senin için ortada tek bir hayat var, nasıl olsa öleceksin. git şimdiden mezara gir.

Bazi insanlar biri yonlendirmezse bu hayati yasayamiyor.

balgat osman bey kıraathanesi var orası güzeldir.

@washe muthis anoloji abi harikasin. Mantik super.

bu seçimde fark yok, tek yer var da eskiden öyle değildi.
bi de kanallardan izleyenler için arasında görsellik anlaşılırlık yorumcu farkı olabiliyor

@niye ama
Ben yine anlamadim mantigi. Yuzde olarak goruyorsun zaten sonucu, yorum farkinin olayi ne ki burada? Hepsi babaanenin anlayabilecegi sekilde buradan bakinca.
Simdi adam sonuclari 3 asagi vermis 5 yukari vermmis ne farkediyor, birkac saat sonra ayni noktada kesismeyecek mi bunlar? Secim sonucunu etkileyebilen tv kanali mi var?

Yapilan analizin nasil bir onemi olabilir ki, ortada tek bir veri var. Adam o veriye bakip farkli bisey mi soyleyecek.
En fazla boyle giderse x kazanir der onu da 3 iq sahibi herkes biliyor. Genelde zaten nasil acildiysa oyle devam eder.

Hava durumu datasi olsa neyse.

stavro acemi
beyler,
bu mantığa göre maç da izlemeyelim
sonuç da takip etmeyelim
eninde sonunda biri 90 dakikada öbürü de ertesi güne belli oluyor, kapatıp yatalım.
x şehirde kim aday olmuş, bu nasıl fark yaratmış, kim ittifak yapmış, oy niye azalmış niye artmış konuşuyorlar işte. yoksa sadece %52 %40 görmek yetecek olsa dediğim gibi sabah aç tüm ülkeye bak geç. yorumlu akışı takip etmek isteyen ediyor, ayrıca heyecanlı :D

@acemi

tek bir veri söylüyorum sana, hatta aslında hayattaki en önemli gerçek.

"öleceksin"

sizin mantığınızla buraya bu soruyu sormak da cevap yazmak da mantıksız.

Washe
Kusura bakma da senin mantigin gercekten calismiyor.
Yaotigin kiyaslamaya bir bakar misin?
Bunu açıklamam bile komik ama, mezara nasıl olsa girecem deyip şimdi girmek sonucu degistiren bir sey. 20 yil sonra ölecekkeb bugun olmek farkli mesela.
Seçimde hangi kanaldan takip ettigin bir seyi dsgistirmiyor.
He spesifikk bir yerden takil etmemnin belki bir mantigi vardır da (ki onu soruyorum zaten soruda) senin verdigin misal alakaya maydanoz.

@niye
Hayir benim mantigima göre mac izlemek mantiksiz degil. Yazdigima bakarsan anlasiloyor. Macin kendisini izlersin zaten, olay senin icin oynanan mactir. Iddaa falan oynuyorsan o zaman duruma gore sadece sonuc inemli olabilir, onun disinda olay mac.
Secimi nereden takip ettiğimiz neden onemli sorusunun cevabi degil bu.

ben bir mantık öne sürmüyorum, aksine senin söylediğin mantığı genelleştiriyorum.

sonuç olarak kendi mantığının çalışmadığını sen kendin söylemiş oldun, hadi eyvolle.

muhabbet oluyor işte konuşuluyor. maç film konuşmak gibi. ilgisizsen mantıksız gelebiliyor.

bu arada ölme örneği de süper bir örnekmiş.

Bugun hepinizi seviyorum gencler.

tek kişi 50k, aile 150k

araba ve çocuk hariç diğer dediklerinizi eşimle geçen senenin eylülüne kadar yapıyorduk, aylık gelirimiz 15k civarıydı.

üstüne ekleyin istediklerinizi.

Evin ve arabanın aylık masrafı diye bir şey yok. Bir kere o ev 2 trilyon olsa araba en az 200k olsa bunları taksitle alacak halin yok yani. Babadan Zengin olacaksın önce. Apartman aidatı min 500-600 olacaktır. Arabanın aylık gideri aylık benzin paran ne kadarsa o kadar olacaktır. Muayene kasko sigortası zırtı pırtı derken min aylık 1500₺ olsun hadi. Mutfak alışverişi min 500₺(tek) ile 1000₺(Aile) arasında olsa faturalar da aynı orantıda olsun... gezme tozma da mutfak masrafı ile aynı oranda tek 500 aile 1000₺ olsun. Ama şimdi deniz manzaralı evi orta üst segment arabası olan biri bu hesapları yapmaz yani. Gereksiz yere hesap yaptım o kadar. Cerrah falan olman lazım kısaca. Bir ameliyat ile çoçuğunun bir yıllık okul masrafı çıkacak. Aylık en az 100k olmalı.

Bunun 2 kati guzel hayat yasayan, nerdeyse her haftasonu yurtdisima cikan siradan beyaz yakalar taniyorum. Tas catlasin 8bin aliyorlar.

Burada onemli olan su, maasi ayin sonuna tamamen bitirmemiz sorun mu degil mi?
Hic para biriktirmeyecegim diye bir karar alsam cok rahat bu sekilde yasardim.

Ikinci kriter de deniz manzarasi olsun ama hangi semtte olsun, uskudarda sariyerde ortalamaya yakin kirasi olan deniz giren evler var.
yurtdisi deyince yunanistan da yurtdisi. Cuma gunu oglemln beylikduzunden scooter'la cikip dolasip geri evine gelen insanlar var. Youtube'da var videolari.
Sonra bir de oraya gidip hilton'da kalmak var, sandvicle cadirlar takilmak var.

senin dediğin iş 30k'dan aşşağı olmaz

Apartman yönetmeliğinizde evcil hayvan beslenemez ibaresi yoksa pek bir yaptırımı olmaz. Sesten dolayı şikayet ediyorsa şikayetçi kişinin evinden ses ölçümü yapılır. Ses ölçümü yapılmadan herhangi bir ceza çıkartılırsa siz de aynı şekilde geri şikayet edebilirsiniz. Ödemeyin.

Diyelim ki hayvan beslenemez diye bir yönetmelik maddesi yok. Apartman oy birliğiyle yönetmeliğe bu maddeyi eklese bile yönetmelik öncesi evinizde hayvan bulunduğu için bu karar yine sizi bağlamaz.

Yönetmeliğiniz varsa bir bakın. Böyle bir yasaklayıcı madde yoksa bırakın istedikleri yere şikayet etsinler.

hicbir sey cikmaz merak etmeyin. gurultuden sikayet edecekse, sikayetcinin yatak odasina desibel cihazi konup 24 saat olcum yapilacak ve belli bi frekansin ustunde kopek gurultusu olculmesi gerekiyor. ki 3 kat asagiya ses gitmez o kadar. sirf sizi yildirmak icin ugrasiyor. bizde de ben giris kattayken 4. kattakiler koku var diye ugrasiyorlardi, ve hukuken bi sey yapamiyoruz arastirdik diye de itiraf etmislerdi :) alttaki linteki haberde apartman yonetmeliginde kopek beslenemez diye karar alinmasina ragmen evde besleniyor, o yuzden kopek atiliyor.

m.hurriyet.com.tr

bizim apartmanin hic yoneticisi olmadi ki yonetmeligi olsun. boyle biseyi uyrurabilirler ancak.

@acemi su habere bak insani boyle boyle delirtiyorlar bunlar

apartman sahibi ve ilk ev sahibi genelde matbu bir form ile belirli kurallar belirliyormuş. ben de dün öğrendim.
o forma baktım kedi, köpek ve tavuk beslemek yasak diyor dsfds

yokmus oyle bir form sordum babama sadece tapu var elimizde

Yoneticisi olmasa da o kurallar vardir bi yerlerde. Bizim alt komsunun 7/24 havlayan kopegi vardi o ara arastirmistim. Neyse dedik sikayet etmedik. eceliyle olmesi 15 sene surdu.

ev sahibiyseniz daha da iyi, birakin ugrassin dursun. haytap.org sitesinde ornek davalar var bi inceleyin.

Her apartmanın bir yönetim planı vardır. Bir nüshası yöneticide diğer nüsha tapudadır. Örneği şurada var.

uygaryonetim.com

Planda bir madde evcil hayvanlarla ilgilidir.

(Yukarıdaki planda 40 f )

bıraktım bile.

Birakirim.

Ne is yapiyorsunuz ve kac yasindasiniz? Doguma kadar kesin birakmam. Eger sekreter tarzi bir gorevim varsa olabilir ama degilse cevabim degisir. Ayrica 25 yasindaysam da birakmam, zaten 10-12 yasindan sonra cocuk sizle vakit gecirmekten cok arkadaslari ile geciriyor dolayisiyla 35 yasinda ne yapacagim? Etkileyecek cok faktor var, ulkede herkesin dini imani para olmus, bir kadini ve dolayisiyla onun yetistirdigi bir cocugu besleyip buyutecek cok faktorler var

tabii ki birakirim. cok daha azina bile birakirim. hatta soyle soyliyim hic param yok ve calismiyorum. birilerini zengin etmek icin kendini tuketmek insana mantikli geliyor nedense, bana herkes calis diyor. ne diye cailiyorsunuz ki zaten? gumuslukte domastes ekiyim, cevreciyim kafasinda filan olmadan sadece yemek yemek, giyinebilmek gibi htiyaclarimi karsilayabiliyorken calismiyorum. sabahlari yuruyus, aksamlari kosu yapiyorum. hobilerimle ilgileniyorum. sizin yerinizde olsam herhalde bir daha asla calismak fikrini dusunmezdim. sigortanizi disaridan odeyin olsun bitsin.

Ben kadin bile olurum

26 yasindayim sekiz aylik hamileyim ve bes kusur maasim var. CEO degilim elbet ama o kariyerim maasim oyle bir mesafe koyuyor ki araya 50 bin kira gelirim de olsa birakmam isimi vucudum dayaniyorsa cocugum iyi bakiliyorsa.
Sizin yerinizde olsam calisir izinden ise donerken d ogretmen tutarim cocuguma para bol nasil olsa. Cocuk guzel bakilsin siz de kariyerinize bakin bu dunyanin binbir turlu hali var. Bir hastalik gelir es elden ayaktan duser dukkan gider ama meslek kolda bilezik. Eger calismaniz sizde veya cocukta bir perisanliga sebep olmayacaksa devam edin.

Ne aileler var. Helal olsun. Daireler dükkanlar.:)

Bira-ki-yo-rum, biraktimmm:)

Durdugun kabahat. Hele ki bebek olacaksa

Kadın değilim ama insanları iyi tanıyorum. Önceki sorularınıza da göz attim. Bakış açımızdan çıkardığım sonuç neyi seçerseniz seçin bir şekilde mutsuz olacaksınız çünkü hayatta sizin için önemli olan şey ne bilmiyorsunuz. Hayatınıza siz yön vermiyorsunuz, maddi durumunuz size yön veriyor.
Sorunuza gelecek olursak suanki sartlarinizla işi bırakmaniz daha makul görünüyor. Sonuçta bugün için işi bırakmaniz tekrar çalışmayacağınız anlamına gelmiyor.

iş yerinde fazla kasmam. rahat rahat takılırdım:)

Birden 10 bin TL aylık kira geliriniz oldu hesapta yokken. --> dediğiniz anda işi bıraktım ben.

asla mutlaka çalışmam lazım demem, aksine 2 milyon dolarım olsa ASLA çalışmam derim hep. hayattaki en büyük amacım 2 milyon dolar biriktirebilmek.

Çalısırdım yine. Işimi seviyorum.

Bırakmam, hem işimi seviyorum, hem de dünyanın binbir türlü hali var +1.

Evli değilim ama Hamilelik süreci ve doğum İçin bir süre ara verir, sonra tekrar işe dönerdim ben. Hayat şartlarım ne olursa olsun hiçbir zaman evde oturan bir kadın olmak istemedim çünkü. Mesleğimi de seviyorum, bir doğum yaptım ve kira gelirim oldu diye ondan vazgeçmek istemem. Çalışma tarzımı Belki biraz rahatlatır, bir şeyleri değiştirir ama tamamen kopmazdım.

Geçici olarak zaten herkes bırakırdı şu durumda ama siz çalışma hayatını temelli bırakmayı düşündüğünüze göre burada asıl faktör bebek değil, çalışmayı gerektirmeyecek bir gelir elde etmiş olmanız sanki. Bebek biraz cesaret olmuş. Mesleğinizi ve çalışmayı sevmiyor olabilirsiniz. Kişiye göre değişir Yani.

İşi bırakmazdım. Ama doğumdan sonra yıllık ücretsiz izni düşünebilirdim. Ev hanımlığına ne çok özenen varmış.

Evli değilim, gelen cevaplar aklımı aldığı için soruya atlamış bulundum.

bırakmazdım. ama bırakma lüksümün olduğunu bilmek güzel olurdu.40-45 yaşından sonra kesinlikle bırakırdım ama.

stres altında bir işte mecburen çalışıyorsam bırakırım. risk alır kendime bir iş kurarım. ya tutunur devam ederim ya da fuckup gecelerinde anlatacak deneyim kazanmış olurum. her türlü sosyalleşirim yani evde oturmak ihtimaller arasında değil henüz. evli de değilim gerçi ama fikir beyan ederim, kime ne.

İşi ışık hızıyla bırakıp kendimi çocuğuma ve hobilerime veririm. Çalışmayınca üretken olunamıyor gibi bir önyargı var sanırım ama o işler değil işte.

anaam çalışmak istememeyi direkt ev hanımlığı sanan garipler var, gız ben sizi yerim. :D

ölene kadar çalışmam diyemem (dünyanın binbir türlü hali var) ama en azından çocuk kreş/okula başlayana kadar çalışmam ben, hem de zihnimi yenilemiş olurum. çocuğu kaliteli bir şekilde büyütebilecek etkinliklere girişirim, hobilerime zaman ayırırım, çocukla gezerim. evde kocamı tencere yemekleriyle bekliyor olmam yani her gün.

kurumsal köleliğe meraklı insanlar da varmış bu hayatta, ilginç.

kesinlikle bırakırım. oturur çocuğuma kendim bakarım.

Aileden size bir daire ve iki dükkan ka.. bırakırım.

bırakırım tabi ki manyak mıyım

Anında bırakırım, evde de boş boş oturmam tabii hobilerimle ilgilenirim.

Cocuga bakabilecek kadar iznimi pasa pasa kullanirim. Onun disinda isi birakmam. Dünyanin bin bir türlü hali var. O ese cok fazla güvenmezdim ben. Max. bir 10 sene sonra annelik-ev düzeninden bunalmaya baslarsin cünkü.

Bir de calismanin insani dinc kildigini düsünüyorum. Is degisiligi sebebiyle yaklasik 1 ay falan ara verdiysem hep zeka seviyem düsüyor :D

valla esimin geliri beni bir noktaya gore ilgilendirir, o esin akli karistiginda bir kap yemege muhtac edebilir cunku sizi. Mal mulkten gelen gelir de hep gelir mi, ne zamana kadar gelir vs. Dolayisiyla, imkanim varsa kendi isimi yaparim, yoksa part time calismaya calisirim ama kesinlikle cocugum oldu evde oturayim demem, is yasamindan uzun sure uzaklasmam, hele de 40li yas civari degilsem, cocuga en fazla 3 yasina kadar falan yetebilirsiniz cunku, sonrasinda pedagojik formasyonunuz yoksa oyle aktiviteler yaparim oyunlar oynarim falan olmuyor, ayrica cocuk yasitlariyla sosyallesmeli, bir duzene alismali vs. Ozellikle gunumuz sartlarinda, arkadan zehir gibi gencler gelirken 10 sene is dunyasindan uzak kalmak demek dondugunuzde ne is bulursaniz ona razi olmak demek.

Ek olarak, calismak istemenin kurumsal kolelige merakli olmakla alakasi yok, bu tarz soylemleri hele de kadinlardan kadinlara geldiginde iyice mide bulandirici buluyorum. Bu kadar sidik yaristirmak gereksiz, siz calismak istemiyorsunuzdur calismayin ancak calismak isteyen kadina sacma sapan yakistirmalar yapmak neden? Baskasina yakistirma yapmadan sadece boyle istedigim icin diyip, kendi kendinize var olamiyor musunuz yani? herkes isinden nefret etmiyor, meslegini severek yapan, hobisine de vakit ayiran isine severek giden insanlar var.

Sonuc olarak, analik ve kadinlik yaristirmak - bu cagda- mide bulandirici!

Kazanamıyorlar ve genelde çok az oy alıyorlar. Ben de bu sebeplerden tek kadın adaya oy verdim

(bkz: Pozitif ayrımcılık)

Ben de kadın muhtar adayına verdim. Amaç kadının toplumda daha aktif olmasını sağlamak. Birçok kadına örnek de olacaktır.

Modern toplum salakligi.
Bizim muhtar 500 senedir kadin

Bizim mahalledeki kadın adaylar yapabilecek deneyim gw düzeyde olsaydı verirdim

Büyük şehirlerde büyük çoğunluk için muhtarlık seçimleri gereksiz geliyor ki haksız da sayılmazlar ama küçük ilçelerde ve köy yerlerinde muhtarlık hala önemli bir mevki. O yüzden her ne kadar herhangi bir muhtar adayına oy vermek istemesem de, kadın muhtar adayına verdik oyumuzu.

Erkek muhtarları da çok gördük. Diğer mahallelerde yer alan kadın muhtarları da biliyorum. Erkeklere oranla daha çok çalışıyorlar. Pozitif ayrımcılıkmış falan filan. Neyse ne. Biraz da kadın muhtar olsun da belki büyük şehirlerde muhtarlığın o kadar da gereksiz olmadığını anlarız(Gerçi yine bir işime yaramayacak ama olsun. Sanki erkek muhtar ve adayı/adayları çok iyi çalışıyor)

Bizim adayların hepsi kadın.

Pozitif ayrimcilik sacmaligi.
Oncekinde degisiklik olsun bu sefer kadin olsun diye kadina verdim secildi. Babasi yıllardir fix seciliyor, simdi tahti kizi devraldi. Bu sefer adamin tekine verdim.
Yine değişiklik olsun diye

Teoride hicbiri o isinlari gecirmiyor(gecirsin diye ekstradan ugrasmadilarsa) tabi guvenilir mi bilemiyorsun o yuzden 3m gibi firmadan pahalisini aliyorsun.

orjinal llumar marka cam filmini araştırın.

@acemi benim araç 5 sene önce aldığımda cam filmliydi, pek açık renk de değil ama 2-3 saat sürüşten sonra yüzüm gözüm iyice kurumuş oluyor, kuruluk yanma rahatsız ediyor, yaz gelmeden bildiğin bronzlaşıyorum. eskiyor mu acaba bunlar

@mayday hemen bakıyorum teşekkürler

Tabi gunesten yipraniyor, hatta siyahtan mora donuyor rengi.

zaten mucize de bekleme, her arabanin onun caminda da koruma var(standart geliyor) ama yaniyoruz hala.

llumar ve yan markası stek ‘te renksiz olup uv korumalı film vardı

europeafricarussia.llumar.com

www.youtube.com

şu videodaydı sanırım, uv filtreli cam filmi yaptırıyordu.

zamanla eskiyor, ben orta koyulukta yaptıracaktım, adam "en koyusunu yapalım zaten 2 yıl sonra rengi açılıp ortaya dönüyor" demişti.

B tabi ki. Gece kahve içip chill biçimde lo-fi dinlemek isterdim kendisiyle.

Ama şimdi böyle deyince de kişilik meselesi açılıyor. Yukarıda yazdıklarınız hiçbiri karakter özelliği yansıtmıyor, nitelikleri gösteriyor. Ha tabi kişiliklerini aynı kabul edersek yine b diyorum.

Abi gercekten sorularinizi sorarken cesaret mi edip gercek aorulari soramiyorsunuz ben tam anlamiyorum.

İcine kapanik adam sevgili yapamiyorken konuskan adam nasil sevgili yapiyor. Soru bu...

Sence?

a grubundaki adam yakisiklidir baska aciklamasi yok.

b gurundaki adamin kagit uzerindeki nitelikleri ise cekicilik kriter degil. bu nitelikler zeka, kultur, bakimli olmak, kadin dilinden anlamak ile birlesir ise cekici olur.

Hiçbiri

b grubundaki kişi, yaptığı şeyleri gösteriş için değil, tamamen kendisini iyi hissettiği ve bu şekilde ifade edebildiği için yapıyor. kaldı ki, "ben de şunları şunları yapıyorum ya..." moduna girmez.

oldukça basit bir soru sorduğumu düşünüyorum. kusmak yerine düşüncelerinizi belirtebilirdiniz. yine de sağ olun.

B grubundaki insan konusmadan nasil iletisim kurmayi bekliyor onu merak ettim. Ayrica herkesi bir sekilde tamamlayan bir digeri vardir, dolayisiyla a kisisinin de b kisisinin de sevgili yapma imkani var, biri konusabildigi icin muhtemelen bir tik daha fazla ihtimal olur

A

Çünkü ben öyleyim. B gibi olsam B derdim :D

İçine kapanık biriyle bir ilişki başlatmak/devam ettirmek çok zor. Yakın bir kadın arkadaşım 2. modeldekine benzer bir erkekle görüşüyor, daha doğrusu görüşmeye çalışıyor. Oradan biliyorum.

Sosyal içici, spor yapan, müzikle uğraşan ve dışa dönük erkek diğerini solda sıfır bırakır. Olay sosyallikte, girişkenlikte.

İçine kapanık bir insanla arkadaş olmak bile çok zor. Ancak kendi aralarında anlaşabiliyorlar, konuşkan biriyle içine kapanık biri hiç olmuyor.

spor yapan, tiyatroya giden, müzikle uğraşan, sosyal olarak içki içen erkeğin içine kapanık olması büyük başarı yalnız. Muhtemelen içine kapanık olmak tek eksisi değil. Aradaki diğer faktörleri atlamak saçma. İtici olabilir, fiziksel olarak çekici olmayabilir, sevimsiz, kaba olabilir, ruhsal sorunlu olabilir vs. Ya içkinin sigaranın kölesi olacak ya da spor yapacak diye keskin bir çizgiyle neden ayırıyoruz ki? Ortası var bunun.

Yani efendi adam yerine her zaman piç tercih edilir olayını aşmak lazım biraz. Demek ki yeterli değil bazı şeyler. Bir de hitap etmek istenilen kitle önemli. B gibi olan bir erkek, ilgisini A’yı tercih edecek insanlardan başka bir yöne kaydırabilir mesela.

bir tane b olsa da sevsem keşke.

Siz bir erkek olarak kendinizi çevrenize tanıtmazsanız, ilgi çeken bir görseliniz de yoksa maalesef ilgi görmezsiniz.

Bunun birkaç nedeni var:

Birincisi ve en önemlisi türklerin abazan yapısı gereği bir kadının sürekli bir talibinin olması ile girişimlerin içe kapanık ve utangaç bir erkek için çetin ceviz bir rekabete girememesine neden olur.

İkincisi evrimin getirdiği bir süreç olarak kur yapacak tarafın erkek olması durumu içe kapanık erkek için zorlaştırıyor.

Üçüncüsü iletişim eksikliği çoğu insan için can sıkıcı profil görüntüsü oluşturmakta.

Yani şöyle düşünün. Arkadaş çevreniz yok çünkü içe kapanıklığınız nedeniyle çevrenizden soyutlanmışsınız. E yabancılarla da iletişim sorununuz var. Tabii ki sonu yalnızlaşmaya gidecek. Amiyane tabirle pazarlanmayan bir ürün piyasada talep görmeyecek.
Yani burada “b” olsa da yesek diyenlere bakmayın. İnsan sosyal bir varlık. Sohbet etmeyi beceremeyen birine tahammül sınırı pek düşüktür.

A ile cok pis kanka olur B'nin de kopek gibi pesinden kosardim.

Icine kapanik olsun onemli degil ben onu acarim. Zaten etrafa kapanik olsun aferin ona. Spora gideriz beraber basenlerim erir. Hem bu devirde tiyatroya giden erkek bulmusum nasil birakayim.

Tiyatroya giden erkek nasil oluyor lan, zaten 3-5 tane oyun oluyor hergun onlara tekrar tekrar mi gidiyor?

Devlete zaten bilet bulunmuyor, bulunsa da hep ayni oyunlar.
ozel desen esek gibi pahali onda da cok az oyun var.
Bir erkek ozellik olarak tiyatroya gittigini sayiyorsa biraz kolpacidir.

Ikincisi tiyatroya gitmenin sinemadan ne farki var(gittim yani cogu oyuna, gitmemis de degiliz), bisey oynuyor izliyorsun cikiyorsun iste.

Muzikle ilgilenmek de ayni sekilde kolpa bi ozellik.

Erkek olarak arkadas seciyor olsan sen de ilkini secersin.

A olarak bildiriyorum: B ile olun.

Erkeğim "b" erkek varsa yeşillendirsin xd

Ben a yım bu b ler her geride duran, her durumu ince eleyip sık dokuyan, her şeye bilimsel bakmaya ve bilimsel olarak değerlendirmeye çalışan(orta doğu la bura), hep çok nazik(klasik) felandırlar.Bir "A" erkeğiyle asla başa çıkamazlar.A nın gçsyerdiği cesareti sergilemezler(bu demek değildir ki korkaklar), lafa girmezler,okur, yazar,çizer, dinler, yer, içer, gezer ama duygularını hiç yansıtmamaya çalışır.Yazık la bunlara sonsuza kadar yalnıx kalacaklarını bilseler yine de online multiplayer bilgisayar oyunu bile oynamazlar.Niye oynamıyon vakit geçirirsin işte eğleniriz diyince de sanki onların oyun oynamaları büyük lütufmuş gibi tenezzül etmezler.

Efendi adam seven Norvece gitsin
Burası Angara
B leri rakı masasına meze ederler haberleri olmaz

yani içe kapanık olmasa kesin b ama diğer türlü bi düşünmem lazım. sonuçta ilişki de evlilik de sohbet/arkadaşlık üzerinden yürüyor.

zorluğu olmaz da farklılığı olur. ona da alışılır.

Sedan araçta yol tutuşu daha iyidir. Yüksek araç virajlarda biraz savurur ama çok belirgin hissedilmiyor yeni modellerde

boyun kısaysa bi kere önünü göremiyor sag ön tampon kismini da allaha emanet ediyorsun nissan sürerken :D sehir ici zor ya kocaman araba uzun yolda efsane ama asiri rahat surusu de normal koltukta oturan biri icinde

Yuksek olmasi daha rahat oluyor her yeri goruyorsun ama o arac genisligi de artiyor. Dar yerlerden gecemiyorsun.

Genel kullanıcı yorumları aracın yüksek olması sebebiyle görüş acıları ve sürüş hakimiyetinin daha iyi olduğu yönünde.
yüksekliği sebebiyle viraj kabiliyeti bir tik aşağıda olabilir

ilk arabam eski bir rav4'tü. sonra hatchback bir araba alınca yerin yakınlığına alışmak zaman almıştı. jip'ten hatchback'e geçtikten sonra yola karşı kendimi daha güvensiz hissettiğimi hatırlıyorum, tabii zamanla alışılıyor. ayrıca jip'ler genelde daha yüksek olduğu için dönüşlerde daha yavaş ve dikkatli olmak gerekiyor, yukarıdaki yorumlar aksini belirtmişler, belki yeni nesiller öyle değillerdir. ayrıca yoğun yağmurda yollarda su seviyesi yükseldiğinde jiplerin önemli bir üstünlüğü olabiliyor. normalde sedan gibi arabalarla ürkerek geçtiğin yerlerden rahatça geçebiliyorsun. bir de inmesi binmesi kolay oluyor.

yüksek olduğu için çevreni rahat görüp manevranı rahat yaparsın. çok bir zorluğu yok yere yakın arabalardan daha rahat kontrol edilir.

Daha çok savruluyor, park etmesi daha zor ve genellikle daha hantal oluyorlar. Şahsen ben de senin gibi düşünüyorum, hb / sb araçlar çok daha iyi görünüyor bence de.

Kilolu olduğun için belki sen onların bölmesini işgal ediyorsundur.

Değilsen de kadınların çoğu turisttir ondan. Birçok turist burdaki tehlikeden bihaber çünkü. Benim metrodaki gözlemlerim bunlar.

Hoplat gitsin abi.

Ne var dursalar, biraz ataerkil zihniyedinden siyril. Onlari da o alanda durma haklari var.

Temas ediyorsan senin eril karakterinin sucu.

aynı şey bende de oluyor yalnız değilmişim. ya kadınların, erkeklere çok yaklaşmalarının sonuçlarını, erkeklerin ne düşündüğünü bilmeyen şuursuz kesmine denk geliyoruz ya da bilerek yapıyorlardır.

bir de güvendikleri için yapanlar olabilir diyecem de bu ülkede %0.1 falandır, millet farkındadır umarım çoğu erkeğin şopar olduğunun

Yok abi yer yoktur da sana öyle geliyodur

Disaridan efendi tipin var derler. Ama baslarim o efendi tipe. Bir tane adam geldi metroda, iki eliyle oyun oynasin diye kolunu bildigin kucagima koydu. Rahatsiz ettim gitti baska yere oturdu. Attik boyle yapicam. Saygisiza saygi yok amk

Hiç de vermek zorunda değilsin. Salla gitsin.

Ayırmamalısın o zaman.

Vermezsen verme +1

eğer oy vermeye değer görmüyorsan desteklediğin bir kişi yada parti vs yoksa verme yada boş at, ha 2 saat harcamam gerekseydi bu iş için hiç gitmezdim sanırım.

yesinler, siyasi görüşü de varmış.

norveç'te yaşamıyoruz. 17 yıldır iktidarlar ve her geçen gün daha da sıkıştırıyorlar kendilerinden olmayanları. anlayacağın dilde konuşayım: ülke elden gidiyor. türkiye'de seçimler büyük oranda reaksiyon işidir zaten. akp seçmeninin de, chp seçmeninin de en az %25-30'u partiye bayıldıkları için değil; "karşıya" fırsat vermemek için oy veriyorlar. sizin gibi hayal dünyasında yaşayan, üstüne bir de oy kullanmadığı için alkışlanmak isteyen tipler yüzünden de her seferinde kazanıyorlar.

oy vermiyorsan verme, kimse seni ikna etmekle uğraşacak değil ama yarın akp şöyle, akp böyle diye vivik yapma. paran pula dönerken, sebze için sıra beklerken, özgürlüklerin birer birer kısıtlanırken ağzını açıp da iktidara laf etme tamam mı?

Biz de bayıla bayıla oy kullanmiyoruz. Kötünün iyisini seç ver oyunu.

xpoertont’ın onayını neden es geçtiniz, hoşunuza mı gitmedi?

Vatandaşlık göreviniz. Vermek zorundasınız.

götünü yalayım oy ver de değişim olsun adam akıllı bir yönetim olsun allahını seviyim millet ittifakına ver gözünün yağını yiyim bokunu yiyim ki

sandigıda giden cehepelilere acıyorum. yazık.

Sozlukten buraya tasan trol yorumudur beslemeyin.

Yaşadığın şehirde bi akp'nin yönettiği yerleri düşün, bi de CHP'nin yönettiği(Özellikle de şimdiki aday olan İmamoğlu'nun). Hangileri daha yaşanılası? Bu doğrultuda oy kullanabilirsin bence.

Ayrıca İmamoğlu'nun siyasetini niye beğenmediğini anlamadım, kendisi son 10 yılda gördüğüm en başarılı siyasi performansı sergiledi son 3-4 ayda

Toplam oya bolsek 6x10 uzeri eksi 23 kadar falan etkin var, versen nolur vermesen nolur.

der meister+1

oy vermemek bir seçenek, eğer mevcut partilerden hangisi gelirse gelsin fark etmez ben hepsine fitim ya da hangisi gelirse gelsin kendimi baskı ve zorlama altında hissedeceğim diye düşünüyorsan oy vermeni gerektirecek bir sebebin yoktur demek ki.

ama yok eğer, biri olacağına öbürü olsun en azından... diye başlayan cümleler kurabiliyorsan oy vermelisin. neden? çünkü bir tercihin var. hal böyleyken neden işler tamamen senin iraden dışında vuku bulsun ki?

Veren versin vermeyen vermesin abi. 1 haftadır ne şov yaptınız ya ''oy vermiyorum bana hitap eden parti yok'' ayağından bıktım valla. 10 dakikalık işi bile 2 saat yapmışsınız.

oy vermeyen vermesin, kimse kimseyi bıçak dayayıp sandığa götürmüyor orası ayrı.

benim için şöyle oluyor - soru cevap;
binali mi ekrem mi? ekrem. ekrem'e bayılmak zorunda değilim, sadece bu iki isim arasından bu adamın yaşadığım şehri yönetmesini tercih ederim.
oy verirsem ne kaybedeceğim? hiçbir şey.
oy vermezsem ne olacak? daha fazla binali'ye maruz kalacağım.
bitti.

ekrem'in siyaset tarzından neden nefret ettiğinizi de merak ettim (chp değil - ekrem).

izmir ile manisa, çankaya ile altındağ, kadıköy ile bağcılar arasındaki farka bak. ikna olmazsan oy verme.

eskiden araba almak daha zordu. 90lı yıllarda üretilen arabaların saçları durduğu yerde bile paslanıyordu, özellikle yerli arabalar, günümüz arabalarında bu sorun kalmadı.

Biz arabayı sadece yazlığa giderken bir de bayramlarda kullanırdık. 6 ay hiç kullanılmadan yattığı olurdu. O yüzden branda.

Araba ev fiyatina satiliyordu o zamanlar.

O zamanlar arabayi sadece koç uretiyordu, onun da kalitesi belli.

encrypted-tbn0.gstatic.com

arabalar daha pahalı değildi, ev fiyatına falan hiç değildi. şimdiki zamandan çok da farkı yoktu.

babam 1991 şubat'ta renault 21 concorde aldı 85 milyon liraya. şimdi enflasyon hesaplayıcıdan baktım, o para bugün 210.000 lira yapıyor. yani o zamanın lüks makam aracı sayılabilecek bir araç. bugün bakıyorsun o ayarda araçlar yine o fiyat.

ben 2000 aralık'ta renault clio aldım 9.5 milyara. ona baktım 98.000 lira yapıyor. e full clio bugün de o fiyat. yani araç fiyatı pahalıydı, millet kıyamıyordu değil.

iki aracın da brandası vardı (bu arada bu iki araç da hala bizde, kullanıyoruz ama brandaları attık). ankara'da hiç branda örtmedik, ama yazlığa gittiğimizde toz toprak, nemli hava, cayır cayır güneş. her gün açar açar örterdik. ankara'da çevremizde de branda açıp örten pek görmezdim.

Hayir, ev fiyatindaydi.
He dersin ki ev o kadar pahalı değildi o yuzden oyle, anlarim bir nebze.
O enflasyon hesabiyla bugünkü değerini bulamazsin abi. O hesabı yapabilmek pek mumkun degil zaten. Spesifik urun kaleminden bahsediyoesun, hem de piyasasi bir cok faktorden etkilenen urun, bir suru degiskeni hesaba katman lazim. Bugun degerini bulmayi birak o değere yaklasmak bile zor 2dk da hesaplayip.

Ev fiyatınaydı +1

Çok iyi hatırlıyorum ev fiyatına olduğunu. İstanbulun kuytu semtlerinde çok rahat ev alınabiliyordu.

89 ve 90 yıllarında dedemle biz reno toros almıştık sıfır. dedem 89da, biz 90da, neyse bildiğin bayağı güzel bir apartman dairesi fiyatı verdiydik.

kaloriferli evler o zamanlar küçük şehirlerde çok enderdi lakin bildiğin sıfır bayağı güzel bir apartman dairesi alınıyordu bi toros fiyatına bile.
kaldıki annem ve babam mühendisti ve zamanına göre çok iyi kazanıyolardı buna rağmen yıllarca para biriktirmişlerdi ev aldıktan sonra.

araba pahalı değildi diyenler muhtemelen toplumun geri kalanının alım gücünden haberleri yok. yazlık mazlık sallıyorlar

Ev kredisi diye bir sey olmadigi icin evler ucuzdu, o yuzden kafalariniz karisti biraz.

Biz istanbul'da tek maasla ev alabilmistik. Emekli olanlar aldiklari toplu parayla ev alabiliyordu.
Bankalar 10 sene kredi vermeye baslayinca ev fiyatlari uctu.


Dogru karsilastirma yapacak olursak ev diye istanbulu dusunmemek lazim. ic anadoluda evler 180bin, golf de 180bin.
Yani hala ev parasi.
Gerci istanbulda da artik 200bine ev alabiliyorsun.

O zaman sitede değil mahallelerde otururduk, ağaçlar boldu sokaklarda. Bir ara babam da branda sererdi arabanın üstüne, kuş kakaları boyaya zarar veriyor diye. Bir de sokaklarda çocuklar oynardı, top gelmesin, üstüne çıkanlar zarar vermesin diye örterdi kimisi de.

konunun araba fiyatlarıyla en ufak alakası yok.
arabanın üstüne branda sermek hem zahmetli, hem kötü görünüyor hem de fazla "buldumcuk" bir hareket. bu görmemişliği fark eden insanlar yavaş yavaş bıraktı.

ama eski arabaların boya ve kaportalarının daha dayanaksız olduğu konusuna +1
3 kuş sıçımı silinmezse boyayı eritiyordu, şimdilerde nispeten daha dayanıklı.

Modaydı kapalı garaj yoktu ve araba zırt zırt her gün kullanılmıyodu + iklim daha sert

evet.

ayrıl coco, beka önemli

Ayril. Kizlarla ayni projeye mi girilir zaten. Hep bi olay cikar

Ayrilmasan bile onunla cok resmi olurdum onunla ben , ayrilmak cozum degil her zaman

hem garip hem tehlikeli.

ulkenin durumu malum. hicbir kadin tanimadigi bir erkegin evine gitmez. keske korkacak bir sey olmasa ama...

Bazen garip bazen normal. Kadın olarak bunu bir kurala oturtamıyorum. Ruh halin, karşındaki insan vs bunlar önemli değişkenler.

ilk buluşmada davet etmek de gitmek de çok çiğ hareketler bence.

normal değiil.

İlişkinin türüne göre değişir.ayaküstü bir ilişki ise isterse ilk 10 dakikada gitsin. Ama romantik bir durumda biraz ağırdan almak her zaman iyidir.

anormal bence. kimse ilk kez gördüğü insanın evine gitmek istemez gibi geliyor.
@candide +1

bence 3.

3 ve üstü bence.

İlk kez tehlikeli.

Çoğu kadına göre normal değildir, güvenli de değildir tabi ama böyle konular biraz akışa göre şekilleniyor. Ne kadar hesap yapılsa da o an farklı gelişebilir. İlişkinin türüne de bağlı. Direkt eve gitme odaklı bir şeyler düşünülüyorsa zaten kadın da sorun etmez.

Anormal bir durum. Karşımdaki insanın sevgisinden ve aramızdaki ilişkinin güvenilirliğinden emin olana kadar evine gitmek istemem. Onun dışında aquarium+1

bence ilk buluşmada biraz saçma fakat bir çok kere ilk buluşmada gelenler oldu.

En yakınına guvenemiyorken kadınlar tanımadığı bir erkeğe nasıl güvenip gitsin ki?
Yeni tanıştığı değil tanıdığı dahi olsa gitmemesi lazım.

Maalesef ortam hepimizi tedirgin ve kuşkucu yaptı.

Valla kacinci bulusma oldugundan bagimsiz olarak su ortamda cok uzuuun bir sure bir erkegin evine gitmezdim, keyfim isterse kendi evime cagirirdim. Tinderda fln bulusup giden genc kizlar var sanirim, fazla salak olduklarini dusunuyorum.

Erkegin de ilk bulusmada davet etmemesi lazim fb muessesesi falan degilse. Kendimden dusunuyorum, evimi o kadar kendi zevkime gore dizayn etmisim, emek verip mesai harcamisim, daha %1 bile tanimadigim insani neden davet edeyim?

çok iyi bir uyum yakalansa da ilk buluşmada davet etmemesi gerekir diye düşünüyorum. zaten ilk buluşma dediğin "aa o öyle miymiş hiç duymamıştım", "gerçekten bundan mı korkuyorsun ahaha" falan gibi repliklerin uçuşup bol bol kahkaha atılan şey değil mi? eve davet bu muhabbet akışını engeller, amacın ons olmadığı üzerinden gidiyorum tabii ki.

onun dışında bir kadın için belirli bir sınır yoktur genellikle. tamamen karşısındakinin hissettirdikleri veya verdiği güven ile alakalıdır kaçıncı buluşmada eve davetin normal gelmesi. onu da karşındakinin davranışlarıyla anlayıp çözmen lazım. 2-5 arası diyelim sayı vermek gerekiyorsa da.

ilkinde sevismiyceksek ne diye bulusuyoruz ki. Ben ilk gun cagiririm ya da giderim mutlaka.

galeri.uludagsozluk.com

Yalniz kendi evine cagirmak daha sakat degil mi, elin sapigina adresini ogretiyorsun.
Kadinlarda mantik lobu hep kapali.

benim için garip değil ama bu demek değil ki her ilk buluşmada eve gidiyorum.. değişiyor yani..

Valla ben bu tür şeyleri pek almıyorum ama alsam bile 3-5 taneden fazla zaten yiyemiyorum. Ağır geliyor bana. Haliyle kaldırıyorum. Ama benzer hisler hissettiğim atistirmaliklar olunca hepsini yiyorum bazen. Bazen de yeter amaranta iradeli ol deyip kaldırıyorum.

şeker hastası olduğunuzda çok rahat bırakıyorsunuz, pek problem olmuyor. ama ara ara naneli after8 kokusu burunlara gelir tabi muhakkak

bu gibi atıştırmalıkları mutfakta ufak bir kaseye koyduktan sonra odanıza getirirseniz, bütün kutuyu bitirme gafletine düşmezsiniz.. mesela cips paketlerini bile açtıktan sonra kaseye dökerek 2 günde bitiyorum.. aburcuburun bütün paketini önünüze koyarsanız farketmeden hepsini tüketiyorsunuz..

Bitirmeden rahat edemeyenlerdenim. Her ne kadar küçük porsiyonlarda alıp yesem de mutfağa her gittiğimde bir iki tırtıklıyorum. Ben de eve hiç almamaya çalışıyorum. Göz görmeyince bi süre sonra eksiklik de hissetmemeye başlıyorsun.

Evde kalirsin.

Aç kaldığında yemek ye?

Hepsini ye. Miden bulanınca bir daha istemeyeceksin zaten.

after eight, en sevdiğim tek çukulata türevi ürün.

çok ender bu tür şeyler yediğim için (çikolata, abur cubur, pasta, tatlı) çok canım istediğinde alıyorum sadece ve porsiyonlara bölüp ona sadık kalıyorum.

kendime hakim olmayıp her istediğimde alsam yesem, ya kanser olurum içindeki kimyasallardan ya da şeker hastası.

çay ve kahvede şeker kullanmıyorum uzun süredir. en azından bunu tavsiye ederim sana.

obez olmussun geçmiş olsun. berbat bi vucuda sahip olursun biraz daha tüketmeye devam edersen.

Ben de kesinlikle bitirmeden rahat edemeyenlerdenim, o nedenle almiyorum, evdekiler aldilarsa ortalikta birakmamalarini istiyorum, cok yemek istedigimde de paylasmaya inaniyorum ve en kiskandigim insanlar bu tip seylerden kucuk bir miktar yiyip kalani ile beraber yasayabilen insanlar.

Havalimanindan kendine kargoyla gondersin, yolda kirilma riski var pahali olma riski de var.

Check on olayi bitmediyse gitsin canta alsin en ucuzundan, bagajla versin.
Ya da oradaki esnaftan koli ve bant istesin onla versin.

Emanet dolabi ucuzsa oraya koysun sonra baska bir tanidik alip size gondersin.

Havalimani icinde otobusculer oluyor onlara sorsun kargo aliyorlar mi.

Baska aklima yontem gelmedi.
Oturup icebilir bir kismini

Koltuk yikamaci cagir 50 liraya hallederler.

bulaşık mak. parlatıcısı.

sıvı arap sabunu+ karbonat

Bu arada döşeme gömülü. O lekeli minder çıkmıyor. Yani olduğu yerde müdahale gibi bir şey vardır di mi? Umut yeşerdi içimde.

www.n11.com

budur hocam. kan çıkardı. tükenmez kalem çıkardı. bira da çıkardı.

Mr robot dizisinden cikti sanirim.

İşe yaramıyor muymuş...

elbette bilinçli dezenformasyon. ününü bildiğimiz istihbarat teşkilatları böyle bilinsin istiyor. sigara lobisi gibi ama farklı çalışıyor.

sim kart temelinde hafızası olan, operatöre özel yazılım bulunduran bir microcontroller. kırdığında bir kaç şeyi engellemiş olursun.

eğer dışarıdan görülen altın renkli pin çıkışlarını değil de gerçekten işlemciyi kırarsan veri kurtarılması çok zor bir hale gelir. Rehber, sms gibi verilerine karttan ulaşamazlar.

Ama oldukça etkisiz bir yöntem sms'ler de operatörde duruyor, arama kayıtların da operatörde duruyor. Anca henüz aramadığın numaralar varsa belki onların ele geçirilmesini engelleyebilirsin.

Ayrıca en büyük markalarda bile bilinçli/bilinçsiz güvenlik açıkları varken sim kart telefona takılı olmuş olmamış, sana ulaşılması teknolojik olarak mümkün.

çok hafif ve rahat bi ayakkabı.

çok rahat ve hafif, yok gibi yürürken öyle diyim.

son 4 ayakkabim skechers, baska almiyorum oyle soyleyeyim

çok çok rahat ve oldukça hafif.

Adidasin,Nike'in ve Skechers'in belli modelleri rahat belli modelleri rahat degil. Direk markalari degil modelleri karsilastirmak lazim.

Çok hafifi ve rahat ayakkabı + 1
Ancak bence yürüyüş ayakkabısı değil, terlik gibi rahat diyeyim, yok gibi.
Ama uzun yürüşlerde ben ayakkabı ayağımı sarsın isterim, bence o yok - en azından benim seçtiğim modeli öyle, bütün modellerine laf sokmayayım şimdi.

bu arada siyamkedisi’nin yorumu dogru ben ofiste hep skechers giyerim ama yuruyuste asla, cunku tarak kemiklerimi agritiyor. yuruyuste nike giyiyorum.

kullanim amacina bagli yani biraz.

evet rahat. biraz da uygun fiyat olsun dersen lumberjack kinetix foam modellerine bak. aynı tadı verir mi bilmiyorum ama.

Tabanı sert olan modelleri dışında gerçekten rahat.

Iki cift almistim. Birini anneme diğerini kendime. Ikimiz de begenmedik. Nike'in bazi hafif modelleri bunlardan daha iyi ve saglam. Dogru duzgun giymedigimiz halde birinin bez olan kisimlari açıldı. Neredeyse 1000 lira verdim. Kesinlikle degmez.

rahatlını bilmem ama tamamen şişirme. söylenildiği gibi her markanın belli modelleri var.

Nike Pegasus her zaman favorim olmuştur. Rahatlık konusunda üzerine tanımam.

Ancak son zamanlarda ne modeller ne de ayakkabı kalitesi bir şeye benziyor. sıçtılar afedersin.

Sekil takintin yoksa kalenji al, hem hafif hem saglam.

çok rahat ama çabuk eskiyo. dört senedir her sene bi tane alıyorum. ( bi punduna getirip ucuz alıyorum tabi o kadar para verilmez ayakkabıya ) ama bu yaz skechers yüzünden ayağımı kırdım. o konuda kendisine biraz kırgınım.

belki benim aldığım modelden kaynaklıdır bilmiyorum(skechers go trail 2) çok bi rahatlığını sezemedim açıkçası. Bendeki model su geçirmeyen, biraz daha mevsimlik bir modeldi. Ayrıca 3-5 ay içinde sağ tekinin ucu delinmişti ve yaklaşık 6 ay falan öyle kullandım :D

modele göre değişiyor olabilir yani

Benim aldığım model çok tırt çıktı ya. Rahat ama iki günde ağzı yüzü yamuldu ki başka ayakkabıma hiç olmadı öyle bişey.

Asics gel serisi derim başka bir şey demem. Pro olanları değil de daha normal fiyatlıları var, tavsiye ederim. Skechers rahat ama aşırı hızlı dökülüyor, pideye dönüyor ayakkabı.

ayağında problem varsa sketchers onu büyütüyor

içi yumuşak, hafif ve yürüyüş yaparken bence farkı hissettiriyor. ben bu haftasonu bir tane daha alıcam.

cinsel ilişki yaşıyor musunuzun kibarcası olarak soruluyor. tek amacı bu.

Cinsel ilişki yaşamayan biri (herhangi kanla ilgili bir durumu olmadıysa) neden o testi yaptırmak istesin zaten.

Hiv son yıllarda ülkemizde ciddi artış gösterdi, Kadın erkek farketmez risk varsa kaynağını bulmak, taşıyıcı kişiyi yeni kişilere bulaştırmadan tedavi sürecine yönlendirmek toplum sağlığı açısından elzem olay. Çoğu erkek hayat kadını ile Beraber olup eşine bulaştırma tehlikesi var. Bende eşimde arada test oluyoruz ( tüp Bebek tedavisi ve ameliyat öncesi zorunlu) genelde soruyorlar özel hayat için değil ama toplumu ciddi etkileyen bulaşıcı hastalık olduğu için sorduklarını düşünüyorum. Basit d vitamini testi değil sonuçta.

HIV pozitif kişinin eşine de virüs bulaşma ihtimali olduğu için durum eşine haber verilir. Yoksa doktorlar çok meraklı değil evli olup olmadığınıza arkadaşınız merak etmesin.

ahlakçılıktan dolayı bakire misin diye soramıyor cinsler.

neyse, arkadaşın da sallasaymış bir şey. dürüst olmak zorunda değil.

Benim sormak istediğim bu testi yaptırmak için bu sorulara gerek olmadığı. Ben hiçbir gerekçe sunmadan bile bu testi yaptırmalıyım kimseyi ilgilendirmez sebebi.

Zaten sonuç pozitif çıkarsa kayıtlara giriyor ve eşi varsa eğer eşine bilgi verilip ona göre kayıt altına alıyorlar.
Test negatif çıkarsa da eşini arayıp senin eşin bize geldi test yaptırıyor haberin olsun mu diyecekler.

IcedFlames yanlış biliyorsun.
1 - girdiğin yer market değil, hiçbir gerekçe sunmadan yaptıramazsın. Onu gidip özel lab'da yaptırabilirsin.
2 - diğer cevaplarda da söylendiği gibi, hiv ihtimalinde sizin kadar partneriniz/eşiniz de risk altında. Bu yüzden soruyorlar. + gelirse de eşinize bildirilmesi gibi bir durum yoktu en son. Size bilgi verilir, hatta bildiğim kadarıyla kimliğiniz gizlenir hiv numunelerinde.
Test pozitif gelse se negatif gelse de eşini/çocuğunu arama durumu yok (otomatik olarak), hastayı bilgilendirirler o kadar.

Geçmiş olsun.

aylakadam, olabilir ben yanlış biliyor olabilirim.
Bana garip geldi bu tarz sorular.

Evliysen esinin de yaptirmasi gerekir vs.seklinde veya partnerinin de bu testleri yaptirmasi gerekir diye oneride bulunacak doktordur belki

Seks iscisi olma ihtimalin de var, belki bilmiyorken meslegini soylemekten cekinmeyip pozitif cikinca gizleyeceksin.

X sehrinde aids panigi haberleri hatirliyorum, kadini hafiften afise edip iliskiye giren erkekleri haberdar etmislerdi.

gerçekten kimse sizin evli olup olmadığınızı, kaç kişiyle seks yaptığınızı merak etmiyor. tamamen tıbbi ve yasal sebeplerle soruluyor.

Hic elleme yetkili servise git boyanin garantisi var normalden daha uzun. Onu devreye sok incelesinler.

Bu hiç normal bir durum değil. Hele ki 2016 model arabada. Fabrika çıkışı boyada bir sorun var gibi geldi. Araba sanayi üretiminin fazla olduğu bir yerde duruyor olabilir mi? Aklıma sağdan soldan uçan demir tozlarının zamanla oksitlenmesi geldi.

yarın servise göstericem ama çok canım sıkıldı :(
araba sanayi gibi bir yerde de durmuyor ayrıca.

Sanki yakınında taşlama makinesi ile çalışmışlar. Aracın sadece belli bir bölümünde mi var? Yoksa homojen şekilde mi noktalar?

@mekaniker belli bölümlerinde var abi. ve bir anda oldu sanki daha önce bunu fark etmemem mümkün değil.

beyler sakin, boyada birsey yok. fren diski tozu bu. koyu renkli arabalarda belli olmaz ama beyaz araclarda sikinti, ucusup boyaya yapisiyor, yagmur suyuyla falan tozlarin uzerinde pas olusuyor ve sonuc bu.

bundan kurtulmanin yolu pasta cila. bir de bu seramik kaplama ise yariyor bu tozlarin tutunmasini engelliyor diyorlar. bende de ayni sikinti var, seramik kaplamayi deneyecem cunku temizletiyorum ama her sene ayni hikaye oluyor.

Demir Tozu Sökücü (temizleyici) işini görür. Kesin bilgi. Yayalım.

Ağırlık antrenmanı yapıyorum. Protein ağırlıklı beslenmeye çalışıyorum.

Alkol sigara kullanmıyorum. Hergün en az 30dk 40 dk yürüyorum. Fastfood yemiyorum. Öğün atlamamaya çalışıyorum. Bir de faydasindan ziyade sade sıcak su içiyorum. Garip:/ Nasıl hasil oldu ben de bilmiyorum.

Gunes her ciktiginda 40km bisiklet suruyorum.

- sebze ağırlıklı beslenmeye çalışıyorum
- şekerli şeyler yememeye çalışıyorum
- akşam 7'den sonra bişey yememeye çalışıyorum
- alkol çok nadir
- d vitamini takviyesi alıyorum, d vitaminim düşük diye
- omega 3 takviyesi alıyourm, geleceğe yatırım niyetine
- b12 takviyesi alıyorum, bu da düşüktü
- güneş kremi kullanıyorum
- 8 saat uyumaya çalışıyoum
- kullandığım bilimum kimyasalı daha doğal alternatifleriyle değiştirmeye çalışıyorum, şimdilik sirke-karbonat seviyesindeyim sadece

sigara içmiyorum. merdivenleri yürüyerek çıkıyorum, günlük yürüyüşlerimi ve aktif olduğum dakikaları arttırmaya çabalıyorum. su tüketiyorum. haftada birkaç gün spor yapıyorum. arada yoga yapıyorum. stresimi azaltmaya çalışıyorum.

pakete girmiş hiçbir şey yemiyorum. ne olduğu önemsiz.
aşırı derecede su içiyorum.
aşırı derecede sebze yiyorum.
antrenman yapıyorum.
şekerli hiçbir şey yemiyorum. meyve hariç.
alkolü haftada 1 belki alıyorum.
fast food yemek aklımın ucundan dahi geçmiyor. yediğim en büyük fast food, gerçek hamburgercide hamburger.

alkol sigara kullanmıyorum..
bol su içiyorum.. çayı kahveyi şekersiz içiyorum..

kış mevsimi hariç 2 günde bir 70km bisiklete biniyorum..
yani bir gün bisiklet + bir gün dinlenme şeklinde ilerliyorum..
tabi 7 yıldır düzenli pedallıyorum.. ilk zamanlar 15-20km ile başlamıştım..

Ekmeği evde yapmak. Çocuk için. Kefir mayalamak. Her gıdanın en iyisini almaya çalışmak. Çok mecbur kalmadıkça ilaç içmemek.

Sigarayı az içmeye çalışıyorum. Etin yağlı yerlerini tavuğun derisini yemiyorum. Mangalda bazen çok güzel kızardıysa birazcık tırtıklıyorum. Belimde boynumda fıtık var, çok ağır şeyler kaldırmamaya çalışıyorum. Alışveriş yapınca poşetleri 2-3 seferde eve çıkartıyorum. Dikkat eksikliği ve anksiyete bozukluğu var, araba sürerken kaza yapmamaya ve kavgaya karışmamaya azami çaba gösteriyorum. Saç kurutma makinesi, matkap, testere gibi kıvılcım çıkartan elektrikli aletleri ıslak elle tutmamaya dikkat ediyorum.

Çayı ve kahveyi şekersiz içiyorum. Asansörü kullanmayıp merdivenden inip çıkıyorum. 10 15 dakikalık mesafelerdeki işimi yürüyerek hallediyorum. Bunlar gibi ufak çaplı bir sürü alışkanlık edinmek lazım.

Canımın istediklerini yapmaya özen gösteriyorum.
Canımın çektiğini yemek, istediğini içmek ya da hoşuma giden aktiviteleri yapmak gibi.
Bence vücut ve zihin sağlığını bu şekilde korumak mümkün.

-İyi spor yapıyorum.
-Pakete girmiş hiçbir gıda maddesini almamaya gayret ediyorum. Ama Ekmeğimi yapmak
için aldığım unun da mayanın da içtiğim suyun da pakete girmiş ürün olduğunu biliyorum.
-Maya besini dışında şeker kullanmıyorum.
-Sigara içenlerden uzak duruyorum.
-Dışarıdan yerli tohum dışında hiç bir gıda maddesinin alınmadığı bir çiftlikte yaşama
hayalindeyim. Gerekli bilgi birikimini sağlama gayretindeyim.

sigara içmiyorum, yüzüme yaz-kış fark etmeden güneş kremi sürüyorum, fiyatı uygun diye hiçbir kozmetik ürüne ya da yiyeceğe atlamıyorum mutlaka içerik kısmını okuyorum.

şeker tüketmiyorum, akşam yemeklerini salata, sebze şeklinde hafif yemeye çalışıyorum. yürüyebileceğim her durumda yürüyorum.

Sigara içmiyorum
Spor yapıyorum
Ambalajlı şeyler tüketmiyorum

sağlıklı biri değilim ama alkol, sigara kullanmıyorum.
yüzüme düzenli aralıklarla maske yapıyorum. düzenli güneş kremi kullanıyorum.
düzenli diş kontrolümü yaptırıyorum.
saçlarımı boyamıyorum, boyanın saçı zedelediğini düşünüyorum.
sebze ağırlıklı besleniyorum.
d vitamini eksikliğim var onun ilacına başladım. her ağrım olduğunda ilaç içmiyorum.
sık sık ceviz,fındık, gün kurusu yiyorum.

www.tasit.com

bir tali yol kavşağına yaklaşılmakta olduğunu, bu işaretin kullanıldığı yoldaki trafiğin ilk geçiş hakkına sahip bulunduğunu ve tali yoldan yaklaşmakta olan sürücülerin ana yola girmeden önce yol vermelerinin veya durmalarının gerekli olduğunu bildirir.

Evet okudum da kafam karıştı. Yani bu işaretin olduğu yol hangisi?

Bu isareti goruyorsan anayoldasin. Ilk verilen linkte var fotosu

"Yol senin. Bas geç. Öbür yoldaki adam eğer bir sığır değilse seni bekleyecektir. Ama onun bir sığır olabilme ihtimalini de asla gözardı etme." anlamına gelen trafik işareti

250-300e uygunmuş ben 1100 verdim dün akşam 7 gece için

Vladimir hocam sen bi tur at gel bence:)

Yerine göre verilir tabi ki

geceliğine diye sormuş arkadaş. 7 gece 2100 yapar. vladimir sen iyi vermişsin :)

fethiye'de verilmez. gerçi 250-300 lira dediğiniz 30-40 euro yapıyor ahahahha normal aslında

Almancilar icin cerez parasi, ozenti beyaz yaka icin kredi kartina 12 taksit. Iki taraf da gidiyor her turlu.

250-300 e duzgun yer bulsam cantayi kaptigim gibi ucarim.

1100 x 7 gece demek istemiştim ama hiç ses çıkartmasam mı diye düşündüm, üstüme gelmeyin :p

250-300 simdi icin cok uygun degil ama yaz icin baya uygun.

250 altına orta seviye otelleri bile zor buluyoruz artık. Hele her şey dahil otellerde gecelik 250-300 lira neredeyse imkansız. İyi otellerin fiyatları 1000 liradan başlıyor. Euro malum :)

Not: bahsettiğim fiyatlar oda başına, kişi değil.

250 300 mü? Şu anda kardeşler aile pansiyonu dışındaki her yer 500'den aşağı bırakmıyor bir çok tatil beldesinde.

bu arada doğru, yaz döneminde hatrı sayılan yerlerde pansiyon denilebilecek yerler 375 400 gibi rakamlar söylüyorlar. yaz içinse ve 250-300 ise konuma da bağlı olarak kaçırmayınız.

250/300’e evde mis gibi tatil yaparsın herşey dahil:) fethiyeden 7 gece için tuttum otel 1 ay önce gecelik 1000 liraydı.

şu an bu fiyatlar ortalama kalıyor maalesef. her şey dahil olmasın ben pansiyonda da takılırım diyorsan, şansına göre hem konumu hem temizliği vs. iyi olan yerler bulunabiliyor 150-200 liraya da.

motor yenileme kalbi bitik olan insana bypss yapılması gibi bir durum..iyi bakarsan bir süre daha gider bakmazsan ölür.

90 oncesi araclarda mantikliydi bu araclardaki elektronik azdi, en komplike parcasi motuydu sifirlayinca arac bir 200bin km daha gidiyordu. premium sinifi araclar zaten 500-600bin deviriyordu. arkadasda 280se vardi, 500bindeydi orjinal motor sanzuman ile.

ama artik oyle degil, modern araclarda motoru yenilesen ne olacak motoru hallediyorsun sanziman gidiyor. hadi onu hallettin bu sefer beyin gidiyor, tonla elektrik problemleri. heryer sensor dolu zaten. premium araclarda da durum farkli degil.

ozetle, araca bagli. eger elinde 90li yillardan turbosuz falan bir dizel var ise toplatmaya degebilir. yok modern bir arac ise, degmez diyorum cunku saatli bomba, motoru halledeceksin baska yeri patlayacak. yeni arac almak daha mantikli, zaten sektoru bu sekilde ayakta tutuyorlar.

Normalde bir sorun olmaz ama bizim ulkede iyi usta yok. Yalapsap toplamistir.

kendim bi araç alsam uzun yıllar binsem motor toplatırım da başkasının bindiği ve topladığı aracı almam.

motor toplanmasında bir sıkıntı yok ama niye toplandığı önemli. kimse motorda sorun çıkmadan (en azından sıkıştırma kaybı gibi) toplamaz. sorun çıkıp toplayanlarda masraftan dolayı en ucuz şekilde satmak için topluyorlar genelde. eğer toplandıktan sonra çok yol yapmadıysa, kurtulmak için toplanmış olma ihtimali yüksek. tabi yüksek kilometredeki orjinal motorda bakımına, kronik durumuna göre okeye dönüyor olabilir. top yuvarlaktır, araba mekaniktir.

@mistikla, hic dusunmuyorum dostum. Hatırlattığın icin cok tesekkur ederim. Benim bir borcum vardi. Hemen odemeliyim.

Borcu olan insani buradan ya da günlük hayatta aldigi ya da yaptığı seylerle ilgili neden sorguluyorsunuz. Sizce borclu olmasina ragmen harcadigi su kadar parayı borcuna verse diye dusundugunuzde onun bunu dusunemedigini mi saniyorsuniz? Eger karaktersiz degilse, o para borcuna yetmesine rağmen borclu kalmaktan mutlu mu olacağını saniyorsunuz?

*A arkadaşına borç verdim. Adam Akademisye oldu. 6 ay geri ödemedi maaş almasına rağmen. Sonra hatırlatınca tamam dedi. 200TL borcunu EFT ile yollayıp 10tl masrafı da borçtan kesti.

*B şahsına bir başka borç verdim. 350tl. Adam Ankaradan sevgilisini görmeye istanbula geliyordu sürekli. Otobüsle. İki defa eksik gelse borcumu kapatacak. Hatırlattım abi param yok dedi erteledi. 1 yıl oldu hala para yok.

*C şahsına çok daha evvelden 50tl vermiştim. sonra bir 50 tl daha istedi verdim. Tekrar sorunca ölüye yattı. Unuttu sonra. 7-8 yıl geçti üstünden.

*D şahsına araç motorum bozuldu dedi. 3k verdim. daha da beter battı borç içeride kaldı. Akrabamdır severim. para pek umurumda değil o yüzden.

Borçlu kalmaktan mutlu kaldığını düşünmüyorum, önemsemediğini, ertelediğini unuttuğunu ve sallamadığını düşünüyorum. Gelip dese şu zamanda kesin ödeyeceğim, durumlar böyle böyle, Önemli değil, 2 ay daha ekstra zaman al öyle öde derim.




Oyle olmayan insanlari tenzih ederim ama devamlı maddi olarak iyi hamleler yaptigini, cok akilli olduğunu, baska insanların onun gibi para yonetemedigini dusunen, kendini sadece maddi hamlelerde ifade eden kisilerin cok ciddi ozguven sorunu olduğunu, dis görüntüleriyle ilgili ciddi problemleri oldugunu, arkadassiz ve guvenilir yakınlarının olmadigini düşünüyorum ben de. Siz ne dusunuyorsunuz?


O dediğin benim. Çok arkadaşım var, güvendiğim insan da oldukça fazla. Özgüven olarakta oldukça yüksek bir insanım. Çok akıllı olduğumu düşünmekten ziyade maddi konularda dikkat ediyorum. Paradır yatırımdır araştırıyorum. Her şeye atlamayıp hesap yapıyorum. Şu kadar param var diye övünmedim, ama bir fırsat gördüğüm zaman bunu etrafımla paylaşıyorum. Amacım para ile övünmekten ziyade siz de yatırım yapın, siz de kazanın diye. Çok insan gördüm öğrencilikte, 50-60tl'lik 2-3 günlük üniversite gezilerine gelmeyip pahalı diye ağlayan ama gidip taksimde 2 bira 1 patates bir sigarayla 3 saatte o parayı iç eden. O yüzden pek bir şey diyemiyorum




Herkesin kendi hatalarından kaynaklanmayacak dertlere muptela olabilecegini idrak edecek kadar bilincli olabilmeyi arzulardim.

Şuna ben de katılıyorum. O yüzden bir insana verdiğim borcu 1- tarihi geldiğinde, 2- tarihi geçtikten 6 ay sonra tekrar hatırlatırım. 2den sonra daha da sormam etmem borcun var diye. Ama büyük siyah bir çizik atarım karakterlerinin üzerine. Para konusunda güvenilemeyen adama başka konularda da güvenilmez zira. Bugün parana göz diken yarın yerine, namusuna göz diker. Ha adam gelir borcumu şu sebepten ödeyemiyorum der, mühlet belirliyemiyorum der o ayrı.

filan falan

için rahat edecekse yazayım, beş parasızım ben de. kendim kalantor olduğum için demedim onları. bu kadar alınacağını bilsem yazmazdım da amacım seni üzmek değildi. sen de iyi yerde en ufak dövmenin 400lerden başladığını bilmiyormuşsun sanırım. hayat.

@karasakall, tenzih ettigim insanlardan biri sizsiniz. Bir yemek yemese odeyebilecegi kadsr borcu olan insanlari sorgulayanlar degil benim kastettigim zaten. Bunun cok otesinde ciddi dertlere kendibden kaynaklanmayan nedenlerle gark olmus ve bunu dert edinen insanlarin bu kadar dert arasinda kendini mutlu edebileceği ufak tefek seyleri dert edinen insanlar. Ve alacskli olanlari da kastetmiyorum.

@windows95, sizle ilgili degil meselen hocam. Ustunuze alinmayin. Sadece cikis noktasi oldu yazdiklariniz ama ben sizden dolayı yazmadim aslinda.

Borcu var diye adam takılmasın mı? Zamanı gelince öder borcunu, zaten borcunun olduğu kişiler o işin peşini bırakmaz. Müsait bir zamanda uğrarlar ama adam almak istediğini, yapmak istediğini neden yapmasın.

Para harcamak içindir abi.net Dövme olsun, kıyafet olsun ne olursa olsun parayı harcayacaksın. Borç elbet ödenir sıkıntı yapma.

Seni tanimiyorum, borcu nasil yaptigini da bilmiyorum(belki saglik sorunun oldu terslik oldu bilemem.

Ama borclu insanlarin %90i parayi nasil harcayacaklarini bilmedigi icin borclu oluyor. Yoksa herkesin kazanci az cok ayni.
Mesela benim bi arkadasimin ev borcu var gitti 50bin kredi cekip araba aldi, yari fiyatina benim arabayi satayim dedim yok ben onu begenmiyorum dedi.
O 50yi 70 olarak odedi en az. Sonra ben lpg sevmiyorum deyip 3 sene benzinde kullandi. Artik odeyemeyecek duruma gelince lpg taktirdi.
Bu herif sonsuza kadar boyle borclu gidecek.

Sen de borcum var deyip nickine asina edersen, masraf cikarttiginda millet laf sokar.

Bu arada adam ev araba yat yurt dışı turu satın almıyor, 300-400 liralık dövme yaptıracak la.

acemi +1
maddi zorluk yaşamak borç yapmak değil ki. ayağını yorganına göre uzatmak önemli. maddi zorluk yaşamayıp lüks içinde yaşarken borçlu olan bir yığın insan da var. benim borcum olsa yememden içmemden keser önce borcumu öderim. senin için yazmıyorum, seni ve borçlarını bilmiyorum ama insanlar borç takmayı başarı olarak görebiliyorlar. borçlarını ödemeyen ve unutup hiçbir şey yokmuş gibi hayatına devam eden de bence onursuz bir insandır.

yazdığın son paragrafla bence sen çok yargılıyorsun insanları. insanlar seni bir yargılıyorsa sen 10 yargılamışsın.

Duyuruda en ayar olduğum şey önceki duyurulara bakarak gerzek çıkarımlar yapılması. Borçlu da olsa insan bir yemeğe cikamaz mı,ufak bir dövme yaptıramaz mı?olur ya belki o gün adam tüm borçlarını sıfırladı, o günde öyle bir duyuru açtı.Ya da hala borcu var ama yine de kendisi için önemli bir şey için az da olsa bir harcama yapmak istiyor. Bir gün kadınım diye sorarsın ertesi gün erkeğim.diye soru sorarsın 'bu ne tutarsızlık' deriz ama 400 liralık bir sey için insanı derdinden vurmak bilemiyorum. Sadece borcta değil bir çok mevzuda dönüyor bu olay.Ayrıca denildiği gibi insan kendi elinde olmayan tonlarca sebepten(aile,sağlık) borç altına girmiş olabilir.

Karasakal'a katılıyorum, ben de benzer ortamlar ve olaylar gördüğüm için bu tarz konularda çekinmeden lafı yapıştırırım genelde. Ben borcum olunca rahat uyuyamıyorum, bir çok insan ise tam tersine borçlu olmayı ve mümkün olduğunca ödememeyi maharet sayıyor (sözüm meclisten dışarı) o yüzden böyle bir önyargı var.

Bence tamamen farklı iki konu var.
1- Başkalarını acımasızca eleştiren insanlar.
2- Borçlu insanlar.

1- Ülkemizde ve doğu kültüründe var olan bir düşünce şekli bu. Hırsızın hiç suçu yoktur. Başınıza gelen kötü herhangi bir şeyin sorumlusu sizsinizdir. Zor durumdaysanız küçümseyici bir tavırla akıl verirler ve aşağılarlar. Bazen de gavurun hindsight dediği olayı yaparlar. Şunu yapacaktın bunu yapacaktın şeklinde. Yani kamyon devrildikten sonra yol gösterirler. Bunun psikolojik çıkarımlarını yapmaya gerek yok. Bir çeşit üstünlük hazzı demek yeterli.

2- Bazı insanlarda borçluluk bir karakter özelliğine dönüşmüş. Benim çevremde gördüğüm borçlu olan birçok kişi, kişisel zevklerinden çok az feragat ediyor. Hatta kişisel zevkleri için borca giren de çok. Bir şekilde borçlarını kapatsalar bile sanki bağımlı olmuşlarcasına tekrar kredi çekiyorlar veya borca giriyorlar. Çok örneğini gördüğüm için artık çok kolay tanıyabiliyorum.

Uzaktan bakınca üzülüyor insan, ama yeterince bilgi edinince veya daha kötüsü, destek olmaya kalkınca zamanla üzüntü yok olup öfkeye dönüyor. Çünkü borcun kapatılması için verdiğiniz paranın sizin bile harcamadığınız lükslere harcandığını görünce içinizdeki empati, anlayış vb duygular yok oluyor. Müstehak diyorsunuz.

Elbette bu söylediklerim kendi eliyle keyfi borca giren insanlar için geçerli. Dünyanın binbir türlü hali var. Depremde evi yıkılan birine veya bir hastalıktan dolayı borca giren biri için bunlar geçerli değil. Zaten borçluların çoğu böyle insanlar değil.

Aslında eleştiren insanların beklentisi şu; içmeye ayranı olmayanın bir zahmet lükslerin peşinde olmaması.

Fakat bazı borçlu kişiler bunu yaşam tarzına çevirdikleri için, borçlu haldeyken lükslerden feragat etmek saçma gelir. Çünkü borç alışkanlık haline gelir. Orta gelir tuzağı da biraz budur aslında.

Kesinlikle siz böylesiniz demiyorum. Hiçbir bilgim yok. Sadece gördüklerim ve duyduklarımdan yaptığım çıkarımlar. Bunları söylerken kendimi farklı görmüyorum. Borç konusunda çıkardığım dersler bunlar.

Hepsini 2 haftada 1.

Çarşaf, yastık kılıfı ve havluları haftada bir değiştiriyorum.

Pazartesi tüm havlular
Salı yatak takımları

Her hafta yikiyoruz.

havlular haftada bir.
Çarşaflar daha esnek, 2 haftaya kadar çıkabilir.

yastık kılıfı 2-3 günde bir, çarşaf 2 ayda bir.

Her hafta en az bir bazen iki

hepsi haftada bir.

gözle görünür kir olmadığı sürece değiştirmiyorum o da 3-4 ayda bir oluyor

acımasız gerçekler +1

her hafta aşırı sık değil mi ya. ne kadar titiz adam varmış duyuru'da.

Haftada 1 bazen 2 haftada 1.

havluları ekstra bir kir olmadıysa 3-4 günde bir değiştiririm. yıkama kısmına cevap vermiyorum, biriktirip öyle yıkıyorum çünkü.
çarşaf 1 hafta. elimden gelse her gün değiştiririm ama. tertemiz yastığa baş koymak süper.
ek bir bilgi, asla çarşaf ve havluda yumuşatıcı kullanmıyorum. güzel kokuyor ama durulanmadığı için sağlıksız.

kışın nevresimler iki haftada bir, yazın her hafta. banyo havluları her hafta, el havluları gün aşırı.

her hafta.

iyice kirlenince

yastik kilifi iki ya da uc gune bir, nevresim 2 haftada bir, havlular iki uc gune bir.

Nevresimler haftada bir. Günlük kullandığımız havlular 2 günde bir. Bornoz ve banyo havluları da bir hafta galiba ona pek dikkat etmedim koyulmaması gereken bir yere koyulduysa, dışarıda giyilmiş olanların yanına falan yeni yıkamış olsam da tekrar makineye.

benimki de öyle, hem kalorifer hem sıcak su. taşındığımda kombi yeniydi, birkaç aylıktı daha, o zaman bile oluyordu. hala oluyor, baktırmadım. çok masraf çıkar diye baktırmaya korkuyorum.

Petek sabit bir ısıda durmaz, ayarladığınız ısıyı aşınca söner belli bir sıcaklığa düşünce tekrar yanar, bunu yaparken ses de çıkarır kombi. Ama duşta suyun ısısının değişmesi muhtemelen su tesisatından kaynaklı bir problemdir.

onceki evimde de bu sorun vardı, duşta sıcaklığın değişmesi sorunu. orada önce problemin yaylı mil olduğunu soylediler, değiştirildi sorun çözülmedi. meğer su tesisatında kaçak varmış. ama orada sürekli basınç düşüyordu, burada böyle bir sorun yok.

Devamli ayni sicaklikta olmasi icin kombinin 24 saat yanmasi lazim, oyle bir yanmaya kombi dayanmaz zaten.

Bendede aynı sıkıntı var sorun gaz kelebeğinde.

gaz kelebeği denilen şey acaba bugün servis görevlisinin " gaz ayarı yapacağım ama çıkarılmıyor, bir bütün bu" vs dediği şey mi :/

ve @zetastar siz sebebi biliyorsunuz ama sorun çözüldü mü?

Gaz kelebeği vana gibi düşünün doğalgazı yanma odasına vermesi gereken anda vermiyor su geç ısınıyor duş alırken aniden soğuyor. Kaloriferlere doğrudan bir etkisi yok. Benim kombim için internette 400 TL gibi bir paraydı servis 600 TL istedi değiştirmeye değmez dedim yaptırmadım.

simülasyon, organizasyon, algoritmaların oluşturulması vs.

süreç analizi ve dizaynı, fonksiyonel tasarım, teknik spec hazırlama, test, kullanıcı dokümanı hazırlama vs

Tam olarak bunu yapiyorlar
encrypted-tbn0.gstatic.com

Not: Yazilimciyim

Bahsettiginiz sey pozitif ayrimcilik, literaturde bu sekilde aratirsaniz epey kaynak bulursunuz. Burada bahsi gecen sey kadinin tercih edilmesi degil, is icin gerekli ozellikleri tasiyan kadin ve erkek aday varsa kadinin tercih edilmesidir. Yani ayni ozelliklere sahip kadin erkek aday icinden kadinin tercihidir ki belirttiginiz gibi aksine yaygin olan uygulama erkegin tercih edilmesidir. Pozitif ayrimciligin desteklenmesinin nedeni de halihazirda yaratilmis ciddi bir ucurum var, ayrimcilik nedeniyle, bu ucurumun kapatilmasi ve adil bir esitligin saglanmasi icin mudahale edilmesidir.

Ben gerekli buluyorum ve destekliyorum; hic etrafinizda bir erkege is gorusmesinde cocuk sahibi olmayi dusunuyor musunuz, iki cocugunuz varmis kendinizi ise tamamen verebilecek misiniz, nasil idare edeceksiniz tarzi sorular soruldugunu duydunuz mu? Ya da hic ayni isin yapan ve donanimlari ve performanslari arasinda belirgin bir fark olmayan erkegin kadindan %25 daha az ucret aldigini duydunuz mu? Ya da kadinlarin yonetici pozisyonlari icin degerlendirilirken o gune kadar yaptiklariyla erkekler ise potansiyelleri ile degerlendirildigini biliyor muydunuz? Gibi gibi gibi
Daha gidecek cook yolumuz var yani, tum dunya olarak

Pozitif ayrimcilik modern dunyanin kanseri. Boyle devam ettikleri icin ne akademi kaldi ne dogru duzgun uretim yapan sirketler. is gorusmesinde karsiniza cikan aptal ik'cilar bu sekilde sirf kadin diye torpille ise alinan bos insanlar. Bunlarin ise aldiklari da bos oldugu icin sirketler giderek daha da kalitesizlesti.


Eger esitsizlik varsa kotu mesleklerdeki esitsizligi de cozsunler.
Neden konforlu mesleklerde kadinlara pozitif ayrimcilik yapilirken zor alanlarda(maden ocakları ile kablo döşemesi, kanalizasyon ve tünel inşaatı gibi yeraltında veya su altında) işlerde kadinlarin calismasi kanunla yasaklaniyor. Cunku feminazilerin islerine oyle geliyor.

ingiltere'de de mevcut bu olay ve tamamen sacma buluyorum. kotuye kullaniliyor suan, basarili iki adaydan kadin olanin ise alinma durumu yok. erkek adaylar cok daha iyi olsa dahi, kadin varsa onu ise aliyorlar. bizim arastirma grubunda, is bulanlarin cogu kadin. doktora seciminde de ayni sansla gelmislerdi. diger gruplari bilmiyorum, ama bizdekiler doktora derecesini hakettigini dusunmuyorum, cunku erkek doktora ogrencileri cok az yardimla doktorasini bitirirken, kadinlar surekli yardimla ittire ittire bu duruma geldiler. yazin erkek doktora ogrencileri, ofiste calisirken; kadin ogrenciler, 2ay 3ay avrupaya tatile gitmeler vs..tamamen sacmalik.

not: kafasini gercekten kullanan, calisan kadinlari bu bahsettiklerimin disinda tutuyorum.

normalde ozel sektorde ya da belirli is gruplarinda sirf kadin olduklari icin ise alinmama durumunun onume gecmek icin bir tur tesvik. fakat bu pozitif ayrimcilik, normalde var olan negatif ayrimciligin onune gecmis bir durum degil. belirli ulkelerde ya da akademide biraz daha taraftar bulmus bir durum. kesinlikle zannetmiyorum ki kalifiye ya da is icin yeterli olmayan bir kadini sirf cinsiyeti icin kalifiye baska bir erkek yerine ise alsinlar.

@acemi, bizim okulda lablarda deney makinelerinden sorumlularin hepsi erkek, kadinlarimiz prenses oldugu icin ne makineden anlar (ilgilenir) ne de temizligini yapar. lab makineleri tasinirken bir tane kadin yoktu mesela. proje icin onlar da kullaniyor..bir gunden bir gune baskasina bir yardimi dokundugunu gormedim hicbirini. calistigimda alanda calisan sirketlerde de durum farkli degil. kadinlar yaptiklari isle ilgilenmiyor, sadece suslenip prenses gibi geziyorlar. sinir bozucu, ama bilmiyorum..boku cikmis durumda bunun. kadinlarin cogunlukta oldugu sektorde boyle degildir heralde. belki de sadece avrupa'nin hastaligidir bu.

Yanlis. Pozitif ayrimcilik adi altinda haksizlik ve sacmalik.


Bazi meslekler insanlae bu meslek erkek meslegi dedigi icin degil, daha az kadin o meslegi tercig ettigi icin erkek agirlikli. Mühendislige ilgi duyan kadin sayisi erkek sayisindan az oldugu icin daha az kadin muhendis goruyorsun etrafta.

Kadinlara her yerde haksizlok yapiliyormus, her alanda haklari yeniyormus gibi bir algi yaratiliyor toplumda ve buna paralel politjlikalar izleniyor fiilen. Ve bu kaos getirir.
Su anlattigin sey gercek olduguna inanilamayacak kadar sacma ama gerçek ne yazik ki.

Kadına ayrımcılık yapılıyor haklari yeniyor ayagana hicbir sekilde ayrimcilik olmayan yerlerde ayrimcilik varmis gibi davraniliyor tum dunyada.
Ortada muthis bir iluzyon var vw millet zombi gibi peşinden gidiyor.

Isin komik tarafi kadinlar soyme magdur boyle magdur diye kampanyalae baalatilip pozitif ayrimcilik isini sacma sapan boyutlara taşıyan ulkeler dünyada kadinin en rahat oldugu ulkeler. Ortadoguda kadinin hakki yeniyor dersin anlarım.

Akademide kadinlara dogrudan oncelik tanimak korkunc bir saçmalık.
Bir yerde kadinin az olmasi kadinlarin içeri sokulmadigi anlamına gelmez.

Bu politikalarin zerre mantigi yok ve asiri derecede suistimale acik.
Amac kesinlikle esitlik falan değil. Calisma hayatinda genel olarak esitlik saglanmaya calisilsa zaten sonuc kadinlarin aleyhine olur.

Is hayatinda sadece isine gelen istatistikleri on plana cikaran feminist otoriteler manipulasyonla seni beni bu sacmaliklara inandiriyor iste.
Feminizmin boku cikmis durumda halihazirda.
Bu aptal politikalar ve bunlari destekleyen argumanlae celiski deryasinda yuzuyor zaten.
Kadin ile erkek arasindaki "dogal" farkliliklari yok saymaktan kaynaklaniyor hep.

saçmalık. bu işler liyakate bakmalı. iyi olan girecek. iyi olan travesti olsa da o girsin mantık bu

tam tersi olsa dünya ayağa kalkardı. erkekler önceliklidir, deseniz sıkıntı olurdu. kadınlar öncelikli dendiğinde de aynı sıkıntı var.
eşit durumdaki iki insandan biri sırf cinsiyeti yüzünden seçiliyorsa bu saçmalık.
bir kadın olarak söylüyorum, asansöre önce kadınlar binsin diye beklemeniz bile saçmalık. ilk kim beklediyse allahından bulsun.

eğer o ülkede yaşasaydım, seçildiğimde yerimi bir erkeğe bırakır, bunu da sosyal medyadan falan ilan ederdim. erkek haklarını savunurdum.
kadınlara acıyıp fazlasıyla hak vermek bence aşağılamak için yapılan bir davranış. kafada kadın ve erkek eşitliği hâlâ yok demek ki.

Eşitsizliğin, adaletsizliğin temel sebeplerini, sorunun kaynağını bulup bunları çözmek ve gerçeklerle yüzleşmek zor olduğu için işin kolayına kaçıyorlar.

Her türlü eşitsizliğin ve ayrıcalığın uzun vadede büyük zararlar verdiğini düşünüyorum. Bir çeşit nefret oluşturuyor ve sonrasında düşmanlık doğuruyor. Böyle böyle bir döngü oluşuyor.

Gelişmiş ülkelerde bile bir konudaki haksızlık bitirilmek istendiğinde, dengeyi tutturamıyorlar. Irk ayrımcılığında da, eşcinsellik konusunda da çok örneği var. Eşcinselliğin normal kabul edilmesini istiyorlar, ama bunu yapmak için eşcinselliği övüp, reklamını yapıp, teşvik ediyorlar.

Dediğiniz gibi bir yanlışı başka bir yanlışla düzeltmeye çalışıyorlar. Aslında daha çok doğuya ait bir eylem tarzı bu. Plansız ve anlık hareket etmenin sonucu.

Kadınların birçok alanda dezavantajlı olduğu doğru. Çoğu sektörde kadın yüzdesi 5-10 arası. Aynı işi yapsalar bile daha düşük maaş alıyorlar. Ama bu sorunları kadınlar kendileri aşmalı. Şöyle bir örnek vereyim; bir sınavı kazanarak gelen mi daha başarılı olur, yoksa tanıdığı vasıtasıyla oraya yerleştirilen mi? Liyakata önem vermezseniz hazin bir sonuçla karşılaşırsınız.

Jordan Peterson'ın konuşmalarını takip ettiğim için batıda bu konularda çok fazla tartışma döndüğünü biliyorum. Size de izlemenizi öneririm.

1- Çok çalışkan
2- Arkasında güçlü bir sermaye gücü olan kişilerle ortaklık
3- Profesyonel bir şekilde yönetilen güçlü bir ekip

Çalışkanlık + Reklam

Bence gayret ve azminin yanına ek olarak, doğru zamanda doğru kişilerle kontak kurması. Tabii bunun içinde büyük bir şans/tesadüf gerekiyor.

para ve iyi bir pr şirketi

nusret'in tesadüfen mi meşhur olduğunu düşünüyorsunuz cidden?

ferit şahenkin manitası diye bir duyum aldım ama dedikodudan ibaret olabilir

Kenfisini zerre sevmem ama kendi yolunda başarılı olmuş birisi o yüzden saygı duyuyorum. Gerizekalı zengin kitleyi çok iyi yerden yakalamış vaziyette. İçinde yaşadığımız garabet çağın tüm gereklerini yerine getiriyor, iyi analiz etmiş bazı şeyleri. Hiç öyle elitizm kasmıyor diğer gastronomi ikonları gibi.

ferit şahenk etkisi

Mayeskuel+1 Bunu ben de duydum

Başarılı reklam ve finansal ortak

Çalıştığınız alanı seviyorsunuz ve çok daha iyi atılımlar yapmak istiyorsunuz. Ne yaparsınız? Nusret, bir müşterisinin de yardımıyla, üç aylığına bir ülkeye gidiyor. Dönünce farklı et sunumları yapıyor. "Gittim ve işe yaradı, şu yöntemleri öğrendim, daha da öğrenirim" diye çevresini ikna edip yine bir yolunu bulup bu sefer yanılmıyorsam Amerika'ya gidiyor.
İlk üç aylık yurtdışı eğitiminde son maaşını almış, o maaşla orada idare etmiş.
Abisinden öğrendiği kasap çıraklığını Günaydın gibi bir restoranda çalışacak kadar ilerletmesi müthiş bir şey. sonrası, para sahibi olan insanlarla muhabbet, kendini inandırma, yani iletişim gücü.
saltbeat akımı da kimin fikriyse tebrikler. adam o şekilde tuz atarken ilk başlarda nasıl acıyordum, yazık, nasıl göründüğünü bilmiyor diye. meğer üç yıl sonrasını görmüş adam. önce dalga geçer, sonra merak edersin. şeyma subası misal. kadın evli adamdan çocuk yaptı, eski eşinin paralarını yiyor, herkes önce kınadı, ama şimdi takip ediliyor.

Ferit Şahenk etkisi demek biraz yanlış olur. Doğuş grubu ortak olduğunda zaten Nusret'in etilerde her gün tıklım tıklım olan bir restoranı vardı. Etilerde restoran açmak zaten başlı başına bir seviyeyi geçmek demek. Şahenk'ten önce başka bir ortağı daha var. Mithat Erdem isimli bir tekstilci. Şahenk'ten önce ne kadar çalışkan ve azimli olduğunu bu adama ispatlamış olacak ki, o restoranı açmak için gereken sermayeyi alabilmiş. Şimdi çok acayip PR yapıyor (ki bazen de çok çirkin oluyor) o ayrı evet ama, daha kasapken bunu yapabileceğine insanları inandıracak kadar çok çalışıyormuş demekki.

Kısacası çok çalışkan ve azimli.

Nusret'i marka yapan sey koca holding. Potansiyeli gorup yatirim yaptılar ve boyle oldu.
Büyüleyici siradisi basari hikayesi falan yok ortada.

Calistigi restoranda isim yaomisti, o ismi kullanarak kendine yer acti ve iyi is yapmaya basladi. Potansiyeli gorup yatirim yaptılar ve dunyaya yayıldı.
Tesadufen populer falab olmadi +1

Ortada şaşıracak bir sey yok, olağanüstü bir sey yok. Para ve daha once denenmis verimli pazarlama stratejileri var.

Burada Nusret'in basarisindan soz edeceksek o da calistigi restoranda kendini musterilere sevdirebilmesidir. Daha otesi degil.

Bir süre arjantin'de sonra abd'de çalışmış diye biliyorum. Kendi işinin ehli olmuş. Herhangi bir işi iyi yaptığınız zaman ve biraz hırs ve vizyon sahibi iseniz başarı kaçınılmaz.

yaptığı işi çok seviyor. her saniye etleri düşünüyor. bi gün adamı ferrarisiyle kız arkadaşlarıyla veya nightclub da görmedik. tek yaptığı şey et ve onu da elinden geldiğince iyi yapmaya çalışıyor.

Adamin bisey oldugu yok, sahenk'in maasli elemani.

bu adam işi bilmiyor mu şimdi? kim ne derse desin işi bilmeyen adam patlar. belli ki bu kasaplık işini adam çok iyi biliyor bi kere. onun dışında da eski fotoğraflara bakarsak çalışmadan buralara gelmek işi bu kadar bilmek mümkün değil.

demek ki çalışıp işi iyi öğrenmiş. demek ki kafası da çalışıyor karşısına çıkan fırsatları değerlendirmiş.

şahsen ben gidip yemeğe o kadar para vermem. bana saçma geliyor. ama adam yapmış yani helal olsun bu işten para kazanıyor sonuçta.

Doğru çevre doğru insanlar doğru reklam
Tadı öyle müthiş de değil

Ferriye kizlari atip gece kluplerinde takilmak marka olup zengin olmaya engel degil. Eti tokatlayip instagrama atmak icin de eti sevmen gerekmiyor. Planlanmis pazarlama politikasina uygun bir imaj yaratildi iste, olay o.

Çok çalışkan bir adam, şans da peşinden gelmiş belli ki. Türkiye'de binlerce kasap var, hiç biri Ferit şahenk'e denk gelmedi sonuçta. Olması gerektiği gibi bir çevre edinmiş, insanları ikna edebilmiş, sonrasında da profesyonel PR çalışmalarıyla kendini parlatmış. Her yönüyle bir başarı hikayesi bence.

boyle bi baslik varmis.

eksisozluk.com

internet mahir gibi ilginç olması ve şansın yardımıyla ünlendi, biraz destek ve kendisinin de alanında boş olmaması nedeniyle tutuldu. insanlar meraktan veya şamatasına gidiyorlar, yemeklerden memnun kalınca gitmeye devam ediyorlar ve sistem işliyor.

16-17 sene evvel ben Bostancı Günaydın'ın kasap kısmında bu adamı net hatırlıyorum. İki çocuk vardı benim siparişlerime bakan. Bu pire gibi seri iş yapan cevval biriydi. Sonra kasaptan lokanta tarafına geçmiş diye duydum.
Demek ki çalışkanlığın yanında insan ilişkilerinin de iyi olması gerekiyor. Ama bu derece atılım, biraz şans biraz da sağlam bir destekle mümkün.

benim bildiğim kombi şofben termosifon, kazanı delinmedikçe falan kolay kolay değiştirilmez.

ha içindeki rekkor ve metal bağlantılar kavitasyondan çürümüştür, atıyorum bir safety valf değiştireyim derken başka bi yeri kırılır bakarsın çürümüş tamam dersin,kazanı mazanı delinmiştir tamam dersin de, millet parça bulamıyor eski model diye, değiştirmen lazım diyor olabilir.

ha mantıklı bir açıklamasını yapsınlar, şu yüzden bu yüzden o zaman sen de duruma bakar gerekirse değiştirirsin.

isin sirri guvenilir bir tamirci bulmakta yatiyor. seni carpmak isteyen biri kombinin basit bir arizasi icin bile "bunun regulatoru bitmis, devresi yanmis şu olmuş bu olmuş" deyip sana uyduruk masraf cikarabilir.

kombin degistirilmek icin cok yeni bence. ureticinin sitesindeki yetkili servislere bak.

yok abi ankara'da bi tane güvenilir adam bulamadım yemin ediyorum.

İstanbul iicn tavsiye ye gelmiştim ama. Ankara yi okudum son mesajda

eğer tamir ücreti, yeni cihazın yarı fiyatı veya yarı fiyatına yakınsa ve cihaz sendeki gibi 10seneyi geçtiyse değiştirilir. ben değiştiririm yani.
kağıt üzerinde ömürleri 10 sene zaten. kullanma kılavuzunun bir yerinde yazıyordur.
20 seneyi devirmiş kombiler yok mu? var ama onlar senelik bakım harici servis yüzü görmemişlerdir. düzenli bakım bile yaptırılmamış bir buderus ve eca 20 seneyi devirdi mesela.

Hata kodu nedir? Atiyorum isi sensoru bozuktur bu yuzden hata veriyordur, 10 liraya alir degistirirsin.
Sicak suyu gec gondermesi de akis tribunun kanatlari kirilmasindandir, o da ucuz ama degistirmesi zor.

Ankara'daysan işin kolay yahu. Fatih bank'ı çağır. Öncesinde de araştır tabi Fatih bank'ı. Ben YouTubedan vs izleyip bir sürü şey öğrendim kendisinden. Bir kere de çağırdım eve. En dürüst esnaf olabilir kendisi.

hiç bir şeyden çekmedim şu kombilerden çektiğim kadar. tek anladığım nokta şu kombiyi değiştirsen de, her sene bakımını yaptırsan da o kombi bir defa arıza verince adam olmuyor. bu kadar basit bir aletin dikiş tutturamaması beni çıldırtıyor. fazla pahalı bir şey alınca daha uzun ömürlü oluyor sanki ama o da pahalı yani 2 kombi parasına geliyor. ben senin yerinde olsam buradan güvenilir dedileri bir esnaf bulur güzel bir bakım yaptırırdım sonra da arıza verdikçe resetlerdim ölene kadar kullanırdım.

ankara da fatih bank +1

youtube'daki videolarını izlemenizi öneririm.

bence kombi buzdolabı ya da cep telefonu gibi değil. tehlikeli ve tasarruf önemli. on yılda yeni emniyet sistemleri çıkmış olabilir ve cihaz sıfırlanır. ayrıca 2 yıllık bir garantiniz de gelecek.
şimdi tamir için 10 yıllık kombiye gelince sırf kapağını açmak 100 tl temizlik 100 tl içerisinde bir sorun varsa artar da artar. bir de eski olduğu için tekrar sorun çıkarma oranı yıllar geçtikçe artacak.

apple olup olmadığına bakmıyolar ki, ya tutarsa satabilecekleri bir şey çıkar diye ya da en kötü parçalarını satarlar.

www.youtube.com

Eşşşşeğin aklına karpuz kabugu düşürmeyelim ancak android yükleyerek kullanım hayatına devam edebilir. Ya da jailbreak denen yöntemlerle iOS kullanmaya devam edebilir.

Yedek parça olarak kullanılabilirler, çalması kolay olan değerli bir parça.

geneli yedek parca olarak kullaniliyor. apple'in 400-500tl'ye degistirdigi parcayi "orjinal parca" diye 200-300tl degistiren telefoncular parcalari nasil tedarik ediyor saniyorsun?? ayrica appleId kirilamaz birsey degil. kirilabiliniyor.

@goodz

gerçekten o linkini verdiğin video'ya inandın mı?

dünyada halen ne saf ne temiz insanlar var ya.

Hirsizin derdi de appleid zaten :)
Sadece pilini satsan tonla para

Benimkilerde olmuyor. Oluyorsa gerçek arkadaşim değillerdir haliyle öyle bir şey fark edersem ben bitiririm arkadasligi ya da samimiytimi azaltirim.

Bes parasiz kaldigimdan kimsenin haberi olmuyor, anons etmiyorum cunku. Yeni bi cevreyse icinde oldugum "Burnu havada bizimle takilmiyor" oluyorum, cevre eskiyse "Bi sebebi vardir" deyip geciyorlar.

Olmuyor

olmuyor. birbirimizin elinden tutuyoruz. malum hayat hergun gulluk gulistanlik degil.

Olmuyor ayni anda kovulmayi basariyoruz.

benim arkadaşlarda bariz değişiklik oluyor.

bi kere asla hesap filan ödetmezler. gittikleri yerlere çağırdıkları zaman masrafları karşılarlar. kendimi ezik hissetmeyim diye ufak tefek şeyleri bana ödetirler sadece.

sadece bana karşı değil hangimizin başına gelse diğerleri böyle davranıyor. arkadaş grubu dediğim de samimi arkadaşlarım dostlarım. yoksa diğer her görüştüğüm insan bu durumda olduğumu bilmez bile.

Olmuyor. Birbirimizin para durumunu pek bilmeyiz benim cevrede zaten.

Olmaz mı be kardeşim. Hiç biri yüzüme bakmadı. Ailem bile bakmadı gerçi. Şimdi çok şükür iyi yerlerdeyim. Ama hiç birinin bu tavırlarını unutmayacağım galiba ;)

En çok ta yalnız olduğumu anladığımda üzülmüştüm onların yardım edip etmemesi çok da üzmedi beni.

Olmuyor olamazda zaten ona göre adamlarla arkadaşlık yapıyorum..

''insanlar, sizleri çalışmayan, çalışmak istemeyen biri olarak görür. hiç sormazlar acaba neden işsizsiniz diye. çünkü kendileri çalıştıkları/çalışabildikleri için herkesin de iş bulmak konusunda sıkıntı yaşamayacağını düşünürler.

bu zamanlarda gerek telefonla gerek fiziksel olarak yanınızda olan insanları sakın unutmayın. hak ettiklerinden fazla değer verin bunlara.''

(bkz: işsizlik/#72219481)

üst paragraf akrabalarımı, alt paragraf ise arkadaşlarımı tanımlamaktadır.

sonra ben akrabalarımla olan ilişkilerimi azalttığım zaman hayırsız evlat ben oluyorum.

uzmanı değilim.
Sanki şakirdama sesi gibi geldi bana.
internette sakirdama multijet fln diye bakınca enjektör arızası çıkıyor. acil servise baktir

Ilk ses enjektor sesi gibi geldi, sonraki sesi bilemedim.

Punto foruma bi sor cevap verirler.

zincir değiştirdin mi hiç? bana zincir gibi geldi. fazla çalıştırmayın aracı.

Arabayi stop edin, yağı kontrol edin. Ama bana yatak vurması gibi geldi.

Sona dogru sesin yukseldiği yerde gaza basıldı ise turbuda arıza var

Askerden ilk gelince bos kalmamak icin elimdeki kpss puani ile b kadro (sadece sinav notu ile atama yapilan, mulakat yok) uzman yrd. olarak bir devlet dairesinde ise basladim. 6. ayin sonundaki ilk zamla o zamanki para ile tam tamina 1.620 tl para aliyordum. Bir sonraki tercih donemi memurlar.net forumlarinda, benimle ayni yerde abisinin arkadasinin!! falan calistigini ve devlet dairesinin KİT olmasi sebebiyle 4 - 5 bin maas alindigini soyleyenler girlaydi. Boyle bir sey olmadigini soyledigimde, kimse basvurmasin da puanlar dussun diye yalan soyledigimi soyleyenler, kufredenler vs. girlaydi.

Su an ozel sektordeyim cidden cok cok iyi para alan insanlar var, ama bunlar bilgi birikimi ve network'u ile yedeklenemeyecek kisiler. Bir de sans faktoru var tabi, 7 bin brutle denetci olarak bir donem ise basladigim yerde gm asistani 13 bin brut aliyordu.

Isin ozu eksidekilerin en az yarisi yalanci, ama geri kalani cidden iyi paralar aliyorlar.

istanbulda özel bir bankanın genel müdürlüğündeyim, iyi para alan insanlar var evet ama azınlıkta, o konuşanların çoğu kuru sıkı. Ve o paraları alan insanların çoğunun ağır sorumluluğu stresi var bence ideal iş stres az maaş yüksek iş, bir yerlerde varsa eğer.
Yoksa her gün stresten ölüp tüm hayatım iş olmuşken 15 alsam ne olur 20 alsam ne olur.
Çalıştığım yerde çok örneği var.

özellikle it sektörü için konuşuyorum. o bahsedilen rakamlarla çalışanlar var ama hayvani iş tecrübesi ve yetenekleri olan insanlar. sümüklü junior yazlımcıya kim verir 10 bin lira. ortalık önlisans programcılık mezunu dolu. grafikerlerin olayını çok bilmiyorum ama 1-2 iş görüşmesine git. piyasanın nabzını yokla.

Arkadaşlar duyurularımı takip edenler belki hatırlayacaklardır.
Ocak ayından beri iş arıyorum.
Mühendis alanında 5 yıl tecrübe
+ yüksek lisans

Kaç yere müdür - müdür yard. pozisyonları için görüşmeye gittim. Maaş teklifleri 3,5-4-5 aralığında oluyor. NET (Bir çok iş yeri 100-200 çalışan) SGK ni asgariden gösteririz gibi saçma sapan işler peşinde.
Neyse 3 yıldır aynı şirkette brüt 9k tl maaşım vardır. İstifamı verdim 2 Mayıs'da yeni işime başlıyorum brüt 11 k maaş ile. Durum şudur halihazırda işim olmasaydı, çalışmıyor olsaydım mecburen o saçma salak teklifler yapan 3-4 bin maaş sgk asgariden kalanını elden veririz diyen dolandırıcı üçkağıtçı vergi kaçakçılarının tekliflerini mecbur kabul edecektim.

mühendislik için konuşuyorum, iyi bir yazılımcı ortalama ve ortalama üstü firmalarda 6-9 bin net çok rahat alır alıyor.

Savunma sanayinde iyi firmalarda çalışan mühendisler iyi firmalarda tecrübe ve pazarlığa göre 5-12 net alıyorlar. Ama bu firmalar genelde teşvikli bölgelerde faliyet gösterdiklerinden firmaya da çok fazla koymuyor.

Başka bir durum ise şans ve doğru zaman da doğru yerde olmakla alakalı diye düşünüyorum. iki farklı mühendis aynı tecrübeye sahipken küçük bir firmada büyük bir firmada alacağının yarısına çalışabiliyor. Ama şuna kesinlikle inanın yetenekleriniz ve tecrübeniz iyi seviyede ise mutlaka hak ettiğiniz yerlere geleceksiniz.

gümrük müşaviri, gümrük müşaviri yardımcısı ve mali müşavir ya da uzman muhasebeci sadece muhasebeci için konuşuyorum;

donanımlı bir gümrük müşaviri bir de imza atıyorsa net 6k ile 10k arası bir maaş alır,
donanımlı bir gümrük müşaviri yardımcısı 4k ile 6k arası maaş alır normal gümrük müşaviri yardımıcı yani müşteri temsilcisi konumda olan biri en fazla 4k alır genel olarak maaşları 3,5 - 4 arasındadır.

mali müşavir olup iyi bir şirkette çalışan tanıdıklarım var 10k ile 12k alan var
uzman muhasebeci 6k-8k arası
muhasebeci 3k-5k arası alır

genel olarak konumuzun ve yaptığınız iş önemli bu maaş konusunda.

mühendislik ofisinden bildiriyorum. burada maaşlar 3k ile 5k arasında değişiyor.

o 10-15k maaş aldığını söyleyen arkadaşların çoğu 300 TL doğalgaz faturası başlığında ağlıyor. çok takılmamak lazım..

elektronik ve haberleşme mezunuyum, yazılımcı değil, network'çüyüm. sektörde 7 sene tecbürem var. benim hedefim hep çalıştığım sene kadar bin lira maaşımın olmasıydı. şu an bunun üzerindeyim. kasım 2018'e kadar altındaydım. beraber mezun olduğum arkadaşlarım benden daha fazla para alıyorlar. kasım 2018'e kadar ciddi bir farktı, şirket içi pozisyon değiştirdim ben ve gelen zamla o fark artık kabul edilebilir durumda. fazla alanlar da ya bankada ya da farklı sektörde çalışıyorlar.

arkadaşlarıma oranla benim huzurum, rahatım tavan. benden daha fazla tecrüben var senin de kafanda bir şeyler illaki vardır. şahsen bence asıl mühim şey denge. biraz az para alayım ama huzurum keyfim yerinde olsun. ben bunu hedefliyorum. aradaki fark çok açılırsa gözüm dışarı kaçar. açıkçası 10 yıl tecrübe ile 3k maaş almak belki bazı sektörlerde normaldir bilemem. kendi bildiğim kadarıyla grafikerlik için bu para bana çok az geldi. ufak ufak başka işlere bakıp piyasa ne alemde kolaçan etmenin zamanı senin için gelmiş hatta geçmiş şahsi fikrimce.

fırsatın olursa görüş bir yerlerle, sana uyarsa değiştirirsin çalıştığın yeri. babanın yeri değil sonuçta

Yeni mezun meslektaşımın 7000 tl net maaşla (primler hariç) işe başladığını öğrendim. 8,5 senelik kimya mühendisi olarak kendi halime üzüldüm. Bizim şirkette yeni başlayan mühendise 6000 tl brüt veriyorlar. Başka yerde yeni mezun adam buradaki deneyimli mühendisleri maaşıyla dövecek kadar alıyor.

sorun sektörde, grafikerlerin çoğu para kazanmıyor. 10 sene tecrübeli olup da 3000 maaş alan tek sektör medya ve iletişim sektörü olabilir ancak ne yazık ki.

Ne iş yaparsan yap 10 yıl deneyime 3bin maaş günümüz şartlarında az. İlk 1-2 sene belki. Kendi dükkanını açma zamanı gelmiş bence. Pazarda limon satsan çiğ köfteci açsan 5000 i görürsün. Bi video vardı belediyede çöp toplayan adam (asla küçümseniyorum) 4000 küsür kazanıyorum diyordu kaç sene önceydi. Benim bu seneki zamlarla 9k yı geçti.

Gecen bi bosanma davasi vardi, adam bi enerji sirketinde ust duzey yoneticiymis gelirini ayda 300bin olarak beyan etmisti.
Biz alamiyoruz ama o maaslari alanlar var.


Tanididigim yan yana oturan 2 yazilimcidan biri 5 digeri 12 aliyor. Hatta dusuk alan daha tecrubeli.

Sirkete girerken ne sokarsan o kadar aliyorsun. Ben zamaninda efsane bi para sokmustum sonra sirkette huzur vermediler. Ikcilar bile cildiriyordu maasim yuzunden.
Simdi dusuk aliyorum kafam rahat.

bizim ofis yabancı şirket satış iş geliştirme üzerine maaşlar 10-12 arası.
kulağa çok gelebilir ama uluslararası tecrübe ve en az 2 yabancı dil gerektiren orta sınıf yönetici ayarında arkadaşlar.
tanıdıklarımdan;
beyaz eşya ihracatta 8-15 arası alıyorlar. bu insanlar 2-3 dil biliyor.
tekstil sektörü ihracat 5-7 civarı.
bakım üretim müdür şefleri falan 6-10 arası.
abim bankada memur 3 alıyor.
yazılımcı arkadaşlarım 7-10 arası.
en çok şaşırdığım ilaç sektöründe proses geliştirmede falan çalışan Yard. Doç.lar MSCler falan 4-5 alıyorlardı.

Mobilim editleyemiyorum. youtu.be 4:06dan itibaren

Tamamen şans ve sektör, 2 ay öncesine kadar 7k net alıyordum şu an 15k net alıyorum, meslek muhasebe orta düzey yönetici, her iki pozisyonda aynı seviye hatta 7k aldığım yerde daha fazla sorumluluk vardı ve deli gibi mesai yapıyordum, şu an çok rahatım ve sıfır mesai, hatta günde 5 saat falan çalışıyorumdur maximum

Öncelikle sözlüktekilerin yarısı yalancı. Bu ekşi duyuru için de geçerli olabilir :) İyi para kazanan insanlar yok mu peki? Elbette var. Şans, sektör, şehir, çevre, kendini pazarlayabilme hatta cilalayabilme vs. Hepsi ayrı bir etken. Çok çok parlak bir okuldan mezun değilsen tahsil artık neredeyse en sonda diyebilirim. Yeniliğe açık olmak ve risk alabilmek de önemli ama adı üstünde risk! Her risk alan olumlu sonuçlarla karşılaşacak diye bir şey yok. Ama kimse de kimseye "ya bu adam güzel çalışıyor şuna hakettiğini vereyim" demiyor. Vardır da tabi, nadirdir.

abi benden tecrübelisin de şöyle bir taktik vereyim: En fazla 3 senede bir ya terfi ya da iş değiştirme kovala. Yıllık zam ile maaş artmaz, pozisyon veya şirket geçişleri sırasında sağlam bir artış yakalamak kritik.

Bonus: Sen başka firmadan 5k teklif almadan patron zaten sana o zammı yapmaz.

Işin içinde manevi tatmin varsa bence butun zorluklara deger. 2.si diyorum.

rahat bir iş ortamı ve yılda bir ay ekstra izin, az-orta maaş, düşük prestij
tek seferlik seçim şansın varsa, değiştiremeyeceksen bu.

net 2.

Bu durumda insan cevabı kendi yapısında aramalı, nasıl bir insan olduğunu bilmeli ona göre karar vermeli bana göre.
mesela ben iş yaşamımda ( ki 20 yıla dayandı) çoğu zaman paradan feragat ederek bol zaman ve huzurlu bir ortamı seçtim.
Tabii bazen keşke seçmediğin şıkkı seçseydim diye düşüneceksin. 2. de bunaldığında keşke 1, 1. de örneğin diğer yüksek mevkili arkadaşlarını gördüğünde keşke 2 diyeceksin. bunlardan kaçılmıyor.
son olarak ömrüm boyunca değiştiremeyeceğim şeklinde düşünme bence, yaşamın neler getireceği hiç belli olmaz.

sevmediğin işte extra izin de tatmin etmez

bize sorma tamamen kendi istediklerinle ve hayattan beklentinle alakalı. 1 ay esktra izin falan kulağa çok iyi geliyor ama 10 yıl sonra kendini dünyaya hiç bir şey katamamış gereksiz biri olarak mı hissedeceksin? aldığın az maaşla o 1 ay evde oturup tatile gidemeyeceksen ne anlamı kaldı?

daha çok para kazanıp yurt dışını gezme şansın olabilir, yıllar sonra dönüp baktığımda 10 yıldır aynı şeyi yapıyorum boşa zaman harcamışım demeyeceğin işi seç

Senin yaşından sonra 10 iş falan değiştiren adam tanıyorum. Cevap bizde değil kendinde saklı. Hırslı bir insan ikinciyi seçer. Diğerini seçecek olan kişi kedi falan olabilir ancak. Ama seveni vardır bilemem.

Net 2.

Çalışmadan, emek harcamadan birşey edinilmiyor.