meraklısı olduğunuz konular varsa o konularla ilgili makaleleri okuyun, stumbleupon.com işe yarıyor bu konuda

eğer seviyorsanız çoğunlukla yabancıların oynadığı online oyunlar oynayın ve onlarla konuşun.

ingilterede kalarak. burada ne yaparsan yap kendini türkçeden soyutlayamazsın.

ingilizce dizi ve film izle. altyazılar da ingilizce olsun. en faidelisi budur. bir de ebook reader alıp ingilizce kitap okumak var ama daha masraflı tabii.

makinecinin üstte yazdığı öğüt en faydalısı.

eksisozluk.com

Şehir?

İstanbul ama orada olmaz su sehirde bulursunuz derseniz ona da raziyim.

Coşkun çok iyidir. Fakat marketlerde satılanlardan değil, onlar gerçekten çok kötü oluyor. Kendi yerlerinden alman gerekiyor. Ben Fatih'teki Malta Çarşısı'ndan alıyorum.

Coskun iyi. Marketten aliyoruz. Ama senin istedigin sucuk mu bilemem.

kayseri'den şahin sucuğu, ama kayseri'den olacak. bi de beğendik'in kendi yapımı parmak sucuğu.

Ben her sene afyonda hayvan kestirip kendi akrabama yaptırıyorum sucuk, bu sene geçti seneye yaptırırken haber vereyim size. katkı maddesi falan yok, eski usul sucuk. Satıcı değilim :)

ege turk vardi alamancilarin getirdigi.hala var mi tr.ye nasil getirtilir bilmiyorum ama cok iydi.

kadıköy'de ecevitler'den yanturalı alıyorum bi süredir
www.eksiduyuru.com

(bkz: beğendik sucuğu)

bulursanız almanyadan getirilen egetürk. alman normlarına göre yapılıyor ve çok sıkı denetleniyor.

kasap sucuk al, beklet biraz güzel oluyor kasap sucuğu.

www.pastirmacihayrullah.com

dene.

www.cumhuriyetsucuklari.com.tr

Bizim kasaba yaptırdığımız tabii ki. Satayım sana.

Kasap sucuk yenilirmi yahu? İçinde meme kıkırdak kulak sakatat herşey var olm onun! Hele çift çekilmiş diyosa hiç alınmaz kemik bile atmıştır.

Kum alana kadar pis kumunu tutsaydiniz mecbur kalinca yapardi ona.

yok hani biz tutabiliyor muyuz? onlar da aynı.. bir yere yapar dışarı çıkamazsa. dışarı alışırsa sıkıntı ama bak. hasta olur parazit kapar kavga eder kuş kovalar vs.

yavru filan değil bu genç yetişkin (insanın 20lerinin başı). o alışmıştır dışarıyı kullanmaya

kedinin dışarı çıkması kabus gibi bir şey bence. dışarıda yiyebileceği zehirli şeyleri, arabaları, tekme savurmaktan çekinmeyen insan müsveddelerini düşündükçe ben kafayı yiyecek gibi oluyorum kedilerimden hiçbiri dışarıya çıkmadığı halde. hadi bunları geçtim de dışarı çıkan kedinin çiş bok kontrolünü de yapamıyorsunuz, hayvan ishal olsa, kabız olsa, sistit olsa haberiniz olmayacak. bari evinizde bir kum olsun da arada bir de olsa yaptığında takip edebilseniz çok daha iyi olur.

bu arada tutabilir de, benim kedim bırakın kumu kaldırmayı değiştirsem bile iki gün tutuyor işemiyor mesela.

orası hasanpaşa değil de yıldızbakkal. sakin bir ortadirek semtidir. kadıköye de yakındır.

Nazifbey ve Yıldızbakkal civarı lüks denemeyecek ama son derece nezih denebilecek bir alan. Evler bitişik nizam ve ortalama 30 yıllık olur genelde, tek tük yeni binalar yapıldı ve kiralar 1500 civarında dolanıyor. Depremi bilemem, son 30 yıldaki tüm depremleri görmüştür o binalar. Güvenlik konusunda ise hiç bir sıkıntı yaşandığını duymadım, terkedilmiş ahşap binalar olmasına rağmen rahatsız edici bir şey görmedik duymadık. Gürültü, kalabalık, olay vb olmaz. Marmaraya, metrobüse, metroya, boğaya, modaya, salı pazarına,rıhtıma çok kolay gidersiniz.

external usb hard disklerde o seçenek var. eğer hard diskin o tip değilse çıkmaz.

zentimo programını öneririm. aradğınız özellik var.

açılmadı. 24 mayıs sanırım. yarın okula gidince bakarım. :))

açılmadığına eminim de benim de aklımda haziran'da bir tarih kalmış. unutmazsam, yarın ofis çıkışında bakarım, maçka tarafındaki tabelada yazıyordu.

saolun. tüm ulaşım planlarımı teleferğin çalışmasına göre yapmıştım. yani 1 ay kadar daha otobüs çilesi çekeceğim demektir bu.

üşenmedim, bugün çıkışta o tarafa geçip baktım. 1 haziran.

1 haziran da açılacak astıkları afişe göre. o zamana kadar maçka parkından yürümeye devam.

üretici firmaya ait bir türkçe klavye seti yüklemen sorunu çözecektir.

klavye dilini degistirdim hallolmadi

klavye dilini değiştirdiysen olması lazım dikkatli bak. wordde yazarken dil şeysi tryi göstermeli.

evet. yazmalısın.
makalede sana ait olmayan hangi bilgi olursa olsun referanslarda yer alır.

Ben fransız kültür derdim ama bilemem tabi

kitaplar ucuz her turlu olgunlardan alinca. kurumdan ziyade hoca onemli. hocayi arastir.

elimde dünyanın en çok kullanılan fransızca öğrenme seti var. İngilizce Fransızca olur dersen, günlük konuşma + grameri sorunsuz öğrenirsin. ilgilenirsen pm pls.

fransız kültür derneğinde öğrencilere indirim yapıyorlar mı gerçekten peki?

Fransız kültür merkezi iyidir, ben giderken kitaplar sadece merkezde vardı, oradan almıştım. Olgunlarda satılmıyordu, ama çok aşırı pahalı değildi.

Tek kur aldim ben de fransiz kulturden iyiydi. ama zam geldi sanirim biraz pahali gelmisti bana.

ahah nikim de korkunçtur :) çok pahalı değildi derken ne kadar?

fransızca zor bir dil. özel kurslar yerine fransız kültür en doğru şekilde öğrenmeni sağlar.

Fransiz Kultur'de Saison kullaniliyor, a1 kitabu 185 lira

formatlaman lazım. bunlar genellikle fat32 formatındalar.format atarak dosya sistemini ntfs yapman lazım (tabii apple ile işin yoksa. apple ntfs den hiç hazzetmiyor(

Sahte flash belleklerden olabilir.Değilse,
Başka usb portuna takın tekrar deneyin.
Olmadiysa winrar ile 1gblik partlara ayırın tek tek atın.

doğru cevap tururo'nun dediği.formatlamak lazım.

sebebi de fat32'nin 4gb'tan büyük dosyaları okuyamamasıdır. o yüzden ntfs kullanıyoruz.

fat32 tek dosya boyutu max 4gb olduğu için, ntfs veya ext4 yapın

Kuduz olabilir.

kaç yaşında? bir de dişi mi erkek mi?

aşıları vs. tamam. ayrıca ellerimi yıkarken lavabonun yanına sinmiş, kurularken fark ettim. üzerine su damladı ama hiç sağa sola atmadı kendini? tahmini konuşuyorum tabi..

dişi. 5 yaşında.

böbrek hastalığı olabilir, hiç kan testine baktılar mı?

hayır ama veteriner devam ederse, örnek alalım test yapalım demişti. sanırım pazar günü götürdüğümde test isteyecektir %100 ihtimalle.

Uzuldum simdi. Iyice tetkik edin bence. Farkli farkli veterinerlere goturun.

pazarı bekleme başka bir veterinere götür.

nefes alıp vermesinde bir sorun var mı peki? zor nefes alma gibi bir durum, hırıltı falan?

kan testini ihmal eden bir veteriner yüzünden daha yeni bir kedi kaybettik.
doğru teşhisi çabuk koyan bir veteriner bulduk ama geç kalmıştık.

elbette aynı durum gerçekleşecek değil ama sizin durumunuzda bir şeyler atlanmış gibi. beklemeyin bence de.

Son durum nedir?

bostancı dolmuşuna binersen caddebostanda inersin. otobüs dersen 4 numara var.

oralarda otel olacağını zannetmiyorum.

4-16-16D-222 nolu otobüsler ile bostancı sarı dolmuşları caddebostana gider. kalacak yer için kadıköy rıhtımda ki otel ya da pansiyonları tercih edin.

kadıköy rıhtıma yakın hush hostel var bak istersen

1-hemen oradan kalkan bostancı dolmuşuna bin. bir süre sonra büyük bir migros mağazası hemen ardından da denizi göreceksin. caddebostan sahili orası işte.
2-uygun fiyatlı hosteli bırak 5 yıldızlı otel bile yok. kadıköye inmen lazım.

kedinin tuvaletine hamilelik süresince dokunmaman gerekir ve doktoruna bunu mutlaka bildir, hamilelik için çok tehlikeli bir durum. onun dışında kedili ve bebekli bir sürü ev var, ne sakıncası olacak ki, güzel güzel geçinirler bence.

Eğer genetik bir alerjisi olmazsa, hayvanlarla birlikte büyüyen bebeklerin zaten daha az alerjik hastalıklar ve astım sahibi olduğu biliniyor. Kedilerden insanlara bulaşabilecek en önemli parazit, toksoplazma. Normal zamanlarda geçirdiğinizde sıkıntı olmuyor fakat hamile iken geçirseniz hayati komplikasyonlar oluşabilir. Daha önce toksoplazma geçirdiyseniz eğer, zaten grip gibi bir şey çogu insan fark etmiyor bile, endişelenmenize gerek yok. Testini yaptırın ama lütfen. Kedilerin tepki verip, huzursuz olacağını düşünmüyorum açıkçası. Bol şans.

Sizin karşılaşacağınız tek olumsuzluk, cahil insanların olmayan bilgileriyle sizin kafanızı ütülemeye çalışmaları. bebeğinizin alerjisi olmazsa ve siz de kedilerinize iyi bakıp, parazitsiz, hastalıksız tuttuktan sonra bir zararı olmaz.
Türkiyede değil ama yurtdışında yaşadığım dönem şahit olduğum bebekli evlerde hep kedi köpek vardı. bebekler hayvanlarla alt alta üst üste yaşıyorlardı.
Bizim veterinerimiz, tüy yutmanın zararlı birşey olmadığını, yuttuğun gibi tuvalette çıkartacağını, sadece eğer tüyün üzerinde bir parazit, hastalık varsa ancak öyle zararlı olacağını söylemişti.
yoksa tüyün kendisi zararlı bir madde değil. yutarsan yutarsın.
ben de kedili evde büyüdüm, kimbilir ne kadar tüy yutmuşumdur.
İnsanlar sizi "annelik" duygunuz üzerinden vurmaya çalışıcak. Yani "eğer kedileri gndermezsen kötü anne olursun" fikrini empoze etmeye çalışacaklar. Siz sağduyunuzu dinleyin, okuyun ve araştırın.

Çalıştığım yerde çok fazla anne benzer şekilde çocuk büyüttü. Hatta en yakından bildiğim 3 anne var. 1'inin 2 kedisi var. Bebeklere hiçbir şey olmadı, o "sağlığı için" diyenlerin hiçbir şey bilmediklerinden emin olabilirsin.

Eğer içine sinmezse, ilk 1 ay kedilerle bebeği ayrı odalarda tutabilir ya da kedilerini bir arkadaşına 1 aylığına verebilirsin. Onun dışında her şey gereksiz. Veterinerine ve jinekologuna da danışmanı tavsiye ederim uzman tavsiyesi için.

Kediler bebeklerin küçük olduğunu anlıyor ve baya sabır gösteriyorlar. Bir arkadaşımın arıza kedisinden çok korkuyorduk. O bile baya sabırlı bebeğe karşı, dayanamadığı zaman da kaçıyormuş :)

Umarım bebeğinin alerjisi çıkmaz, o zaman durum bambaşka bir boyuta taşınıyor zira..

Sevgiyle büyüsün bebeğiniz:)

Çok teşekkür ederim yorumlarınız için, şu an biraz daha iyi hissettim :) yurtdışı kaynakları zaten araştırıyordum. benim içim rahat olduktan sonra başkasına bok yemek düşer aslında ya... kediler geldiğinden beri dırdır dinliyorum, alakalı alakasız herkes yorum yapıyor. bunlar böyle gitgide artacak ve hiç bitmeyecek herhalde. birilerine ciddi ciddi küfretmemek için kendime gani gani sabır diliyorum artık.

Bi şeycik olmaz sen içini ferah tut

evde kediyle bebek büyütmüş değilim ama kediyle büyüdüm. kedi ben doğmadan öncede evdeydi. bana dadılık yaptı (mecaz değil).
eğer alerjiyle iligili bir sorun yoksa gerekli hijyen kurallarına uyulduğu müddetçe sağlık sorunu çıkmaz. asıl sorun kedilerinizin yeni gelen misafiri nasıl kabul edecekleri. eğer olumlu yaklaşırlarsa çocuğunuz kedili bir evde büyümenin keyfini sürer. ancak dikkat edilecek tek nokta çocuk 4-5 yaşına gelene kadar uyurken kedilerin odasında olmaması. çünkü nefesinin sıcaklığı nedeniyle göğsünde uyuyabilirler ve istemeden de olsa çok kötü olaylar yaşanabilir (yetişkin bir kedinin ağırlığı yaklaşık 4 kg dir. ben 6 kglik bir kuzu ufağına tanıklık ettim).

çok zor olabilir ama ufaklığın yaşaması için tek çare veteriner. 1 aylık kedi daha bebek demektir.

Hills a/d pure mama. Siringayla verilio gayet. Acil toparlama mamalarindandir.

Veteriner. Şu an açık yer yoktur sanırım, telefonla ulaşmaya çalış.
Beslediysen ve su içirdiysen sabaha çıkma şansı var, benim şimdiki kedim de böyleydi, yaşıyor ve yavruları bile oldu.

Ben mama olarak haşlanmış tavuk, yumurta sarısı ve azıcık yoğurt kullanmıştım(mutfak robotu). İki üç saat ara ile beslemeyi ve su içirmeyi unutma.

bugün veterinere gittik yazmayı unutmuşum. antibiyotik başladı muayene ettikten sonra, yine de götüreyim mi?

şu anki durum için söyleyebileceğim bir şey yok ama avrupa yakasındaysanız ve imkanınız varsa İÜ. avcılar kampüsü veteriner hastanesi süperdir.
sonrası için ise ben kedim hastayken viyo kedi ek besini kullanmıştım, inanılmaz faydalı bir ürün o bebeye olur mu bilmiyorum ama sonrası için kolay toparlanmasına yardımcı öneri olsun diye yazdım.
bence süt tozunu internetten sipariş ile almayın. yarın sabah ilk iş pet shop ya da bir veterinerden temin edebilirsiniz.

veterinere götürdüm, calicivirus olma ihtimali yüksek dediler. bir hafta klinikte kalacak...

istanbul-avrupa
kesin iyileşmez mi...

inşallah bir çare vardır...

uyutmayın yahu neden uyutasınız? çişini kakasını tutamayan denge problemli hayvanlar da gayet güzel yaşayabiliyorlar. hastalıkla ilgili bir fikrim yok, uyutmaya kesinlikle karşıyım zaten ama eğer büyük bir acı durumu yoksa hekimin bunu önermesini de çok yanlış buluyorum ben. etilerde pethouse vet var. ben kesin ölür denen kaç hayvanı kurtardıklarına şahit oldum, hekim levent bey de inanılmaz hayvansever biridir, isterseniz bir oraya gidin, ücretleri biraz tuzludur ama çok güzel yaparlar işlerini gerçekten. benim çocuklarımdan birini o kurtarmıştı da, ben sahiplenmeye gittiğimde ağlayacaktı az kalsın arkasından, öyle de bağlanır tedavisini yaptığı hayvanların hepsine...

veteriner uyutalım dedi ben bilmiyorum hiçbirşeyi. çok sıkıntılı durum.

denge problemi ve çişini kakasını tutamama fip olma ihtimali demektir ve ne yazık ki fipten kurtulmak mucizelere bağlı. yine de uyutmadan önce fip olduğundan emin olun.

bir arkadaşım aynı durumdaki kediyle senelerdir yaşıyor. Çözüm en minik prematüre boy bebek bezi ve üstüne gene prematüre bebek bodysi giydirmek. Uyumlu bir hayvansa bir süre sonra alışıyor. ayrıca bulunduğun ildeki veterinerlik fakültesine göstermeden emin olma.

çok geçmiş olsun. birden fazla yere sormakta fayda var. eğer acı çekmiyorsa neden uyutulsun ki? avcılara fakülteye götürmekte fayda var. benim veterinerime pazar günleri nöroloji bölümünde okuyan bir bayan geliyor. belki o da bir fikir verebilir. tekrar çok geçmiş olsun.

bir veteriner 'uyutalım' diyorsa ikinci, hatta üçüncü bir veterinerden fikir alın. sadece denge ve çiş problemi varsa neden uyutulsun onu da anlamadım. bir hayvanı uyutmak eğer hayvan acı çekiyorsa, ve o acı hiçbir şekilde durdurulamayacaksa, hayvanın acısını dindirmek için önerilir. etrafa çişini yapması falan acı çekmesi değil ki?

veteriner hastalığı için uyutalım dedi. beyin MR ına bakıp. neymiş hastalığı onu söylemedi. isterseniz uyutalım, beyni eriyor dedi.

özel mesaj yazıcam size şimdi

Pek dokunma anneye de çocuklara da :) kokun sinmesin. Onlar sana gelir.
Anneyi iyi besle.
Ayrıca tebrik ederim, eve alarak çok iyi etmişsin. Hayvan rahat eder biraz.

keşke ben de alsam öyle hamile bir kedi bir sürü kedim olsa ( 2 tane yetmedi ) :))
en tatlı zamanları 1,5-2 ay öncesinde anne bakımı yapsın siz karışmayın. sonra göbüşlerini sevebilirsiniz. :D

terk etmez. ilk emzirme tamamsa oksitosin salgılamıştır çoktan. gerisini oksitosin halleder. ara vermesi normal.

yavrulara sakın dokunma. valizi de kuytu, pek te ayak altı olmayan bir yere koy.hemen yakının da da mama ve su kapları olsun. anne evin içini güvenli bölge olarak kabul ediyordur zaten ama yine de bu yavrularla başka birinin ilgilenmesini kabul edecek demek değildir. şimdilik bir hatan yok.

Anne yoruluyor. Yavrular anne yanında oldukça emmeye çalışıyor.
O sebeple de hayvan azıcık uzaklaşmıştır. Merak etmeyin. Ayrıca çok güzel bir şey yapmışsınız, sizi tebrik ederim. Duyarlı insanların olduğunu görmek güzel.
Hiç ellemeyin yavruları. Zaten yanına gitseniz hemen kalkar gelir yavrularının yanına.
+ olarak, kaçması doğal. Kimbilir ne kadar zaman insanlar ona kötü davrandı.. :(

Altlarına çiş pedi sersen keşke varsa (60cmx60cm civarı kare şeklinde oluyor ya hani), uzun süre değiştirmeye gerek kalmadan idare edersin.
bizim ev kedimizde yavruları elledik diye, yatağından alıp gardrobun içine saklamıştı bebeleri. iç güdüsel olarak saklamaya çalışıyorlar ama korkmayın terketmez kolay kolay.
2 miyava bakar.

aynen iki miyava bakar. biri müyyuv der öbürü gurrb gurrbuk der. buluşurlar.
memelilerin yavru bakımı aşırı komplike.

Teşekkürler. Gerçekten rahatladım.
Hepsi erkek gibi geldi bana, aynı gözüküyor altları. Cinsiyet belli midir yeni doğanda? Gugıllamakla da bulabilirdim belki ama hazır cevaplayanları bulmuşken kaçırmayayım.

@krem gerçekten şimdiden dünkünden fena gözüküyor, bacakları titreyecek gibi. Bakımına gerçekten özen göstermek lazım.
Bu arada baktım da, cinsiyet yaklaşık dört günde belli olur deniyor.

dişilerin bir çizgi yarık şeklinde, erkeklerin minik bir kabarcık şeklinde oluyor. ayırt etmesi güç :3 biraz.

ben de bebek kedi istiyorum yea ;'(
(bende de iki tane dana var)

kapatın bu duyuruyu :D
nöbetçiler !
canımız bebek kedi çekiyor. adjfhdjf

edit: çok renkliyse dişidir :)

evet 3 renkliyse (örn tekir-kızıl-beyaz veya siyah-beyaz-kızıl) dişidir. erkek kediler en fazla 2 renkli olurlar.

Anne sarı beyaz, sarman. Yedi tane doğdu, gece hepsi hareketiydi ama bugün biri ölmüştü, altı kaldı. Sadece birisi sarı siyah tortoise, gerisi sarı beyaz. Tortoiseler çok çok yüksek ihtimal dişi olurmuş, öbürlerini de görücez artık.

Başka ölen olmaz heralde artık. Gece anne çok yorgundu, uzağında kalmış olabilir.

Bu anne kedi, doğumdan önce:
m.imgur.com

Bu da bebekler:
m.imgur.com

Maalesef bebeklerden daha iyi bir caps alamadım, yerleri karanlık.

anne 6 yavruyu beslemekte zorlanabilir. birkaç gün takip edin eğer aç bebekler varsa cat milk alın. az beslenen bebekleri (bazıları meme emmekte isteksiz olabiliryor ya da güçlü bebekler zayıfların emmesini engelleyebiliyor.) siz besleyin arada. anne süt verirken çok sıvı tüketiyor. hatta kasaptan çorbalık denilen tavuk keiklerini haşlayıp suyunu annenin yanına bırakın sütünü artıyor. (bilimsel bir açıklaması var mı bilmiyorum ama deneyimlerimde işe yaradı). anne zaman zaman bebeklerden ayrılıyor dinlenmek için ama kaldıkları yerde üşüyebiliyor bebekler. bebeklerin yattığı yere havluya sararak sıcak su torbası ya da sıcak su dolu pet şişeler koyabilirsiniz. annenin mama kabını sürekli dolu tututun. süt verirken çok yemek yiyiyorlar.

oğlan kedi nasıl davranıyor?

bu arada tebrik ederim. burnum sızlaya sızlaya yazıyorum. tebrik ederim!

@madarch, beslenmesi iyi gibi gözüküyor. Sıvı alımının sütü artırdığı kadınlarda da gözlenen bir şey, doğru söylüyorsunuz. Ciğer vs alıcam inşallah, haşlama suyu da hazırlayayım.
Anne sık sık ayrılıyor yanlarından ama gördüğüm kadarıyla bir düzen içinde geçiyor yanlarına, geçtiği zaman koro halinde ciyaklamalar başlıyor :)
Bebeklerin yeri oldukça korunaklı, gardrobun içine yerleştirdiğim valizdeler. Valiz de gardrop da yarı kapalı. Birbirinin üzerinde takılıyorlar. Gene de sıcak su torbası gerekir mi? Ya da altlarına polar türü bişey mi ayarlasam?

Anne bebeklere süt vermemden rahatsız olmaz mı? Çok dengesiz davranıyor. Oğlum biz yemek yerken sevdiği bişey varsa elimden yemeyi seviyor, o sırada bu da geliyor hiç çekinmeden elimden yiyor. Ama mesela ben bir süredir hareketsizsem ortaya çıkıyor, ayağa kalktığım gibi her neredeyse deli gibi koşarak yatağın altına kaçıyor. Gene aynı bağlamda altlarına polar sermek filan gibi işleri bu kuma gittiğinde kapıyı kapatıp halletmek daha iyi olabilir mi?

@e haliyle, oğlum gerçekten inanılmaz sakin bir kedi, maşallah. Bu eve geldiğinden beri çok daha sevgi dolu oldu, rahatladı. Evde kedi beslenecekse kesinlikle iki kedi olmalı diyorum. Dişi düzenli olarak gidip başını uzatıyor, bizimki hemen koyuluyor yalamaya.

Bebekler doğarken pür dikkat oturdu bekledi, şimdi de arada bir valizin aralığından içeri bakıyor. Anne rahatsız olmayınca ben de tehlike olmadığına kanaat ettim. Bebeklerin yeri benim yatağımın hemen sağında, uzanma mesafemde. Şimdiye kadar ne gece ne gündüz sorun çıkmadı. Sorun olursa kedili komşu var, oraya göndermeyi planlıyordum ama pek kavga da etmediler. En büyük kavgaları bu bazen fazla sırnaşınca ya da illa oyun isteyince dişi tokadı basıyor, o tokat üstüne de bizimki geçip oturuyor kenara. Doğumdan sonra da, anne bebeklerin yanından ayrıldığında hep beraberler.

polar gibi bir şey koyarsan iyi olur ama bebekleri kaldırma. örtüyü valizin bir bölümüne koy anne bebekleri taşır oraya. beslemeden başta rahatsız olabilir. birkaç gün gözle eğer halsiz meme emmeyen bebek görürsen müdahaleden başka yol kalmaz.

hey yavrum hey, o kadar yavru içerde de zor beslenmiş olabilir, birinin ölmesi normal maalesef.

bi de suratları küçük olanlar bir ihtimal dişi :D
bebiklere bak yahu .. ehe. mikmik mik ses çıkarıyordur onlar.

sarı siyah olan dişi. ben daha bu yaşımda bi tane erkek tortoise görmedim.

@aithra, ölen oldukça gürbüz bişeydi, bunlardan hiç farkı yoktu, merak da ettim doğrusu neden öldü.

@kargn, evet özellikle tortoise olanı kontrol ettim, tek onun dişi olduğundan eminim ve yanılıyor olabilirim ama gerisinde oldukça belirgin testis kabarcığı gördüm. Hatta onun dişi olduğu genital bölgesinden anlaşılmasaydı diğerleri hakkında fikir yürütmekte acele etmezdim. Gene de diğerleri kesin erkektir diyemiyorum tabi, görücez :)

Bu arada tecrübeli biri olarak birkaç öneri de ben yazayım. Mobil olduğumdan pek yazamamıştım dün.
Öhöm, anne kediler doğumun ilk zamanları inanılmaz bitap düşerler. Kolay değil, kaç tane yavru doğuruyorlar.
Yeni doğan bebeklerin plesentasını (Kedilerde adı başka olabilir ancak işlevi aynı) yiyor anne mesela. Çünkü çok fazla besin kaybı yaşıyor. Karnınızdan kendi kilonuzun yarısı kadar neredeyse bir kütle çıktığını düşünün. Nasıl bitap düşeceğiniz ortada..
Proplan gibi kaliteli markaların yavru mamalarından al anne için. Çünkü o mamalar çok fazla besin değeri içeriyor. Annenin çok daha hızlı bir şekilde toparlamasına, sütünün artmasına yardımcı olur.
Bu süreçte sen sakın elleme yavruları. Bırak. Anne onların afedersin boklarını yiye yiye temizleyecek zaten. Hiç dert etme. Onlara tuvalete gitmeyi öğretecek, kuru mama yemeyi öğretecek.
Bu süreçte annenin düzenini bozma. O zaten yavrulardan vakit buldukça gelecek senin yanına.
Çok güzel bir duygudur. Bilirim. Umarım tekrar yaşarım bu heyecanı :)

@rumble, maalesef yavru kedi maması alamam. Hatta sindirim sistemi hassas kediler için olan kuru mamalardan başka mama alamam.
Maalesef benim kedinin sindirim dolayısıyla ishal problemi var. Zor bela aylar sonunda etken maddesi "saccharomyces boulardii" diye bir maya olan bir ilaç ve royal canin sensible ile düzelmişti. Bu kızcağız evdeki ilk günlerinde iştahsızdı, alışsın diye konserve mama aldım. Bizimkinin problemi aklımdaydı ama bişey olmaz artık diyerek ona da yedirdim ve şimdi baya fena ishal. Bir süredir kapsüllerden veriyorum, hala düzelme yok. Yeniden sensible mama kullanıcaz. Sipariş ettim yarın gelecek inşallah. İşin kötüsü ayrı kaplarda ayrı yerlerde mamalar duruyor, illa onun yediğinden yiyecek. Dolayısıyla anne de sensible yemek durumunda kalacak gibi, ya da gizlice bişeyler yediririm. İshal başladığından beri kıza yaş mama vereceğim zaman süpürge açıyorum, oğlan banyoya kaçıyor, süpürge düşük ayarda çalışırken kız mamasını yiyor. Bittikten sonra heralde kokuyu alıyor ki aramaya başlıyor. Ben de bulaşıklı tenekeyi veriyorum zavallıya, yalayıp dursun :(

Bari tavuk suyu, ciğer haşlama gibi şeyler ishal etmese...

Bu arada gerçekten çok güzel bir duygu, annenin o huzur dolu bakışları insanın yüreğini kabartıyor :)
Peki son olarak, yavrular ne zaman ayaklanıp dolanmaya başlarlar?

2 haftalıkken yattıkları yerde kımıldanmaya başlarlar. gözleri yavaş yavaş açılır. 3 haftalık olunca biraz ayakta dururlar, daha çok sürünerek gezinirler. 4. haftada yürürler biraz paytak paytak. anne 4. haftada tuvalet eğitimi vermeye başlar. yine 4. haftada anne sütüne ek yaş mamaya başlarlar. tabii bebekler için püre gibi olanı yiyebilirler. 5. haftada zıpırlaşırlar :)

istanbul'da yaşamanın stresi falan ömür boyu çekilecek dert değil. küçük şehirde yaşamak daha iyi bence. aynı paraya istediğim küçük bir şehirde istediğim gibi bir iş yapabilecek olsam giderim. iş dışındaki hayatım da bana kalır.

ben olsam gitmem kalırım.

Özel sektörde mühendislik çok değişken. Ama özel sektör stresi, aileye ve kendine vakit ayıramamak gibi problemleri göze almak için bunun karşılığını da almak gerekiyor. Maddi olarak bir fark yoksa, kendini geliştirip daha iyi yerlere gelme imkanı da yoksa bence mantıklı değil. Yukarıdaki arkadaşın dediği gibi hem mesleki hem de maddi bir katkısı olmadıktan sonra iş değiştirmek mesleğin ne olursa olsun, mesleğinde ne kadar başarılı olursan ol bence mantıksız.

Bir de İstanbul'da aynı paraya aynı hayatı yaşayamazsın.

memleketiniz neresi bilmiyorum, ama hiçbir koşul beni plaza baskısı altında çalıştıramaz. sosyal hayatınız olacak, para aynı. ama aile uzak, mesai baskı altında geçiyor ve herkes sus pus. bir süre sonra kötü hissedeceksiniz.
bu teklif gelene kadar mevcut durumunuzdan memnunmuşsunuz aşağı yukarı. yaş 22-23 olsa gidin derdim. tavsiyelerle beraber siz de çok katı şekilde düşünmelisiniz. önceliğiniz ne istediğinizi bilmek olsun.

büyük bir şirkette raporlama ve analiz uzmanı olarak çalışıyorum, maaşım iyi. ama 1 ay sonra istanbul'u terk ediyorum. daha az maaşlı bir iş buldum başka bir şehirde. ve inanın öyle huzurluyum ki istanbul'u terk edeceğim için. 29 yaşımdayım. artık para değil huzur istiyorum.

İkilemin aşırı tanıdık :)

Ben 2008'den beri aktif iş hayatında olan, mesleğini de 19 yaşında seçmiş ve buna göre kendini eğitmiş, işinden gücünden memnun bir insanım. Şu an 29 yaşındayım ve hayatım boyunca farklı firmalarla toplam 76 iş görüşmesi yaptım. Buna rağmen devlette çalışmayı aklımdan bile geçirmedim. Dış ticaretle ilgileniyorum ve işe olan tutku, ülkeye döviz girmesi gibi motivasyon kaynaklarım olmasaydı bu işi yapamazdım muhtemelen. Ortalamanın üzerinde eğitimim, 7 yıllık deneyimim, gayet iyi yabancı dil seviyem ve işe bağlı kişiliğim sayesinde gelebildiğim nokta hala piyasanın 40% altında. Özel sektörde bu durumlar tamamen şans. bahsettiğim 76 iş görüşmesinden de 5'i olumlu sonuçlandı. Şu an akıbeti belli olmayan, finansmanı güçlü bir firmada aynı mesleğe devam ediyorum. Dünyayı gezmek için dayanılmaz bir arzu duyuyor ve düzenli olarak para-izin hesabı yapıyorum. İstanbul'da yaşıyorum. Burada doğdum, büyüdüm. Ortalamanın üzerinde bir sosyal hayatım, ayda bir konser, her hafta da en az bir gün dışarıda yeme lüksüm var. Bence fena değilim.

Kafa olarak geldiğim nokta ise beni mutlu eden işi seçtiğim için kendimle gurur duymam ile "Ama hak ettiğim hala bu değil!" arasında gidip gelmek. Bana bunu devlet sağlayabilir miydi? Sanmıyorum. Hiçbir kurumundan hayır görmediğim devlet, beni de kendi kısır sisteminin bir parçası yapamaz mıydı? Yapabilirdi. Sınav sisteminin, atamaların hali ortadayken senin hakkınla geldiğin nokta takdir edilesi.

Bence senin soruna yanıt yapmak istediklerinle ilgili olacak. Ben, kendi kişiliğimin avantajıyla sıkışıp kalmış hissetmiyorum. İnsan olarak gücümün ve yapabileceklerimin farkındayım. Hayatın da seçimlerden ibaret olduğunu düşünüyorum, benim gibiler için en azından. Anladığım kadarıyla devletten teklif alabilecek kapasitede, az buçuk da deneyimini sağlamlaştırmış birisin. Yaşın da 28. Ben yerinde olsam olduğum yerde biraz daha para biriktirir, sonra da hayattaki idealim her neyse en az 1 yıl ona odaklanırdım. Bir şey öğrenmek olur, bir yerlere gitmek olur, ufak bir iş kurmak olur. Kenarda birikim yaptıktan sonra güç sende olacak. Emin ol para her şey demek. Ama İstanbul'da aynı şartlarda o parayı biriktirmen mümkün değil. Kendini maddi olarak sağlama aldığında özel sektörde, İstanbul'da iş bulabileceğini düşünüyorum. Yoksa sistem seni yutacak. Geri bırakmamacasına...

iyice tartman lazım. özel sektör kamudan daha fazla kazandırır ama en ufak hatanda kamuda uyarı cezası bile almazken özel sektörde kendini kapı önünde bulursun. iş güvencesi ve arada sırada gevşemeye ihtiyacın olan bir iş yapıyorsun iş değiştirme derim. ama para kazanma hırsın varsaözel sektör tek seçenek.

hem daha az/aynı kazanacaksın hemde gelen teklife göre ne olacağı belli değil deneme vs. yok sevmedim bu işi gitmem kalırdım.
edit: İstanbulun çilesi vs ayrı dert, özel sektör çilesi ayrı dert.

sadece istanbulda yapabildiğiniz ve şu an bulunduğunuz yerde yapamadığınız sosyal aktiviteleri bir sıralayın kağıda, ardından da sadece orada yapabildiğiniz şeyleri sıralayın sonra karar verin derim ben.

o sıralama içinde arkadaşlarla bara gidip kız düşürmek gibi şeyler olmasın ama, arkadaşlarınızı ayrı tutun.

yakında inşaat mühendisliğini bitireceğim,maaş olayını teorik olarak biliyordum ama bu kadar fazla tecrübeni görünce yazmadan duramadım.söylediğin bu yerlerdeki maaşlar konusunda özelden biraz bilgi verir misin ?

kamuda ceza alınmadığını kim söyledi. kamudaki cezalar çok ağırdır. maaş kesintisi, sürgün ağır cezada yargılanmak vb.

istanbul'da yaşamanın stresi çekilmiyor da şimdi yaşamazsan ne zaman yaşayacaksın anasını satayım? harcayamadıktan, keyfini çıkaramadıktan sonra trilyoner olsan ne olur? eğer amaç huzursa emekli hayatıysa az para biriktir, gücünün yettiği yerde ufak 2 ev al birine otur ötekinin kirasını ye ölümü bekle

bence kabul et, ennnn kötü ihtimalle hafta içi 8-5 mutsuz olursun, mesai sonrası ve tatillerde ise ücra memleketlerde yapamayacağın şeyleri yapar daha çok mutlu olursun hayatın içinde kalırsın daha çok insan tanır ve belki de bu sayede daha güzel bir yerde daha iyi şartlarla iş bulursun.

metro kriteriniz olmasaydı üsküdar derdim

bizim alt kat 1+1 o fiyatlara verirler sanırım ama metroya gitmek için 15 dakika harcamak gerekiyor (beşiktaş-dikilitaş)
etrafta park bahçe bol, perşembe günleri pazar var

mecidiyeköy'de o fiyata evler kaldı mı takip etmedim ama yeterince araştırılırsa bulunabilir gibi geldi. halihazırda 1000liraya oturan arkadaşım var. metroyla ulaşabilirsin.

aksaray-fındıkzade civarına bakılabilir. cerrahpaşa tarafında bakarsan (ben o tarafta oturuyorum) 1000 lira civarına 1+1'ler var. yenikapıya yürüme mesafesi. fazlasıyla merkezi olmasına karşın biraz fazla kozmopolit. her türden insan var. hakiki istanbullular da var, suriyeliler araplar da. fena yer değildir. özellikle ulaşım konusunda avrupa yakasının en iyi yeri olduğunu düşünüyorum. (havalimanı metrosu-hacıosman metrosu-marmaray-tramvay hattı bir arada)

metrocity'nin, kanyon'un arka taraflarına, seyrantepe'ye falan bakabilirsin.
örnek:
www.sahibinden.com
www.sahibinden.com
www.sahibinden.com

kurtuluş, pangaltı, bomonti taraflarında o fiyata gayet güzel evler bulabilirsiniz. bu 3 semt de osmanbey metrosunun dibindedir.

cihangir (taksime ya da tünele yakın kesimler).
fiyatı biraz zorlaman gerekebilir.

Pangaltı temiz olur, Taksim'e de yakın, sokaklar nezih.

Direk acile gidin bence, lavman yapsınlar. 1 hafta uzun süre.

Abi gidin doktora hemen ya.

duphalac. bende çok çabuk etki göstermişti. o ilacı aldıktan 8-10 dakika sonra bağırsaklarım coştu direkt.

eczaneden alınmış her hangi bir pürgatif ilaç

Hepinize teşekkür ederim.şekeri olduğu için duphalac almadım,tatlandırıcı varmış.
bi doktor arkadaşım magnesie toz ve libalaks lavman önerdi..gidip aldım ama döndüğümde annem kakasını yapmıştı :)
Sıcak suyun içine birkaçtane kayısı koyduk,iyi gelmiş..libalaks a gerek kalmadı.
sıkıntısı olanlar da sebeplensin diye yazayım dedim..

Zeytinyağı..............

(not: kesin çözüm...................)

Tasarrufu sadece ekonomi için değil, doğa için de yapmaya çalıştığımı belirteyim öncelikle.

Aklıma gelenler:

* Şampuan, sıvı el sabunu, sıvı deterjan gibi bittiğini düşündüğüm şeylerin içine çok az su katıp, çalkalayıp bir iki kez daha kullanabiliyorum.

* Saç kremi veya el kremi gibi bitmiş tüpleri kesip içinde birikenleri alıyorum. Bir iki kez işimi görecek kadar birikmiş oluyor.

* Kettle'a kullanacağım kadar su koyuyorum.

* Kullanılmış limon ve portakal kabuklarını rendeleyip keklerde vs. kullanmak üzere buzdolabında tutuyorum. Bunu da yeni öğrendim :P

* Limon dışını atmadan önce bulaşık makinesinde tutuyorum ki limonun etkisinden tam faydalanmış olabileyim. Ardından çöpe atıyorum.

* Hafif toz alırken deterjan kullanmıyorum. Sadece su ile siliyorum.

* Ocağı da çeşmeyi de çok fazla açmam. Yani gerekmedikçe çok harlı kullanmam ocağı veya deli gibi akmaz su.

Şimdi şöyle bakınca, ben vallahi manyak değilim. Sadece dikkat etmeye çalışıyorum. Doğayla özdeşleşince zaten tam tıkır günlük rutine giriyor her şey.

Edit:

* Evden çıkarken prizdeki fişleri çekiyorum. Akım tamamen kesilsin diye.

* TV stand-by komutu +1

* Sebzeleri haşladığım suyu atmıyorum. Aynı et suyu gibi sebze suyu olarak kullanmak üzere buzlukta tutuyorum. Pilavlar vs. çok daha lezzetli oluyor.

televizyonu gece stand-by konumunda bırakmayıp tamamen kapatmak, fişini çekmek.
oturmadığım odanın kaloriferlerini komple kapatmak

kazandığım parayı dövize çeviriyorum. sıcak para olmadığı için harcayamıyorum. stres oluyorum. elimi süremiyorum. duruyo bahaneyle. 3 e 5 e bakmayın bu arada ciddiyim para biriktirmede çok işe yarıyor.

porsiyonlarımı küçültüyorum biraz bir gün daha yemeğim oluyor.

anne davranışlarının hepsi
ütüyü prizden çekip son iki tişörtü öyle ütülemek
makineyi doldurmadan çalıştırmamak
salça kavonuzu bitince dibini suyla çalkalayıp çorbayı onunla yapmak gibi
eve aldığım tüm cihazları da A++ sınıfı aldım gerçi hiç ölçmedim de güya tasarruflu oluyomuş bilmiyorum, ampüller de öyle
sürekli cep telefonu ve laptop, tablet vs. değiştirmeyerek de tasarruf yaptığımı düşünüyorum ben şahsen etrafımda benden başka değiştirmeyen kalmadı da :p
kıyafet vs. alışverişinde de sezon sonunu beklemek, internetten bişey almamak hem zamandan hem paradan tasarruf günlük trendyol bakan insanlar var...

• uzun süre bozulmayacak deterjan vs. kısaca temizlik maddelerini topluca almak, saklama koşullarına uymak.
• bulaşık ve çamaşır yıkarken, asgari deterjan kullanmak. bazı doğal maddeleri ekliyorum genelde. merak eden varsa, yazabilirim.
• gereksiz elektrik ve su israf etmemek.
• evi temiz tutmak, bolca havalandırmak. hasta olmamak adına yaptığım bir şey.
• ihtiyacım olmayan ne varsa, ihtiyacı olan birilerine veriyorum. hem onlar tasarruf etmiş oluyor, hem de ben gereksiz eşyalardan kurtularak zamandan tasarruf etmiş oluyorum. temizlemek için uğraşmıyorum, daha geniş yaşama alanım oluyor böylece.
• sebze ve meyveleri az az alıyorum. kolay bozulduğu ve vitamin değerlerini kaybettikleri için.
• ucuzlamış diye ihtiyacım olmayan şeyleri almam.
• kıyafetime bir sürü para verip, nasıl olsa kimse görmüyor diye içine dandik ve ucuz çamaşır almam. tenime değen çamaşır için, para harcamaktan kaçınmam. o çamaşırları da, uygun şekilde yıkarım. deforme olmasına izin vermem.
• sık kullandığım giysilerin, sadece kuru temizleme ile temizleniyor olmasını tercih etmem.
• iyi bir çamaşır makinesi olmalı evde. yıkadığı çamaşırları pert edip çıkaran bir makine uygun değildir. aynı şey bulaşık makinesi için de geçerli.

bu liste daha devam edebilir. belki editlerim.

ayrıntı yazmayacağım ama yeni nesil buzdolabı, çamaşır makinesi, tasaruflu ampül gibi cihazlar gerçekten elektrik sarfiyatını önemli ölçüde düşürüyor.
yine aynı şekilde yeni nesil çamaşır ve bulaşık makineleri su sarfıyatını azaltıyor.

-pek çok yemeği düdüklü tencerede pişiriyorum (ya da annemi bu konuda teşvik ediyorum)
-kullandığım el yüz kremlerinin sonunda ambalajları kesip içindekileri birkaç kere daha kullanıyorum
-evdeki ampuller patladıkça yerlerine led olanlardan aldım. elektrik faturasında dramatik değişimler oldu.
-kettleda kullanacağım kadar suyu ısıtıp işim bitince stand bydan çıkarıp tamamen kapatıyorum.
-ütü işini mümkün olduğu kadar kısa sürede bitirmeye çalışıyorum
-ihtiyacım olmayan kıyafet, ayakkabı, çanta, takıları almıyorum (indirimde olsa bile)
-aynı şekilde ihtiyacım olmayan kozmetiği de almıyorum
-çamaşır/bulaşık makinesi tam dolmadan çalıştırmıyorum
-evde ekmek atılmaz bizde, bayatlayanlar kızartılıp yenir
-toz alırken deterjan kullanmıyorum (büyük temizlikte toz alırken kullanıyorum deterjanı genelde), fiber dokulu bezler gayet güzel iş görüyorlar çünkü. yerleri ve camları silerken de minimum miktarda kullanıyorum
-ulaşım için mümkün olduğu kadar toplu taşımayı kullanıyorum (kendi aracım yok zaten. acelem varsa taksi tutuyorum)
-evde yapılabilecek kozmetikler için paketlenmiş ürünler almıyorum. evde kendim hazırlayıp kullanıyorum

- abur cubur (kola, gofret, şeker) almamak
- yemeği evde yemek
- zaruri olmadığı sürece eşya almamak
- telefonu işyerinde şarj etmek :)
- çok uzun olmayan mesafeleri otobüs yerine yürüyerek gitmek
- su kaynatmadan önce suyu içeceğim fincan kadar alıp cezveye koymak

dessy, Şampuan, sıvı el sabunu, sıvı deterjan gibi bittiğini düşündüğüm şeylerin içine çok az su katıp, çalkalayıp bir iki kez daha kullanabiliyorum. ashdash

her sevişmede değil 2-3 kere seviştikten sonra duş alıyorum.

Fakirlik böyle bir şey işte, anlayamazsın douche :))

@eindaclub'ün "telefonu işyerinde şarj etmek" önlemi bombaymış. Bildiğim kadarıyla telefon şarj etmek elektrik saatinin hata sınırları içinde olduğundan, elektrik saatleri şarj harcamasını ölçemiyor.İçin rahat olsun yani @eindaclub telefonu evinde şarj edebilirsin

maaşın bir kısmıyla (küçük bir kısmı tabii) döviz alıp bankaya yatırmak

tutumluol.wordpress.com

evimin önünden otobüs geçiyor. otobüsle gidebileceğim bir yere otobüsle gidiyorum, arabamı almayıp veya taksiye binmeyip.

kendim yapıyorum yemeklerimi. dışarıda yemek yiyeceğim zaman evde kendim yapamayacağım bir şey yemeyi ya da dışarıdan alıp evde yapsam yine aynı parayı ödeyeceğim şeyleri yemeyi tercih ediyorum. makarna veya salata yemek yerine balık yemek gibi...

kirliler iyice birikmedikçe çamaşır/bulaşık yıkamıyorum.

sebze haşladığımda suyunu atmıyorum. içiyorum daha sonra. bulgur pilavına kattığım da oluyor. et haşlıyor olsaydım onun da suyunu pilava kullanırdım.

taze gıda alışverişimi 2 günlük yapıyorum. tüketim tarihlerine çok dikkat ediyorum, mutlaka o tarihe kadar yiyebileceğimden emin olup öyle alıyorum.

çamaşır bulaşık makinelerinde kısa program kullanıyorum.

dişimi fırçalarken suyu boşa akıtmıyorum.

Markete alışveriş listesi yapmadan gitmiyorum. Listenin dışına çıkmamaya özen gösteriyorum.

yazılanların büyük bölümünü ibretle okudum. abi taş olsa çatlar.

telefonu iş yerinde şarj edenlerin sevgilisi olmadığını da anlıyoruz bu vesileyle.

abi ara ara kendinize bir es verin, ölüm var lan. bazen de koy götüne demek lazım.

eski versiyonunda çözüm vardı, yeni dolaşanda çözüm yok. Bütün makinaları hemen kapatın, henüz şifreleyemediği dosyaları kurtarın.

Bütün dosyalara erişmek istiyorsanız da paşa paşa ödemeniz lazım ne yazık ki. Patronuma da çakma turkcell mailiyle bulaştı, kendisini önceden defalarca uyarmama rağmen hem de.

Neyse ki yedekli çalışıyordu, bir kaç hafta kayıpla atlattık.

diğer bilgisayarlardaki paylaşıma kapalı olan klasörlerde sıkıntı yok şuan. temiz olanları kurtarıyoruz.

virüs önce ofis, autocad, corel draw dosylarına saldırıyor, sonra fotoğraf ve videolara geçiyor, virüs bulaşan makinayı açık tuttuğunuzda şifrelemeye devam ediyor.

O makinayı açmayın, harddiskini söküp başka makinada bakın.

peki yasal bir yaptırımı yok mu bunun? savcılık polis falan bir şey yapamaz mı? paşa paşa ödemek çok koyar adama.

edit: bu arada sadece maili açmanız virüsün bulaşması için yeterli mi yoksa mailin ekini falan açtınız öyle mi bulaştı?

yasal bir yaptırımı var da nereden yayıldğını, kim tarafından orijine edildiğini bulmak problem.

şuan için ne bir çözümü ne de bulaşmasını engelleyebileceğiniz kati bir yöntem var.

sadece ilgili domainleri mail sunucunuzda direkt reject edecek şekilde kural yazdırabilirsiniz. ofisinizdeki client'ların download'larını kısıtlayabilirsiniz(proxy var ise) falan filan.

adamlar parayı bitcoin olarak istiyor, takip edilemez dijital para birimi...bizimkiler yakalayamaz imkanı yok.

Sizi etkileyenin zararli yazilimin hangi versiyonu oldugunu bilmiyoruz. Eger eski bir surum kullanildiysa www.bleepingcomputer.com adresinde anlatildigi uzere sansinizi deneyebilirsiniz. Sizi ilgilendiren kisim "How to restore files encrypted by CryptoDefense using the Emsisoft Decryptor" basligindan sonrasi.

www.milliyet.com.tr

bu haberde detayları var.

Bu konularda destek veren adli bilisim sirketleri, danismanlik firmalari bile kendi ofisleri icin para odemis durumda. bunun suan decrypt yontemi yok maalesef.

bahsettiğiniz virüs şu;
cryptolocker
bu namussuz, şerefsiz (sansür) için ne yazık ki bir çözüm yok. çünkü şifre algoritması sürekli yenileniyor. eğer bulaşan eski bir versiyonsa onu temizleme şansınız var. diğer durumlarda tek seçenek ne yazık ki format

çanakkale bir savunma savaşıydı. osmanlı yönetiminin imkanı olsa zaten çanakkale savaşının yaşanmasını istemezdi.

1.dünya savaşına girme olayına gelince, ben osmanlı'nın istese de tarafsız kalamayacağını düşünüyorum, ha sonuçta dönemin iktidarı almanya yanında savaşa girdi o ayrı.

baktığımız zaman, savaşın önemli bir boyutunun da osmanlı ortadoğu'su olduğunu görüyoruz, ama geç ama erken ama istekli ama zoraki osmanlı imparatorluğu bir şekilde o savaşa müdahil olacaktı.

geçilseyi ne olura gelince, istanbul işgal edilirdi, savaşın seyri değişebilirdi, elbette net bilemeyiz, kahinlik olur ancak, kurtuluş savaşı için imkanlar çok daha zor olabilirdi burası net bence.

savaşa güçlüler karar verir, güçsüzler savaşa uymaya mecbur kalır. ittihat-terakki olmasaydı da sadece tarafsızlığımız bir müddet daha uzardı gibime geliyor.

Sevrden sonra sanki işgal edilmedi mi, padişah cumalara bile İngiliz askerleriyle gitmedi mi, ne değişti? Burdaki soru işareti gerçekten soru işareti, yani soruyorum çünkü kavrayamıyorum ne olurdu.

Osmanlı istese tarafsız kalamzdı belki ama erken teslim olabilirdi.

osmanlı yıkıldı ama kaybediş, yıkılış zamanı şekli, doğurduğu sonuçlar açısından farklılık gösterir.

1915'te işgale uğrayıp, yıkılsaydı, kurtuluş savaşı için yeterli altyapıyı oluşturma şansı olmazdı, doğudan ruslarda osmanlıyı işgal ederdi, geniş bir coğrafyada.

savaşın sonuna baktığımız zaman, her ne kadar osmanlı yıkılmış olsa da, 1915-1918 arasında itilaf kuvvetlerini kend ölçüsünde yıpratmaya devam etti, savaş sonunda da, özellikle ingiliz ve fransızlar direk kendi işgal ordularıyla müdahale ederdi ve bu yunanlar ve ayrılıkçı azınlıklarla mücadele etmekten çok çok çok daha zor olurdu.

erken teslim olması bir avantaj sağlamazdı, kozlar itilaf devletlerinin elinde olacağı için kendi barış şartlarını diretlerdi, yani özetle sevr 3-5 yıl önce imzalanırdı.

Tek avantaj o zaman , kurtulan yüzbinler olacaktı.

onu bilemeyiz.

bu eksik bir mantık bence, böyle bakarsak, sevri kabul edip, şartları kötü de olsa savaşı sonlandırıp, istiklal harbine girmeseydik, bir sürü vatandaşımız da ölmezdi?

paradoks olacaktı

osmanlı için pek bir şey değişmezdi ama ikinci dünya savaşı çıkmayabilir (1916da hem doğudan hem de batıdan kuşatılan almanya 1920lerdeki ekonomil buhranları yaşamazdı) çıksa bile 2. dünya savaşı sonrası kutuplaşma yaşanmazdı (sscb yok rus çarlığı var).

ha bir de almanya-versay mevzusunu gelince. almanya savaştan sonra, hem 1.sinden hem 2.sinden sonra, sanayi üretimine devam etti. adamların zaten bir sanayi altyapısı vardı, onu yeniden faaliyete geçirdiler.

osmanlı'nın ya da türkiye'nin bir sanayi temeli olmadığı için haliyle dünya lideri falan olması beklenemez.

enver ve 40 fedaisi gizlice londraya gider , kral o dönemde hangi sarayda yaşıyorsa artık onu kacırır işgal altındaki osmanlı topraklarını özgür bırakması karsılığında kralı serbest bırakmak gibisinden bir takasa giderlerdi.

abi olaya gerek var mı gerek yok mu şeklinde bakarsak bütün savaşları bu şekilde değerlendirebiliriz. sadece Çanakkale için değil. bana kalsa dünyada hiç sınır olmasın isterim ama öyle değil. insanlar bir kere ayrıştırılmış ve neticede savaşlar olmuş ve olmaya devam edecek.

çanakkale zaten geçildi de yeterli kuvvet geçemedi. daha doğrusu karadan geçemedi. çanakkale'deki bu başarı çok büyük manevi destek sağladı sonraki kurtuluş savaşı vs. gibi konular için.

tarihsel olarak gelirsek wilson ilkelerinden önceye denk geliyor bu cephe. çanakkale düşseydi evet rusya'da yönetim değişmezdi, abd savaşa daha geç girerdi ve ekonomisi bundan etkilenirdi, evet osmanlı erken yıkılırdı, evet savaş erken biterdi, sevr yine iyimser kalırdı malum o antlaşma bile wilson gölgesinde, osmanlı toprakları paylaşılırdı, ikinci dünya savaşı bizi sömürge eden ülkeler vs. arasında olup bizim topraklarımızda gerçekleşirdi.

savaşlara tabii ki gerek yok. hiçbir savaşa gerek yok fakat oluyorlar. o yüzden niye savaş vardan ziyade neden bu cephe var diye sormak lazım. çanakkale de osmanlı toprağı olduğu için bu bir savunma savaşı yani tabii ki osmanlı'nın istediği bir savaş değil. mecbur kalınıyor.

osmanlı'nın savaşa girmesi de kaçınılmaz bir şey. itilaf devletleri arasında osmanlı toprakları zaten paylaşılmış durumda savaş öncesinde. dikkat edersen italya taraf değiştirdiği anda da ona önerilen toprakların önemli kısmı osmanlı toprakları. birinci dünya savaşı sömürgeleşme yarışının sonucu. batı avrupa dışında savaşların olduğu yerlere bak, savaşın sebebini görürsün. yani kaçınılmaz.

eğer savaşı kaybetseydik de yüzbinlerce can asla kurtulmazdı. o yüzbinlerce canın kurtulacğını düşünüyorsan, avusturalya ve yeni zelenda'lıların çanakkalede ne işi olduğunu düşün derim. biz de başka bir yere gönderilecektik. ha gitmezsek, sorun çıkarırsak olacaklar için de stalin'in ukrayna'da, ingiltere'nin hindistan'da yaptığı katliamları düşün. yüzbinlerden çooook daha fazla sayı.

yapacak bir şey yok.

Osmanlı savaşa girmek zorundaydı.

popülist söylemlerle tarihi yargılamadan evvel o zamanları bir öğrenin.

Savaşta ki can kaybının yasını herkes tutuyor.

fakat en sonunda sen bir troll lduğun için cevap vermeye de gerek yok fazla.

Anlamsız kelimelere yönelin. Yöneldiğiniz kelimenin daha önce kullanılmadığına emin olun ve önemli uzantılarını hemen satın alın.

Önerim: noemata.net

Rasgele seçilecek kelimelerden okunuşu güzel bir tanesi iş görür.

Klasik teknolojik terimlerden oluşan isimlerden de uzak durun. Mesela Mysistem bilişim, sys teknoloji, lnx yazılım vesaire.

kuranların isimlerini japoncaya benzer kombinasyon ile birleştirin tamamdır
ör: yumatu

Nerd herd :)

Ana
Edit: Vay lan tik bile atmamış hhahaha

geek&sons
nerd brothers

rejuvenatech (rejuvenate + tech) oluyor ;)

CRESTEC veya CyBit veya EDVsol (EDV-Soulution)

YAZDAŞ.
Yazılım ve Danışmanlık A.Ş.

analiz yatırım ve danışanlık ltd şti.
edit ; yatırım ve danışanlık yazmışım . yeni isim dışında yeni sektörde buldum sanırım.

BeYazılım (Beyaz Yazılım, Y harfi büyük olacak.)

nuovo
şimdi aklıma geldi.

micropsoft

yoo. ben hiç kesmedim.

bende pek sallamam. bu ara hangi sınav olursa giriyorum para oldukça.
2012'de çektirdiğim fotoğrafta saç üç numara , şimdi puyol'dan hallice bir saç var. gözetmen hocalardan , bir şey diyen olmadı daha ama hepsi genç arkadaşlardı.

40 50 yaşlarında biri vardı bu sene kpss'de sınav giriş belgesine bakıyor , fotoğrafa baktı bana baktı , sorun mu var hocam dedim , yok dedi . eski tayfa biraz kıl olabiliyor gerçi bu işin resmiyeti nasıl onu da bilmiyorum.

Adana'da bir kız saç rengini mi ne değiştirdi diye almamışlardı sınava.

pazar sınav var sorun çıkarırlarsa yazarım.

sakal sorun olmuyor sınavlarda. görevliler çok şüphelenirse kaşa göze falan bakıyor, zaten aralarında "bir insanın değişmeyen tek yeri gözleriymiş yaa" muhabbeti dönüyor hemen her sınav.

uzun sacla gelen birini tanimadigini iddia etmisti bir görevli gözlerimin önünde. baskalari da araya girip ikna etti adami. insulin pompasini kopyaya tesebbüs olarak nitelendirip almayan görevli var, yanlis bilmiyorsam ailesi saglik durumunu da belgelemisti söz konusu gün icerisinde.

o yüzden, cok subjektif olan böyle kontrollerde ben riske etmeden fotografimda nasilsam öyle giriyorum. aksi durumda pek bir garantiniz yok cünkü.

riske etme. fotografta nasılsan öyle görün.

fotoğrafın ösym tarafından onaylandığı sürece bir şey diyemezler zaten.
misal fotoğrafın 2016'ya kadar onaylıysa istersen evrim geçir, maymuna benze. bir şey olmaz.

Ugrasma ihtimaline degmez.

bir kadın olarak diyeyim, 10 sene önceki kimlik fotomla girmiştim bir ales'e, gözetmen olacak üstün zekayı kendim olduğuma ikna edemedim, üstelik sınavın bir süresi boyunca yanımda durdu, sonuna kadar da uzaktan kesti, sadece gözlüklerim vardı ve fotodaki kaşlarım lise öğrencisi olduğum için kalındı, yoksa hiçbir fark yoktu fotomla, yani göz burun ağız saç rengi hatta modeli falan değişmedi, aynı. en fazla kırışığım vardır yahu! o da on senede ne kadar olursa? böyle ruh hastalarına denk gelebilirsin, dikkat et derim.

sinav oncesi siniriniz bozulabilir. riske deger mi?

jetpack denince aklıma worms geldi.

ya da earthworm jim?

maalesef bunlar değil, oldukça sığ ve basit bir oyundu benimkisi, bu windows'un skifree kayak oyunu var onun basitliğinde denebilir :/

(bkz: dangerous dave) tabii ki. :)

bu da değil ama teşekkürler :D

o döneme göre bile eski sayılır ama (bkz: boulder dash)

aa bu muydu emin değilim ama buna çok benziyordu, biraz oynayıp bakayım

www.zxgames.com

Lode runner

@godoşu beklerken

galiba buydu, evet evet, bu sanırım.

herkese teşekkürler :)

not: jetpack'in de 2.si çıkıyormuş sitesinden beta sürümünü oynayabiliyorsunuz haber vereyim istedim

abi bildiğin çöp bu.

şu anki haber sitelerinde bile kasar yani öyle diyim.

celeron derken?
celeron dediğin p2-p3-p4 serilerinin cache memory çıkartılmış hali. dual core ile aralarında dağlar kadar fark var. onboard ekran kartını hiç söylemiyorum. neredeyse tüm anakartlarda onboard ekran çipi var.
alma çünkü senin külüstür ekran kartı konusunda ondan daha iyi. işlemci konusunda bir şey diyemem. dual core iyidir ama celeron kötü. büyük ihtimal performans farkı hissetmeyecksin.

fark hissetmezsin, bir rahatlama gelmez en azından. ddr 2 ram demişsin ama miktar yazmamışsın bide. neyse boşver bunu sen 150 lirandan olma. etrafına bir sor fazla kenarda köşede laptopu olan vardır belki.

İnsanlar eciş bücüş ve kültürsüz. Haksız değilsin.

25 ten sonra hoşlanma ilgi duyma kayboluyor mu cidden?

9 ay kaldı o zaman acil birini bulmalıyım

bana da öğretsene her gün birinden hoşlanıyom ya.

bence beklentilerin yüksek. ama beklentilerin ne olursa olsun biri çıkıp karşına kalbini güp güp attırsa ortada beklenti falan kalmaz. o anı bekle.

belki lezbiyensindir ama farkında değilsindir :/

ben olsam sana bakmazdım mesela, bir de böyle düşün.

hevesinin kaçmasıyla alakalı bir durum. bir yerden sonra eeeaah diye bir hal geliyor. her ilişki başlar ve biter diye düşünüp başlasan bile 4 kolla sarılıp öyle deli gibi sevemiyorsun. çoğu insanda ilgi duyamamak mevzusunu gördüm bence sana has değil. biraz çağ ile alakalı biraz yaş biraz türkiye falan filan. genel bir konu yani. az buçuk zekiysen akıllıysan zaten aşk meşk işlerini saçma buluyorsun, öyle formalite sevgili yapıp bitince 3 gün üzülüyorsun en fazla falan.
beklentilerini yüksek tutma ama hoşlanacagın biri cıkarsa zaten beklentiler uçar gider.

heves kaçmasıyla ilgili olduğunu düşünmüyorum, hayatımda sadece bir kıza dokundum ki ona dokunmayı da pek istememiştim yani, buna rağmen ben de aynı durumdayım. işte romandır dizidir filmdir anca oradaki karakterler ilgimi çekiyor. 20'yim daha. doymuşluk ya da bitmişlik, tükenmişlik falan etken değil bence. şahsen manyak olduğumu düşünüp kenara çekiliyorum, hiç sormadım kendime aa niye hoşlanamıyorum diye.

beklenti yüksekliğinden veya kişiliğinin stabilleşmesinden kaynaklanır. artık eskisi kadar esnek (karakter olarak) davranamazsın. karşındaki beklentilerini karşılayan biri de bu esnek davranamama yüzünden uzaklaşabilir.

İnsanları mı merak etmiyorsun acaba? Kitaplarda veya dizilerde birilerinin tipini görüyorsun ama ondan öte onların dünyasını yaşıyorsun, tanık oluyorsun ve ondan etkileniyorsun. Tip sadece buji gibi ateşliyor. Ama gerçek hayatta kimsenin dünyasını merak etmiyorsun da dolayısıyla senin için bir kabuk olarak mı kalıyorlar? Beklenti yüksek olunca da kabuk olmaya mahkum oluyorlar sanırım. Belki birilerini tanımaya çalışırsan ten rengi o kadar da fark etmeyebilir.

malesef o dizilerde gördüğün aksiyonlu ve kuul takılmacaları gerçek hayatta bulamazsın. mankenleri görüp türk kızlarını beğenmeyen erkekler gibi düşün.

heyecanlanma olayının başta olması benim için bi avantaj değil zaten. tanıdıkça, hikayesini öğrendikçe, zaaflarını sevimli buldukça aşık olmak daha güzel geliyor bana. bunun için de ilgi lazım.

hoş değmeyecek insanlar için vakit harcamış da olabilirsin ama illa ki ufkunda değişme olur.

Şöyle ağız tadıyla hoşlanılacak, görünce heyecanlanılacak birileri yok çünkü.

Filmleri kitapları zevkimize göre seçebiliyoruz ama insanlar sürpriz ne çıkar kestirmek güç. keşfetmeye değer birine rastlayana kadar uzaktan izlemeye devam etme niyetindeyim.

29m
ben de ingiliz aksanı ile ingilizce konuşan ya da fransızca konuşan ya da arp çalan kadınlara ilgi duyuyorum ama bunun bendeki toplam etkisi %5. bütün bu söylediklerimi yapmaktan ziyade insanları kalıplara sokmadan tanımaya çalışıyorum.
ben de söylediğin gibi yakışıklı bir adam değilim ama gerçekten çok çok çok güzel bir kadın sadece bu özelliğinden dolayı beni ırgalamıyor büyük oranda.
sanırım anlaşabilmek ve fiziksel çekim ve süprizlerin yarattığı belli bir oran bende başkasına karşı ilgi duymama neden olabiliyor.

25 yasina kadar bir umut var. o yastan sonra, erkeklerin cogunun kamil kadinlarin cogunun kezban oldugunu anliyorsun. eskiden gozunu ayiramadigin hatun bir bakmissin kilo almis cirkinlesmis. erkek de evden ise isten eve bir adam olmus, tek aktivitesi tv karsisinda oturup mac izlemek olan bir adama donusmus...

siradan bir kadin oldugunu kabul etmen, buyuk bir erdem ki bu seni siradanliktan cikarir. ekside bir yazar kiz vardi zamaninda, tesaduf eseri tanistik konustuk. yasi kucuk oldugu icin ilgilenmedim. neyse ya bu kendini oyle bir sey olarak anlatiyor ki dedim bu liv tyler gibi bir sey elf elf! ben de dinliyorum oyle. bir gun merak ettim, resmini yolla dedim. allahin yarattigina bir sey denmez ama armut tipi vucut, burun da orantisiz..bana kendini o kadar ovmese beklentim o kadar yuksek olmayacak tip olarak. nereden nereye geldik :) konusasim varmis..bu arada anlattigin tipler genelde bigbang theory'deki karakterler gibi. benim arkadas cevrem bir ara oyleydi :D

Beğenilmediğin için kendine bir savunma mekanizması kurmuşsun.

aha ben, aynı ben

türkiyede aynı anda 19. yy romantik edebiyatını ve betmeni seven toplamda 250 300 kişi vardır yoktur. liseli kızlar gibi hayaller kurmuşsun :) dünyada öyle dengim, ruh ikizim, aradığım özellikler türünden insanlar yok. herkes ayrı telden çalıyor. olabildiğince yanında mutlu olabildiğin birini bulup eğlenmeye bakmanı tavsiye ederim. bi de yazdıklarından bu konuda deneyimsiz olduğun sonucunu çıkardım. 25 yaş biraz geç, eğer birini bulma düşüncen varsa bence elini çabuk tut. 5 6 sene sonra bugünkünden daha solmuş kırışmış ve abladan teyzeye giden yola yavaştan girmiş olacaksın. yoksa keyfine bak ama belli ki durum seni biraz kıllandırmış, gelmiş buraya sormuşsun.

@arnold belki haklısınız ama, beğenilmediğimi düşünmem için bir sebep yok aslında. pek sosyal ve arkadaş canlısı bir insan olmamama rağmen, yeterli sıklıkta erkekler taraafından, yemeğe ya da kahve içmeye çağrılıyorum, sürekli görüşmek ve bir ilişki kurmak isteyenler de oluyor.

sorun bu insanlarla, zaman geçirdikçe en ufak hayat görüşlerine davranışlarına ilişkin kusurda, ciddi anlamda kendimi yabancılaşmış hissetmem, o kişiye sinir olmam, hatta afedersiniz bu ne kafa sikiyor diye düşünmem. yani biri ciddi ciddi burç muhabbeti, pozitif düşünce kişisel gelişim kitaplarından alıntılar ya da kadının rolü evidir yuvasıdır ya da kendi işiyle parasıyla övünme anlamına gelecek şeyler söylediğinde, birden o kişiyle buluşurken ne kadar, olabilir aslında da çok da fena değil diye düşünmüş olursam olayım, birden soğuyorum. sonra da umursuzluğa düşüyorum, kimseden hoşlanamadığım için.


@mistreated yani özellikle benimle aynı şeyleri sevmesi değil istediğim. ancak futbol izlemek, iddia oynamak, magazin eki okumak, kadınlar şöyle leş kezban dışında, arabası dışında, yüzeysel ve saçma sapan politik görüşü dışında konuşacak bir şeyi, ciddi anlamda ilgi duyduğu spesifik bir şey olsun istiyorum. yani atıyorum benim ilgi alanlarımla alakasız bile olsa, su altı belgesellerine bayılan amatör olarak dalış yapan ve bundan saatlerce hevesle bahsedebilecek biri, gayet ilgimi çeker.
pek tecrübesiz sayılmam aslında, şimdiye kadar pek çok ilişkim oldu ancak hiç biri 6 ayı tamamlamayan hep kısa süreli ilişkilerdi. zira gençliğimde daha şıpsevdiydim, hemen hoşlanırdım, ilişkilerim de daha fizikseldi ama o zaman bile, kolayca ilgimi kaybederdim. şimdi komple ilgi duyamıyorum.

Paslı olmasa bile yaptırman lazım. Şakası olmaz. Git acile direk iğne yapıyorlar zaten. Beklemez, acı Çekmezsin.

gerek var yaptırmazsan sorun olur. ama kestikten sonra üç gün geçmiş bunu bir de doktora sor derim.

son 10 yıl içinde yapılmış tetanoz aşın yoksa en kısa sürede olman faydalı olur, eczanelerde 50-100 lira aralığında bulunuyor tetanoz aşıları. sağlık ocaklarında da bedava yapılıyor.

eğer yara bölgesinden başlayan kas katılığı, kramplar ve istemsiz kasılmalar ortaya çıkarsa hiç gecikmeden acile başvur. semptomların yaralanmadan ortalama 10 gün içinde ortaya çıkması beklenir (4 ila 21 gün arası). acilde tetanoz serumu uygularlar böyle bir durumda.

ben pek önemsememiştim ama yarın sabah ilk iş doktora gideyim öyleyse.

türünün en iyilerinden biridir. IV ve V te de kalitesini bozmadı. Hazır fiyatı da düşmüşken al derim

daha önce herhangi bir civ versiyonu oynamadıysan alabilirsin ama oynadıysan alma. bu türün (ve serinin) pik noktası civ3.

güzel, uğraştıysanız artık onu geri alamazsınız. o durumlarda verilere kesinlikle müdahale edilmemesi gerekir.

mydisk.

boşuna uğraşma. fiyat filan sormana da gerek yok. o verilere ulaşamayacaksın. çünkü yaptığın her kurtarma denemesinde bir miktar veri tümüyle kaybolur. en fazla başarıyı ilk denemede elde edersin. 1 hafta boyunca (hele bir de farklı programlarla uğraştıysan o veriler kurtarılamayacak şekilde silinmiş demektir.

@mrvengeance @tururo Yok yazılımlarla uğraşmadım. SATA girişini USB'ye çeviren adaptörle, kutuyla falan denedim. Bir de Ubuntu LiveCD'yi denedim ama işe yaramadılar. İyi ki de kendimce gereksiz şeyler denememişim.

www.seagate.com

laboratuarda kurtarma seçeneğine bir göz atın, fiyatı tuzludur bence.

furciferpardalis'in de dediği gibi seagate (adamlar hdd piyasasını domine ediyor) laboratuarında verilerini kurtarabilirler ancak bu şirketlere yönelik bir hizmet. çok pahalı olacaktır.verilerin hayati önemdeyse hdd yi onlara teslim edebilirsin, değilse hepsini kaybetmeyi göze alıp data rescue programlarıyla denemeni öneririm.

cumhuriyet meyhanesi bide içek pasajı var işte içkiyi bıraktım bırakmasam ne icerdim bu aralar var ya offf

şarkı-türkü olayı olmasa da meze ve rakı konusunda imroz (nevizade) iyidir.

Cumhuriyet Meyhanesi değil...

(bkz: cumhuriyet meyhanesi/@pass)

inciraltı meyhanesi, beylerbeyi

tartışılan tarafı şu aslında:

dinlerde ''yaratma'' olgusu olduğu için bunu kabul etmiyorlar.

halbuki son zamanlarda allah ya da tanrının (farklı dinlere mensup din adamları da böyle düşünüyor yani) yaratma sürecinin evrim olduğunu söyleyen de var ki din ve bilimin çatışmadığı çok mantıklı bir söylem olabilir. hatta türk bir ilahiyatçı bile canlı yayında söylemişti adını hatırlamıyorum, esmer sakallı birisiydi ve genç bakış programında beyan etmişti bunu. çeşitli ayetlerden örnek vermişti bulursam link koyarım.

ateistler ve teistler ise sadece şu noktada tıkanıyor:

ilk canlıyı oluşturacak evrenin oluşumundaki big bang teorisi vs doğruysa tesadüf mü yoksa değil mi?

yani big bang'e kadar allah'ın yaratma süreci de olabilir bu inanç meselesi, inançlı bir insanı dinden çıkaracak bir şey değil evrim.
tartışılması mantıklı tek şey evrenin oluşmasının tesadüfi ya da tesadüfi olmadığı kısmı olabilir.
yanlış anlaşıldıkça da tartışılıyor sürekli.

sorun evrim sürecinin doğru dürüst anlaşılamaması. çünkü evrim ilk canlının ortaya çıkışyla başladı (canlı dediysem sadece kendini kopyalabilen bir dna molekülü bu). ardından uzun bir süre (yaklaşık 3 milyar yıl) içinde bu durumua geliyor. insanın algısı da ortada tıkanıyor işte. çünkü o kadar uzun süreyi anlamlandıramıyor. anlamlandırılan en eski ortak varlık maymun deniyor ve tartışma başlıyor.
uzun yazmışım. senin dediğin 3 başlıkta doğru. tartışmalar evrimin dışında kalan ilk canlının kökeni ve evrim sürecinin anlaşılmamasının sonucu.

bir de insanı insan yapan özelliklerden düşündüğümüz bir tanesinden örnek vereyim:
en basidinden ''varlığının farkında olma'' denilen Metacognition, ya da başka bir deyişle şu an ''düşündüğünün farkında olmak'' ya da ''bildiğini bilmek'' gibi özellik sadece insana ait değil, ayna testini geçebilen nadir hayvanlarda da var bu.
filler bunlardan birisi mesela, yakınları öldüğünde cenaze töreni rituelleri var kendi aralarında toplanıp, hatta ölen yakınlarını tekmeleyerek toprağa gömmeye çalışıyorlar.
mezar ziyareti yapıyorlar, yavrusu ölen anne fil 3 sene sonra bile yavrusunun öldüğü yere gidiyor.

ya da bu vereceğim örnek çok ilkel bir canlıdan, dinazorlarda bile biyolojik anne baba olmadığı halde bebek bakıcılığı varmış ki bu da bulunan fosil incelemesi ile ortaya çıktı acaba onlarda bile vicdan ya da şefkat duygusu var mıydı diye düşünmüyor değil insan.
24 tane dino bebeğe birden göz kulak anne ya da babası olmayan dinazor fosili ve bebekler şurada:

www.livescience.com

zooloji geliştikçe bu tarz şeyler daha iyi anlaşılacağı kanısındayım, bize özgü olduğunu düşündüğümüz pek çok özellik ''dağınık'' da olsa doğada zaten yayılmış durumda. biz en gelişmiş merkezi sinir sistemine sahip olduğumuz için bünyemizde hepsi toplanmış durumda.

Din'i karıştırmazsan zaten tartışma yok ortada, tartışma dini kavramlarla olan çelişkilerden çıkıyor.

Yanlışlanabilir derken, bilimdeki diğer teorilerden farklı bir yanı var evrim'in, o da gelişimi için çok uzun yıllar gerekmesi ve bu yüzden deneylerle doğruluğunun ölçülmesinin mümkün olmaması. Kanıtları genelde fosillere, gözleme ve fosillerin yaşının hesaplanmasına (bkz: karbon 14 metodu) dayanıyor. Elbette tartışanlar bu kanıtları da kanıtlardan saymayıp (bkz: fosil sergisi), incil ve kur'an'da yazanları kanıt gösterdiği için bir sonuca da varılamıyor. Karbon 14 metodu geçmiş zamanda geçerliliği olan bir metod değildir diyen bile var, ki birkaç bin yıl önce evrensel fizik sabitlerinin bugünkü değerinde olmadığını söylemek vs vs gibi bir sürü düşünce kol geziyor...

En büyük tartışma, evrenin başlangıcı ve atalarımız konusunda var. Mesela, evren hiçten nasıl oluşur (bkz: big bang), tanrı yarattı, bir saati bile yapan bir saatçi varken, bu kadar mükemmel bir düzen nasıl kendiliğinden oluşur diyorlar (bkz: kör saatçi) ve bak işte kutsal kitabımızda da böyle yazıyor diyorlar. Mesela, biz nasıl maymundan geliriz diyorlar, oysa maymundan gelmiyoruz, atalarımız ortak. Velev ki maymundan geldik, bunu aşağılayıcı buluyorlar. Zamanında dünya evrenin merkezi değil diyenleri nasıl yakmışlarsa, bugün de insanlık varlığın merkezi değil diyenler dolaylı yoldan yakılıyor. Bizi maymundan ayıranın sadece bir iki gen olması, insan olarak evrende önemimizin karıncadan fazla olmaması; evreni, hayvanları, kadınları sizin için yarattım diyen tanrıya kulluk edenlere ağır geliyor.

Gibi...

Bilim/Evrim "Yaşam bir şekilde var oldu, bunun tanrıyla bir ilgisi yok her şey tesadüfen oldu" diyor. Din ise "Tanrı ol dedi oldu" diyor. Bunlardan birini kabul edersen diğerini otomatik olarak reddetmiş oluyorsun. Yani bilimin dediği gibi "Yaşam bir şekilde var oldu" diye düşünmeye başladığında dine ait olan tüm yargıları reddetmiş oluyorsun. Tartışmanın nedeni bu.

Tabii bilim her şeye cevap veremiyor günümüz teknolojisi ile, onun da boşlukları illa ki var. Misal kendini kopyalayan ilk dna molekülü nasıl oluştu dersen bilim buna cevap veremez. Fakat cevap veremez oluşu böyle bir şeyin olmadığı anlamına gelmez; sadece bugünün şartlarıyla cevap verilemiyor. 1000 sene sonra onu da fark ederiz belki. Neticede modern insanının geçmişi 200 bin yıl kadar. Milyarlarca yıllık evrimde yolun daha çok başındayız, bu sorulara cevap verilemiyor oluşu gayet doğal olmakla birlikte "Ol dedi oldu" gibi bir düşünceden ziyade ilk dna molekülünden bugüne kadar olan gelişimi mantıklı bir şekilde açıklayan bilime inanmanın daha mantıklı olduğu kanaatindeyim kendi adıma.

Vikiden okuyacağına EvrimAğacından okumanı öneririm.

İlk canlının nasıl oluştuğu evrimin işi değildir. Evrimin işi kendini kopyalayabilen ilk molekül oluştuktan sonrasıdır. Peki bu molekülün nasıl oluştuğunu dair hiç mi fikir yok? Tabii ki var. Abiyogenez denen alan ilgileniyor bununla. Araştırabilirsin istersen. Evrimağacı'nda çuvalla makale var.

Tartışmalar var çünkü birilerinin zoruna gidiyor evrim ve abiyogenez. Kimin zoruna gittiği de açık. Tartışanlar bilim adamları değil zaten, bilimle işi olmayan tipler.

editine cevap yazayım;

doğru anlamışsın ve aslında tek sorun evrimin yanlış anlaşılması.

yani ortada bir sorun yok aslında tanrıya inanmana engel değil.

Günün büyük çoğunluğunda uyur zaten. Belki biraz sıkılır ama o kadardan bir şey olmaz.

kendini geceyi uykusuz geçirmeye hazırla. çünkü seninki bütün gün uyuyup enerji depolayacak. onları harcaması gerek.

uykusuzum zaten :) gece daha bir tontikleşiyor, bir enerji geliyor. ama gelip yanıma kıvrılıyor en sonunda. çok afacan, Heidi'nin keçileri gibi ya :D

Bizimkinin ömrü bu şekilde geçiyor. Mecbur alışacak. Sıkılıp kalorifer üstünde uyuklamak, soğukta bir taraflarının donmasından iyidir.

gündüz öğleden itibaren ağır uykudalar zaten. ağlamaya gerek yok.

evde çalışan kedi sahibi bildiriyor.

ilk günlerde ben de senin gibiydim. iki saat dışarı çıksam koşa koşa eve geliyordum ne yaptı diye ^_^ şimdi ikimizde alıştık. akşam gittiğinde bol sevgi göster oyun oyna.

Aksam alirsin gonlunu, ama genel olarak (kedi icin de kopek icin de) imkani olanlar 2 tane alsa dunya ne guzel bi yer, hayvanlar ne kadar mutlu olur......

Modem yerine router alıp onu bağlayabilirsin.
Kablolu bağlandığındada sıkıntı oluyorsa netmastera sor.

sorun netmaster modemden kaynaklanabilir. bende ilk abone olduğumda kablosuz netmaster verdiler. kopmadan bir klip izleyemiyordum. kavga dövüş o modemi bir cisco kablolu modemle değiştirdim. tüm bölgeyi etkileyen genel arızalar haricinde kopma yaşamıyorum.

eksisozluk.com

ben de bi keresinde çevrede bişey olmadığı için bim'den yoğurt aldım, bide hazır pişmiş etlerden aldım, bulamaç yaptım, mis gibi de yediler.

açsa eğer yer. bu havada her türlü yer. eline yüreğine sağlık.

en kötü ihtimal et suyu ve yumurta içeren çorbamsı bir karışımla ekmekleri ıslatıp vermek de olur. sokaktakiler düzenli kuru mama ile besyeleyen biri yoksa yiyor, kedi yemezse köpek kesin yer.

makarna çok doyurucu. yapımı da basit. makarna yapabilirsiniz.

Ekmeği et suyuna batırıp ver. Açsa zaten yer, yemiyorsa büyük ihtimalle besleyen birileri vardır, tenezzül etmiyordur, sorun yok yani.

dana akciğeri al, kaynat ekmekle beraber blenderdan geçir. bayıla bayıla yerler (ev yapımı kedi maması).
not: ekmek çok fazla olmasın. etçil hayvan bunlar.

kediler yoğurt yer, içine ekmek doğrayıp direk kabının içinde karıştırıp verebilirsin.

bulyon kattığn suda makarna haşla, yapabiliyorsan biraz peynir ya da yoğurt kat içine, yerler bayılarak

kemikli et vardı buzlukta. onu kaynattım, sonra eti kemikten ayırdım. -bi arkadaşım kemik zararlı olabilir dedi, değilse kemikleri tekrar koyayım-

et suyuyla da makarna haşladım. içine de ekmek koydum. et+makarna+ekmek+et suyu karışımı tuhaf bi şey oldu ama herkesin önerisini değerlendirmeye çalıştım:D

kedilere bi şey hazırlamıcam. bütün kedileri toplayıp apartmana almışlar, mamaları da var. köpeklerin mekanı biraz uzak mesafede direkt gidip oraya mı bırakayım yoksa her türlü gelip alırlar mı?

bi de 2 tencere yaptım. evdeki hiçbir kaba sığmıyor. çöp poşetinde götürsem rahat yerler mi? suyunu da içsinler deyu

evet kemik koymayın ne olur ne olmaz.
çöp poşeti de olur, kenarlarını kıvırırsınız yerler. ama karton gibi birşeyin üzerine koysanız iyi olur, mamanın suyu yere temas edince donmasın.

Not: evet sıcak su, soğuk suya göre daha hızlı donar.

Elinize sağlık :)

marketten 2 tane 5 litrelik su alıp ortadan kestim onlara koydum. güzelce yediler.

yalnız "sokak köpekleri" sakin sakin yedi. dönerken sahibi olan bi köpek saldırdı. köpeğin eğitimsizse niye tasmasız dolaştırırsın anlamam...

herkese teşekkürler

@ack3000 aslansınız kaplansınız, elinize sağlık :)

bir kere legolası geç. haldir zaten kuzeyli. elf değil.

bana galadriel gibi geliyor. kadın harbi sağlam.

edit: haldir'i hurin ile karıştırdım ya la.

eskilerden fingolfin ve feanor var. onlar da fena.

not: 3 yüzükten biri galadriel'de. sanırım nenya.

galadriel niye yok listede?

edit: "erkek olan" kismini fark etmemisim. bildiklerimden haldir.

Galadriel en yaşlıları ve muhtemelen en güçlüleri. Daha güneş ve ay yokken o yaşıyordu. Orta dünya'ya Feanor'un peşi sıra gelen o güçlü elf kalabalığından geriye kalan tek kişi.

edit: ben de erkek olanı yeni fark ettim. O halde onun eşi olan Celeborn'u seçiyorum. Batı'dan gelmese de, Galadriel onla evlendiğine göre vardır bir şey :)

Elrond. Son filmde bile iyi dövüşüyordu.

elrond. adamda hem edain, hem eldar hem de maia kanı var.

en karizmalari da bence geyik uzerindeki thranduil

bu verdiğin listede tabi ki Glorfindel ancak ne yazık ki reyiz Gondolin'de gizli geçitte balgrog ile yaptığı mücadelede balrog ile birlikte uçurumdan düşerek can verdi. O yüzden yaşayanlar kriterine uymadığı için listeden çıkarmak durumundayız.

o yüzden liste de başı Beren'in torunu Earendil'in oğlu olan Elrond çekiyor. ardından Cirdan, Celeborn ve son olarak Legolas geliyor.
Haldir dediğin filmde bahsedilen Haldir herhalde. Silmarillionda bahsedilen Haldir insan.

edit: thrandueil'i atlamışım, sevmem onu. babasını da sevmezdim. başına buyruk ve tuhaf bir adamdı. zaten o yüzden katledildi. neyse konumuz o değil. ama illa listeye koyarsak Celeborndan sonra gelir.

@air

Glorfindel geri gönderilmemiş miydi ya? Dövüşten sonra düşüp ikisinin de öldüğünü biliyorum, fakat yanlış hatırlamıyorsam bu frodo tayflardan kaçarken Glorfindel kurtarıyor elemanı tayflarla dövüşüp. Hatta frodo yüzük parmağındayken tayfları simsiyah gördüğü suret gibi Glorfindel'i de bembeyaz surette görüyor, noluyoz falan diyordu :/ ben mi karıştırdım. Kitapta tabi bu bahsettiğim ayrıntılar

Silmarillion ve LOTR kitaplarındaki Glorfindel'ler farklı. Meşhur olanı @air'in yazdığı gibi öldü. Diğeri ise normal bir elf beyi. Bütün elfler gibi o da gölgeler boyutundan bakıldığında beyaz görünüyordu.

@ air: Haldir yüzüklerin efendisinde de var ve elf. Ama filmdeki gibi efendi değil biraz kıl bir tipti.
Kitaplara göre de filme göre de sıralamanın arkalarında tabii.

@protector

ya ben onu büyük ihtimal chris tolkien'in bir yazısında mı ne okumuştum ama net 7 8 yıl olmuştur ikisinin aynı kişi olduğuna dair. kitaplarda iki glorfindel var haklısın da işte ikisi aynı kişi demişti eleman iyi hatırlıyorum.

noro lim, noro lim, Asfaloth!

okuyalı çok oldu kitapları, karıştırdım. geri geliyor. Büyük Kartal Thorondor Glorfindel’in cansız bedenini uçurumdan çıkartıp, geçit yanına koyup mezar yapıyorlar ona ama sonra geri gönderiliyor. ne zaman ve nasıl olduğu çok açık değil ama geliyor evet. hatta frodoyu nehrin karşısına geçirende o.

en son Arwen ve Aragorn’un düğünü için Minas Tirith'e geliyor, ondan sonra da bir daha haber alınmyor. ölümsüz diyarlara gidip gitmediği meçhul.

@air aynen ya bi an tereddüte düştüm bende yanlış mı hatırlıyorum diye çok oldu kitapları okuyalı. adam bfme 2 de mi ne (oyun) upgradeleri alıp asfaloth bide kırmızı bi dalgası vardı onu açınca aragorn'a 3 vuruyordu :D

Glorfindel <3<3

Bu arada siz yetkili abilere benziyonuz, dün açtığım şu duyuruya cevap alamadım (git: 906291) gugıl da aratamıyorum bir türlü doğru kelimelerle saçma sapan bin tane site geliyor bulamadım bir türlü. Savaş başlamadan önce cüceler ne diye çığırıyor? anlamları ne bilen var mı acaba?

Şüphesiz Fingolfin.

yaşayanları sormuştum ama. yine de fingolfin'in kardinal hatta papa olduğunu düşünüyorum ben de :) feanor yavşağına değinmek istemiyorum.

Elfler ölümsüzlerdir ancak öldürülebilirler. Yani sadece doğal nedenlerle ölmezler. Örneğin bir Celebrimbor ya da bir Oropher gibi gayet katledilenilirler (ya da daha yakın örnekler, yüzük savaşlarında ve beş ordunun savaşında ölen elfler).
Feanor: Gothmog tarafından ağır yaralanıyor ve sonucunda, dönüş yolculuğunda hayatını kaybediyor.

Fingolfin: Morgoth ile yaptığı düelloda Morgoth tarafında katlediliyor. Morgoth onu ayağıyla ezip, bedenini elleriyle belinden ikiye katlıyor.

Ancak saydığımız isimler Ölümsüz diyarlara ulaşabilmiş isimler (Bir tek Glorfindel ve Thranduil'in Ölümsüz diyarlara geçip geçmediği ile ilgili net bir bilgi yok.)

kitapları okudum ama bayağı unutmuşum.
tr.wikipedia.org
1. glorfindel oldu şu durumda
2. elrond - thranduil

yazdıkların arasından en kodu mu oturtanı glorfindelle elrond. cirdan da büyük elflerden ama kişiliği savaşçılığı hakkında pek şey aklımda kalmamış, daha çok bilgeliğiyle biliniyo galiba.

tüm elfler arasından da feanorla fingolfin. fingolfin morgothun karşısına çıkma cesaretini gösteriyo sonuçta.

kadınları katarsak da luthienle galadriel. bitmemiş öyküleri okuyanlar daha iyi bilir galadriel çok büyük bi hatun. luthien de zaten ortada, feanorun çocukları yeminlerini askıya almışlar resmen silmaril luthienle berendeyken.

Mesele kötülükle savaşmaksa Cirdan'dır. Morgoth tüm Noldor'a kan kustururken Cirdan'ın toprakları güneyde korunaklı bölge görevi yaptı yüzyıllar boyunca bence bilgelik budur, herkes çökerken ayakta kalabilmektir.

Celeborn'un geriye kalanlardan kuvvetli olması gerekmekte. Çünkü Bitmemiş Öyküler'de Galadriel ve Celeborn'un hikayesinde Doriath'lı bir elf beyi olduğu anlatılıyordu sanırım. Bu aralar hafızam pek iyi değil yeni okumama rağmen hem de. Yani geriye kalan elfler Beleriand'ın çoktan suların altında yok olduğu zamanlarda yetişkin olmaları vs.. düşünülünce,

ya da s. edin, lotro'da bi tek glorfindel'in yanına gittin mi +10 hope veriyor beyler, ekrana nur iniyor işte çok kafam karıştı yatıyorum.

Bence glorfindel dir çünkü silmarillion da bir balrogu 1v1 de yenmiştir son anda balrog yanına çeker ama yaptıgı şeyler ve fingolfin ve hanedanına olan bağlılığı ve akraba kıyımına katılmamasından dolayı valar onu kutsar ve ona bi maia gücüne yakın bir güç verip orta dünyaya gönderir yani silmarillion daki glorfindel ile lotr daki aynı elfdir hatta daha güçlüsü ama iş büyü gücüne gelirse celeborn ve galadriel tokatlar elrond da baya soylu ve güçlüdür ama aynı zamanda yarı elf dir cirdan limanların koruyucusu idir ve en yaşlı elf idir ilk doğanlardan yani anne babası yoldur cirdanın 4. Çağa kadar da orta dünyada yaşar ancak her gitmek isteyen elf gidince o da son gemiyle valinora gider cirdan şüphesiz aralarında en bilgidir gil galad bile hep ona danışır elrond ve elros u nerede ise o büyütmüştür ve valar ın ona bahşettiği bir görme gücüne sahiptir ve sakalı olan tek elf dir elflerin sakalı cıkması için coook uzun yaşaması lazım ve cirdanda en uzun yaşayan dır ancak onun yapıtıgı gemiler ile valinora gidilebilir 3. Çağ da bilgelik açısından en biledir thranduil o da 1. Çağ da doğmuştur ama öbür saydıklarıma yetişemez ben glorfindel demek isterim sorunun cevabı olarak çünkü ağaçların ışığını görmüştür hemde valar onu kutsayıp ona maia ya yakın bi güç bahşetmiştir güç olarak ve koduğunu oturtan elf o dur ama iş büyü gücü ise celeborn dur

İsim okuyorlar, gruplara ayırıyorlar bişiler bişiler. En geç 8buçukta orada ol.

Listeningi iyi dinle, umarım dikkatin dağılmaz, dalıp gitmemeye çalış. Speakingde de aksan kasma, düzgün konuş yeter.

8de orada ol. idp dekiler sınavda kalman için uğraşacak (british council den giriyorsan rahat ol. orada amaç ingilizce seviyenin ölçülmesi).
writing bölümünde hızlı davran. süre yetmeyecek. reading ya da listenin sectionlar rahat geçiyor. ha bu iki sectionu hızlı geçer writing için zaman ayırırım deme öyle bir şansın olmayacak. sectionlar beraber başlayıp beraber bitiriliyor.

Örnek test cozmediysen bu saatten sonra neye yarar fakat reading ve writing de zaman kullanımını iyi yap writing için baglac kullan son paragrafa overall la giriş yap basarilar

İstanbul'da kedi diye bir kitap var şimdi. daha okumadım rafta duruyor bakalım.

Doris Lessing'in kedilerle ilgili bir kitabı var. bana hediye geldi ama okumadım henüz

www.idefix.com

Yky'den cikan Kedi Hikayeleri isimli bir kitap vardir, guzeldir.

"Gerçek bir şaheser! Teknik ve psikolojik olarak mükemmel! Öldürmek mi bağışlamak mı ikilemini en iyi veren roman." Yaşar Kemal

www.idefix.com

akif pirinççi felidae
eski de ola güzeldir.

Evet Akif Pirinçi - Felidae serisi güzeldir. 6-7 kitap toplamda.
onalrın dışında:

www.idefix.com
www.dr.com.tr

bir de Lilian Jackson Braun'un oğlak yayınlarından Brahms Dinleyen Kedi, Kırmızı Gören Kedi, Kanepe Atıştıran Kedi serisi...

@devrin basbakani

Bunu gördüm ama belki sadece adında kedi geçiyordur diye tereddüt ettim, gerçekten kedi barındırıyor mu içinde acaba?

@tururo ve @sappho

Benim de çok ilgimi çekti bu seri, çok teşekkür ederim! Malesef hepsi yok ama sanırım şu an, nadirkitaptan falan bakayım. Tam olarak sırasını yazabilir misiniz kitapların?

bize çevrilenler aşağıda
Felidae
Francis
Cave Canem
Düello
Salve Roma
Tanrılar

Salve Roma ve Tanrılar arasında iki tane daha varmış. şimdi bakarken gördüm wikipedia'dan. Felipolis ve Schandtat. Neden Türkçe'ye çevrilmemiş acaba. Çok basit dili olan, çok sevimli kitaplar. Tavsiye ederim. Ben de bir kedi delisi olarak, bulduğum her içinde kedi geçen kitabı aldığımdan, bu soruyu çok sevdim. Kütüphanemde en üstte dururlar :) Evet sanırım baskıları bitmiş. Üzgünüm :(

simon'un kedisi (simon's cat), karikatür kitabı, tanıma pek uymuyor ama bence gayet güzel.
sonradan disney sponsor olup aldı. youtube'da disney tarafından hazırlanmış çizgi bölümleri de var

@mutlusismankedi2015 evet ama hikaye kedi üzerinden ilerlemiyor.

@husule getiren
Çok ilgilerini çekeceğini sanmıyorum :)

www.freeav.com

baska biseye gerke yok

Avast, avira, mse, avg, bitdefender. AVast biraz sorun çıkardı xp bilgisyarda.

mse en hafifi ama tararken en yavaşı.

Bunların hepsini öneririm ama Avira ya da avg daha ayrı.

comodo internet security premium (evet bedava)

kedi yıkanmaz

nasıl yani?

kedi yıkanır yıkanmasına da onlarla değil. evcil hayvan şampuanları var özel lütfen onları deneyin. onlar yoksa bırakın kendini temizlesin bugünlük lütfen kimyasal sürmeyin

kediler yıkanmaz, hele hele kimyasallı şeylerle hiç yıkanmaz o kendisini yalayacak sen deterjan yalamak ister misin?

çok istiyorsan ıslak bir bezle sil deterjansız olanından sonra o kendini yalayacak zaten.

Kedinin tükürüğü sterildir ve zamanla kendini yalaya yalaya temizler. İç ve dış parazit aşıları yapıldıysa, hijyen açısından başka bir şey yapmanıza gerek yok şu an için. Belki hafif nemli bir bezle silebilirsiniz tüylerini, patilerini falan. Bir de gözlerinde çapak, iltihap gibi şeyler varsa ılık çaya batırılmış pamukla temizleyebilirsiniz.

yıkamanızı gerektiren bir aşırı durum yoksa, yıkamayın, sağlıklı beslenip güvenli bir yerde olunca kendisini mis gibi yapar zaten o. aşırı durumla kastım ishal olup boka bulanması, çamur birikintisine düşmesi ya da domates çorbası tenceresini devirip turuncu domatesli kedi olması falan.

dostlar yıkanmaz diyorsunuz da kedi sokağa atılmış ve yarı yıl kadar sokakta yaşamaya çalışıp becerememiş bir kedi. çok üzülüyor vucuduna yapışmış kirleri gösteriyor.

kedi kendi kendini yalayarak temizleyen bir hayvan. köpek gibi değil. kendini temizler ve kokmaz. o yüzden de yıkanması gerekmez.

bir de suyu seven kedi de çok azdır. ayrıca bu mevsimde kedi hastalanabilir yıkanırsa.

ille de yıkayacaksanız da kedi şampuanı almanız lazım. bebek şampuanı ile yıkayanlar var, ama kedi şampuanı kullanmayıp doğru mu yapıyorlar bilmiyorum.

Islak kedi mendili+ kedinin kendini yalamasi + fircayla tuylerini taramak.
bunlardan sonra mis gibi olur.

evet, arkadaşlar yazmış. kedileri yıkamak derilerinin üstündeki yağ tabakasına zarar veriyor. tükürüklerindeki maddelerle yalanarak çok temiz oluyorlar zaten.

bir tek tüyleri çok uzun ve dilleri küçük olan İran kedilerinin kendilerini yalayarak temizleyemedikleri için yıkanmaları gerekiyor.

eve aldığınız kedi 1-2 gün içinde eve alışacak ve saatlerce yalanacak. o kadar çok yalanacak ki siz şaşıracak ve bıkacaksınız. ayrıca tuvaletten sonra popolarını da yalayarak temizlerler genelde.

yapışmış kirleri mi gösteriyor afdasdfasdgasdf

tüylerinde topaklanma keçeleşme çamurla rastalaşma varsa, bir adet nemli bez bir de kedi tarağı(yoksa 1 milyoncudan ince dişli erkek tarağı arka cebe koymalık oluyor ya) alacaksınız. nemli bezle silip, o tarakla taraya taraya açacaksınız tüylerin yumaklanan kısımlarını. zaten yıkasanız bile çitilemekle falan da açılmaz o tüylerin dolaşıklığı rastalığı.

çok huylanıyorsanız tüylerdeki yağları dahi temizleyen kuru şampuanlar var.

böyle kokulu pudra gibi. fırçaya döküp fırçalıyorsunuz kediyi mis gibi oluyor.

Merhaba. Öncelikle çok iyi insanlar olduğunuz için teşekkür ederim.

Cevapları çok agresif buldum, nedenini de anlayamadım. Sanki kediyi çamaşır makinesine atalım demişsiniz.

Ben de yıkamayın diyeceğim. En kötü ihtimalle, olması gereken sürede yıkayamayacağınız ve kurutamayacağınız için hasta olabilir, çok üzülürsünüz, kendinizi suçlarsınız. Havalar soğuk.

Bunun dışında, kedinin kürküne kimyasal değmesi de doğru değil, mide asidi ne kadar yüksek olsa da o kimyasalları yalaması da hoş değil.

Kirli olmasından rahatsız olmasını çok iyi anladım, içim de yandı. Durumu kötüyse, yazıldığı gibi, hafif nemli bir bezle silerek, yapışmış şeyleri de ellerinizle nazikçe toplarayak yardımcı olabilirsiniz. Onun dışında, yine yazıldığı gibi, kendini yalayarak halledecektir ve pırıl pırıl olacaktır zaten.

Yok, illa suya batsın diyorsanız, veterinere götürün, profesyoneller yıkasın. Ama bu soğuk havalarda yine de riskli.

olay @semender ile alakalı değil. kedilerle ilgili çok yanlış bilgi var.

geçen senelerde iş yerinin orada yaşaya küçük yavru sokak kedisini "iyilik olsun diye" kışın ortasında tuvalet hortumu ile soğuk su ve bulaşık deterjanı ile yıkayıp, çok iyi bir şey yaptım diye duyuruya yazan arkadaşlar okuduk burada. zavallı yavrucağın sokak kedisi olduğunu ve evine de almadığını ekleyerek olayın vahametini tekrar gözlerinizin önüne seriyorum.

o yüzden abartıyor olabiliriz evet.

kediyi 3 gün evde tutun, 4. gün üstünde badana varsa onu bile yalayarak yok eder.

yıkamayacaksınız. hele hele insan temizliğine yönelik kimyasalları değdirmeyin bile. küçük değilse bu banyo seansı elinizin parça pinçik olmasıyla sonuçlanır. küçükse ve illa yıkanacaksa özel kedi şampuanı ile çok iyi ısıtılmış bir banyoda banyo biter bitmez kurulamak ve (cumartesi için yazıyorum) pazartesi sabahına kadar evde kalmak şartıyla yıkanır. ama yıkamanıza da gerek yok. o kendini temizler.

bir yıkamayın da benden.

kedinin üzerinde yapışmış, sertleşmiş şeyler varsa size biraz güvendikten sonra basit bir plastik tarakla taramayı deneyin. hoşlanmazsa ısrar etmeyin. yavrular bayılıyor ama büyükler tepki gösterebiliyor. al bezi büyüklüğünde bir havluyu ıslatıp silebilirsiniz. çok rahatsızsanız sokaktan gelmiş olduğu için kuru şampuanlar var hayvanlar için ondan alın. pudra gibi uygulayıp kuru havluyla silin tertemiz olur. tabii sorasaında nemli bir havluyla üstte kalanları alın ki diliyle vücuduna almasın. ama bunlarla uğraşmak yerine sıcak bir yere minder koyun karnı doyunca keyifle kendini temizler zaten.

hayvan şampuanı konusunda ısrar eden arkadaşlar çok haklı. insan ve hayvanların deri ph'ları farklı. kediniz hassas bir kediyse kaşıntısı egzamaya bile dönüşebilir.

ekleme: insanın derisinin ph 5.5 civarı, kedilerinki 7 civarı. insan için üretilmiş bir şampuan kullanmayın. bir kereden bir şey olmayabilir ama cilt hassasiyeti olan bir kedi olabilir sizdeki. bir yıkama uğruna kediciğin kaşınma ve yaralarla uğraşmasını istemezsiniz sanıyorum.

Bir defaya mahsus yıkayabilirsin bence. Biz de kedimizi sokakatan aldığımızda bebek şampuanıyla yıkadık. Daha sonrasında gerek kalmıyor zaten, o kendini temizliyor. Dalin ya da johnson&jonson iş görür.Yalnız kafası yıkanmaz. İyice havluyla da kurulayıp, saç kurutma makinasının düşük ısısında kurutup, kaloriferin yanına bırakın. Bakın :) (git: )www.youtube.com

Mac os benim için araf gibi birşey. Bu yüzden direkt online pdf repair sitesi bulup işlem yap.

deneyeceğim.
benim için de cehennem azabı gibi ama hocanın tercihi o...

01.10.2013-01.02.2015 arası için 1560 tl civarı. yan haklarını katmadığını varsayarsak.

zam sözünü tutmayan adam paşa paşa al tazminatını saldım seni der mi pek emin olamadım, onu bi demek isterim önce.
freya + yıllık iznini kullanmadıysan onu alırsın.

konuşma nereye gidecek onu bilmiyorum tabi ama tazminatımı vereceğini tahimn ediyorum. bakalım. teşekkür ederim cevaplar için.

muhtemelen 0 (sıfır) tl ödeyecektir. dava açman ve istifa etmek için haklı gerekçen olduğunu (mesela sgk primlerinin gerçek maaş bedeli üstünden yatırılmaması gibi) ispat edersen mahkeme tazminat ödenmesine karar verebilir.
kolay gelsin.

tazminat alamazsın, sözleşmede belirtilmiş zam konusu yok ki nereye alıyorsun tazminatı? adam söz vermiş sadece.

eğer sadakat gibi bağlılık gibi ne bileyim adamın babacanlığı gibi aranda özel bir durum yoksa asgari maaş olayını şikayet et, adamı hoplatırlar.

senin yerinde olsam patrona bile acır yapamazdım bunu ama sen ben biz böyle şeyler yapmadıkça, bu ibneler tutamayacağı vaadlerde bulunmayı kendine hak görüyor. hakkını ara kardeşim ki kimseye yapamasın ibneler böyle şeyleri.

tazminati mahkeme yoluyla her turlu alirsin almasina da mahkeme sureci alacagin paraya deger mi onu iyi dusun. mumkunse patronu ikna edip is mahkemeye varmadan tazminatini almaya calis.

ynb.datassist.com.tr

zam yapmayacaksa ve seninle tersleşecekse direk şikayet et. Biraz burunları sürtsün

1) üniversitesine göre değişir ama bildiri kitabı çok fazla olmasa da her zaman puan getirir.
2)yayınlanmamış çalışmadan kasıt bildiğim kadarıyla makale, sunum v.b. kapsar. yez bunun dışındadır. ancak bu çok ciddi bir konu. bunu danışmanına sorman daha iyi olur.

simdi bunu senin sevmedigin bi adam yapsaydi ne derdin?

simdi objektif bak, diyelim doktora yapiyosun, ben bunu bilsem zerre saygim kalmaz sana.

abi ayni kefede olmaz belki ama o bilmemkac makale yazdim diyen bi hoca vardi ne farki kalir ordan yaptiginin? teorik olarak adam kuralina göre oynamis mi oynamis, sende öyle yapicaksin ama degersiz kagit cikicak ortaya.

zevk aldigin icin yap olayi, portfolyom genis olsun belki doktora yaparim diye yapma hocam.

ben cok insanla tanisiyorum türkiyeden, öve öve bitiremiyo, söyle kitap yazmis, söyle makaleler yazmis uluslarasi, dergi editörüymüs, efendim kongre kongre gezermis. peki gerekte ne oluyo? kitap dedigi, yazdigi günlügü bile karton kapak bastirip 1000 tane dagitmis, makale uluslarasi dedigi, 20 kisilik pakistan.afganistan, malezyadan adamlarla bi olayi yazmislar herkes birbirini atiflamis, dergi editörlügü dedigi pdf dergi cikarmis afganistandan bi grupla, tirt event gruplarinin türkce dostlar birbirini agirlar tarzinda yaptigi kongrelerde, kongre kongre gezmis bosna, makedonya, azerbeycanda...

kisaca böyle olma hocam...

bildiri kitabında yayınlanmış çalışmaların az da olsa katkısı vardır evet.
onun dışında alana göre değişmekle birlikte konferans bildirileri makaleden önce geri bildirim alma amaçlı çalışmalar olarak da değerlendirilir. birebir aynısını makale olarak yayınlamazsınız ama makaleyi yayınlayacağınızda kimse bu daha önce yayınlanmış demez, zaten bir konferansta sunulmuş olması beklenir yani. ama dediğim gibi alanına göre değişen bir şey bu. hocalardan fikir almak daha doğru bu aşamada.

@tururo, yayınlanmış sayılma olayını bildiri kitabı için sordum. yani özgün konumu bildiri kitabında yayınlamış olursam başka bir yerde yayınlama hakkım kalmaz mı anlamında.

@galadnikov, cevabını almak istediğim temelde bunlardı, teşekkür ederim.

@kurnaz, sanırım durumumu pek iyi anlatamamışım ki yanlış anlamışsın. özetle konuma güveniyorum, eğer biri diğerini engelleyecekse bildiri kitabında harcamayıp düzgün bir makale haline getireyim diyorum. tezimde güzel bir konuyu gerektiği biçimde ortaya koyduğumu düşünüyorum, ama iş yaşamına geçince öyle kaldı, makale olarak yayınlayamadım. yayınlama açısından doktora başvurusu bir motivasyon olacak, yoksa yine yayınlanmadan kalacak. zaten başta akademik kariyer hedeflemediğimi belirttim. doktorayı da mesleki okuma ve araştırmalara devam etme konusunda motivasyon unsuru olsun diye yapmayı planlıyorum. nihayetinde benim durumumun senin örnek verdiğin, bir konuyu evirip çevirip elli kez yayınlayanların tam tersi istikametinde olduğu açık sanıyorum. umarım anlaşılır olmuştur.

3 gün o ağrıyı çekip doktora gitmemiş biri olarak diyorum ki ; su iç.

bol bol su iç. sabah aç karnına limon iç bir tatlı kaşığı... eritir diyorlar.

su iç, merdiven in çık, barfiks çek, bira iç, küvette sıcak suya otur. işe, işe, işe.

yapacak başka bir şey yok. ben 1.5 senede düşürdüm 5mm taşı.

ağrı sürekli tekrarlar, normaldir.

Şuan acile geldim bir iğne yaptılar kalçadan

Oradan hemen ayrilma. Agrin gecmezse baska bir seyler de yapilabilir. Buscopan plus ile diclomec kullanabilirsin. Gunde 3 litre kadar su tuketebilirsin. Bunun yaninda bir uroloji uzmanina gitmen gerek. Ulstrason ile tasin varliginin kanitlanmasi gerek.

Ağrı ön tarafa yöneldiyse iyi; taş düşme yolunda demektir. Ağrı yüzünden duvarları tırmalarken araştırabildiğim kadarıyla, üreterde üç farklı noktada darlık varmış. Esas oralarda iken ciddi ağrı yapıyor.

Sonra mesaneye düşünce rahatlıyorsunuz.

çok geçmiş olsun, taş yerinden oynadıkça ağrı yapar, bir kaç gün en fazla bir hafta içinde düşer (genel bişi tabii ben düşüremedim misalen takılı kalmış mesane ağzında)

allah yardımcınız olsun sıcak su torbasının faydası oluyor, eğer küvetiniz varsa sıcak su doldurup içinde beklemeniz de ağrının azalmasına yardımcı olur.

bol bol sıvı tüketin, soğanı suda kaynatıp ılıkken içmek iyi geliyor diyorlar bilemiyorum. (aynı şekilde maydonuz içinde diyorlar)

taş düşene kadar ağrı normaldir. sağ ya da sol tarafta olmasının bir önemi yok (tabii böbrek taşı olduğundan eminsen, emin değilsen başka hastalıkların habercisi olabilir). bu konuda da böbrek taşı düşürme ağrısı çekip evde halının üstünde debelenmiş biri olarak buscopan plus ve bol bol tuvalete çıkmanı sağlayacak bir diyet öneririm.

o lanet ağrı, taş düşürene dek ara ara devam edecektir. ben tam 1 ay çektim, taş kırma masasından taş hafif oynamış diye kalktım. ertesi gün wc'de pıt diye bir ses ve sonrası tarif edilemez bir mutluluk. bir an önce kurtulursun umarım.

Evet son sonuçlar 6.5 mm taş olduğu ve neredeyse düşmek üzere olduğunu yönünde .

kendi kendine düşmez ise ameliyat olacakmış kendi kendine düşmesi için uğraşmaktayım herkese teşekkürler.

değil bence.

büyük, görkemli ve etçil olduğu için o unvan görülmüş kendisine. şerefsizin tekidir.

sırtlan sürüsü kral. bir tane etçil gelip götü yiyorsa dalaşsın bakalım, hepsi götüm götüm kaçıyor görünce.

yelelerden dolayı sanırım. taç göndermesi içeriyor olabilir ya da gösterişli hava kattığındandır.

Büyük kedi olmasının etkisi vardır herhalde. Kediler bacak kadar boyu ile tüm ev halkını dize getiriyorsa, onun hırlayanı da ormanı (ya da düzlüğü) dize getiriyor diye düşünmüş olabilirler. Sonuçta kral gibi "dediğim dedik" hayvanlar.

Bir de gürlemesi de kral tipli. Oturduğu yerden kızar, emir yağdırır gibi bir hali var.
www.youtube.com

Kral fiziksel güçlü ya da çevik olmak zorunda değil ya, aslan da en güçlü veya en çeviği değil. En çok oturduğu yerde gerile gerile ve kasıla kasıla dolaşanı olduğu içindir.

Bal porsuğu çok mahalle delikanlısı tipli, maymun çok şebek, sürü ile dolaşan hayvandan zaten kral olmaz, çita oturduğu yerde ağır değil, fil çok hantal, kuş gibi uçan hafif bir kral da olmaz.