. bilhassa zetacan, adamı sırtımda hacca götürmeye niyetim var, çok büyük beladan kurtarmışlığı var beni bugün daha iyi anlıyorum.

edit: :(((((( zetacan geri dööönn www.eksiduyuru.com

douchebag
neferkitty
Zetahead
ron dennis
fayfim
darknum_
Cesario
Barbara vardı bir de ama kayboldu bu ara göremiyorum, meraklanmadım değil.

Bunlar bizzat tanıyıp bildiklerim bir de sadece yazdıklarına bakarak güvendiklerim var ama liste epey uzun :D kısaca neredeyse herkese güveniyorum gibi :D

Aklıma ilk gelen protector bir de compadrito. Mobiledeyim çok bakamadım daha var aslında ama.

Sevmediğim ise çok var. Devilred, pandispanya vs.

edit: sevilmeyen değil güvenilmeyen olacak denmiş. ama güvendiklerimi seviyorum diye bir şey yokken, güvenmediklerim direkt sevmediklerim oluyor.

ben kendime güvenirim asshdhd. onun dışında pandispanya, fraise, seksen9, tuborg yeşili, nanelimonportakal, queensalvoo ilk aklıma gelenler. belki unuttuğum 1-2 isim daha vardır aklıma gelmedi.

douchebag
ron dennis
capitatum
divit
aychovsky
minik donut canavarı
pandispanya
fayfim
la noix
angelus

aklıma geldikçe editlerim

sevilen/sevilmeyen sormuyoruz arkadaşlar. güvenilen-güvenilmeyen soruyoruz.

deadline

neferkitty, icemint.

Bir de Amerika'da bir dolu siparişimi getiren bir hanım kız vardı. Nickini unuttum.

cesario, compadrito, mea maxima culpa, hayat aklını konuşacak bir filozof üret, gibsonrules, uzunuzunilgi, akare, pandispanya, seksen9, isadora. aklıma gelirse ekleme yaparım.
dessy, barbara manken olan. beni niye sadece bir kişi yazdı yav :(

Aychovsky, compadrito, deveyi diken adamın ta kendisi, kaymaktutmayansicaksut ilk aklıma gelenler.

zamanında şu duyuru geliştirme önerilerini bu yüzden vermiştim işte. herkesin uzmanlık alanları (en çok cevap verdikleri konular), kullanıcılarda ve açılan duyurularda tag olayı, reputasyon puanı vs olsaydı ne güzel olurdu.

benim belli konularda bilgisine güvendiğim belli insanlar var.
finans - douchebag
medikal ve hayatsal - compadrito
fitness - arnold schwarzeneger
müzik tekniği - alperz

Bence de herkes sevdiğini/platoniğini yazmış.
Güvenebilmek çok güzel bir his fakat arkadaş, nasıl oluyor da on - onbeş kişiye aynı anda güvenebiliyorsunuz? :D

Ben loveinaflipbook'e katılıyorum. hayat ve medikal anlamda compadrito'ya güvenim tam. compadrito ağbiiiiii, içsel sorumluluğunu arttırmadık inşallah maşallah.

Onun dışında buradan üç arkadaş tanıdım. Örneğin, tarih bilgisi konusunda evrenos gazi'yi saatlerce ağzımı açmadan dinleyebilirim :) temiz bir yüreği de vardır kendisinin. çok da güzel hayvan severdir. selamlar efenim.

loveinaflipbook ve douchebag'i de tanıma fırsatım oldu, onlara da bir dost, bir arkadaş olarak güvenim tam. yani başım bir şeye sıkışsa, bir konu canımı çok sıksa, korksam, etsem, eminim ikisine de gönül rahatlığıyla açılabilirim. her ikisi de vicdan ve sevgi sahibi insanlardır. böylelerinden korkmıycan.

Sevdiğimize aynı zamanda güveniyor olmuyor muyuz ya bende iki duygu paket halinde geliyor :D

minik donut canavarı
cesario
neferkitty
want to die
pandispanya
proleter
advocatdiaboli
şu anda aklıma gelenler bulanlar. genel olarak duyurunun durumu iyi ama.

edit:loveinaflipbook

ingilizce konusunda bile bana güvenmiyorsunuz demek.
yok bundan sonra size profesyonel çevirmen yardımı. zaten çoğu zaman tik bile atmıyorsunuz, yalan yanlış yanıtları kabul ediyorsunuz.
bundan sonra her cümle için 10 lira, mesaj atın iban'ı alın:)
başka konularda güvenmeyin zaten:)

oha yılbaşı çekililişi varmış yaz yaz yaz

edit: ulan deist kimliğimle ülkenin en güvenilir adamı ilan etmiştim kendimi duyuru keşfedememiş vay arkadaş anneme güveniyorum lan bende babama bile güvenmiyorum.

yalnux'a güveneyim bari bende

sözlük emeklisi

Spor, fitness konusunda arnold'a güvenirim. Ama çekiniyorum o adamdan biraz. Biraz sert bi abi.

İddaa konusunda pescador'a güvenirim mesela. Adam her hafta üçerli beşerli tutturuyor.

Yabancı dil konusunda kimseye güvenmem burda :) çünkü ingilizce'den gördüğüm kadarıyla bilen bilmeyen herkes çeviri sallıyor.

Ayrıca teessüf ederim hepinize :(

hiç öneri almadım ama gördüğüm kadarıyla pescador iddaa konusunda oldukça iyi. ondan bikaç öneri alıp iddaa'ya geri dönücem sanırım.

comptrol ve compadrito sadece.

compadrito ve cakabo.

edit: @compadrito bu kadar meşhur ve güvenilir görülen biri olmak nasıl bir duygu hacıt?

pandispanya
seksen9
fraise

:)

oğlum ben de güvenilirim lan aslında, valla bak. biriniz de çıkıp "lionel iyi çocuktur" dememişiniz. daha da gelmem duyuruya.

tıp: neferkitty, la noix
sağlık & fitness: angelus, arnold
finans: douchebag
muhasebe: kibritsuyu
hukuk: m e l t e m (yazması ne zormuş)
android: minik donut canavarı

neosphere(can dostum güzel insan ilk sırada)
maresalx
nouma21
want2die

kara listemdeki insanları çok yazmak istiyom ama hoş olmaz sanırım. kabaca bahsedersek;

-ev arkadaşım olan ve kira neyim ödemeden kaçan bir arkadaş vardı.
-yılbaşı hediye olayını 1 yıl gizlememe rağmen bugün herkes öğrendi zaten :D
-yine kalacak yere ihtiyacı olduğu için bende kalan ama facebookumu-duyurumu kurcaladığı ortaya çıkınca giden biri vardı.
-çeviri yaptırıp parasını vermeyen vardı.

o yüzden birine güvenmekte şüpheye düşerseniz bana sorabilirsiniz :D belki bi geçmişimiz vardır. ben mi çok safım bilmiyorum artık :/

yani bu 4'ü hariç herkese güveniyom ama bazıları çoközel.

calzoncillos(adamın hası)
emirkulu(nam-ı diğer şiranay)
zetahead(alo intihar hattı :D)
sta (ortak)
icemint(hastane patlatırken 'rahatsız etmiyoruz değil mi?' diye soran naif insan)
kanzavuri (ben farketmeden patatesimi ödemiş:/ ufak şeyler bile etkiliyo beni)
kırmızıkasekaban (ortak düşman sağolsun :D)
yesilimtrak(nasıl unuttum la seni)
akare tabi ki :) başkası kazık atınca bile kendini sorumlu hisseden arkadaş.(başta aklımdaydın unuttum yazarken kusura bakma :/)

iyi niyetli olduğunu düşündüğüm çok kişi var ama tam tanımadan referans olamıyom. kazık atılınca akıllanıyorum anca :D

madem oyle kara listemdekileri yaziyorum; duyuruda herkesin sevdigi, sempatik tavirlariyla bilinen ve bugun bu duyuruya yazdigim asagidaki cevabi silen hollowlife.

"lan iyice liseye cevirdiniz duyuruyu, yok yilbasi hediyesi, yok guvenilir tatlis yazarlar. "

duyurunun çıkış noktası olan yılbaşı çekilişinin fikir sahibi olmasından dolayı sanırım @akare kendini sorumlu hissetmiş ama bence gayet güzel ve gerekli bir duyuru olmuş bu. tek olaya saplanmaya gerek yok, buradaki insanlar arasında farklı zamanlarda çeşitli olaylar vuku buldu. kendini farklı kimlikle tanıtanlar, alışverişte üçkağıt çevirenler, birilerini dolandıranlar vsvs... son zamanlarda da hediyeleşmeler, zirveler, chat sayfası, connected2me, akşam kim benle sinemaya gelir derken enteresan bir ortam oluştu duyuruda. kimsenin bir zarar görmemesi için böyle bir veritabanı gayet yararlı olur bence.

ama tabi sadece duyuru selebritilerini överek ve doğru düzgün tanımadan bir kaç kere görülen veya mesajlaşılan adamlara "o çok şekerdir yhaa ^.^" diyerek bir sonuç elde edemeyiz..

compadrito
minik donut canavari
arnold

iddaa konusunda adım geçmiş, sevindim ehehe. beyler hanımlar, hafta sonu için şöyle bi' kupon paylaşmıştım sözlükte onu bırakayım şuraya ehehe: eksisozluk.com

herkes kankalarını yazmış, ben kuralları yıkıp (edit: tüh be, benden önce sta yıkmış) ilk kişi olarak kendimi yazıyorum: PESCADOR.

duyuruda icemint'ten şu ana kadar toplam miktarı bayağı bi' fazla olan borç aldım. hepsini takır takır ödedim. sorabilirsiniz.

cizgilipijama'dan, benimki servisteyken idareten kullanmak üzere bilgisayar aldım. bi' ara onu satıp yurtdışına kaçmayı düşündüysem de "bizi sevenleri üzmeyelim baba" deyip vaktinde geri teslim ettim. zaten güvenilir olmasam en başta adam bana bilgisayar vermez, di mi?

yani tam anlamıyla bir efsaneyim. benden sonra sayabileceğim isimler şöyle olabiler,

kırmızıkaşekaban, pandispanya, icemint altın üçlüsü: içlerinden en iyi icemint'i tanırım. gözünüz kapalı güvenebilirsiniz her konuda. kırmızıkaşekaban ve pandispanya da güvenilir insanlar ama onları artık sevmiyorum. güvenebilirsiniz ama. bunlara da gözünüz kapalı güvenin lütfen.

cakabo'ya ananızı bacınızı emanet edebilirsiniz. öyle bir adamdır. benzer şekilde minik donut canavari ve fayfim düzgün insanlardır, "abi benim için kredi çeker misin" deseler çekerim. ya da çekmem. bugünkü antrenmanda göz dolduran futbolcu da samimi, dürüst, içten bi' adam. ona da güveniyom.

ben tabii daha ziyade alışveriş, kıllık gödlük anlamında güvenden bahsettim bu isimleri verirken. duyuruda yazdıklarına, söylediklerine güvendiğim kişi sayısı çok daha fazla. bunlar da zaten ilk etapta aklıma gelenler, adını yazmadığım kankalarım kusura bakmasın.

@pescador malesef ilk değilsin senden önce ben yazmıştım kendimi:)

ctrl+f yaptım "eskiden..." yazmaya başladım. 1 tane çıktı. o da log in butonunun oradaki nickim yani. yazıklar olsun.

an engineer'in guvenilirligi tarafimdan tescillenmistir, yeri gelmisken yazayim:)
Karalistemde pescador oldugunu soylemem zorlamayin :P

himmet dayi

şaşırtıcı değil abim be! Sahra Sıhhiye'deyiz. Yemekhane masasında 6 doktor var. Karavanayı benden başka kim taksim ederse, masada ağız dalaşı çıkıyodu. Acemi olmasalar, kafa göz dalacaklar! Biri de uzman hekim bi abimizdi lan! Ben kepçeyi elime alınca, kimse gık diyemiyodu. Kepçeyi gafalarına geçiririm diye değil, en ufak itiraz edebilen olmuyodu, çünkü altın tartar gibi yemek dağıtıyodum.

çoğönemli bi avukat var. sıradan bi avukat değil, çoğönemli, devedişi, eli öpülesi bi insan. bi gün bana dedi ki 'Senden çok iyi bir hakim olurmuş!' Hayat boyu göğsümde taşıyacağım bir gurur madalyasıdır o söz. Ne gördüyse artık bende? Halbüse hiç de aklıma gelmediydi hakim olmak.

bi mesai arkadaşım varıdı. Ben aldıydım işe. 'Şu hayatta iki kişiye sırtımı dönerim, bi karıma bi de sana!' diyip duruyodu. İlk bulduğu fırsatta hançeri soktu sırtıma.

başka bi arkadaşım varıdı. Seneler soğna buluştuk Kanyon'da. Sarıldık marıldık. 'Ağbiiiiiiii yaaa, şu kollarımın hâline bakkk!' diye tikenni tel olmuş tüylerini görsetti. Bikaç ay soğna bi gazık soktu ki bana, hâlâ çıkaramadım. Bi de bana, 'tikilmedik bi gulaamın arkası galdı!' filan diye ayak atıyodu itne.

bi başka mesai arkadaşım varıdı. Onu da ben aldıydım işe. Bildiğim herşeyi öğrettiydim. Usta usta diyip duruyodu bana. İlk palazlandığında sattı beni. Kıdem atmaya kalktı bildiğin.

Patronnarımdan biri, 'Bi zaman gelecek, bu şirkette bennen aynı yetkilere sahip olacaksınız' diyodu.

Başka bi patronum, bi karar vereceğim sırada, fikrini sorduğum için azarladıydı beni. 'Bana ne soruyosun kardeşim??!!?? Ver kararını geç git!!!' dediydi bağırarak. Kedi kimin pıstıydım köşeye. Karar verilmesi gereken mevzu 800 000 dolarlık bir satın almaydı. Ben de tıfıldım daha.

Başka bi patron, 'burayı satacak olursan haberim olsun!' dedi. Bura dediği yerin değeri 30 milyon dolardı.

Başka bi hocanın yanına gittim. Herif, başında olduğu kurumun ilahı kimin beyle. Ürke, çekine, 'Hocam size bişey diycem ama önce başka bişey söylemem ve bunu önkabul olarak almanız lâzım. Asıl söyliyceemi de onun üstüne bina etcem' dedim. 'Sen ne desen inanırım ben aslanım!!!' diye gürledi. Şapşik bi şekilde güldüm ve 'Sağolun hocam, teveccühünüz de, daha tanışalı 10 dakka oldu, bu güveninizin kaynağını sorabilir miyim?' dedim. 'Ben cerrahım olm!!! Yamuk adamı şıp diye annarım! Sen çok düzgün bi adamsın!' dedi.

Gene aynı şirketteyken, patronum ve İngiltere'den gelen misafirinnen, Adana'ya gittik. Bizim temsil ettiğimiz şirketi, başka bi şirketin satın alacağı söylentileri dolaşıyodu ortada. Patron tuvalete gittiğinde, bu İngilize sordum ben bu söylentiyi. Gerçeği söyledi ve 'Sakın patronuna söyleme ama!' diye sıkı sıkı tenbihledi. Aynı şapşik gülüşle, 'Sennen tanışalı 10 dakka oldu İngiliz ağbi! Patrondan gizlediğini bana nası söyleyebiliyon?' dedim. 'Cause you care!' dedi herif.

Şu an çalıştığım şirket, geçen Ocak ayında bi yılbaşı partisi düzenlediydi. Vice President geldi, süper şamata ve geyik bi herif. Sarıldık marıldık. Benim amirim olan kadın geldi, elini omzuma koydu ve VP'ye, 'The most dependable colleague in my team!' dedi.

Bennen sırlarını paylaşannarın sayısını unuttum zaten.

Vardır bööle daha bissürü. Niyeyse?

Soruya cevap:

şindi ben bazı isimleri unutcam ve çoğayıbolcak. Ama yazıyim gene de...

başım sıkışacak olsa, başımı dayayıp ağlıycaam bi omza ihtiyacım olsa, esref abimden yardım isterim.
cosmicstring, aychovsky, godsparticle üçlüsünün dediklerine, gözüm kapalı inanırım. basond ve duyond da ööle.
kediebesi ve hayat aplam doğruları bilir ve söyler. kediebesi emekli etti gendini heralda. onun yerini m e l t e m devralmış gibi oldu. fengari güzel biliyo. la lykia da çoğzel biliyo.
pandispo çoğakıllı bi qız, herkeş güzelliğine hasta, ben de aklına. kırmızıkaşekaban, cecilia (neriye gaybolduysa gene karabatak?), dessy, onione pe, ooo piti piti, old possum, sex'n nine, icemint. bu gacılar güvenilirdir zaar. minik donut bana bi olm diyo, bi moruk diyo, tam annayamadım. iydir heralda. fıstıklı bi gacı vardı, şekerli neyin.
la traviata, cigerdelen, alperz üçlüsünü es geçmiyelim.
zazzareta gibi bi herif var, hoca olcak işalla! Lim5'dan da hocalık bekliyom. sex'n nine boy boy doğuracak bööle matruşka kimin dizecek! Zetahead de akıllı bi hacı ağbiy. Shi aila'nın ve rock'ın galbi güzel.
kibritsuyu'na güvenirim.
gofletlerimin üstüne yatmış olsa da, loveinaflipbook'a da güveniyom şindilik.
kobuzchu qız'a da güveniyom. bi de çogzel lan! Allah sevdiğine bağışlasın!
sarmısak yemese bile, ekaterina'ya güveniyom. yaptığı yollardan güvennen geçerim de, sarmısak yenme mi qı?
hollowlife'a az güveniyom. arada bi 220 voltu veriyo.
buff, blatta, neferkitty, kül gibi kedicannarı unutmayalım.
coco'ya güveniyom biraz. niyeyse? doğruları söölüyo kimin bi his var içimde.
orange coffee'yi özlüyom bazı bazı. neira'yı da özledim, gundürükçü tombişi.
want2die hocuya, hadi şordan 4 bira kap gel goçum! demek isterdim mesela.
la noix, fayfim, siradisi hocalarıma hürmet ederim.
pasp diye bi gacı var, bi cevaplar döşenir, sanırsın, 15 barnak yazıyo.
animal reyizi ziyarete gitçem işalla!
vespa mı vesna mı ney, ööle bi örtmen var, keşke ondan 1000 dene daha olsa!
himmet dayi ve cakabo'yu unutmayalım tabe. Excel profüsürü olur gendileri.
param bitse, pescador'dan borç istesem, vermez itne. gene de canı sağossun! meşhur olunca yüzüme bile bakmiycak!
divit'i (bkz: fransız ekolünden yetişenlerin sivri dilli olması) entarime taşıyacam. iy heriftir özünde. devilrednen iy bi ikili olabilirler.
delifaruk beni çok güldürüyo, kazıklamaz işalla!
Coyote'ye çok güveniyom. Büyük adam olcak! Cesario da, mağaza müdürü olacak. fransızkalanherif, ev alacak o baraynan.
glori iy qızdır. severim gendini.
duşbeg de çoğakıllı adam maşalla!
arnold abim o dediğin gacı little miss olabilü.
mea maxima'ya güvenir miyim? Ortaköy'üne gidip bi çayını içecem, iki kurabiyesini yiyecem ve ifadesini alacam. Derdin ne senin qız? Iccık açıl bana diycem. Pescador adam topladıydı, öldürtçekti onu bi ara. Gucün vazgeçirdim gendini.
şeytanın avukatı gibi bi ağbi var, güzel güvendirtiyo.
comptrol de gafayı dinsel, siyasal mevzulardan toparlasa, iy güvendirtir.
ermanen'e yazın güvenecen, kışın geri duracan.
ninja reyiz, battal reyiz, be good!
kakao iy gızdır mesela. güvendirik olun.
lionel iy çocuktur. şizofrenkene düzelmiş bi apla var mıydı? bana mı ööle geliyo?
sadakatsiz ve ok by'a güvenmiyom adlarından dolayı. ama hayirsiz'a güveniyom mesela.
sanal heywan, yadigar, microfiction selam ossun.
eneeee, nası unuttum la? sevgiguşunganadında iy heriftir mesela. yazınca, mermi gibi güvensel yazar.
sevgili seni masada diil, yatakta şeyapmalı reyiz vardı. sürüye daldı, 100-200 goyunu telef etti. Onnarı ödüyo şindi.
kaptan memo var ağır abimizdir. kaptan maydanoz var, akıllı aplamızdır.
Nikdiçapır reyiz var, sağlam duruyo.
anayındamıoğuz var, yaratıcı zekâlı.

gannım aç, bacaam üşüyo, mala bağladım, unuttuklarımdan özür ossun.

sozunu dikkate aldigim, saygi duydugum insanlar sanal hayvan, newbie, birisi., cthulhu.

benim yardim isteme ozelligim kapali maalesef. zaten acik olsaydi bile yardim isteyebilecegim kadar yakin oldugum biri de yok burada. bu yuzden sorunun baskin tarafini olusturan kismina yonelik farazi de olsa bir cevap uretemiyorum. ama yardim icin hayal gucume kosup "banka hesabindaki 1 milyon yugoslav dinarini icradan kacirmak icin duyuru'dan kimi secersin?" gibi bir soruyla isi maddi boyuta tasirsam, ona cevabim little miss rejectee olurdu eskilerden. nwnd'nin de yine guvenilir biri oldugunu dusunuyorum. kefil olurum diyebilecek kadar emin oldugum kisiler bunlar. bir de maleficent. bu isimler haricinde meltem'in de parada pulda pek gozu oldugunu sanmam. compadrito ve candanag da guvenilebilecek isimler gibi bir hissiyat doguruyorlar yazdiklarina dayanarak konusursam. ileride akceli bir is mevzubahis olur, insanlar tereddutte kalir diye burada referans olmasi acisindan yazmak istedim bunlari.

guvenmedigim isimlerse gibsonrules, animal, dqepb, dusunuyorum oyleyse vurun, hkku, blossom, odysseus, memories, sevgili sen masada degil yatakta guzelsin.

calzoncillos'a da katiliyorum bu arada.

ne seksist insanmışım yaf. gızları kayırmışım anca. bugün sevgi kelebeğiyim bi de erkekleri yazcam.

okul daha da uzarsa compadrito abiye 'abi ben buralarda duramıyom, amerikaya gelcem. bana iş-aş-yatak ayarlar mısın?' diye yüzsüzlük yapacak kadar güveniyom. hoş 'kır dizini dersini çalış' diyecek ama olsun. istanbula da tek çağırdığım erkektir kendisi. büyüyünce compadrito olmak gibi bir hayalim de var.

bi de animal (nam-ı diğer gibson) var tabi. kavga olsa direk çağıracağım adam. duyuru üzerinden korumuşluğu da vardır.

bu aralar çok uğramasa da ruh var bi de. çok efendi çocuk ama kızlar kıymetini bilmiyo :/

erkek değil ama kül de vardı unuttum. ev arkadaşı aradığım zamanlar evini açtıydı bana. kocasını gönderecekti de beraber yatacaktık ama uzak kaldı oralar.

rock n roll'u da tam tanımıyom ama birine zarar vereceğini zannetmiyom. yazmadığıma alınmasın tanımadığımdan şeyapamıyom. ikizler gadınına güvenmem zor hem :p

yalnız öpseler divite güvenmem. para işin içine girdi mi herkesi satar. satmayadabilir ama beni kesin satar.

@Compadrito, ben kaziklamasini bilmiyorum ki, bana ogretmediler:) Ben sana guveniyom, cunku sen beni seviyon:)

Aychovsky'ye guvenirim tabi bi de. "Ogrenince haber veririm" diyip, gercekten geri donup bilgi veren nadir insandandir.

Bu iksini yazmayani dovuyorlar ama ben dayaktan korktugumdan degil:)

Edit: april12th'e de guvenirim ben.

vay be zerre güvenilmemiş bana. :)

Güveneceğim insanlar: doucgeback ( nik yazmak ne zor geldi ya anladınız siz)
-want2die
-pescador
-kibritsuyu
-compu var bak :)
-Tabii ki -trumanshow var bir de.

Güvenemeyeceğim: cocodancer var lan. bişi olur valla polise verir o mahkeme senin bu mahkeme benim sürünürüz sonra.

Ben daha yeni gördüm bu duyuruyu ama ben de yazayım, compadrito, bugunku antremanda göz dolduran futbolcu, m e l t e m, fraise, douchebag, la traviata.

13-15 sn gibi bir sürede çökeliverir o. pt testi öyle der.

ek: www.avicennalab.com

burada yarım saat diyor, benim dediğim testte pıhtılaştırıcı ajan kullanılıyor. kendi kendine çökelecekse yarım saati geçmemeye bak.

Tüpte 1 ml kan löp pıhtı 5-10 dk, küçük iplikler oluşumu 2-5 dk. 15 dk sonra bir şırınga 5 ml pıhtılaşıp işe yaramaz hale geliyor.

Edit: megep.meb.gov.tr

Yarım saat

hemoliz deneyi için öğrencilere alınan kan örneğini bilmemkaç damla dağıtıcam yalnızca (3 tp*3 grup) bu arada pıhtılaşmasından korkuyorum.. ne dersiniz?

en.wikipedia.org
en.wikipedia.org
burda da zaman çizelgesi var: www.spaceflightnow.com

www.spaceflightnow.com

en.wikipedia.org

touchpadin yazı kutusunda rastgele yerlere sürümesi yavaşlattı :(

www.kennedyspacecenter.com

www.nasa.gov

Cape canaverel yolcusu kalmasin.

Haftaya yarın Mars yolcusu kalmasın!

oo kardesim macbook elestirmeye baslamissin hayirli olsun, iyi ekmek var mi burda bari kiz dusuyor mu

tahminimce sadece starbucksa giderken kullaniyorlar.

benim de macbook'um olsa ben de giderim starbucks'lara.

alet işler, el övünür.

@animal işsizlik işte ne yaparsın, boş vakitlerimde her şeye bok atarım genelde :S

@hjarteblod eyvallah kardeşim, sağol. bu soruyu sorduktan sonra mesaj kutuma gelen fuckbuddy isteklerini, orgy partilerine katılım davetiyelerini bir görsen aklın şaşar.

Starbucks elestirme modasi gecmedi mi daha ya.

Kahvede de sana diyolardir elinden dusurmuyo iyi ki bi telefon almis falan diye.

Bi yerde rutin olan seyleri garipsiyosan oraya ait degilindir zorlama fazla.

tall alırsan air, grande alırsan pro veriyorlar

douchebag özetlemiş ahahah. alet işler el övünür +1

macbook'u olan adam dönercide mi açacak aleti tabii starbucks'ta açacak.

@kegums diyorlardır muhtemelen. bilhassa nalbur nuri abinin içinden bana bayağı sövdüğünü düşünüyorum. ne zaman ki çayfon 5s'imi cebimden çıkarsam dövecekmiş gibi bakıyor hakikaten.

@icemint air daha mantıklı bir seçim olur bence

ben asus'um ile gidiyorum, onlarda elma yanıyorsa benim de "asus"um yanıyor kapakta, güllerin içindeki papatyayım <3

Starbuçuks çok mal bi yer la! Mekbukuma yazık! Kıyamam ben. Heywanın biri kaave maave döker, Allah etmiye!

bir taraftan kahvemizi yudumlarken, diğer taraftan şirket kar zarar analizleri falan yapıyoruz dostum. numbers üzerinde bir takım karışık hesaplamalar. siz anlamazsınız. ayrıca sıkayp vasıtasıyla yurtdışındaki ceo arkadaşlarımızla şirketlerimizin geleceği hakkında konuşuyoruz.

Starbucks hakkinda tek bildigim sey asiri dandik chai latte yapiyor olmalari. Macbook ilede 3 yildir guzel bir iliskim var. Bence insan mac tabanli bir bilgisayar alip ondan para kazanmiyorsa almayabilir. Ha isterse alsin tabide ben o kadar parayi beyaz yanan bi elma icin vermezdim. Yani evet apple son 2-3 senede buyuk yurudu ve sadece laptop degil sosyal statude satiyor bi yerde. Biz turklerde seviyoruz boyle seyleri ne yazik ki.

olum sizin yüzünüzden bilgisayarı dışarda çantasından çıkarmaya korkuyoruz ya. bizim işimiz bu, ekmeğimizi bundan kazanıyoz ne yabalım.
sıtarbaka gidipte bilgisayarla bişey yapmışlığım da yok.
ama şekil olsun diye mek alıpta piyasa yapanlara ben de çok kırgınım.

bir yurtdışı firması için çalıştığını düşün. ofis kiralamıyorsun, fakat evde de çok verimli çalışamıyorsun. en mantıklı ve ucuz çözüm starbucks'ta oturmak, çünkü 6 liraya BÜTÜN GÜN hızlı internetten faydalanabiliyorsun cayır cayır.

çok yaptım oradan biliyorum.

Beş yıl sonraki halin olarak sanırım bir iki akıl verebilirim.

Okumaya, gezmeye, insanları incelemeye devam et. istanbulda değilsen istanbula gel. İstanbuldaysan sokak sokak gez. Farklı semtleri ve insanlarını gör. Okumaya devam et. Hep aynı şeyler okuma.

En önemlisi de yazmak için değil içinden geldiği için ve içinden geldiğinde otur yaz. Bukowski nin çok güzel bir lafı vardı ama işte ben hafızamda tutamıyorum böyle şeyleri.

Bir de, göte göt de lütfen.

yazmak icin deneyim degil, asil hayal gucu gereklidir. inan bana tum o romanlar yasanip yazilmadi. hayal gucu de nasil gelistirilir bilmiyorum, bol bol film izleyebilir, empati yetenegini gelistirmeye calisabilirsin. yalniz empati gucunun artmasi da hayatta cok aci cekecegin anlamina gelir, etrafta yarali, mutsuz, kayip insanlari gordukce depresyona girmeye basliyorsun durduk yere.

yazmak zor istir gercekten de, en basta sabir gerekiyor yazabilmek icin ayni konu ustune sayfalarca, gunlerce.

Bence de hayal gücü lazım. Bu da bol kitap (masal belki), film, vb. ile olabilir. Sonuçta başkalarının deneyimlerine ortak oluyorsun sanal da olsa.

Ha bir de şahsen yirmi yaşında birinin yazdığı şeyleri pek okuyacağımı ve hatta bu işin içinde olan çoğu kişinin okuyacağını da sanmıyorum.

Ben okurum diyen de, kabul görmemiş yazmayı beceremeyip ben de iyi yazıyorum ama değerimi bilen yokçu adamlardır.

Yazarlık konusu çok dolu olmayı gerektirir. Elbette istisna olabilirsin ve bunu kısa öykülerle ispatlayabilirsin. Ama bir iki taneyle ve insanların gazıyla değil, ortaya bir şeyler koyarak yapabilirsin.

bir şeyler yazmak için belli yaşanmışlıkların olması gerektiğine katılmıyorum ben. örneğin ben nacizane bilim kurgu yazarı olmak istiyorum. hayal diyelim. bunun için gerçekten zaman yolculuğu yapacak, ya da uzaya gidecek değilim? biraz hayal gücü, biraz da karakterleri, ilişkileri, tespitleri, mesajları iyi yerleştirebilmek için gözlem yeteneği lazım diye düşünüyorum. gerisi kalemine bakıyor, ki seninki iyi. benimkinden de iyi.

Yaşa o kadar da baktığını düşünmüyorum, çünkü Zadie Smith, White Teeth'İ yazdığında 25, Autograph Man'i yazdığında 27 civarı, On Beauty'yi yazdığında 30 yaşındaydı. Gerçekten de evrimini gözleyebiliyor insan. Ama 25 yaşında yayımladığı roman (ki yazmaya da 23'ünde başlamış sanırım) ödül üstüne ödül kazandı. Eleştirmenler bayıldı.

iyi yazabilmek için yaşlanmayı beklemek diye birşey yok. birçok ünlü yazara bakarsak, ilk ses getiren yapıtlarını çok genç yaşlarda verdiklerini görebiliriz, belki senden daha genç. ama bazıları da belli bir olgunluğa eriştikten sonra ciddi bir devrim geçirmişler. belirli bir seviyeye gelebilmek için yaşanması, tecrübe edilmesi ve üzerinde düşünülmesi gerekli şeylere ihtiyaçları varmış.

bu sorunun herkeste geçerli olan tek bir cevabı yok. kiminin yeteneği var bu işe, biraz da şartlar müsait olduğunda parlıyor. kimi, çok farklı şeyler yaşamış, bizim bu sakin hayatımızla hayal bile edemeyeceğimiz şeyler, bu yaşadıklarını boşaltma ihtiyacı hissediyor; kimi çok insan tanımış, kendisini derinden etkileyen, düşünmüş, bazı şeylerin cevaplarını bulmuş. cevap bulduğunda bunları paylaşmak zorunda hissetmiş kendini, faydalı olmak istemiş. kimi kendini son derece mutsuz, güçsüz hissetmiş, yazıya bir kurtuluş olarak bakmış.

öneri istersen:

deneyim zamanla olan, yanlış yaparak ve gözlem yaparak kazanılan bir şey. bunun yanında;

okumak
insan tanımak
gezmek, görmek
zorluk çekmek,
sevmek aşık olmak, aşk acısı çekmek, sevilmek
bol bol üzülmek
bol bol sevinmek
ve bol bol yazmak

eğer yazdıklarını sonraki okuyuşunda beğenmiyorsan bu kötü bir şey değil, ilerleme kaydediyorsun demektir. hiç pes etmeden çalışmanı öneririm.

"Kendi saykedelik fikirlerimi, kafamda kurduğum dünyayı aktarsam çok LAME ve ARIZA görünürüm diye korkuyorum."

neden korktuğunu anlamadım lame ve arıza görün nolucak? Bilakis kendini iyi ifade edebilirsen çok güzel işler çıkarabilirsin.

"write drunk, edit sober" diye bir laf var. leym ve arıza görünür diye kendini frenlememek için onu düşünebilirsin belki.

Hoca Efendinin Sandukası'nın önsözünü okudun nu sen?

yazmak için hissetmek gereklidir. hissettiğin kadar yazarsın. hissedemiyorsan zorlamanın alemi yok. birileri bir şeye güzel dedi diye o şey ille güzel olmak zorunda değil. zorlamayla olacağına da inanmıyorum yazma işinin.

kar yağdıysa erciyeste kayak.

akşam 5'ten gece 1.30a kadar?

5 den sonra erciyese çıkılmaz sakın ha
hacı baba da yada elmacıoğlu iskender de yemek yiyin

elmacıoğlunda iskender + künefe yiyin.

@basond ve @ gezegen olan pluton teşekkürler tavsiye için. işte yemek falan halledilir de gece 1e kadar nerede vakit geçirebilirz neresi açık ve güvenli olur asıl soru bu sanırım :)

kayseride güneş battı hacı yattı mantığı geçerli genel olarak kayseri güvenli bir şehir çok sıkıntı yaşamazsınız

akşam avm de gezebilirsiniz sivas caddesinde onun dışında çok da alternatifiniz yok kapanana kadar avm sonra sivas caddesinde otobüs şirketinin yazanesinden servise binersiniz.

Erciyes'e gidin. Ben baska birsey bulamadim kayseride
Edit: Pardon, 5'den sonrasi icin sormussunuz.

Hilton var tam meydanda, en üst katında roof bar var, içkili filan ama gayet düzgün tipler gelir, canlı müzik oluyor. Çok uçuk fiyatlı da değil. Onun dışında kayseri Park'ın bulunduğu caddede kafeler var. Çoğu gece 12 'ye kadar açık, yine gayet düzgün bir muhit orada da rahat edersiniz. Önce elmacıoğluna gidin karnınızı doyurun oradan forum ya da kayseri park arkasından a Hilton ya da kafeler.

Forum avm ' nin yanında Radisson Blu hotel açıldı bi de...oranın bar&lobby kısmı da gayet uygun olur sizin için.yine bekleriz genç ve güzel örtmen kızlar , kıps ;)

asdfsghj erciyes olmuyor ama akşam 5'ten 1.30'a iskender yiyebiliyorsunuz, o da iyiymiş. kayseri'ye gitmişken mantı yiyin bari iskender yerine.

kayseri'de yapacak pek bir şey yok. durmak yok yemeye devam..

@calzoncillos valla yazdım da sildim naparlarsa yapsınlar. 1.30'a kadar açık mekan bulurlar sivas caddesinde. sinemasalda madonna yerler belki. kalan vakitte de polislerin 'bu saatte dışarıda napıyosunuz' sorgularına cevap verirler.

25 yıllık kayseriliye erciyesi öğretiyolar. peh!

cıvıklı, yağlama, mantı dururken iskender önermek de ayrı bi olay. bari hangi elmacıoğlundan yiyeceğini söyleseydiniz.

Dükkanın ismi elmacıoğlu iskender değilmiydi ya benim aklımda öyle kalmıştı?
elmacıoğlu iskender de yemek(cıvıklı, yağlama vb) yiyin.

Ha erciyesde hava kararınca inanılmaz soğuk oluyor donarlar diye dedim.

@basond 3 tane elmacıoğlu iskender var. tat olarak 27 mayıs>express>melikgazi şubesi. zaten cıvıklı yok diye biliyorum da kaşıkla ve kayadibi varken mantı ve yağlama orda yenmez.

donma monma da olmaz. kar yağdıysa baya hareketli olur o saatlerde. karanlıkta daha bir güzel olur hatta. doğal bal-tereyağı-peynir alınır, halka tatlı yenir ne güzel. oteller de sürekli açık zaten.

soru gündüz olsaydı bünyan, gesi bağları, kapuzbaşı şelalesini falan önerirdim. zaten lafım sana değil öneri beğenmeyen arkadaşa. neyse arkadaşları sivas caddesindeki kafelere gitmekten alıkoymayayım.

ne ara 3 oldular? Ben öğrenciyken bi tane vardı.
Cıvıklı develide ama orda da vardır diye tahmin ediyorum ben,
yağlama falan dışarda yemedim ev yapımı yedim süper lezzetlidir tavsiyemdir.
Ev yemekleri "Ananın Yeri" isimli lokantada yeniyordu son hali nicedir bilemem.
Hunat'ta bankalar caddesinde pastırmacılar vardır oradan pastırma alın, kalenin son halini bilmiyorum restore edildi ise belki gezilebilir.
Erciyesde akşam araç bulamadık kaldık donmuştuk.

Neyse tavsiyelerim bu kadar.

Hepinize çok çok teşekkür ederim. Karnımız aç sırtımız pek geliyoruz öyleyse

Ananın Yeri'nden sonra Ebenin Yeri'ne de uğrayın.

vay be kayseriden ne adam varmış sözlükte şaşırdım. zamanında bi zirve yapmıştım 5-6 kişi gelmişti.

beştepeler diye lokasyonda tabanı dönen bir lokanta vardı, orada yemek yiyin ve kayseri manzarası izleyin.

tüm borçları mirasçılarına kalır. sen düşünmüyorsun değil mi?

sigorta intihar sonucu ölüm sonrası borçları karşılamaz bence.

mirası kabul edenler borçları da yüklenir.

Redd-i mirasla kurtulabilirler

mirasçılara kalıyor tüm borçlar ölümde de intaharda da aynı olması lazım. mirasçılar da kar zarar hesabı yapıp reddi miras yapar.

yok ya, başka bir mesele.

Redd-i miras kavramını anlayabilmiş değilim pek. Redd-i miras yapılınca borç kimsenin üzerine kalmadan yok mu sayılıyor yani?

ben onun mirasçısı değilim diyorsun. ama sadece borcu değil kalan malları da reddediyorsun.

reddi miras yapınca borç da alacak da yok sayılır. "mirasını kabul etmiyorum" anlamına gelir. o kadar borcun yanında evler arsalar falan varsa onlar da gider yani. onları alayım da borcu reddedeyim gibi bir dünya yok.

reddi miras yaparsa mirasçıları tüm borçlarını reddedebildikleri gibi varlığını da reddetmiş olurlar.
gönül rahatlığıyla intihar edebilirsin şimdi.

reddi miras talebi yaparlarsa kurtulurlar bunun yanında reddi miras talebinde bulunanlar ölen kişinin taşınır ve taşınmaz mallarının verasetinden de vazgeçmiş sayılır.

deli misin yahu? git iste iznini. manyak değillerdir o kadar.

360 gününü dolduracaksan aralıkta, mutlaka kullan iznini yeni yıla girmeden. yeni yılda bi daha izin kullanırsın. ayrıca o zaten senin hakkın, kimse bişey diyemez.

Önümüzdeki hafta 3 gün izin almak istiyorum ailemi görmek için. Onları bir yıldır görmüyorum.

bunu amirinize söyleyin.

Yazılı olarak iste izni. Ama senin derdini çözecek şey de bu değil, sen de biliyorsun.

tabii ki hakkın. herkes neler uydurup izin alıyor, senin canına kastın mı var? yıllık izin hakkın olmalı, istiyormuş gibi değil de yıllık iznimi şu şekilde kullanmayı düşünüyorum da diyebilirsin.

yıllık izni mutlaka kullanacağınız için memnun bile olurlar. yani hastalık izni gibi hesapta olmayan bir şey değil bu. gidin, söyleyin, "şu şu günler izin kullanacağım da müsait mi" diye sorun, sebebini bile sormazlar.

sağlık yönünden problemlerin olduğu zamanlar geldiğini görüyorlardır elbet. çekinme söyle böyle böyle diye. dana değiller ya verirler izin.

hem tamamen sana bağlı bir iş olsa ne olacak yahu. robot musun sen?

ileri bir dönem için izin iste. haftaya izin almak istediğinde vermezler ama şimdiden 2 ay sonrası için izin iste. outlook vs kullanıyorsan bu zamanlar için out of office yaz. senin için içini yiyordur belki ama adamlar farkına bile varmamıştır izin almadığının.

@douchebag; niye haftaya için izin vermesinler, saçma değil mi?

Sensiz yürümeyecek bir iş yokmuş. Pozisyon kritik değil demek ki. Verirler o zaman.

uzun süre için istesen hemen vermezler izni ama 3 gün için kasma, amirinle konuş, sorun çıkartmaz bence.

Kardeş deli misin? 6 ayını doldurduktan sonra 1 haftalık izin hakkı kazanırsın. Bunu sana kullandırmak işvereninin insiyatifindedir (kullandırmazsa bişey diyemezsin) ama o 1 hafta senin hakkındır. O 1 haftayı kullandıktan sonra 1 senen dolmadan o işten çıkarsan, son ödemeni 1 hafta eksik yaparlar. Buna da avans izin denir.

Yani, iznini 3 günlük değil 1 haftalık iste! Go get it champion!!!

Bonus: www.youtube.com

senin kol kendi kendine iyileşmemiş miydi?

cevap: psikiyatrik rapor al. 1 ay falan verirler hem.

insanların hakkı olmadan yüzsüzlük yaptıkları yaşam ve çalışma alanlarında hakkı olup da sessiz kalanların artık bildiğin aptal olduğunu düşünmeye başladım.

işlerin ortasında haftaya izin istiyorum dersen vermezler tabii. ben de olsam vermem. bizde backup sistemi var, birisi gidince onun işlerini bu sürede yapacak başkası oluyor. buna rağmen çok kısa süre ilerisi için izin istendiğini ne gördüm ne duydum.

iş yerinde iyi anlaştığın biri varsa onu devreye koy.. yardımcı olacaktır...

1 yılın dolduğu için kanunen izinlerine hak kazanmışsın. Bu hakkını işleri aksatmayacak biçimde kullanmana hiçbir engel yok.

Amirinin yanına gidicen vaktin olduğunda, "Şu tarih aralıklarında ailemi görmeye gideceğim, işlerimi ona göre ayarladım, bir aksama yaşanmayacak. Uygun mudur?" diye sorucan. Hepsi bu kadar.

Gideceğin yere varman kaç saatini alacak bilmiyorum ama bizde haftasonu çalışması yoktu ve mesela cuma öğleden sonra çıkardık, sadece yarım gün izin yapmış olurduk. Hafta sonuyla birleştirirdik. Tüm cuma gideceğine, yarım cuma giderdi.

6 ayını doldurduktan sonra 1 hafta izin kazanmak diye bir şey yok bu arada. Kanunen 1 yıl. Ben ilk yılımda da izin yapmıştım borçlanarak, izin hakkımı kazanınca izinlerimi düşüyorduk.

assembly must be airtight ?

to/not to şeklinde olabilir. bu örnekte "(tightly/strongly/perfectly) as not to leak air" kullanılabilir gibime geliyor.

the installation ot the components must be performed in such a way that they are airtight.

air-tightly assembled

"the way" ile bu anlam verilemez mi?

"the installation should be done the way it doesn't lead a leak."

gibi?

@gogu delen adam
in a way olsa daha mı iyi sanki?

www.accessdata.fda.gov

ilk sayfada, description of device paragrafında, sondan 3. cümleyi okuyun.

@çalıcı, suya gidene kadar ölürüm ki...

Minnacikmis bisi olmaz ic gitsin.

ya nolcak iç tabi. her gün farkında olmadan kimbilir kaç tane sinek yutuyoruz. çıkart sütün içinden iç bence

Uykuda yuttugumuz sinekler/bocekler hakkinda birsey duymadin mi?

sinegi kurtar peçeteynen

dostum süt demişsin de 1 ml bişi kalmış o da sinekli içme bi zahmet

içtim, sayenizde ağzımin içi düzeldi, allah razı olsun hepinizden...
bıdışı da çıkarttım beyaz denizden, hala trake yapabiliyor ama uçamıyor; nasıl kurur ki bunun kanatları?

saç kurutma makinesi ile ara ara tuşa basıp kurutabilirsin.

soğuk modda tut kurutma makinesini de yanmasın gariban

sinegi kurtarma girisimin ayrica takdir edilesi. cok hosuma gitti.

kurutma makinesi bozuk, ben de maşayla kurutuyom saçımı zaten :/
şöyle de bir halde bıcırık: www.youtube.com

maşayla saç kurutmak:s yakarsın be saçları assdhgşk

maşa konusunda ciddi misin:D kendi haline bırak bence ya napsan zarar verirsin gibi. düzelir bence kendi kendine.

@sta, biraz konu dışı ama yarama parmak attın o yüzden diycem: saç değil de ensem yanıyor en çok :(
@mayaa, seninki de konu dışı ama cevap verme sebebimi belirttim o yüzden içim rahat: hee valla ciddiyim, 150 dereceye getirip 1 saniye üstten değdiriyom saça, sonra hemen çekiyom; 10 kere falan böyle tarar gibi yapınca kuruyo. neyine şaşırdınız onu anlamadım ben asıl :/

ipincecik dandik marka tuvalet kağıdına koyup el koyunca yakmayan kalorifer peteğine kondurdum bu kanatlıyı, dualarınızı esirgemeyin lütfen...

hem zarar verir saça, hem saç derini yakıverirsin ya anlık bi sakarlıkla. saçı maşayla kurutmak çılgın bir şey zaten, bi de maşa kullanan erkek de görmemiştim hiç o yüzden şaşırdım ben.

Umarim duzelir. Durumu cok kritik bu geceyi atlatirsa umudumuzu arttirabiliriz ama su an en kotu olasiligi da goz onunde bulundurmak zorundasiniz. Metin olun.

keyifli görünüyor buradan sütte müthiş duruyo

iç. iç protein

@haldamir ve beetlejuice, hassasiyetiniz için çok teşekkür ederiz ikimiz birlikte. kendisini koyduğum kalorifer peteğinin üzerinden ayrıldı hayvanat, büyük ihtimalle kurudu kanatcıkları, kuş oldu uçtu gitti... yere düşse görürdüm diye düşünmekteyim ama olumlu düşünelim olumlu olsun, melek keki gibi pozitif bir hayat yaşasın sinekoğlu sinek!

O südün içinde ne var? İçmeden önce amırcık suratlı dediğin heywana, içtikten sonra kanatçık melekçik şeyaptın.

@compadrito; bence içine biraz pisledi bu arkadaş(bak senin için samimiyetimi kestim anlık), ondan mıdır ki acep? :/

Hocam harbiden iş aramışsın kendine.üşenmedin youtube a mı attın :)

öte dünyada oda sana aynısını yapacak.

sl78

yannış. Südü bozuk deriz hep. Aslan Memedim gibi yani.

Cinsini cibiliyetini tiktiğim, südü bozuk lan bunun!

deriz mesela.

@cptxxx, konuyla odanın ne alakası var annayamadım(böyle dimi can compadrito) ama saygı duyuyorum.
@sl78, umarım cevabını almışsındır...

@sl78, tdk'da noktalamalardan sonra boşluk bırakılır da yazmıyo, pek güvenmeyecen sen orlara...

süd

sl78

sen bizim olayımızı annayamamışın (he baba jo can, bööle)

@sl78

alışın zamannan

@füt

sen süd deme hocam, sen anca füt diyebilin.

bisiklet sürerken boğazına hiç sinek falan kaçmadıysa içme tabi.

ama "hık" deyip "aha sinek yuttum bir tane daha" dediysen iç gitsin.

her ne kadar klasik yöntem de olsa bende işe yarayan budur gözünü kapa derin nefes al dişlerini sık

dışarı çıkıp durmaksızın bir saat falan yürüyorum

vurup kırma işine girme sakın. çünkü sakinleşince çok pişman oluyorsun.
o ortamı terk et çık dışarı yürü.

www.youtube.com

işine yaramayan kağıtları yırt, ya da gereksiz birşeyi kır. sakinleşmeye çalış çünkü öfke, o cinnet anı insana sonradan pişman olacağı şeyler yaptırabilir. güzel şeyler düşünmeye çalış. çok sinirlendiğim bir an makası alıp saçıma dalmıştım, sonra kuaför düzeltene kadar ne çekti :))

Hava buz gibi bak. Cik buz gibi havada suratin elin kolun uyusana kadar hizli hizli yuru. O kadar usuyop yoruluyorsun ki kizginlik ofke falan kalmiyor.

ellerimi mesgul ederim. evdeysem konsolu açar herkesi döverim, işteysem dolapları düzenlerim gibi..

tek bildiğim sadece sakın sesini yükseltme ve birisine cevap vermen gerekiyorsa da nefes al öyle ver çünkü haklıyken haksız duruma düşüyor insan. insanı en deli eden şeydir heralde.
yalnızsan balkona çık pencereyi aç sokakta akan hayata bak. çık yürü... diyebilirim.

Ağlıyorum ben genelde, sonra gidip yüzümü yıkıyorum.

deriiiiin derin nefes al. müzik vs baika bişeyle oyalanmak işe yaramaz, o konuyla ilgili siniri geçirmez, anca oyalar. mümkünse balkon, teras gibi bir yere çık ve varsa mesela ufak ufak duvara yavaş yavaş vur. ama elini kıracak gibi değil tabi ki. ufak ufak. bi de dolu dolu küfret. bağırabilirsen bağır veya ağla.

Bir esya parcaliyorum. O kadar kontrolden cikmadigim durumlarda yuzu soguk suyla yikiyorum, sinav cekiyorum, imkan varsa nefesim tikana kadar cok kisa sure kosuyprum.

Boxing. Antrenman saatinden 3 saat önce de olsa gidiyorum, tek başıma salonda öldüresiye girişiyorum torbaya.

teşekkürler önerileriniz için. işle alakalı bayağı uzun zamandır uğraştığım ve kurtulmaya çalıştığım bir sorun ile ilgili bir durum oldu, tüm emekler sıfırlandı, tekrar 5 ay önce başladığım ilk noktaya geri döndüm. "0"a "0", elde var "0"...

ama sinirim geçti sayılır, şimdi daha iyiceneyim.

dışarı çıkıp müzikle uzun süre yürüyorum.

duş, kendini kapıyı kapatıp ağlamak, ya da dışarı çıkıp sakin bir parkta yürümek oturmak.. dışarı çıkarsan daha çok sinirlenmene sebep olabilecek trafik olan sıra olan yerlere gitme derim. sinema da çare olabilir. evdeysen film dizi izlerim kafayı dağıtıyor.

bi de sheldon cooper modeli, sıcak çay iyi geliyor :)

onda da vardır bi hayır.

bir işe yaramıyor muhtemelen yaptığın. onlar bayır aşağı inerken motorfreni vazifesi olarak veya karlı havalarda düşük devirde kullanmak için falan kullanılıyor genelde.

argent +1

yoğun trafikte beklerken vitesi N'ye alabilirsin ama. daha sağlıklı olur.

1 sadece birinci vites. daha yüksek vitese geçmiyor.
2 1 ve 2. vites arasında değişiyor, 3 ve yüksek viteslere geçmiyor.
3 de aynı işte.
D hepsi arasında geçiyor.

1-2-3 vitesin yükselmesini istemediğin durumlar için. yavaş trafikte hangisine alırsan al zaten 1'de gideceği için yaptığın hiçbir işe yaramıyor.

Yorumlar doğru. Aracı şehir içinde D-N olarak kullanman yeterli sadece. Uzun bekleyişlerde N ye alman faydalı oulr hem aracı yormamış olursun hem de yakıt tasarufu olur azıcık. Zira aracı D de bırakıp gaza basmasan bile araba hafif hızda ilerlemeye başlar. Sen de bunu durdurmak için frene basıp durursun. Haliyle arabaya iki yönden de yük biner. N ye alıp beklemek daha mantıklı.

çoğu otomatik arabada N'ye almaya da gerek yok. dururken frene basılınca şanzıman-motor bağlantısı otomatik olarak kesiliyor.

hiç bi faydası yok hocam al D'ye kafan rahat takıl

yorumların hepsi doğru, eski arabalarda yokuş eğimi vs algılayan sistemler olmadığı için yokuş aşşağı hızlandıkça vitesi büyütüyordu galiba şanzımanlar. bunun için d harici diğer vitesleri motor freni için koymuşlar sanırım.

yeni arabalarda böyle bir dert yok.

fakat @argent dawn'in son cevabında hata var;

tam otomatik, yani tork konvertörlü araçlarda araç d deyken sürekli olarak ileri gitme eğilimindedir. @liriamer dediği gibi frene basarak aracın ileri gitmesini engellersin.

@argent dawn'in dediği olay robotik şanzımanlarda oluyor, yani tam otomatik değil ama otomatikleştirilmiş şanzımanlar.

her firmada ayrı bir ismi var, bu tür şanzımanlarda debriyaj vardır ve sizin yerinize robotik sistem araç durduğunda debriyaja basar.

otomatik honda civic kullanıyorum.
arabayı sıfır almıştım ve satan bayi "manuel kullanmayın yakıt sarfiyatını ayarlayamazsınız çok yakar" demişti. yani daha çok yakıyor olabilirsin.

Bak bak o vitesler arabayı devirli kullanmak için. Uzun yolda 1 de kalk devrini alınca hafif gazdan çek kendi ikiye geçer.Sonra devrini alınca 2 ye at iyice bas bas sonra gazdan hafif çek ...en son D olunca tam performans.

Aracı hep D ile kullanın. Vitesi kurcalamayın. 1 çok çok dik yokuşları çıkmak veya inmek için, 2 dik yokuşları çıkmak veya inmek için. Özel durumlarda gerekli yani.

1-Donme hocu, donup napacan? Yani Kanada daha iyi cogu acidan (mesela ben buradayim hehe) ama Turkiye... Yasam standartlarinin yerlerde surundugu bir yer.
2- Iste gir bir yere, Amerika'da alacaginin 1/4'une calisirsin sansliysan.
3- Sallama bu adamlari. Ne derse desinler.
4- Amerika'daki hayata ne kadar uyum saglayabildigine bagli biraz da ne kadar pisman olacagin. Ben duzenimi kurdum burada tamamen, burada yasamayi seviyorum. donsem efsane sacma olur.

No winner quits, no quitter wins.

demiş atalar.

8 aydan az bir süre kaldıysan geri dönme kararı için çok erken bir dönemdesin. Nelerin seni fikrinden uzaklaştırıp canını sıktığını oturup güzelce bir düşün. bunları nasıl ortadan kaldırabilirsin ve kaldırsan yine de dönmek ister misin? Master tezinin zorlaması doktora tezinden daha olasıdır. Doktorada U.S.'de üniversitenin çok belirli kuralları vardır, uyduğun taktirde kolayca geçersin. biraz kendini zorlaman hiçbir şey kaybettirmez. orada kalırsan bitirdikten sonra bir sürü şansın olacaktır, Avrupa ülkelerine geçmenin de, Türkiye'ye dönmenin de içinde olduğu. En azından kendine bu seçme hakkını vermiş olursun diye düşünüyorum. Hiç olmadı belirli bir süre sonra gelip işe başlamış olursun.
1. herkesin ne yaptığı önemli değil. kalmanın senin hayatında hangi olasılıkları getireceğine bak derim. dönmek istersen oradaki dönemi geçici bir dönem olarak da alabilirsin, sonunda yine döneceksin. bir deneyim olarak bak.
2. eğer para kazanmadan ya da az bir para kazanarak yaşama olasılığın varsa staj. ama sektör bana yabancı.
3. hayatın her döneminde bir şeyleri anlayabildiğimiz için sorun yok. ama bence farkettiğin şeyin doktora yapamıyorumdan çok akademisyen olamıyorum olması gerekiyordu. çünkü doktora biraz akademisyenlik demek. akademisyen olmadan da devam ettirebileceğin bir mesleğin olduğu müddetçe kimsenin bir şey demeye hakkı yok. üstelik iş değiştiren, sektör değiştiren bir sürü insan var. kimin ne dediğiyle ilgilenememek zor bir şey çünkü kendimizle ilgili fikirlerimiz de etrafımızdakilerle biçimleniyor biliyorum ama senin hayatını bir tek sen yaşayacaksın. O yüzden önemli olan senin kendine uygun bulduğun. insanlar için başarısızlık olan senin hayatının başarısı olabilir.
4. ilk başlangıçlar hep kötüdür. Türkiye'ye de gelsen yine ilk başlangıç olduğu için daha kötü olabilir. bir 3-4 yıl sonra nasıl yaşamak istediğini kestirmeye çalış. orada kaldıkça her şey daha iyi olacak. orada kal. iyi geceler diliyorum.

miserable hayat ne hocam? yerde yorgan üstünde mi yatıyon? şilte alacak paran yok mesela, he mi? haftada 20 dolarla mı geçiniyon ha? part time fare ölüsü mü topluyon bodrumlardan? Pazar günleri benzin mi pompalıyon? generic peanut butterdan başka bişey alamıyon mu? tek girebildiğin yer Wal Mart mı? Sürekli McDonalds dollar-menu mü yiyon? ekmek alabilmek için 3 saat yol mu yürüyon? sadece su, armut ve muzla mı yaşıyon? şu miserable hayattan ne anladığını bi de hele...

shadowcat çok haklı.

İlk kararın akademisyen olup olmamak olmalı. Çünkü doktora demek doğrudan akademisyenlik demek olmasa da (olmadı bir araştırma laboratuvarı veya danışmanlık demek), çoğunlukla gittiği yol bu. Ve şunu da unutma, akademisyen olmak demek o çalışmanın hiç ama hiç bitmemesi demek. Nasıl ki zamanında lisede "Üniversiteye gelince rahatlıyormuşsun" diye kandırdılar ve üniversitede rahatlamadık. Doktora ve akademisyenlik ilişkisi de böyle bir ilişki. Bunu göze alamıyorsanız, baştan bırakmak elinizde.

Ancak akademisyen olmak zorunda değilsiniz, özel sektörde danışmanlık gibi pozisyonlardan başlayabilirsiniz. Sadece doktora mezunu istihdam eden teknoloji firmaları var ve sağlam maaşları var. Onlardan birinde de olabilirsiniz. O zaman tüm bu çalışmalarınıza değebilir. Üstelik Türkiye'de tıkılı kalmazsınız, açarsınız dünya haritasını, kendinize yer beğenirsiniz. Dönerseniz, bu seçenek elden gitmiş olacak.

İnsanların ne dediğini umursamayın. Ömrümüz "Ay, o ne der? Ay, bu ne der?" ile geçti. Kimsenin ağzı torba değil ki büzesiniz. Bırakın onlar bıdır bıdır konuşsun. Kararınız ne olsa konuşacak onlarç Dönseniz onun dedikodusu, dönmeseniz başka bir dedikodu dönecek illa ki.

Daha kötü bir hayatınız olmaz. Birkaç sene biraz kalitesiz bir hayatınız olur en fazla, doktoradan sonra toparlanır o.

Henüz kararınız için geç değil. Daha ilk dönemmiş. Her şeyin başındasınız. İster biraz deneyin ve dayanıp dayanamadığınızı görün.

Ben olsam hayatta gelmem.

pompacılık yap gene gelme iyice boka sarıyoruz. Hatta beni de aldırsana oraya :)

hakkatten sana göre değil mi yoksa zorluğa mı gelemiyorsun? bunun cevabını bir bulmalısın önce. neden sana göre değil, hangi gerekçe ile böyle düşünüyorsun? başka bir alanda mı yeteneklisin, bu yeteneğini mevcut alanında da değerlendirmen mümkün değil mi? ya da başka hangi özelliğin seni böyle düşünmeye zorluyor?

eğer bu hayatta yanlızsan, kimseye el açmayı düşünmüyorsan ve dürüst yaşayacaksan, çaba sarfetmeden hiçbir şey olmaz. bazen çaba sarfetsek bile birşey elde edemeyiz, ama olacaksa da uğraşarak, ter dökerek, üzülerek, uykusuz kalarak, acı çekerek olur bir ihtimal. eğer devam edersen dört sene sonra eminim sık sık eski günlerini hatırlayıp iyi ki dayanmışım, yapmışım diyeceksin.

durumunu yaşamayan bilemez, anlıyorum; bizlere tavsiye vermesi kolay, ama ben çok iyi bir işe kalkıştığını düşünüyorum. sana imreniyorum. abd'de doktora yapmak, hele ki iyi bir hocanın ekibi içinde olmak, bunlar gerçekten büyük şans. üstelik yaşın daha genç, zorluklara dayanma gücün yüksek.

hepimiz hayatımızın belirli dönemlerinde sefillik çekiyoruz, iyi yönden bakarsan eğer sefillik çektikçe karakterimiz güçleniyor ve güçlü bir karaktere ileride daha çok ihtiyacın oluyor.

1.neden donmek istiyorsun?
2. stajla da baslayabilirsin. eger amerika'da kalmayi dusunuyorsan direkt full time bir ise bak derim.
3.insanlarini ne dedigini bu kadar onemseme.
abd'de doktorayi yarida birakan iki tane arkadasim var . biri "yeter artik para kazanmak istiyorum" dedi vetrader oldu, keyfi yerinde. digeri de consulting isine girdi, o da gayet memnun. kimse doktorayi birakmalarini sorgulamadi.
4. akademik hayat zor. bazen cok fazla calismaktan yoruluyor insan. veya belki yasadigin sehirden bunalmissindir bilemiyorum. ama bu tip sorunlar turkiye'ye donmeden de cozulebilir.

(bkz: amerika/@compadrito)

(bkz: karar vermek/@compadrito)

hayat senin hayatın hocam. Bünyen akademisyenliği mi reddediyo, Amerika'yı mı reddediyo? Aileni mi özledin? Gurbet ve yalnızlık ağır mı geldi? Bu mutsuzluğunun "root cause"unu bulmadan, ani karar verme. Benim o iki yazıyı iyi oku, anla ve düşün

Pompacılık yap ama gelme diyen, o pompacılığa 1 ay dayanamaz. Onu da diyim. Mecazi olarak diyosa o başka tabii.

Yazan herkese tesekkurler,
Gurbette olmakla ilgili sorunum olmaz sanmistim basta ama bir sure sonra yalnizlik ve saat farki insani yoruyo. Bolumumde cok fazla Cinli var onlar hep kendi aralarindalar bide evde yalniz kaliyorum, skype da yapmasam 5 gun insan yuzu gormeden geciyor.
13 yasindan beri yatili okuyorum, aileyle cok alakasi yok. Masterda da cok calisirdim ama en azindan ayda yilda bir de olsa dostlarimlaydim. Burda surekli calisma ve yalnizlik hali zaten burs anca kiraya yemege yetiyo.
Belki doktora yapan herkesin aklindan geciyordur ama kimsenin dunyayi kurtardigi da yok. Surekli eski makalelere ekleme yapip yeni makale basiyolar. TAligi seviyorum, teaching kismi icin ve doktora bana boyle bir imkan verecegi icin katlanabilirim ama researchu sevemeden de zor gibi..Surekli ayni rutin, yeni konu bul arastir yaz yayinlat.

Neyse tekrar tesekkur ederim herkese, dediginiz gibi bu benim hayatim ama farkinda olmadan yillar geciyor.
Dediginiz gibi biraz daha cabalayip sorunun rootunu bulmaya calisicam bir donem daha, teaching tamam ama surekli gecen gunduzun olmadan researchu dusunme fikri beni yordu.
Bide job marketin giderek daha rekabetci olmasi da etken oldu, yan masamdaki arkadas son sinif ve simdiden 2 makalesi olmasina ragmen iyi gitmiyor diyor. Cok az pozisyon var ve cok fazla iyi aday var. Bu surekli hirs ve rekabet ortamini istemedigim icin biraz da akademiye yonelmistim. Ama burada da fazlasiyla durum boyleymis. Sanirim hic bir yerde isimi iyi yapayim, maasimi alayim yastiga kafami rahat koyayim yok. Surekli bitmeyen rekabet hayat.

amerika'nın genel bir özetini yapmışsın hocam. yazdıklarından cımbızla çektiklerimi sıralıyorum:

- yalnizlik (akademisyenlikle ilgisi yok)
- saat farki (akademisyenlikle ilgisi yok)
- cok fazla cinli var onlar hep kendi aralarindalar (akademisyenlikle ilgisi yok, çinli heryerde çok, hepsi it gibi birbirini destekler. nüfusları, senin ülkenin nüfusunun 20 katı. üstelik senden çok daha çalışkanlar. üstelik senin vatandaşların gibi birbirlerinin kuyusunu kazmıyor, birbirlerine çelme takmıyor, aksine birbirlerine deli gibi destek oluyorlar. dolayısıyla, amerika'ya gelmiş bir türk, karşısında 20 değil, 30 çinli görebilir for a given situation, 20 de hintli görür tabii.)
- evde yalniz kaliyorum, skype da yapmasam 5 gun insan yuzu gormeden geciyor. (akademisyenlikle ilgisi yok)
- ayda yilda bir de olsa dostlarimlaydim. (amerika'da dost diye bişey bulamazsın. akademisyenlikle bi ilgisi yok bunun).
- surekli calisma ve yalnizlik hali zaten (bu da amerika'nın getirisi ya da götürüsü. akademisyenlikle bi ilgisi yok)
- burs anca kiraya yemege yetiyo. (reel sektörde çalıştığında, karnın biraz daha iyi doyar, elin biraz daha bollaşır).
- surekli ayni rutin, (akademisyenlikle hiçbir ilgisi yok)

dolayısıyla, seni yoran ve üzen şeyler, amerika'nın genel özellikleri. akademisyen olmasan da, bunlar olacak zaten. bunlara dayanamayanlar, 2. sene sonunda türkiye'ye geri dönerler. biraz daha dayanıklılarsa, 7. senede kayış yarar.

surekli gecen gunduzun olmadan researchu dusunme fikri beni yordu. (bunu değiştirebilirsin bak! kendini eğitebilirsin bu konuda. kapıdan çıktığın andan itibaren, research'ü unutacaksın.)

bide job marketin giderek daha rekabetci olmasi da etken oldu, yan masamdaki arkadas son sinif ve simdiden 2 makalesi olmasina ragmen iyi gitmiyor diyor. cok az pozisyon var ve cok fazla iyi aday var.
(sen 2008 - 2011 arasındaki krizde, özellikle de 2009 yılında abd'de olmadığına dua et. rekabetin tillahı asıl o zaman vardı. şimdi ekonomi tırmanışta which is very good for us!)

surekli hirs ve rekabet ortamini istemedigim icin biraz da akademiye yonelmistim. (hırs ve rekabeti, akademiden, hele amerika'daki akademiden soyutlayabileceğini pek sanmıyorum. burası kurtlar sofrası. dünyanın en iyileri buraya geliyor ve burda kapışıyolar.)

ama burada da fazlasiyla durum boyleymis. sanirim hic bir yerde isimi iyi yapayim, maasimi alayim yastiga kafami rahat koyayim yok. surekli bitmeyen rekabet hayat. (amerika'da, kebap yapmak, keyif yapmak, kaytarmak, arazi olmak, başkasının sırtında asalak olarak yaşamak gibi kavramlar yok. ak göt kara göt burada belli olur. güvenilecek bi götü olmayan da silinir gider zaten).

bu verdiğim bilgiler ışığında, sana göre olmayan şeyin akademi mi, yoksa amerika mı olup olmadığını yeniden düşün.
8 ay, karar vermek için çok kısa bir süre. ikinci senenin sonunda, amerika'da mutlu olup olamayacağını anlamış olman gerekir. öğrenmeyi, öğretmeyi ve it gibi çalışmayı sevmiyosan, amerika zor gelir. yalnızlığa tahammül edemiyosan, gene çok zor gelir.

bu konularda hiçbir bilgim olmasa da mantık yürüterek aklıma gelenleri söylüyorum. yapmacık olma kendin ol ki adam sana güvensin. söyleyeceklerini kendisi beğensin diye söylediğini hissederse bence senin için işler iyi gitmez. içinden geldiği gibi davran saygı çerçevesinde.

abi inan çoğu şeyi gözümüzde büyütüyoruz valla. işin içine girince bir şekilde olduğunu farkediyoruz. yapabilirsin inanıyorum ben :)

ya got olacaksin ya da basarisiz. mudurluk boyledir.

kendin ol. bildiğin soruları soracak sana. zaten aynı iş yerinde çalışıyorsun, dışardan gelmedin öyle değil mi. niye sıkıntı yapıyorsun onu anlamadım.

mülakatta nasıl davranacağını bilmiyorum ama hayatta eline gelen fırsatları değerlendirmeyip sonradan pişman olacağına; değerlendirip başarısız olmayı göze almalısın bence. eğer denemeye karar verirsen bu soru işaretleriyle değil, kendine güvenerek gir o mülakata. her şey daha iyi gidecektir.

Elime yüzüme bulaştırırım korkusu: Gereksiz. Müdürlüğü, müdürlük yaparak öğrenirsin. Bir işi yapmadan, teorik olarak asla öğrenemezsin. Kimse öğrenemez. Denemeden zaten öğrenemeyeceğin şey için yapabilecek miyim diye endişe etmen saçma.

Mülakat: Kendin ol. Somut ol. Net ol. Ciddi ol. Çok konuşma. Fikirlerini paylaş (mutlaka kendi departmanın ve yaptığın iş adına fikirlerin vardır, bunları çekinmeden söyle ki işi bildiğini görsün).

Şuana kadar sergilediğin karakterinle, performansınla bu mevkiye aday gösterilmişsin zaten. Yani yine kendin ol yeter, kafanı gereksiz karıştırma.

Evet ayni isyeri de, müdürlük daha kapsamlı, müdürum fabrikanin 2.adami pozisyonunda.
Departmani yonetmenin yaninda diger mudurler ile genel müdür arasinda kopru olucam, 20 senedir burda olan mudurler var, ben daha 3 senedir buradayim.

Hep müdürlerin tam olarak ne iş yaptığını merak etmiştim. Dünyanın en gereksiz insanları gibi geliyor bana.

Abi cidden olursan yaz bana kardeşim şu şu işleri yapıyorum diye.

Yukarıdaki migros kişisel gelişim kitaplarından fırlamış geveze tipleri boş ver. Malumat almaya bak müdürünü tanıyan birilerinden. ne yapar ne sorar falan diye.

hayırlı olsun.