Abi sen zaten eski duyurularında sana psikotik bozukluk teşhisi konulduğunu yazmışsın bu sıkıntın da bayadır devam etmiş, senin için normal yani de bizim başımıza neden böyle bir şey gelsin ki hasta değilsek? Benim gelmedi mesela.

gelmiyor hocam, ciddi bir konu bu. doktora gidin.

psikolojik rahatsızlık belirtisi. derhal bir psikiyatriste gidin.

tedavi görüyor musunuz?

Kardeşim, mutlaka bir psikiyatri uzmanına gitmelisin en kısa zamanda (Psikolog değil)
ve psikiyatri uzmanının tavsiyesi doğrultusunda, ilaç kullanman gerekebilir büyük ihtimalle
Bu problemin, başka hiçbir çözüm yolu yok kesinlikle.

Ben Ronic markasını aldım 4 kiloluk, şurada biraz değerlendirdik: www.eksiduyuru.com Bitince yine alırım ama bu sefer izole olanını alırım sanırım. Şimdi baktım da ben geçen ay 4 kilosunu 640 liraya almıştım şimdi 830 lira olmuş.

Şuradan Aras Kargo'yu bulup kısayolunu bi dene belki işine yarar: eksisozluk.com

Bence o kargo yanlış teslim edilmedi, bugün yetişmediği için kargo aracında, kargo dağıtıcılarına gün içinde şirket tarafından teslim edilmesi gerek baskısı olduğundan sisteme teslim edildi diye giriş yapmıştır, kargo yarın ulaşır sana diye düşünüyorum

Hocam amacın kilo vermekse diyet yapacaksın, başka yolu yok. Ha yok kas inşa edeyim diyorsan o zaman da düzgün beslenmen yoksa o işe girme faydadan çok zarar görürsün.

Düzgün beslenip göbek işini hallettikten sonra bir de (evde olabildiği kadar) kas yapayım dersen, söz, ben yardımcı olacağım.

temiz kırıldıysa japonla güzel olur. Ama kırılan kısmı çok küçük parçalarsa toz haline geldiyse rip yapacak bişey yok.

Abi İran Yapıştırıcısı diye arat, aradığın ürün o.

Abi bence seni ilgilendiren bir durum yok, kendi istemedikten sonra birini değiştirmeye çalışmak da, seni tenzih ederim, bana zorbalık gibi geliyor biraz. Herkesin kendi seçimleri ve bu seçimleri sonrası katlanacağı sonuçları oluyor. Herkes bunu yaşayarak görecek işte yapacak bir şey yok.

Bu hali onun normali büyük ihtimal. Benim anladığım kadarıyla sizin çok yakın bir iletişiminiz yok. Bu kişi ne yaparsa yapsın, iyi bir iş sahibi, hayatını alt üst etmemiş, edecek gibi de durmuyor. Birde bazı insanlar herkese aymı davranmazlar, benim kardeşim de böyle huysuz, kibirli, soğuk biri gibidir dışarıdan ama yakın çevresine tam bir minnoş ev kedisi gibi. Siz bu kişinin kardeşi bile olsanız onun anne-babasına olan içinde tuttuğu kırgınlıkları bilemezsiniz, belki içindeki tuttuğu kırgınlıkları böyle dışarı vuruyordur.

Aynı kıyafetleri giymesi, gezmeyi tozmayı sevmemesi, sinirli, gergin bir tip olmasında bir şey yok. Kızın iş, eğitim ve özel hayatında sorun yok gibi. Bana çok normal geldi. Birde sizin dediğiniz gibi bir kullanım olsaydı çoktan bir sağlık sorunu ortaya çıkardı, öyle iyi holdinglerde de öyle tipleri işe yarasa bile tutmazlar. Bence kızı böyle yargılamak yerine hayatta geldiği bu başarılı nokta için tebrik edip, gurur duymak gerek.

Ofistekilere büyük ihtimal size davrandığı gibi davranmıyor. 27 yaşında birini nasihatle yola getiremezsiniz. Salın bence kendi yolunu bulsun, yapılacak bi şey yok gibi duruyor. Üstüne düştükçe iyice huysuzlanacak. Umursamazsanız ne halin var gör derseniz de daha insancıl davranacak.

bana anormal ve mudahale edilmesi gereken bir durum gozukmedi acikcasi. o oyle biri sadece bu. hepimiz bi sekilde endiseli ve stresli ortamlardayiz biz olmasak komsumuz, es dost, arkadas stresli ve yansiyor herkesin her ortamina. kafa ayik gezmiyor, bagimli desen neyse de gayet isinde gucunde neden takildiginizi bile anlamadim. erkek arkadasinin ona bi seyler yaptigini dusunuyorssniz once onu tespit edebilirsin

insanlar ancak sorunlarını kendi kabul ettiğinde yardım alabilir ve iyileşebilir. bu yüzden takip ederek, düşünerek ya da zorlayarak ona yardımcı olamazsınız.

Uyusturucuyu bilemem ama hayati etkileyecek bir bagimliligi olsa iste fark edilir.
Tavirlari normal bence insanlarin hayatlarina tavirlarina duruslarina mudahale etmeye calismak bana cok sacma.geliyor. 26 yasina gelmis bu tastan sobra degismez parasini nasil neye harcadigi da sadece onu ve ona para verenleri ilgilendirir.
O parayi harcayamaz cok sacma bir bakis acisi. Lc waikikiden de giyinirim pazardan da giyinirim ayni tarz giyinirim ama 3bin liralik dolma kalem kullanirim bekli oyle bir hobisi takintisi var ona para harciyor.

(from) point of view, yani işte olayı gören birinin gözünden görüyorsun gibi kabaca.

"Benim gördüğüm bu" gibi bir anlamı var. Yani gerçekleşen bir olayın yorumunu bire bir olduğu gibi anlatmaz da alakasız bir bağlam kurup "ben bu olayı böyle gördüm böyle yorumladım" der anlatan kişi. Picasso'nun resimlerini düşün işte adam istese bire br aynısını yapamaz mı bi nesnenin? Yapar. Yapar ama yapmıyor kendi gördüğü gibi yorumluyor. Onun gibi düşün.

guldum.net

3 aşı oldum, hiç covid olmadım. olduysam da bilmiyorum belirti falan olmadı. sadece 1 kez test yaptırdım. 1 kez de hızlı test kiti denemiştim.

Bildiğim kadarıyla ben de olmadım. Aileden annem geçirdi, yanında maskesiz oturdum ama olmadım.

2 aşı Sinovac.

hiç test yaptırmadım ama covid olmadım.
semptomsuz geçirdiysem bilemem.
iki sinovaclıyım.

3 doz Biontech oldum Covid olmadım diye düşünüyorum bi belirti falan olmadı eğer olduysam da ama ben 1,5 sene falan baya izole yaşadım, yani sonbahar-kış mevsiminde nüfusu %70 azalan bir yerde yaşıyorum o nedenle olmamış olabilirim, İstanbul'da olsam kesin 2-3 defa olurdum.

iki doz biontech. farkli zamanlarda sanirim yedi kez test verdim. sonradan covid oldugunu ogrendigimiz ev arkadasimla saatlerce mutfakta oturup birlikte sigara ictik, hastaligi suresince de ben ilgilendim. tüm testler negatif cikti.

ha artik en ufak seyde hasta oluyorum ve nefes darligi yasiyorum... o yuzden test olmadigim bir ara covid gecirdigimi dusunuyorum ben. cunku covid oncesinde de 2-3 yildir sigara iciyordum ve boyle sikayetlerim yoktu.

2 doz coronavac (Sinovac) aşısı oldum. Hiç test yapmadım dolayısıyla hiç teşhis konmadı. Pandemi sürecinde 9 ay yurtta kaldım (2020 1 ay, 2021 3 ay, 2022 5 ay) ve farenjitle soğuk algınlığı dışında rahatsızlığım olmadı. Belki soğuk algınlığı geçirdiğimi düşündüğüm an covid olmuşumdur, bilemiyorum.

Olmadım, olduysam da anlamadım. Belirti falan yoktu hiç.
Şehir merkezinden uzak sakin bir yerde yaşıyorum, ister istemez izole durumdaydım.
2 doz biontech.

Aşı olmadım, covid19 da olmadım. Ailemde de kimse aşı olmadı, onlarda covid19 olmadı.
oğlumun başka bir hastalığı sebebiyle toplam 29 gün tıp fakültesinde yaşamamıza(yatılı) rağmen yine de olmadık.

3 Biontech oldum, hiç corona olmadım. Hatta test bile yaptırmadım şu saniyeye kadar.

covid için herhangi bir önlem de almadım, hasta da olmadım, aşı da olmadım, test de yaptırmadım.

3 doz biontech
Her zaman maskeliyim ve dışarı çok az çıkıyorum
Yakalananlar çok ağır geçiriyor
Hiç öyle grip gibi dediklerine inanmayın
Maskeye devam ediyorum

istanbul- ailecek olmadik. ailenin icinde 19 yasinda, girdigi ciktigi yer belli olmayan ergen de var. hepimiz 3 asiliyiz. anne baba yasli, anne kronik hastaliklari var.
su an iyice saldik ama halen olmadik.
olmayiz da insallah.

3 asılıyım. Gecen hafta oldum ilk defa. Pandeminin başından beri korunmuyorum. El yıkama sıklığımı çok az arttırdım. Asansör, dolmuş gibi kalabalık ve küçük alanlar dışında maske de takmıyordum son 1 seneye kadar. Son 1 sene hiç maske takmadım. Tatile falan gitmekten de geri durmadım hiç.

Malt macunu vermiyorsanız bir süre malt macunu verip gözlemleyin durumunu.

@Kaleci malt kullanıyoruz, yazmayı unutmuşum.

verdiğiniz mamaların aroması nedir?
bazı mamalar bazı kedilere ağır gelebiliyor.
mesela benimkilerden biri balıklı kuru mama yediğinde çok sık kusuyor.

balıklı verdiyseniz kümes hayvanlı (yazın kaşıntı yapabilir) veya en kolay sindirilen ve en az alerjik olan geyik etli mamaları deneyin.

Başından beri Royal Cannin kullandık. Önce kitten, sonra kısırlaştırılmış kediler için son olarak da kolay sindirildiği söylenen.

benzer sorunu 1 yaşındaki kedimizde yaşadık. çöpten bozuk bişeyler yemiş sonra 2 gün boyunca bişey yemeden kustu durdu. Hem farklı mama hem de iyisi olsun diye karidesli ND mama verdik onu yedi de kendine geldi çocuk :)

çok yiyor olmasın? bizim de kedimizde yaşadığımız bir sorundu özellike yaş mama yiyordu ve çok yiyordu. onu azaltınca düzeldi

Hills id denediniz mi?

Bir de virbac gastro var id muadili

Kiliseler bakımlı mı bakımsız mı bilmiyorum ama genelde garanti görülen, kale olarak görülen yerlerde belediyeler salıyor. Kadıköy belediyesini ben de başarısız buluyorum.

Sen kilise diyorsun 3 senedir yanmayan sokak lambalari var.
Lambanin kafasi komple kopup dustu bakmiyorlar.

Yollara bu ara asfalt dokmeye basladilar ama daha kotu oldu. Ortaya dokup geciyorlar yandaki arabalar dururken.

Kiliseler vs kültür bakanlığına bağlı olabilir. Eğer öyle ise bu Beyoğlu'nda neden bakımlı kadıköy'de neden bakımsız olduğunu açıklar.

Abi bunlar bütçeyle olur tadilat için CHP'ye bağlı bir belediye devletten ödenek istese alamayabilir AKP'ye bağlı belediye isterse daha rahat alır. Aynı şekilde Kültür Bakanlığı da CHP'ye ait bir belediyeye böyle bir hizmet vermek isteyebilir ya da sürüncemeye bırakır, AKP'ye ait bir belediye bu zorluğu çekmez, bunlar hep siyaset.

Ekleme yapayım: "Böyle olmuştur" demiyorum tabii "Böyle de olabilir" diyorum, ihtimal yani.

boş tabure koysalar %80 oy alacakları bir yere yatırım yapmalarını bekleme.
bu iş tüm partilerde böyle. o ilçedeki yerel yandaşları besleme üzerine kurulmuş bir düzen.

Bir şey yapmaya gerek yok. Bilimsel olarak net kanıtlanmış bir şey yok spor sonrası.

logisticsmanager'ın dediği gibi bir şey yapmana gerek yok, antrenman öncesi yapacağın hareketler ısınmamış gergin kasları sakatlar, antrenman sonrası yapacağın hareketler zaten laktik asit birikmiş yorulmuş kaslara tekrar stres uygular, hep zarar yani. Yapacağın tek şey çalışacağın hareketlerin ilk setini düşük ağırlıklarla yapıp kası strese hazır hale getirmek olmalı, diğer tüm olaylar gereksiz, antrenman bitince de duşunu alıp yemek ye, en faydalısı bu.

benim hocam da derdi ki (vücut geliştirme şampiyonluğu olan biridir kendisi); "kaslar dinlenirken gelişir".
o yüzden dinlenme çok önemli, çalıştıktan sonra mutlaka dinlenin.

İlla bu üçüyse Ultimate farkıyla BP diyorum. Total Türkiye Demirören'e ait olduğu için bi antipatim var, Petrol Ofisi de durmadan yanlış yakıt veriyor insanlara bi tuhaflar.

Edit: Total Demirören'den çıkmış tehlike yok o anlamda.

Hangisi ucuzsa ondan al hepsi ayni.

Abi bir de yanlış anlamayın tartışma çıkarmak için söylemiyorum ama bu "hepsi aynı" olayı bana çok gerçekçi gelmiyor. Yani evet hepsi Tüpraş'tan alıyorum ama yakıtın verimliliğini artırmak için her markanın kendi geliştirip ürettiği katkı maddeleri var yakıtlarda kullanılan, o bile ekstra farklar yaratıp "hepsi aynı" argümanını çürütebiliyor.

Var evet marketteki cikolatali sutler gibi icinde %0.0003 falan o maddeden var.

Hatta artik pompa ustune yazi astiriyor epdk, bunlarin bir olayi yok gibisinden.

BP tabiki. Hepsi aynı mantığı doğru fakat kalite ve güvenlik konusunda hepsi birbirinden farklı. BP'de yakıtta su çıkma ve yanlış yakıt verme olasılığı daha düşüktür. Ucuz etin yahnisi hesabı aman dikkat. Ayrıca markadan markaya istasyondan istasyona oktan değerleri bazen farklı çıkabiliyor. mesela her 95 oktan diyen 95 vermiyor.

Petrol ofisi hakkında bilgim yok. fakat performans istiyorsan BP, tasarruf istiyorsan total(uzun yol şoförleri çoğunlukla total tercih ediyor).

benzinde değil mazotta fark eder.

hiç bir şey far etmez yakıt kalitesi olarak. katkı maddeleri son tüketicinin anlayacağı bir fark yaratmaz. istasyonlar arasındaki tek fark tank temizliğidir. bunu sıkı yapan firmaları tercih etmen daha doğru olur. en iyisi dağıtım firmalarının kendi istasyonlarıdır. eğr bayiden alınacaksa da benim sıralamam shell - opet - bp.

Motorin ise Totali kesinlikle önermiyorum. Menzili bariz şekilde daha düşük.
Benzin ise farketmez.

Bp ama ilk tercihin Shell olsun bence. Hem yakıtı, hem kampanyaları, hem hizmeti en avantajlısı o.

aralarından bp. ama tercih ediyorsam önce opet ardından shell 3. olarak bp alıyorum.

Total'e para kazandırmazdım. Petrol Ofisi'nin kardeş şirketini de sevmediğim şirketler listesine aldım. PO ilişkili şirketi kategorisinden aynı listede. BP kaldı.

Bu arada divit +1, katkı maddesi sadece malın kimin olduğunu bulabilmek için eser miktarda konur. başka katkı koymak yasak zaten. herkes tüpraş'tan alır. tüpraş'ın fiyatı pahalı gelirse, yurtdışından getirenler oluyor. orada kalite farkı olabilir belki. ama son senelerde tüpraş da piyasayla aynı gittiği için yurtdışından getiren eskisi gibi kalmadı.

İnsan yalnızlıktan ölmez, yalnızlığı dert edip stresini yaşarsa buna bağlı olarak gelişen rahatsızlıklar sonucunda ölebilir.

Niceyi bilmem de schopen reis zengin ve capkin bi herif.

niçe frengiden gitti, cok da yalniz sayilmazmis demek.ki.

Haklısın, söylem doğru değil. Ayrıca bu kadar zaman içerisinde eminim birçok kez yapılmamıştır.

"İlk kez 661 yıl önce düzenlenen Kırkpınar Yağlı güreşleri" denilebilirmiş.

Tabii Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde de yapılmadığı yıllar olmuş, onlar da sayılmıştır muhtemelen.

Daha önceki sorunuza da cevap vermiştim tekrar vereyim,

Eğer bir yönetim toplantısı yapıldıysa ve bu toplantıda alınan karalarlar, karar defterine işlendiyse yani diğer kat malikleri bu konuda olur dediyse ödemek zorundasınız ve evet sitelerde demirbaş bedeli adında bir para toplanabilir.

Ama yok yönetim kendi kendine böyle bir karar aldıysa, karar defterinde diğer kat maliklerinin imzası olmadan para toplamaya kalktıysa o parayı alamaz, bir avukatla görüşün bence.

Eğer toplantı olmadan, karar defterine işlenmeden kafasına göre para toplamaya çalışıyorsa suç da işliyor bu arada bildiğim kadarıyla;

Bu da şurada dursun :
www.mevzuat.gov.tr

Hocam bi önceki duyurunla bunun bir farkı yok, yönetim çoğunluğun onayını almadan kafasına göre herhangi bir konuda para talep edemez ya da aidat ücretini artıramaz, bunları bahane ederek yasal bir yaptırım uygulayamaz. Yani önümüzdeki hafta "şunun için para vereceksiniz yoksa sizi dava ederiz" diye size tebligat yollarsa onun için de para alamaz ya da yasal bir süreç başlatamaz o sitenin kralı kat maliklerdir yönetim değil.

yooo olunur.
eğer özel bir beceriksizlik durumu yoksa rahatlıkla olursun.
amaaaaaaa

evet bu işin aması var.
40 yaşından sonra mutfak temposuna adapte olmak zor olacak. iki tava çeviriyorlar önümüze yolluyorlar, her şey sabahtan hazır zaten gibi düşünceler varsa o işler öyle değil açıkçası.

diğer yanı da nerede olduğunuz önemli ama küçük işletmelerde dahi hiyerarşi vardır. hele işin kurumsal ayağı olan otellerde bu iş doruktadır.
20-25 yaşında turizm mezunu ya da size nazaran erken başlamış bir alaylı genç sizin üstünüz olunca kafasını ceviz gibi kırmak isteyeceğiniz anlar olacak. işte o anlarda kendinizi tutmanız gerekir.
kaldırabilirim derseniz neden olmasın.

Abi aşçılık göründüğü gibi "romantik" bi meslek değil, yani günde 12 saat ayakta duracaksın haftasonun izni bayram tatili yılbaşı bilmem nesi olmayacak en alt kademede olacaksın her gelen bağıracak çağıracak sana psikolojin bozulacak, normalde bile acayip zor iş 40 yaşından sonra o atmosfere uyum sağlamak imkansız.

olunmaz, o ortama dayanamazsiniz.

zor bence hocam. ben liseden beri istiyordum ama zamanında ailem engel oldu süper vizyonları ile. dediler ki sen oku büyük adam ol başkaları sana yemek yapsın. boş memur aile vizyonu işte. neyse, aşçılık bir zanaat. çıraklık sistemi ile işliyor. yani önce mutfağı temizlemeyi öğreniyorsun sonra bıçak kullanmayı falan. bir sürü boş leş iş yapıyorsun ki sonradan yavaş yavaş ilerleyesin. kimse sana gelip hoşgeldin eğitim almışsan buyur geç mutfağa aşçı olarak demez. 40 yaşından sonra o leş ortama dayanamazsın. ben 29 yaşındayım ben bile dayanamam diyorum.

Herkes çalışma ortamı demiş de aşçılığın kendisi de biraz zor. Belki 100 kişilik pilav yapacaksınız ya da sizden zor bir yemek bekleyecekler. Bilmiyorum dediğinizde ya da lezzetsiz olduğunda ne biçim aşçı diyecekler. Kısaca zor.

Olsa da olur olmasa da ama hakkında düşünüp sonrasında kin güdecek kadar üstüne kafa yorduğum bir konu değil, çok canımı sıkarsa engellerim geçerim karşıma çıkmaz bi daha.

benim hiç hoşuma gitmiyor. ilk kim başlattı bilmiyorum ama puh size demiştim. hala da diyorum. sanki işini kusursuz yapıyor da şaka yapmak, şirinlik yapmak eksik kaldı.

PR bu demek, belediyeler halkla ilişkiler ekibi tutmazsa, halkın nabzını tutup bi şekilde görünür olmazlarsa bir sonraki seçimde oy alma ihtimalleri baya düşük. akp belediyeleri bu konuda çok iyi mesela, hayatında istanbul dışına çıkmamış, boğaz görmemiş ev hanımlarını otobüse doldurup tek kuruş istemeden şehir içi şehir dışı gezdiriyorlar, dışarıdan bakınca israf gibi geliyor ama baktığında o insanlar akp diyor başka bir şey demiyor.

Bana o tip hesaplar inanılmaz samimiyetsiz geliyor. Aynı şekilde siyasetçilerin z kuşağına yaranmak için yaptığı şakalarda bir o kadar itici geliyor. Herşey iç içe geçmemeli. Bazı şeyler profesyonel düzeyde kalmalı. Siyaset siyasette kalmalı. Belediye belediyeciliğini yapmalı.

Bir belediye olarak işini düzgün yapıyorsa beni rahatsız etmiyor. Özellikle turistik beldeler için iyi bir tanıtım aracı olduğunu düşünüyorum (bana hitap etmiyor ama geniş bir kitleye çekici gelebilir).

datca belediyesi twitter da vakit gecirdigi kadar is yapmis olsaydi keske.

prusya ile rusya'nin alakasi yok ki, isim benzerligi. o da ingilizce kullanimdan geliyor, yoksa kendi dillerindeki kullanimlari da benzemiyor.

Prusya'nın Rusya ile bir ilgisi yok safkan bi Alman imparatorluğu, hatta gerçek Almanya Prusya dediğimiz bölge ama mesela başkenti Kaliningrad ama o da Rusya toprağı şu an zira Prusya İnparatorluğu küçüle küçüle bugünkü Alman devleti haline dönüştü son noktada da 2. Dünya savaşı sonrası Prusya toprakları Polonya ve Rusya'ya kaldı. Ayrıca isminin orijinali Preußen.

Prussia=borussia( dortmund.) Rusyayla ilgisi yok.

Po - Rus eski slavcada Rus diyarinin yani demek. Ismin Rusya ile alakali olma ihtimali var ama bu sadece teorilerden biri.

Alman imparatorlugunu kuran Prusya kralligi ise aslinda Berlin merkezli Brandenburg duklugu. Brandenburg Kutsal Roma Imparatorlugu'nun parcasi olarak ismini kralliga yukseltemeyecegi icin (Imparator .... izin vermez), diger ulkeler ile anlasilip ayni hanedanin elindeki Prusya duklugu kralliga yukseltiliyor.

Yıllardır sakalımı uzatırım, sakalı hacı sakalı gösteren en büyük detay sakala fön çekmektir. Sakalına fön çekersen hacı sakalı gibi olur sadece tararsan normal sakal olur, onun dışında ben çok fark göremiyorum. Bir de bıyık kısmını düzeltirken dudağın üstünde kesmemek gerekiyor dudağın altında olacak ama ağzının içine de girmeyecek.

Türkiye'de yasal değil. Bir şey yapamazsın.

yasal olduğu ülkelerde bile öyle kafana göre gidip "ben ötenazi olmak istiyorum öldürün beni" denmiyor. öyle her intihar etmek isteyeni öldüren bir sistem değil bu.

Dünyanın hiç bir yerinde ben ötenazi olmak istiyorum diyerek kendinizi öldürtemiyorsunuz. Ötenazinin yasal olduğu ülkelerde dahi bir takım şartlar ve bir prosedür var.

Öncelikle ölümcül bir hastalığınız ya da tedavisi olmayan ve tek başınıza ihtiyaçlarınızı gidermenize engel olan yatalak olmanıza neden olan ya da sadece ağrı kesicilerle yaşamınızı devam ettirebileceğiniz bir hastalığınızın olması lazım.

Neyse bu konunun açıklaması, diğer konuya gelirsek geç olmadan bir uzmanla görüşün, hiç kimse durup dururken ötenazi olmak istiyorum demez, belli ki çözülmesi gereken sorunlarınız var.

Hocam yanlış anlama saldırmak için söylemiyorum ama ötenazi tam da senin düşüncendeki insanlar nedeniyle yasak. Yani ben hayattan tat alamıyorum o zaman öleyim gibi düşünenler nedneiyle. Ötenazi protokolüne kabul edilmek için varoluşsal kaygılardan daha fazlası gerekiyor, sen bi dışarı çıkıp kedi köpek sevsen kendine gelirsin bence. Geçmiş olsun.

depresyonda olma ihtimalin var. şu aşağıdaki kitapları okumanı tavsiye ederim. iyi bir terapiste de gidebilirsin.

-hayatı yeniden keşfedin
-iyi hissetmek

Herkes de depresyona yormuş. Belki hasta yatağından yazıyor adam. Ülke değiştirmeniz gerek. Uzun iş yine de.

merhaba. ötanazi degil ama bunu isteyecek duruma gelmenize sebep olan seyi soylerseniz belki ona cozum bulmaniza yardimci olabiliriz.

Merhaba,

Neden ötenazi olmak istiyorsunuz ?

tarihi "siz" yanlış seçmişsiniz.
para iadesi taahhüdü var mıydı rezervasyon yaparken. yoksa neye itiraz edeceksiniz anlamadım.

İade şartlarını rezervasyon yaparken gayet açıklayıcı şekilde yazıyor booking. O yüzden iade şartları haricinde yapabileceğiniz hiç bir şey yok.

Hocam Booking'i tam olarak neye istinaden şikayet edeceksin ki? Yani hatalı olan sensin, iade şartlarında para iadesi yaparız demiyorsa Booking'le bir işinin olmaması lazım muhatabın otel, o da onun vicdanına kalmış tabii.

Non refundable rezervasyon aldıysanız geçmiş olsun rezervasyonu alırken sözleşme şartlarını kabul etmiş olursunuz zaten.

Aslında sormak istediğim bunun Tr’deki ticaret mevzuatına uygun olup olmadığı. Yoksa ben de biliyorum hatanın bende olduğunu. Chargeback istedim zaten, bi de şikayet edesim var.

Ülke içi rezervasyon yapmasına izin verilmediği için şikayet edemezsiniz.

Aslında iyi ki de izin verilmiyormuş. Sizler gibi mücbir sebep harici yasanın etrafından dolaşmaya çalışan insanlar sebebiyle sözleşmeler yüzlerce madde ile doldu. Hem pastam dursun, hem karnım doysun olmuyor. Hatalıyken chargeback istemek de ayrı bir kafa imiş. Umarım alamazsınız paranızı.

Almayacağım hizmete neden para ödemem gerektiğini anlamadım, neyi savunuyosunuz burada tam olarak?

Sizin mantığınıza göre online alışverişte yanlış sipariş veren biri de kesinlikle iade edememeli ürünü.

Haterlığa bak biri de beddua etmiş :)

edemezsiniz. zaten Booking.com Turkiye'ye acik bile degil.
chargeback yaparsiniz belki geri de alirsiniz ama onda da Booking de itiraz edip second presentment ile yeniden cekebilir parayi. sonra bir kere daha chargeback yapmaniz gerekir. yani en azindan Avrupa'da boyle, TR'de nasil isliyor bunlar bilmiyorum.

otel parasini her turlu alacak o yuzden geri vermeye yanasmamasi normal. o tarihlerde kalmak tek cozum sanirim, "alinmayacak hizmet" cok gecerli bir sebep degil cunku oyle olsaydi herkes rez yaptirip garantiye alip, plan belli olunca iptal ederdi. refund edilebilenlerin daha pahali olmasi da bundan. (booking degil de digerinde calisan biri olarak yaziyorum bunu)

edit: tikleri unutmayalim lutfen.

Booking Türkiye’de faaliyet gösteren bir firma olmadığı için hakem heyetine başvuramazsınız.

Yanlış seçtiğiniz tarihle ilgili sorumluluk size ait. Başvuruyor olsanız bile muhtemelen paranızı alamazdınız. Ayrıca yukarıdaki arkadaşa katılıyorum. Umarım paranızı alamazsınız, sizin gibi kendi hatasını iyi niyete dayalı haklarla telafi etmeye çalışanlar yüzünden sözleşmeler, yasalar her ihtimali karşılayan maddelerle doluyor.

Kafasına göre derken nasıl kafasına göre mesela? Bir sabah size mail atıp "aidat şu kadar oldu" derlerse o olmaz tabii toplantı yapılır masrafların arttığını eski aidatlarla buna yetişilmediğini belgelerle ispatlarlar ve çoğunluğun oyunu alırlarsa o zaman artırabilirler.

Site ve apartman aidatları, yönetim toplantısında belirlenir ve imza altına alınır öyle kafasına göre karar alınamaz. Eğer mal sahibi iseniz arayıp benim böyle bir karardan haberim olmadı diye sorun.

@kaleci aynen mesaj attılar şu kadar oldu dediler.
@solo sorduk giderleri karşılamıyor diyor. ödemezseniz icraya veririm dedi.

aidat yetmiyorsa olağanüstü genel kurul çağrısı yapılır, gündem belirlenir, aidatlar görüşülür, oylanır, karara bağlanır.

aidatların arttırıldığı genel kurul kararını talep edin, vermezlerse istediği icraya verebileceğini söyleyin. icraya verince de borcu inkar edin, mahkemeye versin.

veya önceki kararda "yönetime gerektiğinde aidatları arttırabilme, ek aidat toplama yetkisi verilmiştir" şeklinde bir karar oylanıp kabul edilmişse o zaman da arttırım yapabilirler. ama sizin de itiraz etme, taslak bütçeyi talep etme ve usulsüz olduğuna dair karşı dava açma hakkınız vardır.

Arkadaşlar yasal tavsiyeleri vermişler ancak mal sahibiyseniz farklı bir tavsiyem olacak, aidat ödemezseniz ya da yasal yollara başvurulsun vs derseniz VE aidat gerçekten düşük olduğu için site yönetiminin nakit akışını sürdürememe riski varsa site yönetimi ile ilgili hizmetleri alamayabilirsiniz, yani en basitinden suyunuz kesilebilir mesela ve o hukuki süreçler aylarca sürüyor. Sonra suyu olmayan daireyi 2-3 sene boş tutmak zorunda kalırsınız. Haberlere çıkan batmış site olayları genellikle bu şekilde oluyor. Bence gidin efendi gibi bi konuşun, gelir gider cetvelini inceleyin herhangi yasal bir olaya girmeden önce.

Mal sahibi değilseniz ve taşınmak problem yaratmazsa o zaman yapıştırın gitsin, hiç sıkıntı yok acımayın :)

yönetim değişmediği sürece muhtemelen fahiş aidat uygulaması ve karşılığında hizmet alınamaması sorununu yaşama ihtimaliniz çok yüksek. bizim de aynı sorunumuz vardı, inşaatı yapan firma bilindik bir site yönetim firmasına yönetimi vermişti. bu arkadaşlar da yüksek aidat toplayıp hizmet vermiyorlardı. gerekli imzayı toplayıp olağan üstü genel kurul yaparak elemanları postaladık. yönetim kurulu kat maliklerinden oluşuyor, idare için yönetim firması seçme yetkisini kendilerine verdik oldu bitti. hem şişirme aidatlar düştü hem de yapılacak hizmet ve yatırımlara genel kurulda oturanlar karar veriyor.

Alkolün bizatihi kendisinin beyin nörotransmitterleri üzerinde yıkıcı etkisi var, şekerle ilgili bir durum değil bu. Alkolün yanında şekerin lafı bile olmaz alkol beynin kimyasal yapısını değiştiriyor.

bira ve şarap fermente olmuş içkilerdir ve doğaldır. azı karar çoğu zarardır.
fermente içecekler ve yiyecekler doğaldır ve faydalıdır.
damıtık içkilere bulaşmanızı önermem. beyne giden sinirler üzerinde kötü / uyuşturucu etkileri var.
kola, renklendiricili, tatlandırıcılı, sodalı, kafein içeren ne idüğü belirsiz içecek.
olsa da olur olmasa da... :-)

İçinde alkol olan bir şeyin damıtılmış ya da fermente olması zararı farklılaştırmıyor. Alkol tabii ki çok daha zararlı.

bu tür sorularda hep aklıma şu geliyor, peki stres mi hepsinden zararlı mesela? Yani Avrupa'da her gün bira içen sürekli az da olsa alkol tüketen üstüne sağlıksız görünen cips bilmemne bir sürü şeyi de yiyen mesela İngilizler, nasıl bizim yaşlılardan daha sağlıklı oluyorlar?

Biyolojik kısmını bilmiyorum, alkol daha zararlı demişler doğrudur herhalde. Ama hayatında hiç alkol içmemiş ama sürekli karbonhidrat tüketmiş Türk yaşlısına bakınca bana tam tersi gibi geliyor.

Kola yapay bir sivi bira ve sarap ise dogal fermente ürünler. Kola daha zararli

Alkol tüketme miktarının sağlığa etkisini kıyasladığımızda az alkol tüketenler en sağlıklı sınıfta kalıyor, sonrasında alkol tüketmeyenler, en sağlıksızlar ise çok alkol tüketenler olarak kayda geçmiş. Tabi bu az alkolun sana sağladığı faydanın zararından fazla olmasından kaynaklı. Yoksa zararı yok değil.

Ama kolanın vs yararı hiç yok. Yalnızca zarar.

Bu açıdan bakınca da kola daha zararlı gibi duruyor.

Bro şöyle düşün: Bir F1 pilotu bir yarışta ortalama 2 kilo ağırlık kaybeder, bu kayıp esasında vücuttan ter yoluyla atılan sudur, yani terlemeyle de atıyor olabilirsin illa idrarla atacaksın diye bir durum yok. Yüzerken de mesela çok sık idrarın gelir neden? Yüzerken terleyemediğin için harcanan enerjiyle açığa çıkan suyu idrarla atarsın.

evet terlediğiniz için idrar miktarı az oluyor.

İdrara az çıkmanın terlemeyle ilgili oldugunu ilk defa urda okuyorum :) Şöyle çok basit bir örneklendirme yapayım, sabah spordan önce 1 buyuk boy su bardagi su içiyorum, sonra hızlı tempo bisiklete binip bayagı ter atiyorum ama o kadar tere ragmen içtigim sudan fazlası çıkıyor idrar olarak :)

Ya gerçekten yeterli sıvı tuketmiyorsun ya da böbreklerle ilgili bir sıkıntı olabilir. Tahlillerini bi yenilet istersen.

Yazın idrar miktarı azalıyor. Yani böbreklerimde problem mi var diye gitmiştim, doktor bunu söyledi. Ahalinin dediği gibi terle atılıyor. Aldığın su miktarını daha da artır.

Bu arada benim o kadar az geliyordu ki, günlük 300-400 ml idi.

Amerika'da fizyoterapistler omurgasında problem olan 70-80 yaşındaki insanlara deadlift yaptırıyor etrafındaki kaslar güçlensin hayat kalitesi artısn diye, egolifter değilsen formunu tam öğrenip yapıyorsan sorun yaşamazsın, bunlara dikkat etmeden yapıyorsan zarar görürsün ama bu zararı deadlift yaptığın için değil deadlifti yapmaman gereken şekilde yaptığın için görürsün, tıpkı aynı nedenle biceps curl yaparken biceps tendonunu koparabileceğin gibi.

Ben zararlı olduğu kanısındayım.
Bilirkişi ya da uzman değilim. Ama konuşugum fizyoterapistler de böyle diyor.

Zaten hareketin yapılışı da mantıken bel için ne kadar riakli olduğunu görmeye yetiyor.

Ağırlık kaldırmanın kuralı, çömelerek ve ağırlığı vücuda yakın tutatak bacaklarla beraber kaldırmaktır. Ama dedliftte, üst vücut adeta bir askı gibi tamamen belden desteklenerek hareketi yapıyor.

Ben spor yaparken hafif ağırlıklarla ve dambılla arasıra şu şekilde yapıyorum. Belki iki haftada bir.
m.youtube.com

Faydası var diyenler sırt brl kalçayı güçlendiriyor diyerek savunuyırlar. Bunu yapmanın dedlifte gelene ladsr başka yüzlerce güvemli yolu var.

Halterci ve kısa boylu insan dedlift yapsın. Amabunun haricinde gereksiz olarak görüyorum.

Düzgün formda ve kaldırabileceğiniz ağırlıkla yapmadığınız her hareket zararlıdır. Overhead press ya da ayakta barbell curl yaparken gövdenizin kontrolünü sağlayamdığınızda belinizi deadliftin yapacağından daha kolay sakatlayabilirsiniz.

"...üst vücut adeta bir askı gibi tamamen belden desteklenerek hareketi yapıyor."

hareketi öyle tamamen belden destekleyerek yaparsan evet sakatlanırsın mesela.

Türkiye'deki bu sözde uzmanlar hareketlerin mekanizmasını ve nasıl yapılacağını öğretmeye odaklanmak yerine, "zordur onu yapmak, boşver en iyisi hiç yapma" mantığıyla hareket ettiğinden kestirip atma taraftarı oluyor genelde. Deadlift'e zararlı diyen fizyoterapist diplomasını çöpe atabilir.

Diz için gittiğim ortopediste sormuştum meraktan: Buradaki arkadaşlar gibi cevap vermişti. "Yanlış formda yaparsan pek çok spor tehlikeli ve zararlı olabilir."

Ağırlığı abartmaz ve nizami yaparsanız faydasını görürsünüz.

Yanlış formda ve egoliftin yaptığın her şey zararlı.

Bugün barfiks yaparken de sakatlanirsin biceps curl yaparken de.

Ben deadlifte 60 kg yaparak basladim, yaklaşık 4-5 sene araliksiz yapabildim ve şu an max yaptığım kg 225. Bir kere bile sakatlanmadim.

Ben ben 6-7 yıl önce 30 kg ile yanlış formda yaparken sakatladım beli 2-3 yılda iyileştim. Bu hareketi yapacaksınız form önemli.

deadlift kadar faydali (tek) bir hareket yoktur agirlik egzersizlerinde. teknigi de cok basittir, ama yanlis yaparsaniz ufacik kilo bile sakatlayabilir.

gundelik hayatta cogumuz surekli oturuyoruz. bu, deadliftten kat be kat daha zararli bir olay aslinda.

deadlift yapmak > hic yapmamak > yanlis deadlift yapmak.

100+ kiloya girmiyorsan, yani abartmıyorsan bir zararı olmaz. gaza gelmemek lazım. babam mesela, normalde hiç alakası yoktur, arkadaşıyla spora gidip şov uğruna, gereksiz bir şekilde fıtık olmuştu 50 yaşında. 5'er 5'er kiloları artır, kaslarının geliştiği yerde dur. önemli olan istikrar, sabır.

yok ya binmem hayatta.

Başta söyleyeyim emanet araba almam, ihtiyacım olursa arabam yoksa kiralarım, onun dışında tabii ki binmem öyle bir araya.

Ben sigortalı, kaskolu araba ile kaza yaptım kendi düğünümde, araç sahibi burnumdan getirdi (7/7 karşı taraf kusurluydu arkadan çarptı), düğünde takılan takıların bir kısmını bozdurup tamirini yaptırmıştık o zaman.

Sen düşün ki bir de sigortasız, kaskosuz arabayı emanet olarak kullanırsan neler olur :) Aman diyeyim.

Ayrıca @Kaleci Saçlı Forvet + 1, Emanet arabaya binilmez.

93 model eski bir araba, yazmayı unutmuşum. Bizim araba sorun değil asıl karşı tarafı düşünerek sormuştum.

mecburi ise bir şey denmez ama keyfi ise emanet arabaya binmemek makbuldur. hele sigortasız kaskosuz sıkıntı.

Bu devirde bırakın kaskoyu, trafik sigortasını, sınırsız İMM olmadan kendi arabanıza bile binilmez.

Hadi diyelim sizin emanet araba ucuz eski bir araba, araba sahibi arkadaşınız da "canın sağolsun lan, at uçurumdan aşağı senden değerli mi?" diyecek kadar size değer veriyor.

Ama trafikte milyonluk binlerce araba geziyor, suçun sizde olduğu bir kazada bunlardan birine yapıştırdığınızı düşünün. Yüzlerce bin liralık hasar çıktığını düşünün, büyük borç altına girersiniz.

Sıfır araba aldım. Cebimde kasko yaptıracak ya da bulaşık makinesi alacak kadar para kaldı. Birini bu ay halledecektim, diğeri için bir ay sonra para gelecekti.

Bulaşık makinesini aldım ve ertesi günü takla attım. Araba perte yakın hale geldi.

Emanet arabayı zaten almam da kasko yaptırmadan direksiyona oturmam.

Emanet malın canı g.tünde olur diye boşuna denmiyor

Emanet araba kesinlikle almam, sigortasız kaskosuz kendi aracıma bile binmem. istanbul'da 2 tane benle hiç alakası olmayan kazam var, hiç gerek yok.

Yurtdışında hemşirelik yapacak insan mı kalmadı seni neden tercih edecekler ki.

hemşirelik dünyanın her yanında iyi meslektir. evropa +1
+ gideceğin ülkenin dilini de bilirsen senden alası olmaz.

Dışarıdan hemşire almak demek orada hemşirelik okuyan insanların işsiz kalması demek. Bunu yapsa yapsa Türkiye yapar.

Almanya, Türkiye'den çok fazla hemşire alıyor. Türkiye'de hemşire olmak için, üniversite sınavına girip, hemşirelik bölümünü bitirmek gerekiyor.

çatır çatır gidiyorlar. güzelce araştırın.

avrupada az hasta, az iş yükü, huzur var.

ek bilgi: almanya dil sınavı ile alıyor, sınavında ücreti oldukça iyi, 1 senedir gitmeye çalışan tanıdığım var hala deniyor ayrıca aracı iş bulma firmalarınada ayrı bir para ödeyeceğini biliyorum.

Avrupada cok ciddi hemsire acigi var ama doktordan daha yuksek dil sartlari var ve denklik almak biraz ugrastirici.

Yine de ugrasip kasarsan olunuyor.

Bilimsel dayanağım yok, tecrübeme göre yürümek daha iyi sanki.

Abi şimdi sen bi yemek yiyip de bu yemek mideye gelince mide asidi bazı enzimler vs salgılanıyor miden kasılmaya başlayarak sindirimi gerçekleştiriyor, bu işlem de yemeğin türüne göre 7 saat falan sürebiliyor, senin yapacağın hiçbir şey buna katkı sağlamaz yemeğin kabasını attığı ilk birkaç saat mümkün olduğunca dinlenik halde kalmak iyidir yürümek falan nasıl moda olmuş anlamıyorum ben bırak miden işini yapsın işte yürüyüşle falan ekstra iş çıkarma vücuda. O çökme hissi kan şekerinin etkisiyle oluyor, doğal bi süreç yani.

Yemek yiyince, dolaşımdaki kan mide ve barsaklar çevresine toplanıyor.
Dolayısıyla yürümek, kan kol ve bacaklara gideceği için sindirime engel oluyor.

Şöyle bir şey duymuştum yemek yedikten sonra koltuktan uzanır pozisyona geçmemek, yarım saat oturur pozisyonda durmak daha iyidir diye ama yürümekle ilgili bilgim yok

sindirim icin bolca lif tuketmeli, yemekten 1 saat oncesine kadar ve 2 saat sonraya kadar sivi tuketmemelisiniz. bu aralikta su ictiginiz zaman mide asidi sulanmis oldugu icin sindirim yavaslayabiliyor. agir yemekler icin ise enzim kullanmayi dusunebilirsiniz.

buna ek olarak, genel saglik icin yemekten 1-2 saat sonra hareket etmek kan sekerinin dusmesine yardimci olacagindan, saglik icin olumlu etkisi olabilir. hemen sonrasinda yurumek vucudu sindirimden disinda baska islerle mesgul edecegi icin sindirim acisindan pek faydali olmayabilir.

doktor degilim, yillardir okuyup takip ettigim bazi saglikcilarin goruslerini aktariyorum sadece.

3 yıldır amatör fitness yapan birisi olarak cevap vereyim. daha deneyimli ve pro arkadaşlar yazarsa ben de sevinirim.

sabah aç karnına yapılan antrenman yağ yakar, bu açıdan iyi.

ama ben hele de yazın sabah antrenman yapmayı kalp sağlığı için riskli buluyorum. salondaki sıcaklık nedir, bu önemli tabi.

ayrıca niçin önce koşup sonra ağırlık yapıyorsunuz? ağırlık antrenmanına az enerji ile geçiyorsunuz. biraz ısınıp ağırlık yapsanız, sonra koşsanız daha iyi olur.

sabah spor yaptıktan sonra 8 saat açlık ilginç olmuş. kan şekeriniz düşüp başınız dönmüyor mu?

Koşarak yağ yakamazsın; spor yaparak yağ yakamazsın. Diyet yaparak yağ kaybedersin. Bununla birlikte ağırlık çalışmadan önce koşu yapmak çok anlamsız illa yapacaksan antrenman sonrası yap.

Gün içinde ne zaman istiyorsan o zaman ye önemli olan gün içinde alman gerekeni alman.

10 dk koşuyu ısınma olarak planladıysanız okey, fakat sadece koşarak yağ yakımı veya kalori harcatmak için çok minimal bir süre. Daha yüksek yoğunluklu bir 10 dk(ip atlama, sprint yahut youtube'dan eşlik edilecek 10dk'lık bir HİİT antremanı) sizi sadece kan dolaşımını hızlandırmanın ötesine geçirip kalori harcatma konusunda biraz daha yardımcı olabilir.

Ağırlık antremanının ise kendinizi yormadan olduğunu yazdığınız ve yeni bir sporcu olduğunuz üzre incelikle de tasarlamadığınızı varsaydığımda onun da kas gelişimi ve yağ yakımı ile ilgili çok efektif olmayacağını öne sürebilirim.

Düşük ağırlık yüksek tekrar da çalışsanız, yüksek ağırlık düşük tekrar da çalışsanız, esas mevzu; tekrarlar zorlanana, ve kendinizi parçalamadığınız ama yok bi tekrar daha çıkmaz sınırına gelene kadar yorulmak yani kas liflerini yırtılmaya ve gelişmeye teşvik etmektir.

Esas amaç daha çok yorulup kilo atmak ise benim tavsiyem basit calisthenics temel hareketleri olur. Düzgün bir ısınmanın ardından pull-up yani barfiks , push-up yani şınav ve squat yani çömelme bu 3 hareket veya henüz yapamıyor iseniz bunların progressionları ile bile deli gibi efor sarfedip vücutta neredeyse dokunmadığınız nokta kalmaz hem de sizi ayırdığınız o 45 dakikada dahi az çok sonuca götürebilecek bir rutin olabilir. Üstüne bir de itme, çekme oturma, kaldırma gibi gündelik hareketleri destekleyebilecek kadar da fonksiyonel bir çalışmaya dönüştürmüş olursunuz.

Klasik ağırlık hareketlerinin bir çoğu bölgeseldir bu da demek oluyor ki tüm bölgeler için çok daha fazla vakit harcamanız hatta bunları da doğru bir şekilde yapmayı oturtana kadar daha da fazla vakit geçmesi gerekir.

Amacınız sadece bölgesel kas şişirmek değil ise klasik hareketler yerine ağırlıkları da kullanarak bir çok bölgeyi çalıştıran compound hareketler(military press, deadlift, bench press vs gibi) ekleyebilirsiniz programınıza. Ya da dilerseniz bunlarla harmanladığınız çeşnilediğiniz farklı programlar yaratabilirsiniz.

Bodyweight hareketleri yapamıyor iseniz bunlara giden yol ve kolaylaştırılmış halleri yutubda binlerce videoda var aradığınızda. Başlangıç için güzel bir rutin

Ama esas nokta kendinizi yormak. Evet, tat kaçırıcı hatta belki de en başta kondisyon oturana ve hareketler öğrenilene kadar çileden çıkartıcı. Ama yorulmadan yapılan spor sadece eklem kireçlenmesini engeller.

Açlık konusu çok kişiseldir herkes için farklı işler mekanizmalar, sadece antreman sonunda yorgunluk, göz kararması, miğde bulanması ve baş dönmesi gibi etkileri oluyorsa bi şeyler yolunda gitmiyor yani vücut aç girmeyi sevmiyor demektir.

Mevcut aşıları olmayacaksın, yeni bi mutasyon olursa ona uygun bi aşı üretilirse onu lacaksın.

@forvet; toplamda 3 doz biontech olduk mesela, hala koruyuculugu devam ediyor mu bu durumda?

Hocam işte aşıların koruyuculuğu belirli bir süreyi kapsıyor onu geçince bir koruyuculuğğu kalmıyor, tekrar aktif hale gelsin diye hatırlatma dozu oluyorduk ama mevcut sistem şu an covid virüsünü tehlike olarak görmediği için aşı yapmıyor; dediğim gibi ancak yeni bir mutasyon olursa ve mevcut aşılar ona göre modifiye edilirse o aşılar uygulanacak.

Yenisini yapmadi ugur sahin.
2020 mart ayi modeli var elinde hala.
1 sene icinde cikaririz diyordu ama cikarmadi.

3 biontech olduysan artık gerek yok. fakat önümüzdeki dönemde omicrona özel yeni dozlar geleceği söyleniyor.

durumcu emmi var; ama kendileri cok pis reyizcidir..calisanlarini ezerler..

Dürümcüyü bilmiyorum, diğerine gelirsek sutyen yazmayı deneyin.

Tam olarak carsida degil ve belki durum de degil ama fiko var minibuslerin orada. Pandemiden beri gitmedim ama ondan once emmiden falan daha iyiydi.

@Kaleci Saçlı Forvet, çok teşekkür ederim beni derin bir mallıktan uyandırdınız :D

"Basta" diye bir yer var. eski bay yengecin karsi kosesinde olacak.

dönerse tatar salim. çiyanın sokağında
değişik bi dürüm arasanızz basta caferağada

Çiya

değişik dürüm isterseniz; Basta+1

Adana durum gibi klasik seyler icin kimyon, rexx’in sokagi

Basta +1

Off benim de canım çekti :v

Saç dökülmesine en etkili ürün etken maddesi finasteride olan prostat ilaçları. Bunlar testosteronun DHT'ye dönüşümünü baskıladığı için saç dökülmesini durdurur yeni saçlar çıkarır ama aynı nedenle cinsel aktiviteyi de durdurur. Diğer ürünlerin saç dökülmesine karşı bir etkisinin olduğunu düşünmüyorum zira saçı döken şey aktif testosteron, bu varken mümkün değil yani şampuan kullanarak saç dökülmesini durdurmak.

Ek: YTD.

hocam hiçbiri işe yaramıyor, dermatolog da en kesin çözüm saç ekimi demişti.

plasebo için bir şeyler kullanmak insanı rahatlatıyor =)

tepeye dikkat ama. minoxidil erken başlarsanız işe yarayabilir de uzun süre kullanmak insanı sıkar.

ben kafeinli tonik + şampuan kullanıyorum.

Şurada o konu işlenmişti.

Bir ilave yapayım. Demir noksanı, çinko noksanı ya da fazlası, kullanılan ilaç varsa bazıları ve bazı hastalıklar da saç dökebilir. Hastalık konusunu gözden geçirip, kullanılan ilaç varsa prospektüsünü okuyup, bir de kan tahlili yaptırmakta ve eksik ya da fazla varsa tamamlamakta fayda var. Bir de stres konusu var tabi.

Gerisi hikaye.

www.eksiduyuru.com

yanılmıyorsam şöyle.

hastalık deinlen şeye bakteriler veya virüsler neden oluyor. yani sırf üşünün rüzgarda kaldın diye rüzgar hasta etmiyor. vücutta zaten halihazırda bulunan, ama vücut direnci nedeniyle, bağışıklık vs nedeniyle yol bulup hasta edemeyen mikroplar, vücut azıcık üşüyüp direncini zayıflatınca kendilerine yol bulup hasta ediyor.

rüzgar esti diye hasta olmuyorsun. o rüzgar eğer senin vücut direncinin zayıflatıyorsa vücuttaki mikrop da kendine yol bulup hasta ediyor. sonuç olarak rüzgarda kalmasan hasta olmayacakken, rüzgar yüzünden vücut direnci zayıfladığı için hasta olabilirsin.

dediklerim yanlış olabilir ama benzer bir durum var, bilenler daha bilimsel açıklayabilir.

Bilimsel bir açıklaması yok deneylerle ispat edilmiş doğrulu kanıtlanmış bir şey değil, hatta bu çıkarımın bir tek Türkiye'de görüldüğünü söylemek bile mümkün. En büyük bilimsel dayanağı "aynısı kaynımda da var" olabilir.

hayat tesadüflerle güzel çünkü. bazen de kötü senin durumun gibi. geçmiş olsun.

Bu durumla dalga geçen bir doktora, yine doktor olan biri çok güzel bilimsel açıklama yapıp ayar vermişti. Hatta bir ders adından bahsedip "bu dersi iyi dinleseydin böyle yazmazdın" gibi söylemlerle bitirmişti tiviti.

Keşke bulsam şimdi o ekran görüntüsünü, ama @kibritsuyu'nun dediği gibi aşağı yukarı olay.

Rüzgarın kendisi hasta etmese de sebep oluyor, tamam hasta eden bakteri/virüs ama sebebi rüzgar/cereyan işte.

geçmiş olsun. cereyan hayatımı kararttı diyebilirim :) beni hasta eden cereyan değildi ama sert başlayıp ilerlemesinde çok rolü oldu, 2017'den beri uğraştığım akciğer / kas sorunlarım var, o yüzden at gibi bir bünyeniz yoksa hafife almayın derim.

nasıl oluyor, soğuğa maruziyet yumuşak doku ve kaslarda inflamasyon (iltihaplanma) oluşturup bağışıklık sistemi tepkisini artırıyor, bu sizi hormonal kokteyle maruz bırakıyor, b.s. aşırı tepki verirse nereden çıkacağını kestiremeyeceğiniz şeyler olabiliyor. benim okuduklarımdan ve başıma gelenlerden kendi eyyorlamam bunlar. aşağıdaki gibi araştırmalar var ama henüz bilinmeyen de çok şey var.

www.ncbi.nlm.nih.gov

doktorların direttiği falan da yok aslında, o sadece direten doktorun düşüncesi.

26 nisan günü babamın hiçbir şeyi yoktu, sapasağlam şekilde özel şoförle bodrum'a tatile gönderdim. aynı gece yoğun nefes darlığı ile ambulans çağırmış, hastaneye kaldırmışlar. teşhis: pnömoni. sağ ciğerin yarısını tutmuş. yatarak tedaviye başlandı. doktor dedi ki "arabayla gelirken klima mı açtılar acaba, camı açtılar rüzgar da mı kaldı?". doktor sordu bunu. bir gün önce sapasağlam iken bir anda zatürre olmasının sebebini araştırırken arabanın klimasını, penceresini sordu. göğüs hastalıkları uzmanı.

tam tedavi oldu iyileşiyor derken, bir gece yine nefes darlığı, daha hastanedeyiz taburcu olmamışız. film çekildi, sol ciğer de gitmiş. daha 2 gün önce taburcu olacaksınız hafta sonu geçsin derlerken pazar günü öteki ciğerde tekrarlıyor. doktor da duruma şaşırıyor, gelip diyor ki "gece pencere açık mı uyudu acaba?" aynı göğüs hastalıkları doktoru bunu diyen.

neyse tedavi uzuyor, bodrum'da olmayacağını anlayıp ankara'ya nakil oluyoruz. geldiğimiz hastanede karşılayan göğüs hastalıkları doktoru anamnezi alırken ilk sorduğu yine "acaba giderken arabada klima mı çarptı". bunu soranlar komşu teyze değil, göğüs hastalıkları uzmanı doktorlar.

yani doktorların bunu inkar ettiği falan yok.

soğuk su içince boğazın şişmesi de yalan değil. abi bu tamamen senin vücudunun sıcağa soğuğa verdiği tepki. nasıl ki sıcak bir şeye dokununca elin yanıyor, soğukta da yanıyor.

rizeli adamın önüne kaynar çay koyarsın, kafaya diker. ben aynı çaya dilimi değince dilim kabarıyor. şimdi "sıcak ağzı yakmaz" diyebilir misin? ben yaz kış buzlu su içerim. soğuk değil buzlu su. bir halt olmaz. bu yüzden hiç hasta olmadım. ama kayınpeder biraz soğuk su içsin, boğazu şişiyor, sesi kısılıyor. onun vücudu soğuğa karşı hassas demek ki, tepki veriyor. bana da bir şey olmuyor. bunu genelleyip "soğuk hasta eder" veya "soğuk bi halt etmez" diyemezsin. o tamamen senin vücudunun direnci ile alakalı.

yazın terliyken yenilen soğuk rüzgar garanti ağır hasta ediyor
bir de hava değişimine denk geliyor sanırım
o da direnç düşürücü

yağlar kasa dönüştüğü ve kas hacim olarak daha ağır olduğu için tartıda fark etmiyorsun değişimi

bende de aynı sorun var

en az 30 gün devam etmen lazım illa ki vereceksin giren-çıkan dengesini bozmazsan

@duyurukullanicisi,

kas yapacak herhangi bir aktivitede bulunsam bunu anlardım. ama hiçbir aktivitem yok.

son 4 gündür yürüyüş yapıyorum yalnızca. 100-200 gram kaslanmış olma ihtimalim zaten matematiksel olarak yok.

Kilo vermek diyet yapılan süre ile linear olmayan bir korelasyon içinde. 10 günde 4 kilo ödem ve yağ atmak gayet güzel.

Kilonuzu takip etmeyi bırakıp bir süre sadece aldığınız kalorileri sayın. Matematiği çok net bu işin. Sizin ölçülerinizde birinin formunu sürdürmek için alması gereken yaklaşık kalori 2500 kkal. Bunu sağlıklı kilo vermek istiyorsanız 2000'e, daha hızlı sonuç alayım da kas kaybı olması problem değil derseniz de 1500'e kadar düşürebilirsiniz. 2000'e düşürdüğünüzü varsayalım. Her gün 500 kalori açık vermiş oluyorsunuz. Bir kilo yağ 7400 kkal. Bu durumda 15 günde saf 1 kilo yağınızı atacaksınız demek oluyor bu. Arada ödem kaybedeceksiniz, su dengeniz değişecek filan falan derken 1,5-2 kilo düşersiniz tartıda her 2 haftada bir bu disiplini sürdürdüğünüz sürece. Tartıda yansıması olmazsa da o 1 kilo yağ sizden bir şekilde çıktı gitti. Vücut yerine ne koyarak dengeledi kendini mühim değil, hayırlı olsun.

son 10 gündür, günde 1000 kaloriyi geçtiğim gün yok. her gıdamı tek tek ölçe ölçe (gramajına kadar) yiyorum. 1000 kalori belki az gelecek, ama kilo verebilmek için kalori açığı. yaratmak mecburiyetindeyim.

ve hiçbir işe yaramıyor.

şuan survivordakilerden az besleniyorum.

günlük tartılarak kendini bu kadar şartlamana gerek yok. bu durum seni bir süre sonra sıkar. her gün tartılmak yerine haftalık tartılmayı dene. tartılacağım günü iple çektiğim zamanlar aklıma geldi de iyi ki öyle yapmışım. hevesle heyecanla tartıya çıkardım.

Habire tartılma.vücuduna giren belli çıkan belli. Fizik kanunlarına karşı gelmiyorsun. Her türlü kilo vereceksin. 10 günde bir tartıl

sana onerecegim son degil ilk sey tartiya bu kadar saplantili olma. az yiyip cok hareket etmeye devam et illa ki sonuc alacaksin. hala icin rahat etmezse bi kan testi yaptirmani tavsiye ederim ama bir sure daha gectikten sonra. ayrica gunluk tartilmanin hicbir anlami yok. her hafta ayni gunde tartilip daha iyi gozlemleyebilirsin.

beslenme uzmanı değilim ancak yıllardır kilo alıp veren biri olarak bence bu kadar az beslenmen ciddi sıkıntı olabilir. zayıflamandan ziyade seni enerjisiz ve vücudunu savunmasız bırakır.

bence yapacağın en en en iyi şey devlet hastanesi de olsa bir diyetisyene gitmen. umduğundan çok daha fazla faydasını görürsün ve aç da enerjisiz de kalmazsın.

ikinci olarak ağırlık çalışmak her zaman kas yaptırmaz. onun için ciddi beslenme ve emek harcaman gerekiyor. ancak kilo verme sürecinde ağırlık çalıştığında, mesela şınav çektiğinde ya da dambıllarla indir kaldır, kol-omuz hareketleri yaptığın yahut squat, ağırlık antrenmanlarının kardiyodan daha fazla kalori yaktırdığını fark edeceksin. o yüzden akşam evde bile yapılabilecek 15-20 dk'lık bir ağırlık antrenmanı kilo vermene ciddi etki edecektir çünkü kasların uyarıldığı için tüm gece çalışmaya ve kalori yakmaya devam edecek. ben kilo vermek için bunu yapıyorum. mesela bir arkadaşım da kas yapmak için ağırlık çalışıyordu ama sürekli zayıf olmaktan ve kilo alamamaktan şikayet ediyordu. çünkü yeterince beslenmiyordu.

dediğim gibi bunu yapsan da yapmasan da önceliğin beslenme. bunu da kafana göre yapmasan çok daha iyi olur. en salakça şeyleri bile denemiş biri olarak söylüyorum.

Ben şok diyetleri işe yarar bulurum, kendini kandırmak da olsa. Kiloluyken kaslanınca da yağ tabakasının altındaki tadilat ile insan ne değişti kendinde anlayamıyor. Şu an o kilolarla alakam yok da zamanında 77'yken bir hafta hiçbir şey yemeyip 70'in altına düşmüştüm. Yağ oranım %14-17 arasıydı tahminim. Büyük ölçüde ödem atımı ve dehidrasyon yanılgısından ibaret bu hızlı kilo kaybetme hikayeleri. Vücut için berbat bir şey muhtemelen fakat şişkinliğini atıp göbeğin yerini bu kadar kısa bir sürede karın kası alınca motive oluyor insan. Takip eden 3 ayda kilom hiç değişmedi ama spor yapıp kas kütlemi çok ciddi artırmıştım. Yağ oranımı da %8-9'lara çektim. Spor öncesindeki 70 kiloluk halimle, sonrasındaki halim arasında muazzam fark vardı. Siz de şu an pozitif bir süreçtesiniz, sadece kiloya yansımıyor. Yalnız yine de 1000 kkal azmış, o kadar zorlamaya gerek olduğunu düşünmüyorum. "Günlük sıfır kalori alayım, 3 günde 1 kilo yağ atayım." gibi bir dünya yok maalesef. İlla tartıda sonuç görmek istiyorsanız kesinlikle sağlıksız olsa da su alımınızı da azaltmanız gerekir. Şok diyetlerin sırrı bu.

Bu diyeti bir diyetisyenle yapmanız daha doğru olur.

Kilo verme üzerine bir sürü yöntem var. Geçenlerde bir tepkikolik videosunda 4-5 diyetisyenin röportajı vardı. Hepsi farklı. Mesela biri kesinlikle yoğurt yemeyin derken diğeri yoğurt olmalı diyor.

Ama gün boyu tek öğün beslenmek bu yöntemlerden biri mi emin değilim. Vücudumuzun düzenli enerji için gıdaya ihtiyacı var. Bu tarz şok diyetler ancak doktor kontrolünde ve ileri düzeyde obezite sorunlarında uygulanıyor genelde. Atıyorum 200 kilo bir adamdır ciddi kalp sorunu başlamıştır ancak öyle.

Sizin sağlıklı ve düzenli beslenme alışkanlığı edinmeniz lazım. Mesela benim diyetisyenimin verdiği programda günde 5 öğün tüketiyordum. Sadece akşam 6-7'den sonra yememem gerekiyordu. Önemli olan o öğünlerde ne tükettiğin ne porsiyonlarda tükettiğin.

Vücudun karbonhidrata da, proteine de, yağa da ihtiyacı var. Mümkün mertebe bunları yeterli miktarlarda almak gerek. Düzgün ve sağlıklı bir beslenme programıyla, bakın şok diyetten bahsetmiyorum, ideal kilonuza kavuşursunuz. İşlenmiş gıdalardan, aburcuburdan hazır yemekten uzak durun öncelikle.

Bunun yanına düzgün egzersizi de hayatınıza sokarsanız ve bunu rutin haline getirirseniz sağlıklı bir kiloya kavuşursunuz.

Bu arada kilonun sebebi sadece yemek olmayabilir. Hormonel bozukluklar, şeker gibi hastalıklar, aşırı stres (stres kortizol ilişkisi) de kiloya sebep olabilir. Düzgün beslenen ama stres yüzünden "şişen" insanlar da oluyor. Uykusuzluk bile...

Bu yüzden bence mümkünse bir hastanede iyi bir diyetisyen bulun ve onunla konuşun. Kan tahlilleri yapsın sebebinize göre beslenme programınızı versin.

Eğer hiç spor yapmamış biriyseniz muhtemelen kas gücünüz ve kas kütleniz de zayıftır. Tempolu yürüyüş hiç egzersiz yapmamaktan iyidir tabii. Ama hiç spor yapmamış birine 1,5 saat tempolu yürüyüş faydadan çok zarar da verebilir. Bacaklarınız o kiloyu taşıyacak kas kütlesine sahip değilse, orta vadede diz eklem sorunları çıkabilir.

Burada vücudu yavaş yavaş güçlendirecek, tüm vücudu çalıştıracak eşit oranda egzersizler yapmanız daha iyi olur. Egzersiz süresinden ziyade niteliği önemli. 15 dakikalık, aerobic seviyesinde bir egzersiz 1,5 saatlik bir yürüyüşten daha etkili olabilir.

Bu arada tek bir noktaya odaklanan egzersizler sakatlık riskini artırır. O yüzden tüm vücut çalışması önemli. Vücudun bir bölgesi çalışırken bile diğer kasları da kullanabiliyor. Atıyorum ağırlık kaldırırken sırtımızı da kullanırız ama sadece kol çalıştırıp, sırt kullanmayınca sırt zayıf kalır ve sakatlanabilir.

Vaktiniz ve bütçeniz varsa bir spor salonu ya da antrenörle çalışabilirsiniz.
Ben instagramdan bir personal trainerla çalışıyordum bir ara. Aylık 150-200 gibi bir şey alıyordu. Yanında diyet de veriyordu.

Buna da zaman ayıramazsanız freeletics, body fit gibi uygulamaların beginner seviye egzersizlerine bakın. en azından doğru ısınma, doğru egzersizleri bulursunuz. Kilo verme, kas kütlesi artırma, dayanıklılık artırma gibi istediğiniz programları bulursunuz bunlarda.

Yağlar kasa nasıl dönüşüyor sırrını öğrenmek isterim. Misal elimizde 1 litre yağ var, bunu 1 kiloluk löp ete çevirebilir miyiz? Yağları kasa çevirebiliyorsak bunu da yapabilmemiz lazım çünkü.

İkincisi, vegan besleniyorum ekmek yemiyorum şeker tüketmiyorum normal gıda şeklinde doğru düzgün besleniyorum doğru bir beslenme programı değildir, doğru beslenme programı günlük alman gereken toplam kalori miktarını hesaplaman, bunun için de alman gereken proteini karbonhidratı ve yağı toplam miktara bölüp her makro için doğru kaynaklardan beslenmek doğru bir beslenme modelidir. Yani insanlar kızıyor böyle deyince ama bu hesaplar yapılacak o kaloriler sayılacak, yoksa "abi bir avuç yerfıstığı yedim ne olacak ki" diyen adama o bir avuç fıstık 600 kalori yapıyor deyince şaşırıyor, şaşırmaması lazım. Yani ekmeksiz şekersiz şunsuz bunsuz beslenmek önemli bir konu değil, ben her gün cheesecake yiyerek de kilo verebilirim.

Üçüncüsü, Vücut diyet süresince düz bir hatta sürekli enerji kaybı yaşamaz; biraz ileri gider biraz geri çekilir dahili sistemi mevcut duruma adapte edebilmek için, sen normal bir şekilde kilo vermişsin, vücut yağ kaybını bir tehdit olarak görmüş kendini korumaya çekmiş, senin hatan bu aşamada vücudu zorlamaya çalışman olmuş, yani vücut zaten enerji rezervi kaybı yaşadığı için strese girmiş sen bu aşamada kaloriyi daha da kısarak vücudu iyice zora sokmuşsun, sen kaloriyi bu kadar kısınca vücut daha çok yağ yakayım demez; kalan enerjiyi korumak için daha az yağ yakayım der, burada da yine üstte dediğim konuya geliyoruz; iyi bir matematik hesabı ile yüksek kalori açıkları verip vücudu strese sokmayıp doğru bir kalori hesabıyla doğru miktarda kalori açığı verip kilonu izlemen gerekiyor ve bunu da üç günde beş günde değil minimum 3-6 aylık bir süreçte gerçekleştirmen gerekiyor.

1 aydir spor yapiyorum 200 gram aldim.
Yaglar kasa donusmez ama spor yaptikca kaslanirsin bu yuzden tartidaki agirligin artabilir ya da ayni kalabilir.
Hergun tartiya degil aynaya bakarsan daha dogru olur.


Bu arada bence berbat besleniyorsun, vucut muhtemelen panige kapilip yag eritmekten kaciniyor. 100 kg adamin vegan beslenmeyle ne isi olur, once normal degerlere gelip sonra boyle deneysel seylere gir.

Hatta o kadar az besleniyorsun ki dogru karar alma mekanizman bile bozuluyor olabilir.
Dusun bak gunde 5lt damacanayla su icip, 1 ogun yemek yiyorsun o da ottan ibaret.
Toplama kampina dussen bu kadar zulmetmezler.

@divit,

vücudun bir şey harcamaktan kaçınması gibi bir durum olamaz. araba benzini az kaldı diye az benzin yakmaya başlamaz. vücut, "rölantide" 2000 kalori yakıyorsa, kas kaybı yaşanmadığı sürece 2000 yakmayı sürdürür. 10 günde tüm kaslarımı kaybetmediğimi düşünüyorum.

Yapar, bunu yillardir soyluyorlar hatta diyetisyenler arada vucudu sasirtmak icin off gunu falan verirler.
Evet kaslarin eriyor olabilir bunu nasil olceceksin.

Yaptigin seyin dogru yani yani yok neredeyse, bu sekilde kan degerlerini bozarsin.

@divit'e hak veriyorum. Vücudumuz bir otomobil değil daha komplike bir sistem.

Yetersiz beslenmenin metabolizma hızını düşürdüğüne dair tezler var.

www.dilarakocak.com.tr

Metabolizma hızı düşerse yağ yakımı yavaşlayabilir.

www.healthline.com

Kilo veremeyişinizin bir sürü sebebi olabilir. Bunu en iyi vücudunuzu analiz edecek bir diyetisyen ile bulabilirsiniz. Bence bu şekilde kendi kafanıza göre bir diyet uygulayarak sağlığınızı riske etmek yerine, bir diyetisyenden destek alın.

3 gün vegan 4 gün normal gıda mantığını da anlamadım. Ekmeksiz beslenmek doğru düzgün beslenmek demek değil, vücudun karbonhidrat'a da ihtiyacı var. Ama doğru karbonhidrata.

@Divit +1. fikren en azindan.


Kapsamli bir yorum icin.Bir miktar bilgiye ihtiyacimiz var. Birincisi boy, ikincisi cinsiyet, ucuncusu yas. Boyun cevresi bel cevresi omuz cevresi gibi Vucut olculeri de guzel olurdu ama bu seviyede cok onemi yok. Ayrica suan tukettiginiz kalori miktari. OMAD , IF vs. bunlarin uzun vadede hic bir onemi yok. Yarismaci / ozel hedefli degilseniz yemek timingi sadece sizi oyalamak icin ise yariyorsa anlamli onun disinda bir onemi yok. Anektodal verinin onemi yok bilimsel veri boyle.

Onun disinda az yemek vucudunuzu stresse sokar. vucud bununla mucadele eder. Kasim azalmis olamaz diye dusunmek yanlis. Cunku sadece sahip olunan kas olarak degil vucud processlerini yavaslatir, sindirim hiziniz duser, daha az cinsel istek duyarsiniz vs. Daha az ayaga kalkarsiniz daha az hareket edersiniz. Siz kendinizi zorladikca vucud drenir sonucunda da birakacak noktaya gelir geriye verdiginiz kiloyu alirsiniz.

Sizin bunu farketmeniz mumkun degil. Kilo verme daha dogrusu yag kaybetme surecinde yapilan en common ve en buyuk hata az yiyip uzerine daha fazla hareket etmeye calismaktir. Bazi kisilerde bu durum oyle bir noktaya varir ki tekrar yag yaktirabilmek icin once onlara kilo aldirmak gerekir. Bilgileri verirseniz kapsamli yol haritasindan bahsedebilirim.

oncelikle kalori hesabi mantiksiz olmasa da cok gerekli bir sey degil. bir avuc yer fistigi 600 kalori diye 600 kalori almazsin. ama 600 kalorilik toz seker yersen buyuk ihtimalle 600 kalori alirsin. 600 kaloriyi aldin diye vucudun bunu muhasebeye yollayip 600 kalori girdi diye kaydetmez. cok kisisel bir durum bu.

duzenli uyku bazi kisiler icin cok etkili bir diyet duzenleme unsuru iken bazilari icin stresten uzak durma falan olabiliyor. bunlar hep insanin kendini tanimasiyla alakali.

yani yillar boyunca insanlar yumurta ve sebep oldugu dusunulen kolesterolden uzak durmaya calisti ama simdiki calismalar diyor ki diyetle alinan kolesterol nerdeyse hic etki etmiyor vucuttaki kolesterole.

kilo vermekten ziyade vucut yapinizi degistirmeniz onemli. her gun tartilmak yerine uc-dort gunde bir bel ve basen olcunuzu alin. baldir ve kol cevrelerini hesaplayin. sonra kiloyla birlikte not alin. degisim gorecekseniz.

vucut ayrica sabit 2000 kalori yakacak diye bir durum da yok. vucudun kendi mekanizmasi var. diyete gore, strese gore, hayat sartlariniza gore yakilan sabit kalori miktari cok da sabit kalmiyor. bu yuzden ac kalinarak verilen kilolar hemen geri aliniyor. e bir omur de ac kalmak zor. araba benzini az kalinca benzin yakmayi birakmiyor ama durmaya yelteniyor. vucut da 2000 yakmam lazim dur hemen yaglari yakayim demiyor. 2000 i dusurebilir miyim diyor? daha az hareket ediyor, beyin fonksiyonlarini kisitliyor vesaire. bunlar belli bir matematige gore olmuyor. yani her 100 kilo 1.80 insanda ayni seyler ayni sekilde olmuyor.

cok dusuk kalorili diyet obezite haricinde onerilmiyor zaten.

kan tahlili diyetisyen gozetimi vesaire sart. fakat sahsi onerim diyetinizde kalori hesabindan ziyade yag oranini arttirmaniz. cok dusuk yag oranlari sindirim sistemini, microbiomunuzu, emilimi negatif etkileyen bir etken.

haftada birden fazla tartılma.

valla ben de veremiyorum bazen gitmiyor. çareyi cerrahi müdahale+sporda bulmuştum geçmişte. bazen ufak dokunuşlar gerekiyor diyet yetmiyor. şimdi yine veremiyorum. ama artık spor + müdahale için de param yok. destekleyici birşey lazım yanına tek diyetle olmuyor

Yanlış anlaşılmasın ama bi tuvalete çıksan, tartıda farkedersin gibi geldi. Türkçede bağırsak hareketi diyince anlaşılsa keşke.

Kabızlık durumları var gibi.

Pratik ederek.

Istanbul'da araba kullanmak yorucu, biraz defansif olmak etrafı kollamak gerekiyor ama özellikle zor değil. Trafik saati araç kullanmaktan sıkıldığımdan bir yerlere toplu taşımayla gitmeyi tercih ediyorum.

Kendine ait bir düzeni var, ve düzeni öğrenince akıp gidiyor.

Ek olarak sürekli birine çarpacağım diye tribe giriyorum kendi kendime. Araç doğal trafik seyrinde yaklaşırken bile acayip tırsıyorum. Hayır max kaza yaparım ve tamir ettiririm ama bi çeşit psikoz gibi korkuyorum sanki :D

Ben araba kullanmayı tam olarak 30 yaşında öğrendim, belli bir yaşın üstünde öğrenen herkes için biraz korkutucu geliyor gördüğüm kadarıyla ben hala trafiğe çıkmadan önce biraz geriliyorum ama trafikte biraz korku iyidir diye de düşünüyorum. Ha ama herkes gibi 20 yaşından önce öğrenseydim muhtemelen hiç korkutucu ya da zor gelmezdi.

bol pratik, başka yolu yok.
özellikle fatih ve beyoğlu civarı adamı usta yapar.

istanbul'da araba kullanmak gerçek manada zor. trafik çok hızlı akıyor, yollar karmaşık, çok tır ve kamyon var, herkes çok sabırsız. gerçekten sıkıntı. sana tavsiyem mutlaka gideceğin yere çok önce çık ve acele etme. acelen olmazsa stresin de az olur, park problemin de olmaz. artı olarak park stresini azaltmak için gideceğin yerde mesela ispark var mı, avm var mı önceden bak derim. yani mümkün olduğunca kafanı rahatlatacaksın. sol şeritte değil, yavaş şeritlerde takıl. bazen başkası araba kullanıyorken bile navigasyon aç, göz ucuyla harita takip etmeyi öğren. vesaire, vesaire.

tırnak içinde zor.
zor olan araba kullanmaktan ziyade trafik kaosu. özellikle istanbulda bu daha bi sıkıntı. ayrıca araba şoförlüğü eğitim kariyerine bakmaz. ilkokul mezunu adamların terzi gibi işleyerek araba kullandığını görürsün.
nasıl atlatılır. trafiğe alışarak. yani sürekli araba kullanarak.

Para ve zaman derdim olmasin gun icinde kuzey guney dogu bati ekseninde gezip dururum.
Bana istanbulda araba surmek acayip zevkli geliyor.

Bi ara soforluk isi bile bakmistim.
Eskiden isyerim 50km uzaktaydi 1 sene gidince pratigim artti bir daha sikinti yasamadim.

İlk basladiginda zaten gerilim oluyor. Basta senin gibiydim.

Su an ben bahsettigim bir elde telefon bir elde sigarayla igne deliginden gecen dayiyim. Utanmasam gozum kapali kullanacam.

Cevap: zor değil. Oluyor

Ankara'da yaşıyorum. Araba kullanıyorum ara sıra, ama usta bir şoför değilim. Bazen yürüyüş yaparken uzaktan yoğun trafiğe bakıyorum ve bana da korkunç geliyor; 'ben bu trafikte mi araba sürdüm geçen gün' deyip kendi kendime şaşırıyorum hatta:) Demek ki trafiğe çıkınca bir şekilde ayak uyduruyorinsan, önemli olan şerit takibi, kendi şeridinde gideceksin uygun hızda.

Bu arada o dediğin dayılar çekirdekten yetişme. Sonradan öğrenen hiç kimse, ne kadar pratik yapsa da çekirdekten yetişen birisi gibi araba kullanamaz. Ben mesela 30 yaşımda oturdum direksiyona, bazen park ederken sorun yaşıyorum. Doblosu olan eniştem var, dediğiniz gibi aynı anda hem telefonla konuşuyor, hem sigara içiyor, hem de istediğini gayet sıradan bir şeymiş gibi yapabiliyor, ama adam 10 yaşında başlamış araba kullanmaya.

Ve şu çok önemli, hiç bir zaman oldum demeyeceksin. Ben bir defa oldum, artık usta şoförüm, kolaymış falan dedim, iki gün sonra kaza yaptım. Ve son olarak, karşıdaki sürücüyü her zaman için kör ve sağır olarak düşüneceksin, dikkatini hep diri tutacaksın.

Karşı taraf çookk dikkatsiz olduğu için zor
Kavşağa girerken son 1 ayda 3 kez üzerime kırdılar ben kurtardım
Parası olan mal mal araba kullanıyor
Avmye gidecek bi hatun arkamdan zorladı sağımdan hızla geçti nerdeyse yayalara çarpıyordu. Sonuç? Avmye gelip jipini park etti. Kazaya sebebiyet vermesine ramak vardı inip özür bile dilemedi

Dışarıdan yeşil mercimek getirmek çiftçiyi kalkındırmaktan daha ucuza geliyor devlet için, ha bakarsan aldığı faizsiz krediyi kendi işine harcamak yerine altın dolar alan çiftçiler de var, iki ucu hoş olmayan bi değnek yani.

eğitim ve tarımdaki sorunların tamamına yakını zaten son 20 yılda bu hâle geldi ve özellikle eğitim konusu zaten bilinçli yapılıyor.
neden bunu olumlu yönde değiştirsinler ki?
istedikleri zaten eğitimsiz bir seçmen kitlesi.

önceden eğitim ve tarım sistemlerinde sorun vardı, artık bilinçli olarak bozulmuş hâlde bunlar.

hadi bilinçli olmasın, "biz bunları yanlış yaptık, düzeltiyoruz, şöyle yapıyoruz" diyebilecek durumda (maddi-manevi) değiller.

Eğitim sistemi etkisini 1-2 nesil mezun olmadan görmeniz zaten mümkün değil. Devamlı eğitimde reform adı altında yapılan şeylerden dolayı kimse girdiği eğitim sistemini başladığı şekilde bitiremiyor. her 3-4 senede bir sınav sistemi değişiyor, kapsamlar, oranlar değişiyor. Zaten amaç kimsenin tam bir eğitim alabilmesi yönünde değil. Üniversitelerin bile içleri boşaltılmış durumda, ısmarlama kadrolar, intihal yapılarak alınmış ünvanlar vs. Birçok üniversitede fen bilimleri (fizik, kimya, biyoloji) öğrenci almayı durdurmuş durumda. ne kadar az IQ, ne kadar cehalet o kadar vasıfsız mezun demek, vasıfsız mezun ise, işsiz veya az maaşla işçi demek. bunların da nispeten kandırılma potansiyeli yüksek demek oluyor.

tarım konusu ise; kesinlikle ileriye dönük bir yatırım. geleceğini ve sülaleyi yapılan ihaleler ile en az 30-40 sene daha doyurmak. Bu ülkede 4 mevsim yaşanıyor. neredeyse yetişemeyecek tarım ürünü ve hayvan yok (penguen dışında). Konya kadar yüzölçümü olan Hollanda nasıl sadece 90 milyar dolar tarım ihracatı yapabiliyor da, koca Türkiye 7-8 milyar dolarlarda kalabiliyor. tamamıyla dışa bağımlı hale getirmenin amacı sadece iler ki yıllarda, şimdiden yapılmış olan ihalelerin meyvesini yiyebilmek.

sherlock?
lucifer da dahil olabilir belki.

forbrydelsen tam aradığınız dizi

terry gerritsen ya da john le carre romanları, ilki tıbbi polisiye ikincisi casus romanları yazıyor.

Benim için "katil kim" kitaplarının kraliçesi Agatha Christie, oku oku bitmez hem.

Dizilerde de hepsi biraz eskidi ama Rizzoli & Isles (Gerritsen'in romanlarından uyarlama), Castle ve the Mentalist çok güzeldi.

Kitap: gaston leroux - sarı odanın esrarı

tam bir polisiye de degil ama life of david gale diyorum. zekice kurgulanmis bir cinayet hikayesi.

The mentalist

Forbrydelsen
Bron broen
Broadchurch
Cardinal
The missing

Filmler
A perfect murder
Hodejegerne

terry gerritsen +1

Tatlı tatlı gidiyor. Bütün seri bitecek diye üzülüyorum.

Hercule poirots dizisi vardı onu da bulursanız izleyin derim ben.

- Garange +1 (çok severim, bütün kitaplarını okudum, yeni kitap çıksın diye bekliyorum. kötü kitaplarını bile "keşke okumasaydım" diyemedim.)

- Joe Nesbo (bunu da kitapçıda biri önerdi diye başladım, fırsat buldukça alıyorum kitaplarını)

- Tess Gerritsen'ı yazmışlar zaten.

- John Verdon da güzeldir.

Celil Oker-Remzi Ünal serisi. Keşke hafızamı kaybedip tekrar tekrar sıfırdan okusam.

Var da hocam harika komşumuz var ne yapalım diye duyuru açmak anlamsız olur o yüzden söylemiyoruz.

@kaleci +1

Abi derdimiz sorunumuz yoksa neden eksi duyuruya yazalim:(

Benim de var çok şükür. <3

Karşı komşum da yan komşum da süper. Hele şimdi yaz geldi ikide bir çay içmeye bahçelerine damlıyorum.

Benim var ya. Onların orda olduğunu bilmek bile güven veriyor. Sorun olsa hemen onlara koşarım, geri çevirmezler.

Alt kattaki teyze ölü olabilir hic gormedim hic sesini duymadim.
Dunyanin en iyi komsusu cunku ortada yok.

lojmanda yasiyorum, haliyle komsularimin hepsi cok egitimli, kulturlu, saygili, dogru duzgun insanlar. Benimle cok az konusuyorlar, karsilasinca merhaba deyip gidiyorlar sohbet etmeye calismiyorlar. O yuzden iyi.

Ben komşumla evlendim. Baya iyi bir komşum oldu diyebilirim galiba.

O iş olmaz hocam egzersiz sırasında ve sonrasında salgılanan farklı farklı hormonlar var, onları karıştırmaya gerek yok.

verimli olacağına dair yazılar var internette.

"yuvasına otomatik giren son parça"

bu dediğin kilit dili mi?

İç oda kapı kilidi mi? Çelik kapı kilidi mi?

Yüksek ihtimal ile dili geri çeken mandal/parça aşınmış ya da kırılmış, veya yerinden düşmüştür.

İç oda kapı kilidiyse kilidi değiştir hiç düşünme, çok pahalı değil. Ama çelik kapı kilidiyse kilidi açıp bi bakmak lazım, belki düşmüşse düşen parçayı yerine takabiliriz.

Dış kapı bu çelik kapı, anahtarı çevirince dilin dışarı çıkması gerekiyor ama çıkmıyor anahtar bi çeyrek tur boş dönüyor sadece. Teşekkür ederim.

Normal 3 tur kilitlemeyi yapıyor, sadece dili çekmiyor di mi? Doğru anlayalım, eğer doğruysa dil mekanizmasında bir arıza var.

Kilitler pahalı olduğu için ben olsam hemen değiştirmem, bi açıp bakmak lazım belki kurtarırız.

Aynen normal kilitlemeyi yapıyor kilidi de açıyor ama son aşamadaki dili yuvasından çıkarmıyor oraya gelince anahtar boşa dönüyor. Yani evin iç kısmındaki kapı kolunu aşağı bastırınca dışarı çıkan dil dış taraftan anahtarla açılmıyor.

Anladım, dediğim gibi dili geri çeken küçük bir parça vardır, ya o kırıldı ya da yerinden çıktı.

Ya da o parçayı geri yerine iten yay düşmüştür, bi açıp bakmak lazım değiştirmeden önce. Çelik kapı kilitleri pahalı, tamir olabilirse yazık değişme.

Konu anahtar göbeği (barel) filan değil, direkt kilit ile ilgili.

genel olarak, evet. metabolizmana göre de değişir ama günde 1000 kalori açığı verirsen haftada 1 kg verirsin.

Yüksek yoğunluklu egzersizlerde enerji büyük oranda kaslardaki karbonhidratlardan gider, ki kas ve karaciğerde yaklaşık 2000 kalorilik rezerv vardır, egzersizde yağ kaybı çok düşük olur, o nedenle egzersizde harcanan kalori diyetteki sporcular tarafından kalori açığına çok eklenmez, ben eklemem mesela zira o açık yediğin öğünlerle geri alınır, sporla yaktığın yağ da dediğim gibi çok düşük olur sen ee 5 gram ben diyeyim 10 gram, o nedenle spor yapıyorum yağ yakıyorum gibi bir şey pek olmuyor.

Rugby izlemeyi seviyorum, kuralları çok bilmiyorum mücadele çok güzel.

eskiden ne kadar spor denirse e spor takip ederdim. dota ve cs go. artık hiçbir şey takip etmiyorum ama yine izleyecek olsam onları izlerim sadece.

Tenis, basketbol ve F1'i takip ediyorum. Denk gelirsem dart izlemek de hoşuma gidiyor. Kendi adıma bana keyif veren sadece sporcuların becerilerini izlemek değil biraz da hikayelerini bilmek. Yani yaşadıkları zorlukları, elde ettikleri yenilgileri/başarıları bildiğimde onları izlerken daha çok keyif alıyorum.

Basketbol, tenis, voleybol.

Bana daha sıradışı gelen rugby izliyorum bir de :)

Bu sezon NFL takip ettim, oturdum baya kurallarını falan öğrendim önce.

Sezon başlamadan eski maçlara baktım, izlediğim ilk maç Chiefs - Rams maçıydı. Burada Chiefs ve özellikle acayip öne çıkarılan Mahomes'a gıcık kaptığım için takım olarak Rams'i seçtim. Sezon başladı, başından sonuna kadar takip ettim. Şansıma Super Bowl'u kazanan Rams oldu :D

Benim çok hoşuma gitti. Baya atraksiyonlu gidiyor, izlerken sıkılmıyorum. Sadece oyun çok duruyor, o biraz garip gelebiliyor. Başka bir güzel tarafı da takip edeceğiniz yeterince gündem oluşturacak kadar taraftarı bulunan bir spor, haliyle "ben ne yapıyorum ya işim gücüm mü yok" psikolojisi oluşmuyor.

Tavsiye ediyorum kesinlikle.

Sephora ya da Sevil dışında bir yerden parfüm almıyorum, onlar da sahte çıkarsa yapacak bir şey yok.

kaleci+1
bir de boynerden aliyorum.
yillardir boyle.

Levent Özdilek AVM'de perfume point diye bir mağaza var. Orası da uygunlar arasında. Avm'de binlerce dolar kira ödeyen ve havalimanı iç hatlarda bile şube açan bir yer sahte satmaz diye düşünüyorum. Aynı şekilde Gratis, Watsons ve Rossmannda da bulabilirsiniz. Eros Flame orada da var. En ucuz Rossmann 850 TL. www.rossmann.com.tr Sonra perfume point. 1085 TL. www.perfumepoint.com.tr Gidip elden alabilirsiniz.

edit: aldığınız parfümü nereden tedarik ediyorlar, dist.'ü kim. Bunlar önemli.

edit2: letgo, sahibinden, dolap, trendyol vs bulaşmayın. Orijinali ile birebir her şeyiyle taklit bir şekilde çakma satıyorlar. Orijinal satanları da vardır ama sizin yakınınız, tanıdığınız vs değilse almanızı önermem.

sephora, sevil boyner tarzı bilinen mağazalardan alın. veya istanbuldaysanız bazı kozmetik mağazaları güvenilirdir. uzay, nokta gibi.

perfume point tavsiye etmem. zaman zaman orj satmadıklarına dair şikayetler okudum

Gratis, watsons ile ilgili onlarca sahte sikayeti var. Bazi parfumleri yari fiyatina satiyorlar ki usa fiyatinin bile yarisi. Imkani yok.

Parfume point'e de gitmistim, guven vermedi bana niyeyse.

Sephora sanirim en saglami.

Fitness blogları, iyi gelişmiş arkadaş önerileri ve youtube videolarından öğreniyorsunuz. Özellikle youtube'da gerek amatör gerek ünlü birçok kişinin hazırladığı antrenman programları var. Bunlar başlangıç, orta seviye ve ileri diye ayrılıyor.

O zaman neden personel trainer'a para veriyoruz diyebilirsiniz. Veriyoruz çünkü pt sizi sürekli izliyor, hangi harekette zorlandığınızı, hangisini yanlış yaptığınızı nerenizin daha çok antrenmana ihtiyaç duyduğunu görüp organik bir şekilde program ayarlıyor. Ayrıca yediğinizi içtiğinizi kontrol ediyor, size gaz veriyor ve size sadece gününde salona gidip söyleneni yapmak düşüyor. Haliyle maksimum verim alıyorsunuz.

Ama kendi başınıza yapılmayacak bir şey yok. 2 senede değil 3 senede istediğiniz vücuda ulaşırsınız ama yaparsınız. Bir noktadan sonra kendi vücudunuzu ve yaptığınız sporun doğru mu yanlış mı olduğunu anlamaya başlıyorsunuz zaten. Bir çeşit spor zekası gelişiyor.

Ancak pt yokken size gerçekçi gelmeyen 6 ayda bilmem ne olun tarzı şeylerle vakit harcamayıp uzun vadeli, "sıradan" duran programları takip etmeniz faydanıza olur.

Bir kası efektif çalıştırmak için gereken ağırlık maksimum 1 tekrarlık ağırlığın %65-80 arasında 8-12 tekrar yapabildiğin ağırlıktır, aynı kas grubunu da haftada 15-25 set arası çalıştırabiliyorsan tamamdır ve bu bu formül evrenseldir, yani ben de sırtım için mesela haftada 20 set antrenman yapacağım sen de, ha ben 200 kiloyla deadlift yaparım sen 30 kiloyla yaparsın onu kendine göre ayarlayacaksın, bunu bildikten sonra kendi programını yapabilirsin birine ihtiyaç duymadan. Bunun için de internette binlerce kaynak var. Beslenme için de yine benzer formüller var kendine uyarlayıp uyguluyorsun. Ha ama sen diyorsan ben bu konuda hiçbir şey bilmiyorum araştırmayla da uğraşamam, o zaman PT başlangıç için iyidir.

Salona kaydolunca oradakiler bir süre idare edecek bir program hazırlayıp bir tur gösteriyorlar genelde

appler youtube kanalları bunun için. Mesela bodybuilding.com'da onlarca program var ihtiyaca göre.

PT tut hocam. En kötü ilk 3-6 ay öğrenirsin neyin ne olduğunu elemandan, sonra kendin devam edersin. Benim bu sene yaptığım en güzel harcamaydı PT tutmak. Tabi PT'nin de iyisi var kötüsü var, ona dikkat etmek lazım.

Ama vücut geliştirme işi baya karmaşıkmış, ben bu kadar olduğunu bilmiyordum. Yani kendini sakatlama kısmı hariç (ki bu da baya yaygın), en efektif nasıl ilerleyebileceğini bulmak için bile baya bir bilgi ve deneme yanılma süreci gerekiyor. PT ile bu süreci çok hızlı ilerletiyorsun.

Yapılan araştırmalar bir direnç egzersizi yapmadan yapılan diyetlerin çok fazla kas kaybı yaşanmasına neden olduğunu söylüyor.

yani aslinda amac diyet degil de saglikli beslenmek diyelim. yagdan az proteinden fazla yiyerek kas kaybini onleyip yag yakimini saglamak. ama hareket olmadan bi faydasi olur mu noktasinda kararsizim.

daha da onemlisi zararli olur mu kismi.

Hocam ketojenik diyet yaparken proteini fazla alamazsın ki proteini toplam kalorinin %20'si kadar alırsın, fazla alırsan karbonhidrat düşük olduğu için aminoasitleri şekere çevirebiliyor vücut bu da ketosisten çıkarabiliyor, o zaman ketojenik diyet yapmanın bir anlamı yok çünkü ketojenik diyet yapmamış oluyorsun. Amacın sağlıklı beslenmek yanında da yağ yakmaksa klasik olarak düşük karb. yüksek protein diyetler daha garanti daha sürdürülebilir daha az zararlı. Ha ama yine zarar nedir diyorsan birçok mikro besini alamadığın için buna bağlı problemler yaşayabilirsin misal çinkoyu az alırsın saçın dökülür gibi. IF zaten bi diyet değil biliyorsun yemek yeme aralığını belirleyen bi yöntem, hangi diyete entegre edersen et illa ki olumlu çalışır herhangi bir metabolik rahatsızlığın yoksa.

Son 11 aydır if yapıyorum.bunu yapıyorum derken çok özel bir çaba sarfetmiyorum hayatımın bir parçası haline getirdim.

Bir sürü saçma hareketin üzerine pandemi döneminde evde kalınca kilom zirveye vurdu.tartıda 150 yi gördüm.standartım olan 105 kilodan oldukça uzaklaşmıştım.özel bir destek almadan sadece youtube da Yavuz Yörükoğlu nun videolarını seyredip onun anlatımlarından okuma yaptım ve if in bana uygun olduğuna karar verip bu yola çıktım.

İlk başta hardcore bir şekilde 3-4 aylık dönemde 20-4 if yaptım.burada bir kalori sayımına girmedim.özellikle seçtiğim menüler oluyordu ama bazı günlerde doyana kadar pizza da yiyordum,baklava da.o dört saatin içinde güzelce doyuyor,kalan sürelerde bolca su içiyordum.bu şekilde 30 kilo verdim.

Burada bana ilginç gelen kas kaybım olacağını düşünürken 120 kilolara geldiğimde alttaki kaslarım yerinde olduğunu gördüm.ilave spor yapmadım sadece pandemi dönemi gibi eve tıkılmadım,

Aksam 8 den sonra bir sey yiyip içemediğim için dışarıda akşam yemeği-içki olayımda azaldı.içki içeceksem bunu akşam 7-8 arasında yaptım,sonrasında soda ile devam ettim.

30 kilodan sonra kışta gelince ilk hardcore halini bırakıp 16-8 uygulamasına geçtim.bunu askeri disiplinle yapmıyorum.aklına gelebilecek herşeyi yiyorum.yaklaşık 6 aydır bu durumdayım ve 120 kiloyu koruyorum.bir ara 125 gördü ama özel bir şey yapmadan yeniden 120 ye döndüm.

Şimdi temmuz ağustos arası ikinci hardcore atağı yapmayı planlıyorum.hedef 105 kilo.öğlen 4 akşam 8 arası yemek,bolca soğuk su..

benim olayım bu,becerebildiğim için mutluyum.sana gelince ,örneği kendimden verdim.bunu yapabilmek senin elinde.buraya yazdıysan demek ki ihtiyaç var ve aksiyon almalısın.ketojenik diyet uygulaması çok zor.lüks bir diyet.lüksten kastım beslenmenin pahalıya gelmesi değil özel bir çaba gerektirmesi.her gün ona uygun yemek hazırlaman,bulman gerekiyor.sistemi bozmadan yürümelisin.ben çok seyahat ettiğim için böyle bir şansım yoktu ama yemek olarak bana çok uygundu ki zaten carnivor bir adamım her türlü yürürdüm ama düzenini kurması zor .benim patlak vermem büyük olasılık.bu yüzden if 10 numara bir sistem.

Bir şeyler yapmak hiçbirşey yapmamaktan iyidir.önce bir yeme düzeniyle başla sonra zamanla herşey düzelir.

1975 yılı opec baskınında oldu.

D.B. Cooper var.

Filmde Al Pacino uçakla Cezayir'e gitmek istiyordu, OPEC baskınında da uçakla Cezayir'e gitmişler, filmin vizyon tarihi Eylül 1975 OPEC baskının tarihi de Aralık 1975, enteresan bi tesadüf olmuş.

Cildiye.

Genel cerrahi.

Cildiye sıvı azotla dondurur, genel cerrahi ufak bir kesi atıp alır, yerini dikişle kapatır.

Sokarsın. Havluların arasına koy yine de

Her türlü sokarsın, nizamiye'de senin gibi askerler kontrol ediyor çantanı ama genelde yeni gelenlerin içeriye bir şey sokacaklarını bildiklerinden ve kendilerinin de çantaları aynı şekilde arandığından gıcıklığına didik didik arayanlar olacaktır.

Benim tavsiyem en azından 1 aylık acemilik sürecinizi bekleyin sonra çarşı izninizde gidip kulaklık alın sokun o zaman kimse sizi aramaz sormaz, askerliğin ilk günleri sıkıntılıdır ama sonrasında eğlenceli geçer kimse size karışmaz.

Evet yasak değil zaten, yasak olan dışarıya detaylı veri aktarımına yol açabilecek akıllı telefonlar. Yasağın sebebi "askerde telefon mu kullanılır" gibi bir şey değil, askercell diye bir telefon hattı var neticede.

Yasağın sebebi içerden dışarıya veri aktarımını mümkün olduğunca kısıtlamak.

Kulaklığımı telefonumla kullanacağım diyebilirsin.

Hocam nasıl yasak değil bi yanlışlık olmasın zira askeriyede tüm elektronik cihazlar yasak, misal dışarıya veri çıkarmana izin vermez ama radyo mp3 çalar falan da yasak, haliyle kulaklık da yasak bağlantılı olarak, bi tek şartlara uyan telefonlar serbest onun dışındakilerin alayı yasak, ha sokarsınız o ayrı bir durum tabii.

Bilemedim, bize Amasya'da acemilikte dahi serbest bırakmışlardı. Sadece akıllı telefonları topladılar. Ben mesai bittikten sonra nöbetçi komutanın önünde bile kulaklığımla telefonda konuşuyordum, geceleri de hafıza kartına attığım müzikleri dinliyordum, yat içtimasında da hep görürlerdi ama kimse bir şey demedi.

Belki de istisnai bir durumdu, şimdi resmi bir açıklama aradım yasak eşyalarla ilgili ama bulamadım.

Bütün dermatologlar aynı şeyi söyleyecek, boşuna başka doktor aramayın. Lekeyi hızlı geçirmenin bir yolu yok.

O kremi yazın kullanmayın, ekim kasım gibi başlayın ve geceleri kullanıp sabah yüzünüzü yıkayın. Kremi kullandığınız sürece yağmur yağarken bile güneş kremi kullanın. Yaz boyunca da lekenin büyümemesi için sürekli güneş kremi kullanın.

O leke vereceği kremle de 10 sene sonra falan gider muhtemelen, ayrıca kobuzchu'nun söylediği gibi yazın kullanmak lekeyi daha da artırabilir, çok rahatsız ediyorsa lazer tedavileri oluyor onu bi araştırabilirsin.

o bir gunes lekesi. yillardir ugrasiyorum, ugrasiyoruz :)
- yaz / kis, acik/kapali havada, evdeyken bile her daim gunes kremi kullanin. Gunes kremi ayrilmaz bir parcaniz olsun.
- yuksek oranli c vitamini, inceltici leke kremleri, peeling etkili kremler/vitaminleri yazin kullanmayin. illa kullanacaksaniz oranlari dusuk olanlari tercih edip sadece gece kullanin. (caudalie markasinin vino perfect serumu yaz kullanimina (gece-gunduz) uygun bu arada bi bakabilirsiniz)

benim zamaninda yaptigim gibi aman ugrasamam derseniz size bu lekenin bir isaret oldugunu ve ciddiye almaniz gerektigini soyleyebilirim :) sonra deli danalar gibi kremler, lazerler falan arastiriyorsunuz :D

Dermatologlar sağlıklı olmaya odaklı.
Bu tür endişelerden para kazananlar ise kendisine kozmetoloji uzmanı diyen hekimler ki güzellik salonu gibi kliniklerde cilt bakımı, botoks vs yaparlar
Yalnız çoğu para tuzağı, kremle vs geçmio bu lekeler.
Kışı bekleyip lazerli bakım vs yaptırın bu tarz doktorlu bi kozmetoloji / güzellik merkezinde

Evet
Bir de diğer insanlar kaçıyor

yamalı veya orası burası kırık tonla taksi var trafikte. gayet de yapıyorlar.
istediğiniz kadar tecrübeli olun, tüm iş gününüz trafikte geçiyorsa kazaya daha yakınsınız.

www.cumhuriyet.com.tr

şu kazanın benzerini yaşadım. maalesef özellikle gece taksiye binildiğinde şoförü mutlaka konuşturmak gerekiyor.

Hocam adamlar günde 15 saat araç kullanıyorlar o kadar süre uzay mekiği pratiği yapsalar bırak kaza yapmayı Mars'a giderler.

Kaza yapıyorlar. Ben geçen yaz bindiğim takside kaza yaptık, adam uyudu direksiyonda gündüz vakti.

bir akrabamızın komşusu geçenlerde kendi hatasından kaynaklı sağlam trafik kazası yaptı, kırılmadık kemiği kalmadı. kadıköy'de yolda yürürken yine bir başka kazaya bizzah şahit olmuşluğum var.

kısacası gayet yapıyorlar hatta hem (çoğunlukla) dengesiz sürüşlerini hem de sürekli trafikte olmalarını hesaba katarsak muhtemelen fazla fazla yapıyorlardır... ihtimali düşüren bir etmen genellikle şehir içinde ve dolayısıyla düşük hızda araç kullanmak zorunda olmaları; yani nadiren 90-100 üstüne çıkabildikleri için manevra alanı daha geniş, boş yolda 120'yle yardırıyor olsalar o tip kazaları daha çok duyarız.

Taksici ve minibusculerin kaza yapmamasinin nedeni etrafındakilerin onlara caprmamak icin esktra caba göstermesi. Ozelikle minibüsçüler, allah ne verdiyse daliyor adam, bakıyorsun devam etsen carpisacaksiniz en son sen fren yapiyorsun minibuscu geciyor.

Stavro+1 ben taksici görünce her an her şey bekliyorum. Trafiğin doğal akışının bozulacağını bilip ona göre hareket ediyorum ve öyle de oluyor.

Taksicilerin kaza yapma istatistikleri bir kenara kazaya sebebiyet verme istatistiklerinin olduğu bir yer varsa merak ediyorum aslında.

Yapıyorlar hocam birkaç senelik taksilere bak sağı solu hep macun, kırık, bagaj kapağı iple bağlı, teker yalpalıyor vs. bir dünya kusur var araçlarda.

Bir keresinde bindiğimiz bir taksinin tekeri yamuktu, düşük hızlarda yengeç gibi gidiyordu araç. Hızlanınca düzeliyor dedi eleman asdsgfdf. Neyse ki mesafe kısa, saat geçti de başımıza bela almadan kurtulduk o araçtan.

Bir de @stavro'nun dediği gibi herkes aha taksici kesin bir bok yiyecek diye çok daha defansif sürüşe geçiyor.

Gönül istiyor ki şu videodaki abi gibi ulu orta girelim bunlara ama olmuyor işte: www.ahaber.com.tr (Ah*ber linki için özür başka yerde bulamadım)

"sakınılan göze çöp batar" derler, biz binbir zahmetle aldığımız aracımızı çalı çizse ciğerimiz yanıyor ama taksi şoförlerinde durum biraz farklı, öncelikle neredeyse tüm taksilerin sahipleri ve şoförleri farklı kişiler adam memur gibi aracı kullanıyor araç kendinin değil, araçlar kaskolu, sigortalı bir de zaten mafya vari hepsi trafikte iki şeyden kaçıyor millet 1. Taksi, 2. Dolmuş yani trafikte bir nevi dokunulmaz gibiler gözü kara hareket ediyorlar bir anda senin önüne kırıyorlar neden? çünkü bir kazaya karışsan en çok dert senin başına patlar onların başına bir şey gelmez (bkz : dolmuşçular odası, taksiciler odası).

Özetle taksiciler ve dolmuşçular rakipsiz oynayan oyuncu gibidir trafikte, kimse onlara bulaşmak istemediğinden kazaya senden benden daha az karışıyorlar. Hiç kaza yapmıyor değiller ama normal araç kullanıcılarından daha az yapıyorlar.

Şöyle bir örnek vereyim, çoğu araç sürücüsü, kendisine yanlış yaptığı sürücünün peşine düşer, korna çalar, hırs yapar vs. Sen hiç birinin taksici ya da dolmuşçuya aynı şeyi yaptığına şahit oldun mu? Olamazsın çünkü adam bir anons çakar anında yolunu kesip radyatörü monte ederler bir yerine işte o yüzden dokunulmaz gibiler trafikte.