Biz şirkette gps sinyalinde problem olan (kesinti vs.) araçları servise gönderiyoruz. Orada da sorunun cihazdan kaynaklanmadığı ortaya çıkıyor tabi.

Dikiz aynasına CD as işe yarar belki.

şirketin neden gps taktırdığı belli oldu :)

şaka bir yana neden gps var? personelden gizli mi takılmış? neden engellemeye çalışıyorsunuz? meraktan soruyorum.

Radyo antenini sökersen çalışmaz.

www.hizlix.com

Bunlar işe yarayabilir, araştırmak lazım.

(bkz: inside the koran)

aynı kafa karşı tarafta da var, "ömrünü çürütüyor" tavrı. bırakın da insanlar ne istiyorsa onu yapsınlar.

edit: karşı taraf da benzer şekilde dert edip kitap öneriyor, şunu oku bunu yap, bak yazık olacak ölünce cehenneme gideceksin diyor.. bu nasıl saçma ise seninkisi de saçma.

onca yıllık ateistim, benim hiç böyle çabam olmadı. yalnız cidden kitap mitap önerebilirsin ancak zorlamak olmaz.

ben zaten istediğini yapsın istiyorum. karşı taraf dediğin yer "ateistler istediği gibi yapsınlar" demiyor, ya yakıyor ya da taşlıyor. ben ateist değilim ama aşırı dindar biri olmaması için onu yönlendirmek istiyorum. sonunda tercih yine onun olacak.

Isaac Asimov - Patlayan Güneşler

yok ki bunun formulu. bence fikrini degistirmek icin hic ugrasmayin bosuna. kendi merak edip geldiginde hazirlikli olun sorularina, sadece cevap verin, hic yargilamadan.

Eski muslumanlarin toplandigi site var, girsin biraz okusun:



www.reddit.com

asdasdashdgaj

-normale döndürmek, dini duyguları zayıflatmak mümkünse islamsızlaştırmak istiyorum.

-ben zaten istediğini yapsın istiyorum.... onu yönlendirmek istiyorum.

yani kusura bakma ama bence önce sen normale dön.

Sana soruyor mu napıym diye?

Sormuyosa, üstüne ne vazife?

Soruyosa ve sen daha kendi düşüncenin temellerini oluşturan şeylere vakıf değilsen, önce sen oku.


Bi de, yanacaksınız saçınızı örtün diyen türbana girin diyen hacı amcalar gibi tavrın. Yani yanlışsınız.

@esenboga; şeytanın istanbul şubesi misin? Namaz kılıyor da sana ne zararı var, illa arkamda bana cemaat ol mu diyor?

Bence kendi haline bırak adamı, herkes inanmak istediğine inansın. Yaptığın çok büyük bir yanlış.

hacı yazdığın kaynakların hepsini okudum, izledim vs. İncil meali hariç.
(richard dawkins bambaşkadır özellikle)

İnan hiç bir bok olmadı inancımda. Halen yerinde duruyor. Bayram ve cuma namazlarına giderim. İçkimi de içerim.

Hadi atayız buna cevap ver şimdi.

Bu iş olmaz öyle dostum, zorlamaman lazım. Bence rahatsız edici. Onlar seni zorluyor mu ?

yarin bir gun gidip Allah'in emri diye insanlari diri diri yakmayacaksa, kimseye zarari yok tabi ki. konu sapacak ama su da var, emrin nerden geldiginden bagimsiz %90 herkeste bir psikopatlik egilimi var.. bu yuzden arkadasiniza sosyal psikoloji kitaplari vermek de bir baska yaklasim olabilir. ingilizcesi varsa onerecegim su ders bana cok sey katti: www.coursera.org

allahsızlığı yayma kürsüsü başkanlığına başvur :D
www.youtube.com

bu arada ben çözüm olarak ateist sevgili öneriyorum. Kimseyi dinlemese bile karşı cinsten hoşlandığı bir ateistle çok daha uzun bu konular hakkında konuşabilir. Onu islama davet edebilir falan fakat bu sırada kendi aklı da karışabilir.

bu arada meal okutmak falan tamamen bakış açısıyla ilgili, sen okuyunca aa bu ne lan derken o okursa "rabbim ne güzel demiş" diyecek.

bu arada sosyal hayatını bırakıp dine aşırı yönelmesinde yine sosyal hayatında arayıp bulamadığı bir şey olabilir. Bir hayal kırıklığı vs...

Bu ders de olabilir, mantik uzerinden gidiyor direk:
www.edx.org

"kutuplarda nasıl oruç tutacaksın?" de.
düşünce balonu: demek ki inançsızın yobazı inançlının yobazı ile aynıymış.

ben de inanmıyorum ama bu şekilde yaklaşımı da yanlış buluyorum açıkçası. yani zorlaman o'nun seni müslüman yapmaya çalışması ile aynı şey. bence inanan biri, inancı ile mutluysa ve başkasına da zararı yoksa bunu değiştirmeye çalışmak kimseye düşmez. içki içmemesi arkadaşın için ayrıca iyi bir şey, onu niye değiştirmeye çalışıyorsun?

Bunun dışında, en azından, bir de diğer taraftan baksın dersen kitaptan önce zeitgeist gibi popüler bir belgeselle başlayabilirsin, kitaba olan ilgisini çabuk kaybedebilir. ama izlerken de adama sırf orası için izlettiğini belli etme, bu sefer çok önyargılı olur, rahatsız olur vs. daha sonra kitap önerilebilir ve ben olsam "allah yok" diye direkt konuya giren, dinlerle dalga geçen, aşağılayan ve adamı iyice kışkırtacak kitaplardan, söylemlerden vs uzak durmaya çalışırım.

-ufak bir sogutucu vs varsa bagajda durması iyi olur. soguk su bira vs açısından. (alkollu arac kullanmayın.) yanınızdakiler içebilir. 2. sofor varsa o da içmesin.
-sürücünün dikkatli ve hızdan uzak bir sürüş yapması iyi olur. hem yakıt sarfiyatı hem güvenlik açısından. yola çıkmadan önce kesinlikle uykunuzu iyi almış olun bu cok onemli.
-en uzun 4 saat yol gidin. 3-4 saatte bir mola verin.
-yedek lastigin basıncını kontrol edin.
-araçta yangın tüpü olsun
şehir içlerinden geçerken biraz daha dikkat kesilmek iyi olur. ufak cocuklar, anadolu comarları vs.
-klimanın düzgün çalıştığını varsayıyorum. kontrol ettirmişsindir.
gececeginiz yerlerin gececeginiz tarihteki hava durumuna da onceden bir göz gezdirmek faydalı olacaktır.

gece 3-4 arası dikkatin en az olduğu saat. uyku maksimum düzeyde olur. tek diyeceğim uykunuz geldiği anda, çekin kenara kestirin. bu tavsiye hayat kurtarır. iyi yolculuklar.

5 gibi çıkın 3 4 gibi uykusuz olursun.

Bizim Opel servisinin dandikliğinden olabilir, aküyü kontrol etmelerini söyleyin. 15 günlük tatile çıkmadan 1 gün önce kontrolü yapılmış araba dönüş yolunda park ettiğimiz lokantanın önünde kalıverdi. 3 yıllık araba. Akü değişince çalıştı. İki laf edecem o "yetkili" servise.

1- lastik havaları ve motor suyunu kontrol etmeniz lazım.

2- dediğiniz gibi sabah erken çıkın derim. öğlen güneşi yememiş olursunuz böylece. ama 3-4 değil de 6 falan daha iyi olur. yolda uykulu olmak tehlikeli.

3- Giderken Efese uğrayabilirseniz oralar görmeye değer.

4- tadını çıkarın bodrumun.

- sürücü haricinde en az 1 kişi daha uyanık olsun mutlaka, sohbet edin, klimayı arada kapatıp camı açın.
- lastikleri bir gün önce benzinci de bir kontrol edin
- yalova'dan sonra rota belli zaten. bursa, balıkesir, manisa, söke olarak devam et. hökümetimiz sağolsun her yer duble yol zaten :))
- arkadaşların dediği gibi, ağarlık hissettiğin anda çek kenera, sakın aman biraz daha gideyim zaten az kaldı deme. yollar çoğunlukla dümdüz ve hava da sıcak olunca uyuşuyor insan. arkadşalarından da şöförlüğü iyi olan varsa değişirsiniz. molalarda ayran içme, benim çok uyukumu getiriyor yolda :) yüzünü yıka bol bol vs..
- bir de, allah aşkına duble yollarda sağdan gidin, önünüzdeki aracı geçeceğiniz zaman sola çıkarsınız, çok sinir oluyorum sürekli soldan gidenlere.
- bulursan emzikli su şişelerinden al söför mahali için, yolda bir de su kapağı açmaya çalışmak sinir bozucu oluyor.

Yolları pek bilmiyorsanız yanınızda navigasyon veya navigasyon programı yüklenmiş bir cep telefonu olsun. Gece yola çıkıp kaybolursanız yol soracak insan bulamayabilirsiniz.

Yola çıkmadan önce güzelce uyuyup dinlenin. Diğer arkadaşlarınız da uyusunlar, içlerinden biri sizinle sürekli sohbet ederse sizi de uyanık tutar.

Aracınızda hız sabitleyici yoksa sürekli gaz üzerinde sağ ayağı tutmaktan sağ bacak fena tutuluyor, o yüzden 3-4 saatte bir mola verin, molalarda yürüyüp bacaklarınızı açın. Kahve, çay vs. için.

Yol boş diye basmayın, kazaların büyük çoğunluğu virajsız, düz yollarda hız yüzünden meydana geliyor. Sakin sakin gidin, en fazla 4-5 saat kaybedersiniz.

Araçta lastik patlama ihtimaline karşı yedek lastiği gözden geçirin, lastiği değiştirmek için uygun ekipman varmı kontrol edin. Sigortanızda yol yardımı varsa onun telefonunu bir kenara not edin.

Kazasız, belasız, cezasız yolculuklar size.

yemek, ihtiyaç molası olmasa bile 2 saatte bir 5 dakikalık küçük molalar verin. bu sırada el yüz yıkayıp esneme hareketleri yapın, yürüyün. bir de yol boyunca abur cubur iyi olur. kuruyemiş, meyve vs.

bafa gölü kıyısında saat uygunsa kahvaltı, değilse balık yiyin. yer önerisi çeri restoran. tr.foursquare.com

Herkese teşekkürler..
Tüm tavsiyeleri iyice dikkate alıp öyle hareket ederim artık..
Bir de varsa rotayı google maps üzerinden çıkartacağımdan fikri yönlendirmesi olan varsa leziz olur. (Daha sonra bu rotayı kendi gps'ime aktarıp yanımda götürücem)

öncelikle şimdiden iyi yolculuklar.
valla araba olarak pek bir şey demek istemiyorum, ben de bakıma veririm sonra yola çıkan standart tiplerden bir tanesiyim.
yol üstünde akhisar'da köfteci ramiz'e uğrayın mutlaka.
aynı zamanda susurluk'ta bir tost ayran yapın.
yörsan tesislerinde birer höşmerim yemeye çalışın.
ido ile gidecekseniz sanırım.
onun dışında google maps bazen yatağan'dan bodruma bağlantı yap diyebilir, sakın kanma.

harita.yandex.com.tr

Bendeki gps ve google inatla yatağan diyor..
Bakayım nasıl düzelticem bunu..
Milasın içinden geçmek lazım sanırım..

member of illuminati nickli arkadaşa mutlaka mesaj atın. size tüm gerekli bilgileri verecektir.

Yapılıyor, ben sigortamı Generali'nin websitesinden aldım.

kulaktan ölçer +1

biz ingiltereden almıştık braun çok memnunuz. kenwood falan da var galiba. hastanelerde görüyorum. artı bi tane de koltuk altı alırsanız fena olmaz. ucuzdur zaten koltuk altından ölçen.

Ben de çok araştırdım bunu. Ateş ölçerlerin şahı : Exergen TAT-2000C. Alnından ölçüm yapıyor, çok isabetli sonuçlar veriyor.
Amerika'dan birilerine getirtebilirsin ya da ebay'den sipariş verebilirsin.

bozulmadıysa buzluğa koy sabah fırınla? ne bileyim bozulmadığı sürece değerlendiririm ben ;_;

Köfte yapabilirsin.

kıtır ekmek tariflerine bakıp çorbaya katabilirsin. domates çorbasında çok güzel gidiyor.

fazla değerlendiremiyorum evde, kuşlara vermeyi düşündüm ama kedi kapar kuşları diye korkuyorum.

köfteye harç, çorbaya kıtır, kızarmış ekmek, french tost

www.59saniye.com

al tarif :{

Ekmek kızartma makinesinde ısıtıp tereyağ val gomuyorum

Benim buzdolabımda 3 haftadır falan "kalmış" bir ekmeğim var. Ekmek yemek istediğim bir gün yenmeyi bekliyor. Bayat olsa da kuru değiller. Bundan sonra buzdolabında saklarsanız kurumazlar herhalde.

Annem kuru ekmeklerle ekmek aşı yapardı. Kuru ekmek, kaynar su, yoğurt, salça. Bazıları kıymada da ekliyor buna galiba. Of olsa da yesek. Şu gurbette canım bunu bile çekti ya helal olsun. :<

Semtinizin aliskanliklarini bilemem ama eger sutcu geliyorsa ekmekleri bir posete koyup apartmanin bahce kapisina asin. Sutcu alip hayvanlara verir.

buzdolabında da kuruyor yahu. tekrar ısıtsam iyice kuruyup tahta gibi oluyor :)

öncelikle ekmeği az almayı dene :)

babamın tavukları için 10 lira verip bayat ekmek aldım, öyle birini bulsan iyi olur, fırıncı insan evladıysa ona sor onlardan bayat ekmek isteyen çok olur.

ekmeği yarım verseler alıcam da vermiyorlar yapacak bişey yok :)
keşke ben de tavuklara vs verebilsem ama bulamam ki.

Az sutle islatip sokaga koyuverin bir kapta, kopek yer, kopek yoksa kedi yer, kedi yoksa kus yer.

Tost

köfte yaparsın.
bir de annem onları makinede çekip pane harcı yapıyor susam falan katıp

Annem hep pizza yapar ^_^

biz sütçüye veriyoruz adam da köye götürüyor. tavuk, inek hayvanlarına veriyormuş. bütün mahallenin bayat ekmeklerini topluyor adam.

bir tavsiye olarak da rondodan geçirip galeta unu gibi de kullanabilirsin.

normal ekmek alma, tost ekmegi gibi olanlardan al mesela.

Ben ekmeği hep buzdolabında saklıyorum ama İstanbul Halk Ekmek'ten alıyorum. Buzdolabından alıp tost makinesinde ısıtınca gayet yumuşak oluyor. Bence tost yapılabilir o ekmekten.

Bizim sokakta, bayat ekmekleri çöp konteynerının yanındaki ağaca poşet içinde asıyor millet, sütçü amcamız alıp ineklerine veriyor sanırım.

sanmıyorum 2 aylığına bisiklet kiralayan bir yer bulacağını...

çok kaliteli bişey almayacağın sürece ikinci el ve sıfır fiyatı arasında büyük uçurumlar olmaz.

salcano city fun ve city sport serisine bir göz at derim. enjoy!

ikinci el al modifiye et çok severim böyle tamir işleriyle uğraşmayı

hangi sehirdeysen buraya yazsana. belki yazin o sehirde olmayacak birisi 2 ayligina sana kiralar veya odunc verir.

istanbul, super fikir

e tamam iste, bi suru adam yazliga falan gidiyor yazin. ac bi ilan rica et tepeye sabitlesinler iki uc gun.

Bisikletin bozulacak çok aksamı yok, o yüzden ikinci el derim. Parayı vermeden önce bir tur atarsın vitesleri doğru geçiyormu bakarsın, lastiklerinin dişleri aşınmışmı, frenler tutuyormu, kaç senelik falan. Sahibinden.com'a bak, orada gönlüne göre bulursun. Ben de bir tane alacağım, şu katlanan bisikletlerden şehir içinde dolaşmak yorulduğumda metroya, otobüse binmek için.

kinci el alacaksan ayrıntısı çok. adam zinciri değişmemiştir, göbekleri yağlamamıştır, frenleri kalitesizdir, pabuçlar ergimiştir, ayna kol haşat olmuş, kadro içteki korozyondan zayıflamış, kadro kulağı metal yorgunluğundan mustarip, bisiklet zaten çift amortisör, ön amortisör kilitlenmiyor, tek başına bisiklet 20 kg falan derken ohoooo. nispeten iyi bisikletin nispeten iyi halde min. ederi 200, ama onu da aramak bulmak lazım.

pratik bir yol, gidip ikinci el, bianchi falan bi bisiklete bi tur binip takır tukur etmezse bi yerleri, 100 tl civarı verip almaktır. başlangıç bisikletçisinin orta kalite bisikleti makul fiyatlara bulacağı decathlon gibi bie alternatifi de var istanbulda.

Kalici bir cözüm daha iyi is görür. Benim 2. el bisikletin önce tüm vites ve kablo agi degisti, sonra tüm dinamo ve elektrik aksami degisti. (Far kullanmak yasal zorunluluk + ön aksta dynamo var, tekerin kendisi dynamo + gece sürüslerim daha cok.) 2 yil da ben kullandim arazide, frenler geri bosalmiyor. Sikinca freni, sikili kaliyor. Onlari degistirmeden, bisiklet kendi degeri kadar masraf yaptirdi.

Bisiklet genelde cati altinda, ama hep disarda. 2 senedir gün asiri kullanilmistir. Arazi genelde asfalt ya da micir. Karda yagmurda da kullanildi.

Tamir islerinden anladigimdan hep kaliteli ürün alip kendim taktim. Habi gibi, o yüzden sikayetci degilim, ama sifir alsaydim da benzer bir paraya cikardi diye düsünüyorum artik, frenleri degistirirsem ederleri esitleniyor.

@wilili
frenlerin bazı yerleri içten içe sürtüyor olaiblir, v frense, mafsallara yaylara kablo-tel temaslarına yağ dök, pabuçlara bulaştırmadan tabii.

Decathlon'da katlanan ve katlanınca valiz gibi sürülebilen bisiklet var. 1300 civarı fiyatı. İstanbul için çok şükelâ.

Fidye, saglik sebebiyle oruc tutamiyorsan fukaraya bunun karsiliginda verdigin paraya deniyor.

Onu biliyorum. Fidyenin anlamını sormuyorum zaten.

zekatın ramazan ayında verilmesi şart değil. malvarlığının üzerinden bir yıl geçmişse ramazanı beklemeden vermek gerek hatta.

fitre yerine fıtır sadakası diyen de var, belki onu da duyduysan farklı bişey sanmış olabilirsin.

hayır. fidye, bir hastalık, bir musibet yüzünden oruç tutamadığın günlerde verdiğin bir şey. tam emin değilim ama gün başına 15 tl'den açılıyordu fidye. tabi zenginsen gücün nispetince artırabiliyorsun.

fitre, bayram namazına kadar vermen gereken ramazan ayı sadakası. bunun için de diyanetin belirlediği bir alt limit var. tabi bu da yine gücün nispetince doğru orantılı.

zekat, sadece ramazan'la ilintili bir şey değil. her yıl malının 1/40'ını gibi bir oran olmalı (emin de değilim) fakirlere dağıtmanla alakalı o. islam şartı zaten bu. yine yine yine, eğer durumun el veriyorsa.

Fitre, herkesin verebileceği bir günün karşılığı, fidye ise oruç tutamayacak durumda olanların tutamadıkları gün sayısı*x lira olarak verdikleri para oluyor sanırım.

Zekat 80 gram altından veya karşılığı bir paradan fazlasına sahipseniz ve bunu 1 senedir elinizde bulunduruyorsanız, bu paranın 1/40'ını fakir fukaraya vermek zorundasınız. Yani diyelim ki hesabınızda bir senedir 10bin lira var, 80gram altın şu anda 8bin TL civarında, demek oluyor ki 10bin /40 = 250TL zekat vermeniz gerekiyor. Zekat başka zamanlarda da verilebilir ama Ramazan'da yapılan ibadetler daha sevap olduğundan çoğu insan zekat vermeyi Ramazan'a denk getiriyor.

Fitre fıtır sadakası diye de geçer. Sanırım sizin dediğiniz küçük tutar şeyin adı fitre. Oruç tutan mükellefe faydası, onun bu ibadetini tamamlamak, oruçluya yakışmayan davranışlarla zedelediği ibadetinin eksikliklerini telafi etmektir. Diyanetin belirlediği fitre miktarı bu sene kişi başı : 11,50TL

Fidye is oruç tutmaya gücü yetmeyen veya hasta / yaşlı olan kimseler oruç tutamadıkları için fukaraya günlük iki öğün yemek ücreti üzerinden para verirler, bu fidye diye biliyorum.

edit1: Zekatta bahsedilen miktar net olmalı yani borçlarını vs. düştükten sonra elinde kalan para 80gram altında fazla olmalı.

mermize, tamam, ben de o şekilde biliyordum ama fidye ve fitre parası aynı geçiyor internette. ve yine internette ramazan'ın en çok sorulan soruları fitre ve zekat diyor.

fidye alt limiti 11,5 tl, fitre ayrı ise ona da bakalım dedik, o da 11,5 tl diyor.

o yüzden karıştırdık.

işte fidye ve fitrenin parası aynı olsa da, niteliği farklı. biri oruç tutsan da, tutmasan da vermen gereken bir şey (fitre); diğeri (yani fidye) oruç tutuyorsan vermek zorunda olmadığın bir uygulama. dediğim gibi hastalıktan, musibetten dolayı tutamıyorsan, onun parasını bir fakire vermek yani bahsettiğimiz şey.

fitre ramazan ayında fakire para verince oluyor. fidye için de birini kaçırıp ailesini arıyorsun. polisi karıştırmayın diyorsun.

fidye zaten özürden dolayı tutamadığın gün için normal bir insanın bir günlük yiyeceğine verdiği düşünülen miktar. onu da diyanet belirliyor işte her yıl. aynı olması bundan.

Keşke vermeseydiniz para mara, sayıp sövseniz yeridir böyle insanlara.
Ekşiye başlık açıp kadını gömebilir, şikayetvar.com'da şikayet oluşturabilirsiniz.

Türk Veteriner Hekimleri Birliği
tvhb.org.tr

Bulunduğunuz şehirde bulunan kişiyi arayıp bilgi alabilirsiniz.
tvhb.org.tr

Fiş / Fatura verdi mi? Vermediyse şikayet hakkı doğar ancak kazıklamak ve nezaket kurallarına uymamak cezaya tabi değil. Ben olsam laf sokup aşıyı vurdurmadan çıkıp giderdim.

"canikom ben seni sonra arıycam hadi öptüm baay" yaz..

yakın ve samimi arkadaşlarıma atıyorum. ortam müsaitse takılıyorum. bazen sen zayıflamışssın, görmeyeli güzelleşmişsin gibi ucuz şeyler söylüyorum. bazen de duruma uygun daha yaratıcı şeyler. zaten tanışıyor olduğumuz için hoşlarına gidiyor.

ancak tanımadığım birine ya da tanımadığım birilerinin olduğu bir ortamda laf atmam.

erkeğim, saçlarım uzun ve güzeldi. kızlardan da laf atanlar oldu. erkeklerden de. genelde eğitimi ve hayat kültürü yüksek olmayan insanlardı. seviyesiz laf atmalar çok rahatsız oluyor.

Ergenliğin dibinden kum çıkardığım yaşlarda bile yapmadım. Çok saçma geliyor zaten.
Bana yapıldı mı bilmiyorum, çünkü kalabalık ortamlarda sesler kulağımda boğuluyor. Seneler önce bir kere metro merdivenlerinde iki gay "ovvv" gibi bir şeyler dediler. Ama yine kulaklarıma güvenmediğimden iplemedim.

Laf atan insanların ciddi anlamda sorunları olduğunu düşünüyorum. İnsanın laf yemesi için illa çok güzel/yakışıklı olmasına gerek yok, laf atan adamın psikolojisi arızalı olduğu için o anda ilgi duyduğu cinse karşı ahlak sınırları dışında şeyler söylüyor. Tek başınayken laf atanlar genelde küfürlü konuşurken, grup halinde gezenler laf attığında güya kendilerince daha esprili şeyler buluyorlar, her türlüsü yanlış ve rahatsız edici.

genelde sallamıyorum.
Fiziksel olarak bi rahatsız edilme varsa dövmüşlüğüm, bağırıp rezil etmişliğim de var.
Fakat sadece sözse artık sallamıyorum çünkü ORtaokuldan beri sürekli duyuyoruz artık banelleşti.
Hisler ise genelde mide bulantısı şeklinde oluyor, tiksiniyorsun karşındaki insandan. Hele ki bazen laf atanlar yanında karısı varken bile yapıyor, yaşı çok büyük ya da küçük olabiliyor. İğreniyorsun yani durumuna göre.

Başımdan geçen ilginç olay ise: eksisozluk.com

yine yaratıcı laf atmalar arasında:
- balerin misiniz?
- çevreci yeşil motor (yeşil mont giymiştim) [kızsam mı gülsem mi bilememiştim]
vs.

Er kişisi olarak bana hiç yapılmadı ama bir arkadaşım var acayip yakışıklıdır, Kadıköy'de bununla yürüyorduk, iki kızdan yanımızdan geçiyor, bizimkini süzüyorlar tam önlerinden geçerken biri ötekini önümüze doğru itti. Laf atmayı geçtim, kız attı önümüze :)

Laf da atmadım, utanırım zaten.

Igrenc bir sey oldugunu tahmin ediyorsundur sanirim. Bazen cok yaratici seyler cikiyor. Genelde olay yasandiktan sonra unutmayi tercih ediyor insan. Yoksa erkek aklindan komple tiksinecek malzemen olur.
Birkac kere nevrim donup insan kovaladigim oldu. Bir tanesini burada anlatmistim hatta. Tepki verilmesine alisik olmadiklari icin korkup kaciyorlar zaten. Ajjsjd

kung fu 'ya ek olarak bazen tepki verince üste çıkıp hakaret eden de oluyor. O zaman umursmayıp gidecek misin, etraftan kime destek gelecek ya da cvp verip fiziksel bi savaşa mı gireceksin bunlara karar vermen gerekiyor.
bazen sana pis bi laf geliyor si.meli so.malı, ne diyon dayı diyorsun. ne oros.uluğun kalıyor ne hastalığın... o zaman dönüp arkanı gidebiliyorsan olmuşsun demektir.
Ama bazen olmuyor işte, üstüne yürüyen bile oluyor. Bi de bu aşamada fiziksel tacize giren davranışlarda da bulunuyorlar. Üstüne üstlük etraftan koruyan da çıkmıyor bazen, insanlar sorun sizdeymiş gibi bakıyorlar ya da kafalarını çeviriyorlar.

Böyle şeylerle karşılaşınca yanında biber gazı, şok aleti taşıyan bayanlar bile oluyor, var yani.
Biber gazı sıkmışlığım var, laf atan babam yaşındaki sarhoş bi de üstüme yürüyüp sürtününce sırtına yumruk indirmişliğim var. Bunlardan birisi yol ortasında bağırarak beni öldürmekle ve tecavüz etmekle tehdit etti misal.
var da var.
yukarıda da dendiği gibi, erkek zihninden tiksiniyorsun unutmazsan.
zaten kabullendik artık, ayyuka da çıktı, bu coğrafyanın erkeklerinin %70i sapık, bunu göstermekten de utanmıyor.
Sadece sözle tacizde kalsa iyi yine, kötüye şükreder olduk.

Semtten semte çeşitlilik gösteriyor onu söyleyebilirim. Mesela lisem unkapanı civarındaydı, oralarda küfürle karışık bir laf atma tarzına denk geldim çok. (Senin bilmem neyini bilmem ne yaparım gibi.) Beşiktaş'ta yaşıyorum şimdi de, buralarda daha modern yöntemler kullanılıyor galiba. Geçen gün bir binanın asansöründen genç bir çocukla beraber indim. Yani on saniye içinde evlenme teklifi edecek sandım o derece. Beşiktaş'ta gördüğü en güzel kızmışım, gözlerine inanamıyormuş, nerede yaşıyormuşum, nerede okuyormuşum, vs. vs.
Alıştım tabii artık, sallamıyorum hiç.

Laf atan kişinin psikolojisini öğrenmek açısından da şu videonun yararlı olabileceğini düşünüyorum:

www.cumhuriyet.com.tr

djhdsk yolda karsidan karsiya gecerken onumden iyice yavaslayarak gecen(camini sonuna kadar indirmis bakip vay vay yapiyor)" yuru lan gerizekali ne bakiyon" diye bagirip tamponuna tekme atmisligim var.. hareket eden araclara vurmak, helikopterden helikoptere sarjor degistirmek bizim isimiz ;_;

gözüne far tutulmuş tavşan gibi kalakalıyorum.

seneye katılıyoruz.

akp gidince katılırız tabi:)

ben geri döndüm diyince katılınmıyor diye biliyorum ben. hakkımızı kaybettik diye biliyorum yani

bizden başka bu yarışmayı bu kadar takan yok millet eğlencesine geliyo biz milli mücadele yapıyoruz.

bence hiç katılmayalım.
katılmamakta haklıyız yapılanları netten açın okuyun.

Ben cok gereksiz buluyorum bu yarismayi, Lordiyi birinci yaptilar, sakalli ablayi birinci yaptilar, bunlar sarkiya puan vermiyorlar, sansasyonellige puan veriyorlar. Semiha Yanki o sarkisiyla sonuncu olduysa daha o zaman sizin vizyonunuza sokayim diyip yarismadan cekilirdim.

kira sözleşmen varsa gerek yok

kira sözleşmesine bile gerek olmayabilir. ben de taşındığımda değişiklik yapmıştım, sadece kimliğim ile nüfus müdürlüğüne gidip sözlü olarak yeni adresimi bildirdim. ama yine de garanti olsun, yanınıza alın tabii sözleşmeyi.

Kira sözleşmen lazım ya da isminize üzerinde tam adres doğru bir şekilde yazılmış bir fatura da olur. Bazı memurlar kıl oluyor, ben 3 kere nüfus müdürlüğüne gittim neymiş efendim elektrik faturamda Kat 2 yazıyormuş Daire 2 olmalıymış. Ama benim taşındığım daireye ne hikmetse binada kimsenin tanımadığı bir şahıs ikamet ediyor gibi gözüküyordu, o adamdan hiç belge istemeden kaydetmişler ama bize gelince memurlukları tutuyor.

İlginç yahu, demek ki memuruna göre değişiyor. Bende hiçbir evrak istemedikleri gibi eşim yanımda olmamasına rağmen onunkini de benim beyanıma istinaden güncellediler.

ganyan hariç hepsi için ideal bence.. avm kirasına bağlı ne kadar getireceği. sonuçta sen kira giderini sattığın hizmete ekleyemezsin.

Avm icindeki konumu nasil? Bir arkadastan duydugum kadariyla Forum Istanbul Avmdeki iddia bayisi dort bes ay once Turkiye capinda 3.en iyi hasilati yapmis fakat karini bilemeyecegim. Forum Avmdeki bayi Real marketin cok yakininda ve goz onunde bir yerde, Avmye girenlerin yarisindan fazlasi bayinin onunden geciyor zaten.

baz istasyonunu o kadar yere yakın yerleştirmezler diye biliyorum. belediye kamerası veya mobese olabilir.

metal kutular üzerinde hiç kamera gibi bir ünite yok. kutu içine daha yerleştirilmemiş olanlara baktığım kadarıyla baz istasyonu gibi. bazıları gerçekten ağır ve kocaman kutuları direğin tepesine monte etmek üzereler.

mobese olabilir +1

baz istasyonu. eminim.

bu baz istasyonu olayının elbet bir kıstası, yönetmeliği var. bunları kim denetliyor?
yönetmeliğine dair bir fikrim yok ama bu halimle bile gözüme oldukça fazla gözüktü.

denetlenmesi için vs. yapacak birşey var mıdır?

kutular arttıkça artıyor direkte;

i.imgur.com

baz istasyonu olmak üzere, az kalmış.

yalnız yakınına baz istasyonu kurulunca sinirlenen halk ile, cep telefonu çekmeyince sinirlenen aynı halk olması da çok ironik değil mi :)

yanlış anlama lafım sana değilde genelde hep böyledir.

Baz istasyonu olabilir, antenlerini takmışlar bile :) Bu kadar telaşlanmayın, baz istasyonu olmasa cep telefonları nasıl çekecek?

Baz istasyonlarını denetleyen kuruluş zaten var, bildiğim kadarıyla öncelikle TK'dan izin alıyorlar, sonra TK gelip yeri inceliyor, radyasyon denetimlerini vs. yapıyor ve istasyona kuruluma izin veriyorlar.

yanlarına gidip sormayi deneseydin?

Mikrodalgaların kanser yapıcı etkisi:

Cep telefonları ile baz istasyonları arasında sistem mantığı gereği ısı ışın yaymaz. Mikro dalga etkisi yoktur. Mikrodalga etkisinin zararları aşağıda anlatılmakta olsa da baz istasyonlarının çalışma mantığı mikro dalga ile karıştırılmamalıdır. Mikrodalgaların kanser ile ilişkisi üç şekildedir: Mikrodalganın kendisinin kanseri oluşturması, kanser yapıcı maddelerin hücreye girişini kolaylaştırması veya mevcut kanserli ortamın yaygınlaşmasını hızlandırması. Mikrodalga, DNA’yı onararak kanseri engelleyen melatonini azaltmakta ve dolayısıyla tümörü, lenfom (lenf bezi kanseri), ben kanseri, erbezi tümörü, çocukluk kanserleri meydana gelmektedir. Buna ek olarak mikrodalgaların kan içerisindeki anti-oksidanları azalttığı da gözlenmiştir. Bu da serbest radikallerin miktarını arttırıp genel kanser riskini arttırırken yaşlanmayı da hızlandırmaktadır. Baz istasyonları çalışma mantığı olarak ısı ışın yaymadığından mikro dalga etkisi yoktur. Bu nedenle insan sağlığı üzerinde kanıtlanan hiçbir etkisi yoktur. Btk yine de işi sık tutup sistemleri güvenlik mesafesi ve kurallarına göre kurdurmaktadır. Dünya sağlık örgütü, tübitak raporları cep telefonu baz istasyonlarının zararsız olduğunu desteklemektedir. Baz istasyonları GSM-900, GSM-1800 ve GSM-1900 frekans bantlarından yayın yapmakta ve bu yayınlar radyo / televizyon sinyallerinin çok altındadır. Baz istasyonu sinyalleri için uluslararası standartlar ölçüsünde azami limit değer 40 V/metredir. Ülkemizde 10 V/metre üst limit değerler uygulanmaktadır.

kaynak: tr.wikipedia.org

"Ay aman ben evimin dibinde baz istasyonu kesinlikle istemiyorum." triplerinde biri değilim. Teknolojiyle iç içe olan biri olarak elbette ki böyle bir şeye körü körüne karşı çıkacak değilim. Konuyla ilgili bir telaşım yok yani. Endişe diyelim :)

Ama aynı zamanda da "ülkemiz şartlarını" da ele aldığım zaman bu kurulmakta olan baz istasyonunun yönetmeliğe uygun olduğuna emin olamıyorum doğal olarak. "Atın ölümü arpadan olsun." mantığıyla da yaklaşmanın bir manası yok elbette.

Yanlarına gidip sormayı da manasız olarak görüyorum. Şu an montajı yapan ekip bu tarz olayların aşırısıyla defalarca karşılaşmıştır muhtemelen. Gidip yanlarına soru sorsam büyük olasılıkla ya geçiştirecekler ya da tersleyecekler. Boşu boşuna sinirlerimi bozmak istemiyorum.

- Merhaba, bu nedir?
- Baz istasyonu.
- Anladım. Peki bu yönetmeliğe uygun mu?

gerisini siz doldurun :)

öncelikle ülkemizde manyetik kirlilik yönetmelikleri son derece gevşek. evlerin arasından yüksek gerilim hatları vs. geçebiliyor. yani yönetmelik bizi pek korumuyor.

ikinci olarak, artık cebimizde taşıdığımız, kulağımıza tuttuğumuz 3g bağlantılı telefonlar varken baz istasyonuna karşı çıkmanın çok da bi anlamı yok. küçük çaplı baz istasyonlarını yastığımızın altına koyup uyuyoruz neticede.

eski baz istasyon kurucusu olarak cevapliyim.normalde istasyonlar şu şekildedir.www.google.com.tr

bunlar sanırım yeni modeller birazdaah farklı geldi gözüme.normalde yüksek kısımlara catılara konulan baz kalabalıklaşan istanbulda alt katlarda ve arabalarda çekim gücüne ulaşmakta zorlanmakta bu yüzden belediye,karayolları,elektirik idaresi gibi kuruluşlarla anlaşılarak böle bi montaja gitmişler.
sağlık açısından minilink aleti olmadıktan sonra problem olmaz. bknz.:www.google.com.tr

bu aletin 20 metre yakınından bile geçmeyin derim.

bu minilik aleti diye tabir ettiğiniz şeyin yakınına aktifken farkında dahi olmadan 50 cm kadar yaklaştım desem? :)

ılgaz dağı kayak tesislerinde bir işletmenin hemen köşesine monte edilmiş. içeride ısınırken ayakta duruyordum öylece, kafamı azıcık yukarı kaldırdım ki hemen 50-60 cm dibimde köşede bundan vardı :)

bu arada baz istasyonunun son parçalarını monte ediyorlar. sanırım bahsettiğiniz eski tiplerden daha farklı dediğiniz gibi;

i.imgur.com

Bu baz istasyonu sadece tek operatöre mi aittir, yoksa birden fazlasını barındırabilir mi?

Zaten tüm telefonlar full çekiyorken bunun konmasının mantığını anlayamadım.

telefonlar full çekiyor olabilir ama data bağlantılarında bantgenişliği yetmiyor olabilir ya da aynı anda bağlı olabilecek abone sayısı azdır vb. o yüzden ilave yapıyor olabilirler.

yönetmeliğe uygun mu sorusu naif kaçmış biraz. emekçi mahallelerinde gece operasyonu ile takıyorlar, reklam tabelalarının içine, arkasına gizliyorlar mesela. sonra insanlar uyanıyor, fark ederlerse kırıp mahalle girişine bırakıyorlar. hatta çatışma çıkıyor bazen, baz istasyonu korumaya 3 otobüs çevik getiriyorlar falan. genel olarak azıcık komik bir inatlaşma biçiminde ilerliyor.

ben olsam girmem o işe. biraz daha artarsa mb müdahale eder.

ben daha da artacağını düşünüyorum.
''artarsa mb müdahale eder'' düşüncesi de basit geliyor o kadar kolay bir denklem değil,hadi dolar arttı müdahale edelim olsa keşke. kısa ve uzun vadede bence dolar daha da artacaktır.
yatırım tavsiyesi değil tabii ki kişisel fikir.

bu kadar yükselmesi bile anormal. yavaş yavaş düşmeye başlayacaktır.

3e kadar yolu var.

Ogleden sonra abdden veri gelexek.tahmin gunu 2.52 de falan kapatir. Su anda dusuyor ancak. Dalgalanmalar normal. Kisa vade al sat yapiyorsaniz degerlendirin. Uzun vadeli yatirimda dolar her daim kazandirir kazandiracaktir. King cunku.

2,51i geçeceğini sanmıyorum ama bu seviyeye çok yakın dolaşıyor, bence gerileyecek dolar, bu seviyeler çok yüksek, seçime doğru tabii ki daha da yükselecek, ben daha aşağılardan alınabileceğini düşündüğüm için böyle söylüyorum.

geçen hafta gram fiyatı 90 dı. bu hafta 87 civarı. acil ihtiyaç yoksa bekleyebilirsin.

bekle biraz daha geçen hafta bozdurman lazımdı 90 liranın üstüne çıktığında..

@accorbite o zaman lazım değildi...

fiyatından bile haberim yok, bir ara almış kenara koymuştum.

Ne kadardan almıştın? Ona bir bak da yok pahasına zarar etme. Bende de vardı geçen hafta 90'nın üstüne çıkınca gittim hepsini bozdurdum çünkü uzun zamandır gramı 90TL üstüne çıkıyor sonra düşmeye başlıyor.

acele etme.

suyun basıncı çok yüksek olabilir. eğer yoksa tesisatçıya bir tane basınç düşürücü taktıracaksınız.

su giriş vanasını kapatın

Evet sürekli artıyor.

normal tesisat suyunun basıncı yüksek olabilir bi regülatör basın düşürücü takman gerekebilir evin ana tesisatının önüne.

soğuk su tesisatından petek tesisatına su alan vana kaçırıyor bence. ya vana tam sıkılmadan bırakılmış ya da bozuk.

normalde kombinin altında da suyun tahliye edildiği bir vana olması lazım. oradan basıncı düşürmeyi deneyin.

o da olmazsa basınç ideal olduğu zaman - ya da işte petekten su alarak ideal hale getirin- kombinin su aldığı vanayı kapatın. gene artıyorsa o vana bozuk ve su alıyor demektir sttc nin dediği gibi

Daha önce banyoda termosifon kullanıldıysa, onun vanası açık kalmış olabilir. Aynısı bizde olmuştu, o vana bozukmuş kombinin su basıncı yükseliyordu ve kombi suyu tahliye edip etrafı batırıyordu. Bir su tesisatçısı çağırdık, vanayı tamir etti ve kombi düzeldi.

çalıştırmadan önceki bar tahmini olarak 1,8 diyelim. sistemde hiç bir sızdırma yoksa kombi çalıştığı anda sıcaklıktan ötürü genleşme artar ve basınçta artar haliyle. sistem kendini koruma amaçlı olarak 2,2 barda kapanıyor olabilir.

sistemde hiç sızıntı yoksa kombinin çalışmadan önceki basıncının 1.1 veya 1.2 bara yükseltilmesi yeterli olacaktır.

tabi besleme suyunun sızdırması veya açık olması da önemli bir seçenek göz ardı edilmemesi gerekir.

su doldurma vanası bozulmuş olabilir.
kombiye hava basılması gerekebilir.
eşanjörde delik olabilir. en masraflı arıza bu.

bizim kombide üçü de oldu. üçüncüsünde kombiyi değiştirdik.

kombinin su alma vanası kaçırıyor. vanayı değiştirin.bir de kombiye kaç bar basınçta su yüklüyorsunuz ?

Hava basılması gerekiyormuş

annemlerin evinde var. hevesle alınan biraz kullanılıp dolaba kaldırılan, arada hatırlanıp kullanılan yine dolaba kaldırılan bir şey. narenciye sıkma makinesi var yine öyle alınıp dolapta yer alan.

moulinexti galiba ikisinin de markası, 10 yıllık falan.

alındı, kullanılmadı, kenarda ölümünü beklemekteydi en son.

bir de katı meyve sıkacağı güzel meyve suyu üretmiyor bence. posası falan hiçbir şey kalmıyor, faydalı kısmı çöpe gidiyor. tadı da aynı değil, garip bişey olup çıkıyor.

hepsinin de temizliği zor bence, kolayı olacağını sanmıyorum. yani illa bi avuç avuç posa temizliyorsun her kullanımdan sonra :\

evet kullanıyorum. Philips'in bir modeli var onu kullanıyorum. Haftada 1 kere falan sıkıyorum genelde. O an evde suyu sıkılabilecek hangi meyve varsa onu karıştırıyorum. Benim kullandığımın temizlemesi bana göre kolay. bizdeki ya bundandı (git:www.n11.com ) ya da aynı bu görüntüde 700 w olanıydı. Tam hatırlayamadım.

bende büyük bir heves ile alıp, dolaba attm çünkü temizlemesi falan dert ama küçük çocuk var ise evde, onun gelişimi adına fedekar bir annenin sürekli kullandığı bir alet olabilr

Kullanıyoruz, ilk aldığımda çok kullanıyordum ama şimdi haftada bir- iki kere ancak kullanıyorum çünkü sabah kahvaltıyı çok hızlı halletmem gerekiyor. Meyve kandaki şeker oranını tavan yaptırdığından meyve sularını birden kafaya dikilmemesi gerektiğini öğrendiğimden beri bir bardağı 10-15 dakikada yavaş yavaş tüketiyorum.

Yaklaşık olarak 7 senedir kullandığım ve 3 kişiye daha tavsiye edip aldırdığım makine; Philips ALU. Ben 230TL'ye falan almıştım yanılmıyorsam. Temizlemesi sabunlu suyla ve fırçayla hızlıca yapılabiliyor. Posa atılan yere poşet bağlıyorum. Üstündeki parçalar çıkıyor, toplamda 3 parçasını yıkıyorsun.

Aynen ben de eve büyük bir hevesla almıştım ama çok kullanılmıyordu. Ta ki ben isyan edene kadar. Şimdi sabahları taze sıkıp içiyorum :) Profilo vardı sanırım bende 700w galiba ama tam emin değilim eve geçince yazarım tam modelini.

canım çekti, kurup sıkacağım bugün :D

2 senedir deliler gibi kullanıyoruz. çok da seviyoruz. değişik kokteyller falan yapıyoruz. sebze suyu falan da.. yıkaması zahmetli gerçekten ama meyve suyu seviyorsanız değer. tavsiye ederim.

almadan önce çok araştırdım. hatta arzum ve tefal'inkileri denedik, pek memnun kalmadık. sonra bir cafe sahibinin önerisiyle homend aldık. bu alet süper çıktı. resmen moleküler düzeyde ayırıyor suyu :) modeli projuicer 2706

Öncelikle doğru olan kısım deli gibi kullanılan bir ürün değil. O zaman neden pahalısı alınsın.

Homendi tavsiye ederim... www.bulabilirim.com

Ha para vereyim dursun köşede dersen de moulinex'te güzel cihazdır.. www.bulabilirim.com

Viber. Hem bedava telefonla da konuşabiliyon.

yurt dışındaki bir arkadaşımla viberden hem konuşuyoruz, hem chatleşiyoruz.

viber - tek gecerim, sesli ve kamerali görüsme özelligi var, pc ye kurulabiliyor. android, ios, windows phone, blackberry, nokia... her türlü cihaza yüklenebiliyor.

icq. sesli konuşması da var. cabası nostalji olması :)

Telegram
Viber
Tango
Kik
Skype
Hangouts

viber diyorum. Sürekli bilgisayar başındaysanız ve telefonda mesaj yazmaktan nefret ediyorsanız ve de sesli görüşme yapmak istiyorsanız tek geçerim.

gelen yeşillik malzemeleri yemem ben zaten. direk atarım. çünkü çok kaliteli bir yer değilse yeşillikler "genelde" yıkanmaz. dolayısıyla pistirler.

edit. tabi yıkayıp yenilebilir yani.

kalmıyor ki, lahmacunun arasına koyuyorsun bitiyor. niye canımı istettin ki şimdi?

dokunmam bile. direkt çöp.

bizde de pek yenmez, kendimiz hazırlarız.
lahmacunu sevmem bu arada.

Cope atmam, yerim lahmacunla.
Direkt cope atan arkadaslar, neden oyle yapiyorsunuz?

yiyebildiğim kadarını yer, kalanını çöpe atarım.

yeşillik sevmiyorum.
plastik paketi bile açmam.

lahmacun kırık yılda bir yerim. onda da artan olursa çöpe evet.

genel olarak paket servisle gelen şeylerin artığını yemek bitince aynı poşete tıkıştırma ve koltuktan kalktığım gibi çöpe atma eğilimim var. anca kolonyalı mendili falan alırım geri kalan ne varsa atarım.

kullanılmamış limon kalırsa dolaba koyarım ama yeşillikler çöpe gider.

varsa evdeki yeşillikleri kullanırım.
yoksa gelenleri.

lahmacun artsa bile yeşillikleri atarım.

sipariş verirken yeşillik göndermeyin diye not düşüyorum. Çöpe gidecek yoksa yazık

sayende akşama ne yiyeceğim belli oldu.
ufak kutu göndermişse ya da az kalmışsa çöpe, yok fazla fazla ise dolaba gider.

Bir keresinde yeşillikle yiyelim dedik, annem yeşillikleri bir kasenin içinde yıkadı, kasenin dibinde bayağı bir kum birikmişti. İşte o zamandan beri sadece limon sıkarım, yeşillikleri yiyen yer, yenmeyen çöpe gider.

lahmacunun içine yığarım ve yerim.

zengin arkadaşlar gibi gelir gelmez çöpe atmam, getiren arkadaşa "al kardeşim ben yeşillik yemiyorum, başkasına verin" derim, bugüne kadar da geri çeviren olmadı.

ikincisi ve asıl önemlisi lahmacunun en kral yeşilliği maydanozdur, bunu herkes bilmez, az limon, bir kuple pul biber, biraz tuz ve maydanoz, deneyin daha da başka bir katık aramayacaksınız.

bizim eve de girmişti bundan bi tane. ortalığı talan edip bulamadık, hatta hayal gördüğümü dahi düşündü evdekiler. bizim kurtuluş yöntemimiz aşırı temiz oldu yalnız. aynı gün çamaşır makinesine attığımız örtülerin tekinin içindeymiş hayvan, makinede ölmüş doğal olarak. yine de bu yöntemi tavsiye etmiyorum.

bulunmak istemeyince bulunmuyor o namussuzlar. diyeceğim bu.

odanın kapı girişine boydan boya o yapışkanlı kartondan koyun, bi de karton ayakkabi kutusu gibi olsun üzeri jelatinli olsun, yapistirici koktugu için üzerine ne koyarsaniz koyun gelmezler

eve kedi salın.

unun içine alçı karıştırıp muhtelif yerlere bırakın.
ne kadar una ne kadar alçı konulacak bilmiyorum. çalışma prensibi; alçı kokusuz ve ıslanınca katılaşıyor. farecik unu yiyecek, alçı sindirim sırasında taşlaşacak.
ya ben ratatoille'den sonra farelere, roboroach sonrası hamamböceklerine iyice kıyamaz oldum. valla üzülüyorum, o fare de sizin sağlığınıza epeyce zarar verebilir, mecbur def edilecek.

kedi de yakalamıyor. çok uğraştı en sonunda kaçtı gitti. kartonları uygularken elinize eldiven giyin. peynire dokunmayın. ancak karınları acıkınca ortaya çıkıyorlar ki 10 günü bulur bu. ortada yiyecek su bırakmayın. acıksın karnı. bir liralık kapanlarla yakaladım ben. ayrıca bu piçler peynirden çok un, çikolata, bisküvi, vs şeyleri seviyorlar. tavuk derisi de öneren olmuş ocakta çevirip kokutun ortalığı

Peynir yerine sucukla deneyin şansınızı.

bozulmuş salamı çok seviyorlar. deli atıyor salamı yiyeceğim diye.

Zehirli yem alacaksin eczaneden.

fare-peynir geyiği, çizgi filmlerden çıkmış olsa gerek. o dediğiniz minik farenin ennn sevdiği yiyecek, yer fıstığı. çükületaya ve toz şekere de bayılıyo namıssız. paketin dibini deler ve sömürür. 'Lan noolacak? Alt tarafı bi gram çükületa yiyo, başımızın gözümüzün sadakası olsun!' düşüncesi güzel de, koloni haline geldiklerinde, işin tadı kaçıyo.
fare heywanı sonnn derece zekidir. beni geçer mesela. yapışkan kartona yapışması için, önce warfarinle gafayı buldurmanız lâzım. ayık gafaynan, etrafından dolanır, yapışmaz.
1 liralık kapanlarla da, sadece 1 tanesini yakalayabilirsiniz. Eğer 1'den fazla fare varsa, kapana kurban gideni görüp öğreniyolar kanmamayı.

Kapan +1. Güzelce kur, aman eline dikkat et, kurduktan sonra bir kez dene, sopayla uzaktan hafiften dürt bakalım doğru kurabildinmi. Ayrıca kapanı kurmadan önce eline eldiven tak, peynir veya sucuk koyacaksan onu da eldivenle yerleştir. Fareler kokunu alıp tuzağı algılayabiliyormuş.

ne yaparsan yap eldivenle yap. bu çok önemli çünkü kokun sinerse gelmez(ler).

Bunu dene istersen.. www.bulabilirim.com

hiç değil.

Gittigidiyor sitesinden bahsediyoruz mantıklı olun lütfen. Ücret siteye ödeniyor, ürün size ulaşıyor, onay verirseniz satıcıya aktarılıyor, onay vermezseniz iade ediyorsunuz para size iade ediliyor. Cihaz en fazla pararlel ithalat falandır, satıcıyla bunu görüşün.

ithalatçı garantisi altında diyor, resmi distribütör değil yani. bundan dolayı o fiyatta olması normal, mesela şu sitede 1499 tl.
www.indirimkartimda.com

hangi ithalatçı tarafından garanti veriliyor onu öğren, o firmayı araştır. yoksa telefon orijinaldir, o bakımdan sorun çıkmaz.

aslında merak ettiğim nokta garanti konusunda bu firmalara ne kadar güvenmeli? yoksa bu tamamen şans işi mi? istanbul'da yaşıyorum bu arada.

kvk dan hepsi daha iyidir aslında. yinede sen bilirsin.

ama demedi deme:
allah korusun garantiye gönderirsen kvk sitesine girdiğinde:
telefonunu imei den sorgulaya tıklayacaksın. çalışmayacak. bazen görüntülenmiyor diyorlar. aslında hiç bir telefonu girmediklerini düşünüyorum. çünkü turkcell teknik servisi de düşüncemi doğruladı. 8 yıldır takip edilebilen kod görmemiş.

sitenin iletişim bölümünden yazı yazacaksın. "gönder" tuşunun arızalı olduğunu fark edeceksin. arada teknik arıza var diyecekler.

aramak isteyeceksin. telesekreter: tahmini bekleme süreniz 30 dakika. dakikası 2,70 tl den görüşmeye devam etmek için 1 e basın diyince tırsıp kapatacaksın.

gönderdiğin telefonu formatlayıp geri gönderecekler. hemde power tuşu düştü ve bataryası 2 saatte bitiyor diye göndereceksiniz telefonu. arızalar giderildi.ayrıntılı bir telefon gönderecekler. 4 kez üst üste göndermeniz lazım değişim için diyecekler.

4. aylık bekleme sürenin sonunda. arıza anlaşılamadı diyip geri gönderecekler. 5. ayın sonunda power tuşu değişip geri gelecek. ve 8. ayın sonunda "arıza tespit edilemedi" diyecek 2 saatte şarjı biten telefona.

düşüneceksin. 12 ay taksitle aldım. 8 aydır kullanmadan para ödemişim. 3 ay daha kullanmazsam değişim talep mi edicem deyip yeni pil alıp kullanacaksın.

garanti meselesi yüzünden fiyatı böyle ucuz.
adını unutsam da, lg'leri getiren bir ithalatçının çok berbat olduğunu okudum, sen de nette biraz araştırırsan bulursun belki. bir de satış yapan kişiye bir sor kim ithal ediyormuş, sonra onu bir nette araştır garanti durumları nasılmış. alacaksan öyle al.

garantiyi takma kafana. tr garantili olsa kaç yazar. verirsin servise, alakası olmadığı halde "sıvı teması" var derler, garanti dışı kalır. 3 telefonum böyle heder oldu. ben de 4 yıldır ithalatçı (dükkan) garantili telefon alıyorum, sıkıntı çıkmadı.

Satıcıya imeisinde bir problem olup olmadığını sorun gerçi GG, atılan mesajlara müdahale edebiliyor diye biliyorum ama yine de kontrol etmekte fayda var. Çünkü GG'den iki defa telefon aldım, ikisinde de imei problemliydi. Benim aldığım telefonlar çok pahalı değildi o yüzden dert etmedim.

bu kullanıcı özelinde bir şey diyemem ama paralel ithalat olmasının dışında sorun yok gibi. Sonuçta tüm firmalar gibi bunlar da tüketici kanununa tabi.

Elektrikli mi kardeş bu

Deposu 60 litreymis. Bombos bir depo arac benzinliyse takriben 300kaat, dizelse 260kaata dolar.

parayı yatırırken (daha doğrusu yatırmadan önce numarayı girildiğinde) ekranda çıkıyo olması lazım, yani tabi bu dediğimi atmler için söylüyorum.

iban'dan isim ogrenemezsiniz. parayi da isim belirtmeden ya da yanlis isme yollarsaniz size geri doner.

ben havale yaptığım zaman iban numarasına, gönderdiğim kişinin isim ve soyisminin baş harfleri çıkıyor parayı tam göndermeden, sonra onay veriyorsun zaten.

ayni bankada ise isim ve soyisimlerinin bir kismi gorunur evet. ama farkli bankada ise goremezsiniz.

İng Bank internet şubeniz varsa, ibanı yazınca isim ve soyismi ya da en azından iki/üç harfini görebilirsiniz. Diğer bankalardan para transferi için isim soyisim ve iban nosunu doğru bilmeniz gerekir, iban ile isimler uyuşmazsa kendi hesabına para geri gelir.

yanlış kişiye yolladım diyelim. para ne zaman geri döner hesabıma? yani yanlış yaptığımı ne zaman öğrenebilirim?

yanlış gönderildiğinde genelde 20 dk içinde geri dönüyor olmalı, en azından enparada böyle oluyordu ama efr genel olarak aynı olduğundan sizinki de kısa sürede belli olur.

arçelik alma da ne alırsan al. gerçekten çok kalitesiz.

beko daha dayanıklı.

beko bayiine gittiğimde arçelikle her şeyi aynı mı diye sordum. aynı dedi. sadece ön panel biraz farklı.. özellikle içindeki malzemelerin aynı olup olmadığını sordum aynı olduğunu söyledi.

beko linkine tıkladığınızda hi-tech rezistans olduğu yazıyor. bunu arçelik yazmamış. pahalı makinelerine baktım onlara da yazmamış. herhalde aynı rezistans arçelikte de vardır.

ikinci el piyasasına baktığımızda doğru düzgün hiç vestel yok. 10-15 yıllık arçelik beko makineler hala kullanılıyor ancak bu kadar yıllık vestel makine görmedim. ama vestel son 2-3 yılda biraz değişti gibime geliyor. yani eskiden iyi bir marka olmamasına rağmen şimdi alınabilir mi acaba? sonuçta 100 lira daha ucuz.

Arçelik ile Beko'nun hiçbir farkı yok. Vestel kullanmadım ama senelerce televizyonlarından çok çektim. Bir de servis olayından dolayı Arçelik/Beko tercih edilir.

Vestel almayın diğer ikisi aynı ve alınır 20 sene kullanılır

beko al, vestel alma. arçelik e bir şey demiyorum.

Zamanında bir hata yaparak beyaz eşyaları Vestel aldık. Çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, buzdolabı, fırın. Bu iş bütçe meselesi ben olsam ve imkanım varsa üçbeş kuruş verip samsung veya bosch alırdım. Benim çamaşır makinesi ile yaşadığım tecrübeler aşağıdaki gibi


1.Hatırladığım kadarıyla ilk 3 servisten sonra makineyi yenisi değiştirdiler.Bu süre zarfında ne çektiğimi ben bilirim. Yeni gelen makineye de 2 kez servis geldi.
2.Servis hizmeti çok kötü
3.Yedek parçası pahalı
4.Garantisi bittikten sonra kimse yetkili servisin eline düşürmesin. En son yaklaşık bir ay önce yine arıza yaptı yetkili servis 200 TL fiyat verdi. Özel bir servis 50 TL'ye yaptı.

vestel'in buna yakın bir modelini kullanıyoruz. 4 sene oldu. bir kez servis geldi onun dışında sorunsuz.

Şimdi ben de senin kafanı karıştıracağım ve Vestel al diyeceğim. Arçelik'ten çok çektik, Vestel'in buzdolabı - çam.mak.- LCD TV ve bulaşık makinemiz var, 4 senedir kullanıyoruz, bir sorun yaşamadık çok şükür. Hatta başka bir LCD TVmiz daha var o da neredeyse 7 sene olacak, hiç sıkıntı vermedi. Demek ki bu iş biraz şans işi.

şanstan ziyade, daha önce de dediğim gibi vestel son yıllarda kaliteyi biraz yükseltti. ha arçelik taş gibi makine mi.. değil. son 6 ayda hem buzdolabım hem çamaşır makinem bozuldu. ikisi de arçelik. ikisini de ikinci el aldığım için bir şey demedim. yaptırsam yine bozulacak. en azından 4-5 sene idare edecek sıfır bir makine alayım dedim. ha param olsa veririm 2000 küsür bosch'un alman üretimi serileri var. buzdolabında lg nin çok sağlam dolapları var. samsung son yıllarda sektörde baya bi hissettirdi kendini. tereddütsüz alınabilir..

şu an ki bütçemle anca bunları alabiliyorum. arçelik/beko ikilisinde arçeliğin paneli daha güzel olması sebebiyle onu tercih edeceğim galiba.

Bazı şirketler tatil evet. Şirketten şirkete değişiyor.

e-ticaret sitesinde çalışan biri olarak bizde var.

bizde yarım gün. yıllık izin kullanabilirsiniz dendi.

Sonradan ödenmek üzere tatil yapan var.

idari tatil var. dolayıısyla tam gün tatil kamu kuruluşları için geçerli. özel sekötrde böyle bir zorunluluk yok.
bizde yarım gün.

bizde tam.

edit: tam derken tam gün tatil.

6 ya da 7 si ihtiyaca binaen tatil..
lütuf etmiş abiler:)

bizde tam gün tatil. ohh.

Bize de tatil.

az önce 4 saatlik ücretsiz izin formu doldurdum cuma günü yarım gün için

bizde de tatil. 19 Mayıs 23 Nisan yerine arefe günleri tatil oluyor ama.

Bizde de tam gün tatil.

bizim tatil. ama onun yerine 28 ekimde tam gün çalışacağız.

bizde tatil.

Özel sektör için yarım gün çalışma var.
Bizim şirkette tam gün uygulanacak.

biz çalışıyoruz malesef.

Bize tatil degil. Yarim gun calisma var.

yarım gün.

biz o süreci sigaraya hiç başlamayarak atlattık.

kesin bilgi. yayabilirsiniz.

bence anne sözü dinle. ailende de kötü bir geçmiş var madem kabullenmelisin. illa başına kötü bir şey gelince mi bırakacaksın?

benim eniştem 30 sene sigara içti ve baya da seviyordu. bir kalp krizi geçirdi bir daha ağzına sürmedi, doktoru da çok korkuttu tabii. 10 senedir içmiyor şimdi.

boşver iç sen. ölüp gittiğinde süreci atlatacaksınız nasılsa.
tum anlattıklarına ragmen bırakmıyorsan kendini imha etmeye calısıyorsundur bılerek ya da bılmeyerek.

yazık annene

İlk önce ya ben zaten bağımlı değilim, çayla, alkolle, muhabbetle iyi gidiyor dersiniz.
Sonra istediğim zaman bırakırım. Ama o sigara bırakılmaz, sürekli ertelenir.
3 ay bırakırsın, sonra ben kurtuldum bundan ya bir tane içsem ne olacak dersin. Bir dal içersin, ardından 3 sene daha içersin.

Bu zıkkım öldürüyor arkadaş. Güzel bir ölüm de değil.
Akciğere soluk borusundan iğneyle biyopsi alınıyor.
Prostatınızdan biyopsi için idrar yollarından giriyorlar falan.

İki gram aklın ve annene merhametin varsa bırak hemen.

gizli gizli içecen amk, sorduğun da soru mu. Annene bıraktım diyecen gizliden içeceksin. Boşa uğraşmayın millet size ne anlamadım, içsin arkadaş. Doğal seçilim çalışsın.

Kanki bırak be. Kafamı sikeyim ko bırakmıştım 1 şey olmaz diye başladım. Günde 3 4 müş 1 de çok kolay bırakırsın. Ben 1 paket içince bugün az içtim diye seviniyorum.

Cidden bak zevkmiş suymuş buymuş palavra. Nikotin ihtiyacı falan ds hikaye. Tik gibi resmen elin gidiyor yakıyorsun. Bırak hacı bı rak.

evlenince bırakmayacaksın o sigarayı o kesin kere kesin. annenin içi gidiyor tabi kendi çocuğu canından bir parça kendini öldürüyor. anne için çok zor. Annene desen ki sen iç ben bırakayım öleceğini bilse yine kabul eder bunu. Annelik öyle bişey. Ama sen istiyorsun ki annen sana lanet olsun ne halin varsa gör desin. sana olan ne tür iyi hisleri varsa körelsin yok olsun. Durumu kabullensin. Zor. Annenden bunu beklemek haksızlık bence. O kadın acı çekiyor ve kendi istekleri için değil senin için acı çekiyor.

Şimdi içme. Yaşın kaç bilmiyorum ama seni gereksiz durumlardan korumak için uyaracak insanlar olmadığında üzülüp tellendirirsin. Anne sözü dinle özetle madem sağlık sorunları da var ne kendine ne annene zarar verme.

su kalbinden temiz satirlari cigara icerken yazdigim icin sigara icmene laf demeyip direk soruna geciyorum; kabullendirmeye calisma. gizli gizli ic, hem annenin istedigi olmus olur hem de sigarana devam edersin. hayat boyle, insanlar pembe yalanlar istiyor.

sigara denen sikik şeyi ne kadar büyütüyorsunuz amk.

nefes alamayarak, kendi ciğerlrini kullanamayarak tıslaya tıslaya gebermek ve sen geberirken annenin senin başında 1 günde 10 yıl yaşlanarak çürümesini izlemek istiyorsan iç bana ne.

the fault in our starsta güzel söz vardı: "kanserden daha kötü bişi varsa, kanserli bir çocuğun ebeveyni olmak"

Anneler her zaman abartır, duygu sömürüsü yaparak seni vazgeçirebileceğini zannediyor. İçmesen daha iyi tabii ki ama içmek istiyorsan da sana her seferinde bırak dediğinde bişe olmaz bana, içecem de.

var böyle bir huy bizim insanımızda. kabullenmek yerine bağırıp çağırarak konuyu kapatarak bir daha olmayacağını sanıyorlar. al karşına konuş ben içiyorum bu da benim de

annen haklı bırak. asıl evlenince içmek istiyorsan içersin. hasta olursan karın bakar annen kurtulmuş olur.

anneni çok takdir ettim, süper ötesi bir annen var. üzme anneni, şimdi bırak. evlenince bırakacağım ne demek, niye şimdi değil de evlenince? ya evde kalırsan tövbe tövbe :))

Rocknroll'a cok guldum.

Aynen, ya evlenmezsen?

Kendine bir deadline belirlemissin zihninde guya birakmak icin ama o vakit geldiginde birakamayacagini biliyorsun degil mi?

Annene cok yazik. Kadincagiz ne dertleniyordur simdi seni dusunerek...

10 problemin olsun ama sigara icerek uzerine bir 1000 daha ekleme.

Yasindan dolayi su an sana sigara bir cikis, havali bir kacis veya sosyallesme araci gibi gorunuyor olabilir ama oyle degil. Su an denesen de hemen birakamayabilirsin zaten.

Ozetle annene kabullendirmeye ya da gizli gizli icmeye dil de birakmaya calis...

Sigarayla ailene rustunu ispat etmek gibi bir bilincalti istegin varsa da baska seylerle gostermeye calis bunu.

Mobilde oldugum icin editleyemiyorum. Dogal secilime deginen arkadaslar da olmus. Bence bu bile bir neden olabilir birakman icin...

Diyelim ki evlendin ama 7 yil sonra oldu; bu 7 yilda ictigin sigaralardan dolayi bir hastalik sahibi olursan esinin bunda ne kabahati olacak?

Neden evlenince?

Birakman gerektigini dusunuyorum...

@sayns Yok ya herhangi bir şey ispat etme gibi bir amacım yok. Yaş olmuş 21. Gerçi yaşım çok da ileri değil ama yine de ergen değilim. Bu arada kendimi kandırdığımı da düşünmüyorum, istersem bırakabilirim zamanı gelince.

Koyu gri ve siyah gibi renkler kirleri az gösterir.

Beyaz renk ve açık renkle kirleri çok gösterir.

Ben olsam hafif koyu yeşil/mavi ya da kavuniçi bir araba tercih ederdim. Hem üzerindeki kirleri fazla göstermez. hem canlı bir renkler.

Siyah tabi ki. Siyahtan güzel bir renk mi var arabaya yakışan?

Bazı modellere yakışan farklı renkler de var tabi.

D segmenti bir araca beyaz gayet güzel yakışır. Orta halli C segmentlilere de yakışabilir haliyle...

Güneş alma oranı yüksek bir ildeyseniz beyaz iyi tercihtir.
Acemiyseniz ve ufak tefek onarım görecekse aracınız beyaz iyi tercihtir.
Kirliliği az göstersin arabam diyorsanız beyaz iyi tercihtir.
vs...

siyah.

son yıllarda trafikteki arabaların %77.8i beyaz (küsüratlı verdim ki salladığım belli olmasın).

bu nedenle beyaz düşünmüyorum. kırmızı da almam. kahverengi de.

bayilerin lansman rengi dedikleri renkler oluyor. genelde siradisi, yollarda cok goremeyeceginiz ama bilgisayar oyunu oynarken arabayi boyayacaginiz renkler genelde. mesela cok acik mavi ya da asit yesili ya da turuncu ya da sari ya da benzeri bazi renkler. bu renkleri dusunmenizi oneririm.

beyaz ve gri dışında hepsi.

güneş yanığı derdi olmaması sebebiyle beyaz

Belli ki düşük segmentte bir araç alacaksınız, bir de beyaz alıp iyice şirket arabasına çevirmeyin.

Cizik ve gunes problemi icin beyaz.

siyah kiri göstermiyor diyen çok yanlış konuşuyor. beyaz daha az kir gösterir siyahtan. güneş konusunda da avantajı var. bir de her renk her arabaya yakışmaz ne alacaksınız onu da düşünmek laızm.

Siyah arac kir gostermez diyen adamin siyah arabaya sahip bir yakini oldugunu bile zannetmiyorum.

Aman siyah alma cok pisman olursun. Aracini her gun silmezsen les gibi dolasirsin ortalikta. En ufak kiri gosterir siyah arac. Agent down'un da dedigi gibi beyaz arac daha az kir gosterir. Yalniz beyaz arac merso, audi, bmw, volvo disindaki araclara pek gitmiyor model olarak. Yani vosvogende bile tam oturmuyor.

Biraz pasakli bir insansaniz kesinlikle gri-fume arac alin. Siyah araci ankarali arac manyaklarindan baska kimseye tavsiye etmem.

Gümüş gri veya beyaz tonları çok iyidir. Bunu aracınızı yağmurlu bir havada açık otoparka beyaz bir aracın yanına çekince ve de çizik vs. oluşunca daha iyi anlıyorsunuz. Benim için aracı yıkatmak problem değil, kimse de çizemez kapalı garajıma çekerim aracımı diyorsan istediğin rengi alabilirsin.

Aracım siyah, yeni araç almadım, ikinci elini araştırdım, özellikle beyaz ve gri baktım ama bulamayınca mecbur kalıp aldım. Bu arada siyah renk güneş altında daha çabuk matlaşıyor.

ben üstüne 3 gün uyurum heralde.

20-25km çok yokuş yoksa yormaz.

Parkura bağlı. Dümdüz yolda bir şey olmaz.

parkur düz.

üyeliğin varsa spor salonunda veya evde varsa kondisyon bisikletinde dene en az direnç ile.

işe giderken bineceğim aslında inheritance.

parkura ve kondisyonunuza ve bu 20-25 km'nin hepsinin tek seferde mi yoksa parça parça yapılmasına bağlı. ilk başlarda biraz zorlar ama süreklilik arz edince hiç yormaz emin olabilirsin.

elektrik destekli bisikletlere de bir göz at.biraz pahalı ama seni rahatlatır.

@ykyt
ehliyet istiyor mu o?

düz yolda 50 km yormaz ya, başlarda zorlar tabi ama zamanla bacaklar alışır. önce kısa mesafelerde alıştırma yapmakta fayda var.

hiç antrenmanı, kondüsyonu olmayan eşim (kadın), arkasındaki pusete de 2 yaşındaki oğlumuzu oturtup eymir gölü etrafında bir tur attı geldi. eymir'in etrafı 10,5 kilometre. parkur düz sayılır ama yine de hafif inişi yokuşu var. daha da ay oy bittim yoruldum demedi, bıraksam bir tur daha atardı.

yok ehliyet istemiyor. şu tip diyorum;

www.spordunyasi.com

@kibritsuyu
onun kondisyonu o iki yaşındaki çocuk işte. çocuk bakımı bisikletten daha çok kondisyon ister.

Düz yol ise hiç yorucu olmaz, ben yaz tatilinde her gün 50km sürüyordum, öyle bir yorgunluk hissetmiyordum. Ancak lastiklerin dağ bisikleti lastiğiyse yere çok iyi tutunduğu için biraz daha yorucu olur.

Sadece gidiş 25km ise biraz sıkıntı olur ama toplamda 25km ise hiç problem olmaz bence, zaten bir hafta git gel hemen alışırsın.

1 hafta sonra su içmek gibi ayran içmek gibi normal bir durum haline gelir. ilk 1 hafta önemli.

ben bir kere 1 günde 54 km sürdüm, o günden beri binmiyorum bisiklete. Çok yorar o mesafe bile.

çok yorucu olmaz. bir süre sonra az gelir hatta. kondisyon.

işe gideceksen önemli olan yormasından ziyade terletmemesi bence. 2 günde bir 50-55 km pedal basıyorum ama 10 km mesafedeki işe gidip gelirken kullanmıyorum. her gün basacaksan 3 gün sonra alışırsın, ayrıca mesafeyi yarım yarım alacağın için yoruculuğu daha da azalacaktır. yine de terletme olayını düşün derim.

bence yanlis bir hamle olur. tam olculerinde almanizda yarar var.

Sibobuna dikkat et alırken biliyorsun Presta ve Scrader sibop var.
Scrader 26 inç için; www.decathlon.com.tr
Presta 26 inç için; www.decathlon.com.tr

desmont tablet.

benden önce yazılmış desmont. aynı durumdayım ama nereye kadar desmont kullanacağız bilmiyorum.

desmontu duydum ancak çok fazla uyku yaptığı için doktorum önermedi. işyerinde çok yoğunum ve dikkatimin açık olması gerekiyo diye doktora söyleyince baştan eledi. ama daha fazla ilaç kullanmak istemiyorum daha bitkisel önerilere ihtiyacım var

Geçmiş olsun. Ben çok ilaç denedim, Atarax-Clarinese-Aerius yanlış yönlendirmek istemem, tavsiye etmiyorum ancak ilaçlar benim bünyemde aşırı uykuya sebep oluyor, hatta hapların yarısını bile kullandım yine de çok fena uyku yapıyor.

Geçen yaz, deniz kenarında bol vakit geçirdim, denize girdim ve hayatımda başka bir değişiklik olmadı, sanıyorum onun etkisiyle bu seneyi daha iyi atlattım. Özellikle yosunların bulunduğu yerlerde güneş doğmadan yapılan yürüyüşler de işe yarıyormuş (bunu astım hastası birinden duymuştum) Haplar işe yarasa da bendeki yan etkileri fazla olunca hapı bıraktım, hapşırmaya başlayınca ağız maskesi takıyorum, bir süre sonra daha iyi hissediyorum.

Ayrıca içindeki kortizondan dolayı burun spreyi kullanmadım, tuz + karbonatlı su karışımını gün içinde iki defa burnuma çekip temizliyorum (burnunun derinliklerine kadar çekmen lazım).

Burada daha önce bir arkadaş keçiboynuzunu kaynat 20gün boyunca aç karnına iç demişti (son 15günde içine bir kaşık bal ilave ederek içeceksin), ben denedim ama ne yalan söyleyeyim pek bir fayda göremedim. Belki sende işe yarar.

Ayrıca başka biri de bal, çörek otu, zerdeçal, zencefil ve ısırgan tohumu gibi otlarla hazırladığı bir karışımın iyi geldiğini söylemişti (karışım miktarını bilmiyorum), ben denemedim.

Bitkisel çözüm işi gri bir alan. Her derde deva diye satılıp ölüme kadar götüren örnekleri de var. Bir de çok kuvvetli sonuç alacağımız bir bitki olsa zaten bu bitkinin etkili kısımları ilaç olarak karşımıza çıkmış oluyor. Ama zarar vermeyen denenebilecek şeyler var. Bir eczacı olarak paylaşmak isterim.

1- Magnezyum.
Magnezyumun astım konusunda etkisi üzerine bir takım bilimsel kanıtlar var. Hatta krizlerde damardan kullanılan tipleri de mevcut kimi ülkelerde. Magnorm, Magvital, Dimag isimlerinde devletinde ödediği formları mevcut. 1 ay kadar sabah akşam, daha sonrasında sadece akşam içmeyi deneyebilirsiniz. Mide-barsak şikateti yaparsa 1 ayı beklemeden günde 1e düşürün.
2- Balık yağı.
Magnezyum kadar olmasa da bununla da ilgili çalışmalar mevcut. Balık yağında kastımız omega 3 esasında. Omega 3 tüm sağlığınız üzerinde olumlu etkiler gösterir. Bir balık yağı ürünü alacaksanız şişedeki balık yağı miktarına değil, EPA + DHA toplam miktarına bakın. Bu da en az 500 mg. ve mümkünse 1000 mg olsun. Fiyat/performans olarak Marincap Special önerebilirim. Sabah ve akşam yemek sonrasında.
3-Probiyotikler
En başta denemenizi isteyeceğim budur aslında. Probiyotikler de tüm sağlığımız için gerekli. Bağırsağımızda bulunan probiyotik bakterilerin azlığı bağışıklık sisteminin anormalleşmesine sebep olabiliyor. Alerji de bu anormalleşmenin bir sonucu olabiliyor. En az 2 ay bir probiyotik takviye almanızı öneririm. Daha kolay bulunulması ve çok yüksek olmayan fiyatı nedeniyle Maflor Plus kapsül olabilir mesela. Sabah aç karnına 1 tane.
4-Kekik
Kekiğin öksürük ve balgam sökme konusunda olumlu sonuçlanan araştırmaları var. Ayrıca alerji üzerinde de etkili. Kekik çayı olarak astımınızın yoğunlaştığı dönemlerde günde 2-3 fincan içebilirsiniz.

Bunlar ilaç değildir ve doktor tavsiyesi yerine geçmez tabii ki. :)
Bunların dışında alerjiye neden olan yiyeceklerden, toz topraktan vs. uzak durmaya çalışın. Rinit için tuzlu suyla burnunuzu temizlerseniz hem akıntı azalır hem de alerjenlerin bir kısmını temizlemiş olursunuz. Astım ve alerjik rinitten korunmak üzerine yaşam koşullarını düzenlemenize yarayacak başka makaleler de internette bolca mevcuttur. Son olarak ola ki bu takviyelerden fayda gördünüz diyelim. Bir süre sonra magnezyumu badem, cevizden; omega 3'ü taze balıktan, probiyotikleri yoğurt ve turşudan almaya çalışın. Ve yine bunlardan fayda görürseniz lütfen bana da bir geri bildirim yaparsanız sevinirim. Acil şifalar dilerim.

Cuma namazı 16 rekat.
4-2-4-4-2 şeklinde.
ilk sünnet
farz
son sünnet
zühr-i ahir
vaktin sünneti

Kolay gelsin.

gir calıs amk. iş bulmusum. namazdada kopya cekersin sıkıntı olmaz.

bu iş olmazsa ne olacak, alternatifin var mı? yoksa kabul et. iş iştir, evde mi oturacaksın? bir yerden başlamak lazım. cumadan da zarar gelmez, idare edersin.

başka bir iş bulana kadar çalış. boş durmaktan iyidir neticede. müslüman olup agnostik taklidi yapmaktan daha kolay, dinden çıkma riskin falan yok. al bi ilmihal oku 2 saat tamamsın.

daha ne arkadaş, yeni mezun deneyimsiz insansın, 1800 tl'yi öp de başına koy. bugün kariyet.net'e girdim, 5 yıl deneyim yazmışlar, askerlik demişler, ingilizce+1 yabancı dil demişler... adam işçi avukat arıyor, excel bilgisi olsun demiş, excel ile ne yapcaklar çok merak ediyorum. canına mı susadın?

cuma namazı içinde;
imam ve 65+ lar hariç kimse 16 rekat kılmaz. 4 rekat sünnet kılarsın, bunda bir şey yok, yat yat kalk. sonra hutbe olur, hutbe kısmında telefonla oynama, dinlemesi farz. sonra 2 rekat hoca kıldırır, yat yat kalk. sonra herkes kapıya yönelince sende yönel.

Yat kalk sende ne olacak

Ya bu arada komik gelebilir bu soru sizin için bilmiyorum da; camide vaaz dinlenirken bi oturma şekli var ya hani iki ayağı kıçının altına alıyorsun. Hah işte o oturuşu ben yapamıyorum beceremiyorum bi garip gözüküyor. Bi kez yıllar önce dedemden evin anahtarını almaya gitmiştim camiye de yakalanmıştım çıkamamıştım. yok imkanı yok o oturuşta oturamıyorum. bağdaş kurup otursam ya da ayaklarımı uzatsam sıkıntı olur mu?

Gülmeyin olm, bilmiyoruz raconu işte.

çalışanının inancına karışma gibi bir hakkı olmadığını bilen, aklı başında bir işveren bulana kadar çalış madem ihtiyacın var.böylelerini tanımak iyi oluyor, aklı başında insanların değerini daha iyi anlıyorsun.

haci namazinda niyazinda ama adam bipmeyi seviyor. haftada 1 gun tatil, 1 saatten fazla mesai ne yaa.. Yazik etme gencligine, daha az para da olsa sana daha deger veren bir is yeri bulabilirsin bence. Mutsuz zengin bir hayattansa, mutlu ve fakir bir hayati tercih ederim, yanina da bir bira.

Sadece düzeltme günde 10 saat değil 9 saat mesai o. Öğle yemeği sayılmaz. Yani zaten işin normali 8-6. Bi tek cumartesi fazlaymış.

bence kabul etme nasıl inanıyorsan öyle yaşa ve görün ... ben uzun saçlı ve "top sakal"lı olarak çalışabileceğim bir yer bulana kadar aradım takiyyecilik de bi yere kadar sen yapamazsın arkadaş biz yapamayız dayanamayız içimizde yok gel yol yakınken vazgeç bu işten bulursun vicdanını rahatsız etmeyecek işler ... takiyye tayyibe gibilere yakışır

Münafıksın. Cehennemin dibi senin için ayrılmış. Bir üst katında kafirler olacak. Selam söyle.

kabul etme. bir şekilde ortaya çıkar, anlaşılır, ama asıl önemli olan bu değil.
üç kuruş para için kendinden başka biri gibi davranmak kadar insanı yıpratan bir şey yok. hani derler ya, "taş taşısan daha iyi" diye, öyle.

1 yıl çalışma koşulu var yahu. bir yıl olmadığın gibi davranacaksın yani. yerim öyle maaşı çalışma bence.

Kesinlikle çalışma, 1 yıl ney lan. Ayrıca o iş görüşmesindeki soruyu hiç tartışmıyorum bile. Katıksız orospu çocukları işte böyle adamlar.

uygun bir dille "önce 2 ay deneyelim, birbirimizi tanıyalım. iki taraf da memnun olursa inşallah(!), 1 yıllık sözleşme imzalarız" de.

baktın çok sorun olmuyor devam edersin. kafadan 1 yıl bağlaması sakat. iş şartlarının dışında başka yerden iş teklifi gelir gidemezsin, üzülürsün.

Sıkıntı olur bence, neye inanıyor ya da inanmıyorsan keşke söyleseydin. Daha önce namaz kılmadıysan, namazı önemsemiyorsan camiye gitmek senin için işkence olabilir. Belki doğru söyleseydin adam doğruyu söylediğin için, seni imana getirmek için seni işe alabilirdi.

Kabul etme bence, 1 yıl nedir ya? Veya @merhum 'un dediği gibi yap.

1 yıl çalışma koşulu olmasa "gir, başka iş bulunca ayrıl" derdim.

öncelikle din baskısı falan o adamların muhabbetleri çok darlar seni.
Haftalık çalışma süresi 40 saattir. 6 gün 9 saatten 54 saat yapar. Köle gibi haftada 14 saat fazla çalışacaksın.

Ayrıca o iş saatleri asla belirtilen saatte bitmez. İllaki iş uzar, mesaiye kal der, hiç olmadı "ne olacak işten önemli ne var yarım saat daha dur" falan der. 8 de çıkar, yürümesi etmesi 9.30 da evde olursun. Yemeğin duşun 10.30 da biter ölü gibi yatarsın. Sosyal hayat falan kalmaz.

bence işe gir. beğenmezsen 3-5 ay çalışır o sırada iş bakarsın. ayrılırken de "abi kusura bakma baskı beni yıldırdı" dersin ayrılırsın dünyanın sonu değil. ben islami temeli olan kurumlarda öğnciliğimde de mezun olduktan sonra da çalıştım, her yerde anlatılan uyuz müslüman işveren bana hiç denk gelmedi. belki sana da denk gelmez. denemeden bilemezsin, dene sonra pişman olma..

önce gerçekçi öneri; işe girme. kısa süre idare edilebilecek şeyler ancak uzun dönemde büyük sıkıntı yaşarsın.

fantastik bir öneri; işe gir. cumaya falan gitme. mobbing davası aç.

asıl fantastik olan; bizim bunları konuşuyor olmamız.

arkadaş ne hale geldi ülke ya :)
adam resmen iş görüşmesinde dini görüşü şart olarak koşuyor, işçisini resmen dini görüşü nedeniyle işten çıkaracak seviyede. bak modern avrupa ülkelerinden bahsetmiyorum, ortalama medeniyete sahip bir ülkede sırf bu yüzden o iş yeri altından kalkamayacağı cezalar alır amk.

@merhum haklı, 1 ay deneme süresi sonunda sözleşme imzalayalım de.

ayrıca bir kişi de dememiş arkadaş git belki hoşuna gidecek ve düzgün bir müslüman olacaksın, belki hidayete ereceksin.

amk hoşunuza gitmeyen bazı adamlar dini kullanıyor diye dinden bu kadar da nefret etmeyin lan. bu ülkede hala on milyonlarca güzel müslüman var.

tamam sakinim, yanlız bir yıllık süre uzun. sen bir deneme süresi yap.

ha belkide adam cumaya mumaya gitmiyo lan, sen cumaya gidiyorsan o bir saatlik iş kaybını düşündü belki :)

Abi sen işe gir, ortamı gör, baktın olacak gibi değil, bir ihtar çek fazla mesai alacaklarım odenmedigi için is akdimi hakli nedenle derhal feshediyorum de, 1 yıllık zorunluluk falan önemli diil. Baba gibi haklı nedenin var, hiç bir sey yapamaz.

hayırlısı be gülüm. bir yıl olayı sıkıntıymış. ama iş rahatsa mesai çok koymaz. acemi birisi için iyi para 1800. bir düşün derim.

Bence gir, 1 saat yol var diyosun, sabah kacta isten cikicaksin, aksam kacta eve giriceksin, haftasonu 1 gun calismak da cabasi, ayrica istemedigin seyleri yapmak zorunda ve olmadigin bir kisi gibi olmak da cabasi, ama bir denemeyi teklif edebilirsin, belki hosuna gider, bilemiyorum tabi

Yukaridaki ilk cumleyi "bence girme" olarak okuyun lutfen, telden giriyorum, degistiremedim

bence @merhum ve @cokilgincvesesgetirecekbirnickarayanadam çok haklı.
1 yıl diye şart koşmak çok sağlıklı değil. iş kanununda böyle bir deneme süresi muhabbeti olması lazımdı ama neydi? bilemedim.

bir de acaba dini hususlarda bu tarz yönlendirmeler mobbing midir nedir onun kapsamına girer mi? yani demek istediğim şimdi işe gir. başka bir işe girince mobingten tazminat davası aç ve tazminat kazanarak işten ayrıl. böyle pezevenklere müstehak! sanane lan benim camimden, namazımdan!!!

Madem bu kadar eleştirildi bu iş veren (haklı olarak), öyleyse size şaşırtıcı bir ayrıntı daha vereyim; adam psikiyatrist.

Cumartesi çalışma varsa kaç. Hayattan soğursun. Başka bir işe bak. 1500 olsun ama cumartesi olmasın dersin. Sonra bana da dua edersin. Artık agnostikler nasıl dua ederse.

işveren iş sözleşmene 1 yıl çalışmak zorunda diye bür hüküm ekleyemez. Sen ihbar süren içerisinde istediğin zaman ayrılabilirsin.

@yule o zaman sana korkunçlu bir hikaye anlatayım!
bir ahbap var bizim buralardan. oğlu eşcinsel. çocuk bunun farkına ergenliğe adım atmadan daha varıyor. liseye başladığı zaman ergenliğin de verdiği gaz ile normal bir insan gibi ilişki kurmaya, cinsel açlığını gidermeye çalışıyor. diğer yandan burası Türkiye ve bu tarz ilişkiyi göz önünde yaşaması mümkün değil. ailesinin dikkatini çeken bu durum ailede endişeye yol açıyor ve psikoloğa başvuruyorlar. herif senin psikiyatrist gibi. namazında niyazında. hayır buna laf etmiyorum, sorunum o değil. sen ki pezevenk herif, bir yemin daha ediyorsun, sen hiç mi eğitim almadın bu tarz durumlar için! psikolog pezevenk, bu durumu -söylediklerine göre- dini sebeplerle reddediyor, cinsel yönelimin olmadığını, bunu başka psikolojik sebeplere bağladığını söylüyor. çocuğa türlü türlü ilaçlar yazıyor. hormon tedavileri uyguluyor. ailesinin endişesi korkuya dönüşüyor. çocuğun aklı ilaç yan etkileriyle ve aile baskısıyla karmakarışık oluyor.
o oçu yüzünden çocuğun evi terkettiğini ve artık para karşılığı ilişkiye girmeye başladığını duyduk.
ben dinozor kafalı biriyim. sabit fikirliyim. özellikle bu konularda.
ben çalışırken çok zorlanırdım. felaket tellalı gibi konuştuğuma bakma.
senin mizacın öyle iyidir ki, kaç kişinin hayatını kurtarırsın!

oralarda iyileştirme yapanı dağa kaldırıyorlar aman dikkat.

muhtemelen belediye topluyordur. çevko'nun olayi bambaşka.

Bizim şirkettekileri belediye topluyor, diğer illerde de öyle olabilir.

çevkoyu salla onların eli oraya ulaşmaz. şurada:
www.atikyonetimi.cevreorman.gov.tr
ambalaj atıkları toplayanların listesine bakın.

Belediyeyi arayip (cevre koruma ve kontrol mudurlugu) sor. Muhtemelen anlasmali olduklari bir firma vardir onlar topluyordur.

çevre ve şehircilik il müdürlükleri topluyor.bi görüş istersen.

belediye ile malum sebeplerden ötürü muhattap olmak istemiyorum.

çevre ve şehircilik bakanlığı mantıklı geldi. sitedeki excel listesini indirdim. van'da 2 firma görünüyor. bunlardan biriyle görüşeceğim.

Oralarda çöpten kağıt ve metalleri toplayanlar yok mu? Bu tipler İstanbul trafiğinde el arabalarıyla cirit atıyorlar. Siz kağıtları çöpe atsanız bile mutlaka birileri çöpü karıştırıp ayırıştırıyordur.

arkadaşım kullandı memnun değildi
araç çok zayıf sürekli yolda savruluyor diyordu
sağlamlık konusunda da sıkıntıları var diyordu.
1.0 motoru vardı ama pek de ekonomik değildi.
İkinci eli yok pahasına gitti zaten.

1.0 modeli biraz daha boş, ben 1.2'yi düşünüyorum. Hız yapma huyum falan da yok normal ulaşım amacıyla kullanacağım.

Dibimin düştüğü Cruze için yazılan, çizilenlerden sonra mümkün olduğunca uzak duracağım marka.

Ayrıca galiba 2010-2011 gibi bir arkadaşım sıfır, fabrika çıkışlı olarka LPG'lisini aldı. Benim bildiğim iki defa yolda kaldı. Sonra da işten ayrıldım zaten. Şimdi ne durumda bilmiyorum.

Diğer bir rivayete göre bu araçlar eski Daewoo'ların şasisi üzerine geliştirilmiş.

Daihatsu Sirion 2008 ve ustu model baksan nasil olur? Sporty paket olanlarda sanirim 6 hava yastigi var, daihatsunun yuzde ellibiri toyotanin, ben bizzat boyle bir araci 2 senedir kullaniyorum, cok sukur bir sorun yasatmadi bana. 20bin civarina bulursun bu araclardan. Motoru 1,3l klimasi var. Su varki daihatsu Avrupa pazarindan cekildi, gerci Chevrolet de cekildi ama yedek parca servisi devam ediyor.

daewoo şasisi üzerine üretilenler 2010 öncesiydi, 2010 ve sonrasında opel ile aynı banttan çıktılar.

Tüm araştırmalardan sonra chevrolet spark 1.2 LS aldım. Şimdilik memnunum. Sorusu olan varsa yanıtlayabilirim.

akilli telefon

tomtom diye bilirim ben.

Android telefonumda Sygic var, her isimi goruyor.

tomtom

en iyisi garmin ve tomtom dur.

tomtom aldım, s60 mı ne, 20cm'e yakın köşegen boyu var; zor anlarda hayat kurtarır ama boşuna verilmiş bir sürü para... ekranı da kötü, çoklu dokunma yok, hassas değil.

mönüsü kötü, bir sürü bug var. haritalarını 4 kez bedava güncelleyebiliyorsun, ondan sonraki her seferi parayla... bunları yazarken, 2000 küsur km road trip'in hemen ardından olduğunu belirtmeliyim.

onun yerine akıllı telefon uygulamaları var. bedava. haritalarını mesela evindeyken seçip yüklersin, sonra tepe tepe kullan.

örnek: MapFactor Navigator (bugün kullandım, eh, fena değil), be-on-road (yüklü, denemedim daha), yandex.navi (internet ister)... daha da çok çeşit vardır.

boşuna para dökme derim kardeş, afedersin 150€ bayıldım, geri dönüşü yok.

Gerek yok, kapısını kapatsalar yeter..

Sadece düşünceli insanların yapabileceği iş. Görgü kuralı diyemeyiz bence.

Saygı duydum.

çok abartıyorsunuz ya, bırak olduğu yerde kalsın. 15. kattaki adam da asansör kullanıyor.

Degil bence

torkmetre gibi sıfırlamayınca ayarımı bozuluyor yanş ne gerek var.

katılıyorum size. asansör zaten aslen yukarı çıkmak içindir bana göre.

orta katlardan yukarısına bırakılmasa iyi olur. diğer türlü çok bekleniyor.

çok ince ince bir düşünce bence. yapılmasa da olur, yapılırsa ama çok güzel olur.

görgü kuralları, üzerinde durulacak kadar önemli olan bir mekansa asansör için asansör görevlisi bulundurmak vacip olur.

en.wikipedia.org
www.isvemeslekdanismani.net

ille 0'dan mı çağrılıyor bu asansör denen şey? görgü kuralı değildir, yapılması da ince düşüncenin i'sini içermez bence.

bence değil hatta bazı yüksek katlı binalarda akıntıya kürek çekmek çünkü belli bir süre kullanılmayan asansör otomatik olarak ayarlanmış olan orta kata çıkıyor.

bence saçma bi hareket sonuçta bizden sonra asansörü kullanacak kişinin nerden bineceğini bilemeyiz belki en üstten çağırılcak bu sefer o bekleyecek. şans işi olarak kalmalı

öyle bi görgü kuralı varsa ben görgüsüzün önde gideniymişim, yeni duydum

n'alakası var?

Bizim asansör otomatik sıfıra iniyor zaten 1-2 dk sonra.

Görgü kuralı değil ama yapılması hoş olur

Bu asansöre genellikle sıfırdan mı binimizde kardeşim diyenler de baya komik.

Sıfır herkesin ortak kullandığı bir kat ama, o pencereden bakarsanız ben hala fikrimde sabitim.

Edit: ayrıca yapılması gereken bir hareket olmasaydı o bazı asansörler otomatik sıfıra inmezdi kanımca.

Elektrik faturası daha fazla gelir.

hayatımda duyduğum en saçma görgü kuralı...

kıçınızdan element uydurmayın amk.
bu arada asansörün bulunduğu kata göre binip binmemeye karar veririm genelde. yakınsa binerim, 0daysa kendim inerim...

cevaplardan da göreceğiniz gibi, "abartıyorsun" tepkisini almanız normal. insanların asansörü kendi katlarında tutma merakları oluyor. bunun da gayet normal bir davranış olduğunu sanıyorlar. :)
asansör "asıl olarak" yukarı çıkmak içindir. zeminden yukarı çıkmak içindir.

Değildir, ne alakası var yahu :/

Belki sizden sonra 15.kattaki adam çağıracak, giriş kata inecek? Bence gereksiz ama asansörle sürekli yukarı çıkılır, aşağı inilmez kuralı varsa orası ayrı.

Bence gereksiz hatta potansiyel elektrik israfı.

Ilk defa duydum ve hayatimda duyduğum en saçma görgü kurali siralamasinda birinci siraya koydum. Hem asansor sifira nasil yollanir ki. Ulan su duyuruda daha ne sacmaliklar duyacağim :)

boşa elektrik israfı yapmaya ne gerek var?

öyle bir gördü kuralından bihaberim ama asansör bulunduğu kattan ayrılmasın diye kapıyı saksı ile tuturanı var.( ben değilim tabbiki:) )

ben yapıyordum, en azından arkamdan arkadaşların geleceğini bildiğim vakitlerde.

Millet asansörün kapısını kapatsın, 10 dakika sonra binicem diye açık tutmadın yeter.

neye görgü kuralı denir neye denilmez o tartışılabilir tabii de, yıllar yıllar önce şöyle demişim: eksisozluk.com

dediğim gibi, mantığı mantıksızlığı tartışılabilir elbette ama "öküzlükten evrilmek" benzeri anlamsız yakıştırmalara ne gerek var, anlayamadım.

Ben şöyle yapıyorum. İnsanlar sabah işe güce gidiyor. O yüzden eğer gece geç gelmişsem (1'den sonra) gittiğim katta bırakıyorum; sabah zemin kattaki bir asansör çok can sıkıcı. Apartmanda iki asansör var. Akşamları ise iş çıkışı iki asansörün başında da kuyruk oluyor. O yüzden ben biri ile çıkarken diğerini aşağı çağırıyorum, böylelikle belki hız kazanır diye. Bindiğim de benim katta kalıyor ki apartmanın tam ortası. Bunları da her sabah ve akşam yapamıyorum, zaten çoğunlukla dolu oluyor asansör. Denk gelirsem ve aklıma gelirse.

Yine de bu bir görgü kuralı değil. Sabah ve akşamları işe gidiş ve geliş saatinde bir örüntü olması günün diğer saatlerini etkilemez. Hatta çok anlamlı da bulmadım. İnsanlar yukarıdan da çağırabilir asansörü, 0. kattan gelmesini beklemek işkence de olabilir.

Chev

bana kalsa hiçbiri, chev de desteğini çekti diye aklımda kalmış türkiye'de elbet vurur bi yerlere acemi ise yedek parçaydı, tamirdi sıkıntılı olur. bence başka bi arayışa girmeyeli arkadaş bu araçlar kötü tercih gibi.
Acemilerin de tercih ettiği herhangi bir peugeot modeli seçilebilir.

nasıl destegini cekti ? sen o kadar araba sat sonra ben destek vermiyorum. öyle bir şey olabilir mi ?

@fallthepieces
aklımda yanlış kalmış, şimdi bakınca yeni araç satışını durdurmuş sadece. Yedek parça servis devammış. benzin ucuzsa chev tercih edilebilir o dördü içinde.

hyundai accent. parçası ucuz bol. satarken de zorlanmazsın.

Türkiye dışındaysan alabileceğin en hayvani aracı al.
Eğer Türkiye'deysen Türkiye içinde benzinin daha ucuz olduğu yer neresi?
Türkiye içindeysen 2003 hyundai alırdım ama yetkili serviste iyice bir kontrolden geçirtmek lazım. Diğerleri elinde patlar.

chevrolet alma yahu, millet elindekileri çıkarmak için debeleniyor. satış yok bundan sonra, teknik destek var ama parçaları için yüksek bedeller ödeme riskin var. eğer dikkat ettiysen diğer tüm arabaların modelinden ortalama 5-6 yaş daha geç olmasına rağmen aynı fiyat segmentinde. neden?
bana kalsa hiç biri. ne kadar bütçen var sen onu söyle bana...

Cindy bebek evi.
Çok istiyordum. Her gece hayallerimdeydi. Hatta gerçek bir Cindy bebeğim de olmamıştı hiç. Hep böyle milyoncularda olan, kafasının yarısı kel olan, bacakları kıvrılmayan, kolları oynamayan bebeğim oldu.
Hala böyle imrenerek bakıyorum Cindy bebeklere. <3

evcil hayvan. kardeşim çok korkuyor diye alamamıştık. kuştan bile korkuyordu.

akülü araba :(

(bkz: 386dx)

yıllarca c64 ile devam ettim. pentium 3 çıktığında da amiga 1200 vardı. tüm hayatımı etkiledi sanırım.

akülü araba +1