yeni yerler görmeyi seviyorum, senede max 2 gün denize giriyorum adet yerini bulsun diye. kimseye salak demem, herkesin kendi seçimi. kimi sahilde yatar mutlu olur, kimi berlin'de gezer mutlu olur.

Uzun uzun yatmayi ben de guzel ve rahat bulmam ama yuzmeyi Severim.

İzmir'de yaşıyorum 1,5 senedir denize girmedim, aklıma bile gelmedi. Şimdi Ankara ya dönüyorum.

herkesin tatiline kimse karışamaz.

sözlükte yazanları %98'ini dikkate almamanı öneririm..

Ben yerli turist kaziklama olayini sevmiyorum. Butun gun deniz kenarinda yatmak icin verecegim parayla yeni yerler gorup kendime bir seyler katmayi tercih ederim.

Elitizm kasacaklar ya hani. Deniz kum güneş iyidir. Malaksam malağım öyle sırt çantasıyla avare gibi yorgunluktan geberip tatilimi piç edemem.

sevmiyorum. kışın daha mutlu oluyorum. soğuk ve kasvetli hava beni daha bir mutlu ediyor. ne dinlediğim müzikten zevk alıyorum, ne de okuduğum kitap hoşuma gidiyor yaz mevsiminde. dinlediğim müziklerin yaz mevsimiyle alakası bile yok zaten.

30 yaşını geçtim, entellik kasacak halim yok. güneş, kum, deniz kasmaktansa avrupa'nın griliği beni mest ediyor.

Herkesin tatiline kimse karışamaz +1

Ben de deniz insanıyim ki bu yüzden genelde uzun tatilleri sahil kasabalarında ya da mutlaka denize girilecek yerlerde, kısa tatilleri de kültür turlarına ayırıyorum.

İkisinden birine gitme zorunluluğum varsa da denizi tercih ediyorum.

Güneş alerjim var. Güneş koruyucu sürsem bile güneş altında kalınca cildimde kırmızı benekler oluşuyor. Bir de yatmayı sevmiyorum ben yapım gereği. Mutlaka hareket halinde olmam lazım yürümem lazım. Sürekli aynı ortamda kalıp aynı manzaraya bakmak ve aynı şeyleri yapmak beni çok sıkar. Yüzmeyi severim bak, uygun ortamı görürsem yüzerim ama sırf yüzmek için tatile gitmem. Tüm tatilimi yüzme üzerine kurarsam çok yazık olur, boşa geçmiş olur o tatil.

Ben tatili yeni deneyimler kazanabileceğim, yeni yerler görüp farklı tatlar tadabileceğim bir fırsat olarak görüyorum. Deniz kum güneş para israfı benim için.

bunu soyleyenlerin bir kismi da homo sapiens got gobekuslar -> oykunmeyle karisik sadri alisik.

saçmalamayalım lütfen arkadaşlar, ''tatil toplum içindir'' e kadar getirenler olmuş mevzuyu.

Biri bodrumda biri altınolukta iki yazlığımız var. Bütün çocukluğum deniz kıyısında malak gibi yatarak geçti. Bundan dolayı da baydım sıkıldım. Çok uzun bir süre bu türden tatil yapmasam eksiklik hissetmem. Hayatım tatil gibi zaten. Kültürel gezileri ufuk açmalı turları falan seviyorum ben.

ben sevmiyo değilim de kıskandığım için kızıyorum. "hııı gerizekalılar :S" diyorum.

bizimkiler dindar olduğu için zaten öyle ailecek denize gitme durumumuz olmadı, babam sağolsun çok ilgili (!) olduğu için bırak denizi herhangi bir yere götürmezdi. dolayısıyla ne yüzme öğrendim ne de gidip yüzebileceğim bir yerde/ortamda bulundum (denize kıyısı olan şehirlerde büyümeme/yaşamama rağmen).

aslında ingiliz camışları gibi papates kızartmasıyla birayı gömüp denize koşmayı, sağda solda donsuz gezip canım sıkıldıkça denize girmeyi hatta sırf kumsalda oturup "vay amk" demeyi bile çok istiyorum ama param yok ehehe. şu an orta avrupa turu yapmak, türkiye'de ya da yurtdışında denize girmekten daha ucuz olur sanırım. kaldı ki yüzmeyi de bilmiyom.

o açıdan, bende çocukluktan beri gelişmiş bi kıskançlık, "tatilde denize falan girenlerin amk" düşüncesi var. farkındayım ama engelleyemiyorum da. özellikle nice, mallorca ve bari'ye gitmeyi istiyorum mesela amahahahha bak daha cümleyi bitirmeden gülme geldi.

sıcak, çok sıcak. hava sıcak, havuza giriyorsun sıcak, denize giriyorsun daha da sıcak. hiç benlik ortamlar değil.

Kalabalık plajlar kafa sikiyor ama Ege'de sakin bir deniz kıyısı mis.

Soyle sevmiyorum;
Deniz, gunes bunlar guzel seyler, kotu diyemem. Simdi giderim kumsala, denize girerim, sonra cikar biraz dinlenirim, eee? Geriye bir sey kalmiyor. Severim denizi ama uzun sure durursam sikinti basar beni. Birkac gunu denizde geciremem, bunalirim. Hareket istiyorum.
Deniz de severim dedigim gibi ama kumsali pek degil, tekne turu seviyorum daha cok.
Son 3 senedir deniz iceren tatil yapmadim.

alarm 7'ye kurulu. erteleyerek 7.15'te kalkıyorum. duş, giyinme ve diş fırçalama faslından sonra 7.35 gibi evden çıkıyorum.
34 e

30 dakika, yaş 23, cinsiyet erkek.

Sabah 6'da calmaya baslar genelde on dakika icerisinde uyanirim. Hemen el yuz yikayip kopegi bahceye cikaririm o bahcede piizlenirken ben gelirim giyinirim cayi koyarim geri bahceye cikar kopegi eve getirir mamasini verir yedikten sonra kabini kaldiririm, kendi kahvaltimi eder, ayakkaplarimi inceler kirliyse temizler iki sigara icer cikarim. Genelde 7 bucugu buluyor bu sekilde.

25e

23e 45dk-1saat. duş kahvaltı giyinme diş fırçalama şeklinde.

1 saat: duş, gömlek ütüle, bi sigara yak, PC'ye bak falan.

şu adam olmak istiyorum ilerde: www.youtube.com

Sabah 9.30-10 gibi uyanıyorum. Duş kahvaltı vs. derken saat 11.30 oluyor. Sonra biraz yatıp dinleniyorum. 12-12.30 gibi giyinmeye başlıyorum. Evden çıkmam 13.15'i buluyor. E iş de zaten 13.20'de başlıyor, ev de işe 5 dk'lık yürüme mesafesinde olunca çok rahat ve yayarak hazırlanıyorum. Sabahlarım dingin geçiyor. 28K

Bazen 10dk, bazen 1,5 saat. 28E

20 dk. giyeceğim kıyafeti akşamdan hazırlamışsam 15dk. saç yapma derdim yok. makyaj 5 dk. kendine gelme el yüz yıkama giyinme çıkma 10dk.

24k

maksimum 20 dk her şeyim akşamdan hazır olur , 23k

Hergun minimum 1.5 saatlik hazirlanma suremle kendimi tebrik edip anket gecemizi sonlandiriyorum. Esen kalin.

Ortalama yarım saat. Dus ve giysi seçme işini aksam halledenlerdenim.

Yataktan kalkmak 5 dakika sürüyor. 10 dakikada bir şeyler yiyorum. Kalan 15 dakikada da saç, makyaj derken hazır oluyorum zaten.

10 dakika.

Önceki gün alarmım çalmadığı için tam 10 dk içinde takım elbiseli ve bilgisayarlı olarak terk ettim evi. Normal zamanda 8'de uyanıyorum, 15 dk yatakta keyif pezevenkliği yapıyorum, yüzümü gözümü yıkayıp küçük bi kahvaltı hazırlıyorum, en geç 8:45'te evi terk etmeye çalışıyorum.

26 e

1.5 saat. Komedi dizileri izleyerek kahvaltı yapıyorum

23k

Hazırlanmak değil de 1.5 saat öncesinde uyanmayı tercih ediyorum. Uyanır uyanmaz çıkmayı sevmiyorum evde biraz takılıyorum. Erkek

Alarmdan itibaren yarım saat sürüyor.
Duşu akşam alıyorum.
Kıyafetlerim de akşamdan hazır oluyor.
Ramazandan sonra 15dk artar bu süre.
25K

Gün aşırı duş alıyorum o günlerde bir saat erken uyanıyorum.
Bunun dışında, uyan yatakta debelen kendini kalkmaya ikna et bi sigara iç 20 dakika
Yüzünü yıka dişlerini fırçala kremlerini sür saçını tara 10 dakika
Ne giyeceğine karar ver giyin çanta seç çantanı hazırla 15 dakika
Makyaj desek ruh halime göre 10 dakika ile 30 dakika arası.
Saçı Yapmak da 20-30 dakika.
Sonra neden sabah 9da stajda olmak için 6da kalktın :(

22/K

yaş 27/erkek.

ben saçlarım ile en az 15 dakika uğraşıyorum, sırf bu yüzden erken kalkıyorum. ilk defa 3 e vurduracağım, maymuna da dönsem denemek istiyorum bakalım nasıl olacak. o zaman bu süre uyku ya da duş olarak bana dönecek.

30-45 dk
28k

Gerci bi sadece benim hazirlanmam. Eger oglanla cikmam gerekiyorsa +1 saat oluyor genelde

Duş, çanta hazırlama ve giyinme 20 dk. 34, E.

45 dk:
duş
traş
müsli vs hızlı bişeyler yemece
diş fırçalama
34e

tuvalet+duş+giyinip evden çıkma.

Min 1,5 saat / 33e.

ortalama 2,5 saat.

5'te kalkip kosuya gidiyorum. sonra tras, dus, kahvalti, piyasalar. saat 7:30-7:45 gibi cikarim.

28e

Gerçekten kendime göre birini bulmadan evlenmem. Özgürlüğün zirvesine ulaşmadan da evlenmem.

23E

yüzde 90 evlenmem, kafam rahat böyle. 26 kadın

40ıma kadar evlenmem. ondan sonra da beni alan olmaz zaten. 23k

düşünüyorum evlenmeyi de önce 2-3 sene tanımak lazım, beraber iyice vakit geçirmek, karakterini tanımak lazım diyorum. sonra bazen öyle biri denk geliyor, ya istese 5-6 aya nikah masasına oturtur bu beni diyorum, sonra geçiyor ama.

26m - 30 civarı olabilir yani...

evlenmem diyenler en erken gidiyor genelde ama evlenmem. hangi kız alır la beni

Benim tam kafamda yarattığım gibi bir insanla karşılaşma olasılığım %0.0002 falan. Her şeyiyle mükemmel anlamda içime sinen bir insan girmeden hayatıma evlenmem. Neyse ki ailem de sık boğaz etmiyor, karışan eden yok şu an rahatın ve özgürlüğün doruğundayım. Huzurumu kaçırmaya niyetim yok. 28K

Evlenmeyi dusunebilirim.

1.90 boy
Atletik vucut
Kendi isi olan
Inanilmaz guzel ses tonu ve diksiyonu olan bir adamim.

35 yasindayim ve taliplerimi bekliyorum :d

Evlenmek isterim ama ileride ne olur bilemem. Evliliği obsesyon haline getirip her evlenenin ardından karalar baglamak istemiyorum.

Yaş 29, cinsiyet kadın bu arada.

22e.

evlenmek ve mümkünse evden bir daha çıkmamak istiyorum.
(troll değilim.)

25e,

Daha kendimi çocuk gibi hissediyorum ilişkiler konusunda. 15 yaşında neysem şimdi de öyleymiş gibi geliyor. Etrafımdaki insanlar evlendikçe "lan daha dün birlikte müdürden kaçıyoduk amk!?!?" demek istiyorum.

@damdanakan

sen evli değil miydin yaw

Su an icin oyle bir sorumluluk almak bana cok uzak gelse de ilerde hayatimi paylasabilecegime inandigim, sevdigim ve guvendigim biriyle evlenirim neden evlenmeyeyim. 22K

bende diyorum neden evde kaldım, hepsi özgür ruhluymuş meğer kadınların :(
33E
seksi duyuru kızları eqlesin, evlenelim.

26e daha gecenlerde kız arkadasımın buna benzer ama daha ciddili sorusuna farketmez dedim.evlensem de olur evlenmesem de gibi geliyor.

Önümüzdeki 10 yıl istemiyorum, ama uzun süreli bi ilişkim var sonu ya ayrılık ya evlilik. Bilemiyorum.
22/K

benim durumum daha tuhaf
aslında evlenmek -daha doğrusu güzel bir ilişki istiyorum
ama valla rahatımı, düzenimi bozmaya üşeniyorum ben, çok uzun süredir-neredeyse hep- yalnız olup çok pis alıştım, kısa süreli şeylere zaten hiç gelemiyorum. nasıl olcaksa bu böyle.
32k

30 dan önce ı ıh

30 dan sonra da cidden bütün ömrümü geçirebileceğime inandığım biri olursa.

@niye ama'ya talibim arkadaşlar, yaşı yaşıma, nicki nickime uygun. övün beni biraz, kadın düşmanı olduğumu da söylemeyin.

Kadinlar bu kadar tatminsizken bu kadar gozleri yukseklerdeyken mumkun degil.
Aldatildigi icin guvenemeyenini mi ararsin acik acik evi olmayan erkekle evlenmem diyen gotu bokluyu mu yuksek lisans yaptigi halde 'evlenirsem calismam' diyen belescileri mi ''kir dugunu isterim ama'' diyenleri mi... Uff icim daraldi.

25E

@chiper
Aldatildigi icin guvenememesi normal abicim naptın. aldatılmak çok zorlu bi olay. yanlış seçim yapmış olabilir tabi de, kimse hak etmiyor böyle bi şerefsizliği.

sen de haklısın tabi.

Durup duruken niye evleneyim ki simdi? 28E

Ben de evlenmemeye niyetliyim. 26 E

şu duyurunun ilerde bir before/after 'ı yapılsın lütfen demeye geldim ^^

ben evlenirim diyorum da, yukardaki cevapların sahipleri birkaç yıla evlenir. kimse kimseyi kandırmasın.

beni ciddi bir ilişki düşünmüyorum diyerek reddeden hatun 1 yıl sonra evlendi. bu işler böyle.

Evlenmek istemiyorum ama şartlara bağlı olarak en geç 35 gibi evlenmek zorunda kalacağım gibi hissediyorum

28E

Daha bugün aklımdan öyle geçti. Düşününce esaret gibi geliyor.

23K

büyük ihtimalle evlenmem, sorumluluk çok fazla, 32 k
ama hayatımda bi şey değişmeyecekse, ne bileyim, ilişkinin normal hali gibi devam edecekse, ve sevdiceğimden de teklif alırsam :) bir imza atabilirim neden olmasın

evlenmek yerine aileler ile konuşularak birlikte yaşama fikrini düşünmek, çok daha mantıklıdır.

deneme süresi gibi.

35e evlenmem sanırsam ben tabii hayat ne getirir onu bilemem ama şimdilik böyle.

evlenmemek zaten "varsayılan" değil mi yav, sorunun "evlenmeyi düşünüyor musunuz" olması gerekmez mi?

ben şartların oluşması halinde (iyi anlaşabileceğim, beni gerçekten seven, sevdiğim birisi mesela) evlenmeyi çok isterim. seviyorum öyle şeyleri. hatta ben tam olarak fabrikada çalışıp yorulan, eşi ve çocukları tarafından üzerine titrenen cefakar baba modelini çok seviyorum haha. tam aile saadeti ortamı işte. "bebeye yeni ayakkabı lazım" cümlesi ve onun için oturup bütçeye, ekonomiye girişmek beni mutlu eder mesela ama bunları seven adamlarla da kimse evlenmek istemiyo, nasıl iş anlamadım.

22E

24K Ev-len-mem.

24k

Evlenmem demem ama kesin boşanırım diyebilirim. Ya ben sıkılırım ya o beni çekemez.

Evlenmeyi düşünmüyorum :)

ben evliyim
evlenmem demedim hiç
evlenmem lazım demedim hiç.
Mutluyuz.
33-E

27e düşünüyorum şahsen. okul ve askerlik gibi sorunlarımı halletmiş olsaydm durmazdım

Erkeğim, gencim daha, evlenmek istiyorum şahsen zamanı gelince.

40ıma kadar evlenmem +1 40dan sonra evlilik zirvesi yapacağım duyurucular takipte kalın wtf

24E

valla evlenmem değil de evlenirsem de boşanırım heralde diyorum. hiç bir şey sonsuza kadar sürmüyor algısı oluştu kafamda uzun bi süredir. çevremde sürdürülen örnekler de pek laçka belki de ondan. 27k.

4.

Tiplerine bakarak karar veriyoruz herhalde çoğunu tanımıyorum zaten. Sonuncusu fena değilmiş gerisi tipsiz.

sonuncusu eh. Angel'da oynayan cocuk degil mi bu?

digerleri cop

takkeli spiker.

2. gün boğup dereye atardım.

Ben erkegim de alttan 3. linkteki haric gerisi yaramaz demeye geldim. En alttaki de kurtarir.

Ahahhahahahaha seçenekler bombaymış. İngilizcealtyazili en iyisi

Arrow'muş, angel'mış bunlar ahsen tv'deki kel adamın yanında bir hiç. Tabii ki tercihim ahsen.

E) Hiçbiri

Hiçbirinde aradığım o insanüstü yakışıklılık yok :p çok zor durumda kalırsam belki alttan üçüncü ile biraz takılabilirim, o da sırf sarışın olduğu için.

4 bence de. ama 6 ve 7'ye ulaşılamıyor.

6. Grant Justin 7. bu olsun biyografiara.comğur-pektaş-3.jpg

Yıldı var aralarında, tuzak.

Yıldo*

beyaz saçlı/takkeli olan

Şunları numaralandırsana kardeş...

Maykıl ı görünce arada ahanda bu dedim. Ama karakter ve gerçek karakter arasında her zaman fark vardır tv de göründüğü gibi dwğil hiçbir şey. Arada da dr house a benzeyen var. O da fena feğil. Tamamen house sempatisi benimki. Uç bir karakter, duygusallığı gizlenmiş, karizmatik ve zeki.

Bunlarla takılır, hdfilmdizi.tv yle evlenirdim.

Senin bu sorun da aklıma üniversitedeki psikoloji dersi deneylerini getirdi. Sosyal psikoloji araştırması mı bu?

Adamın adı aklıma gelmedi. Hddizi izle ilker inanoğlu ya. linkte yazıyormuş zaten. Ahahhaha onun da çocukluğu facia. Gittik gene Türk erkeğini bulduk ya bunların arasından. (Yüce Türk erkeklerini tenzih ederim)

aga bu kızların çıtası nasıl yükselmişse % 0,001 popülasyonda bulunabilecek tipte erkeklere eh işte, belki, anca, kurtarır diyorlar. hayır böyle dediklerinizin bir tık üstü nasıl bir tip oluyor acaba, örnek verin de bilelim :/

kaç yaşındasın? yanlış hatıtlamıyorsam 90 ve öncesi doğumlu kadınların bekar ve çalışmıyor oldukları süre boyunca sağlıkta aileden faydalanıyor olması lazım..

87 liyim.

Git mecbur bakacaklar. Şimdi gitsen de olur, en azından ağrını dindirmek için bir şeyler yaparlar.

Baktım şimdi, gss borcum yokmuş.

90 doğumludan büyüksen sana gss çıkmaz. direk hastaneye gidip babanın sigortası üzerinden muayene olabilirsin.

Yanlis hatirlamiyorsam gss borcu olanlar haziran 30 a kadar devlet hastanelerinde bakiliyor.

Yanlisim varsa duzeltsin arkadaslar.

Gecmis olsun.hemen simdide acile gidebilirsin.

Sen dun bunu yazmistin ve dunden beri baska bir sehirde bu haldemi duruyorsun.simdi kalk git acile,yarini sabahi bekleme.benim canim acidi.

Provizyon alabilir diyo. Tamam ben acile gidiyorum o zaman. Teşekkürler

Durdugun hata,bizide bilgilendir saglik durumunla ilgili.gecmis olsun.

Gittim, bi saat sıra beklettiler. Yarım saat de soyup beklettiler. Sonra da su anda bi şey yapamayız, ameliyat ayarlamak lazım. Yarın gel şansını dene dediler, gönderdiler. Akşam akşam bi de sinirim bozuldu. Zorla gebelik testi istediler bi de.

Koridorda doğuran Suriyeliler falan of. Akşam akşam o neydi ya? Devlet hastanesine gitmeyin.

Yahu tozlasmayla uremiyorsam gebe olma riskim sıfır. Benden niye gebelik testi istiyorsun? Of gece gece. Bi ağrı kesici bile vurmadilar.

ankara'da olsan hallederdim de istanbul'a müdahale edemem :/ çok geçmiş olsun.

İstanbul-izmir Sultangazi Taksim ilkyardım. Bi de evli misin, diye sordu. Yok diyorum. O zaman bosandin mi? Yok dedim, mavi ekran verdi. Nikahsız seks bu kadar mı acayip bi şey ya? Ne seceremi dokuyon, bas ağrı kesiciyi yolla. Delirmemek işten değil, yemin ederim.

İzmir yok orda.

ağrıdan duramıyorsan ağrı kesici yaptırsaydın. eğitim ve araştırma hastanesine gitme bir de benden sana tavsiye.

Büyük geçmiş olsun. Sizinkilere biraz daha ağlayıp sızlansan? Belli ki çok zor bir durumdasın, o raddeye gelmişsin. Gururu bir tarafa bırakmak gerekir bazen. Yine de yanlış bir şey söylemek istemiyorum, umarım bir an önce bir çözüm yolu bulunur ve sağlığına kavuşursun.

Hastanesine gidilecek semtler kataloğu gibi bi şey varsa indirip bi bakayım. Ne bileyim, en yakın orasiydi oraya gittim.

Macarlarla yunanları sevmiştim ben. Danimarkalilar biraz gıcıktı, surekli ülkelerini ovuyorlardı. Öyle ülkem olsa ben de overim de bunların ülke kocaman bi cihangir mahallesi sanırım. Herkes entelz herkes vegan.

Sorunuza cevap degil ve tabi ki kimse kimseyi sevmek zorunda da degil ama nefret etmek cok siddetli bir duygu degil mi? Gectigimiz on yilda uc kitada uc farkli ulkede yasadim ve pek cok kulturle tanistim, her kulturun sevdigim ve sevmedigim yönleri oldu ama nefret etmek icin bir sebep goremedim.

Kimseden milletinden dolayı nefret etmem. Bence siz de etmeyin.

nefret etme ağır kaçmış biraz. arapları sevmem. yunanları severim. ingiliz milletine bi hayranlığım var kültüründen dolayı.

en çok italyanları seviyorum ben. nefret değil de hintli ve pakistanlılardan çok hoşlanmıyorum.

Şimdi ne desem ırkçılık olacak ama İranlı erkekler de artık fazla flortoz mu desem, hoduk mu desem. Bi gariplerdi.

ben nefret etmiyorum hiçbir milletten ama macarları biraz az sevmiştim.

hollandalılar acayip arkadaş canlısı. <3333

isveçliler de yabancılara karşı başta biraz mesafeliler ama tanıyınca tam anlamıyla on numara insanlar.

alevi ve hıristiyan suriyeliler de iyidir. sünni kesime göre daha zengin ve haliyle okumuş etmiş falan oluyorlar.

Tanıdığım tek yunanlı da acayip flörtöz ve seksi bir erkekti, tüm yunanlı erkekler öyleyse ALLLAAAHHH ajsjajjaja

peşin not: genel değil kendi tanıdıklarımdan yola çıkıyorum, avrupada yaşamaktayım.

en nefret ettiğim tanıdıklarım italyanlar, en sevdiklerim almanlar.

En çok anlaştıklarım hep fransızlar oldu.

çok içli dışlı oldum sayılmaz ama ingiliz gibi orusbu çucuğu az bulunur bence.

hintli ve cinlileri sevmiyorum.
hintliler, pis, pazarlikci, sinsi, gormemis, igrenc insanlar. ya bir insan her seyde pazarlik yapar mi aq, ya tamam zamaninda cok fakirlik gormus olabilirsinde artik bolluk olan ulkedesin, kurtul artik su zihniyetinden.
cinliler, bunlar da pis kokar, uzayli gibiler, ne bir arkadas canlisidirlar ne baska bir sey, soguk nevale gibi takilirlar. medeniyetten epey uzaktirlar.

kaç milletten insan tanıdım, polonyalılar kadar garibini görmedim

Genelde soğuk ülkelerin insanları ile daha iyi anlaşıyorum. Soğuktan kastım Kuzey Avrupa bu arada. Frekanslarımız uyuyor. Sıcak ülkelerin sıcakkanlı insanları ile pek iyi anlaşamıyorum (oldukça mesafeli bir insan olduğumdan mütevellit). Bunun yanı sıra Ortadoğuluları hayatıma almamaya özen gösteriyorum. Kafa yapılarımız çok ayrı onlarla. Özellikle gıcık olduğum tek millet ise Fransızlar. Bana denk gelenlerinin tamamı aşırı milliyetçi, megaloman ve kaz kafalıydı. Tüm Fransızlar böyle olmasa bile bende genel bir tiksinti oluştu bu ülkenin insanlarına karşı.

ben iranlıları çok sevdim. yardımcılar, kültürlüler. önyargım varmış resmen.
kanadalılar ve portekizliler ikinci en sevdiklerim.
amerikalıları sevmedim bilirkişi zannediyorlar kendilerini.

iranlılar en nefret ettiklerim , çok soğuklar hiç konuşmuyorlar , açık ara ruslar en sevdiklerim

Babam anlatmisti cocukken.

Ben 5. ya da 6. sınıfta öğrenmiştim. Bir sınıf arkadaşım anlatmıştı. Anlatırken zihnimde daha iyi canladırabilmem için meyvelerle örneklendirerek aydınlatmıştı beni eheh. İnanamamıştım uzunca bir süre, çok absürt görünmüştü bana.

ortaokuldayken bi abi dergi getirmişti. bizde merak edip incelemiştik dergiyi. bana iğrenç gelmişti ilk başlarda.

Aileme hiç bebeklerin nereden geldiğini, çocuğun nasıl olduğunu sormadım. Umrumda olmadı.

Benim dönemimin çoğu sevişmek diye bir şeyin varlığını Banu Alkan filmlerinden ne olduğunu tam anlamasa da fark etti. Hatta geçen gün yaşıt bir iş arkadaşım 'Ben küçükken Banu Alkan'ı güzel sanıyordum, hep öyle diyorlardı, hep onun filmleri vardı' dedi. Aynı şekilde Cesur ve Güzel, Yalan Rüzgarı'nda falan omuzlarını gördüğümüzde çıplak olduğunu varsaydığımız kadınlar sevişiyordu. Sevişmenin ne olduğunu göstermiyordu ama 'Bir kadının omuzları yalanmaya başlandığında kadın zevkli sesler çıkarmaya, inlemeye başlar' diye öğrendim. Uzun bir süre sevişmeyi çıplak kalıp yalanmak sandım.

Sonrasında yakın bir erkek arkadaşım bizi bilgilendirmek için 31 çekmenin ne olduğunu anlattı ama işin içinde penis yoktu. Tam olarak şu şekildeydi: Bir erkek bir sabunu alır ve 'Bir dam dam, iki dam dam, üç dam dam, ...' diye 31'e kadar elinde çevirirse ve kızın arkasına sürerse hamile kalır. Hadi, sabun ile benzerlik kurulabilir ama neden dam dam, hiç bilmiyorum. Kaç sene sonra, ne olduğunu öğrendikten sonra da 31 sayısının her erkek için standart olduğunu düşündüm.

Asıl ne olduğunu öğrenmem 13 yaşıma denk geliyor. En yakın arkadaşım 'Mastürbasyon yapıyor musun' diye sormuştu, 'O ney ki?' deyince ayrıntılı anlattı. Sonra da oturup porno izledik, oradan öğrendim. Ama öyle zevk için bakarak değil; tamamen belgesel izler gibi, hatta bazen elimizde çekirdeklerle. Bayağı ilginç geldi, bir süre esprilerim bel altı oldu. O zaman öğrendim ne olduğunu. Benden bir yaş büyük bir arkadaşım vardı, ona da ben anlattım. Bir süre de onunla porno izledik. Zaten o zaman 'E 31'i geçti, neden olmadı ki' diye incelemiştim. En son 'Kimbilir kaç tane 31'in sonunda kestiler de, görüntüleri birleştirdiler' demiştim.

ortaokul arkadaşlarım arasında çük muhabbeti.

31 çekmek tabirini 2. sınıfta öğrenmiştim, hatta o kadar ilginç gelmişti ki ilk olarak nerede duyduğumu bile hatırlıyorum, baya şaşırmıştım. sonra 4. sınıfta ilk defa porno izlemiştim, mahalledeki 2-3 yaş büyük bi arkadaşın evinde toplanmıştık. kadının oral seks yaptığını görünce kusucak gibi olmuştum lkajsşda. o vakte kadar çişli pis bişey olarak bildiğim pipi organının ağızda ne işi var diye baya düşünmüştüm. sesler çok etkilemişti aynı zamanda, kadının inlemelerini biraz rahatsız edici bulmuştum; kız resmen acı çekiyor ne biçim bişey bu demiştim. bu sebepten uzun bir süre seksin kadının çok da isteyerek yaptığı bişey olmadığını düşündüm çünkü izlediğim o pornoda kadının gördüğü muamele hiç hoşuna gidiyormuş gibi değildi. sonra uzun bi süre izlemedim, 7. sınıfta arkadaş yolda bulup getirmişti 3-4 tane cd, bizde izlemiştik. o zaman hoşuma gitti diye hatırlıyorum ama emin değilim, sonra liseye geçince zaten olayın ne olduğunu anlamıştım.

8 yaşında erotik dergi okuyarak başladım. Bilenler bilir, kral diye bir dergi vardı. Erken tanıştım cinsellikle. Ama ergenliğe girişim ve ilk cinsel deneyimim geç oldu. Başka sebeplerden ötürü. Şimdi de acısını çıkarıyorum haha.

5. sınıfta detaylarını öğrenmiştim ama 5-6 yaşındayken bile kadınla erkeğin farklı olduklarını ve birlikte türlü türlü aksiyonlara girdiklerini tahmin ediyordum, sadece detayları bilmiyordum. Öğrenince de tiksinmedim, bilinmeyene karşı duyulan o garip, merak dolu, heyecan verici ve biraz da korkutucu duyguyu hissettim.

Yaşımı hatırlamıyorum ama çocukken bilgisayarda babamın özenle sakladığı pornoları bulmuştum... normal porno da değillerdi......... Ağzım açık izlemiştim bunlar ne yapıyor diye. İğrenmediğimi hatırlıyorum, sadece çok merak etmiştim.

9 yaşındaydım, annem hamileydi. isviçre'de yaşıyorduk, en yakın arkadaşım bakıcımın kızıydı. o zamanlar allah uygun gördüğü zaman evli kadınların karnına bebek yerleştiriyor sanıyordum, arkadaşıma da bunu söyledim. sonra o annesine "anne x bebekleri tanrının kadınların rahmine yerleştiriyor sanıyor!" dedi. ben de "e evet, bebek tanrının takdiridir." dedim. annesi de bunun üstüne "tabii ki öyle ama bizim de bir şey yapmamız gerekmez mi sence bebek olması için?" dedi. baya kafam karışmıştı, sonra arkadaşım anlattı. dumur oldum tabii.

Kadınla erkeğin bir şey yaptığını biliyordum ama ne yaptıklarını çözememiştim. 5. sınıftayken bilgisayarda pornodan bir kare gördüm fotoğraf olarak. Büyük ihtimalle virüsle falan inmiştir.

O zamana kadar çıplak gördüğüm tek erkekler 3-4 yaşında cocuklar olduğundan şok olmuştum. Penisi nasıl oluyor da pantolondan fark etmiyoruz, nasıl gizliyorlar diye kafam karışmıştı. Tabii o zaman penisin büyüyüp küçülen bir şey olduğundan da haberim yok. Haha.

Epey kafam karıştı. Tam anlamıyla süreci 7. sınıfta fen dersinde öğrendim sanırım. Nasıl hamile kalınıyor, sperm nedir, ergenlikte neler oluyor falan filan.

seyler.eksisozluk.com

Nöbetçiyim.Gecenin bu saatinde yatmayan sahtekar hastaları çekiyorum

www.youtube.com

Öyle uyuyakalmışım. Bi uyandım sabah sabah tek uyanan ben değilmişim.

Yedek gozetmen oldum, kös kös oturdum bekliyom, sinav da 3 saat diyolla, bitmez yemin ediyorum

İşteyim. Dinleniyorum ama şu anda. Uykusuz mode on.

nöbetteyim. sabahın 5'inde geldim amk.

Evdeyim nolsun. Günlerdir uykumu pek iyi alamıyordum kendimi yorgun hissediyordum. Bugün 12'ye doğru çok dinlenmiş ve mutlu bir şekilde uyandım. Harika bir kahvaltı yaptım. Birazdan duşa girip yürüyüşe çıkacağım, hava çok güzel parçalı bulutlu, sakin ve hafif serin :)

piknikden geldik yeğenimi yedim şimdi o da yemeğini yiyor.
çocuklar neden yorulmaz?

Ha bi de gönül işi değil, düz arkadaşlık.

Oturur cayimi birami icer muhabbetimi ederim, iki ay sonra da cnm kendine iyi bakiyosun (((: derim. Niye gormezden geleyim

niye görmezden geleyim yahu, arkadaşlığından keyif alıyorsam laflarım.

Di mi ya? Bence de!!

Karşıdaki sicak davranirsa ben de sicak davranirim.

ben oyle samimi oldugum insanla aramda bi husumet olmadiysa mutlaka oturur konusur muhabbet ederim, lutuf gibi degil tabi. ne ki yani? iyi biri olmasa o kadar zaman geciremezdik birlikte zaten. ama karsi taraftan herhangi bir sicaklik ve samimiyet gormuyorsam o karsilasma aninda, ölu taklidi yaparim o zaman. umrumda olmaz.

O iki ay neden hic arayip sorulmadi ona da bagli. Ama gormezden gelmezdim. Genel olarak sevdigim biriyse oturur muhabbet ederim tabi

Karşımdaki kişinin tepkisine bağlı. Ben görmezden gelmek isterim ama içim durmaz. Selam vermezsem ayıp olur şimdi diye düşünürüm. Gülümserim, o da gülümser yanıma gelirse laflarız biraz. Ama çay kahve içmeye davet etmem herhalde. Bilemedim. O kişi bana sıcak da davransa soğuk da davransa nasılsa bir daha görüşmeyeceğiz diye pek kafaya takmazdım açıkçası.

(bkz: gönlümüzü yıktılar) Eve gideyim de az aglayayim bari

genel olarak gereksiz insanları sallamadığım için çokta şey yapmam. bunu çekingenlik veya eziklik olarak niteleyenler de varmış tanımıyorum ve umrumda da değil. mesela sen bana bir duyuruda laf sokmuş olabilirsin. ama seni de hatırlamıyorum böyle düşün. bu yüzden görüş görüşme bence ne kaybedersin ki

www.google.com.tr

kavga husumet yoksa niye görmezden gelinsin ki, ayıp diye bir şey var aa. oturup uzun uzadıya muhabbet etmesem bile 'ayaküstü' bi sohbet kesin ederim.
ha karşımdaki görmezden gelirse de 'meh' der geçerim, ağlamam:)

iş hayatında rahatsız olabileceğimi göz önünde bulundurarak dekolteyi gizleyici şeyler giyiyorum. normal hayatta afedersin skimde olmaz.

İş yerimde dekolte giymiyorum çünkü giyince bakışlardan rahatsız oluyorum. İnsanların ne düşündüğü umrumda değil, yalnızca rahat hissetmek istiyorum kendimi. Günlük yaşantımda ise canım ne isterse onu giyiyorum kendimi kısıtlamıyorum.

caps or it didn't happen

Malesef kısıtlıyorum. Hatta günlük hayatımda da bazen. Yazlık şortlarımı yalnızca tatil yerlerinde giyiyorum, pof :(

edit: bu yaz tam tersini deneyeceğim, rahatça şort, etek giyen kadınlara haksızlık oluyor, yalnız bırakıyoruz onları. bakışları olabildiğince siktiredip dilediğimizi giymek dileğiyle.

İş hayatında laf gelmesin diye özenli ve kapalı giyinmeye dikkat ediyorum, çünkü beni uyarması muhtemel kişilerden hoşlanmıyorum. Ters bir laf edip daha kötü olmayalım diye.

Günlük hayatta da taciz edilmekten tiksindiğim için (bakışlarla bile olsa) gene kapalı giyiniyorum sayılır. Misal dize yakın etekler ve altına da dolgu topuklu giymeyi çok seviyorum ama ailemle birlikte değilsem, toplu taşıma kullanıyorsam çekiniyorum haliyle. Böyle böyle kot pantolon-tişört insanı oldum çıktım :(

kadın değilim ama çalışırken yada insanlarla karşılıklı konuşurken aklınızın bir köşesinde hep böyle bir endişe oluyorsa giymeyin. hem kendinizi strese sokarsınız hem de karşınızdakini.
(git: eksisozluk.com)

Ben malesef okulda da gunluk olarak da kisitliyorum. Istanbulda yasiyorum, her gun metrobuse/minibuse biniyorum veya kalabalik caddelerden geciyorum. Yaz gelince asla sort giyemiyorum, sortlari sadece yazlik yerlerde giyebiliyorum. Istanbulda ince askili dahi giyince bakislardan rahatsiz oldugumdan onlari bile neredeyse giymiyorum artik. Boyum biraz uzun, tesetture bile girsem kadin erkek donup bana bakiyor bu sebeple azicik daha rahat seyler giysem/ degisik tarzda giyinsem inanilmaz rahatsiz oluyorum.

Ha bu arada, avrupada 5 farkli ulkede bulundum, hepsinde de sort, tayt vs giydim ve 1 kisi bile donup bakmadi. Medeniyet boyle bir sey olsa gerek.

Sonuc olarak yerine gore giyinmek durumuna dusuyoruz, istanbulda kendimi suudi arabistanda gibi hissediyorum.

@kronik, aynen. Elbise almak istediğimde "Ya ben bunu anca tatillerde giyerim, ona da giyebileceğim birsürü elbisem var." diyorum artık :(

Ben kadının ne giydiğine asla karışmam. Ama güzel bir şey görünce de bakarım. Sanırım tipim düzgün olduğu için bakışlarımı yakalayınca pek tepki göstermiyorlar.

Soruya gelince, karşı tarafı hedef göstermek için "sen benim memelerime mi bakıyorsun?" demek belki geri adım atmalarını sağlayabilir. Ya da dekolte kapatan bazı ince, hafif kıyafetler var,belki onlar olabilir. Ama saçma o da.

yani ben öyle bir ihtiyaç içine girmem açıkçası. isteyen istediğine bakabilir. rahatsız edici bir bakış oluyorsa ben de ona dik dik bakarım, zaten anlar diye düşünüyorum. sonuçta ben de erkeklerin orasına burasına bakarım güzel görünüyorsa, ne var ki bunda.

Frapanlık ile dekolte ayrı şeyler. Siz istediğinizi giyin. Kendini kısıtlaması gereken onlar.

bir erkek olarak konuşması bana kolay ama bir gün insanlar rahatça istediğini giyebilecek duruma gelicekse kendini kısıtlamayanlar sayesinde gelicek diye düşünüyorum. tekrar ediyorum, demesi kolay, kimseye de niye böyle yapmıyorsun diyemem ama bazı şeylerin gelişmesi için insanların alışması lazım. nasıl ki olumsuz şeylerin normalleşmesinden yakınıyoruz, aynı normalleştirmeyi olumlu şeyler için de yapabilmeliyiz.

bunu bir motivasyon olarak gören olur mu bilmem ama yeri gelmişken belirtmek istedim. ben olsaydım diyemiyorum ama bunu yapana saygı duyarım, önünde önümü iliklerim.

pantolon giyince bile metroda süzüyorlar. dolayısıyla çok sıcak olsa bile göğüs/sırt dekolteli kısa şeylerin hiçbirisini giyemiyorum ben de. o kadar hevesle alıyoruz halbuki. istanbul sıcağında giydiğim tek "açık" şey de askılı. onu da kimseye yedirmem.

@fanila +1

aşırı dekolteli giyinmiyorum ama, kısa etek elbise, yakası açık bluz vs giyerim sıkça. bakılıyor mu evet ama çok da umursamıyorum açıkçası. giyeceğim yere saate dikkat ederim ama. şehirle de alakalı, izmirde çok problem olmuyor. ama kimsenin kısa şortla gezmediği bir şehirde giyince daha dikkat çekiyordur sanırım. ama ben yine de kısıtlamama taraftarıyım.

Genel olarak işte rahat bir ortam olduğundan, erkeklerin bile şortla çalıştığı bir ortam olduğundan çok kısıtlamıyorum günlük iş hayatında kendimi ama bir toplantı olur, dışarılardan birileri görüşmeye gelir, ben fabrikalara giderim, vb.; öyle durumlarda dekolteyi geçtim, normal işe giydiğim şeyleri bile giymiyorum. O tür işlerin bir ağırlığı, bir ciddiyeti varmış gibi geliyor ve etek bile giymiyorum. Tarz değişebiliyor; örneğin, üretim hattına dalacaksam ve o gün orada milletle konuşacaksam, o hatta çalışan işçinin giydiğine yakın şeyler giyerim, makyajı silerim, takı takmam. Dekolteyi geçtim, ortalamadan şık olup dikkatin iş dışında bir yere kaymasını istemem. Bu da gözle taciz, 'Beni görünce hülyalara dalmasınlar' anlamında değil kesinlikle, hatta işçilerin kadın veya erkek olması da fark etmez, oradakinden farklı görünüp 'Ben buraya ait değilim ki zaten. Geldim, gideceğim. Ben kıyafetimle ezerim' der gibi görünmek istemem, onlardan biri gibi görünmek ve araya karışarak beraber çalışabilmek isterim. Konuşmam da değişir mesela, X Bey, Y Hanım değil; X Abi, Y Abla derim. Eğer satış-pazarlama tipli birileri ile görüşeceksem biraz daha şık giyinirim ve Hanım-Bey'e geçerim. Bu bir tavsiye değil; kendim gibi olursam da çok şey fark etmiyor. Geçen gün işe giderken askılı t-shirt ve kot tulum etek giydim; kendi işimi yaparken sallamıyorum bir şey. Öyle bir ortam da yok gerçi.

İş hayatını 'Oturup çalışıyorsun'dan öte görüyorum; oturup çalıştığım zamanlarda istediğimi giyerim. Hatta bir itirafta da bulunayım. Gezi tam yaz vaktiydi ve sürekli 'Uzun şeyler giyin, portakal gazı yakmasın cildinizi' deniyordu. Ben de kotu giyip gittim iş yerine, akşam Gezi'ye gidecektik. Oda arkadaşım (kadın olan) da işyerindeydi. Kotlar bacağımızı öyle bir yaktı ki, piştik odada. En son kapıyı kilitledik ve pantolonları çıkardık. Öğleden sonra donla çalıştık ikimiz birlikte. Oda arkadaşım çabuk pişen cinsten, kapıyı kilitleyip t-shirt'ü çıkarıverir. Erkek olan eski oda arkadaşım çok yiyince pantolonunun ilk düğmesi açık gezerdi. Bunun dışında, toplantı gibi durumlarda kendi yazlık giysilerim kapalı bile olsa işin ağırlığını kıyafetimde hissetmiyorsam çıplak gibi hissediyorum kendimi.

Günlük hayatta, İstanbul'da bir miktar kısıtlıyorum kendimi maalesef. Şort giyemiyorum çok mesela, metrobüste rahatsız olabiliyorum. Sadece yakın yerlere giderken giyiyorum ama şortla aynı boyda etek giyiyorum. Bacaklarım sütun da değil, ilgisi yok ama insanların şortla eteğe bakışı farklı ne garip ki. 'Tatillik'-'İstanbulluk' ayrımı şort konusunda var. Yine de çoğunlukla takmamaya çalışıyorum, dışarıdakilere gülüp geçiyorum eğer abartılı bir taciz durumu yoksa.

başkalarının davarlığı yüzünden kendimi kısıtlamamak için genelde savaş veriyor oluyorum. bazen hiç çekemeyecek gibi hissediyorum ve pantolonla gidiyorum işe. ama taciz ihtimalinin hayatımı bu şekilde etkilediğini fark edince dellenip yine şort giymeye filan dönüyorum.o zaman da mesela bilhassa toplu taşımada kendimi koruyabilmek için sırt çantası takıyorum ya da erkek arkadaşımdan işe bırakmasını rica ediyorum. çok gelgitli durumlar benim için.

Bakışlardan ziyade kendim hiç rahat hareket edemiyorum ki dekolte ile. Hatta ceket dışında diğer her şey bir beden büyük kıyafetlerimden, iş ya da günlük. Rahatlık ve fonksiyon önce geliyor. İşe de elimde olsa tek bir üniformayla gitmeyi tercih ederim, kıyafetlere bakmayı ve bilmeyi seviyorum ama kendime gelince hem uğraşamıyorum hem de işimde yaptığım işten başka bir şeyle dikkat çekmek, öne çıkmak istemiyorum. 'Basic' dediğimiz tek renk temel parçalar.

Geçen v yakalı yazlık bir elbise giyeyim dedim. Hediye gelmişti elbise, 1970'lerden bir şey, kumaşı falan enfes, ilk defa heves ettim. Evden çıkıyoruz tam, çok iyi tanımadığım başka bir bayan arkadaş beni görünce "içine bir şey giyeceksin herhalde" dedi. Anlamadım ki, iki dakika sahile yürüyüp, oturacağız, o kadar. Uzun yıllar sonra böyle şeyler giymek isteyen kadınların, mekan ve mekanın şartlarından bağımsız sürekli bir kontrolle hareket ettiği yeniden dank etti. Bizde "içine bir şey giymek" diye bir şey var.

Kadınların kıyafet konusunda yaşadıkları kısıtlanmışlık durumunu beden ve cinsiyet politikalarına, kültür ve din analizlerine, özne ve öznelerarasılık, kimlik kuruluşlarına, temelde özgürlüğün nasıl inşaa edildiğine, toplum-birey ilişkisine, semiolojik analizlere falan kadar götürerek düşünebilirim tabii de, kişisel deneyimler bu tip şeyler.

Amerika'da etek giyerek ders anlatan bir müzikoloji profesöründen ve dini uzun eteğiyle, elbisesiyle ders anlatan bir budist rahipten ders aldım. İş yerinde teşhircilik-çıplaklık kıyafet kodlarıyla engellenirken milli-geleneksel-dini kıyafetlere saygı duyuluyordu. Kimlik problemi ekseninde değerlendirmek en doğrusu galiba. Bir de estetik beğeni haz-etik kodlar ayrımına referansla. O güzelim elbiseyi de giymedim. İçine bir şey giymek estetik bütünü ve deneyimi bozacaksa, giymemek daha iyi.

Faydası oluyor mu sana sormak lazım, yıllardır yapıyorsun.

Bunu yapanlar hem kilo veriyor hem de öksürme falan olmuyormuş kışları.

Doğru mu?

@amarat benim kilo verme gibi bir amacım yoktu zaten ayakkabı numarası gibi kilom var. Cilt problemleri yaşadığım için başlamıştım. Kışın öksürük oluyor tabii ki, buna bir etkisi yok maalsef.

Ben de limonlu ılık veya soğuk su olsun çok severdim, düşük tansiyonlu bir insanım kendimi bildim bileli. Bir iki ay önce ''limon tansiyon düşürür, bir de düşük tansiyonlu insansın, ne bok yemeye her şeye katıyorsun!'' dediler, yapmıyorum artık.

Kısacası tansiyonu düşürür diye biliyorum.

@kaymaktutmayansicaksut benim de tansiyorum çok düşüktür normalde 10'a 5-6 falandır. Son zamanlarda ayağa birden kalktığımda baş dönmesi oluyor, bundan olabilir mi acaba? :/

Dis minelerinde erozyon olabilir.

C vitamini birazcık yüksek sıcaklıkta bile hemen bozuluyor. Limonu meyve gibi yemek daha etkili olabilir. Ben kabuğunu bile seviyorum. Bazı limonların kabuğu bal gibi oluyor.

Altıüstü meyve bu kadar abartmamak lazım. C vitamini var içinde bir de asidik. Tadından dolayı psikolojik olarak arıtması gerekiyormuş gibi geliyor da o durum öyle değil. Vücudun arınma işlevinden karaciğer, böbrek vb. sistemler sorumludur ilaç ve tıbbi müdahale dışında öyle toksinlerimden arınayım falan mümkün değil bir de asidik gıdaların aşırı tüketimi sindirim sistemine (ağızdan başlayarak) zararlıdır.

sonra neden metabolik asidoz.. lol.

Ben de sevmiyorum. Sizin okul da kedi cenneti gibi bi yer, tam yerine dusmussun :)

Senden daha fazla ilgi ve sevgi görüyorlar diye mi kıskanıyorsun? Nefret etmek nedir? Uzaylılar gelse en sevdiği canlı kedi olur şu gezegende.

ay kıyamam :/ yemek kokusu alınca yanına geldikleri için nefret ediyormuş.

onların doğasının eline vermeseydiniz karnını doyurmak için bırak yanaşmayı sizin yüzünüze bile bakmazdı.

korkuyorum diyeni anlıyorum da nefret edeni anlamıyorum arkadaş. hangi tür olursa olsun önyargılı olmak yanlış. senin sinirlerinin bozulacağı varmış.

kedi tanımı kafalarda sadece "bişi yerken rahatsız etmeleri" ise bu yeterli bir değerlendirme olmuyor malesef.

Sanırım benim de aram iyi değil kedilerle. Sevmiyorum, nefret ediyorum demek abartı olur; sadece bencilce ve umursamazca tavırlarından rahatsız oluyorum zaman zaman. İlginçtir sahipsiz kedilere bu şekilde yaklaşmıyorum ama evcimen kedilerle benim de aram iyi değil. Bir de herkesin kedileri sevmesi gerektiği gibi bir dayatma bana da rahatsızlık veriyor.

Lakin köpekleri pek sempatik buluyorum.

diğer hayvanlara ve doğaya yaptığımız kötülüklerden dolayı ben hiçbir hayvandan nefret ettiğimi söyleyemem. Sapiens kitabını okudum ve hayatım değişti.

kedi sevmeyen abla ve anneyle büyüdüm ben. ona rağmen çok severim kedileri. sevmeye, beslemeye çalışırım dışarıda. çünkü düşününce hayat onlar için korkunç. onca gürültü, kalabalık, beton ve tehlike arasında yaşamaya çalışıyorlar. ve bunun sebebi insanlar.

tabii kimse geçmişte insanların yaptığı bazı şeylerden dolayı suçluluk duygusu taşımak ve ona göre yaşamak zorunda değil. ama hayvanlar, bizim sahip olduğumuz akıl ve gücün yanında çok masum ve savunmasız kaldıkları için ben onların tarafını seçiyorum ve tüm hayvanları sevmemiz gerektiğini düşünüyorum.

Ben de sevmiyorum kedileri. Hatta hayvanları komple sevmiyorum. Ancak nefret de etmiyorum, sadece hiçbir şekilde sempati beslemiyorum. Gerçi kaplumbağaları severim bak, onları ayrı tutuyorum. Sakin sakin kendi hallerinde takılıyorlar, kimseye sırnaşmıyorlar.

Kedi sevmeyen bi gitsin!

Bu kedilerde tuhaf bi olay var. Misal, bir şekilde evine kedi girmiş bir insan, ondan önce sevmese bile bir anda kedi sevdalısı oluveriyor. Kedinin sokakta sırnaşması başka, onunla evde vakit geçirmek başka etki yaratıyor insanda. Tuhaf hayvanlar işte. Ben mesela baya şikayetçiyim benim kediden. Kendi bildiğini yapma arzusundan şikayetçiyim, çünkü laf dinlemiyor hayvan ama diğer yandan da onu bana çeken özellik de bu. Bildiğin karakteri var. Misal, köpeğin aksine kediye kızmak kısa vadede etkili olmuş gibi gözükse de uzun vadede hiçbir işe yaramaz, seni daha da fazla rahatsız etmek ister.

Onun dışında, kedinin sana sevgisini göstermesi özel bir durum olmaya başlıyor. Köpekten onu ayıran diğer özellik de bu bence. Köpek, tanımadığına da çoğunlukla sırnaşır ama biraz evde vakit geçirmiş olan kedi, eve gelen insanı önce şöyle bir süzer, sonra koklar, çevresinde tur atar, ardından ısınırsa sevdirir kendisini, ısınmazsa bir şey olmamış gibi geri döner yerine. Gerçi bu dediğimin olması için eve geleni daha baştan takması gerekir. Çoğunlukla olduğu yerden kalkmadığı da oluyor. "kim kalkacak şimdi amk" diyip götü devirebilen hayvanlar bunlar. İyiler işte ya. Birlikte yaşamadan anlayamıyor insan sanırım.

Kedilerden nefret mi ediyorum?hayir Besler miyim asla.Köpek beslerdim mesela uygun ortamim olsa.Hayvanlari cok seviyorum. Ama kedilere karsi bi mesafem var. Şiir de sevmem mesela.

Elinizde son model telefonlar ve internet paketleri
İstediğiniz yemeği ve içeceği istediğiniz yerde yiyorsunuz
Hergün güzel ve bakımlı olmaya çalışıyorsunuz
Yattığınız yer sıcak ve güvenli
Hastalandığınız zaman gidecek doktorunuz, başınızda bekleyecek aileniz var
En kötü iki üç günde bir banyo yapıp temizleniyorsunuz
Toplum içinde günübirlik ölüm tehlikesi yaşamıyorsunuz.

versus

O kediler,köpekler nereden su,yemek bulursa yemek zorundalar çünkü alternatifleri yok.Çamurlu suları içmeleri bundan. Çöpte karıştırdıkları yemeklerin içinden çıkan kürdan boğazlarına batınca açlıktan can çekişerek ölebiliyorlar. Açlıktan toprak ya da çim yemek zorunda kalabiliyorlar.
Onların temizlenmek için kendi dillerinden başka bir temizlenecek bir aparatları yok. Tozun toprağın arasında her türlü parazit, kene, böceklere karşı 24 saat tehlike içindeler.
Yavru kediler hem diğer erkek kediler hem de köpekler tarafından saldırıya uğrayabiliyor. Bu yüzden çıkan kavgalarda hayvanlar yavrularını soğuk da olsa güvenli bir yerde büyütmeye çalışırken teker teker telef olabiliyorlar.
Geçirdikleri hastalığa, yaşadıkları açlık ve susuzluğa karşı dertlerini anlatabilecek bir dilleri yok.

Son olarak bu tartışmayı Hz. Ömer'in bir sözüyle bitirmek isterim:
"Dağlara buğday serpin ki bu müslüman ülkede kuşlar aç demesinler!"

2 gün izin...

kendini bir şeylerin mecburiyeti altında bırakmalısın. benliğini zorlamalısın.

- mesela sabahları uyanırken telefonunu duyabileceğin ama istediğinde ulaşamayacağın bir noktaya koy ki, alarmını zırt pırt erteleme şansın olmasın.

- işyerinde ise internetini tamamen kapat ve hergün 15x4 olarak 1 saat firmada dolaşmanı öneririm. zamanla oturacaktır ve motivasyonunu tekrar kazanırsın.

Hiçbir şey yapmak istemediğimde hiçbir şey yapıyorum.

amaç edinmek lazım, arkadaşlarla buluşmak iyi gelebilir açılır insan kendine gelir biraz, önemli olan harekete geçmek, tatil planı yapılabilir, kalkıp dans edebilirsin biraz hareket de iyi olur, move on

"sürekli bir şey yapmak zorunda olmadığımızı" farkediyoruz önce. makina mıyız biz her daim bir şey yapmak zorunda kalalım. o modları da yaşaması gerekiyor insanın. baktınız geçmiyor; ortamı değiştirip sonra tekrar gözlemleyin. mesela varsa yakınlarda orman, koru gidin amaçsızca yürüyün. perfektif değişebiliyor.

angelus +1

Yapman gerekenleri canın istemeye istemeye de yaparak.

ölü bi' hayvanı ayağına geçirmişsin gibi, tövbe.

kötü bence. buna benzer zuma shoes diye bir marka var. onlar nispeten daha güzel.

Çok aşırı kötü :(

3.bp.blogspot.com

Güzel

Bir hastalığı olmasın, bulaştırmaktan korkuyordur seni kaybetmekten korktugu icin soyleyemiyordur da? HPV virüsü örneğin prezervatif bile engellemiyor bulaşmasını.

ayrıl, evli 3 cocugu var.

kalkmıyordur herifinki. rezil olmamak için penetrasyon yapmıyordur.

Benim baya önceki bi hatunla bazen böyle kıyafetler üstünden sürtünerek boşalıyorduk. Değişiklik olsun deyü. Belki öyledir.

İktidarsız ya da erken boşalıyor.

daha önceki duyurularında erkek olduğunu söylemişsin. bir duyuruda kadınsın bir duyuruda erkek. anlamadım.

O senin için fazla yaşlı :( sana yetememekten mi korkuyor acaba?

@suicides underground,

en eski duyurular erkek bir arkadasimin duyurulariydi. ben silmedim bilerek cunku insanlar zahmet edip aciklayici yanitlar yazmislar.

oha erkek istemiyor yani. Başta kadın istemiyor sanmıştım ama erkek istemiyorsa bişey vardır ya. Hpv vb. bulaştırmak istemediği bir şey olabilir, ereksiyon problemi desek fark edersin yahu. Erken boşalma olsa yine adam devam eder böyle davranmaz bence.

evli olup vicdan yapmamak için böyle yapıyor olabilir? hani buna "aldatmadım" diyordur.

Üzüldüm gerçekten. Böyle biriyle sevgili olmazdım. Sebebini bilemiyorum, tahmin edemiyorum.

Aşamaları yavaş geçiyorsunuzdur belki. Kendiyle ilgili degil de, seninle ilgili suphelerinden dolayi da böyle oluyor olabilir. Belki sen bir hamle de bulunmalisin.

Tinder aç özlen :/

şu kızla biri evlensin artığhkk

tinder açmaya çalıştım ama facebook accountumu istiyor. facebook sayfamda tinder adı çıkarsa rezsil kepaze olurum.. vazgeçtim o yüzden.

tinder'da evlenecek adam bulamazsın

tinder da tanışıp evlenenler oluyomuş ama öyle örnekler varmış

facebookunda herhangi bi bildirim görünmüyo, merak etme. gönül rahatlığıyla açabilirsin. ya bak, sen bana güven. :)

arkadaşlar bu troll erkek. hiç cevap yazıp zaman kaybetmeyin. kalın sağlıcakla.

yok ben takıntılıyımdır asıl hesapla açamam. fake bir facebook hesabı açıp öyle üye olayım bari.

Özlen keşke troll olsan ama biliyorum ki sen troll olsan bile senin kafa yapında çok fazla insan var bu memlekette o yüzden ciddi ciddi cevap vereceğim.

Ya hu bir ayda evlenmeyi düşünecek kadar nasıl bıkmayı başardın hayatından? Bir ayda üstün körü tanıdığın birine evlenecek kadar nasıl güvenebilirsin? Belki adam psikopatın teki, belki ayakları iğrenç kokuyor belki garip garip huyları var bunları görmeden etmeden nasıl bu yola çıkabilirsin ki? Yapma gözünü seveyim bi gez dolaş gel. Gel istersen sana seyahat planı yapalım birlikte, ne dersin? Gel kursları falan araştıralım, dahil olabileceğin çeşitli gönüllülük projelerini araştıralım? İşinle ilgili eğitimleri, seminerleri falan araştıralım? Ya da yeni bir müzik aleti alalım sana onu öğrenmeye başla? Nolur artık vazgeç şu evlilik takıntından. O programlara genelde işsiz güçsüz boş beleş herifler katılıyor. Kendini gerçekten o evrene ait hissediyor musun sen? O tabloya kendini yakıştırabiliyor musun? Lütfen silkelen ve kendine gel. Dışarıda kocaman bir dünya var bak. Senin keşfetmeni bekliyor. Çok mu meraklısın erken yaşta ortalama bir herif ile evlenip eve tıkılmaya. Lütfen aklını başına topla ve çok geç olmadan hayat algını genişletmeye bak.

önümüzdeki yıl ankara'ya yerleşme gibi bi durumum var. eğer olursa ilk iş sana kendi ellerimle birini bulucam özlen :) facebook konusunda da takıntı yapmana gerek yok, kimse anlamaz tinder kullandığını. feyk hesapla falan uğraşma hiç.

yaş +30'sa bir de; normal bizim ülkede..

Merhaba.
Eninde sonunda ise yaramaz bir adamla evlenip eve tikilip hayatin boyunca suruneceksin. Berbat bir hayatin olacak. Yeniden denemek icin dunyaya terkrar da gelemeyeceksin.
Evet gercek bu. Yani bu kafayla gittigin surece.
Sevgiler.

valla benimişyerimde 47 yaşında bir tane, 54 yaşında bir tane ve 61 yaşında diğeri olmak üzere 3 tane hiç evlenmemiş kadın var ve çok mutsuzlar resmen psikolojileri bozuk. eninde sonunda demişsin ya @stavro, mesela birmucize olsa biri dese ki 2 sene sonra mesela hayatının aşkını bulucaksız hiç kafaya takmam. bu belirsizlik beni yıkıyor

gel evlenelim tektaş yüzüğün hazır :)

bir ifşa yap görelim seni:)

ya illa evlilik değil bana düşkün bi sevgili olsa ona da fitim ama yok :(( yıllardır yalnızım yeter artık. eski sevgilimin bana büyü yaptırdığına inanıyorum yani ondan sonra doğru düzgün beni sahiplenen kimse çıkmadı karşıma

orta dünya'da mı yaşıyoz özlen, ne büyüsü? :/ tinderdan tanıştıklarına da böyle büyülü müyülü konuşma sakın :///

ya gülüyolar ama eski sevgilimin ailesi köyde yaşıyordu ve hacı-hocalarla içli dışlıymışlar. hatta annesi anneme sormuş o zaman: büyüye ihtiyacınız varsa hocalar tanıdığımız diye. annem de bunlar sorun çıkarsa bize büyü yaptırır diye düşünmüş. o gün bugündür ben bunu takıntı yaptım ve inanıyorum bana büyü yapıldığına. yoksa sevgili bulamamış olmamı bu 5.5 koca senede başka türlü açıklayamıyorum hiçbir fiziksel maddi eğitimsel sorunum yokken:((

gel gız sana bi gahve ısmarlayayım

Oraya katılmadan önce burda ifşa yap. Katılırsan mutlaka haberim olsun.

Sevgili bulma siteleri var ya, onlara da üye ol sen. Kesin birini bulursun, duyuru da biraz rahat eder.

@fraise ben daha önce hocam.com'dan biriyle tanışmıştım dam oiç çıktı. artık korkuyorum çünkü net ilişkileri temelsiz. eçift.com'a üyeyim arada mesaj atanlara cevap yzıyorum ama dışarda buluşmaya korkuyorum

Birçoğu cast ve günlük olarak kendini göstermek ekstradan günlük ücret almak için çıkıyor. Ben de ajans deneyimi olan biri olarak arkadaşımla biz de başvurduk para kazanma amaçlı.

Evlenme amacı değil yani, rol yapmak, ek gelir almak, reklamlarda oynamak için cv doldurmak amacıyla katılınıyor programa, istanbullu genç katılımcılar bu şekilde.

*yüksek ego ve geçmişin kırık dökük hatıraları; kalbiyle değil de mantığıyla hareket eden 30 yaş üstü insanların baş belası.

fazla kasmaya gerek yok bazen; hayatı akışına bırakıp yaşamak lazım biraz da..

"hadi tanıştım 1 ayda evlilğğe gidecek durum olmuyor."

"Bir de benim dengim olabilecek yüksek tahsilli erkekler hiç katılmıyor izdivaca."

wut?

oraya katılan çoğu insan malın önde gideni.

www.milliyet.com.tr

asfdasf beni ne karıştırıyon la? örnek vermiş bi de.

Güzel olanların peşinde fır dönülmesinden yakınıyom ben bi kere. Niye sevgilim yok demiyorum ki. Biliyorum çünkü sebebini.. Koca koca diye nerde yakınmışım. Sen beni çok yanlış anlamışın özlen ://///

Bi de ben senin yeterince güzel olmadığını düşünüyorum. Kendini beğenebilirsin ama önemli olan karşı tarafın beğenmesi. Kendi kendimizle çıkmıyoz sonuçta -_-

çiçeksepeti ya da bonnyfood dan gönder işte.

şahsi görüşüm, bu saatten sonra çiçek almanız hiç bir şey ifade etmez.
bir şey almaya karar verdiyseniz, işine uygun bir hediye daha hoş olur.
mesela öğretmen, akademisyen vs. ise bir dolmakalem, bankada çalışıyorsa para sayma makinesi, minibüs şoförü ise çakma rayban (son iki örnek için mazur görün :)
ya da üzerinde başladığı işini esprili bir şekilde belirten bir fotoğraf karikatür olan veya sadece ikinizin anlayabileceği bir anıyı gözünde canlandıracak bir kelime yazılı olan hoş bir kupa olabilir. hem işyerinde kullandıkça sizi hatırlar.

samimi arkadaşınız olduğu için özele girmek istemiyorum ama, siz yeni bir şeye başladığınızda veya önemli bir gününüzde size böyle jestler yapıyor mu ki, sizden de beklediğini söylüyor. eğer o yapıyor da siz yapmıyorsanız ucundan öküzlük olabilir ama kendisi yapmadan sizden bekliyorsa bence tam aksine bu ikiyüzlülükten başka bir şey değil.

böyle konuştuktan sonra ben almazdım. zaten başlamış işe kız, alsan ne olacak ? aynı etki derecesine sahip olamazsın ki. bence ona dair farklı bir gününü bekle ve o zaman al.

yukarıdaki entry sahibi sanırım paralel evrendeki kayıp kardeşim :) aynı anda aynı şeyi yazmışız

Artık çiçek değil de başka bi şey al gönder. Ofiste masasının ustume koyabilecegi bi şey olabilir. Güzel bi ajanda + kalem olur.

Vay be millete bak ne kadar ince düşünebiliyor.. Ben kırk yıl düşünsem yeni işe başlayan bir arkadaşıma çiçek göndermek aklımın ucundan bile geçmez. Ayrıca kimseden de böyle bir beklenti içine girmem.. Bu tarz şeyleri okudukça çok şaşırıyorum :)

Neyse, yukarıdaki arkadaşların da yazdığı gibi bence çiçek falan gönderme onun yerine kullanışlı bir hediye al. Masasına koyacağı şık bir kalemlik olabilir mesela.

ben gereksiz buluyorum bu işe başlama-çiçek olayını

nedir yani google a başladı, ki öyle olsa zaten göndermezsin

çiçekten başka daha orijinal bi şey düşünmen gerekir. www.bikutumutluluk.com bu tarz bi şey düşün.

alma bir şey. gereksiz bence de.

beklemesi başka almanı beklerdim!!! demesi başka. ben olsam alacağım varsa da almazdım.

o sana almış mıydı?

Alma çiçek falan. Hediye istemek nedir ya! Millet ne yapacağını şaşırmış :O

almani beklerdim!!!! demesinden sonra alacagim vardiysa da almazdim +1

Başlık bile ofsayt, bence kasma, askerlik sonrasına bırak, kafan rahat etsin, zaten ağdadan çok çok öte dertlerin olacak orada.
Not: bir arkadaşın dediği "öperler" tabiri hafif kalmış, sen zaten yerine kullanılacak cuk diye oturan tabiri acemibirliğini görünce anlarsın.

Askerde oda yok. Koğuşta ranzalar var herkes bir arada yatıyor.

öperler.

odalar yeri geliyor 140 yeri geliyor 600 kişilik usta birliğinde belki daha az olur. Oda diye bir kavram yok yani oda dediğim koğuş. Banyoda yapman imkansız acemilikte zaten 5 dk veriyorlar yıkanman için ustada da ağda falan uğraştırmazlar yine. Zaten öyle aynalı duşa kabin falan yok.

İşin özü askerde yatar abi o iş.

genellikle akşam içtimalarından sonra kışlada nöbetçilerden başka kimse kalmadığında, koğuş önlerinde ateşler yakılır ve tüm askerler sıyırırlar bacaklarını. tren yapılarak herkes birbirinin bacaklarına ağdayı sürer ve 5 dakika bekledikten sonra aynı anda çekerler.

zorluk çekmezsin yani, sıkma canını.

hacı t.şak geçmiyosan yapma.

skerler.

ahahah.

ayıptır söylemesi tüysüzüm biraz, bi gün banyo yaparken piçin biri duvarın ustunden su atcam diye tırmanıp benim tüysüz kaseyi görünce bağırdıydı ''abbbbbaaaaaaaawwwwwww gabbaaaak gibi göt laaaaaa'' diye, bütün hafta alayda mevzu olduydu amk. o kadar diyim :D

abi nerene yapıyon sorması ayıp? hani kaş ortası yanak falan diyorsan bir derece de kol bacak hiç girişme bence. dkskfk

@ hakim; evet güldürdün beni :)

@ mahone ; türkiye de mi askerlik yapacaksın ? soru şaka olabilir mi ?


benim askerlik dönemimde -kısa dönem- hem acemilikte hem ustalıkta duş yoktu zaten, hamam var, acemelikte 6-7 dk süren var zaten, bir kurna da 5 kişisin.

hiç o işlere girişme

Banyo, kogus gibi tesislerin nasil cikacagi sansina kalmis. Oda yok tabii ki, herkesin bir arada kaldigi ranzali koguslar var. Askerde neyi yapabilirsin neyi yapamazsin bunlar dusecegin yere bagli biraz.
Agda yaparsan - en iyi ihtmialle - adini cikarirlar.

yere sabun düşürüp almanı isterler, yapma.

askerde odalar tek kisilik ve gittigin yere gore all inclusive her sey dahil ya da oda kahvalti secenkli konakliyorsun, agdani da fin hamami sonrasi health club'dan yardim alarak yapabilirsin.

acemilikte banyoa yapma fırsatımız oluyordu 5 dakika olsada. usta birliğine geçtiğimde yıkanmak hayaldi:) banyo yok (varda yok) sen kalmıs banyo rahat mi demişsin:)

yorumlar efsane. yukarda da yazmislar, sabunu canın pahasına tut

mahone, hemen bir yüksek lisansa başvur(başvurular bu aralar!) tecil ettir askerliği :D sonra bedelli çıkarsa umarım para bulup bedelli yaparsın.

bu kafayla gitme ya dalga geçilen taşak oğlanı olursun ya cidden götü çizdirirsin :D oda arkadaşım demiş lan bir de assdfasd :D

Yav kimse de dememis "don't feed the troll"

Ya da ben troll olmasini umuyorum kimse bu kadar saftirik olamaz...

ha bir de; iki kişilik duş kabinleri de var. ayda 2 kere çift kişi yıkanman gerekebiliyor.
bir gün rıfat abilerle lokaldeyiz..

Trollsunuz sanırım.....

Tabi lan manyak mısın.

tamamen yaptığın yer ile değişen şeyler benim yaptığım yerde ne oda ne banyo imkansızdı.
Bazı arkadaşlar da çok rahat askerlik yaptı.

Ama genelde oda falan olmaz.

Olm yapacaksanız şöyle trolllük yapın. Duyuruya ayrı, yorumlara ayrı güldüm.

Yanında götürme, zaten banyoda kurutma makinesinin altına iki kutu veet ikram bırakmış oluyorlar; ondan kullanıtsın. Bitince house keeping yeniliyor.

Her bölüğün bir güzellik salonu oluyor. Nizamiyede sor, gösterirler.

problem olmayabilir. ben 6 kişilik bir asayiş noktasında yaptım askerliğimi. 3ümüz zaten üniversite mezunu kısa dönemlerdik. Böyle bir ortama düşersen neden olmasın. ama acemiliğin kaçarı yok. metrekareye 3 adet it kopuk düşüyor.

Mahone lütfen silme bu soruyu efsane cevaplar var favorilere attım arada gülmek için açıp okuyorum :D

Cevabına gelecek olursak, hazır azalmış bak tüylerin, biraz kendi haline bırakırsan kendi kendine çoğalmaz. Hem biraz cildin dinlenmiş olur askerlikten sonra devam edersin.

www.troll.me

Eşinin çalışmamasından mı, yoksa iş bulamadığı için çalışamamasından mı? Yani arkadaşınızın eşi çalışmaya gönüllü mü?

Eğer kendi branşında iş bulamıyorsa belki ilgisini çeken başka bir konuda iş arayabilir, en azından geçici bir süreliğine. Ya da freelance olarak eserlerini online ortamda (instagram vs) satışa çıkarabilir. Ya da -hangi branşta olduğunu bilmiyorum sallıyorum tamamen- galerilerde iş bulabilir kendi sanat yapmasa da asistan vs olarak çalışabilir belki.

Eşi ne düşünüyor?

anladığım kadarıyla nasılsa bulamam diye aramıyor da.

resim yapıp güzel yerlerde satıyordu falan (bilkent center) ama onu da yapmıyor bir yıldır nedense. kendisiyle daha sonra konuşma şansım olacak, ama karı koca arasına fazla girdiğimi hissediyorum.

tam olarak akil verilmesi gerekeni bilmek gerekiyor.

esinin isi yok diye bosanmak istiyor?
esini calismasi konusunda ikna etmek istiyor?
esi is bulamiyor, yardim istiyor?

ilki gibi anladim. iki es arasindaki sevgi baglarini vs bilmeden bir sey soylemek zor.

Çalışmayan eş bayağı rahata ermiş gibi görünüyor, o kadın kolay kolay çalışmaz benden söylemesi, fazla umutlanmayın.

Eğer durumdan rahatsız olsaydı ve gerçekten çalışmak isteseydi şu ana kadar bin kez iş bulmuştu. Misal ben bir yıl civarı atama bekledim (öğretmenim) o süre zarfında dershanelere, özel okullara, yurt dışı eğitim merkezlerine, hatta mağazalara, marketlere bile başvurdum.

Kızın branşını bilmiyorum ama kitapçılara falan başvurabilir, satış danışmanı olarak mağazalarda çalışabilir vb. Kendi bölümü ile ilgili bir iş bulamıyorsa illaki branşı ile ilgili bir işte çalışmak zorunda değil.

karı koca arasına fazla girmemeni tavsiye ederim. derdini anlatsın, dinle, 'hı hı' de, rahatlasın. gerisi her türlü ters tepebilir.

Anlatsın, dinle haklısın kardeşim de geç, vereceğin her akıl çiftlerin arasına girme olarak algılanacak, kendi çalışmak istiyorsa bir şekilde iş mutlaka bulur. Burada senin önereceğin alternatifler ilgisini çekmez sanki.

Eşim çalışmıyor ben de on a göre gecimimi sağlıyorum çocuklara bakıyor sonuçta çocuk olmadan öncede eşimin çalışıp calismamasina bel baglamadim erkeğim ve evleniyorsam bütçeli kendi kazancima göre ayarlamaliyim. Fakat başta iki kişinin kazancina göre borç edinilip hayat kurulduysa ve erkek yarı yolda birakildiysa sorun etmekte haklı. Genede bir erkeğin kadının para getirmesini istemesi biraz acizlik

@steward neden erkeğin kadının eve para getirmesini beklemek acizlik olsun? sizin çocuğunuz olabilir ve eşiniz çocuklara bakmayı tercih etmiş olabilir çalışmak yerine -burada da bakıcıya verilecek parayı karşılamış gibi sayarım ben. bu bir tercih ancak evin geçiminden yalnızca erkeğin sorumlu tutulması acizlik asıl manevi olarak.

Çalışmayan kadınla olmaz abi. Kadın çok biriktiriyorum sonra sen yorgun gelince ilgisiz odun oluyorsun.arkadaşının eşi için kpss için hatırlatayım ve onlarca kursu. Sen karışma diyeceğim ama samimiyetine için bilmiyorum

benden zengin olduğunu düşünüyorum. daha doğrusu biliyorum.

Benden zengin olduğunu düşünüyorum +1

Azıcık silkelesen üstünden oracıkta en az 3-4 bin tl dökülür gibi geliyor bana.

Bu yeni bi dilencilik yöntemi sanırım çünkü ben de bır kere sokakta resmen ağlayarak bağıran ve allah rızası için para isteyen bır adama denk geldim, hiçbir şekilde inanmıyorum.

acıma yetime döner koyar dötüne kategorisinde bu dilencilerin alayı. ben baya dikkatli incelerim hal hareketlerini dileniyorsa. karnım aç diyosa ve inanırsam gel bişeyler ısmarliyim derim yok para ver derse genelde sktir lan yavşak diyorum.

ya bırak düşündüğün hata, alayı kansız o şerefsizlerin. hepimizden zenginler. gidip bir işin ucundan tutmak varken oturdukları yerde köpeklik yaparak daha fazlasını kazanmak işlerine geliyor.

Günde 100tl kazansa ayda 3000tl ediyor. Tek yaptığı da oturup dilenmek.

@elitist adamlar vergi vermiyor, mesai harcamıyor, giderleri yok bunun karşılığında sosyal olarak sorunlu bir "meslek" yapıyorlar. Dilencilik bir çeşit meslektir işsizlik değildir. Kemiksiz para kazanıyorlar. Zengin olmayacaklarını düşünmek için saf olmak gerekir.

@elitist Aynı yolu izleyip farklı sonuca varıyoruz. Benden farklı olarak siz dilencilere kaygı ve üzüntü duymayı genel geçer şart olarak benimseyip bunun üzerine inşa ettiğiniz bir yargıyı öne sürmüşsünüz. Ben dilenen insanlara üzülmüyorum. Üzülmememin sebebiyle çok para kazanmalarının bir korelasyonu yok. Üzülmüyorum çünkü yaptıkları şey çevrelerindeki herkese hakarettir.

çoğu yalancı oluyor. kendi gözlerimle gördüm. köşede sakat bir adam dileniyordu. para topluyordu. bir süre sonra öteki sokağa geçti. oraya bir araba yanaştı. arabaya binerken sakat ayağını pantolonun içinden çıkardı. yürüyerek bindi arabaya. sahtekarlık diz boyu.

bir de bu üst geçitlerdeki dilenciler de alayı mafya. birisi polisin geldiğini görüyor. hemen bir kaç telefon görüşmesi yapıyorlar. üst geçitlerki dilencilerin hepsini bir arabada toplayıp gidiyorlar.

izlesinler nolcak kafasındayım daha çok. paranoyakça düşünsen bile yapabileceğin çok fazla şey yok çünkü.

tuvalette falan izleniyorsam bile umrumda olmaz, belki kadin degilim diye. ama umrumda olmamasinin bir diger sebebi asil korkumun web'deki hareketlerimin izleniyor olmasi. ben asil o konuda paranoyak olmanizi tavsiye ederim. webcam'den birinin sizi izleme ihtimali, tum yazismalarinizin okunma ihtimali vs.

Ara ara dusunuyorum o arada da en fazla laptop icin ıslak mendilin yapiskanli kapağını söküp kamerayi kapatıyorum :):)

@hopeless +70616215055215242

tuvaleti izlesinler webi izlemesinler bence. webi izlememeleri için tuvalette izlenmeyi yeğleyebilirdim hatta xd

soruya cevap: izlendiğimi düşünüyorum evet :(

beni izleyip naapsınlar mk diyorum

İzlerlerse izlesinler çok da tın. Napabilirim ki elden ne gelir ki? Önlem olarak sadece laptop'taki webcam'e siyah bant çekiyorum o kadar.

soyunma odalarinda -cinsiyet ayirmaksizin soyluyorum- herkes cirilciplak, saunalarda donen cok acayip olaylar mevcut, aksamlari gidilen yerlerde tuvaletler unisex olunca dikkat ediyorum etrafa, kadin-erkek ayri tuvaleti olan yerlerde ise zaten yalaktan bozma pisuvarlar var onlara bakmiyorum. laptop on kamerasinda bant var. moskova'dan selamlar

Beni izleyip ne yapacaklar? Dolandırıcılık yapılması dışında her hareketimin izlenmesi çok da umrumda olmaz. Dünyada bir milyar kişi ile aynı şeyi yapıyorken niye tutup da beni izlesinler, bir özelliğim yok.

düşünmeye gerek yok. izleniyoruz zaten. ahanda ispatı: www.youtube.com

Samsung tv lerde bir açık yüzünden hackerlar kameraya ulaşıp sizi izleyebiliyordu. Açık kapatılmış olabilir ama samsung bizi kendisi izleyebilecek sistem elinde var.

Diğer markalar da vardır ama Samsung bu konuda büyük oynuyor:
-Kamera açığının duyurusu
-Tv açıkken herşeyi konuşmayın duyurusu
-İzlediğimiz filme göre reklam göstereceği duyurusu

m.hurriyet.com.tr

m.haberler.com

m.donanimhaber.com

her yerde tuvalete girmiyorum. avm nin tuvaletine koymak da sıkar biraz gibime geliyor ama konunun uzmani degilim.

Hahah, ben bunu dusunuyorum ya. Yani mesela telefon kamerasindan, pc kamerasindan fln. Ama hani ozellikle beni izledikleri degil de, genel olarak buradan cekilen goruntuler olabilecegini sonra ayiklanabilecegini fln dusunuyorum ama tamamen benim paranoyakligim sanirim. Herkese acik tuvaletlerde de etrafi bir kontrol ederim her zaman, kameraya benzer bir sey var mi diye.

Ek: Telefon kamerasindan izlemek gibi degil de, soyle bir paranoyakligim var. Mesela banyoda snapchat uygulamasini acmiyorum, kameraya erisimi var fln diye. Ya da kameraya erisimi olan herhangi bir uygulama.

Soyunma kabininde en fazla ic camasiriyla kaliyorum. E plajda bikiniyle geziyoruz hatta bir guzel yatiyoruz da soyunka kabininde hic de cekici olmayan 30 saniye boyunca izlenmek mi sorun? Webcam konusunda tereddutteyim ama bilgisayar basinda dunyadaki milyarlarca diger insandan daha absurd bir sey yaptigimi sanmiyorum. O yuzden de kafam rahat. Ha banka hesabima girerlerse calacaklaro hepi topu 1500 euro olur. Baska da malim mulkum yok zaten.

ya bar tuvaletinde sarhoş insanların işeyip sıçmasını kusmasını izleyip napacak adamlar? ya da kabinlerde göt kadar yerde 18 farklı kıyafet denerken ter içinde kalan teyzeleri falan? zerre umrumda olmaz.

ben kabinde çıkartıp sallıyorum iyice görünsün diye.

Kicimi gormeleri pek de umrumda degil. Gorduklerini de sanmiyorum zaten.

Dışarıdayken pek aklıma gelmiyor. Evde de laptop karşısında normal bir şekilde oturduğumdan kamerayı bantlama gereği duymuyorum ama giyinirken monitörü aşağı indiririm hep.

benim laptopun kamerası bağlıdır bu sebepten.

hukuki açıdan konuşursak da, eğer yüzunuz gozukmuyorsa, etek altı kişi bile çekerler bu suç olmuyormuş:

m.haberturk.com

Bir yerde rastlamadım zararlı olduğuna dair (sade maden suyu için bu rastlamama).

Bana zarar veriyor çünkü soda mideyi daha çok şişiriyor. Gerçi bana hiçbir gazlı içecek yaramıyor, senelerdir içmiyorum.

bu arada soda içmeyin derim. soda boş. onun yerine maden suyu için.

Su içmek ne kadar zararlıysa o kadar zararlı. Tabii soda değil de maden suyunu sorduğunu düşünerek söylüyorum.

türkiye'de soda bulunabiliyor mu ki? bi ara epey aradım ben ama hep maden suyu var. cevap veren arkadaşlara daha çok bu cevabım :)

midenin asidik phını alkalileştirdiği için sindirimi yavaşlatıyor olabilir. bu da besinlerin daha uzun süre midede kalmasına yol açar haliyle. iyi mi kötü mü bilemedim. ama dogru olan sindirim esnasında mide asiditesinin korunmasıdır diye düşünüyorum.

su an bir detoks smoothie kitabini bitirdim. ordaki bilgiye gore yemekten yarim once ve iki saat sonrasina kadar su icme diyor. sindirimsel sivilarin dengesini bozuyormus. mineral su detoksta zaten yasakli listesinde. neden bilemedim ama.

Sindirim süreni uzatır.

Evet. Kesinlikle oluyor :)

olmaz olur mu oluyor,nefis.

Böyle boş manzara fotoğrafları değil de anlamlı fotoğraflar çok etkiliyor.

images.mathrubhumi.com oyuncak bebek kafası giymiş maymun

www.themost10.com

Asit saldırısına uğramış anne ve çocuğunu içerir açmadan bilin images.mathrubhumi.com

www.viralnova.com

d3j0sq6zklqdqq.cloudfront.net

d3j0sq6zklqdqq.cloudfront.net

d3j0sq6zklqdqq.cloudfront.net polis intihar edecek kızı kendine kelepçeliyor.

d3j0sq6zklqdqq.cloudfront.net

i.dailymail.co.uk Yahudi doktor Janusz Korczak, çalıştığı yetimhanedeki çocukları ölüm pahasına terketmeyi reddediyor ve onlarlar beraber öldürülüyor.

i.dailymail.co.uk atom bombası sonrası hayatını kaybeden kardeşini krematoryuma taşıyor.

i.dailymail.co.uk

O degil de orada bulundum. Nefes kesiciydi.

Soruya cevaben de boyle doga fotograflarinda bazen tuylerim urperir. Yavru hayvanlar vs gorunce icim mutluluk dolar. Uzun uzun ornekler vermeyeyim de etkiler beni fotograflar uzer de mutlu da eder. Sefkat de uyanir icimde. Oyle.

Hayır olmuyor. "Vaayy ne güzel yermiş" vs. deyip geciyorum. Fakat güzel bir müzik dinlerken bahsettiğin şeye yakın bir his oluşuyor bende, ürperiyorum (biraz alakasız oldu ama olsun).

Hayır. Nefesim sevişirken, koşarken, üretirken falan kesiliyor. Bazen bazı film sahnelerinde, bir haraket ve derinlik hissinin olduğu. Bu fotoğrafta da atlanır mı diye düşündüm o kadar. Hayal gücüm hareket yaratma peşinde :)

Olmaz mı? Elbette!
Sürekli takip ettiğim iki kategorim ile var arada nefessiz kalayım diye.
www.reddit.com
www.reddit.com

Özellikle uzay ile ilgili çekilen gerçek zamanlı resimlerde her şeyi bırakıp uzun uzun baktığım anlar oluyor.

bosluktan ve mutsuzluktan kafayi yedigim donemlerde o sekilde planli yasamak beni motive ediyor. en azindan amaan yine ne mutsuzum diye dusunmeye filan vaktim kalmiyor onceden ne yapacagimi bildigimde. oyun oynuyor gibi dusunuyorum iste, hah gorevi zamaninda tamamladim gelsin xp'ler filan :) bir iki ay sonra zaten bunalimdan filan cikmis oluyorum, o duzenli donemimde yaptigim seyler yanima kâr kalmis oluyor. ama hep oyle saatli planli yasayamazdim sanirim, bilemedim simdi.

o an canım ne isterse onu yapıyorum, plan yapamam darlanırım.

ben böyle app falan kullanmıyorum da gün içerisinde neler yapacağım genel olarak planlı oluyor kafamda. işim düzensiz olduğu için mesela boş günüm varsa o gün biriyle buluşma falan ayarlıyorum, ya da ayarlamadıysam "bi film izlerim, yaklaşık şu saatlerde spora giderim, 1-2 saat şu işi yaparım" falan gibi kafamda bir taslak çiziyorum genelde.

Planlayip planima uymuyorum (gozleri deviren mutsuz smiley was here)

Sabah 9da kalkicam diyorum ama kalkmiyorum. Cunku asiri cok bos vaktim var. kalkmasam da kaybedecek bir seyim yok cunku. (Isim varsa seve seve* kalkiyorum tabi)

Onun disinda yarina guzel bi plan yaptim, gezmeli tozmali. O yuzden kesin uygularim onu mesela.

Genelde gün içinde neler yapacağım, sabah kaçta kalkacagim vs bellidir. Tam 19.05'de şunu yaparım gibi değil de aksam saatlerinde şunu yaparım diyorum. Beklenmedik bir durum olmadığı sürece de o sekilde yaşamak beni mutlu ediyor, kafam rahat. Çünkü her şeyim belli.

Sınav dönemi hangi saat neye calisacagim, ne zaman başlayacağım, hangi notların öncelikli olduğu vs vs. Bunları mutlaka ayarlarım.

Yemek kısmını da önceden belirlemek genelde daha kolay oluyor, alışverişi ona göre yapıyorsun. Bazı dönemler yapamiyorsun tabii o ayrı.

Genel olarak planlı yaşamak güzeldir diyorum. Küçüklüğümden beri de bu şekilde yaşıyorum.

Gelişine vuruyorum. 3 günden uzağa plan yapmayı da sevmiyorum. Fikir vermesi için söylüyorum; bu 3 hafta hayatımın en programlı dönemiydi. Şöyleki; arka arkaya 2 cumartesi düğün vardı, bu cumartesi de doğum günü var.

Pazartesi günleri akşam Game of Thrones izlemeyi ve 2. haftada yer alan AÖF sınavlarını saymadım. Sınavlar o günü programlı yapıyor ama o program severek değil, mecburi zaten.

planlıyorum ama uymuyorum +1. hep bir planım var ertesi güne-haftaya dair ama vakti gelince bahane uyduruyorum. yok efendim yağmur yağdı bugün dışarı çıkmayayım, vay efendim temizlik yapana kadar iki bölüm dizi izleyeyim derken kendi planlarımı ekiyorum.
uyabilseydim hayatımı çok kolaylaştırırdı bu arada.

Gelişine vuruyorum. O yüzden bazı günler aşırı yoğun geçerken bazı günler yapacak zerre iş olmuyor patlıyorum sıkıntıdan. Hiç iyi gelmiyor bu durum da bana ama napayım.

Aslında disiplinli bir insanım, çok katı çizgilerim vardır ama plan yapmayı öğrenemedim bi türlü. İş olunca köpek gibi çalışırım ama olmayınca günü verimli geçireyim bişiler yapayım diyemiyorum. Para da biriktiremem mesela sırf bu sebepten.

İnanılmaz unutkan olduğum için küçük ajanda taşıyorum. Ne zaman okul ne zaman staj ne zaman spora gidicem hangi derse ne zaman nerede kiminle çalışıcam, kiminle ne zaman bulusucam planlıyorum üstelik günlük değil haftalık :D hadi akşam buluşalım şuradayım buluşalım diyenlerle de bu yüzden buluşamam hiç.
Ailemle olduğum için akşam yemeği derdim yok ama yarın et yiyeyim şu meyveyi yiyeyim falan diye gece düşünürüm. Planlarım yolunda gitmediğinde de deliriyorum panik oluyorum.

Bu arada jazzabel gıbı ben de planlarım yolunda gitmeyince delı olurdum eskiden, üstelik coğu da benden bağımsız olaylar yüzünden aksıyordu. Baktım bu benim günlük yaşantıma zarar veriyor, kendimi yoruyorum son 2 senedır daha rahat davranıyorum. O yonumu törpüledım biraz. Aksı durumda planlar da ıskenceye donuyor.

Bir günümü geçtim, bir yıl sonra oluşacak muhtemel boşluğu bile planlıyorum.

is icin planladiklarim var ve bunlari azami duzeyde gerceklestirmeye calisiyorum. bu isler uzerine notlar aliyorum, onem sirasi mevcut. isten arta kalan zaman icin ise planlanan ve gerceklesen isler arasinda pek tabii farkliliklar oluyor ancak onemine gore sonraya otelediklerim de mevcut. rahatlikla ilgili degil, ancak isten sonraki sureci bos gecirmemek adina yapiyorum bunlari da.

bunlar icin herhangi bir uygulama kullanmiyorum ama not defterimde is ve ozel hayatima dair notlari ayirmam. hepsi bir arada duruyor. bu sekilde varsa onceki gunlerde yapmadigim isleri yaparak acigi kapatiyorum.

Saati saatine planlamıyorum günümü kesinlikle. Bence bu delice olur, bilemedim. Kulağa hiç sağlıklı gelmiyor (eğer çok ama çoook yoğun bir iş hayatın yoksa). Lakin şu var, ertesi gün ne yapacağımı kafamda kabaca belirliyorum ve ona göre hareket etmeye çalışıyorum. Fakat tatil günlerimde bunu bile yapmıyorum, aynen dediğin gibi gelişine vuruyorum o an canım ne yapmak isterse onu yapıyorum.

Eğer yok ben böyle yapamıyorum diyorsan, bir gece önce kısa kısa notlar al yarın şunu şunu yapayım diye ama kendini saat konusunda sınırlandırma. Belki faydası olur.

Ajanda ile dolanıyorum. İş günüm yoğun olabiliyor, o yüzden bir yapacaklar listesi gerekiyor. Gün içinde yetişecek gibi ise plan yapmıyorum, geniş geniş çalışıyorum ama çok yoğunsam saati saatine program yapıp çoğunlukla uyuyorum (birkaç ay öncesine kadar günde 2-3 saat uyuduğum günler oluyordu). Açıkçası işleri o listeden sildikçe orgazmik olmasa da, bayağı büyük zevk alıyorum. Ancak büyük çoğunluk 'Öğlen şunu yaparım, akşam spor olur' gibi günün vaktine planlıyorum. Normalde ne yapacağım iki hafta önceden bellidir ama bu ara rahatladım azıcık. Yine de hangi işi hangi gün (en kötü iki gün) içinde yapacağım belli. Bir iki hafta öncesine kadar jazzabel gibiydim, programım hafifledi şimdi.

Haftasonları ise az çok yapacağım yine belli oluyor ama 'Hadi şuraya gidelim' gibi spontan gezilere yer olabiliyor zaman zaman. Eve işle geliyorum ben, onlar illa yapılacaklar grubuna giriyor. Eğer gezip eğlenirsem, gece geç yatıyorum. İş bitmeden yatarsam rüyama girer.

Saati saatine planlıyorum. Eğer öyle olmazsa bütün sistem çöküyor. Örneğin, kaçta kalkıp kahvaltı edeceğim, kaçta duş alacağım, hangi shuttle'a bineceğim, ne zaman alışveriş yapacağım, ne zaman insanlarla buluşacağım vs. hepsi planlı programlı. burcum yengeç. yükselenim başak. onun üstünü ben de bilmiyom. başaklığın verdiği bir şey diye düşünüyorum. iş konusuna girmiyorum bile zaten. programlı olmazsam olmaz. kelle koltukta zaten.

Sadece off günümde anasını ağlatıyorum zamanın o da bazen. ama izin günümü bile muhakkak planlıyorum uyku, yeme içme aktivite konularında. yürüyüşe ve koşuya gideceğim saat bile belli mesela.

ekstra şeylerden nefret ediyorum. ekstra mesai, ekstra, trafik, ekstra "ekmek yok"luk vs. vs. ekstra çıkaran ya da ekstradan çıkan, düzensiz, dağınık insanları da pek sevmiyorum. kocam olsa boşarım o derece.

bir de böyle bir film vardı sanki. adam planlı programlı yaşıyordu. sonra hiç beklenmedik şeyler geliyordu başına. çocuğunun başkasından olması da dahil.

İşte ben de otuz senedir ne bir program yapayım da uyayim, ne bir cycle oturtayim, hiç öyle dertlerim olmadi. Canım istemediğinde alarmı kapatıp tekrar yatan insanım :) Ama son zamanlarda bi "Hicbi şeye yetişemiyorum, kendimi geliştirmem gerek" hissi hasıl oldu. İki haftadır ha başladım, ha basliycam oabt çalışmaya başlayamadim adam gibi. Bir de çok stresliyim, surekli diken ustundeyim. İşleri azıcık planlarsam kafam rahat eder belki diye dusundum. Surekli alarm halinde olmak çok yorucu. Gerçi spontan, yayvan bi insanım, oyle çok hesap kitap yapamam da arada bi saate baksam fena olmaz.

Ya aslında bu kadar rahat olduğum için yaşlanmiyorum bence de neyse, dur bi düşünelim. Yazılanlari okuyunca "Oha, sığır gibi yaşıyormusum!" diye dusundum. Azcik düzen iyidir.

@damdanakan bu bir alışkanlık meselesi aslında. ne iş yaptığını bilmiyorum ama home office ya da freelance falan çalışıyorsan bu da bir etken. bazen biz işi yönetirken o da bizim evrilmemize neden oluyor çünkü :)
saati hayatına sok. atıyorum masanda olsun, kolunda olsun, telefondan arada boş yere alarm kur ya da o kurduğun saatte atıyorum su iç, meyve ye, alışkanlığın oturması lazım yoksa zihnimizden bir milyon tane plan geçer :)

Su an düzenli isim yok. Lisede falan İsviçre saati gibi insandım, sonra bi salis saldim ki aa baktım otuz yaşıma gelmisim. Canım istemiyorsa vizeye, finale bile gitmiyordum uykumu bölüp de. Ama böyle yaşanmiyor hakikaten. Bana kalsa bi otuz sene daha böyle yaşarım da, içimden bi ses "Yeter artık, uyan su gaflet uykundan!" diyor. Bütün bu sallanmalar sigaraya başladığım zamana denk gelir bu arada. Sigarayı bıraksam lisedeki İsviçre saati moduna geri döner miyim? Aman neyse ne :)

İş hayatı için ayrı, özel hayat için ayrı ajandalar tutuyorum. Saat sınırlandırmam yok, toplantı/buluşma saatlerini not alıyorum bir de yapmam gerekenlerin genel listesini. Eğer çok fazla ayrıntı verip de yetiştiremezsem stres oluyorum. İşler bitince tik atmak hoşuma gidiyor. Any.do diye bir app yükledim ama ajandalarımdan vazgeçemiyorum.
Çalışma hayatına girip yaşamın büyük kısmını işte ve trafikte harcayınca, geri kalan ufacık zaman diliminde yaşayabilmek için planlamak zorunda kalıyor insan.

olayı gözle görmeden bi şey söylemek zor ancak tek sıra ile iki üç vezneden/bankodan işlem yapıldığına çok şahit oldum.

O bankamatikte yaşanan gariplikler üzerine uzun metraj film bile çekilir. Bana da çok garip gelir insanlarin çok basit işleri bile kolaycilik, çakallık yapayım derken zorlaştirmalari. Yerinde olsam "Ne sırası? Hangi sıra?" diye sormak ister uğraşacak enerjim yoksa da başar giderdim. Bazen kaldırımda yürümek bile büyük çaba gerektiriyor bu memlekette. Umut Sarıkaya'dan Allah razı olsun. Bu tip küçük mutsuzluklar tanımlamamis olsa "Off benim içim niye sıkıldı ki şimdi?" düşüncesiyle kendi kendimizi yiyecektik. Yaşadığın olay tipik bi Umut Sarıkaya tarzı mutsuzluk örneği olmuş yani.

Ben böyle durumlarda (ki insanımız sıraya geçmeyi bilmediği için böyle durumlarla sıkça karşılaşıyorum) sıradakilere "sırada en son kim var?", "siz de bu bankamatiği mi bekliyorsunuz?" tarzı sorular sorup gelen cevaba göre davranıyorum çünkü sıradaki insanlardan (her ne kadar sırada gibi görünmeseler de) laf yemek istemiyorum zira millete laf yetiştirecek, aslında onların yaptığının yanlış olduğunu onlara anlatmaya çalışacak takatim yok. Buna harcayacağım enerji ile gider daha faydalı bir şey yaparım.

@damdanakan, evet tam umut sarıkaya tespiti gibi oldu benim durum.

neyse işte, memlekette garip insanlar var, ya da normal insan yok

sosyal medyadan uzaklaş.

facebooktaki fotoğraflar baz alınması gereken son şey. insanlar fotojeniktir, güzel poz verir doğru anı yakalar vs. o işlerin ardında ne skandallar ne kavgalar dönüyor bilemezsin. illa birinin mutsuzluğuna tutunacaksan al bunlara tutun diye söylüyorum gibi oldu sanırım :p

dün mesela bi kız vardı işe yerine bebeğiyle gelmiş odaları dolaşıp hava bastı bebeğiyle ve dedi ki "hahayt ben en iyisini yaptım bebek ürettim be bebek" bi de bana bakarak söylyo benden 1 yaş küçük içimden gebersin bebeğin ölsün bebeğin diye geçirdim yani anlıyomusunuz bu duygu bana zarar ceriyo nasıl kurtulucam onların bebeğini siklemeden nasıl yaşıcam anlıyomusunuz beni

emin ol o kadar mutlu değiller

başkalarının mutsuz olmasını istediğin sürece herkesten daha mutsuz olacaksın. o "sürekli gülüyor yırtık kız" dediğin kız eminim ki senin kadar fesat değildir. dışını bilmiyorum ama senin için baya çirkin büyük ihtimalle o yüzden etrafında kimse yok. yeni doğum yapmış birinin bebeğine sırf kıskançlığından "ölsün inşallah" diye düşünen bir ruh hastası için daha iyi bir yorum yapamayacağım. asıl ben diyorum ki, elalemin mutluluğunda, kocasında, tatilinde, çocuğunda gözü olan sizin gibi kenafir gözlü içi fesatlara az bile yaşadıkların. beter olun.

içiniz fesat. başkalarını takmamayı öğrendiğiniz zaman mutlu olmaya başlarsınız.

özlen bence sen ibretlik bir vakasın. kimse doğurduğu çocuğu sana hava atmak için kullanmaz. yeni doğum yapmış anne o mutlulukla tabii ki her gördüğüne bebeğinden bahsedecek, ne yapsın? ama senin artık nasıl psikolojin bozulmuşsa herkes sana karşı, herkes seni üzmek için böyle davanıyor sanıyorsun. kendini bu kadar dünyanın merkezine koyma. senin evlenmemiş ve çocuk yapmamış olman senin düşündüğün kadar kimsenin sikinde değil inan bana. lütfen yardım al, içten içe senin gibi olan ama dışa yansıtmayan kötü kalpli bir insanın çevremde olma ihtimali beni korkuttu.

erken evlenip naapicaksin söyler misin evlenme nasıl bir motivasyon aracı? her gün her gün aynı bamya. of ne sikicisiniz ya. biri Avrupalı masum kurtu kafeslemeye calisir biri evde kaldım diye kudurur. siz aynı hesapsiniz.

Ruhsal bir hastalığa sahip olmak, intihara yönelmiş olmak, depresyonda olmak ve kötü olmak farkli seyler. Özür diliyorum ama kötü bir insansın. Annesinin davranışı yuzunden bebege ölsün demek nedir?! Nasıl bir kötülük bu ya, hicbir mazereti yok. Bence once icindeki kötülüğü bir fark et. En büyük problem bu.

kötü olsam her gün sokaktaki kedilere ve köpeklere kap kap yemek taşımazdım içinden sırf ölsün bebeğin geçti diye sırf bu yüzden kötü olarak etiketlenemem. ki o da durduk yere değil geldi suratıma baka baka ben bebek yaptım diye haykırdı

Biraz kendinize odaklanmayı denesenize. Kendinizi diğer insanlar için niye mutsuz ediyorsunuz? "Onlar mutluysa iyi süper, az ötede mutlu olsunlar" deyip kendinize dönmek ve kendi mutluluğunu önemsemek sizi daha fazla dinginleştirecek. Bir noktadan sonra diğer insanları takmamaya başlayacaksınız zaten eğer dediğim şeyi başarabilirseniz.

Edit: Bir de şunu eklemek istiyorum, gerçekten çok mutlu bir insanın sosyal medyada işi yok zaten, böylesi aptalca nispet girişiminde bulunanlar genelde başta kendine olmak üzere diğer tüm insanlara ne kadar mutlu olduğunu ispatlamaya çalışan sorunlu tipler oluyor. İstisnalar olabilir tabii ki ama geneli böyle.

Ne biçim arkadaşların var Özlen? Yurtdışına yerleş bence.

Sende biraz psikopatlık var.

bi psikologla gorusmeye calisin derim.

içiniz kötü olduğu için öyle algılıyorsunuz, çok üzgünüm ama öyle. zira imrenmek başka şeydir, kıskanmak başka şey. kıskanmak kötücüllüğüde barındırır.

bebek yahu, sevin geçin. herkesin işi gücü kalmadı size hava mı basıyor? ayrıca siz nerenin kraliçesisinizde ofise bebeğini getirmiş herhangi biri sizin milyon tane hassasiyetinize özen göstersin? cidden böyle düşünüyorsanız acilen bir uzmanla görüşün. hani psikoloji eğitimi almadan, tepeden bir üslupla "sikik" olduklarına karar verdiğiniz bir uzmanla.

keşke yerleşebilsem mühendis olsa daha kolay olurdu aslında ama ben sosyal bilimler okudum yani siyaset bilimi kamu yönetimi ve işletme double major yaptım. bu bölümlerden nasıl iş bulunur yurtdışında ayrı bi muamma

Doktora için başvur?

şayet kediler köpekler de evlenebilseydi onları da çekemez, yemek falan götürmezdin. iyi kalplilik bir bütündür. birinin çocuğunun ölmesini, bir başkasının yuvasının dağılmasını dileyen biri sırf kediye yemek verdi diye iyi kalpli olmaz.


ayy ne açıklıyorum ki sana... he özlem tüm kadınlar birleştik evlenemeyen kız kuruları kudursun diye uğraşıyoruz. tek amacımız boy boy çocuklar doğurup çocuksuz kadınları kıskançlıktan çatlatmak. he evet. sen haklısın.

@Özlen_6 nasıl başardım biliyor musun? Hayatta mutluluğu çok daha farklı yerlerde bulabileceğimi gördüm. Mutluluğu sadece evlilik ve çocuğa indirgemen büyük yanlış. Bu yaşta evlenip napacaksın yav hiç mi başka odaklanacağın bir şey yok şu hayatta başka hiç mi hedefin yok? Hayata daha geniş bir pencereden bakmadığın sürecek böyle kısıtlı bir zihin içinde sıkışıp kalacaksın. Senden daha önemli biri var mı şu hayatta? Yok. Sen kendini mutlu etmek ve gerektiği zamanlarda da mutsuz moddan kendini çıkarmak için elinden geleni yapmalısın. Biri seni kıskandırdı, onun mutluluğu yüzünden için içini yedi? Ne oldu peki? Hayatından birkaç saat üzüntü içinde boşu boşuna gitti. Bir daha geri getirebilir misin o saatleri?

Zaman akıp gidiyor, hem de akıl almaz bir hızda. Üzgün geçirdiğin her gün biraz daha çalıyor yaşantından. Biraz daha yıpratıp hırçınlaştırıyor seni. Yapma bunu kendine.

diğer açmış olduğun duyurularına baktım da çok problemli ve dengesiz bir ruh halin var.
sorununun çözümünü internette bulamayacağını anlamalısın artık. fiziksel hayata dön. teori değil pratiğe odaklan.
illa birine danışmak istiyorsan psikoloğa git.

Bunu aşmak için bebek fotoğraflarının altına hanimiş agucuk bugucuk yazmalısın. Onlar da sana inşallah senin de olur derler büyük ihtimal. Oradan biraz kısmetin açılabilir. Senin zaten çevren kötü, facebook'unu kapatırsan kendini daha da sınırlandırırsın.

yahu hassasiyet gösterecek bir durumun yok ki? evlilerin hepsi evliliklerini mi gizlesin? bebeklerini çantaya mı saklasın sen rahatsız olyuorsun diye? e senin olduğun ortamda kimse alyansta takmasın, ışıltısıyla seni çatlatmak istiyorlardır kesin. sorun sende arkadaşım, insanlarda değil.

88li, evli ve cocukluyum cok da mutluyum :))

Oooooh sefam olsun

Ambrosia ve Phoebe +1

Ahahaha süper kafalar dönüyor yalnız. Asıl korkutucu olan böyle bir karakterin (Özlen_06) gerçekte var olma ihtimalinin olması. Hatta bu karakterin bu "drama queen" modu ve fesat kafa yapısını burcuna bağlaması zamanı geldi bence.

Hatta Özlen_06 bizzat bir karakter değil, gerçek bile olabilir. Zaten Köstebek o yüzden baya yazmış sanırım. Neyse benim oyum, kurgu olmasından yana. O yüzden:

i.imgur.com

Ekleme: @la noix risk budur demiş ahahaha

Valla sen bu gidisle kiz kurusu olarak oleceksin. Ben dul bile olsam en azindan evlenmis cocuk sahibi olmus bi kafin olacagim

Hahahha icimdeki kotu kadini cikardin valla :)) senin gibilere ozellikle boyle davranmak lazim

bir insan başkasının evliliğini niye kıskanır ki? kıskanacaksan başarılarını falan kıskan. şahsen başkasının ne sevgilisi, ne evliliği umrumda bile olmaz.

Valla senin gozunde ben yine 3-0 ondeyim bebisim hahahhahahahah

Bu arada ikincisi de yolda ;)

arkadaşlar troll olduğunu söyleyen var mı bilmiyorum ama bu arkadaşın yazdığı şeyler doğru değil.

çocuğum, kızım, seni acilen müşahade altına alsınlar.

oooo buralar değerlenmiş.

şu dünyanın en kuru kayısısına sahipsin diyen ablaya katılıyorum ben valla kahkaha attım bu yoruma :D :D

@la noix, senin eşin yabancıydı değil mi? yanlış mı hatırlıyorum? doktordun galiba birde? biraz daha detay verirsen gör bak neler olacak :).

Bu nedir ya? Yukarda biri daha soylemis; sen sedef misin yoksa? bu kafada bir insan gerçek olamaz diye düşünüyorum.

Oturup düzgün cevap yazayım dedim; yazdıklarını okuyunca ciddiye alamadım. Evet, hepimiz senden iyi hayatlar yaşıyoruz zira böyle boş işlerle uğraşıp vaktimizi yok yere harcamiyoruz.

Akıl, fikir diliyorum sadece.

hobarey sen geber tanımadığı birine beddua edecek kadar irin dolmuş için. sen geberiver bi zahmet hatta umarım geberirsin direk. kendimi övmek istemiyorum ama hayvan barınaklarında çalışan, yüzlerce köpeğin ve kedinin hayatını kurtarmış biriyim. o hayvanların bana ihtiyacı var ve sana inat yaşayacağım !!!

insanları tanıdıkça hayvanları daha çok sevmeye başladım. onların o gözlerindeki masumiyet, karşılıksız sevgilerini sunuşlarını hiçbirşeye değişmem. evlenemesem de beni hayata bağlıyorlar bu minikler. daha çok kedi yavrusunun, daha çok köpeğin tedavisini yaptırıp hayata bağlayacağım, yuvalandıracağım inşallah. belki de benim dünyaya geliş amacım bu sessiz miniklerin meleği olmamdır.

@phoebe aynen esim yabanci, epey yakisikli ustelik de doktorum :) (gerci doktor olmam evli olmamdan daha az onemli :p). En onemlisi evli cocuklu olmam

o kadar çok yazmışsınız ki okumasam da söyleyecek bir şeyler kalmıştır diye düşünüyorum.

tartışma hararetli ve sanırım herkes kötü polisi oynayarak duyuruyu açtığına pişman etmişler.

iş yerine bebeğiyle gelen kızı da seni de eski kız arkadaşıma benzettim.

@Özlen_06 hayat böyle geçmez. ciddi söylüyorum hasta olursun.

öncelikle yaş kaygını azalt. şu yaşta evlenilir bu yaşta işe girilir aksi halde geç kalırsın gibi şeyleri düşünme. evet kadınların biyolojik saat mevzusu var ama hayatta daha da leş dertler var. 30'unda 40 ında çocuk yapıp mutlu olan çok tanıdığım var.

şu dünyada başka insanların koyduğu sınırlar senin hayatın olmamalı.

facebook ta gördüğün fotoğraflar ise yanılgıdan ibaret.

neden sosyal medyaya mutsuz anların fotoğrafları konulmaz. ölen babasının başında foto çeken sapkınlardan bahsetmiyorum.

neden normal bir günde yaşanan üzüntüler sosyal alemde paylaşılmaz?

çünkü bunun PİYASASI YOK. böyle fotoğraflarla insanlara iyi görünemez aksine acınası görünürsünüz.

ve bundan dolayı insanlar daima mutlu anlarını çekerek ya da sıradan bir anında bile mutluymuş gibi göründüğü fotoğrafları sana gösteriyor.

sende sanıyorsun ki ay ne mutlular!

ayrıca evlenmek dertlerin bittiğini değil yeni problemlerin başladığını gösterir. kim kendini idare edebiliyor ki başkasını da edebilsin? evlilik kolay bir şey değil. o evde dönen fırtınaları karı koca ve duvarlar bilir.

pembe görüntülerin arkasında başka renkler var. aldanma, aldanma, aldanma.