en yakın müzeye götürün. onlar size değerinde ödemesini yapar.

bunun dışında tarihi eser alım satımı yapmak suçtur. 5-10 tl edecek metal paralar için yıllarca hapis yatmak var işin ucunda.

@angelofdeath: Şu an hiç kimseye güven yok. Gerçekten değerlidir mesela ama kendisine gösterilen polis ya da ilgili kişi yalan söylemez mi? Yoksa en başta ilgili yerlere götürmesini söyledim zaten. Devlete ait müzelere mi sorulmalı bir de? Çünkü aklıma sadece müze ya da polis geliyor.

eski paraları parlatmaya uğraşmamak lazımmış, hasar görüyormuş.
akılınızda olsun.

* müzeye götürcen tutanakla teslim edicen. götürmeden fotolarını da çekersin.

@herhaltibiliyoring: Devlet ya da müze para vermez mi bunu bulanlara?

veriyor işte. müze bir değer biçiyor. belli bir yüzdesini getirene ödüyor.
@angel da yazmış.

tarihsel acidan degerli. ama para olarak pek sanmiyorum. elinizde iki tane varsa daha da dusuk ihtimal yuksek bir meblag kazanmaniz. paralar gercek duruyor. arkadaslardan biri apollo sanirim. tarihine, durumuna ve nadirligine gore degisir ederi.

uzman degilim ama 10 dolarin uzerinde ederi olan para bulmak biraz zor. herhangi bir muzeye gidip tutanakla teslim edebilirsiniz. zaten size odeme yapilirken de paranin detaylari tarihi, vb. de yazilir. ona gore ufak bir internet arastirmasiyla ederini de ogrenebilirsiniz.

Türkiye'yi baştan sona 100 metrede bir toprağı biraz eşeleyerek dolaş, bu paralar gibi binlercesini bulursun, öyle maddi getirisi olan bir değeri yok, ha altın gümüş para bulursun orası ayrı.

Merak ettim ne olduklarını duyuruyu günceller misiniz gittiğinizde ya da ne olduklarına dair herhangi bir bilgi edindiğinizde?

(bkz: reserved)

-Tarihi eser buldum ne yapmalıyım?
Taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarını bulanlar, malik oldukları veya kullandıkları arazinin içinde kültür ve tabiat varlığı bulunduğunu bilenler veya yeni haberdar olan malik ve zilyetler, bunu en geç üç gün içinde, en yakın müze müdürlüğüne veya köyde muhtara veya diğer yerlerde mülki idare amirlerine bildirmeye mecburdurlar.
Kültür ve tabiat varlıklarıyla ilgili olarak bildirim yükümlülüğüne mazereti olmaksızın ve bilerek aykırı hareket eden kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bildirimi yapılmamış olan kültür ve tabiat varlığını satışa arz eden, satan, veren, satın alan, kabul eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

- Bulduğum tarihi eseri müzeye götürsem para alır mıyım?
Korunması gerekli kültür ve tabiat varlığı olup olmadığını, müzeye alınacaklarla alınmayacakları tespit etmek ve müzelere alınmasına karar verilmesi durumunda kıymetini belirlemek için müze uzmanları tarafından “ Değerlendirme ve Kıymet Takdir Komisyonu” oluşturulur. Müzelere alınması uygun görülen eser için komisyonca belirlenen maddi bedel eseri getiren şahsa ödenir.

www.kulturvarliklari.gov.tr

@tey tey: Tabii ki. Ben kendisiyle iletişime geçip burada yazılanları aktaracağım. Güncelleme yaparım bunun ışığında.

@Lim5: Çok teşekkür ederim, bağlantı adresi çok faydalı oldu.

Abi sınavları zaten iptal edemezsin de tatile git bence. Ben olsam tatile giderdim.

Ok yaydan çıkmış bir kere tatil iptal olmaz bu saatten sonra.

aöf tam olarak ne işine yarayacak? hariçten okuyosan ben tatil diyorum.

para kaybını düşünme bence. çünkü aöf sınavına girmesen de 300 lira civarı harç yatıracaksın fazladan bir dönem.

tatile giderdim

Tatile git.

aof ne işine yarayacak +1

hobi niyetine okuyorsan tatile git, yok eğer ileride kullanacaksan her zaman bir dönem bir dönemdir.

Ben olsam kesinlikle tatile giderdim.

Tatile git.

Tatile çık.

Ben gecen donem tarile gittim sinava girmedim. Pismanim sen sinava gir tstile her zaman gidilir :)

bence geliri iyi olanlar halen iphone alıyor.
benzer bir durum gözlemlemedim.

@cedex
Zengin veya ultra zenginleri kastetmedim aslında. Onlar için peynir-ekmek. En son 25-30 bin geliri olan,gideri de çok olmayan kuzencim xiaomi alıp övünce ve diğer örnekleri düşününce böyle oldugunu düşündüm.Eskiden daha bi tekeldi sanki iphone.

Iphone'un bir numarasi kalmadı, tek artısı stabilite idi, zaten teknoloji hayvan gibi ilerledi, qualcomm islemciler samsung ve huaweinin kendi işlemcileri ile android uyumu gayet yerinde. Yaninda da 4 veya 6 gb ram ile iphoneun yari fiyatına is görüyor artik telefonlar. Hem de uzun süre çöp olmadan. Keza xiaomi'nin fiyat odaklı performanslı ürünleri ve çin pazarının piyasada büyük pay kapması apple için sıkıntı. Bunun yanında kamera sensörleri de gayet gelişti. 2000 liralık android telefon ile 4000 liralık iphone'un farkı yok.
Hatta 1000-1500 liralık huawei-xiomi-motorola telefonlar 2500liralik iphonedan çok daha öndeler.

Iphone da bir gün Nokia olacak, Nokia da döneminin Iphone'uydu.

iphone değilde daha çok samsung, lg, sony gibi pahalı android telefonlar azalıyor gibi.
sonuçta aynı donanım koyuyorlar, hatta yazılım samsung daha az stabildi bir zamanlar.
iphone her halukarda kendi kullanıcısını sabit tutabiliyor, huawei xiomi gibi telefonlar yükselişte çünkü benzer donanımlar daha ucuz.
apple' ın bir nokia olacağını söylemek zor bir iddia, teknolojinin sadece bir alanına değil, hemen hemen her alanında olan bir marka, entegrasyonları, uyumluluğu, yönetimi ve yeni yatırımları bu markanın geleceğini bilakis çok parlak yapıyor. (borsa vb ortamlardan izleyebilirsiniz) nokia hiç bir zaman dünyanın en değerli markası olmadı.

Hocam ayfon çok pahalı. Artık her yiğidin harcı değil. Bir de android cihazlar zaten piyasada her zaman %30-70 dağılımdaydı. bu yeni değil.

O nedenle algıda seçicilik diyorum.

nope. alakası bile yok.

dolar yukseliyor.

www.investors.com

ben iphone x'i kasım ortalarında almanya'dan bi arkadaşa aldırdım. ocak ortalarına kadar etrafta benden başka x'i olan insan göremedim. şimdilerde bir sürü insanda görür oldum.

ayrıca Icha'nın dediği gibi, piyasada android telefon sayısı her zaman daha fazlaydı zaten. atıyorum; samsung galaxy s8 sayısı herhangi bir iphone'dan daha az sayıda olabilir ama android-ios olarak ayırınca android cihazlar zaten çok daha fazla.

önceden 2000 liraya en yeni iphone alınabiliyordu. artık yurt dışından olsa dahi 5000'e yakın para vermek gerekiyor. iphone kullanımı azalsa dahi bunun nedeni ekonomimizin çok iyi olmasından :)

40 yoktur.

Oyunculuk bakımından mı?

Karakterin "kötü" olmasından bahsediyor, oyunculuğun değil.

karakterlerden bahsediyorum.

Ya Ya Ya Şa Şa Şa olabilir.

zeki alasya'yla metin akpınar'ın bi filmi vardı ceketin içinde unutulan milli piyango bileti meselesi vardı. 5 milyoncuk borç verir misin? di galiba adı. işte orda evli bi kadınla sevişen oyuncuyu oynuyordu, o da olabilir belki

Grup dersleri vs olmaz ama açık olur.

akbatı ozelinde bilemiyorum, ama ozdilek her tatilde acik.

dediklerine gore grup dersleri de olacak hatta

salondakiler concept2 oluyor genelde, eve de alınabilir ancak 6000+ idi fiyatı.
onun dışındakiler dandik, ben araştırmıştım bir ara. ama illa alınacaksa concept2 dışında voit olabilir.

Cedex'in dediği Concept2 dışındaki kürek aletleri bir işe yaramaz.

gerek var. kendisine haksızlık yapıldığını düşündüğünü maçta, rakip takımın futbolcularını kollarından tutup hakemi işaret ederek "gidin ona sarılın" dedi, defalarca küfretti. en ufak bir hatada bir herkese giydirdi.

şimdi yalandan yerlere yatacak (yattıysa tabii, işin teferruatını bilmiyorum) ve dünya üçüncüsü yaptığı için saygı bekleyecek? yok öyle.

Şenol Güneş köylü kurnazı olduğu için sevilmiyor.

kafasının illa kopması mı lazım. adam 70 yaşında yere düşürülüyor var mı ötesi??
ben bir beşiktaşlıyım ama şenol güneş biraz fazla ağlak. çok böyle işlerin içinde kalıyor. bunlardan sıyrılıp futbola dönmesi gerek.

şu fener maçındaki olaylarda yalnız fenerliler suçlu değil. mesela queresma.. adam gıcığın önde gideni. bayrak direğinin oradaki hantal duruşu resmen bana çakmak atın der gibi. ha atanlar haklı mı kesinlikle değil ama türk milleti olarak sıcak kanlıyız hele de öyle şeylere dayanamıyoruz maalesef. dünde aynısını Galatasaray maçında yaptı ama adamlar ayıkınca bir daha ki kornerleri hep seri kullandı.

son olarak şenol güneş deplasmanda hep korkak oynatıyor takımı. illa saldırması için gol yemesi gerekiyor.

Şenol Güneş'e haksızlık yapılıyor. O'na gelene kadar Türkiye'de bir çok çakal futbol adamı var. Taraftarlar, yöneticiler olayları körüklesin, futbol oynanamamış sonra Şenol Güneş köylü kurnazı olsun. Bizim meşhur bir İsviçre maçımız vardır. Cümbür cemaat İsviçreli futbolcuları tekme tokat kovalayan/kovalatan futbol adamları Şenol Güneş kadar tartışılmamıştır. Şu yazdıklarımdan Şenol Güneş sütten çıkmış ak kaşıktır anlamı çıkarmayın. Ama kendisine gelene kadar kimler, neler var..

İnsanların bu "Türk Milli Takımını dünya 3.sü yaptı" duygusal serüveninin bitmemesi yüzünden oluyor.

Çünkü o günden bugüne tam 16 sene geçmiş. 16 senedir adamı sırtımızda mı taşıyalım? Evet Beşiktaş'ta büyük başarılara imza atıyor, güzel futbol oynatıyor. Belki de adam bu işe çalışıyordur bile evinde. Dünyada futbol taktiklerinin nerelere gittiğini, akademisini vs. takip ediyordur.

Ama abi lütfen 20 sene önceki olay nedeniyle adamı sırtımızda taşımaktan vazgeçelim artık. Ödül töreni olur ödül verilir, o kadarı yeter. Daha fazlasına gerek yok.

türk futboluyla zerre ilgilenmiyorum. dışarıdan bir göz olarak baktığımda adamda kesinlikle hitabet, tavır vs konularında eksiklik var. çok fazla, dan dun ve manipülatif konuşuyor. telaffuz aksan falan da düşük. buna yıllardır çok doğalsın karadenizlisin sen busun yürü be hoca demişler, bu da kendini hiç o yönde geliştirmemiş. dolayısıyla yaşıyla ve kariyeriyle doğru orantılı bir saygı görmüyor. alında adam türk futbolunun varoşluğunun özeti gibi. wenger'le falan kıyaslamak komik olur.

Yapılıyor, Türkiye'de saygi görmek için çakal cukal olup güçlünün yanında yer almak lazım.
Şenol Güneş'in konuşması ve bilgi birikimine laf söylemek de yapilacak en son iş. Kendisi bildiğim kadarıyla türkçe öğretmeni.

Bir fenerbahçeli olarak şu sahaya cisim atıp insanlara zarar verme amacında olanların ömür boyu stadlara girişinin yasaklanmasını ve 5bin-10bin lira gibi caydırıcı bir para cezasıyla cezalandırılmasını gerektiğini düşünüyorum. Bizim milletin huyu bu, böyle gelmiş böyle gider diye bir mantık kabul etmiyorum ben. Seve seve öğrenmiyorlarsa, sive sive öğreteceksin, bu kadar basit. Stadlarda heryerde kamera, herkes pasolig ile giriyor, tek tek tespit edilip en ağız cezalandırılmaları gerekiyor. Zamanında trabzondaki maçta ne kadar kınamıştım trabzonlu taraftarları şimdi aynı boku bizim fenerliler yiyor. Rezalet. Ayrıca rezaletin daniskasıda şu, zamanında sahaya muz atan şerefsizlerin doğrudan yönetim tarafından korunmuş olması.

Neyse konuyu dağıtmayım. Şenol hoca'nın zaten fenerbahçeden hazetmediği herkesin malumu. Öyle ya da böyle, sebebini haklılığı haksızlığını tartışmıyorum. Tribünden atılan maddeler, Tolganın taraftarlarla kavga etmesi, güvenlikle itiş kakışı, olayların büyümesi açısından bahane oldu kendisine. Dikiş olayı tam bir fiyasko zaten, birde sedyede yarı baygın halde ambulansa gidişi var ki, ne desek boş.

Bu maç kimsenin önemsemediği türkiye kupası maçı değilde, ligin son haftası şampiyonu belirleyecek maç olsaydı yine aynı şekilde davranır mıydı, bence davranmazdı. Kaleci tolga için de geçerli aynı şey. Böyle yazınca madde atan, küfür eden taraftarı kolladığım düşünülmesin, onlar zaten itin uğursuzun ta kendisi. Hangi takımlı olduğundan bağımsız stadlara giriş ömür boyu yasaklanması gereken parazitler.

Futbol dünyası düzgün adamları hazmedemiyor.

Düzgün adam dediğiniz Şenol Güneş kariyerinin başından beri her zaman şark kurnazlığı ve provokatörlük yaptı. Özellikle Fenerbahçe'ye karşı ciddi bir kuyruk acısı var. Bu acısı da 96 veya 2011 şampiyonluğundan önce de vardı. Eski gazete küpürlerini netten karıştırıp maç öncesi konuşmalarından teyit edebilirsiniz.

Olay biraz da basari ekseninde sekilleniyor, basarili insanlar hele de bunlar bizim rakibimizse ayrica itici geliyor ve her hareketleri batiyor. Senol Gunes Antalyaspor'un ya da basarisiz bir Besiktas'in teknik direktoru olsa bu kadar itici gelmezdi. Diger yandan bu basari baskisi da insanlarin sirazelerini kaydiriyor; bu baski altinda Senol Gunes normalde yapmayacagi seyler yaparken digerleri de normalde umursamayacaklari kadar umursayip her seyin altinda bir sey ariyorlar.

Sırtla omzu birlikte çalış, yok çalışmam dersen omzu pas geç.

Paris daha büyük şerefsiz, Helen biraz kader kurbanı. Yani en nihayetinde dönemin şartları nedeniyle istemediği bi evlilik yapmış sonra Paris'e kapılmış, Paris bi prens olarak yaptıklarının ne büyük sonuçları olacağını biliyordu, buna rağmen yaptı.

paris çok mu iyi? başkasının karısına sulanıyo, kadının aklına girip onu kaçırıyor.

Al birini vur ötekine.

Olimpos Dağı’ndaki üç tanrıça, Hera, Athena ve Afrodit, Nifak Tanrıçası Eris’in ortaya attığı ve üzerinde "En güzeline" yazan altın elmayı paylaşamaz. Bunun üzerine baştanrı Zeus, altın elmanın kime verileceği konusunda Truva Prensi Paris’i hakem tayin eder. Üç tanrıça, kendisini seçmesi için Paris’e çeşitli rüşvetler önerirler: Hera güç, kudret ve iktidar vaat eder; Athena bilgeliği ve aklı; Afrodit ise dünyanın en güzel kadını Helena’nın aşkını vaat eder.

sonuç olarak bütün suç eşeğin aklına karpuz kabuğu düşüren afroditte dağılın beyler:)

Paris hikayedeki kötü adam. Helen'i ayartıyor. Tamam eyvallah da Helen de "aa evliliğim kötü, o zaman bu elemanla kaçayım" demiyor. Aphrodite'in etkisi ile gidiyor Paris yoluna. Paris'in Aphrodite, Athena ve Hera ile olan "Altın Elma Güzellik Yarışması" olayının sonucu o da.

Peleus ve Thetis'in düğününe Eris (kavga/karmaşa çıkarma tanrıçası) davet edilmez. Eris de düğünü basar. Ortaya bir altın elma atar. En güzel olana gibi bir şey yazıyor elmada. Athena, Aphrodite ve Hera elmanın kendi hakları olduğunu iddia eder, en güzel kendileri olduklarını düşündükleri için. Zeus'a karar vermesi için baskı yaparlar. Zeus da "taraf olup diğer kadınların düşeceğime, ölümlü bir adama kitlerim görevi" der. Paris'i seçer bu konuda. Seçmesinin sebebi de geçmişte Ares ile olan bir olayı var Paris'in o.

3 tanrıça, Hermes ile birlikte yeryüzüne gelir. Paris'in karşısına çıkar. Hermes olayı anlatır, hepsi vaatlerini sunar, kendilerini en güzel seçmesi ve elmayı vermesi için. Hera, ona avrupa ve asya topraklarının kralı olmayı vadeder, Athena ona savaşta güç ve bilgelik vadeder. Aphrodite ise en güzel kadının (insan olan) aşkını sunacağı vaadinde bulunur. Paris de artık abazan olduğu için mi yoksa ergen olduğu için mi bilmem, Aphrodite'i seçer ve altın elmayı ona verir. Spartalı Helen'in, Truvalı Helen olmasının hikayesi böyle başlıyor.

ekleme: yazıyı bir ara yarıda bıraktım o sırada @moderniko yazmış bile. :D

illa vardır da, gerekli mi sorusuna cevap aramak lazım bence. Bunu ben ''fazla hijyen''e benzetiyorum. Marjinal bir faydası yok.

Tek detoks su içmek, diğerleri yalan dolan.

Keriz silkeleme +1500

benim detoks lafını duyunca nedense bağırsakları temizlemeyi düşünüyorum hep. lahana kürü falan. kötü yemek yeme alışkanlığı varsa bi süre sağlıklı beslenme gerçekten çok değişik oluyor.

geçmiş yıllarda yediklerimiz ve gerçekler tarzı bir program vardı, orada bir deney yapıyorlardı, ikiz kadınlardan biri 1 hafta detox ürünleri ile besleniyor diğeri her türlü şeyi yiyordu, sonuçta hafta sonunda ikizlerin kan sonuçları, vücut testleri normal ve benzer çıkmıştı, yani kısaca vücut çoğu şeyi tolere ediyor, tabii bu sorun yok demek değil ancak bir yere kadar, uzun vadede sıkıntılar çıkabilir; yani, bir hafta detox yaptım temizlendim, artık çok temizim, olayı diye bir şey yok; uzun vadeli sağlık için uzun vadeli sağlıklı yaşam gerekiyor.

Kaşığın yıkanması temizlenmesi yeterli değil mi bunu için?
Köpek maması zehir mi kaşık değdiğinde çöpe atılsın?

Ben de kedi mamalarını karıştırırken kendi çatal kaşığımızı kullanıyorum yıllardır. Yıkandıktan sonra bir şey olmaz ki?

bu mantıkla dışarda yemek de yememen lazım.

Düşündüğünde, herhangi bir besini kaşıklamaktan çok farkı yok aslında, yani köpek mamasının içindeki maddelerde insan sağlığına zararlı bir şey yok sadece yıkamak yeterli olur ama yok olm ben tiksinirim falan diyorsan o da normal.

Temel de onlar da gida tabi de cok makul gelmiyor yine de. Olmasaydi daha iyiydi sanki

ben de kedi mamasını yemek kaşıklarımızla veriyorum. yıkayıp kullanmaya devam ediyoruz. mama tiksinç bişey değil bence o da yemek neticede.

Onların kültürü bizimkinden farklı diye niye deli olsunlar ki? Söylediğin cinsten bir fikir herkesin için üstün olmak zorunda değil.

anlaşılan oralarda da azımsanmayacak kadar çok gerizekalı var.

magazinel kişiler oluyorlar ve insanlar hayatlarını merak ediyorlar üzerine bir de royal olma "ayrıcalığı" verilince hayran kitle sayısı artıyor. şimdi de bunların hiçbiri olmadığı halde bir dizide oynadığı için ya da bir şekilde adından söz ettirdi diye insanlara tapmaya başlayanlar var. kral kraliçe yine daha anlaşılır.

siyasi yönü ise adamlar umursamıyor, avrupa'da abd'de siyasetin insanların yaşamlarında yer almasıyla türkiye'deki siyaset arasında çok ciddi farklılıklar var.

Bizde de mesela Cumhuriyet ilan edildikten sonra Saltanat kaldırılmıştı fakat kültürel miras diye Halifelik makamı devam ediyordu, yani son padişah Vahdettin'di fakat son halife Vahdettin değil Abdülmecid Efendi'ydi. Gel gelelim bu Abdülmecid Efendi sadece Halife olmasına rağmen Osmanlı Padişahı gibi takılmaya çalıştığı, yani mevcut düzene adapte olamadığı için Halifelik makamı da TBMM'nin kontrolüne verilerek kaldırıldı. İşte, Avrupalı monarklar mevcut düzene adapte olup hadlerini bilerek yaşadıkları için halk bunları geçmişle bir bağ, geleneksel bir değer olarak görür ses etmezler, en nihayetinde bir tat bir doku olarak görürler. Ha ama anayasal sistemde ekstra söz sahibi olmaya çalışsalar kimse kraliçeymiş kralmış yok efendim geçmişle bir bağ imiş demez bunlar için. İngiltere'de falan Tek Adamlık dönemi Magna Carta ile bitmiştir zaten, adamlar bu olayı 800 yıl önce önce aşmışlar. Ha ama baksan İngiltere'deki tüm mülkler hala Kraliçe'nindir teknik olarak ama o ayrı bir konu.

o kadar karmaşık bir açıklaması yok ya, cevabı çok basit. zenginlere karşı nefret beslemek için kendini fakir hissetmen lazım. ve adamlar fakir değil.

İngiltere'de saray harcamaları vs. epey bir sorun oldu, ancak kraliyet aynı zamanda öyle bir çekim merkezi ki. Milyon poundluk getirileri var. Turizmi var. Sevenleri, fanları var. "Gölgesi yeter" diye düşünen bir sürü kişi var. Örneğin ayrı devlet olmasına rağmen hala daha Kraliçe'sini kabul eden Avustralya var. Bunun ucu ticarete dayanıyor. Kimse aptal değil.

Şunu da unutmamak lazım: Kraliyet yalnızca bir sembol. Son otuz yıl içerisinde bildiğim kadarıyla yalnızca bir kral dini hassasiyetleri sebebiyle bir kanun teklifini ilk seferinde reddetti. Baskılar sonrası ikinci seferde kabul etmek zorunda kaldı. Kanun ise ötenazinin yasallaştırılmasıydı.

Britanya kraliyet ailesinde Afganistan'da er/erbaş olarak görev yapmış prensler bulunur. Bu, hem halktan söz almamak içindir hem de çocukların büyüdüklerinde bir Ali Ağaoğlu olmasını engeller.

O gördüğünüz hükûmet gibi kadının, II. Elizabeth'in, konuşmalarını avam kamarası (kanları soylu kanı olmayan seçilmiş kimseler) hazırlar, başbakan onaylar. Bunun reddedildiği görülmemiştir. 2. Dünya Savaşı'nda dahi durum böyledir.

Avrupa'da krallıklar Fransız Devrimi'nin ardından nesillerinin ve canlarının tehlikeye girdiğini fark edip reformlar yapmışlardır. Yoksa sonlarının gelmesi işten bile değildir.

sir gawain ve farabi +1
refah refah.

ayrıca kraliyet ailesi hakları olmasına rağmen oy kullanmıyor, siyasete girmiyor. bunu yapsalardı belki insanlar ayrılabilirlerdi kraliyet ailesine karşı ama adamlar iyi idare ediyor.

Neden kiskaniyorsun ki? :/

"Er gaat niets boven groningen!"

youtu.be

Hiçbir cazip tarafı yok, hatta büyük takımlar için külfet. Kupa maçlarının getirisi götürüsünden daha az. Yani maç başları falan hesaplandığında, verilen primler futbolculara verilen maç başlarının yanında düşük bir meblağ kalıyor ama kupa mı kupa, tek getirisi kupa kazanmış olmak, başka bir cazip yanı yok. Fakat ortam şartları gereği "Ben kupaya katılmıyorum" diyemiyorsun, neticede bunu da bir yayıncı kuruluş alıyor yatırım yapılıyor para veriliyor vs. Şimdi Beşiktaş maça çıkmayacağız dedi, Atv A-Spor günlerce bunun yaygarasını yapar, neden? Çünkü yayıncı kuruluş. Para yatırdığı bir organizasyonda Beşiktaş gibi büyük bir marka, 1 maçlık da olsa, yer almıyor, bu kendileri için bir kayıp. Buraya kadar olan Ekonomik nedenler. Bir de yayıncı kuruluşun yakın olduğu siyasi sistem var. Sen "Bu kupada olmayacağım" dediğinde yayıncı kuruluşun yakın olduğu siyasi oluşuma da kafa tutmuş gibi oluyorsun, bu da sıkıntı çıkarıyor. Ben açıkçası Fikret Orman'ın RTE korkusundan "Evet bu olay bir kumpasdır" dedikten sonra, ki ben bir Fenerbahçeli olarak tamamen holiganizm olduğunu düşünüyorum, maça çıkmama kararı hakkında nasıl bir manevra yapacak çok merak ediyorum.

şampiyon olursan avrupa ligine doğrudan katılıyorsun. başka da bir olayı yok.

Mantık yürüttüğün zaman yokmuş gibi mi geliyor?

valla ne yaparsan yap, düzgün bir tempoyla spor amacıyla yapmadığın sürece hiç bişeye yaramaz, istersen günde 50 km sür.

spor derken onun da içinde bir sürü detayı var, kardiyosu, ıvırı zıvırı.

oturduğun yerden pedal çeviriyorsun sadece bacaklarını çalıştırır başka bir işe yaramaz gibime geliyor

Diyetle birlikte etkili, diyetle birlikte değilse etkisiz.

Var tabii ki. Günde 50 km bisiklet sürersen atletizmci gibi olursun.

İs yeri 10 km. Gunde 20km gidiyorum. Beslenmeye dikkat etmedigim icin hicbir sey fark etmiyor. Gercekten. Yani gobek yerli yerinde. Sunu anladim. Beslenme olmasi gerektigi gibi degilse, spor salonuna yazilmak/kosmak/bisiklete binmek/agirlik kaldirmak vs vs hicbir ise yaramaz.

e bacaklarini calistirdigin zaman o pedallari cevirmek icin ne harciyorsun? enerji... amac da enerjiyi harcamak zaten cunku vucudunda fazladan deopladigin enerji var (yag). O yuzden ister parmagini oynat, ister pedal cevir, o enerjiyi harcamak maksat.

Yurumek ve dusuk tempo kosmak kadar etkili degil. Sehir bisikletim var bazen 2 saat suruyorum yormuyor bile o bisikletle yapilacak guvenli en yuksek hizi yapiyorum kendime gore. 2 saat jogging yapsam anam aglar sirilsiklam olurum. Oyle yorulmadan olmuyor bu isler. Dag bisikleti alip yokus tirmanirsan evet ise yarar. Terlemen lazim.

kalbini ve bacak kaslarını çalıştırıyo, kalori yakıyosun dolayısıyla zayıflamaya etkisi var evet.

örnek vereyim, kilo vermek için almam gereken günlük kalori miktarı 2000. 1 saat boyunca aralıksız 16-17 km ortalama hızla bisiklete bindiğimde 500 kalori mi ne yakıyorum. yaktığım bu kaloriyi yiyerek telafi etmezsem vücuttan kullanıyor ve daha fazla kilo vermiş oluyorum.

uçak olayının kralı amerikada bile firmalar var çok yaygın olmasa da.
yani uzunca bir süre daha piyasada kalırlar.

Karayolu asıl, hava ve deniz talidir insan için. Yani karayolu vaz geçilmezdir. Uçak korkusunun yanı sıra aracı olmayanlar için de mecburi bir çözüm sonuçta. Ve yine her yerde havaalanı da yok.

Tren ağları genişlemedikçe uzun mesafe otobüs yolculukları bitmez. Uçak korkusu annemde var mesela. Hem korkuyor hem de otobüs yolculuklarında etrafı izleye izleye gitmeyi seviyor. Böyle insanlar çok :)

Bizim toplumumuzda uçak yolculuğu yapmak yok, yeri geliyor zaman zaman low cost uçuşlarda A noktasından B noktasına gitmek otobüsten daha ucuz oluyor ama adam bunu araştırma zahmetine bile girmeyip yine otobüsle gidiyor, kültüründe yok böyle bir şey çünkü, üç beş jenerasyon sonra belki olabilir ama otobüs yine kalır tabii, zira kara taşımacılığı hiçbir zaman bitmez sadece şekil değiştirir, o da ancak raylı sistemle olur.

Bugün arkadaşlarla aynı konu hakkında konuşuyorduk. Arkadaş grubumda ben dahil kimse otobüs yolculuklarını sevmiyor. Havaalanı olmayan şehirler, uçak bileti fiyatları, uçak korkusu gibi sebeplerden uçak yolculuğu da her zaman için uygun olmuyor. Raylı sistem kapasitesinin geliştirilmesi çok iyi olurdu. Hala yeterli ve düzenli bir sistem yok.

ışınlanma bulunana kadar bitmez.

bitmez. örnek erzincandan vana nasıl gidicen uçakla? erzincan ankara ankara van ölme eşşeğim ölme.

acemi +1

500 km ve ortalama 4-5 saatlik yolculuk için uçak ve havaalanı eziyeti prosüdürü çekilmez.

Yavuz Çetin & Erkan Oğur - Dünya

www.youtube.com

en değil ama aklıma ibrahim maalouf geldi hazır da havalar ısınmışken ortadoğuya ait aşina olduğumuz melodiler var
www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

Farid Farjad'ın bütün diskografisi. open.spotify.com
2Cellos'un Hurt coverı. open.spotify.com

Melih Kibar - Sessiz Veda

not: mallar buna saçma sapan bir söz yazmış, şarkının içine etmişler..

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

Spanish love song - james galway

yavuz cetin - erkan ogur dunya arti 1
voice of the soul - death

www.youtube.com bu şarkıyı anlatan en güzel şey ilk yorum "ben mutluydum lan naptınız bana" çünkü şarkının sonu mahvediyor insanı

www.youtube.com bu şarkıdan daha can acıtan bir şarkı va rmı acaba

www.youtube.com bi de bu. ağlarım bazı bazı dinlerken

tigran hamasyan - kars 1

www.youtube.com

Yansımalar - Sonbahar
youtu.be

The Salesman- Forushande
youtu.be

alan parsons-genesis (bu biraz elektro gerçi)
youtu.be

le trio joubran- masar(yaşamın müziği)
youtu.be

can atilla - hamamda ilk gözyaşları

www.youtube.com

anna rf - why

www.youtube.com

Vasilis Saleas-Weeping eyes
www.youtube.com

www.youtube.com

1. Dünya Savaşı daha dün sayılır yahu. Bildiğim kadarıyla ta 1600'lerde başlıyorlar göç etmeye. Zamanla o hale gelmiştir. Lobi amacı olduğunu pek sanmam. Sonuçta Hitler gibi Paris'e, Londra'ya saldırmış bir insanın ABD'den çekineceğini düşünmüyorum.

alman kökenli derken melting pot öncesi mi sonrası mı?
öncesi ise gayet normal. zira o yıllarda sadece ingilizler gitmedi amerikaya. tüm avrupa göç etti yeni dünyaya.

Bahsettiğin Almanlar tarihte Volga Almanları olarak geçer, bunlar 18. yizyılda Rusya'ya göç etmişlerdir, planları arasında Amerika'ya göç etmek yoktur ama 19. yüzyılda Rusya'dan sürgün edilince mecburen Amerika'ya gitmişlerdir, hiç öyle lobi yapacak durumları yoktu bildiğin ilticacı konumundalardı.

O Almanlar 1. Dunya Savasi'ndan cok cok daha once ABD'ye gitmisler. Hatta ilk dunya savasi basladiginda coktan asimile olmuslar. Onlara Alman diyemeyiz, onlara Alman demek Turkiye'de cok Hitit'li Sumer'li var demek gibi bir sey.

Henry Ford gibi sanayicilerin Hitler'le olan iliskilerini biliyorum ama alman-amerikanlarin lobiciliklerinden haberdar degilim.

AMA:

Usttekiler yaniliyorlar, alman komunitesi, buyuk sayilarla gocmus olmanin da etkisiyle, dillerini kulturlerini korumuslardir. Ozellikle 1. Dunya Savasi'na dek yuzlerce Almanca gazete basip, suruyle dernek kurmuslardir.
www.youtube.com

2. Dunya Savasi oncesinde ise bildigin The Man in the High Castle dizisindenmis gibi duran sahneler ortaya cikmistir: www.theatlantic.com

en.wikipedia.org

Amerika'nın hepsi göçmen. National Security Advisorları yani amerikanın dış politikasını belirleyen zatı muhteremlerin hayatlarını araştırın alayı göçmen, Yahudi, savaştan, yoksulluktan bilmemneden kaçıp gelen adamların çocukları, en.wikipedia.org(United_States)#List_of_National_Security_Advisors

kayda değer birşey yaptıklarını sanmıyorum ama sorduğun şekilde bir irish lobisi var ve ira'ya yıllarca para göndererek yardımcı olmuşlardır.

Boy kilo oranını uçaklara hostes seçimi dışında pek kullanmıyorlar sanırım, misal 1,80 boyunda 80 kilo %13 yağ oranına sahip biriyle 1,80 boyunda 80 kilo %25 yağ oranına sahip iki kişiyi aynı yöntemle hesaplamak mantıklı olmaz, ideal yağ oranında olsan yeter. Erkek için %10-15 kadın için %20 civarı. Tabii bununla birlikte kas oranı da önemli. Yani ayı gibi kardiyoya abanıp yağ oranını düşürünce de iş bitmiyor, kas kütlen azsa skinny fat oluyorsun bu sefer de.

ortalama olarak boy/2.5, ama erkek ve kadın için buna benzer farklı hesaplar da var.

www.metabolic-balance.com.tr
işine yarayabilir, alt kısımda yaş ve boya göre ideal kilonu söylüyor

Eğer kas oranın normalse yani çok kaslı ya da aşırı kassız değilsen BMI'dan yürüyebilirsin. 180 boy için normal ağırlık 70-80 arası çıkıyor

Ronald Koeman

İlla bu listeden olması gerekmiyosa matt le tissier demek istiyorum
www.youtube.com

Hagi

Prekazi, hami.

C.ronaldo nun bir kaç sene önceki baldır gösterdiği performans da fena değildir.

Bu kalibrede olmasa da Çalhanoğlu nun uzaktan güzel golleri var. Hatta golleri hep uzaktan

uzaktan sut uzmani: (bkz: anthony yeboah)

eksisozluk.com

Hagi'yi ayrı bir yere koyarım. Diğerleri bir şekilde vuracağını belli ederken Hagi kaleciyi gafil avlayacak şekilde şut atardı.

juninho uzaktan frikik uzmanıydı. o da bir nevi şut gerçi.

İzlediklerim içinde bana en güzel gözüken uzak mesafe gollerini atanlar
Hagi, Juninho ve Recobaydı. Tabi o zamanlar inter ve lyon da şimdiki gibi değillerdi onun da etkisi var

hagi effenberg juninho.

Seedorf...

www.youtube.com

Gerrard

bunlar içinden juninho derim.
Olimpic lyon'luyum.

Veli'nin irade göstermesine engel bi rahatsızlığı yoksa suç tamamen Veli'de.

Ben bir arkadaşımı lol e başlattım. İlk oynarken kızıyordum "lan ona basma buna basma" sonra çocuk bay bağımlısı olmuş. Okulu uzattı. Ben ise oyunu azaltarak bıraktım. Suç arkadaşta. Son 1 hafta arkadaş ortamında sigara içtim alkol aldım ama beğenmedim. Sonraki gün gittim meyve suyu içtim onlar alkol alırken. Yapan kişinin iradesi güçsüz ise diğerlerini öne sürmeye gerek yok.

Avuç içine hoh hoh testiyle.

olmuyorum. kokuyorsa kokuyor napayım.

olmuyorum. hassasim bu konuda. dis temizliginin yaninda aslinda faydali olmadigini bilsem de deli skmis gibi naneli sakiz cigniyorum. insanlara cok yaklasmiyorum. maalesef disaridan cok sayko gorunuyor, sheldon cooper gibi. arkadasim "bir sey sorabilir miyim?" diye kitapla yanima geliyor mesela, "tabii" derken bir yandan agzima sakiz atiyorum. onlar da alisti gerci artik.

benim icin emin olmak imkansiz, hohlama testi her zaman sonuc vermiyor. ulserim falan da var karnim aciksa deliriyorum korkudan.

Kendim hissediyorum öyle bir durumda ama kesin emin olmak için bileğime hafif dilimi değdiriyor ve kokluyorum. Kötüyse hemen çözüm arayışına giriyorum diş fırçalama imkanım yoksa. Bende genelde açken olduğu için hemen bir şeyler atıştırıyorum anlık olarak.

Bence kişinin kendi kokuları başta olmak üzere kendi hakkındaki yargılarının tümünde şüphecilik esastır. Emin olmak mümkün değil. Tedbiri elden bırakmamak lazım :D

@angelus+1
Zaten bahartlı agir bir yemek yedikten sonra o ağzın kokmaması gibi bir ihtimal cok düşük.
Ben bu konuda biraz takıntılıyım galiba. Sürekli yanimda naneli şeker/sakiz tasiyorum. Diş macunu fırça zaten allah' ın emri ama fırçalama konusunu abarttiğim için dişlerimde incelme olduğunu fark edince artik günde 2 den fazla firçalamamaya gayret ediyorum.

Unutmadan, bir de işin sırrı sadece dişi fırçalamak değil; dili de fırçlamak gerek. Başlangıçta çok zor oluyor mide kasılmaya başlıyor hatta istifra edebiliyorsunuz. Ufaktan alistira alistira dili fırçalamak bu riski azaltir.

asla emin olamıyorum. diş ipi, gargara, diş macunu, dil temizleme gibi her türlü işlemi yapıp naneli şeker yememe rağmen tedirgin oluyorum. çünkü reflüm var. dudağı burna götürüp koklamak da iyi bi yöntem sjfkfk

öpüşerek yapıyorum. zaten kokacak gibi oluyorsa ağzımın tadı bozuk oluyor. kendim anlıyorum.

Kendi kokunuzu almanız çok zor, bu yüzden arada bir yakın bir arkadaşınıza sorabilirsiniz. Arada bir derken saat başı değil, öyle bir kaç ayda bir yani. Çünkü midede bir problem yoksa ve çürük diş içinde kalan yemek kalıntısı problemi yoksa kolay kolay kokmaz ağız.

E bu problemler de akşamdan sabaha olmaz elbette.

ne olur ne olmaz diye yakin mesafeden konusmak zorunda kaldigim insanlarin dibine girmemeye dikkat ediyorum veya konusurken biraz egik bir aciyla duruyorum.

Önemli olan RTE'nin seçilmemesi, CHP kendi iç dinamikleri nedeniyle başarıya ulaşamıyor, insanlar da kim gelirse gelsin bundan daha kötü olmaz diye en olabilecek ihtimalleri değerlendiriyor. Ha seçilmeyecek mi? Yine seçilecek tabii ama ne kadar güç kaybederse o kadar iyi diye bakılıyor. Ayrıca sağ görüşlü ya da muhafazakar olmak da kötü değil, yani görüşler ırkçılığa faşizma ya da ne bileyim muhafazakarlığı "Şeriat gereceğiz" boyutuna kaymıyorsa niye olmasın ki.

iyi partiye vermiyeceğim ama chpden daha alternatif duruyor. chp ulusalcılardan kurtulamadığı sürece böyle devam eder.

CHP içinde sayıca fazla bir sağ kanat var, ulusalcılar. Söz konusu kanat ekşide de çok kalabalık. Bu grup sol ya da sosyal demokrat değil, düşünüş olarak (üstüne yapılmış bir sürü söylem analizi ve istatistiki çalışma mevcut) sağın içerisinde yer alıyorlar, kendilerini öyle tanımlamasalar da. İşte bu grup İYİ Partiye kayıyor. Akla mantığa alınmayacak gibi değil ki, gayet normal.

23 yaşındayım, tüm seçimlerde (yerel ve genel) CHP'ye veya CHP adaylarına oy verdim fakat bu seçimlerde chp'den yana ümidim yok ve gerçek bir muhalefet alternatifi gördüğüm için iyi'ye oy vermeyi düşünüyorum. meral akşener isim olarak ayılıp bayıldığım birisi değil ve geçmişi de CHP seçmeninin şöyle bir durup düşünmesine neden olur, doğru; ama şu aşamada AKP'den daha kötü olmayacağına ve avrupa'yla aramızı düzelteceğine (en azından bu yönde adımlar atacağına) inandığım için ona oy vermeyi düşünüyorum.

sağcı ve muhafazakar olması benim için sorun değil; sağcı ve muhafazakar olup solcunun haklarını savunmak mümkün. ülkeyi düzgün yönetsin, baskılarla ve dayatmalarla insanların hayatını zindan etmesin, yeter. kendisinin ne olduğundan bana ne. ayrıca türkiye'de sağcı-solcu ayrımı da biraz garip. meral akşener sağcı da chp sol parti mi şimdi? ben bunu hiçbir zaman anlamadım, yani chp nasıl solcu oluyor?

uzun lafın kısası ben yıllar sonra ilk kez "burada farklı bir şey var" diyebildiğim için iyi parti'ye oy vereceğim. gerçi onlar da natocu falan ama ne yapalım olacak artık o kadar.

yanlış anlaşılmasın, ben de bu iki partiden birine vermeyi düşünmüyorum oyumu genel seçimlerde.

benim takıldığım nokta, genel seçimin mantığı görüşlerini yansıtan insanların meclise girmesi değil mi @der meister? bizi yöneteni mi seçiyoruz yoksa fikrimizin (veya fikrimize en yakın fikrin) temsil edilmesini mi?

evet de meclise giren chp'lilerin bugüne kadar benim görüşlerimle ilgili pek bir şey yaptığına şahit olmadım açıkçası. iyi parti'nin mevcut üyeleri de benim çizgimden çok uzak değil genel anlamda. siyasi partilerin hiçbirinin herhangi birine tam anlamıyla hitap edebileceğini düşünmüyorum. zaten seçildikten sonra nasıl değişebildiklerini de biliyoruz. o yüzden benim yaptığım şey biraz da "destekli sallamak" oluyor - meclise girdiklerinde ne yapacaklarını bilemem çünkü. şu an kadrosu olsun, getirdiği yeni soluk olsun ben iyi'nin makul bir seçim olduğunu düşünüyorum. benim için daha iyi bir alternatif yok. şu aşamada ışık gördüğüm, görüşleri benimle taban tabana zıt olmayan herhangi bir adaya/partiye oy vermeye razıyım zaten. önce bi' şunlardan kurtulalım da gerisine bakarız.

İki parti de milliyetçi ve seküler, o yüzden her kim ondan buna geçerse çok şaşırmayacaktır. Sadece, ulus-devlet kuran ideolojiyi benimsemiş bir parti olan CHP destekçileri "solcu LARPı" yapıyorlar. Bence İYİ partide kedilerini buldular.

normal şartlar altında insanlar kendilerine en yakın buldukları partilere oy verirler, bu partiler de düşük oranlarla bile olsa meclise girip seslerini bir şekilde çıkarıp sizi temsil ederler.

türkiye'de ise %10'luk bi baraj var, yani mecliste inanılmaz mucizevi bir seçim olsa 9 parti bulunabilir en fazla.

onu geçtim meclisteki hiçbir milletvekili aha bu durum temsil ettiğim insan kitlesi için iyi/kötü şuna oy vereyim de demiyor, senin değil her halükarda partisinin çıkarlarını gözetecek şekilde temsil hakkını kullanıyor.

hali hazırda çok sesliliğin kötü bir şey olduğuna inandırılmış insanlar, koalisyon tu kaka hiçbi iş yürümez böyle diye alıp yürüyolar. bu kafayla zaten yakında başkanlık sistemine geçip tek partinin tek adamına bırakacağız her boku.

bütün bu sebeplerden dolayı zaten kimse gerçekten istediği partiye oy veremiyor. kafada mantık hesaplaması yapıp barajı geçecek partilerden en stratejik bulduğuna oyunu atıyor.

demokrasi falan yalan yani iddia oynar gibi rey atıyoruz.

Dönem sağ sol dönemi değildir, dönem vatan yahut silistre dönemidir. Onları başımızdan atalım öncelikle, sistemi onaralım, önlemler alalım, ondan sonra sağı solu tartışılır

çünkü, bu başkanlık seçimi. ki öyle sembolik yetkileri filan olmayacak.

dolayısıyla parlementoda 5 fazla 3 eksik milletvekili çıkmış bir önemi yok.

önemli olan rte'nin başkan olmaması.

türkiye'de zaten sağcı ve muhafazakar olmayan bir lider, yüzde 50 ve üzeri oy alamaz.

chp seçmeninin azımsanmayacak bir kısmı da zaten şöyle veya böyle milliyetçiliğe karşı değil. iyi parti hem seküler-ulusalcı, hem de muhalif milliyetçi kesimin rahatsız olmayacağı bir parti.

chp parlemento'da mv sayısı olarak ikinci ama geçirebildiği bir tek yasa var mı? veya mümkün mü? 3-5-10-15 her neyse milletvekili sayısı az olmuş çok olmuş önemli değil, rte'nin başkan olup olmaması fiiliyat da bir anlam ifade ediyor.

potansiyel olarak da rte'yi gecebilecek aday iyi partinin adayıdır. o adayda birleşmek de en mantıklı harekettir.

başkanlık değil de standart mv seçimi olsaydı, chp liler gene chp ye oy verirdi diye düşünüyorum.

soruya, 2-3 seçimdir muhalefette en çok oy alacak partiye oy vereyim diye chp ye oy vermiş ama siyasi görüş olarak olağan iyi parti seçmeni olarak cevap verdim.

Chpden biktigim icin, ogrenci halimle masraf yapip, gelip oy verdim. Ona bile sahip cikamadilar.
Kadin oldugu icin.
Kilicdaroglu, devlet bahceli v2 gibi

İşe yarar bir şey

Sarmaşık.

@angelus +1 kesinlikle sarmaşık, hatta bizim mesleği bilmeyip dışarıdan soru soranlara ilk önerim oluyor

benim de aklıma ilk gelen sarmaşık.

Eğlenceli olanlardan da ölümlü dünya bence

kimse beğenmedi ama cebimdeki yabancı bence iyiydi

Teaser, bazen bir sahne bile gozukmeyen, sadece filmin mottosunun bile olabildigi 20-30 saniyelik seyler.
Trailer ile fragman ayni. Biz fragman diyoruz. Fragman da turkce degil ama onu kullanmisiz.

Teaser: Filmin içinde olmak zorunda olmayan, seyirciyi meraklandırıp olta atan görüntü. Filme çekmek için.

Fragman: Filmin içinden seçilen sahnelerin yayınlandığı, tanıtım için kullanılan kısa film.

Trailer=Fragman.

Trailer ve fragman aynı şey. Filmi ya da diziyi tanıtma amacıyla, filmden ya da diziden birkaç dakikalik bazı sahneler gösterilir. Treaserda ise maksat izleyicide heyecan yaratmaktır, filmden sahneler gösterilmeyebilir. Treaser için özel sahneler çekilebilir ve genelde fragman daha kısadır.

Angelus +1 en doğru aciklama

Vakum hareketi, Rectus Abdominis'in iç kısmında kalan Transvers Abdominal denilen kas grubunu izometrik olarak çalıştırıyor, burayı klasik olarak kas boyunu uzatıp kısaltan geleneksel izotonik hareketlerle çalıştırmak mümkün değil, sadece gerilim uygulayıp uyararak çalıştırabilirsin, bir tür plank hareketi gibi de diyebiliriz bunun için. Vücudundaki tüm kaslara önem veriyorsan uygulayabilirsin, yok eğer dışarıdan bakıldığında klasik ABS'ler gözüksün dersen, çalıştırmasan da olur. Ha ama burası ne kadar çalışırsa karın kasları da o kadar güzel gözüküyor, onu da söylemekte fayda var.

Öncelikle şunu söyleyeyim, kalflar izole çalışılsa bile en düşük tepkiyi veren kas grubudur vücutta, yani kolay kolay büyümez, erkekte bile çok kolay büyümez genetiğinde yoksa ama doğru yapılmış bir egzersizde kalflar ağırlığın bütün stresini absorbe eder, o nedenle izole çalışılmasa dahi belli bir dirence maruz kalır ve gelişme eğilimine girer, yatarak-oturarak yapılan çalışmalar dışında kalfları çalıştırmamak, haliyle gelişmesini engellemek pek mümkün değil fakat başta da dediğim gibi, çalıştırsan bile gelişmeye çok müsait bir kas grubu değil, muhtemelen ilk çalışmalarda vücut bir tepki verdiği için bir miktar belirgin hale gelmiştir kalfları, olup olacağı da o zaten, gerisi tamamen çevreden gelen eleştiriler nedeniyle oluşan gözde büyütme olabilir.

@angelus hocam genetik sanirim, ben de kalflari gelistirmenin ne kadar zor oldugunu biliyorum ancak gozle gorulur bi buyume var cidden. Bir de ozellikle kadin pantolonlari ultra-extreme skinny yapildigi icin kalca kisimlarinda hicbir problem olmamasina ragmen kalflar ben burdayim diyor.

Bu arada soruma ekleme yapayim. Ustte anlatinca esim tombis bir tipmis gibi canlanabilir ama karin bolgesinde deri altinda ufak bi yaglanma var sadece. Onun disinda oldukca fit, ve yag orani dusuk.

Elon; Çok yapacak bir şey yok o zaman. Yani bu durum cidden şikayet edilecek durumdaysa serbest ağırlıklara çok fazla yönelmeden üst bölge makinelerle çalışılabilir, bunlar kalfların çalışmasını engeller zamanla da küçülür o zaman. Fakat crossfit çalışmalarında olimpik kaldırışlar olduğu için illa ki kalflar çalışacaktır yine.

baldırda kalınlaşma değil de diğer bölgelerde incelme olduğu için baldırın daha kalın duruyor olma ihtimalini göz önünde bulundurdunuz mu?

uzun mesafe kosmayi deneyebilir. Uzun mesafe kadin kosuculara bakin hic birinin kalf lar asiri iri degildir. bence pt ye danisabilirsiniz bunu

@angelus, kalcasi kaslanip sekillenince "cok kolonloston" diyen mal surusu sadece ust bolge calisirsa kim bilir ne der hocam :D Kesin katil olurum ben o durumda.

@dejin, yok aslinda genel anlamda kalinlasma var. Zaten ust bacaktaki kalinlasmadan mutsuz degiliz. Sikinti kalf ozelinde

@rents, hmm mantikliymis hocam.

Eşinizin spordan beklentisi tam olarak nedir bence ona bir dikkat etmek lazım. Eğer aşırı incelmek istiyorsa serbest ağırlıklara yönelmeden paso ağır kardiyoya abanacak ki tavsiye etmem. Mesela oyuncu kadınlar genelde çok atletik görünüm kazanmamak için genelde düşük ağırlıkla çalışıp, kardiyoya abanıyorlar. Eşinizin amacı zayıflayıp kas kitlesini artırmaksa kim ne derse desin aslında çok sallamayıp, performans gelişimine odaklanması lazım. Ama çevreden duydukları onu çok etkiliyorsa ve aşırı skinny olmak istiyorsa; her ne kadar fobksiyonel ağırlık çalışması onun için daha iyi olsa da kaslarını küçültmek için definasyon ve kardiyoya abanacak. Eşinizin vücut tipine göre kendine bir hedef belirlemesi lazım ha bu arada aşırı zayıfladığında da çevresindekiler yüzün çöktü popon küçüldü diyebilir insanlar hep konuşacak yani. Eşinizin dış etkenlerden etkilenmeyecek birr hedefi olması ve istediğine odaklanması lazım..

Ay ne güzel dertler, ben bir senedir uğraşıyorum calf yapmak için:)
Çok büyük oranda genetik olduğunu düşünüyorum. Hayatında hiç spor yapmamış kadın bir arkadaşımın acaip belirgin calfları var mesela, skinny pantolon ve çizme problemi yaşıyor. Kilolu kadılarda da gelişmiş oluyor bu kas.

Sizin durumunuzda, yukarıda bir arkadaşın dediği gibi, üst bacak incelmişse öyle bir göz yanılması oluşmuş olabilir. Yoksa 4-5 ayda öyle dışarıdan fark edilecek şekilde geliştirmek mümkün değil.
Genetikse de, inceltmek için yapabileceğiniz pek bir şey yok .
PTnize de mutlaka bir sorun, o daha doğru bilgi verir.

Maalesef kadınlar arasında böyle bir yanılgı var; spor yapınca hemen kaslanıp, kalınlaşıp erkeksi bir vücuda sahip olacağımız sanılıyor. Tamamen cahillikten kaynaklı bir durum:) @neferkitty'ye katılıyorum, her durumda söyleyecek bir şey bulacaklar zaten. Ben de benzer şeylerle karşılaşıyorum her zaman.
İnsanların laflarını o kadar takmayın, psikolojinizi bozmayın.

Parmak ucuyla yapılan her baskı kalfı çalıştırıyor. Mümkün olduğunca topuğu yere değdirmeli.

O şekilde 7 gün de çalışabilirsin, vücut çok fazla metabolik strese maruz kalmıyor.

@angelus üstad çok teşekkürler. Biraz hacim de kazanmak istiyorum. Freeletics'i 3 güne indirip ağırlığa 2 güne çıkarsam faydasını görür müyüm bu hedef için?

Haftada 2 gün ağırlıklı çalışma efektif iş hacmi bakımından az olur ama etkisini görürürsün tabii yine de.

Sizin öneriniz nedir? Freeleticsle birlikte?

Ben powerliftingçi olduğum için powerlifting öneririm ama onu yapmazsın :) Onun dışında benim senin gibi bir hedefim olsaydı haftada en az 3 gün ayırırdım; bir güne göğüs+biceps diğer güne sırt+triceps son güne de bacak+omuz ya da bacak çalışmam dersen omuz+abs koyar geçerdim. Kalan 3 güne Freeletics koyar 1 günü de pas geçerdim.

ne zamandır yapıyorsun? yeni başladıysan çok tabi.

Metrocity essporto 150 lira aylık.

@cloudy

Güncel fiyatlar burda toplansın,belki birilerinin işine yarar:) Essportoyu gezdim çok basık ve sıkıcı geldi bana orası, havuzunu da pek begenmedim. Ben daha ferah ve dipdibe spor yapılmayan yer arıyorum aslında.

Mac kanyon'da baya bozulmuş yalnız. Biz 3-4 yıl önce bakmıştık oraya ablamla, o zaman daha iyiydi. Sıkışıklık durumu artık orda da varmış. Fiyatları şu an hatırlamıyorum. Bebeköyü zorla derim.

Ben şu an macfit ortaköye gidiyorum, üyelik kazanmıştım. Laf arasında sordum aylık 270 tl imiş üyelik. Havuzu çok küçük 6-7 kulaçta ulaşıyorsun karşı tarafa. Salon genel olarak güzel ama ben hep dolu olmayan zamanlarda gittim, diğer zamanları bilemiicemm..

MacGmall'un yıllığı 2500 lira, Bebeköy'ü bilmiyorum ama Kanyon da aşağı yukarı bu fiyatadır.

futbol çok daha popüler olduğu için.

Ben herkesin bilmiş gibi cok konustugu ve hic kimsenin aslinda bir halt bilmedigi baska bir spor bilmiyorum.

Ayrica evet populer. Turkiyede bir sey populer oldukca diger bazi istenen istatistiklerin ters orantili olarak dusuk olmasi gayet dogal bir durum. Sadece futbol degil her konuda oyle. Ulkenin gelismislik indekslerinde durumu belli. Dolayisiyla populerlik arttikca sikinti buyuyor.

Bir de fanatiklik belasinin en cok sardigi spor. Bunlarin rezil fanatikleri bir de uc buyuklerin basketbola yatirim yapmasiyla basketbola da geldi ne yazikk ki. Bunlarin cogu basketboldan anlamadigi halde yok sirf karsi rakip ezeli rakip diye futbol formasiyla gelip salonda mesale yakip yabanci madde atiyorlar oyunculara.

futbol bizde serseri sporu.

serserilik... oyunculardan yöneticilere, oyunculuktan, yöneticiliğe...
oyuncular kavgaya hazır. hakeme itiraza hazır. taraflarda serseri.

böyle olunca, "teknik" geliyor, üstümüze "basıp", "ezip" geçiyor.

Basketbol nispeten daha elit bir spor. teknik çalışan, şark kurnazlığı yapmadan, çirkin durumlara maruz kalmadan, efendi efendi bir yerlere gelebilmek daha mümkün. yoksa ülkemizde potansiyel var, yok değil.

eyyorlamam sona ermiştir.

Doğru cevabı kimse vermemiş. Doğru cevap şu.

Futbolun real madrid’i, psg’si, barcası, city’si ; baskette biziz. Bizim bütçelerimiz inanılmaz. Konu para.

Avrupa'da basketbol tırt zaten, parayı basan kral oluyor. Futbolda harcanan para basketbola göre fazla olabilir ama diğer futbol takımlarına göre düşük. Futbolda da zaten parayı basıp kral olamıyorsun, City kaç senedir madara oluyor CL'de.

Basketbolda stres yok baskı yok, kimse şampiyon olamayınca yönetim istifa diye bağırmıyor rahat ortam. Onun dışında çok iyi oyuncuları çok iyi koçları daha düşük bütçelerle getirebiliyorsun, haliyle başarı da geliyor. Misal Obradovic Avrupa'nın en iyi koçu, 1 milyon tane kupa kazanmış, bu adamı parayla getirebiliyorsun ama Avrupa'nın en iyi teknik direktörünü parayla bile getiremezsin Türkiye'ye, haliyle başarı da gelmiyor. Fenerbahçe EuroLeague şampiyonu olduysa bu adam sayesinde oldu, bir önceki sene olamamıştı, baskı olsaydı gönderirlerdi adamı ama böyle bir şey olmadığı için göndermediler, sonraki sene de şampiyon yaptı, yani istikrar da sağlanıyor bu şekilde, o da başarıyı getiriyor, başarı da itibarı getiriyor, hepsi birbirine bağlı. Bunların hiçbiri bizim futbol anlayışımızda yok, o nedenle başarı da olmuyor.

Diğer sporlarda bütçeler çok daha düşük. Bu da başarılı olma şansını yükseltiyor. Futbolda takımlar arasında uçurum var. Yakın örnek Bjk'nin Bayern'den 8 yemesi. Bunun dışında futbol bu ülkede iş adamlarının oyuncağı durumunda. Bu yüzden başarılı olabilecekleri avrupa liginde de bir şey yapamıyorlar. Oysa çok makul bütçelerle final yapan takımlar var.

Çünkü devlet elini atmıyor. Devletin elinin üstünde olduğu basketbol milli takımı yerlerde örneğin. Cevap bu.

Futbol neden 2000'lerin basinda zirve yapti Turkiye'de?

Cunku 80'lerin cocuklari bos arsalarda sehirde top oynayarak basladi bu spora, sonra kuluplere yazildilar ve oradan profesyonel oldular.

Bugun bos arsada sokakta top oynamak diye bir kavram yok. Beton ustunde oynanan futbol ile profesyonel futbol bir degil kesinlikle. Cim saha sart yani. Bu yok buyuk sehirlerde, tasrada da cocuklar ne egitilebiliyor ne de profesyonellige yonlendiriliyor. Zaten nufusun buyuk kismi da sehirde yasiyor.

Bunun yaninda gecmiste de imkan ve olanaklarin kuresellesmemis olmasindan oturu basarili olamadik. O nedenle 2000'lerin basi disinda futbolda basarimiz yok.

Yasadigim yer cok soguk memleket olmasina karsin her okulun cim sahasi var. Spor salonlari var, cocuklarin spora olan tesvigi cok daha farkli. O nedenle 10 milyonluk ulkeden her jenerasyonda super yildiz futbolcular cikiyor(Henrik Larsson, Zlatan, Fredrik Ljungberg, Emil Forsberg vs) Ofsayti bilmeyen insan yok bu ulkede nitekim okulda ogretiliyor. Sadece bu degil tum yaygin sporlarin tum kurallari ogretiliyor ve ogrenmek zorundasin ki sinifi gecebilesin. Sporu sevmesen bile ormanda kosmak zorundasin, yuzmeyi ogrenmek ve belli olcude yuzmek zorundasin, atlamak ziplamak jimnastik yapmak zorundasin sevmesen bile mecburi. Cunku bedenine iyi bakmak derslerinin bir parcasi sen cocukken. Bu bizde yok. Ustune duzgun beslenme bilgimiz de yok. Et yemeyi halen faydali zannedenlerimiz var.
Aynisi daha buyuk ulke olan Almanya'da cok daha ileri duzeyde.

Tesis cok onemli ama bu tesis sadece kulupler icin olmayacak. Her okulun cim sahasi ve saglam beden egitimi dersleri olmak zorunda.

Ote yandan Guney Amerika ve az gelismis ulkelerin basarili futbolculari ve ulusal futbol takimlari ayri bir konudur.

Biz futbolu sevmiyoruz, kaciniz mahallenizin takiminin macina gidiyor bilet alip? Biz sadece uc buyuklerin rekabetini, pes oynamayi ve hali sahada haftada 1 saat ter atmayi seven bir milletiz.

Sehirlesmemiz bok gibi oldugu icin cocuklarin hareket alani kisitli, insanlar cocugunu sokaga cikartmazken nasil futbol oynasinlar?

Aynisi basket icin cok gecerli degil. Ki basketbolda da cok cok basarili sayilmayiz. Bir Ispanya bir Yugoslavya bir Yunanistan Litvanya vs degiliz. Her seyden once basketbol ekolu degiliz. Sansli jenerasyonlarin ekmegini yiyip duruyoruz ki aralarinda cogu zaman gocmenler oluyor Mirsad gibi Ersan gibi.

Beyaz Türk-çomar meselesi bu. Futbol çomar hakimiyeti altında. Menajerler çomar, kulüp başkanları çomar, antrenörler çomar. Çomar oldukları için adam kayırıyorlar, çoluk çocuğu yıldırıyorlar onlar da spora lanet edip bırakıyor. Örneğe uymayan istisnaların arkadında hep sağlam birileri var. Ya aileleri çok sahip çıkıp ilerlemesini sağlıyor ya da birileri insaf edip destek oluyor. Adaletle, liyakatle değil inisiyatifle yürüyor işler. Sonra topçu çıkmıyor. Basket ise tam tersi ama onu da zükmek için yerel liglerle ilgili zükük bir düzenleme getiriyorlardı geçen.

bugün futbolda avrupa'yı sarsıcak bir takım kurabilmek için sırf bonservislere 1 milyar euro harcamak bile yeterli olmayabilir (neymar 222 m euro), erkek basketbolda ise bu iş bildiğim kadarıyla 10 milyon dolar civarına rahatlıkla çözülüyor, kadın basketbolda çok çok daha az tabi. yabancı da gevşetilince üst düzey başarılar geldi doğal olarak, voleybol için de aynı mantıkla epey iyiyiz.

çünkü futbol başarı için basketbola göre çoooook daha fazla yatırım ve süreklilik gerektiriyor uluslararası rekabet açısından.

Vücut ölene kadar ben üretir, panik yapacak çok bi neden yok.

Boyutu yarım cm'den büyükse, üzeri pütürlü ise, tam yuvarlak değil de asimetrik ise, tek renk değil ise sorunlu bir ben olabilir. Biran önce görünmekte yarar var. Bu koşulları karşılamıyorsa çok panik yapmaya gerek yok, siz de takip edin büyümeye devam ederse doktora görünün.

panikleme. ilk firsatta cildiye baksin.

%99.999 bir sey degildir ama dikkatini cekecek cinsten bir seyse gidip gostermeye deger.

Murder in the first
Şeytanın avukati
Bülbülü öldürmek

Edit 60' lar demişsiniz yeni gördüm. Ilk ikisi 90' lar filmleri ama yine de tavsiye ederim.

12 Angry Men'in Rus versiyonu var 12 onu da izleyebilirsin.

bakınca hukuki filmler olduğunu gördüm o zaman linkimi bırakıp gidiyorum.

istanbulhfs.blogspot.nl

Yine yiyeceksen ye ama makro tamamlayacam diye yeme, dondurmadan ne protein gelecek 3-5 gram protein de eksik kalsın.

muzları buzluğa at, yoğurt+protein tozuyla blenderdan geçir.
en azından eklenti şekeri olmayan, içerisinde ne olduğunu bildiğin bir şey yersin.

Bunlarda glikoz şurubu olduğu için kanındaki serbest yağ asidi miktarı aynı kalorilik bir muzdan daha fazla oluyor. Yani yağ yakımını yavaşlatabilir. Dondurulmuş muzla yapma fikrine katılıyorum o da olmazsa normal şeker ile yapılan dondurma alın nispeten algidadan daha iyi. Lera fresca normal şeker ile yapıyordu sanırım.

Yanlış duymuşsun kalori tamamlamak istiyorsan kuru yemiş göm, findik ceviz fistik badem.

eksisozluk.com

sadece bulking yapıyorsan.

bizim algidada protein var mı emin değilim ama, süt bile olmadığı söylenmişti zamanında.

Ambalajlı ürünlerdeki sağlık açısından genel soru işaretleri ne ise ambalajlı fabrikasyon dondurmada da aynı.Yoksa dondurma ye. Abartmadıkça her şeyi ye, gıdaların kalitelisi ve kararında olanı faydalıdır

Arnold'ın da tam bir dondurma manyağı olduğunu not düşelim

Detoks diye bir şey yok, yani bi zararı yok ama düşündüğün anlamda bi faydası da yok. Yeşillikleri kırmızı et tüketirken yanında yersen hem sindirimini hem vitaminlerin demirin vs emilimini hem de etten arta kalan ürenin vücuttan atılmasını kolaylaştırırsın.

burda tuzlu suyla yapıyorlar ablam da yaptı iyi geldi diyor. taş dökülmüş. ben de yapcam ama zayıf olduğum için eşim izin vermiyor. birde ilaç kullanıyorum. bunu yaparken ilaç kullanmamak gerekmiş. www.facebook.com

sayfanın ismi: Karaciger - Safra Tasi - Bagirsak Temizligi ve Candida Mantari

maydonoz+taze zencefil+çubuk tarçın+karanfil kaynatıp, içine limon sıkıp içiyoruz biz. belki plasebodur belki gerçekten işe yarıyordur ama hem annem hem de ben hafiflemiş hissediyoruz. yazın sıcakta sodayla karıştırınca da gayet hoş bişey oluyor. saçma sapan şeyler içmektense bunu içerim, faydası yoksa da hiç değilse zararı da yoktur diye içiyorum.

Kırmızı et ve sakatatın yanında bolca yeşillik tüketmenizi tavsiye ederim.

Teşekkürler herkese. Dediğim gibi tek olayı ödem temizlesin.

@halanne sizin tarif daha lezzetli olabilir. Zira benim karışımım çok lezzetsiz oldu. :/

Karaciger soz konusuysa bol bol enginar yiyin. Tükettiginiz yagı azaltın. 3 5 günlük detoxla tabii ki büyük bir değişiklik yapamazsınız, ama daha iyi bir yeme alışkanlığı kazanabilirsiniz. İyi hissetiriyorsa yapın, deneyin, ama aşırı su kaybı sıcak günlerde tehlikelidir, ona da dikkat edin.

Maydonoz suyu idrar yollarını çok güzel temizliyor, ondan eminim (en azından bende %100 işe yarıyor). Gerisini bilmiyorum.

Başakşehir hükümet destekli bir takım olduğu için.

twitter.com

www.hurriyet.com.tr

Hımmm, sanırım livaneli'nin gönderdiği link açıklıyor her şeyi. Teşekkürler!

hoşlandığın ve yemeğe çıkardığın kız otururken parmağının ucuyla göbeğini dürttükten sonra "ben onu kazağın potluğu zannettim" diyince gaza gelip 25 kilo verebiliyorsun mesela.

ama tavlayıp evlendikten sonra da geri alınıyor.

kalori sayıyorum saçma bi şekilde eğlenceli oluyo

(bkz: myfitnesspal)

28 erkek
kız arkadaşım tutturdu canan karatay diyeti yapalım diye. komiğime gitti ancak önyargılı olmamak adına denedim. 1 ayda 99.1'den 94.7'ye indim. hedef 92 93.
yaptığım ekstrem bişey de yok. sabahları iki haşlanmış yumurta iki dilim peynir ve salatalık. ekmek kesinlikle yok. öğlenleri ve akşamları yediğimin yarısını yiyorum ve tatlıdan uzak duruyorum. hoş haftasonları ara sıra waffle gömmüyor değilim:)

Benim başımda sürekli "ya nasılsa bir hafta sonra bırakır" diyen insanlar olduğu için ayrı bir motive oluyor.
14. Günüm gayet iyi gidiyorum yarın kontrole gidince belli olacak bakalım olmuş mu bir faydası.
Bir de bende vitamin eksiği çıktı biraz, zayıflamaktan ziyade buna bakalım dedi doktor bu da gaz verdi. Hani zayıflamak için değil de sağlıklı olmak için yapıyorum diye motive ediyorum kendimi.
Hiç sevmediğim şeyleri bile sırf doktorum yazdı diye yapıyorum.
Yumurtayı az haşlanmış yemek, akşamları kefir içmek gibi şeyler.

Başarılar.

Aynada gobegine bak arada motive olursun direk.

diyet ve spor ikilisi ile ilk haftada tartıda farkı gördüm. yediğim şeyleri araştırarak hangi miktar kaç kalori içerisinde ne mevcut öğrenmeye çalışıyorum. Bunun yanında diyet öncesi her gün yediğimiz yiyeceklerin ne kadar sağlıksız ve zararlı olduğunu görünce bir iğrenme geliyor ve soğuyorsun canın çekmiyor. yine araştırarak yağsız unsuz şekersiz çok güzel tatlılar yapılıyor bunları keşfettim. Canım gerçekten çok fazla şey çekiyordu ilk başlarda ancak bu karnın doyana kadar akşam salata ve yoğurdu yedikten sonra miden şişdiğinde canın yemek falan çekmiyor. Bir akşam meyve salatası bir akşam kuru yemiş yiyorum. Diyete başlamasam reflü olacaktım büyük ihtimal her sabah yemek borum yanıyordu uyandığımda. Bunu bir diyet olarak düşünme sağlıklı beslenme yani olması gereken.

edit:10 kilo verdim.

Bunu her gün duyuyorum.

"Abi bugün şunu yiyeyim de yarın diyete başlıyorum" diyen herkese "'Abi bugün şunu yiyeyim de yarın diyete başlıyorum' dediklerinde kenara 1 lira koysaydım, bugün çok zengin bir insan olabilirdim, bu konuyla ilgili kişisel deneyimim bu yönde" diyorum, bu kimini motive ediyor kiminin de "Doğru lan boş ver o zaman" demesine neden oluyor, sen iyi düşünüp tarafını seç, hamburgerden koladan çikolatadan vazgeçip vazgeçemeyeceğini tart ona göre devam et.

ben de aynı şeyi yaptım, pizza söylemiştim. ertesi gün diyete başladım. hatta buraya da böyle duyurusunu açmıştım :) 22 gün oldu bugün, 4 kilo verdim. hepsi yağ değil muhtemelen tabii ama incelme var. o incelmeyi görmek motivasyonu arttırıyor. ilk zamanlar illa ki zor oluyor ama sonra alışkanlık haline geldiği için pek zorlamıyor. kafaya koyunca oluyor yani, sadece yediğim şeylerden sıkıldım, değişik tarifler arıyorum.

siz bir de diyetisyene de para vermişsiniz. diyeti bozarsanız paranız boşa gidecek, onu da düşünerek motive olun heheh :)

Bence yeme isteğiyle savaşmamak en kolayı.
Hamburger gömmek istediğinizde, bu isteğinizi kabullenin, yememeniz gerektiğini farkedin ve yemeyin.
Motivasyon arayışına girerseniz o motivasyon kaybolduğunda yine yersiniz. Durum bilincinizi geliştirmek sizi belki mutsuz yapacaktır ama zamanla alışırsınız.

şu an başlayamıyor isen o diyet yalan olur, olacak ve oldu bile..

yapacaksanız intermittent fasting yapın bari. nasıl motive kalıyorum? cheat günüm oluyor.

diyet riskli iş sporsuz yapılınca

Teknik olarak, ne kadar çalışıyorsan o kadar dinlenmen lazım. Misal klasik BB çalışanlar haftanın 6 günü de çalışır, neden? Çünkü zaten dandik çalışıyorlar vücutlarının çok dinlenmeye ihtiyacı yok, ama temel egzersizleri çalışanlar haftanın 3-4 günü çalışır geri kalanında dinlenir, neden? Çünkü zaten ağır çalışıyorlar, çalıştıkları kadar dinlenmeleri gerekir ki recovery başarıyla gerçekleşsin. Yani 4 gün çalışayım dinlenme günü de çalışayım ki daha çok kasım olsun diye bir şey yok, bu şekilde ancak sinir sistemini yıpratmaktan başka bir şey yapmazsın. Dinlenme günü yapılacak en verimli şey, en fazla düşük şiddetli kardiyo olur ABS çalışması falan olur, diğer türlü çok sonuç alamazsın. Yani çok çalışmaktan çok doğru çalışmak önemli bu anlamda.

Esnemeye odaklanabilirsin?

8 hareketi aynı seferde yaptığınızda dayanıklılık yani endurance artıyor. Dayanıklılığın artması ile bir tık daha ağır egzersiz programına geçişimiz kolaylaşıyor. Olaya kalori bazında bakarsak tek hareketin sıfır harekete nazaran elbette faydası olur ama anlık bir kalori yıkımı ve kas koruma gibi olur. Onun dışında sportif performans artsın diyorsanız en az 3-4 hareketi yapmak güzel fayda sağlar. Nabzı yükselterek az hareket yaparsanız pilometrik/patlayıcı gücünüz yaptığınız harekete göre artabilir.

Güç sporcusu değilsen ve yaptığın spor 1,5 saat sürüyorsa, bunların bir kısmını bulaşık yıkarken ya da yattığın yerde yapıyorsan, bu yaptığın spordan çok fazla bir beklentin olmaması lazım.

himm, o zaman gayet anlamli yapmak. yani tuvalete giderken 5 burpee yap gec, ya da suyun kaynamasini squatta bekle gibi.

Bunların hepsi için günlük yarım saat ayır tek seferde yap geç, diğer türlü bi hareketi yapacaksın araya zaman girecek bekleyeceksin kasların soğuyacak burpee yaparken tendonunu koparacaksın 6 ay yürüyemeyeceksin, bunlar bekleyen tehlikeler. Kar-zarar eğrisinde elde edeceğin kardan çok oluşabilecek riskleri-sonuçları belirlemek daha akıllıca olur.

@angelus 8 hareketli olan guc programiydi. ama o setin iceriginden bagimsiz olarak, aslinda derdim spora gitmedigim zamanlarda en azindan evde uc bes bir sey yapmis olmak.

anladim kastettigin seyi ama.

Salona gidemeyip de evde çalışacağın günler olursa, evde yapabilme imkanın olanları tek seferde yapmaya çalış, özel bir zaman ayır bunun için, bunun da kendine göre spesifik etkileri olur illa ki, hatta evde yapacağın hareketleri birkaç farklı çalışmayla zenginleştirebilirsen daha da iyi olabilir. Ya da bu hareketleri tümden boş ver, evde olduğun günleri mobilite-stretching çalışmalarıyla geçir, bu hepsinden daha önemli.

yasa! mobilite-stretching diye googleladim, tam da sevdigim seyler ve evde yapabilmelik hareketler.

Aldırmaz, verdirmez.

www.myfitnesspal.com

kalorisi sabit. belki biraz daha aktif yapar ama kahvenin kilo vermeye almaya bir etkisi olduğunu hiç duymadım.

Dolaylı olarak metabolizmayı hızlandıracağı için etki edebilir. Kalori yönü belirtilmiş zaten.

Ben yediklerime dikkat ediyorum. Yürüyüş de yapıyorum. Yardımcı olarak düşündüm kahveyi.

uzun vadede mideniz pert olabilir. mide asidine iyi gelen bir şey değil kahve.

şu en en çok ihtiyacım olan şeylerden biri. hangi çekilişten kazandınız ?

cevap: maslak macfit. veya özdilek macfit.

En yakını Özdilek AVM, havuz olacağını sanmıyorum.

gmall'dakinde havuz varmis.

Gmall'daki Macfit değil Mars Athletic, Macfit'lerde havuz yok.

@angelus

Ortaköy macfitte varmıs kapalı havuz,sitede öyle diyor.

Baktım şimdi evet Mars Athletic ayarında yapmışlar orayı, eğer seçeneklerin orayı da kapsıyorsa baya iyi gözüküyor diğerlerine göre.

Ortaköye gidiyorum, havuz, sauna var.

Şekersiz kremasız sade kahve, aynı şekilde çay, aromasız maden suyu ve bildiğimiz su, bunun dışında her şey bozar, zira insülin.

aynı. biri sadece şeker diğeri vitamin, mineral, lif, protein, yağ ile birlikte şeker. aradaki fark bu.

Aynı değil esasında evet şeker şekerdir ama glisemik indeks denen insülin uyarma hızları farklı. Bu nedenle elma daha iyi bir tercih içerisindeki lifler aynı zamanda kana yavaş karışmasına yardımcı oluyor. Bu nedenle şeker kaynağını "whole foods" olarak almak daha iyi bir tercih.

m.youtube.com

Al doktor açıklasın.

İlla kakaolu bir şeyler yemek istiyorsan kendin yapabilirsin. Muz, kakao, yulaf ezmesi, yer fıstığı ezmesini karıştır, şekeri az gelirse bal ekle. Harika bir tatlı.

hayır, aynı değil. yani basit kimyasal olarak bakarsan aynı formüle sahip olabilir ama metabolizması farklı, kanına karışma süresi farklı olduğu için vücudunda uğradıkları işlem farklı olunca sonuç da farklı oluyor. tercihi meyvedekinden yana kullanmak gerekiyor.

aslında şeker aynı şeker de meyvenin yanında gelen vitamindir püsürdür, şekerin zararını geride bırakıyor gibi düşün. mesela meyve suyunun zararlı olmasının, meyvenin kendisini yeyin demelerinin sebebi bi bardak meyve suyunu elde etmek için misal 5 tane elma kullanıyorsun. gidip o 5 elmayı da direkt yesen yine abartmış oluyorsun.

kesmeşeker daha hızlı sindirleceği için daha hızlı kana karışacak şekeri fırlatacak. ama elma daha az agresif davranacağı için vücuda zararları aynı olmayacaktır.

Glukoz yoğunluklu ve glukoz fruktoz oranı 1:1 olan şekerler, yani ekmekten tut da makarnaya sofra şekerine kadar olan şekerler kaslardaki 2000 kalorilik rezervlerde daha sonradan yakılmak üzere depolanır, depolanacak yer yoksa yağ olarak depolanır; meyve şekeri, yani fruktozdan zengin şekerler ise kaslardaki rezevrlerde depolanmaz, direkt karaciğere gelir, burada bir takım kimyasal işlemlerden geçtikten sonra çok küçük bir kısmı glukoza çevrilir, yani 10 birim varsa 1 birimi gibi, bunlar karaciğerdeki 400 kalorilik rezeverde depolanır, kalanı komple karaciğerde yağa çevrilir. Farkları bunlar.

@angelus, böyle söyleyince meyveden alınan şeker daha zararlı gibi anlıyorum. Bi tarafın depo hacmi 2000 diğerinin 400 yanlış mı yorumluyorum?

Bir de yağa çrvrildikten sonra bu ikisi arasında bir fark var mı? Yani ben kalori açığı oluşturduğum zaman yakılacak yağ seçilirken dur önce karaciğerin oluşturduğu yağları yakayım ya da onu en en son yakarız diye bir şey yok herhalde değil mi?

Şöyle söyleyeyim: Ben halter kaldırırken yulaftan pirinçten gelen şekeri kullanabiliyorum, diğer bazal metabolizma işleride de bu şekeri kullanıyorum ama meyveden gelen şekeri kullanamıyorum, nedenle bana bir faydası yok. Tabii işin içine vitamini lifleri vs katmıyorum şeker özelinde değerlendiriyorum.

Evet kaslarda glukozdan gelen şekeri depolayan 2000 kalorilik karaciğerde de 400 kalorilik rezerv var, bunlara sadece glukoz tabanlı şekerler depo edilir.

Karaciğerde vücudun geri kalan yağ dokusundaki yağlar kadar yağ depo edilmez ama depo edilen yağ da enerji rezervi görevi görmez, enerji rezervi deri altındaki yağ dokusudur, karciğerdeki yağlanmayı organ yağlanması gibi düşünebilirsin, temiz beslendikçe egzersiz yaptıkça temizlenir.

/Angelus

Meyveden aldığın fruktoz çok fazla kana karışamıyor lifli olduğu için. Zaten meyve başına aldığın fruktoz miktarı kıyaslarsan abur cubur ile çok düşük kalır. Makarna pilav patates ekmek vb nişastalar da zaten full glikoz onda da problem yok.

Verdiğim videoda açıklaması mevcut. En zararlı şeker kaynağı abur cubur denen nutella, kola, gofret, şekerleme, çikolata vb dir çünkü bunlarda çok yüksek oranda fruktoz vardır hemen hiç lif yoktur, aldığın anda hemen emilir ve yağa dönüşür.

Meyveyi yediğin anda lifli olmasından ötürü emilimi zaman alır ve tolore etmen kolaylaşır. Çilek, elma, portakal falan yiyerek ne diyabet olursunuz ne de kilo alırsınız.

Öte yandan meyve yemek bir mecburiyet aslında. Vitamin, mineral ve lif almak için.

Vücutçuların en büyük sıkıntılarından biri kabızlıktır bu nedenle. Lifli gıda almadıkları, vitamini ekseriyetle suplementle aldıkları için.

Kronik kabızlık da kolon kanserinden başlar basüre kadar bi sürü hastalığa yol açar. Bir yeri yaparken başka yeri bozmayalım.

Boş gezenin boş ustası; Ben zaten abur cubur tarzı ürünlerin içerdiği şekeri şekerden saymıyorum, onlar tabii ki hepsinden daha zararlı neticede kimyasal işlemlerle yoğunluğu artırılmış vücut tarafından tanınmayan şekerler. O konuda hemfikiriz. Onun dışında, tabii günde 1 kilo portakal yemiyorsan meyveden kilo almazsın, ki ben de ayı gibi meyve yiyorum zaten, o konuda da bir problem yok ama soru ikisi aynı mı diye sorulduğu için bunları yazdım, yoksa meyve çok zararlı yemeyin sakın diyecek değilim sadece içerdiği şekerin glukozla olan farklarını belirtmek istedim.

askere git.

Vücuda gireni-çıkanı hesaplayarak yemek yersen salona gitmeden de kilo verirsin.

Outdoor aktiviteler, yürüyüş/koşu/bisiklet/trekking, yüzme, tenis, dans, home workout videoları, dövüş-savunma sporları, ip atlama ve tabiki öncelikle beslenme kontrolü.

Her gun 10 bin adim atman yeterli

Doğada yürü. Gym kadar bok bir ortam olamaz. Üste para versen gitmem o derece.

Bisiklete binebilirsiniz

Yağ oranın iyi ama 1 kilo kas kaybetmişsin, kaybetmeseymişsin daha iyi olurmuş. Bundan sonra güzel bir antrenman sistemi ve kalori-makro hesabı yapıp kas kütleni artırma yoluna git, daha da küçülmeye gitmen anlamsız olur artık.

Bu elektronik zamazingolara yağ kütlesi kas oranı vb şeylerde pek güvenmiyorum ama nihayetinde fikir verir.
Şu noktadan sonra kas hacmini arttırarak kilo alman öngörülür. Zamanlaman biraz ters olmuş aslında. 4-5 ay önce bu noktaya gelsen daha kolay olabilirdi, önümüz yaz çünkü.
Kas hacmini arttırman için yapman gereken orada yazan günlük ortalama kalori ihtiyacının üzerinde (+250-400kcal) beslenmen.Kasların 3 ayda hareketlere yavaş yavaş alışmıştır. Makineden ziyade olabildiğince serbest ağırlıkla, kendini zorlayacak limitlerde ağırlıklarla çalışır ve fazla beslenirsen kas kazanırsın
%11 yağ oranın sahip biri acayip fit ve sportif görünmeli ama muhtemelen sen şuan görünmüyorsun, acayip zayıfsın. Neden. Çünkü kas yok, yağ yok tamam da kas da yok
Yani şuanki hedefin kilo almak, fakat kas olarak.

Yemekte ve yemekten hemen sonra içilen su mide asidini etkiliyor, o da sindirimin uzamasına neden oluyor. Bi 20-25 dakika sonra içmek daha iyi ama ben yemekte yemekten sonra önce hep içiyorum.

Yemekle su içmek sindirimi kolaylaştırıyor diyen de var, kesin bir şeyi yok yani onun. Bir şikayetin olmuyorsa istediğin zaman iç.

Sigortacılıktan anlamam ama "Sigortalama" olayı zaten böyle bir mantıkla olmuyor mu? Olur herhalde.

Sanki paket halinde tüm evi sigortalatmam gerekiyormuş gibi hissediyorum, haliyle tüm evi sigortalatsam 7binlik eşya için ayda 1000 lira isterler gibi geliyor (bu konularda hiç bilgim yok, araştırdım ama bulamadım malesef)

mümkün. bulunduğunuz yer için hırsızlık sigortası yapıyorsunuz. o ürün için de faturasını beyan ediyorsunuz.

yalnız şirket bilgisayarı ise şirketi sigortalatmanız lazım. şirket bilgisayarı için evi sigortalattığınızda, şirket üzerinden alınmış pc'yi beyan edemiyorsunuz.

teoride mümkündür diye düşünüyorum.
ama uğraşacaklarına değecek bir miktar olmalı. risk analizi falan yapacaklar sonuçta.
7bin liralık laptopunu yapmazlar ama 7 milyon liralık laptopun varsa yaparlar. bence.

o yüzden senin poponu sigortalamazlar ama jennifer'ınkini sigortalarlar :)

Lor peyniri 100 graminda 15-19 gram protein yok muydu baskan?

Ayrica. Her gun 250 gram lor peyniri yenmez baskan kusarsin 2 hafta sonra?

bilmiyorum ki, öyleyse iyi olurdu. günlük 250 gr lor tüketmeyi hedefliyorum başkan. bilmiyorum vallla kusar mıyız ne olur.

tavuk göğsüyle kombine ederseniz toza moza ihtiyacınız kalmaz. lor peyniri çok güzeldir ayrıca salataya koyarak tüketmenizi tavsiye ederim.

Sütteki proteinin bir kısmı kazein bir kısmı whey'dir, hatta büyük bir kısmı kazeindir. Bu kazein peynir yapılırken ayrışmaz tamamen peynire geçen, az olan whey de peynir altı suyu olarak kalır ondan da lor yapılır, o nedenle protein oranı nispeten daha düşüktür. Bu anlamda 25 gram protein için 250 gram lor yerken aynı proteini 1 cup (30 gr) protein tozundan alabilirsin, senin tercihine bağlı bu.

İçinde birçok madde var tabii ama asıl etki eden madde, kafein. Tek dozda 200 mg kafein içeriyor, bu 2 shot espresso ile eşit bir miktar. Kullandığın günler çok fazla kahve tüketmezsen çok sıkıntı olmaz. Ha bana soracak olursan bu paraya bunu vereceğine normal kahve iç aynı yere çıkıyor derim ama sen bilirsin tabii, plasebo etkisi de var kafeinle birlikte.

Son donemde fitness toplulugunda bu konuda yeni baslayanlar ve orta seviyedekiler icin onerilen yegane program StrongLifts 5x5

www.agirsaglam.com

Haftada 1 gün squat bench press seni bir yere götürmez, yerine koyduğun çalışmalar ancak asistan olur o kadar, çok zayıf bir program. Neredeyse 50 yıldır kullanılan ve çalışan Stronglifts gibi 5*5 ya da itme-çekme programları var onları kullan.

3 ayda 5 kilo kas alıp 4 kilo yağ yaktıracak bi program bulsak dünya fitness tarihine adımızı altın harflerle yazdırırdık.

fitness olayi yuzde 80 diyet. yuzde 20 calisma.

diyet kismi. once gunluk tukettigin kalori miktari buluyorsunuz. tdee hesabi tdeecalculator.net

yag yakip kas almak istiyorsunuz sanirim. gunluk 500 kalori eksigi verip protein agirlikli calismaniz lazim. proteni de yagsiz vucudunuzun kac pound ettigini bulun. sonra o pound kadar gr protein tuketmeniz gerekiyor. gunluk olarak. myfitnesspal diye bir program var. onu telefonunuza yukleyip kalorinizi takip edin. protein miktarindan cok tukettiginiz/aldiginiz kalori onemli bunu da unutmayin.

gunde 500 kalori acigi ile yag yakarsiniz ama kas kutlesi olusturmaniz zor olur. o yuzden millet genelde ya zayiflamaya odaklanir=shredding, yada kas kutlesi insa etmeye odaklanir=bulking. (duyurucu A. sagolsun duzeltti.)

gunde 8 saat 7 saat uyumaniz lazim. yuzde 80 yuzde 20 derken bunu kacirmisim.

bu siteden artik ne yapmak istiyorsaniz size uygun programi secip veriyor. www.rohitnair.net

ozel bir trainer a ihtiyaciniz oldugunu pek dusunmuyorum. youtube da alan thrall diye aratin o adam hareketleri nasil yapmaniz gerektigini guzelce anlatiyor. adami sevmediyseniz baska bir suru adam var. onlari arastirin. arastirin derken esasli arastirin cunku epey bir mal sahtekar var. mike chang gibi. gunde 8 abs hareketi yapmak size abs vermiyor onun iddia ettigi gibi. diyet yaparsaniz abs beliriyor.

bir de bilmeniz gerektigini dusundugum 3-4 en onemli ana hareket var. bunlarin ana parca olmadigi bir calisma programi genel olarak sahtekar programidir diyebilirsiniz.

bench press
squat
deadlift
overhead press(bu hepsinde olmayabilir ama ana hareket sayilir)

reddit fitness subredditinde sikca sorulan sorular ve wiki kismina da goz atin. basit bir dilde hepsini anlatmis.

benim bir sorum olacak şu bilgileri nerden buldun ? '' %22 kas, %18 yağ oranı''

rezerved
(şuan işim var derdine derman olacağım ilerleyen saatlerde)

not: 21 ders(haftada 3 gün) yani 7 haftada yağ oranı %27'den %16'ya, yağ kaybı 11 kg, kas artışı 4 kg olarak başardığım antreman ve diyet programımı yazacağım.

not 2: ''%22 kas, %18 yağ oran'' dediğin ne acaba? hangi bölgenin yağ oranı %18?!
Bunu sana söyleyen adam hoca falan değil bu arada resmen tüccar, haberin olsun.

----

program erkeklere yöneliktir. kadınlar diyet programını aynen uygulayabilir, antreman programında ise tekrar sayıları aynı olmakla beraber kaldırabildikleri maksimum ağırlık ile çalışmalıdır.

başlıyoruz...

DİYET PROGRAMI
(diyet demeyelim de sağlıklı beslenme diyelim, daha doğru olur. Dana gibi yiyeceğiz çünkü bu klasik protein (Dukan diyeti) programda)

KAHVALTI
- 2 adet tam yumurta haşlama/sebzeli omlet/menemen içinde olabilir
- 2 dilim (40-50g) (az tuzlu) beyaz peynir veya eski kaşar veya 5-6 yemek kaşığı lor peynir
- 1 adet Domates
- Salatalık- Nane- Roka-Maydanoz- Bol Limonlu
- 2 dilim hindi füme (POLONEZ VEYA NAMET) veya 4-5 dilim pastırma (çemensiz)
- 7-8 adet zeytin

KUŞLUK
- 4-5 adet yarım ceviz + 7-8 adet çiğ badem
- 1 fincan yeşilçay veya mate çayı

ÖĞLE
- Izgarada / fırında/haşlama tavuk/balık (250g) (ton balığı ise light olan veya zeytinyağlı yağı süzülmüş)/hindi
Veya kırmızı et (200g) (7 adet ızgara köfte yağsız kıyma ile yapılacak olabilir) (yağsız) (bonfile, kontrafile, rosto, kıyma…) (kuzu şiş /tavuk şiş/tavuk külbastı olabilir)
- Bol yeşillikli salata + (2 yemek kaşığı zeytinyağı veya Hindistan cevizi yağı veya yarım avakado)
(salatanın içinde havuç, mısır, domates, kırmızı lahana, kırmızı biber olmayacak. Toprağın altında yetişen kök sebze/meyveler kesinlikle yasak! Bunlar direk karbonhidrad yani şeker deposu çünkü. Yeşil olan ne varsa yiyebilirsiniz sadece)

İKİNDİ
- 4-5 adet yarım ceviz + 8-10 adet çiğ badem
- 1 fincan yeşilçay veya mate çayı

AKŞAM
- Izgarada / fırında/haşlama; tavuk/balık(250g) (ton balığı ise light olan ve yağı süzülmüş)/hindi
Veya kırmızı et (200g) (yağsız) (bonfile, kontrafile, rosto, kıyma…) veya deniz balığı(250g) (somon, sardalya..)
- Bol yeşillikli salata + elma sirkesi veya limon
Haşlama sebze (patates-havuç hariç) veya yağsız sebze yemeği (ıspanak, semizotu, yeşil fasulye gibi..)
- 1 kase (200gr) yoğurt /kefir/süt/ayran veya cacık

* Günde 1 fincan mate çayı+ 2 fincan yeşilçay kabuk tarçın ile tüketiniz.
* 1 fincan sert kahve (espresso gibi) sade (antrenmandan 20-30 dk önce tüketebilirsiniz)
* Günde 3 lt su mutlaka tüketin..
* Günde 2 tablet krill oil (aniqnatural superba) veya 3000 mg omega3 tüketiniz.
* Günde 1 tablet multivitamin kullanınız. (ben Solgar Multivitamin MAN kullanıyorum)
* Günde 15-20 damla D vitamini (ampul şeklindeyse 2 haftada 1 ampul) takviyesi alınız. Ben Devit3 ampul kullanıyorum
* Sofra tuzunu hayatınızdan çıkartın tuz mümkün olduğunca az tüketin tuz ihtiyacınız varsa deniz tuzu tüketebilirsiniz.



ANTREMAN PROGRAMI: 


(haftada 3 gün aynı program; 1.aydan sonra süper set, 2.aydan sonra dead set olarak uygularsanız daha iyi olacaktır. Ben öyle yaptım ve 2 yıldır da süper set olarak aynı programla devam ediyorum. Yok bacak günü, yok kol günü, yok sırt günü falan filan yalan dolan işler. Vücudun tamamını çalıştırıp maksimum düzeyde kalori verip sıkılaşmak bu şekilde olur. Gerisi sizi o salonda birkaç ay daha fazla tutup birkaç ay daha fazla salon ücreti almak için kandırmak isteyen hocaların yalanı. İnanmayın!)



BENCH PRESS: 40 kg – 20/15/10 tekrar


DUMBBELL PULLOVER: 15 kg – 20/16/12 tekrar


LAT PULLDOWN: 35 kg – 20/12/10 tekrar


SEATED CABLE ROW: 35 kg – 20/10/8 tekrar


STANDING DUMBBELL LATERAL RAISES: 5 kg – 20/12/10 tekrar


BARBELL BICEPS CURL: 15 kg – 20/16/14 tekrar


DUMBBELL FRENCH PRESS: 15 kg – 20/20/14 tekrar


CABLE TRICEPS PUSH DOWN: 35 kg – 20/18/12 tekrar


LEG PRESS: 80-100 kg – 18/16/14 tekrar


MACHINE LEG EXTENSION: 50 kg – 20/18/14 tekrar


MACHINE LYING LEG CURL: 35 kg – 20/18/16 tekrar

CARDIO: 25 -30 dk 6 km/h hız yürüme bandı

(2.haftadan sonra 6,5 km/h ve 2 incline)


not 1: 3 aydan sonra diyetten sıkıldığımdan ve düzgün beslenemediğimden protein tozuna başladım. Hardline Hipro Isowhey kullanıyorum (antremandan 45 dk. önce 1 ölçek, antremandan hemen sonra cardio yaparken 1 ölçek alıyorum.)

not 2: Başladığım günden beri her antremandan 30 dk. önce1 ampul Hardline L-Karnitin Matrix 3000 Mg. l-karnitin öneririm. Vücudun ürettiği l-karnitine yetmiyor, bu olmadan yağ yakım süresi ve hedefe ulaşma süresi uzayacaktır.

not 3: Her antreman öncesi sert ve şekersiz 1 fincan kahve (espresso, türk kahvesi veya amerikano) için ji metabolizma hızlanmasına yardımcı olsun Şart değil ama içerseniz iyi olur.

not 4: Antreman programı erkeklere yöneliktir ve kilolar benim başlangıçtaki ideal ağırlıklarımdı. Eksi/Artı 5 kg olarak isteyen istediği ağırlıkla çalışabilir. Ama çalışmanız gereken ağırlık kaldırabldiğiniz maksimum ağırlık olmalı. Kaslarınızın yandığını acıdığını hissetmeyecekseniz hiç yapmayın bile. Bir işe yaramayacak.

not 5: Kadınlar bu programı uygulayabilir. Ancak cardio kısmını sonda değil başta yaparak, cardio sonrası kalça estetiği için SQUAT (3x30 tekrar) yapmalı. Ağırlıkları da kaldırabildikleri maksimum kilo neyse ona göre ayarlamalı.

not 6: Programdaki her hareketi yaparken nefes verirken karınınızı sıkın. Göbek deliğinizden üflüyormuş gibi nefes verin. Böylece karın hareketi çalışmadan karın kaslarınız taş gibi olacak. Bir kere olsun karın hareketi yapmadan baklava börek sahibi oldum bu yöntemle!


---

Haftada 3 antremandan 21 antreman yani 1,5 ayda durumum şuydu:

DERİ ALTI YAĞ SEVİYELERİ:

Biceps yağ oranı: %4'den %2'ye geldi
Triceps yağ oranı: %11'den %5'e geldi
Subcapular yağ oranı: %11'den %7'ye geldi
Iliac crest yağ oranı: %27^den %16'ya geldi

KİLO: 69 kg'dan 62 kg'a geldim (antreman programı sayesinde 11 kg yağ yakımı, diyet programı sayesinde 4 kg kas yapımı)

ÇEVRE ÖLÇÜMLERİ:

Omuz: 112 mm'den 112 mm'ye (1,5 ayda omuz büyümez)
Göğüs: 93 mm'den 88 mm'ye geldi
Sağ kol: 32 mm'den 33 mm'ye geldi
Sol kol: 31 mm'den 32 mm'ye geldi (evet solak değilim)
Bacak: 98 mm'den 84 mm'ye geldi.

hadi len 1,5 ayda olmaz bu diyen varsa özelden before/after fotoğrafımı yollayabilirim ;)


kolay gelsin herkese..

-- soranlar olmuş, cevaplayayım: yaş 35 boy 1.70cm

Yahu yağ oranın gayet iyiymiş, fazla değil ki? Keza boyun da uzun. Sana bunu diyen adam herkese aynı şeyi söylüyor muhtemelen, fabrikasyon seri yani. Başka bir hocaya danış.

18 yağ oranı kadın için çok iyi. sen aynadaki görüntüne bak. büyük ihtimalle ağırlık çalışman ve en az onun kadar önemlisi iyi beslenmen gerekecek istediğin görüntü için rakamlara takılma. google'a 18 percent body fat women yazsan dibin düşer o rakam olayları pek bir şey ifade etmiyor tek başına. bi de 3 ayda anca hangi aleti nasıl kullanacağını çözersin beslenme programını oturtursun mucize bekleme.