vallahi ben dediğin gibi bir genelleme yapmayı doğru bulmuyorum. sadece şunu diyebilirim ki herkesin sakal genetiği iyi değil. çoğunluğun kötü hatta. ama onlar buna takılmadan çok sakal uzatıyorlar uzasın istiyorlar. uzayınca da o fotoğraftaki gibi oluyor geneli bakımlı da olsa öyle. ancak belli bir kısalıkta tutmaları lazım estetik olarak iyi görünmesi için. sakal genetiği iyi olan bir adam ise özel olarak bir şey yapmayıp sadece normal duş alıp sakalını uzatsa bile iyi gözükür zaten.

Sakalı tarayıp ara sıra güzel kokulu ve faydalı yağlarla bakım yapmak, düzgün görünecek şekilde kesmek bizzat Hz. Muhammed'in sünneti. Yanında mutlaka tarak ayna misvak(diş fırçası) taşırmış.

Herkesin sakalı gür olacak diye bişey yok. Kimi makul miktarda uzatır kimi kısa tutar kimi sakalsız gezer. Sakal görüntüdür, erkeğin süsüdür bıyık gibi. Önemli olan hem temiz ve bakımlı olması hem de güzel, itici olmayan, kötü düşündürmeyen/hissettirmeyen bir görünüm vermesi.

Müslümanların demeyelim de Arapların sakalı böyle. Onlar da ırksal özelliklerinden dolayı düşük yoğunlukta ve kadayıf formunda bir sakal yapısına sahip oldukları için böyle, uzatmaya çalıştıklarında da böyle gözüküyor. Onlar da bundan bıkmış olacaklar ki saç-sakal ektirmeye geliyorlar durmadan.

@fyododor fyodorovic ve @angelus genetik ya da ırksal deyip geçemem çünkü bu şekilde sakalı olanlar genelde aynı derecede muhafazakar dinci oluyorlar. şöyle olabilir gerçi, dediğiniz gibi araplarda ya da o gen havuzundan nasibini alanlarda sakal böyle çıktığı için böyle yapma çabası. çünkü bariz bir bakımsızlık durumu var. bu arada bu kadar seyrek ve taşlı şekli sakal daha ziyade asya gen havuzunda olmuyor mu?

@entegre o adamı aklıma direkt o geldi diye arattım. onun müslüman olup, olmaması değil konu.

ayrıca:
@yaren ve @entegre müslümanların sakalı böyledir demiyorum bu arada. hani en basitinden Ali'nin tasviri olan çizimlerde, gayet bakımlı, düzgün sakallı (hatta kaşlı) bir şekilde bulunur. Yine padişahların resimleri, günümüzdeki ılımlı moddaki islamla bağdaşan haliyle sakal da o şekilde düzgün ve bakımlı mesela.

yani müslümanlık ile genel değil de mezhepsel olabilir belki de. bilemedim.

parti parti aciyorlar.

Daha test aşamasında herkese açılmadı.

Hangi avcılar? Nasıl taşınmak anlamadım?

@diffarentiationation yerleşim yeri ilçe olan Avcılar

Depremde ilk yıkılacak olarak bakıyorum ben.

e-5'in deniz tarafı iyidir güzeldir. deprem açısından güvenilirliği ayrı konu tabi.

Mezarlık ama farkında değiller.

içerler varoş, sahil dendiği gibi dolgu. direkt ele, başka yer bak.

Avcilari elemelisin. Trafigi insani ve ilk depremde yikilacak binalari ile son siraya koy.

e5 ve deniz arasında kalan kısım deprem anında olmak isteyeceğin son yer olmalı.

Ben tanıyorum öyle birini. Önce askere gitti sonra dandik bi bölüm bitirdi sonra sözleşmeli subay olarak tekrar askere gitti.

bizim okulda vardı bir tane. listeden sonra gitmiş. gelince de sınava girip üniye yerleşmiş

2

2 veya 3

ortalama 2-3. bazen abarttığım oluyor, onu da beleşten kardiyo yapmışım gibi kabul ediyorum.

3 kahve
3 cay

ortalama 0.1 (ayda 3 falan)

Filtre kahve-Americano 5 taneden aşağı olmaz ama 10 olduğu da olabiliyor işlerin yoğunluğuna göre.

2 bardak filtre kahve maks.

hiç

Hiç içmiyorum çünkü içmeye alışınca ve saatim geldiğinde içmezsem baş ağrısından duramıyorum. Kahve bende böyle bir etki yapıyor.

0

Kahve sevmiyorum.

2 birisi espresso macchiato, damla sakızlı türk kahvesiyle birlikte 3.

1 belki olamasa da olur yani çok aramam

0 çünkü kahve iğrenç bir içecek:(

sabah 400 ml french press, öğleden sonra da bir fincan türk kahvesi.

yarim demlik zabaanan yarim demlik ausaminan iciyom.

2-3 bardak ama baya buyuk, çorba fincani, sütlü

5-6

Sabah 1 filtre kahve, öğle yemekten gelince 1 Türk kahvesi, akşamüstü (birkaç dk sonra mesela) 1 filtre daha ^^

2-3 türk kahvesi
2-3 kupa filtre kahve
Akşamları da Starbucks kahvelerinden 1 orta boy (haftada 2-3 kez)

Ortalama 6 fincan filtre kahve, 2 türk kahvesi

şu an 1 bardak gibi
asker iken günde 9-10 bardak içerdim kesmezdi iki kahveyi bir bardağa döker öyle içerdim neyse ki kurtuldum o illetten.

sabah 1 filtre, öğleden sonra türk kahvesi, bazen akşamları da ikisinden biri bir daha.

1 bardak. Kahvaltıdan ya da ogle yemeğinden sonra

1-2

0. acrylamide icerdigi icin biraktim

Ben VG yapmıyorum ama çok ağır powerlifting antrenmanı yaptığımda (2-3 saat) bir öğün yiyorum, o da haftada bir ya da iki oluyor ama gram cinsinden bilmiyorum hiç ölçmedim, yarım su bardağı diyelim.

ben de powerlifting yapıyorum. her gün ağır antrenman yaptıgım için pişmemiş şekilde 100 gr. (pişmiş halde 300 gramı buluyor.) bulgur pilavı yiyorum.

öğlen ızgara tavuğun yanında yiyorum her gün. yanında salata da var mis gibi. 200-300 gram vardır sanırım. kilo alma veya verme derdim yok, karnım dümdüz. sağlıklı beslendikten sonra bulgur pilavı çok kafaya takılacak bi besin değil.

Şeker şekerdir.

evet.

Hayır.

evet aynen.

meyve şekeri: fruktoz

fruktozun da aşırı tükemi zararlı, ama çikolatadan aldığın şeker kadar zararlı değil tabii ki. aynı gramajda çok daha düşük kalorisi. ayrıca başka besinler de içeriyor.

Tüm şekerler birbirinin aynısı, hiçbir farkları yok, baldaki de aynı koladaki de.

Aradaki fark basit, bal ya da meyveler şekerden ibaret değil, faydalı şeyler de var, kolada yok. Ama sadece içlerindeki şekeri değerlendirirsek aynı.

evet zararli. ama meyvelerden alacagin faydalar da oldugundan abartmadiginda tolere edilebilir bir zarar olarak goruluyor. yani portakaldaki seker zararli ama c vitamini de aldigin icin 1 tane ye mesela.

Meyvelerden alacagin en buyuk fayda da meyve sekerinin, vucudunda emilmesini saglayan prebiyotik ozellikteki liftir.

Tanım kaldırılmadı ama bunu denetleyen mekanizma kaldırıldı.

Kimse tanım girmediği için uçurulmadığından, artık kimse bu kuralı takmıyor. Eski yazarlar, alışkanlıktan ötürü bu geleneği sürdürüyorlar.

İlk üçleme çekilirken bunlar 4-5-6 olsun diye plan yok sonradan ortaya çıkıyor, zaten afişlerinde de bölüm sayısı değil sadece ismi yazar, ikinci üçlemede başlıyor bölüm sayılarının yazılması.

Şöyle aslında ilk üçlemenin öncesini anlattığı için kronolojik olarak sıralandığında 4-5-6 oluyor.

*spoiler*
benim bildiğim kadarıyla lucas 1-2-3-4-5-6 ne varsa hepsini birden prodüktörlere veriyor, bütün hikaye hazır yani. o zamanlar "ya bu baba-oğul muhabbetini salla, luke kısımları güzel" diyip prequel'ları sallıyorlar.

ilk film çılgın başarı yakalayınca da isim değiştiriliyor ve devam filmleri geliyor.

(sonuna kocaman bir "muş" ekliyorum, çok farklı açıklamalar var evet)

kulaklar gözükmüyorsa o fotoğraf biyometrik değildir biyometriğin tanımı dışında çünkü.

Yürüsün gitsin benim kimlik fotoğrafında saçlarım uzun kulaklarım gözükmüyor, yok öyle bir şey.

O kadar onemli degil ama su var bence her turlu saclari mumkun oldugunca yok ederek bir fitograf cektir xunku yeni kimlikte fotolar siyah beyaz ve sac cok goze batabiliyor yuzun acik olsun olabildigince.

Benim ormancı sakalım var yüzümün üçte ikisi gözükmüyordu fotoğrafta, ehliyeti yenilerken falan bi şey demediler, yani sırf kulak gözükmüyor diye de bi sıkıntı çıkmaz bence.

saçlarımı toplamadım fotoğraf çekilirken. yeni kimlikte gayet açık saçlarım.

biyometrik tanımında kulak yok. kulak görmeyi sadece abd vizesi verirken istiyorlardı, artık o dert de kalmadı.

kaldı ki insanlar başörtüsüyle türbanla fotoğraf çektiriyorlar.

epasaport.egm.gov.tr

şurada pasaport için gerekli biyometrik şartları mevcut. muhtemelen kimlik için de şartlar aynıdır. kulak falan demiyor. kaldı ki örnek fotoğraflar içinde birçok saçı açık, kulağı kapalı fotoğraf var.

Kime mesaj atayım işte. Poffff. Çok kişisel bir entry girmişim hiç hatırlamıyordum bunu.

İletişim'den mesaj at, Ekşi Şeyler'e de buradan bakıyorlar.

eksisozluk.com

hic bunla ugrasmadan telefon acabilirsin.

derdini güzelce anlatirsan silerler. ben tr de en az 20 yerden icerik sildirdim telefonla. zorluk cikarani hukuk bilgin dahilinde bilgilendir, sen zamaninda riza vermis dahi olsan, icerigin odak noktasi senin yazin oldugu icin, karsilikli degil tek tarafli cikar olmasindan dolayi ve bu sitenin ticari olmasindan dolayi sildirebilirsin.

heh ekşi sözlük’ten ulaştılar. teşekkür ediyorum

ekşi sözlük kullanıcı sözleşmesi:

oluşturduğunuz içerikler ekşi sözlük’te yayında olduğu müddetçe ekşi teknoloji bu içerikleri başta ekşi şeyler'de olmak üzere, uygun gördüğü bütün ortamlarda kendi kullanımında olan markalar altında ve/veya diğer internet sitelerinde ticari amaçla kullanma hakkına sahip olacaktır. bunu engellemek için kullanılmasını istemediğiniz içeriği silmeniz veya hesabınızı kapamanız yeterlidir ancak bu eylemler sadece ileriye dönük olup, size daha önce yapılmış çalışmalardan entrylerinizin çıkarılması, telif ücreti talep etme ve benzeri bir hak vermeyecektir. daha önce yapılmış çalışmaların yeniden basımı veya yayını da bu nedenle her zaman mümkündür.

hamlıktır,
nankör bir olay bu spor bırakırsan o daha beter bırakır seni,
bi süre hamlığını at kısa sürede eski gücüne kavuşursun.

Değil 4-5 ay, birkaç hafta bile ara versen ağırlıkların düşer ama kas-motor hafızası daha önce kaldırdığın ağırlıkları bildiği için düzenli antrenmanlarla eski ağırlıklarına yine ulaşırsın kısa sürede.

Hareketi yanlış yapıyor olanilir misin? Ağırlığı ve acıyı dirsekte yahut kemikte değil kasta hissetmen gerekiyor. Hareketin tekniğine bir bak derim

Yok, basit bench press te düşük gireyim dedim, kaldıramadım üstüme düşürdüm. Dirseklerim izin vermedi, dirsek olayı lafama takılmıştı zaten

ne amaçla tüketiyorsunuz? ben kilo almak için blenderde muz,süt,ceviz,badem içi ile çekerek yiyorum.

Yulafın tok tutmasının nedeni lifleri, lifler de boyut olarak mikro düzeyde zaten blender falan zarar vermez, yapısı bozulmaz yani yediğinde yine aynı şekilde suyu çeker sindirimi uzatır, bir şey değişmez.

angelus +1. Yulaf gibi başka hiçbir gıdanın da fiziksel bir işlemden geçerek niteliğini kaybedeceğini düşünmüyorum.

aradığına bağlı bence uçuk derecede pahalı, ama ben sadece fitness kısmı ile ve popülasyon ile ilgileniyorum az kişi olsun yeterli(fitness sauna masaj herşeyi var gittiğim yerin)

sen dersen ki sauna fitness herşeyi kullanacağım ve ödemek bana koymayacak üye ol derim.

Izmirdeki swiss otelin spasindan 1100 tl aylik ucret diye bi fiyat almisligim var.Sadece fiyat almakla kaldkk tabi.Otellerin spor merkeznde spa hizmeti de girince fiyat ucuyor.Zaten bu koyulan fiyatlar,oraya sadece belirli bir kitlenin gelebilmesi icin.Dedigin spa 300 tl olsa aylik,gelebilcek tipleri düsünsene. Eger otel cok cok iyi ve merkezdeyse ben iyi fiyat diyorum,

Aylık 625 bana göre çok fazla, bu özellikler birçok fitness center'da var zaten.
Mahalle arası değil, benim gittiğim salonun yarı olimpik havuzu, jakuzisi, sauna, buhar, hamam, dışarıda yeşillikler içinde tartan koşu parkuru, tenis-basketbol kortu, buz pisti, vs her şeyi var, aylık 150ye falan geliyor.

Elit takılayım diyorsan Ok ama diğer türlü gereksiz geldi bana.

Benim bütçeme göre yüksek ama sizi sıkıntıya sokmayacaksa ve keyif alacaksanız gidin tabii ki.
spor salonları bütçeden bağımsız olarak ,senelik üye oldum ama toplamda 3 defa gittim gibi bir duruma dönüşebiliyor zamanla. Evinize yakın olması avantaj o anlamda ama gerçekten gidecek miyim diye de sorgulayın kendinizi bence.

Benim gittiğim salonda da hepsi var ve senelik üyelikte aylığa 200 tl ye filan denk geliyor. Bence pahalı bir de otellerin fitness merkezlerinde seçenek çok olmayabiliyor büyük fitness salonlarını bir araştırın derim. Masaj ve cilt bakımı filan da üye olana 60 tl ye filan denk geliyor. Ama benim salonun havuzu küçük mesela, otellerin de havuzları çok büyük olabiliyor o avantajı var. Eve yakın başka büyük fitness salonu olabilir bir bakın aaştırın bence.

Fiyat cok yuksek. Mahalle arasi yerler aylik 200-250 de degil ayrica.
Herhangi bir butce seviyesi baz almaksizin soyluyorum, pahali.

Aylık 625 liraya bir aylık konaklama da dahil değilse, o fiyatı kabul etmek kerizlik olur. Öncelikle oteller oraya gelen müşteriler için o fitness salonlarını kuruyorlar, fiyatlarını da ona göre belirliyorlar, ki bu da dediğin şekilde fahiş fiyatlar oluyor. Onun dışında, gelen müşterilerin birincil amacı da spor yapmak olmadığı için çok donanımlı olmuyor salonlar; birkaç koşu bandı bisiklet birkaç makine koyunca spor salonu oluyor işte, bu anlamda hem gereksiz pahalı hem de yetersiz bir yer için o kadar para vermek müsriflik olur. Ayrıca aylık 250 lira isteyen mahalle arası salon bulamazsın, yani dediğin mahalle St Tropez'de falan değilse olmaz, MacFit'ler falan 60-70 liraya müşteri alıyor, ha müşteri profili düşük oluyor gidilecek yer değil ama bu şekilde ucuz yerler de var.

Askerde şunu yaparım bunu ederim diye plan yapma, o planların hiçbirini gerçekleştiremezsin muhtemelen.

ah ah. neler okuyoruz böyle. kısa dönem olacağını nereden biliyorsun? vücut yapın da fitmiş bir bakmışın acemilik çıkmış ısparta eğirdir ardından kura çekmişin hakkari yüksekova karakol komutanı.

velev ki kısa çıktı, askerlikte önemli olan kilo almak ya da vermek değildir. aç kalmamaktır. bazı birliklerde hala askerler yapıyormuş yemekleri güzel olmuyor diyenleri var. gerçi bizim hem acemi hem ustada( ustada da sadece nöbetçi iken yemekhaneden yemek yerdik) yemeğimiz dışarıdan gelirdi ama acemilik hariç ustada çoğunlukla yemekhaneden yemezdim. sırf sigara öncesi atıştırmalık olurdu. acemide de aç kalıp gidip tost yaptırdığımı bilirim.

"askerde neler yiyim" sorusuna cevap:

bence açık büfede çok takılma sürekli çok çeşit yemek sağlıksız oluyor. mümkün mertebe alakart'tan sıcak ızgara filan seç. özellikle taze balığa aban. yanında 1 kadeh beyaz şarap iste, kuru gitmesin.

hindiye benzer bişey var. protein vardır bunda diye yeme. sakın.

Ben yaziciydim zayiflayip gelmistim. Ayrica kantinCide olmuştüm.

sağlığın(hem akıl, hem beden) bozulmadan dön de kilo tek sıkıntın olsun.

@blue eyes white dragon

kisa donem sectim , yedek subay olursa da sansima artik hayirlisi:)

@want2die

valla hocam gobek olursa kilo olmaz mi otomatikmen?:)

askerde genelde herkes ideal kilosuna yakınsıyor. sende de öyle olur büyük ihtimalle.

Askerlik şans işi. komando olup 90 km yürüyüp vücudu eriyen de gördüm. İstanbul'da askerlik şubesinde yatış yapıp kilo alanda.

Ideal kilosuna donuyomus cogu kisi bnde okudum
Bunu

İlk kez oluyorsa "Bu bir uyarıdır şunu tıkla hesabını tekrar aç" diye bir mail göndemişlerdir, o tıkla dediği yere tıkla hesap açılır. Öyle bi mail gelmediyse şu formu doldur gönder, geri dönüşümsüz kapatmadılarsa açılır: support.twitter.com

Protein vücudun tüm yapıtaşını oluşturuyor, yağlarla birlikte her hücren proteinle inşa ediliyor, protein yeterli miktarda alınmayınca tüm sistem yavaşlıyor ya da çökmeye başlıyor, buna ikame edecek bir başka madde yok. Karbonhidratsa sadece enerji veriyor, başka bir olayı yok, onun yerini tutabilecek maddeler var. Yani karbonhidrat yoksa ölmezsin ama protein yoksa (Bağışıklığın çökmesi vs. ) ölürsün. Kısaca böyleyken böyle.

Temeli var.

Edit: Protein eksikliği seratonin, dopamin, adını hatırlayamadığım diğer önemli hormonları olumsuz yönde etkiliyor.

evet hücreler proteinle inşa ediliyor ama sinir hücreleri bir yaştan sonra yapılmıyor sonuçta. yani proteinsiz kalıp hasta filan olsak da zekaya etki etmesi beklenen bir şey mi?

Et demek sadece protein demek değil. Kırmızı et B12 vitamini açısından zengin. Bende B12 vitamini eksikliği var. Bu öyle saçma bir şey ki, ağzında aft çıkınca hayat kaliteni düşürüyor. Kimi insanda unutkanlığa yol açıp, kişiyi dağınık bir ruh haline sokuyor. Kimisinde yorgunluğa sebep oluyor. Sadece protein değil, vitamin ve mineral eksikliği bile çok ciddi sorunlara neden olabiliyor. Et besin olarak değerli olduğu için insanların her şeyi ete ve dolayısıyla proteinlere bağlaması son derece normal.

O biraz B-12 eksikliğiyle ilişkilendirilen bir durum.

kısacası sen fakirsin et yemiyorsun karnını doyurmak için ekmek yiyorsun o yüzden beynin az gelişmiş anlamındaki bu hakaret, biraz temele dayanır. et yemenin faydası üzerine...

Knut Hamsun-Açlık

machiavelli prens
guy debord - gösteri toplumu

Tembellik Hakkı

yusuf atılgan - aylak adam
edip cansever - ben ruhi bey nasılım
steinbeck - fareler ve insanlar
ferenc molnar - pal sokağı çocukları
camus - yabancı

-efendi ile uşağı/tolstoy
-beyaz geceler/dostoyevski
-yüzbaşının kızı/puşkin
-kaosun kutsal kitabı/caraco
-anarşist ahlak/kropotkin (başucu kitabım <3)
-tormesli lazarillo /anonim
-kral oidipus/sophokles
-polikuşka/ tolstoy
-açlık/knut hamsun
-ilk aşk/turgenyev
-tersi ve yüzü/camus
-schopenhauer/ölümün anlamı
-schopenhauer/seçkinlik ve sıradanlık üzerine
-tolstoy/kreutzer sonat (evlenmeden önce mutlaka okunması gereken bir kitap)

illa maksimum 200 sayfa olacaksa saatleri ayalama enstitüsü'nün ilk 200 sayfası (çok ciddiyim)

ya da çok daha çerezlik olsun diyorsanız da emre yılmazın yekten kişisel gelişim eseri(!) şeytanın fısıldadıkları. (ben yarısında çıkmıştım)

Hayatıma en büyük katkıyı sağlayan kitaplar;

Epiktetos - Düşünceler ve Sohbetler
Marcus Aurelius - Kendime Notlar

ikisi de stoacı filozoflardır. Bilhassa epiktetos'un kitabı tam bir başucu kitabı. Düştüğünüzde okuyunuz, kalktığınızda da.

Wilhelm Reich - Dinle Küçük Adam;
Küçük adamların da küçük "büyük adamların" da okuması gerektiğini düşündüğüm bir kitap. Çok iyi bir pencere.

Filibeli Ahmet Hilmi - Amak'ı Hayal.
Bu yazarı tanımamak, kitaplarınının tozlu raflarda kaybolmasına sebep olmak bir ayıp, bir suç! Aynı yazarın "Üniversiteli Gençlerle Bir Konuşma" adında bir kitabı daha var. PDF haline getirip internette bir kaç yere yükledim. Bulunabilir, bulamazsanız mail size iletirim. Bir saatte okunabilecek bir şey.

martin eden sanırım 550 civarı, elimde şu an max. 200 sayfalık kitap arıyosanız sıkabilir. ama bence güzel, akıcı.
fareler ve insanlar
ölümcül kimlikler
yeraltından notlar
diyorum ben de. içinde kişisel gelişime veya varoluşa dair en az fayda verici olan fareler ve insanlardır ama yine de güzeldir.

bertrand russel - evlilik ve ahlak.

oldukca bilgilendirici ve doyurucuydu

Hayvan Çiftliği
Fareler ve insanlar

İnsan ne ile yaşar ? - Tolstoy

boris vian - mezarlarınıza tüküreceğim

Ben de kişisel gelişim kitaplarını seviyorum ve mümin sekman ın çoğu kitabını okudum ve hoşuma gitti. Sen de okuduğun kitapları yazar mısın yada mesaj atar mısın merak ettim

Antabus

Sanırım bir sene boyunca okuyabileceğim bir kaynak oluştu burada. Katkılarınız için çok teşekkürler. Sağolun, varolun :)

www.kitapyurdu.com

veronika ölmek istiyor

250 sayfa da olabilir ama iki gecede rahat bitirirsin

tekrar teşekkürler

Senin bahsettiğin şey Osmanlı ailesi için geçerli, Eyüp Sultan denilen kişi Muhammed zamanında yaşamış farklı bir devrin ve kültürün insanı.

kalkıştaki kadar zorunluluk değil ama hafif bir miktar basmak lazım, evet. yoksa araba hoplayabilir, konforsuz yolculuk olur. sen ilk etapta onu düşünme. want2'nun dediği gibi zamanla oturur.

öyle yapıyorum o zaman araba bağırıyor böyle araba yarışı yapıyormuşum gibi.

bağırtıyosan gaza erken basıyorsun demek ki. debriyaja bas, vitesi geçir, debriyajı tam bırakmak üzereyken gaza dokun. kalkıştaki gibi yapma, aynısı değil.

Vites yükseldikçe debriyajdan yavaş çekmeye gerek kalmıyor. Yani sen birden ikiye çıkarken nispeten yavaş çekersin ama dörtten beşe çıkarken daha hızlı çekersin ayağı, araba zaten devrini almış olur o viteste.

Senin durumunda en basiti, debriyajı yarıya kadar getirdikten sonra gaza basman olur, yani debriyajı iki kademeye ayır öyle kullan; yarıya kadar gel, gaza öyle bas.

hacı bu işin kural kaidesi yok. tamamen arabadan arabaya ve sürüşten sürüşe değişen ve öğrenilen, öğrenildikten sonra da asla unutulmayan bir senkronizasyon o. ta ki yeni bir araba kullana kadar.

debriyajlarda kavrama noktasi diye bir sey var, eger o asamayi gecmezsen gaz vermen bir ise yaramaz, her arabanin kavrama noktasi farkli olabilir. deneye yanila o noktayi bulursan (g noktasi gibi oldu :p) zaten bir yerden otomatige baglayacaksin

Teşekkürler arkadaşlar cevaplar için,

@angelus sanırım senin dediğin kafama takıldı şimdi anladım.

Birde sürücü kursunun arabasında çift debriyaj fren olması itibariyle debriyaj ve fren pedalları takılma yapıyor. Ama gaz pedalı tek olduğu için onda sorun yaşamıyorum.

dailyburn.com

Kısacası kaldırıp indiriyoruz çünkü kaslar öyle daha iyi çalışıyor. Bir süredir ağırlık kaldıran birine plank vız gelir tırıs gider zaten beş dakika durursun öyle saf saf.

hızlı ve yavaş kasılan fiberler var ağırlık ile her iki fiber türünü de çalıştırabilirsin.

Plankta izometrik kasılma, halteri indirip kaldırdığında izotonik kasılma yaşatıyorsun kaslara. İzometrik kasılmada kas boyu değişmez, sadece kasa kasılma ile gerilim yaratırsın, bu tip kaslara ancak bu şekilde hipertrofi yaşatırsın zira kas boyunu uzatıp kısaltamasın bu tip çalışmalarda. İzometrik kasılmada, yani ağırlığı indirip kaldırdığın çalışmalarda kas boyu uzayıp kısalır, yani daha çok strese maruz kalır, bu da daha çok hipertrofi anlamına gelir. Ha halteri indirip kaldırmak yerine plank gibi bekleyerek de çalışabilirsin ama birinden %5 verim alırsın diğerinden %70 o nedenle yapılmıyor, sadece o tip çalışmaya ihtiyaç duyulan bölgeler için bu çalışmalar yapılıyor.

Soruna cevap olan kısmı 2. parağrafta yazacağım. bu ''az her zaman çoktur'' bana 4 terki hatırlattı. hatırladığım kadarıyla şöyleydi;

yemeği terk
dünyayı terk
ahireti terk
terki terk


az yemek içinde; diyetisyen şöyle anlatıyor. Mide hacimle doyan bir organ, bu yüzden yemek yemeden hemen önce 2 bardak su için ve şeker endeksi(ya da indeksi herneyse) düşük gıdalar tüketin. Şeker acıktırıyormuş sanırım, oysa bana küçükken hep acı acıktırır derlerdi.

bilmiyorum.

@mete kudur

Acı da acıktırıyor zira iştah açıyor ama şeker de farklı bir işleyişle acıktırıyor.

Tam da o "terk"leri uygulamak için istiyorum çünkü hem beden hem ruh sağlığıma çok iyi gelecek. Rüyama giriyor artık, kendimi kadın gibi hissetmek için kilo vermenin dışında ger bişeyi yapıyorum yani. Halbuki olması gereken kilo vermek. Vücudumda düzen kalmadı ya.

@secrexv2

Bilmediğini kendine ve başkalarına söyleyebilmek çok güzel bir erdem. Tebrik ve teşekkür ederim.

Şişman bir insanın az yemek yeme gibi bir durumu olamaz, şişman insanın bazal metabolizması yüksek olduğu için günlük kalori ihtiyacı da yüksektir, zayıflamak istiyorsa eğer onun biraz daha düşük miktarıyla beslenir ama bu "Az" olarak nitelendirilecek bir miktar olmaz, o azlık zamana yayarak gerçekleşir. Yani günde 3000 kalori alan bir insan hadi ben zayıflayayım o nedenle az yiyeyim deyip 1000 kalori almaya başlarsa zaten 3 gün sonra hastanelik olur. Fakat Kalori miktarını zamana yayarak küçük küçük düşürürse 1 senenin sonunda zayıflamış olur. Bu çok basit bir matematik.

@angelus

Hmmm benim bu kadar zorlanmam normal yani? Ne bileyim ben de anormal zannettiydim onun için kızıyodum. Teşekkürler.

düzenli bi diyet çare olabilir anlattıkların vardı bende. halk sağlığı müdürlüğüne git para da vermezsin. ben öyle yaptım.

Tlc’deki ekstrem tombişler programını izlesene, kabaca bi fikir verir. Benim gözlemlediğim, hepsi yemek için ölüp bitiyor ama kendilerini tutup doktorun verdiği diyetin dışına çıkmıyorlar, çünkü gereken kiloyu veremezlerse tüp mide ameliyatı olamıyor ve döngüden çıkamıyorlar. Ameliyatı olup da mide küçülünce az yemeye yardım ediyor, fakat bu sırada ipin ucunu kaçırırlarsa tekrar ameliyat olma gibi bi şansları olmadığından daha da dikkat etmeleri gerekiyor.

Özetle irade gerekiyor, bunun için de tayin edilen bir süreç sonundaki büyük ödül ve cezalar kişiyi motive ediyor. Diyetisyene gidersen motivasyonun artar. Ablam örneğin senelerce kilolu idi, nişanlandığında kayınvalidesi ufaktan laf sokmuş, o motivasyonla ve diyetisyen yardımıyla 30 kilo verdi, 10 senesi var, hala da korur.

şöyle bir yolu tavsiye edeceğim. galiba benzerini duyurudan okumuştum. denedim ve yemek konusunda nefsine hakim olamayan biri olarak çok işe yaradı.

her şeyi bir anda azaltmaya çalışma. kendine bir yiyecek grubu belirle, mesela çok yiyorsun ya hani, neyi en en çok yiyorsun. cips/çikolata? pilav? hamur işi? sadece onu, sadece 1 aylık süreyle kes. kalan her şeyi istediğin kadar ye. hep düşün ki 1 ayın sonunda onu gene yemeye devam edebilirsin. ama bu 1 ayda asla yememen lazım. 1 ayın sonunda o yiyeceği çok özlediysen hemen o an gidip yiyebileceksin.

bir sonraki ayda da ikinci en çok yediğin yiyecek türünü kesip iki yiyeceği kesmiş olarak devam et. gene ikinci ayın sonunda her şey serbest.

böyle böyle zaten birkaç ay içinde kesecek pek bir şey kalmayacak. kalan yiyecekleri de çok miktarlarda tüketemeyeceğin için az yemeye başlamış olacaksın. ayrıca uygulaması da kolay, birden her şeyi kesip aç aç dolaşmayacaksın ortalıkta.

ben ne kadar özlemiş olsam da kestiğim şeyi yemiyorum ki vücudum bi alışsın. vücut 22 günde alışıyor geyiği galiba doğru :) şu an uzun süredir bütün market abur cuburlarını kestim. akşamları o tarz şeylerden çok yiyordum, artık canım bile istemiyor. mesela hala fast food, makarna falan yiyebilirim. bir sonraki ay da da yiyecek türünden kısmak yerine akşam 8den sonra bir şey yemeyeceğim mesela.

eksisozluk.com

Kilo vermek kolay iştir, önemli olan sağlıklı kilo aralığında kalabilmektir. Kilo verme olayı basit bir kalori hesabı ve ayrıca insilün hormonuyla alakalı.

Özet geçmem gerekirse tüm abur cuburu kes, beyaz ekmeği kes, pirinci kes, patatesi kes. 3 ana öğün 3 ara öğün ye, asla uzun süre aç kalıp fazla yeme. Ana öğünlerin en büyüğü kahvaltı en küçüğü akşam yemeği olsun. Gece yatmadan 3-4 saat öncesinden sonra büyük öğün yeme. Ara öğünlerde sadece protein veya sadece karbonhidrat alma, azar azar birlikte aç böylece daha dengeli yersin ve daha az acıkırsın (örn: sadece meyve tabağı veya sadece süt değil. Az meyve az süt. ) Badem,fındık,fıstık gibi kaliteli yağları devamlı al, bunların kalorisi yüksek ve şeker seviyeni uzun süre belli yerde tutmana yarar. En önemli şey düzenli spor yap. Önce kardiyoyla başla kilon fazla (zamanım yok diyorsan bile bir dolu spor var. Örn: 10 dk ip zıpla devamlı bakalım ne oluyor) .

Spor sağlıklı hayat için zorunludur. Sadece diyetle olmaz, vücudun yaşlanınca yine pörtler.

Bu olaylar fiziksel görünüşten çok sağlıkla alakalı. Ülkenin yarısı ya şeker hastası yada hasta adayı iken bunları tekrar tekrar söylemek gerek.

spor yap geçer

Eğer yeterince sebebiniz varsa yapabilirsiniz. Sebeplerinizi bir kapıda yazın, düzenli okuyun. En başta her şey iyi gitse de, bir noktada dip gelecek orada bırakmayın. Yeterince sebebiniz yoksa aşağısı hikaye. Bir süre sonra az acıkmaya ve azla doymaya başlayacaksınız.

Kontrol sizde değilse, buna başkaldırabilirsiniz. Abur cubur cips kola salam sosisi böyle kestim. Kontrol edilmeyi sevmiyorum. Sosis yemek için dünyaları yakabilirim halbuki. Ama zararlı olduğuna ikna oldum ve sözleşmeyi tek taraflı fesh ettim.

Porsiyonlarınızı her gün çok az küçültün. Çayınıza şeker koyarken kaşıktaki çok az şekeri geri bırakın gibi. Hiçbir şeyi birden ve tamamıyla kesmeyin.

Tüm zararlı beslenme alışkanlıklarını tespit edin ve bir kerede değil, yavaş yavaş hepsini öldürün.

Şerbetli tatlılardan sütlülere geçin.

Bol su için.

8'den sonra hafif yiyin, dokuzdan sonra bir şey yemeyin.

Dambılla kaldırdığın ağırlığı barla daha kolay kaldırırsın, zira barla çalışırken ağırlığı kaçıracak gibi olsan bile güçlü tarafın bunu tolere eder yine kaldırırsın ağırlığı, dambılda böyle bir şey yok ya kaldırırsın ya bırakırsın.

O fiyata işe yarayan bir kürek bulamazsın, verim alabileceğin en ucuz kürek şu olur: www.voitbayi.com Ha 300-500 liraya da var ama ben onlara kürek demem. Çok iyi olanlar da zaten 3000 lira bandında başlıyor, kürek ucuz bi alet değil ne yazık ki.

hayır arkadaşım, az ya da bir aletle zayıflamak ya da kas yapmak istemiyorum. eski milli sporcuyum, sakatlığım sonucunda spordan spora geçe geçe spordan soğudum. bacağımın kaldırabildiği kadar, 7-8 km ayarı, yürüyüş yapıyorum ağırlık çalışmadan önce ve sonra - sadece kendimi sakatlamadan vücudumu yorabildiğimce yormak istiyorum.

@angelus

rw900 vs r800 olayındaki fark nedir? daha fazla modu olması, daha rahat olması, daha sessiz olması ya da daha kullanışlı olması gibi şeyler pek umurumda değil.

800 daha yüksek direnç uyguluyor, asıl yapması gereken iş de bu.

internette bu iki ürün hakkında derinlemesine bir "özellikler" sayfası yok, enteresanmış.

voit oxford satan bi' arkadaş geri dönüş yaptı, rw900'ü sıfır alabileceğim fiyat ile aynı kapıya çıkıyor. bu modeli kullanmış ya da bu model hakkında bilgisi olan var mıdır? sayfası, tipi şu olan: www.voitbayi.com

3 yildir haftanin bes gunu 4-5 kilometrelik yuzme antrenmanlari yapiyorum, omuzlarim genisledi ancak 6-7 ay body salonlarinda takilanlar kadar vucudum yok.

sadece yuzerek vucut gelistirilmez. cok iyi kardiyo yapmis olursun stilli ve tempolu yuzersen. yag yakimi da olur ama gozle gorulur bir kas gelismesi goremesin. kimsede gormedim 3 yildir. gorduklerim ise mutlaka kara antrenmanlari da yapiyordu agirlik calismalari yaparak.

sen yine de bu isim egitimini almis bir bilene danis

nasıl bir vücut amacında olduğunuzla ilgili bence.
yağ yakma noktasında daha verimli bir yol yok. enfes de bir vücudunuz oluyor. omuz, göğüs çok sağlıklı ve güçlü hale geliyor.
ama bu protein seviciler gibi bir porno vücudu olmaz tabi.
diyetinize dikkat ediyorsanız haftanın 3-4 günü 1km gayet sağlıklı ve yeterli bir antrenman.

kilo vereyim diye gittim hayvan gibi göğüs omuz kası yaptım geldim. kasıla kasıla yürüyen tiplere benzedim. kiloma hiçbir şey olmadı. jogging + yüzme olur sanki.

Yüzmek esasında anaerobik bi iştir, yani vücut yüzerken oksijensiz solunum yapar, bu durumda enerji çoğunlukla karbonhidrattan karşılanır yağa çok dokunmaz, yüzücülerin yüksek kalorilerle beslenmesi de biraz bu nedenle oluyor (Tabii profesyoneller günde 15 saat antrenman yaptıkları için onlarda yağ da kullanılır ama yarım saat/40 dakika yüzen insanlar için bu geçerli değil.) Karbonhidrat çok kullanıldığı için glikojenler çabuk boşalır, yüzme sonrası genelde çok fazla açlık hissedilir bu nedenle, kaybedilen enerji de yenilen yemeklerle geri alınır. O nedenle salt yüzmeyle kilo kaybı çok olmaz. Vücut geliştirme kas kütlesinin artması da zaten periyodik olarak ağırlık yüklemesi yapmadan olmaz, o nedenle kas gelişimi de çok olmaz. Yüzücülerin 100 metrecilerin falan şahane vücutlarının olmasının birkaç nedeni var: Kendi branşlarının yanında her zaman ağırlık çalışması yapıyorlar, bu yolla kas kütleleri artıyor; aerobik egzersizler yapıp sıkı diyetler uyguluyorlar, bu yolla yağ oranları düşük kalıyor; spora ergenlik öncesi başladıkları için standart bir insana göre daha fazla kas hücresine sahip oluyorlar, haliyle daha çabuk fiziki değişiklik sağlayıp daha kolay form tutuyorlar.

direkt cevap geliştirilmez.

yüzme cardiodur, vücut geliştirmek için ağırlık çalışman gerekir. en fazla omuzların biraz genişler ve güzel yağ yakarsın o kadar.

Vücut geliştirmeden ne anladığına bağlı olay.

Yüzerek fit ve sağlıklı bir vücuda sahip olabilirsin, güçlenirsin. Yağlardan kurtulabilirsin. Kas da yaparsın ama bir yere kadar. Ve sprintlerle, intervallerle ve doğru teknikle yüzmen lazım.
Ama tabii vücutcu abiler gibi kaslarının belirginleşmesi için ağırlık çalışmak lazım. Suda sadece suyun direnci ile çalışıyorsun.

Yani fit olayım, vücudum şekillensin yeter diyorsan devam.

Not: eski bir yüzücü

Sağlıkçı değilim ama bildiğim bir şey var: enerji kaynağı bulamazsa vitaminin kralı gelse bir anlamı olmaz.

Öncelikle diyetinden basit karbonhidratları çıkarmakla dayanıklılık(düşük tempoda uzun süreli) antremanları yapması çok faydasına olur.

vitamin eksikliği yoksa hiçbir işe yaramaz. alperz +1 sağlıklı düzenli beslenme rutini çok daha işe yarar

Hayvansal gıdalar (Yağlar/Proteinler) ve yeşil bitkiler tüketip bağışıklığının zayıflamasının önüne geçsin, ondan sonra sırtında Seyit Onbaşı gibi top mermisi taşısa yine bir şey olmaz. Böyle ekstra vitamin takviyesi çok gereksiz.

@2, hayır. ara ara bazı barlardan falan check in yapmıştı veya bazı mekanlardan foto atmıştı. şehir ve/veya hangi okulda okuduğunu belirtiği twetleri var.

edit: bir duyurucu isim soyisim paylaşmış mıydı diye sormuştu.

Yurtdisinda yasiyorum. Bankama erişim kısıtlı olduğu için türkiyeden vpn aldım fakat bankaya giremedim. Vpnin hiçbir işe yaradığını sanmıyorum

@duyulmasi gerektigi kadar, anonim hesaptan yazıp ceza alanlar nasıl bulundu o halde? twitter bi iki naz yaptı ama veriyor devlete bilgileri.

@run a ris, tek seferlik bir durum olabilir mi hocam? vpn'i premium kullanınca istediğin ülkede gösterebiliyorun kendini. ben de test ettim bunu. belki vpn servisinden vpn servisine değişiyordur?

Twitter pedofili ya da cinayet gibi durumlar dışında bilgi vermiyor, ABD'de de bile vermiyor Türkiye'de neden versin. Anonim olmayan hesapları zaten kolaylıkla buluyorlar da anonimleri de hesaptan paylaşılan kişisel bilgiler takip edilerek bulunuyor. Yani adam 10000 tweet atıyor, o esnada illa ki bi paylaşım yapıyor kendisiyle ilgili unutuyor sonra, adamlar hepsine tek tek bakıyor, işleri bu. Öyle öyle buluyorlar işte bulabildiklerini. Bulamadıkları da tonlarca hesap var.

@angelus, o zaman farkettiği gibi hesabını kilitlemesi iyi oldu diyebilir miyiz? içimiz rahat olsun mu? hesap kilitlenirse hemen başka yapabilecekleri neler var?

Twitter bilgi vermiyor diye biliyorum. Bilgi verse fuatavni o kadar yazabilir miydi?

Hesabı kilitli ve anonimse bir şey çıkmaz.

Ben şu şekilde biliyorum; bilgiler savcılık kanalıyla edinildiği için compumasterdan da(dahi anlamındaki de) istendiğinde o da bu bilgileri şöyle; kullanıcı adı ve bağandığı ip adresleri(belirli bir süresi var bunun kanunen zaten) şeklinde savcılıkla paylaşıyor. sonra savcılık bu bilgilerle de internet sağlayıcıları sayesinde adresi öğreniyor. Zaten öğrenebildiği tek şey bu, internet erişiminin sağlandığı adres. VPN ile girildiğinde de o VPN şirketi hangi vpn'yi kim kullanmış loglamış(kaydemiş) olduğu için de onun üzerinden firma bilgilendirirse yine bulurlar diye düşünüyorum(ssg'nin bu konuda kütük gibi bir yazısı vardı ekşi sözlükte; malum bi' ara kullanıcıları devlete kendi elleriyle hibe etmişlerdi sonra da çıkıp şöyle şöyle kanunun şu maddesi, şunu kullanırsanız şu olur gibi upupuzun yazmıştı da okumadan yarısında çıkmıştı insanlar he sedat he he diyerek)

Yani devlet oturduğu yeri buluyor sadece; internet hesabından adı paylaşılmış okuduğu yer paylaşılmış filan bunlar önemli değil, çünkü doğru olmayabilir. Misalen sen o hesabından ismini mete kudur diye paylaşabilirsin, ve benim okuduğum okulu da yazabilirsin. Ama bu o hesabın bana ait olduğu anlamına gelmez. Çünkü paylaştığın bilgilerin doğruluk ihtimali tamamen senin elinde olduğu için devlet bunun üzerinden bir soruşturma gerçekleştirmiyordur. Şöyle gerçekleştiriyordur;

Yerini buldu, internet sağlayıcısından da internetin sahibinin bilgilerini buluyor. Sonra polis kanadıyla ona ''birader sen bi' bakcan mı ?'' diyor. Adamı soruşturmaya dahil ediyordur, birazı psikolojik baskı birazı da gerçekle ondan da bu suç unsuru barındıran olaylarda interneti kime kullandırdığını paylaşmasını istiyorlar yoksa o kişinin kendisi olmadığını ispat etmesi gerektiğinden bahsediyorlardır. Keza şöyle de bir aksiyon var, mesela atıyorum sen ekşiduyuru üzerinden suç işledin. sana ulaştılar, öncelikle senin lucky strike olup olmamandan emin olmaları gerekiyor, bunda ilk aşama sana soruyorlardır(ik süreci gibi :) lucky strike senmisin diyorlar mesela, sen inkar edersen eğer o zaman cebren süreç başlıyordur, kullandığını kabul ettiğin elektronik aletler işletim sistemleri ve ekşiduyuruya girdiğin sistem v.s karşılaştırılıyordur.

Ondan sonra olay ispatlı hale geliyor ve süreç suçun cezasının ne olacağı üzerine dönüyor.


2. sorunuzun halihazırda cevabı da şu; bi kere yakaladılar mı avukatlar kabulü halinde tüm tweetlerine bakarlar bence çünkü zaten amaçları caydırmak için yakalanan kişinin olabildiğince ceza almasını sağlamak. adamlar zaten bundan para kazanacaklar.


not: sorunun birisi gözümden kaçmış, bütün ip adresleriyle uğraşmıyorlardır çünkü öyle olsa evrak işlerinde boğulurlar. suç unsurunun paylaşım adresini alıyorlardır yekten.



Bunların tamamı fikir yürütme ile zırvaladıklarım, konuyla alakalı teknik bir bilgim yok ama hukuk algoritmik zeka ile işlediği(gerektiği) için bence süreç bu şekildedir.

edit: tüm bunların dışında twitter bilgi vermiyor diye çok geziyordu ortalarda adamların türkiyede bir vergi yükümlülüğü ve resmi bir kurumları olmadığından da hükümet ona dokunamıyordu ama sonra ne oldu bilmiyoruz, bir ara malum kapatıldı twitter, twitterdan büyük abiler türkiyeye gelip hükümetle özel görüşmeler yaptılar filan. İnternette vardır twitter hangi ülkelerle paylaşıyor hangi ülkelerle paylaşmıyor diye. Fakat olay türkiyedeki bir şirket için olduğunda bilgi vermesi yasal zorunluluk diyordu kanzuk.

twitter'dan ip bilgilerini alamayacaklari icin olay iptal. Yanlis hatirlamiyorsam mevzu twitter olunca eger kimlik de anonimse twittera ip icin yazismada dahi bulunulmuyor.

Ayrica hesabı kilitlemis olması onemli degil. Twitter'da ki butun yazilar duzenli olarak arsivleniyor.

twitter'da yazdığınız her şey devlet tarafından incelenen havuzun içinde. sokakta tek tek sormak yerine twitter'dan istatistik çıkarmak daha kolay. twitter hesabı sahibi olmak ile anonimlik arasında zıtlık var. malum kişilere saydırmadan önce düşünün yani.

@sporty,hiçbir şey anlaşılmıyor yazdığınız şeyden.
devletin twitleri tuttuğu havuz mu var? teknik olarak mümkün mü böyle bir şey?

evet. havuzdan kastım twitter, facebook gibi sosyal medya hesaplarından toplanan bilgiler. içinde şüpheli hesapların attıkları twitlerin depolanması da mümkün. örneğin devlet, fetö'ye ait 10 bin hesabı tek tek bulmak yerine tüm sosyal medya trafiğini kendisi takip edip filtreleyip yüksek başarı oranı ile hesapları fişleyebilir. daha sonra hesap anonim değilse isim soyisimden adres tespiti yapar. servis sağlayıcısından bağlantı zamanını ister. durum Ankara miting saldırısı gibi daha ciddi ise twitter'dan direkt ip ister.

@sporty, saçmalıyorsun ve boş konuşuyorsun. ciddiye almıyorum seni.

www.forbes.com

ben zevkime aklımdan geleni sallıyorum. mass surveillance? edward snowden? nsa? devlet kullanıcıların e-postalarına göz dikmiş, siz twitimi nasıl gördü diye ağlayın o halde. hadi sosyal medya hesabı açarken özel şirketin gizlilik koşullarını kabul ediyorsun, devletle ne zaman öyle bir anlaşma yaptın? erdoğan'a bizzat mı dedin benim sosyal medya hesapları mı takip etmeyin diye? terör saldırılarına karşı önlem için aldım ama şahsıma ve partime karşı sözde tehdit içeren kullanıcı hareketinden haberdar olmak istiyorum diyor adam. devlet başkanı olunca erdoğan'ın böyle "küçük" kanunsuzluklara karşı hesap vermesini mi bekliyorsunuz yani? daha ohal kapsamında tib'i btk'ya devrettiler. btk sadece kota miktarını belirleyip, kullanıcıyı koruyan kamu kuruluşu mu? tüm ülkenin internet altyapısını türk telekom sağlıyor. tüm internet trafiğini süzgeçten geçiriyor btk. abd'de deki teknolojiyi görüp sanki boş duracaktı türkiye ve suudi arabistan gibi ülkeler. zamanla yavaş yavaş öğrenirsiniz.

NBA oyuncularının milli takımlarla pek işi olmuyor, maç takvimleri yoğun oluyor sakatlanma riskini göze alamıyorlar vs. Ha baksan Gasol Parker ne bileyim Ruslar Doğu Avrupalılar falan gidiyordu milli maçlara ama bizimki birkaç defa mırım kırın yaptı sonra gelmedi/çağırmadılar.

instagramdsn takip ediyorum kendisi ve ailesi tam amerikalı olmuşlar. bence kendisi turkiyedeki sporun da bok gibi olduğundsn sadece entrila döndüğündne bu pisliğe bulaşmayı terfih etmedi

Tanjevicin yüzünden olmuştu hepsi. Memo milli takımın o çetesinin içinde değildi kerem Tunçeri Hidayet Nedim ender falan tam maddi maneviydi ve memo bursadan gelen bir oyuncuydu. Diğerleri çocukluktan bu yana arkadaş. Bu çete çok yanına almadı memoyu Tanjevic de arkasında durmadı artistik peşinde koşup illa şu tarihte geleceksin sakat olmayacaksin şu antremanı yapacaksın gibi şeyler dayatinca memo da sikerim sizin yapacağınız işi dedi

Bir ara Hidayet de gelişmişti o da Tanjevicin bok yemesiydi. Sonra Hidayeti almamanin kellesine mal olacağını anlayınca onu aldı ama memonun arkasında kimse durmadı. Lobi yapamadı.

Tanjevic yerine Örs olsaydı biz o dönemi daha başarılı gecirirdik hatta bırak Örsü gergin hocam olsa hatta mahmuti bile olsa daha başarılı olurduk.

2001'de miili takım kampında mirsad'la mehmet kavga etmişti. sonra aydın örs'e ya o ya ben olayları gibi bişeyler olmuştu.

emrece.blogcu.com

cenk akyol'un milli takıma çağrılmamasını mikrofon olayına mı bağlıyorsun cidden:d

@steve rogers

Bu seneki kadroya değil tabii ki de sanki o olay olduktan sonraki turnuvalardan birinde kesmişlerdi ve bu tarz muhabbetlerin döndüğünü hatırlıyorum. Yoksa performansını güncel olarak takip etmedim kötü olduğu için artık çağırmıyor olabilirler bilemiyorum o kadar.

@steve rogers o dönem bir turnuva'ya katılacaktık cenk'ten başka adam gibi bir şutörümüz yoktu. sanırım cenk'in yerine birkan batuk malı kadroya dahil edilmişti. o dönem cenk'in milli takıma alınmama sebebi çok net hatırlıyorum mikrafonu yere atması ve iktidara karşı gelmesiydi.

var.

Cinsiyet değiştirip dişi olan hayvanlar bile var.

var +1

en.0wikipedia.org

var
ensest falan da var

Danimaarka hayvanat bahçesindeki gay penguenler epey haber olmuştu
www.ntv.com.tr

maymunlarla ilgili belgeselde görmüştüm. ensest, pedofili, anal, oral hepsi vardı.

doğa bir yolunu bulur. doğada karşı cinsinden kalmadığı durumlarda cinsiyet değiştirip soyun devamının sağlandığı vakalar biliniyor.

Ve dogada da oldugundan dolayi ve escinseller bunu kendileri secemedikleri gibi escinsellik anne karninda ortaya cikar.

hayvanlarda tecavüz de var: www.youtube.com

nekrofil homoseksüel hayvana dahi rastlanmış: mudfooted.com

This bizarre observation is unique because homosexual necrophilic behaviour has never been described before. Interestingly, homosexuality is not very rare in ducks, with up to one in 10 duck couples being homosexual. Also occasionally necrophilia can be seen, but only with males trying to mount dead females. However the combination of the two makes it an extreme case, especially since the amorous male copulated with the dead male for over an hour!

nekrofili veya homoseksüellik zaten varmış da bu ikisinin bir arada olması şaşırtıcıymış : (

neyse uyarı bakımından: hayvanla insanı kıyaslamanın da bir sınırı var. kıyas yaparken ölçülü olmak zorundayız. deniz aslanı penguen sikiyorsa bu insanlar için ya da geniş çerçevede canlılar için de bir 'norm' olamaz. doğada var diye pedofil, nekrofil olmak sağlıklı değildir.

'genlerinde var yeav' meselesine girmiyorum.

Kedilerde var.

@idexo

Hayvanlarda olmasi durumu, escinsellik dogal degil insar asiri azginliktan kendi cinslerine yoneliyorlar argumanini yok ediyor, bu bakimdan onemli.

Zaten hayvanlarda olmasi da ozgurlukler bakimindan onemli degil, 18 yasini doldurmus iki insanin ozel yasaminda ne yaptigi kimseyi ilgilendirmez.

askerde sarman diye gay bir kedi vardı.

@Traveller Bak şimdi sana ne demek istediğimi senin sözlerinin aynısıyla tekrar anlatayım:

'Hayvanlarda olmasi durumu, nekrofili dogal degil insar asiri azginliktan ölülere yoneliyorlar argumanini yok ediyor, bu bakimdan onemli.

Zaten hayvanlarda olmasi da ozgurlukler bakimindan onemli degil, 18 yasini doldurmus iki insanin ozel yasaminda ne yaptigi kimseyi ilgilendirmez.'

Bütün kelimelerin aynı duruyor, nekrofiliyi ve ölüleri koydum oraya. Kulağa nasıl geliyor söylediğin şey?

Ayrıca '18 yaşını doldurmuş' diyorsan işte burda kültür devreye giriyor. Bunun ölçüsü doğada yok çünkü. Bazı batı ülkelerinde 15, bazılarında 21 dahi olabiliyor bu yaş. Neden? Çünkü kültür. Oysa her birey başka yaşlarda ergenliğe giriyor, ergenliğini tamamlıyor.

Bir yandan 'doğal' bir yandan 'kültürel' dersen işler karışır. Bazılarının kültürü 'eşek sikmek' olabilir mesela, onlara ne diyeceksin? Senin kültürün '18 yaş' diyorsa onunki de 'eşek sikmek' diyor.

Nitekim kanibalizm diye bir şey var. Bazı kabileler böyleymiş. Tutup 18 yaşını geçmiş iki insandan biri ötekini yiyebilir biz karışmayız mı diyeceğiz?

Kölelik diye bir şey var, bazı kültürler böyleymiş. Tutup 18 yaşını geçmiş iki insandan biri ötekine köle olmayı kabul edebilir mi diyeceğiz?

Bu meseleleri herkes kendi kültürüne, meşrebine, yaşantısına ve tarafına göre çeşitli şekillerde yorumluyor. Maalesef meşrulaştırmaya çalışanlar kendilerince olumlu ya da zararsız gördükleri şeyleri kabul ediveriyorlar. Öte yandan ben bu insanlara bakınca dejenere olduklarını görüyorum.

Olay oldukça basit. Sağlıklı olmayan şeyleri yapan insanların akıl sağlığı sıkıntılıdır. Sonra bu sıkıntılı insanlar başkalarına örnek oluyorlar, başkalarını yetiştiriyorlar... Sıkıntı büyüyor.

www.independent.co.uk

İnsanlar bulundukları ortamdan oldukça etkileniyorlar. Hele ki küçük yaşlarda.

www.abc.net.au

hayvanlıkla insanlık arasında böyle derin farklar var.

ek olarak: Bu arada kast ettiğim bunlar genetik değildir falan değil. Olabilir; her gün hasta, sakat ya da başka anormal çocuklar da doğuyor. Sakat veya hasta kabul edilmese de bu yönelimler 'anomali'dir. Anormalliği hoş görebiliriz ama yaygınlaştırmak, moda haline getirmek yukarıda linkteki örneklere sebep olduğundan sakıncalıdır. Daha cinsel kimliği oturmamış kimseleri 'anormal'e yöneltmek hem bireyin sağlığı açısından hem de genelde toplumun sağlığı açısından olumsuzdur.

@idexo

Dostum iyi ve kotu arasinda da ayrim var. Pedofili ya da nekrofilide birinin bedenine veya psikolojisine zarar veriyorsun. Escinsellikte boyle bir zarar yok.

Bonobo var. Şempanze ile %99 aynı ama sosyal olarak çok farklı hayvanlar. Bir araştırın gerçekten ilgi çekici.

@Traveler 'Dostum iyi ve kotu arasinda da ayrim var. Pedofili ya da nekrofilide birinin bedenine veya psikolojisine zarar veriyorsun. Escinsellikte boyle bir zarar yok.'

Yukarıdaki linklere baktın mı? Lezbiyen çiftin yetiştirdiği çocuk nedenleriyle birlikte neden homoseksüellerin evlenmemesi gerektiği hakkında bir blog açmış. Derdini de açıkça anlatmış. Belli ki kız psikolojik olarak çok zor bir ortamda yetiştirilmiş ama bunu bir şekilde aşmaya çalışmış ve başkalarının buna maruz kalmasını istememiş.

Sorun 'Gay Pride' sorun yukarıdaki linklerde verdiğim örneklerdeki ortamların oluşması. Sorun dejenerasyon. Anormalin kutlanıp moda haline gelmesi, insanların tüketebileceği bir deneyim haline gelmesi. Özendirilmesi. Kültürün yok olması. Bu medeniyetin temelini sarsan bir sorun.

Peki 10 yaşındaki bir çocuğun cinsiyet değiştirmek istemesi ve bunun aptal anne ve baba, doktorlar ve öğretmenler tarafından hoş karşılanması sağlıklı mı? Fakat Amerika'nın bir gerçeği bu ve daha da nicesi var.

Yukarıda paylaştığım linklerdeki çocukların yaşadığı ruhsal ve bedensel travmalar çok küçük iki örnek. Onlar eşcinselliğin ve transeksüelliğin moda haline gelmesinden, çevrelerinden etkilenen genç bireylerden sadece ikisi. Bu zararlar görüldüğü gibi hem psikolojik hem fizyolojik olabiliyor.


Bunun dışında eşcinsellik bireylerin kendilerine de büyük zararlar veriyor, yine hem psikolojik hem fizyolojik zararlar:

Şunlara da bir göz at
1: www.cdc.gov
2:www.nzaf.org.nz

'Gay and bisexual men accounted for 83% (29,418) of the estimated new HIV diagnoses among all males aged 13 and older and 67% of the total estimated new diagnoses in the United States.
Gay and bisexual men aged 13 to 24 accounted for an estimated 92% of new HIV diagnoses among all men in their age group and 27% of new diagnoses among all gay and bisexual men.'

Bu istatistikler şaka değil. Devası olmayan bir virüs bu. Bağışıklık sistemini çökertiyor.

Sen çok naifçe 'iyi' ve 'kötü' deyip geçmişsin. Kime göre neye göre bakmamışsın. Bir akıl hastasına göre iyi var bir sağlıklı insana göre iyi var...

Yukarıda anlattım. Sorulması gereken asıl soru: Bu durum ve bu insanlar Sağlıklı mı? Sağlıksız mı? Bu soruyu sorduğun zaman cevap kişiden kişiye değişmez, görecelilik ortadan kalkar. Ve cevap açık: Bu insanların kendileri de sağlıksız, büyük kısmının çevrelerine olan etkileri de sağlıksız.

Daha kötü ne olabilir?

@idexo

Sanirim ortak noktamiz escinsellerin toplumdan soyutlanmamasi. Bu da aslinda ulkedeki duruma bakarsak basarili bir gelisme.

Gay pride konusunda ortak olabilecegimiz nokta su: escinsellik normal deyip ardindan pride yapinca normal olmadigi gosteriliyor olabilir cunku normal bir sey kutlanmaz.

Ancak farkli oldugumuz nokta su: Ben 18 yas ustu iki ya da daha fazla kisinin ayrica 18 yas alti iki ya da daha fazla kisinin birlikteligini kisisel hak ve ozgurluk kapsaminda degerlendiriyorum.

Gay cocuk yetistirmek gay cocugu zorla duzcinsel yetistirmek gibi cocuk istismari olabilir. Ancak her gorusun istismarcilari var. Bu durum bana gore ozgur iradeli insanlarin kimi sevecekleri konusunda onlara baski yapabilecegimiz anlamina gelmiyor.

Ozgur iradenin ne oldugu da tartisilir ama biyoloji ozgur iradenin biraz disindadir. Duzcinsel bir erkegi baska bir erkekle seks yapmaya zorlasaniz ereksiyon bile olamayabilir. Gay erkek de bir kadinla ayni sorunu yasayabilir ornegin. Ya da bir insana zorla yeni bir seks fantezisi edindiremeyiz. Tum bunlar biyolojik surecler. Bunun gibi nedenler benim gay haklarini desteklememe neden oluyor cunku secim gaylere ait degil oyle doguyorlar.

Hayvanlarda eşcinselliğin olması insanların azgınlıktan kendi cinslerine yönelmesi argümanını nasıl yok ediyor anlamadım. Hayvanların düşünsel ve sosyal yetenekleri, insanlar kadar gelişmiş olmadığından bu karşılaştırmayı yapamayız. Genetik açıdan eşcinsel olmayan biri sosyal çevreden gayet kolay etkilenebilir.

Bir şeyin normal veya anormal olduğu referans noktasına göre belirlenir. Bu referans noktası da genellikle toplumsal ahlak kurallarıdır. Daha aykırı bir referans noktası gerekirse evrim verilebilir. Evrimin mekanizmasının amacı çoğalmaktır. Eşcinseller bunu sağlayamadığı için evrim sürecine aykırıdır.

@Traveler Bilinç önemli. O yüzden soyutlanmaları iyi değil. Bu insanları yok sayamayız. Öte yandan bugün artık 'gay pride' ile karşılaştırılabilir olduğunu düşündüğüm obeziteyi kutlamaya çalışan bir kitle var. Bu obeziteyi kutlayanlar büyük bir ruhsal çöküntüdeler. Sağlıklı olmaya çabalamak yerine kendilerini iyi hissetmeye çalışıyorlar.

Gay, şişman, fakir, sakat, nerd, normal, anormal, sağlıklı, sağlıksız fark etmez. Toplum içerisindeki hiçbir grubun bu kadar büyük bir psikolojik çöküntüye düşmesine müsade edilmemeli. Kurban psikolojisi çok kullanışlı ve rahatlatıcı bir psikoloji. Bu da benim kültüre bakış açımla ilgili.

Tekrar tekrar önemle, bıkmadan vurgulamaya çalıştığımda şudur: Mesele, iyi hissetmek değil, iyi olmak. İyi olmak = Sağlıklı olmak.

18 yaş meselesini esasen eleştirmiyorum bile. Çünkü bir sürü insan var çok genç yaşta olgunlaşmış, aklını başına almış. Bunları ben de görüyorum. Yine bir sürü insan var gelmiş 30-40 yaşına hala kendi hayatını sağlıklı idame ettirecek bilinç, anlayış, akıl bir türlü bu kişide gelişmemiş. O yüzden akıl yaşta değil baştadır.

Peki iş makrolaştıkça, bireyden topluma çıkıldıkça ne olacak? O zaman demokrasinin de bir anlamı olmaz. Ünlü mankenimizin derin sözüne geliriz: Dağdaki çobanla benim oyum bir mi?

Burada 18 yaşın önemi başlıyor. Kuralların mikro-manage etmeden, toplumu belli bir düzen tutması şart.

Benim ideal anlayışımda dahi birey yetişirken onun kendini geliştirmesine yetecek ortamı sağlayıp özgür bırakabiliriz; ama gerçek toplumla yüzleşince benim idealimin bir kaosa dönüştüğünü görüyorum. Maalesef kitaplardaki tanımlar, idealardaki fikirler gerçek hayat için çok kaba. O yüzden sözlük anlamıyla hayatı yaşayamayız.

'Gay cocuk yetistirmek gay cocugu zorla duzcinsel yetistirmek gibi cocuk istismari olabilir. Ancak her gorusun istismarcilari var. Bu durum bana gore ozgur iradeli insanlarin kimi sevecekleri konusunda onlara baski yapabilecegimiz anlamina gelmiyor.'

Esasen ordaki çocuğun hissettiği baskı çok sevdiği insanların kırılmasını istemediğinden geliyor. Evladı gay olan ebeveynler bunun tam tersi konumdalar ve bence hissettikleri duygular o çocuğunkiyle aynı. Umarım paralelliği kurabiliyorsundur.


'Ozgur iradenin ne oldugu da tartisilir ama biyoloji ozgur iradenin biraz disindadir. Duzcinsel bir erkegi baska bir erkekle seks yapmaya zorlasaniz ereksiyon bile olamayabilir. Gay erkek de bir kadinla ayni sorunu yasayabilir ornegin. Ya da bir insana zorla yeni bir seks fantezisi edindiremeyiz. Tum bunlar biyolojik surecler. Bunun gibi nedenler benim gay haklarini desteklememe neden oluyor cunku secim gaylere ait degil oyle doguyorlar.'

Benim anlayışımla 'özgür' irade diye bir şey yoktur. Bu da oldukça biyolojik ve fiziksel bir durumdur. Çoğumuz 'istediğimiz' için değil içimizden o an öyle geçtiği için bazı şeyleri yaparız. Kaldı ki 'istediğimiz' şeyler de bazı hormonların işidir. Fakat kabul ettiğim özgürlük şu: 'yapabilme, edebilme özgürlüğü'. Yani yukarıda dediğim gibi insanlara alan verilmesi şart.

Konuyu uzatmamaya, dallandırıp budaklandırmamaya çalıştım. Seviyeli tartışma için teşekkürler.

Bu Duyuru'yla alakalı bir durum değil, satılan malın fiyatının belirtilmesi kanuni bir zorunluluk. Nasıl ki marketten bir ürün alırken fiyatını görüyorsun öyle alıyorsun, onun gibi bir şey.

diyorum ki, adam mesela alınık ilanı açıyor, şunu arıyorum diyor fiyat aralığı belirtmeden. sonra nası uğraşıyor, uğraşmaya erinmiyor mu, bunu merak ediyorum.
yani burada aksine, fiyat belirtmeyenlere karşı bir şaşkınlığım var.

Ha evet o ayrı bir durum. Belki aradığı ürünün ortalama fiyatını biliyordur o yüzden fiyat skalası belirtmiyordur ama işi uzatmamak için bi fiyat dilimi vermek daha net bir alışveriş imkanı sunar tabii.

Amaç laf kalabalığı bence, hiçbir olumlu yön göremiyorum bu davranışın altında.

Bir de şunu bunu satıyorum fiyat tekliflerini özelden yazabilirsiniz'ciler çıktı bu ara, onlara ayrı gıcık oluyorum.

@chicha, aynen abi, ben bi mantığa oturtamıyorum. satılık ilanı verip, pazarlıksız son fiyat dediğim halde tonla gereksiz mesajla uğraşıyorum. alış satışta bi avantaj falan sağlıyorsa biz de bilelim. mesela alıcının ayağına gidince daha mütevazı olup verilen fiyatı hemen kabul etme psikolojisi falan mı var acaba..

satıcıların fiyat belirtmemesi ürünü bilmeden ucuza gitmesin düşüncesi dolayısıyla herhalde. yine de uğraşılmaz yav.

internette barfiks çubuğu ve ekle-çıkarlı halterler var. onlara bakabilirsin. paket halinde satılıyor.

alın bir tane ucuz bir şey zaten. her gün çektikçe arttırırsınız sayıyı.

çekersen güzel olur. ama gelip geçerken çekmekten daha ciddi yap. mesela önce sadece asıl. 1 ay boyunca her gün demirde asıl. asılarak 30sn-1dk arasına ulaş. sonra da sadece kendini hafifçe yukarı çekip bırak. 5-10 kere tekrarla bunu. sonra bunu da bi süre yap 2 hafta falan. artık ondan sonra da barfiks çekmeye başlayacaksın. yani eğer hiç yapamıyorsan böyle başlanır. her hareketin bi temeli olur. mesela muscle up yapanlar da bunu yapar. çünkü barfiksten sonra da muscle upa gider. artık sadece kendini kaldırmıyor vücudunun yarısını kaldırıyor olursun. mesela dipste de bu yapılır. eğer kendini kaldıramıyorsan önce barı tutup bildiğin çocuk oyuncağı gibi havaya zıplarsın. sonra yavaş yavaş yaparsın. yutuptan aç izle. nizami barfiks çek.

Sen evvela stretching tarzı (Direnç lastikleriyle-lastiksiz) egzersizlere yönel, barfiks ya da diğerleri sonraki adım. Yüzme de bu aşamada iyidir.

Normalde silemiyorsun ama kendini uçurtabilirsen haliyle hesabın silinmiş olur.

kapatıp bi daha açmazsan söylediğin gerçekleşmiş oluyor zaten. entry'ler de yok oluyor.

tüm entrylerini silip, buraya satılık ekşi hesap yaz.
bir sürü ölücü çıkacaktır.
o parayla da kanzuk'a tavuk döner alırsın bir porsiyon.

belki doyar diye.

ama sanmıyorum.


kalanıyla da kendin güzel bir ziyafet çekersin.

bilemedim.

bana ver

Kanyon'daki MacFit değil Mars Athletic. Onun dışında, Zone'u bilmiyorum ama Mars Athletic baya iyi, ben başka bi şubesine gidiyorum bugüne kadar kullandığım en iyi salon diyebilirim.

Kanyon'daki mac çok kalabalık ve basık geliyor bana, birkaç kez gittim daraldım. Havuzu falan da minicik, 3 kulvar. Metrocity Essporto'ya da bir bakın derim, burası da iş çıkışı kalabalık oluyor ama en azından tesisin içi ferah, kocaman bir açık hava alanı var.

Zorlu center'dakini bilmiyorum.

En iyisi gidip gezmek. Gidince gezdiriyorlar tesisin içini, ona göre karar verirsiniz.

konuşuyor sürekli o. gerçekte yaşanan olayların da nasıl yaşandığını anlattığı için önemli bence.

hayır adam bazı bazı yine konuşuyor.

bana hiç rahatsız edici gelmedi. ama devam ediyor dizi boyu

Alışıyorsun zamanla.

İlk sezonun sonlarına doğru azalıyor o konuşmalar, son 3-4 bölümde.

Adı m ile başlayan iğrenç bir davranış var. O.

O dönem İran'dan içi para ve altın dolu tırlar Türkiye'ye gelip kayboluyordu, onunla bir ilgisi olabilir.

İyi de söz konusu 'olay' ABD'nin gözünde İran ambargosunun delinmesi iken, İran'ın gözünde devletin dolandırılması (angelus'un dediği gibi İran para ve altınının kaçırılması). Hatta işin içinde olan İranlı Babek Zencani idam cezasına çarptırıldı. Birilerinin İran'a yardım etmesi söz konusu değil.

@protector o da doğru aga. ama sanki önce bu iş çeşitli vasıtalarla ambargoyu bypass edilmesi için iran rejimi gözetindeyken bu arkadaşlar bal kavanozuna ellerini fazla soktu gibi.

Adamın derdi ne ambargo ne de ABD. Derdi bozduğu ekonomik dengelerin geçici olarak ayakta durması için piyasa ya sıcak para ve altın girişi sağlamak

Beslenmen kötüyse takviyelerin faydası olmaz ama illa bir şey istiyorsan multivitaminden çok beta-glukan içeren takviyeler daha çok işini görür. Imuneks ya da imutor.

multivitaminler para tuzagi. meyve, sebze yemeye calisin.

Doksanlarda kaldı.

ben yadırgamazdım. güzel.

Bence güzel.

Sen beğendiysen kendine yakıştırdıysan sorun yok ruhunun modası neyse onu giy tak :)

belki 94'lü olduğumdandır bilemiyorum ama ben bandanaların bu şekilde takıldığını falan hiç hatırlamıyorum ya. güzelmiş bence. modalık bir şey değil yani bu açıkçası, takarsan en fazla "hmm ilginçmiş" derler diye düşünüyorum. şimdi ben kaleci saçıyla sokağa çıksam alemlerin maskarası olurum çünkü bu fazlasıyla dönemsel ve spesifik bir şey ama bence bandana öyle değil bence. istiyorsan yardır gitsin, garip duracağını düşünmüyorum şahsen.

90lar moda zaten bayadır :) ki olmasa da ben beğeniyorum gayet güzel.
geçen çağlacığım da video paylaşmıştı hatta;
www.youtube.com

bileğime değil ama saçıma takarım ara sıra. gayet de seviyorum. modası da umrumda değil açıkçası.

Ben bandananın her türlü kullanımını çok seviyorum. Gayet güzel bence bilekte kullanımı da.

Ayrıca güzelliği moda olmamasında zaten.

Bence kilo alıyor.

yumuşak doku, löp löp yağ.

Kemikler nasıl genişlesin, kas dokusu azalıyor kolajen yapı azalıyor yağ dokusu büyüyor, haliyle daha sarkık daha gevşek ve daha büyük bir kalça ortaya çıkıyor.

@angelus: erkeklerde bileklerin yaşlandıkça kalınlaşması aynı sebepten mi?

O da yaşlandıkça kas dokusunda azalma kolajende azalması ve daha çok yağlanma yaşandığı için oluyor, vücudun herhangi bir bölgesinde olduğu gibi.

Yumurta ve muzu karıştırıp iki malzemeli krep yapabilirsiniz. Kabartma tozu koyarsanız da puf puf olur. İçine kakao da ekleyebilirsiniz.

Bakliyat unu olarak nohut unu iş görür bence.

bulunabilirlik açısından kuru fasulye unu ve nohut unu ilk akla gelenler. Tat bakımından bu ürünleri %100 kullanmanın ürünü nasıl etkileyeceğini bilemiyorum, yulafla falan karıştırmak daha yenilebilir bir tat çıkarabilir bence.

fraise: malesef muz yememem gerekiyor, kabızlık sıkıntısı var.
nohut (ve dolayısıyla leblebi) gaz yapıyor ama, yapmaması için bir yol varsa kullanabilirim

Kinoa unu başarılı bu konuda.

yulaf unu ve bugday ruseymi koyabilirsiniz. ya da en azindan karisim yapabilirsiniz.

O zaman kinoa ya da karabuğday unu da olur. Normal karabugdayı rondodan çekince un haline geliyor.

Ehliyetle ilgili uzun vadede bu kadar plan yapmak çok doğru değil; şimdi de alsan mantıklı 2 yıl sonra da alsan mantıklı, 10 yıl sonrasını dert etme şimdilik.

1 sene sonra geçersen fayda ve zararın ortalamasını almış olursun. bence 1 sene sonra iyidir.

evet ciddi değilim.

Gun gectikce ehliyet kosullari ağırlaşıyor. Su anda mesela; aile hekimi psikoloji raporunu verebiliyor ama goz raporu icin uzmana yonlendiriyor. Yarin oburgun psikoloji icin de gonderecegi gibi baska testler de isteyebilirler. Ayrica fiyati da asiri zamlanacaktir. Bence vaktin varsa geciktirme.

kaybolmadığı sürece kullanabildiğim son güne kadar kullanacağım eskisini. son aylarda yenilerim -ki tahminim o zaman bile bir yığılma olacaktır ve o süre biraz daha uzayacaktır.

Arabanla yirtdisina cikacaksan yeni ehliyetle cik, yoksa cok da onemli degil. AMa diger yandan saglik raporu vb seylerin fyatlaricartiyor, aklinda bulunsun o da.

Kimse için uzaktan program verilmez, ben yeri geliyor hazır mıyım değil miyim bilmediğim için kendi programımı bile değiştiremiyorum ama ben compound egzersiz taraftarıyım, 5*5 yapmıyorsan bile her bölge için bir compound hareket seçip düşük ağırlıklarla ve yüksek tekrarlarla çalışabilirsin. 2*10-12 gibi. Bu hem nörolojik hem de kaslarının adaptasyonu için uygun bir çalışma şekli ama senin her şeyden önce temiz bir beslenme rutini oturtman lazım, o daha önemli.

Beslenmeyi de sürekli düşünüp, easy to follow, işe yarar bi beslenme düzeni bulmaya çalışıyorum.

Beslenme tavsiyelerin için ayrı bi soru açmama gerek var mı? :)

Egzersiz önerilerin için teşekkürler

Beslenme için paleo-low carb. tarzı bir beslenmeyi intermittent fasting matematiğiyle uygularsan ilk dönemlerde kas inşa edip yağ yakma süreci daha yüksek oluyor, zamanla düşüyor bu eğri ama seni bir süre götürür bu disiplin, ondan sonra zaten konun mantığını kavramış olursun öyle öyle yürürsün. Sen ilk aşamada günlük ne kadar kalori alman gerekiyor onu hesapla, sonra o miktarı makrolara ayır, başka bir olayı yok zaten bu işin 2000 kalori alacaksan %40 protein %40 yağ %20 karb. gibi bir şablon seni götürür ama bu hesap amaca göre değişir tabii ben örnek olması açısından yazdım bunu.

3*12 gitgide azalıyor 8tekrarda üçüncü set bitiyor bazen benim.
Bölge için temel hareketleri yapıyorum üçer hareket filan ilk ay böyle geçiyor genelde.
Bodyforumtr de baya açıklamalı oluyordu hareketler

İple dediğin şey halat sanırım. Halatı alt noktaya kadar indirip iki yana doğru açtığında, triceps'i dışarıya doğru daha çok çalıştırıyorsun, barla yapınca o ekstra gerilimi uygulayamıyorsun.

Uygun zaman nedir bilemiyorum ama ben sabaha geçirdiğimden beri hem daha fazla verim aldığımı hissediyor hem de güne çok daha iyi başlıyorum.

Vücudun kendi ağırlığıyla antrenman yapmak her zaman daha kolay olmaz ki. Belki o kadar ağırlığa hazır değilsiniz. Çok düzenli antrenman yapan biri değilseniz başlarda ağırlığı ve fitness hareketlerini makinalarla çalışmanız daha iyi olabilir, sakatlık ihtimalini sınırlar.

Yatma saatine yakın olmadığı sürece her saat olur ama illa spesifik bir zaman dilimi soruyorsan, bilimsel veriler sabah 10 ve akşama doğru dördün en iyi saatler olduğunu söylüyor.

4 Levent de olur dersen Crossfit Balaban var.

Kick box değil direkt Boks arıyorum.

Barbaros Caddesi'inde Nafiz Başaran'ın boks salonu var, burasının fiyatları biraz yüksektir ama Beşiktaş civarındaki en kaliteli mekan muhtemelen burasıdır. Ihlamurdere'de Yunus Emre boks salonu var, burası biraz daha merdiven altı kalıyor ama burası da fena sayılmaz.

Şair nedim caddesinde çatlak çeşme sokağının başında var. Hüsrev gerede cd ve şair nedim in birleştiği yerde

ortaköy olursa, macfit'in üst katında bujin diye bi yer var.

Bir kulübün kadrosunda ortalama 25 tane futbolcu var.
Sınır varken 6 yabancı ile sözleşme yapılıyordu, böylece 19 Türk futbolcu oluyordu.
Haliyle Türkler daha fazla oynama imkanı buluyordu.

Ayrıca sahaya en az 5 Türk sürmek zorunda olduğu için o paraları etmeyecek Türklere yüksek sözleşmeler öneriliyordu.

Şimdi sınır 14 oldu, sahaya 11 yabancı çıkabiliyor.
Dolayısıyla Türkler gerçek ederlerine kavuştu.
Havadan milyonlar önerilmiyor, mesela Volkan Şen 2 aydır takım bulamadı, yarın son günü.

Yeteneksiz çalışıp cabalamayan Türk futbolcularin yalanı dolanı algı yaratma gayreti bu işler. Türk oyuncu zorunlulugu olsa bok gibi futbolcular ederinden fazla kazanacağından tüm dertleri bu. Hakettikleri muameleyi görünce agliyorlar.

yabancı sınırı olduğu zaman takımlar daha fazla türk oyuncu oynatmak zorunda kalıyor. yani süper ligde oynayan toplam türk sayısı bi hayli artıyor. bu nedenle iyi oynamayan oyuncular bile mecburen yüksek ücretlerle oynatılıyorlar.

E durum madem böyleydi, yurtdışında oynayan türk oyuncuları neden vardı? Tr'de kalıp keriz parası yiyip göbek salmak daha kolay değil mi?

Yani eski sistemde dandik oyuncuya çok para vermek yerine dışarda oynayan iyi oyuncuya çok para vermeyi neden tercih etmedi klübler?

@pikrua, zaten öyleydi, oyuncu ihraç edemiyorduk. oynayanlar yurt dışında doğup büyüyenlerdi. yabancı sınırı genişletilince cengiz, enes, çağlar gibi genç yetenekler, semih kaya, emre çolak gibi tecrübeliler yurt dışında oynamayı tercih etti mesela. git gide artacak bu sayı ve asıl milli takıma katkıyı yurt dışında rekabetçi liglerde kendini geliştiren oyuncular verecek.

Ucuz işçi mantığı ile aynı işte.. Sadece TR'den adam almak zorundaysan piyasa kendi kendine şişer. Ama dışarıdan ucuzu hep bulunur.

Gerçekten yeteneklilerin kendini göstermesi ve gelişmesi için iyi oldu bu. Beter olsunlar.

Sahada belli sayıda yabancı, kalanı Türk oyuncu olmak zorunda olduğu için ihtiyaç olan pozisyonlara Türk oyuncu alınıyordu, o oyuncuya da zaman zaman birden fazla kulüp talip oluyordu, o zaman da futbolcunun değeri gereksiz yere yükseliyordur. Şimdi sahaya o Türk oyuncuyu sürmek zorunda değilsin, eskiden havuz sadece Türkiye'ydi, şimdi tüm dünya, istediğin yerden istediğin futbolcuyu getirebiliyorsun, yani arz edilen mal daha çok, haliyle iç pazardaki Türk futbolcunun değeri düştü, değeri düşünce bunlar "Mağdur olduk" tribine girdiler, halbuki mağdur oldukları yok, fiyatları normal piyasa değerine geriledi sadece.

Reçeten yoksa alamazsın.

amazon'dan gelmiyor.bir ara iherb'den satın alınıyordu ama şimdi forumlara bakınca orada da sorun oluyormuş gibi okudum.

Omurganın görevleri arasında, mekik çekerken yapılan hareketi gerçekleştirmek yok, doğal olmayan bir hareket yapıyorsun, o nedenle ağrıyor.

mekik pek ideal bir karın egzersizi değil, tam da bu sebepten. plank yapmanı tavsiye ederim.

yarım yerine tam mekik çekiyorsundur. hatalı bi hareket. karından çok bacak kaslarını kullanan ve bele çok yük bindiren bi hareket çünkü.

www.medimagazin.com.tr

mekik sağlıklı bir hareket değil anreman programlarından çıkalı çok oluyor. mekik yerine başka core egzersizleri yapabilirsin. crunch yap, dirseklerde planche yap. bara asılarak ayaklarını yukarı çek, yerde ayak uçlarını yukarı kaldır vs...

Ayrımın kriteri; Futbol olarak her ülkenin kendine göre yapılanması var hedefi çalışma şekli var, basketbolda ya da diğer dallarda Britanya komple tırt olduğu için ayrı ayrı katılmak yerine topluca katılıyorlar, başka bir ayrımı yok.

O film DC'nin sinematik evreninde olmayacak, öyle olunca istedikleri gibi kurgulayabilirler Batman'in olması şart değil.

@angelus dc'nin sinematik evreninde olmayacağını biliyorum ama çizgi romanı temel alıyor bütün filmlerin hikayeleri daha hiç senaristlerin kendi kafasına göre hikaye ürettiği yok diye biliyorum, joker'in olup batman'in olmadığı bir hikaye var mı diye sormak istedim. eğer yoksa ve böyle yeni bi hikaye üreticeklerse baştan saçma olur proje zaten batman'i ölü mü göstericekler emekli mi ya da joker gotham dışına çıkıcak batman da sallamıycak mı öyle olunca, nasıl olabilir batmansiz joker?

Joker'in Batman'den bağımsız 30 yıllık bir geçmişi var, Joker yetmişli yıllarda Batman'in başdüşmanı oldu, onun öncesinde kendi ayrı hikayeleri var.

zaten filmin origin hikayesi olacağı söyleniyor. yani ortada daha batman falan olmayacak. nasıl joker olduğunu gösterecekler.

origin hikayesini biliyorum ama onun da tek başına işlenmesi sinema için zayıf kalır diye düşünmüştüm killing joke'taki gibi flashback şeklinde işlenebilir diye düşündüm öyle açıklama varsa biraz daha detaylı yapıcaklar demektir o zaman teşekkürler cevaplar için

Gülen Adam diye bir one shot hikaye var dc evreninde. Hafiften bir Joker Begins vari bir roman. Onu incelemenizi tavsiye ederim, aradığınız sorulara cevap olacaktır.

ben size katılıyorum joker ile batman bir madeni paranın iki ayrı yüzü. biri olmazsa diğeri olmaz. nasıl tek bir film yapacaklar bilmiyorum. ancak filmin arkasındaki isimler scorsese olunca merak ettim. bekliyrumm.

Köprü?

kemerin üstündeki köprü, pantolonun üstündeki kemer geçirme yerleri birit.