ABD'de iki sene ölmeden sokaklarda yaşamayı başarabilirsen, devlet kira yardımı mı ne yapıyomuş. -muş diyorum, çünkü benim bi zamanlar oturduğum apartmanda, suratsız bi herif vardı, meraba dersin, suratına bile bakmaz, öyle biri, bu adam, Vietnam gazisiymiş ve iki senesini doldurmuş sokaklarda. Devlet de ona kira yardımına başlamış. Ama o kira yardımının adamın gazi olmasıyla bir ilgisi var mı, yoksa iki sene sokakta yatma çilesini dolduran herkese bu imkân sağlanıyor mu o kadarını bilmiyorum.
Bad credit diye bişey var. Sanırım Türkiye'de de başlamış. Kredi notu mu deniyor? ABD'de credit score deniyor. Misal işsiz kaldın ve kredi notun da düşük. Çünkü vaktiyle, faturalarını zamanında ödememişin, kredi kartının namusu elden gitmiş, oraya borç takmışın, buraya borç takmışın filan, üstüne bi de işten atılırsan, bi düşük eve geçmek istiyon mesela, ev zaabısı da diyo ki, bana gelirin olduğunu ispat et! Gelir yok! diyon. Bi de kredi skorunu göriyim diyo. O da bombok! Öyleyse sana ev yok! Bu
zalim döngüye bi girdin mi, gerisi geliyodur heralde. Satıp savmaya başlıyon açlıktan ölmemek için. Tabii 6 aylık işsizlik sigortasını unuttuk. O bitiyo önce. Sen hâlâ iş bulamamışın. Kira ve faturalar için para bitiyo. Satıp savıyon ilk 2 ay mesela. Elde avuçta satıp savacak bişey kalmamış, işsizlik sigortan kesilmiş, birikmiş paran yok bi köşede, Ağustos böceği gibi vur patlasın çal oynasın yaşamışın zamanında. Kredi notun berbat. Gelir yok. Bir düşük, iki düşük seviyedeki evleri tutma şansın da yok. Naapçan o zaman? Atabildiğin her eşyanı çöpe atacan. Mal varlığın, bir market arabasına sığabilecek hâle gelene kadar küçülecen. Sokakta yatıp kalkmaya başlayacan. Metro varsa, metro istasyonuna girecen yerin altına. Yoksa sokakta donarak ölürsün. Yazın, yassıltılmış ambalaj kartonlarını döşek yapacan, banka manka gibi kallavi kapılı binaların önünde. Hani kanopi altındasındır, kapıya girerken bi oyukluk vardır filan, pek rüzgâr almıyodur. Yaz olmasına rağmen sırtında kalın bi palto olur. Çünkü gece o senin yorganın olacak. Çöpleri karıştırmaya başlarsın. Biraz dizinin dermanı varsa, kola kutusu, su şişesi filan toplamaya başlarsın. tanesi 5 cent olsa ve 100 tane toplasan, bir öğün yemeğin çıkar. Bazen acıyıp para veren çıkabilir. Kapıları açarsın insanlar gelip geçsin diye. Elinde kâğıt bir kola bardağı olur. İçine bikaç cent atan çıkar belki. Gene kartonlara yazılar yazarsın. 'Açım, evsizim, kursağıma lokma girmedi lan!' dersin. Ya da 'Ne yalan söyliyim, bira ve esrar alacam!' dersin. Biraz daha esprikli bi yazı bulursan, belki para kazanma şansın biraz daha artar. Gündüzleri parklar senin tabii. Banklarda uyursun. Bazen ayakkabın yastık olur, bazen palton. Çalmış olduğun market arabasınnan gezersin sokaklarda. Çalamadıysan, gene çek çek pazar arabasına benzer bi araban olur. Bazen acıyanlardan, kâğıt para veren bile çıkabilir. Devletin aşevleri var, sığınma evleri var. Kışın hava belli bi derecenin altına düşünce, bu milleti bi yere topluyolar, çorba filan içiriyolar. Üstüne işemesen bile bi süre sonra üstün çiş kokmaya başlar çünkü yattığın yerlere daha önce birileri işemiştir. Giderek o kokuyu duymaz olursun. Senin geçtiğin yerlerde millet biraz açığından yürür. Tüketebileceğinin çok daha üstünde yiyecek üretttiği için, ülkenin çöplükleri yiyecek doludur. Karnını iyi kötü doyurabilecek bişeyler bulursun. Kirayı nası ödiycem, faturaları nası ödiycem, taksitleri nası ödiycem dertlerin bitmiş, bu gece donmadan yarını görebilecek miyim acaba? derdin başlamıştır. Evsizlerin bazılarının alkolik ya da toksikoman olduğunu 100 metreden anlarsın. Canlı cenaze gibi gezinirler ortada. Bazıları ise çalışamayacak derecede sıyırmış olur ve bağıra bağıra küfreder, bişeyler anlatırlar.
Çok zevkli bi hayat olduğunu sanmıyorum. Çok zor bir hayat olduğunu düşünüyorum. Allah düşmanımın başına bile vermesin. Öte yandan, senede 1 milyon dolar maaş alırken, birden o duruma düşen insanlar olduğunu da duymuştum. Tanıştığım olmadı ama. Zor zenaat!