Her gün 2 dilim beyaz peynir yiyen birinin bu nedenle kansere yakalanma riski ne kadarsa o kadar vardır. Bununla birlikte, 30 yıldır kullanılan steroidlerin bile henüz hücre mutasyonu üzerindeki riskleri klinik olarak ispat edilemedi, protein tozu için böyle bir yargıya varmak biraz komik olur.

Tabiki de görmezden gelir, uygun olunca ararım.

mesşgule atarım. sonra ararım.

Telefonu ters çeviriyorum sonra arıyorum

Meşgule almam, meşgule alan olduğunda da küfrediyorum.

Ilk basta sessize alıyorum. Yarın yokmuş gibi ardarda aramaya devam ederlerse meşgule alıp sorun yoksa sonra arayacağım yazıyorum.

Meşgule alırım. Adı üstünde değil mi zaten :) Meşgulsen meşgule al. Arayan kişi niye boşuna zaman harcasın bekleyerek? Onu da düşünmek lazım. Meşgule alıp imkan varsa da kısa bir mesaj yazılabilir.

Meşgule almak saygısızlık gibi geliyor, surata kapatmak hesabı. Görmezden gelirim.

"şu an ortam müsait değil, bakamıyorum." minvalinde sms ile reddediyorum öyle durumlarda.

Meşgule alırım. Çoğunlukla reddet-mesaj gönder özelliiğini kullanıyorum. "Şu an cevap veremiyorum, sizi arayacağım" ya da "trafikteyim, sizi arayacağım" diye.

Sabaha kadar çalsın açmam ama meşgule almam = beklesin bana ne. merak da edebilir öldüm mü kaldım mı diye.
Meşgule alırım = "bi saniye canım" derim. müsait olunca da dönerim haliyle. adam da o an müsait olmadığımı bilir.

Bence böyle.

kısa süre içinde geri dönebileceksem meşgule atıyorum, dönmeyeceksem görmezden geliyorum. arayana göre değişiyor bu tabi ama.

Meşgule almak bazen karşındakini kötü hissettirebilir. O yüzden görmezden geliyorum, sonra dönüş sağlıyorum

Meşgulsem sık konuştuklarımın aramalarını meşgule alırım, yakın olmadıklarımda telefonu sustururum.

Aileyi, yakın arkadaşları meşgule atarım. Yoksa duymadım sanıp elli kez arıyorlar ardarda (bkz. anne) bişey oldu sanıyorum.

arkadaşlar meşgule atanı afedersin itin götüne sokmuş ama, anneniz/babanız (veya sağlığından endişe duyacağınız birini koyun işte buraya) çağrınıza cevap vermediğinde endişelenmiyor musunuz? meşgule attıysa hiç değilse sonra arar belki diyorum. ben de meşgule atıyorum, uygun olunca arıyorum.

Iphoneda meşgule al ve “seni sonra arayacağım” diye mesaj at seçeneği var onu kullanıyorum.

Adı üstünde meşgul olduğum için meşgule atıyorum. Asıl bilerek aramanin bitmesini beklemek kötü geliyor bana. Meşgule attımsa da dönüş yaparim zaten.

Açabiliyorsam açıp birazdan arayacağımı söyleyip kapatıyorum. O an hiç açma şansım yoksa da görmezden gelip sonra dönüyorum. Hayatımda kimseyi meşgule almamış olabilirim.

Bir tane şekersiz kahve iç yeter, kahvaltı şart değil. Yani 150 kiloyla squat yapmayacaksan şart değil.

Angelus cevap vermişken bana laf söylemek düşmez herhalde ama eğer özellikle tansiyon sorununuz falan yoksa daha iyi bile diyorlar. Sanırım uykuyla devam eden oruç süresini uzatmış olmanız da önemli. Hatta Tuğrul Çağrı Yılmazer, üstüne bir soda falan içip uzatabildiğiniz kadar uzatın demişti bir keresinde. (Ama sanırım o zaten iki defa falan yiyor yemek bir günde.)

bence omlet ve yulaf ideal. geceden hazırla, ister önce ister sonra ye.

Ben sabah spora gitmeden sadece bir meyve (muz, elma vs) yiyorum çünkü kan şekerim çabuk düşüyor. İşe gelince de normal kahvaltımı yapıyorum. Bir sıkıntı olmaz yani dediğin gibi yaparsan.

Bu arada sabah kalkmak çok zor geliyor ilk başlarda ama alışınca hiç zorlanmıyorsun.

Kahvaltıyı salla. Öğle yemeğine abanırsın. Belki bir iki gün çok açlık çekersin de kendine hakim olursan güzel günler bizi bekler.

ben kahvaltı yapmadan spor yapmaya kalktığımda kısa mesafe hafif koşu bile olsa gözlerim kararıyor, bayılacak gibi oluyorum. en azından biraz müsli falan yiyip gidin spora sonra bayılmayın :/

ben spor öncesi,dayanmayacak kadar açsam fındık ceviz badem atıyorum bi iki parça.
spor sonrası bi kahve içip öğle arasında ana yemek yerdim muhtemelen,düzenim sizinki gibi olsa.

Sabah sporuna direk kahvaltisiz cikangillerdenim ben de.

Kahvalti bizim toplumda cok abartilan bir sey. O kadar d elzem degil.

Bir gece onceden peynirimi ekmegimi domatesimi falan hazirliyorum, sadece su icip spora gidiyorum. Is yerine de gelince kahvaltimi yapiyorum. Yumurta kokusu rahatsiz etmesin diye getirmiyorum onu

Spora ac karnina gidersen daha faydali olur. Özellikle yag yakimi.

Spordan sonra kahvaltini yapabilirsin. Gayet faydali olur hatta. Vücudun metabolizmasi hazir hizlanmisken.

Yumurta haşlama makinesi al. Sabah hazırlanmaya başlamadan önce yumurtaları koy. Sen hazır olana kadar yumurtalar pişer. Yanına domates, peynir vs. de alıp çık. Kahvaltıyı da spordan sonra yap. Ya da öğlen de yesen olur.

sabahtan hazırla, yanına al. spordan sonra kahvaltı yaparsın.

www.achim-achilles.de

birisi ac karnina kosmanin ise yaramadigini iddia etmis, büyük bilim dergisi men's health'ten paylasarak. aha buyur ben de paylasayim o halde. ac karnina spor yaptigin zaman, vücutta karbonhidrat depolanmadigi icin, vücut ilk yag yakmaya girisecektir.

Buyrun bu da Spiegel dergisinden:

www.spiegel.de

@ingenieur, neden almanca link veriyorsun ben onu anlamadım:)

Konunun bilimsel boyutunu bilmiyorum ama @blue serenity'nin verdiği linkte anlatılan Men's Health dergisi yazarlarının kendi görüşleri değil, yanlış anlamışsın.

Adamlar şu sitede yayınlanan bir çalışmadan bahsetmişler (Journal of the International Society of Sports Nutrition):
jissn.biomedcentral.com

Keşke kaynağı link olarak ekleselermiş tabii. Makaleyi bulup okuyamadım şu an ama müsait anımda bakacağım, ben de merak ettim çünkü.

Edit: Bilimsel makaleyi buldum, okudum:
jissn.biomedcentral.com


Diyor ki: "These findings indicate that body composition changes associated with aerobic exercise in conjunction with a hypocaloric diet are similar regardless whether or not an individual is fasted prior to training."

Yani: "Sonuçlar gösteriyor ki: düşük kalorili diyet ile birlikte yapılan aerobik egzersizlere bağlı olarak vücut kompoziyonunda oluşan değişiklikler; bireyin antrenman öncesi aç olup olmamasından bağımsız olarak birbiriyle benzerlik gösteriyor."

Makalenin geri kalanında kısaca diyor ki, aç karna spor yapınca çok daha fazla yağ yakılır hipotezi yanlış, ama arada bir fark görülmediğinden, aç karna veya tok karna antrenman yapmak tamamen kişinin kendi tercihi. Bu çalışma az kişiyle ve kısa zamanda yapılmış olduğundan, yağ yakma konusunda zamanla bir durumun diğer duruma göre az bir miktar daha verimli olma ihtimalini de göz ardı etmiyoruz. Daha kapsamlı bir çalışma yapacağız. (Henüz yapmamışlar sanırım:p)

Aç karnına yağ yakımının temelini oluşturan şey, hormonlar ve enzimler: Leptin, lipaz, insülin, glukagon. Bu hormonların ve enzimlerin hepsi, gün içinde yapılan her türlü aktivitede, enerjinin yağlardan karşılanmasını amaç edinirler. Ben bunlardan birkaçına değinmek istiyorum. Bilgisayar başından kalkıp tuvalete giderken kullanılan enerji, genelde yağlardan karşılanır, karbonhidratlar bu döngüye çok katılmazlar, onlar yüksek efor gerektiren durumlarda ya da insülin varlığında dahil olurlar. Yağların enerji olarak kullanılması için vücut belirli durumlarda belirli hormonları devreye sokar. Misal herhangi bir durumda yağların enerji olarak kullanılması için, pankreastan lipaz enzimi (Pankreatik lipaz) salgılanır. Lipazın amacı, besinler nedeniyle oluşan yağları/lipitleri/trigliseritleri (Bunların hepsi aynı) yağ asitlerine parçalamak, sonra bu yağ asitlerini mitokondriye taşımak ve enerji döngüsüne sokup ATP üretimini başlatmaktır. Gün içerisinde yağlardan ATP (Enerji) üretimi kabaca böyle olur. Tabii bu üretim tek başına lipaza yüklenmez, açlık halinde devreye leptinler girer, leptinler yağ dokusunda bulunan bir hormondur, açlık halinde yağlardan salgılanır ve vücut yağların aynı şekilde ATP üretimine katılmasına neden olur.

Bu yukarıda anlattığımın dışında, bir de spor esnasında enerji üretimi var. Spor esnasında, aç olsan da olmasan da, ilk kullanılan enerji kaynağı kreatin-fosfattır ama o konuyu geçiyorum; açlık ve tokluk durumlarına değinmek istiyorum. Az önce gün içerisinde yağlardan nasıl ATP üretildiğini anlattım. Bu durum antrenman esnasında da geçerli fakat açlık halinde şöyle bir durum oluyor: Ne demiştik? Yağlardan ATP üretmek için pankreas lipaz salgılar, lipaz yağları yağ asitlerine ayırır ve sonra mitokondriye taşır orada da ATP üretilir. İşte, açlık halinde, yani kanda insülin yokken bunların hiçbirine gerek kalmaz, zira uzun uyku-açlık döneminde, yağlar-lipitler kendiliğinden yağ asitlerine ayrışır ve kanda serbest halde dolaşmaya başlar, bu durumda lipazın salgılanmasına hiç gerek kalmadan karnitin hormonu yağ asitlerini mitokondriye taşıyarak ATP üretimini başlatır. Aç karnına antrenman yapıldığında, yağların yakılması süreci bu şekilde kısalıyor. Eğer bir şeyler yenilirse, yani insülin salınırsa, bu süreç yine uzuyor. Zira insülinin varlığında, buraya gelene kadar saydığım hormonların hiçbiri kullanılamıyor, o zaman da karbonhidratlar enerji olarak kullanılıyor, ta ki insülin kandan temizlenene kadar. Durum biraz bundan ibaret. Ha derseniz ki çok mu fark ediyor? Çok fark etmiyor; aç karnına 5 birim yağ yakarsan tok karnına 3 birim yağ yakarsın, aradaki 2 birimin senin için ne kadar önemli olduğu önemli, benim için önemli dersen aç karnına yaparsın, önemli değil dersen tok karnına, durum böyleyken böyle.

Arkadaki icindekiler bolumune bakin, orada yaziyordur. Benim tahminim satisi arttirmak icin seker ilave ettikleri yonunde.

Meyveli kefirdeki meyve meyve değil, meyve sosu aslında. Meyve tozu hatta. Dandik meyvelerin kurutulup buharlaştırıldıktan sonra elde kalan son ürünü. Gereksiz yani.

Ben olsam sade içerdim. Sade kefirin al, bir bardak kadarını bir litre süte karıştır, bir gün sonra o süt kefir oluyor fakat aynısını meyveli kefirle denediğinde olmaz.

markette satılan kefirler zaten pert. pastorize sütten kefir mayalanıp satılıyor.. Çiğ süt'ü alın, kaynatın durulsun, sonra kefir tanesi atın içine, 2 gün karanlık yerde beklesin.

afiyet olsun.

çözümü bilemem ama çok elzem değilse, engelli olan sitelere kaçak yollardan girme işini ben tavsiye etmiyorum. tespit edilirse yalandan yere canın sıkılır.

veya sistem destek ile görüşüp rica edebilirsin.

@teritori her şeyi anladım da müziğimizi kesmeselerdi bari :/

spotify site olarak engelliyse uygulama kursan da dinleyemezsin yüksek ihtimal. zaten uygulama da oraya erişmek isteyecek.

ayrıca teritori +1.

çok elzem değilse girme.

bizde de öyle telefondan dinliyorum. evdeyken çevrimdışı olarak kaydettiğim listelerim var.

Server'i işini bilen bir IT elemanı kurduysa girmen imkansız demeyeyim ama ona yakın; gelişi güzel kurdularsa Ultrasurf diye bir program vardı önceden, hala varsa ve kurabilirsen onunla bir ihtimal girebilirsin ama giriş yaptığın her şekilde görülür IT'de, sıkıntı yaşarsın.

opera browser kurup dahili vpn'sini aç.

@yons hiçbir şey kuramıyorum. her şey için yönetici izni istiyor.

it'den biriyle kanka olup açtıracaksın

(bkz: social hacking)

Besin değeri; yemeğin içindeki makrolar ve mikrolar, kalori de bunların sahip olduğu enerji miktarıdır. Abur cuburlar yüksek kalorilidir ama besin değerleri makro açısından fakirdir, basit şeker gibi yüksek glisemik indeksi maddeler barındırır, o nedenle doyurucu olmaz.

Besin değeri denince vitaminler, mineraller, omega 3, lif, esansiyel aminoasitler vs akla gelir.

Kalorinin yüksek olması besin değerinin yüksek olması anlamına gelmez.

Bira, kola, şekerlemeler vs hepsinde çılgın deli dehşet kalori var ama başka hiçbir sikim yok

Besin değeri gıdanın içinde ne kadar karbonhidrat, yağ, protein, vitamin, mineral olduğudur. Kalori değeri ise miktara göre yağın, karbonhidratın ve proteinin vücutta sindirilmesi ile ne kadar enerji elde edildiğidir. Besin değerinin yüksek olması içeriğinin zengin olmasıdır. Yani ne kadar çok çeşitli protein, aminoasit, yağ, vitamin, mineral, karbonhidrat barındırıyorsa o kadar zengindir.

İhtiyacını karşılamamak dışında abur cuburların çoğu yüksek glisemik endeksli ıvır zıvır olduğu için seni daha çabuk acıktırır. Bu da seni kısır bir döngüye sokar.

Benim 1 numaram Schindler's List.

kesinlikle schindler'in listesi.

benim en sevdiğim das boot. fazla gerçekçi ve güzeldi. SCHNELLEEEEER!!1!1! SCHNELLEEEEER!!1!1

Book Thief belki. Ben hiç sevmem gerçi.

Enemy at the Gates

schindler's list demeye gelmistim +1 diyim bari.

bi de the pianist var ve la vita è bella'yi da unutmamali

direk savaş görmek istiyosan önerimi dikkate alma ama 2. dünya savaşı'yla ilgili beni en etkileyen filmlerin başına judgment at nuremberg'i koyarım

Mini seri unsere mutter under vater

Das boot

Belki kimilerine sıkıcı gelebilir ama bence de kesinlikle Das Boot.

das boot +1

harika bir film. çok gerçekçi.

dunkirk

Olmaz.
%100 whey icin konusuyorum, protein tozu besin takviyesidir. Adi ustunde.Toz bir besindir.cinsel istekte belirgin bir etki etmez.

spor cinsel istegi arttirir ama toz zannetmiyorum

İki dilim beyaz peynir yediğinde ne kadar olursa o kadar olur.

Bu tarz tozları kullanmaya gerek yok. Yumurta, peynir, yoğurttan direk protein alın. Baklavalar güllüoğlu değil de ev baklavası olsun... Vücut yapacağım diye sağlığınızdan olmayın.


.

Ben mide ameliyatı oldum. Doktor kontrolünde kullanıyorum, günde 7 ölçü. 15 yaşındaki erkek ergen gibiyim. Hormonlarım kontrolden çıkmış gibi, daha önce böyle bi durum yaşamadım. O yüzden protein tozuyla ilgili olabilir diye düşündüm.

aldığınız protein tozu içinde kreatin türevleri varsa enerji verebilir. gene sporcu protein tozlarının içine performans arttırıcılar koyabiliyorlar. içeriğine bir bakın.

normalde sporcular için üretilen protein tozları günde 7 ölçek kullanıma uygun değil doğal olarak.

saf katkısız protein tozu kullanıyorsanız. hayır herhangi bir fark yaratmaz.

Alakası yok.

@orpheus kullandığım protein tozu "protifar". Ayrıca günde 1 tane içmek zorunda olduğum çilekli "fortimel" var. Alakası yok diyorsunuz ama başka ne sebep olabilir ki? Belki kadınlarda oluyordur sadece, cidden yaşam kalitemi engellemeye başladı. Doktoruma sormaya da çok utanıyorum, ne yapıcam bilmem.

Sanirim mobil.

Şu an da mobil mesela

%99 mobil %1 pc

İlk tercihim her zaman PC ama çoğunlukla mobil.

pc.

genelde mobilden girmeye üşeniyorum ama uygulaması olsa kullanırım. yoksa var mı?

%99.99 PC.

%90 pc den giriyorum. mobili kullanışsız buluyorum.

Şu an için de kutsal bilgi kaynağı, yani spesifik olarak bir şey arayıp da bulamama ihtimalin yok, o zaman sorun da yok.

2002 - 2006 arasi superdi. gelisme donemindeydi
2006 - 2008 eh iste yine de okunur durumdaydi.

2008 den sonra 2012 ye kadar bocaladi.

2012 den sonra afedersiniz ama sicti.

Ben author lagrima ve dengizik için okuyordum

o kadar uzun süredir kullanıyorum ki sözlüğü hangi zaman diliminde kutsal bilgi kaynağıydı söyleyemem.

Teknik terminoloji, bilim, tarih ve aklına gelebilecek her alanda türkçe olarak efsane bir kaynaktır sözlük.

Son birkaç seneyi saymazsak cidden önemli entryler vardır.

Hala açar bakarım bir isim veya kişi ya da kent için ve ta 2002 de yazılan entry işimi görür 15 sene olmuş.

Ekşi Sözlük'ü farklı kılan şey ansikopedik bilgi kaynağı olmasından ziyade olaylara farklı yerlerden bakan, toplum ortalamasının çok üstünde gözlem yeteneği olan, aykırı fikirler/hipotezler öne sürebilen insanların sözlükteki varlığı idi. Bu insanlar zamanla kaybolunca şu anki ortalamaya hitap eden sözlük ortaya çıktı.

ben yl tezi yazarken konumla uzaktan alakalı olmakla birlikte aşina olmam gereken sanal gerçekliğin teori ve pratiği üzerine bi çok şey hakkında kısa yoldan fikir sahibi olmamamı (edit: olmamı) sağlamıştı mesela.

çöp başlıklar tonla ama diğer bi çok şey gibi sözlük de nasıl kullandığınızla alakalı nihayetinde.

Olmuştur, hala oluyordur.

Sosyal medya bu kadar patlamadan önce, İnstagram o şu bundan önce orası vardı.

Hava cıva veya boş içerik girmeye çalışıp prim yapılacak tabiki. Şimdiki devir ve sosyal medyalar zaten böyle.

İnternet değişiyor orası da değişiyor

Eskiden; 140 karakter sınırından, storylerden, fotoğraf paylaşımlı sitelerden, liste sitelerinden önce, güzel zamanlarda, internet başka bir yerdi. Hem ona ulaşabilen kitlenin demografik özelliklerinden dolayı, hem o yeni teknoloji ile eski insanın tanışma, alışma sürecinden dolayı. Biçok şey daha değerli, daha samimiydi.

Bilgi kaynaklığı da o minvalde konu hakkında bilgili bi abiyle oturup iki dakika muhabbet etmek şeklinde oluyordu. Bazı temel isimler, kavramlar, bazı ilginç detaylar, temel tartışmalar. Tartışmalar önemli, kafa açıyordu, çünkü tartışmayı kısmen bilen bir kitleydi. İlgini çekerse yazara ulaşır, devamını sorarsın, yazdıklarından yola çıkarak okumaya başlarsın vs.

Yılını falan hatırlamıyorum, artık söylemesi bile komik geliyor zaten. Yine de verimli kullanmak isteyen kullanır heralde. Birini blokla, ötekini favorile falan. Ben uğraşamıyorum.

O isimlerin üzerinden kaç dönem geçti. Hala arkaplanda Cem Karaca çalıyordu benim. Bu konular çok subjektif ama bkz. Lindy Effect ve yine belki fularsizentellik.com

birçok şeye hala vikipedi yerine ekşiye bakarım ama ilk entryler arka sayfalara bulaşmam

ekşi sözlük hiç bi zaman öyle efsane elit bi ortam olmadı. böyle bi amacı da yoktu. zaten öyle bi site popüler olamazdı. olan şey şu:önceden internete erişimi olan kesimle şuan internete erişimi olan kesim arasında fark var. internet erişimi geneli kapsayınca ekşi sözlük de tabi ki türkiyenin aynası oldu.

fengari +1, sözlüğün alemeti farikasını oluşturan kesim ne zaman çoğunluk olmaktan çıktı o zaman sözlük o kutsiyetini(bence kutsal değildi hiçbir zaman ama bağlam dahilinde kullanayım) kaybetti bence. çünkü sadece sol frame'de rastgele gezinerek bile bir şeyler öğrenebiliyordun bir zamanlar; şimdi ise önce başlığı arayıp bulman, sonra onca yazılanın içinden nitelikli olanı tek tek okuyarak seçmen lazım. eh, bunu yapana kadar makale okurum daha iyi diyor insan bir yerden sonra, aptal saptal şeyler okuyup sinirini de bozmamış oluyorsun.

sözlüğün amacı bilgiyi sistematik bir biçimde yaymak olmadığı için her aradığın şeyle ilgili nitelikli bilgi bulamayabiliyorsun, geçmişte de böyleydi ama bu durum " ekşi sözlük" teması içinde değildi zaten; onun için normal sözlükler var zaten.

ekşi sözlük bozdu derken burada ifade edilen geyik kısmıdır. Yoksa ekşi sözlük hâlâ bilgi kaynağı. Hangi başlıklarla değerlendirdiğinize bağlı. Sol frame'e bakarsanız laçka bir ortam. Merak ettiğiniz konularda bakarsanız yine en güzel bilgiler mevcuttur. Ben bir konuyu merak ettiğimde daima ilk olarak sözlüğe bakarım. Benim için bilgi kaynağı özelliğini koruyor.

Ah anılarım canlandı gece gece. Sözlük para kazanmaya başlamadan çok önce, ssg ile kler beraberlerken, develer tellal iken, kanzuk henüz piyasada yokken, arama sonuçlarında "ve clairvoyant ssg'yi seviyor" çıkardı, o kadar samimi ve küçük bir topluluktu sözlük. Hey gidi.

Bu mantikla Michael Jordan bok gibi bir basketbolcu. Senin kafana yatiyorsa bu daha fazla parmaklarimizi yormaya gerek yok.

Sözlükle ikl zamanlarında tanıştım. Yazmaktan çok okuyucuyum, 471 badim varmış geçende android uygulaması indirince gördüm.

17 yılsonra bugun hâlâ ekşiyi okuyorum. Sürekli takılıp her yazılanı okumak değil benimki. Merak ettiğim, ilgimi çeken veya günlük yaşamımla ilgili bilgilenmek istediğim konuları değişik görüşlerin, tecrübelerin olduğu mecrada okumak, kısa yoldan geniş yelpazeye ulaşmak. Sözlük benim için budur. Kutsallığı başlık altındaki derinlikten ziyade çeşitlilikten gelir.

Yazarları defalarca kırdı, küstürdü, önemli derecede değer kaybetti. Yine de yazmaya devam eden, deneyimlerini paylaşan değerli yazarlar az değil. Evet internet ulaşımı yaygınlaşınca yazar profili değişti ivme aşağı kaydı katılıyorum. Yalnız internetin geneline bakarsanız durum o kadar da kötü görünmüyor, sözlük hala okunabilirliği olan, alanında alternatifi olmayan (uludağ yakınsıyor) bir mecra.

Esas bozan internet oldu eski halinden eser kalmadı. O kadar güzeldi ki eskiden. Kalite vardı, herkes bi hevesle bildiği ne varsa ortaya koymuştu. Sonra hoax, trolleme, manipule, yalan, yanlış.. aldı başını gitti.

Evet.

az mı çok mu ona göre izlemeyeceğim?

Filmin olayı şiddet, hem fiziki hem psikolojik.

hangi açıdan soruyorsunuz bilmiyorum ama testere gibi iğrenç kanlı sahneler değil de daha çok zihni yorucu fiziksel ve psikolojik eziyet sahneleri içeriyor.

Partilerin en küçük teşkilat birimine üye ol, ondan sonra liyakatına ya da kullanılabilirliğine göre bir yerlere gelirsin ya da gelemezsin.

burada soru soran kimseye bu tepkiyi göstermedim, affına sığınarak yazacağım kusura bakma. eger yaşın 20'nin altındaysa ve uzun vaadeli planların için fikir edinmek amacındaysan o zaman başka. yorumumu kaale alma, söyle yorumu sileyim.

Siyasetçi olmaktan kastın parlamentoya girip ülke yönetiminde söz sahibi olmaksa, bence bu ülkenin siyasete nasıl gireceğini ekşi duyuru'dan öğrenmeye niyetli bir siyasetçiye ihtiyacı yok.

ülke yönetiminde söz sahibi olacak kişinin yönetici vasfına ve donanımına sahip olması gerekir. Bu vasıflara sahip biri de bu sorunun cevabını ekşi duyuruda aramaz. Gider kendi bulur. Bulamıyorsa o adamdan ülkeye hayır gelmez zaten.

şimdi akp gençlik kollarına gidersem ne demem gerekiyor? onlar napıyorlar orda? parayı neden istiyorlar?

en küçük teşkilat birimi gençlik kolları mı?

yaş 27, benim siyasetle alakam olmadı ama şimdi işin içine eksiduyuru zihniylede olsa girmek istiyorum çünkü ben o kadar bile bilmiyorum. sorup öğrenmeye çalışıyorum.

pelikandosyasi.wordpress.com

"Biraz da biz konuşalım mı?
Biraz da, REİS için canını feda edecekler konuşsun mu?"

bunu yapabilmen gerekiyor :D

amacınız siyaseti öğrenmek mi yoksa kendi ideolojinize göre bir siyasi partiye girip siyaset yapmak mı? neyi hedefliyorsunuz?

Akp il gençlik amele kaynıyor, bi boynukalın olmak günümüzde çok zor. Yükselme koşulları gayet keyfi.

Ben biraz daha farkli yaklasiyorum: halen ogrenci isen okukundaki ogrenci kukuplerine gir orada yonetime oyna baskan ol icraat yap elestirilere uygun sekilde cevap ver. Vs.vs. burasi bir siyaset similasyonudur. Ortak hedefi olan bir orgutu baskabligin ne kadar hedefe yaklastiriyor yonetim becerin nedir once bunu degerlendir. Baktin bu isi severek faydali sekilde yapabiliyorsun devam et. Mezuniyete yakin is kolundaki (sektorundeki) duayenlerle bi network olustir kendine ve iletisimi surekli kil ve onlarla ortak is yap hala kendini yorgun hisssetmiyirsan isik var siyasetci olabilirsin.

Profesyonel siyasetci olmak bence a, b yada c partinin genclik jollari uzerinden gitmez enerjinj somurmekten baska bisey yapmazlar bi suru para verip bi bok ogrenemesigimiz dil okullari gibidir. Tek fark biri paranizi digeri enerjimizi somurur. (Ha eger mevcut siyasi partilerden hehangi birisinin ideolijisi senin dunya gorusunle tam anlamiyla orturuyor ve bu ideolji icin enerjim ve param kurban olsun diyirsan o baska)

Mezun olduktan sonra madem hala bu isi yapacaksin eger apartman yoneticiliginden basla evinu komsunu tani sonra mahalle muhtarkigina oyna bakalim mahallen seni sevip destekliyor mu? Kazanamasan bile isminin duyulnasi yeterli. Gerisi artik yerel yada genel yonetimlerin paertilerine girmekten geciyor bu asamalardan sonra "nufuslu bi adam/kadin" olacagin icin parti icinde zaten kolayca sivrileceksin.

Velhasil kelam bu dediklerim nsa ' da gecerli ama burasi Turkiye... Bu is besik ulemaligina dondu varsa cevrende siyasetten birisi yapis yanina yardakci ol.danisman ol bosey ol olursun zaten..

@guneyli cocuk pazartesi gel başla sen ahshdjdjdjdj

@dahili meddah - bir siyasi partiye girip siyaset yapmak istiyorum

Ses kaydı yapmıyorsan sorun olmayabilir.

yasal olarak yaptığın şey suç. kamera koyduysan bilmeleri lazım. ahlaken de yanlış bence.

Çok zenginseniz ve eve giren çıkan belli değilse doğal ama orta halli durumda ve öyle ya da böyle tanınmış gündelikçide ben yapmazdım, zaten eksilen eşyayı hemen farkederdim.

bana normal geliyor ama söylemek gerek. bakıcı olsa misal kesinlikle koyardım.

maşallah ağır ceza hakimi arkadaşlar yorum yapıp suç olduğunu belirtmiş. suç falan değil bilmeden bir tarafınızdan sallamayın, insanın evine koyacağı kamera neden ve nasıl ve hangi tck maddesine göre suç acaba?

insan kendi evine istedigini koyar ya. ticarethane ile karistirmayiniz. kendi evimdeki kamera icin kimden izin alicam alla alla.

Kendimi o eve misafir gelen ya da temizliğe gelen biri olarak düşündüm. Kesinlikle bilmeye hakkım olmalı diye düşünüyorum.

Bakıcı için eve kamera koyan çok yakın bir arkadaşımın evinde kalmıştım 3-4 gün. Nerede giyineceğimi, soyunacağımı, yıkanacağımı şaşırdım. Evet oturup benim soyunmamı izlemiyorlardı belki ama o kayıtlar nereye gidiyor, kimler görüntüye sızıyor nerden bilebilirim?

Evinize gelen temizlikçi belki bir şey çalmayacak ama ne bileyim belki donla temizlik yapacak kadın bu aşırı sıcakta. Ya da sütyenini çıkaracak ne bileyim kıçını hart hart kaşıyacak? Ya da çok özel bir telefon konuşması yapacak ses kaydı da varsa.

Sizin kamerayı koyma ve onu gizleme ve bu bilgiyi paylaşmama hakkını kendiniz de görmeniz kadar karşı tarafından evde kamera olduğunu bilmeye hakkı var diye düşünüyorum.

bekar bir birey olduğum için gündelikçi işini bitirene kadar sokaklardayım ayrıca video kayıtlarını internette aktaracak kadar aptal değilim yalnızca tedbir amacıyla gizli kamera koyuyorum

Yumurta.

Yulaf. Muz.

Tok tutma konusunda yumurtayı tek geçerim. Avokado da ceviz ve peynirle birlikte yedikten sonra tok tutuyor uzun süre.

Brokoli

not: genel olarak glisemik indeksi düşük şeylere bakcaksın.

hazır çorba, yalnız büyük anadolu tip olanlar.

granola diye bir şey var, denemelisin bence.

granola +1 ama ucuza satılanları çok şekerli, sağlıklı olsun diye şeker gömüyorsun. özellikle ithal ürün satan yerlerde bulabileceğin yabancı menşeili ürünlerde şeker daha az oluyor.

Yumurta peynir zeytin domates salatalık kuruyemiş yeşil bitkiler, sağlıklı olan bunlar diğerleri çöp. Bahsettiğin ballı bademli tahıl gevreğini yiyeceğine direkt çikolata ye, aynı şey.

Tadını beğendin çünkü yediğin şeyin tatlıdan farkı yok.

sütün içine akşamdan yulafı ve herhangi bir meyveyi (şeftali, muz, ananas en çok yakışanlar) koymak suretiyle de yapabilirsiniz. içine yemeden isterseniz biraz ceviz fındık da ekleyebilirsiniz, çok güzel olur. tarçın da yakışır.

granolaların en sağlılıklarından biri (şeker yerine elma konsantresi kullanıyorlar, elma konsantresinde şeker kullanmıyorlarmış bizzat iletişime geçip sormuştum): www.momsnaturalfoods.com.tr

muz ve kakaosu favorimdi bir aralar. şimdi kendi granolamı kendim yapıyorum, elma püresini de ben hazırlayıp, elma püresi ile tatlandırıyorum, muhteşem lezzetli oluyor. isterseniz onun da tarifini yazabilirim.

yulaf ezmesi + chia tohumu + az bal (ya da kuru meyve) + süt.

nesfittir granoladır falan bunlar çok şekerli. kalorilerine baktığın zaman zaten fitlikle falan bir alakaları olmadıklarını göreceksin.

Tabii medeni bir çağdayız git kavga et tekme tokat dal diyemem ama "Sevgilimle ilgili böyle bir şey oldu ama eski sevgilisiyle ilgili bir şey yapmak için vaktim yok" dediğine göre eski sevgiliden biraz çekinmişsin, bu durumda yapacağın pek bir şey yok. Ha ama kanıtın olsa da olmasa da gidip şikayet edebilirsin polise.

Sevgilin bunu sana neden anlatıyor? Senin de sinirin bozulsun diye mi? Git dalaş diye mi? Onu koru ki ilkel dürtüleri tatmin olsun, sen kıçına/boğazına bıçak yersen de onun için kendini feda eden şövalyesi olsun diye mi? Hatun ergen falan değilse bunları düşünecek yaştadır. Zerre şeyinde değilsin afedersin, kaç kurtar kendini.

bence hiç bişey yapma. somut bi sataşma olana kadar görmezden gelinebilir. anladığım kadarı ile adam özellikle bi şekilde ulaşıp rahatsız etmiyor. gördüğünde böyle bişey yaşanmış. eğer ileri giderse duruma bakarsınız.

erci +1

Böyle ilişki olmaz. Bir kadın seni bu duruma düşürmemeli. Aklını çalıştır.

Erci + Kız arkadaşın ergen bir tavırla anlatmış resmen. Ortada mesaj olsa başka bişey olsa anlı cam tedirgin olsun, ama denk gelinmiş o anlık bişey söylenmiş diye gelip sana yetiştirmesi bak halâ peşimde kıymetimi bil kafası. Siz manyak görmemişsiniz.

bence bu durumda yapılabilecek en mantıklı şey hiç bir şey yapmamak,
yani sanki o kişi bu dünyada yokmuş gibi davranın. çünkü onun istediği sizle muhattap olmak, sizi uğraştırmak, münakaşaya girmek, hayatınıza müdahele etmek... eğer siz onunla muhattap olup onun gibi karşılık verirseniz onun oyununa gelmiş olursunuz. sabırla bekleyin.
bir yerde karşılaştığınızda sakın muhattap olmayın,
size laf söylese bile duymamazlıktan gelin, sanki öyle biri yokmuş gibi davranın, işe yaradığını göreceksiniz.

İnsanlar kışın antrenmana abanır normalde ama ben yaz gelince hayvan gibi ağırlığa yüklendim, haliyle glikojenler baya boşalıyor, bu durumda beslenmeye dikkat etmek zor oluyor ama asgari düzeyde yine çöpe bulaşmadan yiyip içmeye çalışıyorum. Yazın kışa göre zor oluyor ama ufak tefek tavizler vererek totalde yine temiz beslenmek mümkün.

yani gunde 2 ogun yerim ve 5-6 saat icinde yerim genelde, intermittent fasting'e giriyor hafiften. ben zorlanmiyorum. eger intermittent fasting yapacagim diye kendini besinsiz biraktiysan, atiyorum ornegin vucudunda magnezyum falan bittiyse, belki vucut o yuzden acikma sinyalleri gonderiyor olabilir. dengeli beslenmeye dikkat etmeni tavsiye ederim, hem intermittent fasting yapip hem de besleyici beslenmiyorsan vucut acikabilir. turkiye'de pide, lahmacun, pogaca, borek, pizza vs gibi hamur agirlikli beslenme cok yaygin, halbuki epey yanlis.

tarator

bindallı ?

börkenek, döş, hurç

edit: ümük

dübür ve bızıra gülüyorum ben çogafedersin. ikisini de 20 yaşından sonra öğrendim diye herhalde, tuhaf ve eğlenceli geliyor söylemesi.

Bidon.
Bazen üzerinde çalıştığım şeylerde denk geliyor, gizli gizli kıkırdıyorum.

gıllıgış, komik mi bilmiyorum ama baya tuhaf geliyor bana.

Komik bence de :D
i.hizliresim.com

Fingirdek

Korniş

Bicibici (bir tatlıymış)
Cibinlik

Kolordu, batirik, musamba, kolbasti.

Cumle icinde kullanalim:

Kolordunun mutfagina musamba doserken batirik hazirlayacak askerler kolbasti oynuyordu.

firkete

bıngıldak ile yarışır bence

Yalapsap.

Bazlama.

Godoşşşş komik bence

Zübük ve gavat

yıllar önce aynı şeyi düşünmüş ve şu görseli yapmıştım.

scontent-lht6-1.xx.fbcdn.net

bir adam dövme efektidir.

Maşrapa
İbrik
Çılbır
Çömçe
Züğürt
Dallama
Tornistan

Banada bu kelimeler hem tuhaf hem de komik gelir; Ombudsman, ornitorenk, brülör (yabancı kökenli oldukları için belki ne biliyim)

Ha bir de "billur" şu kasapta satılan. :)

zıbın deyince aklıma taştan seken merminin çıkardığı ses geliyor.
basur
mıymıntı
civelek
kursak
meymenet
haydar
hıdır

Bir "gocuk" degil.

fdflshjdfl çok komik bir duyuru olmuş ya, çok güldüm. ben de hurç ve hörgüç diyorum o zaman.

imbik

Çıkarım tabii ki.

Çıkarım onla mı uğraşayım.

karşımdaki hocam sonuçta, çıkarım.

Fikrini değiştiremeyeceğim uyuz biriyse muhatap bile olmam çıkarım.

Öteki türlü hoçam kusura bakmayın vs. der, telefonu sessize de almaz direkt kapatırım.

Bu sene basima boyle bir olay geldi. Hoca tam bana dogru bakti ve "Cikin!" dedi. Ben de bir sey demedim ciktim. Simdi aciklama yapmaya calissam daha da uzayacak is, hem daha cok dersi bolmus olacaktim, zaten bitmeye az kalmisti, ciktim ben de.

çıkarım hiç polemiğe girmem

yanlış anlama: hocam ben değildim o ama yine de çıkayım iyi dersler.
telefon: affedersiniz hocam kusura bakmayın iyi dersler.

çıkarım, uğraşılmaz +1

Cikarim ve dersten sonra yanina gider ozur dilerim. Ornegin is yerinde bir toplantida sikiysa telefonun calsin da ozur dileme. Hocan patron degil diye mi ona atar yapiyorsunuz. Her profesor akilli durust falan demiyorum da ogrenciler de az iki yuzlu degil.

yanlış anlaşılma ile telefon çalması çok farklı durumlar. iki durumda da çıkarım. ha telefon çalmışsa özür dilerim sonra yanlış anlaşılma varsa durumu açıklar özür beklerim.

kibar bir şekilde afedersiniz, dersinizi dinlemek istiyorum derim. problemli biriyse hiç konuşmam çıkarım.

çıkmazdım, zamanında çıkmadım da. suçunuz yoksa niye çıkasınız? beni de hoca bana ait olmayan bir çöp yığını gürültüyle ön sıraya düştü diye istemsizce gülünce çıkarmak istedi. çıkmadım, bana ait değil dedim oturdum. küstü bana:) ders boyunca benim bulunduğum yere bakmadan ders anlattı.

Çıkmam. Ünide telefon çaldı diye hoca atmaya kalkacak da ben de çıkacağım? hoca rezil olduğuyla kalır.

Diğer bir açıdan bakarak yazayım. Bugüne kadar üç öğrenciyi topluca dersten çıkardım, birini de derse almadım.

Topluca dersten çıkarmamın sebebi sınıfın en arkasındaki masayı çevreleyip çay kahve modunda dersi dinlemeyip sohbet etmeleriydi. Bakışlarımla ve kaşlarımla uyarmayı denedim fakat üzerine topluca gülüşmeler başlayınca. Sohbetlerine dışarıda devam etmelerini rica ettim, çıktılar. Kimseyi zorla tutamam ki tüm sınıf tavırlarından rahatsız olmuştu. Sonra gelip özür dilediler.

Derse almamam da dersin ilk on dakikasında geç gelenlerden ötürü konsantre olamadığım için 11. dk. geleni lütfen artık kimseyi almıyorum deyip girmemesini istedim. Zaten aynı durum haftalar sonra etkinliğini sunarken kendi başına geldi ve beni anladığını söyledi.

Yani durup dururken öğrenciyi sınıfa almamak gibi bir durum olmuyor, en azından kendi adıma.

Soruya cevap: Kendim üniversitedeyken hocalarımı çok sevdiğim ve saygı duyduğum için çıkardım.

Çıkarım. İnatlaştığımda daha da haksız olduğum düşüncesini kafasına çivi gibi çakmış olurum. Sonra da mail atarım 'Özür dilerim, yanlışlıkla oldu' diye. Zaten kendimin %100 haklı olduğunu düşünmem genelde. En kötü ihtimalle bir şeyi yanlış anladığını, o yanlış anlama ile onun bakış açısından da haklı olduğunu düşünürüm. Bu hoca için değil, ailevi ya da arkadaşsal durumlar için de geçerlidir. Beni dinlemeyi reddediyorsa onun öküzlüğü, arkadaşın olsa konuşmazsın ama hoca olduğu için çok bir şey de yapamıyorsun.

Bir de telefon çalınca bence hoca haklıdır. Yani, dışarı atılacak bir şey değil tabii ama hocanın telefonu bile çalsa hoca haksızdır, öğrencinin telefonu çalarsa öğrenci haksızdır bence. Telefonun ders boyunca ele yakın olmaması gerekir bence, tek istisnası öğrenci dersi kaydediyorsa olabilir.,

Hiç kimseyi dışarı çıkarmadım hocalık dönemimde. Çok konuşan olursa öndeki tayfa genelde onları zorla susturur zaten 'Bir şey anlamıyoruz sizin yüzünüzden' diyerek, lince uğrarlar. Onları kendime siper ederim ama olmadığı yerlerde sorun çıkabilir tabii. :)

iTools

İtools ios 10 sonrasında sıkıntı çıkarmaya başladı. Syncios öneririm.

Biraz daha tatil yapar, sonra saati 500 bin dolardan konuşmalar yapar konferanslara katılır ne bileyim kitap yazar takılır öyle, medyatikliğinin yoğunluğu biraz azalır belki ama ölene kadar sürer yine iyidir yani keyfi yerindedir bence, ben olsam ben de iyi hissederdim aynı şekilde.

Pizzagate skandalından sonra bu adamların her biri gözümde birer pislik. Bu adamların torununun torununu dünyadaki her ülkede huzur içinde yıllarca yaşatabilecek kadar paraları var. Bu kadar zengin olan insanlar sıkılmak nedir bilmezler. Linç edilmek istemem ama sıkılmak biraz fakirlere özgü bir kavram. Ben vakti gelince emekli olurdum. Siyaset adamı çabuk yaşlandırır.

yahu ben obama'nın yerinde olsam çok mutlu olurdum, kolay mı koskoca amariga'ya başkanlık yapmak. yazlık falan alıp kankitolarımı çağırır, sabah akşam okey oynardım. akşam sahile inip dondurma yerdim. zaten yapmışım başkanlığımı, adımı yazdırmışım tarihe, yeter yahu daha ne yapayım misyonumu tamamlamışım ben. o şafaktan sonra keyfime bakarım.

img-s2.onedio.com

@dissendium
obama zengin listesi modunda zengin degil, hatta muhtemelen su anda hayvan gibi borcu var, clintonlar bu durumdaydi zamaninda, 500 binlik konusmalar tekrar düze cikardi onlari.

baskanlar amerikada trdeki gibi devletce bakilmaz, calisan maaslarinin bir kismini baskanin kendisi karsilar.

bir örnek makale.
www.politifact.com

zengin insanlar sikilmak nedir bilmezler seklinde abidik gubidik bir önerme ancak vizyonsuyluk göstergesidir, bunun fakirlik ya da zenginlikle alakasi yok bu disiplin isi.

keza yogunluk sadece is ile alakali bir kavram degil. bu tarz disiplini yüksek insanlar hayatlarini buradakiler gibi "ya bi duyuruya bakayim sonra peynir yer yatarim" seklinde planlamiyorlar, her dakikalarini önceden ayiriyorlar. salliyorum sabah sporu ardindan kitap okuma seansi ayridir, bu tekrar belirtmek gerek zenginlikle alakali degil, avrupada özellikle almanca konusan ülkelerde bolca görülen bir sey. cok yakin oldugunuz disiplinli bir arkadastan 2 hafta sonraya termin alabiliyorsunuz.

su anda muhtemelen baskanligini yaziyordur, sonrasinda konusmalar yapacak ve ngolarda aktif görev alacaktir, bu sirada onlarca sirketin kurullarinda adi gecer, hic ugramasa dahi o isme para alacaktir. her hafta xxx bakan ile görüsmesinin yerini yazi yazmak ya da hobileri dolduruyor yani. bu adam baskan olmadan öncede böyle idi yasami sornasinda da böyle olacak.

Hâlâ gizli servis tarafından korunuyor. Bütün eski başkanlar için geçerli bu. Washington'da 10 milyon dolara ev aldığını okumuştum geçenlerde. Karısı Michelle Obama'nın ileride başkan adayı olabileceğine dair dedikodular var. Eğer bu doğruysa Michelle'in adaylığı için çalışmaya başlamışlardır. Diğer yandan sosyal sorumluluk projeleri, kitap yazmak, konuşma yapmak vs. vs.

Okuduklarımdan söyleyebileceğim en etkili sebeplerden biri:

Her iki dünya savaşında avrupa'da yaşayan bilim ve sanat adamlarını koşulsuz şartsız topraklarına kabul etmiştir. Bu beyin göçü Abd'nin son yüzyılındaki gelişmelerde çok etkili.

Amerika'yı Amerika gibi değil de İngiltere olarak düşün, o yüzden böyle.

Zaten ancak boyle bir ulke dunyanin en guclu devleti olabilirdi. Oraya insanlar daha iyi bir ulke insa etmek icin gittiler. Bir de 300 yillik da olsa ABD dunyanin en kalabalik 3. ulkesi. Ayrica dunyanin en onemli universiteleri bu ulkede. Dunyanin en basarili ogrencileri ABD'de okurken burs alir ve ABD sirketleri bu kisilerle anlasir.

Tabi uretim de en onemli nedenlerden biri. Ornegin Turkiye'de bilim mezunlari (Kimya bolumu gibi) issizdir cunku Turkiye bilim ureten bir ulke degildir. ABD bir aygitin nasil yapilacagi bilgisini uretir ve bunu milyarlarca dolara satar, sonra Turkiye bu aygittan 1 milyon tane uretir. Ama iyi bir buzdolabinin nasil calisacagi bilgisini uretmek 10000 tane buzdolabi uretmekten daha karli bir istir. Yani ABD yatirimi da dogru yere yapiyor.

cevabı "insanlar oraya daha güzel bir ülke kurmak için gitti ama" değil. bütün amerika kıtası böyle ona bakarsak.

cevabı amerika'nın akıl ve bilimi el üstünde tutan adamlar tarafından kurulmasıdır. hepsi kendi çapında mucit, bilim adamı, siyasetçi, asker vb. founding fathers dedikleri adamları o yüzden bu kadar seviyorlar.

adamların kendi topraklarındaki en son savaş yanılmıyorsam Amerikan iç savaşı. Buradan mevzuya uyanırsın umarım

Sadece şu kadar yıllık bir devlet olarak değil, ingiltereden sonra belli bir gücün yer değiştirmesi olarak bakmalısın.
Bazı ünlüler/sanatçılar için de bu geçerli. pek kayda değer eserler vermemeleri önemli bir yetenek olmamalarına rağmen piyasaya ve ortama hakim bir güç tarafından sürekli olarak medya vs basın yayın alanlarında öne çıkarılırlar.

Bknz: pragmatizm
Bknz: (bilmem neyin) şişirilmiş bir balon olması

- ABD ve oncesi diger kucuk devletler dogal kaynaklarin bol oldugu genis bir cografyada kuruldu. Ornegin altin, demir, komur gibi kaynaklarin yaninda cok genis alanda buyuk tarim alanlari olusturuldu.
- kizilderili yerli amerikalarin tum kaynaklarinin ustune oturuldu.
- daha sonradan afrikadan getirilen kolelere tarim, hayvancilik yaptirilarak bedava is gucu olusturuldu
- cografya cok genis oldugu icin rekabet azdi, rakip yerli amerikalilar avrupadan gelen savas ve silah bilgisi ile cok kolay yok edildi
- avrupa ile cok buyuk ticaret yapildi, avrupada bulunmayan misir, patates, domates, bunun yaninda bol bulunan altin gibi madenler ihrac edildi. boylece ticaret gelisti. Avrupalilarin tahila dayali beslenmeden baska sansi yok iken amerika kitasinda yasayanlar cok cesitli tarim urunleri tuketebiliyorlardi.
- ticaretin gelismesi ile eknomik modeller gelisti, bankacilik gelisti. bu da yatirimlarin kucuk aile kurumlarindan daha buyuk cok ortakli sirketlere donusmesini, buyuk sanayi kuruluslari kurulmasina yardimci oldu.
- buyuyen sanayi ve hammadde sorunu yasamamasi nedeni ile sanayi devrimini cok verimli yasadi. Avrupa sanayi devrimi icin bilgiye sahip olsa da demir, komur gibi kaynaklar icin birbirini yer iken amerikada kurulan devletler bu kaynaklari bol bol kullandilar.
- 1. ve 2. dunya savasi sirasinda avrupa yerle bir olurken amerika kitasi herseyden uzak olmasi nedeniyle daha rahat oldugu gibi hatta avrupaya silah sattigi icin cok da zenginlesti. dunya savaslari butun duyayi yerle bir ederken abd yi zenginlestirdi.
- soguk savas zamani sanayiden kazanilan paralar bati yakasindaki askeri yatirimlar icin kullanildi, bu askeri yatirimlar beraberinde buyuk teknoloji yatirimlarini getirdi. californiada buyuk kucuk bircok askeri yan sanayi ve teknoloji sirketleri kuruldu. steve jobs gibi kucuk girisimciiler de ilk islerine bu kurulan sirketlere bilgisayar ve malzemesi satarak basladilar. daha sonra bu bolgede buyuk bir teknoloji kulturu olustu, universiteler destek oldu. bati yakada apple, microsoft, oracle gibi devler dogdu.

"pragmatizm" okumanizi tavsiye ederim. fikir verecektir.

Her sene tüm dünyadan binlerce kişi abd'ye akıyor. Türkiye'de bile, zeki, becerikli olduğu halde profesörün çantasını taşımadığı, profesörün ırzına geçmesine müsaade etmediği için değer görmeyen adamlar kaçıp abd'ye gidiyor.

Sistemleri bir açıdan çok bozuk olsa bile bunun sistemini çok güzel kurmuşlar. Yani çalışana, zeki olana değer veriyorlar.


.

macera dolu amerikaa.
özgürlükler ülkesi! amerika hakkında geçenlerde karşılaştığım bir kitap:

lh6.googleusercontent.com

O kadar yazmissiniz arkadaslar fakat karsilastirma bastan hatali. ABD su andaki en eski devletlerden biri. ABD 1787'de kurulduysa Turkiye 1923'te, Fransa 1958'de, BK 1800'de kuruldu. Biriniz soylesin bakalim ABD'den daha eski hangi devletler var su anda.

Turkiye 1000 yillik devlet gelenegine sahipse ABD'yi Avrupalilar kurdu, onlarin devlet gelenekleri daha uzun. Hatta farkli geleneklerin birlesmesi var. Yeri gelmisken, gozunuzu seveyim okulda resmi tarih derslerinde ogrendiginiz her seyi unutun.

O zaman ben de Amerika'nın tarihini anlatan bir film önerisi isteyebilir miyim konuyla alakalı olarak?

mümkün.

tamamen kişiyle alakalı. ayrıyetten öyle aman aman bir vücutta değil, şu resim her şeyi açıklıyor;
www.instagram.com

uygun beslenme ve doğru çalışmayla bir yılda bu forma erişmek gayet mümkün.

1 senede daha güzel bir vücut mümkün, bunda bi gelişim yok zaten gördüğüm en saçma vücut, göğüsleri çok komik.

@mahone üstadım konuyla biraz alakalıyım, bahsettiğiniz fotoğraftan vücudun yağlı olduğunu anlayabildim ben. başka ne kastettiniz?

Bu vücutta pek bi olay yok abi. Bacaklar çöp gibi duruyor. Aşırı define de değil. Kollar var işte onlar da bi yerden sonra hayatı pump yaşamaya başlamıştır. Bi de göğüs iyiymiş diğerlerine nazaran. Ayrıca el bilekleri baya kalınmış yanlış görmüyorsam. Genetik olarak da kötü bir durumda değilmiş galiba. Bro çalışsan bile 1 senede bu kolları yaparsın. Bence.

@fyodor fyodorovic üstadım pump yaşamaktan kastınız nedir?

hocam angelus un dediğini ben de düşünmüştüm ama uzatmamak için yazmadım.
yağdan ziyade, bu arkadaş sanırım bir yılda sadece kollara önem vermiş. göğüsler bir garip duruyor.

şu fotodaki sanki inanılmaz göğüsleri var gibi;
www.instagram.com

ama lakin ki öyle değildir. sarı şortli fotosu karın, sırt, kanat ve "göğüs" gelişiminin kötü/yetersiz/ya da biçimsiz olduğunu düşündürüyor bana. bacaklara değinmiyorum zaten.

edit. ayrıca poz vermek için pump yapmak ve kasılıp poz vermek ayrı bir olay. vücut normal şartlarda nasıl duruyor/görünüyor o apayrı bir olay.

@angelus üstadım pt desteği alma imkanım var, ozaman ben kaptırıyorum kendimi?

Haftanın en az 4 günü güzel bi programla (Tercihen Full Body) çalışıp iyi beslenirsen çok daha iyi sonuçlar alırsın.

Pump derken yani antrenman sonu 35 set kol girip fotoğraf çekilince günlük hali ile aynı hacimde gözükmüyor arkadaşlar genelde. Düzenli kas kütlesi kazanmak değil de kısa süreli tatminlerin adamları sevgili pumpbear lar :d fotoğraflarına baktım çoğunda da kasılmış. Vücudu bi de salik görmek lazım. Full body de patlar bence bu arkadaş. Sen de kaptı kendini ama bu arkadaşı örnek alma. Full body çalış. Üst taraf kalk gidelim derken bacaklar bok yeme otur demesin.

sözlük karşılığı supermenemen, ona ulaş...

@angelus tercihen full bodyden kastınız nedir üstadım

haftada 4 gün, tüm bölgeleri çalışmak mı?

Onun da çeşitleri var. Sadece temel egzersizleri alan 5*5 antrenmanları da olur ya da her bölge için bir ya da iki hareket seçtiğin aynı antrenmanda tüm bölgelerini çalıştıracağın antrenmanlar da olur ama yapmaman gereken şey izole çalışmak.

1 senede çok daha iyi vücut yapılabilir elbette.
arkadaşı sırf yermek için söylemiyorum sırt çalışmıyor, bacaklar çöp sadece kol ve göğüs var. kendini kasarak yürümesi, sağını solunu kasarak foto çektirmesi de ilginç :) sal kendini hocam bir de öyle görelim yağı, hacmini :)
1-2 takviyeyle daha estetik, fit vücut yapılabilir.
eğer bu spora başlamak gibi bir niyetiniz varsa tavsiyem bacak idmanını en baştan huy edinip öyle devam etmeniz. vücuttaki en büyük iki kas grubu gluteus maximus ve Hamstrings bacaklarda bulunur. salgıladığı horman sayesinde büyümeye yardımcı olur.

@piratepedia takviyeden kastınız nedir üstadım

5×5 gir işte usta.

@fyodor fyodorovic her gün 5 bölge birer hareket? doğru mu anladım

şahsen bu vücutta extrem değil normal bir gelişim dahi göremiyorum sadece eskiye nazaran yağlı da olsa bi kütle kazanımı olmuş .

5 tekrardan oluşan 5 set.

>gluteus maksimus bacakta bulunur
drolls drolling drolleys

Beş yumurtayı beş bardak sütle çırpıp çiğ çiğ içmeye bb camiasında 5x5 denir. Beslenme önemli.

Kafanı sadece kola ve göğüse takarsan böyle olur. Ama bence böyle olmaya çalışma.

Son gelen mesajlardan birkaçını sil gider.

Sürekli mi yanıyor yoksa imleci üzerine getirdiğinde mi?

Sürekli yanıyor. Mobilden çıkıp denedim yine aynı. Compu duy sesimi zalimeyyy

@angelus +1 mesajı silince gidiyor. Yalnız mesaj atan kişiden mesajını tekrar atmasını rica edin o mesaj gelmiyor çünkü.

aynı oynu zalım compu bana da yaptı..zaten gözü tutmamıştı beni hissetmiştim...

Hah şimdi düzeldi mesajı silince :)

İdeali odur. Hatta daha düşük ağırlıklarla yüksek tekrarlı antrenman yapıp sonuna kardiyo da ekleyebilirsin.

Teşekkürler @angelus.

Peki internette bir gün salonda çalıştıktan sonra en az 2 gün dinlenin, ertesi günde çalışırsanız kasların yapım aşamasını tekrardan bozarsınız, kaslar kendini toparlayamaz şeklinde uyarılar görüyorum.

gerçekten de rutin antremanın ertesi gün tekrardan hafifte olsa çalışmak kasları yıkmaz mı?

saygılar

O doğru aslında ama düşündüğün şekilde değil. Misal sen bugün 100 kiloyla 5*5 squat yaptın, ertesi gün gün dinleneceksin, fakat bu dinlenme aktif dinlenme şeklinde olacak, yani 100 kiloyla 5*5 yapmayacaksın; 100 kilonun %60'ıyla, hatta %50'siyle çalışacaksın. Bu senin kaslarına zarar vermez, zaten %50'iyle yapılan antrenman daha çok kardiyoya ve tekrar sayısına gör dayanıklılık-laktat antrenmanına girer, kaslarda yıkım yapmaz. Kaslarda yıkım olması için beslenmenin dandik olması lazım, beslenmen iyiyse kasta yıkım yaşamak öyle çok kolay bir şey değil. Bir de kasların büyümesi olayı için bahsettiğimiz "Dinlenme" uyurken oluyor, gün içinde aktif haldeyken zaten kasların çalışıyor her şekilde o nedenle korkacak bir şey yok. Düşük yoğunlukla çalışmanın asıl sebebi de bir sonraki antrenmana sağlam girmek için. Yoksa her gün 100 kiloyla çalışsan 2 hafta sonra overtraining'e girersin. Ben bir gün ağır bir gün düşük yoğunluklu ağırlık+kardiyo şeklinde çalışıyorum, en verimlisi bu gibi. Tabii kişiden kişiye sonuçlar değişir ama genel olarak bu iyi bir yöntem.

Çok güzel olur hem de. Yeter ki iyi ısın. Üstüne vücut ağırlığı ile istasyon çalışması, karın vs. de ekleyebilirsin.

Ev alırsan (varsa) çocuklarına güvenli bir gelecek bırakmış oluyorsun. Ben kira için verilen paraya acıyorum. Havaya gidiyor gibi resmen.

---Einstein mode on---

Bir evde bir yıl yaşasan 1100 TL'den yılda 13200 TL ediyor.

---Einstein mode off---

13200 TL'yi somut bir şey için harcamadıktan sonra hiçbir birikim seni tatmin etmez.

İşten kovulduğunu işyerinin iflas ettiğini ve düzenli gelirinin kesildiğini ya da yarı yarıya eksildiğini düşün, o zaman da rahat olabilecek misin böyle? Ha aynısı ev için kredi çektiğinde de olabilir ama o zaman risk 5 sene sürer, diğer türlü belirsiz.

Seneye kiran 1200 olacak. %10 zam gelecek, senin aldığın %8 zam zaten enflasyonun altında. Her sene fakirleşiyorsun. Aldığın zam kağıt üzerinde.

ev almanın yegane avantajı aldığın mülkün değer artışının eve ödeyeceğin bileşik faizden fazla olmasıdır. dolayısıyla ilk etapta alacağın evin bir fırsat olması gerekmektedir. bu konut stoğu bolluğunda piyasanın ara ara şişirildiğini de varsayarsak fırsat kısmı iyi bi araştırmadan geçiyor. ikinci konu ise tabii ki faizin düşük olması. 10 yıllık bir kredide günümüz koşullarına göre 320bin tl için 4500tl civarı bir para ödersiniz. bu paranın faizinin büyük bir kısmını bankaya ilk 3 senede ödemiş olursunuz. dolayısıyla ortaya hiçbir para koymadan her ay vereceğiniz ek 3400 tl sizi ciddi zorlar.

bfy.tw

(bkz: genel görelilik kuramı)

kütleler uzayı büküyor. o yüzden etrafındaki cisimler de onun yörüngesine giriyor.

"sabit bir şey yok mu?"

(bkz: görelilik prensibi)

bu sorunun tam cevabı yok. kime göre sabit? evrene göre sabit desen, evren de hareketli; sürekli genişliyor. birbirine göre sabit duran cisimler olabilir. ama onlar da başka bir referans çerçevesine göre hareketlidir.

tamamen nereden baktığına bağlı.

edit: cevabı tiklemişsin ama ekleme yapacağım. daha basit bir dille anlatayım.

örneğin, önünde durduğun masa sabit mi? sana göre ve bulunduğun mekana göre sabit. kısacası dünyaya göre sabit. ama mesela başka bir gezegende olsaydın, sana göre hareketli olacaktı. dünyanın o gezegene göre sabit olduğunu varsaydığımızda da samanyoluna göre hareketli olacaktı. çünkü güneş de samanyolu etrafında dönüyor. samanyolu da evrende bir yerlere doğru hareket ediyor (genişlemeden ötürü).

Kabullenmesi zor ama; evrenin ilk oluşumunda dönmeye başladığı için hala dönüyor her şey. Newton yasalarına göre; bir cisim, kendisine etki eden bir kuvvet olmadığı sürece, eylemsizlik gereği, var olan hareketini korur. Misal Dünya dönüyor, çünkü ilk meydana geldiğinde de dönüyordu, bu dönmeyi engelleyecek ya da yavaşlatacak daha büyük başka bir dış kuvvet olmadığı sürece dönmeye devam edecek, diğer bütün cisimler için de aynı şey geçerli.

tanrının mizah anlayışı...
because why not diye düşündüyse demek...

Tabii neden olmasın.

"göbek eriten" diye başlayan hiçbir programa, diyete vs. itibar etmemek lazım.

"gobek eriten" den sonrasini okumadim.

Benim çalıştığım yerde kızlar yapıyordu ishal eden kür de diyebilirsin

senin yerinde olsam liposuction yaptırır hiç bu gereksiz işlerle uğraşmazdım. muhtemelen ön yargılı yaklaşacaksın ama liposuction çok daha az acılı bu diyete göre.

Covenant Prometheus'la birlikte Ailen'ın öncesini anlatıyor, bunlarla birlikte üçüncü bir film çekip oradan Ailen'a bağlayacaklar. Ailen'ı ondan sonra da izleyebilirsin ama Covenant öncesi Prometheus'u izlersen iyi olur.

prometheus'u izlemeden covenant'ı izlersen gerildiğinle kalırsın

Kola, gazoz vs. içme kesinlikle. Şekerden uzak dur. Düzenli yemek ye. Kaç yaşındasın bilmiyorum ama 65 kilo az gibi. Eskiden beri kilon pek değişmediyse önünde genetik engel olabilir.

hocam 65 kilo adamda göbek mi olur allah askına

65 kilo da ne göbeği bu? bira göbeği dedikleri tarz mı?
ayrıca kilo almadan kas kütlesi artmaz. beslenme bu işin en önemli kısmı. beslenme planı nedir söylerseniz yorum yapabiliriz. kaç öğün yiyorsunuz ve neler yiyorsunuz?

yağ artmış olmayabilir veya artmış olsa bile gayet doğal bir şey bu fücut çalışırken. görsel olarak fark var diyorsun, o vücut yağı ölçen tartılara pek güvenmezdim ben olsam.

goruntu duzeldiyse yag yakmis olma ihtimalin cok yuksek. olcum yapan alet kofti demek ki. en guzel yag orani olcumu elle ve gozle yapilani. eline o yaglar geliyorsa calismaya devam.

göbekten kasıtım hafif bir yağlanma yağlı bölge
yeme düzenimde açıkçası vardiya saatime göre değişiyor net şekilde uyduğum bir yeme programım yok normal beslenmeme devam ediyordum ancak spordan dolayı prosiyonlarımı biraz arttırmıştım.

hocam bu olay beslenmeye de antrenmana da uykuya da bağlı olabilir. değişkenlik gösterebilir ama ben şunu gözlemledim,
1.ya sağlam beslenirsin antrenmanı randımanlı yapmazsın = yağ kütlen artar kas kütlen de artar ama kas kütlen daha verimsiz artar.
2.ya sağlam beslenmezsin randımanlı antrenman yaparsın= yağ kütlen kas kütlen de azalır ya da sabit kalır.
3. uyku meselesine girmicem

şimdi nedir sağlam beslenmek: orası sana bağlı. senin vücut yapına bağlı. en basit olanı yeterli karbonhidrat ve fazlasıyla (aşırı olmayacak şekilde) protein, en az miktarda yağ ve diğer etkenler (vitamin, mineral) almak. bu dengeyi tutturabilmek. göbeği eritmenin en efektif yolu antrenmandan çok sağlam diyettir. şeker almayacaksın, unlu, yağlı şeyler yemeyeceksin, tatlı zaten olmayacak. şekerini meyvadan alacaksın çoğunlukla. tavuk, bulgur pilav, salata bunlar benim spor yaptığım zamanlardaki default besinlerimdi. ve yararını çok görüyordum.

Bence esas sorun skinny fat durumu. Kas kitlesini artırmak için ciddi anlamda kalori makrosuna dikkat etmek gerekiyor ve ağırlık çalışması ile artıyor. Göbeği gidermek için kaslanmak lazım yani, çöp gıdalardan uzak durmak tek başına yetmiyor kilo başına ıygun makroları alıp ağırlık çalışması ve haftada 2-3 gün de kardiyo yapmak lazım. Çok basit gibi gözükse de kas kitlesini artırmak cidden çok zor, matematik ve emek istiyor. Kas kitlesini artırmaya çalışırken kaloriyi ciddi anlamda kısmak tam tersi de etki yapabilir ağırsağlam'ın sitesinde çok güzel makro hesaplayıcı var oraya bir bakın derim.

Kalori sayımı için fatsecret uygulamasını kullanabilirsin

65 kilo bir erkeğe "Kardiyo yap göbek gider" diyen bir hocaya güvenme, o adam seni başından savıyor senin sorunun yağ değil düşük kas kütlesi, zaten 65 kilosun ne kadar yağın olabilir ki? Hadi diyelim 5 kilo daha yağ yaktın, o göbek yine gitmeyecek. Kas kütlen artmadığı sürece o göbek kalır. Kas kütleni artırman için sürekli ağırlık artırman tek başına önemli değil, sürekli ağırlık artırdığında sürekli zarar veriyorsun vücuduna, vücudunun bu zararı iyileştirmesi, yani kas fiberlerinin bölündükten sonra tekrar bir araya gelip daha kalın fiberlerin oluşması, yani kas kütlesinin artması için bir şeye ihtiyacın var: Yemek. Yemek yiyeceksin, kas ancak yemek yediğin sürece artar. Bunun için de kendine uygun toplam kalori ve kalorilerin makro dağılımını yapman lazım. Benim tahminim senin günlük en az 2700 kalori civarı bir enerji girdisine ihtiyacın var, sen eğer bunun üstünde bir kalori alırsan kas kütlen artar, altında alırsan artmaz, kas kütlen artarsa göbeğindeki o yağlı görünüş de gider. Ha ben 2700 kalori dedim ama bu 3000 kalori de olabilir, bunlar kişiye özel hesaplar. Tüm bunlarla birlikte kas kütlesi cidden çok kolay artan bir şey değil. Yani ortalama genlere sahip ama iyi beslenip iyi çalışıp iyi dinlenen bir erkeğin yılda alacağı kas miktarı en fazla 3-4 kilo olur, hadi 5 kilo diyelim. Bunu 12'ye böl, aylık kas gelişiminin ne kadar yavaş olduğunu bu şekilde anlayabilirsin.

İkincisi; izole çalışıyorsan çalışma. Yani programında barbell curll lateral raise falan varsa o program işine yaramaz. Eğer yarışmacı steroidli falan değilse, kimsenin izole çalışmasına gerek yok. Hem emek hem zaman kaybı. Bileşik egzersiz çalış. Bu 5*5 olur full body olur, tercih etmek sana kalmış, senin işine yarayacak olan bunlar. Benim gittiğim salonda 500 tane makina 1 tane squat rack var onu da benden başka kullanan yok, ne zaman gitsem makinalar dolu rack boş oturup ağlayacak gibi oluyorum. Bileşik çalış.

Ben filmi her izlediğimde o savaşı Trablusgarp Savaşı olarak düşünmüşümdür hep ama kesin bilgi değil tabii bu.

Savaşı bulmak için önce o dönemin hangi yıllara geldiğini bilmeniz lazım, bunu sanat tarihçiliği ve dönemin alışkanlıkları ile çıkarabilirsiniz; sonra o yıllardaki savaşlarla karakterlerin olması muhtemel olasılıklara bakarsınız.

Kişisel fikrim film çekilirken bu tarz kaygılar duyduklarını sanmıyorum, yukarda verdiğim yolla gerçek dünya ile tutarlı bir sonuca ulaşamayabilirsiniz; eğer tüm bunlara dikkat edilip çekilmişse oturup tekrar tekrar saygı duyarım.

Kesin olarak şu savaş denilemez. çalgıcılık yaptıkları bir sahnede adamın biri yemen cephesinde olduğundan bahsediyordu. yemen'de isyanlar olmakla birlikte 1.dünya savaşı dışında bir cephe yok. 1. dünya savaşı zamanı geçiyor desek bu sefer de filmin sonunda yeniden savaşa çağırılıyorlar bu kısım olmuyor. ayrıca mondros sonrası istanbul işgal edilmişti ortada ne işgal var ne ingiliz. bence tarih konusuna o kadar dikkat ettiklerini düşünmüyorum.

1 küp şeker 20 kalori. Günde 100 kalori. Ayda 3000 kalori. O da yaklaşık yarım kilo yağ.

çayda şekeri bıraktıktan sonra birkaç ay ben de hiç tat falan almıyodum hoşuma da gitmiyordu çay. bir yıl falan oldu sanırım ve çay şu an gayet güzel geliyor.

Küp şeker dediğimiz şey esasında sukroz formunda bir disakkarit, yani 1 molekül glukoz 1 molekül fruktoz içerir, bu şekerler çoğunlukla glikojenlerinde ve çok az da kaslarında enerji olarak kullanılmak üzere depolanır, depolar doluysa yağ olarak depolanır. Yani diyetini etkileyip etkilemeyeceği senin günlük toplam aldığın kalorilere ve fiziksel aktivitelerine bağlı. Bununla birlikte çikolatalar ve diğer abur cuburlar çoğunlukla kimyasal şekerler olan fruktoz-mısır şurubu içerir, bunlarda fruktoz molekülü daha yüksek olduğu için, fruktoz da enerji olarak kullanılmadığı için direkt karaciğere gider ve yağ olarak depolanır. Bu verilere göre sen karar verirsin kullanıp kullanmamaya.

Biraz degisik cay denemeleri yapin, iste tomurcugu arttirmak ya da kabuk tarcin ve karanfille demlemek, limon dilimiyle icmek vs gibi. Zamanla ideal cayinizi bulacaksiniz:)

Kimsenin ne yemediğine karışmıyoruz da onlar bizim ne yediğimize çok karışıyor, o sıkıntılı.

Genelde bunun tam tersi geçerli, asıl veganların et yiyenlere karşı suçlayıcı tavırları var. ama "muhafazakar" türk insanının farklı olan herkese karşı olduğu da bir gerçek.

et yediğim için hayvansever olmadığımı kesin bir dille söylüyorlar misal. fazla çirkef buluyorum. doktorlar gibi bunlar da her ortamda illa vegan olduklarını söylerler falan. aferim.

Veganlar çok karışıyor+1, ama bu olay doğruysa çok saçmaymış gerçekten, köylülerde garip bir hadise var, ayrık olanı hep ayıklamak istiyorlar maalesef, saygı diye bi şey yok. Bi de o köye sonradan gittiyse baya sıkıntılı bi süreç, vegan olmasına gerek yok zaten köylülerin fuhuş yapıyor demeleri için.

Kendim için konuşacak olursam veganlara karşı değilim ama anlamıyorum, geçen duygu özaslan'ın bi videosunu izledim mesela, vejetaryen olduktan sonra kirpikleri dökülüyormuş, o yüzden kirpik serumu kullanacakmış ömür boyu veya işte başkalarından duydum vitamin takviyeleri almamız gerekiyor dışardan diyorlardı. Piyano hocamın parmağı kırıldı doktor et yemezsen zor iyileşir demişti ve gerçekten iyileşmedi 4 ay öyle alçıda kaldı parmağı, en son pes edip yedi de düzeldi. O zaman demek ki lazım hayvansal besinler. Bir kaç vegana bunlardan bahsettim, lazım olduğunu kesinlikle kabul etmiyorlar ama bir sürü örnek var işte, dışardan haplarla vs. lerle beslenmeyi desteklemek bana çok saçma geliyor. Kendi içimde tabii bu düşüncelerim, kimseyi bir şeye zorlayacak değilim.

geçen gün "veganlık tam boş adam işi değil mi" sorusunu yönettiğim duyuru hayvani şekilde silindi. veganlar can düşmanımdır, sokakta vegan görsem ısırarak yemeyi planlıyorum.

ceset yemeyin yazan eleman +1

Simdi bircogunuz birkac tane kotu(?) vegan gordu diye tum veganlara karsi olmussunuz. Bir de burada duyuru acsa ne olacak ki? Herkes istedigi dusunceyi yaymakta ozgur. Ustelik dusunceleri kimseye zarar vermeyecek turden. Bir de duyurunun basinda "Veganlara / Vejetaryenlere neden karsisiniz? Kendi halinde olanlara yani..." yani diye soru sordum.

@doxanikee umarim duyurunun icinde sana elestiri gibi gorunen ama normalde hakaret icerikli bir ifade yoktu. Ornegin "Veganlar bos adam" dersen bu hakarettir cunku bu cumlede kisinin dusuncesini elestirme degil kisiyi tumuyle asagilama var. Tabi ornek verdim, duyurunu hatirlamiyorum.

Soru: Farkli olan kimseyi mi sevmiyoruz?
Cevap: Bu sorunun muhatabı biz değiliz. Veganlara soracaksın, onlar sevmiyor.

kimsenin hayatına ya da beslenme şartlarına karışmayan vegan/vejetaryanlara saldıran kişileri duymadım daha önce. ben de insanların hayatı ve tercihleri benim ve çevremin özgürlüklerine ve yaşam şekline karışmadığı sürece umursamıyorum zaten. vegan ve vejetaryanların saldırılarını ise her yerde görüyoruz. burada bile "ceset yemeyin", "hayvanlar köleniz değildir, her gün bilmemkaç tane köleniz oluyor" falan diye duyurudaki 1 tane kişiye bile acaba dedirtmeyi başaramayacak şekilde saldırgan cümleler seçenler var. ayrıca haber şu şekilde başlıyor:

"Yozgat’ta bir köyde annesi ile birlikte yaşayan vegan Ceren Sansar, köylülerin mal olarak gördüğü hayvanlara birey olarak davrandığı gerekçesi ile köylülerin nefret dolu tavırlarına maruz kalmıştı.

Kendininkinden farklı ve şefkatli tavrı anlayamayan köylüler..."

Yani %90'dan yüksek bir ihtimalle ya yalan ya da yanlı anlatılıyor. Direkt saldırgan vegan/vejetaryan ağzı kullanılmış. Muhtemelen yine propagandasını klasik saldırgan bir şekilde yaptığı için halk rahatsız olmuştur. Burada benzer duyuruları açanlara görmezden gelip, gülüp geçiyorum ben. Başkaları rahatsız oluyorlardır. Bu dürtme abartılınca da tepki gösteriyorlardı.

ben kendi halinde olanlara da karşıyım. Ellere karışmıyorum ama sevdiğim biriyse abartırım:

Önce vejeteryan sonra da vegan olan arkadaşımla epey uğraştım. Allahtan dünya tatlısı biriydi de baskıcı rejimimi kibarca savurabildi. Zaten sonra kedisinin et türevlerine nasıl delirdiğini görünce, kendisi için de normal olanın bu olduğuna karar vermiş ve yıllar sonra geri başlamış. Telefonda duyduğumda sevinçten ağlayacaktım.

Tadını sevmeyeni anlarım. Tepkisel olanları da kusura bakmasınlar, anlayamıyorum.

angelus + 1
Benim bir derdim yok, hatta çok saldırgan vejetaryen de tanımıyorum. "Et yemiyorum" diyorlar sadece. Niye bir derdim olsun. Derdim benim yediğime karışanla, beni değiştirmeye çalışanla. Cemaate insan toplar gibi vegan toplanmaz ki. Kendi halinde olanla ne derdim olabilir. Yani, vejetaryen birine denilen "Ohh, kuzu şişi gömmüyor musun sen şimdi" ile, olmayan birine "Ceset yiyorsun" demek aynı anlayışsızlığın sonucu. Olay bireyde. Grupta değilz

vardı traveller'cığım. veganların anasına avradına sövüyordum.

asadasfsa şaka mısın birader, metni yazmışım oraya. şaka mısın sen ya.

Vücut geliştirme zaten ağırlıklı olarak beslenme ile olan bir şey, çok önemli mi demek abes kaçar. Ondan daha önemli bir şey yok kas gelişimi için.

Teknik olarak makroyu tam aldığın sürece istersen hepsini tek bir öğünde ye fark etmez ama ağırlık antrenmanı sonrası recovery'nin biraz daha hızlı olması için bir öğünü antrenman sonrasına bırakmak efektif açıdan daha iyi olur. Bir de glikojenler bir miktar eksildiği için insanlar genelde şekerli ürünlere saldırmaya meyilli oluyorlar, bunun önüne geçmek için de karb-protein dengesi ayarlanmış bir öğün faydalı olur.

@awareim; ben tam anlatamamış olabilirim, sorum ; makroları sağladıktan sonra, çalışma öncesi ve sonrası beslenmenin nasıl olması gerektiği idi.
@angelus ; istediğim cevap tam olarak buydu, peki linkteki yazılar için ne diyorsunuz?

Linktekileri kabul edebilirsin de etmeyebilirsin de, yani kesin yanlış kesin doğru demek için çok fazla değişken var. Misal antrenman öncesi beslenme kas yıkımını yavaşlatır demiş. Böyle bir şey yok tabii. Yani antrenman öncesi yemek yesen de yemesen de, kas yıkılmaz zaten, yani günde 3 saat spor yapıp sadece 1500 kalori almıyorsan kasların yıkılmaz, kas kaybı çok farklı şey. Sen alman gereken makroları alıyorsan antrenmanın yıkıcı etkisinden zaten kurtuluyorsun demektir. Bunun için illa bir şeyler yemen gerekmez. Mesela ben antrenmanı aç yaptım, bir şey yemedim, antrenman sonrası da 3000 kalorilik yemek yedim, buna rağmen antrenman öncesi bir şey yemedim diye bende kas kaybı mı oluşacak? Öyle bir şey olmaz. Fakat şu var: İnsanlar genelde işin spor kısmına abanıp yemek kısmında çok detaya girmiyor, yeterli kalorileri almıyor, o zaman bunlar olabilir ama onun dışında, yemeği ne zaman yediğinin bir önemi yok. Tabii bununla birlikte kişisel tercihler de var. Yani ben antrenmanı aç yaparken rahat hissediyorumdur bir başkası tokken antrenman yaptığında kendini rahat hissediyordur, bunların ikisi de doğrudur, tek bir doğru yok bu anlamda ama olayları çok da dramatize etmemek lazım aç yaparsan şöyle olur tok yaparsan böyle olur diye.

vucudunun bir sindirim kapasitesi var. her öğünde sindirebileceğin karbonhidrat ve protein miktarı sınırlı. o yüzden bir ögünde 3000 kalori yesen de bunun tümünden faydalanabileceğini sanmıyorum. bu açıdan ögünleri mantıklı aralıklarla güne yaymak faydalı olur.

profesyonel bir atlet yada bb değilsen. spordan önce ve sonrasının veya 2 saat sonra olmasının önemi olmadığı düşünülüyor.

önemli olan totalde günlük kalori ve proteini alman. vucut zaten enerji depolarını sen istesen bile tamamen boşaltmıyor. hatta %20-30 kadarı ölümcül bir durum olmadığı sürece kullanılamıyor bile bayılıp kalırsın.

Ben ehliyetimi yenilerken aile hekiminden ücretsiz aldım, kardeşim de dandik bi özel hastaneden 100 liraya almıştı. Sen aile hekiminden alamayacağına göre böyle ucuz bi hastane bulman lazım, devlet hastaneleri de cüzi bir miktarda para alıyordu diye biliyorum. 50 liraydı galiba.

yenilemek için alıyorsan bence aceleye gerek yok. aile hekimi beleşe yapıyor. eskileri 2019'a kadar geçerli. sürekli izmirdeysen ikametini en yakın muhtarlığa gidip değiştirebiliyorsun. ama süreç yine uzar. devlet hastaneleri vermiyorsa en mantıklısı oradaki, en boktan hastaneye gidip ucuza almak. ne kadar ucuz olacaksa artık standartı vardır illa.

belki sadece sende değişkendir, benim aynı oluyor hep. yalnız farklı yerlerde yiyorsam tutturamıyorum, o da yemeğin yapılışıyla alakalı. malzemeler ve kullanılan yağ çeşidi vs.

@dedimmidemedimmi

Vallaha bıktım kendimden. Bildiğin Şebnem Ferah'ın vazgeçtim dünyadan şarkısına çok şiddetli cam kırılma gümbürtüleri eşlik ediyor. Şeker yeme unlu yeme her sebzeyi yeme her yağı yeme meyveyi yeme uyuma hareketten yorulma canın acımasın ama kilo al. Bıktım ya valla bıktım.

Neyse. Ben bi prozac içim.

hee o zaman durumun, hal ve tavırların da değişkenlik gösteriyor. önce bunu sabitlemek lazım. stres de mideye etki edebilir. ben üzülünce ya da sinirlenince oturup yemek yerim mesela. bazısının iştahı kesilir, ne bileyim olur böyle şeyler.

ruh halini düzene sokman lazım.

Kilolu insanlarda leptin direnci oluyor, leptin direnci olan insanlarda doyma hissi oluşmuyor zaman zaman. Kilon varsa nedeni bu olabilir.

Yumurta peynir domates kuruyemiş vs. Bu videodaki zaten oldukça düşük yoğunluklu bir şey, spesifik bir şeylere ihtiyaç duymana neden olmaz.

ben öncesinde eti cicibebe ye süt karıştırıp yiyorum. spordan sonra iş yerinde sağlam bi kahvaltı yapıyorum

Öyle birinin o seviyeye gelmesine izin verileceğini sanmıyorum. Dünyada LGBT bireyler ne kadar kabul görmüş olsa da federasyonlar ahlaki durumları göz önüne alarak sporcuları müsabakalardan men edebiliyorlar.

Soruya yanıt olarak erkeklerle oynaması daha doğru. Cinsiyet doğrudan kromozomlarla ilgili. Trans bir birey kadın gibi yaşasa da XY kromozomuna sahip. XY kromozomunun (erkek olmanın) getirdiği fiziksel güç çok farklı. Erkeklerin anatomik ve fizyolojik olarak kadınlardan daha farklı oldukları bir gerçek. Görünürde mümkün olsa da teknik olarak mümkün değil.

hangisi daha doğrudur demedim ki, trans sporcular şöyle oynar diye bir kural yok mu?

belli şartlar altında wta'de mücadele edebiliyorlar: www.wtatennis.com
bu trans kadın da 40'larından sonra ameliyat olduğu için çok başarılı olamamış ama abd açık'ta 3. tur görmüş, 20. sıraya kadar yükselmiş:
en.wikipedia.org

ek: erkek-kadın maçları da tek taraflı olacağı için sıkıcı olurdu. "serena williams atp'de mücadele etse sıralaması ne olurdu?" sorusuna dair profesyonellerin görüşleri: www.bbc.com
www.express.co.uk

İntersex ve transların durumu tartışmalı. Caster semenya konusunu inceleyebilirsin. Onun gibi aşırı örnekler olmasa da her kadın eşit değil. Bazılarının testosteron hormonları yüksek bunun da bazı artıları var kas kütlesindeki fark gibi. Fiziksel sporlarda çok büyük fark yaratıyor. Elektronik sporlarda(bilgisayae oyunu turnuvaları) translar cinsiyetlerinin klasmanında yarışabiliyor bu bile huzursuzluk çıkarmaya başladı.

www.washingtonpost.com

Hormon değişimi kemik yoğunluğu, kas kütlesinde değişimlere yol açıyormuş ama ortalama bir kadından daha iyi fiziksel yeterliliklere sahip olacağı bariz.

Erkek ve kadınlar arasındaki farklar yıllardır inceleniyor. Erkeklerin fiziksel olarak daha üstün oldukları aşikar. Gözle görülür nörolojik farklar çok bulunamasa da erkeklerin durumsal farkındalıkların kadınlarınkinden daha iyi olduğu kadınların ise multi taskingte daha iyi olduğu düşünülüyor. Biri leoparın bulunduğu ormanda geyik kovaladı binlerce yıl, diğeri yemek yaparken çocuğa baktı falan herhalde :D herhangi bir fiziksel güç gerektirmeyen satranç vb oyunlara baktığımızda da erkeklerin dominasyonunu görüyoruz. Bi de erkekler hayatlarını bir şeye adama konusunda daha istekliymiş.

Her neyse kadın ve erkeğin aynı olduğunu düşünmek saçmalık. Nadal sağ eliyle Serenaya oyun vermez :D

Federer Serena Williamsi 6-0, 6-0 duman eder gecer. Fiziksel farkliliklar oyle kucumsenecek olcude degil.

bir birey karşı cinsiyeti tercih etse bile bu durum o bireyi fizyolojik olarak doğduğu cinsiyetten farklılaştırmaz. fizyolojik cinsiyet kromozomlarla belirlenir ve vücut yapısı bebeklikten itibaren cinsiyete özgü bir şekilde gelişir. dolayısıyla ben bu durumun dezavantaj oluşturacağını düşünüyorum.

daha fazla güç gerektiren sporları düşünüyorum mesela (güreş gibi) bir kadınla erkeğin maç yapması (cinsel tercihleri ne olursa olsun) herhalde çok adil olmazdı.

abi federer, cokoviç ile serena williams şarapova'yı falan karşılaştırmışsın tamam da.

ben yanlış okumadıysam bir çok yerde "serena williams wimbledon'da bir tur geçip elenir. diğer kadın tenisçiler, erkek tenisinde ilk 500'e bile giremezler" tarzı yorumlar yapılıyordu.

ortada izlenmeye değer bir rekabet yok yani. barcelona şanlıurfa spor maçı ne kadar keyif verirse bu da o kadar verir.

Örneği var; caster semenya . Ben hala trans olduğunu düşünüyorum, hakkında bu kadar spekülasyonlar olan bir orta mesafe atletin cinsiyet testi sonuçları nasıl paylaşılmaz anlamıyorum. Benim gibi düşünen yüz binlerce insan var. Kadın kategorisinde koşan bu arkadaş bugüne kadar katıldığı neredeyse tüm müsabakalarda altın aldı...

@delaparma linç edilicen kardeş, çekirdeğimi aldım izliyorum.


bir ara sanki denendi bu tarz bir şey teniste, tabi şov amaçlı. ama şeyi hatırlıyorum, erkek sporcular baya götüyle falan vuruyodu topa artık...

Tears of Devil +1 Zaten belli onun trans olduğu. Güney Afrika nasıl rüşvetle Dünya Kupası gibi muazzam bir organizasyonu alabildiyse, onu da şimdiye kadar aynı şekilde desteklediler. Son yıllarda atletizmin sayısız dalında o kadar çok skandal oldu ki artık hiçbir ilgim kalmadı.

Mümkünse herkes kendi kategorisinde yarışsın. Zaten yeterince doping, şike, bahis, rüşvet, vs skandalları hali hazırda profesyonel sporu mahvetmişken, bir de bununla uğraşmayalım..

Trans bireylerin hormon kontrolünün denetimi zor, hatta imkansız. Yani bir trans kadının östrojen almayı kesip böbreküstü bezlerinin testosteron salınımı yapmasıyla kazanacağı ekstra avantaj farklılık yaratır, trans erkeğin fazladan alacağı testosteron hormonu farklılık yaratır. Bunların denetimini yapamazsın bugünkü düzenlemeyle. Mevcut düzenleme kadın-erkek yarışmacıların doping yapıp yapmadıklarını bile takip edemiyor, zor iş yani o.

Bildiğim kadarıyla en az 2 sene önce operasyon geçirmiş ve kanunen cinsiyet değişikliği kabul görmüş olmalı.

erkekler tüm sporlarda kadınları bozuk para diye harcar
çok komik duruma düşürür karşısındaki kadını
insan izleyemez o derece utanç verici olur

gelmiş geçmiş en iyi kadın basketbolcu dedikleri Diana Taurasi'nin bir maçta 20 sayı attığı falan var
20 sayıyı darüşafaka doğuşun yedeği atıyor bir maçta.

ışıl alben (rusyaya transfer oldu, gitti geldi falan yani)
4-5 sayı ile kapattığı maç var

4-5 sayıyı aynı maça girsem ben atarım 120 kilo ve 0 basketbol bilgimle.

tırnak yemek bir alışkanlık gibi, sizin elinde olan bir şey ve psikolojik bir durum. ama sigarada nikotin var ve burada bir maddeye bağımlılık söz konusu. sigara değil, nikotin bağımlısısınız da denebilir. nikotin böyle bir meret, bağımlılık yapıyor. ha bazı bünyelerde yapmıyor, o ayrı. ben 1 haftada 5 paket sigara bitiriyorum ama sonrasında belki 3-5 ay ağzıma bile almıyorum. veya 1 günde 1 paket içip birkaç ay içmiyorum. dışarı çıkınca içiyorum sadece. siz de böyle sosyal içiçiliğe vermeye çalışın, belki işe yarar.

En bilimselinden: tr.coursera.org

Türkçe olarak:
tr.khanacademy.org

@vegas

aslinda birakmak isteme nedenlerimden biri de ilk yazdiklarin, herkes uyku kalitesinin arttigindan bahsediyor mesela. ben hatirlamiyorum, cok uzun suredir icmiyorum 3-4 sene ama yorgunlugumu yasa bagliyorum genelde. ama sigara icmeden once nasildi enerjim hatirlamiyorum. nefes var tabii ki bir de.
ayrica dedigim gibi kokusundan nefret ediyorum, surekli el yuz yikamaktan gina geldi.

nihayet, en zorlayan kisim, 1 tane icerim olmaz kismi. bunu da cok iyi biliyorum. kesinlikle icmemen lazim. en azindan uzun bir sure. bir arkadasim sigarayi biraktiginda 'eskisi gibi olamayacagini kabul etmen lazim' demisti. aynen oyle, eskiden icki ile icerdim (ve keyif alirdim) sonra aylarca icmezdim, tekrar o sekilde olamayacak olmasi da uzuyor mesela sanirim.

(git: 942381)

@vegas, dedimmidemedimmi, bayc ve Lim5, medre

zaman ayirip yazdiginiz icin cok tesekkurler. ben de kafamda nedenleriyle bitirmeye calisiyorum, boyle daha mantikli ve kolay olur gibi geliyor. tekrar sosyal icicilige donemem sanirim, herkes donersen tekrar baslarsin diyor.

@medre

bu arada ben de kadinim, bir de isin yazdiginiz boyutu var, bu meret yumurtalarima ne yapiyor, cocuk sahibi olmaya karar verince ne kadar uzun sure once birakmak lazim vs. onu da bilmiyorum mesela...

Sigara bağımlılığının %10'u nikotine ve dumana olan, yani fiziksel olan bağımlılık. Gerisi psikolojik bağımlılık. Psikolojiyi çözmek gerekmiyor, olması gereken düşünce ve duygulara uyumlanıp bu düşünce ve duyguları bilinçaltımıza sindire sindire yerleştirince bilinçaltımız bu yeni kodlamanın icabını yerine getiriyor. Oha çok önemli bişey keşfettim şu an 8|

Serotonin ve endorfin normalde beyinde doğal şekilde salgılanırken, sigara bağımlılarında ya da başka herhangi bir bağımlılığı olan insanda, bağımlısı olan maddeye bağlanarak salgılanmaya başlıyor. Yani serotonin ve endorfin reseptörleri nikotine duyarlı haline geliyor, içmeyince serotonin ve endorfin salgılanmıyor, o zaman da mutsuz depresif huzursuz hissetmeye başlıyorsun, bundan kurtulmak için de tekrar sigara içiyorsun, bırakamama nedeniniz bu.

Antrenmanlar için bizden tavsiye alma, kalp rahatsızlığım var diyorsun şimdi ben sana 170 nabızla koş derim koşarsın kalp krizi geçirir durduk yere ölürsün, gerek yok buna.

yürüyüş diye belirttim zaten ama şöyle söyleyeyim -doktorumun dediği gibi- hızda üst limit yanımdakiyle efor sırasında konuşabiliyor olmak..

İngilizceniz varsa aşağıdaki siteyi tavsiye ederim:

www.forksoverknives.com

O limiti o şekilde takip etmek zor. Benim önerim, doktorunla birlikte senin için uygun olan nabız aralığını bulup, bir tane de nabız ölçer edinip o aralıkları kontrol ederek sporunu yapman olur. Diğer türlü takip etmen pek kolay değil çok izafi bir yöntem bu.

Karatay ın kitaplarını okuyabilirsin.

Bütçen yeterliyse basit bir rack, sehpa ve ağırlık işini görür.

Latlı çalışma aletlerini öneririm. Marka olarakta york ve domyos iyidir. Fakat york'un anca ikinci elini bulursunuz sanırım. Piyasadan kaldırdılar galiba

Eve alacağın ekipman kısıtlı olacağı için aynı şeyleri yapmaktan sıkılırsın muhtemelen bırakırsın, uzun vadede kazançlı bir yatırım olmaz. Ha ama olur mu olmaz mı dersen; 100 kiloluk plaka birkaç bar bir tane rack bir tane sehpa varsa başka hiçbir şeye gerek duymadan temel egzersizleri yapabilirsin, kazancı da, diğer şartlar da sağlanırsa, iyi olur fakat dediğim gibi; bir süre sonra disiplinden kopar sıkılırsın. Disiplin olmazsa kazanç da olmaz.

mantıklı. hatta sehpaya çok gerek yok bile.

elindeki dumbbelle ek olarak bir barbell, barfix bar, mat ve birkaç ağırlık plakasıyla işini görürsün.

homeworkout'a genelde bok atan çok olur ancak hem yolda geçecek vakitten, hem duş vb ev olanaklarından hem de aletlerde bekleme sırası olmayacağından gayet avantajlıdır aslında.

alet yerine boks ön antremanı yapıyorum ben evin içinde, alet de saçma bence bir süre sonra kullanılmıyor. veya bkz:eksisozluk.com

www.eksiduyuru.com

Dağlar dağladı beni-Neşet Ertaş.

Baris manco yu kastediyorsan amasya

neşet ertaş.
videodaki dayı kısa zaman içinde ilk kalp krizini geçirip alkol ve sigarayı bırakacak ve hayatının kalanını "yaşamak mı lan bu?" diye düşünüp darlanarak geçirecek.

Kitaptan biraz bakın. Daha önce çıkan soruları çözün geçersiniz basit bir sınav.
Direksiyon dersine mutlaka gidin sınav kuralları farklı araç kullanmayı bilmek yeterli değil heyecan yapmamanız en önemli etken.

Sınavdan bir gece önce geçmiş dönem çıkan sorulara bak yeter. Direksiyon sınavında her şeye dikkat et işte; kalkışta vitesi bire almayı unutma, ayna kontrolü koltuk ayarı falan zaten rutin, çıkışta dönüşte şerit değiştirirken sağa yanaşırken vs. sinyal vermeyi unutma ama park konusunda sıkıntın varsa onlara çalış. Yani paralel park L park geri manevra falan baya sıkıntı yaratan işlemler, arabayı 2 defa stop ettirirsen kalıyorsun ama parklarda tek hatanda bırakırlar, onlara dikkat et. Paralel parkın ayna indirmek gibi hayat kurtaran küçük detaylarını muhakkak uygula, bilmiyorsan öğren. Yokuş kalkışlarda dikkat et; kavrama noktasını bulduğunda ayağını hafifçe frenden çek, kayıyor mu kaymıyor mu bi bak arabaya, kaymıyorsa gaz ver, gitmiyorsa ayağını biraz daha kaldır debriyajdan yine gaz ver, araba biraz bağırır ama bağırsın önemli değil, araba bağırıyor diye kimse bir şey demez yeter ki stop etmesin, araba harekete geçtiğinde ayağını orada sabitle bir miktar bu şekilde git sonra klasik sürüşe geç. Benim aklıma ilk bunlar geldi. Bir de viraja girmeden önce vitesi/hızını düşür, virajda heyecanlanıp frenleme yapma, ki hep burada devir düşürdükleri için insanlar motoru stop ettiriyor, çıkarken de vitesi/hızı yükselt. Bak tekrar ediyorum; viraja girmeden vitesi düşür, virajda düşürme. Hatta virajda ufak ufak gaz ver ki hem devrin yükselsin hem de yolu daha iyi kavra. Kolay gelsin.

biraz daha dayansan geçer bence zamanla. bugün geri dönsen başka zaman mecburen ayrılmak zorunda kaldığında yine hissedeceksin kendini zorla kır o eksikliği derim ben.

Bi yola çıkmışsın geri adım atma. Yani tek sıkıntın maneviyatsa sık sık ziyaretlerine git olsun bitsin.

Bir sure sonra sikilirsin. Yemegini yedin mi, eve erken don, o arkadas kim gibi sorular olacak. Bir ay icinde bikarsin. Sik sik ziyaretlerine git.

geri dönme

Dön abi ne olacak. Anne baban sonuçta. Kaç yaşında olursan ol. Zorlandığın noktada maddi durumun uygunsa çıkarsın başka eve tekrar

onları sömürmediğin sürece dön bence. ben de her hafta annemin, abimin, ablamın evlerinde kalırım ama onlara sürekli destek olurum. kurban paramızı filan onlara veririz. yemek yaparım, bulaşıkları bırakmam hiç. bunları yapmazsam onlarınki de can dayanamazlar. sen de annene filan ev işlerinde yardımcı ol.

For day to break +0.75

Ev islerine 'yardimci olmak' degil zira ev isi ve yemek annenizin 'gorevi' degil.

Bu cercevede, asalak gibi yasamamak onemli olan, 60-70 yasina gelmis insanlarin hala size yemek yapmak, arkanizi toplamak ve bakim yukumlulugu olmadigini algilayabiliyorsaniz donun.
Sahsi fikrim biraz daha dayanin.

Evi kapatma ama dön, 1 ay opsiyon tani kendine. Kimseye de ben döndüm deme. 1 ay yaşayınca karar ver.

Dön tabii ki.. Ne olacak.. Hayatının en önemli varlıklarının yanına gitmek için bu soruları kafanızda yaratmanız bile çok gereksiz. Sıkmayın canınızı..

Biraz aşağıya inersen Mars Athletic-Gmall var, 6 aylık ücreti daha makul, ağırlık ekipmanı ve havuzu da iyi, hatta kullandığım en iyi salon diyebilirim.

Replika gözlükçülerin favorisi bunlar oralarda bulabilirsin.

Basmati pirincinin glisemik indeksi 50'ydi sanırım, normal pirinç 70. Hem glutensiz hem glisemik indeksi düşük kaliteli bir ürün ona bakabilirsin.

baklagil unları var

çölyak hastalığınız mı var? gluten tüketmeme sebebiniz nedir?

Keten tohumunu çekip un olarak kullanabilirsin. Mesela;

www.instagram.com

Merhabalar, şu an tez önerimi verdim ve yumurtasız kek çalışacağım.
Umarım bir gün sizlere ulaşan ürünün satışını da görür bu gözler.

Merhaba, ben de bu tarz beslenmeye özen gösteriyorum. Takip ettiğim instagram hesapları şöyle: pinoeatshealthy, badeninsekeri, diet_eatclean, semaninsagliklimutfagi

Bu videodaki Tabata antrenmanı değil, hatta antrenman bile sayılmaz istediğin kadar yapabilirsin.

Şunu dene;

www.youtube.com

Kettlebell yerine dumbbell ile de olur.

Yoğunluk yok ki bu antrenmanda. Var gücünle, hızlı yapman gerekiyor Tabata'da. Yani bu video saçmalık.

Gerçek bir Tabata antrenmanına haftada 1 ile başlangıç yapabilirsin. Zaten gerçeğini yapınca ne kadar yıpratıcı bir şey olduğunu göreceksin.

"Düşük kalorili" bir şey ifade etmiyor. Ne kadar düşük? Günde 1000 kalori tüketirsen tabi ki kas da yakarsın.

Bu video salondaki grup hiit dersleri gibi olmuş, ki biz bir hiit dersinde bundan daha ağır hareketlerle (jump squatsdan tut burpeelere kadar her set farkı hareketlerle) 5-6 set yapıyoruz, sonrasında ayrıca karın çalışarak bitiriyoruz.

Bu videodaki 4dklık setin tek başına bir etkisi olmaz.

Adımız bu iş için var, bu abi abla olayları köylülük biraz. Ben rahatsız olmuyorum.

ben rahatsız olmuyorum. hatta, bazıları "abi"yle ismin arasında bocalıyor, bi öyle bi böyle diyor tedirgin oluyor falan, fark ettiğimde çok eğleniyorum ve asla düzeltmiyorum.

esas abla falan demesi rahatsız ediyor. direk adımla hitap etsin

etmiyor.

ama senin gibi soru sorup da sadece beğendiği cevapları tikleyenlerden nefret ediyorum mesela.

Yerine göre değişir. Öğrenciliğimde ve şu andaki durumumda abla/abi olağan hitaplar.

Ben başkasına hitap ediyorum ama henüz başkası bana demedi. Eşek kadar oldum ama burada hala küçüklerden biriyim sanırım

yerine ve kim olduğuna göre değişiyor.

ama rahatsız olduğum kısım adımla hitap edilmesi, abla denmemesi olmaz.
sizli bizli olmak yerine, "sen" diye hitap edilmesi rahatsız eder öyle durumlarda da.
yani "bana abla diyeceksiniz!" iddiası konusunda angelus'a katılıyorum biraz.

Etmiyor. Abi kelimesi naber abi formatında da kullanıldığı için pek rahatsız etmiyor ama abla kelimesi pazar ağzı gibi geliyor. Kaç kilo abla? gibi bir şey canlanıyor kafamda.

Edit: Bir de birine tam abla diyecekken aklıma "abla deme lazım olur" lafı geliyor. Sonra kıs kıs gülüyorum falan.

Yeğenim 27 yaş küçük benden ve amca dedirtmiyorum. Adımla sesleniyor. Mutlu oluyorum.
Çocuk etraftan gördüğü baskıyla bazen şaşırıyor. Bir kere istemsizce ağzından abi çıktı. Sonra absürd bir kelime kullandığının farkına vardı.
Beni ismimle ansınlar. Abi, amca, dayı, babalık, bu tarz sıfatları kabul etmiyorum.

28 yasindayim henuz hic kimse abla demedi hayatimda. Abla diyen olsa da hosuma gitmezdi zaten direkt isim daha iyi. Meslekten oturu hocam diyen oluyor bazen onun yerine. Is ortamında abla zaten hos degil benden buyuklere x hanim diyorum benden küçüklerin de oyle demesini bekliyorum.

Doğru egzersizlerle ilk 1,5-2 ayda gözle görülür sonuçlan alınabilir. Tabii doğru egzersizlerle ve doğru formla.