Yaga ve proteine yuklen. Ozellikle yag uzun sure tok tutar.

Kendini çok zorlamadan biraz daha fazla yemeye çalış ve Ramazan süresinde çok fazla sportif performans bekleme. Kaybedeceğin 2-3 kiloyu Ramazan'dan sonra geri alırsın.

Chicha kas kaybediyorsun, önlem alman lazım. Ben de kısmi oruç tutuyorum ama orucu hafif yemekle açtıktan 1 saat sonra spora gidiyorum. Elbette diğer zamanlar gibi performans vermiyor ama en azından vücudun geri sarmasını engelleyebiliriz.

Bu kadar kısa sürede kas kaybı olmaz, yağ yakıp su atıyorsundur. Yani günlük eser miktarda da olsa protein/karb. alıyorsan kaslarını korursun bu süre içinde. Uzun açlık dönemlerinde su atımı ve yağ metabolizmasının enerji olarak (Ketojenik) kullanılması çok doğal. Korkacak bir durum yok ramazan sonrası toparlarsın. Hatta şu an insüline aşırı duyarlı hale geldiğin için ekstradan kilo artışı bile görebilirsin. Fakat dediğim gibi, makrolarını tam olmasa da tatmin edici oranlarda almaya çalış.

su kaybı vardır, bir de aynı saatte aynı koşullarda tartılmanız lazım, yoksa 2-3 kilo fazladan çıkmak olası. Kilodan öte yağ oranınıza bakın bence, yağ oranını hesaplamak biraz zahmetli ama en kolayı bel çevrenizi ölçüp gözlemleyin, eğer cm'lerde düşüş varsa yağdan kaybediyorsunuz demektir ve bu da iyiye işarettir.

kaslar gidiyor senin. spor yapmazsan böyle devam eder.

öncelikle kasın falan gitmiyor. daha bi' tam süre verecek kadar doktor değilim de en azından 1 ay aç kalsan belki o zaman kaslardan yemeye başlarsın. onun dışında dengeli beslenmeni öneririm, sahuru atıştırma demişsin misal orada karbonhidrat, protein ihtiyacını karşılayan zengin ürünlerden oluşturabilirsin mesela. iftarda da aynı şekilde bunda yürüyüş, teravih derken direkt göbeğe göndermez hem.

ben efa1200 kullanıyorum eczanelerde 65 lira civarında içeriği çoğu pahalı markadan daha iyi .carlson var birde ama ben yerli olduğu için denemedim.

Senin önerine de baktım ama kaşıkla kullanım yapmak istemiyorum

IFOS onayı yoksa etiketinde yazan değerler yanıltıcı olabiliyor. Yani civa durumu yağ asidi değerleri vs. IFOS onaylı olanlardan al. Efa 1200 öneririm ben.

aynen IFOS onaylı olması önemli.

OCEAN Balık yağında vardı ben onu kullanıyordum.

abiler + angelus(kedi canını senin) yazdıklarınız için teşekkürler. ancak dikkat çekmek istediğim bazı konular var.

exxe01 demiş ki "ben carlson'ı yerli olduğu için denemedim". eyvallah da new life efa da yerliymiş. ismi ingilizce yapmışlar hatta işte meyve yerine fruit murit yazmışlar olay o yani. yurdum çakallığı.

www.nutrasource.ca

bildiğin sifar gıda sifar ne la :D www.sifar.com.tr

efa vit fruity mesela bunu okur dersin ki ya bu öz be öz birmingham çocuğu demi ? yok be tamamen traş ya bildiğin hacı abi basıyor şişeye, ingilizce isim yazıyorlar üstüne. ingiltere'ya veya amerika'ya satıyor olabilirler diye amazon ve amazon.co.uk'de arattım yok new life efa falan.

fruity de bu ifos'un sayfasından www.nutrasource.ca


carlson tam aksine amerikalı şirketmiş. ifos'a göre de amerika ve kanada'da ürünleri satılıyor.

www.carlsonlabs.com

size itelemişler yani ingilizce isimle asdhjghujshadhj tamam tamam şaka üzülme.


belki biliyorsunuzdur ama hatırlatma notu olarak: ocean plus da yerliymiş. orzaks ilaç ve kimya sanayi üretiyormuş. internet siteleri göçmüş galiba ama whois kaydına bakarak bulabildim. sonra orzaks diye ifos'tan aratınca çıktı. www.nutrasource.ca


carlson'ı beğendim ama değerleri möller's den bile yüksek ve ifos onaylı. gerçi möller(axelles grup ismiyle) goed üyesiymiş, ifos da goed üyesiymiş. yani global organization of epa and dha. linki şu www.goedomega3.com

ifos'un sitesinin sağ alt köşesinde goed onur üyesidir yazıyor. www.nutrasource.ca

sağ alta çekin mouse'u yazıyor. vay be resmen uğur dündar gibi hissettim kendimi şu anda. olsun ben de çok şey öğrenmiş oldum. teşekkürler.

carlson mantıklı geldi bu arada
www.vitaminler.com

hem değerleri yüksek, hem ifos onaylı, hem fiyatları makul. şişelemeyi norveç'te yapıyorlarmış. ancak beni en çok cezbeden limon ve portakal aroması olması. gerçi 50 tablet 5 kutusu 165 tl yapmışlar. s.t. tarihine de epey var. ondan kapsüllerde de kaldı aklım. ondan sıvı veya kapsül seçimi yapacam artık.

saygılar sevgiler, bilgilendiren herkese teşekkürler. en nadide sevgi pıtırcıklarının sizin olması dileğiyle, esen kalın...

yeopgijeogin geunyeo; Türk olmasının bir önemi yok, isterse Afganistan üretimi olsun. IFOS gibi bağımsız bir kuruluştan onay aldıysa anneme güvendiğim gibi güvenirim ben. İsminin ne olduğu önemli değil.

eyvallah tabii ki uluslararası kabul görmüş sertifikasyon almış ise bence de sorun yok. eleştirdiğim şey yabancı olmadıkları ve ithal etmedikleri halde kendilerine yabancı süsü vermeleri. ocean plus yine türkçe bir şeyler yazmış haklarını yemeyelim. bu arada afganistan malı balık yağı üreticisi var mı bilmem ama olsa bile köken olarak (yani kaynak olarak) muhtemelen kuzey denizi balıklarını kullanırlardı.

yeopgijeogin geunyeo; Hepsi o bölgeyi kullanıyor zaten, en temizi en sağlıklısı o. Yani kimse karadenizden çıkan bi balığın yağını kullanmak istemez bence. Türkçe olunca biraz önyargı oluyordur belki bilemiyorum. Yani çoğu kişi ambalajına bakıp alıyor ürünü, tabii bu sadece balık yağı için değil birçok ürün için böyle.

angelus: sağlıklı olmanın işte daha düşük ağır metal içermelerinin yanında soğuk denizlerde yaşayan balıkçıklar pek üşüdüklerinden yağlı oluyorlarmış. bu sebeple hain insanoğlu onları sömürmeyi daha bi seviyor.

Var öyle kitaplar,

m.kitapyurdu.com


m.kitapyurdu.com

www.idefix.com

www.istanbulkitapcisi.com

Dizilerde bi deadline olduğu için. Mesela yazarsın, her ay kitap çıkarma gibi bir zorunluluğun yok, o yüzden ekibe gerek yok. Dizideyse her hafta bölüm çıkarman gerekiyor. Bi yazarın ilhamı kaçsa diğerleri yazıyor.

yıllar önce elif şafak, murathan mungan 5 yazar bir araya gelip roman yazmıştı. hepsi diğerinin kaldığı yerden devam ederek.

Ne kadar kanit oldugu tartisilir ama south parrk'in bir bolumunde harry potter gibi best seller'in da bir grup yazar tarafindan yazildigini ardindan tek isim olarak piyasaya ciktigini soylemisti.

Parayı bir kişi alacakken neden 10 kişi bölüşsün ki.

bir de araştırma kitapları falan belki birden fazla kişi tarafından yazılabilir ya da dizide bir karakterin replikleri ortak bir paydada birleştirilebilir hikayeye göre, ama edebi yazın o şekilde işleyemez sanırım. sonuçta her yazarın bir dili bir anlatış şekli dahil olduğu bir akım vs var. birden fazla kişinin yazdığı roman da ayrı bir tarz olur ama genel olarak kimse kendi yazınından fedakarlık yapmak istemez. ben yazar olsam istemem yani mesela :')

Ozan Tufan Tosiç'in karısıyla ilgili "Tosic'in karısı ne öyle beeee" diye tweet atmıştı zamanında. Onunla ilgili bir durum.

www.ajansspor.com

@angelus resmi hesabı mı

Resmi hesabı.

spartacus-marcus crassus örnek verilebilir.

tarih boyutuna bilmem de, dizilerde efsane oluo, tarihtede olsaymış keşke derdim ben -var mı bilmiom da-

Meydan savaşı şeklinde gerçekleşen her savaşın öncesinde olur böyle şeyler. Bi taraf size şöyle kayacağız böyle geçireceğiz der müstehzi müstehzi, öbürü de he kolaydı amk der. Tamamen moral bozmak için işte. Sultan Mehmet'le Roma imparatoru Konstantin de yapmış böyle şeyler.

Böyle karşı karşıya geçip konuşulan elbette olmuştur fakat genel olarak kamplar kurulduktan sonra elçi yollanır karşılıklı.

Filmlerden aklıma Truva ve 300 Spartalı geldi.

spoilerımsı cevap:

joffrey'den sonra en çok nefret edilen karakter öldü, milletin içinin yağları eridi.

Stark ailesinin erkeklerinin ne kadar mal olduğunu bir kez daha göstermiş olsa dahi GOT tarihinin en güzel bölümüydü sanırım, ondan coşmuştur.

kötüler bu sefer cezalandırıldı çünkü.
6 sezondur yüzü gülmeyen starklar bir kere olsun mutlu oldu.

Bölüm savaş sahnelerinden oluşuyordu ve çok iyi çekilmişti. Düşün imdb üzerinde 40bindren fazla oy ile 10 üzerinden 10 almış durumda

ben normalde konuşmam sözlükte orada burada got, söylenmesi gereken her şeyi herkes söylüyor zaten ama bu sefer kendi sorumda da belirttiğim gibi hem duygusal hem de sinematik açıdan sıra dışı şeyler yaşandı. benim gibi normalde yazmayanlar da yazacak şeyler bulduğu için böyle oldu ki her sezonun 9. bölümleri sansasyon yaratıyor.
eksiduyu.ru

Gidersin, yoklama kaçağı olman bir şey değiştirmez. Yani polis seni havaalanından alıp askerlik şubesine teslim etmez, sana yoklama kaçağı olduğunu tebliğ edip 15 gün içinde askerlik şubesine gitmeni söylerler. Hakkında yoklama kaçağı dışında arama emri yoksa yurtdışına çıkmana kimse engel olamaz.

Bol su iç bi şey olmaz.

eskiden bucada buz pateni vardı. onu deneyebilirsiniz.

Sıcaklık somut bir şey zaten.

yapılır.

ağustos'ta mersin'de yaptığımı hatırlıyorum 2005'te falan. o kadar da sıcak değildir herhalde şu anda izmir.

yapılır tabi, dışarda filan koşma ama öğle vakti.

Ben seviyorum, özellikle açıp okuyorum. Bunu namus meselesi haline getirenlerin sığır olduğunu düşünüyorum.

ben, hatta spoiler okumadan filme diziye başlama :))

edit: brakgn'nın bahsettiği insan da benim.

sen ne diyorsun, kitaba sondan başlayan insanlar var.

Spoilersız yaşamın saçma olduğunu düşünüyorum. İnsan sonu belli olan bir şeyin sonunu öğrenmek istemez mi ya?

i <3 spoiler

spoiler vereni ya da vermeyi sevmek, bir kişilik bozukluğudur diye düşünüyorum. bu ülkede kişilere saygı diye birşey olmadığı için normal karşılanması anormal değil ne yazık ki. kendi emeğiniz ile yaptığınız bir işin çalınmasından en ufak bir farkı olduğunu düşünmüyorum.

1 hafta maaşı geç yatsa paramı çaldılar diye yaygarayı koparacak tipler gelip burda spoileri seviyorum diyor ya, ona üzülüyorum.

Ben seyrettikten sonra okumayı seviyorum. Kaçırdığım ayrıntıları veya değişik yorumları okumak güzel oluyor.

Bazı spoilerlar zararsız olsa da bazıları kesinlikle seyir zevkini öldürüyor...

spoiler başlık olmadığı sürece sorun değil. yoksa bugün her yerde got spoylırı vardır. internete bile girmedim akşam izleyene kadar. efso bölüm olmuş yannız hee.

Ben seviyorum. Game of thrones'un bütün bölümlerinin spoilerlarini açıp açıp okudum. Akşam da heyecanla izledim.

Kitapların da elime alır almaz Son sayfasını okuyan bir insanım ama ben. Sabırsız olabilirim azıcık.

ben. spoiler okumadan film izlemem

ben de bu spoiler mevzusunun aşırı abartıldığını düşünüyorum. aynı filmi diziyi 20 kere izleyip aynı zevki alabilen bi adamım. bence önemli olan ne olacağını bilmek değil de o sahnenin nasıl çekildiği, oyuncuların nasıl oynadığı vs. özellikle açıp nolmuş diye okumasam da spoiler yiyince küfretmem hiç.

yani diyelim ki usual suspects'i ilk defa izliyorsunuz. ama aranızda bir turşu ikinci kere izliyor aslında. film başladıktan kısa zaman sonra "x kişi kayzer soze" dese, siz çok keyiflenecek misiniz?

böyle bir şey olamaz. nayır. sevmiyorum, spoiler adı üstünde spoil eden şey. dolayısıyla siz seçerek spoiler'ı açıp okuduğunuzda çok spoil etmiş olmuyorsunuz. ama ben seçmeden birinin ibare koymaksızın yazdığını görüyorsam benim için spoil oluyor.

edit: ne olacağını bilmemek biz thriller, mystery vs sevenler ve tahmin yürütmeden duramayanlar için çok elzem. filmin kalitesi başka bir konu.

Gemi batiyor.

bunu uzatmanın ne anlamı var? siz spoilersız yapamıyor olabilirsiniz, zevk alıyor olabilirsiniz, aynı şeyi defalarca izlemekten hoşlanıyor olabilirsiniz ama aramızdan bazıları da hoşlanmıyor, sevmiyor. bunu kabullenmek neden bu kadar zor anlamıyorum. aramızdan bazıları dizi/film izlerken gerilmek heyecanlanmak istiyor.

şurada iki gramlık zevkimiz var onunda işgal edilmesini istemiyoruz. gerçekten anlamıyorum bunu delmeye, aşağı görmeye niye bu kadar çok isteklisiniz...

bilmiyorum sizin değer yargılarınız, kırmızı çizgileriniz neler ancak burada birisi o çizgiyi geçmeye görsün ortalığı ayağa kaldırıyorsunuz ama başkalarını rahatsız ederken bir saniye bile düşünmüyorsunuz ve evet söyleyeyim; spoiler benim dinime göre haram, dinimin şartları arasında dizi/film/kitabı spoiler almadan izlemek/ okumak var desem bile hiçbirinizin bunun üstüne söz söylemeye hakkı olmaz.

güzel soru takipteyiz

sevmediğimi söylememe gerek yok sanırım.

ben de seviyorum.

got'un nasıl sonlanacağını mesela bir ay önce falan okudum. her şey de o spoiler'a göre gitti, gidiyor. ama zerre umurumda olmadı. yarın yeni bir spoiler çıksa yine severek okurum.

bu spoiler geyiği yapıp ortalığı velveleye verenler çok yapmacık geliyor. aynı yeşilçam komedisini 373828828228 kere izleyip 373838383838338 kere aynı sahneye gülen adamlarsınız, havanız kime lan?

Seviyorum ama uzun vadeli, o gün izleyeceğim bölümde ne olacağını bilmek istemem ama dizinin sonraki aşamalarında neler olacağını açar okurum.

hitchcock +100000000
godoşu beklerken +10000000
air +100000000

hadi the game'i spoiler okuduktan sonra izle yiyosa. filmin tüm esprisi o okuyacağın spoiler. izlerken tahmin yürütmek, merak etmek isterim ve soruna "ben :)" diye cevap verenleri anlamıyorum. savaş sahnesinin ışık, cgi efektine, konuşmada yapılan tonlamalara mı dikkat ediyorsunuz. olayı zaten biliyosunuz neyini, niye izliyosunuz ki?

sevmem,seveni de sevmem.

yalnız değilmişim çok sevindim :D bugünkü bölümü spoilersız izledim çok gerildim ne olcak diye, gerçi bu redditte yazılan yazıyı okumuştum az çok biliyordum ama çok da güvenememiştim. sürpriz sevmediğim için önce spoiler okuyup sonra diziyi izliyorum genelde

edit:usual suspects'i keyser söze'nin kim olduğunu bilerek izledim mesela örnek verildiği için diyorum. filmden gayet yüksek zevk aldım. bilmeden izlesem ulan kim bu diye düşünmekten olayın işlenişine dikkat edemezdim. bilinemezlik duygusunu hiç sevmiyorum. ayrıca spoiler sevmeyenleri anlayabliyorum ama seveni sevmemek ne la? ben sana zorla spoiler vermiyorsam ki vermem, bana niye uyuzsun arkadaşım. kendi halimde filmin sonunu öğrenip izleme hobim var.

bir filmin, dizinin tek dayanak noktası spoiler'i ise o dizi film vasattır. gerçek sinema, gerçek dizi bu değil.

bende arada severim
burada önceden açıldı bu konu seven çok çıkmıştı

pazartesi günleri G.O.T. spoileri yiyeceğim diye instagrama bile bakamıyorum. Yapanları yağsız kazığa oturtmak istiyorum.

dün arkadaşım facebook'ta hayvan gibi spoiler verdi, linç ettiler :)

ak çok mu zor spoiler yazmak.

bir de direkt "bruce wills aslında ölüymüş" diye başlık açan huur çocukları var, onlara hakikaten dalasım geliyor.

ben seviyorum ancak finale birkaç bölüm kala okumuyorum

kötü

night club logosu gibi.

anlamsız yani.

Pornocu dövmesi.

biraz özgün olun artık.

bana da anlamsız geldi hoş bende de gemi çapası var çok mu anlamlı diceksin ama estetik duruyor bana göre. Bu da sana göre güzelse yaptır s.et milleti

tam bir kaşları siyah saçları sarı ben seçilmem seçerim kızı dövmesi.

ben beğenmedim.

tabi dövme çok kişisel bir şey, bu görselin senin için bir anlamı varsa yaptır ama sırf güzel göründüğü için yaptıracaksan; estetik değil yaptırma derim.

sağlıksız

bu sıcakta tutmanın yararı da yok

bu aşırı sıcaklarda saatlerce susuz kalmanın zararlı olduğunu belirtmeye gerek yok sanırım. herkes hem fikirdir bu konuda herhalde.

bu sıcakta akşam 9'a kadar su içmeden durmak vücudun anasına küfretmek gibi bir şey.

Anladigim bir konu degil ama bana sagliksiz gibi geliyor. O kadar uzun sure vucudu ac susuz birakmanin saglikli oldugunu sanmiyorum. Zaten islamiyetin de "size emrettigim her sey gayet saglikli" diye bir iddaasi yok. Aksam 20:40'a kadar nasil ac durabildigini de anlamiyorum insanlarin. Niye tutuyorlar falan demiyorum beni ilgilendirmez de nasil basardiklarini anlamiyorum, gozumle gormesem oruc tutabilen insan olduguna inanmayacagim. Sadece bir gun denesem nakavt olurum.

kararında açlık her zaman için sağlıklıdır. oruçta bu anlamda tüm bilimsel çevrelerin kabul ettiği gibi sağlıklı bir ibadetttir

Açlığın sağlıklı olduğu durumlar vardır ancak susuzluk kesinlikle sağlıklı değil:(

@stavro girince alışıyorsun. bünye alışkanlık kazanıyor da olabilir. bildiğim kadarıyla steve jobs, budizmle ilgilendiği zamanlarda 2-3 gün yemeden oruç tutabiliyormuş.

Çok fazla bölgesel yağlanma yaptıgı için zerre yararı yok.

www.ncbi.nlm.nih.gov @ruhu

Hayır.

Peggy ve sır gawain+1 diyorum.

Bu sıcakta susuz kalmanın hiçbir mantığı yok. Vücudun mahvoluyor sahiden.

çok sağlıksız.

Tabi ki sağlıksız, zarari yok diyen yalan söylüyordur ya da cahildir

şirkette bayılan bayılana. iki kişi susuzluktan dolayı böbrek problemi yaşadı. bugün dikkat ettim de insanların gözlerinin altı morarmış. açlıktan ziyade zannediyorum ki sıcak ve susuzluk ikilisi bu yıl orucu sağlıksız kılıyor.

tabii ki sağlıksız.

Aç kalmak sağlıksız değil su içmemek gerizekalılık.

Oruç güneşten korumasa da cehennem ateşinden korur. O nedenle maddi ya da mikroskobik incelemeler yerine manevi faydalarina bakmak gerek. Orucu sadece yemek içmekten uzaklasmak olarak değil, kişiyi dinen haram sayilan diger davranişlardan uzak tutması yönüne de dikkat etmek gerekir. Yine oruclu olanin siddet ve tartismalardan da uzak kalması belirtiliyor. O nedenle orucun kişisel değil sosyal etkisi de var. Kişisel hatalar da olsa bu gibi asıl gerçekler göz ardı edilemez.
Hepsinden öte faydası ve hikmetleri dişında Allah celle celaluhun emridir ve emredilenler sorgulanamaz. inanan birisi uymakla yükümlüdür.

şu çok fazla bölgesel yağlanma yapıyor diyen arkadaş kaynak gösterebilir mi acaba bunu neye dayanarak söylüyor?

islami oructan bahediyorsak su anda pratikteki haliyle kesinlikle sagliga faydali degil. cogunluk insan orucu sadece ac susuz kalmak olarak algiliyor, ruhani boyutuna yukseltilmeden yasanan bu surec sadece kisinin kendisine eziyet, uzulerek farkediyorum ki bunun ibadet oldugu yanilgisiyla vicdanlari da rahat bir sekilde cevrelerine de eziyet ediyorlar bir de...
burada okuma yazma bilmez bir yarim akillinin paylastigi gibi bazilari bati kaynaklarinda islami orucla alakasi olmayan beslenme ile ilgili makalelerden iki kelime asirip, tamamini okumadan anlamadan bir de utanmadan paylasiyorlar. tabi bu kadar israrli bir cahillige karsi yapilabilecek herhangi bir tedavi yok. bu tip insanlar aci bir sekilde herhangi bir fikir tartismasi kulturune de sahip degiller, insan gibi 'a evet ben sacmalamisim, verdigim kaynagin sunudugm fikirle uzaktan yakindan alakasi yokmus' deme ozguvenine ve etigine sahip olackalarini dusunmek bir hayal.
genel anlamda oruc ise gayettene saglikli, hatta ruhani boyutu disinda onemli kararlar oncesinde bile farkli yontemlerle cesitli oruclar tutulabilir. oruc butun dinlerde, kulturlerde bir sekilde zaten var, fakat herhalde en yanlis uygulanani islami olani dolayisi ile butunsel saglik ve huzur acisindan faydasi en az goruleni de ne yazik ki islami oruc.

Yalnız oruçla ilgili atip tutup kendince açıklama yapmış bir insana gelip burda hakaret etmek de ne kadar mantıklı, bilemedim. Oruç sadece yeme içmeyle ilgili değil diye biliyorum ben.

bence sağlıksız. günün 3-4 saatinde yemek yeyip su içebiliyorsun. bu süre zarfında zaten en fazla 2 öğün yiyebilirsin. bütün gün sıcakta su kaybediyor vücut. o kadar sürede kaybettiğin suyu gidermek de zor. susuzluk halsizlik, baş ağrısı, uyku gibi şeylere de neden oluyor ve genel olarak olumsuz etkiliyor insanı.

oruç sağlıksızdır.

yani müslümanların orucun sağlıklı olduğunu açıklamaları da çok saçma.

sonuçta dinde mantık yoktur.

inandığın allah senden bir fedakarlık istiyorsa, bunun sağlıklı olması veya mantıklı olması da gerekmez.

tutuyorsun tut işte.

18 saat susuz kalmanın sağlıklı olduğunu kimse açıklayamaz.

ha orucun müslümanlarca ilk tutulmaya başlandığı zamanlarda tahmin edebileceğiniz gibi oruç kış aylarına denk geliyordu.

anladın sen onu.

(enter'a bastıkça yılmaz özdil gibi hissettim) :)

bence de sağlıklı değil. hatta allah'ın bizim bu sıcakta, bu kadar saat susuz kalmamızı (özellikle çalışırken) istediğini sanmıyorum. bence bir yanlış anlaşılma var ve allah'ın son kitap, son peygamber dedi diye düzeltemediğini düşünüyorum.

dinle ilgili ne kadar duyuru açılsa hümanistlik, freedom warriorculuk tavan yapiyor :)
neyse ramazanda da burger king, mc donals açık zaten.
ayrica @burya anlamadım ben onu. ilk zamanlarda kış aylarina denk geliyor ise ne oldu da hicri takvime göre dönmeye başladı? bir de kış aylarina denk gelse bile her kış mevsiminde dünyanın her yeri soguk mu oluyor?
sen de anladın mı onu?(!)

@1adam diyo ki senin inandığın tanrı oruç saatlerini düzgün hesaplayamamış ki bazıları 12 saat tutarken bazıları 21 saat tutuyor.

tutanlara gore evet, tutmayanlara gore hayir. bilimsel acidan, saglikli yanlari da olmakla birlikte cogunlukla sagliksiz.

müslümanların tuttuğu şekliyle oruç tabiki sağlıksızdır, hekimlerin hemfikir olduğu sağlıklı olan oruç başka birşeydir.. zaten müslümanların tuttuğu oruca sağlıksız diyen hekimi dinimize küfretti diye öldürürler bu nedenle hiçbir hekim sağlıksızdır diyemez ancak en vijdanlıları-cesurları kemküm eder işte efendim sıcaklarda dikkat etmek gerekir vs derler.

Böbreklerimden tiksiniyorum,diyorsan saglikli.

@Goldstein
oruçta (bazı hususlar hariç) vaktin uzun kisaligina bakilmaz. bulunulan yerde imsak vaktinden günesin batisi (aksam ezani)na kadar oruç tutulur. kisacasi, nefsin kimilerine fısıldadığı bir adaletsizlik yok. ve olay sadece göründüğü gibi maddi ya da somut yönlü değildir. hepsinden öte sabahtan aksama kadar orucu bozan şeylerden uzak duran bir kişi niyet etmediyse oruç tutmuş olmuyor. oruç bu yönüyle ayrılır. niyeti de insan Allah için yapar.

@1adam adaletsizlik yok demişsin ama açıklamamışsın?

@1adam ve @entegrus : kuran'da oruç tutmayı emreden ayet bakara suresinin içindedir. bakara suresi'nin hicret'in ilk 2 yılında indiği bilinmektedir.

hicri 2. yılın Ramazan ayının miladi takvimdeki karşılığı 26 şubat olur.

mekke ve medine arabistan'ın batı kıyısına yakın bir yerdedir.

ocak-şubat aylarının iklim özellikleriyle ilgili büyükelçilik sayfamız bakın ne diyor:

"Kış aylarında ise gündüzleri ılık, geceleri serin geçmektedir. Serin havanın kendini hissettirdiği Ocak-Şubat aylarında gece sıcaklığı ortalaması 10-12 derecedir. Kış aylarında palto ve benzeri kalın kışlık giysiler kullanılmamakla birlikte, mont, pardösü, ince kazak, hırka vb. giysilere ihtiyaç duyulmaktadır.

Batı kıyıları Kasım ve Şubat ayları arasında yağmur almaktadır. Riyad'ın bulunduğu Orta bölge daha az yağmur almakla birlikte, özellikle Mart, Nisan ve Mayıs aylarında kısa süreli sağanak yağışlar görülmektedir."

şubat ayında mekke'de iftar saati 18:10 imsak da sabah 4.

ben bir saptama yaptım. oruç tutmayı mantıksız bulsam da tutanlara neden tutuyorsunuz demem. çünkü dinde mantık aramam. fazla okuma imanı zedeler derler zaten sofular :)

Çok sağlıklı olduğunu dusunmesem de insanlara fiziki dayaniklilik kattigini da düşünmüyor degilim. Hani evrim evrim denilen meselede acaba bize ne nasıl bir katkısı oluyor orucun? Yani böyle bir donemi atlatabilen insanin uzun süre acliga ve susuzluga dayanmayi öğrenmesi gereksiz bir sey olmasa gerek. Benim yorumum böyle.

@Frederick Co
açiklama yaptim.
@burya
inananlar da mantık aramaz ama Allah celle celaluhun rızasını ararlar.

Sağlıksız diyen arkadaşlar bir tane bilimsel makale referans verir misiniz? Mevzu dini diye sallama tespit uydurmayın. Evet bilimsel makale bekliyoruz.Hangi otorite bu nasıl sağlıksız bulmuş bu hususu biz de nasiplenelim...

@rukayka, cidden burada insanların bilmeden salladığına mı inanıyorsun?

Bak ben bile sağlık konusunda cahil sayıyorum kendimi ama böbrekleri eline vermeye sebep olabileceğinin farkındayım dehidrasyonun.

Cidden şu soruyu özgüvenle sormuşsun da, verilecek bilimsel makaleleri okuyabileceğini dahi sanmıyorum.

@la rana makale diyorum, bilimsel diyorum, otorite diyorum...Okuyamayacağım ne alaka? Nerden çıkardın bunu? Anlaşıldı, oruca baktığın gibi insanlara da önyargılı bakıyorsun! Sana özel notum: dehidrasyona maruz kalma riski taşıyan zayıf, hasta bünyelere oruç farz değil zaten.

"18 saat susuz kalmanın vücuda etkileri" konulu bir araştırma yaoarsa duyurucular istedikleri bilimsel makaleye ulaşabilirler.

2000 kcal için profesyonel bir sporcu değilsen ağır spora kasların gücü yetmez zaten.

Anca günde 30-40 km yürürsün, onda da bünyeye bağlı olarak 1000-1500 kcal falan yakarsın.

Gerçi çok ekstrem bir durumdaysa vücudun bu değişir. Mesela 40 kilo bir kadınsan daha az kalori harcarsın. 150 kiloysan çok daha fazla harcarsın.

Sen o hesabı çok yanlış yapıyorsun. 1300 kalori senin bazal metabolizmanın ihtiyacı olan kaloridir muhtemelen, vücudun onu zaten yakıyor. Günlük aktivitelerine göre alman gereken kalori miktarı totalde 2500 kalori falandır, o da sedanter bir insansan. Hesaplarını buna göre yap bir antrenmanda 2000 kalori yakmaya çalışma zaten yakamazsın da, velev ki yaktın diyelim. O 2000 kalorinin ne kadar şeker ne kadarı yağ ne kadarı kas proteini olur onu idare etmen çok profesyonel değilsen imkansız. Onun dışında, en ağır antrenmanla yakacağın kalori 500'ü geçmez.

Üreme içgüdüsel ilerliyor, alınan hazla bir ilgisi yok; dünya nüfusu aynı olurdu; savaş kan davaları suç oranı değişmezdi.

üreme olmazdı. net. ilk homo sapiens sapienslerle beraber soyumuz kururdu. aslında ayağa kalkmamamız lazımdı sanırım

böyle bir doğum sancısı doğada yok

Bu hızda kesinlikle olmazdı. Nüfus şuan olan nüfusun %30'u olurdu diye düşünüyorum.

Zevkle üreme yapılsaydı ortalık gayri meşru çocuklarla dolu olurdu alakası yok.

1- olmazdı. baya bi düşerdi ama son bulmazdı bence.
2- ulaşmazdı.
3- türkiye gibi çomar dolu bir ülkede düşerdi evet. diğer yerleri bilemeyeceğim.

Oldukça yavaş olabileceğini düşünüyorum. Ben dahil birçok tekne kazıntısı veya kaza kurşunu hayatta olmazdık :)

la noix'ya katılıyorum. O zevkten sonra hamilelik süreci ve doğum acısının gelmesi, yabancı birinin şeker verdikten sonra kaçırıp kolunu, bacağını kırması gibi bir şey. Ondan sonrası güzeldir eminim ki de, doğanın kandırmacası da bu olsa gerek.

Edit:Tecavüz olmazdı + 1

çocuk sahibi olmak çok zor, aile olmak da öyle.. seks bu acıları bastırıyor bence. Nüfus çok daha az olurdu.
Tecavüz diye bişey olmazdı.
Ama insanların rengi, neşesi de eksik olurdu.

şahsi fikrim üremenin olmayacağından yana ilk insanlarla ırk kurur giderdi diye düşünüyorum.

Bugün insanların beyninde haz alan noktalar köreltilse ilerleyen 100 yıl içinde suç oranının düşeceğini ve nüfusun çok hızlı bir şekilde azalacağını düşünyorum.

cinsellikten zevk alınmasının tek sebebi üremeyi kolaylaştırması, elmayı yiyelim diye şekere batırmaları gibi. bilince sahip içgüdüleriyle yaşamayan bir insanı zevk almadığı bir şeyi yapmaya zorlayamazsın. hayvanlar içgüdüsel olarak sevişiyor ama insan içgüdülerine karşı koymakta zorlanmıyor hayvanlar kadar. zevk alır durumda bile çocuk olmasın diye türlü şeylere katlanılıyorken zevk olmazsa bir süre sonra üreme durma noktasına gelirdi diye düşünüyorum.

Zevk doğanın yönlendirme şekillerinden biridir. Çiçekler güzel renklerle, kokularla böcekleri çeker, ağaçlar lezzetli meyvelerle hayvanların ilgisini çeker. İnsanlar için de cinselliğin haz faktörü gerçekten önemli bir etken. Evet, temelde hepimiz genetiğimizde kodlanmış olan kurallar çerçevesinde hareket ediyoruz ama insanlar olarak sadece üremek için aynı zamanda zevk için de seks yapıyoruz. Zaten bildiğim kadarıyla zevk amaçlı seks yapan canlılar insanlar, bonobo şempanzeleri ve yunuslar.

Sorularını yanıtlarsam :

1. Üreme hızımızda gözle görülür bir değişim olacağını düşünmüyorum. İçgüdülerimiz doğrultusunda gene de ürerdik.

2. Dünya nüfusunu etkileyen tek faktör üreme hızımız değil, beslenme, yaşam koşulları ve üretim faktörleri belki üremeden daha da önemli faktörler. Aslında insan nüfusu tarım devrimi ile büyük atılımlar yapmıştır. Sağlıklı nesillerin olması için karnının doyması gerekir :)

3. Sanmıyorum, savaş ve şiddetin nüfusla değil bence bilinçle ilgisi var. Hindistan'ın Britanya İmparatorluğu karşısındaki eylemlerini göz önüne alalım. Nüfus olarak karşılaştırırsak o coğrafyadaki insanlar şiddet eylemleriyle ön plana çıksalar öyle ya da böyle İngilizlerin büyük insan kayıpları olurdu. Oysa onlar Gandi önderliğinde sivil itaatsizlik, pasifizm ve eylemsizlik çerçevesinde direnişe geçtiler.

Neyse, fazla dallanıp budaklandırdım galiba afedersin :)

Nüfus kesinlikle bu kadar olmazdı. İçgüdü ve ona bağlı üreme farklı konu. Eğer üreme tamamen içgüdüsel olsaydı çok daha kontrollü olurdu.

Dünya nüfusunun en az yarısı doğum kontrolden bihaber ya da doğum kontrolü ihanet, hainlik, günah, şeytan icadı falan sanan ama seksten geri kalmak istemeyenlerin birlikteliklerinin çocuğudur kesin.

Yani ne hız aynı olurdu, ne de bu dönemde bu kadar nüfus olurdu.

Tecavüzler büyük oranda azalırdı. Savaş, kan davası vb. konular dolaylı yollardan azalırdı ama çok büyük fark olmazdı bence.

1. üreme hızı düşerdi
2. nüfus çok daha düşük olurdu
3. sadece tecavüzler azalırdı, savaşlarda bir değişiklik olmazdı

askerlik

askerlik

Gezi

askerlik

Askere gidip ne yapacaksın bu alemin tek keki sen misin, biraz paran varsa gez dolaş askere her zaman gidersin de bu yaşlara bir kere geliyorsun sadece.

İlk işiniz askerlik işlemlerini başlatmak olmalı. Askere gidiş tarihine kadar da eğer süre yetiyorsa bence mesleki kurslar veya dil kursu olabilir.

Askerden geldikten sonra da 1-2 ay dinlenme ve gezi, ondan sonra hayat mücadelesine hoşgeldiniz.

eğer askerliği bedelli vb bir şekilde yapmayı düşünmüyorsan tabi ki de askerlik

gez biraz
sonra hemen para kazanabileceğin bir işe gir.

boş durma üret yani. daha sonra "gerçekten" yapmak istediklerine daha çok zaman ve fırsat yaratabilirsin.

Gez. Daha sonra yüksek lisans başvurularına bak. Askere gitmek çok saçma değil mi? bedelli yaparsın.

Hemen hemen aynı durumda bulunmuş biri olarak yorum yapacağım. Ben askerliği kesinlikle yapmama taraftarıyım. Bunun için tecil süresini sonuna kadar kullanıp yüksek lisansa başlamayı da düşünüyorum.

Ben bu boşluk zamanlarımı mesleğin gerektirdiği belgeleri almakla ve yurtiçi gezileri yapmakla kullanıyorum. Geriye kalan boş zamanlarım film, dizi, kitap, müzik, tiyatro, konser vs. gibi zevklere kalıyor. Şartlar düzeldiğinde elbette mesleğimi yapmayı düşüneceğim. O zamana kadar biraz keyif yapmakta bir sakınca yok.

Askerlik. İşe girip, düzenini kurduktan sonra her şeyi durdurup minimum 5 buçuk ay ara vermek berbat bir şey. O yüzden seni bağlayan bir şey yokken aradan çıkarmanı tavsiye ederim.

Bütçeni ayarlayabilirsen Interrail yap, ayarlayamazsan yurt içinde gez. Ama mutlaka gez. Öyle koştur koştur faydalı şeyler yapacağım diye kasma kendini, yaşın daha çok genç.

Ardından yüksek lisans kovala derim. Askerliği boşver.

Askerlik.

Sonrasında iş ararken ayağına dolanır yoksa.

6 ay sonrasında ne geleceği, ondan sonra ne yapacağına göre sen tercih etmelisin.

cevap da vermek gerekirse, zorunlu olan askerlik gibi en iyi seçenek. yine de yüksek sonra akademik kariyer ya da yurt dışına yerleşip orada yaşayıp-çalışma imkanına göre değişir

başarılar

Alınmaz.

O butceye ben olsam C sinifina gecerdim. Yaris memnun etmez. 22-23 bin olsa neyse.

Focus 2 benzinli lpgli bakin. Veyahut megane 2.

Model yuksek olsun derseniz punto bakabilirsiniz.

2010 fiesta bakabilirsiniz. B sinifinda tercih edilebilecek tek araba.

Dizel olsun derseniz dacia sandero stepway 1 bakabilirsiniz. Az yakar cok kacar.

Honda civic olabilir 2004-2005.
Ki o kadar para verecegiz daha yeni bir arac olsun derseniz puntolar uygun fiyatli oluyor benzinli olunca. Bir arkadasim 33 bine 8 bin kmde cam tavanli tiptronic vites punto almisti 2012 model.

Bence araba güzel ama o fiyata benzer yıllarda honda jazz alabilirsiniz. Bu arabayı 30-31 bandında verirse iyi bir araba. C sınıfı diyenler piyasanın farkında değil. Punto ile yaris sağlamlık konusunda karşılaştırılamaz. Bir de jazz'ı araştır derim.

Megane 2 1.5 dci.

Eşek niyetine devirli kullanımda 4.6 litre ortalama tüketim.

alma, kalbini kırarım.

Yaris'in bu dönemlerdeki modelini sevmiyorum. Hele içi çok çirkin. Performansını bilemem ama bu aracın yarı otomatik vitesinin kullanımı rahatsız edicidir.
(Yaris'in tam otomatiği var mı bilmiyorum, bahsettiğim Toyota'nın yarı otomatik şanzımanları için geçerli.)

Ben tam otomatik bir Japon aracı öneririm. Sizin bütçenize ve örneğinize göre alınabilecek en güzel araç bence Honda Jazz. Tam otomatik vitesi sorunsuzdur, az yakar, içi geniştir, performansı yeterlidir, saçma sapan sıkıntılar çıkartmaz, ikinci elde değer kaybetmez, anında satılır.

ben içi bu kadar çirkin araba görmedim, bu ne ya.

Bunu buraya yazarken harcadığın vakite yazık.

Hemen götür. 3 aylık sonuçta, kafatası daha esnektir. Film falan çeksinler.

bir şey olmamıştır ama siz yine de kontrol amaçlı götürün.

hemen götür. risk almaya değer mi?
bebeklerin kafatası henüz gelişmemiş olduğundan yumuşaktır.
yumuşak olduğu için yastık etkisi yapar.
ama yine yumuşak ve gelişmemiş olduğu için ciddi anlamda sert bir darbe direkt beyne etki eder. beyni çok sert darbelerden koruyabilecek sert bir kafatası yoktur.

Küçük çocuklar düşmeye karşı daha korunaklılar ama sonradan pişman olmaktansa, işi garantiye almakta fayda var.
Doktoru vardır zaten, hemen acil olarak götürün...

baş çarpmalarından sonra acilde doktor kusma olursa hemen geri getirin der. hemen acile götürün bebeğinizi. duyuruda ne işiniz var anlamış değilim.

gözüne ışık falan tutun, gözleri kayıyor mu bakın.
uyutmayın yine de.
eğer acile götürecekseniz de tomografi çektirtmeyin bence. yani kusma kafa çarpmasıyla alakalı değildir muhtemelen.

not: doktor değilim.

goturun hocam acile. ne olur ne olmaz.

Vay arkadaş ya, 3 aylık çocuk kafasını çarpmış meme verdim sakinleşti acile mi götürsem diyor. Yok götürme acile, kafasına çiğnenmiş ekmek içi bas bi şeyi kalmaz çocuğun.

ben doğduktan hemen sonra babam beni annemin kucağına ilk kez verirken bıngıldağı serum direğine geçirmiş bam diye, halihazırda hastanede olmamıza rağmen ehe ehe diyip geçmişler hemşireler falan. yani bence bebeğe bi şey olmaz, gerçi ben çok aşırı normal bi insan sayılmam ama o olayla bağlantı kurabilir miyiz bilmiyorum :(

sana çarptıysa bişey olmaz. yüksekten düşmeler riskli. yine de bi muayene edilsin. bt falan çekmek isterlerse izin verme, izle bebeğini

çarpmadan sonra kustuysa ihtiyaten bir götürün.

amerikada aynisi basimiza geldiginde 60cm'den asagiya dusmedigi surecte bir sey yapmiyoruz demislerdi.

Göğüs antremani+koşu kardio azalmiyo mu hocam ?

Maalesef jinekomastinin tek çözümü ameliyat, ideal kilomdan 5 6 kilo eksik olmama rağmen var..

Cekip bi resim koysana abi merak ettim,kilon eksik ve ne kadar var

Henüz doktora dahi gitmedim, ama anlamak zor değil, o sebeple sordum dahiliyeye mi gitmek gerek diye, bir de ameliyat sonucu iz kalma durumu falan var mı bunu merak ediyorum.

plastik cerrahiye gideceksin.

kolay çevremde olan çok tanıdık var, iz kalmıyor.

"kesin çözüm ameliyat" demeden önce bir doktora danış istersen, hani senden iyi olmasınlar ama belki fikirleri falan vardır yine de.

@der meister taş kafamı acıttı:))
Gideceğim zaten ama en azından jinekomastinin ameliyatsız çözümü olmadığını bilmek az araştırmayla zor değil, merak ettiğim iz kalıp kalmama durumu ayrıca ameliyatın kolaylık zorluğu idi.

arkadaşım birkaç sene önce yaptırdı. plastik cerrah yaptı iz falan kalmadı. kolay bir ameliyatmış dediğine göre.

"Jinekomastinin tek çözümü ameliyat" +1

Bir de bunun meme dokusu oluşmuş olanı (hormonal) var. Seninki muhtemelen bu. Bunda sadece lipo değil aynı zamanda da doku alımı da yapılması gerekiyor.

Doku alınmadan yapılan, hormonal kaynaklı durumlarda ameliyat işe yaramıyor. Yine aynı bozuk görüntü kalıyor.

Başlangıçta dahiliye, gerekli testleri yapıp plastik cerrahiye yönlendirirler.

Iki defa ameliyat oldum merak ettiğin soruları özelden sorabilirsin.

dahiliye falan değil direkt plastik cerrah. boşuna gitme dahiliyeye. 2 ya da 3 tane genel cerrah imza edecek raporunu bu adamda jinekomasti var, ameliyat olsun diye. devlet karşılıyor bu şekilde ameliyatı.

Jinekomastinin kiloyla sporla antrenmanla bir ilgisi yok tabii o şekilde çözülmez, zaten sorun göğüste değil memede. 90 kilo %7 yağ oranına sahip biri de jinekomasti olabiliyor. Gerçi onunki steroid nedeniyle oluyor ama oluyor. Onun dışında, ameliyat çözüm ama asıl çözüm jinekomastiye neyin neden olduğunu bulmak. Neticede memenin o hale gelmesi bir sonuç, o sonuca götüren sebepler ortadan kaldırılmazsa ameliyat sonrası aynı olay tekrarlayabilir. Yani önceliğin jinekomastiye neden olan problemi bulmak olsun.

sağlıklıdır
ağırdır
yanma noktası yüksektir ki çoğu kızartma için tavsiye edilir.

Fındık yağı yağ asidi içeriği bakımından zeytinyağına en yakın yağ. İyidir yani.

gayet sağlıklı biliriz. kullanınız, kullandırınız.

Fındık yağı iyidir de rafine olanları kötü.

İnsülin direncin kırılmaya başlamış, şekerin çok dalgalanmıyor belli ki bu yüzden çok fazla açlık hissetmiyorsundur. Bu anlamda muhtemelen leptin direncin de kırılmıştır. Yani yağ hücrelerin gerektiği gibi leptin üretiyordur, çok fazla açlık hissetmiyor oluşunun bir nedeni de budur muhtemelen. Normal yani.

IF + Keto için son derece normal.

Evet

Bence olmamalidir. Ancak nedense escinseller, kendileri ile ilgili yapilan olumsuz herhangi bir yoruma karsi bu sekilde bir savunma mekanizmasi bulmuslar. Birsey soylediginiz anda ya homofobi diyorlar yada gizli escinsellik var aslinda icten ice escinsel ama nefret ediyormus gibi gozukuyorsun diyorlar. Ilginc bir kafa yapisi var bu arkadaslarin.

Bence degildir ve olmamalıdır da.. Homofobık ne demek onu acikca ortaya koymak lazim once.

kareem said +1

prntscr.com

yahu ben gayleri sevmiyorum (öldürmek de istemiyorum tabi) ama bana gay diyecekler diye korkmuyorum? ciddi ciddi düşünüyorum bunu bazen. kendime yalan söyleyecek değilim. 30 yaşına geldim, evli değilim. çevremden "bak sana gay derler." dediklerinde hiç umursamıyorum.

ya ben gayleri sevmiyorum ama gerçekten homofobik değilim. bundan eminim.

acaba homofobik yaftasını hakaret amaçlı mı kullanıyoruz biraz?

Lan birisi kuyuya bi tas atti kulaktan kulaga yayildi. Yok oyle birsey. Pozitif ayrimcilik gibi dusun bunu. Bir grubu ovmek icin digerleri yeriliyor.
Ben de sevmiyorum gayleri. Pirasayi nasil sevmiyorsM oyle sevmiyorum. Baya da heteroyum. Yani disilere meyilliyim. Nasil olacak.

Homofobi korku, nefret, ayrımcılıktır. Hoşlanmayan herkese homofobik deyip geçemezsin.

Hayır tabi ki, sevmemek, nötr olmak başka nefret etmek, karşı çıkmak başka bir şey.

Edit: Benim cevabım eksik olmuş; babajo & mrsmoon +1 diyeyim.

gayleri gay oldukları için veya onları gay yapan özelliklerinden dolayı sevmiyorsan evet. tanıdığım bütün gayler bana sulanıyordu ve bundan dolayı gay görünce uzaklaşıyorum diyorsan hayır. ikincisinin farkı tanıdığın gaylerden gördüğün hareketler sonucu istemediğin hareketten uzak durmaya çalışmak, doğal olarak genellemiş oluyorsun; bu seni en fazla önyargılı yapar, homofobik değil. ne zaman homofobik olursun; bütün gayler yılışık yavşaktır diyip gördüğün yerde onlara söversen, hakaret edersen.

Gecenlerde bir arkadasimla konusuyorduk. Bayagi oldu. Kiz dedi ki, escinsellerin sayisinin arttigini gorunce mutlu oluyorum. Ben de sayilarinin artmasi insan gelecegi acisindan ciddi bir problem aslinda hic dusundun mu dedim. Son zamanlarda homofobik konustugunun farkinda misin dedi :) Iyice zivanadan cikmis durumdalar.

gey bireyleri neden sevmiyorsunuz? bu soruya bulduğunuz cevaba göre homofobik olup olmadığınızı anlayabilirsiniz.

Sevmeyebilirsin bu homofobiklik değildir ama bunu minimal düzeyde de olsa fiiliyata döküyorsan bu homofobikliktir.

Evet. Bir eşcinseli sevmemenin nedeni eşcinsel olmasıysa açık bir şekilde homofobiksindir. Bir insan zencileri zenci olduğun için sevmiyorsa bu da ırkçılıktır mesela.

Bahsettiğiniz şey "öpüşmelerini görmeyi sevmiyorum." gibi bir şey bile değil, sevmemenizin nedeni direkt var olmaları. Bundan ala homofobi mi olur?

Cevaplardan, pırasayla cinsel kimliği nasıl bir tutunuz ki onu çok merak ettim?
Sorunun cevabı çok uzun benim için, kestirmeden verilemeyecek kadar. Ve de sorunun 100% olarak sorulması ölçme değerlendirmeye uygun değil.

Butun politikacilar serefsizdir deyince serefsiz mi oluyoruz?
Emlakcilara nefret gudunce emlakci mi oluyoruz?
Kurtleri sevmeyisimiz bizi kurt mu yapar?
Esmer ve yavsak taylanlara gicik olmamiz bizi taylan mi yapar?

Nasil bir arastirmanin sonucu bu yargi? Gaylerin hakkini savunmak icin farkli argumanla bulun gencler

Mahallende bir eşcinselin yaşamasından çükün sızlıyorsa homofobiksindir. Kestirmeden cevapladım ben de.

Haa yalnız, mesela iki erkek öpüştü karşında ve sen yüzünü ekşittiysen o homofobik olduğunu göstermez, reflekstir, alışık olmadığın bir şeye verdiğin tepkidir sonuçta.

Bir de pırasa falan denmiş de ben mesela şimdi kalkıp "yahudileri sevmiyorum" desem, ne oluyorum. Bi bok olmuyor muyum?

Ek olarak; bu soruyu AKP'lileri sevmiyorum diye açsan alacağın cevaplar çok farklı olurdu. Oysaki insanların din, cinsel yönelim, siyasi görüş, ırk, cinsiyet gibi özelliklerinden dolayı yapılan ayrımcılık, şiddet eylemleri, propagandalar ve düşmanca hareketlerin hepsi ayrım gözetmeksizin nefret suçu/nefret söylemi olur. Buna homofobi diyorsanız ötekini de aynı kategoriye koymak zorundasınız.

bir de şu ihtimal var. gayleri sevmeyenler gizli gay olabilirler. yani bilinçaltında. bunu kendilerine dahi itiraf edemiyorlardır vs. :)

yons; politikacılık ve emlakçılık tercih edilerek yapılan şeyler ve insanları tercihlerinden ötürü yargılamakla olduğu ve değiştiremeyeceği şeyden ötürü yargılamak aynı şey değil. gerçi muhtemelen homoseksüelliği tercih edilebilen bişey olarak düşünüyorsundur, o yüzden ikna olmayacaksın ama neden insanların bu konuda hassas olduklarını anlayabilirsin diye düşünüyorum.

kendilerini karşı nefretle bakmıyorum kendi özel hayatlarında ne yaparsa yapsınlar umrumda degil.

Hayir efendim, homoseksuelleri direkt homoseksuel olduklari icin sevmemek sizi homofobik falan yapmaz. Etrafindaki homolara dokunmuyor, sozlu ya da fiziki saldirida falan bulunmuyorsan homofobik falan degilsin. Kimse homolari sevmek zorunda degil.
Homoseksulleri sadece homoseksuel olduklari icin sevmeyebilirsin gayet. Ses tonuna gicik oluyorsunudur, giyimleri hosuna gitmiyordur, hemcinsiyle seks yaptiklari dusuncesi seni tiksindiriyordur falan, herhangi bir sebebi olabilir. Sevmiyorsan sevmiyorsundur, onemli olan eyleme dokup dokmedigin.

@Lim5
Din ve siyasi görüşle, cinsel yönelim, ırk ve cinsiyeti bir mi tutuyorsun? Anlayamadım. Özgür iradeyle, düşünceyle yaptığın tercihlerle doğuştan gelen özellikler nasıl bir oluyor?

Birine terörü savunan bir dini benimsediği için, teröristlere silah gönderen, çalan, hak yiyen, hukuku s.kerten bir siyasi anlayışı desteklediği için düşman olunabilir; demokrasi bunu gerektiriyor. Ha tabi demokrasi ne dinde var ne de 3. dünya ülkelerinde... Haliyle ne diyor bu kadın denebilir...

hayır.
kestirmeden cevap verdim.

@stavro +1
ben homoların bana dokunmasını, laf atmasını vs istemiyorum. birbirlerini sikmeleri umurumda değil ama bana ilişmesinler. ben homofobik miyim?

cekilmis gayfe, pasif, zararsız homofobiksin sen galiba. yani böcek fobisi nasılsa sende de homofobi var işte. Bir kişi böceğe dokunamadığında, ondan uzak durmaya çalıştığında onun böcek fobisi olduğunu söyleriz. aynı şey homolara karşı olduğundaysa homofobi demeliyiz. böyle de düz mantığım vardır.

Denk bir benzetme olsun. Lezbiyenleri sevmeyen kadinlar gizli lezbiyen midir?

Bu yargiyi destekleyen psikolojik ve biyolojik arastirmalar varsa link atarsiniz. Istatistik paylasirsiniz. duz evet ve hayir demekle ankete kayar bu soru.

@Whimsical Evet, doğuştan gelen özellikler veya kişinin tercihleri olması bir şey değiştirmiyor. Doğuştan eşcinsel oysaki dini kendi elinde diye bir ayrım yok. Sırf gruba ait olduğu için bir kişiden nefret ediyorsan bu nefret suçu, eylemde bulunuyorsan nefret söylemidir.

''A "hate- or bias-motivated act" is any incident in which an action taken by a person or group is perceived to be malicious (hate) or discriminatory (bias) toward another person or group based on such characteristics as race, color, socioeconomic class, religion, national origin, ancestry, age, mental or physical disability, sexual orientation, gender, or gender identity or any situation in which inter-group tensions exist based on such group characteristics.''

Terörü savunan bir dine inanmak deyip müslümanalrdan nefret etmek İslamofobi'nin ta kendisidir. IŞİD'den nefret etmekle alakası yoktur. Silah gönderenlerden nefret etmekle AKP'lilerden (burada kastedilen oy vererek bir siyasi görüşü destekleyen insanlar) nefret etmek de aynı şey değil. O zaman eline silah almamış, PKK ile hiçbir alakası olmayan ama HDP'ye oy veren insanlara terörist dendiğinde ağzını açmaman gerekir. Paket kampanya. Her şey gayet net.

hayatında ayrımcılık yaşamamış sünni türk orta direk müslümanlar konuşuyor.

"siyah saçlı insanları sevmiyorum" demek be kadar normalse, "gayleri sevmiyorum" demek o kadar normaldir. bir insanın seni doğduğu yer, saçının rengi, cinsel yönelimi sebebiyle rahatsız etmesi sağlıklı bir durum değildir. bunun devamı "sevmiyorum ve görmek istemiyorum" diyerek yılın 364 günü sinmek zorunda kalan lgbti bireylerin yürüyüşünü tehdit etmektir.

ayrıca rahat olun bence, gayler de heteroseksüel erkeklere çok meraklı değil.

@yons, bir duyuruda daha o konu konuşulmuştu:

www.eksiduyuru.com

Oradaki cevaplarda bir deneyden bahsediliyor. O deneyin linkini de yapıştırdım sonra ben, altlarda. Bir bak oraya istersen.

@Lim5
Dinin içine doğmazsın, dinini kendin seçersin. Din hürriyeti bu yüzden hak olarak tanınmıştır. Orada, nefret suçunun tanımında dinin yer almasının tek nedeni Yahudilere yapılan soykırım.

Tanımda sayılanlardan hangisi diğerlerinden farklıdır diye bir soru sorulsa "religion" olacağı açık seçik ortada.

Bir partiye oy veren o partinin her eyleminden dolaylı olarak sorumludur evet, çünkü o eylem neyse onu yapma gücünü seçmeninden alırsın. Parti ayrımı yapmadan söylüyorum bunu.

Değildir, lanet olsun değildir!

Sana zararı olmadıkları halde nefret ediyosan evet homofobikliktir. Şu da var ki iki erkeğin öpüşmesine iğrenen gözle bakanlar, lezbiyenlerin öpüşmesi durumunda ağzının suyu akar. Homofobik olacaksan iki yüzlü olmayacaksın. Gay erkekleri sevmeyipte, lezbiyen kadınlara bakışın o kadar sert değilse sorun var demektir.

Arkadas nasil kafalar bunlar.. Iki erkegin opusmesini begenmeyip lezbiyenlerin opusmesine agzinin suyu akinca ikiyuzlu mu olunuyor:) Anal sevip de oral sevmeyenler ikiyuzludur demek gibi bir sey bu:)

@Whimsical İngiltere bunu religion, belief or faith diye açmış diyeyim o zaman. Religion sadece Yahudiliğin özelliklerinden dolayı gelmiyor. Yahudilik doğuştan ve soydan geçer, onun inancına dokunulmaz diye bir yaklaşım akla mantığa aykırı. AB ise bir gruba ait olduğu veya ait olduğu düşünüldüğü için diye iyice genişletmiş. Yani kimseden sadece bir zümreye ait olduğu için nefret etmeyelim. Suç işlerse acımasızca cezalandıralım, hiçbir itirazım yok.

Suçu işleyen uzaklarda ve yükseklerde olduğu için erişebildiğimiz ölümlü seçmenlerine terör destekçisi, çocuk katili, hırsız demek doğru gelmiyor. Öfkemizi teyzelere, amcalara, komşumuza, aileden öyle görmüş gençlere yansıtıyoruz. Direkt failinden hesap sormalıyız.

Benim fikrimce herkese eşit mesafede duralım. Kendimizden olanı kayırmayalım. Çifte standart uygulamayalım. Nefret etmek, düşmanlık beslemek güçlü duygular. Hoşlanmamak değil kastettiğim onu da tekrar belirteyim.

@Lim5
Anlaştık. :)

şöyle diyelim aynı ırkçılık gibi aşırı bir genelleme yaptığı düşünülebilir. nefret değil de hoşlanmama dediğimizde az ırkçı filan oluyor herhalde kişi.
homofobik diyemeyiz belki, çünkü homofobide ciddi güçlü bir korku, nefret ya da ayrımcılık vardır. kişi kendisine gerçekçi bir zarar getirmediği halde tüm eşcinsellere karşı aşırı ve abartılı bir tepki vermesi gerekir.
bana xlerden hoşlanmıyorum demek aşırı ilkel geliyor. ulan gay var, gay var, bütün gaylerden nasıl hoşlanmayabilirsin ki. aşırı genelleme de bir bilişsel çarpıtmadır, bunu bir alanda yapıyorsan başka alanlarda da yapıyorsundur, ve hayatını bok ediyorsundur. neyse ya sinirlendim.

ya kız arkadaşımla 2 gündür bunu tartışıyoruz. benim 2-3 tane gay arkadaşım vardı. işte lgbt yürüyüşlerine yapılan tehtitlerde falan sinirlendim. yani öyle bir homofobik tarafım yok bence.

neyse sevgilimin gay arkadaşı sevgilimi bir yere davet etmiş, benim de gelmemi söylemiş. sevgilim de beraber gidelim tek gitmek istemiyorum dedi bana. ben de dedim ki "ya ben ne yapacağım gaylerin arasında" sonra sevgilim bu lafa çok takıldı. tartışıp durduk.

yani iyi de ben kimsenin cinsel yönelimini bilmek istemiyorum? sadece gay oldukları için toplanan insanların arasında sıkılacağım. mesela 10 tane hetero erkek toplansa da sıkılacağım. 10 tane lezbiyen toplansa da sıkılacağım. hele davet eden arkadaşın ergenliğini, "ben gayim tamam mı? gayim ben. gay. saygı duyucaksınız" tavırlarını sevmiyorum. benim tanıdığım bütün gayler böyleydi. ben bu ergen tavırları sevmiyorum. normal oturup muhabbet niye edemiyoruz yani bu insanlarla. tamam gaysin de banane yani. ben basit günlük muhabbetler edelim falan istiyorum. sen gerekli gereksiz gaylik falan zırvalıyorsun ne alaka yani?

Değil abi,bizde arkadaşlarla bir kaç sene önce bu muhabbeti tartıştık. Sonrasında eşcinsel olan bir çocukla da konuştum. Bu arkadaşlardaki gereksiz rahatlık ve doğal olmama durumu olduğu için bana itici geliyorlar. Şu kerim dedikleri Çocukta öyle diğerleri de.
Benim teyzem bunların kaynağı olan beylik üründe oturuyor yoksa. Eşcinsellerden korksak teyzeye gidemezdik.
Birini sevmemen ondan korktuğun anlamına gelmez.

@stavro iki yüzlülük oluyo tabi asıl sen kendi kafana bak. Ben homofobiğim diye dolaşanlara sorabilirsin. İki erkek öpüşse ne düşünürsün iki kadın öpüşse ne düşünürsün diye. Anlatmak istediğimi anlamadın ama neyse...

Bence homofobiksin ama bu, kotu biri oldugun anlamina gelmez. Kendimden ornek vereyim: LGBTI bireylerle hicbir alip veremedigim yok. Keske daha az ayrimcikiga ugrasalar. Gunluk hayatta daha rahat olabilseler, bazi seyleri gizlemek zorunda kalmasalar. Trans diye issiz kalmasalar vs vs. Hicbiriyle hicbir problemim yok. Ama bir gayin onumde opusmesi beni rahatsiz ediyor. Rahat hissedemiyorum orada kafami ceviriyorum falan. Mesele burada ben kafami cevirmekle mi kaliyorum yoksa onlara "igrencsiniz ibneler kalkin gidin lan evinize" mi diyorum? Sen hangi gruptasin bilmem ama ilk gruptaysan homofobik olmaktan sikinti duymamalisin diye dusunuyorum.

bir arkadaşın sana ben gay'im dediği için arkadaşlığını bırakıyorsan evet, bırakmıyorsan hayır, genel olarak bir zümreden hoşlanmayabilirsin, ancak adalet duygunla hareket edip bir olay/durum karşısında taraflardan biri gay diye onu haksız çıkartmak (bilinçli olarak) yada aşılamak, sözlü yada fiziksel ayrımcılık/şiddet'e baş vurmak bunlar senin duruşunu belirleyen şeyler.

bende ingilizleri sevmem ama ingiliz tanıdıklarım var iyi de insanlar, şimdi ben ben neyim?

İstersen 150 tane hesap aç.

Memnu değildir

eskiden çok dikkat ediyorlardı çoklu hesaplara. artık yasak değil.

2012 yılından beri yasak değil.

eksisozluk.com

"bugünden itibaren birden fazla sözlük hesabı kullanımının ya da tek hesabın birden fazla kişi tarafından kullanılmasının sözlükten uçma gerekçesi olmasına tamamen son veriyoruz. öte yandan kötüye kullanım hallerinde (mesela oylama yolsuzluğu, flood, spam, başkasının hesabını ele geçirme, herhangi bir istatistiği arttırmak için yapılan hile hurda vs) sözlük hesabı kapatılabilir."

Oylama yolsuzluğu nedir anlamadım?

soru: birden fazla kullanıcı hesabım olabilir mi?
cevap: evet.

eksisozluk.com

Önyargıları savuşturmak ilk nedenim. İkinci olarak insanın bir olduğu kişi var bir de olması gereken kişi. Anonim olarak olduğum kişi oluyorum sanırım.

Siyasi nedenler. Onun dışında bir sıkıntım olmazdı sanırım.

Yakın çevre ve toplumdan gizlenmek

tamamen bu sebepten. gerçek hayatımı hiç karıştırmadığım sanal ortamlarda gerçekte yansıtamadığım şeyleri özgürce dışavurmaktan büyük zevk alıyordum. yeri geliyor olmak isteyip olamadığım kişi gibi davranıyordum, yeri geliyor etrafımdakilere diyemediklerimi, içimdekileri döküyordum. kimsenin bilmemesi, tanımaması, yargılamaması büyük konfordu. "her şeyden uzaklaşmak istiyorum ühühüh" modu işte, ne eksik ne fazla.

ama çok zor artık anonim kalmak, eskiden bi nebze daha kolaydı, şimdi herhangi bir yerden açtığın bir hesap illa feysle bişeyle bağlanıyor. ayak izi bırakmadan dolaşmak zor internette, biraz arasan bulamayacağın kimse yok. bu gibi sebeplerden anonim olma merakımı bırakmak zorunda kaldım, haliyle çok rahat hissetmiyorum kendimi sağda solda yazarken.

Mahalle baskısı hissetmeden rahatça yazabilmek. Keskin görüşlerim, hoşa gitmeyen sert ve dürüst cevaplarım var. Gercek hayatta çoğu zaman dilimi tutup kendimi bastırıyorum ama anonim kimliğim tamamen özgür. Yasal sıkıntı-sınırlandırmalar var ama o kadarı dokunmuyor.

Rahatça ibnelik yapabilmek için, kadın düşmanı gibi takılmak eğlenceli geliyor, önemsemiyorum gerçi ben anonim kalmayı, önemli biri değilim. Kimliğim kimse için anlam ifade etmez

Anonimken herhangi bir sınıf ayrımcılığına maruz kalınmadığı için. Aslında burada kimin hangi meslekten olduğu, nasıl bir eğitime kültüre, hayata sahip olduğu gibi bilgileri duyurulardan (soru ve cevap olarak) edinebiliyoruz; o yüzden tam bir anonimlik var diyemeyiz bence, ama yine de bir derece anonimlik var ve bu sayede karşımızdakini belirli kriterlerle yargılamadan anlamaya çalışabiliyoruz. Anonimliğin buna imkan vermesini seviyorum. Eşitlik sağlıyor.

- aklıma gelen ilk sebep; yeni çağın bize dayattığı "her an ulaşılabilir olmak" hadisesine karşı bir duruş göstermek. telefondan da her an ulaşılabilir olmak zorunda değilim, internetten de.

mesela; çalışanlarına iş telefonu veren bir patronun, o telefondan aradığı her saniye çalışanlarının o aramayı cevaplamak zorunda olduğu bir sisteme ifrit oluyorum. fakat bu bile daha dürüstçe bir davranış/yaklaşım. en azından, gecenin yarısı bile olsa patronun seni aradığında sen arandığından haberdarsın. gözlerine perde inmiş şekilde internete saçtığımız tüm verilerin kimler tarafından hangi an erişildiğine dair en ufak bir fikrimiz olamayacakken, bu kadar cesur olunabilmesine hayret ediyorum.

- diğer bir sebebim, sırtımdan mark zuckerberg gibilerin zengin olmasını istememem. içerik üretmek hadisesi internet dünyasında bir site (ya da oluşum olabilir, bu örnekte şirket) en değerli işi iken, biz hiçbir ücret talep etmeden "alın tüm hayatıma dair bilgileri içerik olarak sizin kucağınıza bırakıyorum, beni istediğiniz gibi pazarlayabilirsiniz" diyoruz.

facebook'a da reklam vermiş bir kişi olarak söylüyorum, tanıtacağım ürün için reklamın gösterileceği hedef kitleyi seçerken, pazardan armut seçer gibi, örneğin "istanbul'un x bölgesinde yaşayan, üniversite mezunu, 23-29 yaş aralığındaki, mütemadiyen starbucks'a giden kişiler" gibi bir hedef belirleyebiliyor olduğumu gördüğümde, tedbirsiz davranmış olsaydım o 'armut'lardan biri olarak seçilebilir olacağımı gördüğümde bu durum epey sinirlerimi zıplatmıştı.

bireysel olarak benim sırtımdan kazanılacak belki de birkaç cent civarındaki paranın mark zuckerberg için hiçbir şey ifade etmediğinin elbette ki farkında olmakla birlikte, yangına su taşıyan karınca misali, kendimce "ben senin pazarlayabileceğin bir armut değilim" demiş oluyorum.

- başka bir sebebim ise, bu fütursuzca paylaştığımız kişisel verilerimizin nerelerde depolandığına dair hiçbir fikrimiz olamayışı, bundan 30 yıl sonra karşımıza nerede nasıl çıkabileceğini ve bizi hangi konuda zor duruma düşürebileceğini öngörmemizin imkansız oluşu. bugün arkadaşlarımızla çekildiğimiz ve bize o anın büyüsüyle çok tatlı gelen bir selfie, 15 yıl sonra çok komik ya da absürd karşılanıyor hale gelmiş olabilir. şimdi 20 yıl öncenin bazı fotoğraflarına bakıp "ulan ne salaklarmış, hele şu kıyafete bak" diye dalga geçtiğimiz fotoğraflarda bile insanlar en azından azami şekilde düzgün poz veriyorlardı. eh, gün geldiğinde bu fotoğraflar -abartarak örnek veriyorum- cumhurbaşkanı, yahut da önemli bir şirketin kritik bir pozisyonuna geldiğimizde (ya da gelme ihtimalimiz olduğunda) hakkımızda yapılacak background check'te karşımıza çıkabilir. o şirket, kendi PR'ını düşünerek "kusura bakma, seni bu pozisyona getirmek istiyorduk, ama rakiplerimizin eline, halkın önemli bir kısmının alenen dalga geçmesiyle sonuçlanacak bir koz vermek istemiyoruz" diyebilir ve bir bakıma haklı da olur.

aslında daha başka sebepler de sayabilirim. ama bence bunlardan herhangi bir tanesi bile anonimliğe azami ölçüde dikkat etmeyi gerektirmeye yeter sebeptir.

son olarak şunu söylemeden geçemeyeceğim; anonim olmaya çalışan insanlara, böyle bir endişe taşımayan insanların "aman be, sen de kendini fasulyeden nimet sayıyorsun", "ya sen de sanki bana FBI başkanı öfff" gibi şeyler söylemeleri, neresinden bakarsak bakalım tercihlere saygı göstermemektir. o hep eleştirdiğimiz, kendinden farklı herkese ateş püsküren, dışlayan/başkalaştıran anadolu çomarlarının yaptığı da tam olarak budur.

biri şirkette anonim mail atınca ortam bir anda katil kim oyununa döner. insanlar göz ucuyla birbirine bakar, bu cümleyi kim kurardı diye düşünür. bazen içeriği doğru bile olsa, üslubu yüzünden dikkate alınmaz. oysa çoğu zaman anonim değil de açık açık yazılsa, gerçekten değişim başlar. ama gel gör ki, herkes işten atılmaktan korkuyor. cesaretin kimliksiz hali gibi bir şey..

sadece dusunceler ve yorumlarimla var olmak cok cazip. gundelik hayatta bizi kisitlayan cok fazla sosyal paradigmalardan siyrilmak...

oldu

çürük köklere kadar ilerlediyse macburen kanal yapmak durumundalar.

Pulpa dolguyla düzelmeyecek şekilde zarar gördüyse öldüyse falan kanal yapılıyor, bunu sen ben anlamayız tabii biz dolgu diye gideriz doktor "Bu dolguyla adam olmaz" der kanal yapar.

kanal nasıl oluyor peki ağrılı mı?kanal yaptıran var mı aranızda?

Uyuşturuyorlar niye ağrılı olsun.

Daha bugün iki tane kanal ile dolgu yaptırdım hiç acımıyor. sadece uyuşuyor bir kaç saat

oldu kanal tedavisi çürük köklere ulaştığında yapılıyor bildiğim kadarı ile
uyuşturup diş kökündeki sinirleri alıyor hekim.
uyuşturduğu için acı az oluyor.

Ahan da, daha yeni oldu. Dolgu diye de gitmedim. 'Benim diş etim sızlıyor hafiften' diye gittim. Bu arada en son 6 yaşında gitmiştim, çürük olabileceği aklıma bile gelmemişti. Doktor 'İçten çürümüş, çürüğü yeni dışa vurmuş. Buna dolgu yapalım' dedi. Peşinden dolguya gittim, 'Aboovvv, bu ne biçim olmuş. İçeride devamı çıktı bunun, kanal yapcağız' deyip geçici dolgu ile gönderdi. Şu anda ağzımdaki geçici, tırtıklı, yarı oyuk dolguyla oynuyorum dilimle. Yarın kanal olacak.

Diş kurtarılabilecek gibi ise dolgu yapıyorlar. Sinirler minirler iptal olmuş, artık oya oya diş kalmamışsa dolgu yapıyorlar anladığım kadarı ile

ev sahibine neden çıkman gerektiğini falan uygun bir dille anlatırsan kabul edebilir, o zaman çıkarsın. yoksa yerine kiracı bulmanı veya kirayı ödemeni isteyebilir ve bir şey yapamazsın..

dümdüz hiçbir şey ödemeden çıkabilirsin, yerinde birini bulmana da gerek yok, kimse mahkeme falan uğraşmaz.

Ev sahibi isterse kalan ayların ücretini senden alabilir anlaşamamanız durumunda.

sözleşmenin yaptırımı mahkeme sonucuna göre olur, kolay kolay da mahkemeden kiracı aleyhine karar çıkmaz, bunu tüm emlakçılar bilir, bu işe kalkışmak isteyen ev sahibi de öğrenir, mahkeme, avukat, zaman masrafı derken kimse düşük bir olasılık için bu yola girmez. Emlakçılara, ev sahiplerine kanmayın hepsi blöf yaparlar.

Onun için bu tarz sözleşmeler kiracı nezdinde sakız kağıdı, çöpten öte değildir. Onun için gönül rahatlığı ile sözleşmeye uymayabilirsiniz. Kimse mahkeme kararı olmadan sizden 5 kuruş alamaz.

Maden suyu, ayran.

Limon+maden suyu,
Kahve+maden suyu,
Buzlu yeşil çay,
Yeşil cay+maden suyu+kahve...

kefir
türk kahvesi (şekersiz)
filtre kahve (şekersiz)
limonata (şekersiz)

Soda ayran, çörçil. İce latte (süt buz ve nescafe yi çalkala kavanozda)

Efa S-1200

@Angelus gerci ikisi arasinda kaldim,tabletlerin buyuklugu nasil?

Bu kapsüller hepsi genel olarak büyük.

Ben kapsülü sevmedigim icin carlson'ın şurubunu içtim uzun süre. Genel bir yag tadı oluyor ama limonlusu güzel.

@Shadowcat Oglum icin alicam,11 yasinda.surupu icmez,tabletler cok buyuk olmadigi taktirde,sorun olmaz.

Sunu buldum google'da. Buradan degerlere bakıp karar verebilirsin. Calson vasati duruyor. Ama digerlerinin ulkede satışı var mı, gönderi mi var mı, nasil satin alinir bilmem.

www.leanitup.com

Bu da boyutlariyla igili ama burada carlson yok:

www.vaughns-1-pagers.com

Başka bir bilgisayara masaüstü sürümünü kurduğunda dosyalar geri geliyor.

cevap: sync.

windows kullanıcıları için onedrive önerebilirim, türkçe bir şeyler istiyorsanız ideal. hem uyumluluğu da fena değil. dosyalarınıza kaldığınız yerden devam da edebiliyorsunuz. düzenli olarak sync ediyor. aniden çökse dahi sonradan son hallerine erişebilirsiniz. sanırım şu an 5 gb bedava alanı var. ama office aboneliği başlatırsanız -yıllık 180 lira olsa gerek- 1 terabyte oluyor kullanım alanınız!

Soruna cevap gibi olmayacak ama CrossFit'le ilgili şunları söyleyebilirim: CrossFit zaten çok riskli bir program, tek güzel yani sağlam bir komün ortamı oluşturup motive ediyor olması. Onun dışında Türkiye'deki eğitmenlerin konuyla en ufak bir ilgisi yok; hepsi bilgisiz. İstanbul'da zaten birkaç tane Box var bu işe ciddi eğilim gösteren, diğerleri çöp. Ha o birkaç yer de en fazla kötünün iyisi olacak düzeyde. Clean and Jerk yaparken fıtık mı olacaklar rotator cuff yırtığı mı olacaklar diye korkuyorsun. Amerika'nın en sağlam CrossFit'çileri bile öyle saçma hareketler yapıyorlar ki 2 tane üst düzey sporcu geçen sene kendilerini sakatlayıp bu sene yeni yeni antrenmana başladılar. Bu dediğim sporcular CrossFit şirketinin (CrossFit esasında şirketin ismi ama konu o değil şimdi) en üst düzey elemanları, onlar bile sakatlanıyor yani, o nedenle bu işe Türkiye'de çok bulaşmamak lazım.

Ertan Balaban bilgisiz mi?

Amerika'ya gidip CrossFit şirketinin bizatihi kendi eğitimlerine katılıp "CrossFit eğitmenliği yapabilir" sertifikası almamışsa benim için bilgisizdir. Fakat konu burada bilgisiz olup olmamasından ziyade, CrossFit'in genel anlamda riskli bir program olması. Ben bu nedenle önermiyorum. Yani antrenman dünyasında şöyle bir şey yok: www.youtube.com Bunlar insan anatomisine uygun olmayan riskli hareketler. CrossFit ne yazık ki buna benzer birçok teknikle dolu, benim kişisel olarak karşı olduğum konu bu.

Yok riskler benim için önemli değil diyorsan, ikinci kriter de alınan eğitim. Onunla ilgili söyleyeceğimi de ilk paragrafta söyledim.

Benim araştırmalarımdan öğrendiğime göre zaten sertifikan olmadan Crossfit salonu açamıyorsun, bilmiyorum bu bilgi yanlış mı?

Sakatlık risklerinin önüne geçmek amacıyla da önden bir temel eğitim verdiklerini belirtiyorlar bu salonların websitelerinde. Sonra da eğitim seviyene uygun WOD'lara katılıyorsun, herkes aynı seviyeye katılmıyor.

Crossfit yapmış olanlar bu risk konusuna da girerlerse güzel olur aslında. Herhangi bir sakatlık yaşayıp yaşamadıkları vb.

4.leventte ki salon yeni başlayanlar için ilgili alakalı güzel bir salon.
taksim-osmanbey arasında yeni açılan biyer vardı. orada genelde kendin takılıyor(muş)sun.

olumsuzlukları. apaçiler geliyor karıya kıza yazmaya. bi de kaşarlar çok bakıyor ama sallamıyorum. özgüvende tavan anlayacağın pas vermiyorum :d

Sketchersin sekli semalini begenmiyorum, cok da dayanikli degil, renkleri atiyor. Fakaat hayatimda giydigim en rahat ayakkabilar diyebilirim.

tüm markalarda %25 indirim başladı, çeşidi geniş olan biryere gidip deneyerek al istersen, ben de nike pegasus 32 düşünüyorum

Asics çok rahat ayakkabı diğerini bilmiyorum ama ayakkabı seçiminde ayağın yapısı yere nasıl bastığın gibi pek çok kriter var, onları da değerlendirmek lazım ama en yüzeysel şekilde seçim yapacaksan Asics.

ikisi de aşağı yukarı aynı kalite. yürüyüş amaçlı günlük ikisi farklı şeyler ama?

özellikle ayaktaki oyuğunuz yüksekse asics (tiger benzeri olanlardan ziyade koşu olanlar), ayaklarınız sorunsuzsa sketchers. Sketchers çok rahat ama ayakta bir problem varsa hiç yardımcı olmuyor hatta daha da bozuyor. Asics'in bulut (nimbus-cumulus vb) serisi koşu ayakkabıları epik rahat ama hem çok pahalı hem de çok neon.

Asics kullanmadım. Skechers kullanıyorum (go walk ve go run modellerini). Valla ben çok memnunum, iyi ki almışım diyorum ama sadece yazın ayağı çok sıcak tutuyor, terletmiyor ama uzun süre giyince fırının içinde gibi oluyor ayaklar.
Asics de iyidir. İkisini de deneyip öyle karar ver derim.

Skechers kullaniyodum ama 1 yil bile dolmadan o rahatlik, bulutlarda yuruyor hissi gitti. Asics bakicam simdi. Bakalim bakalim

Skechers al

ev arkadaşı oluyo o?

Basond
Yine yaptin yapacagini:))

Erkek ayılığı çok çekilmezdi bence olay sadece seksle bitmiyor.

Seks insanlığın en büyük belası zaten ya. Her bokluğun sebebi bu.

Bende ayilik yok sahsen, benim gibisi cekilebilirdi.

@konusm
O baska konu. Nasil desem simdi, isin tercih kismina bakiyoruz, sonuclarina degil.

bir abimiz evlenmemiş ve evlenmek istemediğini söylemişti muhabbet anında,
ailesi ona demiş ki e soyumuz devam etmicek o nolacak diye sormuşlar?
Abimiz de ulan bizimkisi peygamber soyumu ki devam zorunluluğu mu var? devam etmesin ne olur demişti.
O an abimizi çok haklı buldum.

seks yapamıyorsun dolayısyla çocuk olmuyor dolayısıyla aile olmuyor-soyun devamı anlamında.
aile kurumu ve evliliğin en büyük olayı bu.
pek çok insan tercihlerini çocuk yaparım/bakarım bu insanla diye kullanıyor evlilikte.

ayrıca duygusal iliski sadece seksten mi ileri geliyor? kadın ve erkeğin yapısı, beyninin işleyişi, yetenekleri pek çok şeyi farklı. Ha tamam 2 erkek birbibiyle şahane anlaşabilir de 1 erkekle anlaşmanı gerçekten bir kadınla anlaşman, muhabbetin, aldığın keyifle eşdeğer mi görüyorsun? (burada kadın kişisi herhangi bir kadın değil tabi ki özel bir kadından bahsediyoruz). Özel olmayan karşı cinsi lişkisi bile hemcinsle olan muhabbetten farklıdır. Birebir aynısı değildir.

@niye ama
Erkekle anlasirken alacagim keyfi kadinla alacagim keyifle bir tutmamam icin nasil sebep var?
Herhgi bir kadindan degil ozel bir kadindan bahsediyorsak ayni seyi herhangi erkek degil ozel bir erkek icin de dusunebiliriz?
Kisi icin "ozel" bir kadini "herhangi" bir erkekle kiyasliyorsun.

Seks olmasaydı evlilik diye bir şey olmazdı zaten. Bir erkek olarak hiçbir erkekle futbol, basketbol, bilgisayar oyunu, okul-iş-güç gibi klasik konular haricinde muhabbet etmem. Bir insan bir erkekle ne yapabilir ya, fıstık gibi kızlar varken.

Dediklerinde bence çok haklısın cidden birkaç tane lgbt arkadaşım olmasından dolayı mı bilmiyorum ama ben de gayet geniş bir insanım bu konuda. Lakiiiin! Kadın olmama rağmen bir kadınla evlenmem :) çünkü kadının dırdırı, hormonları, menapozları bitmiyor gerçekten. Genel olarak kadınlar daha karmaşıklar o yüzden işi zorlaştırmaya gerek yok erkekler her zaman daha sade ve düzler "bana göre"

Erkek erkeğe kadınlardan bahsediyoruz zaten olm. Konuşacak konu bulamayız. Dayınla evlenip napıcan zaten boşver

@basond

Daha duyurunun ilk cümlesinde "onun ismi ev arkadaşlığı değil mi" dedim içimden:)

@dissendium
"Fistik gibi kizlar varken" demissin. Biz ne diyoruz sen ne diyorsun:) Onlar "fistik gibi kizlar" cunku seks.

@hasmetizm
Erkek erkegeyken kadinlardan konusuyorsunuz, cunku seks.

Cember daraliyor efendiler:)

@ stavro
eyvallah, sen çok naif bir adamsındır, sohbet, muhabbet, hayat arkadasligi, aklina ne geliyorsa paylaşıyorsundur, paylaşabilceksindir bir erkekle de
bak erkek arkdaşlar kendileri diyor erkek-erkekle kadınları konuşuyor zaten diye
ya da top-para-araba konuşuyor diye.
kadın-kadına muhabbet de çok sarar, eğlencelidir, değildir demem. ama kadın-erkek muhabbetinden "farklı"dır ben daha iyidir kötüdür demiyorum. straight bireyler için arada fark vardır diyorum sadece.

"herhangi" bir erkekle kiyasladığm çünkü aşk yok, seks yok diye düşündüm. Aşk ve seksin olmadığı ilişkilerde (bazı evlilikler) bile kadın ve erkeğin rolleri var. farklılıkları var. Kadının anaçlığı erkeğin koruyuculuğu, kadının titizliği erkeğin sağlamcılığı filan var. Ben kendim gibi bir kadını n'apayım mesela, istemem, ben zaten varım yetiyorum kendime.

beni kafaladı beyler. al beni stavro'm

e zaten çoğu erkek bir kere düşünmüştür "ulan keşke gay olsaydım da erkek arkadaşlarımla sevgili olabilseydim" diye.

kısa bir süre önce ben de aynı şeyi düşünmüştüm, üstelik kadınım. çevremdeki sıkıntılı erkek ve kadın oranına bakınca ciddi bir dengesizlik çıkıyor ortada. bu benim çevremden kaynaklıyor olabilir ama erkekler cidden beraber iş yapıp yaşaması, geçinmesi daha kolay tipler ''bence''. erkek olsam gay olurdum herhalde :)

Muhteşem bir bakış açısı (kinaye yoktur).
Kadın olarak baktığımda değil de erkek olarak baktığımda gayet mantıklı geliyor.
Bunun sebebini şuan için bulamadım.

@stavro, fıstık gibi kızlar, çünkü seks değil. fıstık gibi kızlarla finalde seks yapmasan da güzel oldukları için keyif alıyorsun. güzel bir kızın yüzüne bakarken bile mutlu olabilir insan. erkekler kızlara göre daha çirkin oldukları için bir erkeğin muhabbeti esnasında bakılacak bir tarafı yoktur. güzellik seks demek değil, güzel bir tabloya bakan insan tabloyla seks yapmak isterdi o zaman. gönül ister ki göz de güzel şeyler görsün. bunun seksle hiç alakası yok.

ya burda yıllardır binlerce duyuru okudum ama bu kadar saçmasını ilk defa okuyorum. cesario yu bile geçtin bu duyurunla tebrik ediyorum seni.

Senin mantiginla kadinlar ve erkekler seks disinda hicbir paylasim yapamiyorlar. Sen bence bir deneyebilirsin hemcinsinle seks olayini, kisitlama kendini, hayat kisa.

Nağlakası var? İleride eşin olacak insana acıdım, vajinası olmasa yüzüne bakmayacakmışsın.

basond +1

ayrıca auashahfasfasf :)))

@lim5
Penisi olmayan bir adamla evlenir miydin gercekten? Birakin allahaskina:)

Yukaridaki cevaplardan bana katilmayanlar da dahil guzel cevaplar var ama birkac tanesi gercekten guldurdu beni:)
Kimisi soruyu okumamis.

@dissendium
Hayir, fistik gibiler cunku seks. Cok yakisikli ve guzel yuzlu erkekler var pekala, kadinlar erkeklerden daha guzel derken kendi argumanini kendin curutuyorsun aslinda. Mantikli bir seyle gelsen "adam hakli" der giderim.

duyuruda gezinirken gördüm de...

katılıyorum.

ama çocuk, evet. soyun devamı falan bir yana da... çocukları seviyorum ve bir çocuğum olmasını istiyorum.

Sıkıntı sanırım arkadaş olmadığın insanlarla birlikte olmuş olman.
Ben direk muhabbet edemediğim insnala birlikte olmuyorum zaten.

ürkütücü.

Ben kadın olsam hiç bir şekilde erkeklerle uğraşmam. Direk bir kadınla evlenirim. Duygusal tatmin,sadakat ve erkekler kadar cinsellik istememeleriyle harika bir partner olur kadın kadına. Çok penissel aktivite isterlerse efsane straponlar var zaten.

1: Buzdolabında bekleteceksen ve ağzını sıkı kapatmışsan sıkıntı olmaz da dışarıda bekletirsen eğer açılmış süt oda sıcaklığında sıkıntı yaratır.

2: Proteini antrenman günü şu kadar off günü şu kadar alıyorum diye bir durum yok, karbonhidrat gibi değil bu. Günlük ihtiyacın neyse onu alacaksın. Bunu da asgari düzeyde tozdan çoğunlukla yemeklerden alman senin için avantaj.

3: Kilo vermeyle protein tozunun bir ilgisi yok, şeker oranları hepsinin hemen hemen yakın birbirine. Şeker dediğim de cup başına 1 gram olur 2 gram olur işte, çok fark etmiyor. Kilo alıp vermende bir fark yaratmaz. Optimum Gold en jenerik ürün.

ağzı sıkı kapalı ama oda sıcaklığında bekliyor.

UHT sütler açıldıktan sonra oda sıcaklığında öğlene kadar idare eder belki ama yine de risk. Süte bak işte kesilme gibi pıhtılaşma gibi bir durum yoksa iç. Gerçi o pıhtılaşmayla tozun topaklanması aynı görüntüyü oluşturur ama bu sıcaklarda risk bence.

bir gün proteini karıştırmadan götür sütü, tadına bak.

Doğal sporcuysan kaslar öyle hemen erimez zaten. Şınav barfiks dips gibi egzersizlerin varyasyonları bir müddet işine yarar, beslenmende de sıkıntı çıkmazsa küçük hasarlarla bu dönemi atlatırsın.

İkcı herif seni beyenmiştir?

Buralardan yürüyenler de çok fazla.

iyi de pasif cv'ye bakiyor yani sosyal medya degil ki paylasimlarimi takip ediyor, stalkluyor (ne sacma kelime) diyim. cok sacma degil mi pasif cv'ye her gun bakilmasi? bi de ben gorusmeye gideli aylaaaar oldu yani yeni de degil.

Şöyle bir durum var sanırım: (bkz: hoşlanılan kişinin fotoğrafını mouse ile okşamak)

shameless izle.

House of Cards

@house of cards izlendi ve seviliyo

Dracula?
Lucifer?

dracula'yi izledim ama o diziyi yarida biraktilar

lucifer da cok basit ya

sfu sevdiysen oz'u da seversin. neden bilmiyorum ama bu iki dizi bir şekilde birbirine benziyor bence. ikisinin de hikayeleri çok acıklı ve sanırım atmosferleri benziyor, yoksa alakaları yok konu olarak. ben sfu'dan daha iyi dizi olamaz dedim yıllardır, oz'u resmen onun yanına koydum, öyle diyeyim.

onun dışında sherlock önerebilirim ama sezonları 3 bölümlük, yani o keyifle dizi izleme olayını yaşatmıyor insana. yine de izlenmesi gereken bir seri bence, inanılmaz kaliteli.

bir de rectify, looking, the missing gibi kenarda köşede kalmış çok iyi diziler var, onlara da bir bak derim.

hand of god
transparent
the preacher (yeni başladı bu ama müthiş)
mozart in the jungle
the good wife (avukatlık dizisi ama sürükleyici)
the killing (izlemediyseniz daha önce müthiş bir polisiye, orijinal Danimarka versiyonu için Forbrydelsen)

misfits

@la noix miisfits izledim ilk iki sezonu guzeldi

üç de iyiydi bence de şu anda artık sırf bitsin diye izliyorum :D (s05e06'dan bildirdi)

Sen biraz değişik bi şeyler arıyorsun bence.

(bkz: dekalog)
(bkz: siberia)

Özellikle siberia, benim hayatımda gordugum en overrated, en hakkı yenmiş, kıymeti bilinmemiş lokum gibi bi dizidir.

Ha bi de; (bkz: riget). Lars von Trier sevmem ama yukarıdakilerin yanına yakıştı diye yazdim.

Bir de gönüllerin fatihi; (bkz: twin peaks)

Sanki böyle eski pusku, tedavülden kalkmış, old School bi şey aradin gibi geldi, o yüzden bunları onerdim.

Old School değişken; (bkz: e.r.)

Demisken*

Hep eskilerden gittik, o zaman (bkz: gilmore girls).

Ne kadar antin kuntin, izlenmeyen dizi varsa yazdım. Muhtemelen linklere bile tiklamiycaksin ama zaman geçti işte. Hadi eyvallah.

Californication

başlığı silmezsen sevinirim.

House of cards +1

Fargo

Masters of sex

Narcos, vikings, mr robot, utopia (yarıda kaldı galiba), lost, prison break

Fargo, True detective var. İlk sezonları efsane

halt and catch fire var bir de ona baksanıza :)

The Americans izle sen. Çok seversin, çok da güzel dizi.

ya onu sevmedim garip bi sekilde ben de cok umutla baslamistim aslinda sanirim seyden ya zaten dagiliyo rusya motomotlugundan kurtulamadim

11.22.63

the man in the high castle

community,
the office,
parks and recreations,
futurama,
rick and morty

Basınç. Patlarsa muhtemelen parçalanır, parçalar da şarapnel gibi götümüze başımıza girer.

iceride sürekli su kaynatiyorsun, gaz haline geldiginde kapladigi alan ayni degil, sicaklik ile potansiyeli ayni degil. normalde, belli bir basinc noktasina geldiginde icerideki havayi disari salmasi icin check valve kullanilir. tek yönlüdür. islik gibi calar, hem haber verir, hem de ic basinci indirir.

salcali yemek yaparken o emniyet valflerinin tikanmasi söz konusu, o valflerin kirecle vs tikanmasi söz konusu, o valflerin icindeki yayin ömrü sinirli, bu durumlarda bosaltim yapilmaz, ic basinc limiti giderek yükselir

belli bir noktada ic basinca dayanamayan kapak parcalanir, bu patlama gibi olur, kaynar su ilk yirtilmayla acilacagindan metal zarar vermese bile buhari adami pisirebilir, ters kuvvet ocagi vs de dagitip gazin da alev almasina neden olabilir vs vs.

özetle, g.te girebilir. aleti kurcalamayin, bosta birakmayin, bakimini düzgün yapin, maksimum ve minimum miktarlarini ciddiye alin. dandik almayin. milyon tane hesabi var materyal icin. sen suyu az geldi diye boca edip hepsini yok sayarsan, affedersin, hakedersin.

Benim yengem kullanırken patlamıştı. Mutfak tavan dahil çorba olmuştu yengemin de yüzü yanmıştı :/ izi kalmadı ama acı deneyim oldu

Bazi kediler oyle ya. Teyzemde kalirken kedisi hic oyun oynamazdi onda kalirken bayagi bi kudurtma girisiminde bulundum sonra gece teyzemin suratini oyun oynuyoz ayagina cizmisti XD

O gunden sonra kedi kendi haline birakildi o yuzden siz de kedinin ruhunda yoksa cok ellesmeyin akisina birakin bence.

Bizimki de 24 saat oyun peşinde şerefsiz, kediden kediye fark ediyor demek ki seninki de öyle bir kedi.

Siz oynayın onunla. Ben top atıyordum koşup geitirp bana veriyordu tekrar at diye. Alıştırmak lazım. Oyuncak oltalar var kedim bayılıyordu sürekli getirip yatağıma koyuyordu oynayalım diye. Sabah uyanıyorum bakıyorum oyuncak olta koynumda :) kediyi alıştırmak lazım.

nasıl da üste çıkmaya çalışıyor bir de, hiç utanma duygusu da yok bu mza'da helal olsun.

Özeti kaçırdık :/

ne mza'ymış arkadaş.

şu yazdığınızı anlıyorum, başkaları da iyi niyetli davranıp suistimal edilmesin istiyorsunuz ama bence olaylar boşuna büyüyor ve üstelik yaptığınız karalama kampanyası gibi görünüyor. mza'nın ismini yıldızlarken gösterdikleri hassasiyeti sizin isminiz açıkça afişe edildiğinde de gösterdiler modlar yanılmıyor isem, daha ne yapabilirler bilmiyorum.

insanlar tanıdıkları, güvendikleri kişiler tarafından da suistimal ediliyorlar. yani bunun önüne geçmek pratikte imkansız gibi bir şey, kişinin kendisinde bitiyor.

yahu amma uzadı mevzu konuda sana hak verdim haklısın ve insanları uyardın bu çok güzel bir davranış.

artık daha fazla uzamasını anlamsız buluyorum.

Elinizde sadece varsayımlar varken büyük ve çirkin ithamlarda bulunuyorsunuz muhatabınıza. Ben kendisiyle gerek buradan, gerekse yüz yüze görüştüm ve bu iddiaları hak edecek biri olduğunu düşünmüyorum.

Bir aksilik, unutkanlık sonucu böyle bi gecikme olabilir, aranızda halledemediniz, cevap gelmeyince endişelendiniz onu da anlarım ama böyle art arda duyurular açıp da olayı karalama kampanyasına dönüştürmek hoş değil.

şimdi gelir yarı goygoy/yarı ciddi "genşler bizde bir şeyiniz kalmaz" çeker. ifşa ettiğiniz iyi oluyor, rezilliğiyle kalsın. her şeyi geçtim, kargoyu karşı ödemeli yolaması bile benim için nasıl bir insan olduğuna dair yeterlidir.

tam manasıyla "bir deli kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış" vakası.

mza'ya hırsız diyorlar
evet doğru
çünki kalbimizi çaldı

ya ben bir şey yazınca "BİZ HER DUYURUCUNUN ŞECERESİNİ BİLMEK ZORUNDA MIYIZ" diye bana kızıyorsunuz ama duyuruda birisiyle bir şey yapacaksanız, açıp az buçuk duyurularına falan bakın. mza gibi 150 metre yakınına bile yaklaşılmaması gereken problemli bir vatandaşla iş yaparsanız zarar görürsünüz, üstüne üstlük burada sevgi kelebekleri tarafından da yargılanırsınız "ama öyle şeyler olur mu ne kadar ayıp :((" diye.

cantayi alici odemeli gondermesi komikmis.
piremsesin dedigi gibi, birazdan gelir, gencler arkamdan ne konusmussunuz oyle, herkesin gercek yuzu de ortaya cikmis bu arada ceker. huauhuhauha.

Jimicik hiç hayatında birşeyler unutmadın mı ?

ne biliyim birinden tencerede yemek aldığında geri götürmeyi vs. gibi.

ben şahsen unuttum komşunun tabagı hala bende aşure getirmişti saolsun kaldı öyle mutfakta dolapta.
bir çanta heleki tirilyonluk bir çanta değilse üzerine yatma gibi bir durum olacağını sanmam.
para derdine gelirsen bazen 3 5 kuruş ihtiyac anında aldığımızda olur unuttuğumuzda. hayatımız bazen o kadar karmaşık hal alırki onlara kafa yorarken diğerlerini unutabiliyoruz. yahu ben kızla ilk randevuyu unuttum gitmeyi kız bekle bekle ağaç olmuş.tabi yürümedi sonra :))

demem odur ki burda çanta hatırlatmasında haklı olduğun kadar şu an yaptığın şeyde de haksızsın. iddeaların kanıtları var ise git dava aç. yoksa ağır ithamların geri dönüşleride ağır olur.

3 kuruşluk dünya malı için bir insanın onurunu bu şekilde zedelemek yanlış. altı üstü bir çanta dünyanın sonu değil. adamlar böbreğini veriyor yeri geliyor. saygılar

ulan hadi diyelim 2 ay unuttu, meşguldu zart zurt. insan bu olay olduktan sonra alıcı ödemeli mi gönderir ya, adam gelip elden teslim etmiş bi de. bazı arkadaşların da dediği gibi erkek olsa linç edilmişti ama nedense kadın olunca garip bir savunma mekanızması oluşuyor.

İnsanların iyi niyeti böyle suistimal ediliyor çok yazık! Çantayı ayağına kadar götürüp vermiş daha ne yapsın? Geçmiş Olsun!

valla hiçbir şekilde elle tutulur tarafı yok. ben olsam ben de sinir olurdum. onuru gururu zedelenmesin istiyorsa borcuna/aldığı ödünç şeye sadık kalacak. biz mi malız acaba bilmiyorum ki başkası bir şey emanet edince teslim edene kadar aklımız onda kalıyor.

uzun bir süre haber verilmemiş duyuru sahibine, istese her türlü haber verebilirdi müsait değilse.

yahu hepsini atlıyorum; karşı ödemeli kargo nedir :))))))))
şaka gibi.

jimicik +1
piremses +1

Her şeyi geçtim, unutmuş, vakti olmamış vs oldu diyelim.
kargoyu karşı ödemeli göndermek nasıl bir davranıştır?
ihtiyacını gören bir insana, "aman be yemedik çantanı" der gibi tavırlar ne?

mza'yı tanımamıza vesile oldun, teşekkürler.

İtle köpekle muhatap oluyorsunuz böyle oluyor ne yazık ki, biraz hak ediyorsunuz bunları. Burada bir sürü öğrenci var illa iyilik yapacaksanız onlara harçlık gönderin yok Japonya'ya gidiyorum yok Porto Riko'ya gidiyorum deyip kendine bi çanta alamayan ölücülere bulaşmayın

Mobilden piremses +1 cevabim silindi bi daha +1 vermeye geldim XD

Goddard +1
Adam haklı.

mza karakterinin inanılacak hiçbir yanı yoktu zaten. Geçmiş olsun.

çevrende macfit varsa onlar 1 aylık üyelik yapıyor. ucuz hem.

Yağ oranın yüksekse cardio programları ile biraz daha yağ yakarak vücut hatlarının daha ortaya çıkmasına yardımcı olabilirsin. Hiit programlarına bir göz at. Koşu hiit programı ile seni 1 ay götürecek başlangıç programlarını dene bence.

Etrafında park falan varsa calisthenics tipi şeyler yapabilirsin. Park deyince şu annaeanne teyze modundaki aletler değil de paralel dips ya da barfiks demiri olanlardan bahsediyorum. Yoksa eğer aletsiz bodyweight egzersizler de bu geçici sürede işini görür.

Deparlı koşu üstüne barfiks, dips, şınav.

Bir adet barfiks barı al eve, squat, barfiks, şınav ve plank çeşitleri ile bayağı sağlam götürebilirsin hatta ağırlık çalışmıyorsan spor salonu gereksi bence.

genelde 3m'in köpük tıkaçlarını kullanıp üzerine vazelin sürüyorlar.

Otifleks Ayarlı Kulak Tıkacı diye arat bi.

hacı pamuk+vaselin veya vaslin ile olan diğer alternatiflere bak.
gerisi hikaye.
bone de aklında olsun.

aynı dertten muzdarip bir insan evladı olarak, tüm tıkaç türlerini denedim.

sonuç; bone + vazelin/pamuk üçlüsü

en iyi sonucu bu üçlüyle aldım.

neden?

çünkü; kalan tüm tıkaçlar, daldığın ve dipte yüzdüğün zamanlarda basınçtan dolayı kulak tarafından atılıyor. sudan çıkana kadar kulağa su kaçıyor. kulağın attığı tıpa ise denizin içerisinde kayboluyor.

denemiş ve onaylamış bir insan olarak, doktorun da tavsiyesi ile şu tarifi verebilirim;

kulağın yapısına göre pamuktan bir parça koparıyor ve vazelinle hamur haline getiriyorsun. istediğin kadar çok yapabilirsin bu minik topçukları. sonra bunları bir kutuya yerleştiriyorsun. kulağının içine kaçırmayacak büyüklükte ama çıkmayacak kadar da küçüklükte olmasına özen gösteriyorsun. akabinde hazırladığın bu tıpaları kullanıyorsun. kaybetme, düşürme ve erime durumunda da kutuda hazırlamış olduğun yedek tıpaları kullanıyorsun.

ben denizde bone takmayı sevmeyen bir insan olarak bone kullanmıyorum. fakat bone ile daha da etkili sonuçlar elde edebiliyorsun.

geçmişler olsun.
dikkatli ve güzel yüzmeler :)

Benim şu an etrafımda bir tane var, yanımda oturuyor.

daha fazla ilgi çekiyor diye biliyorum.

Çünkü as kadro yok. Teknik olarak as kadro götürülemiyor. yaş sınırlaması var. 23 yaşından yüksek yanılmıyorsam 5 oyuncuya izin veriliyor.
Mesela messi olimpiyatlarda oynamıştı diye hatırlıyorum.
Ayrıca katılım hakkı çok karman çorman...

Olimpiyatlarda 23 yaş altı futbolcular yer alıyor, 23 yaş üstü futbolcuların 3 kişilik kontenjanı var. Öyle olunca pek çok yıldız futbolcu yer alamıyor takımlarda. O yüzden fazla ilgi çekmiyor. Onun dışında, futbolcular diğer sporcuların tersine olimpiyat tipi organizasyonları angarya olarak görüyor ve yer almak için çok istekli olunmuyor. Bu da ilgiyi düşürüyor. Olimpiyatlar amatör sporcuların Kabe'si, futbol sporunun amatörlükle bir ilgisi yok artık.

olimpiyatlar amatör ruhu temsil ediyor bu yüzden milyar dolarlık futbol endüstrisi olimpiyatların yapısına uymuyor. zaten 2-3 oyuncu hariç kadrolar da 23 yaş altı oyunculardan oluşuyor olimpiyatlarda. bu kadrolar da dünya kupası, avrupa şampiyonası kadar heyecan yaratmıyor haliyle..