Ayni kafadaysak olurum aslinda ama zor iste. Keske dunyalarimiz da benzer olsa. En basta oy verdigimiz parti bile yuksek olasilikla farkli olacak bu da cok farkli yasam bicimlerinin gostergesi.

zorunlu samimi olma durumu var adam işini iyi yapsın diye,
mesela markanın kendi servisine götürdüğünde hiç öyle bi durum yok
edit : adam tamirci çıktı rıza baba

Sözlükte bir entry var, şimdi bulamayacağım. Arabasını tanıdığı tamirciye bırakıyor, gece tamircinin oğlu alkollü kaza yapıyor, tamirci param yok karşı tarafın zararını ödeyemem, senin arabanı da yavaş yavaş ben yaparım diyor. Sonra karşı taraf dava açınca, tamirci, yazarın, oğlunu içirip direksiyon başına oturttuğu şeklinde ifade veriyor.

Hepsi böyle değil, ama genel itibariyle mesafeli olmakta fayda var. Zaten devamlı müşteri isen ödemede falan kolaylık yapar, sırada öne alır falan ama arkadaşlık falan fazla...

Mecburen samimiyet kuruyorum, hatta hic yapmadığım halde, memleket muhabbeti yapıp hemseri çıkmaya çalışıyorum. Tabi hep bir güvercin tedirginliği oluyor içimde kazıklamasın diye.

@sivri senin bu yöntem berberler icin geçerli olabilir, onlar hep yeniden gelmeni saglamak isterler. Ama bir oto tamircisi nasılsa bir daha gormuycem diye kazığı basabilir ya da işi savsak yapabilir, benden çıksın da kimde patlarsa patlasın diyebilir.
o yüzden yılandan korkmam, oto tamircisinden korktuğum kadar :)

Pek samimi olmam genelde.

tüm bu alanlarda, her gün gittiğim market bile olsa samimi olmuyorum. samimiyet cıvıklığa dönüşüyor, geçmiş tecrübelerim hep bunu gösterdi. amcam sanayide motor ustasıdır. amcama bile yapılan işlerde her zaman işçilik öderim. diğer lastikçi kaportacı, bunlar için de durum aynıdır. "abi önemli değil para vermene gerek yok" deseler de asla "tamam" demem. her zaman "karşılığı neyse vereyim" derim. çünkü iş başka akrabalık/arkadaşlık başka.

Ben sirf muhabbete oto sanayiye giderim zaten.
Her hafta ugramazsam yanlarim agriyor.

Ne marka?
Foto göndersene. Kurt olmayabilir.

Bkz: cigar bloom

İmperial

Kurtlanir, kurtlanan acilmamis sigara paketi bile gordum.

Kurt zaten icinde oluyor.

temmuz ve ağustos ayları.

1 Temmuz’da başlar 1 Eylül’de biter. Yani 2 ay.

Edit: Çıldıran sizsiniz +1 Biz halimizden gayet memnunuz açıkçası, biri bana tatil konusunda takıldığı zaman “Hee haklısın valla paso yatıyorum” diyorum. Sonra o çıldırıyor eheh.

iyimiş haziranda zaten doğru düzgün ders olmuyor, eylül de okul başladı, ilk günler tanışma bilmemne diye ders olmuyor. etti 4 ay artı yarıyıl tatili de var kebap:) Bunu öğrendiğim iyi oldu, çevremdeki öğretmenleri çıldırtacağım artık:)

Okulların kapanmasını takip eden 15 gün, açılmadan öncede 15 gün seminer dönemi var. Kalan süre yaz tatili. İstisna olarak görev yaptığınız yerde tatilde değil iseniz tatilde bulunduğunuz size en yakın okulda seminer dönemini geçirmek için dilekçe verebilirsiniz. Böylece 3 aya yakın olmuş olur.

2 ay. Ama dediğin gibi 4'e yuvarlarsak çıldırması gerekenler çevrendeki öğretmenler olmaz bence.

Seminer dönemlerini iple çekiyorum, lab'da güzel Counter Strike döndürüyoruz.

@shangrilla seminer dönemi ne oluyor? Bir tane Pedagog, uzman vs geliyor onu mu dinliyorsunuz?

Kimi ogretmene yilin 365 gunu tatil, kimine 0. Karakter meselesi ayni zamanda. Okula gitmeleri calisiyor olduklarini ya da evde olmalarini calismiyor olduklarini gostermiyor.

Traveller +1
kısa dönem eğitmenlik yaptığım sürede dersten önceki her akşam "yarın bu konuyu nasıl anlatsam, hangi soruları hazırlasam, nasıl eğlenceli hale getirsem" soruları ile kafayı yiyordum. bunun daha quiz'i var, sınavları var...

hiçbişi uğraşmadan gidip sadece bildiklerimi de anlatabilirdim bunu yapanlar da var ama öğretmenlik özünde mesai bitimi biten bir meslek değil. hele ki devlette öğretmensen doğru düzgün boş günün olmuyor, mesai sonrası bile hep bir şeyler yapmak zorundasın.

Seminer dedikleri de kisir yapip yedikler bir etkinlik. Ama ona da gitmiyorlar, dilekce verip hallediyorsun.

Gerci ogretmenin tatilini konusmak da sacma, zaten hergun 3'de cikiyorlar. Ben olsam tatil bile istemem.

@speedy:
Üstteki arkadaşın dediği gibi kısır falan yapıyoruz işte. Güneydoğu'da daha çok çiğ köfte yaparlar, Ege'de börülce vb.

seminer bence de gizli saklı şeyler çevirdikleri parti
15 gün seminer yapıyoruz yazıyorlar hiç detay yazan görmedim

bir şey anlatma kabiliyetim olduğuna inansaydım öğretmenlik bilmiyorum ama akademik kariyer için uğraşırdım
bu da böyle bir anımdı

kısaca seminer denilen mesleki çalışma dönemlerinde bakanlığın yayınladığı program çerçevesinde çalışmalar yapılır. bazı okul idareleri konuları öğretmenlere bölüştürerek sunum yapmalarını ve seminer sonunda idareye rapor sunmalarını ister. ayrıca her dönem bir film ve kitap listesi de yayınlanır. bununla birlikte bu program haricinde demo ders gibi etkinlikler de yapılabilir. bakanlığın yayınladığı program dahilinde yayınlanan çalışmalardan bugüne kadar hatırladıklarım: meb dergisinden branşla alakalı bir makale okunup sunulması, ya da listeden bir film izlenip tartışılması, aynı şekilde bir kitapla ilgili sunum yapılması, eba (eğitim bilişim ağı) üzerinden belirtilen videoların izlenip tartışılması ve zararlı teknoloji kullanımı, istismar, sınıf yönetimi gibi rehberlik seminerleri.

Etrafimdakiler okul is vb.sekilde bulusturlar. Ikisi de egitimli olduklarindan mutlular ve bu iliskiler genelde Rus - Ukrayna - Belarus - Turk iliskileri degil

Çok uzun yıllar Rusya' da üst düzey işler yapan birisiyle bir süre çalıştım. Arada takılıyordum abi niye oralardan biriyle evlenmedin diye. O da evlenen çok arkadaşım oldu ama yaşadıkları zorluklarda yanında bulamadılar gibisinden şeyler söylemişti. Mutlu kimseyi görmediğini söyledi. Elbette vardır ama.

Evli bir ciftin mutsuz olduguna emin olabilirsiniz ama mutlu olduklarina emin olamazsiniz. Bu cepte.

Bana sorarsaniz gayet de mutlu olunabilir yabanci bir kadinla.

Benim bi arkadas var acayip mutsuz. Ikisinin de ana dili ingilizce degil. Oturup icten bir sohbet edemiyorlar(cok kalip cumleler donuyor, duygusuz kaliyor), kizin arkadasi yok. Eleman sosyallesemiyor.

Cocuklari var o da hangi dili konusacagini sasirdi.

üç tanıdığım var, ikisinin karısı türkiye'de yaşarken çocuklarını alıp ülkelerine döndüler (biri arap-cezayir, diğeri katalan-ispanya). diğerinin çocuğu olmamıştı ama yatağında aldatılmış (ukrayna). veriler bunlar. mutlu mutsuz ayrımı yapmıyorum.

iki tarafin ne kadar esnek olduguna bagli. iki taraf da geleneklerine cok bagliysa olmaz. bir yunan ile bir turk, bir ermeniyle bir turk mutlu bir evlilik yapabilir kulturler benzer oldugu icin. Bir alman ile bir turk'un evliligi o kadar kolay olmaz mesela. kultur cok farkli, turk hicbir zaman alman'dan bekledigi tepkileri alamayacaktir.

Benim arkadaşım var da İtalyan kızla evli ama Alman usulü bir ilişki yaşıyorlar hesaplar filan sen bir lira harcadın bilmem be şeklinde :)

Eğer belli değerler belli etkileşim varsa olunabilir tabiki de ne bilim saygı olsun birbirlerini kırmamak olsa sevmek sevişmek olsun fikirleri paylaşmak olsun ekonomi olarak ortak karar verebiliyorlarsa neden olsunlar

malesef doymuyorum. :(

hepsini ilk gördüğümde doymam gibime geliyor. yiyip bitirince de doymamışım gibi geliyor, biraz bekleyince aslında doymuş olduğumu fark ediyorum.

doymam/doymadım diyip fazlasını yediğimde sonradan rahatsız ediyor.

105 kiloyum, kronik şişkoyum. yaş 40.

tıka basa olmasa da doyuyorum.

Porsiyonu 1,5 yaparsak doyarim. 1 porsiyon olunca insan daha yemeden ben bununla doymam hissine kapılıyor zaten..

doymuyorum
misal döner en az iki porsiyon
75 kiloyum

Doymuyorum :(

77 kiloyum

Her söylediğin örneğin 1,5 ya da 2 porsiyonu ile doyduğumu hisediyorum. Ama sonra da rahatsız ediyor.

Benim kocam doyuyor, ama çok dikkatli yiyen biri. Normal yiyen erkek 1,5'la doyar.

Ben doyuyorum.

doymam 1.5 tan aşşaya 3 çeyrekten aşşaya doymuom.

hatun bir kişi olarak hayvan gibi yiyebildiğim için cevap vermek istiyorum.
doyma olayı bende her zaman porsiyonla alakalı olmuyor, özellikle akşamları, daha çok ne yediğimle alaklaı oluyor.
örneğin sıcak etli bir yemek varsa nörmal bir insan evladı gidi doyabiliyorum ama öyle bir seçeneğim yoksa, pide, pizza vs hepsini birlikte yesem doymuyorum.

doyuyorum. tıka basa doymaya alışkın değilim, belki ondandır.

pide evet diğerleri hayır. porsiyonlar, gramajlar küçülürken fiyatlar artıyor sürekli.

porsiyonlar sürekli küçülüyo ama ben doyuyorum. 75 kiloyum.

önden su iç bolca, yavaş ye. doyacağız.
bakın burası önemli:
y a v a ş y e
:D

if yaptığım için son tokluk öğünümü nispeten yüklü alıyorum. bu öğünde bazen bir orta pizza yiyorum, gayet iyi doyuyorum 16 saat tutuyor beni.

diğerleri orta boy pizza kadar doyurucu değil ama orta boy pizzanın doyuruyor olması lazım, günlük 4bin kalori ihtiyacı olan bir body builder değilsen.

ben doyuyorum. 78 kiloyum. sadece çok aç olduğumda 1,5 iskender yiyebilirim.

sir gawain +1, az az ama çeşit yemek isterim. 2 porsiyon döner yerine, 1 porsiyon döner, az çorba bir kaç saat sonra dondurma vs. kalorisini düşünüp, burada fazladan yiyeceğim x yerine akşam y yerim derim.

1 tane pideyle nasıl doyuyorsunuz? Ben doymuyorum:/
50 kiloyum. Bay değilim.

Edit: Ama zaten sağlıklı olan tıka basa doymamak. O yüzden takviye almıyorum.

Tam doymuyorum da orada birakiyorum, ofis insaniyiz cunku. O porsiyondan fazlasini yakamiyoruz yag oluyor.

bizim kociş doyuyor

Mümkün değil. Hele o gün spora gitmişsem falan imkanı yok.

pizzaya gerek yok, diğer üçü ile doyarım. yalnız iskender ve döner peşpeşe pek iyi olmaz, 1 pide, peşine 1.5 iskender tercih ederim.

Doyarım. Pideyi bitiremem genelde

Benim günlük yediğim et miktarı 700 gram civarında, bunu komple tek seferde yediğim de oluyor, o nedenle benim için pek mümkün gözükmedi.

Klasik fast food tarzı yerlerin orta boy pizzası ile doyarım da döner, pide doyurmuyor.

bir porsiyon iskender dediğin ne o çocuk iskenderi gibi. bursa çocuğuyum her yerde en az 1.5 yerim.

bir porsiyon et döner -- 1 saat sonra falan tekrar acıkıyorum

bir adet karışık pide + bir tane de kuşbaşılı pide koy onun yanına oh mis

en büyük boy pizzalardan gelmezse doymuyor insan

67 kiloyum gşslkjanjkgsad kilo alamıyorum linç etmeyin

türk erkeklerinin neden agresif olduğunu bulduk
hepiniz aç geziyormuşsunuz!

keşke şu doyuyorum doymuyorum yazanlar bir de yaş yazsalardı.
ben kadın olarak 25 yaşında doymuyordum. 35 yaşında 1 iskenderi anca bütün gün bir şey yemediysem yiyorum ama porsiyonu normal olan yerlerde yemek yerim. erkek kardeşim var, doyuyor diye biliyorum...ofis canlısı kendisi de şu sıralar.

şişmanım ve saydıklarının hepsiyle doyuyorum normalde. sipariş verirken hepsini 1.5 veya büyük boy söylerim ama. doymam diye korkarım. o yüzden şişmanım zaten.

doyma anlayışına bağlı biraz. ben terleyip nefes alamayıncaya kadar yiyordum "doymak" için. öyle doymaksa evet, yetmiyor; büyük boy pizzanın yanında patates falan da olması gerekiyor. yok normal bildiğimiz doymaysa fitness boi değilsen, günlük kalori ihtiyacın 4-5 bin değilse şunların hepsinin yetmesi lazım aslında. en azından 2.5-3 saat yemek düşündürtmemesi lazım.

@niye ama
30E ofis calisani sporsuz. Acken ortaligi benzin dokup atese verecek hale geliyorum.

Doyman lazim diyonuz da ben doymuyorum abi valla. Spor falan da yok. Ac geziyorum ortalikta. Porsiyon et doneri ayiptir soylemesi tam doydum diyebilmem icin 1.5 falan degl direkt 2 porsiyon yemem gerekiyor. Pide gecen gun 1.5 da doyurmadi. Orta boy pizza bazen doyuruyor yalan yok, ama ciddi sekilde ac isem no way.

La olm yazilimcilik boyle bisey.
Sallamiycan devam edicen iste.
Ayni web servisten 500. Kez isteyecekler yine yazackasin.

Salla gitsin.

Depresyonda da olabilirsiniz, lütfen bir psikoloğa danışın.

hayatımda şikayet ettiğim çok şey var şu günlerde. çok yaram oldu. son birkaç sene o kadar çok büyüdüm ki bu yaralarla. ama sana asla "bak ben de aynı durumdayım" falan demeyeceğim.
sadece şunu diyeceğim, lütfen bencillik gibi görme ama, okurken "aa eşi varmış, birini sevip evlenmiş ne güzel" dedim içimden. sonra baktım ki genel bir bunalım halini yazmışsın. ama bana, aynı evi paylaştığın biri varsa, onunla evlenecek kadar çok aşık olduysan, ne bileyim, bütün tanıdıklarını falan çağırıp, hepsinin huzurunda da aşkını ve evlilik yeminini dile getirdiysen ne kadar mutsuz olursan ol, hep bir çıkış yolun var gibi geliyor. ağlamak, konuşmak, başarısızlığını paylaşmak, başarı planı yapmak için bir beden var yanı başında.
yalnızlık bazen çok kişi yanında da olur, doğru. ama aşk bambaşka.
soruna gelince, bence bu dünyayı kıvıramayıp ölenler diğer tarafta da mutsuz olurlar. deneme yanılma yöntemine devam.

Yahu senden nice salak, cahil, bilgisiz adam var türkiye'de sen kendini yoruyorsun. Salla gitsin. takma kafaya bu kadar... Senin yanına yaklaşamayacak adamlar mutlu. ...Boş ver relax ol...

Baktın atlatamayacaksın yardım al bi uzmandan.

Kendini öldürsen ne olacak? Dışarıda bir sürü şerefsiz var... onlara inat yaşayacaksın bu hayatta.

depresyon tarif ediyorsunuz gibi.
depresyon kendimizle, çevremizle, gelecekle ilgili negatif düşünmemize neden oluyor. negatif düşündükçe mutsuz olmaya, mutsuz oldukça da daha negatif düşünmeye başlıyoruz. bir kısır döngü haline geliyor. döngüyü bir yerden kırınca yavaş yavaş insan kendine gelmeye başlıyor.
gelecekle ilgili güzel şeyler bizi beklese de mutsuz olduğumuzda her şey daha kötüye gidecek diye düşünmeye eğilimli oluyoruz.

lütfen bir psikiyatriste görüşün.

insan mutlu olmadığı şeyi saatlerce yapıyorsa bu durumda olması normal geliyor bana.. Mutsuz olduğum bir işteyken neredeyse her akşam gelip ağlıyordum, huzursuzdum fiziki ve psikolojik olarak.Merak ettiğim şey yaş kaç da bir şey değişmez? Gerçekten değişmez mi? Sabahtan akşama çalışıp da akşamları uykudan feragat edip de başka bir işe geçmek için gerek kurs gerek yeni şeyler öğrenilmez mi? Daha alt seviyeden ama daha hevesli ve mutlu bir şeylere başlanmaz mı? Yani kolay değil ama sonu olmayan bir şeyde yıpranmaktansa yenilmeden, yaş gözetmeden başka bir şeylere adım atılmaz mı?

İnsan kıyaslayarak düşünen bir sistem. Kariyer herşey demek değildir. Hatta bazılarına göre hiçbir şey. Kariyerinizi , paranızı , geçmişinizi vb. hiç kimseninki ile kıyaslamayın. Kıyaslamak hayatın tüm neşesini kaçırır. Önemli olan sizi tatmin etmesi başkasını s* edin. Eşinizle konuşun. Psikiyatra veya psikoloğa görünün. Sizi bu durumdan çıkaracak bir yol çizin.

Esinizden uzaklasmayin, ne olursa olsun konusun. Ona da size de yazik olur.

Olumden sonra reset atilmiyor, bu hayatta ogrenmeniz gereken seyi ogrenemeden gittiginiz icin sonraki yasaminizda yine bu yuku tasiyorsunuz, dolayisiyla kendinizi kaybetmeyin.

hayatım çok berbat geçti. ülke ortalamasına bakarsak sanırım hala öyle.

şöyle yap demicem, ama şunu söylücem. birini seviyordum, hayatımda bu yaşıma kadar istediğim tek şeyin onun olduğunu fark ettim, çabaladım ama olmadı. onun yanında hayatımın diğer kısmının da berbat olmasına bile razıydım. yani diyorum ki, eşin varmış. muhtemelen sevdiğin insandır. belki farkında değilsin ama en büyük dayanağın o olmalı. işten, paradan daha önemli bir şeye sahipsin. yaşam bazı insanlar için fırsat olduğu gibi bazılarını da dibe itiyor. eldekinin değerini bilmek lazım. mesela bende her ikisi de yok.

Ülkenin genel halinin de etkisiyle depresyona giren çok kişi var malesef.

www.youtube.com

eşinle konuş. hem iyi gelecektir hem de baska kimsenin olmadığını hatırlarsın.

Biraz rahatlaman lazım abi. Birikimi vs. salla şimdilik, gerekirse yaşadığın şehri, yaptığın işi değiştir. Yazılımla uğraşıyordun sanki, zaman zaman çok stresli olabiliyor. Belki o zamanlardan birini yaşıyorsun ve çok bunaldın.

En önemlisi de eşinle paylaş, seni buradaki herkesten daha iyi tanıyan ve sana destek olacak kişi yine o olacak.

Sağ ön cep. Cüzdan kadın cüzdanı gibi uzun bi şey değilse sığar rahat rahat

Iyi de cuzdan kapkalin (cok para oldugundan degil, kimlikti kartlardi suydu buydu sisiyor) pantolonum iner agirligindan cebe koysam. Sigmaz zaten arka cebe de.
Siz cuzdana ne koyuyorsunuz ayiptir sormasi olye incecik oluyor cebe girecek kadar?

@bos gezen
yillar oldu gideli askere.

Benim pantolonlarımda cep oluyor, oraya koyuyorum...

Cüzdan dediğin pantolon cebine koyulur, ince ve uzunlamasına formlu olanlarından kullanınca sorun olmuyor. n11scdn.akamaized.net

Göt cebinde üstüne oturunca deforme oluyor, o yüzden yan cepte kullanıyorum.

Erkek cüzdanı cebe sığsın diye yapılıyor.
goo.gl
Şuna sığmayacak cüzdan yok. Kemerle giysen düşmez üstelik.

Ben arka cebe koymaya korkuyorum. Birisi çekip alacak diye.

içindeki bütün gereksiz kartları düzenli aralıklarla bi yere biriktirip minimal incelikle sağ arka cebe koyuyorum.

ben yıllardır sağ ön cepte cüzdan sol ön cepte telefon taşırım, arka cebe koymak otururken omurga sağlığı açısından iyi değil.

küçük bir cüzdan kullanıyorum. içinde az miktar nakit ve bir kaç kart harici bir şey yok. kalabalık bi yerdeysem ön cebimde, değilsem arka cebimde. elde cüzdan, telefon, sigara taşınmaz mal gibi.

cüzdan yerine kartlık taşıyorum. daha kucuk... paralar ve anahtarlar cepte.

@bos gezen
Ben anlatamadim abi galiba. Cuzdan ve cebi biliyorum nasil bir sey olduklarini.
Cep 12x12cm, cuzdan da 10x10cm diyelim, sorun yok gozukuyor ama kalinliktan girmiyor dostum. Asiri absurd duruyor zorla soksan da.


Bir de cuzdaniniz ince demek ki, arka cebe atiyorsunuz galiba ben cuzdani inceltmem gerek once:) Ama arka cebi anladim da yan cepte nasil duruyor yahu? Bacagin sag tarafinda boyle kare bir cikinti disari firlamiyor mu? Yan cep oval kisimda duruyor, disari firlar lan ordan, pantolonu yirtar yana nasil koyursunuz?
Ben spor cuzdan kullaniyorum, sikinti orada galiba.

hocam ya yanlis cuzdan kullaniyorsunuz ya da aliskin olmadiginiz icin garip geliyor size o cikinti.

bi sure sonra gotte yer yapiyor cuzdan. kendine yer aciyor orda.

Yazın genelde şu tarz bir şeyle çıkıyorum dışarı.

www.google.com

15 yıllık adidas cüzda kullaniyorum ben, içinde kimlik, kredi kartı, banka kartı, birkaç alışveriş kartı, ehliyet, pasolig derken baya bi kart, birkaç vesikalik foto, kağit paralar ve fermuarlı gözde bozukluklar var. Bi de bi iki kartvizit var ama ögrenci adam olduğum için çok yok.

Arka cebe çok rahat sığıyor bu haliyle. Bazen bozukluklar birikiyor ve baya kalın oluyor ama sıkıntısız sığıyor her şekilde, ama ben pantolonlarımı çok dar sevmem belki o yüzdendir.

Onun dışında eğer cüzdanda kartvizit çok varsa, telefonlarda bazi uygulamalar var, kartvizitleri taratıyorsun ve telefonda onları kaydediyor. Onları kullanabilirsin çok önemli olmayanlar için.

1 ehliyet, 1 kredi karti var.
Cok ince oldugundan her yere sigiyor.

Tek dert araba anahtari

Partnerle alakasiz yatagin saginda yatarim her turlu. Yalnizken de biriyleyken de.

E

Solda. Solagim. K.

Ben ayırmıyorum Şahsen

priz ne taraftaysa o tarafta. iki tarafta da priz varsa komodine yakin olan tarafta. iki tarafta ikisi de varsa sanirim sag tercihim. k

kapiya yakin olan tarafta. koridor diyeyim

Capraz.
E.

Sağında yatıyorum.
Tür: İrkek.

Sağ. K.

Partnerim yok ama kapıya yakın tarafı tercih ederim genelde. E

kapı tarafı +1
E

solunda.
e
daha rahat hissediyorum kendimi herhalde

hiçbir tercihim yok.

sağ E, bekarken çapraz +1

Partnerden bağımsız olarak ben daima pencereye yakın tarafta yatıyorum.

partnerim sırt üstü yatıyorsa solunda kalıyorum.

sokakta sağıma alırım, yatakta soluma. erkeğim ve salağım.

8k tl üstü tüm ödemeleri bankalar otomatik olarak gelir idaresine bildiriyor, gelir idareside bunları terör yardımı kapsamında araştırıyor dönem dönem. sormamaları için hiç bir sebep yok. sorarlarsa nasıl açıklayacağınızı düşünün, en kötü o paraya vergi borcu çıkartırlar. 300k € hali hazırda 1.8milyon tl, az bir para değil

sorun olur muhtemelen. türkiye'ye gelsin hesap açsın sonra swift yaparak getirsin parasını.

bence bulaşma.

Almancilar hep yapiyo akrabalarina bisey olmuyor. ama o riski alacaksan adam gibi komisyon al.

Siz o topa girmeyin, gelsin kendi adına hesap açsın sonra swift yapsın kendi hesabına. açıklama gerekirse kendi parası zaten.

parayı yollarsa 1 ay sonra vermeyi teklif et, 30 bin lira kadar faiz gelir :))

Peki benim bu işten çıkarım ne olacak diye bir sor arkadaşına. 1 ay faizini alayım dersen ses etmemesi lazım aldığın riski düşünerek.

Simdi subeye gitmeden de hesap aciliyor bazi bankalarda uygulama uzerinden, bi onu arastirin isterseniz risk almak istemiyorsaniz.

7-8 yılda 300 bin Euroyu nasıl biriktirmiş? helal olsun arkadaşına! Parayı yollat sonra çök üstüne :)

Halkbankasinin ve isbankasinin almanyada hemen hemen her sehirde subesi var kendi basina neden halletmiyor hem de o kadar para. Bence girme o işe.

parayı al ve kaç

yazılım.firma ifşa edemem.her pozisyon için saç sakal serbest.

sakal serbest olmayan iş yerinde çalışabilmem için maaşıma aylık +2000 lira isterim. çalıştığım firmada şortla gelenler bile oluyor.

yazilim, sac-sakal, kiyafet, short, parmak arasi terlik vs dis gorunus ile ilgili hersey serbest. universitedeyken garanti teknolojiye staj icin kabul edilmistim. 15 santimetre uzunlugu olan saclarimi kesmemi istemislerdi, ben de gelmiyorum o zmn dedim. kiyafete saca sakala karisan bir sirkette calismam. dis gorunuse bu kadar onem veren bir sirket calisanlarin yaptiklari isin kalitesini ve gercek degerini anlayabilecek kapasitede degildir.

Tekstil.
Cuval giysen o bile serbest

kolej öğretmenliği.

serbest. temiz olmak ve düzenli olmak kaydıyla.

serbest ama ben kesiyorum 3-4 günde 1. sektör bpo.

3 gün kadar uzatabiliyorum maximum :(

Normalde serbest değil fakat ben sakallıyım. Milletin takımla, ceketle, kumaş pantolonla falan takıldığı ortama kot pantolonla, kurukafalı sweatshirt'lerle, kapşonlularla gidiyorum. Sıcak havalarda kısa kollu giydiğimde dövmem de gözüküyor. İşimi iyi yaptığım ve çok yönlü olduğum için bir şekilde kabul ettirdim kendimi. Formal bir uyarı alana kadar böyle devam...

IT'deyim ben de, herhangi bir kısıtlama yok.

Yazılım. Startup. Kısıtlama yok.

Mühendislik, özel sektör firması. Saç, sakal, kıyafet serbest.

serbest
ilaç

serbest
fmcg sektöründeki bir firmanın ofis yönetimini yapıyoruz.

Mühendislik, özel sektör, serbest kıyafet, saç sakal.
Belli bir pozisyon üstüne saç sakala değil ama kılık kıyafete dikkat ediyorlar.Ama dress code yok.

evet,

muratbey

tost dediğin eski kaşarla güzel olur.

torku

Pınar

Yukarıda yazılanlar gibi mainstream kaşarlar yerine sana az bilinen ama hepsinden güzel tostluk bir kaşar ismi vereceğim: Özgüllü.

Tost makinasini isitip oyle koyun tostu

Disardaki yediklerin kasar degil o yuzden. Patates margarin cer cop karisimi bisey.

alternatif olarak iki şey önericem şirkette tost makinemiz var ve nerdeyse hergün yapa yapa tecrübe edindim ki birincisi cecil peyniri ile deneyin çok güzel oluyor ikinciside bimde satılan mavi kaptaki binvezir ezine peyniri kesinlikle çok güzel oluyorki hele bide ikisinide koyarsan, off tadından yenmez

Muratbey aldım bugün çok pahalıymış ama güzelmiş gerçekten. Bir sonrali özgüllü olacak inşallah.

Güllerim soldu youtu.be

@love is blindless allah aşkına bunun neresi aşk içeriyor :D bu saçma dediğim şarkılarındandı işte

"bu gece gel yarın istersen yine git" şeklinde sözleri olan şarkı...

"erkek güzeli" çok hareketli... kesinlikle tavsiye derim.

bir de aşk şarkısı değil ama "selamlar olsun" çok coşkulu... insana yaşama sevinci katıyor.

Kahpe kader tam uyuyor mu emin olmamakla beraber giriş kısmı çok güzel.
youtu.be

Gökçe Bahadır versiyonu da çok hoş:
youtu.be

kış masalı var

www.youtube.com

www.youtube.com (wuhuu)

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

Onno Tunç'un ve Aysel Gürel'in dokunuşu olan şarkılarını severim ben.

en çok kiminle tanışmak istersin diye sorsalardı, Onno Tunç ve Genco Arı derdim, Genco reyiz ile pek bi samimiyiz :)

youtu.be

O da aklima geldi, ama baglanti https, ssl falan var.

Bir de suresi hemen bittigi icin habire token istiyorum.
Kullanici adi sifre devamli gidiyor heriflere.

Hani gunde 1 kere ya da saatte 1 kere istesek neyse diycem. 5 saniye falan omru var.

Kullanıcının revoke access yetkisi olduğu durumlarda token verilir. 3. bir kişi revoke yaparse sizin token geçersiz olur. Social media api'lerinde durum böyle kabaca. Token'ın 5. saniyede bir değişmesi de bu sebepten sanırım.

Bu durumun sizin için neden zorluk çıkardığını anlayamadım. Her connection'da otomatik token isteyin, ne zararı var size. Sonuçta bir defa yazacaksınız kodu.

bir amacı da şudur : sizin bir oturum boyunca yaptığınız işlem webserviste ancak token ile takip edilebilir. her call için kullanıcı adı şifre göndererek işlem gerçekleştirmek bunların izlenebilirliğini de azaltır.

token için belirli geçerlilik süresi tanımlanır. bazen süre bittiğinde yeni token almanız istenir, bazen de işlem türüne göre token geçerlilik süresi uzatılabilir.

Tesekkurler simdi anladim biraz.

Transfer edilen uretim verisi oldugu icin ekstra bir yavasliga tahammulumuz pek yok, o yuzden araya bir islem daha almalari isime gelmiyor. Tam dosyayi atarken token yuzunden baglantiyi koparirlarsa kulaklarini isirmam gerekebilir.

Normalde bi kere baglanip sonra baglantiyi hep acik tutuyoruz, bu arkadaslar yeni olduklari icin yeni teknolojiyi kullanma hevesleri var.

network tarfiginde kullanici adi ve sifreyi gonderip almak her zaman riskli. arada bu bilgi 3. bir sahis tarafindan dinlenirse bu bilgi ele gecirilmis olur. ama token icinde sifrelenmis bir sekilde kullaniciyi, kullanicinin yetkilerini , bu yetkilerin ne kadar sure icin kullanilabilecegini barindirir. yani token calinir ise calinan token sadecde belli bir isi ve belli bir sure icinde yapmaya izin verir. ama sifre calinir ise bunun kullanim icin ve kullanim omru icin limit yok.

bir diger konu da kullanici adi ve sifre ile islem yaparsan elbette her islem icin kisiden kullanici adi sifre istemeyeceksin. bu kullanici adi ve sifreyi bir sekilde cookie, ya da local storage olarak bilgisayara session veriisi olarak kaydetmek durumundasin. bu da kisinin bilgisayarinda bu bilginin calinabilecegi anlaminda gelir. onun yerine token saklarsin, token calinsa bile bu tokenin yetkileri limitllenmis, ve omuru de belli bir zamana kadar olur. calinsa bile her seyi sonnsuza kadar yapamaz.

ben şahsen ilk başta güven ve sadakat beklerim.

Bati'da 18, ulkemizde yas 29'u gecince boyle bir genelleme yapilamayacagini anlayacaksin. Dunyada 4.5 milyar kadin var.

Kadınların istediklerine de beklediklerine de erkek karar verir, eğer güç sahibi ise. İstisnai durumlar vardır elbet.

zengin koca, yakışıklı sevgili.

En önemlisi sadakat. Çok geniş çaplı bir soru.

Para, seni seviyorum yalani

sadakat, guven, koruyabilme gucu ve simdiki seni sevdigi halini ilerideki senelerde zit sekilde degistirmemeni beklerler

Güven.

saygı, sevgi, iş bölümü, yeni tatlara açık olması, gezme zevkinin ortak bir noktada buluşması, eksikleri örtmesi, hataları yüzüne vurmaması, birlikte gülebileceğin, geçimini namuslu yollardan sağlaması, yatak odası...

Erkek olmasini, erkek gibi davranmasini, maskulen ozellikler tasimasini, homoseksuel gibi bir sey olmamasini.

Vicdan, mizah, biraz da beyni doldurmus olacak. Biraz da höt höt ayi olursa sevinirim :D

But, baldır, mini popo. Ayrıca kıvrak zeka, asçılık ve bir takım erdemler.

Daha iyi cevab: Kişiliğinin Psikolojik yapılanmasına göre her kadının beklentisinda öne çıkan şey farklı olacaktır.

güç. yerine göre fiziksel, yerine göre maddi ya da statü anlamında.

Güven, sadakat, saygili olmasi vb.

böyle net bir formül yok boşuna arama. burada yazılan her öneri, her tespit o kişinin kendi dünyasından ve tecrübesinden bir örnek.

güven denmiş mesela, adam pısırık ve ezik ise istediği kadar güven versin işe yaramayacaktır. başka bir kadın ise baskındır daha sessiz üstünde hakimiyet kuracağı bir adam ilgisini çeker vs. vs.

istikrarlı, sağlam ve vizyonu geniş olmalı.

kadından kadına değişir. ben şahsen beni hop diye omzuna atıp sağa sola koşturabilmesini isterim, süper eğlenceli bir şey.

Hepinizden çok kazanıyorum. Hem mühendislik/orta düzey yöneticilik yaptığım ssklı normal işim var. Ek olarak da 3 adet yabancı şirkete müşteri hizmetleri danışmanlığı yapıyorum. Maaşımın yüzde 20 fazlası da buradan geliyor.

Bu tarz yabancı menşeli bir iş bulman lazım.

Yazilimciyim. Normal senior maasi aliyorum.
Simdi bi is bagladik, gunde bin tl tokatliycam.

turkiye'de benim tanidigim dovizle calisan arkadaslarin hepsi cok uluslu sirketlerde calisiyor ve hepsinin bir ayagi yurtdisinda, devamli gider gelirler.

Bir arkadaşım İnsaat sanayiinde. Karayollarinda yamaclardan yola tas dusmesin diye tel ağ ile örtüleme işi yapıyor. Onlarca elemanin yanısıra Hepinizden cok kazaniyorum diyen muhendis arkadas gibi 8 adet orta duzey yonetici calistiriyor.
Nasil para kazanirim sorusunun cevabina gelince: turkiye'de uretilmeyen ürünü bulacaksın. O ürünü burada üretecek ve ihraç edeceksin. Varsa oyle fikri olan o urunu turkiyede uretebilmek icin gerekirse o ürüne ait yurtdisindaki fabrikayi da ithal edebilir arkadasım. Dm beklerim.

Yukardaki gibi 500tl ayrıca geri ödemeli.

Dövizle kazanmak istiyorsan yabancı şirkette çalışman şart.

Son üç ay ortalaması 33bin olmuş

burada şöyle kazanıyorum, böyle eviriyorum şöyle de çeviririm diyenler '350 liralık doğalgaz faturası' başlğında ağlıyor, çok derin düşünme o yüzden

yabanci para cinsinden para kazanmak icin ya ihracat yapacak ya ihracata aracilik edecek ya da yabanci para cinsindan para veren yerlerde calisacaksiniz.

bu arada burada kazanclarini yazanlari da cok fazla dikkate almayin lutfen.

zira "parayla imanin kimde oldugu belli olmaz".

bilişim sektöründe serbest çalışan olup yurtdışı müşteri bulunarak dövizle kazanılabilir. ben maaşlı çalışanım, tl veriyorlar.

iyi para kazanan arkadaşlar yazılımcılar hariç. şuraya gelip yorum yazacak zamanı dahi olmayan adamlardır. buralara düşmezler.

Yok

Siz ilişki demişsiniz ama bence o hiç "ilişki" olmamış. Benim için ilişkinin bitişi 3.kişiler yüzünden değil ilişkinin kendi dinamiğinin yıkılmasıyla oluşur.

Yeni olay ve durumlar karşısında hemen renk değiştirebilen iletişimlere ilişki diyemiyorum.

@landho o zaman kimseyi gözünüzde büyüttüğünüz ya da hayran olduğunuz birisi olmadı? burada 2 saniyede okuduğunuz gibi bir değişimden söz etmiyoruz, süregelen bir zaman dilimi diyelim.

Uzun zamandır başka birine yanıksın ama bambaşka biri ile birliktesin!?? Birlikte olduğun kişiye çok üzüldüm, umarım senin gibi biri ile yolum asla kesişmez.

Soruya cevap: Hayır. Başkasını severken bir başkası ile hiç birlikte olmadım çünkü. Diğer insanı kandırmaya, ona bunu yaşatmaya hakkım yok.

birkaç defa oldu.

çok ah aldım, en sonunda bir gün belamı buldum inme indi. sonra tövbe ettim falan düzeldim.

@i m cool with that hayır uzun zamandır birisine yanık değilim, benim başımdan geçen bir olay demedim. soruyu da tam okuduğunu sanmıyorum, başkasını severken başkası ile birlikteyim demiyor.

“Mevcut ilişkinizi bitirip böyle bir ilişkiye başladığınız oldu mu?” cümlesi başka biri ile ilişki halinde olduğunu ama diğer insan için ilişkiyi bitirmeyi sorguladığını ifade etmiyor mu? Ben mi yanlış anlıyorum?

@i m cool with that cümlede ben öznesi yok.

Peki, cümle kimin için ise söylediklerim onun için geçerli o zaman.

Büyük laf etmeyim ben böyle bişey yapmam fakat karşı taraf böyle bişey yapmıştı, tabii ben saf saf ilişkisini kurtarsın diye uğraşıyordum, bilseydim hain planı var uzak dururdum.

Asla. Yıldız tilbe’yle bile birlikte olsam margot robie için bırakmam.

Yok once aldatip bi denerim.
Olursa ikisini birden idare ederim, ilk yakalayan elenir.

Şubeye göre değişir. Gitmeden önce arayıp haber vermekte fayda var.

haber versen iyi olur hazırlasınlar

onceden telefonla haber vermelisin

büyükşehirde büyük ve merkezi bir şubeyse direk çekebilirsin para akışı çok olduğu için. ama orta veya küçük bir şubeyse haber versen iyi olur. başkası çekmek için rezerve etmiş olabilir, kasadaki parayı göndermişlerdir vs. elin boş dönme.

bir gün önceden adını yazdırırsan daha iyi olur. şube büyük bile olsa bekletiyorlar. hatta toparlayamadıkları bile oluyor.

O parayi alman icin en az 5 sube dolasman gerekecek.
Onceden aramazsan hayatta vermezler.

En az 1 gün öncesinden arıyorsun, parayı hazır ediyorlar. Perşembe bizim de böyle bir işimiz var, bugünden haber verdik hatta.

Şubelerin %99unda dediğin tutardaki para hazır olarak bulunur zaten. Kendini garantiye almak veya bankanın artizliği ile karşılaşmak istemiyorsan, 1 gün öncesinden haber versen şubeye yeterli.

50.000 merkezi şubeyse sorun yaşama ihtimalin zayıf. İçim rahat etsin diyorsan arayabilirsin.

balgatta bir banka şubesinden 5.000 tl çek tahsil edememiştim. bu tip her soruya yazıyorum bunu. 50.000 büyük bi rakam. merkezi şube vs olması bişey değiştirmez. şubede o kadar para olsa dahi sizden önce gelene vermiş olabilir veya siz gelmeden önce telefon eden biri için ayırmış olabilirler.

bir gün önce arayıp 400.000 tl çektim. aynı gün 10.000 tl'den fazla veremediğimiz oluyor demişlerdi.

Avm içinde dakikası 2 tl olanlara yaptırırsınız

Cevahirde var. Sandalyeye ters oturtup 30dk yapiyorlar.

2 yil once vardi yani, gitmeyeli cok oldu.

Aha buydu
www.bimasaj.com

ben arkadasa yaptırıyorum arada omuz, arka kol ve boyun masajı. boksör çocuk, antrenman sonrasi yaparlarmış oradan öğrenmiş. yok böyle bi şey ya. sevgiliyi masaj kursuna gönderesim geliyor.

@hasmetizm
ISte o masaj. Parasi neyse verelim o masaji yaptiralim istiyorum ben.

hele o arka kol masajı. antrenman sonrasındaki güne denk gelirse zevkten bağırıyorum. bi adı sanı var mıymış sorarım. izmir'deysen parasıyla yapar eleman, abi masaj yağı olsa öldürürüm seni falan diyor zaten.

Bazen arkadaşlarla dışarda yemek yiyince herkesle ayni şeyi aynı miktarda yememe rağmen herkes doyuyor ama ben doymuyorum. Bu durum acayip canımı sıkıyor. Her zaman doymadım da diyemiyorum. Oha Amaranta bizi de ye diyorlar:/

nhl ve nba'i çok seviyorum. playofflar aynı dönemde oynanıyor. bir tanesini takip etmek bile büyük zulümken iki tanesine nasıl vakit ayıracağımı bilmiyorum. 6-7 yıldır NHL'i takip ediyordum, ilk kez ikisini birden aktif olarak takip etmeye çalışacağım. bu zamana kadar ya okul olmazdı ya da iş olmazdı... şimdiyse hem okul, hem iş, hem de üstüne iki organizasyon var.

cidden şu dünyada tutkuyla, it oğlu it bir sapık gibi sevdiğim sayılı şey var. nisan ortasından başlayarak hazirana kadarki süreç bayram benim için. gece 9-10 gibi uyanır, kahvemi içer, board'larda muhabbetlere katılır, play-off ağacını inceler, hayallere dalar, maçımı izler, sabah 8-9 gibi yatağıma giderim...

bu sefer öyle olmayacak galiba. hadi işi internetten yaptığım ve keyfime göre ayarlayabildiğim için masrafımı kısıp "iki ay çalışmıyorum" diyebilir, en azından daha az çalışabilirim ama play-off'lar final dönemiyle de çakışıyor aynı zamanda...

tam olarak kimseye bahsedilemeyecek türden birinci dünya problemi. teşekkür ederim bu duyuru için. bu konuda iç dökmeye ihtiyacım vardı. hep böyle mi kalacağım yoksa 30-35 yaşına gelince durulacak mıyım bilmiyorum ama ben şu an tam "yıllık iznimi nisan ortasında kullanırım, en azından ilk turda evde yatar maç izlerim hehe" kafasındayım... yurtdışı gezmesi, dolaşması vs. hafta sonu tatillerinde ya da diğer tatillerle birleştirebileceğim 1-2 günlük izinlerle de yapılır ama 10-30 nisan arası bana bulaşmayın aga.

hadi şimdi öğrenciyiz yine hallediliyor da ben 8-17 arası çalışırken nasıl izleyeceğim bunları? yemek ye, işe git, yolda vakit geçir vs. robot olsan günde 12 saat zaten sokakta geçecek. pfff.

abd'den nefret ettiğim için (ironiye gel lul, nhl & nba aşığı olup abd'den nefret etmek) orada yaşamayı asla düşünmüyorum ama canım sibiryamda yaşasam iyi olabilirdi. gece 2 sabah 8 arası değil de sabah 5-11 arası takılabilirdim. böyle bi durumda mesela 12-21 arası çalışabileceğim bir iş ideal olurdu. hem işe gider hem de hokey izlerdim misler gibi.

Bazı minibüs ve iett'lerde cam kenarına oturunca pencerenin önündeki çıkıntı dirseğimi rahat koyabileceğim kadar geniş olmuyor, o zaman nalet ediyorum. Hele ki kışın mont vs. olunca hiç sığmıyor, telefonu tutan elim ağrıyor falan; hiç hoş değil...

@Bruce + 1 :D

Telefonumda, silmeye kıyamadığım ama dinlerken sıra kendisine gelince sürekli sonrakine geçtiğim şarkılar var.

Uçakta ben online check-in yapamadan pencere önu ve onlerde olan koltuklar dolmussa resmen hüzünleniyorum, o yolculuk benim için asla iyi olmuyor. Pencere önünde de bir şey yaptigim yok halbuki, uçağa biner binmez uyuyan gruptanim.

kulaklığımın temassızlık yapması

Apple Watch üzerinden evin ışıklarını açma kapatma rengini değiştirme fonksiyonu tamamen rastgele olarak bazen çalışmıyor. mal mal koluma bağırıyorum her Siri ışıkları aç diye. gören olsa salak zanneder.

Kapüşonlu bir kıyafet üstüne mont giyince kapüşon kısmı içerde kalıp rahatsızlık veriyor ya onu dışarı montun üzerine çıkarana kadarki rahatsızlık hissinden nefret ediyorum bununla birlikte bazen onu çıkarmaktan üşenip rahatsız ve mutsuz bir şekilde geziyorum.

@roket adam sana sesli güldüm :D

Aa bi de asıl şeyi unutmuşum aslında bu birinci dünya sorunu değil bu ilkel bi sorun niye hala buna bi çözüm bulunmadı anlamıyorum, duştayken suyun sıcaklığını istediğim gibi ayarlayamamak tam ayarladım sanarken soğuması ya da ısınması. Duş başlığını yerlere çalasım geliyor.

Yükseklik ayarlı ofis koltuğunun kolçakları masanın tam ucuna denk geldiğinde kendimi içeri doğru sokamıyorum, çalışmaya hiç uygun bir ortam değil.

Normalde ayarın sabit olması lazım ama bazen bağcığım çözüldüğünde eğilmek zor geliyor, koltuğu indiriyorum ve bu yüzden ayar bozuluyor. Üzücü.

istanbul denen bu köyün yarısı karadenizli ama çay demlemeyi bilmiyorlar. eğer dışarı da çay içeceksem mutlaka çay demli olsun demek zorundayım. yoksa oraletten hallice çay getiriyor amk lavukları.

oje surmedigim halde tırnağımın kırılması, naylon çoraplarımın kaçması, avmdeki baş döndüren kalabalık, bozuk para üstümü vermeyi geciktiren dolmuş şoförü, akan göz makyajı, kulaklığımdaki temassizlik, eteğimin belinin bol gelmesi, başka bir eteğimi yarın tadilata verecek olmam ama terzi bilmemem (çünkü eteğin renki farklı ona uygun ipe sahip terzi bulmam zor)

Telefondaki S Voice'a Whatsapp'i aç deyince ok diyor ama parmak izi/şifre ile telefon kilidini açmadıkça göstermiyor. E elim ıslak/dolu ki ocağına düşmüşüm S Voice, ne anladım ben senden?

Sabah arabaya binince soğuk oluyor ya lanet olsun bu soğuklara diyorum.

Gotume uygun pantolon yok.
2 senedir 10 taneden fazla pantolon aldim ya toschaklari sikiyor ya bilegin ustundeki kas neyse onu. Ya da acayip bol geliyor.

Allah belasini versin boyle modanin. Dikis makinesi bakiyorum alip kendim dikicem.

galiba hayatta hiçbir şeye uyuz olmuyorum. çok boşvermiş bir insanım galiba.

O sabunluk ve musluk derdi bende de var, beni ne kadar sinirlendirdigine inanmazsin:)

Yolda yururken onumde birinin agir agir yurumesi.

Telefonun şarj yüzdesinin görünmesine sinir oluyorum. %92 %56 gibi rakamlar beni boğuyor. Şarj azalınca düşük güç modunda kendinden açılıyor, gıcık.

Net şu kadar indirirsin demek mümkün değil ama %10-20 arası pazarlık payı var gibi düşün. 2200'lük yeri 1800'e tutman çok zor. Emlak sektöründen değilim ama emlakçılarla fazlasıyla muhatap oldum

2800e oturdugumuz evden cikiyoruz(normalde 3bindi), 2300e vermeye calisiyor su an yine de kiraci bulamadi.
Su ara pazarlik gucun saglam, yardir gitsin.

Acelen yoksa pazarlık yapabilirsin ölümüne. Hem sana antreman olmuş olur hem de ummadığın fiyatları yakalayabilirsin. Kilit nokta acelen olmaması şu an. Bu gücü kullan.

pazarlık şart. rakam konusunda çevredeki benzer evlerin fiyatlarına bakılabilir. şu ana oturduğum ev için 3500 istemişlerdi pazarlıkla 3000e çektim. acelen yoksa, istanbul için çok zor ama, emlakçı denen parazitlerin olmadığı bi yer bulmaya çalış.

Evin ne kadar zamandır boş olduğunu da öğren mesela, pazarlık sırasında kullanırsın.

2200 liraya kiralanacak daire her boş kaldığı ay 200 lira zarar ettiriyor gibi düşünülebilir yaklaşık olarak.

Tutacağın eve ve mekana göre de değişmekte. Ataşehir'de rezidans tabir edilen bir yerde yaşıyorum. Uzun zamandır tutulmayan evlerde bile (birkaç aylık ilanlar var) gidip pazarlık kapısı açtığımda adamlar ilandaki paraya bile o evi bana vermeyi reddettiler. "Parayı zor toparlayacak başımıza bela olur" izlenimi veriyor. Ancak sahibinin daha dar gelirli olduğu yerlerde ne bileyin standart apartmanlarda falan pazarlık payı mutlaka vardır.

Bu cok gorulen bi sorun. Hemen yikamaciya gitseniz orada söküp her yere hava tutup kurutuyorlar.

Ama boyle motor temizligini her yere yaptirmamak lazim tabi o da dogru.

Araba isinde konu ne olursa olsun asla bir markaya gitme.
Markalar her zaman en kotu ustalari calistirir.

Gercek ustalar dukkan acar, yanina da mal adam almaz.

Bir de boyle arastirinca kesin kotu bisey oluyor :) benim ustam tam bi mal, arastirsan hayatta gitmezsin her girdigimde bi yerini kiriyor ama masraf acmiyor(cok gulec bi adam diye gidiyorum).

Arkadasim ford yetkili servisine gidiyor, her gittiginde 3bin lira takiyorlar.

Senin yine başına böyle bir olay gelmiş. Bizim orada yeni aküyü söküp eski akü takmışlar arkadaşın arabasına.

@komando kani var bende represant arkadaşım kiralık leonun camlarını gidip camcıya sattı. lastik tamirine gittik adam istetmeyi bana sat diyor. leasing kiralık araçlarda bile saçma sapan şeyler dönüyor.

Bu ciddi bir soru mu? Evine misafir olduğum birisinin benden nutellasını sakladığını öğrensem bir daha yüzüne bakmam.

sağlıklı olmadığı için almıyorum - yemiyorum. alsaydım da paylaşırdım. özellikle çocuksa.

scudman +1
sevdiğim yiyecekleri paylaşırım, paylaştıkça daha güzel..

edit: sevmediğim insanlar, hele de şımarık veletleriyle, evime gelmiyor. evime gelen biri mutlaka sevdiğim biridir, ve evde ne varsa evime gelenle paylaşırım.

Şımarık velet ve pisboğaz kelimelerinden sevmediğiniz insanlar anlamının çıkarılacağını düşünerek yazmaya gerek duymamıştım. O yüzden sevmediğiniz insanlar veya gıcık olduğunuz diye genişleteyim.

evimdeki kavanoz aylardır duruyor. misafir de geliyor ama yine de onun yüzüne bakan yok, bence siz de biraz gözüdoymazlık var. yapmayın sonra ağır yaşamlar belgeselinde görürüz sizi, üzülürüz. bir şeyleri yerken sağlığınızı sevin önce.

Nutella yemiyorum ama böyle sevdiğim bir yiyecekse tabii ki bayılmadığım bir insan gelince ona vermek istemem belki saklarım bile şartlara göre değişir. Ama sevdiğim biriyse ben yemem ona yediririm.

Ben bu soruyu daha genel alacağım, hayat pahalılığı kişileri bencilleştiriyor, en azından beni bencilleştirdi, eskisi gibi kesinlikle paylaşımcı değilim. Misafir dediğimiz kişiden bir şey saklayacak değilim tabi ama en başında bir şeyleri almamak da bir çözüm benim için :D

ülkede hala palm yağı bağımlıları olduğunu görmek sevindirici, pisboğaz nüfus hızla temizlenecek misss

Nutella sevmiyorum ama sevip de alsaydim esirgemezdim milletten. Nutella kitligi yok, 16tl de müthiş para değil bence.

Valla o kadar rezil sagliksiz bir urunu misafirlerime veremem zaten. Bizim eve de giremez.

Hiçbir ürüne o denli bağlılık göstermediğim için gerek duymuyorum ama genel olarak pisboğazlı misafir çocuklarına sınır koyuyorum. Ha Nutella, ha Peripella, cidden bir fark var mı yahu arada? Yemediğim bir şey olsa anlarım da bu marka takıntısı çok tuhaf, anlam veremiyorum.

Bizim eve de girmez ama dolapta olsaydı saklamazdım.

Nutella yemeyeli bi 7-8 yıl oldu herhalde. Eve almadığım için böyle sorunlarım olmuyor.

Stavro+1 en küçük boy nutella evimde tam bir yıl süründü. Ben yemediğim gibi misafirlerim de yemiyodu:D

nutella yemeyecek kadar sağlıklı ve mükemmelim, ben harikayım asla öyle şeyler yapmam.

Kimse sunu koymamis
encrypted-tbn0.gstatic.com

%56 şeker değil miydi o ya. Bence bırak yesinler. Sana kalmasa daha iyi bence.

Etkiler.
Silen babam olsa oy vermem :)

Etkilemez. Oy vermeyeceğim birine yine oy vermem.

etkilemez.

etkiler.

devletin kasasından alınan borcu kafasına göre silen adama oy vereceğim varsa bile vermem.

etkilemez, her türlü malum partisiye oyum. o tayfanın ekmek için yalvardığını görmeden ölmeyeceğimdir

Etkilemez. Üniversite harçlarının kaldırılması da etkilememişti. Ayrıca o kredi borcunu ödemeyen tiplerden dolayı devletin uğradığı gelir kaybını nasılsa yeni bir vergi ile yine bizden çıkaracaklar; öyle düşünün.

etkilemez, 13 bin lira için geleceğimi satacak değilim. normal bir ülkede olsak, onca sene emek eden üniversite öğrencileri iş bulabilir ve borcunu ödeyebilirdi. bizim anamız babamız işçi maaşıyla ev ve araba almıyor muydu? biz dört sene boyunca aldığımız çerez parasını mı ödeyemeyeceğiz? gerçekten bunu göremeyecek, borcun silinmesine muhtaç hale getirildiğimizi anlamayacak kadar saf mısınız?

üstüne para verseler de ben bunlara oy vermem. "toplumu kutuplaştırmayı bırakacağız, liyakata önem vereceğiz, hak edenin hakkını vereceğiz, üreteceğiz, antin kuntin işleri bırakıp üretim-bilim-sanat üçlüsüne yardıracağız, villada zkiştiricem olum sizi villada" vaatlerinde bulunurlarsa veririm. borcuma bir 13 daha eklesinler o zaman sesimi çıkarmam.

çok değil bundan 6-7 sene önce abd para pompaladığı dönemlerde güzeldi her şey. memur maaşıyla çatır çatır avrupa'da tatil yapabiliyordun, kral gibi yaşasan 2500 liraya geçinebileceğin şehirlerde 4 bin lira para alıyordun... öyle bir ortam olsa, benim iş ve yaşam güvencem olsa ben borcumu zaten kendim öderim.

neyse. uzun lafın kısası, etkilemez. yavşaklığa gerek yok, geri ödeyeceğimizi bilerek aldık sonuçta.

Etkilemez. Zaten o tıynette partilere oy vermiyorum CHP dahil.

Etkiler ama olumsuz yönde.
Borç aldığını bilmiyor muydu bu krediyi alan insanlar? Alacaklı devlet diye borç, borçluktan çıkıyor mu? Bunun, normal bir arkadaştan ya da bankadan borç/kredi alıp "Borcumu silin" demekten ne farkı var?

Ödeyenlerin suçu ne hem? Suç işle, af bekle; kredi çek, af bekle; usulsüz şekilde ev yap, af bekle; başka?

hayır, ayrıca burslu okudum zaten :)

Bu borç silinmeyecek, niye böyle bir ihtimali düşünüyorlar ben anlam veremiyorum. Silinmeyecek silinmeyecek... silinmedi silinmeyecek...

iktidar partisine oy ver, kyk borcunu sileceğiz deseler oy veririm.diğer türlü etkilemez.

Etkilemez. Uc kurus borc (adi ustunde borc) kapanacak diye kendi gelecegimi ve cocuklarimin gelecegini satmam. Ulkede her sey guzel olsun, ay sonu rahatca gelsin, paramiz yetsin o borc zaten odenir.

@acemi +1

Etkilemez

ustune makarna ve komur de isterim. vermezlerse etkilemez.

etkilemez. siyasi görüşün neyse odur.

acemi +1

etkilemez, makarnaya oy vermekten farkı yok

dirseklerden birinden kaçırıyodur sıva altındaki

pprc borularla yapılıyor, onlar da eritilerek yapıştırılıyor.

eritip yapıştırma işi kolay gibi gözükür ama inceliği çoktur, herkes yapamaz, yapar da böyle olur işte 3 5 vakit sonra kaçırmaya başlar.

biz de yaşadık, sıcak su boruyu patlatmıştı.

su iner, beton su geçirir.

ısrarla sürekli bir betonu ıslatırsanız eğer alt kata geçer eninde sonunda.

sıva altından olduğu için durumu bilmiyoruz.

suyun miktarını da bilmiyoruz.

havalar iyise çalıştırmayın derim.

yani banyoyu düşünelim, yerde ne var? fayans var, bu fayansların arasında da izolasyon sağlayan derz dolgusu var.

şimdi duvar içinden yürüyorsa direkt olarak beton ıslanacağından alta inebilir.

valla istanbul'dayiz ve ben usuyen biriyim. Evin tum peteklerini kapatmam mumkun degil. bu zamana kadar bir sey olsa sikayete gelirlerdi diye dusunduk sonradan. bir de cok asiri bir su degil, yarim cay bardagi su dokmusuz gibi bir sizintiydi,

Neyse yarin pazar oldugu icin tesisatci bulmak zor diye dusunmustuk ama bulmaya calisacagiz artik.

su nereden yol bulursa oradan gider beton içinde. şanslıysanız az bir sızıntı vardır dirsekten ve komple mutfağın içine akıyordur ki büyük ihtimalle öyle. başka bir ihtimal dirsekten büyük sızıntı vardır veya boru patlamıştır(plastik boruysa patlaması pek olası değil aslında, 10-15 yıldır falanda demir boru hiç kullanılmıyor zaten) ve zaten bu durumda 2-3 günde alt kata inerdi. gerçi inse bile bir şey olmaz azıcık tavan boyası gider en fazla. kaloriferi hiç çalıştırmazsanız sızıntı da olmaz daha fazla ama sadece o peteği kapatmak sızıntıyı engellemez (büyük ihtimalle).

Az su olmasi imkansiz, kombinin icindeki butun su bosaliyor bi yerlerden.

Sadece senin gordugun kisim az.
Su anda komsun niye tavan kufleniyor diye dusunuyordur.

Suyun sızdığı yerin bulunması lazım, sızıntıyı bulup tamir ettikten sonra bir süre ıslanan betonun kurumasını beklemek gerekiyor.

Ceviriyi de koyarsan fark var mi soyleriz. Sifirdan 5 cumle yazmak daha zor.

mevsimler ağaçlardan düşer
sırtı sessiz bir şeftali kabuğuna karşı uyur
o umut etmesi acı veren bir yerde yaşar
kapısında geçmişimizin küçük bir hayvancık gibi uyuduğu bir yerde
onun beyaz tuğlalı evinde
pembe bir yer boyadık
can sıkıntısına çare olmayı düşünerek...

biraz çikın transleyt oldu ama aşağı yukarı böyle bişi:D

mevsimler ağaçların üzerine değil ağaçlardan düşüyor. meyve gibi.
rendre service çare olmak demezdim.
bence bir tür katkı sunulmuş can sıkıntısına. çare olsun diye değil.

Soğuk iklimdekiler, zor şartlara adapte olmayı öğrendikleri; sıcak iklimdekiler de rahata alıştıkları için.

Belki de korelasyon yoktur?

bence ilk sebebi ciddi savaşlarla fazla vakit ve kaynak kaybetmemiş olmaları. illa ki iç savaşları ve çevre ülkelerle savaşları olmuştur ama ta tarihin başlarından beri ne bileyim misal norveç, çok da ülkelerin fethetmek için heves ettiği, iç işlerini karıştırıp çıkar sağlayabilecekleri bir yer olmadı.

ve iklimsel sebebi de soğuğun belki insanları daha bir araya toplamasında etkili olmasındandır. daha çok dayanışma gerekir, daha çok birliktelik gerekir. soğuk sıkıntıdır, yaşama karşı bir tehdittir. insanlar bunun karşısında birleşmiştir. sosyal anlamda çok sıcak kanlı insanlar değil diye kodlansalar da, eğitimde, bilimde, sanatta, medeniyette beraber çok güzel bir noktaya gelmeyi başarmışlar.

Yazin ofiste oturup verimli is yapabiliyor musun, ders bile calisamazsin.

Dikkat et o ülkelerin hiçbiri dinle kafayı bozmuş ülkeler değil. Çünkü din sırtını pek tutmaya yetmiyor ama bilim ve teknik seni hem ısıtıyor hem zenginleştiriyor.

İlk kez hristiyanlar ve vikingler karşı karşıya geldiklerinde hristiyanlar vikinglere Tanrı'ya inanmaları gerektiğini yoksa cehennemde yanacaklarını söylediğinde vikingler iyiymiş cehennem sıcak olur inanmayalım biz madem demişler. Zira o sırada korkudan değil soğuktan titriyorlarmış.

Yunan, Türk, İspanyol vb Akdeniz halkları genelde tembeldir. Zira çalışmasa bile donarak ya da açlıktan ölmezler. Gelişmek gibi bir zorunlulukları olmamıştır, tarım toplumu olarak kalıp hayatlarını devam ettirebilmişlerdir.

18. Yüzyılda İskandinavya'da milyona yakın insan öldü veya göç etti açlıktan ve donarak ölme tehlikesinden. Binlerce çocuk öldü o dönemlerde. Soruyorum en son ne zaman kıtlık görmüş Akdeniz halkları? Kıtlık gören, ölümü tadan geliştirir kendini.

He din he.

Sömürgeciler de ondan. Afrikanın dibine, asyanın dibine tee endonezyaya kadar gidip insanları sömürmüşler ondan zenginler tabii ki.

hacılar arapları neden salladınız şimdi? bu herifler kadar zengin adamlar.

Araplar petrol zengini, bu duyuruda sorulanla ne alakası var. Hangi Arap ülkesi gelişmiş addedilebilecek sosyokulturel yapıya sahip? Hiçbiri.

norveç ne zengini?

Finlandiya sömürgeci :)

%75 Din

Dünyanın ücrasında kaldıkları için tek tanrılı dinlerle geç tanışmışlar.
Ve doğayla barışık pagan inançları hala kütürlerinin temelini yarattığı için hem verimli, hem adil, hem mutlular.
Cinsler ve türler arası iletişimleri de tek tanrılı dinlerdeki gibi değil dikkat edersen.

çünkü kaslı ve sarışınlar.

Doğal seçilim daha yoğun olduğu için kesinlikle etkili. Keyfinden uzun, sarışın ve genetik olarak yatkın değiller sonuçta. Hayatta kalabilenler kalmış o zorlu şartlarda gerisi pert olmuş. Ama bu tek faktör değil.

Sömürgeci demişler. Fransa kuzey ülkesi de biz mi karıştırdık? İzlanda'nın, Finlandiya'nın, İsveç'in sömürgesi mi var? Komik duruma düşürmeyin kendinizi.

farklı örnekleri olmakla birlikte bir çoğunun konumu dünyanın genelinden izole. çevrelerine bakılırsa çoğu yüzyıllar süren sorunlardan nispeten uzak. buna iklimin getirdiği yaşam tarzını, kültürünü vs ekleyince sonuç böyle sanırım

Bilmeyenler lutfen kendini boyle durumlara dusurmesin. Finlandiya'nin, Irlanda'nin bilmem nerenin somurgesi olmadi. Kendileri Rus, Ingiliz somurgesi oldular. Yine de yukarida yazilanlar gibi gelistirler. Mogollar ornegi verilmis. Adamlarin ulkelerinin yarisi Cin'in icinde gunumuzde.

din diyanetle alakası yok. sıcakta beyin verimli çalışmaz. sağlıklı düşünmek, bilşm üretmek çok zordur. soğuk ülkelerde nüfus az, eğitim kaliteli ve seviye yüksektir.

sömürgeci diyene çok güldüm. kuzeylilerin en büyük kabahati vikinglerin yağmalarıdır. ne sömürgesi arkadaşım?

Norveç için bir aydınlanma yapmak istiyorum: Norveç halkı yalnızca 2.dünya savaşı dolayısıyla bir savaş yaşamıştır. İlk önce Danimarka sömürgesi ardından da İsveç’e hediye edilen bir topluluk olduğu için bu anlamda sıcak ülkeler gibi kayıplar yaşamamıştır.

Yeni uykudan uyandığımdan tam hatırlamıyorum 60larda mı 70lerde mi ne bunlar petrolü bulmuşlar ve hemen bir yasa çıkararak kamu malı ibaresi konulmuş(Bu kadar zengin olmadıkları için bütün faydayı kendi halkına sağlayan bir devlet konumundadır. Bu yüzden petrolü halkı için işlemişlerdir.). Eskiden bu yüzden aşırı fakirlik yaşamışlar. Başkent Oslo’da bile tuvalet banyo olmayan evler varmış. Şimdi bu bahsettiğimiz insanlar hic bir zaman bir imparatorluk gibi milyonlarca insana göre ekonomilerini dengelememişler. İklimden ötürü halk buna uyum sağlamış vaziyette ve işleyen demir pas tutmaz diyerekten sürekli sürekli sürekli çalışmışlar.

Sonuç olarak bir tarafta disiplin halinde çalışan halk ve yeni bulunan petrolün işlenmesiyle zamanla münhasır medeniyet seviyesine ulaştılar.

Seker degil de glikoz surubuna duyarli olabilirsin. Seker kullanan pek kalmadi.

paketli işlenmiş şekerli gıdalar tükettiğimde ben de benzer bir şey yaşıyorum. önce mide ekşimesi oluyor, hafif ağrı-ulantı arası bir şey yaşıyorum. gastrit var bende yalnız. mayalı şeyler yiyince de benzer oluyor. işlenmiş şekerli şeyleri yemeyi bıraktım ben de bir süredir.

Bazen benim de aklıma gelmiyor değil.

Bu Aziz Yıldırım paranoyası üzerine tez yazılması gereken bir olgu aslında. Adam takımını gaza getirmek için bu sene şampiyon olacağız derdi, futbol camiası 7-8 komplolar üretirdi:) Aziz Yıldırım niye böyle konuştu, hakemleri bağladı bilmemne, Bu adam madem bu kadar güçlü, en azından gücünün 5%ini kullansaydı da, daha çok şampiyon olsaydı takım onun döneminde.

Koç'un casus deyip kovduklarindan sonra takim daha da kotu hale geldi. Senin tez de boylece curudu.

Hatta kovdugu volkani geri aldi.

Çok yanlış gelmişsiniz, o tabir büyüklük açısından kullanılıyor. Hiçbir sıkıntı olmaz.


edit: lafımı yutuyorum, bu da bana dersin.

derin dondurucu ile buzluk (eski buzdolaplarındaki dondurucu bölüm işte) çok farklı şeyler. buzlukta -5, -6 gibi dereceler söz konusuyken derin dondurucuda -18 ile -24 arası dereceler bulunur. yanılmıyorsun, derin dondurma olayı farklı bir şey.

besinlerle ilgili bir sorun çıkıp çıkmayacağını bir uzmana sor. bu ciddi bir konu.

Buzdolabının kullanma kılavuzunda besinlerin BUZLUK kısmında muhafaza sürelerini gösteren bir cizelge vardır ve süreler derin dondurucuya nazaran daha kısadır.
Aktarsanız bile o süreleri aşmamanızda fayda var.

buzdolabının buzluğunu şimdi ölçtüm -18
derin dondurucular da aynı aralıkta yani mantık olarak aynılar.

Ben yillar once olctmustum bizim buzdolabimi -26ydi. -5 olsa suyun donmasini cok uzun sure beklersiniz.

Derin ici derin demek.

Buzlukların yıldız derecelendirmesi oluyor

www.highspeedtraining.co.uk

Sanırsam 4 yıldız derin dondurucu oluyor ve 3aydan uzun süre saklayabiliyorsunuz. Yıldız azaldıkça bu süre azalıyor. Yeni Buzdolaplarının buzluk kısmı 4 yıldız oluyor ama eğer sizinki eski ise daha düşük olabilir.

derin dondurucuya, kurulumunun uzerinden 24 saat gecmeden aktarmayin.
dondurucu tam performansli calismaya baslasin, oyle yerlestirin icini.

yoksa koyacaginiz urunler de ic isiyi (ornegin -18 den -5e) bir miktar dusurecek. cunku toplu halde koyacaksiniz.

kisacasi buzluktan çıkardığınız urunun soguk zincirini kirmadiginiz surece kendisinden daha soguk bir yere almanizda sakinca olmaz.

Kadinlarin durumu ulkemizde o kadar kotu ki bir iki ayrimcilik gerekli.

Kadinlar once anne olmak zorundaymis gibi once baskici aile ya da kocalari tarafindan okul ve is hayatindan uzaklastiriliyorlar.

Sonra is yerinde is verenler cekici kadin ariyor erkekler 100 kilo olsa da.

Bunun gibi binlerce neden yazilabilir. O nedenle kadinlara pozitif ayrim gerekiyor.

evet, üstelik firmalar son dönemde daha çok kadın çalışan işe aldık diye reklamlarında ve iş ilanlarında bunu bir pazarlama ürünü olarak kullanıyorlar.

erkekler her alanda eziliyor, iş hayatı da bunlardan birisi

hayır pozitif ayrımcılığa hiç rastlamadım. fazlası eksik kalsın normal şartlarda çalışsak yeterli.

edit: ben hiç bir erkek adayın mülakatlarda özel hayatının didiklendiğini düşünmüyorum ama kadınlara "bekar mısın?", "sevgilin var mı?", "evlenecek misin?", "çocuk düşünüyor musunuz?" gibi insanın cevaplamak istemeyeceği sorular soruluyor. bir tanesi bile evet yanıtıysa geçmiş olsun işe kabul edilmediniz.

Bizim sirket de yapiyor. Departmana baski yapiyor kiz alin diye.

Sonra hamile kalip kaciyorlar. Yine aliyoruz yine dogum.

Bir kere kadinsaniz, evlilik hayaliniz olmasa bile yarin evlenir, cocuk yapar birakir gider diye kimse ise alinmiyor.

Sizin gozunuze bu kadar battigina gore biraz oynak biri olmali. Boyle biri varsa 9 aday kadin olsa bile yine kaybederdi.

@gelmeistemem, sadece listede gördüm ve bu kesin girer dedim, oynaklıkla alakası yok.

@acemi hangi kuluçka fabrikasında çalışıyordunuz hocam?

iş bulma sitelerinde 10 dakika gezinsen bunu görürsün zaten. özellikle 'bayan' çalışan arayan bir çok firma var.

Eğer elindeki veriler bu kadarsa yaptığın çıkarımın sonucu ne yazık ki sağlıklı değil. Gıybetten öteye gitmez.

Benim bugüne kadar çalıştığım yerlerde öyle pozitif bir ayrıma denk gelmedim. Aksine kadınların hala yeterince yer almadığını ve alanlarında yüksek oranda küçük de olsa mobinge uğradığını düşünüyorum. Bizim toplumda kadının yeri çok sağlıksız.

Genelde kadınlar tercih edilmiyor, evlenir doğum yapar 1 yıl gider vs diye. Askerliği yapmış prezentabl erkek ilk tercih.

bu hadise yurtdisinda da var, sirketler belli bir erkek/Kadin oranini koruma zorunda. acik acik Kadin ariyoruz diyemezler ama kadin ariyorlar ise sen erkek olarak ne olursan ol pozisyonu kapamazsin.

bizim bolumden 20 kisi mezun olduk, 3 tane bayan vardi. bir tanesi haric notlari pek parlak degildi bu arkadaslarin ama daha mezun olmandan hepsi ise girdi cunku bolum bayan mezun pek vermiyor dolayisiyla fazla zorlanmadan ise girerler, kolay kolay da islerini kaybetmezler.

@Techsavvy son 2 yilda 20 kisi icinde en az 7 dogum gormusumdur bi tanesi dogurdu geldi hemen tekrar hamile kaldi kacti tekrar(2 kere bebek primi aldi, toplam 1 sene sut izni patlatti). Evlenip ev hanimi olmaya gidenler de oldu.

Erkeklerden 1 kisi askere gitti geri gelip basladi.
Digerleri asker kacagiydi bedelli yaptilar.

Kadın 9 tane erkeğin arasından çıkıp işe alınmış, pozitif ayrımcılık diyorsunuz, kendisinden daha nitelikli 9 kadın olmasına rağmen işe alınan bir erkek yokmuş gibi. Özellikle özel sektörde görmediği baskı yok ama bir kaç kez avantajlı duruma düşmesinler hemen laf ediliyor.

Cok sacma bir yorum. Dunyanin en buyuk 500 sirketinin ceo'larinin 21'i kadin. %4. Habire pozitif ayrimcilik uygulaniyor olsaydi bu sayinin 250'den fazla olmasi gerekirdi. Elindeki veriden kesinlikle vardigin sonuc cikmaz.

Isi kadin kapti diye hemen pozitif ayrimcilik degil mi? Bir kadinin bir erkekten daha iyi olmasinin hele bir de 9 erkekten daha iyi olmasinin imkani yok.

Kadinin is hayatinda pozitif ayrimciliga ihtiyaci yok. Golge edilmesin yeterli.

mulakata katilanlardan 9unun erkek olmasini “pozitif ayrimcilik” olarak gormemissin

kaptan maydonoz +1

bakin burada bile konusu edilirken kadin sut izni "patlatmis" oluyor. ya da hamile kalan kaciyor...

hic kimse bebegin 2 yasina kadar anne sutu almaya hakki oldugunu, anne bebek guvenli baglanma suresinin en az 6 ay oldugunu, kadin dogum izninden donup 2 yasina kadar emzirse bile gecede defalarca yatip kalkmaktan helak olacagini ve hem kendisi hem bebegi icin bu kadar normal ve dogal bir durumun izin alamadigi hayatina ne zorluklar getirdigini dusunmuyor...

kadinim. defalarca is gorusmesine girdim. size ne sordular bilmiyorum ama bama meslegim ve deneyimlerimden ziyade her gorusmede istisnasiz bekar misin, evlilik dusunuyor musun, -evliyken- neden cocuk yapmadin? ne zaman cocuk yapacaksin? (istemiyorum dedigimde de ileride istersin diyen bile oldu. evet ancak 36 yasimda istedim) sorulari soruldu. hatta acik acik bu sebeplerden ise almak istemiyoruz bayan calisan ya da sizi tercih etmiyoruz dediler. (madem istemiyorsun neden gorusmeye cagirdin???)bir de gorusmeye cagirip kadinlar bizim isi yapamaz sartlari cok agir diyenler var. onlara deginmeyeyim bile...

euteamo+1

hayır.

@balik kraker ben izin almasina falan bisey demiyorum. Sadece arka arkaya 2 cocuk yapip suistimal etti sirketi.
Proje icin hanfendinin sut iznini bekledik, geldi yine hamile kaldi.

Bunlarin yuzunden sirket batti, onu degil beni kovdular asjdkdl cunku mahkemeye gidince hamile kovmak buyuk olay.

Kimi alirlarsa alsinlar da ise alimda haksizlik yapmasinlar yeter.

genetik ile ilgili bir durum.

Elbet genlerle de alakası vardır ama bence bizde diş fırçalama alışkanlığı olmamasından onlarda olmasından dolayı öyle geliyor. Yanlış hatırlamıyorsam the wire dizisindeydi. Uyuşturucu ticareti yapılan kenar mahallede yaşayan bi çocuk sabah uyandığında ilk iş eline diş fırçasını almıştı. Bizim toplumda yalnızca diş hekimine giderken diş fırçalayan bi sürü insan tanıyorum.

zenciler dış görünüşüne özen gösterir. spor, giyim tarzı vs vs.

Ben de filmde gordum, amerikada butun kadinlar carsafi beline dolayip yataktan cikiyor :) kahvaltida 1 yudum portakal suyu iciyorlar.
Zenciler blues soyluyor.

www.quora.com

Genetik tabi, fircalamayla dis saglam kalsa disciler issiz kalir zaten.

ten siyah olduğu için daha beyaz görünüyor +1

eşim doktor, gözleri 4 numara. "neden çizdirmiyorsun?" diye sorduğumda bana "ne zaman ki bir göz doktorunun gözünü çizdirdiğini görürsem o zaman çizdiririm" demişti. o zamandan bu yana bekliyoruz, gözünü çizdiren göz doktoru yok.

varsa gözünü çizdiren göz doktoru şuraya yazıversin sevaptır, biz de kurtulalım.

Ben 2013 senesinde oldum. Ondan sonraki ilk kontrolumu yaklasik 1 sene once yaptirdim. 0.25 gibi bir sey cikti. Kuruluk var bir de. Bilgisayar ekranina cok uzun sure bakinca belli ediyor o da kendini. Doktor degilim. 22 yasinda oldum.

Tamamen sıfırlanmıyor ama zaten daha önce gözlüksüz düzgün görmediğin için sanki sıfırlanmış gibi oluyor.

Lazer yapacak doktora gidip muayene olacaksın. Kimse gözünün ilerlemeyeceği garantisini veremez. Fakat bir iki sene takip eder de, ilerleme görmezsen ol lazeri...

Göz kuruluğu ve gözyaşı damlası fiyatı konusunu detaylı bir araştır bence.

hiçbir göz doktoru ameliyat olmuyor klisesini artık geçmemiz lazım öyle bir husus söz konusu bile değil. Benimde gözler ileri derecede bozuk lazer olamama sebebim glokom riski var bende ve lazer ameliyatı olunca göz tansiyonları ölçümü doğru çıkmıyor bu sebepten dolayı eski usul olmam gerek onu da ben istemiyorum. Yakın çevremde 7 derece gözü bozuk olan arkadaşım operasyona girdi 1-2 sene göz kuruluğundan sonra tamamiyle iyileşti gözü şuanda çok memnun. Sizin duruma gelince 1.75 miyop hiçbir şey değil benim 13-14 yaşındaki göz numaram gayette iyiydi o zamanlar gözüm fakat şuan 6 derecelerdeyim astigmat ve miyop lazer olma sansım olsa dusunmem yaptırırdım operasyonu..

Doktorlar gözünü çizdirmiyor olayı tamamiyle yalan gözünü çizdiren doktor zaten gözlük takmadığından olayını anlamıyorsunuz sadece

Turkiye'nin en unlu goz doktoru var, bu isi turkiye'ye getiren 100binden fazla hasta ameliyat eden kisi. Sayi akil alir gibi degil, 100.000 kisi.

Gecen roportajinda sormuslardi o da ilerde olcam diyordu :) 30 yildir bu isi yaptigina gore yasini tahmin edersiniz artik.
Ileri daha gelmemis ona.

Ha gerci artik lazer yerine lens koydurma cikti. Bu yuzden belki olmaya baslarlar.

Lazerle gözünü çizdiren göz doktorunda ameliyat oldum. Kendisiyle aynı şikayetle, aynı numarada ve aynı koşullarda ameliyat oldum. 6'ncı ayımdayım, memnunum efendim. Sağlık işinde sayılırım kendim. Klişelere itibar edin ki, biz de bu ameliyatı boşuna olmuş olmayalım ;)

Yanlış bilmiyorsam kedinin dışkısını bir gün kumda beklemesi sonucunda ortaya çıkıyor ve insan temas edince bulaşabiliyor. Yani çoğu hayvan sever her daim temizliğe dikkat ediyor olmalı ki gündeme fazla gelmiyor bu tarz problemler.

forum.donanimhaber.com

geçiyormuş ama çok korkutucu.

temizlik ürünlerine dirençli deniyor :(

Lütfen güvenilir kaynaklardan okuyunuz. eksisozluk.com

Okudum.

1000 kediden 3unde varmis.
Bulasinca da %10 hasta ediyormus.

Bence bayagi kotu. Donanimhaberdekini okuyunca daha da urktum.

Ürün nedir?

Refurbished'ler için özel bir mevzuat var mı bilmiyorum ama ülkeye girişi yasaklı bir ürün değilse vergisini ödediğin müddetçe alırsın.

@giovanne, notebook.

Refurbished urun normal urunle ayni muameleyi gorur. Zaten sifir diye satilan cogu urun refurbished.

Gumruge takilir vergisini odersin.

Sap falan bilmiyorum.
SQL, bir iliskisel veritabanı sorgulama/işleme dilidir. Verilerin fiziksel olarak nerede tutulduğunun bir önemi yoktur.

Sorgulayacağın veriyi önce diskten RAM'e aktarıyordur, yani mutlaka bir SQL yedeğinin içe aktarılması gerek. Bu ya elle .sql dosyasını içe aktararak ya da veritabanı bilgilerini yazarak olur. SAP HANA kullanmadım, ne olduğunu da şimdi öğrendim. Sadece SAP ne onu biraz biliyorum.

Ben Redis diye bir veritabanı kullanıyorum, o da in-memory database olarak geçiyor. Belirli aralıklarla diske yazıp snapshot olarak kaydediyor, duruma göre oradan devam ediyorum. Veriyi RAMden okuyarak korkunç bir performans elde edebiliyorsun. Tek kötü yanı RAM kadar veri doldurabiliyorsun ama bunun da kolayı var, verilerin kullanmak isteyebileceğin kadarını RAMde tutarsan sorun olmaz.

Ram de sonucta bir fiziksel hafiza. Elle tutulur bisey.

Veritabanini istersen kagida yaz istersen kasete kaydet her turlu oraya sql ile erisebilirsin.

Acilin ya hanaci geldi.
Veritabanları kabaca 2 ye ayrılır. (başkada ayrılırsa şimdi konumuz degil)
normalize denormalize
veriyi yazmak için okumak için
neyse bunları bosver
mesela bende mütevazı bir firmada 1 server var uygun fiyatlı bir makina 64 gb ram var. bu serverda hana geliştirebilirim. tabloları denormalize hâlde depolarsam sqlden 100 kat daha hızlı select atabilir sorgu cekebilirim

Yüksek kapasiteli ramleri harddisk olarak kullanabiliyoruz evet

ram de hafıza. normal hafızadan farkı yok aslında. sadece elektrik kesilince gidiyor. ramda önbellekli şekilde tutuluyor. mesela 10 gb tamamı remde. işlem yapılınca remde yapılıyor ardından harddiske kaydediyor sana sonuç döndükten sonra.

20 tl belki. O da nişanlım hanım ile boş avm gezmelerinde

50 civarıdır

1 ocak itibari ile şekeri bıraktık. normalde çikolata tüketimimiz çoktu o sıfıra inince, 24 gündür hiç abur cubur almadığımızı fark ettim. cips ayda yılda bir alıyoruz.

kabuklu fıstık, fındık ve ceviz aldık. bir de kuru elma ve kuru kayısı. günde bir kaç tane onlardan yiyorum. onlar da birkaç ay idare eder.

bakalım bu ayın sonunda daha sağlıklı olduğuma inanmazsam şekere abanmayı düşünüyorum.

özetle cevap: bu ay 0, bundan sonrası için de öyle olmasını umuyorum.

100'den fazladır

Abur cuburu nasıl tanımlıyoruz? Kuruyemiş bu tanıma giriyorsa 40 lira civarı (ceviz, badem, fındık vb.).

günde 1 tane mars, snickers, kinder bueno vb. çikolata, her gün bir tall boy kahve, her sabah kavurmalı, barbekü soslu tavuklu falan tost, haftada bir pringles, 3 günde bir vivident 45 teneke. bunların ne kadarını abur cubur olarak görüyorsunuz bilmiyorum, ortalama bi hesap çıkarın.

hiç harcamıyorum, eğer canım çok tatlı bişey isterse, tatlı yapıyorum veya kek yapıyorum, ne bileyim başka bişey yapıyorum.

onun dışında şeker zaten kullanmam, tuzlu olarak da ne bileyim mısır patlatırım, poğaça falan yaparım bazen.

dışardan çukulata dışında(bindebir) abur cubur , gofret, cips gibi şeyler almıyorum yani.

cipsi de evde yapıyorum zaten. dışarıdakileri aşırı sağlıksız olduğu için almayıp, canımın isteklerini evde yapabileceğim şekilde evirdim.

evli barklı insanın dışardan kek alması yemesi nedir arkadaş? kekden bahsediyoruz.

yumurta(sayısı kişiye göre değişir.),1,5 su bardağı şeker, 2 su bardağı un, yarım çaybardağı ayçiçek yağı, bi parça tereyağı, bi kabartma tozu, bi vanilya, mikserle 3 dakka çırp, at fırına yarım saat sonra hazır. hatta fındık ya da ceviz de eklersen efsane olur.

taze kalsın istersen dilimler atarsın buzluğa, yaş kek istiyorum dersen browni yaparsın edersin.

çok saçma kusura bakmayın, saçma olan aşırı sağlıksız şeyleri evde yapmayıp alıp yemeniz.

Hiç gibi bir şey. Tiksiniyorum paketli yiyeceklerden.

0 tl.

Bende cilt problemi yarattığı için ambalajlı gıda tüketmiyorum yıllardır.

Sifir. Ofiste biri verirse yiyorum.

acemi dikkat et şekerle çikolatayla kandırmasınlar seni hahahah

çok şükür "0"

bakkaldan alınan paketli şeyler ise hemen hemen sıfır

eve alıyorum sadece aylık 50 tl vardır.

arada hazır sufle alıyorum a101'den, puding yiyorum, evde kek yapıyorum. birde 80 liralık kuruyemiş aldım geçenlerde.

Cevaplara ciddi ciddi çok şaşırdım. Sıfır diyenlere çok özendim hatta. Benim 250'yi falan kesin geçiyordur eve aldıklarım. Dışarda yediğim tatlıları, pastaları falan da sayarsak 400'e yakındır. Boğazına biraz fazla düşkün bir insanım maalesef. :(

Diyet olayları var ise (0)sıfır,
Yok ise, allah ne verdiyse 500tl altına düşmez.

nasıl 0 ya ufacık bi çikolata falan hiç bişey yemiyor musunuz ? hep hayal edip hiç
yap-a-madığım bişey:( az önce bi paket bisküvi gömdüm.

0'a yakin ya da ayda bir haftasonu uc bes bir sey alirim.
normalde cikolata, biskuvi almam. canim popcorn isteyebiliyor onu evde yapiyorum.
kuruyemisi cigden alirim, bunu ve fistik ezmesini abur cuburdan saymiyorum. makrette paketli gida reyonunu (yani cikolata vs. oldugu reyon) direk gecerim, epey kisaliyor market alisverisi.

ücretsiz var ücretsiz var. lisanslaması önemli bu noktada. bazı yazılımlar evde oturan adam için ücretsiz, üzerinden kar edilen bir işte kullanıldığında ücretli versiyona geçmeniz gerekiyor.

micrososft bile ücretsiz os dağıttı

bir kısmı için hobi, bir kısmı için ideolojik bir konu open source. ama uzun dönemde kendi markalarına yatırım, sonuçta bunların hepsi birer proje.

Kendini geliştiriyor, herkesin kullandığı bir ürüne katkı sağladığı için kişisel haz alıyor ve uzun vadede cv'sine "x programının y modülünü ben geliştirdim" yazdığı zaman iş bulma şansı artıyor, kendini satmasına yardımcı oluyor.