Lüks tüketimini/alımını kredi kullanarak gerçekleştiren bir işverene sahibim. Evleri var, arsaları var, meslekleri ve şirketleri var, kredi çekip tripleks ev aldılar. Evin içini en lüks malzemelerle donattılar. Başkasına kiraladılar birkaç yıllığına.

Şirket kendini zor döndürür iken, evlerinden çıkıp başka bir eve taşınmak durumunda kaldılar. Mantıklı olan nedir? ''Nasılsa triplekse taşınacağım, içine lüzümsuz harcama yapmam gerekmiyor.'' düşüncesi değil mi? Onlar için değil, çalışanlarının primini ödeyemez iken ev tadilatına, perdesine kapısına yapılmayan masraf kalmadı. Mutfak, banyo hepsi değişti ki bu ev en fazla 6 yıllık ev ve lüks bir sitede.

Bu telaş bitince altlarında şirketin kiralık arabaları da olmasına rağmen, sırf toplantılara giderken şanları yürüsün diye AUDİ a5 (yanılmıyorsam) aldılar. Telefonları varken ve kredi kartlarında limit yokken de şirket kartının son demiyle kendilerine iphone (en son çıkan hangisiyse ondan) Sırf masaya Samsung koymasınlar diye değilse ben de bir şey bilmiyorum.

Görgüsüzlük ve millet bir şeyde görsün derdinden başka şey değil. Kendilerini bu şekil değerli görüyorlar bence. Bir de paraya ve mala mülke tapma

şimdi şirketten, toplantılardan falan bahsedilince aklıma geldi. çok iyi tanıdığım, gayet birikimli, yurtdışında eğitimini almış, uzun süre yaşamış "başarılı" bir tanıdığım da şu anki krizden nasibini aldı, tasarruf yapması gerekiyor. tuhaf şeylerden para kısarken hala bmw'ye biniyor, lüks bir yerde bulunan, yüksek kira ödediği ofisini ise değiştirmedi, zira insanlar bu adresi görünce başka oluyormuş. diğer yandan da her konuştuğumuzda durumunun ne denli vahim olduğundan bahsediyor. değişik, ne diyeyim.

Başka bir özelliğimiz yok çünkü. Sanat, spor, bilim vb ilgi alanlarımız yok, başka şekilde kendimizi ifade edemiyoruz.

gösteriş az gelişmişlik göstergesidir
biz de paramızın yettiğince gösteriş yapabiliyoruz millet olarak en fazla...
merso bmw falan
araplar misal lambo, ferrari, aston martin, bentley rolls royce la londra da yapıyor aynı boku...

toplumsal gecis evrelerini tam anlamiyla yasayamamis olmakla da ilgili bence. kirsal yasamdan kentli yasama gecis cok hizli oluyor ve tam bir adaptasyon saglanamiyor. insanlar eski aliskanliklarini kaybetmeden yenileri devreye giriyor. dolayisiyla bu yeni olani da nasil kullanacaklarini da bilemiyorlar.

lukse duskunluk araplarda da cok var. muslumanlikla da ilgili yani bir sekilde. muslumanlik toplumlarin entellektuel gelisimini olumsuz etkilemis hep. daha duz ifade edersek musluman toplumlarda egitim ve gelismislik seviyesi daha dusuk. bu toplumlarin bireyleri de kulturel geri kalmisliklarini maddi guc gosterileriyle baskilamaya calisiyorlar.

iş konusunda bi şey diyemiyorum, çünkü dediğin gibi türk insanı lükse düşkün ve o adresi görünce o arabayı görünce cidden etkileniyorlar. birçok iş için bunlar prestij olayları.

onun dışında, genel olarak ruhumuz fakir olduğundan bu şekilde atlatabileceğimizi düşünüyoruz bence.

evet, iş için haklı olabilirsiniz aslında. oyunu kurallarına göre oynamak gibi bir durum söz konusu olabilir.

tirnak icinde egitimli olanlarin gorgusuzlugu nerden geliyor derseniz, cevap yine cehalet. misal univ. mezunu, yurt disinda yuksek lisans yapmis, dolgun maasli, beyaz yakali rezidans adamlari, Louis vuitton kadinlari. bu tipleri de oturup incelerseniz genel olarak cahil, yuzeysel tipler olduklarini gorursunuz. popular kultur disinda bir ilgi alanlari yok cogu zaman.

Hayattan keyif almayı bilmiyoruz. Ornegin güzel bir doğa yürüyüşü yerine avm'de dolaşmayı tercih ediyoruz. Hobimiz yok, okumayı sevmiyoruz, araştırmıyoruz. Hissettiğimiz boşluğu da bu nesnelerle kapatmaya çalışıyoruz.

Birçok neden yazılmış katıldığım. Bence de problem eğitimsizlik ve din.

Siniflandirma yapmayi sevmem fakat luks duskunu Turk genelde dogu taraflarina ait. Turkiye nin batisinda bu luks duskunlugunu bu kadar goremezsiniz. Hatta bu sekilde bunu insanlarin gozune sokmak ayiptir, mutevazilik on plandadir.

insanlar yurtdisina genellikle daha iyi yasam sartlari icin cikiyor. dolayisiyla tr'de binebilecegi bir arabaya parasi varsa neden binsin? bunun dogulu/batili olmakla bir alakasi yok. insanlari sacma sapan sebeplerden dolayi kategorize etmeyin.

senin yasadigin sehirde yasasam bisikletle ise gider gelirim, ama garajimda tr'de almamin zor hatta imkansiz olacagi bir arabamda olur. Yine tr'de imkansiz olan bir muhit ve evde yasamak isterim. Param yeterse gider Ferrari'de alirim Maserati'de. Kefenin cebi yok. Rahat olun, yurtdisinda yasiyorsaniz oranin nimetlerinden faydalanin.

cooperr, insanları kategorize etmek falan ne alaka? herhangi bir art niyet taşımadan bir soru sormuşum işte, bu denli duygusal tepki vermenin gerekli olmadığı düşüncesindeyim. nitekim artık kültürün kendisine yerleşmiş bir durumdan bahsediyorum. konu sadece araba sahibi olmak falan değil, çok daha genel.

cevabi direk sana cevaben yazmadim, yorumlara cevaben de yazdim. kategorize etmek ne alaka diyorsun ama bal gibi kategorize ediyorsun :) duygusal falan da yazmadim, batili bu isleri asali cok olmus biz hala ayni seyleri tartisiyoruz, zaten arabayi uretip bize satan onlar. yilanin, fitnenin ba$i onlar yani:)

bir de bu isin guvenlik tarafi var. ben ailemin guvenligi icin ekstra para harcayip ust seviye bir araba aliyorum diyelim, neden direk gorgusuz muamelesi goruyorum? Sen bisikletle geziyorsun, ikinci el urun aliyorsun, cimri ve varyemez misin? ustune bide gocebe bir toplumdan geliyorsun, niye dort duvar arasinda yasiyorsun? sehrin ortasina bir cadir kur gitsin (evet bence de "ne alaka?")

Eziklik. Kompleks.

cooperr, gördüğümü, yaşadığımı yazıyorum alt tarafı. içerisinde doğup büyüdüğüm türk toplumunu bir de yurtdışında, türklerin yoğun bulunduğu bir yerde yaşarken ölçüp tartma ve düşünme olanağı bulup kendimce böyle bi tespitte bulundum işte. milleti kategorize etmek gibi bir amacım yok. ancak kültürel olarak, daha çok ortadoğu milletlerinin şekilci olduğu gerçeği var ne yazık ki. herhangi bir esnafla olan iletişiminden tut, genel itibariyle sosyal konumunu belli etme biçimleri farklıdır. bunu söyleyerek milyonlarca insanı bir kategoriye sokmuş olmuyorum, genel tavrı söylüyorum. yani tüm ortadoğulular şekilcidir, görgüsüzdür demiyorum, nitekim ben de ortadoğuluyum. ancak kültürümüze yerleşmiş böyle bir durum mevcut ne yazık ki. kendisini bu şekilde ifade etmeye meyilli olan insanların çoğunlukta olduğu bir milletiz. dolayısıyla bu şekilde uzun cümle kurmaktansa, direkt "türk milleti" diyorum ama türk milleti derken hepimiz türk olsak da bu konu dahilinde kendimi içine katmıyorum ya da buradaki çoğu insanı da aynı şekilde ayrı tutuyorum. ama mesela ailemde de vardır böyle insanlar, yalan değil. bu alışkanlık bir milleti kötü yapmaz, sadece bir kültürdür. yarım ağızla, pek de kendime güvenmeyerek italyanların da genel olarak buna benzer bir tavır içerisinde olduklarını söyledim mesela. bunda bir şey yok.

halin vaktin yerindeyse, paran fazla geldiyse git nereye harcarsan harca zaten. ama bir yanda ağaoğlu gibi parasıyla var olmaya ve kendisini ifade etmeye çalışan insan vardır, diğer yandaysa yine aşırı sevmesem de koç ailesi vardır. aradaki farktan bahsediyorum. bizde ağaoğlu figürü yaygındır diyorum. "para harcayan şerefsizdir!" gibi bir düşüncem yok hani. ya da sana "ikinci el kullanacaksın, araba almayacaksın" demiyorum. ikinci el alışverişin eziklik olarak görüldüğü anlayışı eleştiriyorum. ya da kasiyere tek bi laf etmeden parayı fırlatıp atma kabalığından söz ediyorum.

göçebe geyiğine ise pek takılmamak gerekir, zira onu çadırda yaşayalım demek için yazmadım, daha çok arap asimilasyonunun türk kültüründeki etkilerine atıfta bulunmak için geyiğine ekledim, zira bu gösteriş konusu arap kültüründe epey bir baskın olsa gerek.

peki

lego.

lego derdim ben de ama o kadar pahalı ki legolar... ufacık, içinden on parça çıkan kutuya yirmi lira istiyor şerefsizler. çocuğu azıcık oyalayacak bir lego setine en az 100-150 lira bayılacaksın. para varsa tabii al lego muhakkak, kral hediyedir.

ha yok dersen, oyuncakçılarda satılan bilim kiti gibi şeyler oluyor. ben her gördüğümde hevesli hevesli inceliyorum dakikalarca. robot yapma kiti falan vardı mesela, ya da hava durumu ölçme ile alakalı şeyler vardı. hani hareketli çocuk demişsin ama, bunları bir inceleyebilirsin. hem eğitici özelliği de yüksek.

mikroskop alınır. mis gibi de hediye olur.

scooter al.

kendi yegenimden soyluyorum, bu zamana kadar aldigim zibilyon hediye icinde en sevdikleri ve uzun sure oynadiklari:

yumurtlayan tavuk oyunu: urun.gittigidiyor.com

mikrofon (onu aldigimda 4'ten kucuktu sanirim)

spiderman'in ag atan kartuslu spreyi (spreyin bitmesi 3 dakika maksimum ama cok eglenceli. evi mahfediyor tabi.)

kinetik kum ve insaat seti. (cok guzel oynuyorduk ama ananaesi ev batiyor diye atti kumlari.)

donem donem sardiklari karakterler oluyor. ninja go, angry birds gibi. ona gore bir sey secebilirsin.

hotwheels serisini seviyorlar.

istanbul'da oturuyorsanız akasya avm'de hamleys var, yemin ediyorum mütüş. yolum düşünce gidip 1 saat boyunca oyuncaklara bakıp inceleyip çıkıyorum.

ben olsam lego alırım, lego oynasın. bütçeye uymuyorsa orijinal lego markalı olmasına gerek yok, zaten bebe 4 yaşında.

bir de top oynamayı seviyorsa ev içinde kapıya falan yapıştırabilecekleri potalar oluyor, ufak ve topu peluş, onlardan alabilirsin.

edit: @jedilance kinex koymuş, eğer aklınıza yattıysa hamleys'de var o paketlerden ama fiyatını hatırlayamıyorum.

Hareketli bir çocuk ise frizbi veya ayaklı potalar oluyor, basketbol topu ile birlikte. Öyle şeyler.

www.amazon.com

17 dolara dustugu oluyor zaman zaman.

imkan varsa eğer, bence bi spor kulubune jimnastik, yüzme gibi bir spor dalında üyelik hediye edebilirsiniz.

www.tahtabisiklet.org

Peace

ffs

all we need is coffee

ismini barcode ya da karekod halinde yazdırabilirsin.

previews.123rf.com şöyle kırmızı ojeyle "war" yazıp üzerine beyaz(ortasına) çizgi çekebilirsin.

sarı ojeyle elektronik şeyleri seversen onu yazabilirsin.

tabanına yakın olacak biçimde düz bir çizgi çekerdim enlemesine, tüm bardağı saran.

böyle de aman efendim minimalist, aman efendim cihangir elitiyim işte.

yalnız oje o bardaktan illaki çıkacak, haberin olsun. uzun süre kullanma niyetindeysen seramik üzerine yazmaya yarayan kalıcı markerlar falan oluyor, onları inceleyebilirsin. hatta bir kırtasiyeye gidip bardağın üzerine yazacak mı diye deneme amaçlı işini halledip çıkabilirsin de.

ulan altı satır önce kurduğum elitist illüzyon gözlerimin önünde yıkıldı.

Over worked under paid

yazi olmasi sart mi?
ben olsam söyle bi desem yapardim (her ne kadar beyaz kupa üzerinde daha hos dursa da):
www.youtube.com

buraya çöp dökmek yasaktır sevgilerle

balpolen

Kappa

Yes

Harry potter sevicisi iseniz ölüm yadigarları sembolü olabilir.

BP logosu yaptır. sarı yeşil

Bu çirkinliği yapmak için kendimi feda ediyorum

(bkz: u can't touch this)

za xd yazardım ben olsam

kupanin sapina ip dola.

SATILIK

Ziyaret nedeniniz tatlı yemek olarak kararlaştırıldıysa tatlı almayın. "sen yapamazsın" demek gibi bişi.
İçki yok sanırım denklemde, varsa şampanya mesela? Diğer türlü çikolata mantıklı. İsteme çikolatasına benzemeyen güzel şeyler var.

edit: kaliteli lokum ya da badem ezmesi de mantıklı.

likor olur, kahve olur, lokum olur, kuru pasta gibi de olur, borek de olur.

Abi sen bu ise hic karismiyorsun annen ne soylersee onu yapiyorsun

Jimicikin dedikleride olmaz.kuru pasta:)

soru: çaya mı gidiyorsunuz yemeğe mi?

eğer çaya gidiyorsanız ve ev sahibi tatlı yapacaksa tatlı götürmek saygısızlık olur. çikolata ya da şık kutulu bir lokum olabilir. en suya sabuna dokunmayanı güzel bir buket çiçek olabilir.

Bizim taraf muhafazakar, alkol sıkıntı o yüzden :) Çikolata gibi görünüyor o zaman.

Kuru pasta.
Tatlı yapıcam diye özellikle bekirtmrmişlerdir zaten de, yine de tatlı bir alternatif.

saksıda çiçek alın bence

Çikolata çiçek. Fazla düşünme

ben de sendenim. her tarafı kaplamama rağmen rahatsız oluyorum hatta.

ben de senin gibiyim. zaten 3 yıl öncesine kadar ev dışında (ve çok yakın olduğum insanların teyze, anneanne vs gibi) tuvalete girmezdim. 22 saat tuvalete girmediğimi bilirim bu nedenle. sonunda böbrekleri elime almamak için bunu aşmam gerektiğini fark ettim.

hala zorunda kalmadıkça girmiyorum ancak girdiğimde de bütün klozeti kağıtla kaplayıp sifona tuvalet kağıdıyla dokunup çıkınca ellerimi en az 3 kere sabunlayıp çıkış kapısını da yine peçeteyle açıyorum.

insanlar ellerini yıkamadan falan çıkıyor, bir gün üzerlerine kusacağım.

Oturmadan işeyen kadın sayısı benim tahmin ettiğimden fazlaymış, belki seninkilerden de fazladır.

Bi de klozetin üstüne esencılıs oturuşu vaziyeti alanlar var tabi...

squat pozisyonuyla işeyince böyle bir derdin olmuyor. aman kağıtla sileyim, üzerini kağıtla döşeyeyim, şimdi bunu böyle bırakmaz olmaz top yapıp çöpe atayım derken git gide hijyenik olmaktan uzaklaşıyoruz zaten. ha ben kağıdımı koyarım ama toplamam diyenler oluyor onlar küfrü yiyorlar zaten. en temizi squatla damlatmadan işemek. müthiş kolaylık.

her tarafı kaplamama rağmen iki dakikada çıkıyorum?

squat demeye gelmiş idim hehe ;_;

Squat pozisyonunda işemek bu tip sorunları ortadan kaldırıyor +1

Hayatımda bir kez bile umumi bir tuvalete oturduğumu hatırlamıyorum, hep squat pozisyonunda işedim. Hiç öyle girdiğim tuvaleti kırklamakla, 80 kat kağıt sermekle falan uğraşamam. Hiçbir yere değmeyince işin çabuk bitiyor.

Cok da korkulacak bir sey yok esasen. Sirf klozete oturmakla hastalik kapmak oldukca dusuk bir ihtimal. Oturdugun yerinde yara falan yoksa, deriden ve genital organindan iceri bakteri girmesi baya zor. Vucut o kadar savunabiliyor kendini. Cikinca ellerini iyice yika bir sey olmaz.

Dut gibi sarhoş da olsam, bar tuvaletinde squat pozisyonunda işiyorum diyeyim ben sana.

Squat +1

kaynak: benim hatun.

Peçete veya klozet kağıdı serip oturuyorum.

squat öyle olunca hızlı çıkıyorsun zaten7
ayrıca kağıtla sarmak saçma eğe wc örtüsü yoksa bir de squat wc örtüsünden bile pratik

Bence peçeteyle kaplamak falan derken daha bir haşır neşir oluyosunuz tuvaletle. Squat +1 olabildigince çabuk, değmeden dokunmadan çıkarım.

şimdi anlaşıldı. ben de bu kızlar napıyo içerde diyorum kapıda sıkışmış halde beklerken....

ıslaklık varsa squat, yoksa skimde bile olmaz. yeteri kadar paranoyağım, bu kadar ihtimalle hastalık kapar mıyım diye düşünemem bir de.

Squat +1

Kaplamakla falan hiç uğraşamam. Hızlıca çıkıyorum.

Vallahi konunun muhatabi degilim ama ben erkekler tuvaletinde bir yere oturmadan bire rahatsiz oluyorum. Dokunmayin

squat ama hoş bişi degil, ister istemez damlıyor. bence toplumsal ortak kanı olusturalım, kimse oturmasın o tuvaletlere:(

bu arada, dun kadıkoy'de baya takıldım, sinema yemek vs. cok da sık tuvalete gitme gibi bi huyum vardır, arkadas kac tane yerde cat diye girip sifonu bile cekmeden cıkıp ellerini yıkamadan giden kadın gordum. tipine baksan hepsi bakımlıydı, hatta bi tanesinde erken farkedip laf ettim hiç sallamadı.

insan olmak önemli

ben de diyorum bu kadinlar niye cikmak bilmiyo tuvaletten. ayrica bu yaygin uygulamanin squat oldugunu yeni ogrendim ben de uygulamaktan keyif aliyorum tercihim o tuvaletleri hic kullanmayip isimi evde gormek olsa da. lutfen herkes bunu yapsin girmem gerektiginde tuvalet kuyrugu gormek istemiyorum.

Bir peçeteperver olarak sıkuatçı bacılarıma o işin hiç de dedikleri gibi olmadığını ifade etmek istiyorum. Siz çevreye ve kapağa hiç sıçratmıyor, kesinlikle damlatmıyorsunuzdur, buna şüphe yok. Ancak sizin gibi becerikli olamayan bazı hemcinslerimiz, kapağı ıslatmayı bırak, yerde küçük göller oluşturacak biçimde hallediyor bu işi. 10 seferden sekizinde önce onların kapaktaki pisliklerini siliyorum, ardından peçete sermece.. bu bahsettiğim yerler de öyle avm wcsi falan değil, okul, işyeri gibi çok daha küçük ve tanıştık grupların olduğu yerler. Demek ki eğitim ve tuvalet eğitimi başka.. bu nedenle çok rica edicem kimseye sıkuatı önermeyin lütfen.

Oturmadan yapmak +1

oturmadan hallediyorum
daha şimdiye kadar da damlamadı bi yere

kisisel gozlemim, ben cok titizim, iyk kusucam igrenc, hayatta elleyemem, hijyen de hijyen vs. diyen tiplerin hep en pis ve saygisiz tipler oldugu yonunde.

bizde var bi tane ay kusucam igrenc kisisi, ne zaman tuvaletten ciksa klozetin ustunde ve yerde cis damlalari oluyor.

bi tane daha var kucuk hanim, klozet fircasi kullanmiyor. bokunu seyrediyorum.

bi tane daha var, israrla her defasinda tum tuvaleti kalin z pecetelerle kapladigi icin 3-4 kere tuvalet tikandi. iki hafta baska ofisin tuvaletini kullandik.

baska bi cok hijyenik arkadasimiz tuvalet kapilarini hep peceteyle tutar acar iter, sonra o peceteyi yere atar veya cope dogru firlatir, cope girmez tabi, yere duser. bu prensesler donup de yerden almaz pisliklerini.

boyle iste, siz nasilsiniz bilmiyorum tabi.

Oturmadan yapan gruptanım.

squat +1,

ek olarak ben klozetin icine pecete seriyorum suyun üzerine atıştırıveriyorum bir şey sıçrar mıçrar hastalık mikrop diye korktuğumdan.

squatın prosu oldum umumi tuvaletler sayesinde hiç bozmadan 10 dakka durabilirim öyle :D

eskiden bende kaplıyordum sonra bir yerden peçeteyle örtmenin mikrop açısından faydası olmuyormuş diye duydum squata geçtim.

Oha ya çok şaşırtıcı kadınların yorumları hiçbiri oturmuyormuş, bu kadar pis olmanızı beklemiyordum. Mutlaka sıçrar o oturmayınca, hiç kandırmayın kendinizi

@benaslındatohum
en azından son damlamız dona karışmıyor.

@la noix
Onu psiuvar kullananlara söyle. Her erkek pisuvar kullanmıyor

çünkü zengin daha zengin olur, olan fakire olur bu durumlarda.

(bkz: gerçekler )
(bkz: büyük resim )
(bkz: ehonomimiz çoğ eyi )
(bkz: spekülasyonlarla piyasayı canlandırmaya çalışmak )

sen yanılıyorsun.

doların neredeyse 4 lira olduğunu görmüyor musunuz? ben anlamıyorum ki? işsizlik normal de değil? enflasyon hiç normal değil? bir tane poğaçayı 2 liraya alıyorum. faturalar eşşek gibi zamlı geliyor. daha yeni akaryakıta zam yapıldı. bir çok şeyi yurtdışından alıyoruz. doların yükseldiğini düşünecek olursak, henüz krizi hissetmemiş olanlar yakında zangır zangır hissedecekler.

ayrıca cekilmis gayfe +1

edit: önceki duyurularına bakarak troll olduğuna kanaat getirdim.

daha iyice vurmadı
vurunca görürsün
doları da hiç takip etmiyosun heralde, ya da aradaki bağlantıyı kuramıyosun.
bunlar etkilenmemiş rakamlar mı gerçekten sence?

bir çekin altında 10 firma ismi var, herkes birbirine başkasının çekini veriyor, ortada nakit para yok..
firmalar iflas edemiyor olağanüstü hal dolayısıyla. örneğin yüksel inşaat çalışanlarına ödeme yapamıyor, milyonlarca dolar borcu var. güriş yine aynı şekilde. bu iki firma iflas etse zaten çorap söküğü gibi dağılacak.
dolar almış başını gitmiş, enerjini büyük oranda dışardan alıyorsun, e herşey dolara endeksli. zamlar giderek artacak.
enflasyon düşük gösteriliyor. enflasyon göstergelerinin içine paket lastiğinden zımba teline kadar herşeyi koyuyorsun. asıl mutfak giderleri ise ya yok yada küçük oranlı.
medya ya elinde ya da kapatıyorsun tehdit ediyorsun. doğruları yazabilecek kimse kalmadı ortada.
hal böyle olunca ortalık güllük gülistanlık gözüküyor.

enflasyon normal mi? oehh.

sene sonu %8-10 civarı zam alıcam ama türkiye'de hayat bir senede bu orandan çok daha fazla pahalandı. görmemek için epey zengin ya da mal olmak lazım.

en buyuk şalt malzemesi firmalarından biri, adam bana sipariş geçme diyor.
geçersen paran kalır diyor.
belki 30-40 yıllık firma.

ya bence kriz falan yok. cidden inanmayacaksınız ama trafikten eve gidemiyoruz. benzin 10 tl olsa bence bu trafik gene azalmaz.

Bankalar sağlamda ondan eğer bankalara uğrarsa kriz sen o zaman gör.

markete gidip süt, yumurta, beyaz peynir, yoğurt, zeytin ve tuvalet kağıdı aldığında bırakıp çıkacağın en düşük miktar 50 lira. ve daha kıçını silip kahvaltı yapmak dışında bir şey yapamadın.

Ya hala soruma net cevap alamadım, hep çevrenizden örnek veriyorsunuz. Yani ben durumumuz süper demiyorum ama evet kriz var denecek bir rakam yok?

eksisozluk.com
eksisozluk.com
eksisozluk.com
eksisozluk.com
eksisozluk.com

al otur sırayla bunları oku. adamlar yazmış işte, açıklamış rakamlarla. sonra bak bakalım var mı yok mu?

Şu an tam olarak kriz olmasa da krizin ayak sesleri var.Sanayi üretimi diplerde

@wanna2
işte bu! Sorununun cevabı bu aslında, ekonomist değiliz ama kriz var abi diyebiliyoruz, ilginç

ayni sekilde kriz yok diyebilmen icin de ekonomist olman lazim degil mi?

daha biraz once tayyipcuk kendi dedi issizlik yuksek diye. gerci sonra bunun icin de bankacilik sistemini sucladi.

kafe neroya gittim bugün, fiyatlar artmış porsiyonlar küçülmüş. bide sözlükte yazmışlar çubuk krakerinde porsiyonu küçülmüş. var işte oğlum kriz bunu farketmek için ekonomist olmaya ne hacet.

perşembenin gelişi çarşambadan bellidir derler ya, o çarşambayı yaşıyoruz kanımca. ayrıca enflasyon gibi rakamların manipüle edildiğini gözden kaçırmamak lazım.

örnek: araba satışları azaldı deniyor: otomotivkarnesi.com

ha bu arada ekonomistler, finans piyasasinda calisanlar, bu isleri gercekten bilenler, tayyipcukun masallarina gotuyle guluyor.

sonunda birileri buyuk yanildigini anlayacak ama maalesef hepimiz icin cok gec olmus olacak.

piyasada para donmuyor ve bunun anlamini bilmeyenler boyle sorular soruyor.

Ben ekonomistim fakat anlayacagini soru sorus tarzindan yola cikarak dusunmedigim icin anlatmiyorum. Sunu rahatlikla soyleyebilirim ki rakamlar anladigin gibi degil. O normal bu normal diye neye dayanarak soyluyorsun?

zikirmatik su geçirir:) hem de ergonomik değil pek. bileğe takılan bir şey olması lazım.

bu gg linki sıkıntılı ad.zanox diye bir link açıldı kırmızı yazılar var.

su gecirmez mp3 calar alip belli bir sure yuzmeyi deneyebilirsiniz, yani 40 dakikalik sarki koyup en azindan her seferinde 40 dakika yuzdugunuzden emin olabilirsiniz. ortalama ayni mesafe gidip geliniyor zaten her seferinde.

dakika değil tur önemli benim için. havuz 1 saat zaten bunu hesaplamaya gerek yok:)

yuzdugunuz saati hesaplayin demedim zaten hocam, bir turu kac dakikada atiyorsaniz bir saatin sonunda o dakika hesabi cok degismiyor, hele de duzenli yuzuyorsaniz, oradan hesaplayabilirsiniz demek istedim.

@want2die, çok pahalıymış böyle bir amaç için.
@kassi, o kadar düzenli yüzemiyorum ara ara dinleniyorum. zamandan yola çıkarak tur hesabı yapmam çok zor.

5 liraya bir casio saat alıp onun kronometresi üzerinden yürümek en mantıklı şey gibi duruyor.

milletin ne düsündügünü umursamazsanız minik abakus goturun ya da bir torba kucuk tas bir torbadan digerine aktarın :)

Ben de cok dertliydim bu konudan bir cozum bulamadim ama yazar yazmaz yazan yazarinki bence en mantiklisi bence. Mesela kronoyu ac her turda 1 saniye attir durdur. Hatta ben de oyle yapcam lan bundan sonra.

havuzda parkur arası boncuklar var ya onları abaküs niyetine kullan.

bizim havuz 25 metreydi. bir git gel yapinca havuz kiyisinda duran terligimi 45 derece ceviriyordum.

eğer turun sonunda birkaç saniyelik durmak sorun olmayacaksa havuz kenarındaki taşan suyun gittiği kenar mazgallarından bir yeri başlangıç noktası belirleyip, her tur sonunda yine kendi belirleyeceğiniz bir işareti (terlik, su şişesi vs) bir tık kaydırın.

misfit.com

tam olarak aradığınız ürün bu. antrenman sonrasında kaç tur yüzdüğünüzü ve ne kadar kalori harcadığınızı gösteriyor.

borç vereceksen o paranın geri geleceğini unutarak ver. vermeyeceksen de babam ev/araba alacak ona yolladım bütün parayı falan de. ben olsam vermezdim samimiyetinin çok olmadığını düşünüyorum. ama bazı insanlar vardır helali hoş olsun der verirsin. artık bakış açına kalmış

Benzeri benim de başıma gelmişti. Gerçi benim arkadaşım bu kadar savruk değildi ama yine de yıllardır tuzu kuru olmanın verdiği rahatlıkla -bence- yapılmaması gereken finansal hamleler yaptı, gereksiz borca girdi vs...

Neyse uzatmayayım, nihayetinde borç verdim ama alırken zorlandım. Hem ben yıprandım hem arkadaşım. Bence uygun durumda olmadığınızı söyleyerek vermeyin. Vermeyince sanki ona kötülük yapmış gibi hissedeceksiniz ama zaten ödeyemediği bir borç var, sadece alacaklısı değişmiş oluyor, olan size oluyor nihayetinde.

insanların belli bir yaşam tarzı veya standartları olduğu için paraya ilk ihtiyaçları olduğu anda bu şekilde eleştirmek hoş değil.

isterse üç bin liralık evde de oturabilir, herkesin kendi önem verdiği şeyler var hayatta.

"o zaman benden borç istemesin" diyorsanız, zaten pek dost değilsiniz demektir.

birine borç verecekseniz, verirsiniz.

belki birikimi vardı, onunla idare ediyordu, şimdi sıkıştı, nereden bilebilirsiniz?
birini ilk ihtiyaç anında, o güne kadarki yaşam tarzı için eleştirmek doğru değil.
sizin dediğiniz gibi olsaydı koca koca iş adamları da topu dikmezdi.
bazen olabiliyor insanın hayatında öyle şeyler.
borç verecek olmanız bunları yargılama hakkını size vermiyor.

ya verirsiniz ya vermezsiniz.

Bazıları öyledir. Ben onlara para harcamak için doğanlar diyorum. Emin ol para istediği tek kişi sen değilsin, çevresinde borç alabileceğini düşündüğü kişilerden istiyordur.
Senin vereceğin ya da bir başkasının vereceği 1500 lira sorunu çözmeyecek ayrıca. Sadece günü kurtaracak. İlerde yine sorumsuzca haryacayak yine sıkışacak yine borç isteyecek, bu böyle bir döngüdür. 40 küsür yaşına gelip bu alışkanlığı kazanamamışsa, bundan sonra da kazanamaz.
Kısacası borç verme. Arkadaş olarak gerçekten değer veriyorsan dürüstçe ne düşündüğünü tatlı bir dille anlat, büyük ihtimalle küser sana ama çok küçük de olsa birşeylerin farkına varma ihtimali de var. Yok öyle çok değer verdiğim söylenemez diyorsan, borç ödüyorum çok sıkışığım vs. diye geçiştir olsun bitsin.

aslında sanki zaten en son istediğiniz şey bu kişiye borç vermek, ama içiniz rahat etmemiş, suçluluk hissediyorsunuz, burada destek bulup biraz rahatlamak ister gibisiniz. eee tamam. haklısınız. vermeyin. gerçekten haklısınız yani. öyle kendi kendinizle iç muhasebelere girişip canınızı sıkmanızı vicdanınızı rahatsız etmenizi gerektirecek bir durum yok. ben olsam vermezdim. siz de vermeyin.

sen de amma dedikoducuymuşsun ha. vereceksen ver vermeyceksen verme lafı uzatmaya gerek yok bence.

Vermeyin, siz de issizsiniz. Bu sekilde de aciklayin, ben de issizim. Bu kosullarda borc vermem mumkun degil.
Ayrica haklisin. Odeyemiyorsa giderlerini kisabilir.

"bende para ne gezsin, kaç aydır işsizim. en iyi sen biliyorsun" de. üste çık. siz ona yakınsanız, o da size yakın demektir. aylardır iş bulamadığınızı bildiği halde sizden borç istediği için siz yüklenin.

dinsizin hakkından imansız gelir.

o parayı git bir kaç fakire bölüştür ver ama böyle birine verme.
dikkat et senfen baska birilerinden de borç almis ve aylardir onları oyalaliyor olabilir.

sizin yerinizde olsam vermezdim. insanların ayaklarını yorganlarına göre uzatması elzem bir konu benim için, o para da rahatı için isteniyor belli, biraz zora düşse onun için de daha iyi olabilir.

bu arada 2 duyuru önce 35 yaşında bir kadınken nasıl 31 yaşına geldiniz, bunu da merak ettim?

Haklısın, hadi kenara para atamadı en azından harcamalarına dikkat etmeliydi.
Ben böyle bi insana borç vermem açıkçası, vermedim de zamanında.
Düşüncesizce yapılan harcamaların bir bedeli oluyor.

Bir de ilk yazan arkadaşa katılıyorum birine borç verirken geri gelmeyeceğini ya da çok geç gelebileceğini düşünerek verirsen ileride sen de sıkıntı yaşamazsın.

İşsizim aram suyunu çekmek üzere de verme.

Zira o parayı verirsen

1- Geri gelmeyecek
2-Pişman olacaksın

Kadindaki sansa bak senin eline dusmus,firsat bu firsat neyi varsa sayip dokmussun hatta bu kadini kiskanmisin sen ve simdi bekledigin zaman gelmis gibi.agustos bocegi ve karinca masalini canlandirmisiniz ikiniz.

Verip rezil olacagina vermeyip rezil ol

Simdi burada herkesin "benim de bir arkadasim" ile baslayan cumlesi cikar ama gercekten bazi insanlarin genetiginden midir nedir para isteme konusundaki arsizligi mi diyeyim tuhafligi mi diyeyim anlasilir gibi degil
Ben 3-5 kurusa calisan bir insanim, gecenlerde 10 daire 2 araba sahibi arkadasim arabasinin serviis parasi icin benim kredi kartimi istedi ve limitinin tamamini kullandi, ha odeyeceginden suphemm yok ama bu nasil bir cimrilik ve yuzsuzlukturr yahu
Yani diyecegim, boyle insanlar var ve ayni kan grubuna sahipler sanirim, yapacagin sey bir bahane bulup vermemek..

apocalypse +1

:)

1500 değil 500 verin... mazeret belirtin. 500 size fazla koymaz gelip gelmemesi.

blatta hiberna +1

Verme hatta kimseye verme. Dedem hep bir kere verip her gün kötü olmaktansa en başta verme bir kere kötü ol derdi büyük adamdı valla.

Bugün bankalar enpara gibi özellikle 2 dk içinde kaç bin tl istiyorsan veriyor bir aylık da 20-30 lira gibi komik rakamlar alıyorlar. Eğer banka dahi bir adama para vermiyorsa veren adamın aklından şüphe ederim.

Sonuna kadar haklisin.

kimseye borç vermek zorunda değilsin de karşındakine sallaman pek hoş değil. sen tutumlu / cimri olabilirsin, insanlar harcadıklarını kazanıp yaşarken mutlu olmak istemiş olabilirler ki 43 yaşına kadar da mutlu yaşamış işte kadın. para isteyecek durumda herkes kalabilir, vermek istemiyorsan vermezsin. zorla mı almaya çalışıyor karşındaki de cereme çekeceksin? anan değil baban değil borcu sana kalsın? belli ki ailenle yaşıyorsun, ailenle ilgili bul bir sebep verme, zaten senden gelecek paradan daha hayırlı bi para bulur bence.

Verirsem geri almayı unut. O tarz biri ödemez.

blatta hiberna her zamanki gibi yapmis yorumunu +1 diyorum, vermek istiyorsaniz geri alamayacaginizi dusunerek verin. herkesin hayati kendine.
cok sevdigim bir arkadasim var, burnu b.ktan kurtulmaz, surekli konusarak destek olmaya/yol gostermeye calisirim, para isterse o zaman durumum varsa veririm, gelmeyecegini bilerek.

bu durumda ben vermem bende de yok arkadaşım kusura bakma derim.

Bir kaç gün bu düzene alıştırın kendinizi, sonra yorgunluk hissetmezsiniz.

6 saat yeterli bir uyku zaten. @kirmizi'nin dediği gibi 1 hafta yapın alışırsınız kısa sürede.

bir kaç gün aynı düzene alıştırayım deyince olmuyor maalesef.

spor yapın. yorgun hissediyorsanız kan tahlillerinize baktırın.

6 saat uyku dilimi ve zihin yorgunluğunu atmak için yeterli bir süre aslında. sigara kullanımı varsa yatmadan 2-3 saat önce kesersen, sabah kalktığında çok asitli olmayan bir meyve ile güne başlarsan birkaç güne etkisini görebilirsin. Ayrıca işin fiziksel olarak ağırsa gece ılık su duş yine fayda edecektir. Ben fix 2 gibi yatıp 6.40 da kalkıyorum haftanın bir günü tamamen patlıyor ve çok fazla uyuyorum çünkü 6 saat uyku idealini yakalayamıyorum.

@hendrix'e tapan ağır iş falan yok ya. Sabah kalkip ders calisicam o kadar :D

gece gec saate kadar calisinca sabah uyanamiyorum alarm kuruyorum kapatip devam ediyorum uyumaya. Zorlamak lazim herhalde birkac gun.

1 hafta yap alışırsın, 6 saat uyku zaten yeterli diyen insanları anlamıyorum valla. 3 senedir alışamadım ben bro. her sabah binbir küfür ederek uyanıyorum, işe geç kalmadığım gün sayısı haftada 1 falan. bence alarmla vs. vücudun istemediği bir zamanda uyanmak insanın kesinlikle doğasına aykırı.

uyku evreleri var. bunu biraz arastir. bir de akilli alarmi olan telefon uygulamalari var. seni mesela Sabah 8-8.30 arasinda uykunun en hafif oldugu evrede uyandiriyor. boylece daha zinde kalkiyorsun.

alışmak+1

ben kendimi bildim bileli böyleyim.

ev arkadaşlarımdan birisi bana özendi ve nasıl yaparız diye kafa yorduk, alarm erteleyengillerden kendisi. başta her gün gidip ben uyandırıyordum, yaklaşık 2 hafta böyle sürdü, sonra alarmla kalkmaya başladı, artık istese benim gibi uyanabiliyor. tamamen istek ile alakalı galiba, sen erken kalkmayı istiyor musun, yoksa bunu bir zorunluluk olduğu için mi yapmak istiyorsun buna karar ver öncelikle. sonra dediğim yolu izleyebilirsin isteğe göre.

@apocalypse istiyorum ya. Bir ara geç uyusam da 8 de kendiligimden uyaniyordum alarmsiz. Hem daha iyi hissediyordum hem de daha verimli oluyordu. Simdi onu yeniden yakalamak istiyorum. Geç uyaninca yorgun hissediyorum sevmiyorum.

valla yıllardır günde ortalama 6 saat uyuyorum (iş günleri genelde 1.30-7.30 arası). ekstra bir şey yapmana gerek yok, alışman yeterli. ama önce alarma saygı duyman lazım. kendini iyi şartla, çaldı mı hemen kalk. başka türlü zor.

Müzikle ne kadar zamandır ilgileniyorsunuz? Herhangi bir enstrüman çalabiliyor musunuz yoksa tamamen müziğe ilginiz olduğu için mi ders almak istiyorsunuz? Müziği anlayabilmek gerçekten doğuştan gelen bir şey. Eğer içinizde gerçekten bir yeteneğin olduğunu düşünüyorsanız mutlaka bir iki hocayla daha görüşün.

egon zedelenmis. egonun esiri olma. kimseye bir sey kanitlamak zorunda degilsin. muzikle ilgiliysen hobi edin. kendini gelistir.

tekrar edeyim: kimseyi de ilgilendirmez. sen de kimsenin demesiyle ne iyi ne kotu olursun.

turkiye'de "sanatci" denip alkislanan kac kisi sanatin ne oldugundan haberdar?

bir iste ustalasmak istiyorsan sabirla, farkindalikla, cabayla zaman icerisinde kendini gelistirirsin: dunya capinda insanlarin oyle olmak icin "yetenek"ten ziyade diger herkesten daha cok cabaladigini unutmaman gerek. insanlar hayatini bu islere adiyorlar.

Doğuştan müzik kulağınız yoksa yoktur ve evet kadın bunu bir kaç dakika içinde test edebilir. Ama müzik kulağınızı belli bir dereceye kadar geliştirmeniz mümkün. Bunun için yapılmış bir kaç yazılım ve kulak eğitimlerini nette bulabilirsiniz. Şahsen benim de zayıf bir müzik kulağım var ama amatör olarak hiç de fena denmeyecek seviyede gitar çalabiliyorum. İyi de bir müzik dinleyicisi olduğumu düşünüyorum.
Şarkı söyleme konusuna gelirsek de, eğer yeterince çalışırsanız şarkı söyleyebilirsiniz. Belli ki eğitmen zayıf kulaklarla uğraşmak istemiyor ve çabuk sonuç almak istiyor. Başka bir hoca bulun. Seviyenizi kabullenip kendinizle barışırsanız daha iyi sonuç alırsınız.

@dissendium ben çok farklı türde müzikler dinliyorum. Çocukken aklıma melodiler gelirdi bunları yazmak kaydetmek isterdim tıpkı akla gelen bir fikrin güzel veya özlü bir sözün not alınması gibi. ama nota bilmediğimden uzun çubuk kısa çubuk yaparak aklımda tutmaya çalışırdım bazen mırıldanırdım ve mp4üme kaydederdim... o zaman nota yazmayı bilseydim ifade edebilicektim onun gibi oldu -aracı meselesi- o zaman beste nedir nota nedir nasıl yazılır bilmiyordum. müzik kulağım olduğunu düşünüyorum çünkü en küçücük ses ritminin farkını algılayabiliyorum ama ifade edemedim mülakatta. ses veremedim utandım sıkıldım vs. daha doğrusu kadına karşı rahat hissetmedim.

nedenlerini söylemişsin "müzik kulağım olduğunu ama şuan neyle karşı karşıoya olduğumu bilmediğim için bunun birde psikolojik altyapısı olduğunu söyledim". bunları söylemeseydin hak verirdim. başka yerde ders bak.

Dert etme o kadar, tekrar bir kulağına baktır, daha rahat olursun bu sefer. Eğer o hoca da kulağın yok derse şansını zorlama çünkü aslında ilk hoca haklı muhtemelen ama psikolojine veriyoruz şimdilik. Müzik kulağın olup olmadığını sen bilemezsin çünkü dışardan bilinir o.

Baska kursa git. Ayrica muzik kulagi yoksa yoktur.
Bir ornek vereyim, kesin perdeyi yakalama isini profesyonel muzisyenlerin (profesyonel muzisyenlerin diyorum bak) sadece %11'i yapabiliyor. Yani muzik kulagin yoksa yoktur.

bunu da buraya koyim: www.youtube.com

yetenek nedir? caba sarf etmek nedir? bunlari dusun.

baskasi: www.youtube.com

bir baskasi: www.youtube.com

idexo +1 ve
biraz komplo teorisi olacak ama kadin belki de kendini daha cazip hale getirmek icin seni reddetmistir. yani bu da bir pazarlama stratejisi. hoca herkesi Kabul etmiyor diye nam salip daha bir talep gorecek. baskasina git sen de.

nota öğrenmek zor değil yalnız. 3 yaşında falan öğretilmeye başlanıyor. aklına melodi gelip bunları yazmak için nota öğrenmediysen 1. yeterince azimli değilsindir 2. hakkaten müzik kulağın yoktur ve evet 1-2 dk içinde bu anlaşılır

Humus yapiyorum ben.

www.hepsiburada.com

ben bunu aldım memnunum.

en ucuz nereden bulursan oradan al bence, güvenilir bir site olsun tabii.

smoothie yapılır, buz kırılır, pasta,kek vs yaparken kullanılır. süzme yoğurt ezerken bile kullandığım oluyor.

sinbo
cok komik bir fiyata almistim gayet memnunum
ben domates rendelemek yerine bununla pure haline getiriyorum, oyle rendelemeye usendigin seyler icin de guzel olabilir.

sinbo veya o ayarda bir marka benimki, 30tl civarina a101 veya bim'den almistim.

ayran yapiyorum.

kavanozu, surahisi ivir ziviri yok, iyi ki de yok, koyacak yer yok cunku. ayrani da su surahisinde yapiyorum.

Bende de sinbo ya da o ayarda dandik kabul edebilecegimiz bi markanin blender'i var 29.90'a almistim.

Yulaf, badem, muz, hurma, sut karistirdigim saglikli bir icecek var, onu hazirlamak icin kullaniyorum. Yulaflar birazcik kati kaliyor gibi olsalar da f/p olaganustu.

sert sebzeleri blender'a atıp salata da yapabilirsin. misal havuç, brokoli, karnabahar, salatalık falan at içine, biraz da maydanoz falan koy. süper oluyor cidden, bulgursuz kısır gibi adeta. içine domates falan koyacaksan da onları ayrıca ufak ufak kesip koyarsın. blender'a atarsan hepsini bulamaç haline getirir çünkü.

bende kenwood'un smoothie 2go adlı modeli var. sadece sıvılarla çalışabiliyor, zaten esas amacı da smoothie hazırlamak. genel kullanım için bir şey arıyorsan işini görmez ama sadece çorba, smoothie falan yapacaksan oldukça memnunum.

herkes sinbo şöyle iyi böyle güzel demiş ama çok dandik bir marka. uzun ömürlü olsun diyorsan fakir falan al derim.

çabuk soğuduğu için çatlıyor olabilir mi? daha yavaş bir soğutma süreci çözer belki.

kek kalibin hep ayni miydi? belki malzemesinden oturu cabuk genlesiyor kalip. daha cok yaglasan kalibi? belki kenarlardan cekiyor keki?

onun yerine çatlağı düzeltmek daha kolay değil mi?
www.instructables.com

harbiden teknik sorunmuş. güzel soru bu arada.

cevap genleştikten sonra büzüşen kek molekülleri (kek molekülü ne...) çekme kuvveti ile diğer kek moleküllerini çekerek, eğer çekme kuvveti(oetker kek gerilimi) OE sabitini aşarsa kek üzerinde yarık(crack) oluşumuna neden oluyorlar.

bunu önlemek için kek kalıbını küçültün. kek kalıbı büyüklüğü ile yarık genişliğinin pozitif korelasyonda olduğunu düşünüyorum.

yavrum senin cevabın bende ;_;

kekini pişirirken metal bir kaba ya da işte fırına dayanıklı her ne ise bir kaseye su koyup fırına bir yere koyacaksın. buharlaşıp yumuşatacak kekini. böyle yaparsan ne pişerken ne de çıkarıca çatlamıyor. adresi özelden atıyorum bi cheesecake e hayıf demem :*

kullandığın peynir markası aynı mıydı? Peynirlerin yağ oranına göre reçeteye nişasta eklemek gerekebiliyor bazen.

Var bende hiç kullanmadım duruyor vereyim sana

sirkeci'de şapkacılar var

www.marintekstore.com

Karaköy'de iskelenin arka sokağında her türlü deniz ürünü (olta, şapka, can simidi, can yeleği, hediyelik eşya vs.) satan birkaç yer var. Orada kesin bulursun.

Çünkü kimse kitap okumuyor. Bu sebeple dikkat gerektiren bir durum halini alıyor mesele.
Yazım kurallarından yakınırken sizin bile büyük harf kullanımına dikkat etmeyişiniz (sözlük yazım alışkanlığı diyelim) sanal ortamlarda bu gibi şeyleri pek önemsemememiz gerektiğini gösteriyor gibi.

benim icin degil. cunku iyi bir ogretmenden ogrendim ve ozen de gosterdigim icin zaman icinde dogru yazmak olaganlasti. bazen bilerek geliyom, yapcaz vs. yaziyorum gerci.

dogru yazmak istemesine ragmen zorlananlar ogretmenleri yuzunden ogrenemedi bence. daha turkce hocasi neyin nasil yazilacagini bilmiyor ki baskalarina ogretsin.

bir de yeni neslin umrunda degil. bu tip seyler onlar icin cok "lame"

Ben de hayret diyorum. Bize küçükken bir kere anlattı Türkçe öğretmenimiz o gün bugündür doğru kullanıyorum. Çok basit bir kural, insanların kafaları bu kuralı bile almıyorsa diyecek söz bulamıyorum gerçekten. Gerçi bu kafa basmamasından değil, umursamazlıktan kaynaklanıyor çoğu zaman. Adam önemsemiyor, kimseyi takmıyor. Ağzına geldiği gibi konuşuyor, yazıyor. Dilmiş kuralmış şuymuş buymuş umrunda değil.

Ben hayret ederek yorulmamaya çalışıyorum. Ortalama seviye o kadar düşük ki, hayatının geri kalanında, hayata ve insanlara çok özenli davranıp yazısının özensiz olacağını düşünmüyorum. İnsanların ne yaptığına çok takılmamak lazım. Çünkü sonu olmayan bi yoruculuk. Hayvanların ne yaptığını sorgulamaktan farkı yok.

Eğitim sisteminin büyük etkisi var.İlkokulda ingilizce öğrenmeye başlayan çocuk lise itibariyle hala başlangıç seviyesinde ise benzer bir durum türkçe ve diğer derslerde de söz konusudur muhtemelen.

Onun haricinde yazım yanlışları o kadar gözümüzün içinde ki koca koca afişlerde,reklam panolarında hatalar var,firmaların,markaların sosyal medya hesaplarında dikkat edilmeden yanlış kullanımlar yapılıyor dolayısıyla bunu gören kişi de ya orada öyle gördüğü için onu doğru biliyor ya da kimse umursamıyor diye o da umursamıyor.

Zor gelmekten ziyade bircok kisi ayri yazilacagini bilmiyor bu eklerin.

@demoniclewinsky, aynen dediğin gibi ahsdashd, koca afiş panolarında hatalar var. O baskı sonucuna kadar zincirde kimsenin dikkatini çekmemiş demek ki! İmla hassasiyeti olan dostlarım, şunu tavsiye ediyorum: Böyle şeylerle karşılaştığımda "Bu insan bile hayatta kalıyor, iş buluyor, para kazanıyor (baskı örneğindeki herkes) hayatını idame ettiriyor, kendine saygı bile duyuyordur, benim olumsuz bir fikre kapılmam için bi sebep yok, ehehe" diyip gülüp geçmek :)

adamlar cahilliklerini "aceleyle yazdım yav ondan şeyolmuş" diye örtmeye çalışıyor. kitap okumamaktan ve cahilliğin el üstünde tutulduğu bir ülkede yaşamaktan kaynaklı bir şey. birazdan "elitistsiniz olm siz size ne istediğim gibi yazarım"cılar damlayacak.

Hayatımda toplam 10 tane kitap okumamışımdır ve fevkalade özen gösteriyorum eklere DE anlatım bozukluklarına DA. Kitap okuyarak dünyayı kurtaracağını zanneden kitap fetişistleri azalarak bitse DE biz DE kurtulsak.

@stavro'ya katılıyorum aceleyle bir alakası yok tamamen bilgisizlikten. harf hatasını anlayabilirim ama -de ve -ki için durum tamamen farklı. Adam diyor ki oda gelecek hangi oda amk oturma odası mı gelecek bizimle? o da yazamıyor herif ya bilmiyor!

Sadece eklere takılmak da problem bence. Mesela soruda kullanılan Türkçe oldukça güzel. Ama cümle başlangıçlarındaki harfler büyük değil. Sözlük'ten gelen bir alışkanlık bu biliyorum. Ama aynı gözle bakınca bu da dilbilgisi hatası sayılmaz mı?

Özellikle özen göstermem, düşünmem yazarken ama doğru yazarım. Neden? Çünkü dili sindirmiş bir bireyim çok şükür. Hata yaptığım nadir olur. Bunu Türkçeyi ve edebiyatı çok sevmemle ve okuma alışkanlığımla ilişkilendiriyorum.

Sadece bağlaçlar/ekler meselesi de değil, her türlü yazım yanlışını gördüğümde kan beynime sıçrıyor. İçimden salak, cahil diye saydırıyorum.

Sözlükte de değil bu sadece. Araştırma görevlisi olarak çalışıyordum yakın zamana kadar, çocuklar sınav kağıtlarında bile deliler gibi yazım hatası yapıyolardı. "Oluyo" falan yazan var sınav kağıdına. Yazım hatasının da ötesinde, mallık artık bu.

biraz odaklanmayla da ilgili. soru dilin duzgun kullanilmasi olunca cevaplar daha bir ozenli oluyor. misal; normalde 'daha bi' derdim, ama dikkat edip 'bir' dedim. ozenli kullananlarin da tek tek duyurularina baksan zibilyon tane hata bulursun. bayagi yerine baya yazivermistir mesela. ;)

valla benim de çok gözüme takılıyor, hatta az önce bi duyuruda dikkat ettim, ama insanlar artık whatsapptı, smsti, forumda takılmaktı derken bunlara önem vermiyorlar, ilokulda da öğrenmemiş oluyorlar heralde. Tek sıkıntı okurken anlatım bozukluğu oluyor birkaç sn geömesi gerekiyor ne yazıldığını anlaman için. Benim önem verdiğim bi konu şahsen, başkası ne önemi var diyebilir. Çok daha rezalet yazılar da var neyse ki.
Özellikle sıfat yapan ve birleşik yazılması gereken ki'nin bağlaç zannedilerek ayrı yazılması, de- daların yanlış yazılması hatta te,ta şeklinde birleştirilmesi.

yani bilen biri için dikkat gerektirmez tabii. sen dersen ki "aceleyle yazdım, dikkat etmedim," sie qo derim içimden, bunun herkesin de değindiği gibi cahilliğinden, bokunu örtmeye çalışmasından ileri geldiğini anlarım.

ha bir de sanal ortamda bu gibi şeyleri önemsemememiz gerektiğini, büyük küçük harf olayına atıfta bulunarak belirtmek biraz da boşa duyar kasma olayına kaçıyor bence.

niye büyük harf kullanmadığımı şöyle açıklayayım: ekşi ile alakalı her türlü mecrada bilakis büyük harf kullanmıyorum. ekşi'nin teması gibi bir şey sonuçta büyük harf kullanılmaması. onun dışında bir de sms/whatsapp gibi anlık mesajlaşmalarda uğraşmıyorum büyük harfle. geri kalan her yerde özellikle dikkat ediyorum, en kıytırık facebook bildiriminde dahi.

niye bir anda savunmaya geçtim bilmiyorum :P

Benim özen göstermem gerekmiyor çünkü çok önceden otomatiğe bağlandı. Ciddi ya da iş ile ilgili yazışma yapması hiç gerekmemiş biri için durum farklı olabilir.

iphone'u olup adam yerine ada'm yazan var yahu daha ne diyelim :) ben yanlış olduğunda elli kere inatlaşıyorum autocorrect tekrar yanlış yapıyor tekrar düzeltiyorum falan...

ki ve de olayı daha farklı bence. Ben onun cidden sözel zeka vb. beynin farklı bir kısmının aktif olup olmamasıyla ilgili olduğunu düşünüyorum. Gayet kitap okuyan ama yanlış yazan arkadaşım var. Hiç kitap okumayan ama doğru yazan da var. İşte o tür zekası olmayanın "dikkat etmesi" gerekiyor.

bu arada inşallah oral seks sorusudur diye tıklamıştım ben :/ :D

@rodriguez2: :)

seni mi kıracağım, al sana oral seks sorusu: oral seks orucu bozar mı? 2017 için soruyorum, son durum nedir?

öğretmenin sürekli bağırması dışındaki problemler, bahsettiğiniz klasmanda bir çocuk için normal ve 4.5 yaşında benzer, hatta neredeyse aynı koşullarda yetişen bir erkek çocuğu babası olarak beni de endişelendiren şeyler.

meraklı olması, merak ettiği şeyi ailesinin sabırla anlatması, okumayı erken sökmesi, bilimsel konularda erkenden bilgi sahibi olması, devlet okulunda bu koşulları sağlamayan çocukların yanında sıkılmasına neden oluyor. evde benimle bilim çocuk dergisinden güneş sistemindeki gezegenleri, samanyolu galaksisini falan inceleyen çocuk, okulda güneş sisteminin, gezegenin ne olduğunu bilmeyen başka bir çocukla bunu konuşmak istediği zaman iletişim kuramıyor. yazı yazmayı bilen çocuğa, sayfalar boyu düz çizgi, yan çizgi çizmek zor ve gereksiz geliyor.

bizimki de ufak ufak harfleri tanıyor, öğrenmek istiyor. anası da öğretmen. diyorum, yazı tahtası alıp ufak ufak çalıştırayım okuma yazma? hayır diyor erken öğrenmesin, erken öğrenince ilkokula başlayınca eziyet oluyor.

baş ağrısı da bunlardan dolayı. okul tuvaleti her yerde pis. ona da alışacak zamanla.

bir de alay eden çocukla bir şekilde başa çıkmayı erkenden öğrensin. sonradan düzelmiyor bu.

cok normal hepsi. benim yegen de 7 yasinda. cocuklarda 1 yas cok sey fark ettirir. bebekken cocuk oluyor bir anda. daha cok cocuk daha cok ses, bagrisma demek. ana sinifi gibi degil. ogretmen de cocuklara sesini duyurmak icin bagiriyordur. cocuklarda ses hassasiyeti de normal. evde sakin bir ortama alismisken bir anda ciyak ciyak bir ortamda saatler gecirmeye mecbur birakiliyor.

tuvaletleri gidip kontrol etsinler. pisse uyarilsin yonetim.

ogretmenin bagirma konusuna da baksinlar icleri rahat etmiyorsa. nasil bir bagirma? sesini duyurmak icin mi? cocuklara kotu mu davraniliyor?

basi agrir tabi o kadar gurultude. gene de bas agrisi yazdiklari icinde en onemlisi. baska zamanlarda da agriyor mu mesela?

cani sikilacak bir sure daha. erken ogretmeselerdi harfleri. yapacak bir sey yok.

deniz ne diye alay ediyor? o onemli. cocugun ozguvenini yikacak, onu uzecek bir durum mu var? yoksa deniz'in ailesiyle gorussunler gerekiyorsa.

arkadaslariyla ortak bir sey yapmaya da alisir. daha okullar acilali ne kadar oldu ki?

ciddiyet puanlamam 10/2

dünden kalan barbunya pilavım var bugün yemek yapmıyorum. ancak tavuk yapacaksan domatessiz tavuk sote yap bence, soğan, biber ve baharat ile.

fajita

tam enchilada'yı gugulluyordum;
yemek.com

yumurtalı ıspanak, bulgur pilavı üstüne haşlanmış tavuk

Kremalı mantarlı tavuk yap. Krema olmasın dersen mantarlı tavuk yap. Yeşil ve kapya biber, soğan, sarımsak, mantar ve tavuk koyuyorum ben, salça koyup koymamak da sana kalmış. Yanına da kereviz salatası müthiş şahane olur.

Ben izmir köfte yapmıştım dün, bugün de kereviz salatası yapacağım, yine dünden brokoli de var, ceviz koyup servis ederim.

Dun iki gunluk yapmistim bilerek taze fasulye ve pilavi. Bugun de onlari yiyecegim.

Tavuklu salata yapabilirsin, brokoli marul vs. Yanina da corba.

Ben dün kuru fasulye yapmıştım, biraz çok yapmışım bugün da onu yeriz.

Limonlu tavuk? Tavuk göğüslerini kuşbaşı şekilde doğra, sonra biraz ustlerine biraz limon sık. Karabiber, kekik hatta varsa taze kekik ekle. Çöp şişe geçir. Ustüne bir iki dilim limon koy. 15-20 dakika beklesin. Bu arada sen de çorba ya da salata yapabilirsin. Sonrasında üstlerine tuz serpip tost makinesinde ya da tavada pişir. Çöp sis yoksa tavada öyle de pisirebilirsin. Aynı tat oluyor. Hem pratık hem lezzetli.

tavuk göğsünü kekik ve acı ile atın fırına 30 dakika pişsin 200 derecede.

çıkınca dürüme sarın içine domates, salatalık ve biber koyun afiyetle yiyin.

yımırta, yanına da sallama çay. Üstüne de nutella, sonra bir daha çay.

Dünü bilmem de bu akşam kuzu gerdan yap. Önce bir saat haşlayıp, 45 dakika falan da suyuyla fırınlıyorsun. Süper oluyor. Nette tarif bol.

kasaba diyorsun tenha olmayan diyorsun? tenha olmayacaksa min. ilçe olmalı. aliağa olabilir misal. vestel'de çalışırsan izmir - manisa arası istediğin yerde kalırsın.

denizli'de buldan olabilir.
manisa'da turgutlu iyidir. ama akhisar daha iyidir.

galiba deniz kenarı bir yer arıyorsun, Fethiye iyi bir seçenek olur ya da marmaris. iç kısıma geçersen Salihli veya Akhisar.

kuşadası olabilir. izmir'e gayet yakın. hayat da ölü değil.

bodrum

benim de oyum kuşadası'na. yaşamak için birebir. eğer sıkılırsan 1 saate izmirdesin, eğer iyice sakinlik arıyorum dersen 20 dkya davutlar sahildesin.

kışın kuşadası'nın nüfusu tam kıvamında oluyor.

foca, kusadasi, urla, dalaman

ben de kuşadası demeye geldim.

kuşadası kadıkalesi ya da güzelçamlı.yazılımcılıkla ilgili bir iş bulur musun bilemem ama.merkez de olabilir.

urla demeye geldim ben de. otoban bağlantısı sayesinde izmir merkezi - konak meydanı'na 30 dakika'da arabayla gidebilirsiniz. arabanız yoksa dolmuşlar ile fahrettin altay meydanı'na uzanıp, oradan metro ile istediğiniz tarafa dağılabilirsiniz. iskele mahallesi civarlarında (izmir körfezine bakar) ve demircili taraflarında (ege denizine bakar) çatır çatır yüzebilirsiniz de.

aliağa çok sanayi kaçar sana. kuşadası ise çok büyük ve düzensizdi en son gittiğim 2005'te, halen de öyledir diye düşünüyorum. seferihisar'ın otoban bağlantısı olmadığı için pas geçiyorum (izmir ilçesi), bodrum mayıs ayında şahaneydi.

---

oyum 2009'dan beri her gün urlaya giden biri olarak urla.

Kaş olabilir, fethiye 1 saat uzak, dingin sakin

Is bankasi.

enparada hisse yok ama finansbankta hesap açtırıp ikisi arasında ücretsiz ve 7/24 para aktarımı yapabilirsin.

@507 finansbabnk nasil? memnun musun?

enpara'dan memnunum. finans yatırımı eskiden kullanırdım bir sorun yoktu. eft'ye gerek kalmaması nedeniyle enpara ile beraber kullanımı rahat olacaktır.

Yatırım hesabı Cepteteb'de oluyor. Diğer fonksiyonlarından da memnunum, beni delirtmedi şu an dek, umarım böyle gider :)

haşlama değil de omlet yapsanız? haşlamanın kaynama süresini takip etmek kabuklarını soymak sabah sabah çekilmiyor. omlet çok zaman tutmuyor.

tekrar ısıtınca kötü olur o yumurta. başka da çözümü yok gibi, sıcak istiyorsunuz çünkü.

Mikrodalga içini ısıtmaz yumurtanın

yumurta ve cezve icindeki suyu ve aluminyum folyoyu hazir et aksamdan. Sabah uyaninca cise gitmeden ocagi yaksan, evden cikana kadar hazir o yumurta. folyoya sar cik.

ben et yemiyorum dolayısıyla bir şekilde yumurta tüketeyim diye düşünmüştüm ama yine kaldık balığa, mercimeğe sanırım ya da akşamları bir iki tane haslayıp mi yesem? :)

Sabah için pratik bir yol yok sanırım.

@deniz, ısınıyor mu yumurta yani? Yukarda kötü olur demişler.

@fraise: kabukluyken zor isinir, omlet haliyle gayet isiniyor. Benim 14 senelik mikrodalga 2 dakikada bayagi sicak yapiyor, kasar da eriyor ekmekle butunlesiyor iyi oluyor.

Yumurta haşlama makinesine sabah duşa, tuvalete vs. girerken koy. Çıkınca at çantaya ya da hemen ye.

ben yoğurdun üzerine serpiyorum biraz. ya da peynir.

salataya koy

En rahatı yoğurt.

yogurtla çiğne

ben az az miktarlarda öğütülmüş alıp direkt kaşıklayarak yiyordum. öğütülmüşü çok azar azar almak lazım. hatta mümkünse alırken öğütmelerini isteyin. çabuk oksitlenip özelliğini yitiriyor yoksa.

ben kendim öğütürüm diyorsanız da günlük kullanacağınız kadar öğütün. kaşıkla yiyin tozu. ben tadını çok severdim.

Ben omletin ve salatanın içine koyuyorum. Bazen bala da atıyorum. Krep falan yaparken hamuruna da katıyorum.

Kahve ceken ogutuculet var ya onlarla cekebilirsin. Ama cekmeden de etki gosteriyor bence. Ben o sekilde yogurda koyup yiyordum.

İki sene önce bağış toplamış biri olarak tecrübelerimi aktarabilirim. Öncelikle iletişimde olduğun ve kontak bilgilerinin olduğu tüm bağlantılarını çıkar. Yakın çevrene telefonla ulaş (nazının geçtiği herkesi zorla, ısrarcı ol, bunu kendin için istemiyorsun, iyilik için bağış istiyorsun, bu mesajı vurgula), iş, okul arkadaşlarına, iş çevrene, diğer akrabalarına (e-maillerine bakabilecek) e-mail gönder. Facebook, whatsapp'a çok güvenme. E-mailde önemli konuları öne çıkar. (Neden maratonda koşuyorsun, senin hikayen nedir, neden bu kampanyaya destek veriyorsun, fiziksel olarak ne kadar hazırlandın, dereceni geliştirdiysen ve hedefin varsa mutlaka belirt - bu insanların hoşuna gider, bağış kampanyasıyla toplanacak para nerede harcanacak vs) E-maili iki kere at, ikincisini koşudan sonra at (derecen iyiyse ve hedefine ulaştıysan ya da yaklaştıysan bu bilgileri ekle) E-maile antrenman yaparken çekilen fotoğraflarını ilave edebilirsin. Özel sektörde çalışıyorsan patronunla, müdürlerinle konuş, onların bağış tutarları daha yüksek olur. Yöneticiysen, sektöründeki diğer yöneticilerle irtibata geç. Sosyal sorumluluk projelerine destek vermek hoşlarına gider. Umarım yardımcı olabilmişimdir. Maratonda ve kampanyanda başarılar.

hangi kurum? onu soylersen belki daha spesifik fikirler gelir. ama gene de video icin pek vakit kalmadi.

bence israrcilik+1 acindirma+1

uzun uzun aciklamana gerek yok. herkes zaten bagislarini yapmistir bu saate kadar. sen atiyorum herkesden 20 tl istemek gibi dusun, hedef miktari 20'ye bol. yuz kisi lazim diyelim ki sana. arkadaslar hadi goreyim son 96 kisi kaldi, son 36 kisi diye diye arada da guncelleme yap sosyal medyandan. burda ac ayri duyuru, sabitlenmesini iste. watsap gruplarina ayri ayri yaz.

var ve oldukça kalabalık.

şimdi yaptık tam buraya bakarken. herkes işi gücü bıraktı

her yıl yaparız ve herkes işi gücü bırakır.

Bizde de aynen. Teknokenttemi çalışıyorsun? : )

aynını yaptılar bizim dükkandan biri mi yazmış oha dedim bir an asdfasfsaf

herkes bahçeye çıkıyor, bayrak önünde 1 dk saygı duruşu oluyor.

@canbonomobenseno, yok ben oralarda değilim. ben de bu kadar çok yaygın yapıldığından emin değildim, sorayım dedim.

Cumhuriyet Meydanı (İzmir) çok yakın bize. Topluca oraya gidiyoruz.

bahçeye çıkıyoruz. saygı duruşu ardından istiklal marşı.

Bizde ofiste herkes saygı duruşu için ayağa kalktı siren sesiyle birlikte.

herkes kafasına göre takılıyor.

var bizde de.

bizde de üretim ve idari birim aynı binada. herkes olduğu yerde ayağa kalkıp saygı duruşunda bulunuyor. yoksa 300'e yakın personeli dışarı çıkartıp tekrar iş başına gelmesini beklemek yarım saati alır.

o yüzden merkezi bir siren sesi ile çözüyoruz.

oldu evet, altımızda migros var onlar da komple kapının önüne çıktı.

bizim ofis ayaktaydi.

İstanbul da genelde ilk okul mezunlarının çalıştığı sanayi 15 kişi radyoda çalan sirenle...

Biz kamu kurumu olduğumuzdan program hazırlıyoruz. Katılım zorunlu değil fakat neredeyse hepimiz oradaydık.

Var. Yaptık.

Bizim ofis Kadıköy'de, Caddebostan tarafında. Zincire katılmak için birkaç kişi sahile indik, diğerleri ne yaptı bilmiyorum ama ofiste saygı duruşunda bulunmuşlardır diye umuyorum.

Sağlık ocağında çalışıyorum. Bütün doktor, hemşireler ve hastalar dahil sağlık ocağının bahçesinde her 10 kasım günü 1 dakikalık saygı duruşunda bulunuyoruz. hastaların bazıları katılmaya biliyor bu bir sorun değil ama bugünkü saygı duruşunda karşımızdaki bim çalışanları kamyondan mal indirip, sevkıyat yapmaya devam etti. bize karşı tip tip bakıp gülüştüler. bu da buraya not edilsin.

Bence olmaz. Ama bir de gardrop fuata sormak lazım.
www.habersaati.com.tr

tulumun modası geçmedi mi yahu?

bence tulum fecaat. elbise güzel. özellikle rengine ve yakasına bayıldım.

elbise guzel, tulum no

Elbisenin kumaşını tam anlamadigim icin emin olamadim. Gece nişanda degil de sanki işe giderken giyilebilir gibi geldi. Ama hoş bir elbise. Nişanda da olur herhalde ya.Tulum kötü.

entari güzelmiş

elbise güzel tulum kötü. modelin üzerinde bile pot durmuş bel kısmı.
boyunuz kısaysa biraz etek üçünden kısaltın elbiseyi. ama asıl havası diz altı bilek üstü orta noktada boyu olması. o noktayı bulun iste.

Az onceki elbiseyi gormedim ama nisan cok onemli degil elinde olani giy iste

elbise güzel, boy lazım ikisi için de. uzunsan yakışır.

Elbise guzel, tulumu cok iyi degil. Evde olan bir elbise de giyilir nisan icin.

Daha önceki elbiseyi görmedim.

Bu linktekilerden tulumu daha şık buldum açıkçası, elbise biraz günlük gibi geldi bana.

Ama nişan için elindekilerden birini giy+1

o elbise terletmez mi?

lavanta, çayağacı yağı veya biberiye yağı veya sevdiğiniz bir bitkinin uçucu esans yağını alıp sıcak su içerisine bir iki damla atarsanız, odanız uzun bir süre güzel kokacaktır.

tutsu niyetine adacayi yakabilirsiniz.
sabun rendeleyebilirsiniz bir kaba.

geçen hafta denediğim bir yöntemi kısaca anlatayım. Portakal-elma-limon kabukları+birkaç çubuk tarçın+yaklaşık bir yemek kaşığı karanfili bir tencerede 10 dak. falan kaynattım, dekoratif görünümlü bir kaç cam kavanoz ve bardağa döküp evin çeşitli odalarına yerleştirdim. Öyle aman aman evi saran bir koku olmuyor yakınına geldiğinde hissedebiliyorsun, ama görünüm olarak odaya-eve on numara beş yıldız bir hava katıyor, hele bir dene derim.

kahveciler kahve kokuyor. o tarz bir sey dusunebilirsiniz. ben bitki ve tutsu kokusu sevmedigim icin kahve kokutmayi denerdim.

onun disinda odayi yeterince havalandirip varsa yatagin nevresimi, oturma takiminin yüzü'nü her hafta/2 haftada bir temiziyle degistirerek, perdeleri sadece bahardan bahara degil de her mevsim yikayarak odanin havasinin ferah kalmasini saglayabilirsiniz.

güneye giderken

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

pink floyd high hopes
pink floyd coming back to life
pink floyd lost for words
pink floyd fearless
pink floyd take it back
the be good tanyas waiting around to die
the be good tanyas ootischenia
queen 39
radical face ghost towns
the silver seas catch yer own train
woodpigeon redbeard
woodpigeon in the battle of the sun

i would walk 500 miles tabi ki

nazende sevgilim yadima dustu:


m.youtube.com

Gunah benim, populer yol sarkisi resmen. Blabla ile gittigim son 4 yolculukta da hepsinde caldilar arabada

sarkilar guzel de benim istedigim calmalik degil de soylemelik sarki. arac motosiklet cunku. tehcizat yok, sadece kendi sesim var.

castles made of sand tekerleme gibi şarkı aslında ağza dolanıyor sadece biraz kısa :) bold as love da öyle

bush - comedown www.youtube.com
bu da karaoke versiyonu www.youtube.com

pearl jam - i am mine
www.youtube.com

"There's east and there's west and there's everywhere life"

daha önce duymamistim ben, gercekten güzel bir proje imis. Benim alabilecegim boyutta birseyler var mi diye bakiyorum simdi.

2000'den fazla cocuk kayitli sitede. Umarim paylasiminla daha cok kisi haberdar olur.

selam,
birkaç arkadaşım kurucularından ve aktif rol alıyorlar bu projede. belki yardımcı olabilirim.

@bass solo harika! mesaj atiyorum sana.

ben facebook üzerinden kendilerini takip ediyorum, orda paylaşımı görür görmez birkaç çocuk için mail attım ama hep benden önce başka gönüllüler ulaşmıştı, baya hızlı olmak lazım :)

@alis su hallerime
peki sizin mail attiginiz cocugun hediyesi gonderildiyse sizi baska bir cocuga yonlendiriyor mu yoksa sizin donup baska bir cocuk mu secmeniz gerekiyor?

Mükemmel bir sistem ben de yeni gördüm. Up yapalım görmeyenler vardır belki...

dost el edip seni cagirmazsa gitmezsin/gidilmez diyor. yani anca bir dost cagirirsa gidilir.
devaminda da: rizasiz bahcenin gulu derilmez diyor: yani zorla guzellik olmaz...

Samimi ol, canimi ye. Gibi bir sey anladim ben.

Çagrılmadığın yere gitme pampa ayıp olur diyo

O "el" bildiğimiz el değil bence. Yaban eller gibi, yer bildiriyor. Yani dostun bile olsa çağırılmadan gidilmez diyor. Bir sonraki dizede de rızasız bahçenin gülü derilmez gelir ya buradan da benzer anlama varırsın zaten.

Sour +1 baya baya torpil gibi yardim gibi anladim.

Savaş olan yerlerden gelme dost ülkeler üstünden gel.

Klasik iktisadi düşüncede piyasayı denge noktasına getiren, görünmez el'dir diyor.

sonrasinda;
Dost elinden gel olmazsa varılmaz
Rızasız bahçenin gülü derilmez
Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez
Gönülden gönüle giden yar

dedigi icin, duz anlami alabiliriz. yani ilk cevaplar+1

"Sadece senin istemenle olmaz, o da isteyecek, karşılıklı rıza olacak" demek.

bunlar nasil benzetmelwrdir yahu, adamlar corak yerlerde can sikintisindan neler uydururak kendilerini avutmuslar.

kalpten kalbe bir yol vardir gorulmez...

yav he he.

yasasin internet, artik yalnizlik ve sikintidan kafayi kirmiyoruz

ben "arkadas ayagi yaparak gel olmadi daha fazlasina girmeyiz dost kaliriz" diye anlıyordum ama yanlis mi anliyorum?

Dockers isim haklariyla alakali bir dockers,digeri bir merrel ,iyidir.ama konu kar olunca yanilgi olabiliyor.surekli kar icerisinde olacaksaniz tam kapali botlar alip,yalitim spreyleriyle kullanmanizi tavsiye ederim.

şunu al ömür boyu giy... www.dalkilicspor.com farklı sitelerde farklı renkleri var.

pahalı bulduysan başka bir salomon onun kadar iyi olmasa da: www.maxioutlet.com

illa ikisi arasında olacaksa tartışmasız merrell.

2 katını ver merrell al. dockers ayakkabı alınmaz ki isminin dockers olduguna takılma pazar seviyesinin bir tık üstünde ayakkabı üretiyorlar.

merrell al derim.

dockers dandik ayakkabıda.

www.eobuwie.com.pl

şunun aynı versiyonun biraz değişik texture olanını 4 sene avusturyada, almanyada karda kışta giydim. yılda 200 gün giyilmiştir sanırım en azından. şimdi columbia aldım, ama aldığım bu merrell kadar iyi değilmiş.

Merrell yalıtımlı ve su geçirmez bot aldım 4 sene evvel -30 muş soguklarinda dahi sukrettim kendisine.

asolo oneririm.

4-5 ay karın içinde giyilecekse hiçbiri. Gore-tex bir ayakkabı al (the north face, millet, asolo vb).
Bunlar su geçirmiyor ama ayağın içinde terden ıslanıyor, aynı şey (yoğun aktivite olacak mı bilmiyorum, yürüyüş vs). Merrel de iyidir, 4 sene kadar kullandım, bir noktadan sonra su geçirmeye başlıyor tabii eskidikçe. İllaki bunlardan biri ise Merrel.

merrell tabiki

ben de kar için gore-tex önermiyorum ya.

tamam su geçirmiyor ama hayvan gibi soğuk alıyor.

ek olarak yolladığın merrell gayet iyi. merrell zaten birçok outdoor markasından da iyi.

Hocam 30 yasında aileyle yasıyan er bireyim.

fazla uzatmıcam, o aydea 1500 lira ile neler neler yaparsın. bir dusun sadece.

çıkma eve falan.

kız arkadaş falan gibi şeyler yoksa tek başına çıkıp napıcan... ama şahsen o yaşa kadar hayatta yaşayamazdım.

@bohr
Kız arkadaş yok hocam.

bence çıkabilirsin. ufak bi evin olur. kendi kendini idare etmeyi yemeği çamaşırını ayarlamayı öğrenirsin.

"hem onların artık evde sabit olması hemde yaşıma rağmen annemin yoğun ilgisi,kişisel alan konusunda beni bunaltmaya başladı."

Şu satırı yazdıysan çıkman lazım,kesinlikle.

Valla ben insanların (elbette imkanları varsa) 25 yaşından sonra kendi evlerinde yaşamaları gerektiğini düşünüyorum. Kendini idare etme, finansal durumları düzenlemeyi öğrenme, kişisel bağımsızlık sınırlarını tanımlama, kendini tanıma, sorumluluk yüklenme gibi noktalarda insanın kendini geliştirebilmesi ve tam bir birey olabilmesi için aileden kopması lazım. Ayrıca özellikle erkek için kendi yemeğini yapmayı, kendi evini temizlemeyi, kendi arkasını toplamayı öğrenmesinin çok önemli olduğuna inanıyorum.

Para biriktirmek her şey değil, hayatta yaşanılması gereken farklı deneyimler, öğrenilmesi gereken başka şeyler de var. 29 yaş artık koca adam yaşıdır. Bence kendi evine çıkmalısın.

gunumuz turkiyesinde ayri eve cikmak luks bence. biriktirin biraz paranizi yarin obur gun ulkenin ne olacagi belli degil.

eğer maddi olarak karşılayacak durumdaysanız çıkın derim. Yarın bir gün sevgili olunca ne olucak? Yaşam tarzınızla da alakalı tabi.

Ailenin yanında nereye kadar? 29 yaş..

Kendin yaşamak varken..Tabii maddi olarak karşılayabilecek durumda olunca.

Dostlar yazan herkesin cevabını değerli buluyorum teşekkür ederim,buradaki 2 ana akım ayrı görüş çevremdeki insalarda da var , tabi bende de aynı şekilde benzer ikilem devam etmeye Devam ediyor :)

hocam işten fırsat bulup gezme şansınız çok oluyorsa çıkmayın. o 1500 lira ile her ay 3-4 gün bir ülkeyi gezin. he eğer böyle bir fırsatınız yoksa çıkın gitsin. yaş 30'a dayanmış ekonomik olarak da problem olmuyorsa bunu yapmak için geç kaldınız bence. çekin krediyi 1+1 veya 2+1 ev alın. ilerisi için de düşününce mantıklı olur bence.

@golgi aygıtı

Hocam başka bir şehirde yatırım amaçlı aldığım kirada olan bir evim var aslında ,ankarada onu satıp almak direk mümkün olmayacaktır ama düşünülebilir teşekkür ederim.

bu biraz fedakarlık işi. yani konforun bozulacak elbette, maddi durumdan da zarar göreceksin. ama diğer ihtimal nedir? evlenene kadar aileleyle yaşamak mı? evlenince de yemek ve çamaşır işini eşinden bekleyeceksin.

oysa ayrı yaşama tecrüben olursa rutin işler gözünde büyümez, alışırsın. çünkü bi evin sorumluluğu, yemek, temizlik, fatura, vergi vs hepsi dert. alışana kadar tabi.

kişisel gelişim için ayrı evde yaşamalı diyorum.

bi de aile ile olan tarafı var, 29 senedir gördüğün insanlar bazen çekilmez hale geliyor. çünkü seni hep çocukmuşsun gibi görebilirler. hala 1 de ayaktaysan gelip hadi oğlum yatmıyo musun diyebiliyorlar. bu seni de etkiliyor, kendin için değil aman ailem bişey demesinciliğe oynuyosun.

yalnız da olsan aile ile de olsan zor ama bence yalnız eve çıkmak özgüven, kendine yeterlilik için çok daha faydalı.

benim de hiç niyetim yoktu ailenin yanından ayrılmaya, sonra iş sebebiyle yapmak zorunda kaldım. gayet de güzelmiş. aradan seneler geçti, şuan mesela oda (ayrı oda, ortak mutfak) değil apartman tutmak için maaşımın üçte birinden fazlasını vermeyi göze alıyorum.

bu yaşta durumu elvermesine rağmen ailesiyle yaşayan biriyle sevgili olmazdım.

@slalom

Sakin ol şampiyon vur dediysek öldür demedik , proveke etmeyelim annemi babamı evden attırma bu soğukta :)

Evlenmeyi düşünmesen bile bu yaşta artık ayrı yaşaman gerekir, 1 saniye bile düşünme.

Aileyle yaşamak, hele ki o yaşta yaşamak korkunç bir şey. Bence hemen taşın ama daha ucuz bir ev bul. Toplu taşımaya yakın olduğu sürece nerede olduğunun çok da bir önemi yok.

Annen baban yasini basini almis bireyler tabii, hem onlarin gonullerini hos edersin, hayir dualarini alirsin ne guzel, hem de 1500 tl yanina kar kalir. bu yastan sonra dunyaya boyle guzel katki yapacagin daha baskal kaynagin var mi? muhtesem firsat eger boyle dusunursen. Ben annesinin babasinin hayir duasini alacak diye, bu yasta annesiyle babasiyle yasayan biriyle evlenirdim, bu da baska bir bakis acisi olsun.

slalom +1 kesin olmazdım demeyeyim de bu adam niye ailesiyle yaşıyo ya hala derdim. şimdi yok ama yarın bir gün sevgilin olsa öğrenci gibi sinemaya mı gideceksin :) eline kalan 1500 le ne yapıyorsun ki şu anda?

ya sen bakma bekara karı boşamak kolay tabi. hemen yazmışlar 29 yaşında aileyle mi yaşanır yiaa. yaşanır tabi. bizim kültürümüzde böyle işte. sanki çevrenizde herkes 18inden sonra dünyayı geziyo. bu ne saçma bişey ya. bende ünideyken öğrenci evindeydim ama sonra okul bitince ailemin yanına geldim. e ne dicem sabah geç uyandığımda bıdı bıdı ettiğinde benim özgürlüğüm sınırlanıyo o yüzden ayrı eve mi çıkıyorum diycem. olmuyo işte. yeri geliyo bişey oluyo hayatında ailene anlatamadığın oturup ağlıyosun kapı duvar tekmeleyesin geliyo ama sonra hanım hanım odanın kapısından çıkıyosun e annen karşında noldu kızım ağladın mı sen diyo. 29 yaşında bende böyle kaçak göçek yaşamak istemem ama olan bu.
şahsen ailesiyle yaşıyo olmasına diil 29 yaşında işi evi ailesi falan herşeyi normal olan ve "ortamcı" olmayan bi adam olmasına daha çok şaşırdım.

Öncelikle tek başına ayrı eve çıkmak gerçekten karakter geliştirmede çok faklı deneyimler yaşatıyor. Evet maddi bir yükü var ama kafa olarak değişiyor olgunlaşıyor getirdiği sorumluluk sonrasında resmen farklı bir insan oluyorsunuz. Yalnızlığıda seviyorsanız gerçekten çok güzel bişey tavsiye ederim. Kişisel alan/aile sıkıntıları doğduysa beklemeniz hata. çıkın valla mis gibi

@slalom +1

Kötü bir şey dememiş, önemli böyle şeyler. Liseli gibi soğukta titreye titreye kafelerde falan mı buluşacağız? :) gidilmez çünkü aile olan eve zırt pırt.

maddi gücün de varmış, eve çık bence. belki de kısmetini kapatıyorsun. :)

zira büyük rahatlık.

yerinde olduğum dönemde ayrı eve çıktım, bi faydasını görmedim. keşke o parayla çılgınca gezseydim diyorum.

1500-2000 lira az para değil, sevgiliyle eve gitmek yerine haftasonu sapanca'da spa'ya ya da bodrum'a, mikonos'a falan gitmek daha güzel değil mi sence de? yerinde olsam parayı yatırıma ve gezmeye gömerdim.

ayri evin sana katacagi seylerle para ve konforun senin hayatindaki onemini karsilastir. herkesin cevabi farkli cunku herkesin hayatindaki oncelikleri ve deger yargilari vs. farkli. seninkiler ne durumda?

ayri eve cikmak bence guzeldir. ev yonetmeyi ogrenirsin. yarin evlenmeye kalksan esine bir asalak gibi yapismamis olursun. belki uc bes tamir isi ogrenirsin. komsu iliskileri ogrenirsin. daha basit yasamayi, idare edebilmeyi ogrenirsin. evinde ozgur olur kendi kurallarinla yasarsin. ama;

ailenle de her gun kavga gurultu seklinde gecmiyorsa ayda 1500tl kenara atabiliyor olmak guzel birsey. dusunuyorum da istanbulda kiraya, esyaya, tasinmaya, faturaya vs. verdigim paralarla cok rahat bir ev alabilirdim. o kisim uzucu. senden kucuk bir arkadasim var. ozgurlugune cok duskun. surekli aksiyon halinde. eve cikmis olsa simdi yaptiklarinin hicbirini yapamaz. simdi bile surekli borc kredi oduyor. ama ote yandan bir sevgilin olunca ne yapiyorsun? o kisim biraz komigime gidiyor. liseli gibi odana mi goturuyorsun kizi :(

Cidden aileden ayrı eve çıkmamışların fikrini alma derim. Sosyal hayatı çok olan biri değilsen işine yakın uygun fiyatlı ev tut derim. Ayda bir defa eğlenmeye gidiceksin diye.
Kız arkadaşının olmama sebeplerinde biri aile evinde kalman olabilir. :D
*** Asıl önemli maddeye geldik. Bizim kültürümüzde erkeklerin yasayış biçiminden dolayı talihsiz bir durumu var o da evden hep dışlanıyor olmak. Annen şimdi sana evi kirleten umursamaz evin işleyine ters bir parça gibi mi davranıyor bilmiyorum ama genellikle böyle oluyor. Böyle yaşamaya alışıyoruz maalesef. Hiç evin olmadan evlenirsen ilerde karının da sana böyle davranma olasığı artar. Evle ilgi hiç düşünmediğinden ev kurulurken pasif olursun. Evin düzeni otururken de pasif olursun. Sonra farkedersin ki ev hayatında senin varlığının önemi yok aksine senin varlığın olumsuz bir şey. Kirleten ev düzenini bozan... Ben aile ile yaşarken kendimi o eve ait hissetmiyordum bu yüzden. 40 yaşlara gelen abilerimden hep aynı şeyi duyuyorum. Hiç hayatında kendilerine ait bir evleri olmadan yaşayıp gidiyorlar.
Eğer kendi evine çıkarsan bir evin nasıl işlediğini görürsün. Senin asla düşünmediğin şeylerin aslında sürekli zaman alan yapılması gereken şeyler olduğunu farkedersin. En önemlisi kendine ait bir evinin olmasın ne demek olduğunu ne kadar değerli olduğunu deneyimlersin.
Bir kadın himayesinden başka bir kadının himayesine geçme bence.
Ayrıca ben de kendi evine temizlik vs konuları yüzünden çıkmayan bunu da gururla söyleyen bir erkekle birlikte olmazdım. Kendine bakamamak, kendine yetememek ne zamadır övünç konusu haline geldi bilmiyorum.
Not: bu son cümleler senin içinde değil çevrede böyle bir sürü adam var.

Dostlar demek istiyorum, yorumlarınız için çok sağolun paylaşımlarınıza sevindim.Her bakış açısı ayrı değerli, bende karar aşamasında hala değerlendirmeye devam ediyorum tam netleştiremedim malesef :)

Özgürlükçü ve kendi gelir kalemlerini oluşturmuş bir bireysen,dağlar kadar param olsun birikim yapayım düşüncesinde değilsen elbette ki çıkmalasın.Bunun kararını vermek için çok da zamanın olduğu söylenemez.Annen ve Baban iyice yaşlandığında istesen bile bu adımı atmana maneviyatın el vermeyecek.Hayatı biraz da kendinle başbaşa kalarak yaşamalısın bence :)

evlen bence

slalom +1
direk olmaz demesem de ciddi suphe ile yaklasirim. ayrica bir de kendi evin varmis baska bir yerde, onun kirasiyla bir seyler yapabilirsin hocam, illa ev almak zorunda da degilsin, onun kirasinin ustune koy daha ucuz yollu bir sekilde hallet, 1+1 olsun kafan rahat olsun. turkiye'de ayri evde yasamadan birey olabilme, kendi kendini idame ettirebilme ne yazik ki ogrenilmiyor (istisnalar haric), 100 kilo agirliginda minik bir bebek olarak kaliniyor.

Türkiye sınırlı içerisinde yaşamıma devam edersem buradan bir arkadaşında tavsiye ettiği gibi evimi satıp üzerine denkleştirip ankaradan bir ev alma yolunu seçeceğim gibi,diğer durumsa malum yurtdışına gitmek/kaçmak fikri ile gün içersinde bir kaç kez fikir değiştirip sarmalda ilerliyorum bakalım nolcak.

tek çare kapı, biz bi önceki evde sürgülü akordeon kapı yaptırmıştık. öyle bişi olabilir. gerçi yine ittire kaktıra giriyor sıpalar, bu kedilerinizin ne kadar "belalı" olduğuna bağlı.
şöyle de bi duurm var, tekir demişsiniz, zaten onlar manyak olur. tek ve tek çare normal bi kapı.

Benim eski kedim de tekirdi bütün gün kaynana gibi kenarda oturur uzaktan bizi bakışlarıyla yargılardı başka da bi zararı yoktu. ama bunlar çok yaramaz. girme dedikçe daha çok giriyo. Ben bağardıkça bana geri bağrıyo karşılık veriyolar.

Akerdeon kapı da çok çirkin duracak kemerde emanet gibi. Valla tıkandım kaldım. Belki dedim burda vardır bi çözüm.

tezgahın uç kısmına çift taraflı bant yapıştırın bir süre, tezgaha çıkmaya çalıştıkça yapışsınlar. bir süre sonra zaten tezgahı çıkılmayacak bir yer olarak görmeye başlıyorlar. bir musibet bin nasihatten iyi.

bizimkiler girer ama katiyen masa üstüne veya tezgaha çıkmazlar.

mutfağa giriyolar. onu ben de durduramadım. ama tezgah masa tarzı yerlere çıkmamaya eğitilebiliyorlar. biraz uzun sürse de oluyor. siz de öyle yapın hayvan gelsin baksın gitsin.

cift tarafli bandi mutfak kapi esigine yere yapistirsan? siz bir sure ziplayarak gecin, basmayin.

ben tezgaha çıkma komutu anlayan bir kedi görmedim, daha doğrusu bunu yapma diyince dinleyen kedi görmedim...maalesef alışın anca şuna alışıyorlar, sizi görünce atlar aşağı...

hele ki koloni şeklinde yaşıyorlar...imkansız gibi...

Şu anki halim swimmer sayılır. Athletic olsam fena olmazdı. Çekici falan gelmiyor tabi. Kendim için diyorum.

E

ripped/athletic //E

Strongfat de 30 üstü çakma sarışınları kalbinden vurmak için iyi bir ficüd aslında. Ama bir ripped'den fazla emek istiyor.

built-strongfat arası, fazla abartılı olmasına gerek yok.

erk.

swimmer. erkek.

Swimmer, erkek

swimmerla athletic'in ortası

Built ile ripped/athletic arasıyım ve pektoral sakatlığı hariç halimden memnunum.

ripped
kadın

swimmer K

Buradakilerden seçeceksek ripped.
K

Normalde swimmer - ripped arası. Misal chad le clos.

Swimmer biraz gay vücudu.

swimmer ile ripped arası bişey yok mu ya? bu kadar belirgin karın kasına karşıyız.

25k

krem peynir kendimiz için yapıcaz biraz ama o kadar narı ayıklamak bir mesele. bir de bunlar tatlı nar, nar ekşisi için ekşi nar olması gerek diye biliyorum.

kilosu ne kadar ediyor? size bir hesaplama yapalım. bi adam tutun, bahçıvan. toplasın, derlesin, toptan olarak satın. siz topladıktan sonra alıcısı illa ki çıkacaktır başka şehirlerde. bahçıvana ödeyeceğiniz miktarı kurtatıp üzerine para kalıyor mu bi bakalım. sanırım meyve suyu fabrikaları gelip toplamıyor da siz toplayıp satıyorsunuz.

burda pazarda nar kilosu 1 tl, sıkmalık portakal 2-2,5 tl.

baba uğraşmaz pazarda satmakla falan.
yemekhane vs gibi resmi yerler ya da şirketler, faturalı çıkış yapmak zorunda. biz o tür yerlere satış yapamayız sanırım.
haller o kadar az miktardaki portakal narla uğraşmaz, burası portakal ve nar memkeleti. kamyon kamyon ürün topluyor millet. bizimki 3-5 ağaç sadece. bir de hale satmak için haftalık ya da günlük olarak toplamak lazım. ne kayınpeder uğraşır o işle, zaten yaşlı başlı adam. biz de anca aydan aya gidebiliyoruz.

halanne soylemisler iste bi adam tutun satisa hazir hale getirsin ( daha dogrusu hemen getirmek yerine aylık maliyet bu olur desin - ya da siz teklif edin hic mi issiz gucsuz adam yok )

gittiğinizde de haftaiçi bir iki gun ayırın
civarda verebileceğiniz yerler ile gorusun.

bakın para kalıyor mu masraflar cikinca
kalıyorsa baglantıyı kurun sistem işler

Soylediginiz bolgeyi bilmeden fikir vermek istedim.
Meyveleri toplatip cafe tarzi yerlere satsaniz,surekli taze sıkım meyve suyu sattiklari icin alirlar diye dusundum.

sevgili kingcyrax,
burada bahçe işlerinin yevmiyesi 20 tl. 1 saat için bile gelse günlük yevmiye veriyosun. ki bu dönem zaten tarım işçilerinin yüksek sezonu. zeytin, pamuk, nar, portakal, mandalina toplanıyor, kış sebzeleri için tarla çapalanıyor, tohum ekiliyor, fide dikiliyor. üstelik milletin dönüm dönüm bağı bahçesi var, zaten kapatmışlar ırgatları, yol boyu suriyeliler var çadırlarda kalan ama 20 tl yi beğenip senle gelmiyor bile. yani parasıyla bile adam bulursan ne ala.

ırgata 20 tl verip toplatıp, üstüne nakliye bedelini koyup hale götürüp satarak kara geçmek için her seferinde 100 kilo ürün kaldırmamız lazım.

iş yapmaktan kaçıyor ya da cevap beğenmiyor değilim. amacım babayı en az yoracak bir taraftan da en yüksek faydayı sağlayacak önerileri almak için beyin fırtınası yapmak. bi taraftan da dimese falan mail attım, bakayım onlar ne diyecek.

teşekkürler cevaplar için.

komsu bag bahcelerin sahipleriyle anlasabilir. onlar kendi bahcesini toplarken sizinkine de girer toplar. satisini da kendileri halledip babaya pay verirler.

(bkz: kabzımal)

bildiğim kadarıyla geliyorlar, değer biçiyorlar, kabul edersen kaç kg vs çıktı hesabı yapmadan tüm mahsüülü satıyorsunuz. toplama vs ile de onlar uğraşıyor bildiğim kadarıyla.

İstanbul'dan bir otobüs tutalim gelelim. herkesin topladigi kendinin olsun.

for the record,
buyrun gelin, ortak nar ekşisi de yapalım, herkes bi şişe alsın.

vallaha bence olay şöyle,

sen bunları kafana çok takıyosun. yüzme olayında koordinasyonu kafana takarsan yapamazsın. "sülalem raad" modunda takılman lazım, vücudun zaten kendiliğinden bir koordinasyon tutturacaktır.

nefes nefese kalma olayı da tamamen kondisyon ile alakalı.
ben 10 yıldır sigara içiyorum, babam 27 sene önce sigarayı bıraktı.
ben eskinin madalyalı yzücüsüyüm, babam bombalama atlamayı seven bir adam.
ama herif benden çok daha fazla mesafe kat ediyor. ben 200 metre sonra götümden soluyorum, o bana "gençlik bitmiş yaaaa" modunda bakıyor.

özet geçmeye çalıştım.

her iki taraftan da nefes almayı başarmak zorunda değilsin. bu şart değil. çalışırsan olur ama çalışıp yapmaya çalışmana da gerek yok. ne taraftan rahat alıyorsan sadece o taraftan alı. bu bir sıkıntı değil.

yüzerken düşünme. yüzmek meleke işi. kendiliğinden olmalı. ayağımı çırpayım, kolumu atayım diye düşünürsen olmaz. o kendiliğinden olacak. yarışçı değilsen illa ayağımı da çok çırpmalıyım demeye gerek yok. hatta zaten çok da aynı anda çalışmaz. felps'in su altından çekilmiş videolarına bak, o bile şapada şupada sabit tempoda çırpmıyor.

nefesini toparlayınca tekrar başla, yine nefes nefese kalırsın, onu toparlayınca yine başla. 200-300 metreden sonra zaten tık diye bişey oluduğunu hissediyorsun, o nefes nefese olma durumu geçiyor.

üstteki yorumlara katılmakla birlikte, bence de senkronize olmaya çalışma. ben mesela ayaktan çok kollarıma ağırlık veririm, hızım düşünce ayağa bastırır hızlanırım ama bunlar senkronize olmaz. akışına bırakırım. ille sağ eli atarken sol ayağı suya vur onu çekerken bilmem ne diye bir kural yok. kendini kasma, bu seni ekstra yorar.

kondisyon konusuna katılıyorum. sigara içmediğim halde ham vücutla yüzmeye başlasam iki turda nefes nefese kalırım. öyle durumlarda ben bir tur sırtüstü ya da kurbağalama dalarak yüzerim sonra kulaca geri dönerim. bir ay bunu devam ettirince de 1 saat hatta daha fazla durmadan kulaç yüzer seviyeye gelirim.

ama bunun için rahat etmen gerek kasarak yüzme kendini suya bırak.
son konu nefes.. iki taraftan nefes alınarak yüzüldüğünü duymamıştım, ben hep soldan alırım. sağdan alamam herhalde hiç denemedim de. neden ikisinden alarak yüzmeye çalışıyorsun ki? daha zorlaştırır senin işini. iki elle yazmaya çalışmak gibi:)

Soldan nefes alırken aslında sağ tarafa daha çok batıyor olabilirsin. Beynin de batıyor muyum la ben diye düşünüyor olabilir. Suda çok dönme. Suya paralel kalmaya çalış.

basinizda bir hoca oluyor mu? onun degerlendirmesi daha iyi olurdu. instagramda tahaengin'in hesabini takip et. dm'den merak ettiklerini de sorabilirsin.

cabuk yorulman eger bir hastaligin yoksa, sigara da kullanmiyorsan formsuzluktan olabilir. ben bir senede anca toparlamistim. sabirli olman lazim.

bir de muhtemelen yanlis yuzuyorsun. yani evet, sonucta yuzuyorsun ama dogru yuzmeyi basardiginda daha az eforla daha uzun mesafe gidebileceksin. digerleri su uzerinde kayiyordur. o onemli. kolunu ileri en ileri uzettiktan sonra vucudunun su uzerinde biraz suzulmesi lazim. diger ihtimal bacaklarini az vuruyorsundur. gorevi esit paylastirman lazim.

tişikkilir sipirminlir !!

şimdi şöyle ki konu bir şekilde yüzmekse evet artık yüzebiliyorum en azından. çünkü çocukluktan beri en büyük fobimdi. benim derdim öğrenmişken hani nizami şekilde yapayım idi. kahretsin tek kötü huyum çok mükemmeliyetçi olmam memedali bey :'(

ama anladım yani sizi.

yanlış yüzme meselesine gelince. soruyu tam olarak bu yüzden sordum esasen. yani yanlış yüzdüğümden şüphe ediyorum. hele ki o bahsettiğim hiç durmadan zırt-pırt git get yapan adamları görünce. yani kendimi onlarla kıyas edecek kadar tecrübem yok da işte yüzerken nefesi ya tam alamadığım ya tam veremediğim için sıkıntı oluyor galiba. neyse denemeye inanmaya devam edicez demek ki.

savolun varolun !

blistex veya neutrogena etrafta kolay bulabileceğiniz renksiz dudak koruyucular, sıkça kullanın. bir de gün için çok zaan geçirdiğiniz yerlerin nemli olmasına dikkat edin, kalorifer üstüne su koyun vs.

nivea renksiz lipstik
3.bp.blogspot.com

Bu lip balmlarin icinde olmamasi gereken uc madde varmis. O 3 madde olursa daha cok kurutuyormus dudaklari. Blistex'in icinde de bu maddelerden biri varmis. Biraz arastirin o sebeple. Onun disinda eczanelerde satilan dudak nemlendiriciler iyidir

Sabahları uyandığında dudakları yarılmış, kanamış ve kurumuş bir şekilde olan; köfte dudaklı er kişi olarak tavsiyem;

- Bol su içmek
- (bkz: neutrogena lip moisturizer)

Hele kuru, pis, ayaz Ankara havasının iyice başladığı şu günlerde; günlük hayatta biraz sıkıntılı olsada kullanmak sabah akşam birer kere bile sürmek baya etkili oluyor.

dermatolog elocon pomat ve hametan pomattan olusan karisim vermisti. eczanede yaptirabilirsin. ama cok fazla oluyor, bitecek gibi degil.