7liraya üyeelik al

2 küsür sene kadar hunharca kullandım netflixi 3 ay önce sonlandırdım, izlemediğim belgesel dizi film kalmadı şimdi 8 bölüm dizi için almak istemiyorum, alsam yine salça olacam diğer gereksiz yapımlara vakit kaybı olacak.

rarbg.to'da 2 sezon paket halinde var, oradan indirdim ben; seed/leech oranı gayet iyi.

Strem.io indirin keyfini çıkartın

netflixe bir aylık üye olabilirsiniz ücretsiz ama bir ay tamamlanınca kesiyor karttan dikkat edin. üye olunca halledin hemen

şu an internete de düştüğünü sanmıyorum. ekimde vizyona girecekmiş.

11 ekim'de başka sinemada gösterilmeye başlanacakmış.
www.baskasinema.com

bağımsız bir film olduğu için ne dvd'si çıkar yakında ne de stream servislerine gelir, bu tarihten önce izlemen zor.

ekim demiştik ama burada internete düştüğü söyleniyor. ben aramadım.

twitter.com

Kalkarsa eğer kalktığı gün sıfır duster ı çakarım.

bu saatten sonra hiç bişey kalkmaz, al elektriğe yüzde 15 zam yaptılar bile, doğalgaza da olur, suya da, aklına gelen herşeye, ötv kalkar mı sence bu şartlarda? gümrük vergisine bile ek üstüne ek vergi çıkarttılar.

kalkar ama bi değişik kalkar. :) kaçacak yer ararız kalkınca öyle söyleyim.

merkez bankasının yedek rezervleri bile hazineye katıldı daha dün, sence ötv kalkar mı? :)

nasıl kalkacak, imkansız. vergi harici bu devletin gelir kaynağı mı var doğru düzgün. öyle olsa son 3-5 senede her şeyin vergisine zam gelir miydi?

ekonomiyi hareketlendirmek için ötv'den kısarlarsa üreticiye, satıcıya vergi gelir. öyle olursa ötv olmaz ama ürünün çıplak fiyatı artar.

bir teşvik gelecekse sektör bazlı ve şartlara bağlı gelir, onun da piyasayı kurtaracak kadar olacağını sanmıyorum.

Imkansiz. Ruyada bile goremeyiz. OTV artmasin da...
Merak ettigim sey kalkma ihtimali nereden akliniza geldi? 40 yil dusunsem aklima gelmez.

(bkz: çabuk kalktı dikkat edersen)

nereye kalkıyor? adamlar öte oranını enflasyon ile artırmayı keşfettiler, yükledikçe yüklüyorlar...

1 milyon tl uzeri gelire %50 gelir vergisi geliyor, otv kalkar mi sizce :)

Hahahahahahahahahahaha
Hahahahahahahahaha

İhtiyat akçesi ne kadar? 40 milyar tl
Ötv den toplanan para ne kadar 150 milyar TL.
Şuana kadarki bütçe açığı ne kadar 66 milyar tl
Yılsonu bütçe açığı hedefi ne kadar 80 milyar TL.
Yeni vergiler geliyor. Otv den 150 milyar TL alırken 66 milyar TL açık olmuş hedef de aşılacak. Bu durumda nasıl 150 den vazgeçebilirsiniz?

bir süreliğine kalkar mı ? imkansız denemez.
peki sonuçları ne olur? satışlarda patlama olur, yurda girecek bu araçların yurt dışı faturaları döviz olarak ödenmek zorunda olduğundan dövize talep artınca liranin değeri daha da düşer. dış borç artar. yurda dövizle gelen ithal her şeye zam gelir. en basitinden benzin 10 lira olur. şu an ötvli 80.000 ötvsiz 60.000 lira olan kia picanto döviz artışı ile birlikte yine ötvsiz 80.000 in üzerine çıkar. ötv nin kaldırılması paradoksa dönüşür.

(bkz: action director)

Inshot kullaniyorum ben, satin aldim yillik 10 euro. Cok memnunj..

ülkedeki otellerin neredeyse hepsi inşaat şirketleri tarafından patron şirketi zihniyetiyle yönetiliyor. çoğu için tahsil okul master önemli değil. yurt dışı bağlantısı sağlam olan bir zincire başlarsan oradan kendini gösterip yurt dışına atlayabilirsin.

önce işe gir, iş tecrübesi edinirken yap master. sırf master yapıcam diye işe girmezsen kaybın çok olur çünkü hızlı yükselirsin turizmde. kaçırdığın 1-2 yılın önemi çok olur yani.

fiyat farkı nedir dlc'li olanla olmayan? azsa al, düşündürüyorsa normal al, bir sonraki indirimlere kadar oynarsın, o zaman dlc'ler indirime girer o zaman alırsın seversen.

öncekileri oynasan bu oyuna daha hakim olurdun ama oynamadan da oluyor. diğer oyunlarda ne olmuş videoları var, yazıları var; oradan bakarsın.

Hearts of stone'un hikayesini ana oyundan daha çok beğenmiştim ben, ama ana hikayeden biraz bağımsız. Blood and vine da bağımsız bir hikaye, ama ana oyunun finaline biraz ekleme yapıyor. Bence hepsini al, iki el paket de güzel.

İlk soruna gelince, serinin ilk oyunu bile aslında hikayenin ortasından başlıyor. Bir de oyun mekanikleri de çok farklı. Ben kısaca bakıp daralıp 3. Oyundan başladım. 10 dakikalık bir video ile geçmişi öğrenmek mümkün.

Mass effect gibi, önceki oyunlardaki yaptıklarının etkileri diğer oyunlarda bazı değişiklikler oluşturabiliyor. Ama yine de önceki oyundaki bazı önemli kararları (hepsini değil) oyun başında mini bi röportaj esnasında verebiliyorsun.

Özet: witcher 3 ve ek paketlerini al. İlk 2 oyunun hikayesinin videoosunu izle dal oyuna.

bir de witcher, witcher 2, witcher 3 wild hunt içeren paket varmış hemen hemen aynı fiyata ama ilk soruda sorduğum paketin daha cazip olduğunu düşünüyosunuz sanırım.

Ben son dediğin içinde hepsinin olduğu pakedi almıştım. Ama kısaca bakıp bir saha dönmedim eskilerine. Koleksiyon olsun diyosan al, yoksa gerek yok bence. İnternetten bak eski oyunların mekaniklerine. Belki çeker.

ilk iki oyunu oynamadan üçüncüyü oynadım, hikaye anlaşılıyor. sorun olmaz.

iki dlc ile birlikte 160 saatte bitdim ben. boş zamanıma denk geldi. fazla vakit ayırmayacaksan sakız gibi uzar. sadece ana oyunu al.

ha ama oyunun en zevkli kısmı bence hearts of stone'du. hikayesi çok iyi. blood & wine'da sonlara doğru biraz sıkıldım.

İlk iki oyun eski olmalarından dolayı sıkabilir. Direkt olarak üçüncüden başlamanda bir engel yok bence, sürekli flashbacklerle hikayeyi tekrardan anlatıyor zaten.

Fakat ben DLC'li paketini almanı kesinlikle tavsiye ederim. Hem HoS hem de B&W şaheserdi bana göre. Zaten ana oyunu oynadıktan sonra onları da oynayasın gelir diye düşünüyorum.

eğer oyunu severseniz-ki ben aksini düşünemiyorum- kesinlikle hearts of stone ve blood and wine'ı da oynamak isteyeceksiniz kesinlikle alın.

eski oyunları ben de oynamadım, ancak hikayelerini okudum.

Sorun senin bağlantında. Netflix ile alakası yok. İstersen telefonda hücresel olarak aç bir iki dakika izle. Aynı sorun devam ediyor mu etmiyor mu anlarsın.

full hd izliyorum şuan dark'ı.

hiçbir kasma donma vs. yok.

sorun sende hocam.

çoğunlukla tv üzerinden izliyorum, tv kabloyla internete bağlıyken hiçbir sorun yok, wifi'da bir tık geç yüklenme nadiren de görüntü kalitesinde kısa süre düşme oluyor ama toparlıyor. telefondan izlerken de sıkıntı nadir. sorun sizin bağlantıda bir şekilde.

dün akşam bende benzer sorunları yaşadım, bildiğim kadarı ile netflix amazon kullanıyordu, orada bir sorun vardır diye düşündüm. şimdi buradaki yorumları okuyunca sanki uydunette bir sorun varmış gibi gelmeye başladı bana.

Sorun sende olabilir. 10 mb hızla takılmadan izliyorum. Hd tabii.

Hocam iki evde yaşıyorum. Biri Türk Telekom, diğeri Superonline. 25 mbit. Ayrıca bazen yolda Türk Telekom mobil hattımdan izliyorum ve bu güne kadar hiç takılma yaşamadım. Bazen birkaç saniye çözünürlük düşüyor, o da çok nadir.

fast.com

netflixin kendi hız testi sitesi. Burada bir test edin bağlantıyı.

@reactionic hocam sağ olasın, tespiti böylece kesinleştirmiştik olduk, 200 kbps dedi. speedtest'ten bir daha baktım, bununla alakası yok.

peki bu sorunun kaynağı uydunet mi? uydunet yavaşlatıyor mu netflix'i? selam'ın da başına gelmiş sanırım.

Ben de superonline de yasadim sirf bu yuzden 25 limitsizden 100 mbps limitli bir tarifeye gectim.

@Jux bir ara böyle bir olay vardı veya olacak dendi tam hakiim değilim. İnternet sağlayıcıları belirli sitelerde kullanıcının bağlantı hızını düşürebilecekti / düşürüyor olabibilir. Müşteri hizmetlerine şikayeti bildirin, müdahele edebilirler belki.

ya**ak gibi bir ilçede yaşadığım için alabildiğim maksimum hız 8mbit, gerçekleşen ise 6mbit maks ama buna rağmen netflixte tüm filmleri full hd izliyorum hem pc hem akıllı tv'den. bence sizin bağlantıda başka bir problem var.

pic.nperf.com

şimdi tekrar yaptım 6.8 mbit çıktı. tüm filmler düşük çözünürlükle başlıyor, tam 1 dakika sonra hepsi full hd ye dönüyor. ne bir takılma ne bir yavaşlık...

36 yıldır Netflix kullanıyorum, tek bir defa bile dediğin sorunu yaşamadım. Içerik sayısı az diyebilirsin, pahalı diyebilirsin vs ama mükemmel bir arayüzü var kesinlikle.

(bkz: bandwidth throttling)
(bkz: iss'lerin netflix'i yavaşlatması)
(bkz: ttnet'in netflix'i yavaşlatması)

E 29

Godoş olmadığım için izin vermem.

(bkz: nasıl godoş oldum)

encrypted-tbn0.gstatic.com

Şimdi geniş diyenler olacak, sevgilime güveniyorsam (ki güvenmediğim kişiyle sevgili olmam) arkadaşını da tanıyorsam ve niyetinin bozuk olmadığını düşünüyorsam iyi tatiller dilerim :) dostun kadını erkeği olmaz.
31 k

Öncelikle siz cinsiyet ve yaş belirtseydiniz keşke. Şimdi bir kaç husus mevcut. Geniş ya da godoş, gavat, alagavat değilim. Ancak burda ki önemli hususlardan biri sevgilinizin tutumu. Tabi gideceğim sanane tarzı bir yaklaşımı mı var, ya da "biliyorum gitmemi istemiyorsun ancak çok önceden ayarladık vs" mi diyor ? Ayrıca siz o şahsı tanıyor musunuz ? , tanımıyorsanız tanışın. Belki kanınız kaynayacak. Ne kadardır arkadaşlar, uzun süredir samimi arkadaşlar mı gerçekten. Karşı cinsin sevgilisi var mı ?.

Ayrıca, siz tanışmadan önce gerçekleşen bir durum için iptal etmesi mantıklı değil. İlişki süreniz ne kadar ?, size ne zaman söyledi, Sizin için önemli olan aynı oda olması mı ? ayrı oda olsa bile aynı turda olduktan sonra oda farketmiyor gidip gene aynı odada yatabilirler.
Cevaptan çok soru sordum ancak bu durumlarında önemli olduğunu düşünmekteyim. En azından aynı durumda ben olsaydım bunlar çerçevesinde değerlendirirdim.

E 27

gider.

e 30

Gidebilir. K 34

1 yil sonrasina ayarlamamistir herhalde. bu durumda iliski yeni.

karsi cins arkadasi olabilir sevgilimin ancak bu kadar yakin bir arkadasligi ben kabul edemem. ben zaten onun hayatinda yeniysem ben ayrilir gecerim. para odemis ayarlamis. ne olacagimiz belli degil iptal et diyemem.

mumkunse ben de ayarlar onlarla giderim. degilse de asla dayanamam ayrilirim.

cok genislik oluyor bu. boyle insanlar nasil sevgili yapiyor da guvenilmelerini bekliyorlar anlamiyorum.

ben kadinim ve daha once aldatildim. artik hic kimseye guvenmiyorum. bu kadar yakin oldugum 1 tane bile erkek arkadasim yok.

28 k

İlişki yeni ise ve karşı cins tanıdığım güvendiğim biri ise bişey diyemezdim heralde. Güle oynaya yollamazdim ama gitme de diyemezdim galiba.

Şimdi önce açık olayım, böyle bir tur söz konusu ve ben değil de o gidiyor öyle mi?! Onun yerine benim gitmem için her türlü psiliği yabarım bir kere, rüşvet teklif ederim, ben gideceğim sana ne oluyor derim (*-*). Baktım başarılı olamıyorum gitsin, ne yapayım. Hayır sorun benim için kiminle kalacak, ne olacak değil ki. Bne giddemiyorum güzelim tura. Pis ya. Bak bi uyuz oldum şimdi içten içe sevgilime. Cevap: gider. Kadınım.

Bence sakıncalı durum. Non refundable ise bile sağlık raporu ve ısrarla iptal ettirmeye çalışılabilir.

Erkek 25

Asla izin vermem. Arkadaslik ve dostluk sinirlarini asmis bi iliski. Tamamen keyfi bir durum.

Gavat olmadığım için karşı tarafa parasını verir sevgilimle beraber giderdim. Kabul etmezse sevgilimi göndermezdim,giderse ayrılırdım.

ilişkiden önce ayarlanmışsa gitme demeye yüzü olmamalı insanın, izin vermem diyenler falan çıkmış bi de. benim sevgilim izin vermiyorum dese sana mı sorucam hödük derim mesela.

sevgilim güveniyor ve aynı evde defalarca kalmışsa benim için hiç sorun yoktur. bu kadar yakınsa zaten tanıyorumdur elemanı. tehlikeli olduğuna dair bir ibare yoksa(ki varsa gerekli aksiyonu önceden almışımdır) hiç problem etmem.
28/E

Yine ilkel kabile insanlari bir araya toplanmis :)

Kendisi isterse gider, benlik bir durum yok derdim.

E 32

k 25 gider ama geldiğinde beni göremez :)

İki dost oldukları kadar sevgilisi olmayan iki insanın ayarladığı bir tatil olarak da bakabilirdim olaya. birlikte ilk tatilleriyse Belki o tatilde aralarındaki arkadaşlık boyut değiştirecekti, bilemeyiz şeklinde kötü niyetli düşünebilirdim. İsterse gerçekten kardeş gibi olsunlar çok hoşlanmazdım durumdan.

Ayrıca Tatili Yıllar önce ayarlamadıklarına göre yeni bir ilişkideyiz demektir. Çok eski olmayan bir ilişkide ne Arkadaşını ne de sevgilimi çok iyi tanıyorumdur zaten. Ne de böyle streslere değer. O yüzden Çözüm bulunamıyorsa hiç uğraşmaz ayrılırdım.
26 K

çok düz mantıkla bir şey olacağı vardıysa şimdiye kadar olurdu zaten. kendi adıma karşı cins arkadaşımla tatile gittik, yalnız kaldık, vs. kendi adıma sorun görmem, bir süre içim içimi yer ama bu benim problemim. 38 e

Gidebilir +1
Sen yokken ayarlanmis bir program.
Defalarca karsi cins arkadasimla ayni odada kalip tatile gittim.
Kimseyi 7/24 gozleyemezsin aldatmak isteyen ogle arasinda da aldatir markete alisverise giderken de.

30 e

Fuckbuddydir onlar... 9 gün tavşanlar gibi sikişirler. Karşı cins arkadaşıyla baş başa tatil ayarlayabilen bir kız bana gitmez zaten.

@benim adim kerim hepinizi severim +1

ben olsam direk "ben de izliyimmi nolur" derdim pijliğine...

Alagavatlığın lüzmu yok. Ne tatili hıamına.

29e

30 E
Bu derece sığ bakış açılarının olduğunu görmek mutsuz etti beni be :(
Jux +1

çok tatsız bir durum. yani sevgilim karşı cinsle tatile çıkıyormuş, aynı odaymış falan diye değil ama; sevgilimi 9 gün görmeyeceğim diye tatsız bir durum. o yatta katta keyif çatarken ben işe gideceğim, eve geleceğim boş duvarlar bana bakacak, salonda uyuyakalacağım kimse uyandırıp yatağa yatırmayacak vs. özetle onunla olmayı çok özlerdim.

ama gidebilirsin/gidemezsin demek benim hakkım değil, çocuğum mu o benim? o karşı cinsle de sevişecek olsalar şimdiye kadar sevişirlerdi zaten ve bir elektrik almış olsalardı sevgilim benimle sevgili olmazdı.

28, K

yaşlar 35-40+ysa gidebilir değilse sadece siktirip gidebilir

edit: 22E

38E
gidemez, 1500 euro ben vereyim adamın hakkını satın alayım derim
kabul edilmezse de ayrılırım.

ateşle barut yanyana durmaz
içki içilecek, 9 gün mavi tur, bi şarkı, bi gülüş, bi omuza yatış

Cok afedersin, sekerler oyle isi...
Hic baski yapmam, gidecekse dondukten sonra baska sevgili bulmasi gerektigini bildiririm.
Benim mudahale etme ya da yorum yapmama kalmadan kizin kendisi iptal etmeli zaten. Bunu ben soyluyorsam zaten sikinti var.

Siki arkadaslikmis, dostmus, guvenilirmis, zartmis zurtmus anlamsiz geyikler bunlar. Realist olunmali. Guldurmeyin adami.
31E

bakış açısı herkeste aynı, sevgilisinin sadece bir kişiyle tatile çıkabileceğini düşünenlerle dolu yanıtlar.

aralarınds bir şey olacak olsaydı, evvelden olurdu.
şimdiye kadar olmamış olması olmamasına garnti değilse de, şimdiye kadar bir şey olmadan bir de kadının sizinle ilişkiye başlaması olmayacağına garantidir.

''o tatilde eğlenirken sen sıkılacaksın işe gideceksin'' diyenler kadının yüzüne karşı ''içim rahat olmaz'' diyor.

hadi o zaman şöyle düşünelim: sizin daha da büyük planlanmış ve başka bir kadınla katılacağınız etkinliğiniz de aynı dokuz güne rastlıyor olsun. o halde aynı ''iç rahatsızlığı''nı yaşamazdınız.

mutlu olamam diyenlerin amacı karşısındakinden daha mutlu olmak. kıskanmak, komplekse girmek, tamamen ego'yu korumaya yönelik eylemler işte.

yanıtlayanların çoğu sevgilinizi dostundan ilk adımı bekleyen bir yer gibi görmüş ve bu tatili ise o ilk adımı atmaya fırsat olarak saymış.
sorun burada başlıyor

kendi acimdan dusunuyorum, 10 yildan fazladir tanidigim cok yakin arkadaslarim var ve en ufak bir guven sorunumuz yok. birlikte tatile cok gitmisizdir, ayni odada ayni yatakta bile yattigimiz cok olmustur. simdi ben bu arkadaslarimdan biriyle bir tatil plani yapmis olsam ve daha sonra hayatima biri girse ben istemiyorum gitmeni dese (nasil diyebilir) onun icin bu tatili iptal etmezdim, ayni durumda bende etmesini istemezdim. E29

detayı göremeden bir şey demek zor, ses bitrate'i vs. önemli ama h.265'in nimeti olma ihtimali daha fazla; alameti farikası bu çünkü. donanımlar güncellendikçe daha çok görücez zaten, baya işlevsel.

jux usta ben bitrate’i falan yazsam buraya bir yorum yapmak mumkun olur mu?

yaz abi bildiğim kadarıyla yorum yaparım.

11-13 Gb'lik 4K film olmaz hocam, mümkün değil!
matrix'in ikinci filmini bulmuştum 4k olarak netten ve boyutu tam 72 GB'dı.
Bak, tek bir filmden bahsediyorum.
korsancılığında bi adabı vadır. 4k ile uzaktan, yakından alakası olmayan filmlerin başına 4k yazmak etik değil!

www.wikizero.biz

h.265, H.264'e göre %25 ile %50 arasında daha iyi sıkıştırma sağlıyormuş.

vlc'de açtım. statistics'e bakıyorum. yazanlar şöyle:

read at media: 198555 KiB
input rate: 25730 kb/s
demuxed: 176000 KiB
stream bitrate: 25500 kb/s

şimdi malum yerde 10bit h.265 rip buldum. 30 küsür gb. Caiz midir kıymetli hocalarım?

h265'in olayı o. Olur.

Bakın ben bizzat internete attığım videoları eskiden h264 ile sıkıştırıyordum, mesela 10-15mbps bitrate ile 1gb olan dosyayı artık h265 ile 5-7mbps variable bitrate yapıp 400-500 mb'a hallediyorum. Kimse aradaki farkı anlayamaz.

Ha arşivlik film diyorsan yine bitrate'i az olmasın. 10bit dediğin HDR de olabilir, öyle mi? Gerçi orijinal HDR Bluray'i falan çıktı mı bilmiyorum. Öyleyse yapıştır, özellikle Oled HDR bir televizyonun varsa veya ileride olursa acayip fark ediyor. Fakat 8bit bir ekranda görüntü kötü olacak, bilgisayarda player'lar o dönüşümü yapıyordu bir kurcalarsın.

Bu arada özet olarak (dosya boyutu olarak): 8 bit h265 < 8 bit h264
10 bit h265 daha fazla olabilir.

evet elimdeki versiyon 10 bit hdr. samsung'un 65 inç 2017 yılı flagship'i bir tv var elimizde. oled mi bilmiyorum. arkadaşımın evinde matrix kampı yapacağız.

bu arada evet hdr bluray'ini gördüm bestbuy'da.

11 gb 4k rip olmaz. h265 olsun olmasın yine olmaz. bitrate starved olur onun yerine normal 1080p blurayi indir daha iyi görüntü alırsın.

the matrix'in ilk filminin ham 4k bluray'i 65 GB, adam akıllı bir h265 encode'u 40GB

65 gb olan da 40 gb olan da h265 nihayetinde. h265 ise olur diye bir şey yok. olmaz.

The Matrix Reloaded - ham 4k bluray 85GB, adam akıllı bir encode 33GB

The Matrix Revolutions - ham 4k bluray 63GB, adam akıllı bir encode 32GB

tamam 11 gb'lık versiyonları sildim. 33'lükleri indiriyorum şimdi.

bak bunlar 4k bluray remux'lar, alabileceğin maksimum kalite bunlardır ham bluray'den işlem geçirmeden direkt rip çünkü: hdencode.com

torrent değil nitroflare ve uploaded.to linkleri veriyor bu site. public torrent'te ham 4k içerik için kaynak sıkıntısı çekmeyen link bulmak zordur o yüzden burayı verdim. istersen 10 dolara 1 aylık nitroflare ya da ul.to premium hesabı alıp sömürebilirsin bu sitede ham 4k içeriği baya var.

ama şu an indirdiğin 30 gb encode ripler de yeterli olur muhtemelen. 11 gb gibi çöp olmaz en azından.

I am mother

captive state

happy death day 1 ve 2

john wick, izle unut

www.imdb.com

us

Malum ortamlara düştü mü önerdiğiniz filmler?

i am mother ve captive state'e +1
ilki daha iyi bir film ama aksiyonu seni tatmin etmez. önceki ikinciyi izle ama sonra ilkini de izle.

Eğitimi iyi. Doktor mühendis olan tanıyorum ama gay homoseksüel çok çıkıyor bu okuldan

sorulara tam cevap değil fakat frankofon okullarından mezun belki yirmi tane tanıdığım var, hepsi yüksek disiplin sahibi, hepsi çok güzel fransızca konuşuyor, hiçbiri mühendis değil, çok azı mütevazı, birkaç tanesi düzgün insanlar. söyleyeceklerim bu kadar.

yolla derim, fransizca'yi en iyi sekilde ogrensin ustune bir de ingilizcesini ilerletsin zaten muhendis olmasina falan gerek yok. bence muhendis olmama konusunda ikna etmen lazim once.

tip yada hukuk, bu ikisini okumayacaksa duz isletme falan yapsin bitirsin. surunmeye gerek yok.

namus bekçisi mode on

karaköyün ilerisindeki değil mi?
bi kaç kez oralarda bulundum başıma bir şey gelmeyecekse sanırım oralarda gezen liseli kızları fazla açık saçık buldum.
sonuçta lise kültürü ve arkadaş çevresi vs.

namus bekçisi mode off

Galatasaray Üniversitesi'nin iç sınav kontenjanı var. Oradan yürüyebilir mesela.

Yabancı okul her zaman daha iyi bence, eğitim açısından isim yapmış türk kolejlerinden devlet liselerinden iyi midir? Muhtemelen değildir. Ama okulun amacı mezun olan kişinin yabancı dili anadili gibi konuşması, yabancı kültürü tanıması vs. Ayriyeten SB diğer yabancı okullara (amerikanlar vs sj hariç) göre sosyal aktivitelerde de daha önce. Bu okullar aynı zaman türk üniversite sınavlarına da hazırlamak olmadığı için amaçları, eğer ülkede devam edecekse kendinin kasması lazım. Ama üniversitede avrupaya fransa'ya gidecek olursa bu okulu seçmiş olması çok büyük avantaj sağlar. Yani mühendislik okumak istiyorsa nerede okumak istediğini düşünmeli. Türk liseleri de mühendis yetiştirmiyor sonuçta, üniversite sınavında daha iyi hazırlıyor sadece.

Ben italyan lisesini bitirdim, lisede matematik fizikte gördüğümüz şeyleri türkiye'de üniversitelerde okutuyorlarmış,bizim okuldan türkiyede kalan arkadaşlarım o tarz konuları daha iyi anladıklarını söylüyolardı. Konular tabi ki liselerle aynı fakat yaklaşım farklı. Daha analitik bir müfredat vardı. Fransız müfredatını bilemem.

Yeni nesil çok kalitesiz, bundan kaçış yok, roberte de gitse ümraniye imam hatip'e de gitse benzer seviyede öğrenciler olacaktır başlarda, onlar eleniyor zamanla. Yabancı okullar ilgisiz, ezberliyim geçem tarzı öğrencileri fazla barındırmıyor. Okulu bitirirse kaliteli bir arkadaş çevresiyle bitirmesi muhtemeldir. Bizde hazırlıkta başladığım 15 kişi falan son sınıfta yoktu. Zaten dönemin 70 kişi kadar olduğunu düşünürsen epey fazla bir rakam.

ve evet zürafa sokağın dibinde, kerhaneler falan var yakında da yani, nedir, bir anlam ifade etmiyor, ilk sene gülerler sonra fark etmezler bile. okul beyoğlunda olduğu için okul çıkışında takılma imkanı oluyor, sosyalleşme açısından önemli bişey vsvs.

fransizca zorlamaz. daha dogrusu fransizca zor gelen muhendislikte de zorlanir buyuk ihtimalle zaten.

hangi mühendisliği istiyormuş ki?
cinsiyetci diyeceksiniz ama kadınlar için çok uygun bir meslek değil mühendislik.
odunun önde gideni olmama rağmen bazen bana bile çok sıkıcı geliyor.

lise matematik dersi görmemiş bir çocuğun mühendislik isteği çok kararlı kalmayabilir zaten, belki de değişecek kararı; benim öyle olmuştu en azından. illa mühendis olucak gibi düşünmemek lazım yani.

bence de gayet isabetli bir tercih olur, güzel eğitim alırken ayrıca dil öğrenecek; bir taşla iki kuş. neticede normal derslerde de başarılı bir okul, burada okudu atatürk fen'de okumadı diye xx bölümü kazanamayacak değil ya.

sosyal olarak da kendi network'ü, bir nevi statüsü olacak. hatta benim çocuğum olsa devlet fen lisesi yerine böyle yabancı okullara gönderirim.

And Mehmet Çetin vardı eski otopark.com kurucusu. Boğaziçi İnşaat mezunu. Fransızcası da gayet iyi diye biliyorum. Kendisi hiç o alanda çalışmadı ama sanırım.

Mühendislik kadınlara uygun değil diyenlere de koca bir küfür yapıştırın lütfen.

Bilgisayar mühendisliği istiyor şimdilik. Değişir mi, değişebilir elbette. Ama matematik ve fen dersleri kuvvetli olsun diye desteklerim.

Kızlar isterlerse her şeyi olurlar ekolündenim ben. "Kadınlar çiçektir, kırılmasın"cı, ya da "mühendisler sosyal değil"ci değilim. Sadece onun meslek seçimini ben yapamam. İmkanı sunup, bilgilendirip kendi kararına bırakacağım. Sonrasında "senin yüzünden rerö" demesin.

İyi karar, puanım iyi sayılırdı dershaneden hallice özel liseye gittim hiçbir işime yaramadı.

Çeliktepe Cengizhan Lisesi kadar iyi olmasa da fena değildir

sorunuza cevap vermeye geldim ama cevaplardan birini görünce dayanamadım.

"cinsiyetci diyeceksiniz ama kadınlar için çok uygun bir meslek değil mühendislik."

bak sen!

kızınıza lütfen iletin, mühendis olmak istiyorsa önündeki en son engel kadın olması olsun. başta kendisi bu sektörde kadın olmayı bir dezavantaj olarak görmesin, diğerlerine de bu gibi cinsiyetçi laflar söylettirmesin. bu şekilde iş hayatında en ufak bir zorlukla karşılaşmayacaktır. makina mühendisi ablasından tam destek :)

sorunuza cevap olarak; benim müdürüm benoit'ten ve ytü'den mezun, çok başarılı bulduğum bir makina mühendisi. ayrıca mühendisler için üçüncü dil bilmek büyük avantaj. iyi bir üniversiteden mezun olursa dilini bildiği ülkede çalışma şansı çok yüksek. ama sadece ingilizce bilgisiyle yurtdışı zor.

Hahaa,
Saint Benoit deyince benim de direkt aklıma Çeliktepe Cengizhan Lisesi geliyor ;)

yerel alternatif konserler göt gibi mekanlarda, konser parasını çıkartmak için mecbur kalıyorlar. normalde bu tip kapalı mekan konserler inasnlar o mekana gelsin bişeyler yesin içsin diye yapılır süperstar çağrılmadığı sürece. ama bizde alkol o kadar pahalı ki konser biletine 100 lira veren insan 2 bira içip bırakıyor. haliyle mekanlar da bilet parası üzerinden kar etmeye çalışıyor. bileti de bi yere kadar uçuruyorsun, ki aslında şu halleri de pahalı ama yine de dolduruyorlar mekanları.

ayrıca hem sahnesi hem sesi güzel, gerçekten canlı performans dinlemelik doğru dürüst bar yok; olanlar da göt kadar işte.

geçenlerde zorlu'da stavroz'a gittim; hem çok bilinmediği hem de konser büyük mekanda olduğu için insanlar doya doya geniş geniş dans etti. ama işte orada konser yapmanın da maliyeti yüksek.

genel olarak katılıyorum yani.

bu yeni bişey değil 93 senesinde küçük bir trakya şehrinde 3 yıldızlı otelin barına özdemir erdoğan gelmişti, oturmalı düzen, ona rağmen o kadar kalabalıktı ki yarısında çıkmak zorunda kalmıştım. mantık aynı mantık, dolmuş şöförleri ile mekan işletmecileri, derbi maçı lig tv ve bu tür sanatçı getirme olayında hiç fark yok.

Organizasyonu yapan şirketin eşi dostu, sponsorların beleş biletleri, güvenliklerin arkadaşları, mekan sahibinin tanıdıkları vs binlerce kişi senin benim deve yüküyle para ödediğimiz konsere ücretsiz, biletsiz giriyor. Kaç defa böyle onlarca kişiye denk geldim. Bu da insanın sinirini bozuyor. Kendini enayi gibi hissediyorsun. Bir de sonisphere gibi festivalleri sofya’da belgrad’da uçak bileti dahil yurt dışında izleyip gelmek hemen hemen aynı paraya denk geliyordu.

Evrim ağacı

artfullivingart
avanat.arte
ariaartgallery
artforum
artbasel
arthistoryfeed
stories.of.art

arkeofili
sanatatlasii

magnum photos
icp
ignant
theindependentphoto
vesvesaire
lensculture
mahzenphotos
warphotoagency
_nitch
life
gettyimages
worldpressphoto

Etek bir tık daha kısa olmalıymış, görüntüyü bozan o. Onun dışında bir sorun yok bence.

normal ile kalının tam ortasında.

normal

gayet güzel

kalın gibi. gibi kısmı önemli.

boyuna göre kalın

bence nefis. normal.

Bilekler kalin. Bacaklar degil. Ayrica biraz kisa olsa da muntazam bacaklar.

normal. yalnız memeler ufak geldi bana.

boyuna göre kalın +1
ama türk kadını ortalamasına göre kötü değil.

Gayet normal.

bence gayet iyi güzel de bir kombin yapılmış.

Bacakları canlı görüp incelesem daha net bi şeyler söylerdim ama hafif kalın gibi

yerden bitme mum bacaklı miki gibi. seksi olmak istiyosanız spordan başlayın, ayakkabıdan etekten başlarsanız komik olur. dor sütunu şimdilik.

Derim. Pilates öneriyorum (*-*)/

Kalın

bu kişinin bacaklar gayet normal. resim çekenin uzun boylu olması, yüksekte durması veya göz hizasından çekmesiyle resmin üstü yayık alt kısmı basık görünmüş, şöyle bir olay.

ae01.alicdn.com

kalın.

Değil. Güzel kızmış, yaradan sevdiğine bağışlasın.

1.6 boyda bacakları kestirip kürdan taktırsan protez olarak gene kalın durur yapacak bir şey yok.

Normal gayet bundan incesi çiroz bence

gayet normal ve sağlıklı. önemli olan da bu zaten. kalın diyenlerin standartları artık anoreksiyaya giriyor.

kalın bacaklı denmez de çok tatlış diyebiliriz

Hayir, mukemmel bacaklari var. Ok gibi.

Normal

bir kadın olarak yorumum şöyle: "kalın değil, normal. hoş ve çekici duruyor.
ama ayağındakileri hiç beğenmedim."

dedikodu gibi bir şeydi, kimsenin de haberi yoktu zaten. sonra sözlükteki başlığın içeriği sildirilince bir anda patladı

Size katılıyorum. Liyakatsiz vs. diyoruz ama bu olay bambaşka.

Özel değil genel genel!!!!

Din üzerinden oy kazanıyorsan bu tarz dinle alakası olmayan içeriklerin haber değeri vardır. Özel hayat değil kamu yararı ön plandadır. Sadece karısını değil tüm türkiyeyi ilgilendirir.
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Bi kaç gündür piyasada yoktu. Sebbei buymuş demek. Reis bunu güzel benzetmiş.

Bir whatsapp konuşmasının ekran görüntüsünden ibaret. O da "şu şu olmuş" diyen birisi o kadar. Zamanında dökülen emailler bile bu kadar abartılmamıştı. Ben aktrollerin işi olduğunu düşünüyorum. Adam harem kursa eyvallah diyecek kitlesi var. Mide bulandırmak istediler kafası çalışan tarafta.

tamamen dedikodu. seçim yaklaşınca iyice kafayı yedi millet. ne tarafa saldırıcağını bilemiyor iki tarafta.

son zamanlarda gordugum en sacma olay. bir kere ortada hicbir sey yok.kaldiki kendini avukat olarak nitelendiren bir twitter canlisinin yazdiklarini gorunce yuh artik dedim. her seyden once toplum olarak sikintiliyiz biz artik buna inaniyorum.

kesin sallamasyon,

bu arada damadi sevmem ama diger adi gecen kisiye de haksizlik yapiliyor, dusunsene bir anda adin turkiyenin gundeminde yer buluyor, cok rahatsiz edici

muhtemelen ayni ortamda bulunmuslardir, bunda sorun yok, buradan yuruyerek biri bir yaalan sikiyor ortaya sonra olay buyuyor

@debian bahsettigin avukatin tweetini de fiat turkiye begenmis, ben de ona sasirdim, sen firmasin senin muhalif bir soylemi begenmen nedir? muhtemelen yanlislikla begene bastilar :)

@exlibris link atabilir misiniz ?

adwokat +1
bunlar tamamen asılsız haberler üzerinden önüne gelene sallarken iyi, aynısı başlarına gelince millet adalet bekçisi kesiliyor. ülkenin koskoca içişleri bakanı imamoğlu tokat attı diye bile isteye, kasıtlı yalan söylerken susanlar kendi başına benzeri bile değil, basit bir dedikodu gelince ayaklanıyor. geçiniz, bu milleti böyle kutuplaştırdılarsa sonuçlarına da katlanacaklar.

basit bir dedikodu dedim çünkü birisi twitter'dan yazmış bişey, tamamen sallamasyon da olabilir. ben de görmemiştim önceki başlığı, mahkeme kararından sonra gördüm. ne kadar doğru ne kadar yanlış bilmiyorum, pek umrumda da değil açıkçası. halkını göz göre aldatanlar sıradan bir kadını aldatmışsa da benim için etkisi olmaz. bu boku yiyecek yürek olduğunu da sanmıyorum damatta. ama bunların hiç biri "dedikodu yapmayın" demeyi haklı kılmaz neticede rte'nin de dediği gibi özel konular değil bunlar, hepimizi ilgilendiriyor, ağzı olan da konuşur.

Oldum daha önce. Söylemeseydi haberim bile olmazdı. Bir erkeğin kafaya takacağı şey değil.

benim için sorun olmazdı

Vücudumuzla barışık olmayı öğrenmemiz lazım.

Senin skolyoz hastalığın engel değil sevgili olmaya.

Kişilik, karakter daha önemli. Zeka, mantık daha önemli

neden böyle bir şey için insanların onayını alma ihtiyacı duyuyorsun ki, beğenmeyen kendi işine baksın, sen niye kendini üzeceksin? hepsini geçtim, skolyoz var diye seni sevmeyecek bir insanla sen kendin birlikte olmayı düşünür müsün?

biz ne desek boş, bu konuda kendine daha fazla güvenmen lazım. ben "sorun değil" derim, başka bir duyurucu "ben sevgili olmazdım" der, yine üzülürsün. bunun sonu yok. başkalarının söylediğine göre yaşarsan her halükarda üzülürsün.

ha yine de içini rahatlatacaksa adwokat'ın da dediği gibi çoğu kişi fark etmez bile bunu. dert edeceğin son şey olsun. neblim kendine "ben iyi bi insan mıyım" diye sorabilirsin, "beni kim neden sevsin" diye sorabilirsin, "ben seksi miyim" falan diye sorabilirsin ama "skolyozum var, severler mi acaba" diye sorma. senlik bir durum değil çünkü bu. o yüzden sevmeyecek olan da sevmesin zaten ne var yani.

Bel böyle olunca seksi de göremiyor ki insan kendini. :/

Valla olsam bile anlamazdim, hatta hastaligi bile yeni duydum :) google dan baktim, senin google gorsellerdeki gibi kotu durmuyor, hatta normal bile sayilir. Uzulmene gerek yok, keyfine bak.

Kafaya takmana, üzülmene hiç gerek yok. Benim için asla sorun olmazdı ki zaten bu durumu sorun edecek adam varsa bile çok azdır. Çoğu erkek fark etmez bile bunu uzun bir süre. Sıkma canını

aksine bazı insanlar için bu tip farklılıklar daha çekici gelebiliyor. ama önemli olan kime ne şekilde geldiği değil öncelikle senin iyi hissedebilmen.

genetik bir aktarım ve kendi işini görememe gibi durumlar olmadıkça sorun edilecek bir şey olduğunu sanmıyorum.

öncelikle kendinizi sevin ve toplum genellemelerinden uzaklaşmış bir gözle bakın kendinize. o zaman böyle endişeleriniz kalmayacaktır.

ben anlardım bir şey olduğunu, insanlar fark etmem yazmıştı ama gayet belirgin. yalnız kafana takmak yerine sevebilirsin, senin bir özelliğin bu. alay edecek, laf söyleyecek biri olursa da ayrılırsın, sevgili olacak kadar yakın olmaya değmez.

üzülecek, kafaya takılacak mesele değil. seven insan ona mı bakacak.

Görünüm önemli değil dese de herkes, biliyoruz ki önemli.
Senin rahatsızlığın çok ileri düzeyde değil, yürümende, hareketlerinde problem yoksa ben dert etmezdim şahsen. Zaten aşk olunca bunlar olsa da dert etmezsin lakin zaman ilerleyip aşk bitince edebilinir.
Ama dert edecek erkekler de olacaktır bu da normal.
Moral bozacak bir durum yok.

önce fotoğraflara baktım, sorunuzu daha sonra okudum. sorunuzu okuyana kadar skolyozu fark etmemiştim bile. kendi bedenini ifşa edip dikkat çekmeye veya müşteri bulmaya çalışıyor diye düşünmüştüm.

kısaca siz söylemeseydiniz fark bile etmezdim.

söyleseydiniz de bir şeyi değiştirmezdi.

Şöyle söyliyim, fakbadim bile böyle olsa sorun etmem. Benim de burnum yamuk. Başkasının da memeleri.

Bu tip şeyleri sorun eden ağır şekilci insanlar haricinde - duyuruda da gördüğün üzere - sorun etmez insanlar.

Ama sen bunu sorun edersen insanlar da eder. Daha doğrusu kendini beğenmeyen, kendine seksi yaklaşmayan insanlar çekici olamıyor. Aksine, daha büyük fiziksel sorunu olup kendiyle barışık insanın özgüveni etkileyici bile olabiliyor; "böyle olmasına rağmen kendini ne güzel seviyor helal olsun" gibi.

sorun etmezdim

Sorun değil. Güzellik takıntımız modern toplumun salak salak sektörleri canlı tutma amacının etkisiyle ilgili biraz. Iki bireyin birbirini sevip güzel bir ilişkiyi yaşaması, hayatı paylaşması fiziksel özelliklerden çok bağımsız. Sen kendini beğenmeli ve sevmelisin ki karşı taraf da seni sevsin. Tek takıntın bu değildir zaten senin. Korku sebepli hep bunlar

fark edilecek bir sekilde degil. hayatinizi ve/veya kendinizi sevmemenize neden olacak kadar hic degil

gorunus degil sagliginiz acisindan soyluyorum; yuzun, aletli pilates yapin, yuzun ve yuzun. simdi sadece gorunuse takiliyor olabilirsiniz ama yasiniz ilerledikce keske yarattigi tek problem gorunus olsa dersiniz.

genetikse ciddi sevgili olmayabilirim. eğri büğrü çocuk istememek hakkımdır.

çıplak olarak görsem çok rahatsız olmam

jesus+1 Rahatsızlığın genetik muhtemelen. Kısa süreli düşünürüm ama ciddi düşünmem veya evlenmem.

Jesusun dediği gibi bu sadece çocuk düşünen ve çocuğun da skolyoz olabileceğini düşünen erkekler için problem olabilir
Diğer erkeklerin çoğu farketmez. Erkek farketmese de ilişkiniz ciddiyse etik olarak hastalıkları ve rahatsızlıkları söylemek daha doğru diye düşünüyorum.

Muhtemelenlerle iş yürümüyor maalesef, konu hakkında bilgisi olmayanlar garip yorumlar yapıyor. Genetik değil kesinlikle. Genetik olduğunu iddia eden "hasta" lar var ama ortada kesin bir bilimsel kanıt yok. Ek olarak sülalemde hiçbir kişide yok bu hastalık, zaten belli bir yaştan sonra olmaya başladı bende de.

Ayrıca söylemeyeceğimi nereden çıkardınız? Sorumda bile söylese demişim.

Kisiye gore degisir, kendi acimdan cevaplayacak olursam abartili bir sey degil bence. Sorun olmazdi. Farkederdim ama, farketmeyecegim bir sey degil. Gereksiz teselli vermeyi dogru bulmuyorum insalara.

Beğenilmeyen cevapları tiklemeyelim :)

Öncelikle %100 genetiktir ya da değildir demedim. Böyle düşünen erkek için sorun olabilir dedim.

Konu hakkında da gayet bilgim var. Skolyoz olup ameliyat olan arkadaşım da var, sonradan skolyoz olanlar da var.

Söylemeyeceğini de çıkarmadım. Etik olarak iki insan ciddi ilişkilerde rahatsızlıklarını karşı tarafa bildirmeli dedim. Bu kanser de olabilir estetik de olabilir psikolojik bir sorun da.

Sağlıklı günler

allah aşkına seksi olmak/görünmek zorunda mısınız, seks asıl niyet mi ki, sizi böyle kabul etmeyen insanı direk kıçına tekmeyi vurmak suretiyle hayatınızdan çıkarın, şuna sorun diyenin içinin temizliği şüpheli, karım evlendiğinde 100 kg idi, söz vericem kiloyu dedi, 3 üç yıl geçti vereceğine 120 oldu, ben şimdi terk mi edicem, seven yine sever, her türlü sever, kalça seven kirasını versin sevsin efenim.

hiç düzeltme şansın yok mu, belki egzersizlerle filan yola koyarsın. gerçi biliyorsundur zaten düşünmüşsündür de yine de yazayım dedim. belki ilerde seni bu konuda yaralayanlar reddedenler çıkar ama zaten kaşı gözü bahane edip reddedilenler bile oluyor. bu biraz şans işi. umarım sevip sevildiğin biriyle karşılaşırsın.

@yüzyıllık yalnızlık

gelen mesajlarla da uğraştığım için unutmuşum tik atmayı. ayrıca beğenmediklerime tik atmama gibi bir hakkım var diye düşünüyorum, yeniyim burada ama sanırım bu bir kural değil. çok önemsediğinizi bilseydim tiklere boğardım sizi ama onu da nasıl yapacağımı bilmiyorum henüz maalesef.

genetik kısmını da diğer arkadaşlar için demiştim. hemen onlara da tik atayım, belki de üzülürler. ''eğri büğrü'' demiş patavatsızın biri ama hiç sorun değil, nasılsa daha düzgün ifade edebilme gibi bir yetiye sahip olmaması beni hiç etkilemez. ona da bir tik şart mutlaka.

çok teşekkürler, kendinize iyi bakın.

@for day to break

egzersizler var ama belli bir yaştan sonra pek etkisi olmuyor maalesef, ayrıca işe yaraması için günün ciddi bir kısmını da harcamak gerekiyor. yine de yapmaya çalışıyorum bir miktar.

Seksi gorunmek zorunda misin, millete begendirmek zorunda misin gibi gercek disi yorumlar cok gereksiz.
Ortalama bir insan seksi gorunmek de ister begenilmek de arzulanmak da ve bu %100 normaldir. Kimse rahip, dervis falan degil. Normal insan ozelligi bunlar. Sonsuz erdem sahibi suserlara tuhaf gelse de. Butun alem idaelist maasallah.

skolyoz dolayısıyla ameliyat olmuş ve sırtında boydan boya dikiş izleri olan ve omurlarında metal ile dolaşan dünyalar tatlısı bir kadınla beraber olmuştum bir süre. tam olarak düzelmemişti hatta ameliyat sonrasında. yaralarını bile seviyordum o derece. bence bu çok doğal bir şey. elinizde olan bir şey de değil.

ama bir çok erkeğe şunu sorsanız, "yüzünün muhtelif noktalarında botoks olan birisiyle beraber olmak ister misiniz?" diye eminim bir kısmı istemeyecektir, ben dahil.

dolayısıyla birisi sağlığınız için bir gereklilikken bir diğeri sizi daha güzel de yapsa erkeklere itici gelebilmesi.

sorun olmaz diyenlerin alayı yalancıdır,fetöcüdür.

Skolyoz genetik bir hastalik degil.
Sizi degistiremeyeceginiz ozelliklerinizden dolayi kabul etmemeyi dusunen, sizi oldugunuz gibi sevemeyen kadin ya da erkege tek bir saniyenizi harcamaya degmez.

Ne var bunda ya, insanların bunu sorun edeceğini sanmıyorum. Ben de etmem.

Çekinecek, üzülecek bi şey yok ortada. Bi kalbe girmeni sağlayacak şey ilk etapta görüntü olsa da seni orada tutacak şey karakterindir.

genetikse olmaz şeklinde saçma sapan şeyler yazıldığını görüyorum. googlea yazıp aratınca bile ne demek olduğunu görürsünüz ki çok yaygın bir hastalık hayatınızda mutlaka duymuş olmanız gerekir. hatta burada yazanların birçoğunda az da olsa omurga eğriliği vardır ve bundan haberleri yoktur. kimse mükemmel genlere sahip değil.

her hastalık gibi genetik yatkınlığa bağlı ama vaktinde fark etmek, tedavi etmek ebeveynlere bağlı. genetik konusunda kesin sınırlar çizen insanlar şimdiden genetik hastalıkları araştırıp çocuklarında küçük yaştan takibe başlasınlar, önlem önyargılarla değil farkındalıklarla alınır çünkü.

dert degil, herkesin bir farkliligi var. benim ayak parmaklarimdan iki cifti bitisik.daha kotusunu de gordum, ama dert degil. onemli olan sana fiziki bir rahatsizlik vermesin, gorsel olarak mukemmel olmak zorunda degiliz. erkegim ve skolyozu olan bir kadinla birlikte olurum. sagligina onem ver, yasam kaliteni yukarida tut. isteyen begenir, isteyen begenmez; ama begenen cok olur.

normal bel, sorun olmaz yani. "normalde sorunlu bir bel bu ama ben kabul ederim" şeklinde de değil. bildiğin standart, hiçbir anlam ifade etmeyen bi özellik.. tabi ki "off ne süper bel bu ya" demem ama kimin beline öyle dedim bilmiyorum zaten.

kafamı çok karıştırdınız bu paylaşımla, avuç içinizi de atın bi bakalım sevgili olur muyuz

bel len bu, niye bi kriter, anlamadım ben

derecesi kaç acaba, bende de var belimde sırtımda ağrı yapıyordu röntgen çektirdim orada gördüm ama 15 dereceden az gailba bendeki, dış görünüşe etkisi olmuyor hiç.

cevap olarak çok dikkat çeken birşey değil, durumun özgüvenini düşürmesine izin vermemen önemli. özgüven > güzellik her zaman.

burada fikriniz soruluyor, cevap verince rerörerö. sen öyle düşünürsün, ben böyle. her yerde özgürlük diyen tatlı su özgürlükçüleri kendi gibi düşünmeyen biriyle karşılaştığında ne yaptığına baksın, fikirlerinizle yaptıklarınızın örtüşüp örtüşmemesinin en güzel sınavı bu şekilde görülür. cevabımı beğenmeyince "hasta" demişsin, patavatsız demişsin, ama tik şart demişsin. hayır arkadaşım tik şart değil. duygu ve düşünceleri özgürce ifade edebilmek ve baskı görmemek şart. ne olursa olsun.

cevabımı şöyle düzelteyim:

idiopatik isen olmaz. idiopatik çocuk istememe hakkım saklıdır.

www.acibadem.com.tr

Skolyoz türleri

İdiopatik skolyoz: Skolyozun en çok görülen şekli “idiopatik”tir. Genetik etmenlerin rol alabileceği düşünülen bu skolyoz halen nedeni bilinmediği için "idiopatik" (sebebi bilinmeyen) olarak adlandırılır. İdiopatik skolyozun, ergenlerin yüzde 2 ile 3'ünde var olduğu düşünülür. Bu grubun 500'ünden birinde aktif tedavi gerekir. 5 bin skolyozlu kişinin birinde, eğrilik cerrahi yöntem gerektirecek dereceye kadar ilerler. Küçük dereceli skolyozlarda kız ve erkek çocuklar eşit oranda etkilenirken, ilerleyici eğrilik gelişme olasılığı erkeklere kıyasla kızlarda 8 kat daha fazladır.
Nöromusküler skolyoz: En yaygın görülen ikinci skolyoz “nöromusküler”dir. Bu skolyoz türünün altında yatan bir sinir-kas hastalığı olabilir. Sinir hastalıkları beyin veya omurilikten kaynaklanabilir. Örneğin; çocuk felci, serebral palsi (beyin felci), meningomyelosel, travmaya bağlı omurilik yaralanması ve felç olan çocuk hastalar. Kas hastalıkları, çocukluktan itibaren veya daha geç ortaya çıkabilen hastalıklar da bu duruma örnektir.

Konjenital skolyoz: Üçüncü sıklıkla görülen skolyoz türüdür. Çocuğun anne rahminde gelişimi sırasında meydana gelen omurga anomalilerine bağlı olarak ortaya çıkar. Doğuştan başladığı için genellikle ilerleme özelliği var.


Kemik ve yumuşak dokuları tutan nörofibromatozis rahatsızlığına sıklıkla skolyoz eşlik eder. Bunlar dışında romatizmal hastalıklar, bağ dokusunu tutan hastalıklar, omurga kırıkları, omurga enfeksiyonları, metabolik hastalıklar ve sendromik genetik hastalıklar da skolyoza sebep olabilir. Bu hastalıklara sahip olan bireylerin skolyoz açısından sıkı takip altında olması gerekir.

takma kafana. erkek tarafından bildiriyorum söylemesen anlamayacak erkekler tanıyorum. erkekler(tanıdığım büyük çoğunluğu) kadınlar kadar vücut üzerinde hassas değiller.

ve bu durum senin özgüvenini asla etkilemesin, sonuçta güzellik dediğin bize dayatılan bir olgudan ibaret.

Valla taş gibi bir ablasınız gözüktüğü kadarıyla. Vücut açısından sorun yok ama kafa yapınız biraz daha sıkıntılı. Bu soruyu sorma ihtiyacı "Ben olsam rahatsız olurdum" hissiyatınızdan kaynaklı olmalı.

Umrumda dahi olmaz.

kaliteli ve tercih ettiğim bir marka ise umrumda olmaz. kalitesizse zaten işim olmuyordur :)

engeller. bariz karşı cenahtan demektir. bok yesinler, sevdiğim bi marka yok ama olsaydı asla almazdım. vergilerimizi yemeleri yetmiyor bi de cebimizde son kuruşu vermenin anlamı yok.

engellemezdi.

bir de üstteki arkadaş karşı cenah falan yazmıştı, cenah mı kaldı allasen?

almam.

başakşehir marka değeri olan bir kulüp olsaydı sorun etmezdim ama yerel ligde 2-3bin kişiye oynayan bir takıma sponsor olmasının arkasında siyasi bağlantılar ararım ve bakışım değişir.

başakşehir şl'de oynasa, camiası büyük bir kulüp olsa tamamen ticari yaklaştıkları için problem etmezdim.

Mağazadan aldıysam kesin yıkıyorum. Başka birisinin denemiş olma ihtimali var. Tanımadığım birinin giydiği şeyi giyme fikri kötü geliyor.

kot pantolon ise yıkamıyorum. gömlek, tshirt, fanila vs. yıkıyorum.

bende titizlik var yıkarım her türlü

Yikamiyorum hiç, direkt giyerim

Çorap dışında hepsini yıkıyorum, içim rahat etmiyor.

İç çamaşırı hariç yikamiyorum genelde.

Hepsini yıkayın.
Moda tasarımcısı olan, bir çok yerde çalışan bir tanıdığım anlattı. O kıyafetler çok pis ortamlardan geçiyor diye.
Artı kullanılan kimyasalların kalıntısı da kalmış olabilir. Belki yıkamak bir miktar uzaklaştırır.

Yıkamıyorum. Yeni kıyafet giyme hissi yıkayınca gidiyor bende. O kumaş boya kokusu gelecek para verdiysem

yıkamak lazım aslında ama ben de yıkamıyorum. Yeni yeni giymek hoşuma gidiyor.

Kesinlikle yikanmali. O kiyafetler depo gibi yerlerde hep sürünüyor cünkü.

oha hiç yıkamıyorum. ilk defa duydum böyle bir şeyi.

Asla yıkamadan giyemem. İnsanlar sadece giyip çıkarırken kirletmiyorlar o kıyafetleri, deneme kabininde yere serip ayakkabıları çıkardıktan sonra üstüne basmak için kullanan davarlar var. Gerçi üretim aşaması ayrı leş, depolama aşaması ayrı leş, mağaza süreci ayrı leş. Asla giyemem.

Yıkıyorum.

Bir arkadaşın ablası ünlü bir markaya fason üretim yapan bir tekstil şirketinde bilmem ne müdürüymüş, ona sordum.
Ürünler o kadar yüksek sıcakta yıkanıyormuş ki boyadan sonra, bir pisliğin yaşaması mümkün değilmiş. Sonrasında temizlik konusuna dikkat edilerek poşetleniyor ve taşınıyormuş ama mağaza kısmında ne oluyor bilmiyorum dedi.

Denenmiş olması, kabinde çeşitli muameleye uğraması konusu bence de problem. Terli deneyen de olur, sağa sola atan da. Bunun önüne geçmek için online alınabilir belki.

Çünkü ben de alır almaz yıkamayı çok sevmiyorum çünkü yıkama işi ne kadar kaliteli kumaş olursa olsun zarar veriyor. Belki düşük sıcaklıkta, elde yıkama kısmında bi durulama gibi bişey olabilir.

yeni pantolon, etek, çorap, ceket veya mont aldıysam giymeden önce yıkamaya çok dikkat etmem ama geri kalan her şeyi yıkamadan asla giymem. atkı, şal aldığım zaman da yıkıyorum ağzıma burnuma değiyor diye.

Geçmişte tekstilde çalışmıştım genç iken. o elbiseler ayak altında... Deri hastalığı olup giyenler mi dersin, Tuvaleten çıktıktan sonra giyenler mi dersin... Çok pis ortamlardan geçiyor onlar.. Birde o mağazada 100 kişi giyip çıkartıyor o kıyafetleri...

Yıkamadan giymek akıl karı değil...

it videosu gösterilecek.

Ya hocam adamların bu programda yapacakları bir oyuna ihtiyaçları mı var allah aşkına?

Utanmadan sıkılmadan görevlileri bahane ederek seçimi iptal ettiler. Sonra hiçbir şey olmamış gibi aynı görevlileri tekrarlanan seçimde tekrar görevli olarak atadılar. Seçimi neden iptal ettiğini YSK bile açıklayamadı.

Sudan sebeplerle seçim iptal edip kimse kararı durduracak bir şey yapamıyorken kumpasla bilmem neyle ne diye uğraşsınlar ki? İmamoğlu'nun olası başkanlık adaylığı (sanki rejim değişmemiş gibi hala cumhurbaşkanlığı denmesine ifrit oluyorum) için ipini erkenden çekmek istiyorlar deseniz o zamana kadar seçimlerin yapılmaya devam edileceğinin ne garantisi var? Yapmıyorum dese kim yapacaksın diyecek?

7 Haziran'ı ve 31 Mart'ı kabul etmeyen AKP 23 Haziran'ı neden kabul etsin? Bence üzerine düşünülmesi gereken soru bu olmalı.

Çünkü burası onun bunun değil, Mustafa Kemal Atatürk'ün ülkesi. Atatürk adı hafızalarda ve kalplerde var olduğu sürece ne kadar devletin yargının medyanın tamamını ele geçirirseniz geçirin asla ve asla ülkede kalıcı bir hakimiyet kuramazsınız. Yok öyle ben seçim yapmıyorum hadi bakalım kim karşı çıkacak ayakları. Bu ülkenin kuruluş temellerinde cumhuriyet ve demokrasi vardır, her ne kadar o temelleri sarsmaya çalışırsanız çalışın bina yıkılmadan temeller dimdik ayakta kalmaya devam eder.

Sözün özü bugünler onların, gelecek bizimdir. Yargı onların sandıklar bizimdir. Hile ve zulüm onların, adalet ve vicdan bizimdir. "Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır." "Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim!"

Her şey çok güzel olacak!

Bence süt liman geçicektir; etliye sütlüye dokunulmadan projeler anlatılır, bazı şeyler yuvarlak geçiştirilir. Binali zaten atak yapacak pozisyonda değil, Ekrem de kendine güvenen, rahat bir duruş takınıp saldırıdan uzak ve sakin bir tavır takınacak. Hatta komikli şakalı, binali'ye hakkını verecek şeyler bile söyleyebilir.

Akp kazanma ihtimalini yüksek görse sittin sene bu yayına izin vermezdi. Bunca yıl sonra ne değişti ki kabul ettiler?
1-mağlup olurlarsa bunu güçlü rakip karşısında olmasını tercih ederler, Ekrem akp'lilerin de bi nebze içine sinerse insanlar seçim kaybını büyütmez. Binalinin pasifliği de görünmüş olucak, bu da herkesin söylediği hedef saptırma konusu açısından mantıklı.
2-akp uzlaşmacı olmayan tavrın artık akp'lileri de rahatsız ettiğini fark etti. Ekrem'in mağrur duruşu, çirkinleşmemesi akp'nin iktidar olmasını sağlayan "mağdura sempati" duygusunun Ekrem lehine işlemesine sebep olmak üzere. "Çaldılar" mesajı halkta yankı bulmadı, bu yüzden bi noktada uzlaşmacı olmaya çalışıyorlar "erkekliklerine bok sürdürmeden".

bence olsa olsa en maksimum yıldırım yayını terk edip, haksızlık, mağdur propagandası yapar, onun dışında karşılıklı salvolar olur ama ciddi bir şey beklemiyorum.

hiç bir şey yapamazlar ne yapsalar ekoya yarıyor. eko mağdur konumuna geçtiği an rahat eder.

dışardaki gürültüyü %100 kesen bir kulaklık yok ve bunu evet kesiyor diyebilecek kadar yapabilen kulaklıklar noise canceling olan kulak üstü kulaklıklar. kulakiçi kulaklıkla hem de kablolu kulaklıkla o iş 200 liraya kolay değil. kablolu kulaklık dedim çünkü sen hareket ettikçe o kablonun sesini direkt sana iletecek.

bu gürültü kesen kulaklar her sesi kesmiyor. sürekli aynı frekansta tekrarlayan araba, tren, metro, uçak vb. ortamlardaki sesleri kesmekte başarılı. yoksa insan konuşmasını, müziği, ortam gürültüsünü kesmiyor, en fazla şiddetini azaltıyor. o yüzden müzik dinlemezsen bu sesleri yine duymaya devam edersin.

ve gürültü kesme özelliği teknolojik bir şey olduğu için pahalı kulaklıkta daha iyi çalışıyor. gönderdiğin kulaklığı bilmiyorum ama 200 liralık bir kulaklıktan performans alman çok zor.

edit: sen pasif gürültü kesmekten bahsediyormuşsun, sori. bunun için kulağı iyice kapatan kulaklık bulman lazım ama çoğunda kullanılan materyal kulağın içini dolduranlardan değil çünkü rahatsızlık yaratır.

aklıma gelen bir öneri şu olabilir; yüksek seslere karşı kullanılan kulak tıkaçları var, kulağa sokuyorsun sonra içeride biraz şişerek iyice kapatıyor. öyle bişeyi normal kulaklığa takabilirsen belki işe yarayabilir ama müziği kapatırsan kulaklık boşluğundan yine ses gelir.

olay silikonda.
(bkz: comply foam)

Jux'un dediği müziği kapatırsan kulaklık boşluğundan yine ses gelir dediğine ek olarak; kulağını istediğin kadar kapat. ses dalga halinde ilerliyor ve vücuduna çarpan dalgalar kemiklerin vasıtasıyla yine kulağına iletiliyor. özetle tamamen kesecek bir kulaklık zaten yok

şunu yazmayı unutmuşum, sennheiser pxc 550 kullanıyorum. yine jux'un dediği gibi,sürekli aynı frekansta tekrarlayan araba, tren, metro, uçak vb. ortamlardaki sesleri hayret edilecek şekilde kesiyor. insan sesi gibi sesleri de azaltıyor. müzik sesi azsa bile o insanların sesini duyamıyorsun ama müzik kapalıysa, karşında konuşan insan 2 metre uzağında konuşuyor gibi geliyor. sokakta yürürken kulaklığı kullanmaya korkuyorum çünkü duyman gereken şeyleri duymuyorsun tehlikeli duruma düşürüyor insanı

Çok teşekkürler yorumlarınız için. Şimdilik kulaklık almak yerine sadece silikon kısmı alıp denicem.
tr.aliexpress.com?

"Daha çok" eğlenme meselesi tamamen o anki ortamla ve ruh haliyle alakalı.
Gayet güzel geçiyor bunu çok kafanıza takmayın.

müziğe daha güzel odaklanıyorsun, mis gibi oluyor.

çok sevdiğim grupların konserlerine benim kadar seven biri yoksa yalnız gidiyorum, bitch don't kill my vibe diyesim geliyor yoksa.
ama öyle çok ölmediğim, şarkılarına eşlik edemeyeceğim ve sahnesi çok iyi olmayan gruplara yalnız gitmeyi tercih etmiyorum ayakta konserse. maçka'da falansa kenara köşeye oturup izleyip takılabiliyorsun ama zorlu'da falan o ortamda yalnız kalmayı sevmiyorum.

son soruna cevap; mesela red hot chili peppers konserinde tek başıma inanılmaz eğlenmiştim çünkü herrr şarkıya çılgınca eşlik etmiştim.

Gayet güzel +1

bu Kadar bagimli olmayin millete. kendi basiniza ayakta durmayi, eglenmeyi, hayattan keyif almayi ogrenin.

Sinema ve konsere yalnız gidemeyenleri anlamıyorum zaten. Yanındakiyle işin yok ki o esnada. Sahneyi izlemeye gideceksin oraya. Ne yapacaksın arkadaşı?

zamanında metallica konserine tek giden biri olarak on numara 5 yıldız bir hareket diyebilirim

En son gittiğim konserde yalnızdım ve çok eğlendim ama bunda şarkılara eşlik edebilmemin etkisi büyük. Biriyle gidince de konser başladığında sahneye odaklandığınızı farz edersek çok da etkilemiyor yalnız olmak aslında. Yalnız, konser başlamadan evvelki dakikalar biraz bahsettiğiniz sap kalma olayı oluyor bence ama dert edilecek bir şey değil, biraz dışadönük biriyseniz sizin gibi yalnız insanlarla tanışma şansınız oluyor hatta.

ok.

Hauahauauah çanak soru soranlara, bel altı vuranlara ya napacaktı kardeşim gayette güzel bilezik gibi geçiriyor

Olm objektif olun ln. Hiçbir siyasetçi babamın oğlu değil. Bu da bozmuş işte

ne alaka lan

Proce proce bu adam. Efbiaylan calisiyo. Enistem soyledi.

Muharrem ince bitti eko devri başladı sonuçta akp liker tayyip e laf söyletmiyor chp liler de ekoya
He mükemmel adam umut veriyor :)))

Hepsi birbirinden beter valla. Yiyin birbirinizi ete para vermeyin, gerisini biliyorsunuz.

alıştınız di mi karbüratör çocukları sizi evet efendim sepet efendim diyen mızmız adamlara. adamın bileğinin hakkıyla kazandığı seçim elinden alındı, atmadıkları iftira, çamur kalmadı neymiş efendim sesi çok çıkıyormuş.

kk gibi "sadece soruyorum?" muhalefetine alıştınız di mi akışkanlar partisinin çocukları şimdi adam hakkını arayınca hakkını yedirmeyince bozdu oluyor. bozulan sizin karakteriniz, insanlığınız. adamın yerinde taş olsa çatlardı bu zamana kadar iyi bile sürdürüyor.

he ortamlarda akışkan partiye oy vermedim dersin kim bilecek. karbüratör çocukları sizi.

ek olarak: dahi anlamındaki -de ayrı yazılır şunu kafanıza vura vura öğretemedik.

objektifiz gayet, benim de babamın oğlu değil bişey değil.
sen benim objektifliğime inanmıyorsan ben seninkine niye inanayım? senin dediğinin tersini söyledi diye objektif değil mi oluyor? sen de objektif değilsin belki de "algı operasyonu" yapıyorsun belki? nerden bilcez?

karşıt fikirleri olgunlukla karşılayın azıcık, hangi partili olursan ol. patlamış diyorsun, başkası patlamamış diyor; hemen itiraz. cevap beğenmeyeceksen niye soruyorsun.

Keloğlan sen misin?

Hey allam ya burada bile aptal troller dolmuş

Eko patlamadı ama sen kelek çıktın iyi karpuz. Kendini tiklemeye devam.

buraya bile trol salıyorlarsa durum vahim.

2016 haziran'ından önce girdiyseniz 3 yıllık kıdem tazminatınız var demektir. kendi isteğinizle çıkarsanız böyle bir hak yok tabii ki. haklı fesih ya da çıkarılma senaryosu üzerine söylersek 6017,60 TL'yi geçmemek koşuluyla 3 brüt maaş alırsınız. brütünüz 6017,60 TL'nin üstündeyse bu bedelin yani 6017,60 TL'nin 3 katını alırsınız.

Haziran'dan sonra çıkacaksanız bu bedel biraz daha artacak.

net-brut.com

@himmet dayı

2016 Eylülde girdim 2019 Eylülde çıkmak istesem ve brütüm bahsettiğinizin üzerinde 9 bin tl . Bu durumda bu hesap doğrultsunda ben 27 bin tl mi alabiliyorum.

Hayır hocam. Dediğim gibi üst sınır 6017,60 TL olabilir. Tabii eylül için bu bedel biraz daha artar. 6.500 TL olduğunu varsayalım. 3 tam yılı doldurursanız 19.500 TL alırsınız maksimum.

Senelik izin ve ihbar tazminatı haklarınız da varsa bunları da ekleyin üstüne.

01.01.2019 - 30.06.2019 tarihleri arasında kıdem tavanı

6.017,60 TL

temmuz’da tekrar zam gelecek.
6.500 civarı olur muhtemelen.

eylül’de çıkarsan brüt maaşına göre 3 kıdem alırsın.
şimdi çıkardan 2
ilaveten kendin çıkarsan ihbar ya da kıdem alamazsın.

çıkartılırsan ya da karşılıklı anlaşırsanız kıdem+ihbar+izin gibi hakkarını nakit koyarsın cebine

kabaca 25-30 bin tl yapar..

kisaca
son brut maasin x son isyerinde calistigin yil

ornek: 4900 tl x 5 yil =

hocam dediğin site en güveniliri, sadece yılın 2. yarısı için kıdem tavanı henzü belli olmadığı için sana net tutar veremiyor.
1 ay içinde belli olur. sana doğru tutarı gösterir.

ama 6500 civarı bir şey olacak büyük ihtimalle.

ayrıca soruda "çıkmak istersem" demişsin, istifa edersen kıdem tazminatı hak edemezsin. erkekler için askere gideceksen kadınlar da da evleninde kıdem alma hakkı var.

istifa edicem kıdem alırım diye bir fikrin varsa diye belirtmek istedim.

Çok teşekkürler, normal şartlarda kişi lendi istifa ederse evet alamıyor ancak çalıştığım kıdem tazminatımızı veriyor.

kodi yükle, oradan izle.

"xiaomi mi tv box ile hemen her şeyi yapmamı sağlayan müthiş icat:

* kendi aldığım ücretli ip tv hizmetini televizyon kumandası ile yönetiyormuş gibi kullanabiliyorum
*türk repoları sayesinde online film, dizi ve belgeselleri sorunsuzca izliyorum.
*exodus ve neptun rising sayesinde yabancı film ve dizileri izliyor üstüne türkçe altyazıyı sistemden otomatik bulup ekleyebiliyorum.
*kendi attığım video ve filmleri de oynatıyor.

daha ne yapsın sayın seyirciler. tabi benim yaşadığım akıcı deneyimde kıymetlimiss mi tv box'ın muhteşemliği de büyük etken. özetle kullanın, kullandırın efenim."
eksisozluk.com

başlıkta ihtiyacın olacak tüm bilgiler mevcut.

en kolay yöntem muhtemelen stremio yükleyip topluluk eklentilerini kurmak

Küçük bir kanal herhalde. Eğer sakıncası yoksa kanalın ismini söyleyebilir misin? Özelden yazsan da olur. Ona göre bir fiyat söyleyebilirim.

socialblade.com

Yukaridaki siteden kanalin ortalama ne kadar kazandigini gorebilirsin

@nihilist nihilim demez herkes kaka yapar, bunlar oturup konuşulacak ama ayda şu kadar video olucak şu kadar süre olucak gibi bir planlanlaması olduğunu sanmıyorum arkadaşın. amatör şu anda, öyle ajansla falan da çalışmıyor, bi tanıdık vasıtasıyla isteğini belirtmiş.

15-20 dk arası genelde videolar. 2 kamera ile çekeceğiz, ayda 2 ya da 3 kere eklemiş video ama artar mı çekimi devraldıktan sonra bilemiyorum.

Ekipman bütçesi + kendin için belirlediğin saatlik ücret.çalıştığın saat bazında hesaplarsan rahat edersin.

Mesela kurgu işlerinde $25/saat ücretle çalışıyorum. Sürekli bir iş olacaksa eğer $18'e falan düştüğüm oluyor.

aradaki fark mi box, iptv kutusu gibi cihazların fiyatından fazla ise değmez az ise düşünülebilir.

Tv smart olmalı, kanser olmak istemiyorsanız. Sonra tv box alacaksınız ekstra masraf.

smart tabii ki. youtube falan neyse de Netflix, kullanıyorsanız blutv vs. çok iyi. tarayıcıdan bunlara girmek, 146'dan internete girmek gibi bir şey.

Kesinlikle smart. İptv uygulamasi indirip, tvden direkt izleyebiliyorsunuz. Youtube vs saymiyorum bile

normal tv + chromecast daha bile iyi olabilir

Smart olmalı

nop +1 bence, bu gün smart olan tv yarın o kadar smart olmuyor çünkü, bende samsung var, adamlar skype'ı kaldırdığından beri kullanmıyorum.teknoloji geliştikçe daha fazla işlemci gücü, daha fazla ram'e ihtiyaç duyuyor cihazlar ancak donanıma müdahale edemiyorsunuz. özelleştirebilmeniz de daha zor oluyor.

max 1500'e alacağınız smart tv'den hayır gelmez.
düz tv alıp chromecast, mitv gibi alternatiflere yönelebilirsiniz.

Ancak şunu da belirteyim 2 ay önce smart tv olayına giriş yaptım ve dünyanın rahatlığıymış allahın cezası :)

okumadan cevap verenler kesinlikle smart demiş de 1500'e alacağın smart tv'den verim alamazsın. lg'nin samsung'un bile giriş seviye smart tv'leri ağır aksak çalışıyor. hele ki browser'a kalacaksan sinir harbi yaşarsın.

bu devirde smart olmayan tv bulmak zor o yüzden 1300-1500'e alacağın orta halli bi tv'ye 300-400 civarı android box takarak keyif alırsın.

bana kalsa 1500'lük dandik marka tv hiç alma derim. tv bu, alınca uzun kuıllanıyorsun. o yüzden en azından lg'nin samsung'un philips'in 2-3 bin bandındaki giriş seviyesi modellerine bakarsan panel kalitesi açısından üzülmezsin.

Jux+1

Vestel A101 özel üretimi hilevel al paranızın yettiği en büyük inç. 1899 a 49inç vardı. Netflix ve YouTube var.

(bkz: lat den ratte komma in)

border

Hodejegerne

Force majeure
Adams apple
The Square
Kısa film seviyorsan eğer;
Talk www.imdb.com
Election Night www.filmsshort.com

Jakten www.imdb.com

jagten +1
En kongelig affære kötü değildi.

www.imdb.com

bokeh

Lilya 4ever

1. pozitif olması, gülümsemesi yetmez mi? bıktık tuvalet suratlı tiplerden.
2. başka biri bu kadar oy alamazdı. gayet net.

Pr ve kemalistlerin lider arayışı.

Bundan bir yil once muharrem ince superdi muthis liderdi. Ondan önce de kilicdaroglu vardi tv duellolarindan sonra yillardir aranan liderdi hatta sakin güç diye lakap takmışlardı. Simdi de imamoglu super iste sonunda bulunan lider.

Bu beyaz yaka laikl kemalistlerin lider arayışı bitmez. Bildikleri yanıldıklarına hicbir zaman yetmiyor maalesef. Her seçimin ardından ömer hayyamdan celladina asiksa millet bir sey bir sey bla bla paylaşan chpli ofis boy berk veya pelinsu bilmiyor ki bunu dediği kitle en azından somut kosullar nedeniyle geri kalmış bir guruh donup kendisine baksa bir de keske bence o cahil guruh cok daha tutarlı ve politik.

muharrem inceyi 2 ayda özel kılan şey ney iydi ise o. kısaca muhaliflerin gazını alan projeler. türkiyede iki kutup yarattılar ikisi de sahiplerinin kukla gösterisi tarafından oynatılıyor. sahiplerini de biliyorsunuzdur zaten.

babasından 7/24 dayak yiyen kız hemen ilk gördüğü erkeğe aşık olup evlenmek ister. halkın %50'si tam olarak o psikolojide.

özel bir şeyi yok.
baykal gidene kadar kılıçdaroğlu başkan olsa var ya üff diyorlardı. şimdi kılıçdaroğluna sövmeyen chpli yok.
gezi sonrası seçimlerde çare sarıgüldü. bugün sarıgül -şimdilik- siyasi tarimizden silindi diye kutlama yapıyorlar.
hemen ardından ekmeleddin geliyor. off olm bu sefer milliyetçi/ülkücü tarafta bizimle kesin ya lider gibi lider herkesi kucaklayacak profil falan. ekmel şu an mhpde akp yancılığı yapıyor.
sonra muharrem geldi. olm bu adam var ya ejderha kesiyor aq diye gezdiler. bir insan hem bu kadar kucaklayıcı olup hem de bu kadar güzel laf sokar mı diye hype trenindeydiler yine, ne kadar da lider ruhlu diye dolaştılar. sonunda cami avlusuna, karakol duvarına bırakılan bebeler gibi kaldılar bir de onun için ağladılar.
şimdi imamoğlu var işte.

25 yıl sonra İBB Başkanlığını kazanmış olması.

söylemleri kuvvetli. pasif bir tip değil. ekrem imamoğlu ne zaman ekrem imamoğlu oldu diye sorarsan söylediği jilet gibi sözlerden sonra oldu.
''Hak yemem, hakkımı yedirmem''
''adama kişiye kişilere vakıflara derneklere cemaatlere hizmet işi bitti''
''kucaklayışımdan kimse kaçamaz''

bununla beraber başarılı bir kariyeri var. binaliye baktığın zaman kaybedilmiş bir izmir belediye başkanlığı, fiziksel kapasitesinin hayli düşük olması.
bunun için izmirdeki voleybol oynayışına: www.youtube.com
ve
penaltılara bakabilirsiniz: www.youtube.com

pamukova, çorlu ve ankara'daki inanılmaz tren kazaları, ankara-eskişehir tren yolunun kuş yollarının üstüne inşa edilmesi ve her seferde tren bazı kuşlara çarptığı için trenin önünün kan revan içinde kalması, milyonali olması, tahtaya yazı yazamaması, bulut sistemi için kafayı sıyırmayın düzleminde saçmalaması...

kendisinin zaten ortaya çıkışı düşük profilli olmasından hareketle seçilmiş olmasıdır. bu ekrem imamoğlu'nu daha parlak gösteriyor.

ama imamoğlu'nun ortaya koyduğu ekonomik tablolar, vatandaşla konuşurkenki iletişiminin kalitesi, başarılı ve zengin bir kişi olması, nezih bir profil çizmesi, seçim gecesi yaptığı tüm hareketlerin ve açıklamaların son derece doğru ve yerinde olması o gece herkesten tam not alması, mesela beylikdüzü'nde depremle ilgili çalışma yapması sebebiyle istanbul'da tek olması, eşinin düzgün bir insan olması ve görünüşü insanlarda yeter ya bıktık geoit tiplerden bakın imamoğlu ve eşi ne kadar düzgün insanlar etkisi yaratmış olabilir.

güncel sebepler de var tabi. türkiye'nin şu anda ekonomik olarak sıçmış gibi bişey olması, belediyeyi 25 yıldır aynı zihniyetin yönetiyor olması da insanlarda değişsin amk yeter biraz da başkası gelsin düşüncesini oluşturmuş olabilir.

yaptığı icraatlara bakarsak suyu indiricem dedi. binali ve tayyar nereye indiriyosun arkadaşım dedi. adam geldi indirdi. şimdi binali ben de indiricem diyor. akbili indiricem dedi aynı tepkiyle karşılandı. yıllardır 80-85 lira olan öğrenci aylığı şu an 40 lira ve bu ekrem imamoğlu'nun hanesine gol olarak yazıldı. insanlarda bir adalet talebi var ve imamoğlu'nun bunu sağlayabileceğini düşünüyorlar. mesela 15 temmuz vakfı gibi maddi giderleri olmayan vakıflara milyonlarca para ödenek ayrılmış, atm personelleri ortada, bir sürü lüzumsuz üst düzey araçlar kiralanmış. bunların hepsi afişe oldu ve insanlar ekrem imamoğlu'nun böyle lüzumsuz israf anlamındaki harcamaları yapmayacağına inanıyorlar ki doğru da. adam ben kendi arabamı kullanıyorum dedi mesela. başakşehir meselesi var. başakşehir'e ibb'den para akıyordu. halk ekmek arda için finansal kaynak yarattı. imamoğlu çıktı ben bu şehrin beşiktaş'ını galatasaray'ını fenerbahçe'sini destekleyeceğim dedi. hepimizin de istediği buydu.

düşündükçe aklıma geliyor.

harbiden yukarıdaki yorumlara gülüyorum ahaha :))

muharrenm ince'nin aynısı falan yazmışlar.

abi farkında değilsiniz sanırım ama imamoğlu girmiş olduğu seçimi kazandı.

hem de 25 yıl aradan sonra partisine ibb başkanlığını getirdi.

bunu algılayabilmenin oldukça kolay olduğunu düşünüyorum.

"iktidarın/Erdoğan'ın karşısındaki herhangi biri zaten bu kadar oy almayacak mıydı?"
bu bu kadar kolay olsaydı daha önce yapılırdı.

yukarıda ekrem'e sallayanlar tam olarak "muhalefette düzgün lider yok o yüzden akp'ye oy veriyorum" tipli "tayyip gitse yerine daha iyi kim gelicek ağbii" diyenler.

bu adamın sırrı falan yok, akp'nin içine sıçmadığı bir türkiye senaryosu olsaydı gayet sıradan bir siyasetçi insan olacaktı. çünkü bu adam idealin bile altı bir medeni toplumda söylenmesi elzem olan, standart oluşturması gereken şeyleri söylüyor. ama bu adamlar siyaseti de toplumu da bu hale getirdiler işte, bokunda boncuk aramak zorunda kalıyoruz.

ama şu şartlarda kimsenin özel, muhteşem siyasetçi vs. olmasına gerek yok. akp'nin karşısına kim çıkarsa çıksın oy vermeyen kişinin de istediği siyasetçiyi başında isteme lüksü yok. sen akp'yi sevmiyorsan cidden başından gitmesini sağlarsın ki sonraki gelene istediğini yaptırabilesin. bilmem kaç yıllık iktidar sonrası kıl payı seçimi kazanan bir siyasetçi halkı karşısına alamaz. şuncacık basit bir düşünme şekline bile varamayan insanların ekrem'i istememesi ya art niyet ya da naiflik; başka açıklaması yok.

çok uzun uzun açıklamaya gerek yok. yeni yüz yeni umut arayışı zaten bu ülkede su nerden aksan gidecek yüzde 50 mevcut.

Yukarıdaki yorumları ağzım açık okudum hakikaten.. Adam 25 sene sonra İBB'yi aldı, süreci sükunetle ve doğru kararlar alarak, kararlı bir biçimde yönetti, seçin gecesi defalarca canlı yayına çıkarak güven de verdi.. Sarıgül ve Ekmeleddin'i, İnce ve İmamoğlu ile bir görmek akıl karı değil gerçekten. Ama ben İnce'nin hazırladığı temelin üzerine İmamoğlu'nun geldiğini, İnce'nin başarı ve başarısızlıklarından çok iyi ders çıkardığını düşünüyorum. Liderlerin en önemli vasıflarından biri budur zaten. İnce'yi yedirmem ama Sarıgül'dür, Ekmeleddin'dir, bunlar hiçbir zaman benim için İmamoğlu gibi bir lider olamadı.

duyurunun bütün aktrolleri toplanmış. adam seçimle başkanlığı kazandı, elinden alçakça alındı. adam tüm gücüyle hukuk savaşı veriyor. özel kılınması için bir sebep mi var?

Devletin arşiv twitter hesabını takipçisi çok diye kendi Twitter ı yapan binali den daha sempatik olması.

sebebi "gerçek cehalet"
bu gerçek cehalette okumakla yüksek lisans ve doktora yapmakla giderilebilecek bir sorun değil, pekala akademik olarak donanımlı olan kişide zır cahil olabiliyor malesef. bununla çok sık yüzleşiyorum çevremde!
sorsan demokrasi ve halkın ferasetinin eşitliği ve yüceliği konusunda sayfalarca paragraf yazı yazarlar ama seçim zamanı kendi siyasi fikirleri halk nezdinde beklenen sükseyi yaratamayınca aysun kayacı başlığında zırvalarlar. üniversite mezunu ile ilkokul mezununun oy hakkı eşit olmamalı bla bla diye ego kusarlar.
özetle bu kesimin kendini ayrıştırdığı ve öcüleştirdiği öteki kesimden hiçbir farkı yok! ülkenin en büyük sorunu bu aslında iki tarafta birbirinin aynadaki yansıması kadar farksız!

Bu gerçek cehaletin en büyük ve en önemli noktalarından biri de anlamsız genellemelerdir bence.

ülkenin sorunu parti değil cehalet. sol gelse de aynı olacak çünkü kafa aynı. şov için, göz önünde oldukları için yeni gelenler liyakat vurgusu yapacaklar ama sonra partilileri dolduracaklar kurumlara.

Sosyal bilimler alanında kürsüsü olan akademisyenler mi sanıyorsun yazarları? Oku geç. Bir fikrin varsa yaz. İçerisinde çor çocuktan yılların tecrübelisi insanların olduğu bir sözlük. Resmî gazete ya da haber ajansı değil. Çok da takılmamak lazım...

@diffarentiationation siyasetten bağımsız bir konuya vurgu yapmak istemiştim aslında.

bu soz ettikleriniz yigin psikolojisi ile alakadar gorunuyor.

yiginlarin hareketi genelde boyle. bir hareket, bir egilim olusunca yiginlar cildirmis gibi onu takip ediyor. futbolda, politikada, inancta, hatta kulturde, sanatta, yemede, gezmede gorebilirsiniz orneklerini.

sosyal medya da bunun en belirgin gozlemlenebildigi yerlerden biri. eksisozlukte zaten bazi akis semalari vardir. birinin soyledigi laftan cimbizla baslik acilir. sonra altina karikaturlerden sozler, cem yilmaz'dan arak sakalar filan konur. bir iki zeki cocuk cikip sozcuk oyunlariyla saka yapar. bunlarin bazisi cok tutar, yiginlar herseyin altina bunu kopyalayip yapistirmaya baslar.

gazete, televizyon da biraz boyledir. muhabirlerin haberi nasil yazdigi, yiginlarin nasil tetiklenecegi, gidiklanacagina gider dogrudan.
diger sosyal medya kanallari da boyledir. urban dictiyonar, reddit, youtube yorumlari, feysbuk gonderileri filan hep yiginlarin tuketimi, gaza gelmesi, ilgi cekip gorunur olma guduleriyle paylasmasi (bu da bir iletisim, konusma turu sayiliyor) ile ilintili. icerik ureten cok az kisi vardir. hele toplumsal olaylarda, maclarda, filmlerde vs. bir yerlerden gelen goruntuleri, sozleri vs. kendine yakisani secip kitleler halinde paylasir yiginlar.

bu, yiginlarin iletisim dinamikleri, kanallari esbabiyle boyle. cehaletle dogrudan iliskisi tartisilir. eksicilerin "comar"lar diye tarif ettikleri kitleden cok farki var. ama semalar, dinamikler, akislarin mekanigi (icerik olarak deyil, kabaca bicimsel olarak) benzesir.

gundemi eksisozlukten okumamanin bundan sizi kurtarabilecegine ihtimal vermiyorum. sosyal medya'da sansur daha az, farkli gorusler carpisiyor, gercege ulasmak icin daha cok icerik var. herhangi bir yerden (ister tv'den, gazeteden, ister kahvehaneden, berberden) gundemi takip ederseniz ister istemez guc oyunlarinin, kitleleri yonlendirenlerin etki alanina girmis oluyorsunuz.

@viva paulista psikoloji vb. konulara biraz hakimim sormak istediğim bir şey daha var, şu: ekserisi belli bir sınıfın altında da olsa üstünde de olsa ya da kendini öyle görüyor da olsa, insanlar kitle psikolojisinden kaçınamaz mı? yoksa biz mi insanları kitleler halinde görürüz? yoksa bütün bu olanları bize sağlayan internet mi? çünkü biliyorsunuz internet birçok şeyi tamamen değiştirdi. bilemedin 200 senelik temeli olan modern psikoloji kuramları çok da işlevsel değildir bu konuda.

@dismainpula

"kisi, yiginlarla suruklenmekten kurtulamaz mi? kitle psikolojisinden kacinamaz mi?"
bu agir bir soru. belki bir kitabi baslatir. belki bir filmi tetikler. belki kisisel bir donusumun yoluna cikarir. belki kitlesel bir devinimi tutusturur.
ben bu soruyu yanitlayacak donanimda deyilim. size kurtulus recetesi sunamam.

yine de, yukarida da deyindigim gibi mevzunun internetle dogrudan iliskisi oldugunu sanmiyorum. internet bir aractir, bag kuran rabita kuran bir aygittir. uzaktaki yalniz insanlarla bile bag kuruldugu icin kitlesellik donusuyor biraz internetle. sayilar, kitle, kartopunun ciga donustugu gibi buyuyor. ama, internet yokken de insan davranisi buradan iceri.

tarihe bakarsak boyle. bir vakitler birileri dehsetli kahramanlik siirleri yaziyor misal. o siirleri okuyan yiginlar duygulanip cosa geliyor. kitlesel olarak kosuyorlar, cepheye gidiyorlar. komutanlari emrediyorlar, korku cekinme geride kalanlari dusunme kitlesel hareketle sonumleniyor, kol kola girip toplu halde yuruyorlar. karsida da bir baska yigin. o donemki teknik geregi, silahlari dolduruyorlar, cizgi halinde dizilmis kolkola insanlar silahlara karsi yuruyor. atesleniyor silahlar. dusuyor yuruyenler. sonra arkadaki siradaki cizgi halinde dizilmis insanlar yuruyor, dusenlerin yerine. bu cepheden de oburune tufekler patliyor nice koc yigitler yere seriliyor. bu vaziyet, asagi yukari cephe savaslari bitene kadar (tanklarin, ucaklarin, fuzelerin ortaya cikisi) suruyor. ve o dehsetli kahramanlik siirleri de ortadan kalkiyor bu donusumle. yerini baska seyler aliyor. kitleleri baska seyler etkiliyor artik.

hulasa, "ben bunu istiyorum" dedigimiz, riza gosterdigimiz seylerin ardinda da yigin psikolojisiyle ilisik birtakim seyler oluyor. "rizanin insaasi" denir. baska seyler de var, derin mevzu.

bundan disarda ne olur? kitleden disarida yasanir mi? akil yurutmeleri hayy bin yakzan'dan, robinson crusoe'dan, utopya'dan beri cesitli yollardan yapiliyor. deneyleri de yapiliyor. yalnizlik, bir basinalik, tecrit, inziva, farkli toplu yasam bicimlerinin insasi, degisik topluluklar, vs.

orgutsel aglar, yahut tarikatlar, birer yoldur misal. yiginlarin savrulmalari yerine, farkli hareket mekanizmalari onerirler. dis etkilere karsi korunaklari da vardir. ama buradaki denemelerin de tarihsel surec icinde ariza verdikleri yerler olmustur. icerideki nufus arttikca, kendi yiginlarini, kendi tahakkum mekanizmalarini filan gelistirenleri vardir.

eskiden "ekşiciler" kelimesi belirli bir zümreyi ifade ediyordu ve bu tayfa nispeten homojen bir tayfaydı. artık öyle bir tayfa kalmadı, internet erişimi olan, her görüşten herkes ekşide yazıyor şu anda. o yüzden şu haliyle ekşiciler=halk; haliyle bahsettiğin şeyler şaşırtıcı değil.

içeride hala %3-5 seviyesinde eski "ekşici" profili var ama onları da geri kalan yüzünden koyun ilan etmek isabetli bir tespit değil. sen çoğunluğa bakıcaksın ve bu duruma şaşırmayacaksın.

Dun.

Sebebi yok, unutkanlik.

Dün kediyi elimdeki plastik su şişesiyle oynatırken şişeyi yanlışlıkla sevgilimin yüzüne çarptım. Birkaç dk ikimiz de kahkaha attıktan sonra özür diledim.

adliyede önüme bakmadan yürümemden mütevellit bir kadıncağıza çok kötü çarptım malesef ve defalarca kez özür diledim.

Yöneticim onu siklemediğimi düşünmüş bazı hareketlerimden dolayı. Başka konu üzerine feedback'leşirken bundan bahsetti. Yanlış anlamış, biraz da benim umursamazlığım var tabii. Baya üzülmüş gücenmiş ama söylememiş. Ona böyle hissettirdiğim için özür diledim çünkü hiç öyle bir niyetim yoktu. Sonra öpüştük barıştık.

yarim saat kadar once, bir koseyi donerken gormedigim karsidan gelen kadinin ayagini ezdim. cok ozur dilerim dedim.

dün akşam kızımdan diledim.
çilek kız balonunu patlattım :(

hgs al. tünel ve 3.cü köprüyü kullanırsan avrupaya geçişte para ödersin. diğer ikisi ücretsiz. tünel 24 lira. 3.cü köprüden geçersen nereden girdiğine göre değişiyor.
dönüş için boğaziçi ve fsm 8.75, tünel 24 lira. 3.cü köprü yine girdiğin ve çıktığın yere göre değişir.

hgs alacaksın da zaten 40 tl mi ne min bakiye var ayrıca eksi bakiye cezası var kredi kartına bağlattır neme lazım.

E hiç başka otoyol gişesi yok mu? Köprü disinda yol üstünde başka yok değil mi mesela sakarya'dan Beşiktaş'a kadar? Sadece köprü mü?

otobandan geliceksen nereden girdiğine bağlı olarak var. sakarya'dan otobana girersen gişede ödüyorsun ve hiç çıkmazsan otobanla direkt köprüye bağlanıyorsun ayrıca köprü parası ödüyorsun. ya da atıyorum kadıköy'e kadar d-100 üzerinden gelirsen otobana para ödemezsin, oradan köprüye bağlanır sadece köprü ücreti ödersin.

Her halükarda HGS almanı öneririm çünkü yanlışlıkla yanlış yola girip serbest geçişli gişeden geçersen (inan farkına bile varmıyorsun) dava bile açabiliyorlar ücret tahsil edilemedi diye.

yanlış yerden başladın dostum

ilk soru işiniz var mı? iş bulabiliyor musunuz olmalı.

Benzer bir soru bende sorucaktım. Tahsilatlar 90 güne çıktı. Bu zamana kadar kredisiz, sermayeyle iş çevirdik ama artık kredi şart oldu. gidişat berbat ben hiç iyimser değilim.

Çareyi yurtdışına freelance çalışarak buldum.

maaşlı çalışanım. sektör bilişim/dijital pazarlama.
şirket alacaklarını alamıyor. vadeler 90 gün falan. maaşın da bir kısmını dün anca alabildim. sıkıntı büyük.

bu çöküşü ben 3 sene önce farkettim.

denizcilik sektöründe maaşlar yaklaşık 3 katı kadar düştü. kara personelini bilmem ve pek önemsemem, çoğu sırandan insandır ama deniz personeli çok önemlidir,sen kalkıp deniz personelinin maaşını 2 hatta 3 katı kadar düşürebilecek duruma geldiysen durum çok vahim.

türk armatörlerin hepsi iflas etti ya da iflas edeceklerini öngördükleri için mevcut yatırımlarını sattılar.

hiç unutmam senelerin firması hey gidi hey.

bir gün istanbula form doldurmaya gittim, sektör böyledir, mesela bir gemide 1 kontrat süresi çalıştın memnun kalmadın diğer firmalara gidersin, abi 3 firmaya gittim, üçünün de yerinde yeller esiyordu. kapatmış gitmiş adamlar.

kaldı ki yılların artık betonlaşmış firmalarıydı. hiç olmayanın 20 30 parça gemisi bazılarının 50 parça yüksek tonajlı gemisi vardı.

gittim karaköy starbucksa kahve içtim akşama kadar sonra geri döndüm.

şu an bir elin parmağını geçmeyecek düzgün firma kaldı, mesela arkas, yasa bak üçüncü ve dördüncüyü bulamadım bile.

kurumsal ve avrupa merkezli bir şirkette çalıştığım için ülke batmadan(de facto batış) ücrette gecikme vs. olmaz.
şirketin müşterileri yabancı piyasadaki şirketler, o yüzden şirketin işleri de iyi. türkiye piyasasındakiler ise çok büyük, o yüzden sorun yaşanmıyor ve kısa vadede yaşanacağını sanmıyorum.

kendimle ilgili sorunum yok ama arkadaşlarım, sevdiklerim içinde sıkıntı yaşayanlar var. aslında kalifiye insan her zaman iş bulur ama bu krizin en büyük etkisi şirketlerin maliyet odaklı yönetimsel değişiklikleri ve bunun neticesinde çalışma şartları konusunda yaşanıyor. ve bu değişimler bir kere olumsuz seyretti mi şirketlerin yeniden iyi şartlar sunmaya geçmesi hiç kolay olmuyor. ülkede önünü görememe gibi bir sorun var iç ve dış yatırımcı açısından. kimse neyin ne zaman değişeceğini bilmiyor, o yüzden cesur olamıyor. yakın ve orta vade için hiç iyimser değilim haliyle.

Kozmetik sektöründeyim, bizi de %20 kadar vurdu ortalama.

Hatta şöyle söyleyeyim geçen sene kapanışında net kar sıfıra yakındı. Birkaç ay önce bir cuma günü çat çat 20-30 kişiyi birden işten çıkardılar. Ne şirket ne ülke özelinde iyimser falan değilim. Bazı şartlardan memnun değilim ama işten çıkmaya da götüm yemiyor düğün arefesinde. Maaşta sorun olmadı şükür şimdiye kadar.

sektor havacilik. isler iyi. maasi gununde aliyorum. gecen sene maasimin %30 fazlasi ile bir teklif almistim. sektor alakasizdi, icimden bir ses kabul etme dedi diye kaldim. iyi ki kalmisim diyorum. baska sektorlerde buyuk firmalar dahil calisan arkadaslarimdan hic iyi seyler duymuyorum.

esim mimar, 1 seneden fazla suredir issiz. yeni dogan bebegimizle ilgilendigi icin ilk zamanlar cok dert etmedik ama suan psikolojik olarak cok zorlaniyor. bir sure daha boyle devam ederse psikolojik destege ihtiyaci olacagindan eminim.

bir arkadasim ihracat yapan buyuk bir sirkette calisiyor. amerikanin vergi artirimlari ve iran ambargolarindan dolayi sirket yeni pazarlar arayisinda oldugu icin manyak gibi yurtdisi seyahatlerde, aile duzeni darma duman. bu ortamda isyan edip isten de ayrilamiyor.

yakin vade icin iyimser degilim. iyimser olabilmem icin herhangi guzel birsey yasanmiyor ulkede. uzun vadede umutluyum ama ulkeden kacmadan o kadar uzun sure dayanabilir miyim bilmiyorum.

mimarim. 6 sene calistigim yerden is olmadigi gerekcesiyle cikarildim. esim de maas alamadigi icin ayrildi is yerinden. Simdi ikimiz de yurt disinda bir santiyede calisiyoruz. gecici bir is ama guzel bir para biriktirip donunce basimizin caresine bakariz diye dusunuyoruz.

beyaz yakalı bir çalışan olarak benim sıkıntım enflasyon altında bir zam almak oldu.

kamu çalışanları (3-3 buçuk milyon kişi) maaşını düzgün şekilde aldıkça yürüyecek, hiç durmayacak sektörler var bence bu sıkışık durumda.

mekanlar, eğlence ortamları buna örnek verilebilir, aşırı dolu ramazanında etkisiyle.

mühendislik hizmetleri veren bir firmada beyaz yaka olarak çalışıyorum. enflasyonun çok altında bir zam aldık. böyle *ötünle gülünecek bir para yani zam dedikleri. maaşlar her ay yatıyor ancak sürekli ay ortasına sarkıyor. şirket maaşları ödemekte zorlanıyor, iş yaptığı firmalardan alacaklarını tahsil etmekte zorlanıyor, dışarıdan aldıkları malzemelerin parasını geri ödemekte zorlanıyor. ofis çalışanları da dahil olmak üzere imalat çalışanları da bu durumdan çok şikayetçi. yetişmiş tecrübeli personel bile kaçıp gitmek için çabalıyor. kimileri kıdem tazminatlarını bile yakmaya razılar. gelecek çok karanlık.

gayrimenkul sektöründeyim.
kriz anamızı ağlattı, %50 düştü işler, daha da düşecek gibi.
maaşları zamanında sorunsuz alıyoruz ancak prim alamıyoruz artık (senede 6-7 maaşa denk geliyordu). ve gerçekten prim dağıtabilecek durumda da değiliz.
tahsilat yapabiliyoruz çünkü hazırladığımız işleri para gelmeden teslim etmiyoruz. tahsilat yapamadığımız işlerin toplam cirodaki oranı %5'i geçmez.
yakın ve orta vadede şinanay da yavrum şina şinanay.

son 1-2 aydır ciddi gerileme ve iş kaybı var. şimdilik idare ediyoruz ama yakın gelecekte neler olur bilemiyorum. yazın gelecek yerli, yabancı turistlerle ve müdahalelerle döviz birazcık düşerse çok rahatlayacağız.

bazı sonuçları sadece doktor görebiliyor.

hastanenin sitesinden lab sonuclari bolumune baktin mi? oraya yukleniyor en kotu

@exlibris, bu şekilde görebildim, çok teşekkürler.

4'e çok yakındı.
birbirimizi insan olarak çok seviyorduk ancak geçen zamanda taraflardan biri farklı bir insan olmaya başladı. sonunda ilişkiden beklenti değişti, zorlanılırsa iki tarafın da birbirini kıracağı anlaşıldı. medenice ayrılındı. 4-5 ay görüşülmedi, minimum iletişim kuruldu. sonrasında iki taraf da kendini iyi hissetmeye başlayınca iki taraf arkadaş oldu. çok sık olmasa da görüşürüz, hala onunla yapıp başkalarıyla yapamadım aktiviteler var mesela, bunlar olunca gideriz. o hemen sonra sevgili yaptı, ben 1 küsür sene bekar hayatı yaşayıp kafa dinledim.

biz birbirimizi 2 insan olarak o kadar çok seviyorduk ki karşı tarafı üzmemek için çok hassas davrandık. bence işin özü burada, taraflardan biri bencilce davranıp dramatikleşince öbür taraf da kendini savunmak zorunda kalıyor. karşı tarafı artık bir insan olarak bile sevmiyorsan o ilişkiyi kötü bitirmemek çok zor. aşk meşk bunlar biter gider, geri kalan konularda çirkinleşmemek lazım.

boru değil kaç sene, o yüzden bi nekahet dönemi olucak tabii. o sürede minimum iletişim kurulsun ki pişman olunacak şeyler yapılmasın.

7 yıl beraberdik, bunun dört yılında da beraber yaşadık. Fakat akademik sebeplerden ötürü ben Fransa'ya geldim Erasmus için, o Almanya'ya gitti ve ilişkimizin son iki yılını uzak mesafe ilişkisi olarak yürüttük. Bu süreç biraz yıpratıcı olduğundan, sonrasında yollarımızı birleştirip birleştiremeyeceğimizi de bilmediğimizden ayrıldık, daha doğrusu o ayrılmak istedi. Ayrılmamızdan önceki son altı aylık süreç çok zordu. Bitirme tezimin, derslerin, yüksek lisans ve burs başvurularının vs. stresi arasında bir de duygusal anlamda tatmin olamamak, karşı tarafın yavaş yavaş uzaklaştığını hissetmek ve görmek özellikle üzücüydü benim için. Zaten sanırım o da bu kadar stresli ve yoğun bir dönemden geçtiğim için ayrılma konuşmasını biraz erteledi ve kabullerim geldikten ve okulum bittikten sonra söyledi.

Ayrıldıktan sonraki ilk üç-dört gün ne olup bittiğini pek anlayamadım doğrusu. Sürekli gözlerim dolu geziyordum zaten. Beni bırak etrafımda ilişkimi bilen herkes çok üzüldü, çünkü çok iyi anlaşırdık gerçekten de. Yani her şeyden öte en yakın arkadaşımdı, zaten 7 yıl beraber olup aksini düşünmek de pek mümkün değil sanırım. Öyle bir insan düşün ki hayatının son 7 yılında her güne başladığında orada olmuş, seninle mutlu olmuş, seninle tasalanmış, her anını, duygunu, deneyimini paylaştığın bir insan, bir sabah uyanıyorsun orada yok. Baya anlamsız ve anlaşılmaz geliyor başta. Ama bu ilk üç-dört günün sonrasında çok garip bir şekilde kendimi iyi hissetmeye başladım. Sebebi temelde şuydu: Esas üzücü olan, bir ilişki içerisindeyken artık iki tarafın birbirinin ihtiyaç ve arzularına cevap verememeye başlaması durumu bence. Zira önceden gördüğüm ilgiyi ve sevgiyi onun tarafından artık hissedememek beni kahrediyordu. Ama sevgililik ortadan kalkınca beklentiler de tamamen kalkmış oldu. Artık orada olmayacağını ifade etmiş ve anlaşmadan çekilmiş birinden nasıl bir şey bekleyebilirsin ki zaten. Bunun da ötesinde silmeye çalışmak bana hiçbir zaman mantıklı gelmedi. Bu yüzden, ne sosyal medya hesaplarımdan çıkardım onu, ne de hiçbir fotoğrafımızı, anımızı attım. Kendime hep şunu hatırlattım: Bu insan hayatımda olduğu süreç boyunca güzel şeyler de yaşadık, üzücü şeyler de. Çok kahkaha attık ama çok tartıştık da. Bunları düşünürken aslında anlaşmazlıklarımızı ne kadar görmezden geldiğimi, kilimin altına süpürdüğümü fark ettim. Her ilişkinin sorunları vardır mantığıyla çıktığım yolda, sorunları kafamda fazla normalleştirmiştim. Bu yüzden ayrılma kararını verebilecek cesareti kendinde bulduğu için de içten içe teşekkür ettim ona.

Ayrıldıktan sonra kendime hep hayatta en önemli olan şeyin kendim olduğunu hatırlatmak istedim. Yoga ve meditasyona başladım, her zamanki kadar arkadaşlarımla görüşmeye devam ettim, yalnız kaldığım anlarda kendime fazla yüklenmemeye çalıştım. Aradan bir ay falan geçmişti, bir festivalde gönüllü çalışmaya başladım. Festivalin son gününde gönüllülerden biriyle yakınlaştık ve ertesi gün buluşup seviştik. Ona da kalabalık bir muhabbet esnasında eski ilişkimin bitişiyle ilgili bir şeyler anlatmıştım, yani hiçbir şekilde sevgili olmak gibi bir niyetimiz de yoktu. Arada buluşup seviştik, ama yalnızca seks için değil. Beraber yemek yedik, dışarı çıktık, sinemaya gittik falan da. Bu görüşmeler sırasında baya iyi anlaştığımızı fark edip daha sık görüşmeye başladık, yaz vaktiydi zaten ufak bir tatile gittik vs. Benim yurtdışına yerleşeceğim belliydi o zaman, ama yine de geleceği pek düşünmeden yaz aşkı modunda çok güzel vakit geçirdik. Bu süreç bana kendimi olağanüstü hissettirdi, çünkü en son birileri tarafından böylesine arzulandığımı, ilgilenildiğimi hissedeli uzun zaman olmuştu. Bu yüzden çok iyi geldi. Zaten sonrasında yurt dışına gelsem bile görüşmeye devam ettik, o beni ziyaret etti ben ettim derken her gün konuşuyoruz hala. Uzun ilişki sonrasında dahi insan birini seviyor yani kesinlikle. Ona şüphe yok. Yalnız tekrar tamamen güvenmek biraz güçleşiyor. Şu manada özellikle: Artık bir gün uyandığında o kişinin orada olmayacağı ihtimalini daha çok aklına getiriyorsun. Yani sonuçta ilişki güzel, ama terk edilmek, terk etmek de başa gelebilir. Buna bağlı olarak da kendimi tamamen bırakmıyorum, bırakamıyorum.

Ha eski ilişkim tamamen silinip gitti mi? Hayır, sonrasında üç dört defa mailleştik, doğum günlerimizi kutladık falan. Hala çok iyi kalpli bir insan olduğunu düşünüyorum, hala entelektüel anlamda hayranlık besliyorum. Dilerim hayatında her şey yolunda gider. Ayrıca, hala ara ara rüyalarımda görmeye devam ediyorum. Kimileri huzursuz, kimileri üzgün, kimilerinde ağlıyorum. Ama sonrasında uyandığımda düşünüp geçiyorum. Güzel günlerimiz oldu elbette, ama özlem duymuyorum. O günlere tekrar dönmeyi, onunla tekrar birlikte olmayı arzulamıyorum. Her şey tadında ve zamanında güzel.

unutulmuş diyarlar:kara elf üçlemesi ?

Jodi Taylor - Chronicles of St Mary's

gölgelerin efendisi serisi de çok iyidir. muazzam bir edebi yapıttır diyemeyiz ama acayip sürükleyici.

unutulmuş diyarlar karaelf üçlemesi demeye girmiştim.

vakıf, dune, kızıl mars (yeni çıkıyor), otostopçunun galaksi rehberi, zaman çarkı (bu ağır biraz)... uzar gider.

dune

fablehaven serisi özünde bir çocuk kitabı olarak çıkmışsa da tıpkı harry potter gibi kitaptan kitaba olgunlaşıp başarılı bir olgun fantastik esere dönüşüyor. ben 24 yaşındayken okudum, gayet sevdim. içinde o çocuksuluk var ama çocuk aklına anlatır gibi değil, gayet olgun motiflerle süslü. aynı zamanda okuduğum en sürükleyici fantastik eserlerden biri olduğunu söylemem lazım ki türe aşinayım.

mesela dune serisi gerek edebi gerek tarihi önemi kat be kat önemli ve okunması gereken bir seridir ama herhangi bir kitabını 50 sayfa üst üste okumak çok zordur. hele ki yolculukta okumalık, ayrıca konsantrasyon gerektirmeyen bu tarz bir okuma şeklinden bahsediyorsak bence daha "hafif" seçimler yap derim. fablehaven bu senaryo için biçilmiş bir kaftan mesela.

1- Dune Serisi+1
2- kara kule serisi

Bilim kurgu da olur derseniz Asimov - Vakıf Serisi ve Robot serisi.

Terry Goodkind - Doğruluk Kılıcı Serisi
Büyücünün İlk Kuralı #1

Oha kimse zaman çarkı dememiş. Çok ayıp etmişsiniz.

Dune

Bilim kurguların da tik aldığını görünce geldim
Otostopçunun galaksi rehberi
Vakıf(şu an ilk 3 basıldı sanırım orjinal üçlemeyi okuyabilirsiniz)
İmparatorluk( uzun zaman sonra tekrar ve düzgün çeviriyle basıldı kaçırmayın bence)
Robot( e kitap okuyabiliyorsanız okuyun derim)
Dune
Tekil kitap okurum da derseniz
Albermuth özgür radyosu
Androidler de elektrikli koyun düşler mi
Cesur yeni dünya

Genel olarak b.k oldu kusura bakmayın:)

Kendi mouse klavyemi götürdüm kullanıyorum ancak monitör fazlaymış. İnsanların şaşırma sebebi de buna üşenmemiş olman ve ekstra para verip bi monitör daha alman bence. Evdekini götürüyorsan eve bi monitör daha alman gerek sanırım. Bu kadar zahmete değecek bir durum değil çoğu insan için.

monitör kadar büyük bir şey yapmadım ama kendi track mouse'umu götürüyordum ben de.
sizin için önemli ölçüde kolaylık sağlıyorsa normal aslında. o malzemeyi size temin etmeyen şirket utanmalı ama nerdeee.

Bence mantıklı. Çünkü saatlerin orada geçiyo. Kaliteli ürünler kullanmak en güzeli. İşyeri pinti olursa olsun. Bu senin kendine verdiğin değeri gösterir. Bazıları enayilik olarak görüyo ama

Kendi kablosuz kulaklık setimi kullanıyorum, kendi klavye-mouse setimi kullanıyorum. Monitör getiren de vardı eski şirketimde ama mevcut iş yerimde o konuda bir sıkıntı yok. Haliyle gayet normal goruyorum ben.

şahsi eşya deyince aklıma monitör,klavye v.s. gelmedi.tablo,fotoğraf,hediyelik v.s. geldi bunları götürürüm ama fare,klavye v.s. götürmem sanırım.

Kendi klavye ve mouse setini kullanıyorum çünkü şirket benimkinin standardında bir ürün sunmadı bana. Geçen hafta ofiste ekran getirenleri görünce ben de kendi ekranımı götürmeye karar verdim ama şirket dağıttı allahtan. Ama klavye ve mouse için hala bu gelişme yok.
Götürenleri klavye mouse a kadar yadırgamıyordum önceden ama şimdi ekrana da hak veriyorum.

ben de mouse alıcam ama monitör vb. almam. talep ederim öncelikle.
ama bunun dışında kişisel eşyalarımı götürüyorum.

Ofislerde çok fazla vakit harcıyoruz dolayısıyla konforu yükseltmek çok çok önemli. Ben mümkün olduğunca şirkete baskı yaparak talepte bulunuyorum eğer çok ekstrem bişey değilse zaten kabul görüyor. Onun dışında evet evden götürmek bence mantıklı.

o hatayı 1 kere yaptım, o da pis tufaya gelmiştim. Hayatta yapmam. Konfor demişsin ama bırak konforu, iş için birşey lazım olsun ve o evde olmuş olsun ve temin edilmezse iş batacak olsun, bu şekilde dahi yapmam.(lan şimdi böyle dedim diye de ileride başıma geliyormuş, yapmak zorunda kalıyormuşum :)

Ben zaten proje başında açık açık söylerim nispi konforumun benim için önemli olduğunu. Yani mesela senin verdiğin örnekte 34'' ekran daha iyi olacaksa satın almaya bunu alın derim/öneririm. Ha yok almazlarsa da o eldeki monitörle devam ederim. Monitör bağlayıcı bi' etken değil ama mesela bilgisayar götüren vardı bizim şantiyede, ben götürmedim. Bilgisayar proje esnasında yavaş refleks veriyordu, bazı durumda bu sebeple işler-işçiler bekliyordu. Beklesin, bekleyecekler. Bunu çok olağan görüyorum.

Hatta yaşanan bi' olay, kahve ve bardakla ilgili; satın alma benimle biraz inatlaşıp istediğim bardağın(bi' kahve markasının bi modelini alırmışsın demiştim) özel olduğu gerekçesiyle almadı, iletişimimin de normalde iyi olduğu birisiydi(zaten bu da bi' yanlış) illa mail mi atayım dedim önce, ''at'' dedi sonra oturup açık açık söylemiştim, ''yapma. daha bir süre daha buradayız birlikte çalışacağız şantiyeye küsersin burnundan döker rampanın kralını yaşatırım'' diye sonra bağrışma oldu bir müddet. En son patronun yanında ''patronun kendisine aldırayım mı şimdi'' diye sormuştum. Öyle çözülmüştü.

İşle ilgili bu tür diyaloglarda maalesef uzlaşma temiz sağlanmıyor. Böyle küçük anlamsız şeylere takılan emekli albay kılıklı insanlar, bu küçük şeylerin peşinden giderken/giderlerse daha büyük zararlara giriyorlar ve bunu güzellikle anlamıyorlar.

Bence işini severek yapan kişi özellikle de cephedeyse onun parasını zaten çok rahat çıkartır. Hele ki bunun aksi olsa zaten onu almayan firmaya da onun kat ve kat fazlasının zararını verir zaten. Bu denetlenemez.


Ben bu yüzden mesela, kullanacağım kalem ve defterlerden tutunda havaalanınında yiyeceğim yemeğe okumak için alacağım dergiye kadar firmaya yansıtma taraftarıyım. Çoğu kişi benimle hem fikir değil. Mesela bu dergi konusunda da zamanında firma ödemişti ama finansdaki arkadaşlarım sohbet esnasında biz yapmazdık filan demişlerdi onlara da kendi fikrimi şöyle anlatmıştım. ''benim görev tanımım basit(yaptığım işi anlattım, zaten biliyorlardı), bunun dışında eğer şehirdışına gidilecekse herşeyi firma karşılayacak, ben o havaalanında kendi keyfime beklemiyorum. Zaten beklemeyi sevmem -ki benim işim operatörlük değil- o yüzden firmanın bunları ödenmesi lazım''

Hatta bi' gün benim kullandığım araçtaki arventodan fazla kural ihlali maili geliyor diye aranmıştım, şöför tutun o zaman diye atarlanmıştım, hem aracınızı kullanıyorum hem de bunun azarını mı yiyeceğim demiştim.(arabaların cezalarını ödemeyeceğimi araç vereceklerse verecekleri zaman anlatırım, onun eğitimleri oluyor yok olmaz filan derlerse de servis koyun abi o zaman diyorum. ya da bir başkasını gönderin diyorum) Gerçi daha hiç ceza gelmemiştir büyük ihtimalle gelseydi keserlerdi buna yetkileri varmış da ben kendimce anlatıyorum işte adamlara sonradan sürprizle karşılaşmasınlar diye.

Biraz da meslekle alakalı galiba, yani mesela özel olacak biraz ama sallıyorum ben de bi' ''dozer operatörü''ne istiyor xxxxx marka ayakkabı vermem ama karar verme pozisyonundaki birisine bütçe dahilinde istediği herşeyi veririm. Çünkü zaten o onun parasını çıkartır da hadi çıkartmasa bile kızdırırsan dönüşü olmayan bi' yere girer daha fazla zarar eder/ettirirsin.

Ben daha yazsam yazarım benim böyle çok hikayem varmış. Ama nihai olarak; ben evden götürmenin, saçma olduğunu geçtim büyük hata olduğunu düşünüyorum. Eğer kar/zarar ortağı değilsem ve başından beri anlaştığımız sabit maaşa çalışıyorsam çalışma şartlarını ve gidişatı firma belirler. İyi bakarsa karşılığını öyle alır, bakmazsa yine öyle alır. İş bu, özel eşyamı orada p*ç edemem. Çünkü 1 kere toyluğuma denk geldi iyi niyetimle(firmayı sahiplenmek) yaptım ve aynen dediğim gibi oldu. Kendi eşyamı işle ilgili kullanarak eskitmem bu saatten sonra.Çünkü firmayı sahiplenmek kadar kerizce birşey yok. Bizler yetkiyi alınca kendimizi değerli sanıyorduk, zor yoldan öğrendim ben parayı veren patronduru.
Madem iş dünyası böyle, o zaman herkes ceremesini çekecek diye düşünüyorum. Bu tür durumlarda ne verdin elime ne süreyim yüzüme yaklaşımı var bende. Bakarsa bağ olur bakmazsa alalede bi' personel olurum.

Kendi rahatım için götürürüm elbette sonuçta mal benim malım kimseye hibe etmiyorum kendi yaşam kalitemi arttırmak için kullanıyorum. Eskimesine zerre acımam.
Talep edilmesi kısmına da katılıyorum ama bir yere kadar. Sonuçta işin kalitesi artacaksa veya adam gün sayısında azalmaya sebep olacaksa istenebilir. İşveren olarak bir yazılımcı daha iyi bilgisayar veya monitör talep ederse onun performansına katkısını anlarım bütçeye göre değerlendiririm ama x marka kahve kupası isterse tepkim la yürü git olur sadece.

xiaomi bakın. huawei de olabilir.

www.youtube.com

www.hepsiburada.com

Xiamo yada Samsung.

gm 9 pro bu aralıkta en iyi ekran, kamera ve ses özelliklerini sunan telefon. tipi çok modern değil, gm'nin kronik sorunları meşhur ama bu telefonda henüz çok bişey patlamadı ve teknik servisi hızlı çalışıyor. fiyat performans olarak bakınca ben alırdım.

Xiaomi redmi note 5

redmi note 7 - migrosta 1850 tl

samsung m20.. geçenn haftasonu 1499 idi hepsıburadada.

Xiaomi Redmi Note 7
Hafıza kartına para vermektense daha yüksek hafızalısını alın derim. 32 GB ile 64 GB olan modelin performans özellikleri de fark ediyor.

İki ay telefon arayıp Note 7'de karar kıldım.
Daha iyisini alamazmışım.

Xiaomi Redmi Note 7 +1

yeni telefon aldığım ve biraz araştırdığım için iyi seçenekten ortalama seçeneğe doğru tavsiyelerim:

kamerada geniş açı sizin için önemliyse 2000 tl'ye çıkabilirseniz samsung galaxy a7 2018 çok çok iyi seçenek.

bol bol video çekeceğim, videoda ekran titremesini engelleyici olsun derseniz general mobile gm9 pro. 1700 civarı.

o kadar abartı kamera, video vs olmasın ama gene iyi olsun derseniz huawei mate 10 lite. bi tık üstü p20 lite.

şarjı uzun uzun gitsin derseniz de samsung galaxy m20.

dn: hepsiburada fiyatları. mağazadan almayın zaten. telefonla standart kullanıcıyım derseniz yukarıdakilerden birini alın gitsin. standart bir kullanıcı için ciddi farklar yok.

Ben beğendim, link paylaşırsan ben de bakıcam hatta :d

ben beğenmedim.

olsa da olur olmasa da olur bir ceket. kötünün iyisi.

50 tl ise alırdım arada giyerdim

Tişörtten farksız. Çok ince ceketler sevmiyorum

kiloluysan kötü değilsen yakisir

ben beğendim. beyazla güzel kombinlenir. ama pahalı ise alınmaz.

Rengi atar bunun

sıkıcı