Tropa de Elite

(bkz: aksiyon filminde aksiyondan şikayet etmek )

edit: altta birisi daha demiş ozaman ne varsa eskilerde var diyip terminator 2 ve aliens diyorum bende

aksiyon değildi ki bu, hep silah. ne heyecan var ne bişi. daha fimin başından sonunu anladım.

izlemişsindir tahminim.

terminator 2
aliens
point break
the saint
to live and die in L.A.

Evinizde izleyemezsiniz ama sinemada Liam Neeson’ın yeni filmi the Commuter var. O güzeldi. Keza onun başka filmleri de olabilir. Run All Night, mesela.

Komedi-aksiyon olurda Ryan Reynolds’ın Bilmemnenin bodyguard’ı diye bir filmi vardı. Neyin bodyguard’ı onu hatırlayamıyorum ama.

Geç kaldım yanıtlamak için ama yine de yazayım, belki daha sonra izlersin.

The Bourne Identity

Heat

The Fugitive

Bir de Fransız gelsin; Dobermann

Progressive overload yapıp yeterli kalori aldığın sürece her yerde ve her programla kas kütleni artırabilirsin. Misal sadece damacana taşıyarak bile, sadece ağırlığını artırarak kas kütleni artırabilirsin (bkz: Milo of Croton) Fakat benim gözlemlediğim, evde yapılan antrenmanlarda çalışma disiplini kısa sürede azalıyor, o nedenle çok verimli olmuyor.

şunu biliyorum. merkez bankası nın ismi Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası. sebebini bilmiyorum

Mac izlemedigim icin bilemiyorum ama oyleyse ayip ediyorlar(gerekziz duyar bence)

Hayir degil. Bagimsiz bir kurulus oldugu icin turkiye cumhuriyet merkez bankasi deniyor.

Onu da bilmiyorum. Abv benim.

Birçok ülkede böyle kullanılıyor Türkiye'ye özgü değil. Misal Almanya'nın ismi de Almanya Federal Cumhuriyeti ama kimse böyle kullanmıyor bunlar resmi isimleri, her ortamda resmi adı kullanmak şart değil.

Acaba "Türkiye Cumhuriyet Bankası" anlamında mı kullanıyorlar o ifadeyi? O zaman merkez kelimesi fazla olmuyor mu? Hani Türkiye Cumhuriyeti'nin devlete ait bankası der gibi. Bilemedim ben onu. Acaip.

Merkez Bankası'nın ismi, Cumhuriyet döneminde kurulduğu için böyle, bunu belirtmek için bu isim verilmiş. "Cumhuriyetin Bankası" gibi ama o dönem devletin resmi bankası değildi; çok ortaklı bir şirketti. Para basan resmi banka Osmanlı Bankası'ydı.

1924 anayasası Türkiye Devleti olarak başlıyor fakat Türkiye Cumhuriyeti ifadesi de bulunuyor. 1921 tarihli Teşkilatı Esasiye Kanunu'nda Türkiye Devleti ibaresi var bildiğim kadarıyla.

Ayrıca angelus +1 diyorum naçizane.

Fakat, Çek Cumhuriyeti resmen ismini Çekya olarak değiştirdi yakın zamanda. Adı tam olarak değişti yani. Sadece bu geçiş sürecinde, uluslararası toplantılarda hemen kullanılmayacağını açıkladılar. Yani karışıklık olmasın diye bunu direkt olarak dayatmadılar. Kullanım zorunluğu henüz yok ama süreç içerisinde olacaktır.

Resmi adı Türkiye cumhuriyeti ama ortamlarda Türkiye diyoruz. Fransa da aynı şekilde bir cumhuriyettir ama Fransa deyip geçiyoruz.

Merkez Bankası bağımsız bir kuruluş bildiğiniz banka olduğu için öyle.

tcmb'de cumhuriyet ibaresinin kullanılması bağımsızlığa vurgudur.

Merkez bankasında i takısının olmamasının sebebi bankanın para piyasasını etkilemedeki bağımsızlığını vurgulamak için düşünülmüş.

www.mahfiegilmez.com

Tweetle kullanırdım ben, ötekini Tweet'le bilmem ne yaptım gibi bir durumda kullanırdım

yabancı kelimeler her zaman kesme işareti ile ayrılır. bu yüzden tweet'le

Normalde Tweet'le.

1: Multivitamin gereksiz, ZMA'yı bitirene kadar kullan sonrası çok gerekli değil. Diğerlerinin sürekli kullanımda bir zararı olmaz. Yani normalde böbrek-karaciğer fonksiyonlarında bir problem yoksa problem olmaz diyeyim, böylesi daha doğru. Ben son 5 senede kreatini toplamda birkaç ay kullanmamışımdır belki ara vermenin bir anlamı yok.

2: Hacim idmanı yapmadım hiç, hep powerlifting-güç antrenmanları ama ara vermeye gerek yok, çalışmaya ara verilmesinin bir anlamı yok zaten. Ha ama overtraining'e girecek gibi olursan bir hafta falan ara verebilirsin.

3: Eklem sağlığı için bol bol kolajen kaynağı tüket, bilekler için wrist wrap dizler için dizlik kullan. Bileşik hareketler için makine kullanma, ego yapmaz düzgün form ve uygun ağırlıkta kullanıldığı sürece serbest ağırlık zarar vermez.

4: Öğün sayım hep aynı ama duruma göre öğün başına düşen kaloriyi artırıyorum.

5: Squat yapacaksın, omzunda 150 kilo var, kalçadan inip topuktan yükseliyorsun, o 150 kilonun oluşturduğu basıncın büyük bir kısmı senin calflarda soğuruluyor, yani baldır da baya çalışıyor bu anlamda. Keza deadlift yaparken de öyle. Kol ya da karın çalışmak sana kalmış, ben bazen karın çalışıyorum bazen çalışmıyorum, kol hiç çalışmıyorum.

6: Yüzmeyi benim gözüm çok kesmiyor ama haftada birkaç gün kardiyo yapmak her zaman iyidir.

angelus hoca daha iyi bilgi verir birazdan ancak benim kişisel deneyimim spordan önce sert bir kahve içmek dayanıklılığımı artırıyor.

overhead press kadar zor bir hareket yok zaten takma kafana. ama ben onu direkt smith machinede oturarak yapiyorum, beli kirmaya gerek yok :D

2,5 kg 5kg ile takılırken güzel gelirdi şimdi nefret ediyorumm. her hareket seviyeli birş ekilde artarken ohp 2 ayda bir anca artıyor. zaten fıtık oldum ohp yüzünden. fıtık başlangıcı var.

Ben de stronglifts yapiyorum ama overheadde kilo arttirmak zor. Su anda 60 kilo yapiyorum toplamda. Deadlift, bench press, row pull up falan onlarda duzenli arttiriyorum.

Kendi adıma şöyle söyleyeyim: Ben antrenmana sabah yedide gidiyorum, normalde squatta 120 kiloya gelene kadar aç karnına çok iyi antrenmanlar çıkarıyordum ama 120 kiloyu geçtikten sonra antrenman sonlarına doğru katabolizma yaşadığımı hissetmeye başladım, zira benim çalışma 2,5 saat sürüyor ve bir noktadan sonra vücut çok fazla strese girdiği için negatif geridönüşlere neden olmaya başlamıştı, yani çalışma performansında düşüşe neden oldu. Şimdi biraz daha erken kalkıp karbonhidrat-protein karışımı yapıp öyle gidiyorum antrenmana baya faydasını gördüm, ağırlıklarım tekrar düzenli şekilde artmaya başladı. Hatta bench prestte 1 ay boyunca 95 kiloyu geçememiştim, bu yönde taktik değiştirdiğimden beri 100 kiloyu rahat bi şekilde çıkarmaya başladım. Benim önerim, kana daha çabuk karıştığı için antrenmandan 1 saat önce karbonhidrat-protein karışımı bir shake hazırlayıp içebilirsin, daha çok vaktin varsa 2 saat önce bi kompleks karb. protein kaynağı olan bir şeyler yiyebilirsin, bunlar performansı biraz daha olumlu yönde etkiler.

Bununla birlikte overhead press gibi itme hareketleri her zaman zordur. Yani squat deadlift gibi hareketleri ayı gibi yapabilirsin ama bench press overhead press zordur, hele overhead press yaparken güç üretimi bir noktadan sonra durur kesinlikle artmaz. Ben 130 kiloyla squat yaparken overhead press ağırlığım 60-65 kilo civarıydı, bundan fazlasını da denemiyordum zaten, zira omuz tüm vücutta en kolay sakatlanan (Rotator Cuff yırtığı) bölgedir. Kaç kiloyla çalışıyorsun bilmiyorum ama diğer hareketlerde ilerlemen iyiyse overhead press için çok fazla zorlamanı ben önermem, olduğu kadarını yap yeter zaten tüm vücut egzersizleri her bölgeyi etkiliyor, omzun sadece overhead press yaparken etkilenmiyor.

Bir de iyi bir powerlifting kemeri al kendine, şu 13 mm'lik kemerlerden kullan BB kemerleri bir işine yaramaz. Ayrıca yapmıyorsan valsalva manevrası yap, bilmiyorsan öğren. İyi bir kemer ve valsalva manevrası hayat kurtarır.

Altında kalacağın ağırlık senin kaldıramadığın ağırlıktır zaten, onun altına girme. Makineyle mobiliten ve range of motion kapasiten gelişmez, hareketi kasların sinir sistemin değil makine yaptırır, haliyle hareketi doğru öğrenemezsin, gelişim çok fazla olmaz. Tabii bu dediklerim temel hareketleri simule eden makinelerle alakalı. Misal row ya da pack gibi aletler kullanılabilir ama bench ya da squat için smith machine kullanacağına o hareketi hiç yapma daha iyi.

Bir de serbestte çalışmaya devam edersen ağırlıkları taktıktan sonra barın ucuna kilitleri takma, baktın kaldıramıyorsun barı yana yatır plakalar dökülür.

Angelus doğru fakat plaka dökülmesi ile ilgili bir anımı anlatayım. Elemanın birisi kaldıramayacağı bir ağırlığı taktı maksimum noktasını deniyordu sanırım, baktı gitmiyor el atan da yok bende uzakta izliyordum geri koyacak gibiyken bir anda dökme yolunu seçti. Sol taraf döküldü fakat kalkan diğer tarafı kontrol edemedi ve arkaya doğru devrildi, Allahtan birisi yoktu o bölgede.

Evet öyle bir risk de var. Bir de barı kalkmadığı noktada vücuda indirip karna doğru yuvarlayıp o noktada doğrularak barı yere bırakma tekniği de var, o nispeten daha az riskli. PR denemelerinde kalkış gerçekleşmezse bunlar kullanılabilir. Diğer günlerde de zaten ağırlıklar küçük küçük artırılırsa böyle sorunlar pek olmaz.

Bench press yaparken boyun fıtığı olmuş birisi olarak, bu hareket ve türevlerinde kesinlikle kaldıramayacağın ve yardıma ihtiyacın olacak ağırlıkların altına girme ve ağırlığı hızlı artırma. Mümkünse bu hareketi makineyle yap. Benim gibi bilinçsizce soor salonunda kilitlenme

@acetaminophen'e tamamen katılıyorum. @angelus'a çok katılamadım. makine ile range of motion gelişmez de diyemeyiz, aşağıdaki görseldeki harekette dumbell ile yapılandan daha etkili olacaktır. dikkat edilirse dumbell'ı kaldırdıkça düşeyle yaptığı açı azalıyor ve ağırlık en üste geldiğinde kütlenin ağırlık kas tarafından neredeyse hissedilmiyor.

i.pinimg.com

Bu yüzden press dışındaki tüm hareketlerde makine pek tabii kullanılabilir, hatta daha iyi olur.

Goodz; benim söylediğimi söylemişsin ama aynı zamanda bana katılmamışsın.

"Tabii bu dediklerim temel hareketleri simule eden makinelerle alakalı. Misal row ya da pack gibi aletler kullanılabilir ama bench ya da squat için smith machine kullanacağına o hareketi hiç yapma daha iyi."

Orada "Pack" dediğim makine Fly Pack aleti, yani senin sol alttaki grafikte gösterdiğin makine, bu kullanılır yazmışım. Row dediğim de zaten çekme hareketleri, onu da sağ altta göstermişsin. Press dışında tüm hareketlerde kullanılır demişsin, ben de bench ve squat gibi temel hareketlerde kullanma diğerlerinde kullanılır yazmışım. Bence bana baya katılmış gibisin :)

@angelus, ben aslında esas olarak plakaları dökme konusunda katılmadığımı yazacaktım sonra konu dağılmasın diye sildim öyle alakasız durmuş :)

O konu biraz riskli evet, Yahudi'nin dediği gibi diğer tarafta biri varsa baya tehlikeli bir ortam yaratabilir ama zaten son çare hareketler bunlar :)

Ucuz olanın son kullanma tarihi yaklaşmıştır ondan ucuza gidiyordur, eczacı abartmış biraz.

Vitamin vs takviye gıda da kar oranı çok fazla. Aynı ürün yurtdışında komik ücretlerde satılıyor. Koenzim Q10 tr 30 tablet 60-70 TL en uygunu. Yurtdışında 120 tableti 16 dolar aradaki fark bu işte. Fiyat ülkemizde çok oynuyor. Eczane en az % 20 fazlaya veriyor. Hiç eczaneden vitamin vs almam güvenilir satıcıdan alırım. Aynı ürün başka sitelerde bile fark ediyor. Son kullanım tarihini sorun alın.

Eczaneler turkiye onayli vitamini satmak zorunda, o saticilar yurtdisindan getirdigi ayni markayi satabilir.
Tr onayli olunca fiyat artiyor.
E eczacinin baska masrafi da var, o saticinin masrafi kargo.
depolar da eczaciya pahali satiyor vs vs.

pek çok insanda "internetten alınmaz böyle şeyler güvenilir değil sahte falan olur şimdi" algısı var veya genel olarak internet alışverişine mesafeliler o yüzden de direkt eczaneye gidip alan çok insan var hal böyle olunca da neden fiyatları düşük tutsunlar ki?

tabii yukarıda söylenen diğer şeylere ek olarak.

Ben şirketin verdiği aracı kendim kullanırken bile ekstra dikkat ediyorum, ne kardeşime veririm ne de kardeşim benden böyle bir şey ister. Saçma bir şey.

Çok basit, kesinlikle tahsis etmezdim.

Asla.
Tek seferlik bile vermem.

vermezdim

araçta gps vs yokmuymuş? nereye gittiğini takip ederlerse foyası meydana çıkar.
bende vermezdim.

Şirket iliğimi bile sömürse o ayrı konu bana tahsis edilen arabayı başkasına vermem ayrı konu. Sözleşmeyi bozmuş olur, haksız duruma düşer. şirket işten atsa ve bundan sonra referans için arayan yere kendisine zimmetlenen malı kötüye kullandığını söylese arkadaşınız ne kadar kötü bir duruma düşer bunun farkında mı acaba?

başına bir şey gelince anlar.
ayrıca araç takip sistemi varsa yakında ortaya çıkar.

İnsani kısmı umrumda olmaz da allah korusun bişey olursa şirket seni paramparça eder. Yapmazdım.

asla böyle bir şey yapmam, kuzeniniz işinden olur güven ilişkisini bariz zedeliyor, 1 kuruş bile vermezler emeğini yakar. kaldı ki bir kaza olsa başına açılacak dertlerden haberdar mı? bunun hukuki, cezai sorumluluğu var. yapılacak iş değil yaptığı.

başına birşey gelmez umarım. gelirse işin içinden çıkamaz. ne kasko ne sigorta ne iş güvenliği kalır. herşey birbirine girer. çok fena başı ağrır. ki türkiye trafik koşullarında küçük ya da büyük başına birşey gelmemesi mucizedir.

millet cakal. fenasi, bu tiplerin de esegi yuruyor. yalniz, biz araclari takip edebiliyorduk, bu nasil kurumsal sirket? adamlarin eline kendisine karsi cayir cayir koz veriyor. aferin.

Yasal ve etik degil.
Bu yapilan gorgusuzluk mu diyim medeniyetsizlik mi bilemedim.

Etikten ziyade olası bir kaza durumunda çok büyük risk zira zimmetlenen kişi dışında kullanılıyorsa kasko devreden çıkıyor. Araç ne bilmiyorum ama en ufak bir şeyi bile orjinal servisine yaptırtıyor kiralama firmaları, adamın anasını ağlatırlar.

Hep söylüyorum, Özal ile başlayan dönemde insanlar yavaş yavaş etik davranışın enayilik olduğuna alıştırıldılar. Eskiden ayıp diye bir şey vardı ve cehalet kötüydü. Artık ayıp yok, ayıp'ı rasyonalize edecek bir sürü argümanları var ve cehalet yükselen değer. Maalesef kuzeniniz de bu değerlere sahip (ya da gerçek değerlere sahip değil mi demeliyim).

Bir not; kurumsal şirkete tek bir haber giderse kuzeninizin işten atılma mertebesine kadar yolu var.

Acımamak lazım şirketlere

Ben 2 numara diyorum. Salonda calisamiyorum cok sikiliyorum, indir kaldir. Kosu bana daha iyi geliyor. Haftada 3 gun 7-8 km kadar kosuyorum 1 saat suruyor, hem pratik hem strese vs iyi geliyor.

programlarin icinde yoksa ip atlamayi ilave edin. 1-2-3 yorumum yok.

İlk defa yapacaksan eğer bunların hiçbirini yapma, 95 kiloyla ne yapsan kendine zarar verirsin. Senin yapacağın şey uzun uzun yürümek. Sen bu kiloyla koşmaya kalksan, ki zaten koşamazsın da, diyelim ki koştun, 2 hafta sonra "Ya benim dizlerim çok ağrıyor" demeye başlarsın, çünkü ağrır. Zira dizlerin bu kadar yükün oluşturacağı basınca dayanamaz bu aşamada, kaldı ki bu stresi soğuracak kas kütlenin de düşük olduğunu tahmin ediyorum, o nedenle bu işlere direkt koşudan vs. başlama, uzun uzun yürü, eklem sağlığın için en hayırlısı bu.

Yanlış hatırlamıyorsam Nike'ın başlangıç programı koş-yürü yaptırıyordu. Öyle çok zorlamayacak bir şeyse, 3 diyorum kombin.
Ama öncesinde 1-2 hafta hafif egzersiz yap derim kendini alıştırmak için. Diğer türlü asıl programa başladığın ilk günden kas ağrıları yaşayabilirsin ve diğer günler aksayabilir o yüzden.

Fav. Beraber koşalım mı kanka. Bostancı tarafındayım.

dizlerinin üzerinde şınav çek çok zorlamadan.

belli yaşın üstündeki insanları dikkate almamak lazım.

Kendinden emin yaşına göre oldukça aktif. zihni açık.
Hani senin de ekşi deki belirli kişiler hakkında yaptığın yorumlara baktım da hiç mi kimseyi sevmezsin anlamadım?

Her bir entryin: yaramaz adam, boş adam... devam edip gidiyor böyle. Bir doğru sen mi kaldın?

şimdi ben sıradan vatandaş olarak herhangi bir uzmanın seviyesini ölçecek durumda değilim elbette ama bana biraz boş yapıyormuş gibi geliyor açıkçası. sağlıkla ilgili neredeyse her alanda konuşması, agresif ve keskin çıkışlar yapması vs. hoşuma gitmiyor ve benim gözümde güvenilirliğini zedeliyor.

bak mesela islamcı bi dayıt var, ibrahim saraçoğlu muydu ismi, şu her şeye kür yapan bitkisel reyiz. bir sağlık sorunum olsa essahtan o adamın dediklerini denerim. belki işe yarar, belki yaramaz ama o adamın kötü niyetli veya agresif olduğunu düşünmüyorum. zaten adamcağız o otu karıştır, bunun suyunu iç vs. diyor yani gidip de zayıflama hapı satmıyor sana.

canan karatay öyle değil. taam belki o da bi şey satmıyo ama çok agresif ve ister istemez "bu ablanın derdi ne?" dedirtiyor. o yüzden ben şahsen canan karatay'ın söylediklerinin hiçbirini ciddiye almıyorum. "yalan yanlış konuşuyo" demiyorum. dediğim gibi, söylediği çoğu şeyin doğruluğunu teyit edecek veya kendisini yalancı olmakla suçlayacak birikimim yok ama tavrı bana itici ve temelsiz geliyor. güvenilir bulmuyorum.

"şarlatan" diyemem, o fazla ağır olur ama biraz fazla medyatik ve arıza geliyor bana. "hmm uzman böyle söylemiş bak" deyip de ciddiye almamı sağlayacak bir ağırlığı yok gözümde.

bir doktorun bu kadar net kesin konuşması doğru gelmiyor bana. o yüzden güvenilirliğini pek yüksek bulmuyorum. mesela bu sağlık konusunda bi site var aynı zamanda youtube'da da birkaç videosu var fitekran diye o adam da doktor bu tür konularda konuşurken her ihtimalden bahsediyor allah gibi net konuşmuyor bu kadın sanarsın hücrelere fısıldıyor.

az biraz dogruyu soyledigi icin halk tarafindan hep dogruyu soyledigi dusunulen, kendine kazanc icin halkin sagligini tehlikeye atan yasli bi kadin

Kendini bilim adamı sanan bir adet doktor, başka bir şey değil.

scholar.google.com.tr

Buradan bakabilirsiniz mükemmel akademik geçmişine. Devlet hastanelerindeki herhangi bir doktorumuzdan daha üstün değil yani kendisi ama durmadan konuştuğu için darphane tabii.

kimi dedikleri doğru olabilir, işin uzmanı değiliz bilemeyiz. ama her 3 cümlesinin sonuna "bunu şu kitabımda yazdım, siz de okuyun" diye ticari kaygı sıkıştırdığı için amacının belli olduğunu düşünüyorum.

Dinlediğim, okuduğum biri değil. Orda burda fotoğraflarını gördüm, bir veya iki kez konuşmasına denk geldim, hakkında konuşulanlardan gözüme çarpanlar oldu.

Genel kanım der maister +1

Saraçoğlu eskiden arada bitkilerin içerikleri için danıştığım, güvenilir bulduğum biriydi. Şimdi o tür şeylere gerek kalmadığı için sitesine pek uğramıyorum.

Son yıllarda şunu yiyin şunu için diyenlerin tümüne karşı kapalıyım. Zira işin suyunu çıkardılar.

Ben çok inandırıcı bulmuyorum. Kendi meslek hayatında farkettiği durumları farklı yönden düşünmeden kesin doğrularmış gibi savunuyor. ve bunu yaparken çok dikkat çekerek abartarak yapıyor.

%99

Meyve dahi yedirmemesi hiç mantıklı gelmiyor. İnsanları asansöre bindirmiyor, merdivenlere de yönlendirmiyor, hepten binanın dış yüzünden dağcı gibi tırmandırıyor, en zora yönlendiriyor yani. Tuhafıma gidiyor. Binyıllardır ekmek yiyen bir topluma tak diye ekmeği kes demesi acaip. Bi orta yol bulabilmeli doktor sıfatıyla. İyi niyetine çok inanıyorum ama dan dun dayatması hiç mantıklı gelmiyor.

çoğu sözünü takip ediyorum. yanlış anlaşıldığını ve bunun temel noktasının televizyonlara çıkmak olduğunu düşünüyorum. tv'lere çıkan her doktor/araştırmacı/profesör.. ne olursa olsun popüler olduktan sapıtıyor ya da sapıtmış gibi gösteriliyor.

yani tv'lere çıkmasa kendine olan güvenim artar.

ticari kaygıları olan biri olduğunu düşünmüyorum. zaten zengin biri. kitapları 10 -
15 lira civarında satılıyor ve internetten bile bulunabilir. velhasıl kitap satmak adına popüler olacağını söylemenin doğru olduğunu düşünmüyorum.


televizyona ve haberlere çıkmasını kendi adına doğru bulmuyorum. toplumda olumsuz bir imaja sahip. çıktıkça daha fazla dalga geçiliyor.

kız arkadaşım onun önerileriyle beslenerek hayatını düzene soktu. ailesi de bu tarzda besleniyormuş. gerçi kız arkadaşımla yemek yemek ya da bir yere gitmek işkence oldu, ama o da canan karatay'ın sorunu değil. canan karatay'ın yemeyin dediği şeyler "bundan bir lokma yersen ölürsün" anlamına gelmiyor asla.

facebook'ta sağlıklı yaşıyoruz adında bir grup var. orada da canan karatay'ın diyetiyle (aslında bir diyet değil, yaşam tarzı) beslenenlerin geçirdikleri sağlık evrimine bir çok örnek var.

@yaren

aslında söylenenlerin yanlış anlaşıldığını düşüyorum.
meyve yemeyin diyor ve ekliyor "biz meyve yemeyin derken, akşam yemeğinden sonra bir kilo yenilen meyvelerden bahsediyoruz. bizde alışkanlıktır, yemekten sonra, tatlı niyetine kilo kilo meyve ailecek. bunu yapmayın diyoruz."

ama toplumda şöyle algılanıyor "şeker en tatlı zehirdir. meyve şekerdir. meyve yerseniz ölürsünüz. bir dilim elma bile yemeyin." işte burası doğru değil -ki kendisi de bunu demiyor zaten-.

ekmeği de bin yıllık bir gelenek diye düşünmemek lazım. ben 10 ya da 15 yıl önce yapılan ekmek ile şuanki ekmek arasında hiç bir benzerlik olmadığını görebiliyorum. ekmeği geçtim, buğday ununda bile çok fazla katkı maddesi var. içindekiler kısmını okuyunca bunu görüyoruz: topaklanma engelleyici, beyazlatıcı... aslında mevzu, genetiği değiştirilmiş buğdaydan yapılan ve içine bir çok katkı maddesi koyulan undan yapılan bol katkılı ekmeği yememek.

yoksa yine kendisi doğal yolla üretilen gıdaların tüketilmesinde sakınca olmadığını ama doğal yoldan yapılmışını bulamadığımız için en iyisinin hiç tüketmemek olduğunu anlatıyor.

Şeker konusunda abarttığını düşünsem de palm yağı ve mcpd konusunda tamamiyle wiki bilgisine sahip birisi. Neden diyecek olursanız:
Palm yağı dediği yağ ayçiçek mısır gibi tek bir yağ değildir. etli kısım ve çekirdekten toplamda 6 çeşit yağ ve fraksiyonları elde edilir. (Detaylıca anlatırım gerekirse) Bunların hepsini zehirmiş gibi, damarı tıkar vs gibi anlatması zırvalık resmen.
2-mcpd ve 3-mcpd ise sadece palm değil tüm yağlarla tuzun etkileşmesinden oluşur.

Bu saçmalamasından sonra firmalar palm-free diye millete itin önüne koysan üzerine sıçmayacağı yağlar yedirmeye başladı/başlayacak.

Not: yağ sektöründenim ve adı bilinen tüm firmaların hangi yağı kullandığını biliyorum (neredeyse)

@ismira peki bu palmiye yaginin yagmur ormanlari alanlarina dogru gititkce yayilmasi, orangutanlarin yasam alanlarini elinden almasi, bolgedeki yerlileri yerinden etmesi gibi olaylari ne olacak?
saglik acisindan palmiye yaginin zararlari da zaten malum, dediginiz dogru, daha kotusu de gelebilir, fakat bu su andakinin kotu olmadigi anlamina gelmiyor.

dr. karatay seker hakkinda guzel konusuyor, bugday konusunda glutenden bagimsiz bazi hassasiyetleri olan bir insanim bugday ile ilgili bir belgesel vardi, yani sanki ikinci dunya savasindaki naziler gibi bahsedilmisti, tam korku filmi gibiydi. zaten ilgisi olanlar bugdayin nasil yayilmaci oldugundan, insanligin tarim devrimi ile nasil cekirgelestiginden haberdardirlar.

@mavicorap ben sadece palmin direkt olarak vücuda etkisini söyledim. Yağmur ormanları konusunda hemfikiriz.
Palm yağlarının sıcaklık ve katı yüzdesi grafiği:
i.hizliresim.com

Palm kernel yağlarına ait grafik:
i.hizliresim.com

Palm yağıyla ilgili şöyle bir sıkıntı var: Normalde tüm yağlar ısındığında, yanma noktasını geçerse yağ asitleri mutasyona uğrar, vücuda girdiğinde de atık madde olarak serbest radikalleri açığa çıkarır, bunlar da hücrelere nüfuz ederek hücrelerde değişime neden olur. Bu değişim de bildiğimiz kanser. Dediğim gibi, bu tüm yağlar için geçerli; zeytinyağı tereyağı ayçiçekyağı pam yağı fındıkyağı fark etmiyor. Şimdi bu noktada paml yağının ayrıştığı nokta şu: Zeytinyağını ya da diğer yağları sıcak ya da soğuk kullanmak bizim elimizde, dikkatli kullanırsak, yani yakmazsak bize zarar vermez ama palm yağı için böyle bir durum yok. Palm yağının ilk hali oldukça katıdır, yani akışkanlığı çok düşük olduğu için kullanılabilirliği yoktur soğuk halde, o nedenle piyasaya sürülmeden önce uzun bir süre kaynatılarak akışkan hale getirilir, bu aşamada da yağ asitleri yanmış olur. Piyasaya da bu şekilde verilir ve kullanılır. Yanş yanmış halde, o nedenle yanmış yağın tüm zararları barındırır kullanım aşamasında, sıkıntısı bu.

Benim için bilimsel konularda konuşan birinin güvenilir olması için, söylediklerinin bilimle çelişmemesi gerekir. Canan Karatay'ın söylediği şeylerin büyük kısmı çelişiyor, artık konuşmalarını dinlemiyorum, belki arada çelişmeyen şeyler söylüyordur. Sansasyon olanlara açıp bakıyorum, onların arasında çelişmeyen yok gibi. Nihayetinde tabii ki güvenilir değil, toplum sağlığı açısından büyük risk.

şarlatan

@angelus,
Palm yağının (kernel de aynı) yanma derecesini 230 olarak not almışım ben. ismira007'nin verdiği grafiğe bakınca erime noktası yanma derecesinin çok altında.
Benim not mu hatalı, yanlış anladığım bişi mi var acaba?

Angelus,
Palm yağı ve diğer bütün rafine yağlar (zeytinyağı rafinesi hariç) rafinasyonun son basamağında deodorizasyon denilen işleme tabi tutulur. Bu işlemde sıcaklık 220-240 derece arasındadır ama 240 dereceyi geçmez sıcaklık. Çünkü 240 dereceden sonra yağda trans yspı oluşmaya başlar. Senin dediğin gibi akışkanlık sağlama gibi bir durum söz konusu değildir.
Evet 20 derecelerde işlem yapılmaz ama kritik 240 derece de aşılmaz. Ya da kase, paket margarinler haricinde nutella vs gibi markalara özel yağlara tuz koyulmaz bu nedenle de mcpd oluşmaz.

Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi palm yağının 200 derecenin üstünde rafinesi halinde kansorejen haline geldiğini açıklamıştı, Nutella'nın Türkiye genel müdürü bile palm yağını 200 değil 80 derecede ısıttıklarını açıkladı. Yani bu durumda palm yağınının ısıtılmasının 240 dereceyi geçmedikten sonra zararlı olmayacağını düşünmek pek doğru bir yaklaşım değil. Ha şimdi Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi yanlış biliyor derseniz ona da tamamım ben.

ben yazdığı kitapları çok mantıklı buluyorum. uygulayınca da çok güzel sonuç veriyor. ama medya önünde neyi nasıl söyleyeceğini ayarlayamıyor.

söylediklerini değil yazdıklarını dikkate alırsan inandırıcılık oranı %99.

et yediğimde başım ağrıdığı için bu kadına pek inanmıyorum.

Futbolda yetenekli olarak en nadir futbolcu rezervinin olduğu bölge sol bek.

Var tabii. Ama iyi bir sol bek iyi bi para demek. Defans oyuncusu için 75 milyon pound ödendi geçen gün southampton'a. İyi bir sol bek'i uygun fiyata bulmak zor.
Asamoah bence mükemmel tercih, gelmesini çok istiyorum. Fiyatı da çok uygun. Bize Laz'ım olan adam kesinlikle Asamoah.

ismail köybaşı bu mevkide dünyalığını yaptı sen hesap et kıtlığı. çocuğunuz solak olursa sol bek yapın bu da bir tavsiye. ortalama bir oyuncu olsa bile temiz piyasa yapar. eniştem babama çok dediydi bu çocuğu kulübe verin sol bek olur bundan diye de babam sallamadı... bu da böyle bi anımdır.

sağ bek de pek yok. o yüzden sabri yıllarca galatasaray'da oynadı:)

pt tuzağına düşme, aslında hocanın işi sana defalarca da olsa sen sordukça hareketin doğrusunu göstermesi. ancak kurumsal salonlarda aşırı düşük ücret verip hocaları pt üzerinden geçinmeye zorluyorlar. zaten uzun süre gidersen 3-4 ayda bir yeni gelen hocalar olduğunu eskilerin bazılarının kaybolduğunu fark edersin.

deadlift, squat gibi egzersizlerde düşük agırlıklar ile kendini aynadan izleyerek başla. gerekirse telefonuna kendi videonu kaydet oradan düzeltirsin. zaten form dediğinde büyük bir sır yok. youtube vs ortamlardan gayet yeterli anlatımlar bulabilirsin.

Deadliftin çeşitleri var; ağırlığı bileklere kadar indirir yukarı kalkarsın dizden biraz aşağı iner yukarı kalkarsın ama geleneksel hali, ağırlığı yere bırakır tekrar kurar öyle başlarsın, yani her defasında ilk kez yapıyormuş gibi tekrarlarsın. Diğer türlüsü zaten düşük ağırlıkta olur, ağırlık yükseldikçe bileğe kadar indirip oradan tekrar kaldıramazsın zaten.

Sumo ve romanian deadlift yapiyorum. Yere birakmaman lazim evet.

@mor oje sumo deadliftin romanian versiyonu yok, yani yere bırakıyorsun halteri, yanlış anlaşılma olmasın.

Ben videoyu izlememiştim, videodaki deadlift türü Romanian Deadlift olduğu için bileklere kadar indirip doğrulmak gerekir, zira bu deadlift türünde amaç hamstringleri çalıştırmaktır, o nedenle bileğe kadar inip kalkarsın. Bununla birlikte benzer bir deadlift türü olan Stiff-Legged Deadlift yaparken de yine bileklere kadar inip kalkarsın ama bildiğimiz konvansiyonel deadlift yapacaksan ağırlığı yere bırakıp yerden tekrar kaldırırsın.

deadlift ve squat farkını çalış. deadlift yapayım derken squat yapıyorsun gibi geldi.

Hukukçu arkadaşlar daha iyi bilir ama parmak izi almak özel hayatın gizliliği hakkının ihlaline girer, yasal bir durum değil yani. Hatta bu parmak izi ile kapı turnike açan uygulamalar falan da bu kapsamda değerlendirilebilir normalde. Yani arkadaşın teknik olarak haklı ama işveren de bi bahane bulup çıkarabilir tabii.

Ehliyeti yenilerken bile emniyette parmak izi verirken iki kere düşündüm. Özel güvenliğe kesinlikle vermezdim.

işyerinde parmak izi ile çalşan trunike vb bişey yokmuş. hırsızlık gibi olaylara karşı güvenlik amacıyla alınıyormuş parmak izleri.
inat etme ver parmağını işine bak dedim.bakalım işin sonu nereye varacak.

Hayir arkadas, kimsenin oyle bir yetkisi yok. Vermek zorunda falan da degil arkadasin parmak izini. Parmak izini vermedi diye isten cikarilamaz.
Buradan pay bic: www.memurlar.net

Biraz tuhaf geldi bu durum. Hırsızlık sebep gösterilerek parmak izi almalarına gerek yok. Onu zaten hırsızlık olayı olduğunda ilgili emniyet birimi alacak. Yok eğer hırsızlık olayı olursa soruşturma ve kovuşturmaya da kendileri mi yürütecek? Bunun yerine çalışanların eldivenlerini almaları daha mantıklı(!)

nasil yani ekrani kilitleyince ses gelmiyor mu??

Evet direk oynatmayı bırakıyor

beklenen şey o zaten. youtube müzik dinleme uygulaması değil, video izleme uygulaması. görüntüyü kapatırsan video durur ses de kesilir. ortada bi sorun görmüyorum ben.

Pratik bir çözüm değil ama uygulama değil de web üzerinden açarsan kapatmıyor.

SAfaridede aynı sorun var.

yine diyorum, sorun değil o :) spotify misal, müzik dinleme uygulaması. ekranı kapatınca onun sesi gitmiyor :)

gerçekleri söyledim sadece.

Saygılar

safari'den webden açıp, sonra kapatıp, sonra aşağıdan parmakla yukarı çıkan hızlı menü'de play'e basarak dinleyebiliyorsun.

Sanırım kapanmasını youtube istiyor, çünkü reklamları göremezsin ekranı kapatırsan ;)

@michael_knight ın dediği de olmuyor artık eskiden öyle kullandırtıyodu onu da farkettiler sanırım,yani iphone da youtube u arka planda bırakıcak şekilde bi dinleme opsiyonu yok malesef :/

hep mutlu olmak istedim +1

Yemekle birlikte alınması sindirimini daha kolay hale getiriyor.

Yeni kimlik kartlarından alsana?

Almayacağım zaten havaleyi de Fransız Büyükelçiliğine yaptım işler yolunda giderse ağustosta yolcuyum.

www.turkcell.com.tr

Bunu buldum, bankaların keyfinden geçmiyor demek ki.

askeri kimlik kartında kimlik numarası yazmıyordu öyle hatırlıyorum. sicil numarası yazar sadece.

Er değilim babam asker, yazıyor. Onunkinde de yazıyor.

"Banka görevlilerinin sizden talep edeceği; Türk uyruklular için “T.C. nüfus cüzdanı, T.C. sürücü belgesi veya pasaport”, Türk uyruklu olmayanlar için “pasaport veya ikamet belgesi” aslını veya noter onaylı suretini ibraz ediniz.

Banka görevlilerinden, yukarıda sayılan belgeler dışında başka bir belge ibraz ederek işlem yapılmasını talep etmeyiniz, çünkü 5549 sayılı Kanun ve ilgili mevzuat uyarınca kimlik tespitinde sadece sayılan bu belgeler geçerlidir. "

www.masak.gov.tr

gerçi bu biraz eski sanırım. yukarıda dendiği gibi barodan alınan avukat kimliği de geçiyor artık. kısacası mevzuatta yer alan kimliklerle işlem yapılabiliyor sadece.

Tamamdır gerekli belge bulundu. Mantıksız bulsam da yasal gerekçesi varmış.

Kimliği devletin vermesi bir şey değiştirmiyor, devletin aynı zamanda bu kimlikler için güvenlik garantisi de vermesi gerekiyor. Misal eski ehliyetler banka işlemlerinde kullanılıyor ama yeni ehliyetler kullanılamıyor devlet böyle bir güvence veremediği için, böyle düşün. Güvenlik nedeniyle kabul etmiyorlar. Yoksa devlet verdikten sonra otobüs pasosunu da devlet veriyor.

angelus,

Dediğin mantıklı geldi ancak güvenlik garantisinden kastın ne anlamadım, ben de araştırdım.

"Üst düzey bankacılık kaynaklarından edinilen bilgilere göre, yeni ehliyetlere yönelik kimlik doğrulaması güvenilir olarak yapılamıyor. 5 yıl daha geçerliliğini koruyacak mevcut ehliyetlerde, kimlik doğrulama için gereken anne ve baba adı gibi aile ile kütük bilgileri yer alıyor. Ancak yeni ehliyetlerde ise sadece isim, TC kimlik numarası ile doğum tarihi bilgisi bulunuyor. Bu da bankacılık işlemlerinde sorun yaratıyor. Yeni ehliyetin sahtesinden ayrılmasını sağlayan özel güvenlik özellikleri de henüz bankalara bildirilmemiş durumda. İçişleri Bakanlığı’nın, paralarda yer alan hologramlar gibi ehliyetlerin de kendine has güvenlik niteliklerini bankalara ulaştırması gerekiyor."

Evet mantıklı. Neyse Fransa'da bankacılık sistemi berbatmış zaten bizimkine laf atmanın alemi yok kimlik istediler diye, sorun devletteymiş.

Ağırlık çalışacaksan 3 gibi olan.

Ne yediğine, ne yapacağına bağlı olarak değişir. 1 muz yiyip 30 dk sonra ağırlık çalışabilirsin. Tam bir öğün yersen de 1,5 sa sonrası uygun.

Esasında kas gevşetici kullanmak hasarlı bölgenin iyileşme süresini uzatıyor, her kas ağrısında değil de çok zorda kalındığında kullanmak lazım, ben böyle olduğunda hap olarak alıyorum, jele göre daha iyi hissettiriyor.

Parkur 2
Yorgun hissettiğinizde hafif tempo parkur 1

Parkur 2 rullaz.

No pain no gain.

başlangıç ilk 2 hafta parkur 1 daha sonra sürekli parkur 2

Öncelikle şunu söyleyeyim: Spor yaparak kilo vermek, daha doğrusu yağ yakmak çok gerçekçi bir hedef değil. Misal sağlam bir antrenman yaparsın, antrenman sonunda 2000 kalori de yakabilirsin ama bunun ne kadarı yağ ne kadarı şeker, ki büyük bir kısmı şeker olur, bilemezsin. O nedenle yağ yakarak kilo vermenin birinci şartı, temiz bir beslenme rutini oluşturmaktır. Spor yapmak bu noktada iki avantaj sağlar: Kalori açığı oluşturur ve daha sağlıklı bir yaşamın olur.

Seçeneklerini değerlendirecek olursak. Ne dedik? Spor yaparken 2000 kalori de yakabilirsin ama bunun ne kadarı yağ ne kadarı şeker, bilemezsin fakat hangi şartlarda yağ hangi şartlarda şeker yakılacağını genel olarak bilebilirsin. Misal nabız yükseldikçe daha kolay ama daha kısa süreli olarak enerji veren şekerden ATP üretilir, nabız düştükçe (%60-65) daha zor ama daha uzun süre enerji veren yağlar ATP sentezine katılır. Bu genel bir kuraldır.

Bu verilere ve senin isteklerine göre, hangi yol daha çok fayda sağlar? İkisi de. Misal 10 km'lik parkuru yürürsen daha az kalori harcarsın ama daha çok yağ yakarsın. Neden? Çünkü nabzın çok yükselmeyecek, nabzın çok yükselmeyeceği için acil enerjiye ihtiyacın olmayacak, o nedenle kolay enerjiye çevrilen şekeri enerjiye çevirmek durumunda kalmayacaksın; vücut yağları kullanacak enerji için. Fakat bunun da sorunu, kondisyonuna uzun vadede katkısı olur, yani çok çabuk bir şey beklememek gerekir.

Parkur 2'yi seçersen bu kondisyonunu daha kısa sürede iyileştirir ama yağ yakımına etkisi birinci seçenek kadar olmaz. Zira engebeli inişli çıkışlı zorlu yolda vücut sürekli acil enerjiye ihtiyaç duyacağı için burada yağlardan çok şeker kullanılır enerji kaynağı olarak, o nedenle yağ yakımına katkısı çok olmaz ama aynı zamanda bir tür interval çalışması gibi olacağından da EPOC değeri nispeten yüksek olacaktır, yani antrenman sonrasında, recovery aşamasında da kalori harcamaya devam edersin, tabii bu da çoğunlukla yağlardan karşılanır ama bunun olması için de antrenmanın çok sert geçmesi lazım, onu da unutmamak lazım.

Soğuktan koruyor. Sadece tayt kötü bi görüntü. O yüzden tayt ve şort giyiyorlar

Bence görüntü kirliliği.

Turkiye'de erkegin tayt giymesi tabu oldugundan organlarinin belli olmamasi icin sort giyiyorlar tayt ustune.

Kosu icin olsa ben de soguktan koruma yuzunden diyebilirdim ama hem spor salonu, hem de basketbol sahasi saglam isitilan kapali alanlar.

Kosu disinda spor yaparken tayt giyen var mi aramizda? Alinmali mi?

kiloluysa bacaklar birbirine sürtmesin diye de olabilir

Basketbol antrenörüyüm.
Net cevap %90 moda. Tabiki üşüyüp giyen dizlik niyetine kullanan vardır (çünkü basketbol zemini düşüp diz üstünde kaydığında çok can acıtır)

Eskiden bu kadar yaygın değildi. nba falan görürdük yine ama türkiye altyapısından bahsediyorum 14 yaşındaki kız takımım bile giyiyor şuan öyle diyim.

Ayrıca tayt giyen erkek için görüntü kirliliği diyen göbekli abilerimiz basenli ablalarımız var :)

Arkadaşlar tabiki tayt herkese yakışmaz ama siz hayatınızda kaç tane kaslı bir erkeğin tayt giydiğini gördünüz? Ben sürekli maruz kalıyorum öyle her tarafları da meydanda değil eğer nike/under armour gibi markaların taytını giyidilerse adamlar zaten erkekler için özel olarak tasarlıyor. Ve gerçekten gözlerimiz bayram ediyor. O yüzden bence önyargıları bir kenara bırakmak ve biraz daha açık fikirli olmak lazım

en onemli nedeni tahrisi engellemesi. moda diye giyen oldugunu hic sanmiyorum.

Moda diye giyen olduğunu sanmıyor musunuz :) 10 yıllık basketbol geçmişim var halen de antrenör olarak devam ediyorum.

Evet herkes moda olduğu için girmiyor ama madem herkes tahriş için kullanıyor o zaman bundan 4-5 yıl önce kimsenin haberi yok muydu bu tayt mevzusundan 1-2 yıldır bu kadar artmış olmasının sebebi tahrişin bir salgın hastalık gibi yayılması mı? :) bence ya modayı çok hafife alıyorsunuz ya da basketbol camiasından haberiniz yok :)

Tayt kasları ve eklemleri "Sıcak" tuttuğu için performansı pozitif etkiliyor, bununla birlikte kasları sıkıştırdığı için dinlenik haldeyken de kasları-sinir sistemini uyarıp harekete daha çabuk adaptasyon sağlamana neden oluyor. Tabii kullananların bu nedenle kullanıp kullanmadığını bilemeyiz ama böyle etkileri var.

nba'de genel görüş baskılı kıyafetlerin kas sakatlarının önüne geçtiği ve iskelet kaslarının titreşimini azalttığı üzerinedir. Kasları sıcak tutar ve bu da onları gerginlikten korur.

Billurun yeşil sodyumu azaltılmış tuzunu al. Bi çay bardağı ılık suya 1 çay kaşığı at. Mümkünse günde 2 olmadı en az 1 kere genize girecek kadar çek. İlk günler o kadar çekemiyosun ama olduğu kadarıyla başla. Yavaş yavaş çekersin. Her gün yaparsan etkisini göreceksin.

Benim kardeşimde de var aynı olay, sprey anlık bir çözüm sağlıyor, sürekli olmasa da doktorun belirli aralıklarla kullanmasını söylediği bir ilaç var o uzun dönemli bi rahatlama sağlıyor. Bir de alerjik etkenler var, yani polendir ya da diğer alerjik reaksiyon yaratan şeyler, onlardan uzak durulması gerekiyor, bunlar sağlandığında çok sıkıntı yaşamıyor, sende de muhtemelen aynı şeyler vardır.

Alerji testi yaptırıp (farklı alerjenlerle farklı testler gerekebilir) sorunun kaynağını bulduktan sonra aşı tedavisi en iyi sonucu verir.

Mesela benim tek bir bitkiye alerjim var ve aşı iyi gelmeye başlamıştı tedavinin 3. Ayında. Toplam 3 yıllık bir tedavi idi ama düzgün gidememeye başlamıştım, aşının etkisi kayboldu bu yüzden. Düzgün devam etseydim doktor 3 yıl sonra alerjin tamamen kaybolur demişti.

Şimdi alerji sezonu başlarken doktora gidip bir tane kortizon iğnesi yiyorum, bir de levmont yazıyor ama ilaç çok ağır olduğu için 2-3 tane içebiliyorum. Bu iki tedavi bütün yıl yetiyor bana, burnum bir anda açılıyor (sprey kullanmadan).

Burun temizleme ktlerinden alıp gece yatmadan temizleyebilirsin, 5 günden fazla kullanılmaması gereken bir sprey vardı adını unuttum. Onu kullanma, sürekli kullanabileceğin başka bir sprey edin.

Uyuduğun odayı ve yatağı buna göre düzenle, neye alerjin olduğunu bul, önlem al.

Kbb doktoruna git sana bir burun spreyiyle hap verecek rahatlayacaksın.

Hap+ sprey. Alerji olayini cozmek lazim. Yoksa surekli basa sariyor.

limon da burnu açıyor. gece yatarken limon dilimleri koyabilirsin yanıbaşına.

Çay, Leyla ile Mecnun(severek izlerdim), şiir sokakta muhabbeti ve sosyal medyada gördüğümüz diğer bayağı sözler, görseller.

90lar edebiyati, eski turkiye ozlemi (simdiki turkiye boksa, eski turkiye bomboktu) ecdadimiz goygoyu ilk aklima gelenler.

pesoa gibi kendine acıma üzerinden prim yapanlara gıcık oluyorum. bunun farklı bir örneği hakan günday mesela

her şeyin romantizmine sinir oluyorum ben, prim amaçlı olsun ya da olmasın. futbol romantizmi mesela, bu kadar maskülen olup da bu kadar romantizmi yapılan daha başka bir şey yok. özellikle bizim topraklarda arabesk duygular hala çok popüler, çok içselleştiriyoruz her şeyi. samimiyeti kaçıyor böyle olunca, gerçek hisler bile olsa yapmacık duruyor.

Ben bir şeylerin üzerine edebiyat/romantizm yapanlara sinir olanlara sinir oluyorum. Bırakın abi insanlar neyin romantizmini yaparlarsa yapsınlar. Nedir bu alınganlık?

Köy hayatı, köylülük, kırsal detaylar, anadolu, şiveler.
Ve tabii ki cehaletin, bilmemenin, daha doğrusu öğrenmemenin, anlamaya çalışmamanın “ay ne kadar şirin ne kadar da samimi, adeta bizden biri ihi ihi ^^” şeklinde kaktırılması.

İzmir, izmirli olmak. Rakı, rakı içen kadın. Varoluşsal sancılar, kendine dert yaratmak ve bunun üzerinden kafa açmak.
Sinir olmaktan ziyade böyle muhabbetlere eşlik edemiyorum ya komik geliyor, ya zorlama. Bazen karşımdakini söylemlerimle kırıyorum.o yüzden sevmiyorum. Yoksa kim ne istiyorsa onu konuşsun banane.

@Gonion: Yok yav, kimseye bomba atıp da imha edelim demiyorum ben. Sadece hani, her ortamda kaçınamadığın, maruz kaldığın aşırı övmeler, edebiyatını kasmalar vs var ya, onun getirdiği bıkkınlık sadece.

1-amerika'ya (emperyalizm değil, karikatürize edilmiş haline) takılmış solcu tiplemesi. öeh be abi, yetmedi mi...
2-her şeyi bozan kadın tiplemesi. kadın, başına buyruk davrandığı için tüm işleri bozar. bu nasıl bir bilinçaltı hareketi, yeter ya..

Delikanlıyız, aşkına eşkiya falan triplerindeki her şeye.

Abartılan her şey. Özellikle varoluşsal problem yaşayan ve negatifliğini yayan insanlar. Asla iletişime geçmiyorum.

Kadın öyle bir gider ki, gittiği yerde bilmemne... kadın öyle bir sever ki üstat, sevdiği yerde ıvır zıvır. Bu tarz "bir kadın olacak ki" edebiyatını çok sinir bozucu buluyorum.

Kahve

X kahve içmeden güne başlayamıyorum, y kahve içmezsem mal gibi oluyorum vs.

Afili Filintalar tayfasının yaptığı her türlü edebiyat işte.

ben de bunu kullaniyorum. Turkiyede alabileceginiz en kaliteli balik yaglarindan biri. bir digeri de ocean plus. balik yaglarinda bagimsiz bir denetim yapan ifos’un 5* sertifikasina sahipler. internet sitelerinden urunleri lot numaralarina gore karsilastirabilirsiniz.benim efa’yi tercih etme sebebim ilac gibi tek tek paketlenmis olmasi. boylece oksitlenme minimumda oluyor.

Türkiye'de IFOS onayı olan iki tane marka var: New Life ve Ocean Plus. Alacaksan bu ikisinden birini al. Onun dışında, omega-3 desteği etkilerini hissedebileceğin bir ürün değil, yani kimse ben kullandım memnun kaldım diyemez bunun için.

OCEAN PLUS 1200 MG OMEGA3

Hemp seed, ceviz oneririm

Tip-2 diyabet dediğin şey insülin direnci işte, çok abartılacak kaygı duyulacak bir şey değil. Kiloluysan tip-2 olabilirsin, bu herkes için geçerli bir olay, yani genetik ya da çözümü olmayan bir problem değil. Temiz beslenmeyle ve egzersizle önüne geçilebilir, biraz ilerlemişse metmorfin bazlı ilaçlarla desteklenip yine yenilebilir. İlacı bırakınca 10 sene sonra tekrar olur mu dersen, kilo alırsa yine olabilir, kilo almazsa 10 sene sonra illa tekrar ortaya çıkacak diye bir şey yok. Tekrar çıkıp çıkmaması ilaçla değil, büyük oranda yaşam şekliyle alakalı bir durum.

HbA1c 12.5 demek yoğun tedavi gerektirir ve böyle yüksek seyretmesi diyabetin ek hastalıklarının gelişme ihtimalini ciddi artırır. Gözünü, böbreğini, sinirlerini etkiler. Bir an önce tedaviyle düşürülmesi gerekir. "Metformin" tek başına yetmez. Buna ek bazı ilaçlar da kullanmanız gerekiyor. Yaşam tarzı değişikliğini de en başta yapacaksınız zaten. İlacın alternatifi değil, tamamlayıcısı.

Diyabettim ama tamamen iyileşti diye bir şey yok. Kontrol altına alınıyor. Pankreasın belli bir rezervi var. Siz bunu bol bol harcadınız. Kan şekerinizi fırlatmamak için çok yoruldu. Artık yetermiyor ve şeker 350'ye çıkmış. Zamanla tükenecek. Tip1'de de balayı dönemi var. İyileştim sanıyorlar ama bu dönem geçici.

tip2 diyabet yuzumde sivilce cikti krem surdum iyilesti gibi degil. farkli farkli evreleri var. ilerlemesi yavaslatilabilir hatta belki durdurulabilir. ama artik tip 2 olamamak diye bir sey yok.

İnsülin direncinin başlangıç evresini iki kez yenmiş ve üçüncü kez kucağına düştükten sonra tekrar mücadele eden biri olarak söyleyebilirim ki eğer başlangıç evresindeyseniz mümkün. Eğer olay diyabete dönmüşse başarmak bazı ufak örnekler var ama müthiş bir mücadele gerekiyor ama o olasılığa bel bağlamak yerine ilaçlarınızı düzgün kullanmanız çok daha yerinde bir hareket olur.

bende kıyısından dönmüş bir bireyim..
birkere daha çok sinir stres huzursuzlukla tavan yapıyor bu durum bende de panik atak çıktı ölüyorum diye gece 3 lerde karda kışda hastanelre gitmiştim.
1-şekeri hayatımızdan çıkarıyoruz ama bi anda değil sigara gibi azalta azalta.
2-full hareket hatta bazen bedeni zorlarcasına ki yorgunluktan salak saçma düşüncelere vakit ayıramayalım.
3-düzenli sex.her derde deva.

Bu aslında yaratılıştan gelen birşey, yani işine karşı sorumlu ve disiplinli olan insanlar zaten başarılı oluyorlar.

Kendi işini yapan veya bir şirket/fabrika/işletmede müdür ve sorumlulukları olan insanlar hep daha çok çalışan, daha az uyuyan insanlardır.

Kendimden örnek vermek gerekirse, cumartesi dahil sabah 7 de kalkar işimin başına gelirim. Bazen alarmın çalmadığı durumlar oluyor, ama bünye alışık olduğu için en fazla yarım saat gecikmeli de olsa kendi kendime kalkıyorum ve işe geç kalmış gibi panikle üstümü giyip hızlıca evi terk ediyorum.

Buraya kadar yazdıklarım aslında soruna cevap değil, sen nasıl motivasyon sağlandığını sormuşsun bense motivasyona ihtiyaç olmadığını karakter meselesini olduğunu anlatmaya çalıştım.

Aslında motivasyon basit, ödenmesi gereken çekler, krediler, borçlar varken delikanlıysan kalkma :)

Benim gözlemlediğim, kendi işini yapanlarda bu motivasyon daha yüksek oluyor. Yani ne bileyim başkası için değil de kendisi için üretip kazanan adamın sabah nasıl kalkacam gibi bir sorunu yoktur diye tahmin ediyorum. Asıl başkası için çalışan adamda bu tip sıkıntılar olabiliyor.

müşterilerden gelen telefonların saati az çok belli. onları ofiste/hazırlıklı karşılamak önemli. bir de işe erken başlamazsan günün yarısı gidiyor, iş yapamıyorsun. dolayıslyla kazanç düşüyor.

kendi işinin patronu olmak demek kimseye hesap vermemek demek değil, her bir müşteriye tek tek hesap vermek demek. mesela maaşlı bir çalışan hasta olduğu zaman bir tek kişiye rapor verir ve izin alır. ama serbest çalışanın elli tane müşterisi varsa o gecikmeleri elli kişiye tek tek açıklamak zorunda.

aynı bokun laciverdi, sadece arada aracı yok.

Kendi işinin patronu olanlar çalışmadıkları zaman para kazanamıyor oldukları için işlerine daha fazla asılırlar. Dizilerdeki holding patronu olmak gibi bir şey değil gerçek hayat. Eşim kendi işinde çalışıyor. Yeri geliyor akşam çocuklar yattıktan sonra gecenin 3-4'üne kadar yazılımda hata arıyor, sözleşme hazırlıyor vs. Sabah kalkma konusu ise özellikle çalışanlara örnek olma konusunda çok önemli. Sen ilk işe geleceksin ki, çalışanlar yaymasın.
Kendi işinin patronu olanlar daha sonra şirket çalışanı olmayı tercih etmiyorlar, bu doğru. Ama sebebi kendi şirketindeyken yayma özgürlüğü değil, karar verme yetisinin elinden alınması, başkasına hesap verme gibi özgürlük durumları.

erken kalkıp telefona cevap vermezsen, maili yanıtlamazsan, adamları aramazsan kimse seni takmaz ne iş verirler bir daha ne para.
bırak kalkmayı mümkün olduğunca elinde poğça ile adamın iş yerine gideceksin çay çorba içeceksin ki adam sana alışsın. sevsin.

hesap verecekleri kinse yoj ibaresi yanlış. müşterilerin var hesap verdiğin. bir de öyle atar falan da yapamazsın. yani patron, müdür bir değil 10-50-100 oluyor.

kendi hesabiniz ise: twitter.com

hayır, benim hesap değil.

Twitter eski tweet'leri yayından kaldırıyor, belli bir noktadan sonrasına ulaşman mümkün değil.

kazım karabekir'e daha çok benziyor.

Enver Paşa'ya daha çok benziyor.

selanik değil pütürge doğumlu atatürk olmuş bu.

Kazım Karabekir +1

Bence de alakası yok hiç. İlgili yerlere mail atarsanız çok sevinirim. Teşekkürler.

karabekir +1

ne gerek var şikayete yahu.. benzemese de şikayet edecek bir şey yok.

Olmamis. Bence de

Atatürk'ten ziyade kalpak giymiş Ferhat Güzel'e benziyor. Ama şikayet etmeyi de ultra manasız buldum. Neticede bir aşağılama, hakaret vs yok. Sadece kötü çizim. Her kötü çizim için bu olmamış, bunu beğenmedik silin mi diyeceğiz. Biz güzellik, benzerlik otoritesi miyiz? Her resim, toplu olarak beğeni ve benzerlik onayından geçtikten sonra mı yayınlanmalı? Saçma

Neticede bu görseli beğenmiyorsanız, kullanmaz, satın almazsınız. Her beğenmediğimizi yasaklatalım, kaldırtalım gibi bir zihniyeti tehlikeli buluyorum.

amcama daha çok benziyor

Begenmedim. Olmamis. Hatta demet akalinin esine benzettim.

elma, çoğul eki kuralı ingilizcede var bizde yok.

Sayılardan sonra çoğul eki kullanılmaz.

türkçe de elmalar şeklinde bir kullanım yok. rakam ile çokluk belirtilmiş oluyor zaten.

Sayılardan sonra çoğul eki kulanılmaz diye hatırlıyorum, İngilizce'deki s takısı gibi değil bizdeki.

"Evde 9 adet elma kalmıştı, bahçedeyken mutfağa seslenip Kerem'e elmaları getirmesini söyledim."

Bak ne kadar güzel bir cümle oldu :)

www.tdk.gov.tr

edit: tdk'da göremedim yazmışsın, arayıp bulup tdk'nın sitesinden makale linki vermişim, bunun neyi cevap sayılmıyor merak ettim. sorduğun şeyin, anadili türkçe olanları geçtim, türkçeyi yeni öğrenen ecnebilerin bile çabucak öğrenebildiği basit birşey olduğuna hiç girmiyorum bile. insanları anlamak gerçekten güç.

@John Bloor süper örnek vermiş demeye geldim ben.

Nike Training

sinav
mekik
bench dips

Bunlardan seçip yapabilirsin:
darebee.com&sortdir=desc&attr.ct10.value=full-body&page=1

Benim bazen evde yaptığım ve sevdiğim hareketler; plank çeşitleri, squat ve lunge çeşitleri, burpee, body hold, push-up, crunch çeşitleri. Son dönem wall walk'ı keşfettim bir de, çok zorlayıcı bir hareket ama yaptıkça alışıyorsun.

Şınav, mekik, barfiks, büyük su şişeleri ile squat vs evde yapılacak çok hareket var.

Fakat uzun süredir ara vermiyorsanız 2 haftalık mola kaslara iyi gelecektir. 3-4 ay çalışma sonrasına bir haftalık mola verilmesi ve sonra farklı programa geçilmesinin faydalarını uzun uzun okumuştum.

ip atla

2 haftada bir şey kaybetmezsin, 2 haftada kas kaybedecek olsak zaten hayatta kalmamız mümkün olmazdı, tabii "Kazanç"tan kastın kastır diye düşündüğüm için bu cevabı veriyorum. Onun dışında, progressive overload görmüş vücut, vücut hareketleriyle yapacağın aktivitelere çok tepki vermez, bunlar bu noktada biraz kondisyon çalışması gibi olur, çok fazla bir pozitif-negatif geridönüş almazsın bu nedenle. Bu 2 haftalık dönemi mobilite-stretching çalışmalarına ayırırsan, eklemlerinin hareket kabiliyetinin artması ve kaslarının esneklik kazanması yönünden daha kazançlı çıkabilirsin.

Faşizmi benimsemişse olabilir ama o zaman da Hitler'in Nasyonal Sosyalizmini anlamamış olur. Fakat bununla birlikte Nasyonal Sosyalizm Hitler'e ait bir kavram değil, Hitler kendine göre yorumlayıp Nazizmi yarattı. Hitler Alman ırkının üstünlüğünü savunmuş buna göre hareket etmiş, Nasyonal Sosyalizm beyaz ırkın üstünlüğü savunan bir kavram. Yani genel anlamda Nasyonal Sosyalizmi herhangi bir kişi savunabilir bu saçma olmaz ama Hitler'in dünya görüşüyle savunmak saçma olur. Ki Hitler'in en şaşalı döneminde İngiltere'de de benzer oluşumlar olmuştu; kendilerini Alman Nazizmiyle paralel görmüşlerdi ama o da saçmaydı.

olabilir, maldır

dna’nın %x’i y diye olacak bir şey yok sonuçta. her ırk kendine göre yontuyor.

tarihsel olarak soruyorsan hitler de öyle değil zaten.

nasyonal sosyalizm genel bir ideolojik kavram.

Nazi partisi veya Hitlerin görüşleri bu ideolojinin tarihsel bir örneği sadece.

Nasyonal sosyalizm, faşizmin en şiddetli biçimi olarak dahi adlandırılamaz. Kökeni ırkçılığa dayanır ve evet aryan ırkının üstünlüğünü savunur. Zira nasyonal sosyalizm hitler’in yarattığı bir ideolojidir. Üst insan fikriyle fizyolojik özellikleri birleştirip aryanın üstğnlüğünü savunur.

Niye olmasın ki? Bak bizde mesela bu topraklarda büyümüş müslüman görünümlü bir çok hain var. Halbuki baksan ırk olarak (maalesef) türktür. O nedenle ideolojik kavramlar çokta önemli değil.

hitler'in en yakın adamı goebbels anneannesi tarafından bir yahudi.

kendi öz evlatlarını önce morfin ile sakinleştirip sonra siyanür ile öldürme emrini verecek kadar insanlıktan çıkmış bir mahluk. hitler'in propaganda bakanı.

onedio.com

@sycu hitler’in baba tarafından yahudi olduğuna dair iddialar ve ciddi kanıtlar ile babasına ve ailesine olan gençlik nefretinin de bu politikalarda etkili olduğunun düşünüldüğünü duysan daha da şaşırırsın sanırım :)

Yeşil çay-beyaz çay içme ile kilo kaybı konusunda nasıl bir ilişki kurdun bilmiyorum ama vücut günlük enerjinin büyük bir kısmını yağlardan karşılar, fakat bu yağlardan karşılamanın oranı kimi durumlara göre değişkenlik gösterir ama durmaz, durursa ölürsün zaten, durmamıştır yani; yağ kaybı arttığı için yavaşlamıştır sadece, yavaşlaması da iyidir, vücut senden benden daha iyi bilir ne kadar yağ kaybetmesi gerektiğini.

plato donemi diye birsey var bildigim kadariyla. arastirip bu donemi yilmadan atlatirsaniz gunesli gunler sizi bekler :)

bi cheat day üstüne de ağır antreman patlat.

Öncelikle aceleye gerek yok.

Antrenmanın dozunu artırmak iyi gelecektir, fakat ben 'cheat day' yerine belki antrenmanın ağırlığı arttıkça biraz daha yüksek kaloride beslenmenin uygun olacağını düşünüyorum. Kaloriyi artırırken normalde yemeyeceğiniz ağır tatlılara vs girip abartmayın. İstikrar her zaman en iyisi.

Platoya girdiğinizde mentalite: Yeni bir enerji düzeyinde antrenmana ve ona uygun beslenmeye geçmek.

en son a101'lerde falan ucuz et satılıyordu. daha da aşağı düşeceğini sanmam.

ne ucuz ki et ucuz olsun.

Yurtdışından ne olduğu belirsiz ucuz etler geldi işte yersen onlar ucuz nispeten, onun dışında Nusret falan var diye et fiyatları ucuzlamaz tabii arasında bi korelasyon yok zaten. Etin ucuzlaması için hayvancılık olması lazım, hayvancılık olursa et olur, et olursa fiyat düşer, et olmazsa fiyat artar. Aynı dolar gibi.

düşmez.
maalesef.

hep deriz ya arada kalmış bir ülkedeyiz.
et'de bile öyle.
zengin ülkelerde de, fakir ülkelerde de bizden çok et tüketiliyor.

cevap: fiyatlar uzun vadede düşmez. kısa vadede vergi indirip, ithal edip falan düşürebilirler.

acemi +1

Düşmüyor diye halk vegan oldu. sanmıyorum düşeceğini şimdiye kadar fiyatı düşen bir şey var mı acaba ?

Hayvan popülasyonunu arttırmadan eti ucuzlatamayız, nedenleri eskiye dayanıyor tabi ki. Sebeplerden biri de terörle mücadele yüzünden Doğu ve Güneydoğu'da ki meraları boşaltmak, hayvancılık yapan insanları şehre göç etmeye mecbur bırakmaktır.

Devlet hayvancılık için çok teşfik veriyor, 2 yıl ödemesiz 5 yıl vadeli yıllık %5 fazi ile hayvancılık kredisi veriyor mesela. Belli standartlarda ahır kuran/kuracak olanlara belirli sayılarda dana hibe ediyor, büyüt çoğalt bana sonra ödersin diyor.

Ama olur mu inşaat yapıp dare satmak daha karlı daha hızlı kazanç sağlıyor, kim hayvan gübresi içinde yatırım yapmak ister ki?

Az olan şey değerlidir, ve kırmızı et üretimi ülkemizde az.

Düşük dediğiniz ne? Tedavi görmenizi gerektiren bir şey varsa doktor zaten gerekeni yapar. Takviyelerle falan kendiniz yükseltmeye çalışmayın. Bir sorun yaşamıyorsanız da kafaya bunu takmayın.

@syn +1 öyle bir şey varsa doktorun sana testo yazması gerekir.

Doğal olarak ben biraz daha arttırayım diyorsan fındık çok az etki edebilir belki. Onun dışında tribulus içeren ürünlere boşa para verme; çok güzel pazarlanıyorlar falan ama bilimsel olarak kanıtlanmış hiçbir etkisi yok.

Bu arada pek kimse bilmez ama magnezyum takviyesi de dolaylı olarak serbest testoyu biraz arttırabiliyor ama dediğim gibi, bunlar da minimal ve geçici şeyler.

İlla da arttırayım biraz daha diyorsan spor yap mesela. Onun etkisini biraz daha hissedebilirsin en azından ama ilaç dışında gerçek bir çözüm yok.

Hormon ilaçları dışında testosteronu yükseltmenin bir yolu yok, ona da ihtiyaç varsa eğer doktorun zaten bilgilendirir seni. Onun dışında ağırlık çalışmaları akut olarak yükseltir ama bu hem geçici olur hem de kayda değer bir oranda olmaz.

(bkz: nofap) ve düzenli egzersiz ile epey yükseltebilirsiniz.

15-16 sene kadar önce bilinçsizce kullandığım anabolik ve androjenik steroidler sayesinde benim de tüm testosteron seviyelerim çok düşük seviyedeydi. Öncelikle annem babamin doktor olması ve ergenlik döneminde olmamın kalıcı olarak yükseltmemde etkisi büyük. Ben aralıklarla toplam 20-25 kutu tribestan250 kullandım (tribulus terrestis). Sanırım 2 sene önce Türkiye'ye de geldi ama orjinali daha ucuza geliyordu.Sopharma olması gerekiyor markası.

Çok büyük etkisi yoktur ve vücudun yapısına göre değişir ama faydasını gördüm diyebilirim rahatça. Tabii ki dediğim gibi doktor tavsiyesi olmadan kesinlikle bitkisel de olsa kullanmamak lâzım. 2 sene sakatlık haricinde 15 senedir de düzenli spor yapmam ,aynı süre içinde balık yağı,panax Ginseng ve son bir kaç senedir de aralıklarla d-aspartic acid kullanmam yardımcı olmuştur. 6-8 ayda bir kan tahlili yaptırdığım için yükseliş grafiği de fikir veriyor haliyle.

Beslenme ve yaşam tarzınız bire bir etkiliyor fakat bir hayli uzun bir süreç ve harici alınan testosteron ile kıyaslanmaması gerekir. Bambaşka konular çünkü.

Kas dediğin şey tereyağı gibi bir şey değil bildiğin löp et, yanması için ekstra şartların bir araya gelmesi gerekiyor. Yani günlük makro alımın düşük değilse 2-3 saat yüksek yoğunluklu kardiyo yapmıyorsan, kasların yanmaz. Aç karnına kanda insülin olmadığı için yağ asitleri serbest gezdiğinden daha çok yağ yakarsın ama tamamen yağ yakmazsın tabii bir miktar şeker de yakarsın.

Aç karnına yapacaksan sonra yiyeceksin teknik olarak, öncesinde yerim dersen, yumurtanın sindirimi biraz uzun sürer birkaç saat öncesinde yemekte fayda var.

içiliyor. veriyorum.

Çünküm benim arapam.

ben içmiyorum, yanımda içilmesini de sevmiyorum. o yüzden içilmiyor.

Hayır, hayır, çünkü 2 alerjik astımlı var sigaranın kokusu bile onları mahvediyor.

Arabada evde içirtmem, elimden gelse sokakta bile içirtmem, çünkü ben içmiyorum ama kendimi geçtim kucağında bebeği varken sigara içen anne babalar var, zor işler yani.

içiyorum, izin veriyorum çünkü araba 10 yaşında.

İçmem içirtmem. Sigara içip arabaya binen biri oldu. Kış ayıydı. Uzunca bir mesafe camlar açık gittim. Sigara kokusunu arabamda duymak zorunda değilim.

Iciyorum ictiriyorum. Araba 16 yaşında

Ama soyle son model bir arabam olsa vermem herhalde icmem de. Emin de değilim

araba 10 yaşında olunca evet çok da önemli değil.

hayır. İzin vermem. dışarıda iç ben seni beklerim diyorum. orta yol bulunmuş oluyor. Kokusu üzerime siniyor.

kablelvuku +1

benim arabam da 11 yaşında. yeni arabam olsa içmem içirtmem.

içilmiyor arabam 15 yaşında

Aracımda sigara içirmem. Evimde de içirmem. Çünkü çocukluk yıllarımın bir bölümü gece gündüz sigara içilen bir evde geçti, sigaradan nefret ederim.
Şu an kullandığım araç 2 yaşında ama bundan birkaç sene önce 98 model arabam varken de içirmezdim.

tam bir sigara tiryakisiyim. özellikle bu aralar peşpeşe 3 camel box yakmışlığım var. fakat arabamda sigara içmem ve içtirmem. çakmaklığı ise sadece 3 kere kullandım. yerinden söktüğümde ise telefon şarjını sokuyorum yerine. 195 binde 8 senelik araba halen 0 km gibi kokuyor bu sebeple (araba kokusu da kullanmam.)

ama yoğun trafikte "amk sigara içsem keşke" diyorum. coupe cabrio araba alıp, trafikte tavanı açıp, sigara içip, tekrar tavanı kapama hayalim var.

Geçen sene sıfır araba aldım içiyodum. Bu sene bir yaşında ikinci el araba aldım onda da içiyorum. Hatta baktım kül mevzu zahmet oluyor küllük de aldım. Yolda sigara içmeyi seviyorum. Çok canıma tak ederse ozonlu mozonlu detaylı içini, klimasını yıkatırım daha içmem. Ama şuan keyif alıyorum

değil sigara içeni bindirmek, kimseyi bindirmiyorum. kıymetlimiss

Evet. Zaten ben de içtiğim için yanımdaki de içiyor.

hayır hayır hayır.

aslında içmeye yeltenen veya teklif eden olmadı hiç sanırım. teklif etse nasıl geri çeviririm bilemedim. ama koku sinme ihtimali bile korkunc benim icin

Icmiyorum. Ictirtmem. Arabam 2013 model ama hic alakasi yok. 2000 de olsa istemem. Igrenc kokuyor. Rahatsiz oluyorum. Icip arabaya binen olursa da onun camini sonuna kadar acip ruzgar yedirtiyorum.

Çeşitli sebebi olabilir. Dediğin gibi gen bunlardan biri olabiilir tabi ama suç yaptığın idmanda da olabilir.

Zilyon tane antrenman programları var. Senin yaptığın powerlifting'e yönelik olabilir diye düşünüyorum. Hypertrophy idmanlarını araştırsana.

Hacim istiyorsan kalori alacaksın; en az 3000 kolori, ki o bile yetmeyebilir. Bir de benim önerim set sayısını artırmak yerine tekrar sayısını artır, yani 10-12 tekrardan çok düşme.

boy, kilo, yaş nedir? ekleyebilirsek foto da güzel olur. ayrıca 15-15 z bar 4-5 ayda edinilebilen bir hareket. 2 yılda bu ise yanlış giden bir şeyler var. işin gen ve mutasyonuna girmeden setler ve tekrarları bilmek lazım.

@hcv 183/81/28
@odius hocam sana ozelden yazicam aksam

Sadece kalori de değil, büyük ihtimal hareketleri de biraz yanlış yapıyorsundur. Ben daha skull crushers'ı doğru yapan adam pek görmedim mesela.

Onun dışında hypertrophy için en ideal zaman aralığı 30-45 saniye arasında oluyor, atıyorum setlerinizi ondan erken bitiriyorsanız çok daha az gain kazanırsınız. Tekrar sayısı çok önemli değil yani kısaca.

bölgelere göre değişkenlik gösterir. 2 gün farklı bölgeleri çalıştırıp 1 gün dinleniyorum. aynı bölgeyi üst üste çalıştırmak pek mantıklı değil.

Ağrı var ağrı var. Ben her ağır antrenman yaptığımda, yani cidden ağır, ağırlıkların toplamı 1,5 ton civarı oluyor, 2 gün tüm kaslarım ağrıyor. Bu kas ağrıları, antrenman öncesi ve sonrası iyi bir esnetmeyle en aza indirilip sonraki çalışmaya hazır hale gelinebiliyor, bunlar bir sinyal değil yani. Asıl sinyal olan ağrılar, antrenman esnasında oluşan acı-ağrı tipi belirtilerdir. Bunlar yanlış form nedeniyle gereksiz yüklenmeyle ya da iyi ısınılmadığında olur ki, bir tık ilerisi sakatlıktır. Sen buna göre kendindeki ağrı türünü bulup ona göre hareket et.

zorlanma ağrısı değil, hamlık ağrısı gibi. anormal bişey yapmadım, dün yoruldu kaslar işte.

Yapmak istediğiniz işlem için uygun ATM bulma konusunda problem yaşarsanız veya yüksek tutarlı işlemlerinizde ATM kullanmayı tercih etmezseniz, QNB Finansbank şubeleri aracılığıyla da Enpara.com hesaplarınıza TL, USD veya EUR yatırabilirsiniz. Ancak, Enpara.com sadece dijital kanallar üzerinden hizmet veren bir banka olduğundan, QNB Finansbank şubelerini sadece istisnai durumlar için kullanmanızı, sık ve düzenli işlemleriniz için ATM’leri ve Enpara.com’un internet veya cep şubesini tercih etmenizi bekliyoruz.

www.qnbfinansbank.enpara.com

aha, ben de aramıştım ama bu sorunun cevabını bulamamıştım sitede. sağ olun.

Ben dovizi hep subeden yatiriyorum. Gidin hallediyorlar.

Finansbank çalışanları kendilerini Enpara ile ayrı tutuyorlar. Normalde şubeye gittiğinde işlemini yaparlar ama çok mırın kırın ediyorlar.

Tereyağı bir süt mamülü, bozulabilir. Gerekli şartlar yerine getirilmezse her şey bozulur.

harbi tereyağı ise küflenmiş olması lazımdı. Market tereyağına bir şey olmaz. Ben kendi yaptırdığım yağı buzdolabının altında bir ay falan tutabiliyorum ancak küflenmeye başlıyor.

Geç bozulur, içinde az su var çünkü. Senin yediğinden bir şey olmaz.

3 günde bozulmaz. küflenmez de mantarlar bu kadar hızlı olamazlar. zaten anneler kurabiye vs. yaparken 1 gün (24sa) dışarda bekletirler.

Böyle manipülatif söylentiler hep çıkar, öyle bir şey yok.

Yok böyle bir şey.
2020 yılına kadar vakit var ehliyet yenilemek için.

her yıl ehliyet kursları ocak ayından önce sağlam bir vurgun yapmak için, sistemin değişeceğinden bahseder, sonra sistem gene aynı kalır, ufak değişiklikler olur sadece.

Daha ucuza da kapatabilirsin. Sahibinden.com'dan 2. el ürünlere bakabilirsin, rack'i falan ucuza alabilirsin. Bence bu tür girişimler için çok uygun ürünler var. Ha ekipmanlar olimpik olmaz ama yine uzun zaman götürür seni. Aradaki fatkı daha iyi anlaman için bir de Gymholix'e bakabilirsin, olimpik barlar 1200 lira civarıydı.

çok daha ucuza kapatırsın.. 2 bin vb.

ben de evde yapıyorum, naçizane birkaç alınacak tavsiyesi vereyim:

- mat
- barfix bar
- koşu bandı

60 senedir kullanılan ve güzel sonuçlar veren 5*5 rutinlerine bakabilirsin. En yenisi Stronglifts.

Spor için vaktin yoksa hiç o işlere girme en fazla yağlanırsın.

sık sık çiğ kuruyemişler (badem, kaju, kabak çekirdeği, fındık vb.) tüketebilirsin. hem sağlıklı yağlar içeriyorlar hem kalorileri yüksek. bir kuruyemiş markası üretiyor bu saydıklarımın çiğ olanlarını.

şeker ve basit karbonhidratlardansa böyle besin değeri yüksek gıdalarla kilo almak çok daha iyi.

Sporcular bulk doneminde ne yiyorlarsa onu arastir.

Doğru evet, gidip de öküz gibi squat yapmaya başlarsa bacakları iyice kalınlaşacak. Genetik büyük olasılıkla, incelmez o. Hafif çalışmaya devam etsin bence. Popo için de yere yatsın, halteri kucağına alsın, kasıklarının üzerine koysun, sonra poposunu sıkarak kaldırıp indirsin. Ama bunu da ağır yapmasın yoksa iyice büyür.

Bacak gününü es geçeceksin ama sıkı bacağın olacak, böyle bir şey varsa araştırıp bulalım boşuna tonlarca ağırlık kaldırıp ayı gibi yemek yemeyelim. Öyle bir şey yok. Ağırlık çalışacak, bacağındaki kas kütlesi artıp yağları yanacak, günde ortalama 2500 kalori alacak, ancak o zaman olur o iş. Arkadaşının bacağı kalınsa, yağlı olduğu için kalındır kas kütlesi yüksek olduğundan değil, öyle olsa zaten sıkılaşma gibi bir derdi olmazdı.

Uzay yürüyüşü sıkılaştırıyor olabilir bacakları

muhtemelen kalın olan baakları değil, vitaminsiz olan üst vücüdu.

kaslı bacak ve göt kasları için, ağırlık çalışması lazım. hatta kas oranı artırılmış diri bir vücut için de ağırlık çalışması lazım.

bacak idmanını atlamasın, %50 si ile hatta %40 ı ile çalışsın, ama çalışsın.
üst vücut gelişince algısı değişecek.

Callanetics tavsiye ediyorum.

kudüs her 3 din için de kutsal bir yer. bm kararlarına göre kudüs ün doğusu filistinlililere ait. ama şu durumda şehrin tamamı israil başkenti şeklinde kabul edilecek.

ayrıca zaten doğu kudüs filistinin başkenti. filistin devletinin bittiği anlamına geliyor bu da.

Kudüs zaten pratikte İsrail'in başkenti ama bunu sadece İsrailliler kabul ediyor, diğer ülkeler konsolosluklarını vs Tel Aviv'de açıyordu başkent olarak kabul etmiyordu, ABD Kudüs'e açacağız diyor başkonsolosluğu, yani İsrail'le birlikte ABD de Kudüs'ün başkent olduğunu tanımış oluyor. Bu ne değiştirir dersen, bir şey değiştirmez. Dediğim gibi, İsrail'e göre Kudüs zaten başkent, şu ana kadar nasıl bir politika yapılıyorsa aynı şekilde devam eder.

bir sey degistirmez olur mu? dunyadaki 200 ulke keyifleri istedigi icin kudus yerine tel aviv'i baskent olarak gormuyorlar, israil'i kuduste isgalci olarak gordukleri icin tel aviv'i baskent olarak taniyorlar.

Filistin başkenti ramallah, öncelikle. İkinci olarak pratikte zaten kudüs'ün israil başkenti olduğu kabul ediliyor. Zımni kabulü türkiye bile yaptı (mobile.twitter.com). Bu yaygara niye bilemiyorum. Hele constantinople gibi bir örneği bizzat deneyimlemişken.

Göndermezler büyük ihtimalle, diyelim ki gönderdiler orada bir kez daha başvuru yaparsın. Bizim hastanede kalp ile alakalı bir rahatsızlığı olan çocuğa önce spor muafiyeti yazdılar 16 gün sonra terhis ettiler. Yani olası bir başlama durumunda en kötü ihtimalle spor muafiyeti yazılır askerliğine devam edersin, diğer ihtimal askerlik sırasında terhis olursun erkenden. En iyi ihtimalle kurul tamamen muaf tutar seni.

daha alınmamışsın ve yüksek ihtimalle de alınmayacaksın. elverişli değildir raporunu sakla. kazayla askere gitsen bile orada sevk istersin hemen. kimse başına dert almak istemez.

Gönderseler bile birliğinde tekrar kontrole girip askerliğe elverişli değildir raporu alabilirsin, velev ki alamadın başına bir şey geldi, eğitim zayiatı olursun.

www.tsk.tr

Yukarıdaki linkteki yönetmelikte hastalık ve arızalar listesine bir göz atabilirsiniz fikir vermesi açısından.

Diyelim ki gidebirsin dediler. Şube de sağlık kararına itira ediyorsun bu sefer başka hastaneye gönderiyorlar

4 saatlik "Kıyamet" belgeseli var.

www.imdb.com

Fog of war

world at war

Battlefield serisi güzeldir de bazen süre doldurmak için muhabbeti gereksiz uzatır. İzledikçe nereleri atlamanı gerektiğini anlıyorsun zaten.

www.youtube.com

1- mantıksız sana enerji için bol bol karbonhidrat lazım

1: Taş devri diyetinde karbonhidratı azaltmana gerek yok, karbonhidrat kaynaklarını değiştiriyorsun sadece, yine kas kazanımı olur. Taş devri diyeti ketojenik bir diyet değil, karbonhidratla sıkıntısı yok.

3- Şu mesela:
www.hepsiburada.com

1- Bu diyeti bilmiyorum ama sporda karb lazım oluyor sonuçta, ben yeteri kadar alıyorum.
2- Protein tozu aldığım zaman spordan sonra suyla veya sütle içiyorum. En ideali suyla tabii, kısa sürede sindirilmesi için. Bal, muz vs gereksiz kalori. Kalori açığım varsa, yoğun kardiyo yapacaksam muz da ekleyebilirim.
Kullandığın markayı bilmiyorum ama benim denediklerim fazlasıyla tatlı geliyor zaten, bir de bal eklesem midem bulanır.
Bir kere proteinli bar yapmıştım, güzel olmuştu. Sonra üşendiğimden bir daha yapmadım. İnternette bolca tarif var. fıstık ezmeli yapmıştım.
onedio.com
Bal yerine keçi boynuzu pekmezi kullanıyorum. Yalnız kalorileri yüksek oluyor ona dikkat etmek lazım.
3- Özel makine veya tencereye gerek yok bence. Bende bir aparatı var, memnunum yetiyor bana.
www.n11.com

Rotator cuff sakatlığı olabilir, öyle bir şeyse eğer doktorsuz halledebileceğin bir şey değil bu.

mutlaka doktora gitmelisin ve zorlayan ve rahatsızlık veren hareketi yapma.

şimdilik çok düşük ağırlıklar ile (2.5 - 5 kg) 20x3
içten dışa ve dıştan içe rotator cuff external rotation yapabilirsin.