göz numarasının büyümeyeceği nasıl bir yalanmış öyle?
hd kalitesinde görüyorsan yine sıkıntı. bu gözü kolaylığa alıştırır.
normalde doktorlar ihtiyacının bir tık altında derece verirler ki göz çaba göstersin.
yazdıklarım tıbben doğru mudur bilemem, hepsi geçmiş tecrübelere dayanıyor.

25 yaşımdan sonra gözlük takmaya başlayıp gözümün 3 senede 0.5'lerden 2'lere ilerlemesine şahit olmuş biri olarak hadi ordan diyorum doktorunuza :) numara sürekli büyüyor, durduramıyoruz henüz.

gözlüğü ihityacınız oldukça kullanın, tahtaya bakmak, altyazı okumak, araç kullanmak gibi. bunun dışında hayat kaliteniz çok kötü etkilenmediği sürece günlük hayatta kullanmasanız da olur ama tabi gözünüz daa da bozulur mu bilemem. şahsi tecrübemde gözü çalıştırmanın daha iyi olduğunu hissettim, mesela yakın mesafeler için, örn. bilgisayarın başındayken gözlük kullanmam. evde kullanmayınca ortalığn kirlendiğini fark etmiyorum,

facebook'ta endmyopia diye bir grup var, bilimm göz egzersizleri ile ileri derecede miyopileri bile insanlar 1-2 senede geri çeviriyor ama nasıl yapıyorlar anlamış değilim, bir bakın isterseniz.

lise de başlayıp 15 sene gözlük kullanmış ve en son 4,5 numaralar civarında laser ameliyatı olmuş biri olarak:

1. gözlüğü kullandıktan sonra çıkarında yaşadıkların normal. çünkü göz merceği yerine sabit bir mercek kullanıyorsun. doğal olarak göz merceğin yeni koşullara adapte olurken (gözlük çıkarmaya) zorlanıyor. normalde numaran ilerlemezse bu gecici bir durumdur. mesela iyi uyuduğun bir gün sabah normalde okuyabileceğini düşündüğün yazıları okursun. ama gözlüğü devamlı kullanacağın için gün içinde bunu yapamazsın.

2. numara ilermesi olayı göze bağlı bir durum. bu zaman içerisinde anlaşılan varılan bir sonuç. detaylı muayene gerektirir. yani numara olayını zamanla öğrenebilirsin. gözlüğü kullanman veya kullanmaman numara olayını etkilemez. gözlük kullanmak sadece hayat kalitenin etkiler.

3. gözlükle bir sorunun yoksa uzak için görmeye kendi zorlamak makul değil. o yüzden gözlükle devam. ama estetik kaygın varsa lens kullanmayı deneyebilirsin. bir de göz numarasının birden fazla yerde ölçtür. bazen o cihazların kalibrasyonu sorunlu oluyor ve yanlış sonuçlar verebiliyor.

geçmiş olsun.

Ben de kendi doktorumun söylediğini söyleyeyim. Göz numarası genetik kodlarımızda yazılı imiş. Orada ne yazarsa o olacakmış. Çok kitap okumak, gözlük takıp takmamak bir fark yaratmazmış.

Ancak işte gözlük takınca gözünüz tembelleşiyor biraz. Benim yıllardır numaram aynı (2 derece miyop) ama hiç gözlük takmamış bir 2 derece miyoptan daha kötü görüyorum zira gözlüğe alıştı gözler.

Bence yersiz bir endişe içerisindesiniz. Büyüyeceği varsa büyüyecek, yoksa büyümeyecek. O yüzden gözlüğünüzü takıp devam edin derim ben.

Söylediklerinin olması, ya da olmaması için 0,5 numara çok küçük kalıyor.
Plasebo etkisi olmasın?

15 yıl önce ilk gözlüğümü almıştım. toplamda miyopim 5 derece kadar arttı.
Keşke derste tahtaya bakmak gibi durumların dışında kullanmasaydım sürekli takmamış olsaydım diyorum şimdi kendi kendime...

Goz doktoru seni yemis, gayet de buyuyor ya da azaliyor.

O kadar kucuk numarayi kullanirsan gozun ona alisir sonra gozluksuz duramazsin.

Gözlük taktığınız zaman daha net görmeye alışınca göz, haliyle kendini zorlamak yerine artık bir merceğe bağımlı hale geliyor. Gözlüksüz yaşamaya başlatınca tekrar eski haline döner.

Abim 30 yaşını geçti hala göz numaraları ilerliyor. Bu genetik bir durum asla ilerlemez demek tıp dünyasına aykırı.

Yine gözlük kullanmazsan gözlerin ilerler lafı şehir efsanesi. Yine abim uyurken bile takacak neredeyse gözlüğünü çıkartmaz ama o halde ilerliyor. Gözlüğü protez bir kol gibi düşünün. Başka bir işe yaramaz.

Açılın, ben 5 yaşından beri gözlük takıyorum.

Göz bozukluğunuz genetik olarak doğduğunuz andan itibaren zaten mevcut. Ancak göz kaslarınız genç ve kuvvetli olduğu için bozuk olsa dahi fokuslayarak bunu tolere edebiliyor. Ancak yaşınız ilerledikçe göz kaslarınızın da fokuslama gücü giderek azalıyor ve göz bozukluğunuz yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlıyor. Dolayısıyla göz bozukluğu belirli bir yaştan sonra duran değil, tam tersine yaşlanmayla birlikte artan bir durum.

Gözlük kullanmak göz kusurunuzu arttırmaz. Kendinizi gözlüksüz görmeye zorlamanız beyhude. Hiç kasmayın ve gözlüğün konforunu yaşayın.

herkese teşekkürler. asıl olaylar bildiğimden çok farklıymış öğrenmiş oldum. zaten dersler harici takmıyordum. 0.75 sanılan gibi değil diyen arkadaşlar inanın öyle değil. karşıdan gelen insanın yüzünü seçemediğim zamanlar oluyor. ama bu gözlükten sonra kesinlikle arttı demek ki gözüm tembelleşmeye başladı. gözlüğü daha nadir kullanmaya çalışacağım.

Gece gunduz hicbisey apmadan inandigim seye dua ederdim.

Valla farklı bir şey yapmazdım herhalde. Bol bol tembellik yapardım. Sevdigim yemekleri yerdim bol bol. Onun dışında helallik vedalasmak vs fazla duygusal gerek yok. Kimseye de demezdim herhalde.

-tanrı'ya beni affetmesi için yalvarırdım.
-ailemden uzakta bir yere giderdim. ağlamaları zırlamaları iyice moralimi bozardı çünkü. görmek istemezdim onları.
-hoşlandığım kişiyi bir kez daha görmek isterdim ve kendisinden hoşlandığımı söylerdim.

Hicbirsey yapmazdim sunlar disinda: Hafta sonu bayern i izlerdim yine. Kahvalti ve de gun dogumunda. Bi tabi sorumluluklar aynen devam ederdi.

Kızımla sonsuz tane fotoğraf çekilirdim.

Bütün parayı kokaine yatırır, yarattığı enerji patlamasıyla seks, parti, macera ne varsa yapar, öldürmek istediğim tipleri yanımda götürür sonra da şalteri kapatırdım.

tüm paramı kokaine ve viskiye gömer ''zaten kaybedecek bir şeyim yok aga'' kafasıyla takılırım.

paso yemek yerdim, tek tek akraba ziyaretine çıkardım.

Kosa koşa bir sperm bankasına giderdim hala bir çocuğum yok:)

@j r r tolkien hayrani +1
stresten daha erken de gidebilirdim :D

edit: yalnız halihazırda buradan aldım fikirleri. kokain ve ondan aldığım cesaretle cinayet +1 diyorum şu an. :D

zaten bi hafta ömrüm kaldıysa muhtemelen şu an da pek sağlıklı bi halde değilimdir. O bi hafta ömür kalma durumu gerçekleştiyse böbrekler, karaciğer, kalp, akciğer vs en az biri(muhtemelen daha çoğu) zaten perti çekmiştir. E bu durumda da "evereste tırmanırdım, köpekbalıklarıyla dalış yapardım" vs gibi dilekler pek gerçekçi değil. Ki gidişi düşünürsek muhtemelen iki üç gün sonra çok daha ağır bi duruma gelip 5. günden sonra yataktan kalkabileceğimi sanmıyorum. O yüzden evde yatış, istediğimi yiyip içme(kokain, viski mantıklı olabilir) gibi şeylerle zaman geçirirdim herhalde.

intihar ederdim, 1 hafta bekleyemem

bana, sevdiklerime veya dünyaya çok kötülük yapan kişileri de götürebildiğim kadar yanımda götürebilmek için gece gündüz plan yapardım.

sinir hatta yer yer ofke duydugum insanlarin agzina sicardim. boyle giderdim karsilarina sov allah sov offf ne rahatlardim yemin ederim. sen zaten busun iste kendini ne bok zannediyorsun, rezil edecem lan seni olmeden once falan.. :D yalniz dusununce cok komik geldi. valla gozumde yeme icme yok suraya buraya gitme yok yani kalmamis o sevk. hic ama hic kimsenin boyle asla şehirleşmenin olmadigi, kus uçmaz kervan gecmez bi yerde gomulmek de vasiyetim olurdu

1) Sevişirdim.
2) Sevmedigim insanlara onlari sevmedigimi bir daha soylerdim.
3) 1 hafta boyunca izleyecegim kadar cok film izler, okuyabilecegim kadar cok kitap okurdum.
4) Dua da ederdim galiba. Ölecegimden haberim var diye biraz fırsatçılık olarak gorebilirdim ama yine de dua ederdim.

1 hafta ömrümün kaldığına hiçbir şekilde inanmazdım. Kim bilebilir 1 hafta ömrüm olduğunu? En umutsuz durumlarda bile, çok az da olsa, bir yaşam olasılığı vardır. Hiçbir şekilde kabul etmezdim. Bu yüzden de, her ne yapıyorsam, onu yapardım. Sevdiklerimle birlikte olurdum, çalışıyorsam çalışırdım.

Hiçbir şeye dua etmezdim. Kimseye de yalvarmazdım.

ben de ‘yok yaoo bi hafta değildir o daha vardır zamanım’ kafasında olur, ne yapıyosam ona devam ederdim muhtemelen ama bu soruyu daha çok artık gelecekle ilgili hiçbir kaygınız olmasa şuan ne yapardınız gibi kabul edip cevaplarsam gezmek isterdim. ailemle normal tatile gider gibi vedalaşır, onlara güzel notlar bırakmaya çalışır ,ülke içinde bile olur, hiç gitmediğim bir yere giderdim.

ana haber bültenlerine çıkacak bir şeyler yapardım...

Bankadan 200bin(aninda veriyorlar bana) kredi cekip bitcoine basarim.

Sonra onu donanima koyup bir akrabaya veririm. Ben olunce yesinler, reddi miras yapsinlar borc da girmesin.

Arabayla zengin muhitlere gidip herkesin aynasina kapisina falan vururum maksat ibnelik olsun. Nasil olsa sigorta primim artmayacak. Bunu 1 hafta boyunca yaparim acayip de eglenirim.

mevcut rutinime devam ederdim çünkü kimseyi endişelendirmek istemezdim. sonra da bağış ve veraset işlerimi ayarlayıp hayata veda ederdim.

deep impact filmi geldi aklıma.

kediler öleceklerini anlayınca kuytu köşe bir yer arar. onlar gibi, yurt dışında bildiğim çok huzurlu, sessiz, sakin bir yer var, oraya gidip tüm insanlıktan uzak bir şekilde kendimi dinlerdim. (deep impact filminde tea leoni babasıyla gidiyor, öyle bir yer.)

aksiyon, para, hırs, intikam, benden sonrası, hiç düşünmezdim.

kyk yattıktan sonra öğreneceksem çok da şeyimde olmaz açıkçası, bütün kyk parası artı harçlığımı bir haftada ezerim, ki normalde de bir buçuk haftada bitiyor djnf diğer insanlara karşı içimde kalan ne varsa söylerim, belki saçma sapan yerlere giderim, son gün de ege denizi nden suriyelilerle yunanistan a kaçmaya çalışırım muhtemelen ölüm sebebim de o olur djbd

veda mektubu yazarım ailem ve arkadaşlarım için ayrı ayrı.

yalnız basima kampa giderim daha önce görmediğim güzel bir yerde.

dünyevi zevklere harcamam zamanımı. doğayla bir olur, toprak olur giderim.

İçip içip ağlardım galiba.

Yok ya ben kesin kafayı sıyırırdım. Düşününce bile doğru düzgün bir şey uyduramıyorum. Ben aklımı oynatırdım.

Sevdiklerimle Peru'ya giderdim

nefret ettiğim insanların hepsini bir şekilde öldürürdüm.

Hicbir sey yapamam mal gibi kalirim. 1 hafta sonra gercek anlamda her sey yok olacagi icin hicvir şeyin anlami kalmaz.

aslinda olmek diye bir sey yok. form degistirmek ya da formsuzlasmak var. enerji donusur, hicbir zaman yokolmaz. su anda insan formunda bilinc ve beyinle yasadigimizdan dolayi bu tur seyler dusunuyoruz.

cevap: bir sey yapmam. isimi yapmaya devam ederim.

Sevdiğim insanlarla sevdiğim yerlere gider sevdiğim yemeklerden yerim.

Istatistikleri bilmiyorum ama sanirim cocuk dogum oraninda azalma olunca baska ülkelerden göcmen aliyorlar.
Bir de kendi insanlari daha cok teknik bilgi beceri, egitim gerektiren islerle ugrasinca bulasikcilik, temizlik, soförlük gibi daha az vasifli isleri göcenlere yaptiriyorlar.
Sonra gelen göcmenlerin de en gec 3. nesildeki torunlari zaten mevcut vatandas gibi oluyor.

2 senedir Almanya'da yasiyorum. Burasiyla ilgili fikrim az cok bu yönde.

+1 chitosan

bu ülke böyle mutlu mesutken kalkıp o ülke insanının hiç alışık olmadığı talepleri olan insanları ülkesine almaktaki zoru nedir?

aslında basit :
diğer ülkelerin siz niye hiç mülteci almıyorsunuz lan bu sayıyı paylamamız gerekiyor demesine fırsat vermeden alıyoz ya olum hatta bak onların kültüründe okul bile açtık ibadet yerleri var vs diyebilmeleri
türkiye herhangi sosyal bir elemeden geçirmeden 5milyon mülteci alır
isviçre okumuş aklı başında 200-300 kişi alır onlara birde lokasyon verir okul verir takılın burda akıllı uslu der.
türkiye isviçre'ye yürümeye kalkarsa bak bi sürü adam aldık diyip üste çıkarlar.

kaynak : norveç'te siyasi parti yönetmiş eski patronum. norveç'e giden 200 suriyeliyi yukardaki cümleler ile özetlemişti.

Toplumların yaşadıkları bölgeyi işaretleyip buraya bizden başka kimse gelemez demesi biraz sıkıntılı. Bence evrensel hukuk adına doğru değil. En azından bunu kontrollü yapıyoruz diyorlar. Konu biraz çetrefilli uzun uzun yazıp tartışmak gerek. Ne yani ben ingiltere'yi ve bulunduğu adayı, doğasını merak ediyorum ama ingilizlerden izin almam gerekiyor.

ağzımı bozacağım müsaadenle, bunun başlıca nedeni medeniyete ve güzelliğe düşman olan ultra kapitalist şerefsizlerdir. avrupalılar üremek istemediği ve nüfus yaşlandığı için mecburen göçmen ihtiyacı doğuyor ancak bugün gelinen noktada ucuz iş gücü için "niteliksiz nüfus" bilerek şişiriliyor diye düşünüyorum. bunun en nadide örneği isveç'tir. "çok insan olsun, hepsi köpek gibi yaşasın ki dandik bir pozisyon için 10 bin tane adam başvursun ve ben düşük maaşa çalışmaya dünden razı olan adamı eşek gibi sömürebileyim" zihniyetiyle sosyal demokrasinin, güzel ülkelerin köküne dinamit döşediler.

tabii iş "itoğlu it kapitalistler" deyip geçilecek kadar basit değil. avrupalılarda modernleşme ve rahatlama öyle bir seviyeye ulaştı ki insanlığın en temel içgüdülerinden uzaklaştılar. altışar tane çocuk yapsınlar, paladin basıp en yakın ülkeyi fethetsinler, LEBENSRAUM TİLİLİLİ demiyorum; şartlar çok değişti ama sonuç olarak insanız, hayvanız. bu kadar yumuşak bir tavrın kimseye faydası olmaz, olmayacak.

almanya bu konuda daha iyi ama uzun vadede onlar da göçebilir gibime geliyor. ihtiyaçları kadar alıyorlar, nispeten iyi bir şekilde sisteme entegre ediyorlar. göçmenler neyse de artık mülteciler ciddi bir sorun olmaya başladı. binlerce insanı ya ölüme terk edeceksin (ki bu "binler" sürekli geliyor, milyonlar oluyor) ya da bir şekilde sisteme entegre etmeye çalışacaksın. alternatifin yok.

ortadoğu'daki savaşlar ve 5-10 sene içinde ciddi anlamda canımızı sıkmaya başlayacak olan iklim problemi asıl darbe olacak diye düşünüyorum. bundan 20-30 sene sonra, dünya nüfusunun belki 1 milyarlık kısmı bulunduğu yerde çok ciddi sorunlar yaşayacak ve canından olma pahasına kuzeye gidecek (şu an bile oluyor bu). o zaman ya avrupa kıyıları yüz binlerce cesetle dolacak ya da avrupa diye bir şey kalmayacak. nasıl ki sanayi devrimi'yle birlikte şehir nüfusu aşırı hızlı şekilde arttı, belki 2050'de de nüfusu %300-400 artmış, çin mahallesine dönmüş berlinler görürüz. hatta ne berlin'i, bayburt'un nüfusu 2 milyon olur belki sjfsj.

uzun lafın kısası,

* avrupa beğenmediği göçmenlere muhtaç çünkü iş gücüne ihtiyaçları var. ayrıca yılların getirdiği refah ve hoşgörü artık kendilerini zehirlemeye başladı. ağzını açanın "faşist" olduğu bir ortamda dengeyi tutturmak zor. halbuki göçmenlik/mültecilik alanında yapılacak kısıtlamalar çoğunlukla iki taraf için de faydalı oluyor. plansız, programsız bir şekilde koca bir ulusun nefret objesi haline getirilen mülteciden kime ne fayda gelecek? dünyanın en iyi insanı bile olsa radikalize olur.

* mülteci sorunu katlanarak artacak. ya çok katı politikalar izlenerek bu mülteciler avrupa sınırları dışında tutulacak (suriyelileri bize kilitlediler mesela ne güzel, lol) ya da avrupa bildiğimiz avrupa olmaktan çıkıp zamanla b*ka saracak.

***

ben avrupa'yı severim. şu an çok güzel ve gelişmiş olması falan bir yana, tarihsel olarak da muazzam bir yer. benim için medeniyetin beşiğidir. tamam mezopotamya, anadolu iyi güzel ama avrupa da 200 sene önce keşfedilmiş bir toprak parçası değil.

gelgelelim geleceğini hiç parlak görmüyorum keratanın. rusya, çin, amerika falan tek yumrukta canını alır bunların 10-20 yıla. yavaştan çözülmeye başladılar zaten. daha iyiye gitmesi için tek bir neden göremiyorum. kötüye gitmesi için çok neden var. 20-30 tane ülkeye aynı şeyleri dayatamazsınız. işler iyi giderken sorun olmaz ama bozulduğunda çatlak sesler muhakkak çıkar.

ben şu an imkanım olsa almanya'da yaşarım ama 2030-40 gibi rusya'da olmayı istiyorum. TARAMALI TÜFEĞİMLE sınırda patır kütür çinli, bangladeşli, pakistanlı indiricem giremesinler diye. faşist rus dostlarım sever böyle şeyleri, o ayılar hiç "welcome refugees" falan demez. ben artık küresel ısınma yüzünden karın bile yağmadığı, muz falan yetişen vladivostok'ta takılcam, güneydekiler de kavrulsun bana ne, önceden akıl edip gelselermiş eheh.

***

tabii bir üstte de görüldüğü üzere "adayı görcem, niye ingilizlerden izin almam gereksin, hepimiz kardeşiz" kafasında, hayallerde yaşayan halklar da bunda etkili. arkadaş ingiltere'yi ziyaret etmek veya ingiltere'de yaşamak yasak değil, vize veya oturma izni alman gerekmesi oranın "yasak" ve "ingilizlere ait" olduğu anlamına gelmiyor. pekala gidip yerleşebilir, yaşayabilirsin.

çok merak ediyorum 300 kişinin yaşadığı mahallenize 100 tane suriyeli gelse "eheh ülke hepimizin, onlar da burda yaşasınlar <3" diyecek misiniz? sisteme entegre edilmiş, topluma fayda sağlayacak, ülkenin ihtiyaçları doğrultusunda alınmış göçmen faydalıdır, güzeldir. o insanların zararı olmaz, aksine faydası olur. gelgelelim gittiği yerin kurallarıyla, kültürüyle alâkası bile olmayan; çoğunlukla sisteme sadece yük oluşturacak, toplumsal düzeni bozacak zırtapozların girişi kimseye fayda sağlamaz. en başta kendileri mağdur olur ama bunu anlamıyor insanlar.

Irkci degilim ama konseptli her yazi irkcidir oncelikle bunu bir koyalim. Bunu sadece ben soylemiyorum, Google'a I am not racist but yaz goreceksin. Sana irkcisin demiyorum ama muhtemelen cok hakim olmadigin bir konu bu.

Evvela ne Isvicre ne de bir baska bati ulkesi hayaller ulkesi degil. Her ulkenin kendine ozgu problemleri var. Disaridan bakmak veya uc gunlugune turist olarak gitmek ya da 6 ay ogrenci olarak yasamak bu iluzyonun arkasini gormeniz icin yeterli degil. Bir Isvicre, Almanya veya Isvec gurbetcisine sor hayatin zorluklarini sana anlatacaktir. Hicbiri cennet degil. Turkiye daha iyi demiyorum bakin, cennet degil. Kendine ozgu bizde olmayan sorunlari var, bizde sorun olan bir cok sey de cozume kavusmus.

Multeci neden aliyorlar? Bunu daha once sozlukte de yazdim burada da, okuyan vardir. Hicbir ulke multeci almak istemez, oh oh gelsin multeciler demez. Multecilerle ilgili uluslararasi antlasmalar var, bu cercevede alinirlar, insan haklari sozlesmeleri geregi geldikleri yerler eger guvenli degilse kanunlar cercevesinde geri gonderilemezler.

Gocmen almak baska, multeci almak baska bir seydir. Avrupa'ya gocen Turkler %90 oraninda gocmendir, multeci degil. Gocmen aliminin sebepleri ucuz is gucu veya nitelikli is gucu vb olabilir multeci almanin amaci tamamen mecburiyettir. Turkiye ulkeye girdikten sonra bir Suriyeli'yi ulkesine geri gonderemez. Buna mukabil BM ve AB multeci agirlayan ulkeye finansal destek saglar veya direkt olarak gocmenlere odenek ayirir. Bu bir insanlik meselesidir her ne kadar bir cok insan Turkiye'de buna inanmasa da insan haklari boyle bir seydir. Medeni ve zengin bir ulke olmanin bedeli biraz da budur, bir cok seye kafa cevirebilirsiniz ancak gozunuze sokulan insanlik rezaletlerinde butun dunyanin gozu ustunuzdeyken medeniyetinizin ve zenginliginizin bedelini odemeniz gerekir. Bunu secim donemi Isvec'te liderler arasi tartismalarda cok dinledim. Genel kani ise suydu; biz Isvec'iz biz diger ulkelere oncu olmak zorundayiz, onlar multecilere kapilarini kapatiyor olabilir ama biz bunu yapmayacagiz, biz dunyanin oncu medeniyetiyiz.

Mesela bize garip gelen turlu libosluklari da bu minvalde ilk bu tip ulkeler getiriyor. Cunku gelismekte olan ulke ile gelismis ulkelerin etik ve moral duzeyleri de birbirinden farklidir. Bizde medeniyet yere cop atmamak, rusvet yememek, sirada beklemek ve yaya gecidinde durmaktan ibaret iken Isvec'te bunu en koylu en alt profil insan bile yaptigi icin onlarin burjuvasi icin medeniyet simgesi bizim humanist libos diye elestirdigimiz turlu seylerdir(cinsel ozgurluk gibi, veganizm gibi, cevrecilik gibi, insan esitligi ve multeci haklari gibi)

O insanlarin bagirip cagirmasi, sinirli olmasina falan da senin benim gibi bakmazlar. O insanlar neden boyle? Cunku egitimsizler, cunku onlarin kulturu boyle yetistirmis onlari derler. Sucu o insanda bulmazlar, arkasindaki sebebi gorurler. Sonuc olarak alirlar, egitirler, istihdam ederler, tolore ederler, cocuklarina iyi bir gelecek saglarlar, cocuklari da aileleri gibi degil sistemin yetistirdigi gibi bireyler olur. Sistemleri de sistemi destekleyenleri destekledigi icin bir cok gocmen zaman icinde ayak uydurur sisteme.

Ben multeci alinmasi Avrupa ekonomisine muthis katki sagliyor falan demiyorum ama pragmatist bir dusunceyle yapilmis bir is degil multeci kabulu zaten. Bazen okuyorum Avrupa, ABD'nin ve Cin'in gerisine dusuyor ekonomi savaslarinda diyorlar, sebebini de gocmenlere falan bagliyorlar. Buna en guzel cevabi su videodaki Macar youtuber veriyor.
www.youtube.com

Uzun oldu ama mesele basit bir mesele degil kusra bakmayin.

Medeni ulkeler multeci olmadan gelismiyor.

Elit sirket gibi dusun bunlari, mesela x holding olsun. Bakinca burnundan kil aldirmaz top unilerden adam alir herkesten 2 yabanci dil ister.
Ama oranin deposuna uretimine bak asgari ucretli kaynar, sirketi buyuten guc onlardir.

Almanya'nin bu kadar gelismesi hep bundan iste. 50 yildir ulkesine multeci basiyor.
Suriye olayinda da en cok almanya aldi, digerlerinin aldiklari hikaye.

bizim ulkenin de ekonomisini costurdular aslinda. Duzgun yonetilselerdi ya da duzgun secilselerdi bizim ulke de gelisirdi. 100 tane fabrika acacak kadar adam aldik ama fabrikamiz yok.

Öncelikle belgeseli kim hazırlamışsa bilgiler yanlış; biz isvicre'nin küçücük şehrinde yaşıyoruz, tüm cocuklugum ve lise yıllarım boyunca ufak tefek de olsa bir sürü hırsızlık vakasına denk gelmişimdir; 2 sene önce bizim evimize de hırsız girdi. Benzer şekilde uyuşturucu, taciz, tecavüz vakaları da insanın olduğu her yerde oldugu gibi İsviçre'de de var; ensest suçlarının avrupa'da en yoğun olduğu ülke. Alice harikalar diyarı değil hiçbir ülke maalesef.

Yukarda da söylendiği gibi göçmen alımının is gücu ihtiyacı ve doğum oranlarının azalması gibi temel nedenleri var. İsvicre ornekleminden gidersek bundan 7-8 sene önce belirli bir süre için vatandaşlığa başvuru yapan çoğu kişinin dosyasında absürt bir durum görmedikleri takdirde kolayca vatandaşlığa geçirdiler zira 2100 civarında nüfus oranında hatlı sayılır bir azalma olacakti; kotalarını istedikleri gibi doldurdunca şimdi vatandaşlık basvurularini yine durdular.

O ülkede doğup büyüyen çocuklar bir süre sonra bir şekilde o sisteme adapte oluyorlar zaten. Ben artık turkiye'de yaşıyorum ama erkek kardeşim üzerinden örnek verirsek; eğitiminin tamamini isvicre'de almış, 4 dil bilen, askerliğini orda yapmış, tamamen o ülkenin gençleri gibi yaşayan bir isvicre vatandaşı. İlerde evlenecek olsa çok yüksek ihtimalle isvicreli biriyle evlenecek zira etrafında türk yok. E kendisi Turkiye'den bu kadar kopukken, doğru düzgün türkçe bile konuşamazken onun çocuğuna türk diyebilir miyiz artık? Soyadı türkçe olsa da aslında bir isvicreli gibi yaşayacak.

Adapte olamayanlar da fabrikalarda, temizlik işlerinde ucuz işgücü olarak görülüyor. Zaten düzgün bir sistem olduğu için en adapte olmayani bile bir şekilde uyum sağlıyor.

Göçmen alımının temelinde bunlar yatıyor.

oncelikle irkci degilim demissin, ama bu sorun tamamen irkcilik kaynakli. o cok begendigin ulkelerin bu seviyeye gelmelerinin sebebi, kokeni ne olursa olsun ulkesinde yasayan insanlarin makul taleplerini diger vatandaslarin haklarini cignemeyecek sekilde vermesidir. yine ayni sekilde ulkesinde yasamak isteyen insalarin kokeni, irki vs ile ilgilenmemeleri.

"kokeni ne olursa olsun ulkesinde yasayan insanlarin makul taleplerini diger vatandaslarin haklarini cignemeyecek sekilde vermesidir" olay Neverland'de geciyor herhalde.


beyler/bayanlar uzulerek soyluyorum yok boyle birsey. dunyanin en ozgur ulkesine git boyle bir ortam yok, unutun bunlari. ihtiyaci varsa kapiyi acar gocmeni alir ayak isi yaptirmak icin. bir yamuk yaparsan yok eder seni, bu kadar basit.


trafikte polis durdursa, ehliyette osman yaziyorsa tavri farkli olur, mike yaziyorsa farkli. yok boyle birsey diyen yurtdisina sadece arada bir gezip tozmaya cikmistir, yasamamistir.

cooper, neverland'den bildiriyorum olay boyle geciyor. o insanlar cok sevdikleri icin boyle yapmiyorlar ama diger gruplar da zamaninda bu sekilde bazi haklar kazandiklari icin su anda kisitlama getirirlerse diger gruplar da siranin kendilerine gelecegini bildikleri destek oluyorlar ve kucuk olaylar toplumsal krizlere sebep oluyor. ama bu demek degil ki bu gruplara sevgi ile bakiyorlar. isvicre dediginiz ulke dunyadaki en irkci ulkelerden birisidir muhtemelen(almanlar sagolsun) sadece orta dogulu yada turklere karsi degil. alman/isvicreli olmayan guney amerikali, ispanyol, portekiz, polonya vs herkese karsi irkci ve mesafeli yaklasirlar ve bunu sadece ikili iliskilerde gorursun, farkedersin. benim bu gorusum de bir bakima irkcilik aslinda ama 1.5 yil icerisinde yeterince isvicreli/alman ile muhatap olup, yeterince farkli milletten insanlar ile bu konuyu teyit ettirdim ki artik genelleme yapabilecegimi dusunuyorum.

bunu gidip alman'a, isvicre'liye sormayacaksin, git isvicre'de yasayan bir afgan'a somali birine falan sor bakalim ne diyor :)

"sadece ikili iliskilerde" degil, devlet ile muhattap olmaya basladiginda da gorursun. ha ben bunu garipsemiyorum onu soyleyeyim, sen oranin vatandasligini alsan da yabancisin adam da sana ona gore davraniyor. sen buna irkcilik diyorsun ben pek oyle oldugunu dusunmuyorum ama bu baska bir tartisma konusu.

kagit ustunde goz boyamalik bazi kanunlar getirilir, eskiden yapilan hatalar icin ozur dilenir, vs. ama pratikte bir etkisi yok. bu tabiiki sadece turklere ya da orta dogululara karsi degil, butun "farkli"lara karsi.

/cooperr
Yaşadığım yerde vatandaştan tek farkım oy verme hakkımın olmaması. Sene sonunda 3. yılımı doldurduğum için belediye seçimlerinde oy kullanma hakkı elde ediyorum hatta, vatandaş değilim bak.

Bunun dışında bir vatandaşın sahip olduğu tüm haklara sahibim. İşsizlik maaşından tut, hastanede tedavi olmaya kadar. Çalıştığım yerde göçmen olduğum için ne daha az para alıyorum ne de daha az iznim var. Herkesle eşit alıyorum.

Irkçılık var mı? Devlet bazında yok ama vatandaş bazında var. Göçmenlerin pek girmediği bir mağazaya girince tip tip bakmalar falan oluyor mesela. Siyah bir İngiliz arkadaş var iş görüşmesine gitti mesela birinde, kurumsal lirket ve değil, ufak basit bir iş. Genelde görüşmeye çağrıldıysan alırlar ama ırkçı şerefsiz ben sen İngilizsin diye alacaktım işe diyor, vazgeçiyor siyah diye. Böyle orçolar var evet. Polisle hiç münasebetim olmadı ahkam kesmeyeyim şimdi ama polis ve güvenlikler genelde ırkçı diye duyarım.

Daha bir kere olsun pasaport sormadılar. Göçmenlerin de kimlik kartı aynı zaten vatandaş ile.

@ bgbu

sosyal haklardan bahsetmiyorum. en basidinden calistigin sirket lokal bir firma ise yonetim kuruluna bak, gocmen var mi? uluslararasi bir firma ise, senin bulundugun subadeki yonetici tayfasina bak, gocmen var mi? sence senin yonetici olabilme olasiligin var mi?

ayni sikintilar devlet ile iliskilerde de var. mesela bir vukuat oldu ceza yiyeceksin. ceza sikalasi var, ne kadar ceza yazilacagina polis karar veriyor. alt limit $250, ust limit $1000 diyelim. ben boyle durumlarda hep ust limitten ceza yemisimdir, her ne hikmet ise yerli arkadaslar hep alt limitten yiyor. hayirdir? bunu ne yapacaz, rastlanti mi bu?

Valla ülkenin %20'si göçmen %30'u göçmen köklere sahip, o nedenle evet yönetim kurulunda da devlet dairelerinde de göçmenler var. Yükselme şansım var mı? Yükselmekten kolay ne var? Kimse sorumluluk almak istemiyor buralarda. Herkesin maaşı dolgun zaten, iznim çok olsun, az çalışayım, telefonum çalmasın derdinde insanlar. İşini iyi yaparsan severek yaparsan 3-5 sene içinde departman şefi olursun. Şefim Finli bu arada, abuk subuk bir İsveççesi var. Göçmen yani. Hastanede doktorların yarısı göçmen gene, git devlet dairelerinde personelin %30-40'ı göçmen kökenli.

Polisle münasebetim olmadı dediğim gibi. Ve gene söylediğim gibi bazı negatif durumlarla karşılaşabilirsin bu olur. Öte yandan hastanede falan randevu alırken avantaj. Eşim yerlisi buranın 3 ay sonraya randevu alıyor hastaneden. Ben arayınca 2 hafta sonraya alıyorum. Çünkü göçmene gıcıklık yaparlarsa ırkçılık kartını oynar. Ben yapmam ama kıza gel sevişek diyip yok denince ırkçı mısın neden sevişmiyon benle diye soran tipler gördük burda.

Öte yandan nereye gidersen git. Eğer o yerin kültürünü, mizahını, toplum yapısını içselleştiremezsen ki bu bir yetişkin için çok zordur, öteki olarak kalırsın.

Abd'de ırkçılığın tillahı var. Ama bütün silikon vadisi şirketlerinin yönetim kurulları hintli ve asyalı kaynıyor. Kaç tane wasp var?

Avrupa'da bakanlık yapan göçmenler var. İsveç'te bir ara Mardin doğumlu bir kürt milli eğitim bakanıydı. Hollanda'da parti liderleri falan var türk asıllı. İngiltere'de lordlar kamarasından olup göçmen olan bile var. Sir ünvanı almış ırak doğumlu bilim insanları var vs.

Olay tamamen senin kim olduğunla alakalı, nerede doğduğun veya ne renk olduğunla değil.

Ama balkonda mangal yapıyorsan Avrupa'da evet ötekisin istersen soyadın Johansson olsun, saçın sapsarı olsun farketmez.

biz zaten uyum saglamamak icin direnen kisilerden bahsetmiyoruz onlari gec, uyum saglamaya calisanlarin yasadigi ve yasayacagi zorluklardan bahsediyoruz. benim malesef gorduklerim yasadiklarim farkli. bekle ver gor diyorum...


irakli bilmemkime nobel verdiler, oburu basbakan oldu falan filan, bunlar istisna ve goz boyama. vitrinde guzel duruyor, onune havuc koyuyorlar iste. sende bir umit bende o noktaya gelebilirim diye tirmaliyorsun. ne kadar calisirsan calis gelebilir misin, muamma.


universiteden bir arkadasim, babasi turk annesi ingiliz. 3 kardesler, orta dogulu gorunumluler ama turkceleri yok gibi, ingilizce/fransizca konusuyorlar zaten evde. neyse, evde birbirlerine giriyorlar, komsu polis cagiriyor bir vukuat var gidin bakin diye. polis normalde gelir evin genclerini alir goturur olay buyumesin diye milletin yatismasini bekler. gelir gelmez oglanlardan birini vuruyor, cocuk vefat etti. hala mahkemesi suruyor. cocukta silah, bicak falan yok, hepsi zaten okumus etmis isinde gucunde elemanlar. yasadiklari muhit duzgun yani oyle uyusturucu saticisinin evini basmiyorsun, normal orta direk bir ailenin evi.

simdi bu polisler caucasian birinin evine boyle girip evde birini vurabilirler mi? sikar biraz.

sana televizyonda kanada'li polislerin yok gay parade'e katildigini, yok su savasi yapiklarini millete cicek dagittiklarini falan gosteriyorlar. yok kanada'da hapishaneler hilton gibiymis falan filan. alayi palavra.

Siz beni iki dakikada gittiği ülkeyi savunan wannabe ilan ettiniz yok öyle bir şey.

Gizli ırkçılığın ne olduğunu, yabancı olmanın ne olduğunu iyi biliyorum. Ben özbek asıllıyım, Türkiye'de de göçmendim anlayacağınız, tipten ötürü.

Neyse sorun bu değil. 1942'de kısırlaştırmaların, toplama kamplarının olduğu zamanlarda değiliz bunu bir koyalım.

Adın abdullah diye mustafa diye işe giremediğin de oluyor evet. Polisin veya mahkemeye çıksan hakimin belki adiliğine maruz kalma ihtimalimiz de yüksek bunu da kabul ediyorum. Bunlar kişisel gizli veya aleni ırkçılığın sonuçları. Ben size devlet önünde bir fark yok, vatandaş bazında ise ırkçılık dibine kadar var diyorum.

Yarın rte abd'ye savaş açsa abd'deki Türkleri kamplara kapatmayacaklar merak etmeyin. O evreleri geçtik diye düşünüyorum. Tartıştığımız konu zaten göçmenleri neden alıyor bu "cici" ülkeler meselesi.

devlet politikasi olmasa o memuru neden ve nasil ise aliyorlar? herkes olayin gayet farkinda, ozellikle boyle tipleri seciyorlar. belki artik kamplara kapat(a)mayabilirler, ama vatandas bile olsan yarin deport yemeyeceginin garantisi yok, adam verdigi hakki geri alabilir, kim ne diyecek? ya seni yarin alip ucaga bindirip turkiye'ye postalasalar kime nereye basvurup itiraz edeceksin? konsolosluga mi? beyaz adamin ne yapacagi belli olmaz :)

wannabe degilsin belki ama fazla guveniyorsun bu elemanlara, kendini saglama almani oneririm, her zaman bir B planin olsun.

evet konuya donecek olursak: koleye ihtiyaci var, aliyor. beyaz/mavi yaka fark etmez.

kronik ram yetmezliği

reklam engelleyici kur, ya da kuruluysa sözlükte devre dışı bırakmayı dene.

sözlüğü açarken başka sitelerden de veri çekiyor oluşumuzdan dolayı gibi bişi sanırım o. firefox'ta oluyoır bende de ama bi şekilde hallediyorum.

8gb ram chrome icin yeterli olmaz mi yahu? I7 4770k ssd'li desktop kaldi ki arkada calisan baska uygulamalar da yok.

Ublock origin, ustune ghostery kur duzelir. Ghosteryde her seyi engelle ayarlarini sec yoksa yine google reklami gosteriyor.

Hukuki yoldanda, müdürlerine sikayet ederekte malesef bir sey yapamazsiniz.
Düsünün adamlar sokak ortasinda kavga edip kas, göz patalatacak sekilde polislik oluyorlar, o vakayi bile ciddiye almiyor adamlar. Böyle telefondaki laf dalasiyla kimse ilgilenmez.

Müdürlerine sikayet etme konusunda da; Müdürü adami bu konuda destekliyordur bile, pek bi yaptirim uygulanmaz.

+ Bi uyku herseyin ilaci olur. Yarina bu kadar sinir kalmaz. Sizde bu konuyla ugrasmak istemezsiniz zaten.

Onlar hukuk burosu falan degil, zaten yasal islemle senden o parayi da alamayacaklar.
Sen de faiziyle falan odemeyeceksin. Bunu herkes biliyor.

Sen odeyecek olsan zaten turkcell yasal yolla alabilirdi.

Geriye ne yontem kaliyor?
Seni hergun arayip rahatsiz etmek. Rahatsiz olmazsan da babani kardesini butun akrabalarini sirayla arayacaklar. Hepsine sms atacaklar, oglunuza/kiziniza soyleyin borcunu yatirsin yoksa hapse dusecek diyecekler.
En son bi akraban hapse girme diye parayi yatiracak.

Bu ülkede yasal yollarla artık kimse (zengin ya da yandaş olmayan) hakkını arayamaz ve alamaz. Lütfen bunu kabul edelim. Boşuna uğraşma. Sakin ol, aldırma.
Ev haczi yapamaz yasal değil, üzerine gayrimenkul ya da araç da yoksa hiç bir şey yapamaz. en fazla bankada görünen yasal maaşının dörtte birine haciz getirebilir.

Hukuk bürosu olduğuna emin misin ?

Firmalar alacaklarını kanunen bu tarz aracı kurumlara ufak miktarlara satabiliyorlar. Bu aracı kurumlar ne koparırsa onlar için kar. İnternette araştırın, milyonlarca şikayet var bu sözde hukuk büroları hakkında. Sizi arayanlar da çağrı merkezi zaten. Gerçekten hukuk eğitimi filan olan tipler değil.

Editleyemedim. Bir süre sonra soyismi aynı olan akrabaları aramaya başlayacaklar. İnternetten bakın inceleyin.

Hukuk bürosu değil, varlık şirketi onlar. Sizi arayanlar da hukukçu değil, çağrı merkezi elemanı. Odemiyorum, hacze ver, sittin sene taksitle al. Haydi yallah deyince melek oluyorlar.

Benim bir borcumdan ötürü ttnet in borcu devrettiği varlik şirketi annemi arayıp terbiyesizlik yapmıştı. Annemi üzülmüş görüp arayıp ana avrat küfür etmiştim, tek bir defa daga tarafımı ararsanız eğer ofisinize gelir o arayani bulur ağzına şarjörü boşaltırım dedim. Ee sen bizi tehdit mi ediyorsun konusma kayitlari işlem baslaticaz kem küm, dedim baslatmazsaniz ananızı bilmem napiyim. Ben diyorum götü yiyen tek bir kere yanlışlıkla benim veya ailemin telefonunu caldirir, dediklerimi sınamak isteyen buyursun arasın.

1 sene oldu ses soluk yok adamlardan :))) borc da duruyor öyle, yemin etmiştim ben bunu odemeyecegim diye.

Demek istediğim şu ki piyasada çok lanet insan olduğu için bu adamlarin üsluplari da el mecbur bu şekilde. Hak vermiyor değilim, icralık senet kovalayan bi avukat arkadaşım var neler anlatıyor millet ne itlikler yapıyormuş borcunu sallamak için. Benim kızdığım nokta üslup konusunda otomatiğe bağlayıp karşı tarafı seçmeden hareket etmeleri.

Böyle olunca mecbur orman kanunu devreye girmek zorunda oluyor. Karsi taraf 1 kabalaşıyorsa senin 3 kabalaşman lazım ki kotarabilesin

Evet arkadaslar Collecturk diye bir yer ve bukuk burosu bule degil. Websitelerini inceledim. Cok afedersiniz ben yarin bunlara yarın yapacagimi bilirim. Bunlarla ne Muhttap olacagim. Icra dairesiyle olurum daha iyi. Odeneyecegimi soyleyeyim de tutussunlar. Gider icraya oderim.

Anladigim kadariyla borcu devralma, satin alma olaylari da yok. Bildiginiz call center. Tahsilat yoksa firmalardan odeme de almıyoruz diye kampanyaları bile var. Zaten anlasma yaptiktan sonra ilk odemeyi yine financellin almasindan anlamaliydim. Ben simdi odemezsem bunlar icraya da veremez. Financelle geri döner, ancak onlar gercek bir hukuk burosuna verir sanırım. Zaten bunlar ikinci kurum. Ilki alamayacagini anlayinca bunlara devrolmustu.

Vermeyeyim de bunlardan alsinlar isi yine.

yeni bosch alırdım.

Ozel servise sor.

rulman değişimi ise normal 7 senede makinede başka bir sorun çıkmaz ise, daha bir o kadar kullanırsın.
Şuan bosch 9 serisi makinesi 4-5 bin lira var belki daha fazla

tamir

bi kere tamir olan alet

bi daha tamir olur

daha çok - az farketmez

boşuna masraf yapma.

başka bi makina al

570 - 600 tamir mi olur yaaa

o rulmanların tanesi 10 euro. yetkili servis ise orjinal parça olduğu için 50 euroya çıkar. gerisi işçilik.

ben olsam yetkili olmayan bi servis bulur, fiyat alırım. eğer rulman dışında herhangi bir arızası varsa topla geri ver derim, sökerken elimde kaldı vs konusunu da konuşurum. hasarlı olduğundan şüphelendiğin bir parça varsa dokunma, bulduğun gibi geri topla derim. bu arıza tespit için de sabit bir fiyatta anlaşırım. değişim yapmasa da sök topla zamanı neyse öderim.

yetkili servisin 300 lira istedigi kapagi kendim 25 liraya tamir ettim.

sttc+1

Şimdi öncelikle API dediğimiz meret senin kendi sitene başka bir siteden kurulu yapı üzerinden bilgi, veri, görsel çekmendir. Başka bir siteden, o sitenin apisi olmadan çekemez misin? Elbette çekebilirsin ama sitede senin çektiğin yerle alakalı bir güncelleme geldiğinde oturup kodlarını düzeltmelisin. API dediğimiz şeyde bir linke request atarsın (Örn: foursquare.com) bu adrese bir istekte bulunursun ve bu adres sana cevap olarak JSON veya XML döner. Sen de dönen veri ile işlemini yaparsın. Hiç bilmediğin bir alansa öğrenme sürecin biraz uzun sürebilir bu işi bir öğrenciye yaptırabilirsin.

@bir peynir kutusu kibrit

selam, net framework ve visual studio community edition indiriyorum. Foursquare developer hesabı da açtım bana bir client id ve secret da verdi. Sanırım bundan sonra
developer.foursquare.com şu adresteki request code gibi kodları konsola yazıp gelen sonuç alacağım öyle mi?

@mimarbasi Bak bu linkte mesela Response dediği kısım "api.foursquare.com" adrese get ile istekte bulunduğunda gelen json datalardır.

Kodlama bilmiyorsan ve api'yi basip hazir bir sekilde alacagin bir ortam henuz yapilmamissa(mesela instagram icin api gomebildigin hazir programlar var) senin is olmaz.

Kodlama bilmen ya da oyle birini bulman lazim.

Freelancer olarak uygun fiyata Upwork’te ilan açıp, yaptırabilirsin bu isteğini.

Baska yerde ise girebilirler. Diger turlu hic protesto etmeden de olmuyor.

Marka da eşşek değilse basın duyurusu yayınlar, özür diler vb. vb.

çok etken var bunu doğru cevabı verebilmek için. örneğin a markası abd'de bir marka olsun ve yediği haltta işçilerin hakkını ödeyememek olsun. bu durumda bu markayı protesto etmek boykot etmek mantıklı ve gerekli eylemdir. o işçiler oradaki hukuk kuralları gereği söke söke haklarını tazminatlarını alırlar mağazalar kapansa bile ve çok rahat başka yerlerde iş bulabilirler. ama mevzubahis mağazalar zinciri çinde ise boykot etmek saçmalık olur çünkü şirket yediği haltı önemsememeye devam eder, işçilik bir durum varsa işçi çıkartılır kimse de bir şey diyemez.

türkiye'de ise herkes ipimle kuşağımla çükümle d.ş.ğım modunda olduğu için protesto etsende boykot etsen de bişey değişmiyor

Malum dondurmacıya hala gitmiyorum, çalışanlarının da neler yaptığını biliyorum. Ayrıca Çalışanlarının kısa vadede zarar göreceği durumlar vardır tabiki de, ama tepki göstermeden de olmuyor.

X markasını boykot ediyorsun ama tüketimi değiştirmiyorsun. Boykot ederken Süt alırken pınar değil sek alırsan. Sarılan süt miktarı aynı kaldığından piyasa daralmaya gitmez pınardan çıkan işci sek sütte işe başlamış gibi olur.

ciddi zarara uğradığı bi boykot yaşadıysa bi firma ciddi kötü bi olaya imza atmış demektir (tabi x markanın ceo'sunun ateist olduğu öğrenilir dindar halk boykot eder gibi suçsuz yere boykota uğramak da olabilir o üzücü). o kötü zihniyete de para kazandırmak istememek sağlıklı olan. eğer o firma ciddi zarara uğrar ve bi kaç şubesini kapatırsa aynı sektördeki başka firmalar da normal kazancının üstüne çıkar ve yeni şubeler açar. bir tarafta 5000 kişi işten çıkartılıyorsa 5000 kişi diğer tarafta işe girer.

ama türkiye'de o boyutta başarılı bir boykot yaşandığını sanmıyorum halkımızda öyle bi dirayet yok pek. hiç değilse firma bir özür mektubu yazsın ve bi daha öyle bir yanlış yapmadan önce (hem o firmanın hem diğerlerinin) 2 kere düşünsün diye yapılıyor yine de bu da hiç yoktan iyidir.

Bi kere bu devirde kimseyi boykot edemezsin.
Watsonsu boykot edip rossman'dan alirsin, ama ikisinin sahibinin ayni oldugunu 5 sene sonra fark edersin. Mado boykot edildi, ama bim'de satilan tatlilar mado. Belturda satilan dondurmalar mado. Birbirine rakip gozukenler bile ayni sirket.

Boykotun ise yaradigini bi kere gordum o da italyan mallari boykotuydu. Tv destekledigi icin ise yaramisti. Herifler arayi duzeltmek icin fatih terimi aldi sonra :)

Olmuyor.

O mağaza kapansa da o dükkan boş kalmıyor, yerine açılan dükkanda da o çalışan öbüründe çalışmaya devam ediyor.

Benim nickler hep uctu ya da ben sildim.
Ama aratinca cikiyor bazen, gecen bir sql sorusuna verdigim cevabimi gordum oeh dedim resmen bazi bilgilerim 10 sene geriye gitmis. Baya hayvan gibi microsoft bug'ini cozmusum o zamanlar.

Cok nadir de olsa evet.

Ozellikle eski nicke kadar geri gittikce ne kadar kisiligim degismis görüyorum.

Yillar once ota b.ka duyar kasan agir bir "mal" oldugumu gorebilecegim tek yer burasi.

bu hafta hep trafik vardı. havalar güzel gidiyo diye tahmin ediyorum.

Gunes var diye, ben bisikletle sahilde suremedim. Bebek arabalarina takilip durdum.

Kaldirimlarin hepsinde araba vardi. Sahile sican cocuklar vardi. Lanet sehir

Haftasonu arabayla bir yere gidecekseniz öğlene kadar halletmeniz lazım trafiğe takılmamak için.

havalar biraz düzelince millet azıttı, kendini dışarı vurdu

bu pazar belgrad ormanından tam 47dk'da çıktım arabayla
toplam 2km vardır yoktur
havaların güzelliğine bağlıyorum ben de

aynısından vardı bizim şehirde. insanlar çıldırmış gibi dışarıdaydı.
not:bursa

Bakim diye bi olay yok.

çok önemli olduğunu düşündüğünüz resimleri ve belgeleri yedekleyin. bu google drive, onedrive gibi sitelerde sanal yedekleme de olabilir, harddiskte veya usb'de yedeklemekte. sonra ilgili resimleri ve belgeleri bilgisayardan silip götürün.

ayrıca bilgisayarcı ile önceden fiyatı konuşun ve indirim yapmasını söyleyin. malum genelde kazıklamaya çalışır türk esnafı.

Sokuyorsun bir yildiz tornavidayla, temizliyorsun sac kurutma makinasinin isitma kismini kapatarak balkonda, sonra kulak cubuguyla fanin aralarini temizliyorsun, sonra islak mendille termal macunlari silip yerine yenisini koyuyorsun, bu. Servis falan abi naptiniz ya? Basit isler bunlar.

Format atcen bide cok darlandiysa makina, format atmadan evvel bir usb bellege fotolari videolari gonderecen. Bu yani.

Ümraniye'de Selin Bilgisayar var, Exper'in servisi, bu işleri yaptırabilirsiniz, son derece güvenli bir yerdir.

bilgisayar ile ilgili yeterli bilginiz yoksa bir bilene yaptırın, zira statik elektrik ram ve hdd gibi parçalarda bozulmaya neden olabilir. ayrıca bazı laptoplarda hdd, ram ve fan gibi üniteler absürt yerlere yerleştirilmiş olabiliyor.

Yazıyı doğru çevirmemişsiniz. Aortta yırtılmaya yol açma ile aortta yırtılma riskinin artması istatistiksel olarak bambaşka şeyler. Yazıda aortta anevrizma riski olan hastalara bu ilacı yazmayın tavsiyesi verilmiş. Buradan ilaç normal insanların aortunu yırtar, kullanılmasın gibi bir anlam çıkmaz. Buna benzer uyarılar zaten birçok ilaçta var.

cipro temel antibiyotiklerden biri çünkü. Her antibiyotik her bakteriye etki edemiyor, farklı etki mekanizmaları var ve bu kategorilerden biri florokinolonlar diye geçiyor ve cipro bu grubun temel ilacı. Tıpta da oldukça önemli bir antibiyotik. Her ilaç gibi gerektiği zaman, gerektiği kadar kullanılmalı ve yine her ilaç gibi belli bir miktar yan etkisi de var ama sonuç olarak kullanılması gerektiğinde gayet işini iyi yapan bir ilaç. Ayrıca hemen her ilaçta envai çeşit yan etki yapar ama çoğunun görülme olasılığı oldukça düşüktür.

ilaç şirketlerinin doktorlara ilaç yazması için para ödemesi vb. bunlar şehir efsanesi. zaten herhangi bir ilaç şirketi ilaç yazma için dümen çevirecek olsa bunu kutusu 14 lira, tableti de 1 lira eden beş para etmez bir ilaç için yapmaz. kutusu yüzlerce binlerce lira olan ilaçlar var. okuyan-yazan insanlar olduğunuz için söylüyorum, 80 yaşındaki hayriye teyzeden bir farkınız olsun.

Yanlis cevirmedim.

www.bmj.com

Suradaki calismada kalbinde ve aortunda sorun olmayan ve bu ilactan 60 gun sonra bu sorunu yasayan hastalardan oransal olarak bahsediyor.

Para aliyorlardir haci.
Bi ara da bi agri kesici vardi mide kanatiyordu inadina onu yaziyorlardi. Sanki dunyada agri kesici kalmamisti.

Hatta diyalog suydu.

- miden nasil?
+ fena degildir yaani normal iste.

Gece kusarak uyaniyordun soruyu o zaman anliyordun.

@doxanikee arkadasin sorusuyla ilgisi yok ama tibbi mumessil yakini olarak sunu soyleyeyim doktorlarin faturalarina, cocuklarinin kres paralarina kadar odeniyor.

doktorlara misler gibi para ödeniyor tabi ki şaka mısınız?
ha x mahallesi aile hekimine ödenmiyor o para da itibarı olan, etkili hocalara filan ödeniyor. profilleme için istihbarat örgütü gibi doktor fişliyor firmalar. ama ödeniyor mu ödeniyor. önce orayı bi geçelim.

@lenin
hocam tıbbi ve istatistiki dilde o hazar ratio hesaplamasyla, ahanda x ilaç anevrizma yapıyormuş denmiyor işte...ben sizii anlıyorum ama @mikro haklı. bilim bu.

öte yandan bu araştırma isveç, (okumadım hepini yalan yok) şurası kesin ki: biz hem daha çok ab reçete diyoruz hem daha kötü kayıt tutuyoruz/öykü alıyoruz. yani böyle yüzlerce yırtılma vakası oluyordur kesin bizde de ama sorsan rakam yok. kız arkadaşınız bilinçliymiş bileklikle filan..sanırım siz de başındaymışsınız. böyle bilincin olmadığı çoook vaka oluyor :/ kamu bihaber değil ki: kamu bilmek isterse, obezitenin de, ab risklerinin de güzel farkında. ab için kamu spotu döndüren bir ülke burası yani başka yerlerde ortalama halk cipro mu biliyor sizce?...ama bizde kafalar başka, takdir-i ilahi diyor.

her şey açık

yedek subay olmak isteyen lisans mezunu 2 ay eğitim ardından yedek subay olacak 10 ay daha askerlik yapacak

eğer yedek subay olmak istemezse 1 ay acemilik ve 5 ay erbaş olacak

eğer bedelli isterse 1 ay eğitim ardından parasını verip terhis olacak

kaynak yapayım, 2 ay eğitimden sonraki 10 aylık süreçte maaş verileceği yazılmış da bu 50-100 liralık maaş mı yoksa subay maaşı mı oluyor? subay maaşları 4 bin küsür benim bildiğim. şu an mesela gitsem, 2+10 yapsam askerliğimin sonunda bana 40 bin lira mı ödemiş olacaklar yoksa kantinde yemelik minnak maaş mı?

bir yanım, "subay maaşı veriyorlardır. yoksa niye 6 ay yapmak dururken bir sene yapsın insan?" derken, diğer yanım "yok la her askere gelen adama 4 bin lira verecek olsa devlet batar" diyor...

ilki olsun lütfen ya öyle olursa çok iyi, kyk borcunu tamamen kapatırım askerde sfjss

@der meister, subay maaşı üzerinden belli hesaplamalar yapılarak verilecek. O da yaklaşık 4500 gibi bir para olacak aylık.

Asıl gönderiye cevabı @dafuq vermiş.

lisans mezununun 3 seçeneği var önünde.

1- 1 ay yapıp 31000 lira verip geri dönüyorsun bu bedelli.
2- subaylık çıkarsa 2 ayı normal yapıp 10 ay ayda 4500 küsür lira alarak yapıyorsun. çıkma oranı düşük.
3- normal askerlik seçeneği. 1 ay acemilik + 5 ay erbaşlık

bu arada dövizliler bedelli'nin yapacağı 1 aylık eğitimden de yırtıyor aynı paraya anladığım kadarıyla :D

Benden de Önlisans mezunları için aynı soru gelsin o halde. Kardeşim Önlisans mezunu. Önlisansta durumlar nasıl olacak peki?

Lisans mezunu icin bisey degismedi aslinda. Sadece bedelli sonsuza kadar uzamis oldu.

paylaşmakta sıkıntı yok ama batma olasılığın yokmuş gibi bir izlenim aldım.
yüksek ihtimalle hemen başlarda batacaksın ve 5x borcu nasıl ödeyeyim bana kupon önerin diyeceksin gibi geldi.

eğer para verecek kişi sıkıntı yapmıyorsa paylaş tabi bence sıkıntı doğrumaz. Sonuçta yeni icat edilen patentli telifli bir icat değil

Borç olayı yok, küçük bir ihtimal ama batma durumunda adam benden parasını geri istemeyecek, anlaşma ona göre yapılacak. Onun dışında düz bahis yapan biri değilim, dönem dönem farklı sistemler deneyip bunların olasılıklarını programlar yazarak hesaplıyorum. Şimdiki sistem için henüz yazmadım ama öncekilerden çok daha iyi olduğu bariz, paylaşım yapmadan önce yazıp girdisini çıktısını gösteriyor olacağım. Sistem de öyle "ya tutarsa" kafasında bir şey değil; "oynanan tekil bir maçın tutma olasılığı %70" gibisinden bir ön kabul ve buna bağlı olarak istatistiksel bir çıktı var. Tek yanılgı o maçı tutturma olasılığını yanlış vermek olabilir ki tamı tamına doğru vermek zaten mümkün değil. Ama o o ön kabulü de paylaşıyor olacağım zaten anlaşacağım kişiyle, ona göre kafasına yatarsa tamam diyecek.

Kurdugun sey saadet zinciri oldugu icin oradan ceza yersin.

Ilk basta kuponlarin parasini odeyip daha sonra gelen yeni uyelerin parasini digerlerine vereceksin. Sonunda da batis.

İstanbul'un kalbinde daha bu ay iyi bir maaşla işe başlamış biri bilgisayar mühendisi olarak (ilk işim, o yüzden bu iş için ayırabileceğim bir bütçe yok elimde) milleti dolandırıp hapislere düşmeye hiç niyetim yok ama saadet zinciri şeklinde düşünebileceği aklıma gelmemişti, teşekkürler bu bakış açısı için.

eksisozluk.com

Zamanında yazdığım bu tarz entry'ler var, ekşi'de yapacağım paylaşım da fazla detaylı olacak. Sistemin istatistiksel olarak çıktısını verecek algoritmayı şu an yazıyorum, kaynak kodu da millet sistemi çözmesin diye maskelenmiş şekilde paylaşmayı düşünüyorum. Ayrıca yapabilirsem bu işi maksimum 3-4 kişi ile yapmayı planlıyorum, sonra elimde yeteri kadar kasa oluşmuş olacak zaten.

Simdi iyi niyetli oldugunu dusunelim.

"yıl sonunda elinize geçecek para koyduğunuzun genelde %10-11 fazlası.

sonuçlardan çıkarılan sonuçlardan çıkarılan sonuç:

banka faizi > martingale"

Bi kere zaten banka faizi (hem de sifir riskle) %20 buradan patliyorsun.

Ikincisi para kazanma ihtimalin yuksekse neden birine ihtiyac duyarsin. Limitless filmindeki gibi astronomik kazanc sansin olsa hadi tefeci bulursun ama seninki zaten normal kazancin bile altinda. Bu yuzden saadet zincirine donusmesi kacinilmaz.

Ben de senin meslektenim, bi ara kafa yormustum. Sonra bahis sirketlerinden biriyle temasim oldu. Baktim heriflerin icinde zaten tonla bilgisayar muhendisi var ve bunlar zaten uluslararasi bahiscilerle(yine muhendis) de calisiyorlar(ve hicbiri butun dataya sahip olduklari halde bahis oynamiyor). Bu kadar toplam zekayi yenip kazanamazsin.

istanbul'un kalbinde iyi maaşla işe başlamış bir bilgisayar mühendisiyseniz iddaa'nın bahis firmalarının en kötülerinden biri olduğunu, iddia'yı geçtim en iyi firmaların dahi bu tarz sistemlerin tamamına karşı önlemler geliştirdiğini, çoğunlukla geliştirmeye dahi zahmet etmeyip çok fazla kazanan kullanıcıların hesaplarına limit koyduğunu öğrenecek/bilecek kadar akıllısınızdır sanırım.

işin yasal kısmı hakkında bir bilgim yok ama planınızın sonuç vermeyeceğinden adım kadar eminim. kendim çok bahis yaptım, profesyonel olarak sektörün içinde de bulundum ve rahatlıkla söyleyebilirim ki bahis İSTİKRARLI bir biçimde para kazanmak için tercih edilebilecek en yorucu, en yıpratıcı ve saçma yol.

bahis oynanmaz demiyorum ama bu şekilde oynanmaz. başkasının da başını yakmayın.

(sen de mi der meister)

Hoşuma gitmeye başladı olay, 21'de gibi hissettim.

öncelikle "acemi" adlı yazara,

Gönderdiğim entry'de zaten yapılması mantıksız olan bir sistemi açıkladım, şu anki sistemle alakası yok. 2 hafta gibi bir sürede kasayı biraz da risk alarak (risk almamak için bütçe arıyorum zaten, yoksa elde etmek istediğim miktara ulaşmak 1-2 yılı bulur) 6 katına çıkardım, öyle diyeyim. Bu süreçte sisteme tamamen bağlı kaldım, aldığım riskten kasıt ise sık kupon yapmak.

-

Çok fazla kazanan kullanıcıların hesaplarına limit koyma gibi bir olay şimdiye kadar duymadım, görmedim. Böyle bir şey olsa bile gider bayiden oynarım, bayilerin tümüne fotoğrafımı gönderip "bu adam kara listede" demeyecekler herhalde? Onun dışında hayvani kazanç durumunda İddaa'nın önlem alacağının elbette bilincindeyim ancak atıyorum, ayda 15 - 20k gibi bir kazancı önlemeye çalışacaklarını sanmıyorum.

Etiğe fazla önem veren biri olarak ben toplamda 5000 lira birikimi olan bir adamdan tüm birikimini yalvarsa da almam. Orada burada değil de ekşi'de paylaşacak olma sebebim de bu zaten. Ulaşmak istediğim kitle maddi açıdan fazla rahat, vereceği parayı gözden çıkarabilir, aynı benim gibi 21'i izledikten sonra MIT'ye girmek isteyen ama hayatına İstanbul'da beyaz yaka olarak devam eden kitle.

Benim yaptığım sistem ile uzun vadede, sürekli para kazanma gibi bir olay zaten imkansız. Uzun vadede kasanın kaybetmeyeceğinin bilincindeyim yani. Benim elde etmek istediğim belirli bir miktar var ve o miktara kadar sorunsuz gitme olasılığı ise oldukça yüksek. Basitçe öyle düşünülebilir,

1942304756

"sonsuz"un içinde üstteki sayının bulunma olasılığı %100,
10000 basamaklı bir rakam dizisinde üstteki sayının bulunma ihtimali çok az.

Ben sonsuz değil, 10000 adım atmayı planlıyorum.

imla

"Kurdugun sey saadet zinciri oldugu icin oradan ceza yersin." @acemi

adam bütün olayı tek bir cümle ile özetlemiş.

çok saf biri olduğunu ümit ederek, aman diyorum. nitelikli dolandırıcılık işlenir direkt sabıka kaydına.

Allah allah, dolandırıcılık yapmadığım halde dolandırıcılık olarak geçerse ilginç olur cidden. Aldığım parayla yaptığım kuponları (maç içeriği hariç) zaten adama ibraz ediyor olacağım, yani eğer bir ihtimal batılırsa adam o paranın gerçektten bahisle gittiğini bilecek. Parasını fazlasıyla iade ederken yine kuponları ibraz ederek paranın bahis yapılarak arttırıldığını açık şekilde gösteriyor olacağım. Onun dışında adam benimle olası batma riskini de kabul ederek, olur da batarsa parayı geri istemeyeceğini taahhüt ederek anlaşıyor.

Bunların dışında, saadet zinciri olmadığını kesin olarak ortaya koymak için anlaştığım her kişiden benim müdahele edemeyeceğim bir internet platformuna (örneğin hepsinin ekşi yazarı olduğunu var sayarsak nick altına) benimle anlaştığına dair bir yazı yazmasını ve bana parayı gönderdiğine dair bir dekont vesaireyi de göndermesini isteyeceğim. Bu şekilde her şey daha da şeffaf olacak, dediğim gibi maksimum 3-4 kişiyle bu işi yapıyor oluşum herkes tarafından görülebilecek.

bankadan ihtiyaç kredisi fln çekseniz onun yerine? sonuçta taksit taksit ödeyeceksiniz, bu kadar eminseniz ödeyebileceğinize neden işin içine bir başkasını sokuyorsunuz ki?

"O kadar" emin değilim. Atıyorum, %85 ihtimalle kasayı 2 katına çıkarıp %15 ihtimalle battığım bir durum için geri ödemek zorunda olacağım ve geri ödemeye gücümün yetmeyeceği miktarda para almak alınabilecek risk değil, çünkü %15 gayet olası bir ihtimal. Ama maddi durumu iyi biri gözden çıkarabileceği miktarda parayı böyle bir durumda gözden çıkarabilir.

tek tek ezberlemek zor, örnek gördükçe aklınızda kalacak. yanyana koyarsanız hepsini bir sürü phrasel vs çıkar. öyle gözünüz korkmasın. cümle gördükçe anlamına bakın derim.

aklıma gelen en yaygın kullanımları:

look - bak
look out! - dikkat et (bişey geliyor ona bak)
look at me - bana bak
look at that - şuna bak
look me in the eyes - gözümün içine bak
I am looking for apples - elmaları arıyorum
I am looking for a job - iş arıyorum
can you look after my dog for 5 min? köpeğime 5 dk bakar mısın? (ilgilenmek)

cevirmenlik ogrenmiyorsunuz. ingilizce ogreniyorsunuz. ingilizcede ogrendiginiz her bir kelimeyi zirt pirt turkce'ye cevirmeyin. o kelimeyi kendi dogasinda, ingilizce anlamaya bakin.

vocabulary de ingilizce-ingilizce tavsiye ediyorum. ogrenmenin kolay yolu bu.

Look at the tabela.

Fatih terimden aklina gelsin

Vocabulary kendi basina calisilmaz. Zaman kaybi. Kitap okuyarak, film izleyerek vs ogreneceksin.

@hot bunu sürekli söylüyorlar ama bence saçmalık. tabii ki bunları yapıyorum da bu şekilde kelime öğrenmeden ilerlenilmiyor. uzun süre sadece onu denedim olmuyor. sözlükten kelimeye bakmadan, ezberlemeden öğrenilmiyor. ikisi birlikte olmalı bence.

Bana da öyle geldi biraz. Basit sorulara bile cevap vermeye tenezzül etmiyorlar.

bir dünya farklı sektörde çalıştım. yazılımcılara kadar dışa kapalı olan, ketum olan, meslek sırrı takılan çooook sektör var.
hatta kodları ortalıkta geziyor, üniversite yıllarımda manyak mı bu adamlar para almadan niye koyuyorlar filan derdim (sene 2001 tabi)
ama yani düşün sürekli otur otur otur sürekli düşün beyin yor, veya aynı şeyler kes kes yapıştır aynı şeyler satırlar satırlar
pöööf yani. çok sıkıcı adamların işi. öğretmek istemediklerinden değil bence usanıyorlar.
ha işleriyle ilgili konuşmamak değil; yine konuşurlarsa işlerini konuşurlar. mühendis erkek profilinden (baskın olarak) bahsediyoruz adamlar genel olarak konuşmayı sevmiyor.

iki kuzenim de yazılımcı/programcı falan. ikisi de öğretmeyi sevmemekten ziyade az konuşan insanlar. öyle hiç sesleri gereksiz yükselmez, gereksiz konuşmazlar. ama yardımcı olma hususunda bir yamuklarını görmedim.

haklısınız. acayipler. birşey istediğinizde istenilen şeyleri anlamsız buluyorlar ama neyi anlamlandırdıklarına dair bir fikrim yok.

not: bir zümreyi karşıma alma amacı gütmüyorum, tşk.

benim gördüğüm tam tersi. 23 yaşında, geride kalan 5 yılda hiçbir şeyi başaramamış, daldan dala atlamış bir dangoz olarak "yazılımcı olcam!11!" diye gaza geldiğimde duyuru ve sözlükte o kadar fazla yardımcı oldular ki yazılımı şu an hiç umursamamama rağmen sırf bu insanların emeğini boşa çıkardığım için utanıyorum kendimden.

kendi alanım için konuşuyorum, bir baltaya sap olamamış adam "burada para ve yurtdışı imkânı var" deyip "abi nasıl yapılıyo bu işler bana yol göstersene" dese ağzının ortasına vururdum, "sktir git lan seninle mi uğraşıcam" diye. duyuru-sözlük ve bunun dışında birkaç arkadaşım öyle yapmadı. akla gelebilecek en lüzumsuz, saçma sorularımı dahi cevapladılar. yazılım bilgim zaten şu maymunlu meşhur bi' oyun var, onu bitirmekten öteye gidemedi, ona rağmen 95399359395 tane soru soruyordum. bir de gerçekten yazılım konusunda gelişim kaydetsem neler yaparmışım.

toplamda en az 7-8 kişiyle konuştum. cevap vermeye tenezzül etmeyen sadece bir kişi oldu. velhasıl kişisel tecrübem tam aksi yönde. şaşırdım, sevindim. keşke becerebileceğim bi' şey olsaydı.

birisinin tavrından dolayı çıkarım yaparak genelleme yapıyor gibisin. kendimden ve çevremden biliyorum yazılımcıların çoğu yardımseverdir.

her şeyi geçtim ortada stackoverflow.com gibi soruların cevaplandırıldığı, github gibi açık kaynak kodlarını paylaşan insanların olduğu platformlar varken bunu söylersen taş olursun.

yalnız şöyle bir şey var eğer gerçekten birinin sorduğu sorununun cevabı çok teknik ise anlayamayacağını düşünüyorsam kendimi yormuyorum. belki onunla ilgili bir tavra denk gelmişsindir.

50 çalışanı olan bi işletmenin 2 yazılımcısından biriyim. işimle ilgili kendi cebimde notlarım olsun diye bi arama çubuğu ve gerekli bilgileri içeren bi uygulama yazdım. apk olarak kurdum kendi telefonuma. bişey lazım olunca arıyorum buluyorum detaylı bilgileri.

şimdi iş yerinden bir arkadaş heves etti, diyor ki "5 dk bana göster de ben de kendi bölümümle ilgili yazayım. sen biraz göster ben zaten gerisini hallederim" diyor. direk hayır demek zorunda kaldım. çünkü benim o adama bişeyler anlatabilmem için belli bi mantığı kavradığını taban almam gerekiyor. sıfırdan anlatacak kadar vakit de ayıramam mümkün değil.

soruyu görünce kendimi gördüm. biraz da alındım. o yüzden gereksiz uzattım. benim ketumluğum burdan. sizin denk geldikleriniz de buna benziyor olabilir.

Paylasmadigim bir tane hayvan gibi dokumanim var, yillar yili her sorun ciktiginda satir satir ekledigim icin veresim gelmiyor.
Piyasada kitap olarak da yok zaten o bilgiler.

Onun disinda cok adam/kadin yetistirdim. Geneli nankorluk yapmistir pisman etmistir.
Hatta bir tanesi su an holdingin birine it yoneticisi oldu.

Hala da sorana ogretirim 3 gun sonra ukalalik eder mutlaka.
Ketum olanlari takdir ediyorum bu yuzden

çok keyifli bir iş gibi gelmiyor bana belki onlar da zaten çalışırken sıkıldıkları için günün kalan kısmında bundan bahsetmek istemiyorlardır. ben de işimi anlatmayı sevmem, mesai yapıyormuşum gibi geliyor. ayrıca gerçekten uzmanlık isteyen bir iş ve hiç bilmeyen birisine anlatmak zulüm. adamlar yapıyor ya diyip geçmek lazım.

Fıtrat meselesi. Yazılımcı tanıdığım yaşı 50deb fazla hem de gelin size yazılım öğreteyim beraber çalışalım modunda. Hiç yazılım geçmişimiz yok ona rağmen ugrasacak

Alalası yok ya. Yazılım kadar alaylının olduğu başka sektör var mıdır bilmiyorum. Adamlar her şeyi nette paylaşıyor aksine. Bana böyle sor kendi mesleğimle ilgili danışmanlık ücreti isterim.

o yüzden her yerden ücretli ücretsiz kurslar, makaleler, eğitim paketleri fırlıyor. allahtan iş öğretmek istemeyen halleri bu yoksa gece camdan girip zorla kod yazdıracaklarmış.

ogretmek istemediklerinden degil cogunun sosyal becerileri zayif

not: yazilim muhendisiyim.

şu dönemde siz de yazılım öğrenin muhakkak öğrenmelisiniz diyip frontend öğrenmeye başlamak gibi bir hype var, ondan bezmiş olabilirler.

net cevap : evet

bence tam tersi. yazılım kadar karşılıksız yardım edilen bir sektör daha görmedim.

kimsenin kuruş kazanmadan yaptığı işletim sistemi var, gönüllü ansiklopedi var, reddit var, Quora var, hayvan gibi yazılım soru-cevap mekanları var, var oğlu var.

tam tersine yazılımcılar öğretmek için benim gördüğüm en açık insanlar. boş muhabbete pek meyilleri yok, o başka bir konu...

sigara içen adam kendisine bile saygısızlık yaptığının farkında ve bunu bir şekilde bastırıyor, bunu içmeyen kişi için de yapıyor doğal olarak.

işletmeler de kendince haklı. yasak tam manasıyla uygulanmayınca yasağa uyanın zararına oluyor.

sigara içen insanın bencillik puanını ölçmek oldukça kolaydır. aynı şey araba sahibi olan insanda da mümkündür. otobüs duraklarında, insan kuyruklarında, çocukları aynı odadayken, hatta kucağındayken vb yer/durumlarda sigara içen insanın bencillik derecesi anında ortaya çıkar. (en çok bunlara anlam veremiyorum, nasıl bir cahil çomarlıktır bu? çocuğunun yanında sigara içmek nedir pis herifler?)
insanların kaldırım üstüne atılmış masalarda, 20 santim uzağından arabalar insanlar haldır haldır geçerken çay kahve yemek vb keyifler yapması, tamamen sigara içtiği için dışarıda oturma merakı yüzündendir. kış günü de olsa dışarı oturur, sigara içmeyenleri de kendiyle birlikte oturtur. insanların sigara içmesi problem değildir, bencilliği problemdir. insanlar arkadaşlarını, dostlarını, sevgililerini seçerken dış görünüşe-kıyafete baktığı kadar bencillik-empati oranına da baksa herkes kendine bir çeki düzen verirdi.
biz de sokağa temiz hava almaya çıktığımızda temiz hava alabilirdik. şimdi dört duvar arası daha temiz.

yani yasak güzel de müşteri bencil olunca iş yeri sahibi de ona göre düzenlemesini yapıyor. bahçeyi naylonla kapatıyor falan. sıfır oksijenle duman solu dur sonra mekanda.

discussion değil biraz linç olmuş, ben de bir sigara tiryakisi olarak fikrimi belirtmek istedim.
bu iş yasakla olmaz, bilinç ve kültür geliştirmekle olur. cehaletin, seviyesizliğin, hırsızlığın prim yaptığı yerde sigarayı nasıl azaltmayı planlayabilirsin ki?

sizin rahatsız olduğunuz kısmı insanların düşüncesiz, eğitimsiz ve saygısız olması. o durakta sigara içen adamın tek saygısızlığı durakta sigara içmesi değil biliyorsunuz. (bu örnek denk geldiği için yazdım, çoğaltılabilir.)

insana yatırım yapılmadığı, değer verilmediği sürece böyle boş konuşuruz.

Bu is yasakla cok guzel olur da hukumetimiz esnafo cok sevdigi icin yaptirim uygulamiyor.

Normalde en basta nargile cafeler dukkani acmaya korkmustu, tepede 10cm tahta var diye(ustu kapali diye dusunuyor) icirmeyip kovalamisti bizi.

Ki bu dedigim mafyatik yer.
Noldu sonra saldilar esnafi, onlar da iciriyor tabi.

Esnafa serbestlik tanirsan oroyin bile.icirir. adam tabi cebini dusunecek

Sigara içilen ve içilmeyen bölüm uygulaması devam etmeli bence. Sigara içmeyen kişi kapalı yerde oturmayı ne kadar hak ediyorsa, içen kişi de hak ediyor. Durak vs gibi yerlerde sigara içilmesi beni de deli ediyor ve ben bir tiryakiyim. Etrafıma çok dikkat ederim durak vs gibi yerlerde o an nikotinsizlikten gebersem de yakmam, yolda giderken kaldırım boşsa içerim kimseye dumanımı teneffüs ettirmeye hakkım yok, karşıdan çocuk veya çocuklu bir aile geliyorsa sigaramı mümkün olduğunca gözükmeyecek şekilde tutarım.

starbuckstan çıkmıcaksın benim gibi. para kazandırma oralara.
bir halta yaradığı yok ama yeşil dedektörle de şikayet edip duruyorum.

bu arada bu içen içmeyen mevzusu ilerde çok fena patlıcak ben söyliyim. bunlar daha iyi günlerimiz.

metrodan iniyosun bismillah yürüyen merdivenden yukarı çıkıyorsun, herifçioğlu güneş ışığını gördüğü anda çat diye sigara yakıyor arkasında bin kişi var. boğazına yapışacaktım yanımdakiler zor tuttu.

Dusunmem.
Kullanici 2 kere enter yapinca text box kaybolmasin dediler 22de ciktim isten. Belim agriyor.

sirf daha iyi maddi imkanlar icinse dusunmem. yazilim sevmeden, sirf parasi icin yapilacak is degil sonra iste @acemi gibi olursun. bir iki ay ugras, hosuna giderse seversen zaten gerisi kendiliginden gelir. ama zoraki olarak, daha fazla maas almak icin yazilim ogrenmeye calisacaksan hem yapamazsin, hem de degmez.

crucio +1

sevmeden yapılacak iş değil. yoksa bir seneyi geçmeden bir dil öğrenirsin. yaşın geç değil.

yazılımı 79 yaşındada öğrenirsin.
ama yazılım hobin değilse, kodlamaktan zevk almıyorsan para kazanamazsın.
önce freelancer iş kovalamayı dene mevcut işini bırakmadan.

Sevsen de yapilacak is degil.
Ressam olmussun duvar boyatiyorlar. Tamam boyarim diyorsun kare kare boya diyorlar, kurumamis ustune baska renk sur diyorlar.

Uzun zamandır türksatçıyım, memnunum.

superonline, turktelekom, turknet kullandım. turknette taahhüt olmaması, kota/akn gibi şeyler olmaması, taşınma işlerinin süper basit ve masrafsız olması sebebiyle oyum turknet'e. internet kalitesi fln hepsinde aynıydı.

superonline fiber bayağı iyiydi çok memnundum. sonra başka şeyler kullandım idare eder servislerdi, şimdi de kablonetçiyim ya da turksat ya da uydunet hepsi aynı sanırım ve gerçekten çok iyi. hiç kesinti yaşamadım, gayet stabil ve taahhüt ettikleri hızı veriyorlar. tek sıkıntı bi defa taşınırken yaşadım absürt bir "taşıma" bedeli aldılar.

Uydunetin elinde modem yok, 2. Elde bile bulunamiyor su anda.
Tasinma parasini da 150 tl yaptilar.

Turknet kullanıyorum 14 15 aydır, gayet memnunum, henüz bir sorunum olmadı. Arkadaşını getir diye bir kampanyaları var, bir şifre veriyorlar her aboneye; birileri bu şifre ile abone olduğunda hem şifre sahibi hem de yeni abone bir ay ücretsiz kullanıyor interneti. İsterseniz size şifremi veriyim, hem siz hem ben 1 ay bedava kullanalım demek isterdim ancak sesli müşteri hizmetleri olmadığı için diyemiyorum, bir sorun yaşarsanız hoş olmaz. O yüzden siz netspeed kullanın.

netflix'in verilerine bakarsak turknet 1. sırada...
ispspeedindex.netflix.com

steam'de de uydunet 1. sırada, turknet 2. sırada
store.steampowered.com (türkiye haritasının üzerine tıklayın)

uydunet'te sorgulama yaptım şimdi, bir alt sokağımda varmış ama benim sokağımda yokmuş, istesem de abone olamıyorum yani...
istikamet turknet gibi görünüyor.

Turknet. Kesinlikle sorunsuz. Çağrı merkezi yok olayına takılmayın çağrı merlezinden daha iyi çalışan bir ticket sistemi var. Zaten diğer firmaların çağrı merkezini aradığınızda da sizin yerinize onlar ticket açıyor. Bu zamana kadar 3 ticket açtım en uzun sürede çözüme ulaşan 2 saat kadar sürdü.

nasıl kesinlikle sorunsuz diyebiliyorsunuz anlamıyorum. Siz sorun yaşamamışsınız belli ki, ben de yaşamadım ancak aylarca sorunu çözülmeyen insanlar var: twitter.com

Çevremde kullananların hepsi sorun yaşamadığını belirtiyorsa ve memnunsa benim için sorunsuzdur. Daha önce spln kullanıyordum ve verem ettiler şu an davalığız.unutmayın fiber harici adsl vdsl vs için tüm servis sağlayıcılar türk telekom alt yapısını kullanıyorlar. Arıza işlemleri de tt tarafından gideriliyor. 9 ay boyunca 3-4 dk da bir kopma oluyorsa ve dslam veya ankastreye gelen hatta bir sorun bulunamadıysa mutlaka kullanıcının donanımı ve iç tesisatı kontrol edilmeli ki bunlara da tt ekipleri müdahale etmez,sadece bilgi verir. Bu konuda servis sağlayıcışarın yapabileceği hiç bir şey yok malesef

Memursun sen. Angarya yasak da bu angarya degil kardesim birileri yapmak zorunda. Bak isteyene verilir, istemeyene verilmez bu konuda haklisin ama ay ben yapmasam olmaz mi diye bir sey yok olmaz, memurluk boyle bir sey. Ben de memurluk yaptim, bana dis gorev yazdilar en olmadik zamanda gittim Ankara kadrosuna bagli calisan adam Diyarbakir'da catismalara operasyonlara girdim. Karakolda calisan adama izin gununde grup gorevi yaziliyor o da gidip yapiyor, 657 yan gelip yatma yeri degil, bu lafima kizacaksin ama OGRETMENSIN en nihayetinde. Saat basi ucret alsan kusra bakma da aldigin maasin yarisini kazanirsin. Git yap olmezsin. Hadi gecmis olsun.

edit: Ha itiraz hakkin elbette saklidir, gidip itiraz edebilirsin, hatta rapor da alabilirsin o gun icin. Ama sonrasinda buna istinaden basina gelecek olan tayin ve atamalarda geri donus alirsin, malesef devlet boyle calisiyor. Baska turlu kimseyi calistiramiyorsun obur turlu.

hocam nihayetinde seferberlik yok, biz de vatan kurtarmıyoruz.

kura dahi çekilmemiş. kadınlar da devletin öğretmeni değil mi? biz yan gelip yatmayalım da onlar yatsın mı? yan gelip yatmamak sadece öğretmenlere mi? orman müdürlüğündeki yan gelip yatabiliyor mu?

Mutlaka görev almak isteyen vardır. Bi haber salın bence. Görev almak isteyen olursa seçim kuruluna gider o tarihte ilçede olamayacağınızı falan söylerseniz isteyen arkadaşa verirler sanırım.

Secim gunu git circir oldum diye rapor al olsun bitsin. Bunu comez memurlar yapar, ustalar o liste daha gelmeden isi baglar.

Bende başkan olarak atandım, istersem ilçe seçim kuruluna itiraz edebileceğim söylendi. Uğraşamam diyip tebliğ kağıdını aldım. Hiç istemedim resen görevlendirildim. İtiraz oluyor dendi bana.

Bir önceki seçimde şu aşamaları yaptık
1- ilçe seçim kuruluna gittik. konuştuk. istememe durumumuzu reddettiler. sonra inat ettim. dilekçe hazırladım. memur almadı. ısrar ettim. müdüre yönlendirdi ama o da almadı. yasal hakkım ben dilekçeyi vereceğim diyerek zorla da olsa verdim dilekçeyi ve teslim aldıklarına dair dilekçe fotokopisini elden aldım. kurum müdürü son kararın ilgili hakim de olduğu bilgisini verdi.
2- ilçe seçim kurulundan sorumlu hakime gittik. saatlerce bekledik. dilekçeyi ve istememem sebeplerimizi belirttik. hakim red edilmiştir yazarak dilekçemizi teslim etti.
3- sonradan ne oldu bilmiyorum, görev alındı. WTF

bu süreçte düzgün bir çalışana denk gelirseniz iptal ettirebilirsiniz çünkü bu görevi almak isteyen bir çok memur var. yani zor duruma düşmüyorlar. bizim süreçte karşımıza tam Akepe prototipi memurlar vardı. bizim red yediğimiz süreçte türbanlı 6 bacımız gözümüzün önünde iptal isteklerine onay aldılar. onların hepsinin çocuklarını seçim günü için bakacak kimseleri yoktu. biz yalan söylemedik ama yalan söylenecekse bu geçerli bir sebep sanırım.

hocam en kolayı o görev almak istediğini söyleyen arkadaşı bulup değişmek isteyip istemediğini sorun.

Hicbir sey cunku insanlari oldurdun iste. Onun yerine cocuk dogmasa?

@traveler

onun yapılmışı var yav. children of men.

Ev kredileri 10bin yil olurdu

ölüm diye birşey yokken devlet nasıl adam öldürüyor?

@nescafe

asanjksdnjkfsndkfkjs çok mantıklı.

Senin verdiğin örnekte dokunmazsan sonsuza kadar yaşarsın, öldürmek istersen öldürebilirsin. Doğal ölüm yok.

Ama hiçbir türlü ölüm olmadığını düşünün. Adamlar depresyona giriyor, kendilerini öldürmek istiyor, kendilerini 100. kattan atıyorlar, kesiyorlar, biçiyorlar, hala ölmüyorlar. Cehennem gibi.

Hayatla sorunu olmasa da kişinin bir süre sonra hayatta yaşadığı acı-mutluluk döngüsü onu depresyona sokar. Sonunda herkes yukarıdaki olayı yaşar.

:(

Olum gibi bir sey olmasa emeklilik gibi seyler de olmaz. 103 yasinda universiteye yazilip 4. diplomani almaya kasarsin.

Ote yandan olumsuzluk isteyecegini sanmiyorum insanlarin. Zeki hicbir yaratik sonsuz yasam istemeyecektir. Bu konuda fikirler var hatta eger birgun insan zekasindan ustun bir yapay zeka uretilirse sonsuza dek yasamayi reddedebilir gibisinden.
Nufusu dengede tutmak icin urememek oldurmekten daha mantikli ayrica. Oldurmek nedir aga bu nasil bir saykoluk, bu dedigini 6. yy barbar vikingler yapiyordu.

bu konuya benzer bir film vardı justin timberlake oynuyordu zamana karşı idi sanırım filmin adı ölüm yok değil de yaşlanmıyordun ama zaman satın alıyordun vs buna benzer bir sisteme geçilebilir.

kardiyo için gayet ideal, ama üst bölge çok çalışmadığı için omuzlarında vs. gelişim görmen zor olur. ancak çok sağlıklı olacağını söylemek de mümkün.

daha dengeli bir program yapabilirsin. bisiklet, koşu, kendi vucud ağırlık ile egzersiz. evde açma germe hareketleri.

Amaç kendini iyi hissetmekse, vücut geliştirme değilse kesinlikle amaca ulaştırır.

tabii ki

ne amaçla yaptığınıza bağlı. eğer sadece kendinizi iyi hissetmek için yapacaksanız ve imkanınız varsa elbette işe yarar. hem egzersiz olur hem kafanız rahatlar, hem de sevdiğiniz bişey olduğu için dolaylı olarak kendinizi gerçekten iyi hissedersiniz.

ama vücut geliştireyim diyorsanız tek başına bisikletle bir yere varamazsınız.

Hic yoktan iyidir, cardio olur.

Bisiklet dunyadaki en manyak spordur. Usenme olayini bitirdigi icin(bi yere gidince geri donmek zorunda kaliyorsun) vucudunda yag kalmayana kadar surersin.

Tek seferde 1300 kalori harcatmisligi var bana.

Spordur. Hem de at gibi spordur. Rakamlara takılma, kaloriler, kom’lar, avg’ler vb hepsini geç. Pedala bastığın an spordur.

Bol bol kalori yakarsin, bol bol bilek ve got kasi yaparsin. Erkek halimle en benim diyen kizlardan guzel gotum var cunku yillardir bisiklet suruyorum.

Bisiklet spor filan değildir kardeş. Arkadaşım 2 yıldır bisiklet sürüyor kız gibi kolları ve omuzları var. Ortamlarda bilmem kaç km sürdüm diye hava yapıyor ama tüy gibi vücudu var hahahah. O yüzden bisiklete karşıyım. Sürmeyin sürdürmeyin. Başka spor mu kalmadı zaten.

Kısa cevap; evet spordur. Sürmek eyleminden ne anladığınıza bağlı biraz da. İki pedal atıp metrelerce süzülüp sonra tekrar iki pedal ata ata bir yerlere varabilirsiniz. Diğer yandan daha disiplinli şekilde pedalı bırakmadan (sürekli güç uygulayarak), belirli bir parkurda süre tutarak, nabız izleyerek de gidebilirsiniz. Tabii ki ikinci seçenek daha iyi ancak birinci seçenek bile hiçbir şey yapmadan oturmaktan iyidir. Fiziksel olarak olmasa bile mental açıdan sizi rahatlacağı için her türlü sürün derim naçizane.

bisiklet sürmek güzel bir spordur.

@dick adwokat kardeş. bisiklet sürmek body building midir diye mi sorulmuş soruyu adworkatından alıyorsun? not: 15 yıldır fitness yapıyorum ama kızdım yani gevşekliğe.

Degmez rezalet sakin gecme

değer geç

directx 12, spectre ve meltdown açıklarına çok daha iyi savunma + bu açıkları kapatmak için yapılan yamalardan daha az performans kaybı.

bu ikisi özellikle de ikincisi yeter de artar. kafasını kullanabilen insan için windows 10 çok daha kullanışlı.

sistemin çok çok dandikse şayet geçme, dandikse bile geçebilirsin.

Elimde win 10 var sürekli çöküş. İkide bir açılmama bıktım yeminle bide orjinal hayvan gibi de sistem yiyor.

Güvenlik, performans, oyun modu, sadelik, daha az "donk" sesli windows hataları.

Hesap makinesi bile bozuk.

Google a win 10 calc yaz gor

windows 10'un arayüzü kötü ancak StartIsBack++ ve custom temalarla iyi hale getirilebilir. görünüş dışında windows 10 daha iyi zaten.

İşler. İlk aklıma gelen 2. Dünya savaşında almanların ürettiği bismarck gemisi operasyondayken ön atış kontrol üniteleri fırtananın etkisiyle savaş dışı kalmıştı. Youtube da kocaman gemilerin fırtına ile boğuşma videoları var

Isler tabi, batmayan sahil guvenlik gemileri var ama ufak onlar.

işler işlemesine de...
o gemileri fırtınalara göre tasarlıyorlar. kimse milyon (ya da milyar. yapıldığı tarihe bağlı) dolarlık geminin bir fırtınada batmasını istemez. zaten hiç bir amiral hayati bir durum olmadıkça bir gemiye fırtınanın içinden geçme emri vermez.

Firtina derken ne siddette bir seyden bahsediyoruz bilmiyirum epey ekstrem sartlara dayanabiliyorlar. Bazi testler youtube'da var, brn görüncr sasirmistim bu dalgalara nasil dayaniyorlae diye.

modern savaş gemilerine fırtına falan işlemez. eski teknolojilere bir yere kadar işler. o işler 50 sene geride kaldı...

"a smooth sea never made a skilled sailor" sözünü aklıma getirdi

Koskoca ukrayna'da ilik gibi hatunlarin arasinda, manitasi olan çin'li bulup bir de onu takinti mi yaptin?

Erasmusta turk kizi kovalayan saf gorduk de senin gibisini gormedik

hocam ukraynalı hatunlar güzel olabilir ama her ırkın kendine has bi deseni var ben belki asyalı seviyorum? koskoca ukraynada çinli bulmak zaten banada garip geliyor ama zaten dertliyken bir de bunun izahını yapmak zorunda olmak yoruyor be.

Aşk iyi hoş da kızı da çok haksız bulamadım. Gerçeklik cidden acı. İkiniz dünyanın farklı uçlarındayken bu ilişki nereye gider, nasıl olur, nasıl ortak bir noktada buluşursunuz bu muamma. İkiniz de öğrenci olduğunuza göre hayata sıfırdan başlayacak noktadasınız. Okul bitince o kalkıp Türkiye'ye mi gelecek? Siz Çin'e mi gideceksiniz? Üçüncü bir ülkeye mi yerleşeceksiniz? Kızın bu belirsizliğe atlamak istememesini anlayabiliyorum. Mevcut ilişkisini eninde sonunda coğrafi engeller sebebiyle bitecek bir ilişkiye tercih etme durumu var gibi. Kız duygusal değil, rasyonel davranıyor.
Çocuk sevgilisinin kendisini aldattığını öğrendikten sonra bile ayrılmamış; ben de şaşırdım. Her şeyi öğrendikten sonra çocuk kızı terk etseydi işler daha kolay olurmuş ama beklenmedik bir gelişme olmuş. Hani bu hareket karşısında kız daha nereye ayrılsın? Çocuk cidden bu hareketiyle kızın tüm saldırma ve defans mekanizmalarını felç edip konuyu kilitlemiş. Bir de sevgilisi fakir diye ondan ayrılması için baskı yapan bir aile varsa kızları kendisini geleceği belirsiz bir ilişkiye kaptırmasın diye de baskı yapabilirler sanki. Çok da moral veremedim, fazla pesimist ve romantiklikten uzak yaklaştım olaya, özür dilerim :(

45 günde olan birşey için kalkıp te Çin’lere gidilmez.

Eğer bunlar gerçek olsaydı;
Çocuktaki tevazu değil çaresiz aşıklık. Çok aşık kıza belli ki. Kızla birlikte yaşanmışlıkları çok çok fazla ki her şeyi silip atamıyorlar belli ki. Bırak tadında kalsın. Yaşandı bitti güzel bir anı olarak hayatın boyunca hatırlarsın.
Derdim.

Türkler de her şeyin bokunu çıkarmakta ilk sırada yer alıyor gerçekten. Ben bu hikayeyi okuyunca kızın sana ayak yaptığını düşündüm direkt. Fakir sevgili ne ya!!! Fakir sevgili istemeyen aile mi??? Bak sen!. Sen de oltaya gelip kıza abayı yak ömrünü heba et diye yazmış bir hikaye. Uyan kardeşim uyan.
Ha şimdi bana diyeceksin ki eğer öyle olsaydı ‘sevgilimden ayrıldım hemen gel’ derdi. Demezdi. Çünkü gözünü korkutmamalı anlıyor musun? İsteği içinde uyandırmalı. Sen zoru seçip muhtemelen beni seçecek diye düşünüp dünyanın öbür ucuna yolculuk yapmayı seçeceksin. Deniz seki’nin de dediği gibi “zor olanı seviyor insan her defa”. Çünkü biz kaşarlanmamış bir milletiz dostum. Bu kız bu oyunu irlandalı bir gence oynayamaz. Hatta Moldovalı bir gence bile. Çünkü onlar sevgilisi olan bir kız için bırak Çin’e gitmeyi metroya binip bir sonraki durağa bile gitmezler. Ah geçmiş olsun ne diyeyim.

Tek soyleyecegim sey su: manyak misin sen ? Aynanin karsisina gec ve olayin basindan sonuna Kadar her seyin anormal oldugunu kendi kendine tekrar et.Belki akillanirsin

işte bu dram, türkiye'de doğru düzgün bir ilişki ve aşk yaşayamamaktan kaynaklanıyor. suçlu sen değilsin. sistem..

@meyveli tartolet +1

Valla cin kulturu icin fakir ailenin fakir sevgili istememesi falan cok normal geldi bana. Cok yakin arkadasim cinli, Asya kulturu, cin, o genclerin gordukleri baski ve sonrasinda ailelerine bakma yukumlulukleri falan bizden epey farkli. Bilmediginiz bir konuda atip tutmayiniz.
Bunlarin hic biri seni motive etmek icin degil elbette, hadi birlikte bir yerde okuyacak olsaniz neyse de. Yasiniz kucuk muhtemelen, bir an once gerceklige donmek sizin yarariniza olur.

"sevgilisi erasmusa gitmiş erkek" temalı başlıkların neden açıldığına güzel bir örnek olmuş.

Olur. Neden bim'den alacaksın ki parfümün yok mu?

Daha kotu kokar oyle, balkona at havalansin.

Islanmayacağı şekilde banyoya asın duş alın. Buhardan dolayı koku azalır.

Ütü buharı fışkırtın koktuk altlarına

Kokuyu yapan bakteridir. Ölmeleri için ütü buharı. Sonra havalandırma şart.

Havalansin bir de deodorant degil yumosun filan kumas parfumu var onu kullanin

kumaş parfümleri var +1
normal parfüm çok ağır bir koku yapar.

dünya'ya zarar veren tek canlı türü yok. biz de yok etmeye çalışmıyoruz zaten, insan denen hayvanın doğasında bu var.
www.mnn.com
www.nytimes.com

ne demek istediğini anlıyorum ama fazlaca romantik bir bakış açısı bu. "ama insanın aklı var bunu akıl ediyor, hayvanın aklı yok ki" diyeceksin; o zaman da sorun geçersiz ve anlamsız oluyor.

Hayvanlar yiyip icgudulerini karsilamaya bakar, dogaya karismaz. Geyikleri de ortaya salinca butun otlar bitene kadar yiyorlar sonra ot kalmiyor kendileri de ölüyor. Kunduzlar baraj maraj yapip anasini aglatiyor doganin(dogal dusmani yoksa), bizle ayni sekilde dogayi degistiren bi onlar varmis.

Biz de yiyip iciyoruz doga bozuluyorsa onun sorunu.

"Seninle burada geçirdiğim süre içinde öğrendiğim bir şeyi paylaşmak istiyorum; türlerinizi sınıflandırma fikrine kapıldığım bir günümde, aslında sizin memeli olmadığınızı anlayıverdim. Bu gezegendeki her memeli içgüdüsel olarak kendilerini çevreleyen ortamla doğal bir denge oluştururlar. Ama siz insanlar bunu yapmıyorsunuz.

Siz belirli bir alana yerleşip çoğalıyorsunuz, sonunda bütün doğal kaynaklar yok olana kadar buna devam ediyorsunuz. Hayatta kalmak için yapabileceğiniz tek şey olaraksa başka bir alana yayılmak kalıyor.

Bu gezegende aynı yöntemi kullanan bir başka organizma daha var. Ne olduğunu biliyor musun? Virüs... İnsan türü bir hastalık, bu gezegende bir kansersiniz, bir tür salgın ve biz de tedaviyiz."

Imza Smith reyis

İnsan zeki bir türdür ama üstün bir medeniyet inşa edememiştir henüz. Gezegene hükmeden tür olarak gezegendeki yaşamımızı sürdürülebilir kılabilmiş değiliz. Her gün dünya kaynaklarını daha fazla tüketiyor, çevreye zarar verip geleceğimizi tehlikeye atıyoruz.

Bill Gates'in bahsettiği inek mevzusunu yanlış anlamışsın. İnekler doğada alelade yaşayıp da doğaya zarar vermiyor. Onları biz çoğaltıp yetiştirdiğimiz için zararlı hale geliyorlar. Dünyada 25 milyar kara hayvanı var çiftliklerde yetiştirilen. Bunların ürettiği metan gazı ve bunları beslemek için tükettiğimiz tarım arazisi çevreye zarar veriyor. Elimizdeki tarım arazilerinin %80'ini insanları değil çiftlik hayvanlarını beslemek için kullanıyoruz. Sera gazı etkisinde metan gazı karbondioksitten 25 kat daha etkili ayrıca. Bunu bir koyalım dedim.

An itibariyle 7 milyardan fazla insanız gezegende. Bu rakam 100 yıl önce yarısı kadar bile değildi bu sayının. Herkes bugün et yemeyi bıraksa dahi en fazla 9,5 milyar insanı besleyebilecek kadar kapasitesi var dünya kaynaklarının. Et yediğimiz için bu rakam an itibariyle 6 milyar. Dünyada 2 milyar aç, 1 milyar obez insan yaşıyor. Birileri birilerinin bir şekilde hakkını yiyor yani.

Bu nedenle herkesin bir an evvel üremeyi durdurması gerekiyor. 2 kişilik aileye maksimum 1 çocuk şeklinde sayımızı sistematik biçimde azaltmamız gerekiyor. Bir diğer sorun da sürekli olarak Afrikalıların, Arapların vb çocuk yapması. Eğitimsizler ve çocuklarına da eğitim sunamıyor bu insanlar ve sayıları katlanıyor. Avrupa ve Abd'de nüfus bu şekilde artmazken gelişmeyen toplumlarda kontrolsüz üreme var. Bu da Dünya'nın cahilleşmesine neden oluyor. Rakamlara bakabilirsiniz en hızlı üreyen ülke Nijerya mesela.

Ben konuşunca vegan zırvası oluyor ama çevreciler, veganlar, o mavi saçlı tipler haklılar. Dünyayı yaşanmaz hale getiren insanlar bu muhafazakar tipler. 2'den çok çocuğu olanlar. Et tüketenler.

Yere çöp atmak diye bir çevre koruma olayı yok. O çöp en küçük meselemiz.

Karbon(metanı da eklemeliyiz) ayak izimiz, nüfusumuz, geri dönüşüme göndermediğimiz pillerimiz, yağlarımız mesele.

Kıçımdan salladığımı düşünüyorsanız tekrar düşünün çünkü ben bu meselenin okulunu okudum üstüne AB'den denkliğini aldım, bir dönem de yüksek lisans yaptım. İşkembeden sallıyorsun diyen saatlik danışma ücretime mükabil kaynakları ile sunum alabilir bizzat benden.

bence turumuze haksizlik ediyorsun, insan dunyadaki en masum, en poncik turdur. unlem

bill gates'i yanlış anlamışsın kardeş. hayvancılıktan bahsediyor orada. önce doğru anla sonra emin olursun hangisinin daha fazla zarar verdiğine.

İnsan en salak mı bilmiyorum ama 1 buçuk yaşındaki kızım bizden zeki. Yani büyüdükçe zekada körelme mevcut.

Yazinin tamamini okumadim.
Hayir hayvanlar daha salak oldugu icin zarar ver(e)miyorlar. Insandan daha akli basinda olduklari icin degil. Bir timsah cok erdemli ya da ileri goruslu ve vizyon sahibi oldugu icin zararsiz yasamiyor, kapasitesi o kadar.

Insan tum canlilar icinde en gelismisi oldugu icin boyle.

Insanlar daha salak demek biraz sey.

diğer kuponlara ne diyorsun?

Bilet resmi sitede yayınlanmış, aynı yöntemle siz de rengini değiştirebilirsiniz. Geçersiz olan bilete ikramiye çıkmış ve bunun bir hile olduğunun düşünülmesi normal.

@prasinos
hangi kuponlar?

@dahinnotha
geçersiz olduğunu nereden çıkardın? rengini niye değiştireyim? zaten diyorum ya bilgisayara aktarıldıktan sonra karalanmışsa rengini mengini değiştirmenin bir önemi yok o yüzden saçmalık diye.

ya o değil de saatin üzerinin karalanmasının mantıklı bir açıklaması var mı? daha bu noktadan hile olduğu çok açık değil mi?

@candide

sebebi gayet basit; kazanan kişiyi korumak. saat ve dakika apaçık ortada olsa kazanan bayinin ya da çevredeki kameraların yardımıyla kazanan kişi tak diye ortaya çıkar.

aynı bayiden aynı saatte oynanan iki kupon var, onun için karalanmış olamaz mı?

daha düne kadar niye böyle bir uygulama yoktu peki? o saatte oynayan kişiyi kameradan bulup yakasına yapışmak milletin yeni mi aklına geliyor?

Videoyu nerenizle izlediniz panpalar.

Sorun karalanmasi degil, sorun karalanmis izlenimi verilmis ama aslinda paintle oraya 2 kare konmus sonra keceli kalemle ustunden gecilmis. Ya da tam tersi yapilmis.

Adam bu harekete killanmis.

O karalama bilgisayarla karalama gibi durmuyor. Oldukca biçimsiz. Bunu bilgisayarla yapabilir misin?

sorun arkadaslarin dedigi gibi zaten. hem kalemle karalanmis hem de bilgisayarda paintvari bir sekilde yapilmis. diger kuponlarda ise sadece kalemle karalanmis.

Bu kadar bilgiyle four seasons'i oneririm.

kadıköy hilton doubletree

Shangri-la da var.

pera palace hotel

Yalnız öyle bir soru sormuşsunuz ki Anadolu nun ufak bir iliymiş gibi...
İstanbul da artık her yer merkez
Güvenli kısmı ise hangi anlamda güvenli?

guvenli kardesim her yer
illa cok luks hotele gelmene gerek yok
ama metroya vs. yakın olması daha iyi daha rahat hareket edersiniz

sisli
taksim
levent
karakoy
eminonu

ogretmenevlerine bakabilirsiniz.

gezecek zamanım da olursa çok şey değişir. ama olmazsa neyleyim 30 bini

Bekar er kişiysem ve boş zamanım varsa Kiev'de güzel bir hayat..
her gün uçuş var

Birlikte yaşadığım insanlar. Etrafımda olan insanlar. Kendi ailem hariç herkes değişirdi sanırım.

çok bir şey değişmez hayatımda. otomobile merakım var. bi onun güzelini alırdım. ailemi rahat ettirir kendi minimal yaşantıma devam ederdim. ölmeden önce de bir vakfa bağışlar göçer giderdim.

Kariyi bosarim

taşınırım ilk iş

bikac eksik disim var. dislerimi yaptiririm. daha fazla degisikligi kaldiramam. bunyem fakir, zenginlikte kalinca usutuyor.

Once araba alirim
Bilgisayarimi degistiririm
Pt tutup duzenli spor yapmaya baslarim
Dislerimi beyazlattiririm
Erteledigim enstruman ogrenme isini hizlandiririm
Dikis makinasi alirim
Gormedigim ulkelere seyahat ederim
Fakir fukarayi mutlu ederim
Burs veririm
Kiyafet cantayi daha kalitelisinden alirim
Dil kurusuna yazilirim ama ingilizce degil
Parasiyla yl yaparim ama tezli
Istedigim kurslar var onlara katilirim
Vs vs

Bu söylediklerinizin hiçbirini yapmazsınız boşuna hayal kurmayın.

Araba alırsınız, alışveriş yaparken fiyat düşünmezsiniz, gezersiniz ama fakir doyurmak, düzenli spor falan çocukça hayaller :)

ayda 30 bin lira hiçbir şeye yaramaz

kendi kendime yetebiliyor olmak güzel olur. taşınırım. aileme yardim ederim. saglığım ve hobilerim için yeterli param olmuş olur. alışveriş yaparım, yurtdışına çıkarım.

umarım hala sabah 10 akşam 22 çalışmıyorumdur...

Sanat koleksiyonu yapmaya başlarım

Araba + ev + aile yardım + sık sık yapılacak yurt dışı tatilleri.


Spor zaten yapıyorum. Yeter ki vaktim olsun.

evliysen bir halt değişmez ;)

biraz daha insan gibi yaşamaya başlarsın.

30k geliri olan insanın harcayacak zamanı olmaz
o sebeple çok bir şey değişmez
kimse 30k para verip de bir insanı haftasonu, bayramda 5'ten sonraları falan salmaz.
o para birikir anca akıllı kullanılırsa.

Needles eşofman altı alırım, Rick Owens deri ceket, uzun hırka, klasik ceket alırım. Raf Simons ceket falan. Rag And Bone dan ceket, pantolon, sweat ne var ne yok alırım. Bu markalardan takılırım artık ve it gibi gezer içerim.

Bitti lan 1 saatte 30 bin lira :D

ya herkes 30k'yı nasıl harcayacağını biliyor ama sanırım nasıl kazanıldığını bilmiyor.
onu yaparım bunu yaparım ne güzel.
standart bir firma size 30k veriyorsa 52k firmaya maliyeti var 8k araç 3-4k yakıt 4k sofor desek
70k'ya çıktı maliyetiniz 5k'da firma içi harcama 75k. 6ayda 450k
firma en fazla %5 öder size toplam cirodan yani 9000k.
yani firmaya her 6 ayda en az 9milyon tl'lik iş bağlamanız lazım ki (tek başınıza) adamlar size bunu ödesin.
6 ayda işi bitirip parayı alıcan yanlış olmasın hesap.
hayal gücünüz niye bu yönde çalışmıyor?

@dedim dedim de kime dedim

senin hesabın maaş olarak
kendi işini yapan için, esnaf için imkansız değil
maaşlı olarak almaya çalışırsan 45+ yaşında alırsın
kendi işini yapıp, esnaf iken bu paranın üstünü alanlar var yaşta 25.
çok büyütme yani kafanda, işi becer sende al
beceremiyorsan nakit paradan haber ver, öyle de alırsın bu miktarı ve üstünü

bu arada hayret "30 bin+ para mı lenciler" yazmamış daha :)

@tamamhosdiyonda
senin dediğin işi ben yapıyorum 23 yaşından beri
flash news! öyle bir dünya yok.

yaşam tarzı olarak çok fazla bir şey değişmez, aşağı yukarı yine aynı adam olurum ama zihinsel açıdan inanılmaz rahat, dolayısıyla muhtemelen çok daha özgüvenli ve mutlu birisine dönüşürüm. çünkü hayatımın yaklaşık son 10 yılını "mezun olup 3-5 bin lira kazanan bir adam olmak" için harcadım, harcıyorum. 2012'den bu yana elime aylık 600-1500 lira arasında (değişiyor) para geçiyor anca. mezun olmama daha yıllar var. mezun olunca da en iyi ihtimalle haftada 40-42 saat çalışıp (şimdi en azından öğrenciyim, yatıyom hehe= 3-4 bin lira falan kazancam. elimde bissürü para olacak ama "bana ne lan ilk hafta okula gitmem" deyip gezemicem, bi yere gidemicem.

velhasıl ayda 30 bin lira çok manyak süper bi şey olurdu benim açımdan. %60-70 oranında aynı olurdu hayatım ama geri kalan %30-40'lık kısım da işte insanların uğruna koca bir ömür verdiği kısmı teşkil ederdi. sonuçta muzla da dna'mızın %60'ını paylaşıyoruz. onun gibi.

Depresyonum biter

Mesela Merkel neden şımarmiyor? Demek ki olabiliyormuş.

kulak çekerek. denetimle, uyarıyla. bu da bilinçli toplumla olur. hata yapıyorsa uyarırsın, düzelmezse daha ciddi yaptırım uygularsın. en küçük bir zamda ayağa kalkan toplumları örnek gösterebiliriz, bak nasıl güzel laflarını dinletiyorlar.
bir de bizim toplumda genel olarak "politikacıların hepsi aynı, hiç biri gerçek lider değil" görüşü var. bu da bizim elimizde. toplum seçtiği insana bir hedef de kazandırmalı, ne istediği tam olarak anlatmalı.

(bkz: kuvvetler ayrılığı)
Sistemi direkt olarak demokratik, özgür, çağdaş ülkelerdeki gibi tesis edersen, örnek alırsan sorun falan kalmaz. Amerika'yı bir daha keşfetmeye gerek yok.

denetime tabi tutarak.

@bos checks and balance'ı yapacak adamlar dengesizse ne yapabilirsin ki? Bence hukuk tamamen yapay zekaya bırakılmalı

tam anlamıyla müridin uçurması olayı.

imam osurursa cemaat sıçar diye bir laf vardır ya hani, imam kimdir? imam siyasetçi diye düşünülür ama imam halktır. halk gevşek oldukça cemaat, yani siyasetçi de "oooh nasıl olsa ardını soran yok" deyip sapıtıyor. halk oy verdiği adamı baş tacı yapmasa, hangi parti, hangi siyasetçi olursa olsun, onu mutlak bir doğru olarak kabul etmeyip "şşş, oy verirken verdik iki sene oldu benim maaş yerinde sayıyor, ne iş?" diyebilse bu işler olmayacak.

almanya'da enflasyon %3 yükselse halk hemen homur homur homurdanır. ingiltere'de birazcık fazla mülteci geldi diye halk hemen bu ülkenin hali ne olacak diye düşünmeye başladı. libya'da bile kaddafi'nin son zamanlarında halk şikayet etmeye başlamadı mı para yetmiyor diyerek?

hak hukuk teknolojiden önce herkes kendi cebindeki parayı düşünse, bakınız en kolayı, cebine girenle cebinden çıkan paraya bakacak ve beğenmemişse sokağa çıkacak. eğer şunu yapacak zihniyette insan olsaydı bugün belki yine aynı partiler başta olurdu ama yamuk iş yapmaya cesaret edemezlerdi. halk gevşek.

mahallemize park yapın demek için belediyenin önünde toplanamaz. park park... çocuk parkı. terörle, fetöyle, ekonomiyle dinsizlikle dindarlıkla falan alakası yok. bak şurada boş bir arsa var oraya park yapın. sağcısı solcusu birleşip de park isteyemez belediyeden bu halk.

biz ihaleden, yozlaşmadan, rüşvetten, hukuktan, nizamdan falan bahsediyoruz.
hukuku tınlayan kaç kişi var ülkemizde? yüzde kaç? hukuka inanan arkadaşlarınıza sorun bakalım anayasa'yı okumuşlar mı bir kere. neyi savunduklarının farkındalar mı? veya hangi maddenin nasıl olması gerektiğine dair kendi fikirleri var mı? arkadaşlarınıza sorun gerçekten. ben sordum, haberleri yok anayasa'dan falan. annem babam sabah akşam konuşurlar bir kanun okumuş değiller. ellerinde akıllı telefon var, koca gün facebook'ta komik video izlerler, mevzuat.gov.tr'ye bir kere girmemişlerdir.

zaten adamlar senelerden beri sağcı solcu, dinci dinsiz, kürt türk ayırmış ayırmış, şimdi bir tarafa bir yalan söylüyor öbür tarafa başka bir yalan söylüyor her kesim kendi yalanına inanıyor, oturuyor.

vatandaş kendi kafasını yaşıyor. bir kesimd emokrasi hülyalarına dalmış, bir kesim aynı 70'lerdeki gibi kendini devletin koruyucusu olarak gören gizli bir örgüt kafasında, üniversitede hiçbir vasfı olmayan fakülte başkanlığı seçiminde dört dönen kazmalar memleketin madenlerinin özelleştirilmesi konusunda ses çıkarmıyor.

halk sokağa çıkıp bir slogan atacak ki yargıtay'dan, aym'den duyulsun. eskiden siyasi krizler, bunalımlar zamanında halk ordunun darbe yapmasını beklerdi. tamam şimdi darbe yapılsın istemeyelim ama kendimiz ses çıkaralım. illa hükümeti devirmek amacıyla değil, asgari ücreti yükselt demek için, ötv'yi düşür demek için, fabrika istiyoruz demek için, lösev'in hastanesine ruhsat ver demek için...
tamam iktidar senin olsun ama bana hakkımı ver. bunu yapacak kaç kişi var halk içinde? bunu düşünebilecek?

cumhur itifakı kazansa da kazanmasa da yerine gelecek iktidar da sapık. kimisi terörist, kimisi ihale çılgını, kimisi yolsuz, hırsız, bir tane düzgün siyasetçi var mı? düzgün siyasetçi yok çünkü meydan boş. dün arkadaşla konuşuyordum işsizlik kötü bari siyasete atılalım dedim, biz yapamayız dedi. yapamayız. ben gururuma yediremem gerçekten de. yalan dolanla yaşamayı ben kendime yediremem ama siyasetçiler yapabiliyor. sebebi de iyi siyasetçi olmalarından değil, kötü siyasetçi olsalar bile kimsenin gözüne batmamasından. bizim meselemiz bu. darbe dönemlerinde bile beklenmeyecek derecede kaliteli anayasa maddeleri yazılmıştır.

hepimiz güya vatan seviyoruz. uzaktan seviyoruz.

çok dolmuşum iyi oldu boşaldım

@john daha demokratik ve daha şeffaf günler elbette gelecek ama biz pek göremeyeceğiz. Demişsin de 60 yıldır böyle bu ülke. Hukukçulardan çözüm beklemek de saçma. Hukuk iktidarın fahişesidir lafı da boşa edilmemiş o nedenke adalet işleri yapay zeka ile sağlanmalı.

Valla bunun cozumu yok bence.
Ben okulda konseye girdim kulup baskani falan oldum.
Bi sure sonra butun denetimleri gececek hale geldim, ogreniyorsun cunku. at kosturdum. Istedigim butceyi aldim istedigimi engelledim.

Hatta sonraki secimi de sabote edip yeni elemani sectirmedim.

Sonra kendime bakip noluyor lan demistim.
Demokrasi sacma bisey herkes istedigi gibi manipule edebiliyor.

Merkel ornegi verilmis, merkel yuzyildir nasil iktidarda kalmis ondan daha iyi biri hic gelmemis mi?
Kesin gelmistir ama kadin isi bildigi icin ezip gecmistir.

Diyafon bozulunca apartman yaptirir genelde ya da ev sahibine aittir masraf, kapiciya sor bunu. Eger oyleyse salla gitsin, degilse nereye tamir ettirdiklerini sor.

Ucreti ogren, dusuk biseyse yaptir gitsin.

Sana ait olmayan aidati odeme zaten.

Ev sahibine de son dakikaya kadar iyi gozuk, isler cirkinlesince icraya veririm siz ugrasirsiniz de.

Imza: dunyanin en cimri adamindan 2bin kusur depozitoyu almis kisi(evi de boyatmadim yedirdim adama)

Bir de adami bunaltmayi unutma, hergun ara surayi da yaptirdim hak gecmesin de. Ben hergun aksam evine kahve icmeye gittim :)

kantaron yağı denediniz mi ? benim de benzer sorunum vardı, kantaron yağını sürdükten sonra şikayetlerim azaldı, kuruluk hissi yatıştı.

doktor kardeşime excipal hidro mu ne bir krem verdi, bir de içlik giy demiş.

Sabundandir

Merhaba, beyaz renkli bant deneyebilirsiniz. Benim de IKEA masanin basina aynisi gelmisti, ugrasmadim beyaz bant ile yama yaptim. Ancak yanina yaklasinca anlasiliyor.

Tamir macunu ile doldurabilirsin arasını. Beence ufak yapıştırıcı akıt o aradan. Wn ufak çekiştirmede kalmasın elinizde. Üzerine tamir macunu.
www.tekzen.com.tr

Cok ilginc bisey degilse(deseni) aynisini yaptir.

kopmaması için öncelikle 2 parça resimdeki gibi vidayla konulacak sonra araya beyaz ahşap tutkalı sürülecek eskisinden sağlam olacak.
eksiup.com

tespitleri doğruysa yazmasını istemezdim. ayırıca yazdığı şeyler kötü değil.

Hocaların da kendi itibarını düşünmesi gerektiğinden doğrusunu yapıp dürüst değerlendirmesini belirtmiş. Şişirmemiş. Tekrar yazmasını istemek de doğru değil. Üstelik normal şartlarda bu tavsiye-referans mektuplarının kapalı ve mühürlü olması beklenir. Ben olsam tekrar yazmam, yazmamı isteyeni de hoş karşılamam.

Diğer taraftan da referans isteyen kişi yerine kendimi koyarak eğer olumsuz bir referans mektubu yazıldığını biliyorsam başkalarından isterim.

Tespitleri doğruysa hoca haklı. "Aralarının iyi olması" bir şeyi değiştirmemeli. Buna profesyonellik diyoruz.

Hoca yabanciymis, bu da italyaya basvuruyor zaten.
Belki de iyi bisey, adam yabanci bizden iyi bilir

Yazdiklarinda haklilik payi olabilir.
Kisiyi tanimadan nereden bilelim.
Bir de referans mektubunda tarafsiz olmasi sart. Bastan sona olumsuz da yazabilirdi.

Mektuba olumsuz şeyler de yazmış ama okuyabileceği şekilde açık olarak vermiş. Senin hakkındaki düşüncelerim bu şekilde ister kullan ister kullanma diyor. Bence güzel bir davranış. Memnun değilsem başkasına yazdırırdım. Tekrar yazmasını rica etmezdim.

Hocayla aralari iyi olsa olumsuz yonlerini yazmak yerine gelistirmesini istedigi taraflarıni sozlu soylemeliydi. Ben birinden referans iatiyorsam olumlu yonlerimin yazilmasini isterim. Olumsuz yanlarimi da oneri olarak bana iletsin ya da hic yazmayi kabul etmesin yani. Tekrar yazilmasini istemek sacma olur.

İsterse kendi yazsın, hocaya versin, al bunu gönder desin. Adam tanıdık kayırmamış, ne gördüyse yazmış. Böyle adamlara çok ihtiyacımız var. Helal olsun.

Edit: Assdahah hocanın yabancı olduğu bilgisini şimdi gördüm. Ne kadar da naifmişim bizlerden biri olduğunu düşünerek.

Çoğu hoca sen bir şeyler karala ben imzalayayım dediği için hepsi birbirinin aynısı, adayı öve öve bitiremeyen mektuplarla dolu ortalık. Hocayı oturup özel bir mektup yazdığı için takdir ettim. Gerçi hoca ecnebiymiş, ben biraz kendi standartlarımıza göre düşündüm. Dünyanın neresinde olunursa olunsun böyle bir pazarlığa girmek hoş değil. "Hoca bak hep iyi şeyler yazacaksan yaz" diyemezdim ben. Mektubu beğenmiyorsa kendisini övecek başka hoca bulacak o zaman.

Gerek var aslında. Hangi oyun nasıl 20 saat sürer imkansız.

Arma 3 mesela, fifa 19 da saatlerdir yüklemeden çeyreğine bile gelmedi. Ram 16gb, işlemci AMD 8350 4ghz, radeon r9 200 3072mb

İnternet hızı alakalı olabilir mi?
Nereden, nasıl yüklediğini söylemediğin için kafalar karışık.

Yok yok İnternetle ilgili bir yükleme değil normal oyunun setupından yüklüyorum. Ramlerde bir sorun var gibime geliyor ama görünürde bir sorun yok anlamadım valla

En önemli parça harddisk yüklenme hızı konusunda onu yazmamışsın. Ben 10 senelik laptop hard diskine 40 gb'lık gta 5'i yükledim 1 saat ya sürmüştür ya sürmemiştir setupın kurulumu.
W10 eğer ssd yoksa kağnı gibi çalışır ancak bir setup 20 saat süremez. İndirme ile karıştırıyor olmayasın?

Yani windows 10 yükleyince zaten bütün driverler otomatik yüklendi sanırım ekstra bir şey mi yapmam gerekiyor acaba?

Ssdye kurdum zaten. Yok download falan değil bahsettiğim.

Muhtemelen setup dosyasında bir problem vardır kuramıyordur. Yükleme hızı doğrudan hard disk ile alakalıdır, bir harddisk yazma okuma testi yapmayı dene sistem boşta iken. Eğer değerler olması gerekenden düşük çıkarsa sorunun harddisktedir. Değilse ki bence olamaz, sorunun başkadır. Ram falan değil problemin. Yazılımsal %99

Win10 cok yavas zaten. Sil gitsin copluk resmen

AMD catalyst control centerı yükledim sorun çözüldü gibi install süreleri normale döndü gibi ama ne alaka anlamadım.

görev yöneticisinden disk kullanımına bak.

ooshutup windows 10 ve destroy windows 10 spying programlarını kullan.

Sorsan herkes super diyor da ciddi performans sorunu var win10'un. Stabil de degil. Igrenc bir os.

Yani o dediğim şeyi yükleyince sorun çözüldü gibi ama yine de pek memnun değilim bir şeyleri, bir donanımın sürücüsü vs eksik gibi geliyor kontrol ediyorum bir şekilde eksik yok diyor windows

Bizde de aynı durum mevcut :)

Öteki garibim zaten yavaş yiyor, arada dönüp bize bakıyor, söyleniyor o sırada diğeri hızlı hızlı yedikten sonra hop gelip onunkinden de yemeye başlıyor. Biz de yemek esnasında başlarında durmaya çaba gösteriyoruz. İki kedi olduğu için çok dert olmuyor.

Günde zaten iki kez mama yiyorlar. İşe giderken bir posta, işten gelince biz yemeden önce bir posta veriyoruz işte.

2 kabi ve kediyi ayri odaya koy kapilari kapat. Yavas olan bitirene kadar kapilari kapatip bekle. Cok basit.

@acemi teoride öyle yapmak gerekiyo tabi ama e öyle yiyip bitirmiyolar ki, gidip gelip yiyolar. bi sabah bi de akşam veriyoruz mama o 12 saatte yiyolar öğünlerini.

paketin arkasındaki mama ölçülerini okudunuz mu? 120 gr da çok çünkü. bizimki 80 gr yiyor ve hafif kilolu. ama tabi çok kilolularsa yavaş yavaş azaltmak lazım. paketlerde de hayvanın mevcut kilosuna göre yazıyorlar genelde. örneğin 5 kg bir kedi fazla kilolu ise belli bir gramaj, kilosunu koruması isteniyorsa başka bir gramaj yazıyor.

edit: tabi markadan markaya biraz değişiklik gösterir ama benim şimdiye kadar kullandığım mamalar için aşağı yukarı böyle.

@slow 120 gr iki kedi için, 60’ar gr kedi başı :)

ay pardon yanlış anlamışım :D neyse kediler için böylesi daha iyi.

@acemi’nin dediğini yapın. Ama kedilere belli bir süre verdikten sonra (15 dakika mesela) yavaş kedi bitirse de bitirmese de mama kaplarını önlerinden alın. Birkaç gün sonra uyanıp bitirmeye başlar.

(Veteriner yavru kediyi saatli beslenmeye alıştırmak için önermişti, yetişkinlerde de işe yarar diye umuyorum.)

aramaya inananlar için:
birkaç yabancı sitede gezindikten sonra; kedilerin mama kabını küçültüp ayrı yerlere koyduk, biraz yönlendirmeyle iki günde herkes kendi kabını öğrendi. arada fire veriliyor ama, çok değil. çok yiyenin kabı boşken diğerininki daha dolu duruyor.

ruslar ve araplar besliyor videolarda görüyorum demek ki olabiliyor.

yestiskin bir aslan ac olmasa da gergin oldugunda bile saldirir. ama bir ejderhayi bile yavruyken alip buyutursen saldirmaz.

benim okuduğum 4 veya 5. nesil evcil olması gerekiyormuş aslanın
birde küçükken özel bir önem vermek gerekiyormuş kokulara alışması için.
www.youtube.com

Tehlikeli olur. Hiç hayvanat bahçesinde falan gördün mü bilmiyorum ama aslan dediğin hayvanın kolu(dişi üstelik) Roberto Carlos'un bacağından daha kaslı. Hayvan tek şaplak ile bir insanı ağır yaralayacak güce sahip.

Evde kediyle oynarken bazen bir anda ısırabiliyor, cırmık atabiliyor. Düşün koynuna girip mırlayan hayvan böyle birden kafa gidip dalabilirken, aslan ne yapmaz.

Yukarda biri demiş Ruslar ve Araplar diye. Dünya'nın en spastik iki toplumu bunlar zaten. Rusların ve Arapların internetteki videolarını izle anlarsın ne kadar gerizekalı olduklarını ve ne kadar bok yoluna saçma sapan ölüp gittiklerini.

Ev kedisi bile saldiriyor, gucu yetmediginden geri duruyor. Aslan niye saldirmasin.

John Rendall ve arkadaşı beslemişti. Hatta ünlü bir videosu var. Doğaya bıraktıklarından 1 yıl sonra ziyarete gidiyorlardı ve hayvan deli gibi mutlu olup atlıyordu adamların üstüne.

İnsan "Evet, beslenir ki bu." demek istiyor ama orantısız gücü ve refleksif durumları es geçmemek lazım.

Aslan gerçekten tek pençe darbesiyle insanı öldürebilecek ya da ağır yaralayabilecek kuvvette bir hayvan. Pençeleri çok büyük ve tırnakları çok keskin. Sen bilmeden yanlış bir şey yaparsın, bir tane kapatır, geçmiş olsun. Köpeğin kuyruğuna bastığın zaman hayvanın kesik kesik havlayıp büzüştüğü, kaçtığı gibi tepki vermez yani aslan. Vahşi hayvan. Ne yaparsan yap.

evde leopar besleyen arkadaşım vardı. şaka yapmıyorum. kendisi rus idi.

@bos gezenin +1

yani öyle bir yer söyledin ki. orda metrobüs durağında tinerciler gencecik bir adamı bıçaklayıp öldürmüşlerdi gece vakti. havataşla kadıköye gel bence, bir geceyi orda geçir. sabah bağcılara git nereye gideceksen. kadıköy merkezde zilyon tane otel var uygulamalardan bulursun zaten. bağcılarda işini gündüz vakti hallet sonra.

yani ayıp olmasın ama dötünü keserler. bence de başka yerde kalıp sabah git o lanetli yere. otel için grupanya'dan bakabilirsin uygun fiyatlı seçeneklere

Oo saatte Bağcılar'a gitmeyin, sabah halledin işinizi. Bağcılar'da ilgilendiğiniz birisi varsa o gelsin yanınıza, Kadıköy'de kalın +1.
Gece Kadıköy'de başınıza bişey gelmez, zaten mekanlar da kapanır, millet dağılır.

Valla o bolgede calisan biri olarak abartisiz soyleyim o saatte tek yontem sabihadan ucaga binip ahl'ye inmek. Biraz yukarsi bagcilar :)

Ya da 16s ile unalan(16s gece var mi bilmiyorum), oradan metrobusle yenibosna, oradan 25-30 lira taksiyle bagcilar.
2 saati rahat gecer.

Gunduz gidersen bir sekilde kartal metro, orada ayrilikcesmede in marmaray, marmaraydan yenikapida in bagcilar metrosu. Bu da 3 saat surer.

resim yok. senet senettir ama, imzalama.

ekte foto yok

bos bir kagida kiraladigim evde asagidaki esyalar mevcuttur diiye belirterek imzalayin

bu işlerden pek anlamam ama evde küçük bi zarar versen 15.000'i senden alır gibi geldi. sonuçta kalem kalem belirtilmemiş eşyalar.

Resim eklenmemiş. Düz senet aekadaşlar, içeriğinde evle ilgili bilgi yok. Sadece arkasina el yazisiyla "esya teminat bedeli" yazmis.

kira piyasasında böyle bir teamül var diye biliyorum, ben de karşılaştım birkaç kişiden de duydum; yapılagelen bir şey yani. yine de bizzat senet üzerinde eşyaları tek tek yazsan daha mantıklı, hem kafana takılmaz.

öncelikle resim yok.
eğer bir senette "eşya teminat bedeli" yazıyorsa imzalayabilirsin. bunun adı teminat senedidir. kambiyo senedi değildir. doğrudan çek/senet gibi kambiyo icra takibi yapılamaz. esas sözleşmeye bağlı bir senettir. eşyalı ev kiralamalarında imzalatılır genelde.

Arkasini karalar icraya verir 15bini alir elinden.

Kira sözleşmesinde bunla ilgili bi madde oluyor, oraya yazarsınız evde mecvut eşyalari. Ayrıca senet imzalamazdim ben olsam.

muhtemelen bono imzalatıyor. bononun geriye dönüşü yok, icra takibi açılıp itiraz etseniz bile icra takibi devam eder (mahkeme durma kararı verene kadar). o yüzden imzalamayın icra baskısı altında borçlu olmadığınız bir parayı ödetebilir size. gel gelelim kira kontratınız varsa, yıllık kira artışlarını da yatırıyorsanız, ve ödeme gününü geçirmiyorsanız, tahliye tahaüüdü de imzalamadıysnız (ayrı ve açıkça bir sözleşmeyle kiralananı şu tarihte kesin olarak tahliye edeceğim yazılı belge) sizi 10 yıl boyunca çıkaramaz.

Kontrat diye birşey niye var ki bir de üstüne senet istiyor he?
İmzalama. Ben olsam imzalamam. Eve dibim de düşse, fiyatı ucuz da olsa imzalamam. Evden cayarım daha iyi.
İmzalarsan adamın kafası sürekli rahat, seninse aklının hep bir köşesinde olacak o senet. Adam bide cins çıkarsa vay haline..

eşyalı evlerin hepsinde istiyorlar bir gün kamyonu dayayıp evi boşaltıp gitme diye.

hukukçu değilim ama mantığıma uymadı bu iş. ömür boyu bir insanı bir sektörden silemezsiniz. 3 ay - 5 ay gibi bir süre konulsaydı belki işe yarayabilirdi ama bunun iş hukukuna uymayacağını düşünüyorum.

@retiredcolonel
1 yillik sure icin demisler.

Omur boyu deselerdi hukuken gecerliligi olmazdi ama bu sekilde gecerli duruyor.
Genel haksiz rekabet insider information icin olabilir.

1- evet
2- bu şekilde olur.
3- evet
4- 1 yıl boyunca rakip firmalarda çalışamazsın. çalışacaksanda tazminatı göze alman lazım. ispatlanamayacak şekilde çalışma yürütebilirsin. 1 yıl dolana kadar sigortasız danışman şeklinde çalışırsın, sonrasında sigorta girişin vs. yapılır.

3 tane sart koymasi lazim ucunu de koymus. Bu yuzden gecerli.

Kimse uğraşmaz bu şekilde. Aynı maddeleri imzaladım. Gayet de çalıştım. Geçiniz. Oradan ayrılıp nerede çalışacaksın kuruyemişçi de mi? Tabi ki takip firmada aynı sektörde çalışacaksın.

Brusella, tuberküloz vs kapmanın dayanılmaz çekiciliği <3

Şaka maka en güzeli pastörize uzun ömürlü süt. Köy sütü bu çağda içilmez.

içilemiyor, kaynatmak gerek bakteri, hastalıklardan arınması ve kötü çiğ tadının kaybolması için. fabrikasyon olmadığı için doğal denebilir, en azından insanlar doğal diye düşünüp tüketiyor. Şahsen kaynamış ılımış sıcak sütü içmekten büyük keyif alıyorum, bir de sanırım market sütünden yoğurt yapılmıyor, bu da etken.

Köy sütünde bakteri var da çiftlik sütünde yok mu sanıyorsunuz? Pastörizasyon veya ısıl işlem yoksa hepsinde enfeksiyon riski var.

Köy sütünde en azından hayvan dışarda otlayabiliyor. Sütün kalitesi için önemli bir etken.

Bir diğer etken de hayvanın daha az hormon ve antibiyotik iğnesi alıyor olması köy sütünde. Tabi çiftçisine göre değişir. Entegre tesislerde bir ineğin o kadar yoğun stoklamada hastalık kapmaması imkansızdır, o nedenle de antibiyotik kullanımı çok fazladır. Üstelik kar marjını yükseltmek için hayvana steroidler ve sütü kesilmesin diye(aşırı stresten) bir dolu hormonlar enjekte edilir.

Son yıllarda artan jinekomastinin sebeplerinden biri de budur.

Pastörize köy süt veya bir başka deyişle AB standartlarında organik süt (düşük ısılı pastörizasyon) satın alabileceğiniz en iyi süttür. Ki bu bile iyi değildir aslında.

tadını seviyorum daha romantik.