bizim insanımız sever görüntüyle ilgili konuşmayı kendin de hak görür bunu. ben halimden memnunum siz de buna alışsanız iyi edersiniz derdim ben olsam.

bir insanla samimiyet mode: enseye tokat değilsen fiziksel görünüşü hakkında yorum yaptığında tersleneceğini bilmiyorlar. bilmeleri için ne yapıyoruz? tersliyoruz, bozuyoruz. ve artık biliyorlar.

ben bunlar yuzunden 1 yılda verdigim kiloyu 2 ayda geri aldim. kiskandiklarinda boyle soyluyorlar, sakina ciddiye alip moralini bozma.

aynen, ilk seferde ben halimden memnunum diyorum zaten, israrla yorum yapmaya devam edeni tersliyorum ama yilmiyorlar :) neden yani :) bi sorunum olsa goruntumle degistirmek icin bisiler yaparim zaten, bu konuda senin fikrini neden onemsemeliyim? kendilerine bunu sorsalar kapatacaklar cenelerini ama illa yorum yapacak. hayret vallahi, gercekten anlam veremiyorum bazen.

@cay sigara, tuh kotu olmus oyle, ben bi de yaklasik 3 aydir kilomu hic degistirmedim zaten 3 aydir ne kilomda ne gorunusumde bi degisiklik var. kaldi ki yuzumde de kilo vermeden onceki halimle simdiki arasinda bile bi fark yok. inatla koruyorum kendimi ama surekli zayifliyormusum gibi bi tavirlar biseyler. garip gercekten.

"Tombalaksın, tombalak kal. Bizi rekabetle uğraştırma"

Alt metnin bu olduğunu unutmayın. Bunu söyleyen de tombalaksa "ya senin de ihtiyacın var aslında, istersen beraber yapalım". Bunu söyleyen sıskaysa, "sen ne kullanıyorsun gözaltı morlukların için, a bugün kullanmadın mı?".

Tümden haddini aşanlar da var. Daha genç olduğum zamanlarda ofis temizliği yapan kadın bana "senin de kalçan bayağı büyüktü iyi kilo verdin" demişti. Ben de "sen hayırdır benim orama mı bakıyorsun kendi işine bakacağına" demiştim. Çıldırtıyorlar insanı.

ben de çok kilo verdim, herkesin ama herkesin (birkaç kez gördükten sonra bile) "sen çok zayıfladın" demesinden bıktım. yaklaşık son 3 aydır aynı muhabbetler dönüp duruyor. konuşacak başka bir şey yok mu, benim bedenim hakkımda neden yorum yapıyorsunuz ya? nefret ediyorum, şişman gösteren yastıklı bir şeyler giyip öyle çıkacağım artık.

zayıflayınca yüzün çökmesi ve dolayısıyla çirkinleşmek kaçınılmaz oluyor.(kendimden biliyorum) bana da çok yorumlar gelirdi bu şekilde. insanlar yeni yüzüne alıştıkça olumsuz yorumlar azalıp zamanla bitecektir ve yerini iyi ki zayıfladın, harika görünüyorsuna bırakacaktır.

@yazar arkadas, ya ben de uzun bi sure ya ben zayifliyorum yuzumde bi degisiklik var mi diye bakiyorum eski fotograflarla yan yana getirip ama gercekten degisik bisi yok. benim yuzum oldum olasi hep minyondu asla oyle gidili yanakli olmadim. o yuzden yuzumde de bi degisiklik ve cokme olmadi, gozle gorulur bi fark yok yani :) ama ben anlamadim bu insanlari. nasil bu kadar kiskanc ya da kotu niyetli olunabildigine sasiriyorum :/

umarim artik zayifladigimi idrak ederler kafalari basip da yani yildim cunku ben gayet mutluyum demekten, milleti terslemekten. hatta aslimda net olarak yildigim sey, bunca gereksiz ve onemsiz insanla is disinda ufacik bile olsa bir konu hakkinda muhatap olmak zorunda kalmak sanirim. keske bu kadar aptal olmasalar sonra biz ugrasiyoruz.

Kilo alınca degil de zayiflayinca söylediğim biri var. Birden zayıfladı ve enerjisi gitti kadinin, konuşması bile değişti. Nedenini sorunca "birden iştahım kesildi" dedi. Bir zamanlar ben de çok zayıftım ve sağlık problemleri çıkmaya başladı. Sanırım kadın icin endiselendigimden kendime görev edindim. "Yedigime ictigime dikkat ediyorum" gibi bi sey soyleseydi bu kadar sorun olmazdı herhalde. Hasta olmasını istemem, sevdiğim biri sonuçta.

@beetlejuice, iste bende durum oyle degil gayet mutluyum cunku yillardir icimin gittigi ama giyemedigim tum kiyafetleri giyebiliyorum ve yakisiyor artik. bence yuzume bile ekstra isilti geldi mutlu olmamdan sebep. hatta kendimi guzel hissettigim icin artik lise zamanlarindan beri surdugum goz kalemini bile surmeyi biraktim dusun :)

isin garibi tek yaptigim duzenli ve saglikli beslenmek ve haftada 3-4 gun 1 saat civarinda kardio veya pilates yapmak. yani sagliksiz bi zayiflama da yok ortada. oyle olsa 36 beden herkesin hasta olmasi lazim sanki hem dimi :)

Bu model insanlardan nefret ediyorum ben de. Bir de şey insanı var. "Üşümüyor musun?"

@windowsguvenlikduvari ben bi de seyi gordum,

ben: sogukta usuyorumdur
karsimdaki: zayifladin ondan

yani soguk diye usuyemem illa zayifladigim icin -_-

@in vino veritascım zaten sen de iş ortamı, samimiyetsiz vs. demişsin. Yani endiselenenin yoksa evet sinir bozucu. Bir de mutlu ve sağlıklı göründüğünün farkindalarsa peffff!

Ahşap oymayla uğraşmaya başladım çok seviyorum.

www.eksiduyuru.com

www.eksiduyuru.com

Edit: Spor yapıyorum bir de düzenli

Balkon sebzeciliği
Okumak
Vücut geliştirme
Trekking
Evde bira, şarap yapımı
vs

Örgü örmek, oyun oynamak (bence hobi).

spor, bisiklet ve kamp. takı da yapıyordum ama çevremde verecek kız kalmadı iş yerim değişince uğraşmadım bu ara hiç. söz verdiğim bi kaç kişi var onlar için yapmam lazım aslında.

vakit buldukça ardunio ile uğraşıyorum.
vücut geliştirme +1

ney
motosiklet, motokros
her tur diy projeler
cicek, bahce
kamp, trekking

Bu sene hiç vaktim olmadı ama örgü, dikiş ve balkon çiçekçiliği.

Vücut geliştirme ve tenis. Bunlara at biniciliği ve okçuluku da eklemek istiyorum ama bakalım.
Ayrıca evde ice tea ve kefir gibi şeyler yapıp tarif veriyorum :)

Kağıt, kalem; yazı ve çizim araç gereçleriyle alakalı neredeyse her şey.
Dolma kalemler, mekanik(uçlu), kurşun, roller, ballpoint... Yazı stilleri, font tipleri.
Bilgi toplamak, herhangi bir şey hakkında olabilir.
Uçuş, savaş ve stratejik simülasyonlar.
Bıçaklar, kılıçlar, antika-vintıc eşyalar.
Coğrafya, tarih, edebiyat...
Kısacası spesifik sayılabilecek tek hobim, bir şeyleri öğrenmek ve öğrenileni nakletmek olurdu herhalde.

fotoğraf, video ve müzik ile uğraşıyorum
bunun dışında mekanik ve diy şeylere meraklıyım, aklıma gelen enteresan şeyleri elimdeki imkanlar dahilinde yapmaya çalışıyorum

bazı özel çiçek türlerini yetiştirmeyi seviyorum, şu an zamanı olmadığı içi elimde olmasa bile, lale, sümbül gibi

2 aydır kaktüs ve sukulentlere merak sardım, 45 çeşidim var şu an elimde, çok başarılı bir şekilde yetiştirdiğimi ve ürettiğimi farkedince çeşitlerimi çoğaltma yoluna gitmeye karar verdim.

aktif olarak uğraştığım şeyler bunlar.

PlayStation oyunları, ağırlık antrenmanı

arduino
raspberry
3d printing
python

koleksiyon- eski islemci ve madalyalar.

haftaici yuzme, haftasonu kurek, zaman zamanda motosiklet turu ve kamp yapiyorum

Ara ara lego yapıyorum. Güzel oluyor sarıyor.

Her ne kadar yasaklansa da Wikipedia'dan türkçe vikipedi'ye çeviri yapıyorum. İşte futbol, basketbol organizasyonları, yönetmenler, filmler, dinlediğim müzik grupların sayfalarını oluştuyorum.

basketbol hakemliği, dışarıda koşu.

Yoga
Meditasyon ve nefes çalışmaları(Hobi mi sayılır mı bilmem:)
puzzle
bahçecilik
En son olarak da yelkene başladım
Düzenli yürüyüş ve yüzmeyi saymıyorum

Bizim ailede hep çifte kaldı, çevremden de bir kişiden duydum ailesi almış altınları vermemiş.

ege de çifte kalır. istisnalar olabilir.

@kablelvuku

gelinin mi damadın mı annesi babası almış?

benim çevremde, kültürümde çifte kalır. ama farklı olarak duyduğum adetler var. mesala duyduklarımın bitanesinde düğün salonunun ücreti o gün direkt takılan altınlarla ödenirmiş.
bir arkadaştan da şöyle bir hikaye duymuştum. kıza takılan altınlar sonrasında alınıyor kasaya konuyor. bayram zamanında da kıza taksın diye geri veriliyor. bayram bitince tekrar alınıyor. bu biraz bana aile ile ilgili gibi geldi.

damadın

Ben de ailenin aldığı duruma şahit oldum ama çifte kalır normalde.

bir de ilk duyduğumda şaırdığım, düğünden önce nişanda falan takılan altınlar sahiplerine geri veriliyor, düğünde de taksın diye. düğüne gelemeyecekler varsa onlar geri almıyor. hatta karışıklık olmasın diye ya da gelecekte kendi kızı/oğlu düğün yaptığında aynısını taksın diye takıların yanına ismin yazdığı not da iliştirildiğini gördüm.

çiftlere birikim olarak kalıyor aksi senaryoları şok içinde okuyorum şu an.

damla sakızlı dondurma +1

bizimkiler de bizde kaldi.

Bunun doğusu batısı yok, görgüyle alakalı ya.

Ben evlendiğimde ailem de eşimin ailesi de az çok masraf yaptılar. Takılar da bize kaldı evlilik sonrası. Ama kimi aileler "biz şu kadar masraf yaptık, ona karşılık şu kadarını istiyoruz" diyor.

Bizde muhabbeti bile geçmemişti. Sonraları birileri sorunca da "lan böyle şeyler de oluyormuş" diye diye öğrendim çevremdekileri.

Bizde çiftte kalır ama arkadaşım evlendi damadın annesi babası almış altınları.

hukuken geline ait. pratikte çiftler alıyor diye gördüm heb.

Bizde bize kaldı. Sadece bir arkadaşım anlattı, düğünün ertesi günü damadın ailesi gelip apar topar ellerinden almışlar kasaya koyacağız diye. Kız "bir sayayım da öyle vereyim" dediği için evliliğinin ilk kavgasını etmiş.

benim çevremde çiftte kalıyor

bizde hepsi ciftte kalir. kardesimi yeni evlendirdik. babam biraz sikisinca nisan altinlarini borc olarak aldi gecende de cocuklara geri odedi.

Normali çiftte kalmasıdır, çevremde de başka türlüsünü görmedim veya duymadım.
Ama kadınlarkulübü adlı sitede çok enteresan şeyler okumuşluğum var.

-Daha düğün bitmeden damadın babasının paralara ve altınlara çöküp başta salon kirası olmak üzere diğer düğün giderlerini oradan ödemesi.

-Erkek tarafının 'o kadar eşya aldık/evi biz kurduk' diye doğrudan altınlara çökmesi.

-Erkek tarafının 'aman çocuğum siz sahip çıkamazsınız, verin bizde kalsın, istediğiniz zaman veririz' diyerek altınları alması, ama bi zaman sonra o altınlar bir şeye peşinat olacakken aileden istendiğinde o çeyreklerin birer birer eş dost düğünlerinde başkalarına takıldığının öğrenilmesi.
Bunun çift balayına giderken altınların -emaneten- alınması, ama o altınlardan bir daha haber alınamaması gibi versiyonları da var.

-Damadın babasının 'siz çarçur edersiniz, bana verin sizin adınıza yatırım yapayım' demesi, peşinat olarak kullanıp kendi üstüne ev alması, sonra çıkıp 'ben ölünce zaten size kalacak' demesi

Çok garipsediğim için aklımda kalmış uç örnekler bunlar. Ama galiba ülkemizin genelinde çiftlerde "çalışalım, para biriktirelim, gerekirse kendimiz borca girelim ama her şeyimizi biz yapalım, yapamıyorsak kime güvenip evleniyoruz zaten?" diye bir bakış açısı yok. Bu durum bu yukarıdaki örnekleri haklı çıkarmaz asla ama işte burada da ailelerin görgüsü kültürü devreye giriyor. Ailelerden destek almadan ev kurmak bu dönemde ne kadar mümkün olabilir bilmiyorum ama destek alınca da aileler kendilerini bu konuda söz sahibi ve hak sahibi olarak görebiliyorlar.

ailenin almasi ne demek ya, gelin ve damadindir onlar, ama alan aileler illa ki vardir

bu yasima kadar sahit oldugum tum kurt dugunlerinde gordugum kadariyla, damada takilanlar damatta kalir -ki damada kimse pek bir sey takmaz-, geline nisandan dugune kadar takilan tum altin ve paralar da geline ait oluyor. daha sonra gelin damat aralarinda ister bolusur ister bolusmez. kimse karisamaz. onlarin bilecegi is.

Bizde bize kaldı ama kardeşimi evlendirdik geçen ay, kızın ailesi kıza takılanları aldı düğün gecesi, biz karışmadık çirkinlik olmasın diye, çocuklar balayından döndükten sonra da söylediklerine göre içinden 10 çeyrek kendilerine ayırarak çocuklara vermişler altınları. O on taneyi de bu yaz olacak düğünlerde sizin yerinize biz takarız diye düşündük demişler. Bana kalırsa evlenmeyi bilem koca insanlar birine düğünde hediye götürülecekse bunu gayet becerebilir ama görümceliqqq yapmak istemediğimden fikir beyan etmiyorum onlara.

götüne giyecek donu olmayan adamlar anasına babasına düğün yaptırıyor, 50-100bin para harcatıyor sonra altınlara çökmek istiyor. memlekette bi' tane aklı selim adam yok.

Zeynep tam bir gerizekalı

Taraf tutmak zorunda değilsiniz, o onların problemi, istemeyen gelmesin.

Zeynep tam ayranım dökülmesin insanı he.

Edit: Ayşe'de az değil hani.

İkisinden de uzaklaşmak iyi olabilir.

Zeynep'i de olacağı davetlerden birine katılın. Sonra Ayşe ve o sayılı adam konusunu açın. Zeynep orda kendini ele verir. Daha sonra ortamdan kendinize yakın birine ya da birkaçına durumu anlatım. Onlar bu sayede Zeynep'i dislarlar. Anlatma şekliniz önemli unutmayın.

zeynep sanki silinebilecek bir insan gibi duruyor. bana guven vermedi. adam kendisine degil ayseye asik olmus diye oyle saldirgan. atiyorum o kadin siz olsaydiniz sizi dislatmaya calisirdi. azaltarak zeynep'i birakin bence.

@ ikarus

Zeynep'in bana baskı yapması yanlış ama Ayşe ile aralarında geçen olayda doğrusu Ayşe'nin aramızda konuştuklarımızı adama anlatarak, hele hele Zeynep de senin hakkında böyle böyle dedi diyerek Zeynep'i hedef göstermesinin yanlış olduğunu düşünüyorum. Zeynep Ayşe'nin bu tavrına çıldırmakta bir yere kadar haklı bence.

biri bana ya o ya ben diye rest çekse, konuyu uzatmayalım doğrudan çık git hayatımdan derim.

ikiletmeye gerek yok, senin kiminle görüşüp görüşmediğine kimse karışamaz.

Zeynep sorunlu bir arkadaş. Flört ettiği adam ayşenin peşinden gidince delirmiş. Yani Zeynep gibi bir arkadaşı kaybedersen çok bir şey kaybetmiş olmazsın. Ayşe de biraz sinsi bence. Grup genel olarak ergen grubu ama ille de kopamam diyorsan sen normal hayatına devam et, sırf zeynep istedi diye birileriyle görüşmeyi falan kesme.

ikisiyle de gorusmeye devam edin ama dertlesmeyin. yuzeysel olsun arkadasliginiz. siz kendinizi soyutlamak zorunda degilsiniz. ayseye guvenilmez laf tasiyor cunku. zeynep ise ayri bir mal.

Zeynep tam bir mal, Ayse de güvenilmez.
Ben olsam ikisini de hayatimdan cikaririm.

Yaşlar 35 40 vardır sizin. Ne etkinlikleri bunlar? Kadınlar su gibi sanırım. Zararsız gibi duruyor ama döve döve dağı da delerler. Eski dost diye fazla anlam yüklemeyin. Kendini kontrol edemeyen kadınların başkalarını kontrol etme merakına hep g*tumle gülmüşümdür. Ikisini de gruplardan engelleyin.

@ haşmet, yeme-içme, gezi, konser, kültürel etkinlik grupları var. Her grup farklı ama bazı insanlar birkaç grupta aktifler.

Olaylardan, kimin haklı/haksız olduğundan bağımsız olarak “ya o ya ben” diyen kişiye yol verilir.
Belki sonuna kadar haklıdır ama yine de kimseye böyle bir şey söylemek düşmez.
Okuduğum kadarıyla ikisi de hatalı ikisiyle de arama mesafe koyar toplu etkinliklerde (ortam gerimesin diye) muhatap olup sonra takılmazdım ben olsam.

İç çamaşır olayı var. Adli tıpta kayboldu.

Kızın yerde ayağından çıkmış ayakkabısının duruşu
Adamların etrafı toplayıp gitmeleri
Plazadan çıkarlarken güvenlik görevlisi kızı sorunca "çıktı, görmedin mi" demeleri
İç çamaşır olayı
İki sanığın birbiriyle çelişen beyanları...

tecavüz delilleri mevcut ancak ilgili raporlarda oynamalar var. ayrıca alıkonma sonrası kadının ölümü suçu tüm yönleriyle olmasa bile netleştiriyor.

atladığı iddia edilen pencerede parmak izi yok

e işte sen de yazmışsın; şule çet adamın kendisini alıkoyduğunu iddia ediyor, mesajlar var. sonra da ölüyor. nasıl delil yetersizliği olabilir?

ayrıca sanıklar şule'nin pencere pervazına oturup sonra kendini aşağıya attığını iddia ediyorlar. ama bahsedilen pencerede pervazda ya da camda şule'ye ya da sanıklara ait hiçbir parmak izi bulunmamış. hepsini silmişler.

olay anında uyuduğunu iddia eden sanığın arkadaşı berk'in telefonunun hareketlerini gps'ten takip etmişler, aslında uyumuyormuş hareket halindeymiş.

sanık çağatay'ın annesini biri aramış, "ben savcıyım bana şu kadar para verirsen oğlunu kurtarırım" demiş. kadın parayı göndermiş. ama meğer arayan kişi savcı değilmiş dolandırıcıymış. kadın bunları mahkemede anlatıp dolandırıldığını iddia etti. bence bu bile yeterli bir delil. oğlunun suçlu olduğuna inanmıyorsan neden rüşvet veriyorsun?

haftada 1. kendimi bildim bileli böyle.

her sabah fix kahvaltı çay sigara peşine sıçarım.
eğer akşam yemeğini çok yersem bir de akşam bırakırım emaneti.

oha haftada 1 ne yahu, için çürür o kadar sürede.

Günde bir kere yaparım. Günde bir kere yapmak lazım en az.

Haftada 1 ne olm ya?

Gün-de iki kesin. Üç nadir.

Bazen günaşırı bazen 2 güne bir 5-6 sene önce günde 2 kez çıktığım oluyordu yaş ilerledikçe sanırım sindirim sistemi de yavaşlıyor ancak haftada bir diyenler ciddi iseler acilen bir doktora görünmeleri gerekiyordur diye düşünüyorum, çürür yahu o içinizde.

haftada 1-2. doktora gidin diyenler, zaten az yenildiği için dışkı hemen oluşmuyor.

Günde en az iki, max 4.
Düzenli beslenen kişi günde 2 çıkar. Bol su için.

Haftada 1 bağırsak kanserine sebep olur. Günde 1 veya 2 kere çıkmak gerekir.

senin gibi.

bu arada haftada 1 yapanlar, içinizde çürür evladım. sağlıklı bir durum değil o kesinlikle.

her sabah, hiç sekmez + 2 günde 1 çift yevmiye.

2-3 günde 1.

günde bir. bazen iki günde bir.

doktor üç günde birin altında olmamalı demişti. bence içinize atmayın arkadaşlar :/

Bir yerde okumuştum, günde 3-haftada 3 arası normal deniyordu.

Haftada 1 sıkıntılı. Annemde öyleydi. Kolon kanserinden kaybettik.

minimum günde 2-3. atladığım olmuyor, geçen mecburiyetten 1.5 gün falan yapamadım mermeri kırıyordum az daha şaka değil.

günde 1 yada 2.

haftada 1 nasıl ya? hiçbirşey yemiyor musunuz? nasıl iş arkadaş anlamadım :D

gunde 1 veya 2

günde 1-2'leri gördükçe geriliyorum ya, "bende ciddi bir sorun var galiba" diye düşünüyorum.

ben 2-3 günde bir yapıyorum ki ergenlik ve öncesinde 3-4 idi bu. öküz gibi de yiyen bir insanım ayrıca. umarım ölmem. her gün kaka mı yapılır yav canı sıkılır insanın otur otur.

gunde 2, sabah - aksam.

haftada 1 diyenler acil doktora gidin bir kolonoskopi yaptirin.

bazı cevaplar gerçekten korkutucu. ne sıklıkta yaptığınız, sağlığınız hakkındaki en önemli göstergelerden birisidir.

Günde bir kez, nadiren iki günde bir.

en az 3-4 gün ara olur. hiç her gün yaptığımı hatırlamıyorum.

Geçen pos başvurusu yaparken konusu geçmişti yine. Bankacı demişti ki, bazı ülkelerde vatandaşlığın varsa amerikan ambargosu sebebiyle bankacılık hizmeti veremiyoruz. Sonuçta bankacılığın ipini amerika tutuyor ve bazı kısıtlama ve dayatmaları oluyor demişti.

Çok üzerine durmadım, sonunda petrol kuyularımızı mühürledi 2023 te açılacak muhabbeti de çıkabilir ama böyle anlattı adam. Ben emin değilim.

Amerika vatandasiysan vergilendirme yapar.

Amerika, tum dunyadaki bankalara "calistiginiz firmalarda amerikali var mi" diye sordurtuyor

evet, amerika'nın dayatmaları sebebiyle olabiliyor bunlar. türk bankaları da işlem yapabilmek için bu şartları ve kısıtlamaları kabul ediyor.

1) Ambargo ülkelerinden birinin vatandaşıysanız (İran, Irak, Suriye.. vs.) banka bu ülke vatandaşlarının hesap hareketlerinin ambargoya tabi olup olmadığını araştırmakla uğraşmak istemiyor. Kısa yoldan - kusura bakma kardeş - diyor.
2) Bu daha çok çifte vergilendirme ile ilgili.

bankaların müşterilerini değerlendirip puanlama yaptığı sistemler var, bu bilgiler de o puanlamayı değiştirebilecek bilgiler.

Amerika ile alakalı +1, hatta bana direk Amerikan vatandaşlığınız var mı diye sordu İş bankası. İkametgahım yurt dışında benim bu arada. "karıştırdı herhalde Amerika ne alaka lan, şu an yaşadığım ülkeden vatandaşlığın var mı" diye sorması gerekiyordu diye geçirmiştim içimden.

rahat kalır. yemini mamasını oyuncağını koyun yeterli.

ediyolar ama gelince felaket kokar yani.

@halkların.. koku cok dert değil yeter ki kendisinin huzuru mümkün oldugunca bozulmasın. İki tuvalet koyarım bu konu onun için de sıkıntı olmaz. dediğim gibi koku, evin dagılması vs hiç problem değil.

yemini suyunu koyduktan sonra ve hava girişi için bir pencere olduktan sonra pek dert etmez kendi kendine eğlenebilir. pencereden düşmemesine dikkat etmelisin ama.

ya elektrik kablolarını ısıracağı tutarsa?

ne zaman evde bi hayvan bıraksam aklıma hep bu konu geliyor da. belirteyim dedim.

@Fodera , erişebileceği bir yerde prize baglı elektrik kabloları yok. Gündüz de bütün gün evde yalnız kaldığı için buna dikkat ediyorum zaten halihazırda.

2,5 günde koku sorununuz olmaz. gitmeden önce kum kabını temizlemiş olun.ben seyahate gideceğim zaman temiz kum koyuyorum komple. mamasını, suyunu farklı yerlere bol bol koyun. kapların birini devirirse susuz kalmasın. oyuncaklarını da etrafa koyun, sıkılırsa oynar. yutacağı, devireceği objeleri kaldırdığınızdan emin olun. benimki gibi raylı dolapları açıp içine girme huyu varsa kapıları bantlayın :) 2,5 gün tek başına rahat rahat kalır. merak etmeyin, kafasını dinlemiş olur çocuk:)

Ay hiçbir şey olmaz 2,5 günde. Yemini suyunu 2 alternatif yere koyun. Özellikle suyu koyduğunuz kap devrilebilecek gibi olmasın. Kapıyı-bacayı kontrol edin. Kapıların arasına ağırlık koyun ki kendisini bir odaya kapatmasın. O kadar. Benim kedicikler her sen 10 gün yalnız kalıyorlar. Dönüşte paparayı yiyoruz, olacak o kadar.

Biz geçen sene 3 gün gitmiştik. Bi sürü su mama koyduk eve. Eve geldiğimizde koyduğumuz mamanın %3'ünü bile yememişti. Fark etmemiş bile yokluğumuzu. Ama evde belki şu şekil şarkı söylemiştir.

www.youtube.com

yanına bir de rakı açarsan niye olmasın?

videolarda gördüğün sky puppy diye anlatılan baykuşlar yumurtadan çıktığı gibi insan elinde büyüyor. dolayısıyla insana alışık oluyolar.

yabani bir hayvanı ehlilleştirmek zordur. moğolistanda bile adamlar gidip yeni doğmuş kartal yavrusu alıyolar, kalkıp büyük kartalı eğiteyim demiyolar.

ben de tilkilere hastayım mesela, trakyada binlerce fabrikanın olduğu bir şehirde yaşıyorum, geçtiğimiz sene gece fotoğraf çekerken karanlık tabi birden bi hışırtı hissettim, bi baktım kirpinin teki üstüme çıkmış, aldım dokundum karnına falan ağzını burnunu gördüm gitti sonra.

geçtiğimiz kış şubat ayında da kar yağarken fotoğraf çekmeye çıkmıştım evimin 500 metre ilerisinde tilki gördüm, gözlerime inanamadım, yuvasını da buldum gidip besliyeyim dedim ama sonra insanlara alışsın istemedim.

Gerçekten ne zaman bitecek bu insanların vahşi hayvanları parmaklama hastalığı?
Caretta caretta görür dokunmaya çalışır, mahalledeki baykuşu sıkıştırır...

Böyle kafayı bozan bir arkadaşım sincap ailesi 'edinmişti'. Sincaplar göz göre göre salaklaştılar, balkonda onlar için yerleştirilmiş cevizin falan arıyorlardı, kolumuzda dolasıyorlardı. Gozumuzun onunde yırtıcı bir kus geldi, acık büfeden tabak doldurur gibi hepsini toplayıp gitti. Yazıktır, rahat bırakın hayvancagızları.

Onlar bizimle iletişim kurmak istemiyorlar. Yapacağınız en güzel şey, ondan uzak durmak. Bir şeylerle beslemeye sakın çalışmayın, hayatta kalma yeteneği lazım ona.

Her ne kadar benim de içim gitse buf-e kür+1

Onun iyiliği için uzak durun. Bir de o hayvanların istemsizce ısırması bile kuduz aşısı gerektirir.

www.hepsiburada.com

Evde bundan var. Memnunuz.

Lpg li diyor urun aciklamasinda. Lpg dedigi dogalgaz mi?

Lpg tüplü oluyor galiba

www.hepsiburada.com

Şu o zaman bizdeki :D

cam değil.

patlamaz kolay kolay ama temizliği zor. çok kir gösteriyor ve pahalı.

Ben iki yıldır cam set üstü kullanıyorum. Oldukça memnunum. Temizlik içinse siyah yerine beyaz olanları tercih ederseniz çok daha iyi olur.

temizlik zor cam dan memnun değiliz. ekstra bilgi ocak gözü yakma düğmelerinin ocak gözlerine uzak olması önemli. küçük olanlarda tencere üstüne geliyor ve düğmeler ısınıyor.

Bizim ev kentsel dönüşüme girdiğinde yaklaşık 2 sene kiralık evde ankastre cam ocak kullandım. Aman Allahım. Cam patlamıyor ama temizliği o kadar zor ki. Hep kirli, hep kirli. Takıntılı biri değilim ama mutfağı temizleyip çıkınca insan dayansın istiyor. Mümkün değil.
Kendi evimde sadece bu sebeple çelik aldım. Emayeden daha hoş görünüyor, cam gibi pahalı ve kullanışsız değil.

2 sene önce inox bosch marka almıştık gayet memnunuz. Cam ile ilgili patlama ve kir olaylarından dolayı vazgeçmiştik.

cam tabii, ama piyasada satılanların alayı dandik. aksine bizim ocak, üstüne dökülen her neyse ıslak bezle şak diye çıkıyor kurutmuyor. o inox vs sildin mi çiziliyor hemen
ocağın markası barazza

Cam kullanıyorum, çok memnunum. Ocak çevresinde deney filan yapmaya kalkmadığınız ve aşırı dandik bir ürün almadığınız sürece temizliği çok kolay, beyaz +1. Ya bir de bu temizlik olayı açıkçası biraz dökülen ne varsa beklemesiyle alakalı.

Gri cam kullanıyoruz, temizliği falan oldukça kolay, memnunuz. Siyahlar parmak izi falan kalıyor diye sevilmiyor herhalde

senelerdir cam var bizde, patlama olayini duymadim ama tencere tava gezdirince ustunde ciziliyor. temizlemesi o kadar zor degil eger gerekli kimyasal ve aparatlari kullanirsan.

Motivasyonla olan bir şey değildir.

İçgüdüseldir.

1 (bkz: Evrimsel psikoloji)
2.(Bkz: Toplumsal cinsiyet rolleri)

ana babana sor sen niye oldun acaba.o zaman gerekli cevabı alabilirsin.doğmasaydın buraya bunları yazabilrmiydin
?

@jamswety
ne alakasi var yahu? insan dogdu diye dogurmayi sorgulayamaz mi? sonucta dogan insan dogup dogmamaya karar veremiyor, iki insanin aslinda bencilce aldiklari bir kararin urunuyuz.

bakici tutacak insanlar neden cocuk yapiyor?
bence sorun bakici tutup tutamamakta degil, herkesin cok cocuk yapmasini salik veren devletin cocuk bakimi icin kolaylik saglamamasinda (daha uzun dogum ve ebeveyn izni, kresler, vs.). sonucta saglikli bir bireyin 7-24 cocukla olmasi beklenemez.

ancak insanlarin cocuk sahibi olmanin zorluklarindan yakinmalari ve surekli 'ne kaddar kutsal bir gorev ifa ediyoruz' halleri beni acayip irrite ediyor, kendin karar verip yapmissin, bir zahmet de bakacaksin elbette. sanki bana yaptin cocugu.

@diffarentiationation şu filmi seyrettin mi?

www.beyazperde.com

işte tam da @jamsweety gibileri benden çıkacak da onu büyütmeye 18 yılım gidecek diye çocuk yapmak çok anlamsız geliyor.

@Mirket hayır.

11 haftalık taze baba olarak şöyle anlatayım;
Bakıcı tutacak param var, tutmadım, umarım da hiç tutmam.
Her anı her saniyesini yaşamak istediğim benim için müthiş bir süreç.
Yoruluyorsun, sinirlerin yıpranıyor, ama uyurken bi suratına bakıyorsun herşey uçup gidiyor.
Eşim psikolog, ben yazılımcıyım, haftada 2 güne topladı eşim seanslarını, bebek daha 2 haftalıkken bile haftada 2 gün ben baktım, buzlukta sağılmış sütler ile.
Şimdi bunu yazarken bile (sabah 5) bebeği izliyor bi gözüm.
Çocuk severim ben, hayattaki tüm deneyimlerimi, tüm bildiklerimi, gittiğim, gitmek istediğim tüm seyahatlerimi, kısacası hayatımı, tüm sevgimi paylaşmak istedim, bu yüzden çocuk yaptık, ikinciyi de 2-3 seneye yapmak istiyoruz

kaygilarinizi ve bakis acinizi anlamakla birlikte sorus sekliniz biraz yanli.

oncelikle anne baba olmak super bir duygu. yani oyle.

neden cocuk yapilir kisminda ise sahibi oldugunuz pragmatik tavrin otesinde seyler de var. evrimsel psikoloji ornegin cok da gecerli olmasa da bilimsel olarak bunu aciklamaya calisiyor.

bunun disinda ilk sorunuz biraz gecersiz. yani bugun bakici tutacak parasi olan insanin bu ekonomik gucunu en az 6-7 sene devam ettirebilmesi ya da gerekli birikimi olmasi da gerekiyor.

insanlarin bu kaygilarla cocuk yapmamasi ise son derece makul ve anlasilir. cocuk yapanlar nasil yapiyor neye guvenerek yapiyor diye dusunmeleri ve bunu cok mantiksiz bulmalari da anlasilabilir. neticede diger insanlarin dusuncelerini motivasyonlarini anlayabilmek her zaman kolay degil.

benim bakici tutacak param yoktu. esim de calismiyordu. isim gelirim vardi. cocuk yapmak istedim. cocuk yetistirmedeki motivasyonum tamamen o duyguyu hissetmekti. pisman da olmadim. cocuk sahibi olmak gercekten zor. is sahibi olmak da zordu. ama isimi yaparken aldigim tatmin cocugumu yetistirirken aldigim tatminin yaninda cok ufak kalir. yani bir seyin zor oldugundan yakinmak onun geri donusu muhtesem bir efor oldugunu degistirmiyor.

ama sanirim sizin bahsettikleriniz kendilerini cocuk yapabilmeleri ile tanimlayan insanlar. ben bunu kutsal bir olay olarak gormuyorum. hatta gayet de bencil bir davranis. risk cok buyuk, ufacik hatalarinizin sonuclari cok kotu olabiliyor.

heba etmek kismina ise katilmiyorum. yani butun hayatimizi birini beslemek icin heba ediyoruz zaten. gerci, eger cocuk bakmak icin yillarinizi heba edeceginizi dusunuyorsaniz, cocuk sahibi insanlarin duygularini anlamak da zor olabilir. sonucta hepimiz su kisa omrumuzde mutlu olmaya kendimizi tatmin etmeye calisiyoruz. ornegin ben kalabalik bir aile olmaktan mutlu oldugumu kesfettigimde cocuk yapmaya karar verdim. yillarimi da heba etmedim. fedakarlik yaptigim bir cok sey oldu, ama bakis acinizla kar zarar tablosunda hep artidaydim. yani ben cocuklarima karsi sorumluyum cunku onlarin dunyaya gelirken soz haklari yok. tamamen benim bencil ve kisisel gerekcelerim yuzunden burdalar. ben yapabilecegime inandim. ama ornegin ikinci cocugumdan sonra dunyaya bakisim dusuncelerim degisti. bu tatmin icin illa kendi cocugum olmasi gerekmedigini dusundum ve evlatlik edinmeye yoneldim.

su anda pismanlik duydugum tonla konu var cocuk yetistirme konusunda. ama hic biri cocuk yapmayla alakali degil.

ama katildigim nokta da sadece cocuklarla ilgili degil insanlarin surekli yakinmalari. cocugunuz olmasi size sinir bozucu olmaniz icin hak tanimiyor.

Anne baba olmanin nasil bir duygu oldugu yapana kadar bilinemeyecegine gore, siz de zaten sormamissiniz, turkiye'de herhangi bir mantikli aciklama yapabilecek cok az insan oldugunu dusunuyorum.

Temel motivasyon mezun olduk evlenmemiz lazim, evlendik cocuk yapmamiz lazim. %95 fln bu sekilde yapiyor, ayrica korunma yontemleri kullanilmiyor/bilinmiyor, hamile kalinca da ciftler zaten yapacaktik diyip aldirmiyor. bence temel 'motivasyon' bu. Kendine dair bir hayati olan, kendini gerceklestirmekle cocuk yapma fikrini ayirt edebilecek bilincte olan insan sayisi zaten %0,5, dolayisiyla hayatinin nasil olmasi gerektigi kodlanmis insan ne neden diye dusunmeden diger asamaya gecmek istiyor. Cocuk sansliysa ana baba ebeveyn olmayi seviyor, degilse psikopat biri olarak yetisiyor.

@westblack +1

valla benim çocuk yapma isteğim de etken çok. eşimin istemesi, toplumun istemesi, anama babama torun sevdirme isteğim, hayatın tıkanması gibi sebepler istememe sebep oluyor. mantıklı sebepler mi bence çok da mantıklı sebepler değil.

genel de aptallar bilinçsiz ürer zaten. trdekileri sorgulamanın bir mantığı yok geleceğin hindistanı.

belki de böyle bi sebeptendir :)

eksisozluk.com

Bir insanın yetişmesine, tohumun nasıl meyve olduğuna yakinen şahit olmak isteği olabilir.
Ölümün yok oluş ve unutulmak olduğu gerçeğinin acısını zayıflatmak için de çocuk yapıyor olabilirler.

ben geldim.

ya evet, evet ya. bu kelimeleri milyon kez söyleyebilirim galiba. bende de yok o motivasyondan.

28 yaşındayım ve kadınım. normal gelirli bir türk ailesinde büyüdüm. ve şuan maaşlı bir çalışanım. tr standartlarında dip değil 10k en azından. ama daha yapmak istediğim çok şey var. daha ben hayatıma yeni başlamış gibi hissediyorum. yaşayamadım yahu ben daha hayatımı. nereye gittim ne yaşadım ki, hayır bir de tutup çocuk sahibi olup bir zorunluluk, sorumluluk, bir yere gitmek istememe bir engel edineceğim. yahu bu çocuk olayı nedir ya?

neymiş dünyanın en özel duygusu imiş neymiş çok farklı bir hismiş. ama şöyle de bir şey var belki de, hayat maaşlı çalışanları bu noktaya gerçekten itiyor. çünkü başka yapacak birşey yok gibi. dostum yani 20 gün izinle dünyayı mı gezeceksin. bir de belki bu kadar insan yapıyor doğru birşey olabilir düşüncesi var galiba.

daha demin odamdan bir hasta çıktı. gebelik testi sonucunun negatif olmasını istiyordu. negatif diyince yaşadığı o mutluluğu anlatamam, gözlerinin içi sevindi. daha geçen hafta başka bir hasta gebe kalmak istemiyordu ve gebesiniz dediğimde ağlamaya başladı, tamamen istem dışı akıyor yaşlar yok böyle birşey ve benden sonra yan odada muayeneleri devam ederken de sürdü gitti bu. ilk gebeliği değil buarada bütün sürece hakim. nasıl yapacağım dedi? evet nasıl yapacak? toplum bunu hiç düşünüyor mu acaba?

28 yaşındayım evet ve görüştüğüm kişiler çocuk sahibi olmak istiyor iyi de ben istemiyorum yani. hani bu hayat, sen, senin ailen, toplumdan daha çok benim hayatım. garip ya.


öyle işte ya. değişik.

tanaka'nın "bu tatmin için illa kendi çocuğum olması gerekmediğini düşündüm ve evlatlık edinmeye yöneldim." cümlesine katılmakla benim herhalde erkek arkadaşıma teklifim çocuğumuzu evlat edinmek olur. ki bu pis dünyada dünyaya gelmiş bir canlının hayatını yaşanır kılmak ona güzel bir hayat sunmak, bencilce insani duygularla bir canlıyı dünyaya getirmekten çok daha özel birşey bana göre.


konuşup evet aslında çocuk çok da gerekli birşey değil, olağan bir şekilde bir şekilde olursa o zaman düşünülebilir gibi ikna ettiğim sevgililerim de olmuştu.

ha ben böyle konuşuyorum ama bunları söylemek benim için de çok zor. biryandan da vegan bir insanım ve hiçbir canlının hayatına zarar vermek istemeyen bir yanım var. muhtemel bir hata sonucu hamile kalırsam ne yapacağımı hiç bilmiyorum. o güne kadar bu şekilde düşünmeye devam.

ve geçmişte buna benzer bir duyuruda ben açmıştım.
eksiduyu.ru

Çocuk yetiştirmek o kadar da pahalı Bi şey değil. Özellikle ilk 5 sene. E hiç işi gücü olmayan yardımlarla geçinen mülteci bir çift çocuk yapmasın zaten. Ama karı koca çalışıyorlar. Her şey güzel. E ilk 5 sene masraf sıfıra yakın. E armut değilsen bu 5 senede biriktiriyorsun falan. Niye yapmasın. Bu hayattaki en büyük en zor görevlerden biri. Ezik başarısız biri olarak görüyorsan kendini yapma. Ama insanlar kalp damar cerrahı oluyor paraşütle falan atlıyor ne bileyim sumo güreşi yapan maraton koşan var. Bunların hepsinin enayi bir senin akıllı olma ihtimalin çok düşük. Bazılarımız için mesela sadece hayatta kalmak değil, aynı zamanda başarılı da olmak.

Neden yakınıyorlar, çünkü insanın çok vaktini alıyor. Kafan sürekli onla meşgul oluyor. Mesela arya stark a kızan insanlar görüyorum etrafta diziyi izlemiyorum ama kız biriyle sevişmiş galiba. Ya da fenerbahçe yenilince üzülüyor falan. Ben hakem hatası için kılımı kıpırdatmam şahsen. Olabilir insanlık halidir derim. Küfür eden var. Demem o ki insanlar istediklerini konuşur. Çocuklu insanlar çocuklarından bahsetmesin mi? Gerçekten bunu mu istiyorsun?


18 yıl bir canlıyı beslemek değil. Senin ve sevdiğin kişinin genetik harmanının en masum yıllarına tanıklık etmek.

Çocuk sadece çok sevmek için yapılır. Biraz büyüyünce çocuk da seni çok sever.

İyi ki yapmışım da öte onsuz bir hayat düşünemez olursun. Evladı ölen çoğu zaman Bi daha eskisi olamaz. Çocuk seni aciz duruma düşürür. Bağımlısı olursun Bi yerde. Düşünsene artık hem kendini hem eşini hem de çocuğunu düşüneceksin. Zor yani.

Mobilim başa dönüp şöyle Bi düzenleme yapamadım. Biraz da uykusuzum. Gece benim büyük çocuk yatağa yorgana halıya kustu. Sabah 5 te onları yıkadık eşimle. İnsanın midesini bulandıran o asitli kusmuk kokusu hala burnuma geliyor. Belki saçıma falan sıçramıştır.

Motivasyonla ilgili değil, hakikaten içgüdüsel. Ben 30'larıma gelene kadar yavru kedileri insan bebeklerinden daha fazla sevdim. İlk çocuğumu yapmayı istemem de (tabii çevre diye bir şey var ama) hakikaten içgüdüseldi. İkincisi ise daha bilinçle oldu. Eşim de ben de gayet yoğun çalışan insanlarız. Ben şanslıydım annem ve ablam çocuklarıma bakıyorlar ben işteyken. 18 yılı bir canlıyı beslemek için heba etmek fikrini biraz çiğ bulduğumu belirtmeliyim. Aramızdan çıkabilecek bir avuç bilim insanı haricinde ne kadar iyi bir kariyerimiz olursa olsun hayatımızın sonuna geldiğinde gerçek başarılarımız -eğer hakkıyla yetiştirebilmişsek- çocuklarımız oluyor.
Öte yandan illa ki çocuk yapmalı mı: tabii ki hayır. Çocuk koca bir sorumluluk demek. Yiyorsa yaparsın. Kendini buna hazır hissetmeyen yapmasın zaten.

Gerçi benim yaşım daha genç beni ciddiye alır mısınız bilmiyorum ama soruyu sorana katılıyorum. Bi insanın neden çocuk isteyeceğini, dünya nüfusu bu kadar artmışken hala çoğalma gereği duymasını falan anlamıyorum ve aslında biraz uyuz oluyorum illa çocuk yapmalıyım diye gezenlere. 8 milyar içinde senin de genetik materyalin devam etmeyiversin yani.

Tamam hepimiz omurgalı hayvanız ve böyle bi dürtümüz var ama bu tarz içgüdüleri kontrol edebilecek şekilde evrimleşmemiz gerek bence. Yoksa dünya kaldıramayacak bu kadar insanı.

Ayrıca bakıcı konusunda yorum yaparsam. Ben daha bir yaşında değilken kreşe başlamışım, 6 yaşına kadar devam ettim. Okumayı falan bile orada öğrendim ben. Kaliteli bi kreş bence bakıcıdan daha iyi. Ha ben onca sene o kadar çocuk içinde büyümeme rağmen ilkokula başlayınca hala aşırı derecede pısırık, özgüveni yerlerde biriydim ama en azından okul korkum falan yoktu.

Bu arada @Mirket'in önerdiği filmi izledim ben ve çocuk yapmama konusunda daha da karar vermiştim. Orada da mantık çocuk yapmak yerine Hindistan gibi bi ülkeden evlat edinmekti ama ben zaten direkt çocuk sevmiyorum ve hayatımı birine bağlamak istemiyorum. O yüzden bu tutumu desteklesem de kendim yapmam herhalde.

Boynerden almıştım eşime kışın. Tbox ındı. Kışı çıkardı.

tchibo'dan aldigimi uzun zamandir kullaniyorum.

Zara home

Tcibo'dan memnunum. En iyisi ceyo ama ayakkabı fiyatına

Bende plastik Birkenstock var. Hem hafif hem rahat. Yalnız ben 120 TL'ye almıştım geçen sene, oha olmuş fiyatı.

www.trendyol.com

gezer - always different

ilginçtir lcw home'dan aldığımız terlikler sağlam çıktı.

Gezer ya da ceyo.

twigy giyerim 2 -3 sene götürür beni panduflar. erkek terliği fena olmayabilir.

ceyo'dan alıyorum, yıllarca kullanıyorum.

resmi evrak'a imza atılıyorsa mecburen mavi.
diğer durumlarda keyfinize göre

resmi evrak imzası gerekmiyorsa her daim siyah yazan kalem tercih ederim. mavi renk mürekkep tonları değişken olabiliyor, her ton hoşuma gitmiyor.

Daima mavi. Cunku pc yazilari resmi olarak daima siyah. Kisiselligi icin vurgu ve tonlama olayina gerek kalmamasi icin daima mavi.

blue-black mürekkep. dolmakalem kullanıyorsanız güzel bir tercih.

bembeyaz bir kagitsa ikisini de tercih edebilirim.ama kagidi birine/ bir yere vereceksem maviyi tercih ederim. siyah olursa fotokopiye benziyor, el yazisi vurgusu mavi ile daha etkili.

siyah beyaz dokuman uzerine bir sey yazmam gerekiyorsa (evrak vs) her zaman mavi. hatta mavi imza kalemi kullanirim imza icin.

Dolmakalem kulanıyorsam mürdüm. Mavi sıradan, siyah matbu evrak yazısı gibi.
Tükenmez veya roller ise lacivert.

pembe / bağcık beyaz

Mint gri

ayakkabi pembe, bagcik beyaz

ayakkabı gri, bağcık açık mavi

gri ayakkabı turkuaz bağcık

Gri yesil gordum, erkek arkadasim cep telefonu ekraninda pembe beyaz, bilgisayar ekraninda gri yesil gordu!

ilk bakışta gri-yeşil dedim. ama pembe-beyaz cevabını görünce onu da görebiliyorum. oluyor ikisi de.

her giriste sifresini unutan adam +1

bağcık turuncu ayakkabı mor

ayakkabı gri, bağcık turkuvaz/mint

Bilgisayarın ekran parlaklık ayarına göre değişiyor. Düşük parlaklıkta pembe/beyaz, yüksek parlaklıkta gri/yeşil.

ayakkabı gri, bağcık açık mavi

ayakkabı gri, bağcık turkuaz.

ne yaparsam yapayım pembe göremiyorum.

ayakkabı gri, bağcık turkuaz

bagcik kirmizi ayakkabi yesil.

ayakkabı pembe bağcık beyaz çünkü aynı ayakkabıdan var bende :(:(

Ben de ayakkabı pembe bağcık beyaz görüyorum. Bu resim de bi iki sene önce baya popüler olmuştu twitterda ama gerçek rengi neydi unuttum :D

Bu arada elbisede farklı renk görene denk gelmedim dediniz ya, hangi renk görene denk gelmediniz :D

Bu tür sorulara genel cevaplardan farklı cevaplar verenlerin (Bu örnek için pembe-beyaz diyenlerin) ya farklı olmak için yalan söylediklerini ya da orada pembe-beyaz yazısını gördükleri için ondan etkilenerek bu cevabı verdiklerini düşünüyorum.

Yani bu ayakkabının hangi renk olduğuna dair gri-yeşil mi pembe-beyaz mı gibi bir seçenek verilmese kimse pembe-beyaz demezdi.

@jacque arkadaşlarıma seceneklerden hic bahsetmeden gosterdim, pembe gorenler oldu, hatta en ilginci ablam once gri goruyordu, sonra pembe gormeye basladi ve bir daha gri goremez oldu.

sarı, kahverengi.

bağcık: su yeşili
ayakkabı: gri

pembe görmeye çalışıyorum iki saattir. olmuyor. pembe diyenler bizi yiyor galiba.

Yeşil/gri

gri/mint
aksini düşünemiyorum.

bu resim gibi en az 4-5 örnek internette defalarca dolaşmışken ve bunun bilimsel açıklaması yapılmışken hala daha "kesin benim gördüğüm gibi ve diğer şekilde görenler yalan söylüyor ya da psikolojik olarak öyle görüyor" diyenler çok tuhaf geliyor asıl bana.

Ben o mavi siyah elbise olayında önce gece mavi siyah, sabah sarı beyaz, sonraki akşam yine mavi siyah görmüştüm ve sonuçta olayın mantığını gördükten sonra anlamıştım niye olduğunu. Yanny Laurel olayı da öyle.

Burda da ayakkabı pembe beyaz ama mavi gri de görülebiliyor yani. Ama yine de ısrarla "bu ayakkabı mavi gri, aksini söyleyenler kandırıyor" diyenler ayıp ediyor

edit: www.theguardian.com

bu da ayakkabının orijinali. Renklendirilmesiyle oynandığı için gri-mavi görünebilir ama ışıklandırma vs düzgünse pembe beyaz da algılanabiliyor foto. Ayrıca bu da 12 ekim 2017'den bi habermiş ama bu hafta yine popüler olmuş başka haberler de bu haftadan, niye popüler oldu acaba durduk yere :D

ayakkabı pembe, bağcıklar beyaz.

pudra rengi / beyaz alanlar da cok acik mavi gibi ama beyaz gibi

ortopediye gitmen lazım ama devlet hastanesinde ilgilenirler mi bilemedim.

ortopedide muayene çok önemli ve bir çok şeyden ortopedik muayene ile şüphelenip sonra gerekli tetkikleri istiyolar.

Yanma? Morarma? Şişme?

siyatik olabilir, sinir sıkışması vs. O ağrıyı senelerdir çekiyorum. Ortopedi doğru adres.

kosgeb kredi destegi daha fazla

genelde mallar erkekler üzerine olduğu için firmayı kadının adına yapıp, bir sorun çıktığında kağıt üzerinde boşanıp borçlardan "küt" diye kurtulmak için.

kim takar kosgeb desteğini...

Kendinin üzerinde hacizler, icralar, kapatamayacağı borçlar vardır. Kısaca önceden 1 kere büyük iflas etmiştir, ama mal kaçırmıştır ve ticarete devam etmek istiyordur.

bazen de erkek başka iş yaptığı için diğer işi yapması yasal olmayabiliyor. bu iş memurluk ya da o sırada başka iş yapmaması gerektiren bir şey olabiliyor.

Adamın emeklilik yaşı gelmiştir, bagkurda olsa 10 sene daha prim ödeyecek hanımın üzerine yapıp 3,5 sene sonra prim gününü doldurup yaşı beklemeye başlamak. Böylece 10 sene yerine 3,5 sene prim ödemekle yırtacak.

ev kadinlarina emekli olabilsinler diye de yapiliyor. is sahibi kadin oluyor, bagkur emeklisi oluyor. erken de is yerinde calisan olarak ssk emeklisi oluyor. yani eskiden boyleydi simdi bagkur magkur kalmadi tabi.

Diğer yazılanlara ek olarak adamın kadının iş yerinde çalışma dolayısıyla kendisine verilen maaşı gider yazabilme sebebi de olabilir.

evet.

Hayır, ateistim.

evet, ramazan dışında da tutuyorum bazen. güzel oluyor.

allah izin verirse evet:D

Hayır.

hayır ateistim +1

Burada da herkes ateist.

hayatımda 1 kere bile oruç tutmuşluğum yok :D

oruç tutmadığım bir ramazan hatırlamıyorum.

Allah affetsin bu sene bi kaç kere tutabileceğim.

oruc tutuyorum donem donem ama sizin bahsettiginiz dini oruc/ ramazan orucu zannedersem, onu tutmuyorum.

işim zor. tutamıyorum

Hayır.

Hayır.

Evet tutacağım.

hayır.

İnşallah, bu sene de evet.

hayır, ateistim.
irade tesi için su içmeli versiyonunu yapıcam bir gün ama. if denen beslenme düzenini.

Hayır

Evet

tutuyorum, tutacağım.

evet

Hayir ama zaten gun icinde cok yiyen bi insan da degilim. Ateist de degilim.

hayır

çok çok uzın zamandır tutuyorum normalde, sadece bu yıl tutmayacağım.

hayır.

Hayır

Hayır

yeap

Evet, tutacağım. Ramazan ayını insan ruhunda apayrı İlahi ilhamlar uyandırdığı, insanı farklı bir iç yolculuğa ve düşünsel bir ufka götürdüğü için çok seviyorum.

Tutanlar ve tutmayanların şahsında dönen kısır ve birbirinin aynı muhabbetlerle meseleye yaklaşanların, gösterişli iftarları, şaşaalı sofraları ramazan ayıyla bağdaştıranların, sadece yeme-içme üzerinden meseleyi tek ve kör bir katmandan görenlerin çok şey kaçırdıkları muhakkak.

evet

Hayır

Tanrıyla benim aramda

Hayir tutmuyorum ama 16-8 veya 18-6 seklinde aralikli besleniyorum aralarda su cay kahve icerek.

Oruc tutacaklar icin kolayliklar diliyorum, allah ibadetinizi kabul etsin.

kafir +1

Hayır, deist.

normalde evet,
ama bu sene özel sebeplerden dolayı tutamıcam.

Ara ara

Bu sene tamamında tutmayı planlıyorum. Son yıllarda biraz salladım

kısmetse evet

"sizin tuttugunuz oruç yalnizca yemek saatlerinizi degistirmek" demiş ali şeriati.

Onçün oruç 12 ay 365 gün 24 saat tutulmali. Kul hakki yemeden, iyi bir insan olarak. Gercek oruc budur bildiginiz üzere.

İlac iciyorum.tutamiyorum. hoş ilacsiz zamanlarimda da tam tutmazdim. Allah affetsin.

evet

hayır. sene olmuş 2019.

Hayır

evet. kolay kolay atlamam.

hayir, sagligimi sokakta bulmadim.

yes sir.

Hayatımda hiç tutmadım.

tutuyorum ama bugün ameliyat oldum o yüzden tutamadım.

yok tutmuyorum çünkü çok cool biriyim ben. benden zekisi yok. o kadar zekiyim ki oruç tutmayı aptallık olarak görüyorum.

niye tutayım ki? havalı olduğumdan bahsetmiş miydim? ha bu arada oruç tutmuyorum

hayır

tutmuyorum.

doğada öğretmenler kaç aydır maaş alamıyorlar, öyle haberler var.

çok zenginsen bahçeşehir. değilsen diğerlerini salla, normal bir devlet lisesi/ilkokulu seç.

hayret bilfen yok listede. fakiriz galiba.
bilfen ya da bahçeşehir diyorum. çünkü zaten onlardan birine vereceksiniz.

Ted

Bahçeşehir iyidir. Diğerlerine nazaran Diğerleri leş. Ama ben olsam Ted. Diğerlerine göndereceğime düz okula yollarim. Çünkü tek farkları güvenlik vs.

Bilfen yeni yetme bir okul. Guvenmeyin. 4 sene önce bilen yoktu. Piyasaya uçtular birden. Deli gibi frenchiese veriyorlar. Gerçi bahçeşehir de veriyor ama eğer bahçeşehir frenchiese olan okul değilse daha kaliteli oluyor. Okul araştırırken bakın. Frenchiese şube mi kendi şubeleri mi diye

Bilfen, Bahçeşehir, TED (sıralama da bu şekilde)

Ted+1

Bahçeşehir, İlkokul ve üniversiteyi okudum =) güzeldir. İmkanları sağlamdır.

Ozzy. Hangi yıllarda?

Android, iki buçuk.

ios. 3 sene ama en az 2 kez pil değiştiriyorum

İlk androidimi 4 sene (Eylül 2010 - Şubat 2015), ikincisini de 4 sene (Şubat 2015 - Nisan 2019) kullandım. İkincisi donanımsal sıkıntılar çıkarmasaydı ve 16 gb hafıza sıkıntı yaratmasaydı ve bu zammın gelmeyeceğine inansaydım, 1 sene içinde şu anki alabildiğimden daha iyi bir telefonla değiştirirdim.

Android dönemin amiral gemisi alındığında 4-5 sene götürür normal şartlarda. Bugün hala note 3 kullananlar baya var piyasada, dönemin ciddi seviyede iyi cihazıydı, her ne kadar yavaş çalışsa da özellikle zamanında 3Gb ram koymaları cihazı eskitmiyor sayılır ki cihaz çıkalı 6 sene olacak neredeyse.

2.5 yıl oldu tam, gittiği yere kadar kullanırım. çift hatlı xiaomi kullanıyorum bu arada, tavsiye ederim. iki telefon taşımaktan kurtarıyor.

Android. 2 yil hep. Yavaslamaya basliyor falan. Yavas calisan seylere tahammulum yok, o konuda takintiliyim.

android kullanıyorum bu yaz 5.senem dolacak tam telefon alacaktım ötv zammi geldi bunu hak etmiyodum :(

İos. 2015 kasımdan beri kullanıyorum hiçbi problem yok.

Android 2 yıl stock kullanıyorum genelde 2. yıldan sonra yavaşlama başlayınca rom kernel allah ne verdiyse girip 5-6 yıla oynuyorum

2013 mayıs ayında 2. el 1,5 yıllık bi iphone 4s almıştım. geçen sene ekim ayında bozuldu. şimdi de xiaomi aldım. 7 aydır kullanıyorum. bakalım ne kadar gidecek.

Bozulup beni bırakana kadar. Ben sıkılmam artık ne yaparsam yapayım acilmiyorsa yenisini alırım. Bu da 5-6 yıl sürer. Android.

iphone 4s: 6 yıl
iphone x: muhtemelen bir 6 yıl da o.

iphone 3g: 4 yıl, ios update gelmedi bi süre sonra, uygulamaları çalıştıramaz oldum.

samsung galaxy s4: 4 yıl, sim kart slotu bozuldu algılamamaya başladı, yaptırdım düzelmedi.

lg g2 mini: 1 yıl, denize düştü sonra :(

xiaomi mi 5s: 2 yıl olacak, taş gibi maşallah. ekranını kırıp değiştirdim ama o benim sorumsuzluğum, telefonda bir problem yok yoksa.

iphone 5s : 5 yıl kullandım bıraktığımda hala sapasağlamdı

Ortalama 2 yıl ama öncekiler performanstan değil başka sorunlardan gitti hep. Windows phone işi bitti lumia 920yi kullanamaz oldum, galaxy a5 2016 almıştım feci yağmurlu bir günde mevta oldu.

1.5 yıldır s7 kullanıyorum, su geçirmemesi ve artık benim uslanıp doğru düzgün kılıf kullanmam nedeniyle (spigen tough armor) sanırım daha uzun yıllar kullanırım. Yazılımsal olarak bir sıkıntı yaşamadım. Kamerası hala iyi bence. Nfc ile temassız ödeme yapabiliyorum. (Şimdi 2000li paralara alabileceğim bazı alt model telefonlarda hep kamerayı nfc'yi falan kısmış oluyorlar)

Yeni telefon alacak olsam ara modeller yerine birkaç yıl öncenin amiral gemisini alırım herhalde. Hiç ummadığın sensör ummadığın yerde gerekebiliyor. Ayrıca yeni telefon alacağım zaman 5g'ye uygun olmasına da bakarım herhalde uzun ömür için.

Kasım 2014ten beri iPhone 6 kullanıyorum. Hala canavar gibi Apple ios 12 ile desteği çekecek ondan 1 yıl sonra değiştiririm artık. Uygulamalar güncellenmiyor, babaanne telefonu kullanıyor gibi oluyorsun.

ios, ortalama 3 yilda bir yeniliyorum. elmanin avantaji ikinci elinin cok saglam olmasi, telefona temiz baktigim icin 24 saat icinde elimden cikartiyorum, eski telefonlarin alayini sattim.

telefona para vermiyorum bu arada, iki-uc sene kontrat yapinca zaten telefonu $300-400 civarina veriyorlar, onu da eski telefonun satis fiyati karsiliyor.

2-3 yıl arası. Bunun sebebi de biraz hor kullanmam. Çok düşer kalkar iş sebebiyle çok yoğun kullanıyorum anca çıkarıyor yoksa çok daha uzun süre kullanırım.

Iphone 5s'i 5 senedir kullanılıyorum.

samsung note 4, 4 yıldır kullanıyorum.

bin kere düşürmüşümdür ancak hafif bir çizik dışında camı sağlam. sadece arka kamera son düşürdüğümde fena kırıldı ama hala çekiyor sorun değil. ben bunu daha çok kullanırım. yenisini alacak durumda da değilim, iyi bu idare ediyor. yavaşlama falan yok.

önceki telefonum da samsung ve 4 yıl kullanmıştım.

Ios - 3 sene. Şirket politikası bağımlısıyım. arada bir defa da pil değişiyor.

iphone, 1,5 2 senede bir son çıkanı alıyorum.

iphone 6 - 2014 eylül'den beri kullanıyorum, sadece bataryasını değiştirdim. 1-2 sene daha kullanmayı düşünüyorum bozulmazsa.

iPhone 6, bozulana kadar...

6s plus. 4. seneyi geçtim. 16gb olmasına rağmen 2-3 sene daha kullanmayı düşünüyorum. pilini orijinaliyle yeniledim.

iphone 5s- yaklasik 6 yildir kullaniyorum.

Benim de S7 Edge. 2017 Şubat'ta almıştım. Bana kalsa 3 yıl kullanırım bi telefonu ama bu telefonu daha fazla kullanmam gerekecek sanırım.

Bundan önceki telefonum da Note 3'tü. Onu da 3 sene kullandım, şimdi hala babam kullanmaya devam ediyor.

Günde 10 mg brintellix alarak.

özel bir şey yapmıyorum. bencilim, ondan olabilir.

Bu biraz doğuştan biraz da büyüdüğün ortama göre şekillenen bir durum. Ben tamamiyle gamsız değilim ama gamsız tarafa daha yakınım. :) Takınca düzelmeyen şeyler umrumda olmuyor. Kendi halinde rayını buluyor. Öyle.

bir insan gamsız değilse gamsız olması çok zor. yani kişinin karakterinde olan bir şey bu, sonradan olan bir şey değil.

bunun en ideali degistremeyecegimiz seyleri kafaya takmamak. bence bu ogrenbilebilen bir sey ve bu insanlar gamsiz degiller aslinda, akillilar sanirim. bir de biz sadece kendimizden sorumluyuz, kirici olmadigimiz surece baskalarinin bunu nasil algiladigi konusunda bize sorumluluk dusmuyor, bunu da unutup kendimizi heba etmemek lazim.

aşmış bir insan oldugumdan olabilir

Genetik olabilir, küçükken her şeyi takardım, ergenlikten sonra tam tersi olarak gelişti. Onlarca fırsatı sadece o anda istemiyor olduğumdan teptim. Sonra da gram pişmanlık duymadım. Bana göre böyle olması gerekiyor çünkü. Hayata bir kere geliyoruz. Onu da biz kontrol etmeyecek isek çok saçma olur.

bu bence hayatta bir sürü şeyi tecrübe etmekle alakalı, kendiliğinden oluşmuyor. kafaya takılan şeylerin üzerinden belli süreler geçtikten sonra aslında ne kadar önemsiz olduğunu veya kafaya taksanız da takmasanız da bişeyleri değiştiremiyor olduğunuzun farkına varıyorsunuz. böyle böyle filtrelemeye başlıyorsunuz bişeyleri. bu da bi yerden sonra amaaan olacağına varır işte herşey napalım modunu getiriyor.

bu adam benim babam. 10 yaşında da aynıymış 53une geldi hala aynı.
Sonradan olabilecek bir şey olduğunu sanmıyorum o yüzden.

öncelik bencillik ve kafanın düzgün çalışmasında, üstüne de tembelligi ekliyiyoruz tamam oluyor. bakış açımızda espirili bir yön hep vardır. özet olarak merak etmiyoruz. bence en güzel tanım budur.

bazı insanllar teflondan oluyor. Hiç birşey yapışmıyor...

tek bir olayla bu kanıya varmak ne kadar doğru? hassas bir anınızda beklediğiniz ilgiyi görememişsiniz o kadar. bunun gibi bikaç olay varsa o zaman konuşalım.

-aile bağları kopmuş olabilir.
-kopmamış ama huyları bu olabilir. ilginin kendi üzerinde olmasını isteme vs.
-hastaneye getirilen kişinin solunum sıkıntısının psikolojik olduğunu, panik atak vs. geçirdiğini düşünüyordur. zaten bir şey olmayacağını bildiği için sıradan bir durum gibi davranıp karşısındakini rahatlatmaya çalışıyordur.

bazı insanlar çok çok ciddi durum olmadıkça umarsız davranıyorlar. başka olayları bilmiyorum ama 1 olayla silmeyin ailenizi.

gecenin 3.45'inde belki de acilden bu duyuruyu açıyorsan bence de abartmışsın, hiçbir şeyin yok.

aile bağların gayet sağlam.

Kopmuş diyelim, nolacak? Bi daha uyandırmayacan mı?

kopmamış da düşüncesizlik işte.

Ailenizi en iyi siz tanırsınız. Bazı yaşlı insanlar öyledir. Hastalıkla ilgili ilgi hep kendileri üzerinde olsun isterler. Valla acilde yatarken bunu deseler, siz eve gidip uyuyun o zaman böyle söylenecekseniz zaten hiç gelmeseydiniz, derdim.
Benim annem-babam hiç öyle insan olmadılar. Bu yaşımda "derdim var" desem ellerinden geleni mızmızlanmadan yaparlar. Kvalide & Kpeder tamamen bambaşka. İki oğulları var. Biri yurtdışında yaşıyor. Torunları senede bir ancak görüyorlar. Geçen hafta izne geldiler. Daha oradayken Kvalide söylenmeye başladı "siz gelince çok yoruluyorum vs." diye. eee, gelmeyeyim o zaman. Öyle deyince de ağlayıp (gerçekten ağlayıp) vicdan yapıyorlar. Değişik yani...

Bence bu saatten sonra üzerinde düşünmeye gerek yok, yani ben kendimden/kendi adıma konuşacak olursam bu tip aksiyomlarda ''analiz'' etmeye çalışmak kadar salakça birşey olmadığını farkettim.

Çünkü işlevsiz. Analiz etmen hiç bir işe yaramıyor. Bunu son günlerde çok sık kullanıyorum da hayat p ise q ise'den çok daha öte bi' hal almış. Biz hala aristo mantığında kalmışız.

Velevki KENDİNCE bi' analize giriştin ve artık ''bağların'' koptuğuna karar verdin. Ne değişecek ? Onlara sen de soğuk mu davranacaksın ? Ya da bağları iyileştirmeye çalışmak için biraz daha mı ödün vereceksin ? Ne değişecek, bunların senin içinde bi' işe yarayacağını mı sanıyorsun. Yaramayacak. O yüzden insan ilişkilerinde senin analizinin hiçbir önemi yok, zaten bilemeyiz de biz sadece bahaneler buluruz. Bak şurada bile 2 farklı fikir ortaya çıkmış.

Sen bu analizlerin sonucunda(her neye karar alınırsa alınsın) hangi refleksi verirsen ver, yine senin canın acıyacak. Hangi stratejiyi güdersen güt, kazanana kadar senin/senin de canın acıyacak.

Senin canının acımaması için; analiz etmeden, içinden geldiği gibi refleksler vermen. Yani farkında olmadan sırf istediğin için öyle davranmak seni kırmayacak tek şey.

Böyle davranırsan sonucu ne mi olur ? Bilemeyiz.
Bildiğimiz tek şey, sen bunları düşünecek pozisyona geldiysen eğer. Çoktan top senden çıkmış, bu saatten sonra senlik birşey yok. Sen ''yok lan ben aslında şöyle yaparı....'' dedikçe ''ama''ların oluştuğu ortamlarla/durumlarla karşılaşacaksın.

O yüzden, düşünme. Yani bunu söylemek kolay ama yapması dünyadaki en zor şey farkındayım ama düşünme. s*ktr et.(kitap vardı de mi bu isimle ?)

Sen olabiliyorsan kendin ol, iyi ya da kötü çözümcü ya da değil bi' önemi yok. Her durumda bunu yap demiyorum, şu an bu anlattığın durumda bunu yap/malısın. Sonuncunda iyi olabilir, kötü olabilir pişman olabilirsin/olmayabilirsin bi' önemi yok. ''her ne yaptıysam ben yaptım, çünkü o an öyle istiyordum'' diyerek kazanmak/kaybetmek var. ''ha-skt*r be, olmadı'' diyerek kazanmak/kaybetmek var.

kazanmanın her türlüsü güzel, ama kaybetme durumunda 2.si daha bi' sancılı. Çünkü 2.sinde hem süreç sancılı hem de herşeye rağmen sonuç.

Direkt kopmuş diyemeyiz ama bana tuhaf geldi ya üzülürdüm ben :/

kız olsam zengin koca arardım.net

100.000 liraya oturma grubu alan insan mutluluğu para ile arıyordur ve asla bulamaz. yetişemeden ölür gider.

kusura bakmasınlar ama gerçek zengin göstermeye ihtiyacı olmayandır.

koca firavunlar ölmüş gitmiş, kurtlu götlerini açıyorlar canlı yayında herkese gösteriyorlar. altından don giyse ne olur gördük o götü. ayrıca ölmüşsün havan kime. sanırım herkes zengin olup dünyaya altın kazık çakmak istiyor ama yok öyle, ben de ölüyorum siz de ölüyorsunuz zenginler tüm mal varlığınızla.

"bir yaşam formundan ötekine geçerken acı çekmek kaçınılmazdır. çekilen acıların kaynağı tutkular ve ihtiraslardır. acılardan kaçınmak için nefsin heveslerine gem vurmalı, insanın hayvani yönünü törpüleyen sevgiyi çoğaltmalıdır"

Hemşire mi? Damat neciymis? 100binde iyimis.

abartmıyorsunuz çok pahalı gerçekten, ama herkes imkanı elverdikçe zevklerine yönelik alışveriş yapar. kendiniz de dahil olmak üzere kimseyi bu kuraldan istisna tutamazsınız. hemşire hanım da bir istisna değilmiş, varmış ki harcamış. güle güle otursun.

Parası olan takılıyor abi. Takılsın zaten hayat onlara güzel :D Benim param olsa var ya ohoooo, bir eşofman altına 3 bin lira verilir mi? bir kabana 9 bin verilir mi lan diye anama söverler. Şimdi bile alacağım şeyin en pahalısını ve kalitesini almaya çalışıyorum, param olsa kimse tutamaz :D

evde liyakat kalmamis +1

Yani bu çok saçma bir mantık. Bunun sonu yok ki. Yemende her gün açlıktan onlarca kişi hayatını kaybediyor. Bakın açlıktan. Biz burada yemekleri patır kütür çöpe döküyoruz. İmkanımız var. Fazlasını atıyoruz. Sizin için yemeğe verdiğiniz 10 lira nasıl abuksa, biri için de koltuklara verdiği 100.000 lira abuk bir rakam. Konuşulacak bir şey değil. Yemendeki çocuklar da bizi düşünüp, ulan ne zenginler var, hem yemek yiyorlar hem de çöpe döküyorlar diyorlardır. Onlar daha haklı hem. Onların durumu temel ihtiyaçlar odaklıyken, bu koltuk işi lüks tüketim.

Ayrıca herkeste olsa siz de kanıksar, buna şaşırmazdınız. Demek kümenin büyük bölümü böyle değil.

Bu zengin koca arayışı falan lafları da boş laf. Ona yorum yapamıyorum bile. Kadın olsa zengin koca arayanlar, erkekken de arasın boş laf yapacaklarına. Öyle oluyorsa, böyle de olur. Bir farkı yok.

Ben erkegim, basindan beri hak veriyordum zengin koca arayan kizlara. Kusura bakmasinlar da herkes kendini dusunmek zorunda, kimse erdemli olacam diye bir seylerden feragat etmek zorunda degil. Zengin koca arayisi da karakter oncelikli koca arayisi gibi bir tercih sadece, bu bir tercih. Insan dogasi bu, luks evde oturup luks tatil yapip luks bir hayat yasamayi istemek serefsizlik degil. Bazilarimi bazilarimizdan daha hevesli oluyor sadece buna.
Kadinin dogasinda vardır zengin kocaya sahip olma istegi, buna hak verip vermeme tartismasi da gereksiz. Icten ice ister hemen hemen her kadin bunu.


Evet abartmiyorsun oturma grubuna 100k dehset bir para. Cogu insan bu paraya sahip oldugunda "bunu nasil degeerlendirsem, nasil yatirim yapsam" diyorken adam bunu cat diye oturma grubuna veriyor, siradan bir sey degil. Buna bir kadinim heveslenmesi de gayet dogal.

Satinaldigin ürünü yarı fiyata sataşmıyorsan ağır kazık yemişesindir. Bu işin tasarımla zenginlikle fln alakası yok. Zenginlerin etrafında onları sömüren bir sistem var ve adamlar bundan gayet memnun. Kazandığın bu kadar parayı harcayamadigini düşünsene o da problem. 100k alınan koltuk takımı 50k geri satılamaz ağır kazık. Bu arada malın fiyatını satıcı değil alıcı belirler.

100 bine oturma grubu alan bide bunun üstüne konuşan bence salaktır.

Herkesin hayatta bir beklentisi var. 100K bir oturma grubu için çok fazla. Neden? Çünkü ben o parayı kolay kazanmıyorum. Kolay kazanan biri böyle düşünmüyor, çat diye veriyor parayı. Zengin koca arayışı farklı bir şey. Benim yetiştirilme kodlarımda yok. Bulduğum kişi zengin olsaydı süper olurdu ama ilk kriter bu olmadı hiçbir zaman.

100 bin lira bir koltuk takimi icin cok fazla.
Ben böyle, esyalara haddinden fazla veren insanlara mal gözüyle bakiyorum.

Bu kadar cok param olsa 10 bin liraya koltuk takimi alir kalanini Lösev, Tema vakfi, Darüssafaka, Ayn Soup Academy gibi kurumlara bagislar; bir miktariyla da Ihtiyac Haritasi'ndan ulasabildigim kadar insana yardim ederdim.
"Seni tutan mi var, simdi de para bagisla!" diyebilirsiniz, su anda bunu elimden geldigi kadariyla yapmaya calisiyorum ama cok param olsa daha fazla etkili olurdum herhalde.

Koltuk iste, üstüne kicimi koyucam ya da uzanicam alt tarafi. Bu kadar büyütmeye gerek yok.

siz de zengin koca bulun kardeşim. önce kapan kazanır.

Günde 100k'dan fazla kazanan bir arkadaşım var. Çocuğun arabası 2008 model ve şu anki değeri 50k. Yılda 100k bile kazanamayan bir arkadaşım daha var. Arabası 2019 model ve değeri 300k. Bizim millet gösteriş meraklısı. Asgari ücretli adamın elinde bile 8-9k'lık telefon var :) Zengin kocayı arayan çok kız var tabi. Ama karakterlisine denk gelmen lazım..

bende de öyle oluyor. duş al sakinleşir vucudun belki . sıcak suyla. 5dk da girip çıkma. şelaledeymiş gibi su aksın bir süre :)

ösym sınavından önce bebek gibi uyuyabilen cindir :)

İşte klasik sıcak duş, ılık süt içme, bilgisayar ekranından uzak durma gibi tavsiyeler verebilirim ama o stres düzeyiyle zaten fizyolojik olarak pek mümkün değil sağlıklı uyku, yalnız değilsin yani

Benim de simdiye kadar hep oyle oldu. Hatta dandik mulakatlarda bile.. Cunku benim icin onemliydi. Ben en kuvvetli uyku haplarini bile denedim, stresten uyuyamadim, sinav vakti geldiginde etki etmeye basladi haplar. Onun icin onlrdan uzak dur derim =D Malken iyice mallastiriyor.

Ben sahsen yeterlilik sinavlarinindan onceki gece bari dogru duzgun uyuyabileyim diye simdiden dua etmeye basladim =D

Sabah sert bi kahve iç

kafayı yormayacak bir kitap okumak iyi bir seçenek.

İki kadeh şarap iç.

Uyku düzeninizi büyük sınavlar öncesinde 1 hafta 10 gün öncesinden rutine oturtun. Nefes sayın (sadece o geceye özgü olmasın ama). Melisa çayı uyku için çok iyidir. Ne yaparsanız yapın sakın o geceye özgü bir şey olmasın. Belki bunun tek istisnası yemektir. O gece hafif bir şeyler yemeniz daha iyi olacaktır. Alkol ya da türevlerini sakinleştirir zannıyla içmeyiniz. Keza kahve, çay veya kola için de aynı şey geçerli.

valla ben ortamları şenlendirmek için yiyecek getiririm hep. insanları beslemek her zaman ısıtır ortamı.
sosyal medya diye bir gerçek var ve insanlar ihtiyaçlarını buradan gideriyor. gülmek ağlamak sohbet etmek sevişmek vb. kimse reel bir arkadaşlık peşinde değil artık pek, çünkü gerçekler acı. sosyal medya safe zone.

demeye devam etmek lazım diye düşünüyorum. ha, herkes türk kimse demiyor olsaydı uğraşma derdim ancak belli ki ortamda abuk durmaz bu davranış. bir süre sonra alışırlar. zor bir şey de değil hem.

Gözlerinin içine baka baka "günaydın" diyorum. Türk insanı böyle, evet. Hadi sokakta yapma, hırsızı, uğursuzu, bana baktı- verecek diyeni var. Ama işyeri ortamında kezbanlık, kamillik ya da ego yapana gıcığım.

Selam vermeyen o kişilerde iş körlüğü, mesleki kaşarlılık durumu başlamış.
Size tavsiyem duygusal olmayın, sizin gibi işe yeni başlayan kesimle muhattap olun.

selam vermiyorlarsa ugrasma. gerek yok. koskoca insanlar belirli bir yastan sonra degismiyor.

Of bu benim kanayan yaram ve sanırım o insanlardan biri benim.

Sadece ofise ilk girdiğim an günaydın derim. Sonrasında yanından her geçtiğim insana günaydın demekten nefret ediyorum. Ne gerek var abi tek tek sizle mi uğraşcam diyorum içimden. Aynı şekilde yemekhanede masaya ilk otururken afiyet olsun diyorum ama o esnada yürürken herkesin birbirine afiyet olsun demesinden nefret ediyorum. Deyince ne oluyor sanki anlamıyorum..

Aynı şekilde bir ortama girerken ve çıkarken herkese sarılmaktan ya da öpmekten ve birinden bi şey isteyeceğim zaman öncesinde naber nasılsın muhabbetinden nefret ederim. Bana da yapılsın istemiyorum. Bi şey istiyorsa delikanlı gibi gelsin istesin. Hiç "insan bi nasılsın der" triplerine falan girmem çünkü bütün bu saydıklarımı çok ikiyüzlüce buluyorum.

Tabii bence Türk insanınınki tamamen ayılıktan; kimsenin benim gibi düşündüğünü sanmıyorum. Bir de ben bunlardan nefret ediyorum ama selamı da cevapsız bırakmam asla.

bir ara çalıştığım bir işyerinde, sabahları günaydın dediğim insanlar kafalarını yüzüme çevirip garip garip bakıyorlardı ve cevap vermeden gidiyorlardı. bana özel bir şey değildi yaptıkları, sadece orda insanlar birbirlerine günaydın falan demedikleri için alışkın değillerdi böyle şeylere gördüğüm kadarıyla.

Takma bu tür şeyleri. İşini yap geç. Sonuçta bu insanlarla ortak noktan aynı yerde çalışıyor olman.

bence takılma.
ben de vermem.

Kesinlikle etik.İşi alacağının garantisi bile yok.Yine cv'ye bakılacak.Yine bir görüşme olacak.

Özel sektörde iş bu şekilde bulunuyor. Bunlara takılan şu ortamda iş bulamaz.

Bir de iş veren birlikte çalışabileceği eleman istiyor. Hayat görüşü, iletişim falan.. bunlar uymuyorsa bir yerde aksaklık olabilir. İş ortamında sinir harbi olabilir.

torpil değil. etik değil demekte yanlış olur. adam gelsin konuşsun cv bıraksın otursun napabilir anlatsın sizde uygun yer olursa alabilir misiniz demiş. hiç bir falso yok.

dünya hep böyleydi hepte böyle devam edecek. doğru olan da bu. benim hiç bir zaman böyle bir durumum olmadı olmayacakta çevrem yok çünkü ama doğru olan bu işte.

isteniliyor ki bir sınav olsun oturup masada 6 ay çalışalım yüksek puan alanlarımız işe girsin iş bulsun yok öyle bir dünya.

kimi ağzıyla laf yapar işe girer kimi sınavlarda rezildir ama iş dünyasında pratiktir işe girer. herkesin yolu farklı

devlet kurumuysa orada kpss falan, milletin emeği, hayalleri var ama özelse yapıştırsın. yoksa daha çok isşiz kalir. millet etik metik dinlemiyor. " herkes köşesini kapmış iyi ama ben nasıl büyük adam olacağım " der bir şarkısında üstad pinhani.

sen de kap köşeni. burada serengeti kanunları geçerlidir. sırtlanlar kazanır.

bu referans olmaktir, torpil degil. kesinlikle etik ve olagan birsey.

Çok etik bir davranış. Ben bir torpil göremedim.

Bunun torpilden farki nedir ki? Sonucta iki kisiye de eyvallahi olacak. Bence etik degil. Ancak ve maalesef o kadar cok issiz var ki insanlar is icin bulabildikleri her kapiyi zorluyorlar.

rica olmuş. şu an için torpil değil.

Sadece bununla sınırlıysa torpil değil. Hatta bazı şirketler bunu destekleyip eğer getirdiğiniz kişiyi beğenip işe alırlarsa size prim veriyorlar.

"Daha iyi biri yerine bu arkadaşı alın" demek ve sonucu etkilemek torpildir.
"Böyle bir aday da var, değerlendirir misiniz? işinde iyidir vs." demek referanstır.

Dediğiniz örnekte bence bir torpil yok gibi duruyor. Tabii bunu kimin dediğine bağlı.
Kurumun en tepesindeki kişi İK'ya bir CV yollayıp "inceler misiniz, değerlendirin" derse, referans gibi dursa da torpil gibi algılanabilir İK tarafından ve bu adaya gereksiz öncelik tanınabilir. Bu biraz torpildir. Ama aynı veya alt seviyeden aynı yazı gelse referans olduğu anlaşılır.

referans olmakla ile torpilin farki sudur: referans oldugunda ilgili kisinin ilgili pozisyon icin uygun oldugunu dusunup adini,cv'sini iletirsin. gerisi sirketin/isverenin insiyatifinde. gerekli mulakatlarini, gorusmelerini yapar, "uygun" bulursa ise alir. bir nevi google reklamlari gibi. kisinin sadece on plana cikmasina yardimci olur.

torpilde ise, "bizim amca oglunu bu pozisyona soksana, bi bok bilmez bu alani da okumadi ama ilerde sana bir guzellik yaparim" demektir. kisinin profesyonel gecmisi pozisyon icin yeterli olmadigi halde, sirf ikili iliskileri sebebiyle ise alirsin.

ilk durumda referans olan kisi olmasa ve cv'den kisisel bilgiler cikarilsa bile ayni surec isler. ikinci de o cv'nin yuzune bile bakilmaz

Deodorant kesin çözüm değil, hatta zararlı, ben kullanmıyorum. Deotak kullanıyorum hem kokuyu önlüyor hem de cilde zararsız.
Kirli sepetine veya makineye atarken koltukaltlarına bulaşık deterjanı sık, bildiğin fairy. İşe yarıyor.

ben de alternatif olarak yediklerindeki baharat oranına ve giydiğin kıyafetlerin 100% pamuk olmasına dikkat etmeni tavsiye edebilirim. 10-15 liralık tişörtlerden daha kaliteli tişörtlere yönelirsen bence sorun çözülebilir. bi de deterjanın çıkaramıyor olması çok ilginç gerçekten, acaba az koyuyor olabilir misin? 5 kglık makineye üç tepeleme ölçek kadar koyuyoruz biz mesela, koku moku kir falan hiçbir şey kalmıyor.

deodorantım zaten deotak roll-on. krem gibi sürüleni de denedim, fark etmedi.

tişörtler %100 pamuk. pek kalitesiz bir tarafı yok. içime giydiğim için çok para veresim yok, yani kaliteli olup pek farkı olacağını sanmıyorum ama olacaksa deneyebilirim. yazın giydiğim orta kalitede tişörtlerde de (us polo falan) aynı sorun var. daha fazlasına da verecek param maalesef yok.

deterjanı dediğinizden az koyuyorum evet. 6 kg makineye bir kapak koyuyorum, deterjan şişesinde de öyle yazıyor. yeteri kadar da köpürüyor. iki kapak koysam makineden köpükler taşıyor bu sefer, onu da denedim. çamaşırları çok sıkıştırmıyorum. başka kirliler güzel yıkanıyor. oğlanın okulda üstüne başına yemek döküp getirdiği kıyafetleri tertemiz çıktığına göre makine ve deterjan iyi yıkıyor. sorun benimkilerde.

Ter kokusunun çıkmamasıyla karşılaşmadım, ama sizin terinize özel bi sinme varsa da buna yağ lekesi gibi yaklaşmak gerekir.

Çamaşır suyu ya da domesosla geçmemesini düşünemiyorum. Bi kova suya bi kapak çamaşır suyu. Sok 5 dk sonra çıkar sık makineye at. Rengi solabilir tabi.

Son çare makineye atmadan koltuk altlarına cif döküp biraz ovuşturun. Cifle geçmiyorsa hiçbi şeyle geçmez.

Sinmemesi için için terimizin miktarını ve mahiyetini değiştirebiliriz. Spor yaparsan daha az terlersin. Kilo vermek yağsız baharatsız beslenmek terin daha az kokmasını sağlar.

Çıkardığın tshirtin bi tek koltuk altlarına iç taraflarında 10 saniye sabun sür öyle kirli sepetine at. Kuru sabuna üşeniyorsun sıvı sabun da olur. Yedir ama böyle. 1 hafta durur bi şey olmaz.

sentetik içeren kumaşlarda maalesef koku olayı oluyor. denildiği gibi %100 pamuk olanları tercih edebilirsin. hem daha sağlıklı.

ikinci olarak şu ürünü kullanmanı şiddetle tavsiye ederim.

www.hepsiburada.com

diğer roll onlara göre pahalıdır ama bence mucize çözüm.

Ter kokusu malum bakteri popülasyonu demek. Yani kumaşa nüfus eden bakteriler yıkanma sırasında yerlerini terketmiyor olmalı ki koku kalıyor. Sirke, boraks gibi kötü bakteri savaşçısı bi malzeme iş görebilir diye düşünüyorum.
İyi deterjan kullanıyorum demişsin, leke çıkarmada iyidir de kir temizlemede iyi olmayabilir. Temizleme konusunda arap sabununu tavsiye ederim. Eti bor gibi deterjan da kullanabilirsin. Çamaşırı makineye atmadan önce nispeten daha kirli olan gömlek kol manşetlerine yakalara ve kol altlarına biraz arap sabunu dök azcık beklet sonra yıkamaya geç. Kir mir kalmaz, mis gibi olur.

bu yaşadığınız durumu t-shirt'in pamuklu değil de naylon kullanılan bir malzeme olmasına veriyorum. bence mümkün mertebe pamuklu bir şey giymek lazım.

Bir tişort ya da diğer herhangi bir çamaşır kiriyle bir hafta beklerse kumaşın hücresine işler bakteriler ve ürer. Yıkamakla da geçmez. Çamalır yıkamak için bir hafta beklemeyin. Her makinanın ekonomik 15-20 dklık programları oluyor. Çamaşırlarda yağdır , çamurdur ya da iç çamaşırı olmadığı sürece kısada yıkayabilirsiniz.

Benim sepetimde 1 hafta çamaşır birikirse ayıptır söylemesi kriz geçiririm. Evde 3 kişiyiz hergün duştan sonra havludur, tilorttur, atlettir, pijamadır çıkınca zaten makina doluyor. İlla ki yukanack şey bulursunuz. Yastık kılıfı çarşaf o makina dolar. 1 hafta beklemeyin. Yapmayın etmeyin:)

Pamuklu tişört +1, 1 hafta bekletmeyin +1

Ek olarak makineyi bir temizlemeyi deneyin. Deterjan gözünü çıkarıp, iyice temizleyin orayı. Gider borusunu çıkarıp temizleyin, gelen su borusunu da temizleyin. Makinede bir tıkanıklık varsa doğru yıkanmıyor, durulanmıyor da olabilir.

*koltuk altina roll on yerine hindistan cevizi yagi+karbonat karisimi krem surmeyi deneyin. simya evi'nde hazir yapilmisi var, kendniz de yapabilirsiniz. koku olusumunu engelliyor. terliyorsunuz gene ama sifir koku. bu durumda tshirt de kokmaz.

*camasir makinesine yumusatici gozune sirke koymak.

*koltuk alti pedleri var. tshirtun o bolumune yapistirin, bir de oyle deneyin. gunluk ped de yapistirip deneyebilirsiniz. bu koltuk altinin islak gorunmesini de engelliyor.

*giydiginiz tshirtler icinde en az koku yapanin kumas icerigine bir bakin.

Benim ergen kızımın okul tshirtlerinde oluyordu geçen sene. Dikkatimi çekmişti, ince tshirtlerde değil polo yaka / pike tipi dokusu olanlarda özellikle oluyordu. Ben de mmakineye çamaşırı koyarken birkaç fısfıs Febreze'nin Kumaş ve Çamaşır Ferahlatıcı Spreyinden sıktım. Bende işe yaradı.

once kalitesiz tisortler giymeyi bırak ikincisi içine tişort giymekten vazgeç.

garnier roll on dene. ter kokusu sorunu olanlar için fazla iyi. sorun bence yediklerinde varsa kiloda.

bimden sir ağda al


bi pakette 40 tane var 8 tl civarı

Yüzünüze süreceksiniz , bimden almayın. Kuaför markete girin (nettende olabilir) kaliteli 500 gr ağda, ağda kazanı , ağda bezi, tahta dil basacağı alın. Aldığınız yere ( gidip aldığınızı varsayarak) nasıl kullanmanız gerektiğini sorabilirsiniz , internette de bolca videosu var zaten.

sir ağdanın yanı sıra sir ağdayı temizlemek için ağda temizleyici yağlardan almalısınız.

hiç ağda yapmadınız ise zor olacak ama dikkat etmeniz için söylüyorum ağdayı kılın tarandığı yöne sürdükten sonra bandı tersi yönünden çekin.

hazır ağda bantlarından alsanız daha kolay olmaz mı? kesip boyutunu ilgili bölgeye göre ayarlayabilirsiniz hem. ısıtma yok bişey yok.

dediğim şey şu: www.watsons.com.tr

kazanı al ağdayı koy ısıt yüzüne sür temizle kazanı temizle döküldü damladı yapıştı her yer vıcık vıcık oldu tahta çubuk bittiyse ne olacak ağda bandını her seferinde ayarla kes falan filan çok aşırı zahmetli, ben tembelim ya da.

taurina+1
yüz için ayrı tipi bile gördüm

açılın uzmanıyım. videosunu fln da bulurum, traş sonrası kuaför ağdayı kalınca sürüp eliyle mi çekiyor, yoksa incecik sürüp kağıt yapıştırıp mı çekiyor?

ona göre ağda sorusuna cevap vereyim.

ağda bandı fln olmaz, erkeklerin yanak üstleri fln sert kıl, almaz onları.

@playing star ın dediği çok doğru, ağdayı kılların çıkış yönüne doğru sürüp , sürdüğünüzün ters yönüne çekmeniz lazım.

bir kaç kere yaparsanız alışırsınız zaten.

Ağdaya gerek yok bir tane Philips in kaliteli sakal şekillendiricilerinden alıyorsun. Şu çok başlıklı olanlardan. Yüzünde ne kadar istemediğin kıl varsa sıfır alıyor. Hem de ömürlük makineler.

@benaslinda: kalın sürüp eliyle.

tamam o zaman kalıp ağda ya da inci ağda fln diyorlar artık, ondan alacaksınız. istanbuldaysanız tahtakaleye gidin filiz kozmetik, nebioğlu kozmetik fln vs.. ordakiler size yardımcı olur. netten alacaksınız şöyle setler var, benzerlerini siz de araştırıp bulabilirsiniz ben örnek olsun diye veriyorum.

www.kozmetiksite.com

ayrıca şöyle videolar var benzerlerinden yürürsünüz.

www.youtube.com

kalın sürdüğüüznden, tüylerin çıkış yönüne sürdüğünüzden ve ters çekim yaptığınızdan emin olun, gerisini yaptıkça öğreneceksiniz zaten.

ocakta ısıtmayı fln denemeyin işi bilmiyosanız çok ısıtıp yakarsınız kendinizi, makineler çok pahalı diil.

ben alışamadım. hele aldıktan sonra ikinci mümkün degil gitmiyor.

çok alışmak istiyorsan ekmeği 1 ay bırak komple, sonra ekşi mayayla başla. Asıl o zaman gerçek ekmek tadını alacaksın

alışılıyor ama çok keyifli degil o yüzden az yeniliyor.

istanbul halk ekmekte ekşi mayatı organik tam ekmek var. al onu tost makinesinde ızgara yap çıtır çıtır ye, bisküvi gibi oluyor

yemek zorunda mısın? sevmiyorsan yeme, tutan ne?

Aaa ben bayılıyorum buna :> damak zevki demek ki

Ben bayila bayila yerim. Hatta isitip tereyağı ve salça sureceksin,off..

bayılıyorum +1

kızartıp ye. sıkı bi ekmek olduğu için çok yiyemezsin zaten. tereyağı yakışır kendisine.

ekşi mayalı ekmekle normal ekmek aynı şeydir. aradaki fark mayanın epey bir bekletilerek ekşitilmesi. ancak fırınlar bu bekleme sürecini zamanla azaltıp en sonunda tamamen bıraktıkları için hamur ekşimeden fırına veriliyor. Yani fırınlar 90 lardan itibaren sanayi tipi üretime geçtiler, mayalama süreci biraz sıkıntılı ve çok dikkatli olmak gerekiyor. ayrıca yer sorunu da var. az üretilmesi veya tercih nedeni değil esasen.

Alışmak ne demek. Diğerleri ekmek bile değil gibi geliyor.

10 evden 6/7 derdim. Sadece öğrencilerin, yaşlıların yaşadıkları evler var ekonomik boyutun haricinde.

bulaşık makinasız ev görmedim uzun zamandır. doğru olabilir.

başlığı görüp içeriği açmadan önce 9/10 hadi ennnn düşük 8/10 derdim. Öğrenci evlerinin çoğunda bile bulaşık makinesi var artık. Bence kalmamıştır makinesiz ev pek fazla

Her evde var abarti degil.

Küfredecek bir şey yok bunda, gayet reel bir durum.

büyük şehirlerde ve merkezlerde 10 evden 9unda var önermesi doğru olabilir, fakat köylük kasabalık yerlerde bu oranın yanlışlığı su götürmez bir gerçek.

Türkiye sadece büyükşehirlerden oluşmuyor. Ben de 6-7/10 derdim

Köylerde bile var artık bulaşık makinesi çamaşır makinesi gibi zorunlu bir ev aleti haline geldi

ev alma ısrarına takılmamak istiyorum ama başarılı olamıyorum. eşiniz neden şu an ev alamayız diyip işin içinden çıkmıyor anlayamıyorum. ev ev ev adamın başının etini sağlı sollu yemişsiniz gibi görünüyor, almayın kardeş. paranızı başka değerlendirin, şu saatten sonra o evden hayır gelmez.

önce aile gelir. yani eşinizden, sizden ve çocuğunuzdan oluşan 3 kişilik kadro. eşinizin bunu idrak etmesi gerekiyor. rızanızı almadan birikiminizi bu işe akıtması veya borçlanması evliliği çatırdatabilir. refah seviyeniz ciddi şekilde azalacaksa resti çekin derim. evliliği korumak isteyip hiç çıkar yol bulamazsanız hoş olmayan bu mevzuya, ileriye dönük yatırım gözüyle bakarak kendinizi rahatlatabilirsiniz. çünkü normal şartlarda kaynana herkesten önce vefat edecek, ev çocuklara kalacak.

size ne için söz verdi bu arada?

bir süredir para biriktiriyorduk o birikimle araba aldık eşimde uygun bir dair buldugumuzda arabasını satıp ev alacagına dair bana söz verdi dün bir konu açıp anlatmıştım orada.

birikim gözüyle bakamıyorum çünkü sadece bana ait olmayan ortak birşeyin içine girmek istemiyorum.

İnanılmaz, gerçekse nasıl bir kadın bu kaynana allahaşkına. Resti çek, gerekirse boşanırsın. Ölene kadar bu aileyi, bu dırdırı, bu yükü çekmek zorunda değilsin.

Sen eşine çok tolerans tanımışsın bu konuda belli, o yüzden yüz bulmuş. Önceki duyurunu da okudum, yanlış da yapsalar göz yum ne demek? Hata buradan başlamış, ailesine karşı bu kadar kör olan bir adamla hiçbir şey ideal sürecinde yürümez.

Tavrını koy, net ve kararlı ol. Eşinin yeni bir ailesi var artık; önceliği siz olmalısınız. Kaynana da anladığım kadarıyla aç değil, açıkta değil. 20 sene ya yaşar ya yaşamaz. Hayalleri varmış, te allaam.

Önce gelen bir şey yok bu gibi durumlarda. Onu belirterek başlamak istiyorum.

İşten neden çıkasınız? Hiçbir koşulda işten falan çıkmayın. Konuyla alakasız zaten işten çıkmak.

Bütçeleri ayırın ya da ayrılın diyemem. Bu nasıl denir zaten? Oturulan yerden, çocuklu bir ailenin bir bireyine, terk et bu aileyi denir mi? Ama bu ayrılma kararı biraz fevri gibi duruyor. Fevri karar vermeyin.

Ortak ev de almayın. O ortak ev belli ki size zarar verecek. Bu belli ki planlanmış ayrıca. Spontane gelişmiyor bence.

Bir de bana insanların hayalinin ev almak olması garip geliyor. Hayalin ne? Ev almak. Bu yani.

2 duyuruyu da okudum. anladığım kadarıyla görümce gazlamış kaynanayı. en kolay çözüm ev falan almayın, elinizdeki parayı başka bir şekilde değerlendirin.

eşiniz de artık anasının sözünden çıkmayı öğrensin, eğer öğrenmezse gün gelir daha ciddi sorunlar yaşayacağınıza garanti verebilirim.

Evi var demiştiniz, kaynananın hiç bir şeyim olmadı muhabbetini anlamadım o yüzden.