sydney - canberra

edit: ben melbourne sanıyodum lan başkenti ahahah o bile değilmiş.

Sidney - Canberra

Zurich - Bern

kanada'da var bu. toronto, vancouver ve montreal baskent ottawa'dan cok daha fazla bilinir genelde.

rio de janeiro, sao paulo - brezilya
toronto, vancouver, montreal- kanada
şangay, hong kong - çin
girne - kıbrıs
mumbai - hindistan
kazablanka - fas
mekke, medine - suudi arabistan
new york, los angeles - abd

Shanghai - Beijing

almaty - astana

Barcelona Madridten çok biliniyor bence. Gerçi orada politik durum da var.

balayi konseptli turkler icin:
Phuket > bangkok

tayland’a gidip bangkok’u gormeden gelen var.

Kaliteli troll yazarları oku. Olaya farklı açıdan bakmak düşünce ile ilgili daha çok. Hayal gücü dediğin şey de aslında bir bakıma diğerlerinden farklı düşünme becerisi. Daha farklı düşünmek için de farklı görüşleri görmek, anlamaya çalışmak ve çeşitli fikirlere sahip olmak gerekiyor. Ne kadar çok düşünürsen, ne kadar çok görürsen, ne kadar çok okursan o kadar iyi hayal kurarsın. Bir de ben gerçek anlamda hayal gücünü geliştirmen için çizim yapmanı öneririm. Bunu eline kağıt kalem alarak da yapabilirsin, çizim programlarını öğrenerek de yapabilirsin. Bunu sadece bilim kurgu ile sınırlamamak da gerekiyor. Fantastik romanlar da faydalı olabilir.

film izleyerek film çekmeyi öğrenemezsiniz. bunun gibi yaratıcı insanların ürünlerini tüketerek yaratıcı düşünmeyi geliştiremezsiniz. her şey gibi bu da o konuda üretim yapıp, eleştirdikçe gelişecek bir şey.

Bol bol animasyon izleyebilir, çizgi roman okuyabilir ve concept art takip edebilirsin. Vk'da E:\Comics\ adında bir grup var, çizgi romanları oradan indiriyorum ben. Harika içeriği var.

valla sonuna kadar doğru söylüyorsun ve mantıklısın da bunu askerliğini şu an yapan ya da yapmış birisine söyle sana güler. askerlik mantıktan çok çok çok uzak bir olay. ne kadar mantıklı yaklaşırsan da o kadar komik duruma düşersin.

değişik olaylar. askerlğini yapmış olanların çoğu bana hak verecektir.

Idare göz yummasa devreciligin d si kalmaz. Kaldirmiyorlar çünkü insanları kontrol etmeyi kolaylaştırıyor. Komutan kendisi saglayamacagi disiplini üst devrelere bırakıyor. Alt devreler de bu sisteme pek ses çıkarmaz çünkü aynı şeyleri kendi alt devresine yapacağı günlerin hayalini kuruyordur o sirada. Bunların hepsini gördüm.
Bu arada yerine göre degisiyordur ama kısa dönemleri bu sistemin dışında tutuyorlar genelde.

Evvela onun adı mobbing değil. Askeriyenin kendi kültürü ve kuralları vardır. Devrecilik de eziyet etmek demek değildir.

Sen çaylak asker olarak tecrübeli askerin yapmayacağı angaryaları yaparsın, daha fazla nöbet tutarsın, içtimaya çıkarsın vs. Bunun bir adabı vardır zaten dozunu kaçırırsa üst devre bölük astsubayından başlar bunun denetimi. Alt devre üst devrenin botunu temizler boyar diye bir olay yok. Yapmaya kalkan varsa da bölük astsubayı verir ayarını onun.

İnsanlar askeriye kültürünü günlük hayatla bir tutuyor. Şöyle açıklayayım; terör bölgesinde tecrübeli asker ile çaylak asker arasında eşitlik olamaz. Emir komuta zincirinde tecrübeli personelin dediğini yapmazsan, burnunun doğrusuna gidersen mayına da basarsın, nöbette pusuya da düşersin, başına her şey gelebilir. Söz dinleyeceksin. Yat denince yatacak, kalk denince kalkacaksın. Askeriyede herkesin beyni olamaz, bir tane vücut gibi hareket edersin. Tecrüben arttıkça da ayak olmak yerine kafa olmaya başlarsın.

Çoluğun çocuğun emanet ediliyor evet. Askeriyede çocuğuna tecavüz edilemez, çocuğuna işkence edilemez, dayak yiyemez. Ama buna karşılık artık o bir asker bu da TSK'nın bir neferi demek.

Emir demiri keser. Kesmek zorunda yoksa bu ülke var olamaz. Bunun da temeli askeriyenin katı disiplininde yatıyor. Geceleri ağlayacaksın eğer zayıfsan. Demir gibi olacaksın. Yorulmayı, uyumayı falan hayatından çıkartacaksın. Acı duyan uzuvların körelecek. Askerlik böyle olmak zorunda. Bedelli de olsan o üniforma üstündeyken sivil değilsin. Askeriyenin malısın. Deal with it.

hocam Erzurum'da bir kışlada yıllardır yerinden kımıldamayan bir tank var. bildiğin paletli tank. tank bir gösteri sırasında arıza yapmış, tanka ceza vermişler. tank kışlanın girişinde duruyor. her yıl temizliği, bakımı yapılıyor ama asla yerinden kımıldatmıyorlar.

yani askeriye böyle bir yer, mantık vs. aramamalısın. neyse o, ayak uydurmak lazım.

Askerliğimi henüz yapmadım ama bunların hepsi eziklikten kaynaklanıyor aslında. Birincisi, askerde uzun dönemle kısa dönem karşı karşıya geliyor. Bir grup 20 yaşında, genellikle okumamış bir kesim. Diğer grup iyi kötü bir üniversite bitirmiş ve yaşça büyük bir kesim. Bu iki kesimi halı saha maçında karşı karşıya getirsen yine olay çıkar. Okumamışlar okuyanlara "okudunuz da nooldu, bak ot yoluyorsunuz" diye baskı yapar, dalga geçer. Okuyan da okumayana "okumadın, o zaman sürün" diye baskı yapar. Bu da sorun çıkarır.

Meslek olarak da sorun çıkıyor. Adam 10 yıllık uzman çavuş diyelim. Bir tane üniversite mezunu adam yedek subay olunca neredeyse çeyrek yıllık tecrübeyle ona yakın bir konuma geliyor. Bunu gören adam da deliriyor tabii ki. Adamına göre bu işler biraz da. Hakimsin diyelim. Adamlar dışarıda işe yarar diye seni savunabilir. Öğretmen isen dışarıda özel ders vermeni isteyebilirler. Bu yüzden sana daha az iş verirler. Bunu gören diğer askerler seni sevmez torpilli olduğun için. Zaten bu kadar erkeğin olduğu bir ortamda kontrolün bir şekilde sağlanabilmesi de garip bir olay.

@bos gezenin bunda sorun yok. tabii ki bir emir komuta zinciri olacak ama kasıtlı bir durum varsa bu eziyettir. geçen bir video vardı bedellilere şöyle böyle yapacaz diye. ne kadar mümkün bilmiyorum ama mümkünse bu vatan hainliğidir. gerekli durumda tabii bir emir komuta zinciri olur. yeni gelen angarya işleri de yapabilir. üst devre ne diyorsa yaparsın bunda sıkıntı yok. ama bir er başka bir erin ayakkabısını bağlıyorsa ya da başka kişisel bir iş yaptırılıyorsa bu emanete hıyanettir. askeri bir durumda emir verilebilir ama keyfi bir durum varsa bunda sıkıntı büyük.

Rahatsız ederlerse sıralı amirine gider komutanım bana mobbing yapıyorlar ivedi aksiyon almanızı arz ederim dersin sorun çözülür.

Askerliğin nasıl olmasına gerektiğine dair görüşler için Mustafa Kemal'in "Zabit ve Kumandan ile Hasbihal" isimli kitabını okuyun. Çok kısa ve internette pdf olarak var. Askerlik mesleği, subaylık, komutanlık esas olarak kıt'a'da başlar. Kıt'a, eğitim, kışla tecrübesi olmayan subay ve komutanlar her daim eksik kalırlar. Bu gözler "20 yaşına gelmiş adam, ailesi terbiye edememiş ben mi uğraşacağım amk, zorunlu askerlik en çok bize zarar veriyor" diye çemkiren askeri ataşe üst subaylar gördü.

Kışlaya gelen erlere nasıl muamele edilmesi gerektiği de çok güzel anlatılmıştır bu kitapta. Maalesef günümüzde özellikle subaylar kıt'a ve eğitim görevlerini ciddiye almıyor, angarya olarak görüyor, kendilerinin yapması gereken denetim gibi asli görevleri sürekli bir delegate etme çabası var. Devrecilik, sıracılık, mobbing vs.de hep bu ilgisizlik ve sorumlu kişilerin işini ciddiye almamasından kaynaklanıyor.

Devrecilik. Sıracılık. Ben diyarbakırda sur yanarken yaptım. İnan bu ikisi daha zorladı.

Redskull durumu daha bir şekilde ortaya koymuş.

Dünyanın hangi gelişmiş ordusunda bizdeki gibi kurumsallaşmış, içselleştirilmiş ve legalize edilmiş bir devrecilik/sıracılık sistemi var? Yukarıda çemkiren arkadaş bir zahmet kaynak göstersin.

@boz gezenin askere gitmedim duyduklarıma göre konuşuyorum. devrecilik eğer daha önce gelenin rütbeli olmasıyla, diğerlerini yönetmesiyse bunda sıkıntı yok. ama bahsedilen şeyler oluyorsa bu vatana ihanettir. bu adamlar mı vatan sever? merak etme askerlik koymaz bana. askerde karşılaşacağımdan daha zor bir hayatım oldu. 2 tane ot yoldum, izmarit topladım diye yorulmam. ama sırf kural diye de kimsenin köleliğini yapmam. eğer komutanlar da yeni askerin ezilmesine, kullanılmasına ses çıkarmıyorsa, kasıtlı olarak işi zorlaştırılıyorsa bu hainliktir.

Bizzat görmüş biri olarak tekrar söyleyeyim, devreciligin alt üst ile alakası yok. Devrecilik ile yaptırılan işler vatan hizmeti olan işler değil. Üst devre gotunu devirip yatıyor, alt devre onu işini yapiyor. Rütbeliler de alt devreyi idare etmek zorunda kalmadığı için rahat ediyor. Olay bundan ibaret. Resmi olarak da yasaktır ayrıca. Guzellemeler yapmadan önce biraz düşünelim.

@black mamba aynı rütbe dahilinde erler arasında daha önce gelenin daha sonra geleni "yönetmesi" diye bir uygulama da yok. Böyle bir kıdem sistemi yok resmiyette. Böyle bir uygulamanın kesinlikle olmaması gerekir. Bunların hiçbiri mevzuatta yok. Yüzbinlerce subay, astsubay, uzman erbaş zaten bu görevler için istihdam ediliyor.

Link hatalı çıkmış düzeltelim goo.gl

@bos gezenin bos ustasi

Mevzuatta yeri olmayan keyfi uygulamaları "kulağından testesteron fışkıran bebeleri" kontrol altına almak gibi gerekçelerle meşrulaştırmak doğru değil. Bu arada askerliğimi yaptım 5.5 ay. Bazı yabancı ordulara ilişkin göndermiş olduğun bilginin protokol ve öndegelim bağlamında seremoniyal bir karşılığı olabilir, ancak bizdeki kurumsallaşmış devrecilik ve sıracılık sistemi ve kavramıyla bir benzerlik arzettiğini düşünmüyorum. Bahsetmiş olduğun kaynaklarda da bu yönde bir bilgiye rastlayamadım.

Hala kurumsallaşma diyor ya. Abicim sen KD olarak zaten o hiyerarşinin dışındasın. Bir er bir başka ere emir veremez yetki devri haricinde. Yetki devri; emir komuta en üst devrede diyip gidince komutan o kişi senin komutanındır idari amirindir. Bak devlette de böyle bu iş.

Şimdi bunun haricinde konuşuyorum; askeriyede her şeyi kağıt üstündeki gibi uygulayamazsın. Evvela bu en alt kademedeki askerin aleyhine bir durum. Askeriyede bir günlük takvim vardır. Kalk saati 5'tir, yat saati 10'dur mesela. Ama bölük 7'de kalkıyordur. Buna müteakip komutan der ki benim çocuğa özel ders ver. Yok deme hakkın var mı? Var. Dersen ne olur? Kalk saati 5 olur. Her hafta gece tatbikat olur 8 tane g3 dolu şarjörü ile çift plaka yelekle dikenli tepelere tırmanırken bulursun kendini.

Alakasız bir yerde askerlik yapıyorsundur. Komutanın yazılı olmayan kurallarına riayet edersen bölük olarak 12 kule değil 6 kulede nöbet tutulur diğerlerine korkukuk koyulur. Rahat edersin. Yoksa hepsine 24 saat nöbetçi diker, dinleneceğin zamanlarda da götürür çukur kazdırırlar, talim poligonunun otlarını yoldururlar, ağlarsın.

Devrecilik de bunun bir parçasıdır. Sadece askeriyede yok. Çevik kuvvet'te, jöh'te, pöh'te, özel kuvvetlerde, amfibi komando birliklerinde, yunuslarda her üniformalı ve ciddi iş yapılan goygoy olmayan yerde vardır devrecilik. Olmazsa o işler yürümez. Anladın mı? Şirket değil orası. Maaşlı çalışan bile olsan karşındaki astın sana maaşımı sen mi veriyorsun da seni dinleyeyim ayağı çeker, devrecilik bunun önüne geçer. Yoksa kimseye hiçbir iş yaptıramazsın.

askerlik maalesef böyle. vahşi yaşam, orman kuralları var. ama yine de askerlerimiz birbirine destek oluyo. birlik iyiyse. komutanlar kendi derdine düşmüş. askerlerine ilgisizler.

edit: ek olarak acemi ve boş gezenin boş ustasına katılıyorum.

@bos gezenin kısa dönemin hiyerarşinin dışında olması bir şeyi değiştirmez. uzun dönem için de eziyetse yanlış.

eğer bir komutan bu ülkenin askerini rahat ettirebilecekken sırf kendi kişisel işlerini yapmadı diye ona zorluk çıkarıyorsa vatan hainidir. elimde yetki olsa meslekten atar, en ağır şekilde yargılardım. çocuğuna ders anlatması karşılığında askerin zaten yapması gereken bir işi yapmamasını sağlıyorsa yine vatan hainidir. askeri kişisel hizmeti için kullanıyordur. oraya korkuluk koyulması bu ülke askerini daha rahat ettirecekse koyulmalı. bu insanlar yeri gelecek saatlerce çatışmaya girecek. bu askerlerin yaşam şartları komutanın keyfine göre belirlenemez.

aynı şekilde yapılması gereken bir şey varsa yapılır. daha önce gelen tecrübelidir, amirdir bunda sıkıntı yok. bu devrecilik böyle bir şeyse eyvallah. ama askere eziyetse, durduk yere ot yoldurmaksa orada yanlış var. insanlar bu ülkeye hizmet için askere gidiyor kalkıp oradaki erin, komutanın köleliğini yapmaya değil.

Merak etmeyin beyefendi.amirler mehmetciği mehmetçiğe ezdirmezler. Böyle birşey yok. Turk askerinin guzel vasiflari kazandirilmaya calisilir. Mesela Birlik beraberliği öğrenirler. Silah arkadaşlığını öğrenirler. En önemlisi sabri ve mücadeleyi öğrenirler.

Benim koğuş herhalde başka bir ulkedeydi

Şu vatan hainliği lafını her cümlede kullanıp da anlamının içini boşaltmayın. Doğrusuyla yanlışıyla askeriyedeki düzen budur. Bunu ne sen ne ben ne de bir başkası değiştiremez. Bu milletin evladıysan %99 o sistemin bir parçası bir günlük de olsa olacaksın vakti gelince. O nedenle tadını çıkart derim.

@boz gezenin eğer biri kim olursa olsun ülkenin kaynaklarını kendi çıkarları için kullanıyorsa vatan hainidir. bu kaynak insan kaynağı da olabilir. kimse oraya komutana, üst devreye hizmet etmek için gitmiyor. varsa vatana hizmet edilecek bir iş seve seve yaparız. ama onun dışında başkası için çöp taşımam. bir komutan çocuğuna ders anlatmadı diye askerin işini zorlaştırıyorsa burada sıkıntı vardır. yoksa belli bir emir komuta zinciri olur. o yanlışıyla olan şeyler büyük sıkıntı işte. eğer analar babalar evlatlarını emanet ediyorsa kollamak zorunda.

eğer böyle bir durum yoksa sıkıntı yok. ben duyduklarımı merak ediyorum sadece.

Askerliğin temel kuralı tuvalet kapılarında yazılıdır genelde: torun torun, ötmesin borun. Öterse borun,

:)

dediklerin ayrı ayrı şeyleri içeriyor, ama sen hepsini tek bir potada eritip vatan ihanet sonucu çıkarmışsın.

o video bir disiplin sorunu ve büyük bir güvenlik zaafiyeti. inşallah gereği yapılmıştır. ben yedek subay olarak yaptım askerliği, rdm subayıydım, rdm subaylarının disiplin koyucu bir konumu yoktur ama ceza/yaptırım neyse göze alıp o videoyu çekenlerin anasından emdiği sütü burnundan getirirdim. çünkü yaptıklarının nelere yol açabileceğini bilmiyorlar. yasak malzeme (telefon) kullanıyor olmalarının dışında suç isnat edilebilecek bir sürü şeyi içeriyor davranışları. iç hizmet yönetmeliği anlatmaya üşendiğim için yazmıyorum tek tek. şu an senin bu konu üzerinde düşünüyor olmanın sebebi de onlar. neyse, söylediklerin ayrı ayrı şeyler derken kastettiğim ilk şey buydu. bunu ayır.

1- tahminim hiçbir yerde uzun süre çalışmadın.

şöyle:
işyerinde ast-üst ilişkisine bile gerek yok, aynı pozisyonda çalıştığın biri; sabah ya da bir önceki akşamdan aradı/mesaj attı. bir kargo paketi var ve bir sebeple (çocuğu okula bırakacak, bir hastalık durumu var, kargo yanlış şubeye gitmiş vb.) alamıyor, sana da diyor ki "kardeşim durum böyle şöyle, senin de yol üstü bildiğim kadarıyla, alır mısın?" birkaç defa hayır deyip, bahaneli ya da bahanesiz, sonra o adama işyeri içinde işin düştüğünde kolaylıkla yapılabilecek bir şeyi kuralına milimetrik bir şekilde uygun haliyle ister de işini zorlaştırırsa mesela; buna mobbing diyemezsin. üstün, patronun olsa da aynı şekilde.

2- kendi özel işi için kullanmak muğlak bir itham.

alay komutanı odasında, çalışıyor, ya da sigara içiyor vb. bitti sigarası, ya da adamın canı dondurma çekti. şimdi "bu benim özel işim" deyip kantine habercisini göndermez de kendi giderse birliğin düzeni bozulur. çünkü onun geçtiği her yerde herkes hukuken esas duruşa geçmek zorunda, bütün işler duracak. asıl kalkıp kendi giderse büyük bir usulsüzlüğe yol açmış olacak, çünkü sürekli ortalarda dolaşan bir alay komutanı kısa vadede birliğin stres düzeyini artırır, uzun vadede kendi otoritesini zayıflatır.

ama bu kışla şartlarında böyle.

operasyondalarsa hem yakın bağ kurup hem emir-komuta zincirini de sarsmamak durumunda. onun işi daha zor.
vb.

3- "askerlik yapmayacağım zaten..." ifadeni sonradan gördüm, daha yazacaktım da boşa gidecek. özetle @boş gezenin boş ustası doğru söylüyor.

1- ikisi sence aynı durum mu? bir iş arkadaşım benden bir şey isterse bunu seve seve yaparım. yarın bir gün işimin düşmesi de gerekmez. yine aynı şekilde bir insan çocuğuna ders anlatmamı isterse seve seve anlatabilirim. komşu çocuklarına anlatmıştır herkes sanırım. komutan da isterse böyle bir şeyi yapabilirim. ancak burada emrivaki bir şey varsa o bulunduğu konumu kullanmak olur. tabii kişisel olarak kendisine yardım etmeyen bir askere o da kolaylık sağlamaz. bunda yanlış bir şey yok. ancak bilerek angarya iş çıkartıyorsa bu makamını kullanıp çıkar sağlamaya çalışmaktır. yanlış olan bu.

2- şu entry'i oku istersen. bu askerin yaptığı vatana hizmet midir? askeri böyle kişisel keyfi için kullanmak doğru mudur? rüşvet almaktan, yolsuzluk yapmaktan, devletin kasasını boşaltmaktan ne farkı var? o kadar büyük bir şey değil ama az da olsa aynı durum. zaten komutanların yazıcıları var sanırım. bu tarz ufak tefek şeyler belki olabilir ki o da yanlış. koskoca komutan dondurma yemese ölmez. kalksın kendi alsın o zaman. yazlıkta asker karısının ev işlerine yardım etmek ufak tefek işler midir?

eksisozluk.com

3- eskiden bedelli çıksa da askere gidicem diyordum. bir kere bu ülke insanını tanımak istiyordum. askerde farklı kesimlerden birçok insanla bir araya gelecektim. hayatım zorluklarla geçti. geriye baktığımda hepsi bana çok şey katmış bunu görüyorum. askeriyedeki zorluk da koymaz bana. güzel bir tecrübe olurdu. ancak komutanın karısının ev işlerine yardım etmek vatana hizmet değildir. askere gitmemi küçümseyen bir tavrını sezdim anlatsam da boşa gidecek diyerek. komutan karısının ev işlerine yardım etmek mi vatana hizmet? komutan yazlıkta yan gelip yatsın diye 8 saat ağacın altında nöbet tutmak mı vatana hizmet? bunu yapan komutanın gözümde yolsuzluk yapan insandan farkı yoktur. ülke kaynağını kişisel keyfi için harcıyordur. çok meraklıysa özel koruma tutsun.

Eğer ayarlayıp gidebilirseniz, geç başvuru günü oluyor artık sınavların. ÖSYM bir gün belirliyor 1 hafta kadar sonraya, o gün daha fazla para vererek başvurabiliyorsunuz.

ÖSYM merkezi dediği liseler de olabilir. yani sana en yakın bu işleri yapan liseye de gidebilirsin. ki git bence e-yds'ye 2 katı gömme.

valla ben de ta tuzladan kalktım kartala (maltepe parkın yanında) gittim. 30 saniye sürdü geri döndüm. 30 saniyelik iş için 1 saatim yollarda geçti :(

Ben 2 gün önce gittim. 5 dakika bile sürmedi. Düşündüğünüz kadar uzun sürmüyor.

bir kere fotoğraf çektirip 4-5 sene oturduğun yerden başvuru yapabiliyorsun. süresi dolunca da ücretsiz olarak 10 saniyelik işlemle güncelleyip bi 4-5 sene daha rahatsın. eskiden her sınav için başvuru merkezlerine gidip yeniden fotoğraf çekilmek gerektiğini falan düşününce makul bir sistem. fakat başvuru son günlerinde yine deli gibi kuyruk oluyor merkezlerde.

ankarada değilsen veya gitmek sorun olacaksa e-yds iyi bir alternatif değil. geç başvuru gününe kadar fotoğraf işini halledebilirsen %50 fazla ücretle yds'ye girebilirsin.

@nrmnm evet ancak geçen gün girdim uyarı yoktu, bugun girdim süre bitmiş. e-mail vs yoluyla uyarı yapıaliblir belki.

Korkunç Bir Film

eğlenceli ?

o zaman Hangover

bir de Harry Potter güzeldi evet. LOTR de olur ama eğlence deyince Hangover aklıma geldi.

harry potter
star wars
toy story

Benim de eğlenceli deyince aklıma hangover geldi +1
Kaliteli dersek o kategoriye girmez tabii

benden de Back to the Future

eksisozluk.com

Hangover+1
Before serisi birde.

Alien serisi
Jurassic Park(ilk 3 film)

Guardians of the Galaxy ^^

Kahverengi kuşak sahibi bir karateci olarak uzak doğu sporları için minimum 3 yıl diyorum. Sanıldığından çok daha zorlar. Kick boks öneriyorum. Yine de kavga etmemeye çalış. Hiçbir spor dayak yememe garantisi vermez.

kaslarım boşuna gibi hissediyorum ne demek acaba ya. kendinizi gaza getirip kavga mavga bulaşmayın, kıps diye takarlar bacağa neye uğradığınızı şaşırırsınız. artık kimse emanetsiz dolaşmıyor. hatta bacağı da geç, kalbe gidiyorlar direkt. aman diyeyim.

sudoku ile baslamani oneririm, beyin kaslarin zayif kalmis once onlari gelistirmek lazim.

sudoku +1 satranç olursa daha iyi.

vücudun geri kalanı için de kick boks yada muay thai. yada sağlam bir eğitmen bulursanız kick boks + bjj şeklinde mma. hem vuruş hem grapling...

onun dışında amacınız sokaksa çalışacağınız sporda sparring olmasına önem verin. diğer türlü "sen benim kolumu tut, ben şuradan geçerken yumruk atacağım, sol ayağını geri at" gibi garip bir tiyatroya dönüyor iş. ha sokak değil de kafayı rahatlatmak, huzur bulmak olsaydı aikido derdim.

bu spora gittiğinde sana ilk öğretecekleri sokak dövüşünden kaçınman olacaktır zaten.
ben boks diyorum. ama hangi dövüş sporuna gidersen git kasların hacmi azalacaktır, çünkü anaerobik bir spor. salonda hantallaştığını düşünüyorum yani hızlanman gerekecek. dolayısıyla kasların estetik görünümünden vazgeçebilecek misin?

kitap yazar kerizlerin parasını yerdim.

intihar ederdim muhtemelen, bu kadar şeye tahammülüm olmazdı.

geri isyan çıkarmayacaksınız demişsin ama bu bir koşul mu yoksa o anlık imkânsızlıklardan ötürü mü isyan çıkaramıyorum? çünkü eğer ülkeyi yönetmişsem o süreçte boş durmamışımdır, bir yerlere bir şeyler saklamışımdır. maddi olur, manevi olur. etrafımda birileri vardır. evet artık tamamen önemsiz biri olduğum için insanların beni dinleme sebebi yok ama kralken sokağa atılmış biri olarak benim de kaybedecek bir şeyim yok.

ben o yüzden yahşi batı'da şerif lloyd'un yaptığı gibi fakirlere para verip (kralken yolumu yaptığımı varsayıyorum, hem kralsam demek ki eski zamanda yaşıyom offshore hesabına vergi cennetine ihtiyacım yok gömerim bi' yere kim bulacak) uvelek uvelek diye koşun, bozgunculuk yapın derim. mevcut krala karşı insanları doldururum, sağda solda huzursuzluk çıkarttırıp "bakın bu hep kral yüzünden oluyür" derim, kurban kartımı oynayıp bana haksızlık yapıldığını ve mevcut yönetimin çok daha kötü olacağını anlatırım, yeteri kadar taraftar çekebilirsem silahlı minik ve sempatik örgütler kurup kral ve askerlerine karşı gerilla taktiğiyle (ormanda çelme takmak, arkadan sıkıp fark edilince "kaçın la kaçın" demek, bilhassa krala yakın olan kişilere suikast düzenlemek vs) mücadele ederim. tabii bunların hepsinde arka planda kalacağım. neredeyse herkes benden bilecek ama kanıtlayamayacaklar, net olarak bir hamle yapamayacaklar.

ha bir gece ansızın gelip hiçbir şeyden şüphelenmeseler bile "ileride sorun çıkarmasın" diye gırtlaklayabilirler ama dediğim gibi zaten kralken soytarı olmuşum, kaybedecek hiçbir şeyim yok, bana ne.

sözün özü ben şerefsiz, despot bir kralken tahttan indirilmişsem ya ölürüm ya da o tahtı geri alırım; öyle yaşamış birisi zaten başka türlü bir hayat bilmez. ben mesela kral değilim, o yüzden "anne akşam ne yemek yapcan" diye mesaj atıyorum hala. kral olsaydım ama böyle bir tip olurdum. son adama, son mermiye kadar şerefsiz gibi, sinsi gibi savaşırdım. gerekirse krallığı yıkardım ama beni indirenlerin hepsinin teker teker çanına ot tıkardım.

"yok bunların hiçbirini yapamazsın" diyorsan da intihar edeyim ben o zaman, skerim öyle hayatı.

HEY GURL, ARE YOU COUNTER-REVOLUTION? BECAUSE I WANT YOU <3

Başka bir ülkeye giderdim.

Gerçekçi olmak gerekirse uzun süre hayatta kalamam sanırım. Şerefsiz bir kral olduğuma göre zamanında bir çok insanın ahını almış, çok düşman edinmiş olmalıyım. Devrimi gerçekleştirenler her ne kadar canımı bağışlamış olsalar da illa ki halkın arasında bana kin besleyen, intikam almak isteyenler vardır.

Her diktatörün diktatör bir dostu vardır. Dostumun ülkesine kaçar, orada kitap neyim yazar kendimi savunmaya çalışırdım herhalde.

@der meister, harika özetlemiş. öyle bir şerefsiz kolay vazgeçmez.

hem, öyle bir ihtimal mi var? şerefsiz krala karşı halk devrim mi yapacak?

@der meister +1

eğer onları yapamayacaksam, alternatif olarak kaçırdığım/sakladığım altınlar ile gider uzak bir yerde ya krallar gibi yaşarım ya da orayı örgütler geri gelir yıkarım oradaki düzeni. altın falan yoksa da manipülasyon falan artık yapabilecek bir şey yok. hayatta gidip ev ev gezip insanlara öğüt falan vermezdim ama.

Poyraz

berkin.

Paulo coelho'dan zahir i okuduğum zamanlar zahir ne güzel isim diye düşünmüştüm. Ama zor. Siz barış koyun, en güzel isimlerden.

Temmuz

Abdullah
Fethullah

Erkek kardeşimin ismi de Deniz; Turkiye'de yaşamıyor, dolayısıyla pek bir zorluk yaşamıyor. Isim uniseks de olsa yüzyüze geliyorsunuz, görüyorsunuz cinsiyeti. Yüzyuze değilseniz dijital ortamlarda yine cinsiyet belli oluyor. Ben pek sorun yaşayacağını düşünmüyorum. Bana göre en güzel erkek isimlerinden biri. Erkek arkadaşım ismi yüzünden kardeşimden daha çok soru yaşıyor diyebilirim ki uniseks değil onun ismi.

Diğer sevdiğim isim de Barış.

Soyadı ile uyumu önemli olacağındna soyadınızı özel değilse paylaşabilirsiniz bu sayede daha güzel isim önerileri gelebilir.
Benim önerim ise Kemal olsun bu arada..
Hem ulu öndere bi atıf hem anlamlı hem köklü bir isim
Kemal iyidir Kemal candır..

Deniz olmaz. Sıkıntı tr de.

Samet.
Polat.
Arden.

Arden favorim.

Deniz demeye gelmiştim başlığı okumadan önce. Deniz güzel isim. Erkeğe de çok yakışır ayrıca.

erdem.

Böyle bir çağda unisex isim için sorun yaşayacağını düşünmüyorum istiyorsanız koyun Deniz'i bence çok da güzel olur:)
Öneri olarak Demir diyorum.

Öncelikle tebrikler!
Deniz çok güzel isim. Deniz'den vazgeçmeyin.

Kızkardeşim evleniyor, kocasının adı da deniz. Deniz&deniz. Küçük bir ihtimaldi belki ama oldu. Şimdi evde günde beş kez "hangi deniz" diye soruyor bir konu konuşulurken aile fertleri.

batu

barbaros

isimlere gel :) deniz fena değil bence de güzel isim. aman farklı olsun falan işine girmeyin pek. herkes farklı isim koyacam diye kafayı yedi zaten. ben oğluma mustafa ismini verdim mesela. 20 yıl sonra çok elit bir isim olacak ;)

Yekta

Erim

Soyadıyla uyumlu olan isimleri seviyorum nedense.

Uygar güzel ve az kullanılan bir isimdir, bence güzel.

Borc var mi? Borc oduyor musunuz yani? 2'yi bile icim aciya aciya veririm kazanc az.

Kredi çekip ev alın bence. O kadar gelirle kira ödemek saçma. 2,5-3 bin de olabilir. Çocuk yoksa büyük bir eve çok gerek yok zaten.

En azindan ev sahibinin gercekci gordugu oran en fazla %30-33. Ona gore bir hesap yapabilirsiniz.

1.8 - 2.2 bin tl arası
üstüne gerek yok
altı kötü

ama çok çok extreme güzel bi ev düşeşse filan 2.5-2.6 ya kadar çıkarım.

@perfectum , borç yok

@dissendium , kredi faizleri yüksek. düzgün bir ev 500 bin tl'den baslıyor. şu an bize mantıksız geliyor.

@the junior jr Bence sakin kredi cekmeyin, tam bir memur zihniyeti. Borcunuzun olmamasi iyi, aidatiyla birlikte 2500 e cikabilirsiniz. Tamamen kisisel fikrim.

eğer %60-80'ini (eve-muhite göre değişir) peşin verip kalanını kredi ile ödeyemeyeceksiniz kredi ile ev alınacak bir durum yok şuan. kira devam. kiralar düştü gayet. faizler uçuk. %1'in fazlasında ev kredisine girilmez.

iş ümraniye'de. göztepe'de oturmak mantıklı mıdır ?
son 11 yıldır beşiktaş'ta oturuyorum.

@the junior jr Neden Serifali'yi tercih etmiyorsunuz? Hatta bir cadde vardi adini unuttum guzel bir bolgeydi.

bence işine yakın yerde tut. zamanı satın alamazsın. evine 8-10 dakkada gelmenin avantajı muazzam.

soruya gelince ben kiraya verilen paraya hep acıyorum. bu yüzden senin de gelirinle orantılı olarak %20'yi geçme derim. bu da 2.6 yapıyor. ama sen yine de 2100 ü geçme.

Aidatla 2.5-3

Aristarkos +1 isyerine yakınsa 3000 e acıma.

Ben %15ini kiraya veriyorum

Yoo neden önemli olsun. Herkes herkesin şeyinde ekli olmak zorunda değil. Çok istiyorsa o takip etseymiş.

@dissendium Sorun o, ediyormus.

konusmamaya devam.

sen onun ust ligindesin buyuk ihtimalle ve senin onu takip etmen onemli onun icin. yazik lan:(

cok gicik bir tip degilse etseydin. var boyle loser tipler.

Bonboş adam bonboş. Robokot +1

O çok fena bişey yaa. Biri uzun zaman sonra irtibata geçince resmen suç işlemiş gibi korkuyorum. O ''yaşıyo musun sen'' temalı serzenişin içerdiği sitemdeki kalite, yemin ederim alman standartlarıyla yarışır. Öylesine kusursuz ve dengeli ki, seni azarlıyo desen değil, şaka yapıyo desen yok, diyalog sonunda resmen allah da benim belamı versin ama yaa diye üzülüyosun böyle. Sırf bununla yüzleşmemek için telefonu direk açmıyorum, sosyal medya desen o ne yeniyor mu.

Eve gelen su içme suyu. Birçok fiziksel aşamadan geçip o kaliteye geliyor. Bu su lavabodan çıkıp atık su kanalına karıştığı anda içme suyu özelliğini kaybediyor. O suyun tekrar aynı kaliteye ulaşabilmesi için aynı işlemlerden tekrar geçmesi gerekiyor. Bu da hiç kullanılmamış bir ürünü direkt çöpe atmaya benziyor. Bu da bir israf bana göre.

suyun akıp geçtiği boruların, tesisatım, aktığı yerlerin temiz olduğunu mu düşünüyorsunuz?

yani israf edilen sadece temiz suyun içilebilir aşamaya gelmesi için harcanan emek ve maliyet. suyun kendisi israf olmuyor. doğru mu anladım?

İçme suyu için konuşursak, asıl israf emek kaybı ve maliyet nedeniyle oluşuyor. Ama "suyun kendisi israf olmuyor" demek de zor. Su akıp gittikten sonra o suyu geri döndürme şansı çok azalıyor. Çünkü tatlı suların deniz sularına karışması söz konusu olabiliyor. Kuraklık gibi durumlar da düşünülürse, suya tekrar ulaşılamadığı için zaman zaman suyun kendisi de israf olmuş oluyor.

Bence su israfı: kıt su kaynaklarının faydalanılmadan boşa gitmesi.

şu bir gerçek dünya'daki su dünya'da kalıyor, buradaki israf konusu ise bulunduğumuz coğrafya gereği yarı çöl durumda kalmamız ve her an susuzluk tehlikesi ile baş başa olabilme ihtimali, onun için her an aylarca yağmur yağmayacak durumda dahi yetecek suyumuz olacak şekilde davranmamız gerekiyor;

senin boşa akıttığın su su olarak kalır ama Türkiye'de mi kalır, madakaskar'a yağmur olarak mı düşer bilinmez.

Tanisalim mi bayan? Cok guzel bi hanfendisiniz

Bunu 38 kilo vermeden önce söyleseydiniz inanırdım efenim

Sen o çok makyaj yapan kız değil miydin ?

Aa önceki halini hatırlıyorum ne kadar güzel olmuuuş saç da değişmiş çok yakışmış çok tebrik ederim :)

tebrikler.

2. foto yürek hoplatıcı

Çok makyaj yapan kız değilim artık hiç makyaj yapmayan kızım @damla sakızlı dondurma

@datnet trt spikeri gibi tane tane konuşurum az ve öz konuşurum ajdjdkks tipim öyleyse bilemem

Bayağı güzel durmuş. Çok az daha versen tamamdır.

Kıyafetlerın cuk oturması ve çevik olabilmek güzel şey, değil mi? :)

@skooma vallahi nasıl bi rahatlık mutluluk anlatamam. 25 daha vermeyi planlıyorum bakalım zamanla göreceğiz.

@meyal saçlarımı çok seviyorum ama yine de teşekkürler

Eski halini hatırlıyorum. İlk foto gayet iyi. Yürünür. :)

tanışalım mı^^

cenabi allah yuzunuzde bayagi bir mesai harcamis. masallah baska diyecek lafim yok

38 kilo nasıl veriliyor matrix’te bug mı vaaar

Hoş :)

Vaziyet alın buralar dolar birazdan

Ekşiduyuru geçici olaraktan ...

Saçı tutan el arkadan başka biri tarafından uzatılmış gibi duruyor.

Ama keyifler yerinde belli ki, güzel.

Marianın bahçesi mi burası?

Bu arada pek hoşsunuz :)

Alaçatı tenha, hepinize teşekkür ederim:)

makyaj seni çok değiştiriyor.

Bayıldımmm

Yaşın biraz büyük duruyor. 27-28 mi?

yakıyorsun karşim.

Harikaymis,

Senin bir kac duyurunu hatirliyorum iliski problemleri uzerine,kesin tespit koyabilirim ki o arkadaslar bildigin beyin yerine findik tasiyorlarmis.allah cirkin sansi versin.

<3 güzel

Arkadaki emmi önemli bir şeyler anlatıyor...

Yaşlandılar. Şebnem Ferah 46 yaşında kadın. Kaan Tangöze 44 yaşında, Teoman 50 yaşında. Bu saatten sonra bir şey için çaba göstermelerine gerek yok. Şimdiki gençlik kalitesiz müzik dinlemeye alışmış. Onların ilgisini kolay kolay çekemezler. Sansür ve baskı çok üst seviyede. Benim üniversitemde son 3 yıldır bahar şenlikleri bile yapılmıyor. Genel olarak bakarsan ülkenin morali pek iyi değil. Son 5 yılda bile onlarca ciddi olay oldu. Onlar da çok fazla ön planda olmuyorlar doğal olarak.

3. avrupa'da doktora. sonrasında iş bulma. kazandığın eurolarla senedi ödeme. türkiye'ye dönmeyiş.

Yaşınız gençse, zorluk çekmeyeceğinizi düşünüyorsanız 1. seçenek.

Dönüşte Ankara'da çalışacağınız kesinse, 1.

ylsy'nin çok sıkıntıları var diye duyuyorum. Senet yükünün çok olması, dönüşte düz memur statüsünde görevlendirilmek, kadro bulma sıkıntısı vs gibi. Bence bunları iyice araştırın. Eğer sonrasında aklınıza yatarsa birinci seçenek bence.

@şubatsonrası o nasıl oluyor ya? zaten görevlendirileceğin yer belli. duyduklarım uzman yardımcısı mühendis vb. olarak başlamışlardı. ayrıca düz memur statüsü nedir?

@glamdr1ng ben universite kadrosundayim, tam bilmiyorum ama kurumlara atanan arkadaslar hem doktora yapip hem de memur kadrosunda mi olacagiz falan diye konusuyorlardi.

görevlendirileceğin yere ataman yapılana kadar devletin seni herhangi bir kurumda çalıştırma hakkı var. bu atama olayı uzun sürebiliyor. Ya da kadronun olduğu üniversite seni istemeyebiliyor o zaman da sorun oluyor.

Yani böyle bir risk var. Birebir tanıdığım insanlar yok ama işten tanığım bir arkadaşım arkadaşının Amerika'da doktora yaptıktan sonra belediyede çalışmak zorunda kaldığını anlatıyordu. detaylara hakim değilim ama ben olsam bunları araştırırdım. Sistemin bir açığı var sanırım.

Ayrıca ylsy ile İngiltere'de yüksek lisans yapıp, doktora yapmadan dönen bir arkadaşım var. Senedin çok yüklü olduğunu, orada yaşamak için verilen bursun yetersiz olduğunu ayrıca olası bir başarısızlık durumunda senet olduğu için ve yüksek lisansta zorlandığı için doktora yapmadığını anlattı. bunlar bireysel durumlar tabii.

@dissendium şarkı söylemek gibi bir niyetim yok ki
nasıl bir ilişki var sesle anlayamadım?

ben de 0 bilgiyle selim ışık'ın youtube videolarıyla öğrenmeye çalışıyorum. bakalım becerebilecek miyim :D

istiyosan al bi yerden başla bence. en azından içinde kalmamış olur.

Klasik gitar eğitiminde genelde pop şarkıları üzerinden gidiliyor. Klasik eser çalmak istiyorsan özel ders alabilirsin. Şarkı söylemek gibi bir niyetin yoksa seçeneklerin azalıyor demek istiyorum.

elektro, amfi, efekt(processor mü alırsın, analog tek pedal mı alırsın bilmiyorum) al başla evde takılmaya.

apple cihazın vars(ipad, iphone, mac book pro gibi) i rig, guitar rig alarak, amfi ve efekt masrafından kurtulabilirsin.

ses ile gitarın herhangi bir bağlantısı yok itibar etmeyelim böyle cevaplara.

ukulele ve gitar nota düzeni olarak farklı o yüzden ukulele öğrenmen sadece el yatkınlığı kazandırır sana. hepimiz önce klasik sonra elektro ile başladık. ama şimdiki aklım olsa ben elektro ile başlardım.

oturup klasik müzik yapacağım demiyorsan direkt elektro ile başla.

hangisinin sesi hoşuna gidiyorsa ve kendini hangisini çalarken görmek istiyorsan onu seç. Bu video özellikle hoşuna gittiyse demek ki elektrogitar istiyorsun. Ben youtube'dan öğrendim 10-12 sene önce, o zaman bu kadar fazla tutorial video da yoktu. 2 senede bu videodaki seviyeye geldim. Elektro çalmak istiyorsan elektro ile pratik yapman lazım, klasik ile yapmanın faydası olmaz.

Bence uyu. İyi geceler.

Evde yağ sökücüyle öldürüyorum. Sokakta bir şey yapmam. Kendi yolunda gidiyor yani.

evde imha sokakta selam verip geçerim. sokaktaki canlıyı öldürmek ayıp ya.

Çığlık atiyorum ve ışık hızını aşarak kaçıyorum.

evde olursa raid. sokakta görmüyorum ben ya. :)

Peçete gibi bir şeyin üstüne çıkmasını sağlayıp, balkondan aşağı fıldırıyorum.(evde)

Post-apokaliptik düşünceler eşliğinde geçip giderim.(dışarıda)

Evde yakalayabileceğim bir yerdeyse kağıt havluyla vs. alıp dışarı atardım ama artık iki kediyle biraz zor sinek böcek görmüyorum hiç.

Sokakta da sen nasıl bir kralsın diyorum, yoluma devam ediyorum.

Gorursem oldurum, affetmem. Nefret ederim bocekten. Saga sola kacarsa da pesine duserim. Olmeden pesini birakmam.
Sokakta ise gorenler "napiyor bu deli?" demesin diye bir sey yapmam. Ama her turlu oldurmek isterim firsatim varsa.
Kedileri sevip oksar, hamam boceklerini oldurum. Kotu kalpliyim.

sokakta dokunmam, evde raid böcek ilacı.
evde şimdiye kadar hiç hamam böceği görmedim. ama gördüğüm böceklere hep sıktım raid.

Mikoriza mı?

maalesef :( benimki baya uykudaki bir formdu, boncuk şeklinde taş gibi sert oluyorlardı hatta, simbiyotik değildi

@maleficent

Bu!! çok teşekkürler:)

Bebeklerin ter kokusunu alınca gülüyorum. :)

Sevgilim

Ter kokusu demeyelim de vücudunun teninin kokusu dersek cevap evet. Bu arada bahsettiğim parfüm vs değil, kişinin doğal kokusu.

Baba çocuk kardeş yok. Annemin hiç ter koktuğunu görmedim. Eski sevgililerimden birinin ter kokusundan hoşlanırdım. Bi kadın ne kadar ter kokabilir ki zaten? Kiminin o parfümsüz, doğal kokusu insanı büyülüyo. Sürekli sarılasın geliyo

Bununla ilgili bir belgesel izlemiştim kadın deneklere parfümsüz sabunsuz 3 gün erkek denekler tarafından giyilmiş tisörtler koklatılıyor
Hatırladığım kadarıyla görmedikleri halde ter kokularından yola çıkarak sağlıklı erkekleri seçiyorlardı kadın denekler

ben aşık olduğum iki kadının da ter kokusuna bayılırdım. ciddi ciddi bayılırdım ya, bildiğin hoşuma giderdi. öyle terini akıtıp içmekten bahsetmiyorum elbette. ama seviştikten sonra ya da ne bileyim terletecek bir aktiviteden sonra onlara sarılıp tenlerinin kokusunu içime çeker ve mutlu olurdum.

Asik olunan kadin, yes

Hayır. İsterse aşkımdan ölüyor olayım yine de bu tip kokuları çekici bulamıyorum.

Sevgilim evet. Ter kokusu dahil

Sevgili terini yirim!

böyle bilimsel araştırmalar da vardı yanlış hatırlamıyorsam.

Genetik olarak birbirine en benzemez olanlarin birbirlerine cok iyi koktugu bilimsel bir gercektir. Tabii ki de oldu. Ama annem babam vs degil tabii ki de.

arkadaşların yukarıda bahsetmeye çalıştıkları "bilimsel" nane feromon ancak bunun direkt olarak terle alakası yok. terli tişörte elbet sinmiş oluyor ancak güzel feromon diye bir şey yok; çalışma prensibi henüz netleşmemiş olsa da feromonun insanların biyolojik olarak kendine en uygun eşi seçmesine yardımcı olduğunu düşünülüyor. hayvanlar nasıl koklaşa koklaşa anlaşıyorsa biz de bir zamanlar öyle anlaşıyorduk. günümüzde "beğeniyi" etkileyen çok kriter var ve feromon bunlardan biri ancak farkında olarak gerçekleşen bir durum değil bu.

feromonun çoğu zaman burnumuzla rahatça anlayabileceğimiz bir yoğunluğu olmaz, o insana yaklaştığımızda algılarız ama algıladığımızı fark etmeyebiliriz. ter kokusunun içinde feromondan daha çok bakteri makteri olduğu için ilk etkisi "ohh miss" olmaz ancak "doğru insanı" seçmişseniz(belirli kriterler içerisinde) -zaman içinde o ter kokusunun sevilen insanla bağdaşmış olmasının da etkisiyle- bir noktada "ter kokusunu seviyorum" durumuna geçebilirsiniz. "doğru insan" kısmını bilerek tırnakladım, ter kokusuna göre sağlamasını yapamayız ama temel noktada o insanı beğenmenize sebep olan şeylerden biri feromondur ve bu yüzden ter kokusu da çekici gelmiştir denilebilir.(tartışmaya açık)

sadece sevgilinin ter kokusunun sevilmemesi tartışmanın en büyük kanıtı olabilir, benim için annemin teri de iğrenç değildir örneğin. haliyle işin içinde sadece "çiftleşme" güdüsü yok. kalabalık sürülerde yavrularını koklayarak bulan memeliler var, yani sadece sevgili bulma aracı değil feromonlar. bir nevi kokusal kimlik denebilir ama her insanınki tamamen ayrı mı değil mi, o konuda net bir bilgim yok.

işin bir de sevme/tiksinmeme durumu var. benim de terinden tiksinmediğim sevgilim olmuştur ama bu terini ayrıca sevdiğim anlamına gelmez. sanmıyorum yaz günü sevgilisinin koltuk altını yalayan insanlar çok fazla olsun...

ileri izleme:
eksisozluk.com

Ter kokusu feromon icerir. Bruce boydan boya laf ola beri gele dizmis. Birinin ter kokusundan tiksiniyorsaniz ona asik olma ihtimaliniz yok.

@perfectum, yazdıklarımdan cidden "ter kokusu feromon içermez" anlamını mı çıkardın yoksa söylediklerimi karşına alıp savını güçlendirmek için kasıtlı mı çarpıttın? ona göre ciddiye alıp "laf ola beri gele" kısmına cevap vereceğim.

Bebek teri disinda hosuma giden olmadi. Bebeklerin teri birak rahatsiz etmeyi guzel kokuyor:)
Yetiskin olan sevgili falan farketmez her turlu rahatsiz olurum.

@esmeralda
O deneyde sagliklidan ziyade normalde fiziksel olarak begenecekleri erkekleri tercih ediyorlardi gormedikleri halde. Uzun boylu olani falan.

ten uyumu varsa ter kötü kokmaz. ten uyumu demek zaten aslında genetik bir uyum anlamına gelir.

batma durumları yüksek bir yerden düşmeye benziyor. 2. kattaki adamın düşmesiyle 20. kattaki adamın düşmesi de birbirinden farklı oluyor haliyle.

arkadaşınız ve ailesi belli bir standarda alıştığı için halihazırdaki durum içlerine sinmiyor. sinmeyince de herkes birbirine takıyor örnek olayda olduğu gibi. iki erkek arasındaki ilişkiye hele hele baba oğul ilişkisine bırakın dışardan birisini bazen anneler bile müdahil olamıyor. her ne kadar arkadaşınızın hayata olan ilgisizliği kendi meselesiymiş gibi gözükse de ben arkadaşınızın şu an yaptığı bir çok şeyin babasıyla olan anlaşmazlığından kaynaklandığını düşünüyorum. dolayısıyla direk baba oğul ilişkisine müdahele etmediğiniz takdirde arkadaşınızın hayata dair tercihlerinizi değiştirmeniz çok zor.

ancak belki bir bilinç altına sokma durumu olarak arkadaşınızla konuşurken sürekli yazılımcılıktan buradaki iş imkanlarından vs. bahsedebilirsiniz laf arasında. arkadaşınız bir gün kendi yoluna bakmaya karar verdiğinde ilk aklına gelecek seçenek yazılımcılık olacaktır.

Bu kadar duygusal olmaya gerek yok. Ben de matematik bölümünde okudum, sonra başka bir bölüm kazandım ve bıraktım. Daha 1. sınıfta bir dersanede çalışmaya başlamıştım. Ki o zaman 21 yaşındaydım. Ondan çok daha genç yaştaki insanlar Anadolu'da tek başlarına yaşayıp öğretmenlik yapıyorlar. Mesleği olmasa tamam diyeceğim de, şu anda çalışıp kendi hayatını kurmak dışında bir seçeneği yok. Sizin yapmanız gereken onu çalışması için desteklemek.

arkadasima fakirligi ogretirdim. eski cevreyi terketsinler, butce ve gurur o ortami kaldiramaz artik... seklinde telkinlerde bulunmak istesem de yapamam tabii ki. ama cozum bu. 10 kisnin calistigi atolyenin geliri de az bir sey degildir.

ozetle bir sey yapmam. hayat bu. acimasiz. yaptigim sey, belgesel acip aslanin yavruyu yemesini izlemek olur. doganin kanunlarina karsi gelinmez.

Durumunu ajite edip trajediye donusturmesine destek oluyorsun musamahakar davranarak. Yapabilirim dersen sert ve acımasız davran, vah kıyamam tarzında değil. Başka türlü kendine gelmesi zor gibi bu durumlardan sonra.

@tanrinin kudret eli özellikle ilk paragrafta çok haklısınız. Yalnız, erkek değil kendisi. Son paragrafla ilgili olarak da şunu söyleyeyim; bahsettiğim gibi hiç özgüveni yok ve alanından o kadar uzak kalmış ki. Hatta geçenlerde Yks'ye yeniden girecek olan bir arkadaşımız vardı, bir şeyler içerken masada matematik muhabbeti döndü, sayı sistemleri ile ilgili basit bir konu hakkında yanlış bilgi verdi kendisi, masadaki diğer arkadaş kendisini düzeltince ona bile bozuldu.

@dissendium Siz de haklısınız. Olması gereken odur, aslında her koyun kendi bacağından asılıyor, hayatın gerçeği. Sanırım kadın olduğu için bu duygusal dengeyi sağlayamıyor.

@dafaisss Benzer durumdaki başka bir arkadaşıma yapabilmiştim bahsettiğiniz şeyi, sert olmak gerekir normalde. Konuyu daha dramatik bir hale getirip dertleşme alanına çevirmek istemiyorum ancak ben kardeşimi çok elim bir şekilde kaybedip dibe vurduğum zaman beni bu arkadaşım kaldırmıştı. Zaman farklıydı, kişilikler farklıydı. Müsamaha göstermemin en önemli sebebi, bu minnet duygusudur.

Şu anda kullanmıyorum ama en son kullandığım dönem için yazayım.

1. İki günde bir.
2. Gidiş ve dönüş yaklaşık 30 km.
3. 15-20 km/h
4. Sahil boyunca ve şehir içinde bisiklet yolunda
5. Lastikler ve frenler önemli en çok. Oturduğum yerdeki bisikletçide.
6. O zaman kullanmıyordum ama şimdi olsa büyük ihtimalle kullanırım.
7. Bir kere düştüm sanırım. Bir kere arabaya çarpıyordum, bir kere de önüme çocuk çıkmıştı, çarpmadan durdum.
8. Dağ bisikletiydi. Amortisör konfor için çok önemli.

1 her gün / en azından günaşırı
2 standart günlük 40km, Turlarda uzuyor tabi
3 25 civarı
4 normal şehir trafiği
5 tamamen söküp büyük bakımını yılda bir, ayda bir de ufak bisikletçide sağına soluna bakma.
6 kask eldiven olmadan o iş olmaz
7 hayır
8 hibrid ince tekerli dağ bisikleti

1 geçen yıla kadar haftada 2-3 sürerdim
2 her sürüş min 30 km
3 ortalama hız 25-28
4 yeşilköy- hisar hattı sahil
5 yılda bir fatihte bulunan dadaş bisiklete bakıma götürür 200 lira falan veririm
6 bisiklet 2 bacağımın arasındayken kask mutlaka kafamdadır. eldivensiz sürmüşlüğüm yok
7 bir defa ambulansla hastane, ciddili kaza. kask kafamda 5 e bölündü. omuzda eklem ayrışması. hatanın büyüğü bendeydi. şimdi iyiyim.
8 mtb 29 kadro boyu. sadece kilitli ön maşa.

Bisiklet sürmek amacıyla değil ama bisikletile çalıştığım için sürüyorum. Günlük sağa sola gitmeleri saymadan

1) haftada 3 4 gün
2) 30-70 km arası çok değişken. 35 40 ı buluyorum genelde.
3) 17-19
4) şehiriçi
5) 3 4 haftada bir yağ temizleme yağlama, kendim yapıyorun.
6) çalışırken hep kullanuyorum, normal sağ sola gitmelerde hayır.
7) düştüğüm zamanlar oldu. En kötüsü geçen sene sağ köprücük kemiğimi kırdım, platin takıldı.
8) şu anki hybrid

1- Haftada üç kez çıkmaya çalışıyorum.
2- Hafta içi 30-40, hafta sonu 60-70 km.
3- 28-30 km/h civarı değişiyor.
4- Önceleri Beşiktaş-Sarıyer arasıydı, birkaç kez kaza tehlikesi atlattığımdan gidiş dönüş yarım saatime kıyıp Kadıköy-Bostancı yapıyorum.
5- Ayda bir sabunu süngeri elime alıp baştan aşağı (zincir ve ruble dahil) köpüklüyorum, siliyorum, sonra güzelce kurulayıp yağlıyor ve kaldırıyorum.
6- Kesinlikle evet!
7- Birkaç hasar kaydım var. Birinde yokuş aşağı viraj içinde yol ıslaktı son anda fark ettim, ön teker kaydı asfalta yapıştım. Birinde bisiklet yolunda hızlı gidiyordum 20 yaşlarında bir eleman sebepsizce önüme atladı, önce ona, sonra betona çarptım. En son kilitli pedala alışmaya çalışırken yana devrildim, yukarıdakilerin yanında komik sayılabilecek bir kazaydı ama kaza sonuçta o da.
8- Yol bisikleti ^^

1- İşten ayrıldım, her gün sürüyorum.
2- 900 irtifaya kadar 200-230 km, 901-1500 arası 130-140 km, 1500+ irtifada 90+ km sürüyorum.
3- irtifaya göre değişiyor. Minimum 22 maksimum 37 38 oluyor 150 km civarı sürüşler.
4- trakya
5- her gün basınçlı ve köpüklü suyla temizlik + yağlama.
6- bisiklet ve kask bir bütündür, bisiklet kasksız düşünülemez.
7- 2 kere yaşadım, birinde kask diğerinde refleksler kurtardı.
8- yol bisikleti.

Hadi ben kaçtım (;

edit: kimse yalancıyı s**meyince 400 km sürüyorum diyenler varmış... en uzun sürüşü 2016 senesinde 23 ortalamayla 288 olan adam gelmiş burda 400 dior amk. geçen de bisiklet kadrosunun fiyatını gerçeğinin 2 katını yazmıştı saufhdsag vallahi komiksin yav... bilmeyen vay lan adam ne güzel sürüyor der de yol bisikleti disiplinine dair zerre fikri olmayan adam burada minimum ortalamam 25, climber, endurance falan... ülke ortam gibi ortam oldu kuran çarpsın.

1. Haftanın her günü, en çok 400km
2. İşe gidip gelmem 25km, idman yaparsam en çok 300km, en az 50km
3. Minimum 25km/s
4. İstanbul, Marmara Bölgesinde gidilebilecek her yerde
5. On günde bir temizlik, gün içi kontrol, kendim yapıyorum çünkü mesleğim bu (Aktif Pedal Bisiklet Caddebostan Mağazasında çalışıyorum L)
6. Kask, eldiven, gözlük, ikaz lambaları güvenlik için şart, bunlar olmadan bisiklet sürmek aklınıza bile gelmesin
7. En son ufak kazamı yola atlayan dikkatsiz bir yayaya çarparak yaptım, herhangi bir şey olmadı bana ama karşı taraf yamuldu bayağı. Büyük kaza ise Şubat 2018 de bir arabanın kapı açması yüzünden oldu, hızım inişte 28km/s idi takla atim güvercinlere kardeş oldum.
8. Yol bisikleti (climber, endurance, all-rounder)

1. hafta ici her gun
2. gidis donus yaklasik 15 km
3. gidis tingir mingir (bayagi yokus yukari cikiyorum), donuste daha hizliyim ama yine de 10km/h'i gecmez herhalde.
4. sehir icinde.
5. okulun bisiklet tamirhanesi var oraya goturuyorum ayda bir.
6. Kullanmiyorum, evde yatiyor. Hava cok sicak.
7. Bir kere bisikletin ustunden uctum. Onumde otobus ani fren yapti kacamadim.
8. Hybrid. Giant Alight 2.

1. Hafta ici her gun ise gitmek icin. Hafta ici bir kac aksam ve haftasonlari spor icin.
2. Ise gidis gelis 22 km, hafta ici yol bisikleti ile 30-40 hafta sonu 50-70 arasi
3. Sehir bisikleti 18-20, yol bisikleti 30-32
4. her yer bisiklet yolu
5. Sehir bisikleti icin senede bir kac kez zincir ve govde temizligi. Yol bisikleti ile yazin ayda bir kisin 4-5 kullanimda bir govde/zincir temizligi ve yaglama.
6. Sehir bisikleti ile hayir, yol bisikleti ile evet.
7. Birden fazla
8. Sehir ve yol bisikleti.

Heves içinse ucuzundan al hatta el alışkanlığı için ikinci el ucuzu ile başla

alma. 3-5 gunden sonra sıkar. Hatta soyle diyeyim, ikinci ucusa gidisinde bile istemeden para verdim diye gideceksin.

ha bu benim icin arac, fotografciyim, vidyo cekicem falan dersen ayri. obur turlu sıkıcı bir olay. denemesi keyifli, ilk seferi keyifli ama o kadar. uzakta pirpir ediyor iste.

Alma. Biz helikopter aldık geçen yıl. (Oyuncak tabii ki) Şehir içinde kullanmak çok zor. Biz bile küçücük şeyi apartmanların arasında zar zor kullandık. Drone ondan daha büyük. O yüzden onu kullanmak da daha zor olacak. Ya arabaya atlayıp açık bir yere gitmen gerekecek ya da uğraşmak istemeyeceksin. Kullanmaya vakit ayırırım dersen al. Gerçekten vakit harcıyorsun farkında olmadan.

Ben kullanmadım ama bir de şöyle bir şey var aklınızda olsun

mediatrend.mediamarkt.com.tr

ohalden dolayı 500gr altı olsa bile (kayıt zorunluluğu olmayan) yine de kafana göre uçamıyorsun. Geçen seneden beri uçtuğum ya 1 ya da 2 seferdir. Muhteşem foto ve videolar çıkıyor doğru ama dağda bayırda uçmak gerek

dostum ölü yatırım dedin ya işte o tam olarak bu.

senin bu belgesellerde, stok sitelerinde, sağda solda gördüğün videoları bu aletlerle çekmiyolar.

dji inspire hatta onu da geçtim onlardan daha çok kaldırma kapasitesine sahip quadqopterler ile çekiyolar(quadcopter dedim cahilliğime ver)

yani kısaca şöyle aletler

cdn.fstoppers.com

bunların bazıları bildiğin helikopter kadar, onun dışında dji inspire falan kullananlar da var.

kameralar zaten başlı başına servet.

yani tatmin edici kalitede bişeyler çekemeyeceksin ne yazık ki, olsa olsa da youtube kalitesine ulaşırsın ancak.

nd filtre de alman lazım bu aletlere, fix focus ve sabit f 2.8(modele göre değişebilir) oluyor genelde.

öyle olunca nd filtre takmadan ışığı kontrolü ancak shutterspeed ile sağlıyor makina. zaten manuel olarak müdahele edebileceğin pek bişey yok. o yüzden illa alıcam dersen eğer nd filtre şart.

bunun dışında bu ürünlerin bazılarını ehliyete bağladılar, bildiğin motor araba ehliyeti gibi drone ehliyeti var, almak zahmetlidir diye tahmin ediyorum, çünkü ehliyetin çıkarılmasının amacı caydırıcı olması. ha bunun adı ehliyet olmayabilir, başka bişey olabilir ama böyle bişey var.

istanbul gibi bir yerdeysen eğer uçurman oldukça zor, djiler mesela sürekli uydu ile bağlantıda olduğundan dolayı, hava alanlarının bilmem kaç km yakınında kendisi uçmuyor. yani uçurmak istesen de uçmuyor.

bunun dışında yasalar gereki sanıyorum ki hava alanının 9 km yarı çapında uçuramıyorsun, ee ufacık şehirde zaten 2 hava alanı vardı bir de üçüncü çıktı, tam bir üçgen oluşturdu.

Burada yazılanları hayretle okudum. Mavic pro var bende. Evet şehiriçinde uçuramazsın, ben de hiç şehir içinde uçurmadım. Genelde Şile taraflarına vs gidiyorum. Zaten oralarda çekim yapmak daha zevkli, yarım saatlik pili var, 2 pil maks 1 saat gidiyor. Güzel çekim yapmak için alışmak gerekiyor. Çekim yapmadığım zamanlarda da havada uzaktan kumandalı araba gibi oynuyorum. Bazen, motosikleti takip etsin diye uğraşıyorum bazen arabayı takip etsin diye. Şimdiye kadar aldığım en güzel oyuncak bence. Yani sana kakmış. Bir dslr dan çok daha zevkli benim için

Okumakserbest'e katılıyorum.

Bende de mavic pro var, bugüne kadar aldığım en güzel şeylerden biri. Keyif almak kişiden kişiye değişir. Ben de güvenlik gerekçesi ile şehir içinde uçmuyorum, belki deniz kenarında... Onun dışında uçurmaya elverişli bir yerde yazlığımız var, devasa bir sahilde yarış drone'u gibi kullanıyorum. Sırf bu bile yeter bana. Ayrıca bir sürü çekim modu var, kısa Instagram videoları, selfie'ler için çok kullanışlı.

Demem o ki pahalı bir cihaz olduğu için ikinci el spark ya da Air alarak başlayın. Mavic izin almayı gerektiriyor çünkü. Oyuncak helikopterle kıyaslanmaz bu cihazlar. Neredeyse otonom uçabiliyorlar, 70 tane sensör var üstlerinde, bir yere çarpmak zor.

ikinci el al, az kullanır satarsın.

Cevaplar beni tatmin etti çok teşekkür ederim sanırım almayacağım:)

drona özenip alamayan dron kötülemiş.

her ne kadar her kafana estiğinde ve her yerde uçuramıyorsan da mükemmel bir alet. facebook'taki dron gruplarına gir bakalım adamlar o dronlarla neler çekiyorlar? ayrıca meslekleri de kameramanlık falan değil.

Mavic Pro var bende de, 2017'de almıştım. Çok başarılı bir alet, ancak meraklısına denir ya, tam öyle. Gerçekten paran yoksa girme derim, zira bu meretin mesela pervanesi çatlıyor, çat 60 lira veriyorsun, kesinlikle kullanma şansın yok. Pili zortluyor, çat 600 lira pil almak zorundasın, hata verdiği anda hata veren parçayı sıfırıyla ve orjinaliyle değiştirmek zorundasın (yan sanayi alayım bile diyemiyorsun). Hiç bir şey yapmasan bile bazen düşebiliyor, havada uçan 6 bin lira sonuçta, acayip stresli bi mevzu.

Bir de izin konusu var, izin mevzusundan dolayı benimki epeydir rafta duruyor. Çok kereler denememe rağmen bir kere bile izin alamadım. Polisle falan uğraşmamak için gerçekten dağa bayıra gitmediğim sürece çıkarmıyorum.

Bu arada Air ya da Spark izin gerektirmiyor cümlesi yanlış. 500 gr altı drone'ların durumu çok daha kötü zira izin almak istesen de alamıyorsun. Mavic ve üstünde en azından iha.shgm.gov.tr'den izin talep etme şansın var.

Levha olarak üretilmez karbon fiber. Epoksi reçine ile tabaka olarak birbirlerine yapıştırılarak levha hâline getirilebilir.

Benim danışman hocam çalışmamız için şu siteden almıştı hatırladığım kadarıyla.

www.dostkimya.com

Ben kendi çalışmamda karbon fiber ile cam elyaftan oluşan kompozit malzemelerin eğilme analizini yapmıştım.

Alternatif olarak cam elyaf belki kullanılabilir. Onların da özelliklerine göre birçok çeşidi var.

sektor ne bilmiyorum ama GFRP'nin CFRPye gore daha hesapli olmasi lazim. ama daha kuvvetsiz onu soyliyim.

BASF gibi firmalar soft fiber olarak satiyor, ustune epoxy surup plaka elde edebilirsin mesela lazerle kesmek yerine.

Fiberglass da düşünmüştüm fakat esnekliği çok düşük geliyor yapmak istediğim şeyler için.

Bir de fenol fiber levhalar var bunların esnekliği nasıldır acaba?

edit: Kumaş olarak almak gibi bir niyetim yok zira epoksi ve basınç olaylarıyla uğraşamam. O yüzden direk levha olarak arıyorum.

ureten sitketlerle kontaga gec, kesin cam yunu ve karbon fiber ile karsilastirmali tablolari vardir. birde basalt fiber diye bisey ciktiyakin zamanda, ona da bir bak.

Güneşe koymuşsun ama toprak az olduğu için plastiklerin gölgesinde kalıyor.

Dogrudan gunes almali mi? Tepesi acik oldugu icin yukaridan ogle vakti aldigi yetmez mi?

fıstık çamı mı?

@gameofannen karacam

mazı dışında tohumdan çam büyütmek çok çok zor. ölecek yakında :::/

@gameofannen hadi ya, hic yok mu yolu, saksidan alip bahceye fln eksem bunu, yine yasamaz mi?

Saksısının büyüklüğünde bir sıkıntı yok, fazla bile, toprağı da sorunlu durmuyor.
Cinsi neydi biliyor musununz? Fıstık çamı mı?
Belki ışıktandır bilmiyorum ama bana gövdesi fazla kahverengi gibi geldi, gidici gibi duruyor:(
Her tohum iyi olmuyor maalesef, bundan sonra birçok tohumu aynı anda ekip filizlendirmekte fayda var.
Edit: cinsi yukarıda söylenmiş, görmemişim pardon. Bence tohumun kalitesizliğinden.

Çok sağlıklı görünüyor. bir yaş altı çam fidanı, seneye baharda birkaç santim daha büyür. Beş yaşında bir iki karış arası olur ve saksı küçük olduğu için ölür. 4 sene sonra saksıyı değiştirmeden önce bana yaz. Tarif edeyim. Kendin değiştirmeye çalışma. Her durumda ölür.

Gayet normal. Uzun adamin gonderdigi tohumlardan sanirim. Bende de var bir tane, guzel gunes goren bir yerde senin camla hemen hemen ayni boydalar.

Normal bizde de var 5 tane aynısından. Bazıları çok büyüdü bazıları da bu kadar daha boyu

Benim minnak çama çok benziyor 4-5 ay falan oldu tohumu ekeli bu boyutta. Bana normal göründü. Bendeki karaçam bu arada

Sen haklisin. Her erkek ayni degil. Ben de bir kadin “istemiyorum” dedikten sonra israr etmem, tekrar etmem. Bu degersiz oldugun icin degil, benim iliskiyi bu sekilde yorumlayip karsimdakinin Hakettigi gibi bir birey olma hakkini tamamen kabullenmis olmamla alakali. Sen bir diyince onun bes demesi bu durumun disinda, o haric degersizlik degil bilakis cok degerli olman isleri zorlastiriyordur. Cok hassas olunca davranislarini rasyonellestiremiyordur. Olur bunlar. Kiymetlisin:)

hocam geçmişinde değiştiremeyeceğin bir şeye takılmış bir adamın aşkından ölsen ne olacak? Bu şey gibi, "gözlerinin mavi olmamasını hazmedemiyorum" yani?! gözlerimi değiştiremem ki sonuçta.

Özetle.. yapacak bir şey yok. Ayrıl demiyorum ama kendini nötrlemeye çalış. Çok seviyorum, bırakamam, gidemem dedikçe daha fena bağlanıyor insan.

eski bi kocan olmasını kabullenemiyorum diyen adamla sevişmek konusundaki bu ısrarını anlamadım. aynı veya değil hala bu ilişkide 'köpek çekilen' taraf olmaya razı gelmen gerçekten ilginç.

@her giriste sifresini unutan adam
yoksa o sen misin? :)) evet bana söylediği aynen bu, benim için sıradan bi kadın ya da ilişki değilsin, sen çok değerlisin, o yüzden seni daha fazla üzmek istemiyorum.
sonuç? tabi ki bi sonuç yok

@elorelia
kimseye anlatamadığım şey de bu zaten. ortada köpek çeken-çekilen bi taraf yok.
ortada "siktir git kızım seni istemiyorum anlamıyo musun mal mısın" "böhöhöhö ama çok seviyom nolur beni bırakma" diye bi durum yok. tam tersine ben siktirgit dersem sorunun çözüleceğini söyleyenler var.

ortada bi sıkıntı var ve çözemiyoruz, durum bu.

O nasıl ilişki tanımı ya. Mayın döşeli lunapark mı olur? Orası ya zaten boktan bir yerdir sen güzel görmeye çalışıyorsundur, ya da gerçekten harika bir yerdir ufak şeyleri büyütüyorsundur.

Beyefendileri senin geçmişine takılmasının iki nedeni vardır;
1) Herhangi bir durumda, durup dururken geçmişinden yaşadığın bir şeyi anlatıyorsan ve bunu da sık sık yapıyorsan (onunla şuraya gitmiştik, onunla şöyle idi, bir de şöyle bir şey yaşamıştık vsvs).
2) Her erkek gibi o da biraz çocuktur ve fazla düşüne düşüne kafayı kırmıştır.

1. durumda sen hatalısın ben de zamanında üzerimde öyle bir konuda çok baskı hissettim nevrim döndü emenike.
Durum 2.si gibiyse hiç uğraşma. Onu kimse kurtaramaz.

Bir de standart çalışan erkek mekanizması diye bir şey yoktur, erkek sen nereye yönlendirirsen oraya doğru giden bir canlıdır.

@kablelvuku

asla birincisi değil, hatta asla ve katta hiçbir şekilde ondan ya da geçmiş hayatımdan bahsetmiyorum, örnek vermiyorum, konusu bile açılsa hemen kapatıyorum, fikir beyan edebileceğim bir konuda bile mevzu oraya gelmesin diye susuyorum, bu konuda olmam gerektiğinden bile hassasım.

sanırım düşüne düşüne kafayı sıyırdığı bir gerçek. hiç uğraşma demek çok acımasızca değil mi ya:( valla yönlendirdiğim yere giden bi canlı olsaydı çoktan nikah masasına yönlenmiştik, o pek öyle olmuyomuş.

Erkek geçmiş arar kadın da gelecek. Bu bir gerçek. Yani tercih sunsalar hiç bir erkek sevdiği kadının daha önce evlenmiş olmasını tercih etmez. Soru şu, bu adam seni buna rağmen devam edecek kadar seviyor mu sevmiyor mu? Eğer açıkça bunu sana söyleyip kalbini kırmaktan çekinmiyorsa, o kadar da sevmiyor demektir. Sonu mutluluk değil. Ne kadar erken kaçarsan o kadar iyi. Taş bas bağrına ve ayrıl coco.

Düşüncesini bu kadar açık bir şekilde söyleyen bir erkek seninle kesinlikle evlenmez. Sevgili olmaya devam edeceksen evlilik hayali durmadan devam et. Sen bu adamın neden farklı olduğunu düşünüyorsun ki? Erkeklerin çok büyük bir kısmı daha önce evlenmiş kadınlarla evlenmek istemez. Sen zaten standart erkeği bulmuşsun.

Kadinlar da erkekler de ayni degil. Bir de bosanmis kadinsiniz, iliskiler ustunde belirli bir tecrubeniz var demektir. Bazi davranislar cogu kisinin hosuna gider, bazi davranislardan cogu kisi sogur ve tiksinir ama "Resti cek, erkekler bundan anlar" ya da 4s kurali gibi genellemelerin oyle genelgecer formuller degil. Butun Kizlar Toplandik'taki "O kadar basitti ki formulleri, bunu yonetmek bebek isi" de degil; "Kadinlar kulaklariyla asik olur" da degil; herkes farkli.

Buna ragmen adam acik acik soylemis. Senden etkilenmis ama daha ileri bir birliktelik de istemiyor. Seninle sevismek istiyor, gecirdigi vakitten hoslaniyor ama otesine de gecmek istemiyro. Bununla yetinirsen sorun yok, daha fazlasini istersen o da yok.

Ozellikle isin icine seks girdiginde cogu kimse kotu olmaz, cogu kimse sadece reddetmez. Begenmedigimiz, kabul etmedigimiz sey bize sirf o pakette gelse zaten istemeyiz. Yani, sana "Oluyorum, bitiyorum" demeden "Sen bosandin, seninle ilgili ileriyi dusunmuyorum" dese istemezsin sen de onu ama bu sevgi ve tutku paketine sarinca reddedilmeye bile karsi koyamiyor insan. Tabii ki sana dair olumlu duygulari var ama isin ozunde bu bir ret.

Ne yapilacagina gelince, istedigini yapabilirsin. Ben olsam "Ya madem asigim, karsi da koyamiyorum; gittigi yere kadar gitsin. En fazla iki aglar sizlarim en sonunda. Simdi ayrilirsam icimde kalir, aklimda "Ya olur muydu, soyle denesem olmaz miydi" diye sorular kalir; ayrilacaksam da elimden geleni deneyeyim, oyle ayrilayim ki kafamda soru kalmasin" derdim. Bir arkadasimin "Icimde patlayacagina, kicimda patlasin" felsefesi var, boyle konularda destekliyorum. Baskasi da bunu gururuna yediremeyip ayrilirdi ve arkasina bakmazdi. Sen dusundukce onun fikri degismeyecek. Ister keyfini cikar, ister en az zararla atlatmaya bak.

Oblomov

Aylak adam-Yusuf Atılgan ile başla derim.

Kuyucaklı Yusuf

Satranç

AHT'den devam et. Beş Şehir.

puslu kıtalar atlası

Tehlikeli Oyunlar - Oğuz Atay.

seneca- bilgeliğin sarsılmazlığı üzerine ve inziva üzerine

orhan pamuk-kafamda bir tuhaflık
yaşar kemal-ince memed 1-2-3-4
vedat türkali- yalancı tanıklar kahvesi
erich fromm- sevme sanatı
mina urgan-bir dinazorun anıları

vedat türkali - mavi karanlık
sabahattin ali - kürk mantolu Madonna

Yalnızız demeye gelmiştim duyuruyu açmadan.

Matmazel Noraliyanın Koltuğu, Tehlikeli Oyunlar, Ölmeye Yatmak

Peyami Safa'dan biraz devam et bence, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu'nu ben çok beğenmiştim.
Hemen 1-2 günde okuyup bitireceğin kısa ve akıcı bir kitap istiyosan, Ali Teoman-Bir Garip Cindi Zümrüdüanka
Ara ara elimin altında dursun okurum diyosan, kısa öyküler barındıran Sabahattin Ali-Değirmen

çok çekici gelmiyor bana da.

Haksizsin.

Sizin bir üst modeliniz de kadinlara sigara icmeyi yakistiramaz.
"Ne o öyle erkek gibi hareket ediyorlar!" der.

üğpo+111111

insanlar sizin zevkinize göre mi yaşasınlar :/ sigara sarmaya bile şey buldunuz ha.

bana da itici geliyor.

sigara saran erkeği de dövesim geliyor.

genel olarak tütün mamüllerine gıcığım.

olayı ne güzel çekiyorsunuz sağa sola ya.
yurdum insanı hep siyasetçi.

bana çekici geliyor. sigara saran kırmançilerden daha estetik durduğunu görüyor ve arttırıyorum.

Sigara içen insanlara(kadin-erkek fark etmez) acıyarak bakıyorum. Onun dışında itici gelmiyor. Dumani bana ulasmadikca bir şey demem.

gelmis yine "sigara icenler cok rerero" tayfasi. siz kimsiniz, hangi sifatla sigara iciyor diye birine aciyabiliyorsunuz? sigara saran kadini da itici falan bulmuyorum, bu kadar "acayip" olmak zorunda degilsiniz.

Bence çok seksi. Ya da hep seksi kızları sararken gördüğüm için öyledir bilmiyorum.

haklısın. bir de bunun kaka yapanları var, rezalet gerçekten!!!!

Ben de genelini itici buluyorum.

baldırında puro sarsaydı sorun yoktu...

Burası sarma sigara gömme timi ile dolmuş. Tütün ürünlerini sev sevme. Yaftalayın insanları yaftalayın.

Evde sarınca kuruyor bebeğim anlık sarmak lazım onu.

Sigara saran kadın görmedim hiç. Ya da dikkatimi çekmedi. Abuk subuk tişörtlü, ojesi haftalık, koyu kırmızı renk dip boyası gelmiş saçlı bi kadın olsaydı eğer itici bulurdum. Bu arkadaşlara kanım bi türlü kaynamadı.

Sarmada sorun yok da sigara iciyor olmasi sikinti. Sigara kokusu falan. Ama o da fazla sikinti degil.
Sigara icen kiz bir yandan iyi.

Siz kimsiniz ne demek arkadas, kendine gore begenisi olan nomral insanlar iste sigara saranlari begenmeyenler de. Birakin isteyen istedigine uyuz olsun her seyi ustunuze alinmayin anasini satayim. Desmeye kalksan hepinizin anlamsiz bir sekilde uyuz oldugunuz tipler cikar beyninizin derinliklerinde.

-Sigara icen erkeklere uyuz oluyorum dese bu tepkiler gelmezdi buyuk ihtimal.

-Ote yandan ilk defa @eloria nickli arkadasin dogru bir sey soyledigini gordum:)

goo.gl
goo.gl
goo.gl
goo.gl

haksızsın.

Ipad, neden aldığımı 4 sene oldu hala anlayamıyorum.

kulaklık.

Ukulele
Xbox 360
Sulu boya seti
Kaykay

Say say bitmez. Hepsi anlık hevesler.

Raket ve tenis topları. Sadece 1 ay kullandım onda da kursa gittiğimden. Sonrasinda zaman mekan ve benim uygunsuzluğumdan kaldı kenarda.

Sadece giysi ve ayakkabida oluyor bende bu durum.bi hevesle alip sonradan oha bunun onu cok acik, nerede giyicem ben bunu veya hangi kafayla almisim hic benim tarzima gore degil diye giymedigim elbiseler,bluzlar mevcut maalesef.alip giymedigim 4-5 tane topuklu ayakkabi var, halbuki hayatimda sadece 2 defa topuklu ayakkabi giydim, nasil bi gazla almissam bilemiyorum. etiketleri bile ustunde duruyor :(

İp. Bildiğin ip atlamak için ip aldım ama bir kere bile kullanmadım.

takı. kolye, yüzük, bileklik her gittiğim yerden alırım ama ilk hevesle birkaç kez kullandıktan sonra unutuyorum takmayı.

dumbell seti

Kati meyve sikacagi
65+10lt deuter dagci cantasi
35lt trekking cantasi
Kaz tuyu uyku tulumu
Celik termos
Goretex tozluk
Mikro dalga firin
Kisa kollu Columbia gomlek (rengi hicbir seyle gitmiyor)
Yagli boya resim malzemeleri.
Zara'dan aldigim gay pantolonlari
Beyaz tisort/sweetler
Dagci kaski

Tamir için alet edevat çok alıyorum. Zaten elimde olan birşeyin daha kalitelisi ya da daha büyük bir takımı diye alıp hiç kullanmadığım çok vardır. 2 takım lokma setim vardı, 1 takım daha yeni aldım, izeltaş indirime girmiş alayım lan dedim.
Duvar boyama makinesi, 1 kere kullandım sadece. Aldıktan sonra defalarca duvar boyadım ama bu aleti kullanmak istemiyorum, ortalık berbat oluyor.
Hızar aldım. Büyükşehirde yaşayan köye kasabaya gitmeyen bir insan niye hızar alırki.
Hayatımda hiç motorum olmadığı, hatta motor kullanmayı bile bilmememe rağmen motorcular için özel kot pantolonlardan aldım hiç giymedim.

alıp da doğru düzgün sergileyemediğim aksiyon figürlerim, biblolarım, prop'larım, süvenirlerim var. zaten kullanılacak bir şey değiller de, alım amaçlarına uyduramadığım için sayılırlar bence. yerim yokken bu kadar çok almam gereksiz, eved.

Aksiyon kamerası.
aksiyona giremediğimiz için bir numarasını göremedik.

yılda en fazla 5 kez giyerim. 20’ye yakın takım elbise almışım

printer. 6 ay oldu daha 1 kere kullandım, o da ilk aldığım gün denemek için. niye aldım hala bilmiyorum. belki bir gün lazım olur.

kulak içi kulaklık: iphone'un kulaklığını kullanıyorum, bu hala kutusunda duruyor. rengine uyuz oldum, değiştirmedim de kaldı öyle.

katı meyve sıkacağı: bu zaten herkesin düştüğü bir hata. aldığım güne lanet olsun.

bansuri: hindistan'dan online aldım, ses çıkarmak dışında çalamadım. bozuk lan bu diyip attım bir kenara en sonunda.

Eşya değil gerçi ama spor salonu üyeliği. Dolayısıyla salonda giyerim diye aldığım giysiler.

gitar icin Pratik yapma aleti.
boks eldiveni

Tost makinesi; sebze tostu yaparım diye almıştım ilk denememde her yere suları aktı sonra paketleyip kaldırdım bir kenara lazım olur diye tutuyorum öyle.

playstation ve fritöz

Alıp da kullanmadığım birşey yok (meyve sıkacağı dahil), kullanmazsam satıyorum zaten. Siz de satın ya da ihtiyacı olana verin, niye tutuyorsunuz ki?

2012 senesinde yurt dışından sıfır 57 beden look 566 (bisiklet) almıştım, hala evin bodrumunda duruyor. satmaya da binmeye de kıyamıyorum. 2 3 sene önce tenis raketi aldım, daha siftahı yok. bilardo masası almıştım, 2 3 kere kullandım 1 2 ay önce satamadığım için kırıp attım. daha çok var.

Keman.

ne beklediğine bağlı biraz, ben gider takılırım, macera lazım, en kötü ne olabilir yakalanır geri dönerim diyorsan git tabi de, bundan sonra sanırım çeşitli ülkelerle vize problemi yaşayabilirsin.

öteki türlü zaten geçerli bir mesleğim var, ben amerika değilde kanada, avustralya orası burası yasal olarak zorlarım diyorsan bu daha makul tabi.

benim kaçan arkadaşlarım oldu, ortlama 1500 2000 dolar para kazanıyolar(vasıfsız işlerde ve kaçak çalışarak) belki de bu kadar bile kazanmayıp sallıyolar bilmiyorum. uzaktan ne dese inanıyoruz sonuçta ama 16 saat mi çalışır, yoksa 3 gün çalışır 4 gün mü yatar, çok mu güzeldir, aşırı mı berbattır bunları pek kimse söylemez. bu arkadaş mesela anlattığım 5 6 kişi bi evde kalıyolarmış, inşaat işi yapıyormuş, bana pek hitap eden şeyler değil. hem 2000 dolar neye yeter(büyük şehir-taşra farkı nedir) bunları hiç bilmiyorum.

sözlükte yasal olarak bir arkadaş gitmişdi, uçurulduğum için hesaplarıma giremiyorum nickini veremiycem, o yasal olarak gitti mesela, vizesi, çalışma izni falan. restoranda çalışıyordu, anlatıyordu ben moruk taşrada yaşıyorum, şehirler hiç başa çıkılacak gibi değil, burada en azından kazandığım parayla yanlız yaşıyorum, içkim sigaram yemeğimi karşılıyorum, biraz da birikim yapabiliyorum diye.

en doğru söyleyen bile sadece iyi yanlarını anlatır bu racon biraz böyle yani.

amerikan filmlerinde meksikalılar vardır ya itip kakılan, işte kaçak olarak gidince sen tam olarak bu meksikalıların konumunda oluyorsun.

bunların dışında yasal olarak giden ciddi kazançlar elde eden arkadaşlarım da var. ikisi arasındaki fark bence inanılmaz. yani ya dipte oluyorsun, ya tepede.

kanadaya irtica olayı revaştaydı benim pikkolog arkadaş uğraşıyordu bu ara da izne çıktı o da 1 ay. ayrıca avustralya nitelikli meslekler listesi yayınlanıyor, yani genelde mavi yakalı çalışan talebinde bulunuyor, uğraştıktan sonra olmayacak bişey değil.

Trump "zero tolerance" uyguluyor su anda. Karayollarinda araba durdurup kacak var mi diye bakiyorlar. Maine'de bir gunde on kusur kisi yakaliyorlarmis o sekilde. Bir otobus firmasi "Gocmenleri kabul etmiyoruz, gururla bizimle seyahat edin" kampanyasi baslatti. Isyeri baskinlari da artti.

Hatta, kacak gelip Amerika'da cocuk yapmis aileler bile sinir disi edildi, cocuklar burada dogdugu icin Amerikan vatandasi sayildigindan cocuklar sinir disi edilmedi. 2000 kusur cocuk ailesinden ayri, multeci kamplari ya da spor salonlari gibi yerlerde yatiyor. Daha dogrusu iki hafta once sayi 2000'di, su an daha da artmistir.

Eskiden olsa "Gelsin calissin" denecek durumdaydi da, Trump su anda acimiyor. 30 yildir burada yasayan, calisan insanlar geri gonderildi. Hatta, kacak olmayan gocmenlerin haklari da bayagi sinirlandi. Is ilanlarinda "Sadece vatandaslar basvursun, gocmen aramiyoruz" ibareleri bes katina cikmis diyorlar.

Daha uygulama yeni basladi, 1.5 ay oldu olmadi gibi bir sey. Bulundugum yerde bir Turk lokantasi vardi, birkac Turk ogrenci vardi kacak calisan. Bir tanesi 7 yil oradaydi. Gecen gun onlari cikarmislardi komple.

Ileride demokrat biri baskan olur ve ortalik sakinlesir, o zaman tamam da; simdi basa cok bela olur.

trump'a yakalanma. seni(calisan kisiyi) de kafese atmasinlar simdi.

abd zaten gocmenler ulkesi, trump'in kendisi bile gokten inmedigine gore gocmen dolu.

ortalik sakinlesen kadar sakin bulasma derim ben.

@aychovsky'nin dediği sınır dışı etme olayı çok ciddi bir boyutta yalnız. Adamı Time Dergisi'ne kapak yaptılar.

i.guim.co.uk

Trump gidene kadar bulaşma derim.

Fraud=dolandırıcılık. Site güvenli değil demek ki. Alışveriş yapmayın o siteden.

bankayi arasan?

Starbucks uygulamasına para yüklemeye çalışırken çıktı bende de geçen gün ama sonrasında düzeldi.

eski konularına baktım da hayat kadınları ile düşüp kalkıp penisinde siğil olan adam ile bu adam aynı ise lütfen ayrıl.

işsiz olmasına rağmen gezip tozup hesabı sevgilisine yıkan adamdan hayır gelmez. önceki konularla da birleşince bu ilişkide ısrarını anlayamadım. penisi altından mı diycem ama o da değil belli ki.

Su mevzusunun benzerini yaşadım eve bir sokak verken su alıp bir yandan parasızım demek ki eve gidiyorduk.
Ne kadardır sevgilisiniz ne kadardır işsiz?
İşsizlik comfort zone da bir garip oluyor ona mı girdi acaba?

Adam seni kullanıyor gibi. Gelecek düşündüğün biriyse paranın lafı olmaz ama gelecek düşünmediğin biriyse ben gerçekten bu kadar düşüncesiz biriyle vakit harcamak istiyor muyum diye bir düşünebilirsin.

@elo hayir ayni kisi degil. Gercekten sevdigim ve deger verdiğim biri. Ama illa ki para kazanirim simdi olmasa da 3 ay sonra cok kazanırım diye düşünüyor ama ben bu ayin yahuty onumuzdeki 15 gunun stresini cekiyorum. Mevzu dusuncesizlik asli da.

Konuyu duyuruya taşımadan önce net bir şekilde kendisiyle görüştünüz mü? Belki de düşüncelilik edip başka bir şey içmek yerine su içiyordur. İnsanların alışkanlıkları ve standartları birbirinden çok farklı. Ama madem ki bu durum size bu kadar rahatsızlık veriyor, mutlaka güzel bir dil ile durumunuzu açıklamalı, ve suçlamadan aynı durumda sizin ne yaptığınızı anlatmalısınız. Gerçekten ileride kazancının artacağına güvenip sizin şu an altında tek başınıza kaldığınız durumu görebiliyor ise anlayışla karşılayacaktır.

3 ay sonra çok kazanırım diye düşünüyorsa 3 ay sabredip lükslerinden feragat etsin. evet paran yoksa mekanda su içmek bile lükstür. kaldı ki adam sürekli dışarda olmak istiyormuş, bu ne rahatlık. üstelik sen de annenden alıp sevgiline yediriyorsun sana da pesss!

ayrıca bütçe ortak olması için giderlerin ortaklaşa karşılanması lazım. şu durumda yük senin üzerinde, ortak değil ki.

erkek arkadaşımla biz de yemeğe çok para veriyoruz ama yoksa fast food alıp geçiyoruz. yani 40 liraya serpme kahvaltı ile de doyarsın, 2 liraya simitle de doyarsın. paran yoksa o 2 lira idare etmek zorunda.

düşünemiyor. kendi kendine bunu düşünemiyor.
kendi kendine bunu düşünemeyen adama bunu söylersen muhtemelen atar gider yapacak.
parası neyse ver strese girme derim:)

Öncelikle ortak bütçe yapmanızı doğru bulmuyorum.
Siz annenizden destek alıyorsunuz, o neden herhangi birinden destek almıyor? Onun hiçbir yerden geliri yok mu? Sürekli dışarda olmak istemesi de çok saçma, siz kabul etmeyin evde takılalım ay sonuna kadar sabredelim yoksa sıkışcaz falan diyebilirsiniz.

bu tarz bir erkekten hayır geleceğini düşünmüyorum şahsen, abartmıyorsun bence.

ayrıl. tecrübe konusuyor. bencil, sen zora düştüğünde o büyük ihtimalle paylaşımcı olmayacak ya da yaptıklarını dile getirecek.
yokluk görmemek gibi bahaneleri boşver, objektif ol.o bin lira hikayesi de yalan bence, öyle olsaydı zaten şimdi zor duruma düşmezdi.

ben cocuguma bufeden su aliyorum, cafeler de pahali diye, bunu onun farkedememesi, senin ona soyleyememen zaten iliskide kopukluk oldugunu gosteriyor, kimse kimseye bakmak zorunda degil, farzet ki hayatinda sen yoksun, ne bok yiyecek?

Ayrıl coco.
Her şeyden öte insan düşünceli olmalı. Benim düşüncesizliğe tahammülüm yok, kimsenin olmamalı bence. İnsanın bazı şeyleri yapmaya imkanı olmayabilir ama düşünmeye her zaman imkanı vardır. Düşünemiyorsa bu durum pek çok farklı noktada kendini gösterir.

Konustunuz mu ki bunlari hic? Hayati boyunca rahat yasamis insanlar bunlarin luks oldugunun farkina varamiyor, ilk defa dara dusunce bir egitim seansi gerekiyor "Kardes, simdi sunun ucuz alternatifi su" diye. Hayal edemiyorlar ve akillarina getiremiyorlar. Bir arkadasima zamaninda "Param kalmadi" deyince, "Olsun, sinemaya ve basit bir yerde yemege gideriz paran yoksa" derdi. Boyle birkac arkadasim daha vardi. Hayal edemiyorlar parasiz olmanin nasil bir sey oldugunu, "Sortie'ye gitmem de, Gunaydin'a giderim" onlarin parasizlik anlayisi. Bir de hic bilmeyen icin kolay sartlardan zora gecis de zaman aliyor, bir iki kere ters tepe tepe ogreniliyor. Bu durumda sizin ona ogretmen olmaniz da gerekebilir. Bir yakinim mamayi kedisinin burnuna sokarak "Bunu yemen gerek" diye ogretmisti; hayatinda hic zorluk yasamamis insanlara anlamasi icin tabir-i caizse burnunu mamaya sokmak gerekebiliyor. Bir de yas fazla oldukca daha da zor ogreniliyor, hic gorulmemis, hic yasanmamis sey.

Ornegin, disari cikin ama disarida her sey parayla degil ki. Guzel bir manzaraya karsi bankta veya yerde oturabilirsiniz evden bir seyler getirerek, parklarda gezinebilirsiniz, vb. Bu kadarini siz akil ediyorsunuzdur ama o akil edemiyordur. Disari deyince cafe,bar geliyordur dogrudan aklina. Ucuz alternatifler uretip onlardan zevk alip almadigina bakabilirsinuz. Suyu siz getirin mesela ilk zamanlar ornegin, bir sure sonra anlayabilir suyun butceye katkisini.

Excel'de butce yapip gozune sokabilirsiniz eksili degerleri, o zaman anlayabilir belki. Ancak, o kadar ugrasiniza ve gostermenize ragmen ogrenmiyorsa, o zaman dusuncelerinizi bir gozden gecirebilirsiniz.

o kadar anlamsız bir birlikteliğiniz varmış ki banlıyorum sizi. fransız mı kendisi? onlar böyle takılır çok.

kullanıyor gibime geldi bana en kısa vadede uzaklaş düşünmeden.

Araştırma görevlisi akademinin ırgatıdır.

Başka işte çalışamazsın.

Kaç saat duracağın okuldan okula hatta bölümden bölüme değişebilir. Normalde memur mesaisi gibi düşün ama değil de yani.

okula fakülteye bölüme göre değişir. bazıları memur gibi her gün gider, bazıları 4 gün gider bir gün gitmez evde çalışır teziyle yayınlarla uğraşır.
başka bir işte resmi olarak çalışamaz. zaten vakti de olmaz bence.

Araştırma görevlisi aynı zamanda doktora öğrencisi ise danışman hocası derslere girmesini isteyebilir. Ders 17.00'den sonra ise mecbur onu bekler. Saat 17.00 oldu hadi eyvallah deyip çıkamaz. Dersin yardımcısı olarak da görevler veriliyor. Mühendislik fakültesinde deney yapma, deney raporlarını okuma gibi işleri de yapıyorlar. Hoca isterse sınavları da okutur, ödevleri de okutur. Irgat kelimesi biraz ağır oluyor ama bazen böyle şeyler yapıyorlar. Bizim bir tane profesör hoca araştırma görevlisine kendi işlerini yaptırıyordu.

@diss
peki okuldan bunlar için para alıyor mu?
ve başka bir üniversitede doktora öğrencisi olabilir mi?

Doktora olayını bilmiyorum. Ücret konusunu ben de geçenlerde sormuştum. Bazı arkadaşlar hoca isterse girdiği ders için katkıda bulunabilir demişlerdi. Ne kadar doğru bilmiyorum. Normalde maaşları belli zaten.

araştırma görevlisi maaşı dışında bir maaş almıyor.
evet başka bir üniversitede doktora yapabilir. çalıştığı ve doktora yaptığı üniversite aynı şehirde ise derslerine gider sonra işine geri döner.
eğer çalıştığı üniversite ile doktora yaptığı üniversite aynı şehirde değilse çalıştığı kurum onu geçici ya da doktora bitene kadar öğrencisi olduğu üniversiteye görevlendirebilir. bu durum çalıştığı kurumun insiyatifindedir. ya da göndermez iki gün orada üç gün burada ol derslerini ona göre ayarla filan da diyebilir.

Bölüme göre, aynı bölümde değişen bölüm başkanına göre bile mesai saatlerin değişir. Başka üniversitede doktora yapabilirsin. Maaş dışında akademik teşvik, üniversitesine göre üniversite eğitim Yardımı, fakültesine göre performans parası alabilirsin. Ama hiçbir ücret bazı araştırma görevlilerinin yaptığı işin karşılıpı değil. ( hocaların ücreti ve yaptığı işle kıyaslayınca)

tenisdunyasi.net

Buraya yazabilirsin.

Kurstan arkadaş bul. Tenis bayağı esneklik gerektiriyor maalesef. Bir Şarapova olamazsın ama zevk alacak hâle gelirsin. :)

@harvey burası güvenilir midir siz kullanıyo musunuz
@dissendium evet en mantıklısı o ama şöyle bi sorun var bu şehirde geçiciyim bi yıl kadar burdayım zaten o sırada kursa gidicem sonra da apayrı bir yerde olcam yanı kurstan tanıdığım kimse olmucak :)

en mantıklısı ders aldıgınız kulupten ya da hocadan birini ayarlamasını istemeniz. o da cok uzun soluklu olmuyor.bende olmadı yani. hangi sehir?

duyuruyu bırakmamış mıydın sen ya :D

Hangi şehir?

@imnotsure @diffarentia.. çok minnak bi şehir. Zaten şu an biri olsa da oynayacak durumda değilim daha bir buçuk aylığım \*-*/

Benzer bi duyuruyu gecen sene de ben acmistim.
Bende de 2 raket, 3 tenis topu, sifir bilgi ve bir miktar bos zaman var.

Eger konya'da isen, ben sana yoldas ve rakip olabilirim, yok degilsen de konya'da yasayan taliplerime selam ederim:)

tenis çok güzel bir spor. ben şu an ara verdim sonra yine devam edeceğim. googleplayde bir uygulama vardı tenisle ilgili. seviyeni falan yazıyosun her şehirden adamlar var size mesaj atıyorlar. ama kadınsanız öncelik oynamaktan ziyade sizi tanımak amacı oluyor insanlarda.

şu an bi partner bulup oynamak için erken. kol hareketlerinizin yerine oturması lazım önce. karşınızda sizden daha kötü biriyle oynamanız sizin aleyhinize olur. daha iyi biri de yeni oynayan biriyle oynamak istemez fikrimce. bi 3-5 ay partner aramayın.

Ben mühendislik öğrencisiyim. Biz hep genel denklemlerin çıkarılışını öğreniyoruz. İhtiyacımız olduğunda birçok formülü ortaya çıkarabiliyoruz. Kullandıkça da akılda kalıyor.

ezberim icler acisidir. bol soru cozerek aklimda kaliyor benim.

Yine de bir öneri yazmış olayım. İdeal gaz denklemini biliyorsundur belki.

P.V=n.R.T

Bu denklemi birçok öğrenci "paran varsa ne rahat" şeklinde aklında tutuyor.

Paran, basıncın P'si (pressure)
Varsa, hacmin V'si (volume)
Ne, mol sayısının n'si
Rahat'ın r'si, Rydberg sabiti (R)
Rahat'ın t'si, sıcaklık (temperature)

Böyle şeyler de uydurabilirsin. :)

Anlayarak. Her formülün bir mantığı vardır. Formül ezberlenmez anlanır. Bu tüm matematik prensipleri için geçerli. Gerçi bize de mantığını değil formülünü öğrettiler geçmişte ama bu yanlış.

Hızın birim zamanda alınan yol olduğunu bilirsen V=x/t diye ezberlemene gerek kalmaz mesela.

Tanımlar önemli. Tanımdan formül çıkar genellikle.

Mesela türev nedir açıklaması buradan bakarsan anlarsın asla da unutmazsın.
youtu.be

Düşündükçe aklıma geliyor bak. :)

Haydarpaşa Lisesi'nin nankör kimyacısı Rabia'nın cesedini fırlattı.

Bizim sayko kimyacı da bunu ezberlettirmişti.

H, Li, Na, K, Rb, Cs, Fr

Bunlar periyodik tabloda 1A grubunda bulunan elementlerin sırası.

Hidrojen, lityum, na (natrium=sodyum)...

Böyle şeyler kullanılıyor gerçekten.

Ufkumu genislettiniz, cok merci :D

duzenli olarak her gun o formulu icerecek sorulari cozerek.

bazen de bos kagit alip yaziyorum. yazarak ezberliyorum ben. bakarak yapamiyorum, uykum geliyor.

lisede dershanede efsane bir mat hocamız vardı. (bkz: adil kurt) her şeyi ispatlardı ve gerçekten unutmazdın. o trig formulleri, türev integral falan mükemmel ispatlarını yapmıştı ve çok iyi aklımda kalmıştı. kısacası ispatlarını öğrenmeye çalışırdım.

cok az formul ezberledim. hep cikarilis yolunu ogrendim. sinavda gerektiginde once formulu ispatlardim/ bastan cikarirdim. sonra onu kullanirdim. ezberci zihniyete hayir. en cok diferensiyel denklemlerde zorlanmistim.

Hocam ben de bu sınava birçok kez girmiş bir insan olarak gereğinden fazla konuşan gözetmenlere ve salon başkanlarına gıcık olduğumu belirtmek isterim. Bazı gözetmenler konuştukları zaman öğrencileri rahatlatacaklarını düşünüyorlar. Kurallar dışında öğrencilere taktik olsun diye, moral versin diye bir şeyler söylemenize gerçekten gerek yok. İşinizi dikkatli bir şekilde yapmanız onlar için yeter de artar bile. Sınavda az da olsa fısır fısır konuşmamak gerekiyor. Mümkün olduğunca az dolaşın, az konuşun. Mümkün olduğu kadar doğal olun. Öğrenciler bu tip prosedürler yüzünden daha da gerilmesin.

Birilerinden öneri almana falan gerek yok.
Size verilecek olan sınav uygulama yönergesinde sınavı nasıl ve ne şekilde yapacağınız, kitapçıkları ne zaman dağıtmanız gerektiğine dair bütün bilgiler yazıyor. O yönergeyi takip edin, bir sıkıntı olmaz.

şaka gibi dünden beridir duyuruda ikidir bu soru soruluyor, ya kimse sizi yemeyecek, sakin olun, zaten herşey standart, başkan da gözetmen de aynı işi yapıyor.

"her şey"

Gribim bu mevsimde garip hissettiriyor, başka da gariplik yok bende.

ben hep böyleyim lan

Yok.

her zamanki aksamlar gibi, icime sanki bir okuz oturmus hissediyorum.

Gayet normal hissediyorum.

Tabiri caizse bok gibi hissediyorum ya, aglamaktan gozlerim aciyor.. Ama ozel olarak bu aksamla ilgili oldugunu sanmiyorum.

@obaa <33

Dolunaydan kaynaklı diyenler var. Kaynağımı söylemiyciğim :)

genelde huzursuz bi insanım, yeni bi durum yok yani.

@yuzır

seni aglatanları döverim.

valla cok kotu hissediyordum. bosluk, huzursuzluk. gecmedi hala bok gibiyim.

Yok. Aksine iyi hissediyorum bugun. Aksama da spora gidecegim, endorfin pompalarim ustune.
Tek sikinti karnim ac ogle yemegi yemedim.

Batil inanclar.

evet.

Evet.

evet

Evet.

Aura denen şeyin hal, tavır, duruş, jest, mimik, ses tonu gibi iletişim kanalları toplamının yarattığı genel izlenim olduğunu düşünüyorum; harici bir enerji ya da başka bir şeyin var olduğunu sanmıyorum.

çıkış yolu bilimsel olan ama sonradan batıl inanca kaymış new age zırvalıklarından biri. kuantum adı altında yapılan astrolojik saçmalıklar gibi. her varlık enerji yayar, ona bakarsak hepimiz enerjiyiz zaten ama aura sonradan olmayan anlamlar kazanmış hype bir kelime.

Kesinlikle auraya inanıyorum.

Bruce+1

Bruce + 1
Kişinin genel havası anlamındaki auraya evet, enerjili, reikili auraya hayır.

evet
çok da etkileniyorum, ilk dakikadan kanaatim oluşur.

bazı insanlar gittiği yeri güzelleştiriyor. buna inanıyorum.

Aura kişinin genel havası, gözle görülür mizacı değil de daha belirsiz, dikkat edince ancak fark edilebilen ama karakterine oturmuş başka bir özelliğiymiş gibi geliyor bana. Aurası yüksek diye tarif edilen kişiler müthiş matrak, eğlenceli, hareketli kişiler değil daha sakin, az konuşan, sanki baskın bir özelliği yokmuş ama nezaketen bi yakıştırma yapmak gerekiyormuş gibi aurayı uydurduğumuz kişiler oluyor genelde bence. Çok saçma.

Beşiktaş

@oekuklu, sebebini de yaz ama. Neden beşiktaş?

Fenerbahçe. Elit bir kulüp.

Sebebi, futbolda takım olarak iyi bir ruha sahip çünkü. Özellikle fikret orman geldikten sonra bir şeyler değişti. Ayrıca öteki kulüplere nazaran daha fazla kötü gün yaşadığı için ilk kötü sezonda çekip giden taraftarlar bir nebze daha az. En yakın yerden tiner alarak beşiktaşa bulaşmasını tavsiye ediyorum bu yüzden :)

renklere yatkınlığına göre de karar verebilir.

3 büyükler olarak hepsi kendince büyük ve başarılı kulüpler.

şampiyonluk sayısı ve yurtdışı başarısı dersek galatasaray deriz ama karşısına renkleri koysun, stadyumlarını izlesin mesela tribün atmosferine baksın.

çok kararsız kalırsa kura çeksin.

3 buyuk takimdan mi olmasi gerekiyor illa? Alt lig takimlarina bakin, cok daha zevkli.

Adana Demirspor

cunku

www.milliyet.com.tr
haber.sol.org.tr

ya da Eskisehirspor 1-Sehir guzel, medeni 2-Kendi bandolari var, stadda bando muzik yapiyor

Adanali da, Eskisehirli de degilim

dünya kupasının bildiğimiz futbolla çok ilgisi yoktur ama ya. tamam spor aynı spor da hisler, düşünceler, atmosfer bambaşka olur. dünya kupası'yla futbolu seven bir adamın süper lig'deki maçları izleyince intihar etmesi, "ben neye bulaştım" deyip depresyona girmesi olası.

illa izleyecekse bence premier lig (ingiltere) yahut bundesliga (almanya) falan izlesin. sanatla, belgeselle ilgilenmiş biriyse iyi kötü vizyon sahibidir, yabancı kültürlere merakı vardır diye düşünüyorum, haliyle yurtdışında bir takıma bağlılık duyması da çok absürt veya zor olmaz.

türkiye'de istikrarlı olarak düzgün yönetilen veya futboluyla keyif veren takım yok denebilir. doğduğumda elime futbol topu vermişler; yalnızca futbol değil genel olarak spor aşığı bir adamım, özel bir durum olmadığı sürece oturup türkiye ligi maçı izlemiyorum ben. rezillik çünkü. ya estonya'da da maçlar çok kötü ama adamlar yeteneksiz, kapasiteleri belli. bizde milyon dolarlar alıp adamlık taslayan, buna rağmen gtü göbeği salan, profesyonellikten nasibini almamış, tek haneli iq'yla top oynayan adamlar dolu.

illa türkiye'den istiyorsa aklıma takım ismi gelmiyor açıkçası, bence sezon başlayınca oturup izlesin izleyebildiği kadar. hangisine ısınırsa. desteklenecek takım öyle "bunu destekleyeyim" diye seçilmez ki.

Şehrinin takımını tutabilir. Ankaralıysa İmalat-ı Harbiye mesela.

Beşiktaşı tutmasın yazık, Beşiktaşlıyım nerde haksızlık varsa bize yapılıyor en basiti iptal edilmeyen fb bjk maçı. Arsız yüzsüz biriyse feneri ya da galatasarayı tutsun.

bursaspor

memleketinin takımını tutsun.

Tutmasın.

Kimse bunlara bakmaz ama kulüplerin tarihlerine kuruluş nedenlerine ve tarih ile ilgili önemli konulara baksın, gönlü neye yakınsa onu seçsin :) şampiyonlar da değişir.

goztepe'yi tutsun.

bir kere uc buyukler denilen sey cok sikici. goztepe'li olursa onlarin arasindaki sacma sapan muhabbetlere de bulasmamis olur.

sonra yukselen deger.

mac izlemeye izmir'e gider, hem tatil hem spor. mis.

muhtemelen digger gozgozlulerle cok hizli kaynasir.