erkek olarak kosuyorum :(

1) Zooey'in saclari dalgali degil mi zaten genelde? cdn-media.ellentv.com

2) Bence cool görünebilir gayet: indulgy.ccio.co

Yanlis konustuysam cinsiyetimdendir.

dalgalıysa sıkıntı yok ama kıvırcıksa fena
www.giyimcesitleri.com

www.lahiguera.net

Bence olur ama asıl önemli olan yüz hatların kaküle uygun mu? Herkese yakışmıyorsa sebep hatlar.

www.yenisacmodelleri.com benım sacların baslagıcında soyle bı cıkıntı var ve orası cok asi habıre sola yatırıyo saclarım one dokulmuyor :( o yuzden cekınmem

qhophophoba dalgalı degıl bence o fonlu yada maşalı hali saçın gibi.
@headredhead suan oyle ama kahkulu ayrı sevıyorum.

saçım hafif dalgalı
ben de kahkül çok seviyorum ama bana olmuyor
1-alnım dar 2-kafamın ön kısmında çok fazla saç var :))-aslında genel olarak fazlaca saçım var da perçemlerin iyice bi çılgın
3-kahkül kestirsem her ay kahkül boyu ayarlatmam lazım çünkü deli gibi uzuyor :/ 4-kahkül sevmeme rağmen alışkın da olmadığımdan geriye topladığım da çok olur
tüm bunlara rağmen kahkül kestirttim bi zamanlar sırf içimde kalmasın diye.
sonuç : içinde kalacağına, düşünüp duracağına yaptır gitsin

kakülü beğenmiyorum.. erkekim.

500 TL.

asgari ücret. Ayrıca her gün çalışacağı için sigorta yaptırmak durumundasınız.

1250+

haftaiçi her gün geleceğini varsayıyorum.

EDIT:500'e küçük şehirlerde bile gelmiyor kimse.
vasıfsız demişler ama çocuk emanet ediliyor bir de asıl önemlisi hizmet sektörü bu. her zaman (lüks ihtiyaç gibi düşünüldüğünden) bedeli pahalıdır.

3 buçuk saat için asgari ücret kazanan var mı ki vasıfsız bir işte ?

800-900 vermeniz gerekli.

vasıfsız demeyin, güvenip çocuğunuzu (ki küçük) emanet edeceksiniz, evinizin anahtarını vereceksiniz.

o kadın günlük temizliğe gitse 1 günden 150 tl alıyor.

günlük 50 liraya denk gelse ayda 1000 TL yapar. 20 liraya ciklet alınıyor artık. sizin gelirinize de bağlı tabi. ama ne kadar az ücret, o kadar isteksiz ve özensiz iş demek.

Sen bu uçanlara bakma, Türkiye'de yaşamıyorlar büyük ihtimalle. Böyle bir işi büyük ihtimalle öğrenci kesimi yapar zaten, günde 3 saat çocukla vakit geçirip, yemek yapıp, ortalığı toplamasının karşılığında da 500 lira okul harçlığını çıkartır. Gündelikçi hesabıyla bir tutmayın bu işi. Ama sen de tutup bütün evi temizletme tabi. Siz gelene kadar çocuğu oyalayıp karnını doyursun yeter. Bu arada tabi çocukları seven ve tahammül edebilen birisini bulman lazım.

kuzenim anaokulu öğretmeni -bilmeyenler için yarımgün çalışıyorlar saat 13.30 gibi evde oluyor-
5 gün o gelen kadar 4 yaşındaki oğluna bakıp ufak ev işi yapıyordu eve gelen kadın (yemek yapmıyordu, süpürge tutmak, bulaşık gibi şeyler)
geçen sene 500 lira alıyordu. yer avcılar. kadının çocuğu da vardı annesiyle birlikte geliyordu, kuzenimin evinden çocuk okula gidiyordu.
Ankara'da tüm gün gelen bakıcılar 800 civarı alıyor, onlar da dip köşe temizlik yapmıyor tabi ama ortalığı topluyor, çoğu yemeği de yapıyor, yemeği temizliği daha ayrıntılı yapanlarda ücret biraz daha artabiliyor, genelde yol parası ayrıca veriliyor. bakıcıyı bir firma aracılığıyla tutrsanız komisyonu olur biraz daha artar tabi ki bizim çevrede bu olay yok.
ve evet tanıdığım kadınlar asgari ücretle bir şirkette çalışmaktansa bakıcılık yapmayı tercih ediyor, daha az çalışıp daha fazla kazanıyorlar, orası kesin.
bir başka olay da şu ki geliri daha fazla lan genelde daha fazla veriyor ama ben hiçbir fark göremiyorum :) karı-koca danışdayda hakim olan bir çift tanıyorum 5-6 sene önce 1000 lira mı ne veriyorlarduı kadın çocuğu beşiğine koyup bütün gün TV seyrediyordu güya bi de referanslıydı yemeğe temizliğe de hiç karışmıyordu... daha fazla alanın daha iyi bakması diye bir dünya yok.

500 lira çok az. türkiye'de yaşamak bunu meşrulaştırmaz. böyle diyenler nasıl rahat ediyor bilmiyorum. 900-1000 tl diyorum ben, haftaiçi her gün gelecek, ulaşımın en yoğun olduğu vakitlerde dönecek, osurdum gibilerine itimat etmeyiniz.

Yeni mezun mühendisin günde 12 saat çalışarak 1000 lirayı zor aldığı bir ülkedeyiz arkadaşlar. Ben de kimsenin 500 lira almasını istemem, ama gerçekler acı.

Bir kere 3 saat içinde bir insan hem çocuğa bakıp hem yemek yapıp hem de evi toplayamaz. Burada mantık hatası var, ondan dedim sadece çocukla ilgilensin siz gelene kadar yeter diye. Bu istenilen şeyler için gündelikçi tutacaksınız onun da maaşları arkadaşların dediği gibi olur.

3 saat çocukla ilgilenecek öğrenci bir abla/abi için harçlık çıkarma işidir bu. 3 saatin karşılığında da 500 lira harçlık gayet normal.

Ama tekrar söylüyorum tutup da bu insandan yemek yap, evi sil süpür gibi isteklerde bulunursanız o iş olmaz. 500 liraya olmaz, 3 saatte zaten hiç olmaz.

bi tanıdık karı koca avukat bir ailenin tek çocuğuna yarım gün bakıyor. temizlik yapmıyor. ailenin istediği yemekleri yapıyor ve çocuğa göz kulak oluyor. 1500 lira maaş + yol parası veriliyor. yer istanbul.

gelir durumuna göre değişiklik gösterir ücret tabii. en azından asgari ücret. yalnız çocuk bakmak, temizlik yapmak vasıfsız olarak adlandırılacak bir iş de değil bence annelere ayıp olur gibi.

@osurdum bey, ben de isterim demekle olmuyor. kafadan ilk 500 tl demişsiniz, ülkenin gerçeklerini en iyi siz bilmiyorsunuz; hepimiz sizin kadar bu batağın içindeyiz, bunların farkında olan biri olarak buna çanak tutup döngüye iştirak etmektense en azından tavsiye verirken bunları belirtip biraz daha yüksek bir fiyat söyleyebilirsiniz. kimsenin içi ferahlamasın "durum böyle" diye.

öğrenci arkadaşlar, iş ararken de bu kadar uçmazlar umarım...
keşke diyorum keşke öyle 1000 liralar 3.5 saat için verilebilse ama maalesef...
zaten 3.5 saate bin lira üstü verecek olsa çoğu kadın çalışmaz oturur kendi bakar çocuğuna. 3.5 saate bin lira vereceksek tüm güne 2-2.5k filan vermemiz lazım o zaman maaşın da hiç olmazsa 4k filan olması lazım ki çocuğa elalemin bakmasına değsin...kaç kadın o maaşları alıyor?
ev işleri de benim bildiğim şu şekilde oluyor: hergün bir işi yapıyor, birgün süpürge-toz alma, birgün bulaşık-mutfak, birgün ütü vs. şeklinde. sizin durum 3.5 saatle sınırlı olduğu için yemek dışında fazla birşey yapamaz gibi.
valla etrafımda bin tane karı-koca var çocuklarına bakıcı geliyor, işler böyle yürüyor. ama tabi ekşi türkiyenin ötesinde bir yer.

teşekkür ederim, yorumlara istinaden kişiye içimin ısınmasına göre değişmekle birlikte 700-750 tl önereceğim.

Ya ben bir şey söylemek istiyorum bence o '' küçük temizliğin içine '' ütüdür, çamaşır yıka- as, toz al, ev süpür-sil ıvır zıvır falan da olacağı için bence buna ''küçük temizlik'' deme.Küçük temizlik benim gözümde ''ortalığı toplamaktır.'' Böyle düşünülünce asgari ücretten az verme derim ben ki yemek yapmakta varmış.

kadın sadece temizlik + yemek için gelse(saat sebebiile yarım ücret alsa bile) günlüğü 50-75TL arasaında olur siz birde çocuk baktıracaksınız. gözüm tutarsa 700 veririm diyorsunuz.
iş vasifsız değil, sormluluk çok büyük. yemek yaparken çocuk bir yere başını çarpsa saatlerce kadının başına ekşiyeceksiniz, dikkat etseydin olmazdı diye.

Kitap okuyabilirsiniz eger soruyorsaniz. Kitap okumak icin guzel bir zaman.

Bir de benim gibi mecburiyetten sabahin 6sinda yollara dusenler var, yatal hayali kuruyorum resmen :(

Benim yatakta sakin bir muzik dinleyince hemencecik uykum gelir. Deneyebilirsiniz.

Denedim olmadı. Gözlerimi açamıyorum. Aslında uyumam gerek ama uyuyamıyorum. Esnemekten ağzım yırtılacak ama :(

yatağa yat, 15 dakika hareketsiz kalmaya çalış, zaten istemesen de uyursun. telefonu, bilgisayarı falan bırak, suratına doğru ışık parlarsa uyuyamazsın.

banyo yaptım, sonra gözleme yaptım -yedim-, çay demledim, kuaföre bile gidecem -pek yaptığım iş değil de-
şu faturaları bi kesip bitirirsem :/

Sen yine bi amac ugruna uyanmissin bende o da yok ama 6 da kalktim. Bos oturuyorum.

gidip akrabalık görevini yapmak icap eder. başta iki yapmacık gülüş takınırsın, sonrasında bulaşmazlar bence sana.

Tamaminin okudum, gitme.

sende bilkentli değil miydin ya? hayırdır köy-adam öldürme-taşra hikayeleri fln? :P

vay be.

bence gitme :P

eee bilkentli olan köylü olamıyor mu yahu :))
sarışın da değilim fransız, valla bak.

git sonra cok fena trip yiyosun.nalet olsun de gıt kardes

vücudumuzda o kadar çok protoinde bu hata oluyor ki sebebi transkipsiyonda veya translasyonda olabilir, protein sentezinden sonraki aşamalardaki herhangi bir stres faktörü (ısı gibi), genetik sebeple bu aşamalardaki bir enzimin az çalışması vs. de olabilir,
kontrol mekanizması yok mu? tabi ki var. chaperonlarla bu hatalı katlanmayı tespit eder, ubiquitin-proteasome mekanizması (master konumdu) yıkar. çoğunlukla proteinler lizozomlar aracılığıyla yıkılırkan kontrollü yıkım yukarıda yolla olur.
ama işte, nasıl kanserde hücre kontrolsüz bölünürken onu durduramıyorsan bazı hastalılarda da hatalı proteinler birikiyor, durduramıyorsun. diyelim ki genetik bir sebep var yanlış bi sürü protein üretildi, ER bunları kontrol etmeye proteosom yıkmaya yetişemiyor üstelik bu ATP gerektiren bir süreç, birikiyor da birikiyor.
bir de hücreler son ürün olan proteini değil kodu koruyacak mekanizmalara öncelik veriyor, bu şekilde de düşünebilirsin zira kodu ömür boyu taşıyorsun çoğu proteinin ise yarı ömrü dakikalarla ölçülüyor, nadiren ay veya yıl olabiliyor, hücreler onların kalite kontrolü için büyük efor harcayamaz. yani protein katlanması kalite kontrolü hücredeki en "efficient" kalite kontrol mekanizması değil.
amiloidoz kliniği hakkında hiçbirşey bilmiyorum benimki biyolog bakış açışı.

bence kira/kazanç oranı maksimum 1/3 olmalı. daha yüksek olursa sıkıntı oluyor. benim oran da buna yakın.

bekarken %20 -tek maaş

evliyken %18 - çift maaş

Max. ⅓'e katılıyorum. Daha az bile olabilir hatta, hele Istanbul gib ulaşım giderinin mesela hayvan gibi olduğu, hayatın pahalı olduğu bir yerde minimum ¼ bile olabilir.

Kocaeli için iyi kira veriyorum.
%17,5 gibi.

iki kişi yaşadığımız için kiranın yarısını hesapladım, %12.3 yapıyor.

1/3 civarı

maaşına göre değişir.

1000 lira alan adamın kirası 500 olabilir, bu oranı daha da düşüremeyebilir.

oran karşılaştırması doğru bir yaklaşım değil.

1/10

%5 bursa

Valla İstanbul'da kiralar (iyi semt biraz büyük ev) uçmuş gitmiş durumda. Evimizi müteahhite verdik. Müteahhit ayda 3.500 TL kira verdi. O fiyata zor bulduk diyeyim. Maaşımın %'sine vuramıyorum. Moralim bozuluyor. Müteahhitin verdiğini değil de kendi kazancımdan veriyor olsa idim semt değiştirirdim, öyle diyeyeim.

Evde yasarsam yuzde yuzde 40 garajda yasarsan yuzde 20.

% 6-7 gibi bişey, Ankara'ya gelin.

Şantiye şefi

porno yıldızlarına karşı özel bi ilgileri oluyor.

kardeşim şehir plancısı (kurtarıyor mu?) öğretmenlere, banka çalışanlarına bakmıyor. Avukat, doktor vs bakıyor.

bana bakar mesela.

keramet meslekte değil böyle işlerde. eğer meslekte arıyorsa kerameti hanım kızımız, üzerler.

şehir bölge planlamacıya bakar

çevre müh. bakar değil bakmışlığı var hocam.

Böyle bir parametre yok, nerden çıkardın bunu, yalnış bir düşünce tarzı bu

mimar veya mimarlık okumuş bir kimse, hangi ülkede doğduğu, ailesinin kökeni, konuştuğu dil, yetiştiği sosyokültürel ortam, okuduğu üniversite, önceki deneyimleri, vücudundaki ben sayısı ve benzeri binlerce parametre göz önünde bulundurularak kimlere ilgi duyacağı konusunda akıl yürütülebilir. ki tüm bunların dışında tercihlerinde rasyonel davrandığını nasıl varsayabiliriz ki.

BUrada dalga geçenlere bakma kardeşim. Mimarlar odası 2015 başında yayınladığı bildiride mimarlık öğrencisi kızların sadece tıp fakültesi, mühendislik fakültelerinin bazı bölümleri (bilgisayar, elektrik, elektronik, uçak), hukuk fakültesi öğrencileri ve mezunlarına bakabileceğini yayınladı.

Fakat şöyle bir de istisna var.

Diğer bölümlerden veya meseleklerden olanlardan, aylık geliri 10bin tl'nin üzerinde olanlar (net) veya üniversite sınavında ilk 1000'e girmiş ama belirtilen bölümlerde okumayanlarda bölüm şartı aranmıyor.

itü taşkışladakiler bana bakıyorlar kanka.

Issiz mimar kiz da var ama.

itü taşkışladakiler kapıdan içeri giren her erkeke bakıyorlar.

itü taşkışladakiler bana bakmıyor lağn!?

@pro

erkek olduuna emin misin kanka?

Huhauahhauha. Su sinif ayrimi ne zaman bitecek veya azalacak acaba ulkede

tercümanlara.

Endüstri meslek lisesi mezunu biriyle evlenenu biliyorum.

bana bakmasın da kime bakarsa baksın. Ben mutluyum la yannız.

insanlık tarihini anlatan bir kitap okuyorum.adı insanın tarihi.james c. davis diye bir adamın.iş bankasından çıkan güzel bir tarih kitabı.
newton'un güneş merkezli evren sistemini açıklamasıyla birlikte avrupa'da bu sistemi anlatmak için değil de para kırmak için "hanımefendiler için newton'cılık" adlı bir kitap basıldığından bahsetmiş.
bundan hareketle ve bu sorunun verdiği ilhamla sanırım ben de "mimar kızlar için en iyi eş tercihleri" yazsam hiç fena olmaz :)
ortada böyle mimar kızları bir kategori içine koyup onların hoşlanabileceği ve hoşlanması mümkün olmayan meslekler olmalı demek ki :))

ulan ne alemsiniz ya :)

cevap veriyorum:
en düşük meteoroloji mühendisi
en yüksek kerhane işletmecisi

evet düşüklük yükseklik şeysinde biraz şaşkınca bir cevap oldu ama böyle soruya da doğru düzgün cevap beklemiyordunuz değil mi :)

çevremde gördüklerimin çoğunun, mimar, fotoğrafçı, arkeolog, bıdı bıdı entel hipster tuhaf insanlara ilgisi var(normal mimar, fotocu vs'leri tenzih ederim). genellemek istemezdim ama malesef böyle. gelir olarak değil de tarz olarak bakıyorlar. tabi bu 25-30 yaş arası tanıdıklarımda böyle. daha üstü bence kendileri gibi mimarlarla ilgileniyorlar daha çok.
not: mimarsporluyum yukarıdakilerle tamamen alakasız birine bakıyorum :D

zahahahahaah niye geç görmüşüm ben bunuuu

öle bişi yok yea, kalender insanlarız biz. sanatımızı çekemeyenlerin iftirası mimarlar ukela olur falan

"Mimar" diyorsun? "Mimarlar kimlere bakar?"
Buyur: www.arkitera.com

bana baktı. 1.5 yıl çıktık. sonra ayrıldım. hayatımın hatasıydı hala özlerim. bende sinema tv okurdum aynı ünideydik. ama mimarlığı da kafada çok büyütmemek lazım bence.

yağ'ı çok kullanıyor değilsen eğer, aslında o kadar da kokmuyorsundur. cam'ı ya da o havalandırmayı açtığını da tahmin edersek, tamamen senin abartın ya da çekincelerin. 1 gün gözünü karartıp yemek yaptıktan sonra dostlarınla eğlenmeye gittiğinde sorarsın, ya bu kazak kokuyormu diye. onlar da sana hayır derler, sakinleşir rahatlarsın. ayrıca bezelyeyi boşverip karnıyarık cacık ve ayran üçlüsüne yoğunlaşman lazım.

Not: karnıyarık fırında.

yağı minimum ölçüde kullanıyorum. davlumbaz çalışıyor ama çok bir şey çekmiyor anladığımız kadarıyla. pencere de açık ama şu an kendi kokumdan kendim rahatsız oluyorum.

uzun saçlı mısın?
saçların çok koku tutuyor olabilir -benim tutuyor da :) ne koku olsa tutuyor
yemek yaptıktan sonra evden çıkacaksam saçımı örtüyorum yemek yaparken.

yoo hiç değil, yeter ki programlı olmaya gayret et. düzenli çalışmayı sürdür. ipucu için şuraya bakabilirsin

www.eksiduyuru.com

isveççe almanca gibi yazılıp ingilizce gibi okunuyor :P --çok pis genelledim o ayrı --iki dili de iyi bilince kolay öğrenilir gibime geliyor.
ancaak almanca zor bir dil. yani almancayı öğrenmek ispanyolca filan gibi değil (her iki dille de zamanında meşgul oldum farklı şekil ve sebeplerle zaten tercümeyle de haşır neşirim epey)
ben olsam almancaya yoğunlaşırım bi süre sonra üstüne hollandaca isveççe filan kasarım.

zor olur tabii de imkansız değil. yanlış anlama ama ben bu insanlardaki norveççe-isveççe öğrenme sevdasını da anlamıyorum. ben 15 yaşındayken uğraşmış, bir işime yaramayacağını fark edince vazgeçmiştim. orada yaşanması garanti değilse öğrenmeyi anlamsız buluyorum açıkçası. ha keyif için diyorsanız tabii ki siz bilirsiniz ama iş aş para beklentisiyle isveççe öğrenmeyin derim. öyle bir dünya yok maalesef. olsa herkesten önce ben giderdim.

bence zor. en azından ben beceremedim. ibranice öğrenmeye başladığımda 'arapça'yı da aradab çıkarırsın' dediler. ben de uydum akıllarına. aradan çıkacak dile bak! ben iki dilin arasında kaldım. ezildim, tost oldum resmen. sonra arapça'dan vazgeçtim. hatta soğudum, öğrenesim kalmadı. sen yine de dene tabi.

eğer çok acelen yoksa ve almancaya henüz yeni başlamışsan, önce almancada en azından b1'e kadar gelip isveççeye öyle başlamanı öneririm. vallahi de almancayı bilince insan bütün dilleri öğreniyormuş ya. hayretler içindeyim.

gereksiz bir uğraş. gavurun gifted dediği cinsten değilsen iki dile de tam hakim olamazsın.

komünizm gelecek kadınlarımızı alacak.

1. olay geleneksel (sülale tarzı) eski politikacıların hepsini tarumar etmiş olması
2. olay genç, farklı bir profil filan ateistmiş, ilgi çekiyor
3. olay kemer sıkma politikası izlemeyecem diyor -yunanistan 10 yıldır filn kemer sıkıyor- yani halk sıktık sıktık olmadı bi de bunu deneyelim dedi gibi duruyor
4. olay özellikle almanya ne yapacak yunanistan bu borçları nasıl ödeyecek, beklenen gelişmeler bunlar.

bülent başkan kazandı.

radikal sol koalisyon faşiklerin, sağcıların, liberallerin arasından sıyrılıp birinci geldi. yeni başbakan aleksis çipras reyiz yunanistan'ın şu zamana kadar uyguladığı kemer sıkma politikalarına ve dolayısıyla avrupa birliği'ne nanik yapan, "ödemiyom olm borç morç, sie aq" çeken, genç ve ateist bir abi.

bizim gominisler gaza geldi işte yunanistan'a sosyalizm geliyor, solcular iktidar oldu diye falan. ha ben de gaza gelmedim değil çünkü ilginç bir durum bu. şimdi ab'den sktir mi edilecekler, ab'ye sırtlarını dönüp rusya'yla mı yakınlaşacaklar, ne olacak ne bitecek merak ediliyor. bazıları diyor ki yunanistan büyüyecek şov yapacak, bazıları diyor ağa babaları mamalarını suyunu kestikleri vakit kendi boklarında boğulurlar bir halt olmaz.

şimdi çipras başganın yapacakları çok önemli zira bu hamle ters teperse hemen altlarında faşikler var. halk "bu ne yav" deyip onlara yönelirse bu sefer ekstra faşikler geçebilir başa. ayrıca mevcut durum, ispanya ve diğer kriz etkisindeki ülkelerde de gominik bir akıma neden olabilir. ispanya'da podemos var mesela, şimdi syriza'nın başarısı ispanyolları da podemos'u denemeye yöneltebilir.

böyle böyle şeyler. mart 2016'da panathinaikos'un euroleague top 16 maçına gideyim diyordum. bu gidişle olmayacak. kesin bir bokluk çıkar :(

Ohohohoho

Bu ne ya. Boyle saçma şey mi olur. Kizin veya erkeğin kotu niyeti olmasa bile ben istemezdim boyle bi'şey. Hatta ve hatta için vermezdim. Bi ara samimilermis. Kız belki yeniden samimi olmaya çalışacak.

Ayrıca sen gidecek olsaydın, bi erkekler bu planları yapsaydin ne olacaktı.

Pompa var. Üzgünüm.

hic elleme bence isler olacagina varir. uzmek istemem ortada bise yokken ama sen psikolojini korumaya al ve bekle

atı alan Üsküdar'ı geçmiş.

elorelia +1
aynı şeyi sen yapsaydın erkek arkadaşın ne tepki verirdi bir düşün bence.

erkek arkadaşın resmen mervelere gidiyor :(

Gecmis olsun ustam...

kadın niyeti bozmuş aga. adam da safa yatıyor.

kesin bi seyler olur onu geçelim de sana neden anlatmıs ki bu kadar ayrıntıyı? yapacak olsa her türlü yapardı yani ruhun duymazdı. ya çok saf ya da ayrılmıs gitmis zaten senden.

niyetleri yoksa bile bu kadar beraber yatıp kalkmaya yanlışlıkla olur o iş.

kızın hareketlerini garip bulmuşsun, ama erkek arkadaşının hareketleri normal gelmiş sana. ben olsam bu soruyu sevgilimin hareketleri olarak sorardım.

kız manisalı filan olsa neyse
istanbul nere, izmir nere, konya nere, ne demeye misafir kalınıyor, ne gerek var
hiç kimsenin kötü niyeti olmasa da ne gerek var?
niyet okuması yapmak istemiyorum, yukarıda yeterince yapılmış...

aynı şeyi sende ona yap.

@ufukcel: eleman anlatıyo çünkü henüz karar verme aşamasında. vur-kaç olabilir, kız umduğu gibi çıkmayabilir vs bi geri dönüş kapısı bırakmak ya da o geçişi yumuşatmak gerek ama değil mi :)

Tümmm kötü ihtimalleri geçtim, erkek arkadaşının böyle densiz bir arkadaşa "kızım benim kız arkadaşım var, şimdi kızcağızın tadını kaçırmayayım" diyip reddetmesi lazımdı en basitinden. O sevgiliden sana hiçbi türlü yar olmaz şu saatten sonra.

oha baya başka kızla sevgilin paşalar gibi tatil yapacak, bi de bunu legalize ediyorlar "yok yahu kötü niyeti yok" diye.
maşallah , baya olay var.

Ya ben rahatım çünkü beni gerçekten çok sevdiğini biliyorum hani ilişkideki diğer şeylerden. O yüzden erkek arkadaşımdan şüphelenmedim.

Yavv öyle şey mi olur

ilişki mi kalmış bacım, beni seviyor diyorsun hala. böyle şey mi olur ya troll müsün nesin.

çok saçma bir durum, gerçekten. ayrı olduğunuz bir dönemde samimi olmuşlar falan filan. önce şu pencereden bir bak: bu plan erkek arkadaşının planı gibi durmuyor. ipler kızın elinde, her türlü ayarlama da yapılmış. kız ailesine ne anlattı sizce? neden konya' da ailesinde kalınıyor bir gece? bence hiç gerek yok böyle saf saf düşünmeye. kız her türlü planı, projeyi yapmış, erkek arkadaşınız da teşne bu duruma. şu an sallantıda olan ilişkinizi gözden çıkarmış, şansını deniyor. olursa o tarafa yürür, istediği gibi olmazsa da elinin altında biri var nasıl olsa. durum bu kadar basit işte.

sonuçtan haber verin.

Ben böyle durumlarda erkek tarafının kız için "iyi niyetli ya, kötü biri değil" tarzı cevaplarına bitiyorum. Yaklaşık 30 senelik erkeğim, ben kadınların niyetini, iyi niyetli bile olsa kötüye yorma konusunda erkekten daha saf varlık görmedim. Yani sen bunları düşünüyorsan ben %100 eminim ki erkek arkadaşın daha kız eşlik edeyim dediği anda kafasında 100 tane tilki dolaşmıştır. Erkek arkadaşın iyi niyetli birisi olabilir. Ama kimse bana böyle bir durumda kadının bile aklına gelen bir şeyin erkeğin aklına gelmeyeceğini söyleyemez.

Son notundan da anlaşıldığı üzere sıkıntınız var, erkek arkadaşın da başka arayışlar içinde. Kızla samimiyet olursa seni sepetleyip hayatına devam eder. Senin eşlik etme olasılığın olmadığı için keşke sen de gelsen demiş zaten :D.

yav hee çok seviyordur hiç aklına öyle şeyler gelmez hee hiç aldatmaz o bildiğimiz erkeklerden değil bütün hepsi diğer kızın suçu.
hiç de öyle değil işte malesef. erkek arkadaşının daha sana sormadan kıza hayır demesi gerekiyordu. bildiğin düşüncesiz. bu kadar rahatlık bana fazla seni bilemem.

Okurken ben darlandım o_O o iş her türlü yaş. Hele siz ayrıyken samimi olmaları, kızın niyetinin göstergesi. Erkekler bu konuda saf ayağına yatmayı ve doğal davranmayı çok güzel beceriyorlar. Senin adına üzüldüm :/

izmir'de kalacakları adresi yaz hele bi

sen de takıl onlara kız seni de misafir etsin Konyadaki evinde.

böyle durumlarda biraz kiskanmak gerekmez mi ya ? bence kiskanilacak bir durum bu. bir şeyler olma ihtimali gayet var iste. hiç olmasa bile onlar oralarda kalırken sizin de aklınız orada kalmayacak mı ?

siz ne kadar guvenseniz de ateş barut meselesi bir yerde. bilmiyorum bana mantıklı gelmedi.

Ortada bir gaylik varsa sizde erkekseniz yani suphelenmemeniz normal tabi yoksa birazcikendiselenilebilir

lutfen, rica ediyorum o gozleri ac!

Atı alan üsküdar'ı geçimş +1

Kız çok zeki imiş. İçine bir kurt mu düştü sadece. Erkek arkadaşın çok mu saf yoksa bu olayda mı saf ayağına yatıyor. Eğer normalde cin bu olayda saflık yapıyor kızın niyeti iyi diyor ise durumların farkında işine bakıyor.

bi tarafta var. hepsini alın sokun bi tarafınıza dedi bizimkiler. diğer tarafta yok, zira miras yok. çok ufak bi şey vardı, en çok ihtiyacı olan kardeşe verildi. ama sanmıyorum ki dünyalar kalsa bile sorun olacağını. bu taraftaki kardeşler birbirlerine çok saygılı insanlar komple. diğer taraftakilerden 2 tanesi bozuk çıktı, onları da sildiler zaten diğerleri.

Ya yüklü miras olup da kavga çıkmayan sülale yoktur. Gerçi yüklü olmasına bile gerek yok. HEr ailede çıkıyor böyle tipler.

Benim anne tarafında da baba tarafında da miras kavgası yok çünkü miras yok :D ama olsaydı kesin kavga çıkardı. Bu devirde boyle.

bizde 25 sene suren davalar oldu.

@purplee
benim annemin annesi de tüm mirası tek oğluna bıraktı.
üstelik dedem kasabanın sayıl zenginlerindendi.
ama oğlan tüm malları yedi, iflas etti. nineme de bakmadı biz baktık.

bizim iki taraf zaten akraba
ikisi de köylü, miras olarak bi tek köyde tarlalar vardı, 8er kardeşe nasıl gerekiyorsa (tarlanın yerine göre m2 ayarlayarak vs) bölüştürdüler. kavga gürültü olmadı.
annem de babam da gerekirse feragat ederlerdi bizimkiler akrabayla böyle şeyler için küsüp, kavga etmez. kavga potansiyeli olan yengemler vardı onlara da fırsat vermediler.

zamanında babaannemin amcası babaanneme ve onun kardeşlerine kalan tüm malları üzerine geçirmiş. yıllar sonra okuyup para kazanınca bizimkiler dava açıp kazanmışlar. galiba hala devam eden bir dava daha var onunla ilgili ama bilmiyorum.

baba tarafımdam sadece 1 ev kalacaktı onuda yıllar babaannem her çocuğuna bir daire verdi. miras yok kavga yok.

anne tarafımda is annem ve dayılarım iyi anlaşır birlikte konuşurlar şunu satalım bunu böyle yapalım diyip karr veriyorlar, satıştan sonra para bölünür. hala ortak tapu ayırmadılar, bu gidişle ayıracaklar gibi de görünmüyor.

bizde problem var da konuşulmuyor. miras kalan ev de boş duruyor, tarla da kaç dönümdü bilmiyorum ama öyle duruyor, kimse ne kullanmak istiyor ne satmayı düşünüyor. herkesin maddi durumu yeterli olunca kalan malı umursamıyorlar sanırım.

bende yakında bekliyorum bizimkilerden. babaannem vardı işte herkesi bir arada tutan. onu kaybettikten sonra hepsi ayrıldı. şuan oturduğumuz ev aile apartmanı. 3 daire var ama 4 çocuk var. nasıl olacak bilmiyorum. hani bu evi satmaya kalkacak adam karşısında beni bulur, öldürürüm, gebertirim tarzı laflar falan. gereksiz, boş işler ya. bizimkilerin durumunu anlatsam roman olur öyle söyleyeyim. nefret ediyorum hepsinden ayrı ayrı...

bizde de yakında başlıyor.
hiç öyle tipler değillerdi ama işin içine para girince insan değişyiyor.
bayaa mahkemelik olacağız.

en son bir kaç kuzenim kendi dayı ve teyzelerine dava açtı. mart ayında babam da onların dayısı olduğu için miras için mahkemesi var. babanem ölünce onun üzerine olan dedemin yaptığı binaları o kuzen tayfası satmak istiyor. babam dedemin anısı olduğu için istemiyor. öyle birbirine dava açan bir aile yani. babam bütün diğer 7 ablasına ve abisine para bile teklif etti ben size parasını veriyim napıyorsanız yapın diye parayı az buldular. şimdi mahkemeden sonra umarım değerinden ucuz satılır :/

miras yok kavga yok durumu bizde de. anne tarafımdan bir ev kaldı onda da durumu iyi olmayan teyzemle dayım oturuyor, kimsenin de bir şikayeti yok.

yüksel caddesi kesişiminde diye hatırlıyorum, gama'nın yanında

yükselle meşrutiyetin arasında olması lazım, üstgeçidin ayağında hemen

şu an yurtdışındayım. burada iş bankası olduğu için hesabımı kullanmaya devam ediyorum. öncelikle vezneden para çekmek istediğimde sadece isimle, kimlikle vermiyorlar, euro hesabımın yazılı olduğu banka cüzdanı gerekiyor, asıl hesabım tl hesabı olduğu için. bankamatikten de doğrudan euro çekemiyorum mesela. ana hesap tl hesabı olduğu için bankamatikten çektiğim para tl hesabından düşüyor.

internet bankacılığı, bankaya verdiğiniz numarayı kullanmaya devam ediyorsanız sorunsuz işliyor evet. ama masraf kısmını isterseniz bir araştırın. ben mesela burada vezneden para çekmek istersem 25 euro ücret kesiyorlar, aynı banka olmasına rağmen sanki türkiye'den buraya havale yapıyormuşum gibi işlem uyguluyorlar.

euro hesabınız varsa şubeden euro öderler, ister netten alın isten şubeden yatırın fark etmez.

internet bankacılığı şifresi telefona geliyor yurtdışındayken de onda bir sorun yok
diğer bankacılık masraflarını diyorsanız o bankasına göre değişir yapı krediyi avrupa ATMlerinden çekmek uygun mesela genel olarak, başka bankaların başka ülkelerde farklı durumları olabilir.

teb'in euro hesaplarını banka kartınıza tanımlayabiliyorsunuz. direk kartı atm'ye sokunca euro mu tl mi diye soruyor. bankayla hiç uğraşmamak için daha iyi.

telefona şifre gelmesi ise hiç sorun olmuyor, çatır çatır geliyor. (not: vodafone, fransa)

yurtdışında bulunduğunuz yerde kullandığınız operatörün hala çalışıyor olması önemli. turkcell bu konuda başarılı, ama avea vodafone bazı bölgelerde çekmeyebiliyor, bu durumda telefona şifre gelmez, sizde internet bankacılığına giriş yapamazsınız.

k, 28, Ankara

1. lisans bölümümle çalıştığım alan farklıydı. çalışma alanıma uygun bölümde master yaptım (tezimi de bitirdim. 2 hactaya mezunun. yehuuu)
2. uluslararası ilişkiler
3. önümüzdeki yıl doktoraya başlamayı planlıyorum. ama akademisyen olmak gibi bir hayalim yok. think tanklerde çalıştım/çalışacağım.

k, 31, İstanbul, başvururken yeni mezundum
1. Akademisyenlik istiyordum, 2 yıl önceden karar vermiştim.
2. Kendi alanımda, Endüstri Mühendisliği'nde yaptım.
3. Düşündüm, yaptım.

k, 31, ankara,
1- bölümüm (genetik) itibariyle ben zaten bilim alanında çalışmalıyım ki zaten master-doktora şeklinde de wet-lab çalıştım zamanında 5 yıl önce bıraktım. şimdi biraz değişiklik olsun, biraz eğitimimle alakalı birşeyler yapayım, biraz bişeyler öğreneyim vb. sebeplerle tekrar istiyorum
2- sağlık bilimleri/fen bilimleri/adli bilimler ve belki sosyal bilimlerin de olabileceği disiplinler arası programları veya olmadı biyoinformatik filan :) laboratuvarı olmayan herhangi birşey.
3- sanmam akademiye devam edeceğimi. zaten kendi işim var. bazı bölümler kendi işimde de ufkumu açabilir yalnız.

e,24, Londra/Ankara

günlük hayatın "hız" ve "verimlilik" altındaki baskısından kaçmanın ve düşünme eylemini gerçekleştirmenin en rahat yeri akademi

Siyaset Felsefesi

Evet

k, 29, istanbul

1. fikri mülkiyet hukuku alanında uzmanlaşmak amacıyla
2. ekonomi hukuku
3. hayır

e, 26, Ankara


1) Üniversiteye girdiğimde iki seçenek belirlemiştim kendime, ya öğretmen olacaktım ya da akademisyen, zaman geçtikçe akademisyenliği daha çok ister oldum. Çünkü her şeye rağmen güzel bir hayat tarzı [meslek demiyorum dikkat ederseniz :)]

2) Yabancı Dil Eğitimi

3)Mezun olduktan sonra yüksek lisansa başladım, yüksek lisansa başladıktan üç ay sonra da bir devlet üniversitesinde araştırma görevliliğine başladım.

k, 27, izmir, ege üni., 4,5 senedir çalışıyorum

1. müdürüm çok ısrar etti. arge mühendisisin, akademik derecen olsun dedi. bana da rahatlık batıyordu herhalde o ara, kabul ettim.

2. kimya mühendisliği (kendi alanım)

3. hayır!

k, 25, İstanbul

1. Alanımda daha fazla uzmanlaşmak için. Öğrenci sıfatından çıkmamak için.
2. İnsan Kaynakları Yönetimi
3. Evet. Akademisyenlik olmazsa, özel sektörde devam edeceğim. Özel sektörde yüksek lisansın pek bir esprisi yok tabii, yine de durur cebimde zararı yok.

senin bolumun nedir?

genetik hocam

adam doğru demiş
ilaçta ya arge finans filan gibi bölümlerin adamı olacaksın ya da reprezantlıktan geleceksin.
maaşsız staj yapmaya fitsen işe kabulde işine yarayacak bir yere bakman bence en doğrusu

sevgili de peygamber. bazı rivayetlere göre, allah, hz. muhammed'e "habibim" diyesiymiş.

İlk başta ben de öyle düşündüm ama arkadaş onun sohbetinde bulunmuş ve sohbetinde bulunduğu için diğer arkadaş ona imrenmiş.

Sevgili ey Sevgili en Sevgili diye bir şiir var ya Sezai Karakoç'un o, biz ergenken çok popülerdi ve muhafazakar kitle kullanırdı yıllığında oradn kalmış olabilir.
Hespi Hz. Muhammed'i kast eden kelimeler.

İkisi de bilindiği kadarı ile hetero ve farklı cinsiyetten. Tabii bu Merve'ye engel olmayabilir.

yani sen öyle yüce bi insansın ki benim gözümde, adeta hz. muhammed'in sohbetinde bulunmuş (sahabe), onun gittiği topraklara ayağı değmiş (hacı) bi insansın.

Eğer O, Tanrıysa bu sefer de onun bulunduğu topraklarla ilgili sıkıntı var.

"gözümde ve gönlümde" diye bi şey geçiyor cümlede. ben şunu anladım, "aslında efendimizin sohbetinde bulunmuş ve gittiği topraklara ayak basmış (burada mekke'ye gitmekten ziyade onun arkasından yürümüş ve aynı toprağa basmış ifade ediliyor olabilir) bi insan değilsin ama ben seni öyle görüyorum, öyle kabul ediyorum." diyor.

yani sevgili de o da aynı kişi.

Normalde "O" (kuran'da vs.) allah için kullanılıyor da, söz konusu kabe ise peygamber olabilir. gerçi kabe için "allah'ın evi" deniyor yanılmıyorsam. gerçi cami için de diyenler var.

sevgili ise peygamber olsa gerek.

1. "O'nun bulunduğu yerler" --> Kabe, yani Allah'ın evi. Diğer tüm mescitler gibi. Yani, meali: İbadethanelere gidin. Allah'ın adının anıldığı yerlerde olun.

2. "Sevgili'nin sohbeti", "gittiği topraklara ayağı değmiş"... Burada muhtemelen bir cemaat imamından bahsediliyor. Günümüzde kimse "sohbetinde" bulunamaz ne peygamberin, ne ashabının. Sonra yazdığı "En sevgili" ise yüksek olasılıkla Hz. Muhammed'dir, zira İslam'a göre Allah'ın habibi, yani sevgilisidir. Bir ihtimal Allah da olabilir.

ahanda böyle duyuru açın işte, ben de merak ediyorum.
müsaadenizle kaynak olayım sadece moskovaya mı gidip geleceksiniz başka herhangi bir şehir ekleme planınız var mı?
bir de bilen dil olayını ve şehir içi ulaşımı anlatabilir mi?

@sadakatsiz, Uçak biletine bakıyor. Düşünmeden almak lazım.
@niye ama, 4 gün için sadece Moskova. Başka şehir eklemek yerine her yeri gezmek daha iyi olur. Başka zaman başka bi' şehre giderim :)

eksisozluk.com

ermitaji gor. bir de kesin gece kulubune git.

ermitaj petersburg'da değil mi yav

der meister aga pardon ya. ben moskovaya gitmedim hic. yanlis yazdim cok pardon.

bankasinin web sitesine bakmasi lazim, orada yazar yüzde üzerinden kesilen miktar ve islem basi alinan komisyon.

anlaşmalı bankası olabilir bir kontrol etsin
ben deutsche bank'ı (alman bankası) TEB den çekiyorum mesela hiç masrafı komisyonu yok.

Bildiğim mitler yok da, bunlar daha çok "kural" olmaktan ziyade, tecrübelerle elde edilmiş "kişileri büyük hayal kırıklıklarından korumaya yönelik" önlemler olarak geldi bana. Batıl inançları da antin kuntin yasakları da hiç sevmem ama bu verdiğin örneklere o şekilde bakarak sindire sindire gitmekte de fayda olabilir derim.

gebeliklerin büyük oranının düşükle sonlandığını
bunun yine çoğunlukla ilk 12 haftada olduğunu
hayatı boyunca düşük yapan kadınların sayısının hiç de az olmadığının ve her kadının ailesinde en az bir kadının böyle olduğunu
gebelikle beraber hormonel bir fırtınaya girildiğini

bilmeyenler elbette manyakça olarak tanımlayabilir

çok fazla var. mesela aşerdiğin birşeyi yemezsen bebeğinde izi çıkarmış o yiyeceğin.
kız bebeğe hamile kadınlar çirkinleşirmiş, kızları annelerinin güzelliğini alırmış o yüzden.
bir de hamilelik boyunca kime bakarsan çocuğun ona benzermiş derler.
edit: la noix, tebrik ederim, allah tamamına erdirsin.

Bebek doğduktan sonra 40'ı çıkana kadar anne yalnız bırakılmaz. Özellikle lohusa döneminin ilk haftası çok tehlikelidir. Anne ve bebek yalnız kalırsa cinler kendi suretlerinde ya da insan kılığına girerek anneye ve bebeğe zarar verebilirler. Doğumdan sonra annenin cin görmesi çok yaygındır sağa sola sorsanız başına gelen vardır.

Bu yüzden bebekler doğduğu gibi kulaklarına ezan okunur. Cinlerden korumak için. Okunmadığı zaman ne olduğu tam olarak bilinemiyor doğal olarak ama cinlerin bebeğe zarar verme ya da bebeğin vücuduna girerek onu ele geçirme ihtimali olabilir.

Ayrıca şöyle birşey mevcut : "Kimin bir çocuğu olur da, sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okursa, o çocuğa ümmüsıbyan hastalığı zarar vermez (cin zarar vermez)." Feyzü’l-Kadir,6:237.

la noix; ama bunu söyleyen hamile olduğunu söylersen düşer bebek diyor. söylemezsen düşmeyecek yani ona göre. olaya bakış açısı bilimselliğin b'sine uğramıyor yani.

Eşyaları erkenden alınmaz. Bi de hamilelikle ilgili değil ama boş beşikte sallanmaz.

hamilelikten sonrası için var bir de.
mesela bebeklerinin kırkı çıkmamış, doğum yapmış iki anne birbirleriyle konuşurlarsa bebeklerden biri aydaş olurmuş.
(bkz: aydaş)

hatta ben küçükken, benimle aynı zamanda doğan bir bebek, annesi annemle konuştuğu için aydaş olmuş. kadın öyle diyordu.

negatif enerji denilince manyakça gelmiyor
ama batıl inanç olunca manyakça oluyor
tamam aklımızı bunlarla bozmayalım ama çoğunun arkasında bir gerçeklik payı da var. ilk trimesterdeki düşükler gibi, şimdi lohusa sendromu olarak herkesin bildiği şey anadoluda bin yıllardır albasması olarak var. uydurmamış insanlar onu.
benzeri aşermektede de var. tamam kadınlarımız şımardı işin suyu çıktı..ama 16-45 yaş arası 2 seneye bir doğum yapan kadınların çiviyi, toprak duvarları filan yediğini görseydiniz. (köy yerlerinde) kadının vücudunda eksik olan minerallere aşerebildiğini düşünürdünüz, bence tabi.
bu arada bizde bebek doğduktan sonrasına dair de çok efsane şeyler var.

@vesna geleneklerin ardında yüzyılların yaşanmışlıkları vardır. doğada bulunan bir bitkideki x maddesinin bir hastalığa iyi geldiği tıp tarafından paso kanıtlanıp duruyor. gelenek dediğin bir nevi çift körlü randomize deneydir. sonucu bilmezsin, bazılarında işe yarar bazılarında yaramaz bazılarında yan etki çıkar bazılarında plasebo etkisi olur. ama toplam bir sonuç elde edilir.

40 gün mevzu da postpartum depresyon ile ilgili. ayşe teyze ppd diyemeyeceği için kendi bilgileri doğrultusunda cin diyor kuran diyor.

yani manyakça diye tanımlamadan önce gerçekten tekrar bi düşünün, insanları yaşadıkları kültür ve aldıkları eğitime göre değerlendirin

hamileyim, 12 haftaya kadar birkaç yakın arkadaşım hariç söylemedim insanlara. olurda düşük olursa abuk sabuk insanların bana paso gebeliğimi sorup konuyu hatırlatmasını istemedim.

@benim adım kerim, orası lohusa depresyonunu anne çok agir geçirirse diye bebeği korumak için. Anne bebeğini öldürebilir. Plasental hormonların çat diye düşmesiyle alakalı. Bir çeşit uyarı.

Bir de türbeden geçerken elini nereye surersen bebeğin orasinda leke olur diyorlar. Dua edip yüze falan surmezlermis. Annem denedim ben ondan sizde var diyor. Bilimsel temeli ne bilmiyorum.

Karşı komşumuz çocuğu benim gibi olsun çok istedi. Huyu da, aklı da benziyormuş. Öyle dedi. Teni saçı gözü falan da benziyor. Kardeşim desem inanır millet.

Lim5le efsaneler kuşağının sonuna geldik.

nar sıkılmaz, doğranmaz. doğacak bebede izi kalırmış

@meb, sizde aydaş denilen şeye bizde "kırkı karışmak" deniyor.
@lim5 o el sürme olayını bizimkiler bilmiyor ancak harputlu bir arkadaşımdan aynını duymuştum. o kız da hekim, annesinin bu kontrolsüz deneyi neden yaptığını bilmiyor...
bence en büyük marifet kadının şeklinde şemalinde bebek kız mı erkek mi anlamak, bunu becerebilen teyzelerim var, respekt!
ha bir de bilimsel yönünü hala tam araştırmadım ama sanki doğruydu gibi hatırlıyorum en fazla doğum ağırlığı 3. bebektedir diye birşey var.

@niye ama valla ben de bilmiyorum. iyi ki çok hafif bir leke, ya kocaman kabarık bir şey olsaydi. Kardeşime de yapmış onda da aynı yerde. Annem de karın şeklinden bebek tahmini meselesini demisti ama ben aklımda tutamıyorum. Sivri olunca arkadan bakınca hiç hamile gibi gozukmuyorsa bir şey, yayik geniş bir karinsa başka şey oluyormuş.

Bir de ye tatliyi çıkar hakkiyi ye eksiyi çıkar ayseyi diye bir şey var. Yediklerimiz bebeğin genetik cinsiyetini belirlemiyor tabi, asermeyle alakalı söylemişler.

Hamileyken sac kestirilmez cocugun omru kisalir derler

Hurafelere asla prim vermeyen, hurafe karşıtı hatta savaşçısı biriyim. Yaşadığım anlam veremediğim şeyler de oldu, nedenini çözebildiklerim de oldu

Hala hurafe savaşçısıyım, hurafe olmayanlar da olduğunu biliyorum, düşünce, inanmak sonuca nasıl etki ediyor bir bilseniz diyorum.

Anlatayım:
Hamileyken;

bir şey çalarsan çaldığın elini bir yerine sürersen orada lekesi kalır derler. Öğretmen bir akrabam köylüye bunun batıl olduğunu kanıtlamak için dut çalıyor bacağına sürüyor. çocuğun bacağında dut işareti var.
bundan yararlanıp hamile kadınlar karanfil çalarlar. (aktardan alınan karanfil, çiçek olan değil) ellerini erkekse çenelerine kızsa yanaklarına sürerler. çocuk gamzeli olsun diye. erkek kız olduğunu nasıl anlıyorlar bilmiyorum. benimkini de anlamışlardı yaşlılar.

ben de karanfil çalıp (çalma sayılmaz pek, iş yerinin mutfağında çalışan kadın karanfili verdi yanağına sür dedi) erkekse çenesinde kızsa yanağında gamze olsun deyip sürdüm. ben bilmiyorum daha o zaman kız mı erkek mi, inanmıyorum da böyle şeylere. o anlık bir şeydi. kızımın yanağında çok hafif gamze var. varla yok arası bir şey.

saç kestirilmez bebeğin ömrü kısa olur derler. hurafe demi?. ancak saç kesimi makas olayı belki olası tehlikere önlem alma da olabilir.

bebeğin çamaşırları gece dışarı aşılmaz. mantıklı, gece dışarıda yabani hayvanlar dolaşabilir, çamaşırlara sürünürler.

bebek doğunca baştan aşağı tuzlanır. teri kokmaz denir. bu doğru. kardeşlerden birini tuzlamadılar, teri ağır kokar gerçekten de.

doğan bebeğin koltuk altına yarasa yavrusu (galiba ölüsü) sürerlermiş, koltuk altı kılı olmasın diye. hiç bir fikrim yok. bu uygulamayı yapanı görmedim. şimdilerde yılan yağını benzer amaçla kullanıyorlar, bebeklere değil de yetişkinler.

bir yere giderken bebeğin yüzünü tuvalet çeşmesindeki suyla yıkarlar, nazar değmesin diye. sakıncalı bir hurafe.

bebeği boy abdestsiz emzirmezler, yüzüne bakmazlar. bu çok acı sonucunu gördüğüm bir hurafe.
bebek anne baba abdestsizken uyanıyor, bebeği o halde görmesinler diye yüzünü yorganla örtüyorlar, bebek havasız kalıp ölüyor. aile hekimi rapora ne yazacağını şaşırmıştı. yasal olarak bebek öldürülmüş oldu ve katili anne veya babaydı. zor bir durumdu doktor için.

var daha da aklıma bunlar geldi şimdi.

'bir de hamilelik boyunca kime bakarsan çocuğun ona benzermiş derler.' bunun gerçek bir örneğini biliyorum ben de.

buna bağlı olarak söylediğiniz şeyler negatif değil diyemem ama hani bir şeyi çok istersin olmaz ya bunlar bana hayal kırıklığını önlemek adına alınmaya çalışılmış önlemler gibi geliyor. Tabi ne kadar kendini hazırlarsan hazırla sonuçta böyle bir durum herkeste hayal kırıklığı yaratacaktır.

Ben bi işim olmak üzereyken birilerine söylüyorsam o iş kesin olmuyor mesela. Bunun gibi nazarla veya adını bilmediğim bi şeyle ilişkisi olan durumlardan bu da.

o ekşi tatlı meselesi hurafe. ya da bende olmadı.
ilkinde baklava istedim, ikincide pattiz kızartması, üçüncüde turşu. hepisi kız.

Bence güzel fikir. Çok iyi para da var o işte.

Sadece düğünle yetinmeyip, nişan ve babyshower etkinlikleri de yaparsanız daha güzel olur.

Mesela nişanı size yaptıran memnun kalırsa düğünü de yaptırır, ilerde bebek olursa onun kutlamasını da (babyshower) yaptırır. Eşe dosta tavsiye edilme oranınız da artar.

Konsept olarak ne kadar çeşitlilik olursa o kadar güzel olur. Farklı konseptler hazırlayıp albüm oluşturur, müşterilere gösterirsiniz.

Websitesi/Blog gibi bir şey de yaparsanız tam olur.

şuan çok fazla böyle iş yapan insan var artık herkes bu işe yada evde süslü sabunlar kurabiyeelr yapma peşinde. bilmiyorum tutulursanız cidden iyi paralar kazanırsınız ama artık insanların çok fazla alternatifi var hem fiyatınız uygun olacak hemde albenisi yüksek olacak..

ben mesela sonbahar temalı düğünlere bayılıyorum görseydim o tarz bi organizasyonu mütlaka irtibata geçerdim.

kendi adıma şunu söyleyebilirim
ben gösteriş, pembe pembe süsler, kına gecesinde gelininin dayısı damadın eniştesi yazan tişörtler vs. meraklısı bir insan değilim.
ben isterim ki madem olacak sade olsun ama kaliteli, şık olsun. ve bingoo! hakketen bunu arayan insanlar için fazla alternatif yok. her şey kurdelalı, taşlı, boncuklu, pembeli allı güllü..bir de ciddi ciddi full+full+full paket mi bu? :D yani gelinin saçından, nikah masası/yemek masası, davetiye, menü, müzik listesi, dış mekan çekimini yapacak fotografçı, araba süsü, hatta mümkünse bohçasına kadar ilgileniyor mu bu insanlar?
ilgilensin çünkü, ne gelin tarafı ne damat tarafı karışmasın şirket konsepti sunsun budur desin olay bitsin.
arz ederim.

@hee, haklısın, gerçekten de bu tür olaylar trend şimdi. Bizim işe bakışımız" trend oldu herkes yapıyor biz de yapalım" diye değil de zaten kıyısından köşesinden başlanmış, türevi işlerin içinde olan kişilerin kendi işlerini yapma girişimi.

Organizasyon işi hizmet işi. İnsanlar mutlu günlerini sorunsuz geçirmek isterler. Organizatör; sorunları çözmek ve istenileni vermek için para alıyor. İşi bu.
Bir işe başlarken "çok para kazanacağım" demeden önce o işi hakkıyla yapıp yapamayacağını düşünmek iyi olur. İşini hakkıyla yapan adam da, iyi kötü geçimini sağlar elbet:)

@niye ama, evet, aklımdakileri yazmışsın kardeşim. Olay bu işte. Herkes aynı tip evlenmek zorunda değil. Alternatifler olabilmeli kim nasıl istiyorsa ulaşabilmeli.
Gelin ve damat hiç bilmedikleri, yabancısı oldukları konularda uğraşmak zorunda kalmamalı.

@m e l t e m, düğün ve nişan vardı aklımda, doğum işini düşünmemiştim. Evet haklısın, nişan düğün işinden memnun olanlar doğum için de güvenecekleri bir yerle çalışmak isterler.
Fikirler ve destek için teşekkür ederim :)

valla hiç o işe girme, hele ki şimdi. şuan piyasa çok kötü. izmir'de birçok organizatör zor durumda, bir kısmı dükkanları kapattı, bir kısmı da debeleniyor. şuan çok bir getirisi olmadığı gibi aksine batarsınız. bir süredir piyasa çok kötü.
o kadar yakından biliyorum ki, emin ol üzülürsün. şuan zaten geç kaldınız yaz düğünleri için çoktan anlaşmalar imzalanıyor; ama ben tavsiye etmem. yine de siz bilirsiniz.

İzmir'i bilmiyorum ama istanbul'da bir hayli firma var ama misal farklı konseptler anlamında mori events morievents.com çok başarılı bence.inceleyin derim.
bir de düğün işi çok sezonsal ama çocuk doğumgünleri,babyshowerlar,şirket organizasyonları vs sene içinde dönüşü daha çok olan işler gibi geliyor bana.

piyasayı hiç bilmiyorum,genel anlamda birçok işletme kapanıyor bu aralar.
iş kurarken zamanlama ve şans çok önemli.

Zamanında bu işi yapmış biri olarak (ankara'nın tüm dergilerine en iyi düğün diye çıkan düğünleri yaptım)birkaç öneri vermek isterim.

- Evlencek çiftelerle uğraşmak cidden zordur. Kaprisleri falan çekilmez.
- Bilmem ne tanıdğın kızı da bu işi yapıyormuş diye sizin yerinizde gördükleri fikirleri çalıp ona yaptırırlar. Siz masrafınızla kalırsınız.
- Çok sağlam finansmanınız olmalı böylece herkeste olmayan süsleme ve organizasyon malzemelerini alıp müşterilere sunabilirsiniz.
- Maalesef artık çiçekçiler bile düğün organizatörü olmuş.
- İyi bir cateringci ile çalışmanızı öneririm. Aslında çok çnemli organizasyonlar için bir firma(pizza venedik catering gibi) daha uygun fiyatlı organizasyonlar için başka bir firma.
- Baby shower, nişan, kına vb işini artık evinde kurabiye ve pasta yapanlar bile organize ediyor. Ben cidden buna karşıyım. Kendi konunda uzman olmak en iyidir.
- Düğünler zamanla azalacağı için açılış organizasyon işlerine girmeniz gerekiyor. Bu işleri almak o kadar kolay değil.
- Düğün sadece süslemeyle bitmez. Konsept yaratmanız lazım. Bütçe yönetebilmeniz lazım. Gelinlik ve damatlığa kadar karışmalısınız. Pastanın kremasının renginin bile konseptle uyumlu olması lazım. Mavi ağırlıktaki bir organizasyonda pasta tarçın aramolaı olamaz mesela. Nikah şekerleri ayrı bir dünya, davetiyeler ayrı bir dünya. Gelinin arkadaşının kuzenin komşusunun düğününde verilen içkiden haberdar olmanız lazım. Sizden onu istediklerinde boş boş bakamazsınız.
- Asla oturma düzenine karışmayın. Kötü siz olursunuz.
- En zoru kayınvalidelerdir. Akrabalarının düğünlerini örnek göstererek sizi katil olma noktasına getirirler.

Bana sorarsanız bu aralar her turizm mezunu organizatör olduğunu varsayarak finansman desteğiyle organizasyon firması açıyor ve işlere saçma sapan fiyatlar vererek ihaleleri alıp sonrasında patlıyor, bununla birlikte düğünlerin o şaşasını gören her finansmanı olan insan da düğün organizasyonu yaparım ben ne kadar zor olabilir diyor. 1 yıl boyunca iş yapamayıp şirketinize finansman sağlayabilecekseniz bence hiç düşünmeden girin. Varsa böyle bir şans bana da sağlayın. Çünkü ben bu işi bilmeyenlerin verdiği fiyatlar ve kötü organizasyonlar nedeni ile battım.(Finansörüm yoktu) Dünyanın hiç bir yerinde bu tarz organizasyon işleri bu konuda eğitim almamış kişiler tarafından bu şekilde sömürülmüyor.

Biraz gerildim kusura bakmayın. Yine de bence deneyin. Sonuçta finansmanınız var.

@laranja, işin tozunu yuttuğun önerilerinden de anlaşılıyor. Deneyim en değerli finans :) Proje hayata geçerse görüşebiliriz bence.
Hali hazırda açılış işleri yapılıyor ufak tefek. Araştırma sürecine başlamadım, karşıma neler çıkacak bilmiyorum. Bu sezon için başlanmaz diye düşünüyorum.

Bir yer almak iyi olur gibi. Kirayla falan uğraşmaktansa. İzmir'de uygun yer bulabilir miyiz, bütçeyi zorlar mı...
Belki yakın çevre kırsalında bir yer olabilir. Bilemiyorum. Taşıma şirketleriyle anlaşılıp ulaşım sağlanabilir.

Yaptığın işten para kazanmak verdiğin emekle doğru orantılı. Aynı sınavlarda olduğu gibi. Sorular zor değildir, sen çalışmamışsındır.
Çalışmak derken öyle amele gibi değil, akıllı çalışacaksın. Farkında olacaksın, etki alanında çalışacaksın vb. vb.

@hayat aklini konusacak bir filozof uret, çalışmamak farklı bir konu, elinde hiç finansman olmadan bu kadar ortada ben organizatörüm diye dolaşan ve bilmeden fiyat kıran deneyimsiz eğitimsiz insan varken kendini idame ettirememek farklı bir olay. Bazıları şanslı doğar.

Bu arada ben olsam izmirde artık bu işi yapmam çünkü pazar daraldı ama çok firma var. Hepsi birinin bir akrabası. Onun yerine daha küçük alanlarda event planlamak mantıklı olur. Event management dediğini bilen zaten pek yok. oradan vurursun.

QLaranja, sana çalışmadın demedim ki ben. Aksine deneyimin en değerli finans dedim.
Neden tepki gösterdin anlamadım. Beraber çalışılabilir belki derken, "sen bu işi yapma"ya vardırdın işi.

Her işin kendine göre zorlukları var. Zorlukları göğüsleyebileceksen o işe başlamak iyi olur. Ben de gördüğün gibi işin zorluklarını, risklerini anlamak istiyorum diye başladım sorularıma. Sen de çok değerli tavsiyelerde bulundun, teşekkür ederim.

Bazıları şanslı doğar biliyorum, şans kapıyı çalınca kaçırmamak lazım onu da biliyorum. Bazıları da şansını kendi yaratır onu da biliyorum.
Benim iş anlayışım biraz farklı. Benim iş anlşayışımda şans unsuruna hemen hemen hiç yer yok. Etki alanında çalışmak var, asla vazgeçme var, farkındalık unsurunun önemi var, tepkisel olmamak var... var oğlu var.

Ben araştırmamın yol haritasından bazılarını yazdım. İnsanlar konuşa konuşa anlaşırlar ya. Paylaşmak için yazdım, eleştirmek için değil :)

O zaman yanlış anlaşılma için kururuma bakma. Yine de destek yazısı yazdım fark ettiysen:)

haldun taner sahnesinin oradan otobüs kalkıyor diye biliyorum
edit: pardon sadece sabahki ilk sefer için tren garına kadar gidiyormuş 16 numaralı otobüs diğer saatlerde pendik son durakmış. bir ankaralı olarak devamını ben de bilmiyorum :)

17-16A-16 numaralı otobüsler tam olarak yht durağından geçiyor.

pendik otobüsünün son durağı zaten gar, ayrıca dolmuşa da binebilirsiniz onların da son durağı gar.

16d diye bi otobüs var, çift katlı, sahil yolundan gidiyor kadıköy'den pendik'e kadar, yht istasyonundan da geçiyor. tahminen 1-1,5 saat sürer yolculuk.

ben olsam metroyla kartala kadar gidip oradan sonrasını sorarım, o yol bitmez iş çıkış saatinde.

metro ile kartal'a, oradan da 17b ile yht istasyonuna ulaşmak mümkün. 50 dk metro sürer, indisi, bindisi derken 25-30 dk da 17b yolculuğu sürer.

Sonuc olarak sunu yaptım: ayrılıkçesmesi durağından metroya binip kartal'da indim. vaktim olmadığı için 17b otobüsüne binmek yerine 12 lira verip taksiye bindim.
yalnız bu saatte taksi bulmak zor oluyormuş ve trafik vardı.

metro+taksi=45 dk+15dk= 1,07tl+12tl=13tl,1 saat

böyle bir başarı olduğunu nereden çıkardın?

bence başarı her aynı ama fiyat türkiye'de düşük. birde fiyatı düşük olunca daha çokkişi yaptırdı saç ekimi yapan yerlerde daha fazla tecrübe kazandı.

Saç ekiminde Türkiye'nin tercih edilmesindeki ana unsur gelişmişlikten ziyade diğer ülkelere göre ucuz olmasıdır herhalde. Yoksa konu gelişmişlik olsa 1. dünya ülkeleri her şartta elimize verir zaten, biz de onların geliştirdiği teknolojiyi kullanıyoruz en nihayetinde.

@sutlu nescafe, her gün taksim-osmanbey taraflarında gördüğüm turistlerin büyük bir yüzdesi saç ektirmiş vaziyette dolaşıyor. özellikle onun için gelmiş gibi bir halleri de var.
şimdi böyle bir şey de gördüm: www.yeniasya.com.tr
tabii far görmüş tavşan edasıyla bakan adamımızın para kazandığı bir sektör olması dolayısıyla söyledikleri pek geçerli bir referans değil.

ama evet, ucuzluk sanırım en büyük etken.

Valla doğru, Şişli - Pangaltı - Taksim üçgeninde saç ektirmemiş Arap erkek görmek imkansız gibi. Fiyattan herhalde.

ucuz diye tercih ediliyor turistler tarafından. uydu kanallarında reklam dolu. saçınızı ekelim, ücretsiz transfer, konaklama... cazip geliyor heralde.

arap kültüründe saç çok mühim bişi herhalde --bizim doğu filan gibin-- adamlar hakketen sırf bunun için geliyor. e riyad kaç saat, zaten alışverişe filan geliyorlardı bu da artısı oldu. paket tur operasyon+gezi+alışveriş yapıp gidiyorlar.
başarılı mıyız: türkiye estetik operasyonların çoğunda başarılı ve terübeli cerrahlarımız iyi, üstelik ucuz da.

Kellik oranı diğer ülkelere göre fazla olunca ister istemez başarı geliyor.

keller çok, pratik yapıp tecrübe kazanan doktor çok.

evet böyle bir başarı cidden var. italya'ya gelip giderken kafası kırmızı noktalı amcalara çok denk geliyorum, genelde ucuz olduğu için geliyorlarmış, ''vize de yok bir de istanbul'u gezmiş olduk'' diyenler oluyor(malum sadece saç ekimi değil onlar için ucuz olan), hatta ''x doktoru duydum çok başarılı, sadece onun için geldim'' diyen bile oldu.

istanbulda kaldığım birçok f/p otelinde çok fazla sayıda saç ektiren erkek ve estetik yaptıran kadın vardı.
sürekli sargılı yaralı bereli insanla asansöre binmekten kendimi hastanede hissettim.
O saç ekim ve estetik hastaneleri otellerle anlaşma yapıyor. Herşey dahil, hatta uçak bile, paket tedavi. Güzel iş fikri ve başarısı...

erkegim, bu durum cok anormal.
anne genc, tek basina yasayabilir, neden boyle yapmiyor? Ekonomik sebeplerden mi!

ben dayanamazdım, kayınvalidemi çok sevsem bile.

ayrıca 48 yaş çok genç bugünkü şartlarda. yanında oturup oyalanacak yaşta değil o kadın, kendi hayatı olmalı.

gençler olarak ona yapabilecekleri en büyük iyilik kendine ait bir hayat kurması için destek olmaları olur.

Türk erkekleri annelerine aşık diye bir şey yok. Herkes sever anasını babasını, ama sevginin bir normali bir de anormali var. Bu ilişki sağlıksız görünüyor. Halen annesinin kuzusu modunda adam. Geline zaten diyecek bir şey bulamadım. Kayınvalide genç, elden ayaktan düşmüş ya da kendine bakamayacak durumda, hasta filan değil. Niye kabul etmiş ki böyle yaşamayı...

@sarix Hayir, oglun iki ev gecindirmeye, hatta zorlasa iki ev alip dayayip dosemeye dahi durumu var. Ancak millet annesini birakti der, bir kac seneye bakariz, annem cok kirilir boyle bir sey twklif edersem, hep birlikte baska sehire tasinirsak o zaman olur, yurt disina kacsak anca pesimi birakirlar gibi aflarla gecistiriypr oglan. Olay guzidw guney dou anadolumuzda geciyor bu arada. Kiz ise batili universite mezunu bir anne babanin tek cocugu. Kultur farki da var yani.

ya bizim doğu kültüründe aileler vıcık vıcık. en alakası olmaması gereken adamlar yeri geliyor hayatına müdahil olmaya çalışıyor. bu yaşadığın durumlardan daha sertine ailemize gelen batılı gelinler maruz kalıyor. ne bileyim kendimi ve eşimi böyle gereksiz gerilimler içerisinde bırakmak istemem. artı ülkeden ayrılacak onlarca sebep varken bu da tuzu, biberi oluyor. yine bi şekilde siktir olup gitmeye bağladım. Allah kolaylık versin ablacım.

@meltem gelin 19 yasindayken bok varmis gibi kacarak evlenmis, salatalik kadar beyni opmayan bir arkadasimiz. Bu arada universite sinavlarina hazrlaniyor falan. Tam bir cahil ergen yani.

o zaman isi zor. katlanacak mecbur derdim ama uzuldum de bir yandan.

19 yaşında bok var gibi kaçarsa çeksi, mustehak
Kaçmak ne ya. O kadar meraklı demek ki. Yarım saatlik mevzu için katlansın hanımkız.

@emirkulu2
Yazmayayım demiştim ama senin yazdığını görünce yazayım dedim...

Kızın üniversite mezunu ve batılı olduğu söylenen anne babası kızı bekaret takıntısıyla yetiştirdilerse kız da 19 yaşında kaçar, gider evlenir tabi. Genelde evden kaçan, küçük yaşta kendi rızasıyla evlenen kızlar bu konuda baskı altında yetişmiş oluyor.

meltem doğrudur dediğin de, bi bekaret için de evlenilmez yani. yıl oldu 2015, 2-3 milyara anında dikiveriyorlar çok isterse. sırf o işse mesele, kk forumu dilediğince yaşayıp bunu yaptıran kızlarla dolu. bence kızın kendinde salaklık var.

@meltem hic hic alakasi yok. Ne kizda ne ailesinde lafi edilecek sey bile degil o. Tamamen severek uzaktan uzaga olmuyor denerek bir kacma bu.

çocuk felan yoksa boşanmak daha kolay olacaktır. başka bi çözüm göremiyorum.
çocuk yaparsanız o anne ilaç gibi gelecektir, gitmesin diye can atarsınız :)

@emirkulu2
Kızın kendisi dürüsttür, seviyordur, karşısındakini aptal yerine koymak istemiyordur ve bu yüzden bu diktirme eylemini zavallılık olarak görüyordur belki? Çözüm karşındakini aptal yerine koymak değil ki, seni olduğun gibi kabul edecek birini bulmak, sevmek varken. O dediğini yapanların eşleriyle çıkar için evlendiklerini düşünüyorum.

Neyse, konudan sapıyoruz. Çocuklarımızı baskıyla büyütmeyelim özetle...

@Mamutabi
Çocuk olmasa bari. Belki ileride kız pişman olur da ayrılmak ister, çocuk varken ayrılamaz... Anne baba olmak ne zor ya. Ödüm kopuyor bizim de ileride çocuklarımız böyle şeyler yaparsa diye.

anlayamadığım kısmı: gelin hanım bu durumu bilerek yerinden yurdundan kalkıp adamın yanına gelmemiş mi?
şimdi yaşayınca, tecrübe edince mi pişman oldu ve kurtulmak istiyor durumdan?
"ikna ederim ayrı oturmaya" diye mi düşünüyordu yoksa adam mı dürüst davranmadı ve bu anne ile yaşama olayını dayattı?
bu soruların cevapları önemli...

kayınvalidemle sadece elden ayaktan düşmüşse, yatalak hastaysa ve bakacak kimsesi yoksa otururum ve bakarım da en iyi şekilde. ama bu kayınvalidenin böyle bir durumu yok, kusura bakmasın onunla oturup televizyon izlemek, onun keyfine göre hareket etmek ve yaşamak zorunda değilim. böyle birşeye dayanmazdım, saçmalık. ya o gitsin başka bir eve, ya da eşimle ben.

cevapların hepsini okumadım ama sorun erkekte. anne bu durumdan sıkılıyor bile olabilir. ya da şu an hoşuna gitse de iki gün sonra sıkılacaktır - çünkü çok genç. kesinlikle normal değil bu durum. oğlu da annesinin genç olduğunun ve evlenebileceğinin farkında olabilir ve kıskançlıktan dahi yapıyor olabilir. bizde de ergen kuzenim bir benzerini aynı yaştaki annesine yapıyor çünkü.

Eğer annenin kocası bu çift evlenmeden önce vefat ettiyse ve kız bu durumu bile isteye kabul ederek yerini yurdunu bırakıp gittiyse müstehak.
evlenmeden önce bir zahmet bunları oturup konuşsalarmış.
sonrasında oldu ise durumu kabul etmeyecekti.
her gün gidelim,oturalım,evin alışverişini vs yapalım,her türlü yanında olalım ama aynı evde yaşamam mümkün değil diyecekti.(mecburiyetler vardır onu anlarım.)

annenin de bu konuda anlayışlı olması lazımmış,kendi söylemeli oğlum sizin eviniz ayrı benimki ayrı diye.

Kendi annem 1 hafta ziyarete geliyor,tv karşısında saçmasapan dizi izlerken daralıyorum,söylenip duruyorum.Kızın dayanamaması doğal da hata üstün hata yapmış.Nasıl toparlar bilemiyorum.

kacip gelen bir gelini erkek annesi pek sevmez.
kesin maraza cikar isin sonu.

müstahak
acımasız gelecek belki de o kız kaşınmış, dayanamayacaktı neden kaçmış hem de doğuya dizi izliyormuş bak o kadar hiç mi doğu dizisi izlememiş??..
madem dayanamıyor o zaman da boşansın madem. hiç ağlamasın benden zırnık merhamet işlemez valla. akıllı olsun birazcık.

ayrı ev tutçak durumu varsa karşı daireyi tutsunlar ona. Hem dibinde hem uzağında olur.

Evet türk erkekleri anneciklerini sever ve bu konuda kızlar kadar ikiyüzlü olamadığımız için kimse kusura bakmasın.

Soruna cevap olarak; Konuşarak her şey çözülür.

günde üç saat yol çekilmez. nereye kadar böyle gideceği de belli değil üstelik. bence taşının, düzeninizi şimdikinden daha sağlam şekilde yeni şartlar üzerine kurarsınız.

şöyle ki, zaman çok değerli bir şey hocam. ki maddi olarak da zaten yakıt ve geçiş ücretinden falan kurtulacaksınız. baktığınız evin yeri de çok kötü değilse, taşınmayı düşünün derim ben. günde 3 saat, kaybetmek için çok uzun bir zaman. nakliye ve taşınma da uğraştırıcı tabi ama en fazla 1 hafta uğraşırsınız. sonra düzene girer zaten.

işin ve şimdiki evin lokasyonu önemli. eğer bunlar toplu taşıma sistemlerine (marmaray ya da metrobüs gibi) yakınsa hiç uğraşma rahat rahat otur. bir de ufak ayrıntı. anadolu yakasında oturup avrupa yakasında çalışmak var. günlük yol-trafik miktarını rahatça iki katına çıkarır.
ha, dersin ki zaten onlar olmadığı için araba kullanıyorum. o zaman taşın tabii.

Motosiklet al, trafikten kurtul hatta bir yere gitmekten zevk al, yakıt maliyetin de 100 Liraya düşsün. Motosiklet alamam dersen ve evin ya da işinden birisi metro/metrobüse yakınsa sadece diğerine ulaşmak için araba kullan. Mesela evden metrobüs durağına arabayla gidip metrobüse/metroyla işe gitmek gibi. Günde 3 saat dediğin tek yönde bir buçuk saat ise İstanbul için sıradan bir zaman sayılır. Ben arabayla çıktığımda o günümü trafikte geçirecekmiş gibi varsayıyorum artık.

istanbulluların halinden biz anlamayız ama ben 3 saatte buradan memlekete giderim, o da bayramlarda filan...bizde durum bu :)
ev sahibi zlaşmazsa 2 ay sonra taşının derim, uzlaşırsa ne ala. eşiniz için de şimdiki yeriniz acaip iyi konumda ve etrafında çok iyi iş bulunabiliyorsa bilemiyorum şu andaki oturduğunuz yer çok mu süper konuma sahip ki? sonuçta eğer yolu az olsun diyorsanız illa ki oturduğunuz her yerin belli bir kapasitesi var iş bulmak açısından, değil mi? niye zorlaşacak onu anlmaadım.
3. nokta önemli iyi nakliyeci filan lazım onu ciddiye almalısınız. yeni evleneceklere hep söylüyorum sosyal mesaj içerir: kendi evinizde oturmayacaksanız gözünüzü seveyim fazla eşya almayın. mahvoluyor o eşyalar...

Günde 3 saati yolda harcamak çok kötü, bütün hayatınızı hatta akıl sağlığınızı etkiler. Sırf bunun için bile taşınılır.

Eğer şu anki lokasyonunuz eşinizin iş bulması için daha avantajlı değilse aynı problemi mevcut evinizde de yaşayacaksınız zaten.

5 ay daha sabret sonra karar ver.

ev hangi semtte iş hangi semtte tam olarak?
bir de 1000 km ye 350 tl çok yakıyormuş ya ben 1000 km ye max 200 tl yakıyorum.
ben olsam eşimin iş durumunu beklerdi o sürede kira sözleşmesi de biterdi ona göre hareket ederdim. ama imkanlar uyarsa kesinlikle taşınırdım

taşin. yanlis anlama ama trafigin buyuk bolumunu eviyle isi arasinda boyle uzak meshafelerde oturan insanlar olusturuyor.

Eşini bekle bence.

Trados tek kitap üzerinde grup çalışmasına izin veriyor. Ayrıca çeviri yaptıktan sonra bir de redaksiyon yapılıyor. Asıl çeviriyi düzgün hale getiren o.

edebi kitap değil ama koca metinlerde birkaç çevirmen çalıştığımız oluyor. bizim işimiz daha kolay zaten baştan cümle yapıları, terimleri filan konuşuyoruz kılavuzları ben hazırlıyorum son okumaları da ben yapıyorum bir de seneler içinde birbirimizin diline zaten alışmış oluyoruz ben çalıştığım arkadaşların hepsinin kelime seçimlerini cümle kurgularını bilirim mesela. bir metinde birlikte çalışacaksak ya ben ona uyarım ya o bana uyar. (genelde ilki)
trados iyi güzel de kitap çeviride ne kadar gerekli bilmiyorum ne repeat olur ne consistency aranır vs. belki redaktörün işini kolaylaştırır o olabilir.
zaten edebi metinlerde bu nasıl oluyor iyi bilmiyorum ben kitap çevirsem zevkine çeviririm uğraşmam böyle şeylerle açıkçası

onexey'in dediği gibi çevirilerden sonra yapılan redaksiyonun yanı sıra çeviriye başlarken/çeviri esnasında bazı terimler üzerinde de anlaşıyorlar. özellikle felsefi ya da kuramsal derinliği olan metinlerde belli sözcükleri yazar belli bir kavramsal bağlamda kullanmış olabiliyor. bu tip şeyler için çeviri sürecinde zaten çevirmenler iletişim halinde oluyor.

ukala amirim yok -doktora yaparken hocam ukalanın önce gideniydi, akademisyen egosunu çektikten sonra her türlüsünü çekerim diye düşünüyorum gerçi :)
burun deliklerinden sokarak göstermiyorum kimseye bişey, ben x dersem pek aksini iddia eden olmaz, olmuyor şu anki işimde, o yüzden rahatım.

4 senede 1 saha şefi, 2 şantiye şefi, 1 koordinatör yedim tam da bu sebeple. Sonunda gelecekte benimle çalışacak adamlara da acıyıp mühendisliği bıraktım. Müdür altında çalışmak akıllı adam işi değil.

Mail at.. Alaycı bir şekilde

aynı odadaki adam, mail atamam. abiler benim mizahımı kaldıramıyo ayrıca, işe ilk başladığım vakit acı şekilde öğrendim/öğrendiler ıhıh.

sohtum çıkardım öhm. adam hiç bozuntuya vermedi ya. evet zaten yürürlükten kalkması gerekiyodu falan yaptı ahahahahah

:/

Ailemi 8 ay falan gormedigim oldu ama yurt icinde. Yurtdisinda en fazla 8 gun kaldim. Daha uzun durmadim yurtdisinda.

3 gün..

6 sene

Ailemi hiç görmeden 1 yıl kaldım. Sonra geri döndüm ama gördükten sonrasını saymıyosun sanırım anlamadım

9 ay

9 seneye yakın yurt dışında yaşadım, bu dönemde aileyi en uzun görmediği süre 7-8 ay olmalı.

4 ay x 2 yurtdışı.
yurtiçide aynı şehirde bile 3-4 ay görüşmediğimiz olur.

en uzunu 9 ay galiba

2 hafta

4 ay. görmediğim süre de 4 ay.

sanırım 9 ay

9 sene yurt dışında yaşadım ama aileyi en uzun görmediğim süre askerlik boyunca 10 ay

son 5+ yildir senede 2-3 defa (yüzyüze) görüsüyoruz.
tez yazdigim dönem yanlarina gidemedigim icin ve sonrasinda, nasil olsa bi-iki aya mezuniyet törenine gelecekler diye toplamda 10 ay görüsememistik.

40 gün

4 yıl, 6 ayı aileyi görmeden.

Bende tersi bir durum soz konusu. 7 yila yakın ailenle yurtdışında yasadim, su anda onlar yurtdisinda ben turliyedeyim. En ufazla 3 ay gormedm.

yurtdisi 9,5 senedir, aileyi görmeden maksimum 8-9 ay civari olmasi lazim.

1 ay

6-7 ay.

yurt dışı 8 yurt içi 15

3 gün suriye ve lübnan

yurtiçinde ailemi 5-6 ay görmedikten sonra yurtdışına gidip 4 ay kaldım, türkiye'ye dönüp 1 ay daha görüşemedik toplamda 1 yıl falan görüşememişiz vay anasını.

bana kalsa 10 yıl daha görmesem özlemem, özlem duygusu gelişmemiş bende.

yillardir yurt disindayim. 13 ay gormedigim oldu

3 ülke olmak üzere toplam 7 yıl.

aralarından en uzun olanı 3 yıl sürdü.

2'si ailem, 1'i tek basıma.

geçen bir haber vardı kadının kimliği değiştirilecek, estetik operasyon yapılacak filan diye
eşinden şiddet gören kadınlara bi de PKK itirafçılarına filan yapılıyor özel durumlarda sanırsam
ama bunun bir adı var mı bilmiyorum, herhalde bir yasası yönetmeliği vardır.

gizli tanıklık var bizde. çok eleştirilen bir şey, ama var.

kimlik değiştiriliyor ve kimsenin bilmediği adrese yerleştiriliyorlar. yeni bir iş veriliyor. gerekirse estetik ameliyetla yüzde değişim yapılıyor.

trumanshow'du sanurum.
bepanthol de bi iki kerede bişey yapmaz aslında

insanlar artık özgürlüklerine daha düşkün diye düşünüyorum, kimse kimsenin kahrını çekmek zorunda değilim diyor bana kalırsa.

Tv yi açıp tartışma programlarını gereksiz yarışmaları,kostüm kıyafet yarismalarindaki diyalogları izlemissindir evlerin içi de öyle aile içi iletişim çekişme ve rekabete dayalı tartışmaya dönüşmüş durumda toplumda bu tür iletişim normal görülmeye başladı buda kanayan bir yara artık durum malesef bu boşanan kesimlerin hepsi ilestisim cikmazi yüzünden değil tabiki ekonomik sıkıntının verdiği huzursuzlukda ailelere yansiyor

E normal. Devir değişti. İnsanlar özgürlüğüne daha düşkün. Eğitim seviyesi arttı. Kadınlar eskiye göre daha güçlü. Yani beyimdir dövse de sövse de o olmazsa ne yaparım modunda değil. Dolayısıyla kötü bir durum olduğunda çekmek istemiyorlar.

evlenmeler de arttı, onu da göz ardı etmemek lazım. bazen evlenmiş olmak için evleniliyor ve sonradan hata yapıldığı anlaşılabiliyor. ya da birbirini iyi tanımadan evlenmek de buna etkendir, aynı evde bir yaşanmalı bence evlenmeden önce, kim nedir, huyu nedir öğrenilsin. insanların psikolojik durumları da çok değişti eskiye göre, şimdi artık depresyona ve bilimum psikolojik rahatsızlıklara çok açık bünyeler bence, bu da geçimzisliği beraberinde getirebilir.

bir sürü etmen var, nüfus da arttı geçmişe göre, sadece bunu bile doğru orantıya vursan belki sayı normal gelecek.

Eskiden geniş aile baskısı kahir çekmeye zorluyordu. Sehirlesme ile aile kavramının kapsamı daralinca baskı kurabilecek gücünü yitirdi. Artık yemiyor yani.

eskiden boşanma hor görülürdü. Çok kötü birşeymiş gibi. gene sorunları vardı insanların ama dul kalmamak için boşanmazlardı. etraf ne der vs..
Artık devir değişti. İnsanlar anlaşamadıkları zaman boşanmaktan korkmuyorlar.

Tabi bir yuvanın dağılması güzel değil ama bir ömür boyu mutsuz olmaktansa boşanmak kötü bir şey değil.

kadınlar güçlendi. sebep bu.
ayrıca bireycilik arttı, biz yerine ben deniyor.

eskinin o on yıllarca devam eden evliliklerinin de büyük çoğunluğu yine mutlu değildi
belki evlilik devam ediyordu ama sağlıklı bir aile yoktu ortada
kadının ekonomik özgürlüğü de büyük etken, hem kendisi hem karşı taraf için
eskiden kadın istese boşanamıyordu, erkek istese kadın ortada kalacak diye boşanamıyordu
şimdi erkekler de daha rahat, nasılsa bakar başının çaresine diyor

insanımız aynı. genel toplumun kafa yapısı değişmedikçe, o eskiden türk aile yapısı diye övündüğümüz içi boş kavram, aslında gerçek olmadığını daha da ele verecek.

çünkü insanlar artık daha zengin ve bencil. daha bireysel bir topluma dogru gidiyoruz. hepsi daha önce söylediğim gibi muazzam zenginleşmeyle alakalı.

loveinaflipbook -1
evlenmeler arttı nedir ya. 20-30 yıl önce 30 yaş üstü bu kadar bekar insan mı vardı? tabiki artmadı. hem evlenmeler azaldı hem boşanmalar arttı

Kadınlar artık kocamdır iatediğini yapar modunda değil. Eski evlilikleri sürdüren kadınların bu boyun eğmişliği idi. Kadınlar artık kendi ayaklarının üzerinde durabilen, maddi özgürlüğü olan insanlar olduğu için tahammül etmek zorunda değiller. Etmiyorlar da zaten :)

hoşgörü azaldı.

kendi ailem için konuşuyorum
o dayağı yiyen- dayak yüzünden çocuk düşüren -eski hatunlar boşanabiliyor olsaydı, şu anda evli çok az büyüğüm olurdu.
şimdikiler dayak yerse zaten boşanıyor -e boşansın bi zahmet- ama daha basit şeylerde de boşanıyor benim kuzenlerimden, evi zaten ben geçindiriyorum ne diye bi de koca kahrı çekecem diye ve bu gibi sebeplerle boşananlar-daha doğrusu kocasını boşayanlar :) oldu. e benim teyzelerim senelerdir aynı durumda ama boşanmıyorlar.
kadının eli güçlendi, geçimmiş, el alem ne dermiş kaygıları azaldı. erkek için çok fazla birşey değişmedi aslında. değişen kadın oldu o yüzden boşanmalar arttı bence.
ailemde çok çok farklı olan arkadaş çevremde ise kavgasız gürültüsüz; aşkın bitmesi, beklentilerin, gelecek planlarının farklı olması gibi konular yüzünden boşanılıyor.
evlenmek için evleniliyor, evlenme arttı konusuna katılamayacam. benim etrafımda bir tek çerkezlerde eskiden beri istemeyenin evlenmemesi- ve genelde de ailesine bakması- durumu vardı, adamlarda bu kabul ve saygı gören bir durum. Onun dışında eskiden 20sine gelene baskı yapılırmış şimdi o 30 oldu, evlenmeyen de evlenmiyor. Eskiden çok mu isteyerek evleniliyormuş? o zaman o zamanın koşullarına göre evlenmek gerekiyormuş, şimdi de şimdinin koşullarına göre, ama direnmek uymuyorsa evlenmemek şimdi daha mümkün.

her geçen gün birey kavramı daha ön plana çıkıyor. biz diyen, çocuklarım, yuvam diyen eşler yerine ben diyenler çoğaldı. tahammül de oldukça azaldı. eskiden şiddet dahi görseler kocamdır sever de döver de diyen bir anlayış vardı. (şiddeti savunduğumdan değil anlayışa parmak basıyorum) günümüzde beni mutlu edemiyor, bana iyi bakamıyor gibi sebeplerle yuvayı bozanlar çoğaldı. eskiden koca ne kadar kötü olursa olsun çocuklarım için diye katlanan anneler vardı. günümüzde bu da önemsizleşti.

ben de buna dahilim yani. evlenirsem ve mutsuz olursam en başında kestirip atarım. ömür boyu ifrit olmağa yeğdir.

@dafuq, o bekar diye saydığın insanlar önceden evlenip boşanmış da olabilir pekala.

ayrıca nüfusa göre yorumladın mı bunu? 20-30 yıl önceki nüfus ile şu anki bir mi? 1990'da 56 milyon olan nüfus 2013'de 76 milyou bulmuş, o zamana kadar %35 artmış yani... boşanmalar ne kadar arttı bunun da araştırması yapılmıştır illa. diğer sebepleri geçecek olursak, sadece nüfus artışı bile kendi başına bir etmen oluşturuyordur bence evlenmelerin de boşanmaların da artmasına, herşeyi etkilediği gibi, % olarak küçük ya da büyük.

kallesnikof'a ek olarak;
ailem yuvam çocuklarım diye kendini yırtanların elinde hiç bir şey kalmadığına şahit olan nesil şimdiki. ben kavramına dönmeleri kadar doğal bir şey yok bu süreçte. çünkü hep ailesini düşünen insan, bir bakıyor kendisinden başka aileyi düşünen yok o ailede. kendini yıprattığıyla kalıyor.

toplum tümden bencillikten kurtarmak lazım. sırf ailem değil herkesi düşünebilmeliyim, ancak o zaman sevgiyi de saygıyı hakedecek konuma gelip birlikte yaşayabiliriz.

hoşgörü azaldı. hem eşler birbiri arasında hem de aileler arasında. her şeyi iki kişilik yaşamayı istemek bireyselcilik bencillik çok fazla. büyük geniş aileler azaldı. tahammül edilmiyor hiçbir şeye. en ufak şey büyütülüyor. ve bence en büyük etken de "anlaşamazsam ayrılırım" rahatlığı. evlenmeden yapılan evlilik sözleşmeleri. bütün bunlar baştan evliliğin ömrünü belirleyen şeyler bence.

eğitim seviyesi arttıkça toplumlarda boşanma oranları hep artar.. hurafelere inananlar azalır.. elalem menfumu artık siklenmez ..
bireysel mutluluklar,hedefler daha çok öncelenir..
kadınları okutmamaları hep bu yüzdendi, eğitilen kadın düşünür,dünyası vizyonu genişler,sorgular . haklarını öğrenir.. mahalleyi akrabayı siklemez artık ..
erkekler için de geçerli bunlar..

abi yedi yıl geçmiş duyuruyu nereden bulup da zıplattın ya :)

yürü

Orta yolu bulun.

senin yaş kaç onu dememişsin ki

evlenmicem evlenmicem diyosun da ne halt yiceksin başka afedersin? sevdiğin birisi var, durumun da var eee? yani nereye kadar eller havaya hayat? üç beş tane dallama çıkıp da 'yeaa abii bu yaşta evlenilir mi, kız kafesliyo seni ohhasoasoıh' yapacak diye ilişki bitiren sonra pişman olan salaklardan olma güzel kardeşim.

aile bağlarım kuvvetli demişsin, aile olgusuna önem veriyorsun demek ki. senin evlenmen kadar doğal bir şey yok.

bak seni çukura çekmek niyetinde olan biri değilim. 29 yaşında bekar bir kadınım. anlaşabileceğin birisini bulmak kolay değil bu hayatta. hem de hiç. etrafımda gözlemlediğim; erkekler 'nasılsa ilerde bulurum' diyorsunuz, fakat ilerde yumurta kapıya sıkışınca ehh idare eder artık dediğinizle evleniyorsunuz genelde. daha iyi bir seçim değil.

edit: şunu da eklemek istiyorum. bekar hayatını bu ülkede erkekler kadınlar kadar iyi beceremiyor (çoğunluk) kolay depresyona giriyorsunuz, özellikle aile bağları kuvvetli olanlar. 'hayat yaşama' dedikleri her neyse, eminim evlendiğinde de yapabileceğin şeylerdir.

kolay kadın bulan, alfa bir taylansan gerek yok, hata edersin.

kolay birilerini bulamayansan olabilir. sonucta acmıs beklemiyor kimse seni dısarıda.

ama 4 kız arkadaşın olduguna göre şimdiye kadar fena değilsin o yüzden 1.ci secenek.

Hatun 24 olduguna gore sizin de en az 24 oldugunuzu varsayiyorum. Belki daha fazla. Aileler evet hayati yasama ve erken evlenmeme konusunda cok hakli. Kisisel bazi planlar tek kisilik hayaller yasanmali. Gencligin tadi cikarilmali. Dogru kizi bulmadan once is meslek para maddiyat yerini bulmali. Hem sonra yeterince insan taninmali ki bugun begendigin kisiyi 10 yil sonra da begenir misin yoksa ayy ben bunun nesinii sevdim mi dersin iste bu insan taninarak ogrenilmeli.
Ancaaaak bu kiz 10 yil sonra da begenecegim kizdir diyorsan sadece sunu aklinda tut. Erkek 40 yasinda da evlenir. 45inde de baba olabilir. Ancak kadin aile kurmak ve anne olmak icin gec kalmamalidir.
Umarim kiz arkadasini aski beklemek ya da anne olmayi ertelemek hatta bu sansi yitirmek arasinda bir tercih yapmak zorunda birakmadan kararini verebilirsin.

Yaşım 24, aynıyız yani. Bnde böyle düşündüğüm oluyor ama dediğin gbi sakın evlenme diyip hayatı yaşa diyenler ağırlıkta. Bu da beni çıkmaza düşürüyor.

24 yaşında evlenmek nedir yahu, 30 a kadar bekle, 23-24 yaşında bir kadın bulursun gene.

sıkıntın sadece "zamanı"ysa boşver. evlenecek yakınlıkta birini tanıdıysan evlen. evlenirim dediğin bir insan varsa hayatında, fazla uzatmadan evlenmelisin bence. o da aynı şekilde düşünüyorsa tabi.

ya "hayatı yaşa" nedir arkadaş ya? ne yapabilrsin ki en fazla hayatı yaşamak adına. hepi topu 1 senede yaşarsın "yaşaman" gerekenleri. bana da sürekli aynı muhabbet yapılıyor, takma o lafı sen.

Sen 30 oldugunda senin hatun 2 cocuk annesi olucak ve babalari sen olmicaksin. Ya bu kizla yuru bi kac sene sonra evlen. Ya bu kizin yolunu ac.

evlenme. bi boqa benzemiyor. ya da evlen gör. işiniz gücünüz tenasül.

nişanlıyken özellikle eşime bu tarz baskılar çok gelmişti, özellikle de evli arkadaşlarından. "yaaa ne acelen varr evlencen de noolacak hayatını yaşa, emin misin bakk vaay seni de kaybettik" vs vs.

e o kadar kötü madem, boşa karını? tutan mı var? yok.

klasik bu laflar, ciddiye alma, ver kendi kararını.

evlenme. bi boqa benzemiyor. ben bi defa boşandım, ondan biliyorum.

hayatını yaşayıp napacaksın?
ben bunu ciddi merak ediyorum, o kadar da sık duyuyorum ki.
napacaksın her gece bardan hatun mu kaldırcaksın (bence o zman hiç evlenme sen), striptiz klüplerinde mi takılacaksın, hint denizinde mercan resiflerine mi dalacaksın? tibet'e mi çıkacaksın? söyler misin napacaksın?
evli olup da yapamadığın, bekarken yapabildiğin bu hayatı yaşamak nedir? mevzu karı-kız ise dediğim gibi zaten 5 yl sonra da evlenme..

niye ama +1

bak daha bugün bi yerde oturmuş yemek yerken yan masadan şöyle bi şey duydum: muhtemelen 35 yaş civarında iki adam oturmuş, biri diyor ki "abi, çocuk sahibi olacaksam kendi yaşıtım biriyle evlenemem bu saatten sonra.." bunu diyen de bi yandan sürekli etraftaki kızları kesiyordu.

yani erken erken diyosunuz, cesaret edemiyosunuz, sonra yalnız, depresif ve genç hatun peşinde koşan adamlara dönüşüyosunuz. ne lüzum var? hele ki çocuk isteyen herkesin 20li yaşlarında evlenmesi lazım bence. hem niye sayıya takılıyorsun ki, sevdiğin birini bulursun + ev geçindirebilecek vaziyette olursun ve evlenirsin. çok büyütüyorsunuz mevzuyu.

doğru insanı bulduğuna inanıyorsan kaçırma. zaten şimdi bi ilişkiye başlasanız evlenmeniz en erken 2016 yaz.

son olarak şunu tekrarlayayım: hayatını yaşayıp napacaksın?!

Arkadaşlar bu sitede etiketlemeyi tam bilmiyorum o yüzden genel yaZacağım.

Genelde çevremdeki baskılar evlenince hapis olacağım, bekarkenki gbi özgür olamayacağımı ve hayatıma giren kızın kim olursa olsun içine edeceğini özgürlük bağabında söylüyorlar. Birde erken evlenmeciler vari. Genelde tepkileri, olm kız mı yok halin vaktin var altında başkasını bulursun diyor. Sorun bnm açımdan hem zamanın yanlış olup olmadığı, hemde çevremde bazı erken evlenenleri görüp sonra ayrılınca verdikleri öğütler. Yani kız ve ailesi açıdından hiçbir sorun yok şuan. Allaha şükürler olsun hayatım iyi gidiyor ama şu mesele hayata yuzde 40 50 gibi bir meşgalelik yer ediyor kafamda. Bir taraftan erken evlenip sorunluluk almanın hayalini kurarken diğer yandan geçip giden zamanla aceleci bir karar olur mu endişesindeyim.

Dediğim gbi bir de arada aşk denen illet varki dediğiniz gbi başka kişileri düşünce üzülüyorum.hemde fazlasıyla.

Git hayatını yaşa lan. Dellendirme adamı. Azıcık gözün açılsın. Evlendikten sonra açılınca kafanı duvarlara vurursun.

Sevgilin evlenilecek birisi olsa bu yaşta koca derdine düşmezdi. Vizyonu o kadar onun. Senin vizyonun da o kadarsa git evlen. Sonra "Lan yirmisantim nickli bir abi vardı, böyle böyle demişti" dersin.

bu kişiyle yaşlanırım diyorsan, 60-70 yaşında da kendini onunla mutlu ve huzurlu görebiliyorsan evlen. belki de ömür boyu mutlu olacağın kişiyi bulmuşsundur, erken buldun diye hata yapmış olmak zorunda değilsin.

sonra 30 yaşını geçer geçmez fellik fellik evlenecek kız arayan, eş kriterini "işi olsun, eli yüzü düzgün olsun yeter"e kadar düşüren, tanımadan etmeden yaza nikah yapma hayalleri kuran abilerine de dönüşebilirsin (maalesef çokça görüyorum). 30 yaşına gelince başka biri olmuyorsun, üçüncü bir göz falan açılmıyor. o kadar bekleyenler genellikle 30 yaş bunalımıyla ilk kötü gitmeyen ilişkilerini evliliğe taşıyor, birçoğu 2-3 sene içinde boşanıyor ya da çocuk yapıp sevgisiz evliliklerine devam ediyor.

bunun zamanı olmaz bence, 2 taraf da tamam dedikten sonra olmalı. yaşa başa takılma derim

ne kadar erken düzenli hayata kavuşursan o kdar iyi bence. 30dan sonra zor bu işler. evlen.

24 erken. Seninle aynı yaşta bir kızla evlenmek konusunda da 2 kere düşün derim.

yanlış meslek değil, yanlış ofis seçmişsiniz. kurtulun ordan bir an önce.
ben de avukatım, çevremde çok nadir duyuyorum artık böyle sömürü düzeni ile stajyer çalıştıranlar. hele ki ingilizceniz de varmış, ne işiniz var orda Allah aşkına?
hangi şehir bu arada?

avukat değilim
memleketin çivisinin çıktığını düşünüyorum, yapmayın -yeni mezun- arkadaşlar, efendi olun, iş yapın, kendini geliştirin ama ezdirmeyin.
bu işin kuralını bilmiyorum tam ama zaten 2 hafta olmuş olsun olsun 1 ayınız yanmış olsun başka bir yer bulun.

avukatlık büroları şerefsizliğin, itliğin sık görüldüğü yerler. stajyerlere iğrenç davranma konusunda çalıştığın yer bir istisna değil.hatta bir çok avukat bu durumu "yaşanması gerekli burun sürtülmesi" olarak tanımlıyor ve doğrudan uygulayıcısı olmasalar bile meşrulaştırıyorlar. ha bu demek değil ki her girdiğin yer böyle olacak veya berbat bir meslek hayatın olacak ileride.

kendin söylemişsin zaten, kimse 6 aydan uzun kalmamış diye. Eh, nedeni gayet belli gibi.

Bana sorarsan yaşadığın şey normal değil ve ben yerinde olsam sağlam bir intikam alırdım(alman gereken maaşın 10 katı kadar bir maddi hasar uygundur) . ama insani koşlullarda staj ayarlamak çok kolay değil o sektörde, bilgin olsun.

Avukatlıkla ilgili bilgim yok. Ama üniversite bitirmiş az çok mürekkep yalamış biri olarak kendinizi böyle insanlara ezdirmeyin bence. Para kazanmak zorunda olup fazla seçeneği olmayan insanlar bir çok şeye katlanırlar hayatta. Size maaş bile vermiyolarmış ki. Kafanız attığında vurun kapıyı çıkın.

ben de şu an avukatlık stajımı yapmaktayım. 2-3 yer değiştirdim sana önerim kaç kurtul oradan. stajyersin diye hem para vermeyip hem de böyle kullanmaları hiç hoş değil. git uygun bir dille neden daha fazla çalışmak istemediğini ve para vermeden neler yaptırdıklarını yüzlerine vur.

senin gibi çok arkadaşım var hepsi de bu büro bilinen bir büro diye girmişlerdir ama hukuk mezunu olarak sudan çıkmış balık gibiyiz zaten sana yardımcı olacak avukat bulman daha önemli.

Yeni mezun arkadaslarimdan bildiğim kadarıyla artik bu tarz somuruler cok cok az. Iki avukatin kurduğu kucuk bir hukuk bürosunda çalışıyorsanız hala eski kafali olabilirler.

Maas almama kismi da baya ilgincmis. staj donemlerinde az cok bir maas aliyor artik herkes.

'Iyi bir universiteden mezunum, ingilizcem de' iyi diyorsunuz; bence bir an once yeni bir yer bulup oradan ayrilin.

Oncelikle avukatlik mesleginin degerini yine biz avukatlar dusuruyoruz. Meslektasini bu kadar hor goren baska hicbir meslek grubu bulamazsin.
Stajim boyunca ve ogrenciligimde de calistigim yillarda ben pek havaliydim. Meslek ogrenmek amaci ile orada bulundugumu bir ucret almadigimi ve meslek ogrenmenin disinda asla kendimi ucuz is gucu olarak kullandirtmayacagimi ve gorevimin cay servisi ya da sahsi fatura odemesi olmadigini ukala bi tavirla belli ederdim ve ortam uygun degilse mesleki saygi yoksa da cikardim. Sansim iyi gitti hep meslek ustadlarimdan bilgi aldigim yerlerde bulundum. Ama is hayati oyle ki bi gun yeri geldi ofiste herkes izinli patron anahtari teslim etti sabah ofis benimmis gibi ofisi actim telefon baktim gelen kurucu avukatimiza kahve dahi yaptim. Yasli bi adamcagizdi zaten. Ancak ofis beni ogrenci stajyerleri olarak cok benimsemisti. Hep ogreniyordum ve vaktim ders calismakla geciyordu. Tum durusmalara ben de gidiyordum. O gunku tum dosyalari okutuyorlardi. Bu yuzden hic gocunmadim. Eger boyle bi atmosferdeyseniz orasi artik aile ortamidir fedakarlik yapilir.
Gelelim icra kismina. Icra hukuku bi avukatin ogrenmesi tek basina kalinca kendi kendine yapabilmesi gereken onemli bi istir. Evet angaryasi coktur ama bu da ogrenilmelidir. Bu yonuyle tecrube edinmeye calisin derim.
ancak su da gercek ki sizin bulundugunuz ortam pek de gelisiminize katki saglayacak gibi gorunmuyor.
Gec olmadan mesleki degerinizin artacagi bir ofis bulun. Zira ogrendigim herseyi ogrenciyken calistigim ofiste ogrenerek meslege baslamistim.

İstanbul merkezli ve genelde yurtdışı bağlantılı toplasan 20 büro dışında, genel olarak karşılaşacağın ortam bu avukatlık sektöründe. İcra işim yok diyen büro, eğer yukarıda söylediğim sayılı bürolardan değilse yalan söylüyordur. İcra işi olmasa, Türkiye şartlarında işyapan büroların çoğu masraflarını bile çıkartamaz.

Eğer ortamdan memnun değilsen, bir şekilde yukarıda söylediğim bürolara geçmeye çalış. Ama onların da çoğu bu dönemde zaten stajyerlerini almışlardır. Eğer isim yapmış bir büro değilse, çalışma koşulları biraz daha iyi bir büroya geçmeye çalış. Orada deneyim kazan, bu arada yurtdışı üniversitelerde yüksek lisansı kovala. Türkiye'de avukatlık sektörü, çalışan devri daiminin en fazla olduğu sektörlerden birisidir. Sen çıkarsan, yerine yenisini bulması bir kaç gün bile sürmez. O yüzden bu sömürü ortamına çok müsait bir sektör.

stajyerler işçi satatüsünde olmadığından avukatlık büroları da stajyere cep harçlığı veriyor evet. bu her büroda böyle. o harçlık 1000 lira da olabilir, 500 lira da ve hatta 2000 lira da... bu tamamen çalıştığın büroya bağlı. sadece yemek veren veya onu dahi vermeyen bürolar da var, "buradaki kazancın öğrendiklerin olacak" diye bir görüş öne sürerek... :)

150 kadar icra dosyasını düzenlemek için 1 hafta yeterli bir süre aslında. sonuçta icra dosyalarında ne yapılmış, ne yapılmamış buna bakıp not alacaksın. zor değil bunu yapmak.

icra dairesi dolaşman da gayet normal. 1 hafta bunları halletikten sonra yine araştırma yapmaya dönersin. ufak ufak dilekçe de yazdırırlar belki, eğer sen de böyle bir isteğin olduğunu söylersen.

ihtarname çekilecek bir durum olursa onu da yaz mesela, tecrübe olsun.

yaparsın yani icraları. gözünde büyütme. 1 haftayı öyle geçir ve sonrasına bak bakalım. sana, sana pek bir şey katmayacağını düşündüğün işler verilmeye devam edilirse o zaman stajını devam ettirmek için yeni bir büro arayışına girersin.

hali hazırda değişiklik yapabileceğin bir büro varsa ve bu icralarla uğraşmayaym diyorsan 1 hafta beklemene de gerek yok tabi ki ama orada da illa ki hoşuna gitmeyen bir iş verilecek. neticede stajyerlere avukatların vaktini çalan işler verilir.

diğer konuda tavsiyem: kendi bardağını götür evden. masanda dursun. kullandıkça kendin yıkar yine masana koyarsın.

temizlikçiye söyleme kendin sil, yerler ayak izi olmuş demelerine filan da takılma boşver. "he" de geç. kusur arıyorlar belli ki.

sigara molaları konusunda bir şey diyemeyeceğim. gerçekten çok çıkıyor olabilirsin.

cumartesi çalışması can sıkıcıymış ama baştan tamam demişsin herhalde bu konuya, o yüzden yapacak bir şey yok.

stajda öğrendiklerin sana yeni kapılar açacak diye düşün ve sana bir şey öğretecek her fırsatı değerlendirmeye bak. şartların daha iyi olduğu, daha komplekssiz insanların çalıştığı bürolara geçersin ileride. baktın olmuyor kendi büronu açarsın.

valla benzer yollardan geçtim. benim ilk staj yaptığım yerde bana şahane davranıyorlardı. şehir ortalamasının çok üzerinde bir stajyer harçlığı alıyordum. haftada bir gün ekstra tatilim vardı (baro eğitim merkezinde staj dersi olduğu için). daha bir sürü avantaj da mevcuttu. ama en nihayetinde büroda bir bilgisayarım yoktu ve dilekçe yazamıyordum. sırf bu sebepten ayrıldım ve stajın ikinci altı aylık kısmını başka büroda tamamladım. iyi ki de yapmışım. dilekçe yazmayı stajı tamamladığım büroda öğrendim.

icra öğrenmek gerekli ama gideceğiniz büroların neredeyse hepsinde icra dosyası olacaktır. icra bir yere kaçmıyor, bir şekilde öğrenilir. zaten atla deve bir şey değil (istisnalar haricinde). önemli olan, kendinize güveninizin sarsılmayacağı bir büro bulmanız. stajyersiniz, şu an bunu yapmak için en doğru zaman.

başka sorunuz olursa buradan sorun lütfen, stajyer avukatlık hakikaten pis bir süreç.

staj dönemim biteli daha iki ay oldu ve baro cok sacma bir şekilde sem derslerimi yaklasık 6 haftaya yaydı ve 11-16 arası ders vardı. o arada calıstığım ofis bana yol verdi doğal olarak. çalışamadım o ara. kurum icrasında topuklularla canım cıkıyordu. babete sarmıstım artık. 3 tane büroda calıstım toplam beş altı aylık deneyimim var ama gerçekten aynı bürolardan mı geçtik merak ediyorum. Duruşma deneyimim yok mesela, elime kimse al su dilekçeyi yaz da demedi. kendi kendime dosya okuyup cat pat dilekçe yazmaya calıstım. sözleşmeleri inceledim. bir iki panele katıldım vesaire. stajyerlikte bir şeyleri kendi kendine öğreneceksin diyorlardı. ama icrada sürünmekten, kartaldan gebze adliyesine, oradan eminönüne ticaret odasına, oradan yanlış ticaret odasıymış kadıköy ticaret e gittiğimi biliyorum. bu yüzden bir büroda 2 aydan fazla barınamadım. gerçekten yanında calısacağın avukat seni bu meslekten ya soğutuyor ya da aksini yapıyor. Benim de şimdi mesela avukat arkadaşlara ihtiyacım var. Cünkü her şeyi öğrenemiyorsun. Mesleği stajda öğrenmek gerçtekten cok zor, cok cok cok iyi bir yer veya tanıdık olmadıkça! Benim sağlık problemim de oldu öyle böyle ruhsat geldi. Şimdi cok parasında değlim adam gibi mesleki dayanısmanın olduğu bir ofis arıyorum, eşek değiliz öğretildikten sonra 1 ayda her şeyi de kapar insan. Gerçekten okulu özleyeceğim hiç aklıma gelmezdi. sözlük bana iyi meslektaş bul lan allahsız.

her sene oluyor orada bu haber. ölüyorlar doğal olarak.

www.google.com.tr

bu gecen senenin haberiydi ya sanki. kis sartlarina tabii ki daha dayaniklilar ama kendilerine bir siginak bulacak yetenekleri yok kurtlar geyikler gibi falan. kutup ayisi degil ki bu sogukta disarida surekli hayatta kalabilsin.
sahibinin dusuncesizligi. dusuncesizlikten daha agir seyler soylerdim de neyse.

edit: yaban esegi diye bir sey olmadigina gore, bir sekilde sokaga birakilmislar. o acidan demistim ben.

ama sahipsizmiş bunlar da biri de görmez mi? :((( belediyeyi mi arasak ki? :((((

Bu haber eski, geçen sene aynı resimlerle aynı haberi okuduğumu hatırlıyorum.

Bu geçen senenin haberi milliyet "ısıtıp" yeniden önümüze koymuş. Fotoğraftaki eşeklerin daha sonra belediye tarafından kurtarılıp sığnaklara alındığı haberini de görmüştüm.

çok mutluyum!!!

www.nabiz61.com

sen çok saol pardonan emi!

benim duyduğum şöyle oluyordu:

kışın eşek işe yaramıyor.
bütün bir kış eşeği otla besleyip masraf yapmak yerine.
kışın hayvanı sokağa atıp, yaz gelince yenisini alıyolarmış.

yok artık!

satın almak daha pahalı olmaz mı konu maddiyatsa eğer?

genelde yenisini satın almıyorlar, doğada kalmış olanlarda birini kapıp getiriyorlar
satın alacak olsan da merzifon eşeği değilse çok pahalı değil artık
saman fiyatından haberiniz var mı? ithal ediyoruz artık...

şimdi gördüm
habere başlık bile atmışlar.
"kırsala terk edilen" diye.
acımasız insanoğlu işte

@dessy
demek ki daha ucuza geliyormuş.

gecen sene de benzer bir haber vardi. dogudaydi galiba o esekler. sonra trakya tarafindan birisi o esekleri alip ahira mi ne koymustu. ama yine de caresizce usuyup hastalanip oluyorlardir. neticede kutup ayisi degil bunlar. yazik.

geçen sene de olmuştu aynısı

"yine aynı yerde" diye geçiyor haberde. o zaman haber geçmişte kalan bi haber değil? :(

(git: www.dha.com.tr)

Şu an yapamazsın dünyada kölelik sistemi yok.

Sorularla islamiyet sitesinde bi soru vardı, yurdumuza gelen yabancı kadınlar teslim oldukları için cariye yapabilir miyiz diye asfsfsdsd

Hoca cevap olarak yardırmıştı ordan biliyorum.

nisa 24:
(Savaş esiri olarak) sahip olduklarınız hariç, evli kadınlar (da size) haram kılındı. (Bunlar) üzerinize Allah'ın emri olarak yazılmıştır. Bunların dışında kalanlar ise, iffetli yaşamak ve zina etmemek şartıyla mallarınızla (mehirlerini verip) istemeniz size helal kılındı. Onlardan (nikahlanıp) faydalanmanıza karşılık sabit bir hak olarak kendilerine mehirlerini verin. Mehir belirlendikten sonra, onunla ilgili olarak uzlaştığınız şeyler konusunda size günah yoktur. Şüphesiz ki Allah (her şeyi) hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Nisa Suresi 24. ayet: “Savaşta esir olarak ellerinize geçen cariyeler dışında, tüm evli kadınlarla evlenmeniz de Allah’ın yasasıyla size haram kılınmıştır.”

valla genelde ışid'e bok atılır ama adamların yaptığı her eylemin kuran'da yeri var aslında, yani neden yapıyorsun diyo sorsak adamlar açar kitabı gösterir tek tek.

Beni niye beğenmedin hayırdır

@emirkulu2 şu andaki sistemin önemi yok ki. sonuçta din evrensel. zaman ve mekandan bağımsız.

ışid kölelik sistemi uyguluyor mu? kendince uyguluyor.

zaten merak ettiğim kısım gayrimüslimlerin cariyelik hususu. nette tartışılmış, birkaç ayet de verilmiş ama net bilgi edinemedim henüz.

bu hamur çok su götürür de
benim diyeceğim 2 nokta var
1- şu andaki sistemin önemi yok ki. sonuçta din evrensel. zaman ve mekandan bağımsız.
diye birşey yok. islam pek çok konuda hem genel çerçeve çizmiş hem istikamet belirtmiştir hem de kuranda her bir şeyi tüm koşullarıyla açıklamamıştır kuranda yer alan şeyler tercümeye/yoruma/açıklamaya çoğu kez muhtaçtır (içkinin başta değilken medinede yasaklanması gibi, nikah mevzusu gibi) kölelik/cariyelik kaldırılması teşvik edilen, desteklenmeyen bir sistemdi ve günümüzde bu sistem artık kalkmışsa -ki kalktı kabul ediyoruz- "ama şu ayete göre -ki onu nasıl anlayacağımız da ihtilaflı-islamda bu var o zaman uygulayalım" demek dinin ruhsatına girmez. bunu da ben uydurmuyorum cevaz vermiyor bilen insanlar. Aynen 4 eşlilik ruhsatı olması ancak adalet sağayamazsınız kalkışmayın buna denmesi gibi.
2 -islamda ulu'l emre itaat diye birşey var.
yani hangi ülkede yaşıyorsan o ülkede hakim olan devlet yönetiminin getirdiği kurallara riayet etmek farz değilse de tavsiye edilen bir tutum. Bu ülkede mehir koşulu sağlanmak şartıyla resmi nikahın dini nikah hükmünde olması gibi, kadınların miras ve şahitlikteki durumları, kadının babaya ya da kocaya tabi olmak zorunda olması gibi pek çok konuda müslümanlar ulu'l emre itaat ediyor.
şimdi bu koşullarda bugünün dünyasında cariyeliğe izin var hadi düşman kadınlarını kendimize köle edelim demek çok çağdışı, islamla da örtüşen bir bakış açısı değil.
Amaaa işte gelelim dananın kuyruğunun koptuğu yere. ortada savaş altında bir ülke var... :("savaş hukuku" diye birşey modern dünyada bile varken, bilmiyorum yukarıda yazdığım şeyleri savaş ortamında iddia etmek ne kadar mümkün, gerçekçi olalım biz almasak o kadınların gideceği bir yer bile yok... pek çok insan oraya para ve kadın için gidiyor. adam elbette bir şekilde kendine bir dayanak bulacak, buna şaşmamak lazım.
daha başka bir mevzu ise..ortada savaşan bir müslüman-kafir ordusu/devleti yok ki..neye dayanıp daru'l harb hükmü uyguluyor bu adamlar ona kafam hiç basmıyor.

istesen sen de uygularsın sorun değil ki. al ben seni köle yaptım diyip birini bodruma atsan, gökten yıldırımla çarpılmıyorsun. ışıdinki de öyle. hatta her yaptıkları iş öyle. insan öldürmenin dinde yeri yokken masum adamları din için katlettiklerini söylüyorlar.

dinin evrenselliğiyle ne alakası var? içtihat diye bir olay var sonuçta. o zaman öyle yaşanmış diye arabistandan hurma yaprakları getirip üstünde yaşamıyoruz.

Aha sana konuyla ilgili ilahiyatçı cevabı www.sorularlaislamiyet.com

Soru: Günümüzde cariyelik sistemi tatbik edilebilir mi; bu zamanımız şartlarına göre caiz mi?

Cevap:
Değerli kardeşimiz;
İslam'ın amacı hazır bulduğu köleliği devam ettirmek değil, önce durumlarını düzeltmek, sonra ortadan kaldırmaktır. Bugün köleliği devam ettirenler, İslam'ın maksadına aykırı davranmış ve İslam imajına zarar vermiş olurlar.

Tarihî bir hadise olan cariyelik müessesesi günümüzde hiçbir şekilde tatbik edilmemektedir.

İslâm gerek kölelerin, gerek câriyelerin hürriyetlerine kavuşturulmaları konusunda teşvikte bulunmuş, ayrıca bir çok suça keffaret olarak azâd edilmelerini öngörerek hürriyetlerine kavuşmaları için gerekli yolları çoğaltmıştır.

Câriyelik ve kölelik, İslâm adına Müslüman olmayan toplumlarla yapılan savaşların ortaya çıkardığı bir kurum olup, günümüzde ortadan kalkmış bulunmaktadır. devamı linkte


bak bu da geçen kasımda sorulmuş, ışıdın yaptığı olaydan bahsediyo www.sorularlaislamiyet.com

islam köleliği mi kaldırmış hadi ordan diyenlere de şu www.sorularlaislamiyet.com

edit: ilk yazdığımda bahsettiğim soru tam bu değildi ama benzeriydi, cevap çok sertti belki kaldırmışlardır bulamadım www.sorularlaislamiyet.com

soru:Memleketimize gelen gayri müslim bayanlarla cariye ilişkisinde bulunulabilir miyiz?

(hıyara gel hıyara. al işte olay nası kıçından anlaşılıp menfaate çevrilir görün duyun. kalk iki rekat namaz kıl desen kılmaz, dine uygun karı şetmek için gitmiş fetva almaya çalışıyo pezo)

cevap: Değerli kardeşimiz;
Cariyeler savaş esirleridir. Memleketimize gelen gayri müslim kadınlar ise, izin ile gelmişlerdir. Yani bunlar memleketimizde emniyetle dolaşma hakkına sahiptirler. Bu bakımdan bu kadınları cariye diye nitelendirmek doğru olmadığı gibi, onlara zarar vermek de cazi değildir.

soru geçmiş - günümüz karşılaştırması noktasına gitmiş ne yazık ki. bu başlık kalsın. ben yeni soru sorayım en iyisi.

@emirkulu2 cariye ve köle olarak alıkoymayı içtihatle açıklayarak o zamanların şartlarında öyleymiş demek bilgi eksikliği oluyor. Cariyeliğin, islam adına müslüman olmayan toplumlarla yapılan savaşların ortaya çıkardığı bir kurum açıklaması ise komik. Cevap verenin sanki cariyelik mecburen çıkmış gibi, onu da müslüman olmayanlarla yapılan savaş diye yumuşatarak ve savaşların çıkardığı sonuç diye sorumluluğu üstünden atarak anlatmaya çalışma çabasına güldüm.

içtihat var diyerek sanki o zamanın şartlarında böyle olması gerekiyordu diye kendinizi ikna edebilirsiniz ancak birazcık Eski Yunan edebiyatı, İncil, eski Hint edebiyatı, Talmud, Buddha vs araştırmış olsaydınız, o zamanın şartlarının inandırılmak istendiği kadar boktan olmadığını da görürdünüz. Dünyanın yarısına hükmeden iskender, Agustus gayet tek eşle idare etmişler. İsa, buddha, zerdüşt örneklerinde de öyle iyilik yapmak için cariye etmeler, himaye etmek için köle yapmalar falan göremiyoruz. Dönemin şartları buydu diye kendimizi kandırmayalım.

o gurbetçilere sınavsız üniversite hakkı falan vermişlerdi. o çocuk almanya'da adam olamadıysa türkiye'de hiç olamaz. gitsin dönercide bulaşık yıkasın.

@faaip de oiad
duyuru görmeyeli çok bozmuş. senin gibi bir gereksizden adam olduysa ondan başbakan bile olur merak etme sen.

sınava girebilir
benim kuzenim şu anda AÜ siyasal'da okuyor 2 dili var diye klüplerde filan da çok etkin, yurtdışına neyim de gidiyor gayet oluyor
ancak çoğu almancı geliyor burada almanca öğretmenliği okuoyr -nasılsa almanca biliyoruz diye- okumaları pek bir işe yaramıyor
oradaki çocuklara pek ilgilenen gerçekten yok orada da okyabilir cidden orada üniversiteye girmek oldukça kolay aslında -ama okumak zor (bu arada benim de okumuşluğum var ancak tıp fakültesi olduğu için biraz farklı bizde durumlar) hangi alanları düşündüğünüzü açıklarsanız belki daha iyi ikir verebiliriz.

Ben bizzat okuyorum, kardeşim de en kötü ihtimalle okuyacak. Ailem İngiltere'de ikamet ediyor. Ancak çifte vatandaş olunca giremiyorsun yabancı öğrenci sınavına, türk vatandaşlığından feragat etsin öyle denesin.

@niye ama
cevabın için teşekkürler. verdiğin bilgiler ne kadar önemli tahmin bile edemezsin. çifte vatandaşlık sahibi olması bir engel çıkarır mı, kuzeniniz yalnızca alman vatandaşı mı yoksa o da çifte vatandaş mı?

zeki, efendi bir çocuk haylazlıkları kötü huyları yok, her akşam ders çalışıyor, kitap okuyor ama okulu ve muhiti çok iyi değil sanırım. ailesi de okusun istiyor, iyi insanlar ama yol gösterecek kadar bilgi sahibi değiller.

gemilere karşı bir ilgisi var, uzayı biyolojiyi bilimi vs. seviyor ama bunların altını nasıl doldurabileceği, nasıl bir meslek ve kariyer yapacağı hakkında bir fikri yok. uzun yol kaptanlığı düşündüm ama sınava girebilirse en azından alternatifleri arasından mantıklı bir bölüm seçebiliriz.

Bi tane kız arkadaşım, dedesiyle bağını kullanarak bulgar vatandaşlığı aldı. Daha sonra türk vatandaşlığından feragât etti yabancı öğrenci sınavına girmek için.

@shejia ,
cevabını görünce ne kadar sevindim bilemezsin. eğer oluru varsa bir şekilde Türk vatandaşlığından feragat etmesini sağlarım.
yök'ün bu konudaki yönetmeliğini indirdim, onu okumaya başladım. bunun dışında bilgi&danışmanlık alabileceğim bir kurum var mı?

tabiki okuyabilir. böyle tanıdığım insanlar vardı biz okuldayken bile. yös e girmişlerdi.

bir de şu var duymamışsanız henüz diyerekten:

www.tau.edu.tr

lise'yi bitirdiyse yos'e girebilir. onceden tek bir yos oluyordu, simdi her universite kendi yosunu yapiyor. sadece matematik, geometri ve mantik sorularindan olusuyor. cok zor bir sinav degil ama cocugun matematigi biraz iyi olmali.

turk vatandasligindan feragat etme durumu da kaldirildi bu arada. liseyi yurtdisinda bitirdiyse sadece turk vatandasi olsa bile yos'e girebiliyor.


not: ben de liseyi yurdisinda okudum, yos'e girdim. universiteye basladigimda sadece turk vatandasiydim.

not2: meslek lisesine vs gittiyse kabul edilmiyor, lise denkligi almasi sart. o durumda da acik ogretim lisesi bati avrupa programina basvuru yapsin; derslerini saydirsin 1-2 sinavla mezun olur, yine yos'e girebilir.

türk vatandaşlığından feragat etmenin mantığı,yabancı öğrenci sınavına girebilmek çünkü bizim girdiğimiz lys-ygs'den daha kolay bir sınav,burda ki mantık ne bilmiyoruz tabi ama bizim ortalama yapan öğrenciler kadar yapsa istediği yere girer.

@hatersgonnahate: sen istediğin kadar gereksiz falan de benim için ama o gurbetçileri senelerdir bizzat avrupa'da kendi ortamlarında yaşıyorum. o çocuğun lisesinde kaç tane eğitim danışmanı var. onu geçtim yerel hükümetlerin ve belediyelerin bile eğitim danışmanları var. bire bir ilgilenen onunla birlikte koşturan ve bu işler için hiç para almayan insanlar var. maddi durumu olmayanlara sırf okusunlar diye burs veren eyaletler var. bir çocuk kendi okulundaki danışmana gidip soracak kadar aklını kullanamıyorsa o çocuktan hiç bir şey olmaz. ya döner keser ya fabrika da araba boyar ya da kargocuda çalışır. siz istediğiniz kadar zeki meki deyin o çocuk zeki olsaydı kendi yolunu çoktan bulurdu. üstelik almanya gibi eğitim konusunda oldukça güzel imkanlar sunan bir ülkede 3-5 gün koşturup bir şeyler elde edemiyorsa asıl gereksiz olan o çocuktur.

kadın ve erkeğin yanyana oturamadığı otobüsün olduğu bir ülkede bu soru sorulur mu hocam?

insanların biraz daha rahat hissetmesi için olabilir.

Birbirlerini çükmesinler diye.

Bulgaristanda bazı yerlerde ortak kimse birbirini çükmüyor mesela. Zihniyet meselesi.

Kadınla erkeğin tuvalet kullanım mantığı birebir aynı değil. Biz işeyip çıkıyoruz; kadınlar tuvaleti gayya kuyusu gibi, neler dönüyor belli değil. O nedenle ortak olması pek mantıklı değil gibi.

ayrı olsa da ortak olsa da olur çok önemli bir mesele değil bence.

İş üstünde kimse kimseyi görmese de lavabo kısmına çıkarken giyimini tamamlayamamis olabiliyor insanlar.

akaretler cafe nero'daki karma tuvaletten çıkan bir ablamız bu durumu şu şekilde açıklamıştı:" bu ne ya inanamıyorum. tuvaletler karma. ben çıktıktan sonra girecek bir adam beni çıplak hayal edecek burada belki. belki adam sapık, başka başka şeyler yapacak beni düşünerek".

sen böyle bir ülkedesin kardeşim. ablam çıkınca onun o nazik poposu değdi diye oraları yalayacak adamların olduğunu düünüyor la :D büyük bir devrim olurdu bence.

şu da var, umumi tuvaletlerde kadınlar genelde pedlerini falan değişiyorlar ya. onlar için orası özel bir alan işte. erkeğin girmemesi lazım.