6

8

adam yıllardır böyle. bana antipatik gelmiyor hiç.

neresi antipatik onu anlamadım

-5

Sempatik gayet yürekli anlatıyor.

her maç hakem, rakip vs hakkında konuşuyor habire. hakemler önümüzü kesti, italyanlar kaşıdı, alman oyuncunun yaptığı şöyle, lamonica böyle, fin hamamına soktuk falan.

Antipatik değil. Avrupaî biraz sadece. Ben seviyorum.

El cevap: 2/10

8.5

bana gayet antipatik geliyor. avrupai filan da gelmiyor.

avrupai olduğuna ben de katılmıyorum hayatta. ya türk kültürüne dair ne denyoluk varsa (kendi hariç tüm parametreleri sonuç adına suçlamak, çiğlik vs) 40 dakika içinde muazzam yaşatıyor bana göre.

Bana her zaman sempatik gelmistir. Milli takim maclarindan bagimsiz olarak iyi bir spiker oldugunu dusunuyorum. Futbol spikerligi de iyidir. Coskulu ve samimi anlatir.

Heyecanı ve içtenliği yeter 7/10

yine kötünün iyisi, futbol spikerleri daha berbat.
anladık milli maç da biraz daha gazlanmadan anlat sanki final maçı mk

İçtenlikle konuştuğuna şüphem yok ama bazen çok abartılı geliyor. Misal bilmem kaç sene sonra İtalyayı yendik cümlesini 50 kere kullanması.

Yeter bee anladık diyesim geldi, sonuçta biz de Avrupanın sayılı takımlarındanız, çok öyle aşırı sansasyonel bir olay değil.

Genelde iyidir iyi bi 7 veririm.

Bu kadromuzla önde gelen avrupa takımlarından biri değiliz artık, 6 puan antipatik, artık yoruyor bu gereksiz heyecanı.

1

Spikerlik çok zor iş. Ülkede en iyi yapanlardan biri de Murat Kosova. O antipatiklik olarak düşündüğün şeyi de onun yoğurt yiyişi olarak tanımlarım ben.

Kimi bir tarafı olumlama üstünden, kimi de diğer tarafı kötüleme üstünden anlatır maçı. Futbolda da ligde anlatan spikerler her iki tarafa da eşit durmak zorunda olduğu için oynanan futbolu olumlamaya çalışıyor ama sahada kör dövüşü olduğundan spiker ne yaparsa yapsın bi halta benzemiyor.

Murat Kosova bir lig maçını yorumlasa hayal kırıklığına uğratır sanıyorum. Kendisi abartmayı ve büyük tepkiler vermeyi tarz edinmiş bi spiker.

"pardon çıkalı ayılar çoğaldı" sözüyle birlikte ben de rahatsız olduğumda şartlanmış bir şekilde "çok afedersiniz" demeye başladım. Genelde bakıyolar.. Ama arada bazı öküzler "afedersiniz" desen de hatta yalvarsan da yer vermiyorlar falan filan...

ben pardon diyorum çekiliyolar. pardon daha kolay.

laubali değil de daha nazik, daha az tercih edilen kelimeler olduğu için öyle bi bakıyolardır herhalde. çok da takılanacak bişey değil bence.

Biri pardon demek yerine afedersiniz diyerek daha kibar yaklastiginda istemsiz olarak donup bakıyorum. Cunku kim bu kibar insan diye merak ediyorum farkinda olmadan. O insan ki ne guzel insan toplu tasimada bile sinirlenmeden kibar olmayi becerebiliyor vay be diyorum.

Nezakete alisik degiliz malesef.

Müsaade eder misiniz sizin kullanma şeklinize ters olarak daha agresif anlaşılıyor zira toplu taşımada. Pardon demek anonimlik verirken müsaade eder misiniz daha kavgacı gibi. Tabii yalnızca kendi metrobüs deneyimimle konuşuyorum.

valla ben bindigim toplu tasıma araçlarında hiç öyle kibarlasmıyorum sadece pardon diyorum ama sert ve kaba bi sekilde. biri yüzüme baksa ' bi cekil amk' dicem o derece:)

whoosie+1, müsaade eder misiniz? "çekilsene lan öküz!" etkisi yapabiliyor kişinin ses tonuna göre. afedersiniz dediğinde ise "kim la bu entel?" diye bakıyorlardır.

Ben kendimi bildim bileli, bi müsaade eder misin/iz diyorum normal şekilde, ilginç bi bakış, tepki almadım.

vurgular ve ses tonu asıl belirleyici olan, ama yazdıkların bende şöyle çağrışımlar yapıyor sanırım:
-pardon (her yerde duyabileceğin bir kelime, sürekli kullanılıyor, yapılan bir yanlış,kötü niyet yok vs)
-afedersiniz (sanki arkasından cümle devam edecekmiş ya da bir soru da gelecekmiş gibi, örnek: "afedersiniz, bekir tepe nerede?")
-müsaade eder misiniz (alt metin sanki, "ben geliyorum,bana yol açın,geçeceğim" der gibi)

afedersiniz, siz inmeyecekseniz oraya ben geçebilir miyim, ineceğim de diyorum. herkes bakıyor sonra. :)

ben de eskiden afedersiniz müsaade eder misiniz falan der beklerdim öyle ama bir erkek olarak o kadar kibar olunca siklenmiyorsun. o kadar çok başıma geldi ki böyle kibar davranmanın hiçbir işe yaramaması. şimdi pardon diyorum bir yandan da çok hafif çekilmesi gereken yöne doğru itiyorum yoksa milletin umrunda olmuyorsun. insanlar nezakete alışkın değil bence de dediğin gibi. e zaten bizim milletimiz biat kültürünün çok fazla olduğu bir toplum bence sebebi de bu.

bademlik o.
varoştur. gecekonduların bitip de apartmana dönüştüğü bi mahalle.

orasida mi keciorene bagliymis...

pek iyi bir yer sayilmaz. aynen gecekondulardan apartmanlara gecisin oldugu bir yer.

ama öyle ankara çinçin kadar da kötü değildir.

Zorluk yaşamazsınız. Kiralar da ucuzdur.

Varoş dendiğine bakmayım kimse size dönüp bakmaz, birde eşiniz hocaymış zaten.

Kızılaya otobüsle 40-45 dk'da inersiniz (255)

Ben oraya yürüme mesafesiyle, 15-20 dk olan bir yer de oturuyorum, daha doğrusu ailem oturuyor ben farklı bir ilde öğretmenim.

Abartı yorumlara bakma, tamam kimsenin ideali olacak bir semt değil ve Keçiörenin alt kategori yerlerinden ama, öyle varoş, gecekondu semti bilmem ne değil, Çinçinle filan kıyaslamak için deli olmak lazım. Hatta yeğenim de bu sene ilkokula başlayacak bu sene o okulda.

Ben branşım gereği, eş durumu filan gibi ekstra durumları saymazsam, 20 yıl çalışsam oralara geleceğime inanmıyorum, öpün başınıza koyun mis gibi yer işte.

azerbaycan da sanırsam avrupa kupalarında eleme oynuyor milli maçlar misali.
sanırım başvuranı alıyorlar.

asya elemelerine girerse arap ülkeleriyle oynarken sorun çıkar ondan uefada

Adamlar neredeyse Avrupa Birliğine girecek.

Kazakistan da Avrupa kupalarinda

İsrail bölge ülkeleri ile olan problemlerinden dolayı Asya değil Avrupa futbol federasyonu üyesi.

Kazakistanın uefa da işi ne der? Konuyu kilitlerim.

Kazakistan'in Avrupa kitasinda topragi var hatta bu toprak Turkiye'nin Avrupa topraklarindan daha buyuk. Sebebi de su, Avrupa ile Asya Ural Daglari ile ayriliyor. Kazakistan'in bu daglarin bastisinda topragi var. Azerbaycan'in ve Gurcistan'in yarisi da Avrupa'da. Kibris ve Ermenistan ise tamamen Asya'da.

traveeler o toprak neresi??

www.google.com

Linkteki bilgileri oku @iyidere

hazar gölüne kıyısı olan ülkeler avrupa'da sayılıyor diye biliyorum.

Yüksek seçim kurumu ek bütçe vermedi. Bahsettiklerin Az miktarda yapılabilir.

yine aynı propaganda süreci var ancak zaman kısıtlı olduğu için biraz daha az kafa ütülerler.

Gene olur da, hem ek bütçe olayı hem sürenin kısıtlı olması hem de popüler tarifle seçmenin konsolide olması gibi etkenlerle, en azından x partisi, kör itin öldüğü yer ilçesi 28. Sıra mv adayı hüseyin özvekil gibi adamların günde 185 kez aynı caddede otobüsünün dolaşması hadiseleri azalır.

yerlerde sürünüyor. kutsal bilgi kaynağı (!!)

sorun yerine sorunsal yazanlar da sebep oldu bu olaya. daha sofistike kelimeler kullanarak entelektüel olma.enteresan.

sözlüğün kanayan yarasına parmak basmışsın. gerçekten de 16 senelik sözlük tarihi boyunca hiç değinilmeyen bir konuydu sözlüğün bozması. valla helal olsun.

sözlüğü yanlış kullanıyorsunuz, sorun sizden kaynaklı. eskiden başlıkları okumak diyebir şey vardı. artık sözlüğün olayı o değil, geçtiğimiz yıllarda okan bayülgen falan derken iyice medyatik oldu, iyice talep gördü. millet sözlükte yazarım diye ortamlarda hava atardı be. sonuç olarak her önüne gelen başlık açtı, çok insan demek çok para demek kimse de laf etmedi. sözlükte artık dolanmayacaksın. en güzel kaynağı mesela benim için herhangi bir yeni/eski oyun, film, dizi vs hakkında yorumlara bakıp çıkıyorum. arama çubuğuna bir şey yazmayacaksam sözlüğe girmiyorum bile.

Bozulan hiçbirşey yok. Sözlük sadece genel topluma ulaştı o kadar..

Sözlüğün ilk yıllarında ortamda genel olarak bir dolu üniversite öğrencisi veya genç vardı. E onların konuştuğu, paylaştığı bilgiler ile genel türkiye ortalamasını karşılaştırıyorsun şu an.
Küçük bir koyda 2 kişi yüzerken "ah ne güzel", oraya belediye tesis yapıp akın akın insan gelince çok bozdu.

Olay bundan ibaret..

Edit: Neden hala yazarsınız sorusuna cevap vermemişim..
Bilmiyorum bu ay hiç büyük adaya gideniniz oldu mu?
Gitmediyseniz anlatayım. Elindeki çöpü insanların evlerine atan, başkalarının havuzuna girmeye çalışan, bisikletle atlara çarpan, insanlara yürüyecek yer bırakmayan, "tualete gircez kapıyı açın" diye zillere basan turistlerle dolu..

Şimdi, bu turistler adanın ırzına geçti diye ben adaya gitmeyi bırakayım mı? Çocukluğumun hatıralarını es mi geçeyim? Yoo.. Ben adayı seviyorum, bu kusurları geçici..

Cevap aynı.

anlamakta zorluk çekiyorum gerçekten :) Diğer yazarların fikirlerini merak ettim hemen saldıraya geçenler olmuş.

@objektifkompulsi
sorunsal
sf. 1. Çözümü belli olmayan. 2. Doğru olma ihtimali bulunmakla birlikte, şüphe uyandıran, kesin olmayan, problematik.

İlk dediğin "erkek neresinden sevilir"e "şurasından" diye cevap yazmak eskiden "soru başlığa cevap entry" gerekçesi ile uçurulma nedeniydi. Güzel günlerdi.

İlk kuruluşu tamamen tanım üzerine ve kutsal bilgi kaynağı olarak kurulmasına rağmen, ilk başta da tanımlar eğlenceli bir şekilde giriliyordu. Örneğin, ilk entry olan pena için "minik plastik garip nesne" de eğlenceli ve diğer sözlüklerde olmayacak bir tanım. Bu bir başladı mı nerede duracağı belli olmuyor. Buradaki ilk büyük dalga 6. nesille geldi. Benim de dahil olduğum grup anket başlıklar açıp doldurunca büyük gürültü olmuştu ve ilk nesillerdeki insanların bir kısmı o zaman terk ettiler. Örneğin, "gaz girişi olan şarkılar", "durduk yere adamın amına koyan şarkılar" gibi başlıklar çok büyük tepki almıştı. Hatta entrylerde anket dolduruyorum muntazaman diye laf sokma entry'leri geliyordu. Tanımdan çok herkesin fikrini beyan etme, içinde tutamadığını böyle süper bir mecraya dökmenin ilk belirtileri bunlar olsa gerek. Tabii bu başlayınca nerede duracağı da bilinmedi. Yönetim bu duruma yumuşak yaklaştı, "Doldursalar ne olacak" dedi. Moderasyon da ilk başta "Tamam, formata uygun oldukça doldursunlar" diyerek anlaştı. Tanım hala esastı, tanıma uygun olarak "... dedirten şey", "... yaptıran şey" gibi kalıplarla her şey yazılabiliyordu. Gözümde çok kutsal bir kalıptır bu, çünkü bir zaman sonra devamı çorap söküğü gibi geldi. Yazdığın şey kişisel bir tanım olsa da, en azından "Sözlüğün felsefesine de saygı duyuyorum" demenin bir göstergesiydi.

Popülerleşme arttıkça da daha fazla insan tanımdan çok en sonunda ulaşabildikleri bir yerde kendilerini ifade etmek için kullandılar. "dedirten" kalıbı ile bol bol dalga geçildi, "Demek istediğini de işte, niye böyle komik şeyler kullanılıyor" denerek bu kalıp kullanılmaz oldu. Moderasyon uçurmalara, silmelere yetişemedi. Daha sonra kuyruğu eritmek için toplu alımlar başladı, örneğin 8 Mart'ta Kadınlar Günü bahanesi ile bekleyen kadınlar sorgusuz sualsiz yazar yapıldı. Onların da bir kısmı ortalığı Kadınlar Kulübü'ne çevirdi. Bu arada, erkekler de boş durmadı. Onlar da kendilerince bir çöplüğe çevirdiler. Buna karşı yönetim "Değişim kaçınılmazdır, illa ki gelecektir. Yeni nesil böyle, biz anlamıyoruz onları. Y nesli iyidir, candır; takılsınlar" dedi. Moderasyon "Ama formata bile uymuyorlar. dedirten bile kullanmıyorlar ağzını kırdıklarım" dedi. En son moderasyon, yönetimin bu kayıtsızlığı karşısında toplu istifa etti.
eksisozluk.com

Değişim kaçınılmazdı ama çok da iyi yönetilemedi.

Gözümde artık terk edilmesi gereken bugündü de, alışkanlıktan terk edemedim sanırım. Bir de Duyuru'ya oradan giriyorum, asıl ondan.

Bu çürümeyi anket başlıkları dolduran biz başlattık, bunda katkım olduğu için özür de diler, günah çıkarırım.

Ne işe yarar? İlk 2-3 yıl entry'leri hala orada. Okursan okursun. Açıkçası debe'ye bile bazen bakamıyorum. Çünkü orada da çok net kural ihlalleri var. Konu önemli değil, siyasi bir başlık olsun. Altında "anandır" yazmış biri ve bu debe'ye girmiş; inanılır gibi değil. Hayır, o görüşten olsam, en hararetli savunucusu olsam "anandır" yazan bir entry'ye şukela verilmesini aklım almıyor. Tanım değil, örnek değil, açıklama değil; sadece üsttekine laf sokma. Hem de formatsız.
(bkz: bu benim allah belamı vermiş halim zaten)

Son bir madde ile de, bir gün HDP ve diğer gün MHP entry'lerinin debe olması konusuna geleyim. İki partinin de sempatizanı oldukça çok sözlükte. Bir entry'nin debe'ye girmesi için çoook çılgın bir beğeniye ihtiyacı yok. Yani, çok beğeniye ihtiyacı var tabii de, bu uçuk bir rakam değil. Dolayısıyla, iki görüşün de sempatizanı çok olduğundan iki entry'yi aynı gün debe'de bile görebiliyoruz.

Tabii burada çuvaldızı Duyuru moderasyonu olarak kendine de batırmam gerek. Çünkü burada da patlamaların başladığını görüyoruz. Sözlük'ün gittiği yoldan gitmesini istemiyoruz. Bunun için de el birliği ile çalışmak istediğimi (en azından kişisel olarak) ve yapmak istediklerimiz olduğunu bildirmek isterim. Yine kişisel olarak, burayı kişisel eğlencesini abartarak duyuruların altında geyik yapanlardan ve trollerden arındırmak ilk isteğim. Bakalım, nasıl ne edeceğiz? Bir şey edebilecek miyiz?

Ya şu salak muhabbetin çevrilmesi için taban süre 3 sene falandı. 3 ay diyen varsa kesin bozmuştur ha :/ aq. Aq. Aq diyenler bozuyo bence qaliteyi :/

- 3 aydır takip ediyorum dedim....
- Aq bilindik mi tabir, açıkça amına koyim mı deseydim saha mı hoş?

Oto kontrol yaparsan sıkıntı yok. Saçma başlıklara bakmazsan, debe'deki dandik entryleri okumazsan hâlâ önemli bilgilere, güzel yorumlara ulaşabilirsin sözlük üzerinde, ben de öyle yapıyorum.

siyasi gazeteden beter oldu, terör yandaşlarına prim verilir oldu. Cinsellik kadın ayrımcılığına musahama gösterildi. lümpen gerizekalılar türedi, haber sitelerinin altındaki yorumlar gibi geliyor artık bana. kutsal bilgi kaynağı hdp pkk dhkp-c yayın organı oldu çıktı... selim kiraz'ı şehit edenleri kahraman, polis ve askeri şehit edenleri övenlere yaptırıp yok. Gündelik ve bilgi içeren başlıklar yerine kadın, sex, siyaset başlıkları ile iyiden iyice bozuldu 3 sene sonra toplam yazar sayısı 500 bin olacak gör bakalım seviye nerelerde.

Emin degilim ama internetle tanismamla eksiyi kesfetmem arasinda az süre var. Superonline ya da 146 dial sesini hatirlayanlardanim. Gencim halbuki.

10 yil diyelim sözlükle icli disli olmam. 2 defa yazar oldum, ikisinde de login olmadim diye atildim. Cünkü girip okuyordum, ne kadar bazi konularda bir seyler bilip fikir yürütebilsem de bunu paylasmaya deger ya da orda baskalarinin sözünü kesebilecek seviyede oldugunu düsünmüyordum. Cok sey ögrendim, cok genel kültür, dünyaya bakis acisi kazandirdi acikcasi sözlük. Gün asiri girip okusam da cidden login olmayi unutup atilacak kadar saygiliydim. Bos yere tek bir sey yazmadim bu dönemde. Bir seyin sözlükte olmasi icin belli bir mizah belli bir kültür birikimine sahip olmasi gerekiyordu bence.

Simdi gir bak entrylere. Hangisi kalite pesinde? Hangisi bir seyle kapmak ya da vermek derdinde? Saf geyikler, beyniyle degil s.kyle düsünüp tek elle entry girenler, kiz düsürme metotlari fuckbuddy ilanlari. Alinmayin ama, futbol yorumlarinin tamami ayni kafada, eskiden kütüphaneye girip elde kitap tartisan büyüklerin arasina kaynayip anlamaya calisirmisim gibi gelirdi sözlük, simdi ya mahalle arasi kahvehanesinde sürekli isitilip isitilip dönen ayni geyikler, ya da 10 yasinda ilk masturbasyonundan sonra kadin erkek iliskilerini ve dünyayi cözmüs, aydinlandigini sanan ergen geyikleri.

Sözlük, ölmeye mahkum. Kümülatif birikimini cürüttü, yazar olmanin bu kadar zor oldugu bir yerde gene de kullanici kitlesini denetlemeyi beceremedi. Ssg mantikliydi, mesela wikipedia neden asla büyümeyecek türevi basliklarinda internet kullanicilarina dair saglam tespitler yapmisti. Ya da baska siteler üzerine yorumlari mantikliydi. Tek hatasi denetleme sistemiydi sözlügün. Biraz vitrin gibi kalmaliydi sözlük, girip okumaktan keyif alailecegin degerli bir yer olmaliydi. Tespit s.cicam diye kasan insanlarla dolmamaliydi.

Cok tavsiye verildi, cok lafi edildi, moderatör, puanlama, kick ve ban sistemleri önerildi, hepsi de uzun vadede cok iyi sonuclar verebilirdi. Cok örnegi var benzer seylerin. Ama giderek foruma dönüyor, yarin öbür gün board olarak bakacagiz eksiye. Söylemedi demeyin. Yönetimin hatasidir bu ünun engellenmemesi. Yasanmasi ise türkiyedeki kullanici kitlesinin hatasidir.

Sözlük hep benim icin üzerimde etkisi büyük, birlikte büyüdügüm ortam olarak kalacak. En yakin arkadasimi bundan gene 5-6 sene evvel yanyana oturuyorken sen de mi sözlük okuyorsun seklinde tanimistim. Sevgilimle ilk defa eksisözlük muhabbeti üzerinden konusup, muhabbet ederek yakinlasmistim. Sözlük, hey gidi sözlük. Sen de gidiyorsun ya yavas yavas. Görmek üzüyor. Tanik olmak.

Kanzuk redditten pek bir sey calacagini ima etmisti sanki, belki birseyler degisir, belki.

Sözlüğü okurken, kendi arama kriterlerini daraltırsan hala gayet kullanışlı olduğunu düşünüyorum.

Burası doğası gereği devasa bir sokak, kahvehane, toplantı salonu vs. Nitelikli okur olunursa, yani neyi aradığını bilirsen oldukça ilgi çekici, doyurucu şeyler bulabiliyorsun. Şahsen ben buluyorum.

Zaten herkesten her zaman, bilim adamı ciddiyetiyle yazmasını beklemekte mantıksız.

Niye yazıyorum? Çünkü içerik olarak beni kısıtlamıyor, canım isterse spor, canım isterse siyasi analiz, canım isterse hiçbir ana konu başlığına dahil olmayan bir şeyi ekşi itiraf gibi başlıklarda yazıyorum.

Bu özgürlük alanını sağlayan muadil bir mecra yok, sözlüklerden başka.

@Wilhel İçerik olarak kısıtlamaması sözlük mantığına ters değil mi? (soruyorum sadece)

Ekşi sözlükteki sözlük kavramı zaten bizim ilk aklımıza gelen "sözlük" ile sınırlı değil, eğer öyle olsaydı en başından beri, tek kelimeden oluşan elma eşittir bir tür meyve basitliğini aşmazdı. Şahsen öyle bir yerden ibaret olmasını hiç istemem.

Ekşi sözlüğün ilk sarsıcı yönü De zaten sözlük kelimesinin Anlam sınırını genişletmesi.

Kaldı ki senin ifade ettiğin şekliyle var olsaydı, gene içerik kısıtlaması olamazdı. Sonuçta ismi "ekşi edebiyat terimleri sözlüğü" ya da ekşi hukuk sözlüğü filan olmadıkça gene içerik çeşitli olurdu.

Washington Redskins, Cleveland Indians gibi takimlar var ABD'de.

mesela insan ismi olarak şu an ilk aklıma gelen portekizde vasco de gama var. ülkedeki portekizliler, brezilya'yı keşfeden portekizli kaşif adını veriyorlar. Hala takımı en çok portekiz kökenliler tutuyor. Daha aklıma gelirse yazarım ilgimi çekti konu, bi düşüneyim

edit: hemen geldi aklıma bi örnek. mesela almanya'da pek çok takımın adında bulunan borussia kelimesi prusya'nın latincesi. Yani direk Prusyaspor gibi bi durum değil evet ama eski devletin ismini bir değil wikipedia'ya göre en az 8 kulübe koymuşlar

Tam aynı kategoride olmasa da, Kuzey İrlanda'da da crusaders fc var, crudaserin bir anlamı da haçlılar falan galiba. Logosunda da kalkanlı, kılıçlı, miğferli haçlı askerlerini anımsatan bi abi var.

Gerçi savaşçılar falan anlamında da kullanmış olabilirler muhtemelen. Osmanlısporsa ek olarak Anadolu Selçukluspor vardı hala durur mu bilmem.

hiç zehirlenmedim çok şükür. gıda zehirlenmesi de dahil. yaş otuzu 1 geçiyor

2-3 yıl kadar önce bir film setinde ekipçe zehirlendik. 5 serum yedim. Sabah 10'dan gecenin 5'ine kadar kustuğumu hatırlıyorum hastanede uyuyup uyanıp.

Geçen sene bu zamanlar tavuktan zehirlenmiştim. Bir gün önce akşam yemeğinde tavuğu buzluktan çıkarıp yedim, ertesi gün sürüne sürüne hastaneye gittim.

Bir iğne, peşinden birkaç ilaç ve upuzun bir uyku sonrası kendime gelebilmiştim.

3 ay önce burger kingde yediklerimden zehirlendim. aşırı kusma, titreme, soğukluk ve baygınlık geçirmişim bir kere.

Ortaokula falan gidiyordum herhalde, lahmacundan zehirlenmiştim.

tam zehirlenme sayılır mı bilmiyorum, öyle yataklara düşmedim ama geçen sene bir yerde işkembe çorbası içtikten sonra bir gün karnım davul gibi gezdim, sonrasında da ishal ve kusma (aynı anda değil) ile kombo yaptım.

başka hatırladığım yok.

kadıköy kfc'de yediğim yemekten sonra bütün gece kusmuştum. o günden beri kfc yemem

Çocukken zehirli balık ayağımı sokmuştu. Sağlam iğne yiyip 1 gün hastanede yatmıştım. Doktor geç kalınmış olsa parmakların felç olabileceğini söylemişti.
Üniversite yıllarında bir lokantada yediğim mantarlı tavuktan zehirlenmiştim. 2 serum, Çapa acilde bir gece, mide yıkanması ve 1 hafta süren şiddetli ishal ve halsizlikle son bulmuştu.

Askerde, ayranlar yerel ve dandik bir markadan temin ediliyordu. Ayranın sağlam halinin de berbat bir tadı vardı haliyle bozuk halini anlamadık. Zehirlenmiştik ama tadı her daim berbat olduğundan, yağsız içinde sadece bulgur olan bulgur pilavı çıktığında boğazımız yırtılmasın diye içiyoduk en fazla bir tane, o yüzden sadece kusma ve hafif uyuşuklukla geçmişti.

Türkiye nato üyesi olduğundan sınır güvenliği için füze savunma sistemi konuşlanmasını talep etmişti. O Alman askerleri o kapsamda geldi.

Hollandalılarda gelmişti diye hatırlıyorum.

Başlığı okudum sadece:çok iticiler

şimdi eskiden fotoğrafın maddi bi kıymeti vardı, o yüzden daha el üstünde tutulurdu. artık fotoğraf ''çekme''nin bi esprisi yok. çek, beğenmezsen sil.

Bu bağlamda selfie çekilmesini ben saçma/yanlış bulmuyorum. Ha gittiğin yerde anı yaşamanın ötesine geçiyorsa bu tutku, veya kendini beğendirme gayesinden fazlası yoksa içinde çok saçma oluyor diye düşünüyorum.

ama onun dışında bence güzel bir konsept, değişik bir manzara görürsün ölümsüzleşsin istersin klişe tabirle, hoş olabilir neden olmasın?

selfie bir çeşit kendini kanıtlamaya çalışma biçimidir bence. oturup arkadaşlarınla bir iki fotoğraf çektirirsin amenna ama ikide bir kendi fotoğrafını çekmek, sürekli sosyal medyada paylaşmak narsizmin, "ben burdayım"cılığın, "etiketim bu"culuğun göstergesi.

Abartanların özgüven eksiliği olduğunu gösteren çalışmalar var. Abartılmasını, belirli açılardan yapay pozlar verilmesini itici buluyorum.

isteyen istediğini yapar tabi de, bana itici geliyor bu selfie manyakları.

ben, bi insan kendi fotosünü niye çeker ki, foto dediğin arkadaşlarla, aileyle falan bir yere gittiğinde, bir yerde otururken, eğlenirken çekilir anı olarak kalırcı kafadayım, ondan olabilir.

toplu selfie mantıklı, hadi onda, kimse fotoda eksik olmasın diye yaparsın da, böyle sırf kendi kendini çekmek bana hiç uymuyor.

Okumuyorum, okumadım. Kişisel onlar. Biri sırf ünlü oldu diye kişisel yaşantısına burnumuzu sokmaya hakkımız olmadığını düşünüyorum. Edebi değeri de vardır mutlaka o yazışmaların, ama nihayetinde kişiseller. Ulu orta yayınlansın diye yazılmış değiller.

okumuyorum. yayinlanmalarini da cirkin buluyorum.

zuhal iyiydi ya.

bu konuda özel bir hevesim veya merakım olmadı ama sevdiğim, okuduğum bir yazarın kişisel mektuplarını okumak heyecan verici olabilirdi. ben hiçbir zaman yazarlara "meşhur kişi" gözüyle bakmadım ve bakabileceğimi de zannetmiyorum açıkçası. o yüzden "ünlü kişi mektubu"ndan ziyade, yazarın kafasında bir yolculuk gibi gelir bana. "ulan ne yazmış lavuk" dediğim biri sevgilisine karşı nasıl hitap ediyormuş falan bunu görmek çok ilginç ve hoş olur. dediğim gibi özel bir hevesim ya da merakım yok ama denk gelsem keyifle okurum diye tahmin ediyorum. düşünsene mesela sartre'ın de beauvoir'ya "özledim canını yediğim" yazmış olduğunu. vazgeçtim, hiç iyi fikir değilmiş bu.

özel mektuplardan ziyade, daha çok yazarın edebiyata dair düşüncelerinin yer aldığı mektupları okumak güzeldir. bir de bu kişi gerçekten çok sevilen bir yazarsa okuması ayrı güzel. ama yazarın özel hayatının yer aldığı mektupların yayınlanması bence de yanlış, isteyen okur tabii.

vacigok +1

skimsel aşk mektuplarını okurken baygınlık geçiriyorum. cemal süreya, sabahattin ali, franz kafka, nazım hikmet, orhan veli... çok kişisel bi şey, ve beni zerre ilgilendirmiyor x'in y'ye hissettikleri. tamam aşklarını çok güzel ifade ediyolar ama öyle bişey okumak istesem açar yazdıkları şiirleri falan okurum.

ama mesela cahit sıtkı'nın ziya osman'a yazdığı edebiyat içerikli mektuplarının olduğu kitabı severek okumuştum çünkü şairin şiirlerinin arkasındaki hikayeleri, bir şiiri yazarken kafasından neler geçtiğini, şiirlerinin ilk ham halini, edebiyat hakkındaki düşüncelerini falan öğrenmiştim onda.

sevdiğim şairlerin kitap olarak yayınlanan özel mektuplarını okurum, ilgimi çeker. bu özel mektupların her satırı aşk böceği tadında değil ki zaten.

sanırım temel motivasyonumda, bu adamların ''şair, yazar'' olarak değil de, sıradan bir insan olarak yaşamları nasılmış, neye dertlenmişler, neye sevinmişler. kısaca büyük şair, sıradan vatandaş olarak nasıl biriymiş, onu öğrenme merakı. şairin, yazarın, ressamın ''insan'' yönünü de merak ediyorum.

Orhan veli ve Ahmet Arif okumuştum bu açıdan.

Atandigin okula gore degisir, fakat zorunlu hizmete tabi okula atanmissan 3 yil boyunca tayin isteyemezsin, ozur grubu haric

illere, ilçelere ve okullara göre farklılık göstermektedir.
ekteki listede mevcut.

personel.meb.gov.tr

atama tam olarak nasıl oluyor? sistemi tam olarak bilmiyorum. kpss puanını aldıktan sonra bildiğim kadarıyla üniversiteye girişteki gibi tercih yapıyorsun ve bir yer çıkıyor. ondan sonrası nasıl? ya da yanlışım mı var?

kpss puanı ile okul tercih edilip atanılıyor. atandığınız yer zorunlu hizmet bölgesi değil ise 3 yıl sonunda zorunlu hizmet kapsamında bir okula gitmek zorundasınız. ilk atandığınız yer zorunlu hizmet okulu ise orada sonsuza kadar çalışabilirsiniz. (şu an rotasyon da iptal edildiği için söylüyorum) diğer türlü iliçi ya da ildışına tayin istemek için 3 yıl bir yerde çalışma zorunluluğu var. eş durumu için sıkıntı yok. eşinizin olduğu ilçeye ilk yılın sonunda tayin isteyebiliyorsunuz.

son bir soru daha. atandığım okul zorunlu hizmet bölgesinde değil diyelim. üç yıl sonra başka yere atandım. üç yılın sonunda tekrar eski atandığım yere geri dönebiliyor muyum?

atandığınız yere geri dönebilirsiniz. tabi açık olmalı puan önceliğiniz olmalı vs. ben döndüm :)

www.haberturk.com

her okulun farklı, 4 ila 7 yıl arasında değişiyor. 3 yıl aynı okulda görev yaptıktan sonra, (eğer zorunlu hizmet yükümlülüğün bitmediyse) başka bir zorunlu hizmet okuluna tayin isteyebiliyorsun. ne zamanki zorunlu hizmet biter ancak o zaman, haritadan herhangi bir kısıtlama olmadan istediğin yere tayin istersin.

tek tek okulların kontenjanı açıklanıyor, direkt okul tercihi yapıyorsun.

hangi konuda?

-ankara'nın göbeği: gidersen eğer kalabalık yerlerde takılma, malum; bomba falan...

-yardım vakfı: yıllar önce kan veren birine aids bulaştıran bunlar değil miydi?

-maden suyu: tadı kötü, zaten kalitesiz olduğu söylenir genelde. beypazarı forever!!!

ak partisinin bulaştığı hiçbir kuruma güvenmem.
çalarlar, kanları işid'e gönderirler
herşeyi yapar bunlar

Yardım kuruluşu olan kızılay. Bayadır gerek kan gerek trombosit bağışı yapıyordum. Fakat işid duyumları aldıktan sonra elimi ayağımı çekmeye karar verdim. Siz ne düşünüyorsunuz?

güvenmiyorum, güvenmem için neden yokken güvenmemem için tonla neden var.

Ben düzenli olarak kan verenlerdenim. Güvenmiyorum. Başkanını günahım kadar sevmem. Ama el mahkum insanlar yararlanıyor bu hizmetten. O yüzden veriyorum.

kan bagisinda alternatifi yok, el mahkum.
ama giysi-para-malzeme yardimidir asla.

kesinlikle güvenmiyorum.
akp=ışid'in bulaştığı kuruma ben de uzak dururum.

ben sadece kızılay değil, dinamik, hareketli, kendini sürekli operasyonlara hazır tutması gereken yapıdaki devlet kurumlarına fazla güvenmem.

misal tapu kadastro müdürlüğüne daha çok güvenirim, ona da çok güvenmem de daha çok güvenirim niye adamların tek işleri mevzuat. ama kızılay öyle mi, mevzuattan ibaret değil,

kan depoluyorlar, onların lojistiği lazım, depolarının dolup, boşalıp yenilenmesi lazım. depremde filan çadırdır, battaniyedir carttır curttur bunları her an aktif olarak temiz, düzenli tutması lazım, ihtiyaç olduğunda ulaştırması lazım, bunlar hep sürekli hareket, denetim ister. alaman disiplini, iş ahlakı isteyen şeyler.

bu tip işlerle ilgili işler ister devlet kurumu ister özel kuruluş olsun güvenmem fazla.

bir de doğası gereği, yolsuzluk yapmaya, dolandırılmaya çok müsait bir kurum bence, diğer kurumlara nazaran.

güvenmiyorum. tıp fakültesine gidip kan veriyorum. sanırım kızılaydan bağımsız, oradaki ihtiyaçlara kullanılıyor.

Zerre guvenmem.

Otogarın önünden gecen ankara-izmir karayolunun izmir istikametini hiç sağa sola sapmadan takip edeceksin. Eskilerde sadece minik bir uşak Üniversitesi yön tabelası vardı, şimdi köprümsülü kavşak gibi bişey var galiba. Orada işte. Yok hususi vesaitin yoksa dolmuş vs var zaten.

lise tarih bilgimle cevap vereceğim, yanılma payım yüksek.

abi adamlar yerleşik hayata geçeli çok olmuş. Düzenleri oturmuş. Bizimkiler çadır falan takılmışlar uzun vakit. Göçebelik kanlarına işlemiş. Eehh zaten koca Çin'i göç ettiremezsin. Hayvanlara otlak bulma bahanesiyle sıvışmışız.

atlası açın ve orta asya ile çine coğrafı haritadan bakın

Çinli deniz kenarinda yaşıyor. Turkler bozkırda.

Çünkü çinlilerin bulunduğu coğrafya yerleşik yaşama uygun. Kilometrelerce deniz, tarıma uygun coğrafya vs. Vs. Niye göç etsinler ki. Türkler ne zaman ki daha batıda yaşama uygun yerler bulmuş, o zaman merkezi imparatorluklar kurmaya başlamıştır. Olay, göçebelik bizim ruhumuzda var hadi oturmaya mı geldik değil. Coğrafya, Türkleri göçebe olmaya zorlamıştır.

coğrafyada kürt, arap ve islam sorununun alevlendiği dönemlerde bu soru hep sorulur.

ben de sorarım:

neden göç etmişler anadolu'ya?

neden geldim istanbul'a?


ama bi tane de cevap vermek isterim. konu türk ırkı ise;

türkler tümüyle göç etmemişler. her millet gibi sadece bir kısmı başka bi yere göçmüş. çoğu yine orta asya'da kalmış.

türk ırkını sadece türkiye türklerinden ibaret görmek bence eksik kalıyor.

Hiçbir benzerlik göremiyorum. İspanya bile yakın bir örnek değilken Çekoslovakya çok alakasız olmuş.

bunca yıllık political science okuyucusuyum, ben böyle benzerlik ne gördüüüm, görmedim.

Ya cekoslovakya ile turkiye benzer demek icin tarih bilgisi olmamasi lazim. Cekoslovakya diye bir devlet tarihte hic var olmadi ki. Avusturya-macaristan yikilinca uydurmasyon olarak kuruldu. Normal olarak ömrü uzun olamadı. Turkiye ise 1000 yıldır var. Kicinizdan benzerlik uydurmayin.

Benzerliği yanlış anlamışsın ki bunu her ulusun kendini ait hissettiği bir devletin olması gerektiğini düşünen biri olarak söylüyorum.

Uzaktan yakından alakası olmayan iki örnek. Çekoslavakya 1. Dünya savaşından sonra, Alman ve onun doğal müttefiki Avusturya imparatorluğu bir daha emperyal bir tehdit olarak başımıza bela olmasın diye, yapay olarak türetilmiş devletlerden biriydi, çöktü zaten ne tutmalı. Türkiye zaten ulus devlet olarak kurulmasıyla yapısal olarak çekoslavakya ile DNA olarak farklı. Tutkallığı türk-kürt etnisitesinin bir egemen devlet çatısı altında yaşaması olarak temellendirmek çok yüzeysel bir değerlendirme olur. Türkiye, Türk ve Kürt siyasi erklerinin bir masada oturup anlaşıp, Türkiye adı verilen bir üst siyasi çatıda mutabakata varılıp kurulmasıyla olunsaydı belki bu tutkal örneği en azindan teorik olarak doğru olabilirdi.

yönetim sınır koymuştur. küçük takımlarda genellikle yakın coğrafya hariç göndermezler.

nerden görebilirim sınır nereye konmuş nasıl kalkar vs.

Yönetimin izin verdiği gözlemcilik ağı var. Güney Amerika yoktur izin verilenler arasında. Ben en son 13 oynadım gözlemcilik kısmında yazıyordur. Onu öyle kendin ayarlamıyosun yönetim belirliyor.

bulamadım

tamam buldum yönetimden talepte bulun gözlemci ağını genişlet

Lisans bittikten sonra yuksek lisansa basladim. Yuksek lisansin ilk donemi bittiginde is buldum, mezun olana kadar is okul beraber gitti.

mezun olmadan önceki sene

Mezun oldum staj yaptım 7 hafta kadar, 1 ay sonrasında iş buldum. Hatta ne iş yapacağıma karar vermemle bir hafta sonra iş bulmam bir oldu. Şanslıymışım.

arkamdan atlı kovalıyordu. okulu 4 senede bitirip sonraki celpte askere gittim. 1 yıl askerlikten 1,5 ay sonra işe girdim.

1 ay sonra askere mezuniyetten 2 yıl sonra gittim

Mezun olmadan once basladim. Asker donusu ise 3 ay is aradim.

mezun olmak üzereyken mülakatlara girip teklif almıştım. ekimde başladım. askerlik yok.

mezun olduktan sonra 6ay iş aradım. iş bulamayınca askere gittim. teskere tarihimden 1 gün sonra işe alındım.

22 haziranda staj yaptığım yerde işe girdim temmuz başında mezun oldum. Askerliği ben de düşünüyorum şu aralar nabacam diye

tibet.

kimsin
adım tarkan
anam tuba hatun
babam yiğit altar

cevap: tibet değil.

koyma bence güzel değil. yazık etmeyin çocuğa da.

bence de hiçbiri :/

kusura bakma tan seni yenmek zorundayım gibi bir durum olmadığı için koy birisini gitsin. ama bence altar.

Altar

ahaha... kültigin de olabilir. baysungur da .. altarın oğlu tarkan der çekilirim. tibet ne demek allasen? nepal koyun. ya da almanya... çocucuğun ileride sizden nefret etmesini sağlamayın..

Altair koy
edit: tik koymamış bide... altair olum. mis gibi deli misin...

Kartal tibet.

Altar Tibet. Kulaga hos geliyor.

Ama soyadin ne?

tibet

çocuğu niye hayata bir sıfır yenik başlatıyorsun. bir amca bunu yapmamalı.
dünyada sadece bu iki isim kaldıysa tibet olsun.

kendi adın Keykubat falan değilse yapma. Hayat boyu "Altan?" sorusuna maruz kalacak ve "Hayır 'r' ile, Altarrr" diyecek. Her seferinde de sana ana bacı sövecek.

Tibet ile de ilkokul ve ortaokul hayatı boyunca dalga geçilecek.

Sonuçta, yapma. Ha eğer senin adın Gıyasettin falan gibi bir şeyse ve yeni doğanların geleceklerine parlak bakmamaları için süregelen bir aile geleneğiyse koy bu iki isimden birini. Altar daha iyi olanı bence.

Alparslan ismi çok hoşuma gidiyor ama çok ağır bir isim bide direk türkeş geliyor milletin aklına o yüzden çekiniyorum yoksa çok seviyorum bu ismi.

Tibet daha iyi.

Altair +1
Asc den prim yapar. Hem daha cafcaflı.

Tibet

Adım Murat kankiler de ne koyalım bu çocuğa Mahmut mu koyalım anlamadım ki Altar da Tibet de hem modern karizmatik hem de Arapça olmayan isimler yurtdışında da pek sorun değil hem de sık rastlanıp tükenmiş isimler değil uydurma da değil bence hayata 1-0 ileri başlarlar. Bir kız Altar ve Tibet diye ciks isme sahip bir sevgilisi olsun ister Mustafa ta da Süleyman gibi mi günümüzde örnek çok sığ oldu kusura bakmayın da. Bence ilerde bana teşekkür eder

Hem söylenişi zor ya da anlaşılmayacak bir isim de değil karışıklık olacağını sanmıyorum Altar için. Tibet ismi Tibet öküzüne bağdaştırılabilir tek korkum o ama küçük ilkokul bebeleri onu bilmez

Dünyada başka isim kalmadıysa altar:/

ışid militanları allahu akbar nidaları eşliğinde başıma silah dayayıp, doğacak erkek yeğenime bu iki isimden birini vermem karşılığında beni serbest bırakacaklarını söyleseler altar derdim.

normal şartlarda bu iki ismi de koymam.

ikisinden biri olmak zorundaysa tibet olsun.

Altay ya da alp olsun bari. Dag ise dag, turkce isimse türkçe isim. Bu iki isme gore de daha karizmatik bence.

ışid militanları allahu akbar nidaları eşliğinde başıma silah dayayıp, doğacak erkek yeğenime bu üç isimden birini vermem karşılığında beni serbest bırakacaklarını söyleseler sıkmazsanız şerefsizsiniz derdim

arkadasim ikisi de guzel isimler, dalga gecilecek bir yani olsa once ben dalga gecerim. sen sallama burdaki dar tipleri.

bırakın isimsiz kalsın o bile daha iyi ya...
illa birini koyasaksanız bile bir de normal isim koyun bari, ikisini birden koyup birinden birini seçmek zorunda bırakmayın kullanması için.

Altar Can filan yapın bari de çocuk ileride Altar'ı gizler herkesten, ben Can diye tanışır girer ortamlara...

ben tuna diyorum. ama bu iki isim varsa seçenek sadece: tibet

Hiç duymadım o oyp için olmasın?

ben de duymadım hiç.

gerçi doğruysa iyi bir değişiklik olarak görür, olumlu karşılarım ama, duymadım hiç daha önce böyle bir söylenti.

Şimdi öğrenebildim mevzunun aslını, öyp için geçerli bir durummuş.

kendine hitap eden oyunu bulduğun an bağımlısı olursun o kadar diyim:) ben de konsolu takıp çalıştırana kadar üşeniyorum ama takınca saatlerce başında oturuyorum.

bunun neden "hastalık" olduğunu düşündün ki? oyun oynamak ilgi alanı veya hobi sayılır, sevmiyorsan sevmiyorsundur. keyif almazsın, zamanını boşa geçirdiğini düşünürsün vs... gayet normal bir şey bu. asıl hasta olanlar, kendine "gamer" diyen gerzek sürüsü. oyun oynamayı sevene, bol bol oyun oynayana lafım yok. profesyonel oyuncu olup para kazanana da saygım var, e-sporu falan seven insanım. bahsettiğim mal tipler 9gag'de çoktur. o kadar loser, o kadar leş tiplerdir ki oyun oynamak gibi yeri geldiğinde herkesin yaptığı eğlenceli bi olayı putlaştırırlar, kendilerini onun üzerinden tanımlarlar.

Bazi oyunlarin hikayesini cogu kitap ve filmde bulamazsin. Yasattigi atmosfer zaten bambaska. Oyunun kontrolu senin elinde oldugun icin o atmosfere girmen cok kolay oluyor.

Bu bazi dedigim oyunlara sans verirsen sevebilirsin. Bu diger online oyunlara ise katiliyorum. Insanin en buyuk acigini, hirsi kullanarak piyasa yaptilar kendilerini ve usteki arkadasin dedigi les kisim olustu. Ben o les kismi bu tiplere uyarliyorum. Ozellikle turkiye'deki online oyuncu kisminin buyuk bir kismi cop. Lol gibi populer oyunlarin "cop" kitlesi uzerinden parayi cukkalayan onlarca insan turedi.

Neyse, steam'de bagimsiz oyunlara bir bak. En son cikan her story var. onu bi incele. Dedigim gibi ben oyunlarin hep atmosferini ve hikayesine onem veririm ve bunlaei cogu filmde ve kitapta bulamiyorum :))

Yaş 30u geçti. bu konuda mutluyum. yalnız değilsin :)
Zamanı boşa harcama olarak görüyorum bende.
daha çok kitaba zaman ayırıyorum.

bilgisayar oyunu oynamayı sevmeyebilirsin bu içinden gelen bir şey, tıpkı oynamayı sevmek gibi ama; boşa giden zaman öldürücü gibi bakmak tam doğru değil.

şöyle bir minik örnekle anti-tez sunacağım,

total war'da kayserinin olduğu yer cesaria diye belirtiliyor haritada.
yani imparator Sezar'dan işte, o dikkatimi çekmişti oyun oynarken.

sonra şu kim milyoner olmak ister'de, kayseri şehri ismini hangi imparatordan alır gibisinden yanılmıyorsam 30.000 papellik bi soru çıkmıştı, herif bilememişti, ben de ah ulan hiç okumadın da total war da mı oynamadın cahıl herif demiştim.

Bana da futbol ve çeşitli spor musabakalarını izlemek aşırı vakit kaybı olarak geliyor demem o ki zevk almadığın bir şeyle ilgilenmek durumunda değilsin. Aynı mantık sonuçta ilgilenen çok insan var ikisiyle de. Bence bi hastalık değil.

Ben de oynamam. Çok saçma sapan geliyorlar. Evde ps vardı kuzenlerim hususi gelir oynarlardı. Bende tık yok. Yelefondaki oyunlar da keza öyle o candy crush a 5 dk katlanamadım. Boş zamanları değerlendirme diye bi şey var. Bu ciddi bi şey. Buradan insanın sosyal, ekonomik, kültürel birikimine göre boş zamanlarını nasıl değerlendirdiği çeşitleniyor der bordeau. Adamın adını yanlış yazmıs olabilirim. Çok ünlü bi sosyologtur. Bu da demek değil ki sadece orta ya da alt ya da üst sınıf bu oyunları oynar. Bilmem daha çok hangi sınıf oynar. Ama oynamayıp boş boş oturmakta bi sorun yok. Bunların bu kadar kanıksanması, oynanmamasının garipsenmesi yaygınlaşmaz umarım. Önemli değiller bence. Çok uzattım; yazasım geldi. :d

Doğru oyunları bulamamışsın lol,wow,dota twrzı oyunlar hiç ilgimi çekmemiştir ama mesela bir last of us sağlam bütçeli bir film gibidir.

İlan verebilirsiniz sahibinden'de filan özel ders ilanı verilebiliyor, bir kağıda yazıp sağa sola asabilirsiniz, etraftaki ailelere-tanıdıklara haber salabilirsiniz. Genelde böyle bulunuyor.

hoca bu işleri çeviren adamlar, dersanelerde ya da büyükşehirlerdeki belli bir öğrenci seviyesi olan okullardaki hocalar. bir kaç uzun süreli öğrenci bağladılar mı, isim yapıyolar lokasyonarında sonra kendiliğinden geliyor öğrenci, ders verdiği öğrenciler adamların yeni öğrencilerini getiren yürüyen reklam tabelası oluyor bilinçli veya bilinçsiz.

bi de hocalar birbirlerine paslıyor. hatta mesela ali hoca veli hocaya öğrenci paslıyor, komisyonu karşılığında falan.

ha ben de öğretmenim ama hiç öğrencim olmadı, ben bu ortamların içinde olduğum için işin işleyişini biliyorum. pat diye özel ders vereceği öğrenciyi bulan adamların kerameti o. ilan milan vererek öğrenci bulman tamamen şans.

Benim dersanede falan cevrem yok ki istanbulda.. ama bakiyorum konusmayi becefemeyen adamlar ders veriyor. Sansa kaldiysa bize vurmaz o sanirim.

Starbuckslar ve real'in Beylikdüzü magazasinda ilan panolari mevcut. bu tarz yerlere ilaninizi bırakabilirsiniz faydali olacagini düşünüyorum

Bence hersey cahillikle baglantili. Cahil insan mutlu insandir. Ne sorgularsin nede geriye dönüp düsünürsün. Ani yasarsin.

Mit'in iside destegi vs mit'in o bolgeye gonderdigi silahlar.

Ilginc bur cikarim yapilmis :) Buraz daha zorlansa 11 eylul de mit'in isi cikacak.

mit ışid'e silah desteği verdi deniyordu, yalan mıymış onlar?

Buraya gelen Suriyeliler'in IŞİD taraftarı oradaki yobazlar olduğunu bilmiyor musun? Aleviler zaten orada kalıyor...

Türkiye'nin iki TIR Silahı gitti ise neden hemen ışid destekçisi oluyor, Başkasına göndermiş olamaz mı? Neden ışid e silah versin, Türkiye'nin çıkarı ne, ışid Esad la da savaşmıyor ki, Özgür Suriye ordusuyla savaşıyor mesela, Hükümet'i arkasında durmakla terörizmi desteklediğini söylediğiniz Özgür Suriye ordusu. Sonra ne hikmetse Türkiye ışid destekçisi oldu, be de olsa dünya Özgür Suriye ordusunu değil ışid i terörist kabul etmişti, şimdi de hükümete bok atmak için iki TIR silah ışid e gitti yaygarası, ülkenin Başbakan'ı çıkmış türkmenlere gönderdik diyo, ama hala silahlar ışid e gitti oluyo. Amerika uçakla silah attı ona laf eden yok, hala özgürlük savaşçısı.

Işid i desteklemenin Türkiye ye ne faydası var, kısa orta ve uzak vadede, hadi biri söylesin. 2 milyon Mülteciyi misafir ediyor oluşumuzun nasıl bi faydası var bize hadi söyleyin. Tamam ak partiden bu kadar nefret ediyosunuz da bu kadar da mantık dışı senaryolar zorlanmaz ki.

@onbinsekizyuzellibir james bond Türkiye'nin DAİŞ'e yardım etmediğini iddia ediyorsun fakat onlarca Türkiyeli şu an DAİŞ çetelerinin içinde savaşıyor ve bu savaşanların RTE ve AKP ile çekilmiş bizzat fotoğrafları var, ÖSO'nun ABD destekçisi bir Emperyalist kuklası olduğu ortada. ESAD'ı sadece ÖSO ile mi savaşıyor sanıyorsun? Hayır Nusra, ÖSO, DAİŞ/IŞİD, hepsiyle birlikte savaşıyor. Yapısı gereği AKP kendi fikrine ve inancına uygun gelen ÖSO ve IŞİD i destekliyor. IŞİD in çok güçlenmesi ve bölgede tehlike oluşturması ÖSO nun da dikkatini çekti ve onu ortadan kaldırmak istiyor. Ben RTE'nin ÖSO'dan ziyade IŞİD'e daha yakın olduğunu düşünüyorum. Ne faydası var demişsin en basitinden İŞID'in Alevi düşmanı ve Şeriatçi bir terör örgütü olduğu çok belli RTE'nin de bu kafada olduğunu söyleyecek olursak, birbirlerini tamamlıyorlar.

Para. Para. Para.

sınır kapısından dalan suriyeli, toplumun en alt kesimi, ne anlasın öyle analizlerden.

pbs.twimg.com


al onbinsekizyuzellibir james bond kardeş senin RTE'nin destekçisi Sabah'ın attığı manşet...

bir şey yapmana gerek yok. geçmiş olsun.

Birkaç sene öncesinde o belge ile askerlik şubesine gitmen gerekiyordu, fakat artık gerek yok. Yapılacak bir şey kalmamış, geçmiş olsun.

güzel bi banyo yap, sonra bi bira aç buz gibi ohh bi de telefon defterini kariştir belki çıkar hala boruyu temizleyecek biri.

bi yere gitmene gerek yok.

Dostum onu bunu siktir et de, git acilen iş bul. Bir de şöyle güzelce bi seks yap.

Başka bir şey yapmana gerek yok. Birliğin senin dosyanı askerlik şubene gönderiyor, onun içerisinde terhis belgen de oluyor zaten.

güzel. gayet güzel; özellikle bu ülke için süper.

diğer ülkelerde katılmayanlar eşit olarak bölüşülüyor genelde. bizde katılmayanların hepsi akp'ye oy vermeyecek tipler. akp kendi seçmenini götürüyor bir şekilde.

yüzde 85 gayet iyi bir oran,

avrupa'da çok daha düşük oluyor. ki zaten yüzde 85 gayet iyi daha ne olsun. dünya ortalamasının üstünde.

Maalesef katılım oranı halkın siyasi bilincini ve otorite karşısındaki konumunu yansıtmıyor. Türkiye'de siyaset oy vermeye indirgendiği için, katılım oranının bir şey ifade ettiğini sanmıyorum. Fransa'da son cb seçimlerinde(2012) katılım %55 civarında. Birleşik Krallıkta ise %60 civarında(2015). Yurttaşların bilinç seviyesi ise Türkiye'dekine oranla, hesaplanamayacak ölçüde yüksek.

Bu ülkede baskıcı iktidar kavramına karşı gerçek bir mücadele(ki türkiye tarihinde çok ender gözüken bir durum, çünkü her mücadele yeni bir baskı kurma mücadelesi olarak şekilleniyor), insanların artık 20.yy'ın başlarında yaşamadıklarını ve direniş konseptinin değiştiğini fark ettikleri an başlar diye tahmin ediyorum.

%88 civarı efsane bir oran daha nolsun.

Bunun yurt dışında olan erasmus öğrencileri var,
Sağlığı el vermeyen,bilincini yitirmiş,hasta yatağında yatan yaşlı insanları var.
Yök'ün final tarihleri kararsızlığından dolayı bilet bulamamış bulsa da pahalıya bulmuş durumu olmayan gençleri var.
Polisten kaçan oy kullanmaya gidemeyecek kaçakları falan var :p böyle düşününce keyfi olarak oy kullanmayan anca %3 falandır.

koalisyona itiraz etmek ne demek?

misal sonuçlar akp&hdp koalisyonu ile sonuçlanırsa, e adamlar bunu kabul etmeyeceklerini söylediler.

aldfhaldkfga

kabul etmeyip küsecekler mi ne yapacaklar?

cumhurbaşkanı hükümeti kur diye davutoğlu'na talimat verecek. davutoğlu'nun 15 günü var. gidip görüşecek diğer partilerle. anlaşırsa kurar koalisyonu. anlaşamazsa iade eder hakkı cumhurbaşkanına. cumhurbaşkanı gidip ikinci partiye verir hükümet kurma görevini. isterse tekrar davutoğlu'na da verebilir. chp de kuramazsa gidip mhp'ye vermez daha. yani verebilir ama şu durumda mantığı kalmaz.

eğer hükümet kurulmazsa erken seçime gider.

bu sırada dolar, euro uçar. olan vatandaşa olur.

rte en cok oyu olan parti baskanina hukumeti kurma gorevini verecek. ister tek basina ister koalisyonla bir hukumet kuracak. kurulan hukumet guvenoyu icin meclise sunulacak. guvenoyu alirsa hukumet kurulmus olacak, alamazsa yeniden rte birine hukumet kurma gorevini verecek. o da ayni surecten gececek. o da guven oyu alamzsa erken secim.

akp ile chp koalisyon kurarmis. siyaset bu gerci olur mu olur :)

oglum sonuclarla otomatik olarak hukumet kurulmuyor. secimden sonra mv sayisina gore varyasyonlar yaparsin ve kurarsin hukumeti. yani partiler arasi pazarlikla.

Suriyeye savaş açılacak. Savaş durumunda seçim geçersiz sayılıp eski hükümetle devam ediliyor. Böylecr akparti devam edecek. Bunun için 45 gün var önümüzde.

AKP şu hali ile tek başına bile iktidar olabilir. toplamda 30 tane muhalefet milletvekilinin olmadığı ya da güvenoyu verdiği anda akp iktidarda şu an. Aksi halde birileri ile anlaşıp yine hükümet kurabilir. 276 rastgele bir sayı değil sonuçta, maksimum milletvekili sayısının yarısının bir fazlası olduğu için 276.

en geç 45 gün içinde belli olacak ne olacağı. AKP hükümet kuramazsa, cumhurbaşkanı CHP'ye yetki verecek hükümet kurmak için. m murphy anlatmış zaten.

nawar, chp'ye yetki verme zorunluluğu yok,

isterse davutoğlundan sonra 2.kez gene davutoğluna verir. davutoğlu gene kuramazsa direk erken seçime götürebilir, ki akp koalisyon yapamazsa olacak olan odur bence.

akp güven oyu alıp iktidar olsa bile tek gensoruda binerler tepesine ve düşürürler. o nedenle @nawar'ın dediği ihtimal çok az.

şöyle bir şey olabilir. gider mhp'ye davutoğlu. anlaşır. der ki bana 15 millet vekilini ver ve sana iki bakanlık vereyim. mesela önemli bakanlıklardan iç işleri bakanlığını verir mhp'ye. o da nasıl olur? 15 milletvekili istifa eder mhp'den ve akp'ye geçer. bunlardan birini bakan yapar davutoğlu. adam akp milletvekili olarak geçer ama mhp'ye hizmet eder.

m murphy o ne la? ona halk arasinda akp-mhp koalisyonu deniyor zaten. devlet bahceliye gidip satilik vekiliniz var mi diye mi soracak aga, saka mi yapiyorsun? kendi partisine transfer edecekse gider o vekille pazarlik yapar.

@baldur2,

akp tek başına iktidar olmak ve sağlam irade üzerinden siyaset yapıyor. eski mhp seçmenlerinden akp'ye kayan büyük bir kesim söz konusu. mhp ile yapılacak koalisyona büyük bir çoğunluğu sıcak bakmayacaktır. zaten herhangi bir koalisyona ülke olarak kimse sıcak bakmıyor. dolayısıyla adamlar iktidar olabilmek için mhp ile bu tip bir pazarlığa girebilir. bu tarz şeylere şaka değil, strateji deniyor.

merhum Mehmet Ali Birand'ın söylediği, "öcalan birgün meclise girecek" sözünün gerçekleşeceği günü merak ediyorum.

kafa karıştırmaya yönelik bir video. belirli bir amaca hizmet ediyor. apo adi bi herif zaten.

@2006

İyi ama S.Demirtaş ve HDP, Apo'dan bağımsız değiller. Bunu bizzat S.Demirtaş söylüyor.

hdp'ye oy veriyor olmam ile öcalan'ın 16 sene önce söylediği sözler arasında bir bağlantı görmüyorum. o yüzden bu video hakkında bir şey düşünmüyorum çünkü önemsemiyorum.

ekleme: hdpye oy veren herkesin öcalan'ı sevdiğini düşünmeyin. alakası yok. hdp ile hiçbir alakası yoktur tabii ki diyemem, ama hdpye oy vermek demek, öcalanı sevmek ve desteklemek değil. o yüzden umrumda değil bu video

hdp'ye oy verecek olanlara değil de direk hdplilere sorsan kafandaki soru işaretlerine daha net cevaplar alırdın belki. hdp'ye oy verecek biri olarak bu video bana hiçbir şey ifade etmiyor. apo benim önderim değildir, olamaz. benim önder kabul ettiğim insanların teorik olarak çok gerisindedir. hdp'nin mecliste olması gerektiğine inandığım için oy vereceğim, hepsi bu.

normalde hdp'li olmayıo da hdp'ye oy vereceklerin mantığıyla söylüyorum.

hdp'nin barajı geçmesi, akp'nin başkanlık sistemini getirmesinden çok çok çok daha az rahatsız edici, o yüzden zaten herkesin bildiği bu videoların bu şeçim için bir anlam ifade etmeyeceğini düşünüyorum.

zaten hdp'ye bir şekilde oy verecek herkes, hdp'nin - pkk- öcalan'dan tamamen bağımsız olmadığının farkında, zaten en başta parti bunu inkar etmiyor.

stratejik oy kullanacaksın, bu öcalan-hdp şeysi seni çok rahatsız ediyosa, o oyu vermezsin zaten.

arkadaşım ne istiyosunuz bu insanlardan? anlamıyorum gerçekten derdiniz ne yani dağa çıksalar suç siyaset yapsalar suç ne yapsınlar yani? dağada çıkmasınlar siyasette yapmasınlar senin partine oy versinler başka bi isteğin varmı

Bu hdp ye oy verecegim ama ocalan i desteklemiyorum, stratejik oy kullaniyorum diyenler; o adamlar meclise girince hep turk partizani davranislarda bulunacaklar, bolucu hicbir faaliyetleri olmayacak cunku onlar kurtlugu degil, turkiyeyi dusunuyor dimi? Sizler beyninizi nerde biraktiniz Allahaskina? Bu adamlar pkk yi veya her ne haltsa benzerlerini guclendirmeye baslayip, olaylar tekrar patlak verdigi zaman bu ulkede olen her bir sehitten siz de sorumlu olacaksiniz soyliyeyim. Oyle egitim sisteminin sonuclari ileriyi gormekten ve analiz etmekten aciz boyle mal bireyler oluyor iste, yapicak bisey yok.

dün oyumu hdp'ye verdim çünkü denildiği gibi akp den daha az zararlı bu bir. ikincisi Kürt hareketini yalnızca kafası atan bir kurtun terörizme sarmasi olarak görmüyorum. son olarak meclise girmeleri daha yaşanabilir bir Türkiye için gerekli.

normalde CHP ye verirdim çünkü bu seçimde gerçekten hakediyor fakat akpnin guc kaybetmesi, chp nin yuzde 1 oy fazla almasından daha hayatı öneme sahip bu seçimde.

denize düşen yılana sarılır hesabı verilecek hdp'ye verilen oyların çoğu. şimdi kimse kimseyi kandırmasın. hdp'nin kemik kitles yine barajı aşamazdı, ben hdp'ye oy vermeyecek birisi olarak hdp'nin bu seçimde barajı rahat geçeceğini düşünüyorum. hdp'ye oy vermeyenler "ille de türk solu" kafalı insanlar olur.

hdp'ye oy verecek bir kimseyim.
hdp'den de zerre hoşlanmıyorum. hdp'ye oy verme sebebim ayrıca terör yaratan,teröriste sayın diyen,içinde bilimum gerici yobazların bulunduğu bir parti.iktidarın yalakalarıyla bir araya gelip kakara kikiri yapan,geziye mhp kadar bile olsa destek vermeyen bir partinin şuncacık değeri yok gözümde.
peki neden oy vereceğim?
kaos olsun diye. mhp-akp-chp oy verebileceğim partiler değil.daha önce zorunluluktan chp'ye verdim. her seferinde de küfrede küfrede verdim. bu seçimde hdp her ankette barajı çok rahat geçiyor görünseydi yine vermezdim. fakat hdp'ye vereceğim oy akp'nin başkanlık hayaline karşı duracağını düşündüğüm içindir.yarın syriza gibi sözlerinden geri dönebilirler ve kol kola girip gülüp eğlenmeye başkanlık sistemi için birbirini yalamaya devam edebilirler.O zaman da kandırıldım derim,bir daha da oy vermem.

akp'li değilim de normal bir hukuk devleti olsak ilçe seçim kurulu bu şikayeti ciddiye bile almaz.

atatürk posteri, türk bayrağı ve belediye logolu resim var bunlar chp'ye propaganda yapıyor diye şikayet etmek nedir.

Beylikdüzü akp ilçe başkanı sabri bey kendi partisinin yaptıklarını görmezden gelip chp'li beylikdüzü belediyesinin afişlerine kafayı takmış. kendisine "edep ya hu" demek istiyorum hoşlarına gidiyor böyle laflar ondan şeyettim.

mantık free!


5 kere okudum acaba yanlış mı okuyorum diye. baya baya dümdük ele yüzümüze Atatürk resmi, Türk bayrağı kaldırılsın diyor. küçük çaplı şok geçirdim böyle şey nasıl olur? neremle yanıt vereyim bilemedim aslında. biraz sokak vari olabilir ama onlar pek normal konuşmayı anlamıyorlar neyse. bunun mantıken açıklaması yok ama açıkça Atatürk de kim Bayrağını kim takar modunda yapılan şuursuzluk içeren beyan.

bir de imzalamış avukat ya. şaka gibi. sen hukuk okurken önüne gelen tüm kitaplar TC ibaresi altında öncelikle vatan ve bayrağı koruyan yasalarla başlayan kitaplardan nasıl feyzalmadın diye çıkıştım kendi kendime.



belediye logolarına bişey diyemiyorum üst kısıma kızmakla meşgulüm

Bu normal bi uygulama hocam. Şöyle ki; siyasi partiler seçim kampanyalarında bayrak, Atatürk, kamu kurum logoları,inadethane iç-dış görüntüler vs. gibi ikonları kullanamaz. Bunun nedeni tüm partilerin bu ikonları zaten kabul ederek ayrımcılık olarak kullanılmasının önüne geçilmesidir. Yani diyor ki; bu ülkede bu ikonlar tüm toplum nazarında kabul edilir (yasalarla teorik olarak tabi) sen bu ikonları kendine farklılık yaratmak adına kullanamazsın parti logonla beraber.

Yani mantıklı ve doğru bir uygulama.. (AKP'li değilim, çapulcuyum)

not: Kamuda türban yasağı da aslında bundan ileri gelir. Devlet memuru devleti temsil eder. Devlet tüm vatandaşlarına dil, din, ırk vs. konulara bakmadan eşit olmalıdır. Kamuda türban, sakal, haç kolye gibi dini motif taşıyan bir memur olmamalıdır. Örnek vermek gerekirse diyelim ki ben bir Hıristiyanım bir TC vatandaşıyım (kimliğimde de belirtiliyor bu) ve bir devlet hastaneye gittim. Doktorum türbanlı bir hanım. Bir şekilde anlaşmazlık oldu; ya tedavimi uygun şekilde yapmadı, ya ayrımcılık yaptı beni öteledi, ilgisizlik sezdim/gördüm vs. O zaman benim aklıma ''dinimden dolayı beni öteledi bu kadın'' diyebilirim. İşte devlet bu soru işareti vatandaşında oluşturmamak için kamuda ikon kullanmasına izin vermez (vermezdi!).

Türban ve saç/sakal yönetmeliğini değiştirerek tüm çağdaş laik ülkelerde uygulanan bu ''devlet memuru yönetmeliği''ni değiştirdiler. Çağdaş, laik hiç bir ülkede devlet memuru dinsel, ırksal bir ikon taşıyamaz mesai saatleri dahilinde. Sıkıysa bir haç kolyesi tak da git işe bak bakalım ne yapıyorlar sana. Ama malesef AKP aymazlığı yasalaştırdı kendi hırs ve egosu için.

Durum budur ve YSK'nın bu uygulaması doğru bir uygulamadır..

Türbanlılar da türban takmasın eğer siyasi simgeler yasaklanacaksa televizyonda türbanlı spiker de olmasın hatta.

@fayfa

hadi Atatürk'ü anlarım; bazı insanlar O'nu belli bir parti ile bütünleştiriyor olabilir (hoş atıyorum mhp'nin de kızması lazım bu mantıkla ama Atatürk bence evrenselleşmiş bir ikondur; sağcısı solcusu seveni vardır)

ama Türk bayrağı'nı veya insanların yaşadığı ve üzerinde herhangi bir atıf taşımayan sıradan belediye bayrağını kaldırtmak nedir?

ki bunları parti astırmıyor; belediye'nin kendi süslemeleri. yani dilekçe tarihine bakılırsa da 19 Mayıs bayramı için hazırlanmış şeyler.

siz gerçekten burada art niyet göremiyor musunuz?

Türk bayrağı ya da Atatürk resmi ayrıştırıcı, memurlar veya herhangi bir seçim için kutuplaştırıcı bir sembol müdür? bir partiye özgü kullanım alanı olan şeyler midir bunlar?

ama Türk bayrağı'nı veya insanların yaşadığı ve üzerinde herhangi bir atıf taşımayan sıradan belediye bayrağını kaldırtmak nedir?

@yollarbenibekler

evet haklısın Türk Bayrağı ve Atatürk görseli ayrıştırıcı değildir ancak bir parti bunu kullanınca diğerleri kullanmazsa bu yoğunluk sahibi ikonları kendi lehine kullanmış, diğer partileri ''bu çizgiden uzak''mış gibi göstermiş algısı oluşur psikolojik olarak. Devlet bu nedenle bu ikonların seçim kampanyalarında kullanmasını yasaklar ki tüm yasaklara karşı olmama rağmen devletin eşitlik ilkesi doğrultusunda doğru bir uygulamadır.

Belediyenin bayrak asma uygulamasına gelirsek; belediye dediğimiz kurum bir devlet kurumudur. Ve devlet kurumları AKP ilçe başkanının rahatsız olarak kaleme aldığı (rahatsızııklarının sebebi malum; 90 yıllık intikam ve haset) dilekçede de belirtildiği gibi kanunlarla belli olarak belirli zamanlarda kullanılır. Yani her devlet kurumu kafasına göre göndere bayrak çekemez, Atatürk görseli, bayrak vs. kullanamaz. Bunun yasal bir çerçevesi vardır. Diyeceksin ki bayrak ve Atatürk posterinin ne gibi bir zararı olur, bu kimi rahatsız eder. İşte devlet tarafsız olması gerektiğinden dolayı % 0,1 bile olsa bundan rahatsız olacak yurttaşı düşünerek (ki bu ülkede bundan rahatsız olan sağ*sol ayrımı olmaksızın çok ama çok ciddi bir kesim var) belli bir çerçeveye sokar. Yani dayatamaz bir ideolojiyi (bu devletin resmi ideolojisi olsa bile ki normal şartlarda devletin resmi ideolojisi olmaması gerekir.

Sonuç olarak; dilekçede de görüldüğü gibi AKP türban konusunda gösterdiği hassasiyeti bayrak ve Atatürk görselinde gösteremiyor. Rahatsız oluyor. Özgürlüklerden bahsedip kendini rahatsız eden olguyu şikayet edebiliyor. İşte bunlar hep 90 yıllık intikam duygusunun eseri.

Durum budur..

not:''Türk bayrağı ya da Atatürk resmi ayrıştırıcı, memurlar veya herhangi bir seçim için kutuplaştırıcı bir sembol müdür?'' sorusunun cevabı; eğer 76 milyon yurttaşın arasından 1 kişi bile bundan rahatsızlık duyuyorsa evet devlet için bu ayrıştırıcı bir simgedir. Aynı türban, haç, gamalı haç, Davut Yıldızı gibi..

not 2: ''bir partiye özgü kullanım alanı olan şeyler midir bunlar?'' sorusunun cevanbı ise; elbetteki değildir ancak milliyetçi oylara gözünü dikmiş takiye yapan partiler için bu simgelerin kullanımı tehlikedir. Bu nedenle rahatsızlık vermesi normaldir..

@fayfa

70 milyondan bir kişi tarafından rahatsızlık duyulan her bir şeyi kaldırırsak hiç bir şey giyemeyiz ki? Kravat bile orta avrupa icadı diye giymeyen yobazlar var misal. bunun adı demokrasi değil bence. ya da mantık çerçevesinde değerlendirilemez.

ya aslında mantıkla maalesef açıklamanamayan o kadar şey var ki, dediğimi sen de anlıyorsun işte.

sen olması gerekeni söylüyorsun, fakat ben bu olanlara anlam vermeye çalışıyorum; mantığa oturtamıyorum; bu yüzden böyle bir muhabbet çıkıyor :)

hdp barajı geçemezse hdp nin milletvekillerinin hepsi akp ye geçecek böyle olursa da akp milletvekili çoğunluguyla ana yasayı değiştirip başkanlık sistemini yürürlüğe sokacak.ondan sonra kim takar hdp yi.

hdp barajı geçemese bile akp'nin anayasayı tek başına geçirecek 330 milletvekiline sahip olması kesin değil. medyada dolaşan anketlere göre 320 civarında kalıyor. 400 zaten hikaye. chp ile mhp de şuan ne yapıyorsa aynısını yapmaya devam edecek. hdp meclis dışından kürt haklarını savunma ve özerklik işine odaklanarak devam edecek.

@jamswety

hdp'nin milletvekili kontenjanı meclise giren tüm partilere aldıkları oy oranında dağılacak. hepsi akp'ye geçmiyor ama en çok akpye geçecek tabii.

@merhum oy oranında dağılmayacak. HDP'nin çıkardığı vekillerin tamamına yakını AKP'ye gidecek HDP'nin güçlü olduğu yerlerde AKP 2. parti ve CHP ve MHP hiç yoklar o illerde tüm vekiller AKP'ye geçecek. Seçim sistemini bilmeden atmasyon yorumlar yapmayın lütfen.

hdp barajı geçse de geçmese de sonuç pek değişmeyecek, barajı geçerse isteklerini resmi olarak milletvekili sayısından dolayı yapmak isteyecek, geçemezse de istediklerini yaptıracaklar. aslında iki ucu boklu değnek çünkü adam gibi muhalefet yok. iktidar kadar muhalefetin de güçlü olması gerekir. bizdekiler pısırık.

hdp'nin 1. parti olduğu doğu/güneydoğu illerinde akp 2. parti olup chp ve mhp'nin esamesi okunmadığı için akp bedavadan 50 küsür vekil kazanacak,

chp ve mhp, yasaların verdiği imkanlar dahilinde muhalefetini yapacak. yani mecliste konuşmalar yapacak, verdikleri her önerge reddedilecek, sonra chp ve mhp muhalafet yapmıyor yea diyecek herkes.

hdp'de meclis dışında, meydanlarda, sokaklarda, toplantılarda yani kullanabildikleri her mecrada sesini duyurmaya devam edecek,

akp bu duruma daha da hiddetlenecek daha sert, daha otoriter yasalar çıkaracak yani bombok olmaya devam edecek işte her şey.

Hdp'ce temsil edilenler hdp'nin meclise girememesi ile yok olmayacagi icin meclisin temsil gucunun dusmesi dolayisiyla buyuk sikinti olacak.

www.youtube.com
bu olacak

run for your life!

arkana bakmadan kaç (bu ülkeden)

selocan diktatörümüzü alkışlayacak, ne olacak ?

İnsel hoca tam da konuyla ilgili yazmış :

www.cumhuriyet.com.tr

@nuka cola

okuduğunu anlamadan sen yorum yapma asıl. ben türkiye geneli oy oranı mı demişim? yine de hepsi denemez. chp ve mhp'nin o illerde olmaması benim yazdığımı değiştirmez.

insel hoca da %10 payı koymuş zaten: "HDP barajı geçemezse, bu partinin hak etttiği milletvekillerinin takriben yüzde 90’ına AKP adayları el koyacak. "

not: bu arada ben de hdp'ye oy vereceğim.

Zamanında, özellikle lisede o şekildeydim. Sebebini bilmiyorum, mallıktan olabilir. Şimdi stada atom bombası atsalar, 10-0 kaybetseler dönüp de 'harbi mi lan' bile demem.

Kafam rahat. Burası çok güzel siz de gelin.

www.radikal.com.tr

Rekabet içeren bir oyunu izlerken taraf olmak, kişinin oyundan daha çok zevk almasını sağlar.

Ben bazen izleyeceğim maçlardan önce bahis oynarım ki taraf olabileyim ve zevkim katlansın.

fanatik değilim, çok önemsemiyorum tabi de, gene de takım maç kaybettiğinde, peh yenseydik iyiydi derim.

sebebi sanıyorum, tuttuğumuz takımın da bizim kimliğimizi oluşturan yüzlerce unsurdan biri olması.

takımla yatıp kalkma olayı tamamen aidiyet duygusu. çok daha ağır ve öyle bir iki cümlede açıklanabilir değil bence.

skorlara bakıp kazansaydık keşke muhabbeti ise daha çok taraf olmakla alakalı. bahis yapmayı çekici kılan etkenlerden biri de bu aslında. finlandiya ligi maçında bile izleyip bir heyecan yakalayabiliyorsun bu şekilde :)

hdp'nin barajı geçmesi durumunda akp'nin azınlık hükümeti kurmasından sonra en büyük olasılığın bu olduğunu düşünüyorum.

edit: ben akp'nin asla chp'yle koalisyon yapmaya yelteneceğini sanmam. öyle bi olasılık yok yani.
en büyük olasılık hdp'nin onay vereceği akp azınlık hükümeti bence. olmadı akp+mhp. tabii akp'nin tek başına iktidar olamadığı durumu konuşuyoruz.

Kızabilirsiniz, ama ben CHP'nin böyle bir halt etme ihtimalinin MHP ve HDP'den çok daha kuvvetli olduğunu düşünüyorum.

pazartesi günü akşam eve giderken ntv radyo'da canlı yayında dinledim reyiz'i. ak parti ile koalisyon kurmayacaklarını net bir dille ifade etti, öyle bir ihtimalin önünü kapattı.

Oldukça olası olduğunu düşünüyorum. Benim oluşacak durumlar için tahminlerim olasılık sırasına göre şu şekilde. (HDP'nin barajı aştığı varsayımıyla HDP baraj altı kalırsa AKP çok rahat tek başına iktidar zaten)
1) AKP zayıf bir şekilde tek başına iktidar olur (<280 MV)
2) AKP - MHP koalisyonu
3) CHP - MHP Azınlık Hükümeti
4) AKP Azınlık Hükümeti
5) AKP - HDP koalisyonu
6) AKP - CHP koalisyonu
7) CHP - MHP - HDP koalisyonu. (bu gerçekleşirse seçim yasası değiştirilip çok erken genel seçim)

illa bir koalisyon olacaksa ve mhp-chp olmazsa, akla gelen en yakın ihtimal, chp-mhp-hdp zaten en ütopik olanı.

imkanlar dahilindeyse chp-mhp daha mantıklı, çünkü akp ile koalisyon kurarsa hem tepki alma durumu var, hem de akp koalisyonunda küçük ortak olurken, chp ile yaptığı koalisyonda eli daha güçlü olur.

olasini dusunuyorum gibi bir cevap okudum yuh diyorum.

bakin adamlar diyor ki hdp ile isbirligi yapan hicbir parti ile koasliyon yapmayacagiz.

kurultayda spiker tekrar tekrar soruyor. akp ile yapacak misiniz diye ustune basa basa asla diyor.

buna ragmen eksi de orada burada goruyorum kesin x le koalisyon yapacak diye.

basin yayin organlarini takip edin kardesim.

ha ben de mhp ye verecegim. herhangi bir akp koalisyonu ihtimali olsaydi basmazdim mhpye.

MHP, AKP'nin başı her şıkıştığında koltuk değnekliği yaptı.. (gazete arşivleri, youtube elinizin altında..araştırın)

Alparslan Türkeş zamanındaki omurgalı parti yok artık..

AKP'nin ihtiyacı olduğunda sonuç yine değişmeyecektir..

Bahane olarak da; "Ülkemizin yönetim boşluğu içerisine girmesine razı olamayacağımız için bu koalisyonu uygun gördük" derler ve işin içinden çıkarlar..

Ne de olsa arkadaşlar Türkiye sevdalısı.. ;)

%90 koalisyon olmaz. %10 için de olası koalisyonlar:

akp-hdp
akp-mhp
mhp-chp

ne akp ile chp ne de mhp ile de hdp aynı yerde bulunur.

herkes kurmayız der ama hepsi de kurar. Hdp'den daha olası değil ama ikinci sırada Mhp var. Mhp, milletimiz bu görevi verdi bize falan diyerek kurar koalisyonu ama Akp'nin pek yanaşacağını sanmam. Çünkü Mhp Akp'nin pek çok konuda elini kolunu bağlar gibi geliyor bana.

CHP'nin yamyam kanadı olasılıkları gözden geçirmeye başlamış bile: www.radikal.com.tr

şu anda mhp ve hdp, akp ile işbirliğine girmeyecekleri konusunda seçmeni ikna etme yarışı içindeler ıronik şekilde.
özellikle bahçeli beyanlarında suçlama dozu gittikçe artıyor.
ama "neden-sonuç" ilişkilerinin işlemediği dünyanın en tutarsız coğrafyasında yaşıyoruz ve mhp erdoğan'ın özellikle hem seçmeniyle hem de iç işleriyle ilgilendiği bir parti bildiğiniz üzere.
mhp'yi kendilerine en uygun şekilde konumlandırıp, koalisyonda olmasa bile, yeri geldikçe kullanmak üzere bekletmeyi planlıyorlardır.
zaten seçim de bu işe yaramıyor mu son zamanlarda? tek partinin devamlılığını sağlamak.

(bkz: 18 mayıs 2015 star tv devlet bahçeli canlı yayını/@ginger root)

kurmayacak, birinci ağızdan.

Piç kızlar evde kalmazlar, illa ki birini bulurlar. Aynı şekilde piç erkeklerde. Karşı cinslere pislik gibi davranan bu insanlar bir bakmışsın sevgi pıtırcığına dönüşmüşler. Hayat yine onlara güzeldir. Sen de evde tırnaklarını yersin, nasıl yaaaa diyerekten.

şimdi genellemenin hası geliyooooo: piç kızlar herkesten önce evlenir dostum. piçlik dediğin içte, planda , stratejide, iyisini ben kapayımcılık da.yoksa çok ilişkisi olan kız çok kişiyle çıkan kız illa piç olacak diye bişey yok belki geçmişindeki ilgi açlığını doyuruyordur filan. dinamikler değişir, herşey değişir.
piç erkeklere gelince o kısımdan okumadım hiç bilmiyorum.

Beni anlatmıssın, efendi adam önce vay be kız beni istiyor diye sevinip mutlu oluyor, sonra kıskanacak seyler bulup iliskiyi zehir etmeye Başlıyor, kız piç erkeklere dönüş yapıyor.

böyle bir tanıdığım kadın vardı. sonunda efendi bir adama denk gelip farklı tanıttı kendisini, değişti de tabi. eski hallerini de açığa vurmadı. onunla evlendi. şimdi hamile. çalışmıyor kocişi ona bakıyor.

piç erkekler salak bi kız bulup evlenir, piç kızlar da gerizekalı bi çocuk bulup evlenir. konu kapanır. sonra, vay kocam böyle karım böyle..

pic kizlar da efendi kizlar da gordum. efendi adam sayilirim, lakin mal degilim. cin olmadan adam carpmaya calisan cok kiz gordum, sktir ettim hepsini. demem o ki, kim ne sendromuna girmis umrumda degildir. evlilik de sacma aga..her an esin, sevgilin vs'den kazik yeme riskin var, yok demeyin..yiyen bilir. en saf temiz kizin bile ardinda neler var neler..kimseyi sahiplenmeyeceksin, kimseye umit vermeyeceksin, insanlar ne isterlerse istesinler sen mutlu oldugunun yaninda olacaksin. gerisi falan fistan..

yani bana gore pismanlik degil de, yusuf yusuf modundalar. pismanlik falan yok, kiskanclik var gordugum kadariyla. pismanim falan diyorsa, karsisindakine rol kesiyordur net.

efendi erkekleri kendi içinde kategorize etmek lazım,

bu yazdığın metindeki piç kızın, ulan artık bi efendi adamla evleneyim, hiç kendimi de çaktırmayayım şirin masum kız rolüyle devam edeyim gitsinci gruptan olduğunu/olduklarını farz edelim.

efendi ama, aynı zamanda saf, keriz ayarında tipler, kızın piçliğindne haberdar bile olmadan 30 yıl yaşıyorlar,

bir de efendi ama salak olmayan, aklı çalışan efendi adamlar var, saf anlamında değil de, karakterli anlamında; bu 2.grup, bu duruma uyanıp, oh sen, piçliğe ve piçlere doy, emniyet olarak beni tercih et, bi çakal sen misin diyerek, bu durum onları mutlu etmezi aksine gıcık kaparlar.

davul dengi dengine çalar. bu sebepten yorumlar değişkenlik gösterir. efendi adam için söylediklerin geçerli.

bana denk geldi bitane hatta tam da cokkarisik'in dedigi gibi oldu, 5 ay sonra (yazıyla bes) evlenme niyetimin olmadıgını söyleiyip ayrıldı

the phoenix ss +1

valla kandıran kandırdığını götürüyor hocam.

evliliği zorundalık gibi görmüyorsan keyfine bak ne diym. ki çevremdeki insanlar artık evlenmiyorlar.

arap arkadaşlardan bildiğim kadarıyla telaffuz farklılıkları arap ülkelerinde bölgelerinde de var . bildiğim tümüyle öyle değil zaten . yine héyati (aynen böyle okunur) (hayatım , canım manasındadır )
yine bu heyaa olarak duyduğun başka manası olan bir kelime de olabilir.
arapça çok geniş ,kadına farklı erkeğe farklı hitap edilir .yazarken başka ,konuşurken (yazarken aynı anlama gelse de ) başka kelimeler kullanılarak iletişim sağlanır .

hacı ben telaffuz farklılığını sormuyorum. o arap şöyle telaffuz eder bu arap böyle telaffuz eder. yeniden güncelleyeyim, yaygın resmi ortak arapçada o harf sonda olduğunda okunmuyor. heyati'de sonda t var mı, yok. arapça klavye olsa gösterecektim, gösteremiyorum. hani bu bildiğimiz t değil de sonda yazılan h harfinin üzerinde iki nokta şeklinde olan t'den bahsediyorum. arap alfabesini okuyup yazabiliyorum sıkıntım yok o konuda, az çok bilerek soruyorum soruyu.

merak ettigim bir konuydu bu, cevaplari takip edecegim. ben bu olayi tsm eserleri soylenirken yapilan sonlardaki yutmaya benzetmistim. kiyamet denildiginde bitis cok keskin ve sert oluyor ama kiyameh diyince daha yumusak ve kolay soyleniyor. dil de kolaya kacan kivrak bir yapi oldugundan olabilir yani.

cevabı öğrendim, te merbuta imiş.

kelime sonunda üstünde iki nokta olan güzel he, arapça'da dişillik te'si diye geçiyor, aslında o cinsiyet ifade eden bir kalıp, kelimenin doğal bir parçası değil, genellikle sadece ''e'' sesi ile biten dişil kelimelerde yazıda gösteriliyor. o yüzden okumuyodur araplar.

örneğin hatice kelimesinin yazılışında da o ifade var ama, yazmasına rağmen biz de okumuyoruz.

not: arapçadan anlamam, osmanlıca, farsçadan anlarım ama benim bilgi kırıntılı yorumum bu. arapça bilen birileri varsa açıklık getirirler gerçi.

not 2: ben yazana kadar olay çözülmüş.

yarın, bir kaç suriyeli hoca tanıyorum onlara soracağım .

ayşe'nin sonunda da o te'den var

o -at -et sesi bahsedilen şeyin çoğulu, daha doğrusu tamamını kapsayan bir şeyin ifadesi anlamını da veriyor. tamirat, tamir faaliyetinin ihtiva ettiği her şeyi ifade ediyor mesela. hayat, hayy olanın ihtiva ettiği her şey; gibi.

bana söylenen : kelime sonunda duruş olduğundan (onların deyimiyle "vakıf" ) o harf okunmuyor .

başka dinden olmaları, sadece israil değil türk milleti müslüman olmayan hiçbişeyi sevmiyor

revivo'nun galatasaraya attığı frikik golü.

temel referans dini sebepler,

bir de filistin bölgesinde egemenlik kuran bir devlet olduğu için, ''filistin/osmanlı/eski topraklarımız/eski müslüman ahalimiz üzerinde at koşturan yahudiler'' bilinçaltı travması var, nefret edenlerde.

bir de tipik müslüman/türklerin yahudilere karşı daha fazla antipatisi var, örneğin israil yahudi değil hristyan bir toplum olsaydı ve filistinde değil de mesela, iran'ın doğu bölgelerinde filan olsaydı bu kadar fazla nefret duyulmazdı gibime geliyor.

filistin'li halkla yaşanan sorunlardan kaynaklanıyor. o toprakların daha önce osmanlı devleti ne ailt olması ve o insanların da bir zamanlar bizim himayemizde olması nedeniyle normalden daha fazla etkileniyoruz. ayriyeten ulusal sularda mavi marmara gemisine yapılan saldırı da üstüne eklenince ortaya nefret çıkıyor malesef.

israil dediğin ülke katildir. birçok devlet gibi.

türkler zaten kendisi dahil hiç bir milleti sevmez, ama oradaki durum biraz müslüman kardeşlerimizi oldürdüler olayı, hoş o müslüman kardeşler suriyeliler gibi türkiyeye gelse pis araplar ülkeyi istila etti olur.

Katil ve cani olmalari. Sorsan yahu olduklarini bilmeyen bile cikar, din konusu degil olay.

türk milletinin değil, müslüman aleminin nefreti o. katliam geyiği olsaydı israil düşmanı o şahıslar arapperestlik yapmazdı.

yahudiler

Çoluk çocuğa dahi yaptıkları zulüm.

israil devleti ile ilgili. kökeni derin bir nefret olsa vaktinde o kadar yardım edilmezdi.

@nawar,

yav he he, müslümanlar sadece farklı bir dinden oldukları için nefret ediyorlar zaten. osmanlı da yahudiler ispanya'da zulme uğrarken o yüzden sahip çıkmıştı.

Lütfen izleyince
youtu.be

1. si haberler çok gazlıyor milleti. lübnana savaşı intifa gazze bombordıman haberleri bire bin katılıp israil terör devleti rörörö gibi lanse ediliyor ama filistinlilerin okul bahcesine hastane catısından attıkları füzeler es geçiliyor. 2. si illuminati, abd asıl yöneten yahudi aileler var vs. gibi internet uydurmalarıyla kafayı bozmaları.

Sevmek için neden ne? İsrail halkını kastetmiyorum. İsrail devletini sevmek için hiç bir neden yok.

israil konusu türkiye'de sağı da solu da mümkün sınırlar içerisinde aynı tarafa doğru konumlandıran nadir konulardan biridir.

filistin halk kurtuluş ordusu, filistin genelinde hakim güç iken sol bu konuda duyarlıydı ve israil'i işgalci olarak görüyordu. hatta deniz gezmiş dahil birçok zamane devrimcisinin filistin'de kamplara katılmışlığı vardır. hamas'ın filistin'de gücünü arttırmasının ardından, sağda da dini hassasiyetler başgösterdi ve onlar da "müslüman kardeşlerimiz öldürülüyor" hassasiyetiyle israil düşmanlığı geliştirdi.

Var, babam araba surerken simit yedi diye ceza kesmislerdi trafigi tehlikeye attigi icin.

araç kullanırken sürücü koltuğunda sigara içmek kabahatler kanunu kapsamına alındı.
sigara içmenin cezası varsa muhtemelen yemek yemenin de vardır.

bence de olmalı, araç kullanırken, elindeki ekmek arasını ısıracam diye, direksiyon hakimiyetini kaybedebip, kazaya sebep olabilir, ama ben bu sebepten pek kimsenin yaptırıma ugrayacağını sanmıyorum.

evet yaptırıma uğrayan da varmış:)

tas kebabi

beyti

et bakımından cağ kebabı, iskender.

sakatat olarak ciğer şiş ve kelle ile yapılan bir şeyler, kokoreç vs.

deniz ürünü olarak barbun, levrek, midye dolma, hamsi tava.

sebze - ot olarak diğerlerinin seviyesine yaklaşan bir şey yok bence (mezelerde durum değişebilir).

Kömür ya da odun ateşinde pişmiş ızgara etler genel olarak.

kuru fasulye

icinde et olan yemekleri ayirmam, hepsini ayni sekilde severim. corba ve pirinc pilavi da olursa yaninda fiuuuu.

Ben iyisinden bi çizburger ve patates kızartmasını mantıya falan bile değişmem.

Bi de makarna. Her gün yesem bıkmam, tabi değişik soslarla.

mücver

pirinç pilavı.

bana bir porsiyon pirinç pilavı verin, yanına zaten, çok uyumlu bir ikili olacakları çok leziz yüzlerce farklı yemek bulabilirim.

pilavın yanında onlarca çeşit et ağırlıklı yemek yersin,
pilavın yanında sebze yemekleri yersin.
pilavın yanında deniz mahsulü yersin.

ama bunlardan pilavı çıkardığında, ne kadar güzel olsalar da eksik kalır. ki pirinç pilavı da zaten başlı başına güzel bir şey.

agudırşışı - abısta - sızbal üçlemesi (abhaz mutfağı)
mantı - anne elinden olacak
iskender ve lahmacun (şu an ağlıyorum)
patlıcanlı bütün yemekler + pilav + yoğurt

patates kızartması

1 haftadır rejimdeyim ve canımın cektiği seyler: tereyaglı pirinç pilavı, anne yapımı pattis kızartması, iskender
Tatlı olarak herşeye razıyım, vişne receli bile olur...

hayır. hayır.

kesinlikle hayır.

kesinlikle evet.

hell no

hayır.

%20 ancak

evet yetiyor.

memurum,

işte statü artırma gibi bir durum mümkün olmadığı için, mesleki anlamda üst kademeye geçmek için çalışma, bu anlamda bir şeylere mesai harcama motivasyonu ve meşgalesi olmuyor.

sonra sosyal yönü boş bir ilçede yaşıyorum, bu yüzden vakit olsa bile eğlenecek aktivite çok sınırlı oluyor.

birlikte vakit tüketeceğim sosyal çevremedeki insanlar da, evli ya da sevgilileri var genelde, hepsi çalışan eden insanlar. (bu tip insanlar daha bir asosyalleşiyor, kendilerini çevreden yalıtıyorlar.) haliyle bu eğlence kısmıyla cok vakit tüketme olmuyor.

bir de gene yaşanılan yer itibariyle, iş dışında düzenli vakit geçirilecek kurum, kuruluş, mekan, kurs şu bu neredeyse hiç yok. haliyle vakit sıkıntısı yok, iş doğası gereği zaten, planlı.

ben de aday memurum; ölüm, doğum gibi durumlar izin verilmesi zorunlu haller ama, diğer hallerde amirin takdir yetkisi var, ve genelde aday memura izin vermeme eğilimi var.

4213
Yıllık izin:
Madde 102
–
(Değişik: 31/7/1970
-
1327/4
6 md.)
Devlet memurlarının yıllık izin süresi, hizmeti 1 yıldan on yıla kadar (On yıl dahil) olanlar için yirmi gün, hizmeti on
yıldan fazla olanlar için 30 gündür.

bir yılı doldurduğunuz anda asaletiniz onaylanmasa da izin hakkına kavuşursunuz, geçen bir senede kulanmadıklarınızla beraber 40 gün htta toplamda. ama amirler bu konuda sorumluluk almak istemiyorlar bazen yanlıi bir uygulamaya imza atmamak için, bazen de sırf işgüzarlıktan izin vermeyebiliyorlar.

sağlık bakanlığı adına konuşuyorum. zira bazı bakanlıklarda izin hakkı kısıtlanabiliyor.

657'de izin hakkı için 1 yılı doldurma şartı var, aday memurluğun kalkması şartı yok. Nitekim aday memurken 2 kez yıllık izin kullanmıştım. hiçbir sorun olmadı.

kısacası adaylıkla yıllık iznin alakası yok. 1 yılı doldurduktan sonra 20 gün izin hakkın ortaya çıkıyor. Olay bundan ibaret.

arabayla mı gideceksin?

yatağı kuracağın yere dikkat et, patlayabilir. mat daha rahatsızdır fakat imha edilmesi zordur :D

Eger ozel aracinizla seyahat edecekseniz sisme yatak alin. Ama toplu tasimayla, otostopla gidecegim diyorsaniz askeri matlardan alin. Kalin ve yalitimi iyi. Sisirme aparati gezdirmekle ugrasmayin.

Edit:imla

her ikisini de kullandım. ben mat diyorum.
şişme yatağı şişirmesi dert, katlaması ayrı dert. üstelik 1'den fazla kişi yatacaksa hiç rahat değil. 2 kişi uyurken 1 kişi hareket etse, ne bileyim sağa sola dönse, yatak o kadar sallıyor ki diğer kişi de uyanıyor. matta böyle bir sorun yok. üstelik taşıması çok daha kolay.

tura bisikletle çıkacağım aslında. cevaplarınız için çok teşekkürler.

kamp ortamının felsefesi, optimum pratiklik, ortalama konfordur.

şişme yatak çok abuk geldi, onu taşıyacan, şişirecen, ağır, kapladığı alan fazla.

askerde mat kullanmıştım, iyi o da fena değil. şişme yatak gibi patlama, çatlama, şişirmek için zaman kaybetme durumu yok,

mat; bir hırkam var atarım, nerede olsa yatarım demek, her türlü daha pratik.

evet ya ağırlığı ve taşınması sıkıntılı gibi geliyordu zaten bana da. teşekkür ederim cevap için

Mat rahatsız geliyorsa (aynı tarafa uzun süre yatarsanız ağrı yapabiliyor) 1 tane en ucuzundan ek olarak alın. Ikisini beraber rulo yapar, üstüste 2 matta yatarsınız. Tabi 2.mat demek ekstra ağırlık demek. Konfor isterseniz düşünebilirsiniz.

dediğin gibi kurban eti ise satılmasının imkanı yok .hayvanın derisi de dahil hiç bir şeyi satılamaz. öyle ki .kurbanı kesen kişiye ücreti yerine o etten de verilemez. kısacası ticarete konu olamaz. et yiyemeyen birisi bundan elde edeceği parayı ne kadar rahat yiyecek merak ediyorum doğrusu .

madem arkadaşı, bedavaya versin.

benim arkadaşım bana böyle bir şey teklif etse, onunla arkadaşlığımı gözden geçiririm.

2000'lerde zirve yapan, incir çekirdeğinden girişimcilik icat etmeye çalışan bu köylü kurnazı jenerasyonu hala anlayamıyorum.

çocuk okuyormuş alın gitsin işte.

çocuk bağışlanan kimse oluyor evet, istediğini yapabilir, gönlünüz rahat olsun.

kurban eti satılmaz

öyle iş olmaz. kurban etinin olayı ihtiyaç sahiplerine dağıtılması zaten, kesenin yemesinden çok. satın almayın.

kardeş bana verebilirsiniz. ziyan olmasın

bir yurda bagislasin dedim, kendi arkadasi degil onun ev arkadasiymis. kredi karti filan yatirmis parasiz kalmis. Öf bilemedim ya

ulan bu ne şark kurnazlığıdır.

vatandaş kurban etini, nakite çevirmeye çalışıyor, hiç kredi kartı yatırdım parasız kaldım dramatizasyonuna girmesin, lanet olası, küçük köylü kurnazı, pislik:)

Cevap nick de gizli.

İstiyorum aslinda ama seciciyim baya bi ve sooguk biriyim yabanciya karsi. Boyle agzim iyi laf yapmiyor. Asiri yakisikliligim falan da yok. Ondan boyle idare ediyoruz

Çok açık, sevilmiyorum.

uzun süreli ilişkiler bana göre değil. gayet yakışıklıyım.

şişmanım, yakışıklı değilim, ağzım laf yapmıyor. 3 te 3yaptım.

zekice bir fişleme yöntemi
alkışlıyoruz arockm'u

seçiyorum seçtiğim de beni seçmiyor.

ben istemiyorum. gereginden fazla, gereksiz bir sorumluluk iceriyor. ozellikle de ileriye dönük ciddi bi düsüncem yoksa.

Beni beğenini ben beğenmem,benim beğendiğim ise beni beğenmez.

İlişkileri çok ciddiye alıyorum, öylesine bir şeye başlamaktansa yalnız olmayı tercih ediyorum. "The one"ı arıyorum diyebiliriz.

gençler bitmişsiniz lan siz.
ben evli olduğum halde sevgilim var, sizin nasıl olmaz.

uzak mesafe ilişkilerine karşı prensip olarak kapalıyım.
yakın mesafede de kimse yok. olsa da uyumsuz, tipsiz ve tahammülsüz olduğum için kimse barınamıyor sınırlarımda.
üstüne üstlük çok matah birisiymişim gibi seçiciyim

Vardi aldattim. Belki bakarsin tekrar olur, belli olmaz.

ismail yk sendromu + sosyal çevrenin kısıtlı olması + friend zone kümesinde düşünülmem.

talip yok

evliyim, etik olmaz.

türkçelerinin tam karşılamadığını düşündüğüm için ingilizcelerini kullanacağım müsaadenizle, fazla "weirdo" ve "awkward" görüyorlar. bunların normali bile iyi değil ki beni fazla görüyorlar işte. en azından benim gördüğüm, bana gösterdikleri bu. özellikle karşı cinsle ilişki konusunda ekstra sorunlu bir herifim, haliyle düzgün adım atmak falan pek mümkün olmuyor. mecbur olmadığı sürece dışarı çıkmayan birisi olarak "hadi sinemaya gidelim" diyen bir canlıyla uzun süre anlaşabileceğimi düşünmüyorum zaten, 3 günde sıkılır gider kız.

i.imgur.com

ödemelisin. borç bu, vicdanın rahat olması lazım.

faize af gelmesini bekle çok istiyorsan ama ana parayı öde, adı üstünde kredi en azından o kadarını yap.

bir gece ansızın, bankadaki hesaplarına gelir idaresi başkanlığı, e-haciz işlemi uygulayabilir. öyle bir riski var.

o vergi borcu silinen iş adamları ''güçlü'' sen zayıfsın, aranızdaki fark bu. devlet seni bekler bekler, sen de faiz affı gelir diye beklersin, sonra devlet çat diye hesaplarına bloke koyar. sen o riski alabilecek güçte değilsin ki.

başkaları öderken sen yiyodun, sen ödüyeceksin ki başka ihtiyaç sahipleri nasiplensin. zamanında yerken iyiydi boşver elin ne yaptığını. öde kurtul.

faiz affı bekleyebişirsin ama ödememek pek bana göre değil.borç ödemeke enayilik değil. seinide dediğin gibi o şefersizse sen olmak zorunda değilsin.

kiralananın el değiştirmesi tek başına kiracıya ya da malike fesih hakkı vermez. evet süresinden önce feshederse geri kalan kira bedellerini ödemekle yükümlü kiracı.

Size bir tavsiye kiracı evden çıkmadan 'satılık' yazısını astırmayın, bizim kontratın dolmasına 2 ay varken adam geldi astı yazıyı eve girenin çıkanın haddi hesabı yok ki bazen tartışmalar bile yaşandı o yüzden biraz evde oturanı düşünün.Ben ev sahibiyim istediğimi yaparım egolarını bırakın. Unutmayın ki o kontrat sürecinde evi kullanma hakkı kiracıya ait, kiracı istediğine evi gösterir istemediğine göstermez, elinizi kolunuzu sallaya sallaya gitmeyin (aynı durumu yaşadım ve yaşıyorum da)

paraya mı ihti,yacınız var? kiracınız karun mu, çok mu zengin yani?
bir ay önceden çıkacağını söyler ve çıkar, bu tür şeylerde arada iyi niyet vardır. niyetinizi bozmayın. sözleşme (kira kontratı) seneliktir kirada artış olmaması için.
belki başka bir durumda adamın bir yakını öldü apar topar taşınması gerekecekti, bu durumda da para mı alacaktınız adamdan?

verbanadüşlerimi,
kiracı istemediği sürece göstermez onu biliyorum. zaten her gün 50 adam getirmeyeceğiz evi göstermeye. onun bilincindeyiz merak etmeyin. sonucta oturan o ve müsait olduğu zamanı bekleriz o kadar da öküz değiliz :)

aithra,
durumu bilip bilmeyen kişilerin böyle atarlanmasına da hastayım:) keyfimden satıyorum evimi zaten. dediğiniz tarzdaki durumlardan bahsetmiyorum farkındaysanız. iyi niyet tabi ki vardır ama bu da karşılıklıdır.

65 derece, valla ev sahipleri evin tapuları onlarda olduğu için istediklerini yapabileceklerini sanıyorlar sizde onlardan olmayın.Adam evi satıyım bir an öncede ne olursa olsun düşüncesiyle bakıyor kiracıyı düşünen falan yok kısacası adam cebini düşünüyor

evi satacagını söylemişsin kiracında kendine ev bulmuştur çıkmak istiyordur gayet normal.. siz kiracıyı strese sokarken iyi adam çıkmak isteyince kötü. ben olsam ben de aynı şeyi yapardım ben ortada kalacagıma sen kal yani..
bunun üstüne bir zahmet geri kalan parayı da almayın

Kiraci beni fazlasiyla strese sokuyor zaten ben onu sokmadigim halde.
Tapusu bende diye kiracinin da sahibi degilim ama bir de nasilsa kiraciyim diye istedigimi yaparimcilar var. Simdiye kadar herhangi bir sey soylemedik zaten, ben de kirada oturuyorum sonucta. ama beklenmedik bir durum cikti ve gercekten nakite ihtiyac var su anda. Soruya cevaptan vermeyip atarlanacak olanlar cevap vermesin bi zahmet. Sanki tum kiracilar iyi tum ev sahipleri de kotu. Yapmayin lutfen

umarım adil davranmayı becerirsiniz

Ben de onu istiyorum. Amacim cikacaksan parami ver demek degil zaten. Ama kendisi biraz sorunlu malesef ve ben de sadece haklarimi bilmek istedim. Yoksa evim var banane yapacak degilim. Her sey karsilikli iyi niyette bitiyor. Satmak zorunda olmasaydim istedigi kadar strese soksun ilgilendirmezdi, ilgilendirmedi de simdiye kadar zaten.

kiracının isterse ekim'e kadar oturma hakkı var,

kiracı kontrat bitmeden çıkmak isterse -ve sizinle karşılıklı anlaşma yoluna gitmeden yaparsa bunu- tabii, sözleşme sonuna kadar olan kirayı talep edebilirsiniz.

siz illa vereceksin o kirayı diye diretirseniz ve kiracı da inatçılık yaparsa, siz eve baksın diye müşteri getirdiğinizde, evi göstermez, müsait değilim bakamazsın falan filan der, uğraştırır.

siz anlaşma yoluna gidin. çok çok zor duruma düşmeyeceksiniz geri kalan kiraları istemeyin, işin pratiği bu. dikleşirseniz kiracı lehine olur durum, misal adam ekim olmadan evi boşalttı, ekim'e kadar olan kirayı da vermiyorum ulan dedi. ihtarname çekersiniz, mahkemeye verirsiniz, 3-4 aylık kira için uğraşırsınız da uğraşırsınız yani belki 1 yıl belki daha fazla, anlamı kalmaz.

edit: zaten, kira talep etmek gibi amacınızın olmadığını söylemişsiniz. kısaca adamın evden erken çıkması durumunda kanuni haklarınız var ama, öyle hemen sonuçlanmaz. pratikte siz uğraştığınızla kalırsınız. ev bulduğunda çıkabilirsin diyin, o da eve bakmaya gelenler olduğunda uğraştırmasın. zaten adam depozit versiyse, son kirayı onun yerine sayar filan. şurda sizin zaten alabileceğiniz kira ağustos'a kadar.

şahsi eleştiri gelince cevap hakkı doğuyor :)
belki de siz anlatamıyorsunuz? atarlanma derken anlattığınız şeye verilen cevap hoşunuza gitmediyse insanları "atarlanıyorlar" diye isimlendirmeyin.
kiracınız da sizin istediğinizi yapmak zorunda değil. demek ki kişisel bakış açınız yanlışmış genel olarak :)

benim sorduğum soruyla alakasız bir cevap vermiştiniz. hatta cevap bile vermeden paraya mı ihtiyacınız var diye sormuşsunuz. bir insan malını neden satar? karşıdaki kişiyle aradaki sorunları bilmeden duyuruyu açanı hemen suçlu durumuna düşürmek buranın genel özelliği. çıkarsa paramı alırım demiş miyim? böyle bir hakkım var mı diye sormuşum sadece yapacağım dememişim. karşılıklı atışma olması durumda buna hakkım var mı diye sormuşum.
bence benim bakış açımda değil de sizde bir detayı bilmeden savunma durumu mevcut.
:)
merak ederseniz, derdimi anlattım, nedenleriyle beraber (burada size açıklamak zorunda olmadığım nedenlerimi) ve iyi niyetle anlaştık.

Sözleşme var mi?

Eğer sözleşme suresi doldu ise ve taraflar sözleşme yapmama konusunda konusmadilarsa sözleşme otomatik olarak bir sene yenileniyor diye biliyorum.

Bu durumda önce ihtar çekmesi lazım. Yasal yollardan sizi evden attrabilmesi altı ayı buluyor sanırım. Ama hergun kapiniza dayanmak gibi bir cirkefligi engelleyecek bi'şey yok. Yaparsa polise şikayet edebilirsiniz. Dediğim gibi sözleşme varsa öyle hemen simdi çıkın deme hakki yok.

Sözleşme yok ise sıkıntı.

sözleşme esas öncelikle, ne zaman bitiyor.

eksik kira konusunda size ihtarname çekti mi?
kiraları hangi kanaldan yatırıyorsunuz?
kontratınız ne kadar süreli, şu an kaçıncı ayındasınız?
o her gün kıyamet koparmaya kalkabilir, bir nevi ev sahibi mobbingi oluyor ülkemizde.