Ben. Her alanda altın çağı 30'dan sonra geldi. Açıkçası her şey bana geldi diyemem. Uğraşlarımın meyvelerini 30'dan sonra toplamaya başladım. 20'ler de çok kötü değildi ama kabız bir dönem oldu diyeyim.
Gelecek gözünde büyür tabii ki insanın. Merdiven çıkacak, dağa tırmanacak olsam yukarı bakıp 'Ühüüü, kim gidecek şu yolu' derim. Aynı şekilde, geçmişe dönme isteğim hiç yok. Yaşadıklarımı baştan yaşamaya, öğrendiklerimi yeniden öğrenmeye üşenirim. Hayatımda bir gün dahi geriye gitmek istemiyorum. İlkokula giden çocuklara bakıp 'Ohooo, daha üniversite sınavı var, türevi integrali var, ilk sevgili acemilikleri var, sevişmeyi öğrenmeleri var, iş başvuruları var. Yazık bunlara' dediğim çok oluyor. Benim açımdan hedefler çalışmıyor, işe yaramıyor. Hedefler beni motive etmiyor. Çünkü hedef her zaman uzak ve ulaşılmaz görünüyor ve pes ediyorum. Önemli olan yukarı veya aşağı bakmak istememek, gidilen yolun öyle güzel olması ki yukarı veya aşağı bakma zorunluluğu hissetmemek. O anla büyün olmak, bir olmak.
Hedef koymak iyi tabii ki, bazı insanlarda hedef motive edici olabiliyor ama benim en sevmediğim laflardan biri 'Rotasını bilmeyen gemiye hiçbir rüzgar yardımcı olmaz'. Bu atasözü ya da özdeyiş bildiğin hedefe kısa yoldan gitmeyi, bu hedeefe gidiş sırasında bir şey keşfetmemeyi öğütlüyor. Bana göre hayat kaybolmak, sürüklenmek, bazen ince ayar yapmak ve bu sırada her şeyi keşfetmek demek. Bir hedefe ulaşmak uğruna çevresindeki belki de daha iyi hedefleri kaçıran bu uğurda azgın dalgalarla boğuşmak, insan ancak bundan zevk alıyorsa değer. Çünkü o gidilen hedefin arkasında bir o kadar zorluk daha var. O hedef ulaşıldığına değmezse ne olacak? 'Zamanın değirmeni ağır işler ama ince öğütür' derler. Varsın, ağır işlesin, varsın her şey geç olsun, yavaş olsun ama tadında olsun.. Hazır olmadığım, prematüre bir hedefi istemiyorum. Zaten önemli olanın başarmak olduğunu düşünmüyorum, önemli olanın uğraşmaktan zevk almak ve o zevkin zaferden çok daha tatlı olması gerektiğine inancım tam.
Bir de başkasının başarı hikayesi, diğer insanda işlemez. Başarı hikayeleri kişiye özel reçete gibidir. Başkasını iyi eden, seni beni hasta da edebilir. O kişiyle bende aynı kimya yok, aynı kafa yapısı yo, ondaki ödül-ceza anlayışı bende yokk; o halde onun yaptığını ben yapınca nasıl bir başarı bekleyebilirim ki.
Hayata geç kalanlar, geç başlayanlar var ve hep var olacaklar. Azınlıkta bu insanlar ama hiçbir zaman az değiller. Şu an say desen, en az 10-15 kişi sayarım çevremden. Gelecek belirlemek iyidir, tamamen salmamak en güzeli ama ona odaklanıp şu anda yaşadığını kaçırmak, hayatındaki en değerli kaynağı savurmaktan başka bir şey değil bence.
0