At istedim. Günlerce, haftalarca ağladım zırladım. Sonra bana eşek almışlardı. Eşşeğin üzerine biner gezerdim çiftlikte. Eşeği bana at diye yutturmuşlardı ama. Sonra bi gün okulda hayvanları öğreniyoruz, baktım bizim atın resminin altında eşek yazıyo. Allaaah siz misiniz beni kandıran. Kitabı kaptığım gibi eve koşuyorum. Tam eve yetişicem yolda düştüm kafamı yardım. Mahallenin benden 3-5 yaş büyük çocukları görüp geldiler, hadi hadi ağlama bi şeyin yok sen erkek adamsın hadi eve dediler. Bi elimde eşeğin resmi diğer elim kafamda kafam yarık zaten kan akıyo gözlerim dolu eve gidiyorum. köşeyi döndüm lan bi baktım bizim kapının önünde bi at. Çiftçinin biri bağlamış gitmiş. Şöyle gittim yanına yavaşça, sırtı dönük. Arkasına geçtim önünü dönsün diye uğraşıyorum, tuttum bi taş attım kıçına, taşı atmamla at bana bi koydu, sırasıyla gökyüzü, bulutlar, güneş, tak sırt üstü yapıştım yere. Bi günde iki darbe. Sonra nakavt oldum zaten. Benim hayatım ikiye ayrılır; hayatın çiftesini yemeden önceki hayatım, hayatın çiftesini yedikten sonraki hayatım. Bu hikaye gerçektir. Sonra sikerim dedim atını da eşeğini de, köpeklere sardım.
Birde boncuk tabancası aldırana kadar göbeğim çatlamıştı. Bizim peder biraz fazla tedbirlidir; yok gözüne isabet eder, yok bilmem ne. Biz savaş yapardık ama, surat falan dinlemezdik. Bi gün savaşın ortasında baktım peder beni çağırıyo, laynn... dedim tamam geliyom amk:/
0