aynısını düşünüp almıyordum köy sütü. ama şu kısım saçma, her şeyin hazırından kaçmıyor muyuz? yani asırlardır atalarımız inekleri, keçileri sağıp içtiler, şimdi onların sütlerinin toplanıp, demir yığını bir makineye aktarılıp, bekletilmesi, içindeki maddelere etki etmez mi sence?
sağlıklı yaşama inanan bir tanıdığım demişti, pastörize işleminin ne kadar uzun ve sıkıntılı, sütü su kıvamında bırakan bir şey yapıyor diye. şimdi bakıp da o kısmın açıklamalarına teknik olarak girmeyeceğim.
ama ben topraktan çıkanı, içine koruyucu madde girmemiş olanı seviyorum. her sabah yediğin peynirin içindekilere bir bak. ne maddeler yazıyor, ne koruyucular. köy sütünü arttırıyor ve peyniri de hazır almıyorum ben artık. o kadar çok koruyucu vüducuna gireceğine, içeceğin süt sağılan kaptan sonra 15 kaba daha gireceğine, ilk elden olmasa da en yakın elden al.
kaynatınca ne protein kalıyor, ne besleyiciliği demişsin. pastörize ve kutulama işlemlerinin kaynatmadan daha az zararlı olduğunu düşünmüyorum.
hayat koruyucular, pastörizeler arasında devam eden bir şey değildi. son yirmi yıldır böyle ama olmamalı. yiyecek endüstirisinin tek amacı en ucuz ve en uzun süre dayan şekilde sana gıdayı işlemden geçirip, paketleyip vermek.
asla her şeyi bırakıp doğaya kaçalım demiyorum. ama yoğurdunuzu da hazır almayın, jelatin yemeyin. reçelinizi de bir zahmet yapın-yaptırın-yapandan alın.
0