Sorular genelde kısa bir metin içerir. Siz Yılmaz Özdil formatında soruya giriş yapınca yazının tamamının soru içermesine rağmen bir serzeniş ifade ettiği düşünülmüş ve sorunuz duyuruya çevrilmiş. Ben böyle yorumladım. Bu tip durumlarda sorular duyuruya çevrilebiliyor.

olacak eğer pes etmezsek mücadelemizi verirsek burada da hak hukuk olacak

"elalemin internet sitesinde hakkını arama olayını çok anlamıyorum" yazdın anla anlaşılmayacak ne var bu sitelere değer veren biziz bu siteleri site yapan biziz çek al yazarları sitelerin içinden geriye ne kalır bomboş siteler biz emek veriyoruz yazıyoruz değer katıyoruz onlar da bizim üzerimizden reklam parası da kazanıyorlar o zaman mecburen saygı duyacaklar hukuksuz olmayacaklar

"evet kendi sansür yapıyor adam. dediklerin doğrudur" yazdın haklısın

"ama "benim duyuruma/entry'ime karışmazsın" saçma" yazdın asıl sen saçmaladın neden saçma olsun hakkım benim karışamaz soru olan bir ilanı duyuruya taşıyamaz ne oldu şimdi küçük düştü deşifre oldu

"keyfi olarak seni uçurabilir de." yazdın o zaman kendi kaybeder ben de bir daha bu siteyi kullanmam ve daha birçok kişi kullanmaz

"bi hakkın yok buna karşı." yazdın var eleştiri hakkım var ve kullandım

"ha bunu duyurabilirsin, sansür var diye bağırabilirsin. o da senin hakkın." yazdın evet bende bunu yaptım.

Duyurularınızın/sorularınızın hepsini okumadım, birkaç kere denk geldim.Yine de sanıyorum, sizinle ilgili kararlar moderasyonun ortak kararıdır. Parça parça açıklama yapayım.

İlk öncelikle, Duyuru'nun siyasi görüşü yoktur. Moderasyonun görüşü olsa bile, Duyuru'da siyasi görüş veya haklı/haksız yoktur. 'Ben doğruları savunuyorum' diye bir şey yoktur. Herkesin görüşü doğrudur; belirtirken kural uyumsuzluğu ve uslüp sorunu varsa o görüş yanlıştır. Kimin hangi parti seçmeni olduğu ile ilgilenmeyiz ki, moderasyon da görüşleri farklı insanlardan oluşmaktadır. Bu nedenle, siyasi içerikli duyurular bazı kurallara aykırı ise silinir. Bazı kuralların sınırından dolaşıyorsa duyuruya çevrilebilir. Bu her taraf için geçerlidir. Bu işlemler de, çok net ise tek bir moderatör tarafından yapılabilir, gri bölgede ise moderasyon kararı ile yapılabilir.

Genel olarak daha önce yazılmış olan kuralları buraya yapıştırayım. Bu metni, siyasi tartışmalar alevlendiğinde duyuru olarak açar ve yukarı sabitleriz genelde ama duyurular otomatik olarak bir ayda silindiği için her zaman bulunmaz.

- Her türlü küfür ve bunların sansürlendiği sanılan halleri. (ör. aq, oç, orangutan çocukları, insan olmayan canlı ve cansız varlıklarla münasebette bulunduğunu ima etme, vb.) (Buraya not: Böyle bir şey söylüyorsanız, hukuken kanıtlanmış, spekülasyona açık olmayan ve somut bir gerçek olmalı. Örneğin, annem vesikalı bir hayat kadını ise ve ben bunu her alanda gocunmadan kullanıyorsam, bu şekilde yaftalanmamda sorun olmayabilir. Annesini tanımadığınız kişiler için bu yakıştırma uygun değildir)
- Bir kişiyi (ör. duyuru sahibi veya duyuruya cevap veren bir kişi) veya bir parti seçmenini, bir siyasi grubu toptan aşağılayıcı ve suçlayıcı kelimeler (ör. ezik, aptal, hain, kansız, dürrük, dingil, vb. kendinize yakıştırmadığınız her türlü sıfat veya ciğerinin kaç para edeceği, vb. değer ölçme-biçmeye dayalı deyimler)
- Organ isimleri ve bunların değiştirilmiş adları ("Bizim orada popoya popo derler" yaklaşımı altında her beğenmediğinize popo demek, popo lalesi, popo kılı, dostumuzun tek derdinin koca beyaz poposu olması ve birtakım benzer organ ve uzuvlar)
- İroni kullanarak hakaret etmek (Ör. "Bilmemne seçmeni çok zeki olduğundan her şeyi bilir, biz bilemeyiz", "Geldi tipini sevdiğim", vb. Sonradan "Ama ben ne güzel şeyler söyledim, hakaret etmedim ki" argümanlarınızı yemeyeceğiz)
- Birtakım kişileri veya parti seçmenlerini, takım taraftarlarını, vb. oy sayıları, skorlar, gol sayısı, vb. aracılığı ile cinsel ilişkiye maruz bıraktığınız, aktif taraf olduğunuz gibi iddialar, bade doldurmak gibi fanteziler ve cinsel performansınızın süperliği ile ne kadar gurur duyduğunuzu gösteren nidalar; ortalığı Lise dö Sen Benuğa Çeliktepe Cengizhan Lisesi maçına çevirme
- Şu an aklımıza gelmeyen ama kanun boşluklarını kullanarak yaracatıcılığınızla birlikte oluşturacağınız çeşitli hakaretler (örneği yok, "Ama ben düşüncemi belirtmiştim" diye yan yatıp çamura batmak da yok)

Bunları bir iki kereliğine silebiliriz; durumun suyunu çıkardığınızda uçabilirsiniz. Hangi partinin seçmeni olduğunuzla hiç mi hiç ilgilenmiyoruz. Duyurunun silinme kurallarından birisi de 'Tartışma başlatıcı içerik'tir. Duyuru, soru-cevap maksadını aşıp da ikili tartışmalara ve duyurunun başladığı yerden saparak uzağa gitmişse duyuru dilinir. Bunun da nedeni, Duyuru'nun bir forum sitesi olmamasıdır (bundan ara ara ödün versek de). Mesela, bu forum sitesi olmama özelliğini koruması için cevaplarda ikili konuşmaya, teşekküre veya konu dışı cevaplara da izin verilmez. Bu siyasi tartışmalar için geçerli değil sadece, herhangi bir konu için geçerli. Özetle durum şu, siyasi bir duyuru olabilir ve bunun altında görüşler paylaşılabilir ama karşı taraftan sizin görüşünüze söylendiğinde sizi tahrik edecek ve size ateşli tartışma alanı yaratacak konuları, siz de karşı tarafa söyleyemezsiniz. Örnek vereyim, benzer şekilde 'X partili teröristtir', 'Y partili pisliktir' gibi kavramlar buna girer. Çünkü burada X, Y adlarını değiştirip sizin tuttuğunuz partiyi koyduğumuzda size de terörist veya pislik demiş olur. Bu da aynı şekilde, hem 'Tartışma başlatıcı içerik', hem de daha ötesinde 'Bir kişiye/gruba hakaret' kuralını çiğnemiş olur. Aynı şekilde, başka kişileri etiketleyici içerik de tartışma başlatıcı içeriktir.

Dolayısıyla, duyuru değerlendirme kriterlerinden biri 'Kendine söylenmesini kabul etmeyeceğin şeyi başkalarına söyleme'dir. Diğeri de 'Provokatif ve tahrik edici söylemlerden kaçın'dır. Burada tartışma lafı kaygan bir laf, onu şu şekilde tanımlayabiliriz. Tartışma üslubu yukarıdaki kriterler içinde kaldıkça, fikir tartışılabilir. Bunun dışında, ikili konuşmalar ve birbirine laf söyleme durumu/potansiyeli varsa, ikinci bir kişiyi tahrik edecek bir üslup varsa bu 'Tartışma başlatıcı içerik' grubuna girmiş olur. Duyuru herhangi bir partiyi korumaz, kollamaz; aynı şeyi bir aktroll de yapsa aynı şey olurdu. Bu gibi değerlendirmelerimizin başında parti ismini değiştirerek, moderasyondaki herkesin 'Şimdi, şu cümleye kendi partini koy. Bu durumda, tartışma başlatıcı mıdır, sana biri böyle derse hakaret midir' diyerek sorgulaması ile ve neredeyse tüm duyurunun cümle cümle tartışılması ile yapılır.

'Benimkileri silerek şu partiye hizmet ediyorsunuz' diyebilirsiniz. Doğrudur. Aynı şekilde, karşı tarafın da bu şekilde yazdıklarını silerek size hizmet ediyoruz. Tek taraflı değil bu. 'Benim duyurumu sildi, o halde şu partiden' diye bir şey yok. Kendi görüşümüze uyan ya da uymayan birçok tartışmayı ve duyuruyu silmek zorunda kaldık.

Bu arada, şu anda işlediğiniz bir suçu fark ettik moderasyon olarak. Özel mesajın ifşası, TCK'nın 132. maddesinde geçen özel hayatın gizliliği kapsamındadır ve yasalara aykırıdır. Bu yüzden, duyurunuz editlenmiştir.

Örneğin, biri size özel mesajdan küfrettiğinde, ana avrat sövdüğünde savcılığa gidip şikayet edebilirsiniz ve siz haklısınızdır. Ancak, aynı mesajı buradan veya halka açık bir şekilde ifşa ederseniz, özel hayatın gizliliğini çiğnediğiniz için o kişi haklı konuma geçer ve size karşı dava açabilir. Siz hakaret davasını kazanırsınız, o da özel hayatın gizliliğine yönelik davayı kazanır ve yasalara göre onunki daha ağır basar. Aynı şekilde size küfredilmesine de gerek yok. Bir kişinin mesajını alıp 'Bu kişi bana böyle dedi' demeniz suçtur. Aynı şekilde başka birinin de sizin mesajınızı ifşası suçtur.

Sansür var diye bağırabilirsiniz, bu hakkınız elbette var ama buna karşı özel mesaj ifşasında bulunamazsınız. Bu, burada veya ekşi sözlük'te konuştuğunuz herhangi bir kişi, hatta size mesaj veya e-posta göndermiş herhangi bir kişi için geçerlidir. Çok kimse bununla uğraşmaz ama uğraşanına denk gelirseniz başınızı ağrıtır. Bunu bir tehdit olarak algılamayın, sadece durumun böyle olduğunu belirtmek için uyarmak istedik.

Bu arada para kazanmıyoruz. Onu da belirteyim.

sitenin böyle bir hakkı elbet var, isterse komple siler değiştirir ama "site" bununla uğraşmaz, bununla ancak kuralları bilmeyen veya kişisel hırsları sebebiyle yetkilerini kötüye kullanmakta beis görmeyen aciz bir mod uğraşır.

aynı mod yoktan sebeplerle kendisini haksız bulanların cevaplarını da siliyor/sildirtiyor, dayanamıyor. sanırım eleştirilmek ve onaylanmamak kendisine acı veriyor.

kendisine allah'tan şifa sana da sabırlar diliyorum.

bazen. sonra düzeliyorum. onlarında yapamayıp benim yaptığım bi ton şey oluyor.

hemde nasıl bro benim yaşımda adam mercedes den inmiyor mu bir özeniyorum bir özeniyorum sorma valla. Zalım hayat diyorum kitaplara sarılıyorum.

hmm iyiymiş diyip geçiyorum. freetakilir ın dediği gibi.

Cogu zaman kendimi kiskanirken buluyorum. Mal mulk icin o kadar kiskandigimi soyleyemem ama benden daha iyi kendini gelistirmis ve evet daha yakisikli insanlari kiskaniyorum. 26 yasinda tarzan gibi ingilizce konusurken iki uc dil bilen adami kiskaniyorum. Gibi gibi

hayir hissetmiyorum, 'ya keske bende de olsa' 'keske ben de bunu yapsam' tarzi seyler bana sadece ilham kaynagi oluyor. eger guzel bir fikir oldugunu dusunursem, kendim yapip yapamayacagimi, ya da kendi yasam sartlarima nasil uyarlanabilecegi konusunda dusunurum. herkesin bir yasam dinamigi var, bu sekilde kiyaslamalara girmek mantikli degil. baskasinin her yaptigi/sahip oldugu size uygun olmak zorunda degil. oncelikle kendi beklentilerimize ve isteklerimize odaklanmak lazim. yapmadigim/yapamadigim bir seyi yapan biri icin yaptigi sey onu da mutlu ediyorsa, mutlu olurum, o kadar.
guzellik yakisiklilik fazla takilmayin, degistirebileceginiz seyler degil, ayrica fazlasiyla goreceli seyler.

bu sekilde hissediyorsaniz bunu yapici hale getirerek kullanabilirsiniz. biri bir seyi yapiyor olabilir, siz ya onu yapmak istediginizi fark edersiniz, ya sizin ilgi alaniniza girmez. ilgi alaniniza girmiyorsa, o kisi yapti diye yapmak davranis bozuklugu olur. ilgi alaniniza giriyorsa, onlarin neden yapip sizin neden yapamadiginiza bakin ve yapabilmenin yollarini arayin. hatta o kisiyle konusun, fikir alisverisinde bulunun, kendi imkanlariniza uygun bir yolla yapmaya calisin.
aslinda duyuru da bir anlamda bu amaca hizmet etmiyor mu? farkli farkli bir suru insan yaziyor, kimisi kariyeri hakkinda kimisi gidecegi yer hakkinda fikir istiyor. insanlar birbirine yardimci olmaya calisiyor. baskasina verdiginiz bir cevaptan alakasiz biri etkileniyor, faydalaniyor.

cok paraniz olur ama bunu degerlendiremezsiniz, hic paraniz olmaz ama dunya kadar sey yaparsiniz. bunlar ufkunuzun genisligi ve azimle alakali. eger aileden zengin degilseniz, degilsinizdir buna da yapacak bir sey yok. ufkunuzu genis tutarak elinizdeki imkanlarla neler yapabilirsiniz ona odaklanin, sorun, sorgulayin, arastirin. onun icin de artik inanilmaz bir bilgi paylasimi var internette, ozellikle bu tur paylasima inanan insanlar cok guzel ve sistematik bilgi paylasiyorlar (kucucuk bir ornek olarak burasi gibi) bunlari degerlendirebilirsiniz.

edit: bu arada hemcinsleriniz demissiniz, ben soruyu yanlis anlamis olabilirim. ben genel olarak baskalarinin yasamlari ile kendi yasamlarimizi kiyaslamaktan bahsetmistim.

@tncserap'a son iki maddesi dışında kesinlikle katılıyorum.

üzerine uzun süre fikir yürüttüğüm bir konuda benden daha farklı bir şekilde düşünmüşse kıskanıyorum bunu nasıl düşünemedim diye fakat maddi boyuttaki herhangi bir şeyi asla kıskanmıyorum.

@trumanshow bu özgüveninle hemcinsim olduğunu bilmesem de moralimi bozdun. :)

aynen onlar yapabiliyor ben niye yapamıyorum diyorum evet.

Açıkçası zamani olabildiğince kendime harcıyorum ozellikle bisiklet ve vg antrenmanlari ile. Maddi yönden de fena durumda değilim. Fiziki ve karakter olarak da bi yamugum olmadığı yönünde bu yaşıma degin olumsuz bir durum dönüşü almadim. O sebeple daha iyisi hep vardır ama siz kendinizi gelistirmek icin caba harciyorsaniz moral bozacak hiçbir durum yok.

eskiden bu duygularin ustesinden gelemiyordum ama artik eser yok. hic umrumda olmuyor. yapiyor da bana mi yapiyor?! benim onun basarilarindan vs kazancim ne ki? zaman kaybi diyorum geciyorum.

benden iyisini çok kıskanmam, ama benden kötüsü (her anlamda) benden iyi yere gelmişse kıskanıyorum.
yani mesela güzel kadını severim, akıllısını daha çok severim falan ama benden salağı benden daha iyi bi konumdaysa falan çok koyuyor. aslında bu senin soruna tam cevap değil herhalde ya da herkeste olan bir şey.

Zekada ezilmek bana da çok fena koyuyor. Kalanlar kıçımın kenarı.

Zeka, kariyer ve tip olarak kendime güvenim tam ama yalan yok sosyal olmak açısından hemcinslerime göre kendimi eksik görüyorum. Gerçi artık buna hiçbir şekilde üzülmüyorum ama maksat cevap olsun.

kişiye göre değişir. eğer ne oldum delisi, gösteriş meraklısı, elde ettiği bu şeyden dolayı triplere girmiyorsa onun adına seviniyorum. o yapabiliyorsa ben de yapabilirim diye motive ediyor beni. ancak elde ettiği en ufak şey için bile hava atmaya çalışan insanlara tav oluyorum. mesela çok girmek istediğim bir okula giremedim. başka bir arkadaşım hem istediğim bölüme hem okula girdi. çok yakın değildim ancak iyi biri ve onun adına çok sevindim.

şu an yaşıtlarım üniversiteden mezun oluyor. baya baya millet mesleğini bir "güç gösterisi" olarak kullanıyor. özellikle hukuk ve tıp gibi bölümlerin mezunlarında daha fazla bu. üniversiteyi bitirmedim henüz ancak kazancım gayet iyi ve sevdiğim işi yapıyorum. şimdi bunlara bir şey desem kıskanıyorsun denilecek. halbuki diğer tarafta okulu bitmeden şirket kurup çok daha iyi kazanan arkadaşlarım da var ve ne güzel başarmış adam diye seviniyorum. hatta çevremde böyle insanların olması mutlu ediyor beni. yani karşımdaki kişiye çok bağlı.

Hayır.
Bi insanın benden daha zeki olduğu da ayak üstü nasıl ölçülür bilmiyorum.
-Abi suç ve ceza okudum
-Yapma işte bunu yapma :(
Başka insanın zekasını kıskanacaksanız teslayı falan kıskanın.
-Abi adam inşaatta amelelik yapıyormuş, sonra kazandığı paraya bi arsa almış ev dikmiş, şimdi koskoca müteahhit. İnsanda cesaret olacak ağbi.

Türkiyenin en kıskanılan tipini özetledim sizlere.

benim yaşlarımda iyi derece müzik aleti çalanları kıskanıyorum açıkcası.

kıskanmak değil de bendeki özenmek. mesela yalnız olduğum zamanlarda en yakın arkadaşlarım kafalarına göre kız arkadaş bulduğunda bende özeniyorum.

kariyer anlamında bu salak nasıl buralara gelmiş dediğim insan çok var. Görünüş olarak yakışıklı birini gördüğümde kıskanmıyorum ama keşke ben de yakışıklı olsaydım diyorum içimden tabi. Para ve maddi durum olaylarını kıskanmıyorum. Bilgi birikimine de ciddi saygı duyuyorum.

Trumanshow +1

Ben yalnızca benden daha çok seyahat edebilenleri kıskanıyorum. Aslında kıskanmak değil de, imrenmek diyelim. Bir de insanlarla iyi iletişim kurabilenleri. Bir de insanların uyruklarını kıskanıyorum ben. Hani şu huzur içinde, refah içinde yaşayan ülkelerin insanlarını.

Şu ana kadar hiçbir kadının güzelliğini kıskanmadım çünkü ben kendimi beğeniyorum. Dış görünüş konusunda hiçbir kompleksim yok. Benden güzelse de oha ne kadar güzel kızmış der geçerim. Başarı ve zeka konusunda da kimseyi kıskanmam. Elbet benden eğitimliler, başarılılar ve zekiler vardır ama ben de bu konuda fena değilim hani. Hayatta elde etmek istediklerimin çoğunu elde ettim. Hayattaki başarılarım beni doyuruyor yani, hazımsızlık çekmiyorum. Para ise şu ana kadar hiçbir zaman benim hayatımın merkezinde olmadı. Hiçbir zaman parasız kalmadığım için olabilir (dikkatinizi çekerim, galaktik ölçüde zenginim demedim, yalnızca şu ana kadar kimseye muhtaç olmadım. Çalıştım, kazandım, kazancım beni mutlu etti. Ailemin de maddi durumu kötü değildi demek istedim). Tamam, parayı çok severim, kabul ama para benim kıskanabileceğim türde bir şey değil.

Hemcinsimle ilgisi yok bu durumun. Eğer moralim bozulursa, bunun kadın-erkeklikle ilgisi yok. Güzel bir kadını kıskanamam; delicesine hayran olurum, dibim düşer. Güzel bir manzaraya bakar gibi izlerim. Aynı şekilde birinin uğraşa uğraşa edindiği bir şeyi de kıskanmam, takdir ederim ve hem kendime hem başkasına 'Uğraşınca oluyor, demek ki uğraşmıyorsun' derim.

Kıskanma değil 'O niye yapıyor' olmaz bende hiç ama kendi kendime 'Ben gerizekalıyım. Allah da benim belamı versin' dediğim bu ara delicesine oluyor. Hatta, şu ara ruh halim şuradaki siyah bulut gibi
www.youtube.com

Ama bunun diğer insanlarla da ilgisi yok. 'X kişi şunu yapmış, ben şunu yapamamışım' değil, daha çok 'Ben şunu neden yapamıyorum. Düpedüz gerizekalıyım ben' durumu var. Yoksa, diğer bir kişi ister tek başına aya çıkacak kadar yetenekli olsun, ister ayakkabısını bağlayamayacak kadar beceriksiz olsun. Bir de sinir olduğum bir laf var, o da 'Yapan nasıl yapıyor'. Ne bileyim nasıl yapıyor, yapanın nasıl yaptığını bilsem ben de yaparım. Nasıl yaptığını söyle, ben de yapayım.

Güzellik konusunda kıskançlığım yok, olamaz da. Ben taş veya iğrenç olduğumdan değil, taş olana güzel güzel baktığımdan. Kendi kendine yetiyor tipim, o yüzden o konuda kıskanacak çok bir şeyim yok. Sosyal ilişkiler konusunda arada oluyor, arada olmuyor. 'Ambivert' denilen insan tipindenim, parti insanı değilim 10 yıl öncesi gibi ama konuşurum, laflarım. Kariyer olarak idare ediyorum, daha iyisi olacak zamanla. Para zaten aramıyorum, geçindiğim kadarı yetiyor. Daha fazlası olsa olurdu, ihtiyacım olan temel bir iki şey var ama olmazsa da dert değil ve kıskanmak aklıma gelmez. Yine de kendime yetemediğim alanlar var ve bu ara o alanlara muhtacım.

Çalışarak elde edilen, salt emekle ulaşılan konumlar çok da radarımda değil açıkçası. Çalışarak herkes yapabilir demek ki.

Fakat çalışmadan sahip olunan durumlar var. Mesela güzellik, mesela zengin bir aile, çocukluktan itibaren imkanlarının geniş olması, gibi gibi. Kişinin kendi tercihinde olmayan şeyler bunlar. Özellikle de güzellik.. Herhalde bi kadının sahip olabilecegi büyük şanslardan bi tanesi.

Böyle insanlara denk gelince ne kadar şanslı olduklarını düşünüyorum sadece. Sonra kendime dönüp halime üzülmekten, onları kıskanmaya fırsatım olmuyor.

yoo çok oralı olmuyorum

Eurythmics versiyonunu daha çok seviyorum.

ergensen MM, büyüdüysen de...

Eurythmics bittabi.

EU tabii ki.
Geçen de biri MM'nin söylediği Tainted Love için orijinalinden daha iyi dedi :(
www.youtube.com vs. www.youtube.com

pike mesajımı o yüzden yazdığım gibi yazdım. MM'nin ergenlere hitap eden güzel kirli bir tonu var. Hala ara ara açar hatırlarım ama uzun dinlemeler için uygun değil. Fakat hakkını yememek lazım yine de güzel şeyler katıyor cover yaptığı şarkılara.

Sömürdüğüm bir şarkı, artık tat vermiyor ama yine de eu, şunu da söyleyim seksenlerin seksenlerde yapılmış kavırları güzel sadece, self controlü laura ve raf dışında söyleyeni, our lips are sealed i fun boy three ve go gos dışında yorumlayanı sen affetsen ben affetmem.

eu la net

ee kavga çıkmadı?

eurythmics

İnternetim yavaşladı, galiba kesi

İkisi farklı şarkılar bence. Yine de EU'yu o kadar sevmiyorum. Spor salonundan spor salonuna. 80'lerin synthesizer sesi rahatsız ediyor.

Eurythmics!

ve bir de haluk bilginer (alkış sesleri) www.youtube.com

EU diyenlere benden çay.

+1000 falan.

ilk olarak Eurythmicsden dinlemistim, MMi kulagim hala kabul etmiyor.

ben ilk mm den dinledim. cover olduğunu bile bilmiyordum. orijinali bin basar bence.

Çok açık Marliyn Manson. Bakayım, kaburgalarım da yerinde.

Ikisi de guzel, ikisinin de yeri ayri. Illa ki birini sececeksem Eur. Bir de bu sarkiyi coverlamayan kalmadi:)
Bu arada Tainted love da orjinalinden daha iyi bence de:) Orjinali igrenc. Asla acip dinlemem. He MM de acip dinlemiyorum artik ama bu sarkinin orjinalini hayatimin hicbir doneminde sevmedim.

bu beispielde bahsettiğiniz (haha almanca biliyormuşum gibi çek kanka) şey sanırım simplex method zira 20 yıllık bilgilerim beni kandırmıyorsa cut algorithm bir graph algoritması örnek ise bir maksimizasyon problemine benziyor ve bir yerlerde simplex ismi geçmiş fakat simplex dışındaki kısımları anlamadım.

sorunun başında maximize z diye fayda fonksiyonu objective function benzeri gibi bir şey vermiş diye de aha hakkaten simplex diyerek atlıyorum. 20 yıllık bilgimi zorluyorum. şimdilik duyuru sağda çıksın diye yazdım. bilgilerimi hatırlayınca açıklama yapacam ekstradan.

Cut için değişkenden öte kısıt seçiliyor. Kısıt sağ tarafı değerinin ondalık kısmı 0.5'e en yakın olan tercih edilir genelde. Ancak, burada ikisinin de 0.3333... O yüzden rassal bir seçim yapılır. 1 veya 2 seçilebilirdi. Burada 2. kısıtı seçmiş. 1. de seçilebilirdi.

@levpontryagin hocam tablodan sonrası önemli o kısımda pek birşey yok, sadece ilk aşamada simplex kullanıp tabloyu oluşturun yazıyor.

sorunun cevabını hocaya mail atıp öğrendim, kendisi derste kısa kesmiş konuyu devamını size bırakıyorum diye,,

prefrontal pek bi küçük.

Çok geçmiş olsun.

gülecektim ama bişeyler engel oldu

check up icabı çekildi bi sıkıntım yok gülebilirsiniz :)

Gözün göz değilmiş, pek korktum ben.

bu espri artık bayatlamadı mı ya sayın basond?

o ense tarafındaki küçük çember nedir bilmiyorum ama sanki biri orada sigara söndürmüş gibi.
ben güldüm

profilden baya iyisiniz. normalde az insan profilden güzeldir

Bana frontal küçük geldi.
www.godissues.org

clickbait

Abiiii

BENİ SEV.

the paper brigade'i diyorsun sanırım.
www.youtube.com

Edit: Bunun sonunda çocuk kaşlarını kaldırıyordu ama o sahneyi bulamadım. Öyle hatırlıyordum oysaki.

Edit2: Evet, öyle yapıyormuş. Yukarkilerden o sahneyi kesmişler. Almanca dublajlı olanında o sahne var.
www.youtube.com

Uzun saçlı çocuk ve 90ları görünce aklıma direkt 10 things I hate about you geldi. O değilmiş ama olsun o da çok güzel tavsiye ederim.

the paper brigade yıllardır aradığım, çocukluğumun filmiydi. hep "gantır izlicem ben, bana dokumayın" derdim ama bulamamıştım bir türlü.

teşekkürler @aychovsky, teşekkürler @buff

Abim yıkamadan önce bir yarım saat sabunlu suda bekletiyor. Sonra da sabun ve şuna benzer bir tırnak fırçalası ile yakaları temizliyor biraz. Sonra pamuk gibi oluyormuş.
urun.n11.com

beyaz yakalıların aldıkları rüşvet ya da karıştıkları yolsuzluklarla yakalarına sürülmüş lekeler sandımdı baştan :)

soundhound da bulamadı, arada "divide and rule" diyorlarmış oradan yürürsen bir şeyler bulabilirsin belki.

Ona baktım, aradım ama o şarkının sözü değil sanırım. Algoritmanın mantığı böl-yönet mantığı ile çalıştığı için onu vurgulamak istemişler; o yüzden öyle bağırıyorlar sanırım.

youtu.be

Ölçülen sıcaklık bilimsel veri, değişmez; hissedilen sıcaklık subjektiftir. Sen başka hissedersin ben başka hissederim. Verilen değer bunun ortalamasıdır. 45 kilo bir insanla 120 kilo bir insan için aynı şartlar farklı sonuçlar verir.

bence hikaye o. istanbul için -20 vermiş bu gece, oldu aq. hava günlük güneşlikken bile deli gibi rüzgar alan bi yerdeyim, hissedilen en fazla -7 falandır ki öyle olduğunu dahi sanmıyorum. hissedilen -20 olsa ciğerleri elime almam falan lazım.

eksisozluk.com

eksisozluk.com sitesinde hissedilen sıcaklık başlığına eksisozluk.com bir yazar bunları yazmış

çok çok saçma bi durum. şu an hissedilen sıcaklık -11 ise, hava -11'dir arkadaşım. hissedilen -11 ama hava -3 ne demek amk?
18.02.2015 00:46 reso aga

aynen katılıyorum

Bkz: yas termometre sicakligi

Nemin ve rüzgarın içine katıldığı durum. Şöyle ki şu an İstanbul'dayım, normalde daha kuru başka bir yerde yaşıyorum. İstanbul'da 0 derece olduğunda içime işliyor, orada 0 derece olduğunda 'İyi ya, sıcakmış' diyorum. Olay şu, normalde hava sıcak olduğunda terlersin ve vücut kendini soğutur ve hava sıcaklığı ile dengeye ulaşırsın. Sıcak havada nem olduğunda terleme yavaşlar, terlemeyince, vücut soğumaz. Bu nedenle, atıyorum 30 derece 35 hissedilir.

Bunu hesaplamak için uzun bir formül de olacaktı. Isı endeksi o anki sıcaklık ve nemin bir fonksiyonu.
www.wpc.ncep.noaa.gov
Isı endeksine,, rüzgar ve o basınçta suyun buharlaşma hızıydı galiba, onu ekleyince hissedilen sıcaklık elde ediliyor.

Düşündüm de kimsenin tek bir şeyini kıskanmıyorum. Kendi derdimle çok meşgul olduğumdan sanırım.

eğer benim elde edebileceğim bir şeyse uğraşıyorum uğrunda. elde edemesem de meşgul ediyor.

yok değilse de kader kısmet deyip geçiştiriyorum. içten içe de kıskanıyorum tabi dsfsdf. ama elden bir şey gelmiyor.

kıskanmıyorum da kendisine sunulan ayrıcalık sayesinde sahip olduklarını tamamen kendi başarısıymış gibi satan insanlara uyuz olurum

kıskanıyoruz da yapacak bişey yok.

Çok çılgın kıskanıyorum zenginlere hayat çok güzel lan

kanaat etmek gerekiyor önce. sanirim firdevsi demişti: yeryüzündeki bütün izdiraplar, aza kanaat etmemekten doğar. bildigim kadariyla kıskanmak kalbe zarar verir, ömrü kısaltır (içten yanmalı motor misali) .

Gerçekleri kabullenmek lazım önce. Sonra mutlu olmak için zengin olmaya, başkalarındakine ihtiyaç olmadığını fark etmek zor değil. Zenginliğin sınırı yok. Hiç bir zaman kesmez seni bişeylere ulaşmak daha fazlası her zaman olacaktır. Bkz uzun adam. Seni mutlu eden şey ego değilse mutlu olmamak için sebep yok.

kimseyi kıskanmıyorum +1
hangi özelliği düşündüğüne göre değişir mesela insanın düzgün fiziği vardır çalışarak seninde olabilir
yakışıklı/güzeldir buna pek bişey yapamazsın gerçi ama makyaj diyelim.
irade olabilir ki sanırım bu tür şeyleri helal olsun derim ama kıskanmam.
ama fiziksel parasal şeyleri hiç mi hiç bende de olsun demem. araba ev yalı vs.

Benim de pek kıskanç bir yapım yok, genel olarak diğer insanları tınlamıyorum ama bazen benim ne kadar uğraşırsam uğraşayım sahip olamayacağım (hayır, paradan bahsetmiyorum burada. karakter özelliğinden bahsediyorum. misal cana yakın olmak, güçlü iletişim becerileri vb.) şeylere sahip olan insanlara gıpta ediyorum.

Misal şu an iş yerimde bir kız var. Uzun süreden sonra ilk kez birini kıskandığımı hissediyorum sanırım. Onunla kendimi kıyasladığım zaman ben pek çok açıdan daha üstün geliyorum (dış görünüş, akademik başarı vb.) ancak onun karakter yapısı ve insanlara yaklaşımı benim asla sahip olamayacağım bir şey ve ben bunu gıpta ile karşık kıskanıyorum. Bu konuda yapacak bir şey yok. Bu kolayca önüne geçilebilecek bir duygu değil bana kalırsa.

hayatım hep kendi seçimlerimden ibaret olduğundan mütevellit ne kazanamadıklarıma ne de bende olmayanlara karşı herhangi bir duygum yok.

niçe ne demiş, kıskanmak doğaldır demiş.

ben şahsen kıskanmıyorum. Materyal dunyada bir fiyat performanscıyım zira, bmw yerine 1.5 dci tercih ederim. 10 bin liralık saat yerine caliber 53 seiko severim. koskoca ev yerine bir oda bana yeter. Yemek zaten sorun degil. Karı kız desen ne mal olduklarını yakınen tecrube ettim.

kıskanıcak bisi yok.

Pek kimseyi kıskandığım söylenemez.
Planlarımı kendi becerime, kapasiteme ve isteklerime göre yapıyorum.
Ne istediğimi de bildiğim için, ona ulaşmak adına çalıştığımda bir şekilde elde edebiliyorum.
Hayatımdan memnunum açıkçası.
Çok büyük şeyler olmasa da olur, elimdekilerle yetinmesini de bilirim.
Olmazsa da canım sağ olsun.

bana ne ya deyip geçiyorum. ne kıskanacam ya

kıskanmak insanın yapısından gelen bir özellik. kıskanmıyorum diyen yalan söyler.
Kıskanmak ile haset etmek ayrı şeyler. Kıskanmak imrenmektir, keşke benim de olsa diye içinden geçirmektir. Haset etmek ise bir hastalıktır, benim yoksa onun da olmasın demektir.

herkes kimyası geregi birilerini kıskanır, sadece bunun farkında olacak kadar kendini kurcalamayan, kendini es geçenler kıskanmıyorum der. insanın yapısında var bu. cok dogal bır duygu bununla savasmak yerıne kabullenmek lazım. bırılerı de emın ol hayatının belırlı donemınde senı kıskanıyordur/kıskanmıstır.

ben hep soyle dusunuyorum mesela annem sadece benım annem o ınsanın degıl, karsı komsum benım karsı komsum, apartman gorevlımız benım, cocukken abımle yazlıkta yurudugumuz gun benım an'ım kımse satın alamaz ve yasayamaz. sahıp oldugum anılar, dostluklar, attıgım kahkahalar bunlara kımse sahıp olamaz. o zaman onun hayatı o kadar muhtesem gelmemeye baslıyor. ben uzulsem kız kardesımın gozlerı dolar mesela ama o uzulse dolmaz, o gözyası bır cok seyden kıymetlı benım ıcın.. oyle yanı, bır de hıc bır sey dısarıdan goruldugu gıbı degıl bunu da unutmamak lazm

Kiskaniyorum ama kiskandiklarim maddi seyler degil. Kimsenin malinda vb gozum yok.

Kiskandiklarim, guzel iliski, guzel vucut filan. Hadi guzel vucut sahibi olup olmamak benim elimde, kiskaniyor olmam sacma. Imrenmek filan diyebilirim.

Ama iliski vb konusunda yapacak bir seyim olmadigi icin kiskaniyorum. Cunku onlar da sansli olmuslar iste, o sans niye bende degil filan gibi.
Kiskanip kotu dusunmuyorum ama yanlis anlasilmasin :)

Ne olduğuna bağlı. Normalde kıskanmıyorum. İstediğim her şeye sahip olmasam bile, elimdekiler güzel şeyler ve varlıkları bana yetiyor. İstediğim bir iki şey de zaman içinde olabilecek şeyler. Parasal şeyler varlığı güzel olsa da, zaten iç çekerek aradığım, uğraşacağım bir şey değil. Zaten bir yol seçmişim ve o yoldan devam ediyorum, kah sıkıntılı kah sıkıntısız devam ediyor. O yüzden, çok da içim gitmiyor. Kıskanmayla uğraşasım gelmiyor.

Bir de etkilendiğim bir şey görünce kıskanamıyorum. Ötesinde ağzı açık ayran budalası gibi hayran oluyorum.

İki kişiyi kıskandım bu sene ama. Önem verdiğim ve verdiğim önem uğruna çok uğraştığım, kendimi kan ter içinde bıraktığım, çok zorladığım bir şeyde başarısız olursam ve biri parmağını kaldırmadan yaparsa kıskanıyorum. Aslında kıskanmak mı bilmiyorum; daha çok üzülüp 'Ben gerizekalıyım, tam bir gerizekalıyım. Niye yaşıyorum, ölsem ya ben' diye bunalıma giriyorum. Odak noktam o değil yani, benim yetersizliğim. Bu herhangi bir konuda olabilir, sadece işle ilgili değil.

bahçelievlerde yağmur var.
edit: kar var ^_^

fatih'te daha yok ama hava sıcaklığı 0.5 santigrat derece. yavaş yavaş tüm istanbul'u alacak böyle, gece bu kadar kar almayan yer kalmaz herhalde istanbul'da. fatih diyorum yahu, burası için bile gece -3 diyor.

gayrettepe'de yağmur gibi bir şey yağıyor.

Beylikdüzü - Etraf beyaz.

Beylikdüzü'nde 15 dakika önce halk arasında bulgurcuk denilen şey yağıyordu. Böyle kar ve dolu arası. Dolu gibi yağan kar. Yerler merler kaygandı. Şimdi bakıyorum, yuhannes, 15 dakikada bembeyaz olmuş ortalık.

Hadimkoy yolu feci karli birkaç saattir

Baltalimanındayım, yağış yarım saat önce başladı, baya yoğun yağıyor.

ben de güncelleme yapayım: burada da yaklaşık yarım saattir kah yoğun kah sakin ama durmaksızın yağıyor, hava sıcaklığı -0.5 santigrat dereceye düştü. bu ılık, iğrenç, uğursuz yer bile bu kadar erken başladıysa coşmaya istanbul geneli müthiş olacak demektir. daha gecesi var bunun

bakırköy'deyim, her yer bir anda kar oldu :)

Başlığa istinaden: bekarım, karım yok.
Soruya istinaden: Yeşilköy, yağıyor. Yerler falan tuttu.

merter
kar tuttu yolları kapladı

Burada kar falan yok henüz. Eskişehir yolundan bildiriyorum.

kadıköy, hayatımda gördüğüm en hızlı tutan kar O.o

Meh. Beni güldürmedi.

Ben Özer Aydoğan'ın hiç bi karikatürüne gülmüyorum :/

misvak dergisi seviyesinde mizah olmus.

gecerliligi de kim olduguna gore degisir. bati kadini uzerinde turkiye kadini kadar toplumsal baski yoktur. cinselligini kadinligini nispeten daha ozgur yasar, "elalem ne der, babam beni reddeder" degil de daha cok fiziksel guvenligini dusunerek hareket eder (tabii ki hepsi degil). ama bu tutup sana teklif edecegi anlamina gelmiyor sen kimsin ona bakmak gerek once.

ben de gülmedim ama özer aydoğan'ı severim. uykusuz'a geçerek beni mutlu etti.

Apocalypse + 1
Buna gülmedim ama Özer Aydoğan'ı çok severim.

Geçerliliği robokot'un dediği gibi daha çok. Durduk yerde 'Beğendim seni, sevişelim'lik bir durum yok. Sadece ilişkileri olduğunda kimseden gizlemiyorlar, o açıdan rahatlar.

Ben amcama teyzeme giderken yanlışlıkla şarap alsam, gelecek karşılık şöyle bir şey olur
thesavagelifestyle.com

edit: gerçi yok amcam yapar bunu, teyzem "oo parti başlasın" falan der ama yine de almam yani.

elitlikle ne alakası var, belki bilmezsin ama eskiden millet birbirine giderken rakı, şarap, cin, votka da götürürdü, masa altından içilirdi.

az içilen ailelerde böyleydi yani.

bunu geçtim benim annem babam içmez ama ben bile türkiyeye ziyarete gelince şarap, rose getiriyorum onlara, yılbaşında açıp içiyolar. geçen sene teyzemlerle içip sarhoş olmuşlar hatta ueaheuhaueha :D

kafalarında amerikan dizisi yaşıyorlar gibi geliyor böyle cevap verenler bana. ya da çok elitler. teyzeme giderken şarap alcam ha adsdsdfsd

yetişme çevresi diyelim.
benim ailem ve çevrem alkol kullanmıyor ki misafirliğe giderken alkol falan almak asla aklıma gelmez.
Ama bazı ailelerde bu normal karşılanıp ooo bilmemne şarapları bayılırım ne iyi etmişsiniz diyebilir.

Elitlikle alakalı olmadığını düşünüyorum.

Ben fularla dogmusum. Isin sakasi bir yana sarap seven sarap raki sevene gotururum elitlikle alakasi yok.

bir de böyle şeylerin elitlikle ne alakası var onuda anlayamıyorum. alkol ile elitlike ne alaka?

O eskiden ne zamanmış acaba 1987'den beri yaşıyorum daha bir gün birine giderken içki götürüldüğünü duymadım. Alkol bayramlarda ikram edilen likörle sınırlıydı gayet. Teyzeme giderken şarap götürsem alır kenara koyar bir derdin mi var evladım falan der heralde :D Teyzeye, amcaya giderken çikolata, baklava, şöbiyet veyahut kuru pasta falan götürülür.

teyzeye göre değişir. keşke şarap götürebileceğim zihniyette bir teyzem olsaydı.

elitlikle ne alakası var ya?

yeitştirilmeyle alakalı bu.

herkesin ailesinin aklına sırf baklava börek gelecek diye bir şey yok. kimisi alkol de tüketiyor, amcası teyzesi. götürürsün şarap. elitlikle ne alakası var anasını satayım onu çözemedim. sanki şarap dediğin şey 200-300 lira bir şey.

baba tarafına kesinlikle olmaz ama anne tarafına şarapla gidebilirim. bunun elitlikle olan ilgisini de anlayabilmiş değilim.

amcama teyzeme bi şey almıyorum, teyzem günlük hayatında pek içmiyor amcama da çok pahalı bi şey almak lazım bütçem yetmez. ama arkadaşlarımın ailelerine güzel bi şarap alıyorum giderken uygun bir aile ise. bence güzel bir "size zahmet verdim" hediyesi.

Yapilmayan her aksiyon ve davraniz bizim Ülkemizde elitlik olarak veya baska bir sey olarak algilaniyor. Yaptigim zaman da oluyor. Kafama esip farkli seyler yaptigim da oluyor. Bunu ne icin yapiyoruz? Kendimiz sevdigimiz icin mi yoksa hani "ELALEM" bizi boyle gorsun olarak mi?

Cogu atraksiyon siradan geliyor. Lyon'da nehire karsi hem muzik hem de alkolumu alip kendimi dinlesem, cok mu farkli biri oluyorum? Ben de bunu anlamiyorum. Çok sığ hayatlar yasayanlar olabilir de yani verilen tepkileri anlamiyorum gercekten.

amcama giderken şarap alırım, ama teyzeme giderken almam. elitlikle değil, o kişilerin değerleri, yargıları, zevkleri ile alakalı bir durum.

misafirliğe giderken içki götürmek nasıl elitlik oluyor anlamadım, birincisi pahalı bir şey değil ikincisi çok az kişi tarafından tercih edilen böyle manyak ritüelleri olan zor bulunan bir şey değil. sanki gergedan boynuzunda sunulan mavi balina yüzgeçi falan anasını satayım... misafirliğe gidilen yerde içki seven varsa viski rakı şarap artık ne bulduysan onun sevdiği pek tabi götürülebilir, götürüldüğüne de şahit oldum ki vedat milor vb akrabam yok.

bizdeki durum; amcama götürsem güzel güzel güler oo azizim ne zahmet ettin yahahahaha der ve misafirlik sırasında uygun ortam olursa ikram eder teyzeme götürsem tövbe tövbe oğlum bu ne?! der ben gittikten sonra çöpe atar eve gusul abdesti aldırır

abi şu elitlik mevzusuna ayrıca çok takığım ben ya.

anadoludan gelmiş, üç kuruş parayla düzgün okullarda okumuş dil öğrenmiş, iyi eğitim almış ve sonunda dış işleri bakanlığnda çalışan, elçi olan vs. insanları "monşerler, elitler" diye yaftaladılar.

yetmedi, yetim bir ailenin fakir çocuğu atatürk'e bile elit yakıştırmasında bulundular.

bazısı eline para geçince alkol içer, güzel yemek yer, et yer ne bileyim sinema tiyatroya gider.
bazısı eline para geçince baklava börek yer, 2 ekmek değil 5 ekmek yer.

arada elitlikle alakalı bir fark yok. yaşam tarzıyla alakalı bir fark var. ve onun adı elitlik değil.

Anladığım kadarıyla bunu yapan zaten yok, laf olsun diye söylenen şeyler işte.

sarabi elitlik gostergesi saymamakla beraber ne kastettigini anliyorum. geleneksel aile yapisinda pek karsilasilmayabilir. ama duyuruda yas ortalamasi cok kucuk. yani ben amcama goturmem sarap ama burdaki cocuklarin aile yapilari benim aileme oranla daha modern.

ayrica seker hala zehirdir, sarap ters kacarsa kestane olur.

bir de samimiyetsiz olmak icin nasil bir sebebimiz olsun onu da anlamadim?

bizim köydeki (aksaray) evin bahçesinde şarap yapmak için üzüm ezme havuzu var. topraktan dedem yapmış. bilmemkaç dönüm bağ duruyor, meşe fıçılar duruyor.

şarap bizim babamızdan dedemizden gördüğümüz, ne alakası var elitlikle?

Elitlik göstergesi mi şarap, bilmiyorum da, öyle bir yere giderken şarap almak özel bir durum olmadıkça aklıma gelmez. Bir kere konferansa şarabı ile ünlü bir yere gitmiştim, danışmanım oranın şarabını seviyordu; ona şarap getirmiştim. Rakı almışlığım var ama, ailecek elitlik skalasında 'Bu akşam bütün meyhanelerini dolaştım İstanbul'un' derecesindeyiz. Henüz Caruso'ya evrilemedik. Keza Bruce Springsteen'ler falan çok uzak.

Havalar buzlu. Kar Beylikdüzü'nden İstanbul'a giriş yaptı. İstanbullular 'Hani kar' diyorsa, yarım saate gelecek, uyarayım. Bir de bulgurcuk denilen cinsten yağıyor. Don desen don değil, kar desen kar değil; ikisinin arası. Kayıyor yürürken vıjt vıjt.

Herkesin samimi olup olmadığını bilemem. %100 samimiyet beklemiyorum da, insan kendini anlatabilmek, aktarabilmek ister. Belki arada sırada birtakım abartılar vardır en fazla ama samimi olduklarına inansak en fazla birkaç kişinin yalancı çobanlığına inanırız sanırım. Samimi olmamak için bir nedenim yok. Buraya söyleyemeyeceğim şeyi, herhangi bir başka kişiye ya da kendime bile söyleyemem sanırım.

@aychovsky ben de danışmanıma makedonya'dan gelirken şarap getirmiştim gayet de mutlu olmuştu. Ama danışman başkaa akrabalar başka. Aslında şöyle bir şey var, benim ailem geleneksel türk ailesi, mesela bir hocamızın dedesi profesörmüş, babası da aynı şekilde, bunlar önemsiz şeyler değil, hayata baktığınız pencere değişiyor. Benim çocuğum olursa biz bu kuşağı daha yeni başlatacakken onlar 3-4 kuşaktır daha farklı bir yaşam tarzı içindeler. O yüzden de farklılar, devilred de burda bunu sormuş, duyuruda da böyle insan pek yok esasen nadirdir.

Elitlik durumu ise şöyle, elitler kendilerine elit demelerine pek bozulmuyorlar da daha ziyade elit olmayan insanlar bazı insanların böyle nitelendirilmesine feci öfkeleniyor gibi. :D

Amcama falan giderken sarap degilde raki aliriz yani bizde boyle

bizim sülalede yemez mesela. tam tipik muhafazakar türkiye ailesi.
alırlar o şarap şişesini götüme sokup evden kovarlar, öyle diyeyim.

eskiden annanemle misafirliğe giderken likör alır götürürdük ev sahibine. elit de değiliz.

bir fincan kahve ile film izlemek 1+

normalde bu aksam yemegine cagrildiginda giderken yaninda sarap goturme olayi zaten sarap icilen evde olur, yani mantigi sudur, siz yemek yapip benimle paylastiniz sagolun varolun, bu gece icin ben de hep beraber icelim diye bir sarap aldim, yani o sarap o aksam beraber tuketmek icin alinir, bir cesit tatli goturme olayi gibi, boylece bir sozsuz iletisim de olur, yani aldiginiz sarap sizin zevkinizi, karsi tarafi ne kadar tanidiginizi, maddi durumunuzu, o geceyi ne kadar onemsediginizi gosterir.

Ben varoşum fazlasi ilede serseriyim. Manyakligimida hali altina supurmeyelim.:)

Ben rakı alıyorum.

şarap götürmekte bir sey yok ki. nedir yani? koko mu goturuyosun töbe töbe.

içecektir lan şarap.

Yahu arkadaş, elit kelimesine ne takılmışsınız. Soruda ciddi bir elitizmden bahsedilmediği açık, espri de yapılmayacak anlaşılan. Adetleriniz genelden çok mu farklı diye sormuşum işte.

elit deyince niye sülalesine sövülmüş gibi tepki veriyorsunuz ki? elitlik iyi bir şeydir. allah allah. enteresansınız valla. yobazlıkla şunla bunla alakası olmayan bir ailede büyüdüm yine de bizde kimse kimseye şarap getirip götürmez yani. yapan varsa da normal türk aile yapısından biraz farklıdır, demek istenen bu. ayrıca şarap severim. keşke getiren olsa da içsek. bu kadar savunmaya geçilecek ne varsa.

Kulaga neden kaba geliyor? Asil soru bu. Kaba diye kabul edilmis, oyle gidiyor. Kadin demeye alissaydik kaba gelmeyecekti.

Ah en sevdigim konu.

İddia ediyorum bu konu hakkinda konusan kadinlarin cogu ne dedigini bilmiyor.

Gülden Kadın hitabı biraz Elma Meyvesi gibi duruyor, anlatım bozukluğu var burada.

hanım-bey
bay-bayan
kadın-erkek
hanımefendi-beyefendi
kız-oğlan
-iki bayan, üç erkek vardı.
olmaz. iki kadın üç erkek vardı. burda sıkıntı yok
bey, hanım sıkıntı yok
kız erkek değil, kız oğlan olmalı
bayan bakar mısınız yerine, hanımefendi bakar mısınız

Genelde bir beklentim yok ama 'hanımefendi'nin en uygunu olduğunu düşünüyorum. 'Her zaman olmuyor' demişsiniz ama olmadığı yer yok bence. Gerçekten merak ettiğim ve kafamda canlandıramadığım için soruyorum, saldırmak amaçlı değil. Sizin yaşadıklarınızı yaşamak zorunda kalmadığımdan. Hangi durumlarda olmuyor ki hanımefendi? Her durumda beyefendi diyebiliyorum ben. Bunun dışında 'Abla', 'Teyze', 'Bacım' gibi hitapları da garip bulmuyorum, ki genelde abla derler.

Ayrıca, niye birinin bana kadın diye bağırmasını bekleyim ki, ben yoldaki bir adama 'Adam, bir şey düşürdünüz' diye bağırmıyorum ki. Aynı şekilde, ben kimseye 'Bey, bakar mısınız', 'Bayım, bakar mısınız' demiyorum ki? 'Beyefendi, bakar mısınız' ya da duruma göre 'Abi/amca bakar mısınız' derim. O yüzden birinin bana seslenirken kadın/bayan demesi garip geliyor. İsmiyle seslenirsem 'Ahmet Bey bakar mısınız?', 'Ahmet Abi, bir baksana', 'Ahmet Amca, bakar mısın' falan derim. Aynı şekilde 'Ayça Hanım bakar mısınız', 'Ayça Abla, bir baksana', 'Ayça Yenge, hele bir gelsene' gayet normal konuşmalar gibi geliyor bana.

Başka bir şey derse, orada iki saat dilbilgisi ve sosyoloji dersi vermem ama kulağımı tırmalar sadece. Bayanın da düzgün olduğu yer var, olmadığı yer var.

Gülden Hanım buyurun,
Hanımefendi bakar mısınız ? Bayan bakar mısınız çok kaba geliyor bana, kadını hiç kullanmıyorum. Kadın da bayan da kötü.

ben niyete bakarım.

Kimse bayan yerine kadın kullanılsın demiyor ki. İkisinin farklı anlamları var. Sıkıntı bizde hatalı olarak cinsiyet belirtirken kadın değil bayan denmesi.

Hitapta bayan ya da hanım demede sakınca yok ama "içeride 3 erkek, 4 bayan var" dersen yani cinsiyet olarak bayanı kullanırsan sıkıntı oluyor.

Bayanlara/hanımlara özel işletme, Bayan/hanım yanı, Bayan/hanım arkadaş vb bunlar hatalı.

Altında kötü niyet olmadığını düşünmek saflık olur. Bekarete kadar gider bu konu ama şimdi onunla uğraşasım yok esasen. Hanımefendi güzel bir hitap şekli, kadını cinsiyet belirtirken kullanmak kafi.

Verdiğin örnekler konuyu çok yanlış anladığını gösteriyor:)

"Gülden kadın" veya "Kadın bakar mısınız?" şeklinde olması gerektiğini kimse söylemiyor zaten.
Aynı şekilde "Ahmet erkek" veya "Adam, bakar mısınız?" da olmaz.

Sadece "kadın" kelimesinin kullanılması gereken yerlerde "bayan" kelimesinin kullanımlasına karşıyız.

Kadın demeniz gereken yerde kadın deyin, utanmayın. Kız mıdır, kadın mıdır bilemem hesabı yapıp, kısa yoldan bayan deyip geçiyorlar. Kadınlar arasında sevişmiş/sevişmemiş ayrımı yapmamak lazım.

Edit: hanımefendi, hanım, bayan kelimeleri tabii ki kullanılır ancak doğru yerde.

iyi de kadın ile hanım kelimeleri çok farklı yerlerde kullanılıyor. erkeklere mesela ibrahim erkek demiyoruz, ibrahim bey diyoruz. bunun gibi. iyice karıştı algılar :(

ben kadın kullanmıyorum pek.
hatta neredeyse hiç.
kraldan çok kralcılar gelip rererö diyecektir şimdi.

ben genelde tontişim diyorum.

yaw ciddi değilsinizdir umarım.


erkek yerine kadın: erkekler tuvaleti/ kadınlar tuvaleti
bey yerine hanım: ahmet bey/gülden hanım
bay yerine bayan

bu konu bu kadar zor ya da karışık olmamalı.

bayanın cinsiyet yerine kullanılması gerekiyor bence, bayan bakar mısınız demek bay bakar mısınız demek kadar yanlış. kadın bakar mısınız da kaba, erkek bakar mısınız demek gibi. hanım/hanımefendi, bey/beyefendi demek hitap açısından daha doğru.

bayan bakar mısınız deseler gerçi onu da sallamam döner bakarım, bayan değil kadın falan da demem. kibarlık olsun diye söyleniyor sonuçta. ama kasıtlı olarak bağyan diyen olunca bir iğrenme gelmiyor değil. ama bu farkı ayırıcak kadar ayrıntılı düşünmek istemediğimden hepsini kibar olarak algılamaya çalışıyorum. kadınlar olarak tek problemimiz bu olsun ya.

o zaman erkeklerde de

Ahmet bey
Ahmet erkek
Ahmet adam

hangisini diyeceğiz?

Şu benim en nefret ettiğim konu, ama kız midir kadın mıdır gibi saçma şeyler söylenince nefret ediyorum tabii. Yoksa bana bayan demeleri kız demeleri falan umrumda değil. Karşıdaki art niyetli söylemezse dikkat etmiyorum bile. Bunun bi diğer örneği bilim insanı lafı, ulan yapılan ise bak kelimelere bu kadar takılma, bana bilim adamı deseler nolur o zaten kapsıyor kadını erkeği. Bu şey gibi, hangi kelime kullanımının boku çıkarsa o kadar içi boşalıyo hani "laiklik" gibi öyle saçma bi durum işte.

aslında bu olay şöyle: bizde hanım ve bey denir. ahmet bey, ayşe hanım denir. bence denmesi gereken de, en kibarı da budur. tanımıyorsan da hanımefendi, beyefendi bakar mısınız dersin.

bay, bayan kelimesi son dönemde bekarete mesaj yollayarak kullanılsa da aslında soyadı önüne gelen mr ve mrs'ın karşılıkları. bay ahmet olmaz mesela. bay soyadı şeklinde kullanılır.

kadın-erkek ise hitap değil cinsiyet ifade eder. hepsinin dildeki görevi farklı yani.

let's be cops
the wedding ringer

Ruby Sparks

The Internship
The 40 Year Old Virgin

Soul Kitchen

death at a funeral (ingiliz yapımı olan)

Wish I Was Here

tropic thunder

forgetting sarah marshall.

internship, 40 year old virgin ve tropic thunder'ı izlemiş. Forgetting Sarah Marshall'ı izlemiş olabilirmiş tam hatırlamıyor. diğerlerini tek tek izleyecek. harikasınız, aklınıza gelenleri eklerseniz sevinirim.

aa little miss sunshine'ı unutmuşuz. biraz daha yazayım bari.
the lego movie çok hoş.
50/50
superbad
scott pilgrim vs the world
crazy, stupid, love

step brothers

medyascope.

Yeni açılan Kültür Türk var. Bir 10 gündür gözüme çarpıyor, çok başarılı.
(Bağımsız demeyeyim de, yandaş diyeyim)

hiç biri :)

bağımsız değil de iktidar yalakası olmayan dersen:
bianet
diken
t24
sendika14

odatv

yok öyle bir şey. özgür medya, tarafsız medya falan bunlar ancak fıkralarda olur. ben de ona gülmem zaten.

Hemen farenjit entry'mi yapıştırayım.
eksisozluk.com

Zencefil ve adaçayı varsa yakınlarda, bunları oda sıcaklığından hafif sıcak hale geldiğinde gargara yaparak için. Gargara yapmak oradaki mikropları kısmen de olsa temizler ve gargaramızı yutarak mikropları mide asidinde öldürmüş oluruz.

Bol sıvı alın oda sıcaklığında veya oda sıcağından hafif sıcak.

Ağız içini sürekli temiz tutun.

bepanthene'in ignesi var. genelde is goruyor. senin durumunda ne olur bilmiyorum.

Normalde adrenalin kortizol vs. salgıladığın için antrenman sonrası daha enerjik olursun, yorgunluğun birinci nedeni laktik asit. Antrenman sonrası bi 10 dakika laktik asidi atmak için statik esneme yapmak gerekiyor. Onun dışında spor yorgunlukların en büyük nedeni, iyi dinlenmemek ve yetersiz beslenme. Sinir sistemi iki kollu terazidir. Birini antrenman yaparken uyardığında diğerini de beslenerek ve dinlenerek dengelemen lazım, bunlar dengede olmadığı zaman bu tip problemler olabiliyor. Bunlara dikkat etmek gerekiyor.

Beslenmeme dikkat ediyorum, o konuda bayağı ciddiyim. 3 aydır kendi yemeğimi kendim pişirme imkanım olmadığı için sorun yaşıyorum ama normalde öyle bir sorun olmuyor. Bir iki aya o sorunun ortadan kalkmasını umuyorum. Dinlenme kısmında sorunum her zaman oldu, yoğun programım var. Yine de hafta sonu uykumu aldıktan sonra da yaşadığım bir durum bu. Statik esnemeyi deneyeyim.

"spor" olarak ne yapıyorsun?

ben 1.5 senedir haftaiçi 2 gün 6da kalkıp gidiyorum. özel durumumu biliyorsun, bazen 2-3 saatlik uykuyla bile gittiğim oluyor. dinlenmem göreceli ve aktif dinlenme şeklinde oluyor. ben bu tempodan çok memnunum

bi de akşam yaptığımda da mesela uykum açılıyor

Spor şöyle. Zamana göre önce bir 15 veya 20 dakika yürüyüş yapıyorum (sonlarına doğru hafif koşuya geçerek). Sonra bacak egzersizleri, mekik, sırt ve kol çalıştırıyorum parça parça. Genelde 3x15 ya da 3x20. Toplam 45 dakika gibi oluyor. En son da 15 dakika bisiklet sürüyorum. Standart spor salonu rutini. Akşam gittiğimde zaten süper oluyor, pestil gibi uyuyorum. Gelip anında uyuyorum. Gün içinde olduğunda da en az bir 4 saat iptal.

Bir de benim uyanamama huyum da var. Alarmı odanın öbür köşesine kurup kalkıp onu kapatıp geri yatıyorum ve bunu hatırlayacak kadar ayılmıyorum bile.

Uyanamama durumu da dahil (bu sabah kafasından aşağıya bir sürahi şu boşaltacak raddeye geldim) erkek arkadaşımin 5-6 ay öncesine kadar ki durumunun aynısıni yaşıyorsun. Haftada iki gün zor gidiyordu spora, diger günler pert.

Sonunda doktora gittik; eksik çıkan değerleri oldu, b12de bile hafif bir eksiklik vardı ki normalde protein ağırlıklı beslenir. Sağlıklı şekilde beslendiğini de düşünüyorduk. Bunları tamamladıktan sonra son 2 aydır zinde kendisı. Demem o ki bazen sağlıklı beslendiğini sanıyorsun ama eksik kalan bir şeyler oluyor. O da yorgunluk olarak dönüyor.

Ayilamama bambaşka bir durum ama bence. Onu çözmenin yolu yok diye düşünmeye başladım :)

fraise +1

yani spor yorgunluğu kesinlikle yatıp uyuma yorgunluğu olmuyor. ha gebeş olma oluyor ama uyuma değil. bi doktora görünmekte fayda var

Doktora gittim. Tekrar tekrar gittim. En sonuncusuna geçen hafta gittim. Kan değerlerime yıllardır 'Erkek gibi', 'Benim önüme isimsiz gelse erkek derim' diyorlar. Boyumdan beklemedikleri bir kan çıkıyor her seferinde. Kan vermeye gittiğimde ilk önce 'Yok, senden almayalım. Hem 160 boyun var, hem de kadınsın. E hadi bari bir test yapalım' diyorlar, test yapınca 'Gel buraya, gel, kaçma. Alalım şu kanı hemen' diyorlar. Bilmiyorum, belki başka yerde sorun vardır. Gerçi umarım yoktur da, henüz öyle bir şey bulunamadı.

Bu durumda hangi doktora gideyim?

Dinlenme ve besine daha çok dikkat edeyim.

Yüzde yüz hijyeni hiçbir otel sağlayamaz diye düşünüyorum ama genel olarak kullandığınız havlu, bornoz, çarşaf vb. şeyler yıkanıp kontrol ediliyor, en ufak bir kusur bile olsa ıskartaya çıkarılıyor ve tekrar kullanılmıyorlar, hatta bazı oteller bir sefer kullandığınız şeyleri ikinci kez yıkamadan yenisi ile değiştiriyor.

otellerde güçlü enzimli temizlik maddeleri kullanılıyor genelde.

hatta ürünlerin çoğunun beyaz olma nedeni o, farklı renkte olsa ağarırlar. beyazda farkedilmiyor.

hee %100 temiz değildir ama sandığından temizdir.

Hayatımda hiç otel havlusu kullanmadım. Yastık kılıfı da genelde götürüyorum yanımda ama götürmediğim olmuştu sanırım. Küveti doldurup içine yatmayı kendi evimde bile yapmam. Neden bilmiyorum ama her zaman pis gelmiştir bana banyodaki her şey. Hayatta temas etmem oralara bu şekilde.

Hijyen konusunda daha buraya yazamayacak kadar çok takıntım var malesef ama söz konusu oteller olunca çok da abarttığımı düşünmüyorum. Sonuçta her ne kadar her gün temizlense de belki binlerce insan geçiyor o odalardan ve ne şekilde bir temizlik yapıldığını bilmiyoruz. Temizleyen kişi tutup da banyoda kullandığı bezle komidini de siliyorsa falan isterse günde 100 kere temizlensin o oda, içim rahat etmez yine.

J r r +1

isim geregi otellerde cok kaliyorum. artik hic umursamiyorum, ciplak ayakla geziyorum odada.

sadece 3 yildiz filan olursa bazen odadaki mobilya vs cok pis olabiliyor, onlari kullanmiyorum ama 4,5 yildiz ise temiz bence gayet.

bana kalırsa evdekinden temizdir.

bir müşterim otellerin havlularını çarşaflarını falan yıkama işi yapıyordu. çamaşırlar endüstriyel makinalarda hayvan gibi kimyasallarla yıkanıyordu. deterjana elle temas etmek yasaktı, o derece. sonra yine dev gibi makinalarla kurutulup otomatik ütüleyip katlayan sistemle poşetlenip otele gönderiliyordu.

ben evde o kadar temiz yapamam, o derece.

otellerin kullandığı temizlik malzemeleri falan hep en sert olanlarından. bu yüzden birçok otel temizlikten sonra odayı havalandırmadan veremez. yoksa kokudan duramazsın odada.

kimse de kullanılmış havluyu tekrar müşteriye vermek gibi saçma bir risk almaz, o havlunun yıkanması 1 lira değil. oteli öttürürler afedersin.

küvet falan olaylarını bilemiyorum.

Hayatının belirli bir döneminde öğrenci yurdunda yaşamış birisi olarak, o dönemde hijyen takıntımı minimuma indirdim, mutluyum. Onlarca otel ve hostelde kaldım, çok ucuzundan çok pahalısına kadar. Hepsi yurttan çok daha temiz olduğu için gönül rahatlığıyla kullandım. Ara ara, "lan pis mi acaba" düşüncesi aklıma geliyor, yurdu düşünüyorum ve düşünce geri gidiyor.

hijyen takıntım olmadı, rahatsızlık verecek bir durumla karşılaştığımda da "kalmıyorum" dedim çıktım.

Eğer takıntın varsa şurada nasıl test edeceğini görebilirsin :

www.youtube.com

konu hakkında az buçuk bilgiliyim.

şöyle söyleyeyim otellerin uygulamak zorunda olduğu bazı temizlik standartları var. çoğu konaklama işletmesi bunlara uyuyor, uymak zorunda. bi defa o kullanılan ürünler evlerde kullanılan ürünlerden çok farklı. en az 3 çeşit temizleyici kullanılıyor ve yüksek ısıda yıkanıyor. hatta bunlar çoğunlukla, personelden bağımsız olarak çamaşır makinelerin ayarıyla ve sistemi ile oluyor. makine hangi üründen ne kadar kullanacağını hesaplıyor. ona göre temizleyici ve su ısısını ayarlıyor. sonrasında yine yüksek ısı ile kurutulup, ardından yine yüksek ısılı silindir ütülerden geçiriliyor. ayrıca kullanılan çarşaf ve yastık kılıfları yine oteller/hastahaneler için kullanılan ürünler. yani çarşaf ve yastık kılıfları için çok endişe etmenize gerek yok. (ama yastığın kendisi için veya yatak üzerine serilen dekoratif örtü ve yastıklar için endişelenebilirsiniz)

ancak, çoğu konaklama tesisinde kullanmaktan kaçınmanız gereken ürünler var tabi :)

onun dışında klozet, küvet gibi sabit materyaller için de yine otel ve hastahaneler için özel ürünler kullanılır. bu ürünlerinde kullanım standartları vardır ve ilgili personeller gerekli eğitimleri alıp, uygulamak zorundadırlar. ancak personel yapması gerekeni tam yapmaz ise işini savsaklar ise ve bu fark edilmez ise o noktada yapacak bir şey pek olmaz.

özellikle bu ürünler materyale(kuvet, musluk, fayans vb.) uygulandıktan sonra bekletilmesi gereken ürünler (örn; x klozet ürünü, 2 dk ürün bekletilmeli). çoğu bu aşamada dezenfekte ediliyor. yani çok fazla insan kuvvetine/müdahalesine gerek kalmaması için özel geliştirilmiş ürünler.

yani çok kabaca bunları söyleyebilirim.çok
tavsiye olarak ise, özellikle uluslararası zincir otelleri tercih edersiniz, bu konularda daha az kaygılanabilirsiniz. çünkü bu oteller her yıl en az 1 (genelde haberli ve habersiz olmak üzere 2, daha önce geçememişse, her ay) defa denetimden geçer ve tesisler yine uluslar arası standartlara uygun ürünler kullanmak zorundadır. bu ürünler oldukça pahalı ürünler olduğunu unutmayın. e bu yüzden de bazı işletmeler maliyetlerini düşürmek için daha az etkili ya da daha az ürün kullanabilir.


kusura bakmayın çok hızlı yazdım, arada kopukluklar olabilir sorunuz varsa elimden geldiğince cevaplayabilirim.

dediğim gibi tercihleriniz uluslar arası zincir oteller olsun her zaman.

bir de standart olarak insan gibi kullanılan odalarda temizlik açısından pek endişeniz olmasın. standartlar normal insanların kullandığı odalar için gayet yeterli merak etmeyin. ama bazı insanımsılar eğer düzgün kullanmaz ise her oda için standart olan temizlik süresi aşılır ve odalar yetişmeyebilir. bu durumda işiniz biraz personele kalmıştır. ( odalar tek tek kontrol edilir şefler tarafından, ayrıca yönetim de arada teftiş yapar) gözden kaçma ihtimali her zaman vardır.

bu da burada dursun, çok dertliyim ama neyse.

ayrıca lütfen kimse bu yazdıklarımı 'bir otelcinin itirafları' gibi görmesin . ben de misafir olarak(mesleki deformasyon) bir çok otelde konakladığım gibi çalıştığım işletmede de kaldım. neyin ne olduğunun gayet bilincindeyim.

tekrar ve tekrar söylüyorum yıldız sayısına değil (yıldızı bakanlık verir ancak hijyen denetimi yapmaz, yıldız denetimini de en az 4 yılda bir yapar), çok uluslu zincir otellere bakın.

ben çok da sallamıyorum görüntü düzgünse/temizse tamamdır

Bir kere iki yıldızlı bir otelde odadaki sehpanın tozunu ben almıştım ve banyo çok paslı olduğundan duş almamıştım, onun dışında temiz görünüyorsa benim için sorun yok.

kaldığımız yerler fena değil aslında. zaten görüntüde pek kusurla karşılaşmadım.

verilen cevaplar oldukça tatmin edici. içim rahatladı gerçekten, teşekkür ederim.

@mohito otel tarafını dinlemek daha mantıklı. müşteriler iç dünyayı bilemez pek. o yüzden yorumların kıymetli.

Matematiksel işlem işte. İlk adam 10. İkincisi 5 falan

doğru cevabı 25 mi?

pardon 15. bir kaşık varmış soruda.

3 tane eli silahlı adam 30 ettiğine göre, bir eli silahlı adam 10 eder.

Bir eli silahlı adam ve iki şişman adam 20 ettiğine göre, şişman adam 5 eder.

Bir şişman adam iki kaşık seti 9 ettiğine göre, bir kaşık seti 2 eder. Bir tane kaşık da 1 eer.

Bir şişman adam, bir kaşık ve bir eli silahlı adam da 5+1+10=16 eder.

Aradaki çarpıyı görmemişim, daha doğrusu onu da + almışım. 5+1x10=15 eder.

Sanırım cevap 16.
Aslında basit bir denklem sorusu bu.

Edit: haha çapıymış o ayçov :)

5 + 1 x 10 o yalniz. Ben 15 diyorum

(bkz: islem onceligi)

He ne anladigimi da soyleyeyim de cevabim silinmesin. Cocuklara matematik ogretmeyi kolaylastirmaya calisan bir seyler oldugunu anliyorum

Cevap 60. Sondaki çarpma işareti.

Düzeltme: Ha ha, sahiden cevap 15. Sondaki çarpma işaretini sonradan fark edince devreler yanmış.

zayıf adam 10

şişman adam 5

diğer sembol 1

5+1x10

5+10

15


o değil de ne mühendisler harcandı soruda ;_;

bence cevap 7 olabilir. yedi güzel sayı. dokuz olsa da olur.

Eli silahlı adam Zagor, şişman adam da Çiko bu arada.


cevap : facebook'da çok kullanılan matematik işlemi sorusu.

cevap veriyorumm. 15.

son basamakta ki işlem önceliğine dikkat edilmeli. çarpma işlemi toplama göre önceliklidir.

60 diyip tik atmış bi de sdajgfksadkashjgkadhsj

çözemediğiniz çok açık.

cevap 15.

olm ben de mi var bişey? cevap 25 laa.

retarded taklidi mi yapıyonuz hepiniz?

edit: vurun daha ölmedim.

60

Yo nicke bakmadan cevaplıyorum ben.

Nicke bakıyorum, daha önceden tartıstıgım biriyse cevap vermiyorum.

Faydalı olabileceğime inandığım bir konu görürsem kim olduğuna bakmaksızın yaziyorum.

nicke bakmıyorum bile.

bence sorunun kolaylığına göre cevap geliyor. mesela yemek tarifi sorsan bilenler hemen üşüşüp veriyor cevabı. ama bazen sağlık konuları olsun, engin bilgi gerektiren konular olsun pek yanaşmıyor kimse.

birde şurda en sevdiğiniz özelliğiniz nedir diye sor 20'yi geçgin cevap gelir eminim. kendini anlatmayı seven bi güruh.

nayn, bi fikrim varsa yazıyorum.

hiç bakmadan cevap veriyorum.

Sözlük hesabından sorarken duyuruyu internet kullanıcılarına açmayı unutuyor olabilir misin?

Yoo soru hakkında bilgim ya da fikrim varsa yanıtlıyorum, nickle alakası yok.

2 kişi var mimlediğim. Yazdıklarını okumuyorum bile duyuruda. Okusam da cevaplamıyorum. Ama tahminimce duyurudaki insanların tutumu böyle o tiplere (tespitlerime göre, kendi duyurularına yapılan yorumlara göre) beyni yok fikri var derler ya heh onlardan.

bildiğim nick'lere cevap yazmak değil ama şöyle bir durum var: birkaç nick var, onların hiçbir duyurusuna yazmıyorum. bazıları aynı şeyi 15 kere soruyor (ben de dahilim bu gruba) ve yazdığını boşuna yazdığını biliyorsun. bazıları ise net gerizekalı oluyor, hiçbir şekilde muhatap olmak istemiyorum. troll'leri falan geçiyorum zaten. onlara cevap verdiğim oluyor ama troll olduklarını bilerek veriyorum, faydam olsun diye değil.

bunun dışında "aa bildiğim nick, yazayım" ya da "aa bilmediğim nick, neme lazım cevap vermeyeyim şimdi" durumu olmuyor ama nasıl desem, verdiğim cevabı okuyacağını ve verdiğim cevaptan yararlanabileceğini bildiğim kişileri kendimce daha öne koyuyorum elbette. bu senin başka hesaptan girmenden ziyade, benim "bu kişiye yazdığım şey boşa gitmez" diye düşünmemle alakalı.

Nicke bakıyorum meraktan ama bildiğim bir konuysa cevap veriyorum, nikine göre ayırmam yani. Tartıştığım tipleri de hatırlamıyorum ben ya.

ben bazı nicklere yazmıyorum bilerek.

nicke hiç dikkat etmem. var aslında bir kaç yazılmayası tip ama ona bile dikkat etmiyorum. bildiğim bir şeyse yazarım hemen.

of çok ergen bi genç var onun sorularını okuyorum. benim üzerinden 7-8 yıl önce geçtiğim konuları görünce bi sıkılıyorum valla.

devilred i çok gergin bulduğum için onun sorusu varsa geçerim, gerisine bakmam, cevaplayabilirsem cevaplarım

Ben de nicklere genelde bakmayanlardanım. Tartıştığım insanları bile unutuyorum, belki de birkaç gün sonra sorusuna cevap veriyorumdur. Ben yapım gereği kin tutabilen biri değilim.

Burada 2-3 kişiyi tanıyorum sadece (ki onlar da sevdiğim insanlar). Diğer herkese eşit uzaklıktayım, hiç kimseye karşı bir şey hissetmiyorum.

nick ayırmadan elimden geldiğince yardım ederim,cevap yazarım. bazen soruya cevap yazana kadar 50 kişi en ince ayrıntısına kadar bilgilendirmiş oluyor, o zaman da benim yazmama gerek yok ki diyip geçiyorum.

Nick'e hiç bakmıyorum. Geçen gün bir soruda cevabı yazdıktan sonra gözüme çarptı, 'Ya bu böyle biri değildi. Troll mü acaba' diye merak edip vazgeçtim. O da kaç yılda bir kere oldu. Engellediğim hiç kimse yok. Can düşmanım olsa ve cevap vermiş olsam, sonra fark etsem 'Belki arayı ısıtırız, fena mı olur' diye silmem.

Gönül işleri, anketsel sorulara cevap vermek kolay. Herkesin ya kendisinin ya çevresinin gönül işi tecrübesi var ve bir noktaya kadar yoruma bağlı, bilgiye bağlı değil. Keza anketler de öyle. Kendini biliyorsun, dolayısıyla soru bildiğin yerden geliyor. Biri gelip de 'Elimde iyon lazeri var, potasyum sülfatla tepkimeye soksam ne olur' dese nasıl cevap vereyim; iyon lazeri görmemişim, potasyum sülfat görmemişim. Soru ne kadar çok bilgi isterse, gelen cevabın da o derece az olması ve hiç cevap gelmemesi normal.

kendi yazdığım bi eklenti ile engellediğim kişilerin cevaplarını ve duyurularını görmüyorum. o yüzden daha böyle birşeyle uğraşmadım. engelli listesinde değilse cevap veriyorum listedeyse zaten görmüyorum.

nicke bakıyorum.

bazı arkadaşların hayali hayatlarından gelen sorularına cevap vermiyorum örneğin.

Bazilarini seciyorum cunku hem soru sorup, uzerine de ukalalik yapiyorlar. Bilgi vs. bunlara çok. Elimden geldigince islerine yarayacak sekilde herkese cevap vermeye calisiyorum.

nicke bakarım.

önce soruyu okuyorum soruda sıkıntı yoksa cevaplıyorum
acayiplik sezersem nicke bakıyorum haaa troll diyorsam yazmıyorum yoksa olabilir böyle şeyler diyip bilgim dahilinde cevaplıyorum.

nicke bakmam çünkü binlerce adam var hangisini aklımda tutayım. ancak duyurularda bazen görüyorum adam trollüyor belli. bir iki gözüme çarparsa unutmam sorduğu sorulara cevap vermem.

içeriğe ve yazma stiline göre cevap veriyorum.
Nike bakmıyorum bile, burda insan ya da gündem takip etmiyorum. Trol mrol olsa bile (ki bildiğim bişi yok kimdir nedir), çok saçma bi soru olsa bile, aklıma gelen bişi olursa yazmaya çalışıyorum ekstra bi durum olmazsa (üşenmek)

daş gibi olmuşun meaşallaa

Hoş. Kilo vermen daha hoş.

Adele işini abartmışsın. Sonuç; Erkek Fatma. Saç da kısa zaten...

çektiğin çileye değmemiş.

çok güzel olmuşsun,fit görünüyorsun. azmine sağlık.

çok güzel tebrikler <3

gayet daş görünüyorsunuz, azminiz için tebrikler :)

vallahi süper olmuşsunuz. çok da sağlıklı görünüyorsunuz. aman kilo verdim diye sporu salmayın :)

Muhteşemsiniz <3

ya truman <3 mükemmel olmuş gözlerime inanamıyorum ya

Ohaa yillar sonra trumanshow'u duyuruda gormek, tebrik ederim.

ulan ben bile cok sevindim. tebrik ederim, harika olmussun. sahane. iste boyle ifsalarla gelin.

50 kilo önceki halini hatırlıyorum ifşalardan.

Süper olmuş, tebrik ediyorum. Zamanında benzer bir serüvenden geçmiş biri olarak muazzam bir başarı. İraden iyiymiş bayağı=)

yuzır +1 süper olmuş truman

Eski halinizi bilmiyorum, ama gene de oha. Bacagim sakat, kosmadan etmeden nasil verebilirim bi 15 kilo?

sporcu vücudu olmuş takdir ettim.

spor yapan herkesi takdir ediyorum bu vesileyle.

herkes hatırlıyorum yazınca ben de hatırladım. tebrik ederim, iyi iş başarmışsınız.

Önceki halini bilmiyorum ama 50-60 kilo vermek harika bi başarı, azmin için kutlarım.

Baldır kısmın biraz abartı olmuş, onun dışında gayet iyi. Alkışşş

baldır düşmanlarına kötü haber, o quadlar biraz daha büyüyecek :) yani inşallah.

Önceki hali bilmiyorum fakat ben özellikle bacaklara bayıldım.
Çok iyi.
Tebrikler.
Darısı başıma diyeyim :)

Trumanshow trumanshow yapmis.hem hosgeldin hem bravo.birde sokak agziyla cevap verirsem 10 numara manita olmus valla tebrikler.

öncesini bilmiyorum ama, 50 kilo vermiş bir insan için çok çok iyi duruyorsunuz, maşallah diyorum, azminiz ve kararlılığınız da çok iyiymiş...

Tebrikler.Eski halini bilmiyorum.Eski hal fotosu da var mı? karşılaştırma daha anlamlı olur

19 kg verdiğiniz zaman demiştim ki sırtınızdan bir damacana eksilttiniz. şimdi ise bir su dükkanı gitmiş. Tebrik ediyorum.

body transformation diye videolar fotoğraflar koyuyorlar ya bence efsanevi bir body transformation işi çıkarmışsınız. ben bu arada erkek sanıyordum sizi ya neden aklımda öyle kalmış bilmiyorum.

50-60 kilo verdiyseniz before-after fotosu koymanız lazım. bence başarılı.

eski halini bilmiyorum ama sırf azminden ötürü bile ayakta alkışlanısı çabanı takdir ettim kendimce, valla helal olsun ne diyeyim

Aslinda soyle demek lazim.

Iyi ki dogdun trumanshow.

Hakikatten bir before after iyi olur bencede.

Tebrikler!
Keşke before - after yapsaydın. Bazı ablalarımıza böyle örnekler lazım..
Quadlar çok iyi ama ben nedense sırtı da merak ettim? :)

Tebrikler efendim :) Kilo veren hayatını değiştiren herkesi kutluyorum :)

tebrik ederim her zaman bu şekilde iradeli biçimde kilo verenlere saygım olmuştur.
Ömür boyu kilolarınızı korumanızı temenni ediyorum. Sağlıklı bir hayat sizinle olsun.

bence hizliresim.com'a falan yükleyin bu şekilde facebook hesabınızı da ifşa etmiş oluyorsunuz

edit: tebrikler bu arada

cok güzel görünüyorsunuz. tebrikler.

Tebrikler. Azminize sağlık.

sorulduğu için yazıyorum;

2 senede verdim bu kadar kiloyu. sadece sağlıklı beslenme ve spor ile verdim.
spor olarak ağırlık çalışıyorum, inşallah kalan hayatımda da bunu yapmaya devam ederim.

öncesi fotoğrafımı koymak hiç içimden gelmiyor. önceden gösterirdim, hoşuma giderdi de ama artık bu beni mutlu etmiyor.

hedeflediğim yerde değilim bu arada. %4-5 kadar bi'yağ oranı düşürmek istiyorum; ama artık olmuyor. psikolojik olarak çok zorlanıyorum.

aynı zamanda da beslenmeden çok kısıtlama yapınca güçten düşüyorum, ağırlıklar artmıyor, o zaman da mutsuz oluyorum.

ara ara yine yağ yakmayı denerim, belki 1 sene sonra tekrar işleri sıkı tutarım, bunu henüz planlamadım.

kilo vermeye karar verdiğimde "fit biri olucam" demiştim.
en zirveyi hedeflemiştim.
oraya yürüdüm, epey yol kat ettim, ama benim için istediğim yer bunun çok daha ilerisinde.

ve yaşadığım sürece, istediğim noktaya gelmek için zamanım var <3

yaa çok iyi bacak çalışmışsın. tebrik ederim.

önceki halini görseydim keşke. ama bu halin taş baya. benim kilomdan daha fazlasını atmışsın vucudundan. tebrikler.

kardiyo şart :)

tebrikler !!!

bende sıkı diyet kasıyorum bu aralar. 88.2'den 82.8'e düştüm 3 haftada. bugün sporada başlıyorum. görünce daha da gaza geldim.

@sarlatan, mutlaka bacak günün olsun :)

gaza gelme durumu++ :)

Oyy, taş olmuşsun. Güle güle kullan! Bir de geri ödndüğüne çok sevindim

@aychovsky, sen herkese destan yaz, bana gelince 2 cümle... oldu mu şimdi hehe

süper, özellikle bacakları çok sevdim.

Güzel. Onemli olan verilen mucadele ve kararlılık.en guzelide bu ikisi.

resmen aşık oldum.

tebrikler.

başarılar.

saygılar.

başlığı görür görmez sen aklıma geldin zaten, şaşırmadım. alkışlıyorum, destekçinim ;)

@tughan, her zaman pozitif baktığını ve takdir ettiğini hissettirdin ve bu beni mutlu etti.
sen de benim tam tersim yollardan ama en nihayetinde kilo alıp vermeli yollardan geçtiğin için, beni en iyi anlayabilecek kişilerden birisin, teşekkür ederim <3

sanki ben seni eski ifşalardan hatırlar gibiyim. yanılıyor muyum acaba. kilon vardı ama 50 60 fazla olacak kadar var mıydı ya.

tebrikler azmin için.

Müthiş olmuşsun <3

Ben on kiloyu veremiyorum, takdir ettim sahiden.

Saçın da çok güzel olmuş bu arada ^^

Tebrik ediyorum , müthişsin bravo valla ben hayatta yapamam heralde. Nasıl bir program uyguladın?

@devilred saçımı sorma, çok sancılı süreçteyim, küte çeviricem şekilsiz kaldı. gerçi sonra yine kısaltırım, bundan sonra hep kısa :)

@old possum, valla her yönünle uğraşıyorsun, sadece diyet spor değil burada olay, kafayı da resetlemek ve baştan yazmak lazım.

spor programı diyorsan, bileşik egzersizleri asiste ederek çalışmayı seviyorum...
diyet diyorsan, abur cubursuz, eppeksiz, şekersiz beslenmeye çalışıyorum. ama ilk 1 sene inanılmaz katıydım, ağzıma meyve bile sürmedim.
şimdi öyle değil ama, o kadar sıkamıyorum.

güzel olmuşsun özellikle yüzün. eski halini pek hatırlamıyorum ama şu tarzın pek bi hoş. azminden bana da ver biraz.

foto pek basarili degil, kisa cikmissin diyim (:

@ubi dubium ibi libertas, kısayım zaten :D

ilk halini bilmiyorum ama 50 60 kilo veren birisi için oldukça fit görünüyorsun.

helal olsun, saygılarr :)))))

edit: bu saç sana iyi gitmiş =)

truman insanları gaza getir de buradan ifşaya yürüsün ve huzur içinde çözülsün bu iş.

Kendi de 50 kilo vermiş biri olarak başarılı buldum; 'öncesi' fotoğrafı olmasa da. Ufak rötuşlar var sadece, bu kadarını yaptığına göre onları da her türlü yaparsın zaten.

@trumanshow, olsun daha guzel olabilirdi :)

@ubi dubium ibi libertas, anlaşıldı; herhalde anlıyorsun bu işlerden.
şehirlerimiz denkleşirse, bir de senin gözünden görürüm kendimi. ;)

büyük azim gerektiren bir iş. tebrikler :) umarım hedefini gerçekleştirirsin.

kilo vermişsin. tebrikler.

Verilen kilo ciddi bir rakam, tebrik ederim ! Boyunun da çok uzun olmadığı düşünülürse nerdeyse 1 insan kütlesi çıkmış vücudundan. Yalnız istediğin kadar fit ol, o erkeksi saç modeliyle hiç hoş durmazsın. Ayrıca ellerinin sabit olması ve yere bakman çok çirkin durmuş. Daha doğal bir poz olmalıydı.

@iwasbornonamountainside hahhaha teşekkürler, değerlendiricem :)

aa geldin mi yine küfürlerinle? Umarım onları da eritebilmişsindir.

erkekfatma+1

Fotoğraf bacak günü sporundan sonra çekildiyse sıkıntı yok. Fakat normal zamanda bacakların bu kadar sıkı olmaları birazcık abartı olabilir, ama güzel tabii. Yalnız alt vücutla üst vücut arasında ufak bir orantısızlık var sanki. Kollar biraz yağlı mı ne? Alt taraf bu kadar fit olunca dikkatimi çekti, yoksa çirkin görünüyor değil aslında...

Tebrikler :)

@long live rock n roll fotoğraf pampsız...

diğer tespitlerin de doğru, yağ yakmam lazım, kollarda ve genel olarak üst vücutta fazlalık var. alt 36 beden, üst 38 beden :) şimdilik buraya kadar gelebildim :)

uzun zaman sonra trumanla yeniden haa! taş olmuşsun haber vermiyorsun diyecektim ama neyse ki haber vermişsin, helal sana, azmin elinden hiçbir şey kurtulmaz

Tüm içtenliğimle tebrik ediyor ve saygı duyuyorum. Bravo.

Eski hâlini hatırlıyorum, bu iradeyi göstermiş olman muhteşem. Şahsen ihtimal vermiyordum, beni yanılttın.

Genç yaşında şişman olan herkes için örneksin.

@limoncello, inat edince mutlaka bir sonuç alıyorsun.

@yirmisantim, kimse ihtimal vermiyordu; hiç kimse. ama ben olmama ihtimalini düşünmemiştim bile. bir saniye bile "acaba olmaz mı" diye düşündüğümü hatırlamıyorum :)

iki defa baktim. bomba gibi olmus. tebrikler. yanimdan gecsen muhtemelen donup arkandan bir daha bakarim.

badim olur musun? çok pis bench başı muhabbeti yaparım. 3 set yapıyorsak 6 setlik geyik yaparım en az.

@khiron hahah en sevmediğim... benchte erkeklerden spot bile isteyemiyorum, çünkü nedense tüm ağırlığı benden alıyorlar tekrar sırasında, "bırak ben zorlanayım" desem de ı-ıh, ben bench press yapacağıma onlar bent over row yapmaya başlıyorlar :D

Destanı sen yazmışsın zaten, benim yazmama gerek yok. :))
Güle güle kullan kalıbı. Tebrikler!

@aychovsky, en sevdiğim yorum bu oldu <3

Ooo bizim kız gelmiş, hoşgelmiş :) Ben ekşiden izliyodum paylaşımlarını, bişeyler bekliyodum da bu kadarını beklemiydum valla. Tebrikler ve komacan öpücük güzel yürekli kız :)

@hayat aklini konusacak bir filozof uret, çok teşekkür ederim ablacım. benim biraz can havli oldu, inşallah daha iyisi de olacak.

oha truman aşırı tebrik ederim. burada olmadığın sürede boş durmamışsın. feyz abidesi olmuşsun kız :)

@bruceandwayne, bir motivasyon cümlesi kurmak gerekirse "asla insanların sizi bıraktığı yerde durmayın" derdim herhalde, her zaman bir yönümüzle de olsa ilerlememiz lazım :)

sübhanallah kardeş ibretlik bir paylaşım !

truyu kadıköy sokaklarında en son gördüğümde şimdikinin 2 katı ebatlarına yakındı. azminin, neciminin ve selaminin önünde saygıyla eğiliyorum :D

kangurucileyşıns !!

Daşş olmuşsun +1
Umarım asabiyetin de erimiştir +1
Kolları ihmal etme +1

@manuel mandalina, artık normal görünümde olduğum için insanların tahrik ve kışkırtmaları ile fazla muhatap olmak durumunda kalmıyorum :) bi' de bu açıdan bakın ;)
kolu ihmal etme derken?

@kuul, kadıköy falan diyince epey bir düşündüm, teşekkür ederim :)

gayet yakisikli bir delikanli olmussun. saka bi' yana da, tebrik ederim.

Kollar gevşek duruyor, alt vücuda kıyasla, onu kastettim.

@manuel mandalina, olacak o kadar :)
i.hizliresim.com
komple çalışıyorum, ihmal yok; ama bu kadar çok kilo almış olmanın bir bedeli olmalıydı :)

edit: bu arada kollar da pampsız :D hiçbir şeyi pampıyla çekmemişim onu fark ettim.

bence çok fazla kaslısın bir kadın için. son fotoğraf özellikle bunu belli ediyor.

ha onun dışında, yani fiziksel görünümün dışında, müthiş bir iş başarmışsın. vakti zamanında 34 kilo vermiş biri olarak yaşadıklarını az çok tahmin edebiliyorum. helal olsun.

@sen git ben geliyorum, bu kadar kas kazanmasam, bu kadar kilo da veremezdim muhtemelen. en iyimser %24 yağ oranım var ve erkek değilim ve 60'a yakın kilo verdim; kasları bu derece belirginleştirebilmemin diğer adı mucize ve ben onu gerçekleştirdim.
hem de bunu spor hocasız, diyetisyensiz; tamamen kendi çabalarınla yapmak, mucizenin eş anlamlısı...

o nedenle, o kaslar benim canlarım, bebeklerim, gözüm gibi bakıyorum ben onlara :) yine de alışık olmayana çok kaslı görünebilirim, sorun değil hehe

kalp. çok guzel olmussun.

bunu hiç silme oldu mu. kendimi motive ediyorum. benim de 6 kilo alma hedefim var da.

Onceki halinizi bilmiyorum ama cok fit gorunuyosunuz.

4-5 kilo vermeye calisip yillardir debelenen bana da ilham oldunuz :) <3

bravo
go girl!!

valla bravo truman, seni badilerimden takip ediyordum, önceki halini de hatırlıyorum. tam bir azim abidesi olmuşsun, darısı başım(ız)a :)

çok rekabetçi!

vışşş taa ne zamandan hatırlıyorum diyetteydin bi 5 kilo mu 10 kilo mu ne vermiştin de yazmıştın buraya maşallah azmine hırsına.. helal olsun yürü bea

biraz yanlardan daha gitmesi lazım sanki yada tshirtden öyle geldi, ama olmuşsun, 50/60 kilo ney yaw az buz bi rakam değil maşallah.

edit: gaza geldim bana ne oluyosa artık...

çok çok çok güzel! ^_^

yalnız biraz daha kasarsanız taşşaklar çıkabilir :)

@rain when i die, bu cümleyi biraz daha açar mısın? rekabet hissi mi uyandırıyorum yoksa ben mi rekabet ediyorum :)

diğer arkadaşlara da teşekkür ederim <3

@xu, çıkmaz.

"bırak ben zorlanayım desem de ı-ıh, ben bench press yapacağıma onlar bent over row yapmaya başlıyorlar :D"

Önceden haber verilmiş kişi yarı yarıya kurtarılmış kişidir diyorum ve ekliyorum.

Haberin olsun kadın memesinin %70'i yağ rezervidir. Vücut geliştirme ve alt dallarını yapanlar belli bir sürenin sonunda bu yağ dokusunun tamamına yakını kaybederler. Alttaki süt bezleriyle adeleler lif lif sayılmaya başlar. Bir tek üzerinde kıl bitmesi kalır. Hoş steroid kullanınca o da oluyor. Süreç, profesyonel seviyeye yakın çalışan kişilerde standart olduğu üzere gidip sahte sentetik bir silikon parçası taktırtırmayla sonuçlanır. Tabi silikon tamamen çıplak kalmış adelenin üzerine tutturulacağından bitmiş bir elbisenin üstüne (dışına) toplu iğneyle tutturulmuş görüntüsü oluşur.

@xu'nun dediği şey daha çok kişiliğindeki erkekleşme elbette. Hani en son kişinin kendisinin farkedebileceği kategorideki değişimler. O konuya girmiyorum.

Bunlar senin keyfinin bileceği şeyler. Ben sadece kararlarını alırken farkettirebilecek değişkenlerden bir tanesine kısaca değindim.

@neotunc,bahsettiğin ölçüde kas geliştirebileceğimi de yağ oranımı düşürebileceğimi de sanmıyorum.
sıradan, ağırlık çalışmayı seven biriyim o kadar.
dediğin boyutlara ulaşabileceğimi sanmam yani.

@truman resmen "azimde beni geçebilir misiniz?" diye sormuşun etrafa, muscle car gibisin. o yüzden rekabetçi dedim.

@rain when i die, düşündüğümden daha güzel bir şey söylemişsin, teşekkür ederim :)

Bir gün taşak çıkartırsan lütfen ama lütfen, kız arkadaşın ben olmak istiyorum. Nolur squatta power cage kullan, spotter yüreğimi yakar.
Kaydedilen aşamalar çok iyi, hedeflerde ayaklar yere basıyor, yolculuktan zevk alıyorsan, asıl iç gıcıklatan kısmı o zaten.

@dissendium, ben de alternatif kadın olayım :)

vauv!!!!!! disiplin ve kararlılık görüyorum. çok sıkısın dostum!

Bir bayan bence de yuvarlak geçişmeli, ama bir kadın için konuşmak gerekirse, bir kadın tam olarak böyle hatlara sahip olmalı.

@sttc, güzel mesaj çıkartmışsın, teşekkürler.

Cok asiri tebrik ederim. Asabiyet ile laf sokmaya calisan eziklere takilma. 5-6 sene once seninkinin yarisina yakin miktarda kilo veren biri olarak ruh halini ve dis gorunusunun karakterini nasil ele gecirebilecegini biliyorum. Simdi onlardan daha mutlusun eminim, catlayip patlasinlar!

Nasil istiyorsan oyle yasa, bir kadin hicbir sekilde gorunmek zorunda degildir (kisisel estetik anlayisinda bile).

@piremses, aslında o dış görünüş-asabiyet ilişkisi şöyle oluyor;

insanlar dış görünüşüne istinaden sana aşırı acımasız oluyorlar, bu da bir zaman sonra seni sürekli kendini savunmak zorunda olan birine dönüştüyor.

tabi şekilcilik ört bas etmek için de sorun sendeymiş gibi davranıyorlar, sen kendinden şüphe et ve delir ki, onların şekilcilikleri kamufle olsun...

sürekli saldırı altında olan biri, bir süre sonra kendini savunmak için saldırmaya başlar, bu doğanın kanunudur.

ben asabi değildim, insanlar ikiyüzlü ve riyakardı, muhtemelen hala öyleler; ama ben değiştim. başarılı ve iyi olan benim :)

laf sokanları önemsemiyorum, hatta iyi bir şeye değindiler ki, işin bu kısmına uyandığımı açıklayabileceğim fırsat doğdu... :)

tekrar teşekkür ederim, destek ve takdirin için :)

Truman a bak ya :)
2011 i hatırlıyorum da baya geçmiş

bence sadece kendini yeni tanimaya baslamissin ve bu sebeple cesitli yuzlesmeler yasiyo olabilirsin :) umutsuzluga kapilma, baskalarinin ne yasadigini da bos ver. herkesin yolu kendine.

arkadaşın babası 30undan sonra trilyonluk iş adamı oldu. :)

20'sinde şunu yaptı 25'inde milyoner oldu gibi abartı başarı hikayelerine takılma. aslında işin doğrusu çoğu kalıcı elle tutulur başarı 35'inden sonra geliyor. 35-40'lı yaşlarda milyoner olan işlerini büyüten veya farklı şekillerde başarılı olan tanıdıklarım var. ama tabi bu başarı yaş 35 olduğu için bir anda gelmiyor. yılların birikimi, tecrübe vs şartların ve kişinin olgunlaşmasıyla alakalı.

Bir defa psikolojik olarak bir etken yaş fakat sen buna takilma. Yani herhangi bir seye baslamak icin gec degil hayatta. Bazi düsük seviye insanlar buna takiliyor ve baskalarini da yargiliyor. Hicbir sey icin gec degil. Ask konusunda bir sey diyemem zaten herkes salaklik icinde bogulurken (dogru dialog kuramiyoruz) kariyer vs. bunlar yapilabilir.

Önemli olan,

Sen, bunlari yapabilecegine inaniyor musun ?

Ben. Her alanda altın çağı 30'dan sonra geldi. Açıkçası her şey bana geldi diyemem. Uğraşlarımın meyvelerini 30'dan sonra toplamaya başladım. 20'ler de çok kötü değildi ama kabız bir dönem oldu diyeyim.

Gelecek gözünde büyür tabii ki insanın. Merdiven çıkacak, dağa tırmanacak olsam yukarı bakıp 'Ühüüü, kim gidecek şu yolu' derim. Aynı şekilde, geçmişe dönme isteğim hiç yok. Yaşadıklarımı baştan yaşamaya, öğrendiklerimi yeniden öğrenmeye üşenirim. Hayatımda bir gün dahi geriye gitmek istemiyorum. İlkokula giden çocuklara bakıp 'Ohooo, daha üniversite sınavı var, türevi integrali var, ilk sevgili acemilikleri var, sevişmeyi öğrenmeleri var, iş başvuruları var. Yazık bunlara' dediğim çok oluyor. Benim açımdan hedefler çalışmıyor, işe yaramıyor. Hedefler beni motive etmiyor. Çünkü hedef her zaman uzak ve ulaşılmaz görünüyor ve pes ediyorum. Önemli olan yukarı veya aşağı bakmak istememek, gidilen yolun öyle güzel olması ki yukarı veya aşağı bakma zorunluluğu hissetmemek. O anla büyün olmak, bir olmak.

Hedef koymak iyi tabii ki, bazı insanlarda hedef motive edici olabiliyor ama benim en sevmediğim laflardan biri 'Rotasını bilmeyen gemiye hiçbir rüzgar yardımcı olmaz'. Bu atasözü ya da özdeyiş bildiğin hedefe kısa yoldan gitmeyi, bu hedeefe gidiş sırasında bir şey keşfetmemeyi öğütlüyor. Bana göre hayat kaybolmak, sürüklenmek, bazen ince ayar yapmak ve bu sırada her şeyi keşfetmek demek. Bir hedefe ulaşmak uğruna çevresindeki belki de daha iyi hedefleri kaçıran bu uğurda azgın dalgalarla boğuşmak, insan ancak bundan zevk alıyorsa değer. Çünkü o gidilen hedefin arkasında bir o kadar zorluk daha var. O hedef ulaşıldığına değmezse ne olacak? 'Zamanın değirmeni ağır işler ama ince öğütür' derler. Varsın, ağır işlesin, varsın her şey geç olsun, yavaş olsun ama tadında olsun.. Hazır olmadığım, prematüre bir hedefi istemiyorum. Zaten önemli olanın başarmak olduğunu düşünmüyorum, önemli olanın uğraşmaktan zevk almak ve o zevkin zaferden çok daha tatlı olması gerektiğine inancım tam.

Bir de başkasının başarı hikayesi, diğer insanda işlemez. Başarı hikayeleri kişiye özel reçete gibidir. Başkasını iyi eden, seni beni hasta da edebilir. O kişiyle bende aynı kimya yok, aynı kafa yapısı yo, ondaki ödül-ceza anlayışı bende yokk; o halde onun yaptığını ben yapınca nasıl bir başarı bekleyebilirim ki.

Hayata geç kalanlar, geç başlayanlar var ve hep var olacaklar. Azınlıkta bu insanlar ama hiçbir zaman az değiller. Şu an say desen, en az 10-15 kişi sayarım çevremden. Gelecek belirlemek iyidir, tamamen salmamak en güzeli ama ona odaklanıp şu anda yaşadığını kaçırmak, hayatındaki en değerli kaynağı savurmaktan başka bir şey değil bence.

30 yaş nedir ki ya? bence herşeyin başlangıcı 30. 20lerde aklı bir karış havada oluyor insanın.

ben de 33'ünden sonra daha az stresli ve mutlu bir hayata kavuştum. sevdiğim bir iş ve hayat arkadaşı buldum, beni yoran insanlarla görüşmüyorum, sevdiğim şeylere (başkalarını etkileme kaygısı olmadan vs) zaman ayırıyorum.

yurt dışındayken her içilen akşamdan sonra giderdik. oradaki çok güzel geliyordu.

burada hiç gitmedim ama kullanılan malzeme farklıdır belki yurt dışındakilere göre

Sadece bir kez yemiştim burdan. Zaten et yemediğim için klasik peynirli, domatesli falan bir şeydi ama ekmeği çok güzeldi. Hiç de hatırlamıyorum hangi ekmekten yediğimi ama çok beğenmiştim.

almanya'da erasmus yaparken benim kurtarıcımdı. chicken teriyaki yiyordum haftada en az bi iki kere... ama ankarada bi kere yiyim dedim yarısında kaldı, sanki tavuklar çiğ gibiydi bilemiyorum... bir daha yemedim sonra burda.

tavuk teriyaki güzeldir ya. arada yiyoruz biz.

Ekmek çok yemiyorum, o yüzden çok acıkmadıkça yediğim bir yer değil ama seviyorum gittiğim zaman. Parmesan kekikli ekmeğe biftek-peynir alırım genelde de, yılda bir yediğim bir yer. Seviyorum ama

fastfood olarak kötünün iyisi.

ben seviyorum çok. güzel oluyor.

ben de aynen aychovsky gibi yiyorum.

Normalde baharatlı italyan sandviçin içinde pepperoni oluyor. Türkiye'de domuz eti yasak olduğu için pepperoni yerine italyan salamı diye bir şey uydurmuşlar. Ancak bence pepperoniden güzel. Ben seviyorum subway'i.

ben sadece kekikli parmesanlı ekmeğe tavuk teriyaki söylüyorum, memnunum.

Gereksiz pahalı ve doymuyorum.

30 cm ton balıklı her türlü yerim. güzel oluyor.

hep 30cm steak&cheese soyluyorum, memnunum.

pahali olmasa daha sik yenir.
teriyaki ve beef&cheese guzel.
turkiyede gecerli mi bilmiyorm ama her gunun spesiyel sandvici falan daha uygun oluyor.

Bayılırım

Biftekli olani cok iyi.tutsu et tadi var baya

@himmet dayi : türkiye'de domuz eti yasak mı?

y=3x-2 denkleminin noktaları bunlar. (1,1), (2,4), (3,7) noktasından geçiyor. 12'ye karşılık gelen yer 34 oluyor.

Nasıl bulunduğuna gelince. y=ax+b dersek, (1,1) noktasından geçiyor. Demek ki a+b=1. Bir de (2,4) noktasından geçiyor; demek ki 2a+b=4. Bu ikisini çözünce a=3, b=-2 çıkıyor. (3,7) noktası da bu denklemi sağlıyor.

Neden olmadigini analiz etmek ve kendinde eksik ne var onu sorgulamak gerekir. Sonra da eksik olan seyleri tamamlayip tekrar denemek.

olmuyor.

bazen bir şeye çok enerji yükleyip, ona takılmak, süreci tıkıyor.
bırakmak, kendi kendine akmasına izin vermek lazım.
tabii her şeye hazırlıklı olarak.

Ve ayrica hazir olmadigin seyler icin israr edersen isi iyice bok edersin soyleyeyim.

kesinlikle işe yaramıyor, bırak işe yaramayı ters teptiriyor.

Neyin niye olmadığı önemli. Gönül işi mi, kariyer hedefi mi, 'Mutlu olmak istiyorum' gibi bir ideal mi? Bir kere denediniz ve gözünüz mü korktu, tekrar tekrar denemekten mi yoruldunuz?

Tabii ki, bedavaya güzellik yok. Her güzelliğin bir bedeli var da, o güzelliğin o bedele değmesi gerek. Zorla güzellik çoğu zaman olmuyor, bazen oluyor ama o zorlanarak elde edilen güzelliğe verilen enerjiyle, başka güzelliklerin peşinden koşulsa daha büyük güzellik ve daha büyük mutluluk elde de edilebilirmiş gibi görüyor. Tabii paralel evrenlerde ne olduğunu bilmediğimizden bir şey de söyleyemiyoruz.

www.youtube.com

Bir bakış açısına göre, olmuyor çünkü yeterince çaba göstermiyorsun, azimli değilsin, bazı şeyleri feda etmen gerektiği halde yanaşmıyorsun.
Diğer bakış açısına göre, olmuyor çünkü yanlış/uygunsuz/gerçekçi olmayan bir hayalin peşindesin, takıntılı davranıyor olabilirsin, ısrar etmeyi ve akıntıya karşı yüzmeyi bırakıp akışla uyumlu olmayı öğrenmelisin vs... anlatabildim sanırım.
Şimdi bu yaklaşımların ikisi de yerine göre doğru bana göre, sorun hangi durumda hangisinin geçerli olduğunu bulabilmekte. Formülünü bilen varsa söylesin, ben de bilmiyorum.

FİYAT ETİKETİ YÖNETMELİĞİ

Malın veya hizmetin satış fiyatı

MADDE 10 – (1) Malın satış fiyatı ile kasa fiyatı arasında fark olması durumunda tüketici lehine olan fiyat uygulanır.

Onlar da indirimli fiyat üstünden satmaları gerektiğini biliyor ve hak veriyor ama "Sistemden düşmüyor" diye satmıyorlar. Ne yapaniliriz bu durumda? Siz ne yapardınız? Ben "Bir daha buraya gelmeyelim" diyorum.

Gelişme: Şimdi mağazaya yeniden girdik, indirimli etiketi kaldırmışlar. Annem de kızarak "Bir daha gelmem buraya" dedi.

IT'ye mail olayı bana biraz oyalama taktiği gibi geldi. Bugün mail gelmedi, yarın da kampanya bitiyor o yüzden indirimli satmayacaklar. Haklarınız konusunda çok bilgim yok (mantık olarak etiket fiyatından alabilmeniz gerekir). Ancak mağaza sorumlusuna 'indirimli fiyattan alamayacaksak yarın da alamayız.' derseniz inisiyatif falan bir şekilde satabilir. Bilemiyorum.

edit: arma aski yasayı paylaşmış.

zincir mağaza ise mağaza hizmetlerine mail atın düzgün kurumsal bir yapı ise etiket fiyatını uygulatırlar. yok çakal bir mağaza ise hemen uzaklaşın.

tüketici hakem heyetine başvurman gerek de o firma da tam andonmuş. madem indirimli satamıyorsun ya etiketi yazma ya da malı topla raftan. embesilleri getirmişler müdür yapmışlar.

Tüketici kanununda böyle olduğunu, düşük etiket fiyatının geçerli olduğunu, isterlerse telefonda ilgili mercilerle görüşüp sorabileceklerini söyleyin. Bi anda süt dökmüş kediye dönüşüyolar.
Şuan sizi oyalıyolar, yemeyin.

Olay şöyle oldu. Bir göz randevum vardı. O randevudan önce hazır çıkmışken Gratis'e uğrayalım da krem alalım demişti annem. Bir 10-15 dakika zamanımız vardı. Gratis'te aynı krem 129 TL idi. Annem 'Kızım Watsons'a da bakalım. Orada bugün indirim var, Gratis'te yok' dedi. Ben de o kızı soyma olayları olduğu için gitmek istemedim ilk ama annem 'Fiyata bağlı, zaten 10-20 TL fark için ben de almam ama bir bakalım' dedi. 50 TL fark üstüne de Al-Alma tartışması yapınca ve annem de 'Kızım, 50 TL benim için büyük para bu krem için. Neredeyse yarısı' deyince ve aradaki farkı ya da tamamını benim ödememi hem gurur meselesi yaptığından, hem de 'Ha sen vermişsin, ha ben vermişim. Ben bu 50'yi vermek istemiyorum' diye kabul etmeyince, 'Müşteri olan sensin. Sen bilirsin' dedim. Kasaya geldik. Kasada fiyat farkı olunca yukarıda bahsettiğim olay oldu. Düşük fiyatın geçerli olduğunu kabul ettiler, sorun çıkardıkları kısım düşük fiyat değil. Sistemden malı düşemediklerini söylediler. Oysa, aynı ürünü 129 TL'ye alsak sistemden çok rahat düşeceklerdi. O fiyattan satmamak için uğraştırdılar. Biz de inat edecek durumda değildik, çıktık.

Bizi oyaladıklarının farkındaydık da, göz randevusuna geç kalmayalım, randevumuzdan sonra geri dönelim dedik.Aslında fotoğrafını çekmek aklıma gelmişti ama o sırada kah salaklık, kah uykusuzluk, kah randevuya geç kalma endişesi ile çekmeden çıktım. O yarım saatlik arada, etiketi değiştirmişler. İndirimli etiketi kaldırıp yerine 129 TL'lik etiketi geri koymuşlar. Elimde fotoğraf olsa orada diretirdik ama elimde kanıt olmadan konuşmak istemedim. Annem de sinirlenip çıkmak istedi. Zaten indirimin hatrına gelmiştik' diyerek çıktık. Sonra Gratis'ten 129'a aldık aynı kremi. Açıkçası bir yandan başımıza geldiği için seviniyorum, çünkü annem de bundan sonra gitmez. Bir yandan kendime kızgınım, fotoğrafını çekmedim, kanıtım yok diye. Kafama tüküreyim.

Tüketici hakem heyetine gitsem ciddiye alırlar mı? Başka gidilebilecek bir mecra var mı? Kanıtlayamadığım halde nereye şikayet edebilirim? Kanıtlayamadığım için hukuki olarak sorun olur mu? (Daha önce bir tanıdığım bu şekilde bir kanıtlayamama durumu olduğu için haklı olduğu halde sorun yaşadı. İtibarsızlaştırma nedeniyle o ceza aldı ama durum buna pek benzemiyor)

Şu anda da yakın olsa, başka bir Watsons'a gidip, oradaki etiketi kontrol edeceğim. Belki farklı mağazalarda aynı etiket duruyordur.

o kız olayından sonra watsonsa adımımı bile atmama kararı almıştım. şimdi senin duyurunda ne kadar doğru bir karar aldığımı tekrar teyit etti. 3-5 tl fazla veriririm rosmanndan, internettem indirim kovalayıp falan alırım alamıyorsamda almam.

Her bölümün sınav hazırlama şekli çok çok farklı. Bazı bölümlerde bölüm başkanı ya da ilgili bir koordinatör 'Bana şu tarihe kadar soruları gönderir misiniz' diyor, o zamana kadar o e-postayı sallayıp da gönderen kişilerin sorularından derleme yapılıyor. Genelde de sallayan hocalar hep aynı, hiç ilgilenmeyen hocalar da hep aynı oluyor o bölümde yıllar yılı. Bazen daha önceki doktora yeterlilik sınavlarından basit olanlar ya da ilgili olanlar seçilebiliyor. Bazen 'Şu derslerden mutlaka soralım, gerisini eski araştırma görevlisi sınavlarından sorarız' deniyor. Bırakın farklı üniversitelerdeki aynı bölümü, aynı binadaki iki bölümün sınav hazırlama sistemi birbirini tutmaz. cosmicstring'in dediği gibi o bölümdeki araştırma görevlileri ile konuşmanız faydalı olabilir.

En iyisini Wayne L Winston'ın Operations Research kitabı anlatıyor ama kitaba ulaşılamayacak gibi ise Youtube'da birçok Simpleks Algoritması anlatan var. Temel bir şey olduğundan birçok kaynak var. Şurada da güzel bir şey var mesela.
www.zweigmedia.com