Diyetisyne gidersseniz etiler dünyagöz hastanesinde 50 tl.Genc br hanim var.Ölcüm cihazlar cok iyi.Muayeneler 2 haftad veya 3 haftada bir.Yapacaginiz sporlari söyleyin, ona göre listeyi düzenliyor.Bu hizmete fazla para bayilmaya cidden gerek yok.Istanbulda oldugunuzu dusunerek yazdim.

macfit'e gitmedim ama o kadar para alıp bir de programa para istiyorlarsa keriz silkeliyorlar bence. mahalle arası salonlarda bile ücretsiz. personal training başka ama en azından temel program verselermiş. bence bu tarz bi salon bakabilirsin.

çok bilmiyorum ama özel olarak bir sıkıntın yoksa aşağı yukarı yiyeceğin şeyler belli ya. body forumlarda bile bulabilirsin neler yemen gerektiğini. diyetisyene para vermene gerek yok bence.

bence hayır. ben burada angelus, arnold; sözlükte sage'in başını azıcık şişirerek ya bilgi aldım ya da bilgi alacak kaynaklara ulaştım işin özü üşenmemek. yiyecek konusunda da zaten anında süper bir diyetin olmayacak olamayacak çünkü öylesi çoğu insan için sürdürülebilir olmuyor dolayısıyla yavaş yavaş önce ekmeği sonra genel olarak unu sonra yavaş yavaş şekeri kesmek gibi şeylerle başlamak daha mantıklı ama bunlar hep bence.

İkisi birbirinin alternatifi değil. Yani spor programı oluşturup düzenli antrenman yapmak, sana illa kilo verdirecek değil, kilo verme işi tamamen beslenmeyle alakalı bir durum. Ha yine spor yap tabii ama bunu temiz bir diyetle birleştirirsen yaptığın spor kilo vermeni destekler. Onun dışında, diyetisyene de git demem. Ben kişisel olarak diyetisyenleri faydalı bulmam ama sen faydalı olacağını düşünüyorsan beslenme sistemi için diyetisyene gidebilirsin. Bununla birlikte, diyetisyenle kilo verenler diyetisyeni bırakınca genelde tekrar kilo alma eğilimi içine girerler, o nedenle ömür boyunca uygulayacağın bir rutini kendin araştırıp uygularsan uzun vadede daha avantajlı çıkarsın, zira diyetisyen programları kısa sürede kilo değişikliği göstermek için hazırlanan çok düşük kalorili ve uzun zaman kullanılmayacak programlar oluyor.

Karatay beslenme tarzını öğren.

İkisine de para harcama. Nette yeterince kaynak var.

Spor bence. Sağlıklı ve düşük kalorili beslenince sporla kilo verilir zaten. Sadece diyet yapmak yeterli olmuyor.

Saydıklarının hepsi serbest radikallere açık hale getiriyor vücudu, diğer minor zararlardan bahsetmiyorum bile. Minor zarar dediğim de insülin direnci tip2 diyabet MS kalp-damar hastalıkları falan.

Tüm zararlı şeylerden izole yaşayamazsın zaten. Ben biraz da psikolojik olarak olumlu etki yaptığı ve keyif aldığım için sağlıklı beslenmeye çalışıyorum. Ama arada bir cheesecake ti, dondurmaydı, baklavaydı yiyorum. Ama çok arada.

Sağlıklı beslenmek istiyorsan, ilk yapman gereken şey market reyonlarını değil, köy pazarlarını turlamak. Köy yumurtası dediğin şeyin sarısı turuncuya yakın olur, tavuk da hayatında kafes görmemiştir. Tereyağı gerçekse zaten rengiyle, kokusuyla kendini belli eder; ekmeğe sürünce değil, resmen akar. Bu doğal ürünleri hayatına soktuğunda vücudun "oh be" der, midene şenlik, bağırsağına bayram olur. Öyle her şeyin kalorisine bakıp ruhsuz yaşamaktansa, az ama öz ye, ne yediğini bil. Sonuçta sağlıklı olmak sadece fit görünmek değil, toprağa biraz daha yakın yaşamak demek.
arslanciftligi.com

Doğru olanı yapıyorsun sen, antep fıstıklı yap.

bence değilsiniz. sonunda kendi dondurmamı yaptım demek size zevk vermiyor mu?

Abi olaya niye mühendislik problemi gibi yaklaştın ki? Dondurma yaparken yaşanan acaba ben boşa mı vakit geçiriyorum lan hissi fazla materyalist düşünmek olmuyor mu? Kendine bir hobi bulmuşsun ve hobilerin zevki sonuçta değil süreçte yaşanır. Bir şeyi yaptıktan sonra değil, yaparken zevk alırsın yani. Sen dondurma yapıyorken keyif almıyorsan bunu bırakabilirsin tabii. Ama böyle düşünen biri su falan da içemez bir süre sonra. Nasıl olsa işeyeceğim, o zaman neden su içiyorum ki diye düşünür.

O değil de böyle sürekli karıştırmana gerek yok, ocaktayken ara ara karıştırsan mikserde de 10 dk çırpsan falan yeter yani. Sen kendine zorlaştırmışsın bence. Ayrıca 30-40 dk bekleme süresini niye sayıyorsun anlamadım :D

Ben olsam uğraşır mıyım uğraşmam, yani zevk için yapıyor bazı insanlar, böyle yapmak hoşlarına gidiyor ben böyle birisi değilim, eğer böyle birisiysen devam et amaç tasarrufsa saçma diyorum. Bi de tadını da beğenmem kesin, bi kere evde yapılan dondurma yedim çok kötüydü. 1 kg dondurmayı 10 günde yerim, 1 kg dondurma 39 tl mado'da (madoyu da beğenmiyorum ama istanbul'da en iyisi bu, cremeria milano da fena değil de çok uzak) günde 3.9 tl buna verebilirim, bunu hesaplamam gerçi. Her gün her gün de yemiyorum ki. Fıstıklı dondurma yapsan güzel olur ama fıstıklı dondurma yapabilmek için alman gereken fıstığın kilosu 100 tl, gene de güzel oluyorsa ciddi kara geçersin.

Bin çeşit koruyucu olan dondurmaları yemektense azcık yorulmak bence daha cazip :)

Son derece akıllıca bir şey yapıyorsunuz bence. Limonlu deneyin, güzel ferahlatır o da.

Değilsin panpa. Şekeri de salla ve hurma kullan. Çok daha güzel oluyor.

çikiletalı yapsana bi de. ama güzel olanlardan koy. kaliteli olsun. bu dondurmaya öylesi yakışır.

E dondurma yaparken bir şeyler dinle podcast gibi boşa geçtiğini düşünme zamanın en azından.

ya bunlara hiç gerek yok ki. şeker sevip sevmeme durumun nedir bilmiyorum ama tasty de milyonlarca böyle tarif var ve çok basit.

istediğin meyveyi buzlukta donduruyorsun. sonra blenderda pürüzsüz olana kadar çekiyorsun. sonra borcama yayıp tekrar dolaba atıyorsun, dondurma oluyor.

istersen bal falan da at, harcadığın efora yazık.

önemli olan zevk almak patron. sen zevk alıyosan sıkıntı yok.

yahu mis gibi ellerinle yapıyormuşsun işte, fabrikasyon değil bir şey değil, bence akıllısın.

ya bu kadar efor sarfedip mis gibi ev dondurması yapıyosun ama içine dandik oreo mu atmayı düşünüyorsun? salak değilsin ama oreoyu seçeneklerinden birine koyduğun için vizyonsuzsun bence :(

ben olsam muzlu, sakızlı ve bitter çikolatalı dondurma da yapardım.

katkısız sigara içicem diye paramla rezil mi olayım diyip paket sigaraya devam eden insanım (mantık prosesimi ifade etmek adıma söylüyorum) Dondurmayı da pek aramam ama öyle makinalı falan olaylara girdiysem her şeylisini yapar yerdim. Yoksa makineye de boşuna para vermiş olursun, doğal doğal yiyerek amorti etmelisin makine parasını bence

kendi dondurmasını yapan birisine "salaklık" yapıyorsun demek çok salakça olur. niye böyle düşündün anlam veremedim.
gayet iyi yapıyorsun, keşke tembel ve üşengeç olmasam ben de yapsam.

katkısız, sonradan şeker eklenmemiş meyve kuruları oluyor. onlarla meyve parçacıklı dondurma yapabilirsin.

öncelikle beslenmeni düzenlemen lazım. diyetisyene gidebilirsin pek bilgin yoksa beslenme hakkında.

Erkekler ne yapıyorsa kadınlar da aynısını, biraz daha düşük yoğunlukla yapabiliyor, kadını erkeği yok bu işin herkes için aynı: Ağırlık çalış diyet yap. Gösterdiğin bölge insülin bölgesi, şöyle en az 3 ay abur cuburdan uzak dur, kadınların tek dezavantajı, östrojen nedeniyle ekstra ödem ve yağ depolama becerileri olmalı. O nedenle diyeti daha disiplinli tutmak gerekiyor.

zamandan ziyade kalitesi daha önemli aslında yaptığın egzersizin, haftada 4-5 gün gidebiliyorsan gitmen iyi olacaktır. onun dışında da kendine şöyle bir kıstas koyabilirsin niteliği için, yaptığın ağırlık çalışmaları seni 1 saat içinde bitirmiyorsa yeterince zorlamıyorsun kendini demektir.

Bisikletle gidip geliyorsan sadece ağırlık çalışsan da olur. Yağ alımını biraz arttır.

abi karbonhidrat almayacağım diyorsun sonra yulafın yerine ne koyayım diyorsun. Git bir bardak yağ iç, bir kaşık tereyağı yut falan. Yumurta ye, et ye.

Kuruyemiş. Karb. oranı düşük yağ oranı yüksek olanlar.

sebzelere dalacaksın, karnabahar-brokoli-ıspanak-pazı vs. ile denemeler yapacaksın, ben öyle karışımlar yapmadığım için nasıl olur bilemiyorum, ama googlelarsan kesin yapan manyaklar bulacaksındır.

Derdimi anlatamamışım :))

Yine shake yapmak istiyorum, çünkü hazırlaması baya kolay ve doyurucu oluyor. Muz hurma protein süt'ü blender'a atsam çok sıvı olur, doyurucu olması için hafif katı olması lazım. Yulaf yerine ne koyarak bunu başarabilirim?

Kinoa dene.

Kinoa'yı pişirmen gerekir. Chia Tohumu ekleyebilirsin. Yalnız ekledikten sonra şişmesi için beklemelisin. Tadını değiştirmez, içeceğin kıvamını artırır.Günde en fazla iki yemek kaşığı.
Birde dikkatimi çeken, protein tozu kullanıyor olman. Yumurta kullanıyor musun? Yumurtanın akını çiğden içeceğine eklemeyi denedin mi? Nasıl olur bende bilmiyorum ancak internette araştırmaya değer.

kıvam için yoğurt ve fıstık ezmesi deneyebilirsin. çiğ kuru yemiş de eklersen mis gibi olur.

edit: tatlı lor da iyi gider

chia tohumu.

kinoa da bulgur ile hemen hemen aynı karbonhidrat değerine sahip. siz karb'dan kaçarken daha kötü lezzetli başka bir carb'a yakalanmayın da, uyarayım.

@vejeteryanvampir öneriler geldikten sonra baktım da dediğiniz gibi yulafla aynı oranda carb var, protein içeriği bi tık fazla. Pek bana gelecek bi besin değil.

@cliquot çiğ yumurta olayına karşıyım ben ama chia tohumunu deneyeceğim.

Bu adamın sattığı çay değil şerbet galiba, adama da haliyle şerbetçi falan deniliyordur.

Şerbetçi +1.Cay degil o.

bunlar adana mersin antep'te meyan kökü ile gezer
kalan illerde bildiğim kadarıyla şerbet satar. (bkz: demirhindi )şerbeti vs.

meyan kökü şerbeti satıcısı .böbreklerini seven sabah aç karnına içsin. evde de yapabilirsiniz
www.google.com.tr

osmanlı şerbetçis o.

şerbet güğümü diye aratın.

Kışında salep satiyorlar

Paketli olup da sağlığa zararlı olmayan bir şey zaten yok denecek kadar azdır sanırım ama en az zararla kurtulayım diyorsan glikoz şurubu-mısır şurubu-fruktoz şurubu ya da invert şeker gibi şeyler yazıyorsa hiç bulaşma onlara.

soya lesitini emülgatör denilen, su ile yağın birbirleri içerisinde homojen dağılmasını sağlayan bir madde. zararı olup olmadığını bilmiyorum ama dünyada soya üretimi yüksek oranda gdo'lu olduğundan, türkiye'ye ithal edilen lesitinin gdo'lu soyadan elde edilmiş olma ihtimali yüzünden uzak duruyorlar.

pakette satılan ekmeklerde ve bir çok başka gıdada koruyucu olarak kullanılan E202 (potasyum sorbat), yüksek dozda kullanıldığında genotoksik (hücrelerdeki dna'yı bozucu) etki gösterdiği düşünülen bir madde.

düzeltme: ekmekteki koruyucu E282, kalsiyum propiyonat olacak. küfe sebep olan mikroorganizmalara karşı etkili ama zararlı etkisi daha az görünüyor. unun raf ömrünü artırmakta kullanılıyor. kullanım miktarı için bir limit belirtilmemiş.

Omurgana daha çok yük bindirir sakatlanma riskini daha çok artırabilirsin. Plank yaparken olur ama.

Ağırlıkla formu bozuyorsun demek ki. Daha küçük bir ağırlık seç ve ağırlık var diye hareket mesafesini düşürme.

direkt ateş teması olmasa bile ortam sıcaklığı oldukça yüksek olacağı için bi şekilde eriyebilir poşet. böyle durumlarda oksijen karbondiokside göre daha hafif bir gaz olduğu için dibe çöker, bu yüzden yangın durumlarında kaçmak için yerde sürünerek gitmek tavsiye edilir. bir de bulunabiliyorsa bir bezi(tişört vs de olur) ıslatıp ağız ve burunu kapatmak

şuan boşta bi denesene bakalım kaç nefes kazanacaksın? oturma odasını yakmaya gerek yok denemek için.

önerin çok saçma ona hiç girmiyorum.

okullarda nefes eğitimi verilebilir. hem sağlıklı, hem ne zaman lazım olacağı belli olmaz nefes tutmanın.

Birkaç solumada zarar görmezsin ama soluma süresi uzarsa kanın PH değeri düşüp asidik derecesi artıp kandaki oksijenin yerini karbondioksit alırsa zehirlenip ölebilirsin. Onun dışında ölmeden kurtulursan kalıcı sinir sistemi sıkıntıları da yaşayabilirsin fakat işin asıl sıkıntılı kısmı şu: Karbondioksit soluduğun zaman solumada bir güçlük çekmiyorsun, yani halüsinasyon görüp bayılana kadar karbondioksit soluyabiliyorsun. Bu aşamada "Lan nasıl olsa nefes alabiliyorum bu şekilde devam edeyim en iyisi" dersen kurtuluş yok o işten.

@...
keşke yanıt yazmadan önce bi okuyup ne dendiğini anlamaya çalışsaydınız. Şimdi aynı şeyler bir daha yazsam anlamı yok, okumuyorsunuz çünkü.

Bunun için yere yakın olun eğilerek kaçın diyorlar. Alt tarafta oksijen daha fazla.

teknik olarak mümkündür ancak bu sistemi el yordamıyla kurana kadar harcayacağınız efor size 2-3 nefesten fazlasını kaybettirir, pratik kullanımı olmaz. adrenalin yüzünden hızlı nefes alıp vereceğinizi de hesaba katın. ciğerlerinizin hava kapasitesi 4-6 litre arasıdır. bulunduğunuz yerdeki hava kalitesi hala yüksekse, hızlı hızlı nefes al-ver yapıp son bir derin nefesle kanı oksijene mümkün olduğunca doyurursunuz. orayı en kısa zamanda terk etme çabasına girişirsiniz. bunu yaparken de, boğazınızda poşeti tutmaya harcayacağınız eliniz de dahil tüm imkanları kullanarak, eğilip sürünerek, çok çok hızlı ilerlemeyi tercih edersiniz. kafada bir poşetle zor olur bunlar. şurada örnek senaryoyu bir çöp poşeti için yanıtlamış arkadaş.

www.quora.com

@kaichi: Ortada sistem, efor yok, sadece poşet var. Bir elle poşeti tutmak yavaşlatır, katılıyorum, yalnız hızlı nefes alıp verme konusunun önemi yok, poşet olmasa da aynı durum geçerli. Kısaca poşetsiz 1 nefes, poşetle boyuna göre diyelim 5-10 nefeslik zaman var, ikinci durumda hayatta kalma şansının artacağını düşündüm. Bu konuda nette dönmüş tartışmalar olması lazım ama bulamadım birşey.

@mikro patlama o tartışmaları ararken denk gelen videolardan içime daral geldi :) ortalama bir nefes sonrası poşetin yüze nasıl yapıştığına dikkat, poşetteki hava ciğerlerin hava alma kapasitesini karşılamaya yetmiyor.

youtu.be

belki kafaya geçirildiği anda, çok mükemmel zamanlamayla dumanın ortasına dalınacaksa size birkaç nefes fazladan sağlayabilir. onun yerine şöyle şeyler var

www.laweekly.com

Cool olduklarından. Lanet olası beyazlar zenciler kadar rahat olamadıklarından çalışanları üzerinde stres oluşturuyorlar.

çoğunlukla tek sebep,

(bkz: white guilt)

örneğin 12 years a slave denen salak film zenci köle hikayesi anlatmasa imkânı yok ödül falan alamazdı, gayet vasat bir filmdi çünkü. libogavat toplumların, özünde çok gerekli ve sağlıklı olan hassasiyetlerin bokunu çıkarması neticesinde pozitif ayrımcılığa varan bu tip saçmalıklar ortaya çıkıyor. sanırım fazla gelişmişliğin bir sonucu olarak çatacak ve problem yaratacak yer arıyorlar. obezitenin normalleştirilmeye çalışılması, sırf erkekler var diye çeşitli eserlerin "kadınlı" remake'lerinin yapılması falan böyle nefis duyar çeşitleri var, sadece zencilerle sınırlı değil.

Ayrımcılık konusunda aşırı hassas ABD, o sebeple her film ya da dizide siyahi de olur Asyalı da olur Orta Doğulu da. Bunlara da "bakın bir negatif durum yok" demek için yetki sahibi pozisyonlarda rol verilebiliyor.

Zenci olan ne kadar yüksek makamda olursa olsun illa ki bi beyaz bir şekilde onun da üstünde oluyor. Yani filmlerde zencilere bu şekilde bi pozitif ayrımcılık oluyor ama aslında o kadar da olmuyor.

benim de dikkatimi çekmişti, hollywood filmlerindeki önemli davaların hakimleri hep zencidir.

old boy

John Wick 1-2

Alin yazisi

(bkz: memento)
(bkz: prestige)
(bkz: dogville)

leon, braveheart, v for vendetta filan yazmama gerek yok sanırım.

Mutlaka şu; Hodejegerne

V for vendetta

ek olarak:
zatoichi
the man from nowhere

Gone girl

Gone girl

En iyisi
Payback

Ghajini-hint filmi

el cuerpo

Blue Ruin (2013)
The Horseman (2008)

serbest piyasa ekonomisi? victoria's secret'ın sahibi erkekmiş gibi düşünün.

tabi şu da olabilir; ideoloji anlamında veganizmi destekliyordur ancak sağlıkla ilgili sebeplerden dolayı vegan beslenmeye uyum sağlayamamıştır belki.

Ticaret
Etik

Birini seç.

ben agresif yazınca kızıyorlar, manyak diyorlar, o yüzden öfkemi içime atacağım ve sakin kalacağım. bence son derece etik. adam vegan kitleye hitap etmek, onlara hizmet vermek ve onlara verdiği hizmetin karşılığında para kazanmak istiyor. bunda garip veya etik olmayan hiçbir şey göremiyorum.

vegan biri kebapçı açsa garip olurdu ama garip değil bu.

o zaman erkeklerde kadın ürünleri pazarlamasın

Gayet kabul edilebilir bir durum. Hem ahlaki acidan hem de sosyoekonomik boyutta bir sorun yok ki. Kaldi ki vegan olmayan biri vegan beslenmeyi donem donem tercih de edebilir.

Bu tür bir haber görmüstüm. (git: www.lamag.com/digestblog/gracias-madre-cafe-gratitude-owners-just-pissed-off-entire-vegan-world/a) Eger oraya giden kitle bunu ögrenmisse, alternatifini bulmaya calisir, gitmez diye düsünüyorum, ki sonraki haberler de o yönde.

Ben vegan olarak, sadece vegan isletmelere gitmeye calisiyorum; onlara para kazandirmaya calisiyorum. Ogrendiysem vegan restaurant isletmecisinin et yedigini, gitmem. Herkes tabii ki para kazanmaya, hayatta kalmaya calisiyor; ama benim veganligi secme sebebim etikle alakali oldugundan o kisiye para kazandirmak istemem.


Edit: Niye olmasin ticarette etik? Iscisini bedavaya calistirmaya calisan, kötü muamele eden yere gider misiz mesela? Hicbir seyi sorgulamadan alirsaniz, üreticinin de isine gelir ahlaksiz calismak. Kahve, cay, cikolata aldiginiz yerlere mail atin, bakalim hangi sertifikali ürünleri kullaniyorlar? Cocuk isci calistiriyorlar mi, adll ticaret sertifikalari var mi vs... Ticarette etik olmazmismis. Nerede etik deger arayalim peki?

vegan adamın ihtiyacını karşılıyorsa ne sorun var ki burda? alan razı veren razı

vgen vejeteryan olsam sahibi vegan olmayan birinin işletmecisinden yemek yemeği tercih etmem.

Etik mi değil mi dersen ticarette etik olmaz.

Bu olayı etik açısından değerlendirmek de gereksiz. Ortada bir pazar var, bu pazardan para kazanmak için girişimde bulunup para yatırılıyor, bu kadar. Ha işletme sahibi herkes brokoli yerken dışarıdan çöp şiş söyleyip yiyorsa o biraz ayıp olur ama onun dışında ortada etik seviyesinde değerlendirilecek bir durum yok.

Etik olmayla ilgili bir problem göremiyorum. Öte yandan ben vegan olsam sahibinin ve hiçbir çalışanının vegan olmadığı bir yerde yemek yemezdim, çünkü işlerini düzgün yapabileceklerine inanmazdım. Aynı nedenle vegan bir ahçının yemekleri pişirdiği bir et restoranında da yemek istemem.

* Garip şeyler yazılmış. Ticaret gayet etik kurallara uygun şekilde yapılabilir, birçok insan da yapar. Medeni ülkelerde etik kuralların dışına çıktığınız zaman tüketici derhal sizi cezalandırır, aç kalırsınız. Yaşadığınız yerde böyle olmaması ya da kendinizin parayı etik değerlere tercih etmeniz bu gerçeği değiştirmez.

Eksik tarafı çalıştır eşitleyene kadar. Ya da hiç spor yapma bir süre sonra zaten atrofi olur eşitler.

1-2 santim fark normal. ama gozle gorulur bir fark varsa zayifi zorla.

@alperz: 1-2 cm değil. gözle görülür, bariz bir fark var. sol kol bayağı cılız (7-8 aydır spor yapmamamın da etkisiyle), sağ kol az-buçuk kaslı (bodyciler dalga geçer ama bana göre kaslı ve spor yapmadığımı da unutmayalım tekrar :)

edit: peki diyelim belim iyileştiii. yüzme (bel iyileşmeden başlıcam buna) + barfiks yapıyorum diyelim, kollar eşit derecede çalışıyor. sadece sol kolla dambıl çalışsam (6 kg) olur mu?

saçma bir görüntü olmasın? sağ kolun orası burası kaslı, sol kolun başka başka yerleri kaslı gibi?

bir eşitliyim şunları, rahat edicem valla :) yıllardır böyle nedense.

kerebiç türk yemeğinden ziyade mersin yemeğidir seveni çok azdır ama madem seviyorsun bize laf düşmez.

humus, şakşuka, baklava, iskender, adana, beyti vs. bilumum kebap.

edit: ha madem kerebiç dedin görüyor ve arttırıyorum, batırık.

Mantı olmadan olmaz.

bamya, kuru patlıcan dolması, seviyorsan ciğer şiş, musakka, kumpir.

konya'da kayısı kebabı yemiştim. tam osmanlı mutfağı tatlı tuzlu, efsaaaane bişiydi.

kıbrıs'ta şeftali kebabı yemiştim. şeftali, bağırsağın renginden geliyomuş, o okadar cezbetmemişti.

kayısı kebabı rulez...

Ali nazik
Kelle paca / iskembe / tuzlama
Et doner (Kavacik Bayramoglu)
Kunefe
Kuyu kebabi
Icli kofte

Bunlari dogru durust yapan yerde yemezsen hic anlami yok ama.

ıssırgan otu
yogurtlu yesil bakla
etli enginar

mide fesatı geçirmeden bari üstüne baklava da ye, oldu bitti.

Pide
Gozleme

serpme börek,
uykuluk
pide
keşkek
kokoreç
Karnıyarık
Dolma
Cacık
İçli köfte

Lahana sarması
Çiğ köfte
Kuru fasulye-pilav
Mücver

fırın kebabı
tirit
kuzu tandır
cağ kebabı
kuzu şiş

müzekart bence şart. süleymaniye camii'ni rotaya ekleyebilirsiniz. malum diziden dolayı hürrem'in türbesini görmek hoşlarına gidebilir. ordan haliç girişi ve boğaz manzarası da güzel gözüküyor.

Gülhane'ye kadar gitmişken Arkeoloji Müzesi'ni görmeden dönmeyin, eksik kalır.

Cok sagolun arkadaslar. Guzel oldu ben bunlari bir gune sigdirmaya calisayim :)

Ben karyolayı beğendim ama sen baza al, saklama bölmesi hoşuna gidiyor madem.

karyola çok ses yapan, rahatsız bir şey. baza al.

Ben bunun çift kişiliğini alacaktım. Sonradan alamadım fakat gayet şık bir ürün. Tek kötü yönü kullanılan çam masifi ve yumuşak bir ağaç türü. Darbe alınca ezilir diye düşünüyorum ama suntalamdan iyidir.

Bu arada ikeada onlara ait ucuz olan yaylı yatağı kesinlikle alma cm2 başına düşen yay miktarı çok az. Piyasada markası duyulmamış fakat yayı fazla olan yatak alsan ondan on kat iyidir. Zira üzerine yatınca alttaki lataları hissetmen kaçınılmaz.

öğrenci işi geçici olsun diyorsanız ikea.
ama çalışıyorum diyorsanız baza.yillar sonra başka bir düzen kursanız bile is görür bazali o yatak.

Karyola bana oyuncak gibi geldi hiç güvenilir durmuyor. Normalde karyolayı daha çok severim ama bu durumda baza diyorum.

karyola ses yapıyor, bundan daha kalitelisini yıllardır kullanıyorum.

baza daha iyi olabilir, hiç kullanmadım.

bunu kullanıyorum(ikea), sağdan sola dönerken bile çılgın ses yapıyor.

Teşekkürler o zaman baza alıyorum

Tam denk getirmişsin intermittent fasting yap o zaman.

1 haftada kimse anoreksik olmaz. sağlıklı beslenme iştahın yok. yediğin/içtiğin şeyler tatlı olduğu için rahat gidiyordur. ayrıca gerçek proteinli beslenme bu değil.

protein protein degilmidir? almam gereken 125gr protein bi sekilde aliyorum bunu. biliyorum etler aminoasit kaynagi ama nicin proteinli beslenme bu degil? nerde yanlis yapiyorum?

125 gram protein almana gerek yok. İkincisi, protein sadece almamız gereken makrolardan biri, onun dışında mikrolar dediğimiz vitaminler ve mineraller de var, bunlar protein tozunda ve protein barlarda bulunmaz, sadece yemeklerde bulunur yemeklerden alırsın. O nedenle bu değil protein ağırlıklı beslenme.

peki ozaman soyle soriyim. dedigim sekilde beslenmenin zaralari nedir? metabolizmayimi yavaslatiyor veya yag yakimi yerine kaslardanmi yakarim? verimli kilo verimi olmadiginin farkindayim ama niye verimli degil onu anlamaya calisiyorum. multivitamin omega 3 ek olarak aliyorum.

protein insaatin tuglasiysa vitaminler mineraller ve yaglar da o tuglayi dizen amelelerdir, cimentodur, kurektir.

Sözlükte okumuş olabilirim. Şöyle diyordu: mesela normalde vücut ihtiyacı olan proteini besinlerden karşılayamazsa kasları yakarak elde etmeye çalışıyor ya. İhtiyacı olan karbonhidratı da dışarıdan karşılayamazsa yine kasları karbonhidrat kaynağı olarak kullanmaya başlarmış. Bu yüzden ihtiyacın kadar protein, karbonhidrat, yağ, vitamin vs. dengeli bir beslenme ile sağlamalısın.

edit : konunun uzmanı da gelmiş, ben de angelus'un entrylerinden okumuştum bunu sanırım :)

Şimdi çok teknik konulara girmeden sana konuyu biraz anlatayım, zararlı mı değil mi sen karar ver. Gerekli besinleri almadığında, ekstra protein almak çok da işe yaramıyor, zira o proteini işleyecek, yani sentezini başlatacak olan bi madde lazım, o da insülin. Yani protein sentezini başlatan ribozomları uyaran madde insülindir, insülin de karbonhidrat sayesinde salınıyor, tabii böyle deyince de insanlar deli gibi karbonhidra yükleniyor ama bahsettiğim şey yeşil bitkiler, hem lif oranı yüksek hem de doğru miktarda insülin salgılatıyor hem de fazla proteinden oluşan toksik maddelerin vücuttan atılmasına yardımcı oluyor. Yani sen proteini işleyecek maddeyi almadığında, protein çoğunlukla enerji kaynağı olarak kullanılıyor, o zaman da hücre inşası tamiratı gibi olaylar olmuyor bağışıklık zayıflıyor, hastalıklara açık hale geliyorsun o zaman da yağ yakımı olmuyor, aksine kas kaybı oluyor. Onun dışında, bu dışarıdan aldığın vitaminlerin, özellikle yağda çözülen ADEK gibi vitaminlerin vücutta kullanılabilir hale gelmesine olanak veren madde, yağdır. Bu vitaminler diyetinde yağ olduğunda çözülür ve kullanılır, yağ almazsan kullanılmaz, kullanılmadığında bahsi geçen vitaminlerin eksikliğine bağlı sıkıntılar yaşarsın. Bununla birlikte, hücrelerin yarısını oluşturan madde proteinse diğer yarısını da yağlar oluşturur, dışarıdan yağ alınmadığında bu işlem yavaşlar, o zaman da yine az önce hücre yenilenmesi yavaşladığında oluşan sıkıntılar olur.

ortayi angelus'a actim oda vurdu gol oldu. valla ben tatmin oldum yarin ispanak brokoli yesil biber lahana ne varsa dolduruyorum :)

Yağsız kuru proteini tüketmek zordur. Sağlıklı yağlarla destekleyip, nişasta/tahıl temelli karbonhidrat kaynaklarını da kısar, bolca yeşil sebze de tüketirsen diyet rayına oturur.

Aralarında simbiyotik bir ilişki vardır belki, doğa bu şekilde uygun görmüşse bi bildiği vardır.

pireleri sinekleri yok ederek onlarla beslenen kuşları öldürmüş olursun. kuşlar ölürse onların dışkıları ve ayaklarıyla taşınan tohumlar taşınamaz bitkileri ölür, o kuşlarla beslenen canlılar yok olmaya başlar vs...

Orpheus +1

Sirin hayvanlari kurtarayim derken doganin tum dengesini bozarsiniz. Doga kanunlarinda sirin olmaya bakilmaz. Kedilerin oldugu kadar kuslarin da kertenkelelerin de hatta sineklerin de yasamaya hakki vardir.

Ayhan Işık vefat ettiğinde Nubar Terziyan bi başsağlı mesajı yayınlatmıştı gazetelerde, bu Ermenilik mevzusu oradan çıkma, normalde Ermeni değildi.

şuradaki yazıya göre 1.
ailesinin, ayhan ışık'ın ölümü üzerine yayımlanan bir taziye ilanına verdiği tepki de 1'i güçlendiriyor: www.evrensel.net

Ermeniliğini bilmiyorum ama mason olduğu söyleniyor.

2

Algim kaydi, nasil telaffuz ettigimi unuttum. Uzatarak soyluyor da olabilirim, uzatmadan da ama tuhaf gelmez uzatan.

2

Dogrusu 2. Tuhaf geliyor.

Bazen öyle bazen böyle.

yuzır +1, ikisini de söylüyorum gibi geldi. muhtemelen öyle ya, karışık kullanıyorum.

tahin, pide; bunları uzatarak söylemeye alışmışım asıl, dalga geçiyorlar dikkat etmeyip uzatınca :(

2

iki şekilde de kullanıyorum. dolayısıyla uzatıldığında tuhaf gelmiyor.

Uzatmadan

genelde 2 ama nadiren uzuyor anlamadığım sebeplerden ötürü.

2

1

'hayır' ile aynı şekilde.

yavşaklık durumuma göre değişiyor benimki, ikisini de kullanıyorum. ne bileyim ağır aksak konuşuyorsam, aklım başka yerdeyse pekala "yaaarın bakarım" diyebilirim örneğin. daha kısa da söylerim. değişiyor. hangisi doğru bilmiyorum ama bence "yarın" doğrudur.

türkçede bu konuda eksiklik var bence. e'ler kapalı mı okunacak açık mı, bunun işareti yok mesela. tamam biz duyduğumuz için konuşuyoruz da yabancı bilemiyor mesela, %100 net değil kural. benzer şekilde "mide" kelimesi var örneğin. ben buna "mide" diyen kimseyi görmedim, her yerde "miğde" olarak telaffuz ediliyor. devletin buna bi' şey yapması lazım. mesela ukraynalıların iki tane noktalı i harfi var bildiğimiz normal i'nin yanında. yi diye okunuyor. o tarz bi' şey bizde de olabilir belki. ne biliyim.

Plank yaparken pozisyon itibari ile zaten vücudunu kasıyorsun, o esnada karnını da sıkıştırmış oluyorsun. Ekstra sıkarsan ekstra verim alırsın ama yapamıyorsan çok da zorlama, core bölgen güçlendikçe yaparsın.

Angelus+1 zaten vücudunu sıkıyorsun ekstraya gerek yok. Vücudundaki stresi azaltmak için nefes alıp ver.

bench press'te boş bar çalışıyordum. iki yıl sonra 60 kilo ile 5x5 yapıyorum. squat'ta ağırlıksız on tekrarda bitiyordum. şimdi 120 kilo ile 5x5 yapıyorum. lat pulldown çalışmıyorum. barfiksi on tekrar tek set yapabiliyorum.

tabi benim boyum, genetiğim, beslenmem, uykum senden garanti farklıdır. belki sen hayvan gibi bi adamsın ben çirozum belki de tam tersi. demek istediğim şu; KENDİNİ SADECE KENDİNLE KIYASLA.

Bench: Boş bar-85 kilo.
Squat: Boş bar-150 kilo.

Bunlar 5-6 tekrarlarım ama 1 RM. için ağırlıklar biraz daha artar ama sakatlık falan çıkar diye çok girmiyorum o işlere. Lat Pulldown yapmıyorum. Ha ama bu ağırlıklar tekrarlar senin için referans olmasın, bu ağırlıklara ulaşmak için ya da ulaşılan ağırlıklar için çok fazla değişkenler var. Misal ben 10 senenin sonunda squatta 150 kiloya geldim ama mevcut kilomda ömrüm boyunca 160 kaldıramam; mevcut kilon doğal olup olmadığın kaç sene çalıştın çalıştığın seneler boyunca ne kadar çalıştığın, toplam tekrarların setlerin her şey etkiler bunu. Kol bacak boyun bile etkiler performansını. Uzun kollu ince bilekliysen bench performansın her zaman düşük seviyelerde olur ama kısa ve kalın kolların varsa o zaman da deadlift performansın hiçbir zaman elit derecelere çıkmaz. Bunlar hep etken.

Bench: 75 kg (bar dahil) (4x5)
Squat: 140 kg (bar dahil) (4x10)
Lat pul: 100 kg (4x10)
Dead lift: 130 kg (bar dahil) (3x7)
Calf: 210 kg (bar dahil) (2x25)

Edit: Hepsi 4x10 yazdım başta. Biraz sallamasyon oldu evet. Tek tek yazıp uğraşmaya üşendiğimdendi bi art niyetim yok.
Hareketler tertemiz değildir fakat temizdir. Örneğin bench presste barı tam karnıma yapıştırmıyorum fakat uzakta olmuyor. Zaten amacım ağır ağır yaparak hacim kazanmaktan ziyade güç kazanmaktı.
Spor yaparken birkaç kişinin hayretle kaldırdığım ağırlıkla benim ağırlıpımı kıyaslayarak helal olsun dediği oldu. Bunun genetikten ziyade limiti zorlamakla alakası var. Ayrıca ömrümde hiç spor yapmayıp 7 ay önce spora başlamışta değilim. Evde çokça spor yapmışlığım var. Sadece ciddi şekilde yapma sürem 7 ay.

Kilom 70.
7 aydır spor yapıyorum.
Bu arada 80 kg bench yapmaya çalışırken boyun fıtığı oldum sen sen ol kilonu aşacak ağırlığa girme.

Bench: başta boş bar, şu an 77.5 kg.
Squat: başta boş bar, şu an 115kg.

Bunlar benim de 5 rep maxler, one rep denesem daha yüksek çıkar mutlaka.

ilk başladığımda barla birlikte:
deadlift:60
bench:35
squat:25

dört ay sonra:
deadlift: 155
bench: 70
squat: 80

lat pull yapmıyorum, iş gereği çok koşuşturduğum için squatı çok arada sırada yapıyorum, deadliftle arasında bu kadar fark olması da normal midir bilmem.

yaklaşık 5 ay oldu, 85 kiloyum.

filipis'in durumu ilginç olmakla beraber, benzer bir arkadaşım var. çocukluğunda ve gençliğinde inşaatta amelelik yapmış. sanırım ergenlikteki çalışma çok etkiliyor. bir de genetik... en önemlisi de o sanırım.

@zunkatsar cevapta da boyun sakatlığı geçirdiğimi belirttim bu yüzden bench press yapamam fakat squat videosu atarım. 4x10 nun hepsini istiyor musun ?video çok uzun sürer. Sende bilirsin ki ilki zorlanmadan yapan gerisini de tamamlar.

Edit istersen 210 kg calf videosu da atarım

Tabi şimdi buraya yazmak kolay. Nizami mi yapılıyor o da ayrı mesele. Ben de çok gördüm "moruk bak beşyüz kiloyla benç basıyorum" diyip fıtı fıtı milim milim oynatanları.

Herkesin popisi kendine :)

bench: boş yapıyordum şimdi 55x10-60x8-65x6-70x4 yapıyorum.
squat: yapmıyorum
pulldown: pulldown değil de barfis 1 tane bile yapamıyordum heralde. şimdi 8x3 set yapabiliyorum.

yaklaşık 1 sene olacak, 76 kiloyum.

@zunkatsar yahu 2 cm in etki mekanizmasının o kadar olduğunu nereden çıkartıyorsun? Maşallah herbiriniz karar mercii olmuşsunuz. Bol keseden sıkıyorsunuz. Anatomi dersi bile görmeden...

Ayrıca ultramizami olduğunu kimse iddia etmedi. Daha barfiksin açısal değişikliklerinin farklı kas kısımlarına etki edeceğini bilmeden burada sallıyorsun. Incline bench ve bench pressin göğüsün farklı bölgelerine (izole olmayan) etki ettiği gibi. Incline'da 3 çekeceğin ağırlığı bench presste 6 çekersin.

Bench'e sanırım 30 kilo ile başlamıştım. Gördüğüm en yüksek kilo 160.
Squat da sanırım 30'du. Onda da maksimum 170 gördüm.
Lat pulldown için makineden makineye değişir. Kilo karşılaştırması yapılacak bir egzersiz değil.
Bu değerleri gördüğümde yarısından çoğu düzensiz, yaklaşık 15 senelik ağırlık geçmişim vardı.

benim bildiğim türkiyede öyle bi ayrım yok. yani farklı bir ehliyet gerekmiyor. b ehliyet varsa araba namına ne varsa sürülebilir. yakın zamanda bir değişiklik olmadıysa böyledir.

ehliyetlerde otomatik, manuel maddesi mi var? ilk kez duyuyorum bunu.

türkiye için konuşuyorum.

Almanya´da evet. Otomatik vites ehliyetiyle yalnizca manuel kullanimi yasak..

turkiye'de de gecen seneden beri var otomatik/manuel ayrimi. bildigim kadariyla sadece manuel kullanamiyorsunuz, yari otomatigi de kullanabiliyorsunuz ama bir ehliyet kursuna sorarsaniz daha net bilgi verirler.

Otomatik ehliyetiyle yarı otomatik kullanabiliyorsun.

Eğer sadece 2 aysa ve öncesinde bir spor geçmişin yoksa başlangıç bile değilsin henüz.

bu arada suyla igrenc oluyor sutle karistirin

sütle de sindirimi gecikiyor. whey içmenin bütün anlamını yok ediyorsun.

Tercihen 1 cup, protein alım miktarında açık varsa 2 cup ama 3 cup olmasın. Sen başlangıç-orta seviye yazdığına bakma, bu işte 5 seneyi geride bırakınca ancak orta seviye oluyorsun zaten.

Ne kadar eksiğin varsa o kadar. 3-4 ölçeklik eksiğin varsa berbat besleniyorsun demektir.

Mumya serisini severim, Tom Cruise'un oynadığı aksiyon/bilimkurgu filmlerini de severim ama bu film bence olmamış. Yaratıklı parçalamalı falan bi film istiyorsan Alien var vizyonda ona gidin.

elyını imax izlemiştim. wonder woman izleriz olmadı. bu kadar kötü yorum üstüne sinemada para bayılmayalım

Halkbank hepsini alıyor.

HalkBank'a git hepsini alıyorlar. Diğer bankalar birini kabul ediyor diğerini etmiyor, çok uğraşırsın.

Her gün git. Sağlıklı beslen. Hadi bakalım

Bu bahsettiğin aletler barfiks paralel dips gibi aletlerse her gün çalış onlarla sıkıntı olmaz. Yok eğer şu yaşlı teyzelerin amcaların üstüne çıkıp sağa sola sallandığı aletlerse onlar işine yaramaz.

git yürü işte illa aletlerle çalışmak mı spor.

Boş durmaktan iyidir. Yürüyüş kısmını uzun tut.

Simge kabul edilen işletmelerin kapanması insanı üzüyor, o nedenle oluyor. Evet borcundan dolayı kapanıyor ama borcunun olmasının nedeni iş yapmaması, iş yapmamasının nedeni Beyoğlu'nun kültürel bir ortam olmaktan çıkıp nargile kafeye evrilmesi, ondan iş yapmıyor işletmeler, haliyle borçlanıyorlar kapanıyor. Böyle bakmak lazım biraz da.

"duyar kasmak" bu lafı kullanan adam %99 bomboş tiptir. senin için bir şey ifade etmiyorsa bir şey yapmazsın. zorla elinden para alan falan da yoksa kendini yorma bu kadar. açıkçası istanbul'un mekanları benim için de bir şey ifade etmiyor, ama insanların değer verdiği şeyler varsa onlar için çaba harcamaları güzel bir şey. haset etme.

kent sinemalarını yaşatma kafası ama günümüzde fazla romantik bi istek. herkes sinemaya avm'lerde gidip sonra da beyoğlu sinemasını kurtaralım demek ucuz duyar oluyor.

diğer konularda da aynı şey oluyor. bu örnekten diğer duyarlar için de benzer şeyler çıkartabilirsiniz.

selamlar, dedigim gibi olayi sinema ozelinde incelemek cok dogru olmayabilir genel olarak konusmustum, yoksa dediklerinizin tamamina katiliyorum. olayi kisisele cevirip duyar kasmak lafini kullanan bos adamdir demeye gerek yok. sevgiler. :)

sinema, tiyatro, opera gibi sahne sanatları bir kültürdür. kültürün parçasıdır. bir toplumdaki gelişmişliği kültürel değerleri gösterir bence. sadece fazlalığı değil bunları koruması ve korurken ne denli ayarlı yaptığı çok önemlidir.

ben istiklal caddesini seven bir insan değilim, eskidende sevmedim şimdi zaten sevielcek bir tarafı kalmadı. lakin o bölgede olan kültürel miraslar ve türkiyede nadir durumda olan yerler bir bir kapanıyor. bunda o işletmelerin ciddi hataları olsa da çoğu ellerinde olmayan sebeplerden kaynaklanıyor.

şunu eklemeden geçemeyeceğim, türkiyede entelektüel takılan kesim biraz göstermelik, bu insanların çoğu tu kaka dediği şeyleri gizli gizli yapıyor. bunlar başında avmlere küfredip, avmden çıkmamak var. türkiyede kültürlü bir kesim var, bu kesimin sayısı ve oranı ciddi olarak azalmakta ve bu tarz kültürel etkinlikleri gerçekten takip eden insanlar artık bu tür merkezlerin işletilebilmesine olanak vermeyecek seviyeye geldi.

insanlar çevrelerinden duydukları ve onlara +100 level atlatan itemleri gösterme derdindeler. bunu yapamayacakları ya da yaptıklarında çevrelerince anlaşılamayacak derecede olan yerler ise başarısız oluyorlar.

bu bahsettiğiniz gereksiz duyar kavramı toplumun göz ardı mekanizmasını gösteriyor. "işime yaramıyorsa salla gitsin" pragmatizmini ortaya çıkarıyor. "avmler daha güzel ama pasajlardan, sinemalar daha rahat" gibi argümanlarla savundukları şeyler kültürel değer taşıyan yerlerin bir bir yokolmasına neden oluyor.

@konuşma nın bahsettiği gibi avrupada yüzlerce yıllık yerler var aynı yerde hizmet veren. sallıyorum o kafede adamın dedesi işten çıkıp kahve içmeye gidermiş, dedesinin dedesi bile gidermiş, jenerasyonlar bu kültürü birbirine aşılamış. beyoğlu sineması böyle yüzyıllık bir yer değil, epi topu 30 yıllık, lakin taşıdığı kültürel olarak benzer seviyede insanları bir araya toplama misyonunu artık yerine getiremeyecek. bu önemli bir kayıp. orada aynı seansta film izleyen insanlar beraber bir kafeye gitse rahatça muhabbet edip anlaşabilir, aynı dili konuşuyorlar çünkü. sen avmdeki bir filme giden insanları o salonda 10 dakika kapat ortalık zombi saldırısı sonrası oluşan bir manzaraya döner.

kültürel her türlü değerin korunması çok önemlidir. ama kültür diyince insanların aklına mehter, aya sofya, topkapı sarayı, mahya etc geliyor. bu bahsettiklerimin kaç yıllık olduğunu dahi bilmiyor insanlar, bu bahsettiklerimin tarihini bilmiyorlar. kültürel değerlerin korunması bir gelişmişlik seviyesidir.

Gereksiz duyar kasilmasi bana da komik gelir de bu mevzu "duyar kasmak" degil bana sorarsan.
Beyoglu'na ciddi sekilde hukumet mudahalesi var ve bunu farketmemek mumkun degil. Beyoglu'nu tam anlamiyla yok etmeye calisiliyor ve gayet de basarili oldular, oluyorlar.
Beyoglu derken o ortamdan, atmasforden bahsediyorum.
Beyoglu yogun bir sekilde bati kulturunun yasandigi yer ve bizim hukumetimiz bu kulturden nefret ediyor, tamamen ortadan kaldirmaya calisiyor. Ote yandan arap kulturune bayiliyor.

Sadece sinema degil, kapanan bir dunya yer var orada ve bunlar tesaduf degil. Su an uzatmalari oynuyor Beyoglu, tamamen bitecek. Tabii sadece Beyoglu'ndan ibaret degil olay. Sagdan soldan heykelleri kaldirmalar bilmenler bir suru sey, goruyorsunuz zaten.

aga ticari bir işletme bu dediğimiz sinema.
demek ki başarısız olmuş kapanıyor. kapanmamanın yollarını illa ki bulabilirdi.
bu sebeple bana da gereksiz duyar geliyor.

ayrıca bu sinem tarihi filan değil. 1989 yılında açılmış bir işletme.

Olaya duyar kasmak olarak bakmıyorum, bu duygusal bağ kurmak, bu bir kültürün yok edilmek istenmesine karşı olmak, Beyoğlu Sineması'nın kapanması sadece bir mekanın para kazanamadığı için kapanması değildir, sistematik bir kültür değiştirme hareketinin bir sonucudur. Buna karşı olmak da duyar kasmak olarak nitelendirilemez bence, öte yandan bu sinemanın kapanmasının başka sonuçları da olacaktır, bugün Beyoğlu, yarın Rexx, dün Sinepop, Emek zaten, böyle sinemalar kapandıkça, nitelikli filmler de gösterim imkanı bulmakta zorlanıyorlar, Türkiye'de film yapmak zaten deli işi, gösterecek salon bile bulamazken filmler de çekilemez hale gelince, anca Recep İvedik, Şevkat Yerimdar gibi filmler seyrederiz.

Çok kişinin söylediği gibi ben de AVM sinemalarına gidiyorum ama isteyerek değil küfrederek, Beyoğlu Sineması'na toplasan 20 kere gidiyorumdur yılda, onun da çoğu festival zamanları. Yine de denildiği gibi kart uygulaması yapılacak olursa, o kartı ilk alacaklardan biriyim. 250 tl benim için değersiz bir para değil, 4 yıldır kullandığım Iphone4 model telefonumun kırık ekranı ile 1 aydır dolaşan biri olarak söylüyorum bunu.

Çok değil sadece on yıl önce çekilmiş bir dizide Emek Sineması'nı görüp göz yaşlarını tutamamış bir kişi olarak Beyoğlu Sineması'nı kaybetmek istemiyorum ve bı konuda hassasiyet gösterenleri çok iyi anlıyorum.

-hakan şükür mode on-

dayak yediği için bozulur kih kih kih

-hakan şükür mode off-

niyet önemlidir, bozulmaz.

iradesi dışında yapılan bir şey, bozulmaz.

fikir yürüterek cevap vereceğim, hiç bilgim yok.

bence orucu bozulur. sonuçta orucun ne hallerde bozulacağı durumu belli. fakat bir de bildiğim kadarıyla günah işi var. mesela oruçlu biri keyfine göre orucunu bozarsa günah olur. fakat işkenceyle orucu bozdurulan kişi günaha girmiyordur herhalde. sonuçta kendi isteği dışında gerçekleşiyor. bir dayatma var.

yani kısaca bozulur ama günah olmaz diyorum.

Windows'un dediği gibi oruç bozulur ama yaptırımı olmaz.

o gün için bozulur. 61 yemez.

oruç bozulmaz. ibadetlerin kendisi bi' amaç değildir ibadetlerin amacı vardır. orucun amacı ortada.

ona dayak ve işkence ile orucunu bozduran şahısların derdine düşmeli bence. orucu bozulur mu bilmiyorum. bana biri dayak ve işkenceyle yemek yedirse önce o kişleri haklarım. yani bilmiyom.

Orucu bozulur ama daha sonra 1 gün kaza etmesi gerekir.

Ancak böyle bir durum varsa, arkadaşın "orucum bozuldu mu bozulmadı mı?" dan daha ciddi sorunları var gibi...


.

Oruç bozulur, kazası gerekir ama keffaret gerekmez.

Açlık muazzam bir kitap.

"biz" öyle 5-6 saatte okunmaması gereken bi kitap bence. o yüzden hem yağ gibi akıp gitmesi hem de süper bir kitap olması nedeniyle ben de açlık diyorum.

umarım uçakta yemek veriyorlardır, isteyeceksin çünkü :(

grangenin bir romanı olabilir polisiye

Biz kesinlikle

Sadece konut hamsun açlık' ini okuduğum için kıyas yapamayacağım . çok ovuyolar knut hamsunu ama beklentini yuksek tutma

Biz

biz daha rahat okunur ama açlık daha iyi bir kitap

Ben de aclik diyorum, okurken yasayacaksiniz resmen, pisman olmazsiniz.

açlık'ı okumadım. biz'in türkçesi zor okunuyor bence, olayları kafamda canlandırmak çok zor olmuştu kısa kısa cümlelerden dolayı.

Nickten bahsetmiyorsan eğer girilebiliniyor

nick ile kullanıcı adı farklı olabiliyor mu ki?

Nick'le kullanıcı adı farklı. Kullanıcı adını istediğin gibi sen belirleyebiliyorsun sonradan.

Cerruti 1881 olabilir.

giyim markalarının saatleri kaliteli değildir. isimlerine para vermişsiniz. swatch bile mekanızma olarak bu saatlerden katbekat ileride. ben seiko öneririm. otomatik olan modellerini tercih edebilirsiniz.

Klasik öneri; Tissot Le Locle.

Rahatsız hissetseydi çıkar giderdi :)

Hissetmemiştir.

Hayır.

masajda elleme yok mu zaten, ellemeden nasıl masaj yapılıyor? neyi ellemişler ki?

Hissetmemistir

Taciz edilmiş ama sonuna kadar beklemiş mi? Hmmm, serinlik kokusu alıyorum.

hisetmiştir tabi. ama iyi de hissetmiştir. önce iyi sonra kötü.

Masaj yaparken elliyorlar genelde, isler boyle yurur. Kotu falan hissetmemistir:)
Ya esin seni trolledi ya da sen bizi trolluyon.

aklima su hadiseyi getirdi: www.youtube.com

bir yaparlar, iki yaparlar ucuncusunde sesini cikarmasi gerekirdi ki bence aliskin degil bu masaj olayina.

Kötü hissetmiş ama masajdan değil :')

En fazla mutlu sonlu masaja denk gelmistir onada orada caz yapacak hali yok,hosunada gitmistir.ama bundan cok tras bir masaja denk gelmis olabilir,firsat kuponuyla alinan masajin guzel olmasini beklemek biraz hayal gibi.kendini kotu falan hissetmez.

ellemeyip ne yapacaklardi onu anlamadim su an. kalcaya falan masaj yaptilar diye oyle soyluyorsa ici rahat olsun. gerilimin en cok toplandigi yerdir o bolge ve olmazsa olmazdir masajda benim icin.

Otel adını dm den iletebilir misin? Spa, masaj vb takip ediyorum gol yemeyelim.

Etkili bir masaj olmadı demek istemiştir. Sonuçta her tesis uzman masör barındırmıyor

Neresini ellediklerine bağlı.

Bence başarılı bir masaj değildi demek istemiş. Hani normalde masaj kaslara güçlü şekilde bastırarak yapılıyor ya, alelade yapınca sanki sırf ellemiş, okşamış gibi olmuş sanırım.

Kötü hissedip rahatsız olsa bırakır giderdi diye düşünüyorum, ben olsam öyle yapardım yani. Direkt kendisiyle konuşman daha iyi olur.

Satmaya çalışıyorlar.

tasfiye halindedir, satışı bekleniyordur. hali hazırda müşteri portföyü de varsa öyle pat diye kapatamazlar bddk'ya göre. bir de ayrı olarak, yatırım bankalarının genelde şubesi veya atm'si olmaz. bank mellat gibi.

@angelus @sa eed, o zaman bir soru daha sorayim, 5-10 yil gecti hala satilmadi banka mesela, o zaman noluyor? Hani ooyle acik durabiliyor mu? Ya da su kadar surede satmalisiniz diye bir durum var mi?

Ben Adabank özelinde cevap vereyim. Adabank 2000'li yılların başından beri bu şekilde, yani üstünden 10 yıldan fazla geçti, hiç satıldı mı bilmiyorum ama BDDK'ya geçtiğinden beri hala varlığını sürdürüyor, elbet biri satın alır diye bekliyorlar. Misal bi yandaş alır ne bileyim bu ara Katarlılar popüler onlara satılır, biri alır. Neticede 20 kişiye maaş vermek koymaz ama güzel bir paraya satılırsa iyi kar getirir. Böyle bakılıyor.

sıfırdan banka lisansı daha zahmetli diye biliyorum.

@angelus son bir soru daha sorayim madem, calisan insanlar ne yapiyor? Kapanmamasi icin calisan birilerinin gozukmezi lazim da ondan mi duruyorlar acaba? Cunku guvenlik gorevlileriyle birlikte 12 kisi falandilar sanirim

Hiçbir şey yapmıyorlar. Zaten bankacılık faaliyeti olmadığı için satılana kadar kağıt işleriyle ya da bürokratik meselelerle meşgul olurlar. Neticede devlete geçtiği için boş boş memurluk yapıyorlar.

Olur.

Çok fark yaratan bir olayı yok, belki mikroları biraz fazladır ama o da o kadar önemli değil. Ha ama alayım mı dersen alınır tabii iyi ürün.

sizin önerileriniz varsa lütfen yazın. yani bcaa değerleri yüksek denildiği için alayım diyorum. gold platinium ile aralarında 50 tl fark varmış.

Gereksiz derecede pahalı. 2 aydır yapıyorsanız kas oranınız bellidir daha düzenli bi diyetle yeteri kadar protein alabilirsiniz çok rahat bi şekilde. Sadece yeterli beslenemiyorsanız alın bunu. 4.5 senedir yapıyorum ve hala protein tozu kullanmıyorum.

O paraya Kreatin + Balık Yağı + Multivitamin alırsanız normalde dışardan zor karşılayacağınız besinleri vücudunuza sokmuş olursunuz ki ben öyle yapıyorum.

Ama yok illâ alıcam düzenli beslenme imkanım yok diyorsanız, inkospor'un protein tozunu öneririm. Daha ucuz ve aminoasit tablosu çok yakın birbirine. İkisi de alman markası.

not: Kreatin için biraz erken olabilir sizin için ama gerisi geçerli.

Protein tozundaki BCAA salt alınan BCAA gibi işlem görmüyor vücutta, o nedenle istediği kadar yüksek olsun hiçbir anlamı yok, ben Optimum Gold tavsiye ederim aradaki fiyat farkı senin için önemliyse.

kullanmak istememdeki amaç yumurta, tavuk, yulaf falan artık mide almıyor. o yüzden bu şekilde desteklemek istiyorum. sporu bırakmak istemiyorum ama bırakırsam bu yeme içme problemi yüzünden bırakacağım. korkuyorum. o yüzden protein tozu alsam iyi olur gibi geliyor.

aradaki 50 tl önemli değil. 230 veren 275 de verir. sadece ikisi de aynı ise neden 50 tl fazla vereyim ki.

Ben kullanacak olsam Optimum alırdım. Weider kötü değil, sadece pazarlaması iyi yapılıyor. O yüzden pahalı. Yani içerik olarak mükemmel fark yarattığı için değil.

230 olanı alıp üstüne geriye kalan 45 liraya bir multivitamin alırsanız inanın çok çok daha faydalı olur. İnkospor da 230'du en son şu an kaç bilmiyorum.

www.supplementler.com

şunu alıcam. 218'e geliyor. bir de el atmışken multivitamin de önerirseniz sevinirim. ikisi de aradan çıksın.

Multivitamini boş ver, işine yaramaz. Hatta içindeki yağda çözünen vitaminler vücudunda depo edilmişse, zararı bile olur. Ek bir şey alacaksan omega3 al.

Spor besin markalarının multivitaminleri biraz gereğinden daha pahalı olabiliyor. Normal eczanelerde satılan Pharmaton ya da Supradyn alabilirsin 1 ay gidiyor. Site olarak besindestek kullnabilirsin hala yapıyor mu bilmiyorum ama 200 lira üstü alışverişte 4 tane protein çikolatası + havlu + shaker hediye veriyordu. Bi sor bence :)

www.besindestek.com

Protein tozlarında güvenilir marka kullanmak önemli. Weider uzun zamandır kullanıyorum fakat 80 plus protein olan çeşidini. Nedeni ise herhangi bir tatlandırıcı olmayan sade seçeneğinin olması. Hiç bir katkı maddesi ve tatlandırıcı yok içinde.750gr olarak ve 500gr mevcut. Kasein , yumurta ve whey protein karışımı oldugu icin sadece yatarken kullanılır gibi bir algı ama yanlış.günün her saati kullanilabilir. Araştırmalar gösteriyor ki karışık protein kaynakları kas gelişimi ve antrenman sonrası yenilenme için daha efektif .

Olur. Çilek en güzeli hepsini denedim. Kurabiyeli var bunlara ek oda güzel ama sonra bayıyor. Muz da ilk başta güzel geliyor sonra bayar. Çikolata çok klasik sıkıyor artık beni. En iyisi yine çilek bence.

Hiç bilinmeyen bir marka alma. Aldığın markayı güvenilir yerden al, spor salonundan alma. Resmi distribütöründen alman en iyisi. Ucuz diye ne idüğü belirsiz bir siteden alma. Decathlon mesela ON'nin resmi satıcısıdır, oradan ON alabilirsin. Bir markadan diğer markaya ciddi farklar yok, içeriklerine baktığında da görebilirsin yani kafana çok takma.

Dönüşte yavaşlama dönüşe başlamadan kavşağa girmeden önce yavaşla, dönüş anında hızın sabit olsun çıkarken de hızlı çık sıkıntı kalmaz. Sen dönüşte çok yavaşladığın için devir düşüyor stop ediyor araç. Bir de yavaşlarken neden ayağını gazdan çekip debriyaja basıyorsun ben anlamadım orayı, yavaşlamak için ayağını sadece gazdan çekebilirsin ya da frenleme yapabilirsin, bunlar için debriyaja basmana gerek yok tamamen durmayacaksan ya da vites değişikliği yapmayacaksan, vites küçülteceksen de bu işi çok seri yapman lazım ama onu da dönüş esnasında değil, az önce de dediğim gibi dönüşten önce yapman gerekir. Sen bu şekilde debriyaja bastığında yakıt gitmiyor devir düşüyor, o nedenle de stop ediyor olabilirsin. Debriyaja basmak demek motorla vitesin irtibatını kesmek demektir, güç aktarımı olmuyor o zaman, güç yoksa araba stop eder.

@angelus şimdi dönmeden önce frene bastım yavasladım. Dönüşe gelince debriyaja basıcakmıyım peki basıcaksam ayagımı nezaman çekicem debriyajdan? Gaza da direksiyonu topladıktan sonra mı basıcam? Ya biliyorum çok saçma geliyor size sorduklarım hocayıda 1 haftada delirttim zaten ama anlamıyorum. Her yerde olmuyor bu arada 2 tane yer var hep o ikisinde stop ediyor.

@angelus debriyaj olayını hoca söyledi stop etmesin diyeymiş.

dönüşe başlamadan önce yavaşla, uygun hıza ve devire geldiğinde 2'nci vitese al dönüşe başla. dönerken ayağını debriyajdan tam olarak kaldırma. "yani yarım debriyaj olarak düşün." ne sonuna kadar bas, ne de tamamen kaldır. dönerken hızına ve kavşak içindeki pozisyonuna göre gaz ver ya da frene bas. benim tavsiyem sürekli yarım debriyaj halinde kal. baktın araba titremeye başladı sonuna kadar bas motor durmasın. vites küçült. tekrar gaz ver.

rampa içinde kavrama noktasına kadar bekleme. araba titreyene kadar bekleme yani. debriyajdan ayağını tam kaldırmadan gaz vermeye başla. gaz ver derken çok az. gazı kökle demiyorum. araba bağırmasın. ilerlemeye başladıkça yavaş yavaş debriyajdan ayağını kaldır.

aracın dizel olması aslında senin avantajına.

Debriyaja sadece vites degistiriken veya duracagin zaman basman gerekiyor. Kavsaklarda donuse cok dusuk hizda giriyorsan (yurume hizinda) arabanin devri cok duser. Eger o dusuk devirde 2. vitesde isen arabanin stop etme ihtimali var, normalde iki ile de doner ama cok cok dusuk devirlerde kimi arabada titreyebiliyor. Bu durumda kavsaga girmeden iyice yavaslayip arabayi 1.vitese atarsan yurume hizinda da olsan araba stop etmez, hatta hic gaza basmasan bile stop etmez.

Bu isin sirri viraja girmeden arabayi uygun hiza dusurmek, uygun vitese atmak, sonra donuse baslamak, viraji dondukten sonra veya donus bitmek uzere iken gaza basmak. Viraja girdikten sonra vites degistirmen, dolayisi ile debriyaja basman iyi birsey degil. Her turlu hazirlik girmeden once yapilmis olmali, hem bu seyede donerken sadece donmeye konsantre olursun.

#draconas teşekkür ederim baya detaylı oldu. Zaten 2. viteste gittiğim için 1 e almama gerek yok di mi? Ben sanırım geç kalıyorum bunları yaparken dönüşün ortasında vitesi 1 e alıyorum ayagımda debriyaja tam basılı kalıyor öyle ya da hiç birşeye basmıyorum sonrada stop ediyor. Ekstra özel ders alıcam zaten bu söylediklerinize de dikkat edersem halledicem galiba :)

Dönüşte debriyaja basarsan arabayı boşa almış olursun, boşa alırsan araç savrulur, o nedenle dönüşte boşa alınmaz bilakis yolu daha iyi kavraması için ufak ufak gaz verilir, dönüş biterken de, yani kavşaktan çıkarken de yolun durumuna göre hızını yükseltir çıkarsın. Kavşaklar için en geçerli teknik şudur: Yavaş gir hızlı çık.

Onun dışında; dönmeden önce yavaşladın vitesi düşürdün 30 km/s ile dönüyorsun. Bu noktada yarım debriyaj da yapabilirsin, ki aracın dizel olduğu için hiç gaza basmadan yarım debriyajla da dönebilirsin torkun yüksek olduğu için, hiç yarım debriyaj yapmadan sabit hızla da dönebilirsin ama debriyaja tamamen basılmaz. Yarım debriyaj yapmak gücü kontrol etmek için işine yarar. Yani ne yüksek hıza çıkarsın ne de devrin düşer ama yarım debriyajı ayarlamak da acemiler için zor olabiliyor. Yani ayağını kavramadan yukarı kaldırırsan yine stop edebilir araç o riskin var.

motor dersinde anlatmışlardır da, debriyajın olayı motorun ürettiği gücü tekerleklerin dönmesini sağlamak üzere aktarmak ya da kesmek. sen debriyaja bastığında, aradaki dişli bağlantısı açılır ve motorun tekerlekleri döndürme olayı ortadan kalkar. bu durumda tekerlekler güç almış dönüyor oldukları için bi süre dönmeye devam edebilir ama viraj dönmek demek düz yolda gitmekten fazla bir güç gerektirdiğinden, viraj içinde debriyaja basacak olursan normalden daha hızlı yavaşlarsın (ne demekse :). yani düz giderkenden az biraz fazla bir güce ihtiyacın varken, sen gücü kesiyorsun debriyaja basarak.

diğer herşey için @emrahday +1

Debriyaja sadece vites değiştireceğin zaman bas. Onun dışında basman gerekecek kadar araç yavaşladıysa zaten araba titreyerek sana vitesi düşürmen gerektiğini söylüyor aslında.

ben şöyle kullanıyorum.
1.dönüş boyunca ayağım full debriyaja basılı (dönüşe yaklaşınca+dönüş yaparken dönüş bitmeye yakınken = dahil)
2.dönüşe yaklaşırken frene basar yavaşlarım (diğer ayağım debriyaja basılı)
3.vites küçültmem gerekiyorsa vites küçültürüm (muhtemelen senin hızında iken 3 ten 2 ye çekerim)
4.dönüş bitince debriyajdan ayağı yavaşça çeker, gaza yavaşça basarım.

not: yukardaki arkadaşlar bu sürüşün bi nebze yanlış olduğunu söylemiş. ben böyle kullanıyorum. tşk.savol.öd

merhabalar,

herkes uzun uzun cevaplar yazmış. hepsini okumaya üşendim :) ben de birkaç tavsiye vereyim.

araba artık neredeyse durma pozisyonuna gelmediği sürece 1. vitese düşmenize gerek olmaz. zaten durur pozisyonda olsanız bile 2. viteste kalkabiliyor araç (ama kesinlikle tavsiye etmiyorum böyle bir şeyi tabii ki) o yüzden viraj girişinden önce iyice yavaşlayarak vitesi 2'ye alın. o hızla döndükten sonra, direksiyonu da toplayınca hafiften gaz verirsiniz. bu esnada ne olur ne olmaz ayak debriyajın üstünde olabilir.

bir de içinizi rahatlatmak için şunu söyleyeyim: en fazla 2 haftalık pratikten sonra çocuk oyuncağı gelecek dönüşler falan.

normal şartlarda arkadaşların dedikleri gibi dönüş yapmak için dönüş boyunca debriyaja basmana gerek yok. araba zaten arkadaşlarında söylediği gibi uygun hızda ve devirde doğru viteste ise durmaz. doğrusu arkadaşların söylediğidir.

sürekli debriyajı kullanmanı ben de önermiyorum. sınavda motoru durdurmaman için bir çakallık gibi düşünebilirsin anlattıklarımı. yoksa arkadaşların dedikleri işin doğrusudur.

kavşak içinde de vites değiştirmen gereken zamanlar olacak illa. yani işin doğrusunu bil. öğren. sınava kadar hala beceremiyorsan bu tarz bir çakallıkla (kavşak içinde yarım debriyaj ile giderek) yolda kalmadan parkuru tamamlayabilirsin ama arabanı o şekilde kullanmanı önermem.

Belki su sekilde sana bir antreman onerebilirim.
- Araba duz ve bos bir alanda olduguna emin ol.

Gaz pedali antremani:
- Arabayi calistir ve vitesi bosa at.
- vites bosta iken debriyaji, gazi, ve freni birak (cok onemli, araba duz bir yerde olduguna emin ol !).
- bu durumda arab calisir, stop etmez, bir yere de gitmez.
- sonra sag ayagin ile gaz pedalina cok az yavas yavas bas (1 milimetre gibi), motorun sesini dinle, devir gostergesinin hareketini izle. birkac dakika gaz pedali antremani yap. boylece gaz pedalina ne kadar basman gerektigini, pedalin tepkilerini, arabanin tepkisine alismis olursun. sag ayagin gaz pedalini hissetmis olur.

Debriyaj pedali antremani:
-yine araba vitesi bosta, gaza basmadigin bir anda sol ayak ile debriyaja "sonuna kadar" bas, sonra yavas yavas cek. sonra farkli hizlarda cekme antremani yap. Cunku araba kullanirken en onemli yeteneklerden biri de sol ayakla debriyajdan ayagini istedigin hizda cekebilmektir. cok yavas cek, sonra biraz hizlandir, farkli hizlarda bol bol tekrar yap.

Kavrama noktasi ve hareket andremani:
- Simdi bir sonraki antreman kavrama noktasi. Bu antreman icin hem sag ayagini gaz pedalinda, hem sol ayagini debriyajda calismis olursun. bos bir arazi ve guvenli bir alanin olsun ki sadece kavrama noktasina konsantre ol.
- Kavrama noktasi calisirken once ayagini debriyaca ikinci antremandaki gibi sonuna kadar bas. Arabayi 1. vitese at. Duz bir alanda olduguna emin ise frene basmana gerek yok.(normalde gercek trafikte basman cok onemli, sadece antreman icin basmasan da olur). Simdi sol ayagin sonuna kadar debriyajda, araba 1. viteste. Ayagin da debriyajda oldugu icin araba viteste olsa da stop etmiyor. sonra sag ayak ile ilk antramandaki gibi gaza hafif bas, arabanin sesi degisir, devir gostergesi cok az oynar, yaklasik 10-15 bin devirleri arasinda. Sag ayagini gazda sabit tutarken, sol ayagin yani debriyaji yavas yavas birak. bu yavas birakma sirasinda debriyaj belli bir noktaya geldiginde araba ileri dogru hafif hafif atilacaktir. (eger ileri atilmak yerine titriyorsa gaza az basmissin demektir. eger aniden hoplayip stop ediyorsa debriyajdan hizli cekiyorsun demektir.) Iste bu arabanin atildigi debriyajdaki nokta kavrama noktasi.
- Bu hafif atilmalar sirasinda debriyaja sonuna kadar yine bas, araba atilma ve hareketini kesecektir. Yine bol tekrarli bu kavrama noktasina kadar debriyaji yavas yavas cek (sag ayak hafifte gazda oldugunu unutma), kavrama noktasina gelince tekrar bas debriyaja. Iyice arabanin kavrama noktasi nerede ogrenirsin.
- Debriyajda cekerken kavrama noktasini bulma antremaninda arabanin tepkilerini gormek icin farkli hizlarda debriyajdan cekmeyi de dene. boylece kavrama noktasini farkli hizlarda da bulmayi pekistirmis olursun.
- Kavrama noktasi genelde debriyaj baskarken ortalarina yakin olur. Ama bu nokta arabadan arabaya degisir. Ayrica benzinlilerde daha kucuk aralikta, dizel arabalarda daha genis aralikta olur. o nedenle dizel arabalarin kavrama noktasini bulmak daha kolaydir. Araba surerken en onemli pratik budur.

Hafif yokusta kavrama noktasi antremani:
- Yokusta kavrama noktasinin yeri degismez, bir onceki antremanda buldugun nokta ayni yerdedir. Ama bu durumda frenden ayagini cekip gaza basmak, yani sag ayak da sol ayagin yetenegine eslik etmeli.
- Cok hafif bir yokus olan guvenli bir arsa bul. Araba calisir vaziyette ve hafif yokusta. sag ayak frene basili, sol ayak sonuna kadar debriyaja basili olsun.
- Yapman gereken sag ayak frenden cekip hemen gaza ilk antremandaki gibi, hatta bir milimtre daha fazla basmak (yokusta oldguun icin arabain biraz daha fazla gaza ihtiyaci var). Gaza bastigin anda sol ayak da debriyajda kavraman noktasini bulmali. Boylece araba mumkun oldugu kadar geriye kaymadan ileri hareketlenmeli. Hareketlenme patinajsiz ve hoplamasiz olmali. Iste bu noktada onceki antremanlarin yararini gorursun ve yokusta kavrama noktasini bulursun. Bol bol pratik yap, cok yararini gorursun.

Araba kavrama noktasinda yani yarim debriyaj ilerleme antremani:
- Ozellikle istanbulda yogun trafikte bircok surucu yarim debriyaj gider. Yani ayak gazda iken (hatta araba bakimli ve problemi yok ise gazda olmasa bile) sol ayagi debriyajdan ceker, araba hafif hizlanir, cok hizlandi ise debriyaja biraz basar. cok yavas ise ve ondeki araba ile mesafe var ise debriyajdan biraz daha ceker. kavrama nokatasinin ustunde ne kadar cekerse araba hizlanir, kavrama noktasinin altinda ne kadar basarsa araba bosa duser duz yolda yavaslar. Yani gazdan elde edilen enerji tekerleklere aktarilmasini kesmis olursun debriyaja bastikca.
- Bu antremani yani yarim debriyaj, cok haif gaza basma antremanini bol bol yap. Bu yarim debriyaj yani kavrama noktasinda gitmeyi yavas hizlarda, ozellikle kavsak donuslerinde, yogun trafikte kullanabilirsin. Bu pratige sahip olursan iste bu donsteki stop etme problemin ortadan kalkar. Ideal olan donuse baslamadan uygun hizi bulup, uygun debriyajla donmen, ama bu her zaman mumkun olmayabiliyor. Olmadiginda yukarida bircok kisiinin onerdigi yarim debriyaj yani kavrama noktasinda ilerleme yontemini kullanabilirsin.

Birkac uyari:
- Bu debriyac, yarim debriyaj olayi yaparken, elbette arabanin omrunden yemis oluyorsun. bu antreman arabayi yogun trafikte kullaniyormuscasina yorar. Her arabanin debriyaja basma sayisi bellidir, bastikca arabanin cesitli aksamlarinin omrunden yemis olursun. Ama bu antremni yapar isen aslinda daha karli cikarsin, cunku iyi pratik yaparsan ileriki asamalarda dogru gaz secimi, debriyaj secimi, vites secimi ile arabanin omrunu uzatmis olursun. Yani pratik yapincayaka kadar araba biraz hirpalansin, takma, sonra yeterli pratikten sonra daha dikkatli kullanirsin. Zaten istanbul trafiginde herkesin arabasi hirpalaniyor, cunku bu antreman hareketlerini yogun trafikte tekrar tekrar istesen de istemesen de yapiyorsun.
- Dikkat edersen fren atremanini yazmadim. bu yukaridaki antremanlar arabayi hareket ettirmek icin. Aklinda olsun harket ettirmek hic bir sey, asil onemli olan durmak. Araba ile giderken bos ve guvenli yolda aniden frene basma antremani da yap. farkli sertliklerde frenler yap. sert frende pedalin yani ABS sistemini catirdamasini hisset. Bu antreman gecekte lazim olmaz ama hayat kurtarir. ABS frenin catirdamasini, yani pedalin tak tak diye vurmasini bircok sofor hayatinda yasamamistir ama panik aninda bunu daha onceden deneyimlemis olman paniginin hafiflemesine neden olur. Hayat kurtarir unutma, herkes mutlaka belli periyotlarla guvenli bir alanda fren antremani yapmali, Arac degistiridiginde yeni aracin tepkilerini bilmek icin de mutlaka yapmali.
- Ayaklarin iyi pratik yapmissa direksiyona da konsantre olabilirsin. Bol bol direksiyon antremani da yap.
- Trafikte en onemli sey saygili olmak, temkinli olmak, kendine asiri guvenmemek. Hayattaki ezikliklerimizi (belki cinsel yetersizliklerimizi) kapatmak icin trafikte canavar kesilmemek. Araba surebilmek bir super guc degil, mimimum zeka seviyesinde insanlar bile yapiyor eminim yeterli pratikte maymunlar bile yapar. O nedenle simdilik yapamamak yetenek yetersizliginden degil yeterli pratik yapamamaktan gelir, bol pratikle de hekes yapar, rahat olmak gerekli.

@emrahday çok teşekkür ederim, önerdiğiniz antremanları en kısa zamanda yapıcam. okadar güzel anlatmışsınız ki eminim birçok kişi de faydalanacaktır.

İsveç Ayak Sağlığı Merkezi diye bi yer var Nişantaşı'nda, bi araştırabilirsin orayı.

Aklımdaki tek isim orası zaten ya:/ ama deneyim, referans yok.

Çalıştığım yerden bir kişi gitmişti, onun referansıyla giden birkaç kişi daha olmuştu sonra, aralarında memnun olan da var olmayan da, birinin tırnağını çekmişlerdi canının acıdığını söylemişti. Gerçekten de acıdı mı yoksa psikolojik olarak kendini acıyacağına şartlandırdı da o nedenle mi acımış gibi hissetti bilemiyoruz. Salt bu işle uğraşan başka bir yer var mı ben bilmiyorum, genelde buraya gidiyorlar.

Dynamic olabilir ama 2. el satanlara da bak, alıp alıp kullanmayan elinden çıkarmaya çalışan çok insan var, biraz daha ucuza kapatabilirsin bu yolla.

taşınma imkanın varsa taşın.

eğer yoksa biraz kenarıya (arda turanca) para at ve araç al. 5-6 ay 1 saatlik yolu çek.

taşınma imkanı yok mu? onu hiç seçeneklere dahil etmemişsin.

yıllık 10k aylığa vurunca günde iki saate değmez gibi geliyor. ama yeni firmada maaş polisitikası, ne bileyim zam vs, yan haklar daha iyiyse geç bence. ilerde araba da alırsın. bi saat sabahları çok koymaz ama akşamları sıkıntı olabilir. onu da göze alacaksın.

tasinma hic ihtimal dahilinde degil zira yasadigim yerde asiri memnunum. yeni firmada 2 yil icinde maasim 54k olacak, 5 yil sonunda yaklasik 60k olacak, zira maas bir maas tabelasina göre düzenli artiyor. onun disinda benzin ve/veya yol parasini sirket karsiliyor.

araba al. yeni işi de kabul et.

istanbul'da bi akraban varsa sakın sorma bu soruyu dayağı yersin.

tabii ki 50k yeni işyeri hiç düşünmeye bile gerek yok.

Soru: 40 k, 50 k brüt mü net mi?

tecrübene göre ve yurtdisini düsünürsek brüttür bu. brüt 10k'nin net aylik etkisi de 500 euro demek.

günde 2 saat yol, haftada 10 saat yol demek, haftada 40 saat degil 50 saat calismak demek. 500 euro daha fazla para kazanmak icin hatada 50 saat calisir miyim? hayir.

sana tavsiyem:

- yeni firmaya aylik yol masrafi ekstra vermelerini iste. aylik 150-200 euro mantikli olacaktir.

- haftada 1, home office calismayi talep et.

bunlari saglarlarsa senin icin sözlesme anlaminda karli bir gecis olur. ancak kariyerin acisindan, pozisyon acisindan senin önünü acacak hangisidir, onu sen bileceksin.

bunun yani sira, öyle tabela mabela yalan dolan avrupada. istifayi basmadan önce su anki sirketindeki patronuna git ve yillik 50k kazanmak istiyorum de. "aglamayana meme yok" avrupada da gecerli.

Kabul et. Kariyerinde önemli bir fırsat gibi görünüyor, taşınma ihtimalin yoksa da 1 saat tren çekilmiycek bir şey değil. Tablet alır dizi izlersin falan, geçer zaman.

Fazladan 10 bin için her gün 2 saat yol sıkıntı olmamalı. Ha araba her şekilde rahatlık ama sırf bunun için araba almana bile gerek yok tren iyidir uyursun kitap falan okursun, ekstra 10 bini düşünüp motive olursun.

@ingenieur und musiker: abi cok tesekkürler aciklamalar icin, cok haklisin, aglamayana meme yok. simdi durum su 50k küsür brüt maas, bana ayrica yol masrafimi veriyorlar ki su anki firmada böyle bir drum yok. yeni firmadaki tabela olayi kanuni zorunluluk, zira formanin %51'i devlete ait.

homeoffice konusmak istiyordum ancak aslinda bana cok bir getirisi yok, onun yerine calisma saatlerini kendi istedigim gibi yapma imkanim var.

Haftalik calisma saati 39 saat, mesailer ister ücret, isterse öteki hafta daha az calisma seklinde karslaniyor. su ank firmamda maalesef haftada 48 saat calisiyorum, 24 gün tatilim var, yeni firma 30 gün tatil veriyor.

tek sikintim yol, yani evet yapilmayacak bi durum degil ama her gün tam olarak 50 dakika yol.
@hosein: halisin abi, türkiye sartlari ile kiyaslamiyorum zaten :)

ilk olarak maaşlarda %25 fark var. 2. şirket daha iyi duruyor ama bu sana ne katacak o çok önemli. ona bak önce.

eğer burada problem yok ise ikinci şirkete günlük 2 saatlik tren yolculuğu sırasında hayattan bezersin. bu 2 ay olsa sıkıntı yok ama düzenli olarak günde 2 saat çok sinir bozucu ve senin verimine etki edecek bir şey. bundan dolayı 10-15 bin € bandında sıfır araba almanı tavsiye ederim. zaten mesafeye bağlı yakıtı şirket öder.

eğer araç ile gidip gelirsen sadece günde 30 dakika fazla geçireceksin yolda, bununda sana getirisi yıllık 10 bin olacak, neti düşük tabii ki ama böyle genel bakışta.

ben almanyada günde 2 saat kadar trenle yolculuk yaptığım bir işte çalıştım, hayata küstüm, işi sevmedim bundan dolayı sanırım. ek olarak mesailer genelde erken başlayacağı için uyanma saatini 90 dakika kadar önceden ayarlayacağınıda unutma. bu yıpratıcı olabilir.

@aeolus o tabelaya göre senin kategorini yükseltebilir. kisacasi isterse o zammi sana bir sekilde yapar sirketin. senin EG kategorine göre 19'a kadar yolun var. su an 11 falansin anladigim kadariyla. isterse cikartir 15'e, seni kaybetmek istemiyorsa. :)

haftada 48 saat mi calisiyorsun? oha, hem haftada 48 saat hem de 40k calisiyorsan zaten hemen ayril o isten.

yeni is yerinin imkanlari bariz olarak cok iyi. tatil sayisi, calisma saatinin 39 saat olmasi, fazla mesailerin degerlendirilmesi. o 50 dakika cekilir. :)

yeni isin hayirli olsun!

cok cok tesekkürler yorumlar icin. simdi kendmi sanirim yanlis ifade ettim. su anki isimde tabela falan yok, bildigin özel sirker, tabela yeni isimde var tabela sistemi ve ben E13 olarak baslayacagim, yani E13 Stufe 2 a da 3.

Aynen sanirim isi kabul edip yavastan bir araba bakmak en mantikisi olacak. Yeni isin ek geitirileri bir yana su anki firmamda sartlar oldukca kötü/ piyasa sartlarinin cok altinda. zaten bu nedenle is aramaya baslamistim.

avrupadayım diyosun zaten araba ucuz oralarda yapıştır bi tomofil keyfine bak.

olayın ehli değilim ama twit sayısı/katılan kişi sayısı ne kadar küçük ise o kadar iyi bence. bot olayında da hep farklı botlara tweet attırılır mesela.

tweetleri retweet yapmak iyi değil. önce tt olduktan sonra birbirinizi rt yapın. özellikle hashtagı açan kişinin konuyla alakalı ilk tweeti önemlidir, onu herkesin rt yapmasını sağlayın.

Retweet hashtag'i etkilemiyor. Ha RT'yi yapan yüksek takipçilidir ondan görenler hashtag'e bir şeyler yazar o ayrı, o zaman etkiler ama RT'nin direkt etkisi yok.

Nureddin Yıldız

Öncelikle şunu söyliyeyim; gerçek islam bu değil.

Şimdi de şahsın adını vereyim; nureddin yıldız.

edit : angelus benden hızlı davranmış, onun klavye hızı daha iyi demekki.

@mete kudur

Gerçek islam bu değil, sadece bu adamın sözleri havada kalmış mı kalmamış mı, hedefi daha net bir şekilde vurmuş mu vurmamış mı görmek istiyorum. Anadolu erkekliği demiş. Türk kelimesi yok bunlarda. İşleri güçleri inkar ve münafıklık. Bi bakayım bakalım ne görecem.

İnternet mağazalarında ucuzlar, zira fırsattan istifade eski ürünleri elden çıkarıyorlar bu şekilde ama klasik satışlarda çok da bir değişiklik olmaz.

sephora'da kampanya oluyor, oraya da bakabilirsin.

ilk sayfayı oku ve sonra bir bakmışssın üçüncü kitabın sonundasın.

Ben Yüzüklerin Efendisi İki Kule filmini sinemada izlemiştim 2002 yılında. Sonra merak edip kitaplarına da bakmıştım ve hiçbir şey anlamamıştım. Bunda o zamanlar 11 yaşında olmam etkili olmuş olabilir. Daha sonraları Silmarillion'a bir göz attım. Pek bir şey değişmemiş. Yine ağır geldi bana. Aklını çelmiş olmayayım ama ben olsam almazdım. İnternet'te PDF'leri var. Bir göz atabilirsin. Eğer gerçekten hoşuna giderse para verip al.

Okumanın zararı olmaz, bugüne kadar beğendiğin bir tarz değilse bile okuduktan sonra beğendiğin bir tarz olur belki, durduk yere hayatına farklı bir şey katmış olursun. Her türlü kazançlısın yani. Oku gitsin.

Metis çevirisi muhteşem ve kesinlikle filmlerden daha güzel. Okuduğun metinlere de bakarsak okurken zorlanmayacağın garanti. Yerinde olsam bir dakika beklemem ve alırım. Ben baştan sona üç defa okudum önümüzdeki sene tekrardan okumayı düşünüyorum.

fantastik sevmeyenler de yüzüklerin efendisi'ni sevebiliyor, bir şans verin isterseniz. ayrıca silmarillion normal bir roman değil. tolkien'in oğlu tolkien'in yazılarını toplayıp, derleyip silmarillion adı altında birleştirmiş. içinde mektuplar, orta dünya'da yaşayan ırklar hakkında spesifik bilgiler var. dolayısıyla onun ağır gelmesi normal, herkese ağır geliyor o.

Oldukça güzel görünüyor fakat buradaki görüntü 100 ise sizin elinize gelecek olan muhtemelen 80 falan olacaktır. Demek istediğim ben ne zaman bu tarz bir şey alsam ya internetteki kadar güzel görünmüyor odada falan, ya da demonte olduğu için monte ettikten sonra üstünde yazı yazarken falan sallanıyor vs.

çok çirkin.
amaç estetik değilse alınabilir.

aynı paraya ikeadan daha sade şeyler alabilirsiniz.

şu daha güzel ama maliyeti fazla.

www.ikea.com.tr

şu ise basit ve bence daha şık.
www.ikea.com.tr

fena değil ama yandaki raflar kullanımdan çok gösteriş için gibi duruyor. kullanabilmek için çok küçükler. üstü kapanan kompartıman da biraz küçük gibi geldi. bunların o kompartımanları boylu boyunca olanları vardı, ilginizi çeken kısım orası ise onlara da bakabilirsiniz.

Eğer arka tarafında ortadan desteği yoksa ki görünmüyor çalışırken sallanır. Benim hiç sevmediğim bir şeydir mesela.

Estetik kısmına değinmiyorum, görüntü olarak zaten çirkin de onun dışında tutucu plakalar çok ince, bu nedenle en ufak bir harekette (yazı yazmak vs) masa sallanır gibi duruyor. Aynı fiyata çok daha iyi masalar bulabilirsiniz.

bende begenmedım

Savcılık.

Savcılığa şikayet edersen gülerler. Orada sanal bir kişiliksin, o da gerçek kişiliğini bilmeden soyut hakaretler ediyor. Haa gerçek kimliğine yönelik isnatlar varsa iş değişir.

şimdi merak edip baktım. protein, kalsiyum, antioksidan, omega-3 ve lif açısından zengin; beslenme için güzel. ama zayıflamaya etkisi kanıtlanmış değil(sadece 2 çalışma varmış).

Kadının yüzünden üç kağıtçılık akıyor.

mantık şu sanırım bu ilaçtaki: birşey yiyeceksin ve o seni çok uzun süre tok tutacak. böylece uzun süre hiçbir şey yemeyeceksin ve zayıflayacaksın.
anladığım kadarıyla vücuda alındıktan sonra kat kat şişerek mideyi dolduruyor. ya da yanlış anladım bilemiyorum. ama gönderdiğin linkte bu yazıyor. mantıken, ne kadar sağlıklı geliyor kulağa? bazı maddeler yönünden de zengin olduğu mecbur vurgulanacak.

klasik bir dönemin modası. para tuzağı başka bir şey değil. yağ yakmak için çok daha basit şeyler var. yediklerimize dikkat etmek ve hareket etmek. spor yapmak, yürümek, yüzmek, belki koşmak, ağırlık kaldırmak vs.

bu tarz ürünlerle yapılan zayıflamalar sağlıklı olmuyor vücut içi.n

link bile bağırıyor "açmayın sizi kandırıcam" diye :(

Mucize dediği şeylerin aynısını yeşil mercimek de yapıyor, o kadar da mucize değil aslında.

buna ne kadar inanıyorsan, o kadar inan derim,

(nsfw falan olabilir)

galeri.uludagsozluk.com

Hayır hayır :( kullanmayın böyle şeyleri, 1 ay sonra hastanelere düşersiniz.
Herbalife vs. hepsinin sonu aynı oldu.
Ambalajlı gıda tüketmemek en güzel diyet.

her sene bu aylarda mevsimin olgunlaşmış kerizlerini silkelemek için böyle siteler ortaya çıkar.

bacim, tembel olup fit kalmak diye birsey yok. boyle seylerle kafa yormayin.

Yahu siteyi gördüm, bu aralar bitkinin adını sıkça duyuyorum ve merak ettim. Kullanmak gibi bir niyetim yok, kullanacağım fikri üzerinden yorum yapmayın rica ediyorum.

inanma

Yağı %40 azaltıyor Apalachian Üniversitesi onayladı dediği makalenin direkt başlığı bile aksini söylüyor. Adi sahtekarlar.

www.ncbi.nlm.nih.gov

Kilo vermeye yardımcı olduğu kanıtlanmış ve şu an bu amaçla kullanılabilen 2 tane ilaç var. Metformin ve Orlistat. Onlar da belli şartlarda kullanılıyorlar, herkeste işe yaramıyor.

Eskiden Sibutramin vardı, bir sürü insan öldü. Karaciğerleri iflas etti. O nedenle piyasadan çekildi. Artık kesinlikle yasak. Taylan Kümeli'nin de çokça önerdiğini ve ününün buradan geldiğini okumuştum. Piyasada bitkisel denilen çoğu zayıflama ürününde var. Toplatılıyor ama yine bir yerlerden çıkıyorlar. Bunun da içinde vardır, asla yeme. A101'e arada geliyor, yiyeceksen market chia'sı ye.

kendi kendine artıyor. yeter ki düzenli çalış.

o 120 nabız mevzusu yaşına göre değişir. heart rate zones diye arama yap.

Belli bir nabızda sürekli koşamazsın, o tekniği kullanacaksan bir nabız aralığı belirleyip ona göre koşarsın. Misal 120-160 aralığında koşar her birimde aynı etkiyi alırsın. Onun dışında, interval yap.

@alperz, teşekkürler. düzenli derken hergün kardiyo çalışmak mümkün müdür? bir de ben koşu bandında çalışıyorum. hergün koşunca bu sefer bacak kaslarımın geliştiğini ama üst vücüttaki kas oranının azaldığını hissediyorum. üst vücüdu çalıştıran kardiyo antremanı olarak ne yapılabilir acaba?

@angelus, teşekkürler. nabızın sabit kalmamasının mekanizması nedendir acaba? "her birimde aynı etkiyi alırsın" derken tam olarak ne demek istediniz? son olarak interval 6 ay sonra vücüdu tüketiyor şeklinde entari okudum ekşide. uzun dönemli yapılabilir mi hiit?

ben yazları her sabah bir iki kilometre intervalli yapıştırıyorum. gayet oluyor.

şınavdı barfiksti onlara girebilirsin. kardiyonun bacaklarla alakasının olmasının esprisi bacaktaki kasların büyük olması ve çok kan tüketmesi.

hocam nabzı 120ye sabitleme çaban anlamsız. belli bir nabız aralığı belirlenir o aralıkta tutulmaya çalışılır genelde ve bu submaksimal şiddette yani maksimalin %60-80'idir. hesaplama için google dan karvonen metod diye araştırabilirsin. veya yaşını ve biliyorsan istirahat nabzını yaz senin için yapayım

@buskas teşekkürler. yaş 28 nabız 65.

hocam nabzını tutman gereken aralık yaklaşık 140-165.
nabzının 180'in üzerine çıkmasına pek izin verme

sahip olduğun bir kalp hastalığı, ailende kalp krizi öyküsü, egzersiz sırasında şiddetli nefes darlığı, çarpıntı, göğüs ağrısı vs gibi bir durum yoksa güvenle bu nabız aralıklarında koşunu yapabilirsin. yanlış anlama bu kadar şey yazdım gözünü korkutmuş olmayayım eğer bir kalp hastalığın yoksa 140-165 senin için oldukça güvenli bir aralık.

Nabız nedir? Kalbin her bir atışına, yani kalbin kasılıp damarlara basınç uygulamasına nabız diyoruz. Peki kalbin bu damarlara basınç uygulama sayısı, yani kan pompalaması neye göre değişir? Vücudun oksijen ihtiyacına göre değişir. Yani sen spor yapıyorsan, dokuların daha çok oksijene ihtiyaç, o nedenle kalp daha çok kan pompalar, bu durumda da nabzın yükselir ama bu sabit bir sayıda olmaz; 120 de olur 125 de olur 130 da olur, bunu sabit tutamazsın, öyle bir imkanın yok, o anlık ne kadar ihtiyaç varsa kalp o kadar kan pompalar, sen bunu yapan sistemi kontrol edemezsin. Yani kalp 133 kere atacakken sen bunu 120 de tutamazsın. Yani sen kendin için "Benim için 120 nabız iyidir, nabzım burada olsun"diyemezsin. Senin için hangisi iyiyse, ne kadar oksijene ihtiyacın varsa otonom sistem buna karar verir gerçekleştirir. Onun dışında, belli bir aralık dememin sebebi de bu: Belli bir nabızda tutamayacağın için belli bir aralıkta tutmak gerekir, o daha yapılabilir çünkü. Ha bu aralığa nasıl karar vermeli dersen, o biraz tahmine dayalı bir durum, yani vücudunun verdiği tepkiye göre sen belirlersin. Misal 180'e çıktığında nefes nefese kalıyorsan nefes almakta güçlük çekiyorsan, oksijensiz solunuma geçiyorsun demektir, o nokta biraz riskli oluyor, onun altında bir nabızda çalışmak gerekiyor anlamına gelir bu. Esasında bu hesaplar kişiye özel hesaplardır, temelini VO2Max dediğimiz maksimum oksijen tüketme kapasitemiz belirler ama onun için de test yaptırmak gerekir. Misal ben VO2Max'ım nedeniyle 15 km/s ile 1 saat koşarsam bu beni yıpratmayabilir, kalbim dakikada 3 litre kan taşıyordur belki, bu da nabzımı 170'den yukarı çıkarmayabilir ama aynı çalışma senin nabzını 190 yapabilir, kalbin daha az kan pompalıyordur çünkü. Bu yoğunlukta çalışmak için ısrar edersen kalp krizi geçirirsin. Bunlar hep özel, kişisel değerler yani. Belki 120 nabız senin için iyi değildir, bilemeyiz bunu.

Yapacağın her antrenman her spor vücudu tüketir, sporun temelinde bu vardır. Tüketir ama öldürmez. Sonra yemek yersin dinlenirsin, vücut kendi kendini tamir eder daha güçlü hale gelirsin. Seni öldürmeyen şey daha güçlü hale getirir yani.

teşekkürler @buskas, teşekkürler @angelus. .ok yardımcı oldunuz.

peki koşmak ayaklar için iyi bir egzersiz ise, kollar için koşmanın muadili nedir? treadmill gibi bir aleti var mı kollar için?

şöyle birşey buldum kollar için. garip ama muadili sanırım
youtu.be

Sürekli maksimumu zorlayarak arttırırsın bilimsel olarak. Yani max nabzına ulaşıp o nabızda en uzun süre kalmaya çalışcaksın.

Interval yapacaksın.

Interval yap amacın kondisyon kazanmak ve yağ yakmaksa. Tabi çok yağlı biri değilsen ve eklem problemlerin yoksa.

1 günde bence gölgede falan ise bozulmaz

edit:1 günse olacak

Num Lock kapalı kalmış sanırım. Kaldığı güne göre değişir cevap.

Çoğu market buzdolabında saklamıyor zaten. Göm gitsin.

17 gun:( sorumu geri alayım kaçayım en iyisi:)

17 günde dolapta da gider onlar

17 günde bence bozulmuşturu bırak içinden civciv çıkıp tavuk olmuştur diyebiliriz.

17 gün risk, bikaç tanesine su testi yap bak, bozulmuş mu bozulmamış mı anlarsın.

17 gün mü? yok yahu birşey olmamıştır. göm gitsin, löp löp yut.

17 gün dolapta bile beklese yemem ben abi. riske girmeye değer mi sağlığın için? ama sen yine de ye.

Tuzlu suya birak dibe cokuyorsa yenir ama yukari cikiyorsa bayattir

Icini kirip bakin, bozulmussa kendini belli eder zaten goruntusunden

Valla 17 günde bozulmama ihtimali yüksek serin yerdeyse sonuçta siz köyden almissiniz.biz marketten alıyoruz markete gelene kadar kaç gün geçiyor siz bi su testi yapın bakın bide kırınca sarilari dagiliyorsa.bayattir

Su testi yaptım batmadı yüzü adeta

Rahat ama aynı tadı vermiyor.

gayet guzel ve kolay

o da çipetpet ama lezzetli değil.

Güzel oluyor. Atlas örneğin tablete özel çıkartıyor, dergide fotoğraf olarak görünen şeyler, tablette video olabiliyor, bayağı hoş.

Ketojonik diyette ilk dönemler fiziksel ve psikolojik olarak oldukça yıpratıcı geçiyor enerji metabolizmasını değiştirdiğin için, yani karbonhidratın azlığında adrenalin salınımı çok oluyor, o da kısa sürede negatif bir ruh haline neden oluyor. Bu da haliyle, başta da dediğim gibi, fiziksel ve psikolojik olarak sıkıntı yaratıyor. Bu dönemi başarıyla atlatırsan problem yaşamazsın, sonrasında işler düzeliyor zira.

Fat adapted modda yarışan ultra maratoncular var. Yüksek yağ ile beslenme yavaş yavaş dayanıklılık sporcuları arasında yaygınlaşmaya başladı. Çok çok ani efor gerektiren bir iş yapmayacaksan ketojenik diyetle problemin olmaz. Ama beslenme sadece makrolardan ibaret değil. Ketojenik beslenmede su kaybı daha fazla olabilir. Sıcakla birlikte su ve sodyum alımına dikkat etmek gerekebilir.