acıbadem'e de bakmanızı tavsiye ederim.

Heryeri didik didik edin biz icerenkoyde oturuyoruz ust kat 1senelik 12000 pesin kiralandi kadin 1200 falan istiyodu. Arkadas suadiyede 1000 liraya buldu. Vaktiniz varsa mutlaka arastirin icerenkoy gibi bi alt sinif mahallelere 1200 lira vs vermeyin. Icerenkoydeki 3+1 suadiye 2+1di

kiraları tam bilemiyorum ama kozyatağı olabilir. bir de suadiyede oturup e-5ten servise binmek çok fantastik bir düşünce....

E5 i gormedim ben kozyatagi yuklen yadabbostanci metro cikisina yakin evler

maltepe, libadiye, kazasker, ataşehir için ne dersiniz? 1000 tl civarı düzgün evler bulabilir miyiz?

haci sen bir an önce taşın. Gay frienly ariyormuşsun sitenin adını çıkaracan google a gay frienly yazanları siteye dolduracan. Üsküdar süper

gece sarı dolmuşlardan yok. kadıköy dolmuşuna binip bağlarbaşı, çiçekçi vs.de inebilirsin ama ne kadar yakın olur bilmem.

o düzene çok yakın biri olarak söyleyeyim;

marmaray'a 10 dk yürüme mesafesinde ise, iskeleye de o kadar.

evden iskele 10 dk,
üsküdar-kabataş 12 dk
kabataş füniküler-taksim - 5 dk

kabaca yarım saat içinde hiç kara trafiğine girmeden taksime ulaşabilirsin.
motor yolculuğu esnasında simit çay keyfiyle kahvaltını da aradan çıkarabilirsin. boğaz havası cabası.

gece dönüşlerde, beşiktaş'tan sanırım yazın 1'e kadar aralıksız motor var üsküdara. kışın biraz daha erkendir muhtemelen. onun dışında daha geç saatler için; 1. köprüyü kullanan her türlü toplu taşımayı kullanıp (taksim-kadıköy otobüsler kadıköy dolmuşları, metrobüs vs) altunizade'de inebilir, oradan yaklaşık 6 lira verip üsküdara taksiyle inebilirsin. (altunizade'de 24 saat taksi bulabilirsin)

velhasılı, her gece 12'den aşağı eve girmem demiyorsan gayet mantıklı.

Bağlarbaşı, Altunizade tarafına taşınırsan oradan geçen otobüs (taksim-bostancı) dolmuş metrobüs falan oluyor ama merkezinde oturacaksan biraz sıkıntı. Gerçi Beşiktaş-Üsküdar motorları 1-2'ye kadar vardı birkaç yıl önce şimdi ne alemde bilmiyorum. Ben Üsküdar'ın çeşitli semtlerinde kaldım ve gece rahat gelme açısından en iyi Bağlarbaşı'ydı. Muhit olarak da merkezden daha iyi. Neyse işte kısacası Taksim'den sabaha kadar var olan otobüslerin güzergahlarına yakın bir muhite bak derim. Ama gece vakti yorgunluk ve yola vereceğin parayı hesaplayıp Taksim civarını (mesela Ömer Hayyam) iyice bir yokla derim.

tçık. hangi yakada çalışıyorsan o yakada oturmak mantıklı. her gün 2 defa köprü, metrobüs, vapur marmaray (istediğin birini seç) yolculuğu çekilir dert değil.

@tururo 4 senedir neredeyse hergün bahçeşehir-beylikdüzü-bayezit üçgeninde koşturuyorum zaten :(

@phoenixboy. cevap gecikti (iş yoğunluğu) özür.
bahsettiğin parkur istanbul dışından merkeze doğru uzanıyor zaten (beylikdüzünü istanbuldan saymak hata). benim kasdettiğim cihangir ya da biraz daha geniş ölçekli bakarsan 4 levent filan. gerçi artık m2 hattıyla hacıosmanda oturmakta çok sorun olmaz. ama boğaz aşırı semtler (hangi yaka olduğu önemli değil) ömür çürütür (ara:anadolu yakasında oturup avrupa yakasında çalışan mal)....

gümrük vergisi dahil mi 1300 ödeyeceksin? bozulursa kime yaptırcan garanti kapsamında...
bence 700 tl için değmez...

Gümrüğe takılır muhtemelen, %20 gümrük vergisi + 20 lira mı ne kırtasiye masrafı ödüyorsunuz galiba.

ptt harici bir kargoyla (dhl, fedex) vs. gelirse ardiye ücreti adı altında baya baya bir gömüyorlar.

eğer sadece %20 gümrük vergisi ödüyorsam mesele yok. burada satış fiyatı zaten 2000 tl. gümrük vergili hali bile 1500 tl olacak. kargo sorun. amerikada ptt bürosu olduğunu sanmam...

Olay ptt bürosu değil, çalıştıkları kargo firması, mesela fedex ile gelirse fedex türkiyede mng kargoya devreder ürünü.

anladım.
yurtdışından kendi adıma almam her halukarda daha ucuza gelecek.

Bunlari deneyebilirsin :
gondering.com
instagram.com

ne kadar yavru olduğuna göre değişir, çok küçükse sıvı şeyler verin, süt ve suyu karıştırıp içine de ezerek o mamalardan biraz atabilirsiniz daha doyurucu olur.

eğer mama yiyecek kadar büyükse (3 ay ya da daha fazla) verebilirsin. yavru kediler için olanı daha yararlıdır ama yetişkin kedi mamasıda yiyebilirler. ama 3 aydan daha küçükse süt alıp kittymilk ile karıştırman gerekir.

yavruysa dişleri kesmeyebilir, biraz sütle ıslatabilirsiniz lapa gibi.

cevap yazmaman gerekir, saygınlığını kaybedersin.
mesleki saygınlık her şeyden önce gelir unutma.

Edit: ''acaba nasıl olur diye'' öğrencisine hallenecek kadar yokluk çekmeyen bir öğretmen olmadığını farz ediyorum tabiki de.

dinle, adam ilanı aşk ederse ve sen istemiyorsan kibarca reddet.

yds sonucu açıklandıktan sonra görüşelim de :)

daha bir şey söylememiş? niyet okumak güzel bir şey değil. "dinliyorum?" dersiniz, anlatır, sonra da istemiyorsanız kibarca ve net bir şekilde ilgilenmediğinizi ifade edebilirsiniz.

bir kere ne derse desin '' letheavsdbasd mı desem '' kısmından aradaki öğretmen -öğrenci ilişkini aşmak istediği kesin ve net anlaşılıyor. samimi moda geçmiş direkt.

ister ilanı aşk etsin ister etmesin.

direk niyet okumuşsun. ilan-ı aşk olamayadabilir. üstelik "tabii. "sizi" dinleyebilirim" samimi bir yanıt değil. gönderdiği diğer mesajda da istemediğin bir konuya girerse o konuda konuşmak istemediğin söylersin olur biter. ayrıca bir insan hem samimi hem de ciddi olabilir. bir biriyle zıt kavramlar değiller.

o zaman "evet, dinliyorum?" diyorum ve gülücük [ :) ] koymuyorum. dsasdfasf

eh, smiley olmasın bir zahmet :) (ben öğrencin değilim. bana smiley serbest). bu arada farkettim, sheisguilty nin yanıtı bu duruma çok iyi uyuyor.

Sonucu da paylaşalım lütfen:)

sheisguilty +1 ayrıca sheisguilty çok çakalsın. o adamın yerine o cevap benim içime dert oldu. şahsen bana biri yazsa bunu yolda görsem yolumu değiştiririm. gerçi bana böyle el oğlu arsız.

arada yaş farkı falan yoksa kız da 18 yaşından büyükse sorun nedir ki? beğendiysen yürü gitsin nolcak?

Istifa etmissin, hayirli olsun.
@sheisguilty'nin onerisi gayet mantikli. Ilan ettiginde ise beraber oldugun biri oldugunu soyleyip konuyu kapatirsin.

sheisguilty süper yazmis söylemeden edemedim.

Daha yazmadim, yarin falan yazarim ya da hic yazmam bilemedim. Zaten hayatimda bir daha gormeyecegim bir insan.

Fayfim, suraya yazan herkesin erkek oldugu cikariminiza hayranim. Hayir birisine boyle bir tavsiye veriyorsun, en azindan ac bi eski duyurularina bak, agda mi sormus makyaj mi aramis napmis. Hepsi mevcut ama hala kiza yurumek ha? Sagol.

yahu kız olsun erkek olsun ne fark eder? benim mesajım ana teması o değil ki. arada yaş farkı yoksa adam da 18 yaşından büyükse hoşuna da gittiyse yürü gitsin nolcak? ama göründüğü kadarıyla adam hoşuna gitmemiş, o zaman da herhangi bir normal insanı reddetmekten hiçbir farkı yok.

her cevap verdiğim üyenin seceresini çıkarmıyorum malesef. çoğu zaman nicke bile bakmam. dolayısıyla ne okuyorsam o.

Bence tam tersi sen de hoşlanıyorsun ama etik mi değil mi onu düşünüyorsun ayrıca karşınızdaki kişiden tam olarak emin değilsiniz. (Durumu böyle kabul ediyorum aynı yönde ya da aksi yönde açıklama yapmanıza gerek yok bence) Çok da etik olmayan bir şey yok. Biraz kendinizi ağırdan satmak istiyorsunuz ki mantıklı. Sonraki tepkilerini ölçmeniz ve ilgili kişiyi tartmanız için mesaj yazmanız yerinde olur.

adın çıktımı toplaması zor olur ki hele hele ergenlerle diyalog halinde olduğun bir sektörde. böyle bir şey yaşamadım ama örneklerini gördüm.

@letheavendangered nooldu o iş, feedback bekiyoruz :)

ergen değiller, çoğu benden büyük amcalar teyzeler hep öğrencilerim. bu da işinde gücünde bir adam.

feedback bekleyenler varmış; cevap vermedim aman bir daha görmeyeceğim konuşmayacağım bir insan zaten.

recuva kur. onunla geri gelebilir. ama bu sırada fazla işlem yapma bilgisayarda. yani birşey indirme vs.

İhtiyaçlar: 1- Recovery porgramı 2- Harici bellek.
Ben active file rceovery kullanmıştım, bir çok insan recova öneriyor galiba, recovery prgramı ile ister sd kartı ister harddiski taratarak son silinenlerden dosyalarınızı bulup harici bir belleğe kurtarabilirsiniz. Burada önemli olanlar: Sd kartın üstüne yüksek ihtimal yeni dosya yazdınız kurtulma ihtimali baya düşük fakat hard diskten kurtarma ihtimaliniz yüksek.

Tavsiye: Bilgisayarınızda telefonunuzda google drive onedrive gibi uygulamalarla dosyalarını senkronize tutun.

lütfen anneye anlatır gibi anlatın.
recuva kurdum.ilerledim ama %48de takılıyor 2dir.

evet sd kartı kullanmaya devam ettim gun boyu üstüne baska seyler kaydettim ama gunun buyuk kısmı aktardıgım kısımda gitti. butun gunum butun emegim 40 kişinin görüntüsü ve fotoları gitti. içime ağlıyorum saatlerdir....

bilgisayardaki hddyi tarat. hafıza kartından birşey çıkmayacaktır. üzerine kaydettim diyorsun.

hafıza kartını değil laptopı aratmak istiyorum. masaüstüne açtıgım bir klasör cöp kutusundan da komple silinde gitti.

1- bilgisayardaki hdd çıkarılacak.
2- o bilgisayara sçıkarılan hdd den daha büyük boyutlu ve boş bir hdd takılacak.
3- bilgisayara taktığın boş hddye sistem kurulacak.
not: bu üç adım çok önemli. bütün işlemleri sekreterin bilgisayarındaki hdd çıkarıldıktan sonra yapman lazım. o çıkardığın hdd ye hiç bir işlem yapma. o resimleri kurtarmak için son umut.
4-sağlam bir recovery programı kurulacak (ben ontrack easy recovery kullanıyorum. fena değildir tavsiye edilir).
5-o çıkan hdd tekrar takılacak.
6-program eski hdd tarayıp yeni hdd ye kaydedecek şekilde çalıştırılacak.
not:bilgisayar laptop ise işler biraz değişir. 3 ve sonrası şöyle olacak
3-o laptop hdd kendisinden daha büyük boyutlu boş alan olan bir masaüstü bilgisayara takılacak.
4-bu değişmiyor. aynı..
5-program laptop hdd ye tarayıp desktop hdd ye kaydecek şekilde çalıştırılır.
bu programlarda en fazla veri ilk çalışmada kurtarılır. her deneme de kurtarılabilecek veri miktarını azaltır. eğer bu datalar bir şirketin datalarıysa hiç bu tavsiyelerle uğraşmyıp profesyonel bir data kurtarma şirketine başvurulacak. geçmiş olsun :/

önce sekreteri kov, sonra erkek sekreter al.delikanlı adam böyle sorunlarla uğraşmaz.

:( o kadar mutsuzum ki size anlatamam. yardımcı olan yazan herkese sonsuz tesekkurler. recuva iki sefer 48e gelip takıldı ve ben elimdeki yarım gunluk işi kurtarmak için cıktım eve geldim evden calısmaya devam...

sekreterin laptopını acık bıraktım belki ilerler sabah diye,gidince bakıcam. ancak şöyle bi durum var sd kart yanımda. sizce bundan bişey cıkar mı? üstüne calısmaya devam ettim. bizim işimiz görüntü. cast işi yapıyoruz ve o gelen 40 oyuncuyu tekrar ajansa cagırıp cekme sansım yok malesef... sd kartta gunun devamını aldım eve geldim. karta ustune kayıt yapmak dısında bişey yapılmadı. o giden görüntüleri de ilk kez (işte olacagı varmıs lafı bu olay için cıktı) ilk kez kes yapıstır yaptım sekreterin laptopa. normalde copy paste yaparım hep. oldu bi kere. cok agladım. eve geldim şarap aldım içim sıkıntıdan patlıyor. sd karttan bişey cıkar mı? kes yapıstır gitmiş dosyalar geri döner mi?

sd kart'ta sildiğiniz dosyaların toplam boyutu kadar yer kalmışsa hala kurtarılabilme ihtimalleri var. yeni oluşturulan dosyalardan eskilerin üstüne gelmeyenler kurtarılabilirler. şansınızı deneyin. daha bol boş alan olma ihtimali olan notebook hdd'sinde kurtarılma ihtimalleri daha yüksek. ancak bir arkadaşın da yazdığı gibi sistemi kapatıp hdd'yi başka bilgisayara taksaydınız bilgisayar çalışırken yapılan diske yazmalarla kurtarmaya çalıştığınız dosyaların bozulması riskini ortadan kaldırmış olurdunuz.

windows'un eli her an diskin üstündedir, takılır kafasına göre. illaki bir log olsun vesaire olsun bir şey yazar windows yahut sistemde yüklü olan servisler.

kartı kurtarmalık program indirdim su an deniyorum insallah gelicek hersey geri. cok tesekkur ederim duyurucular. iyi ki varsınız hepiniz. <3

olmaz

olmuyor.

formatsız olmadığı gibi işlemcinin de desteklemesi lazım. eğer eski model bir işlemcin varsa 64 bit desteklediğine emin ol.

O piçin de onu yetiştirenin de allah cezasını versin. İstanbul taarus veteriner kliniği de 24 saat açık buradaysanız.

ilaç vermeyin fazla gelebilir. kaş yaparken göz çıkarmış olursunuz.
biraz kurutun saç kurutma makinesinin ılık ayarıyla. sonra anneye geri verin, en iyi o bakar.

dediklerini yaparsan o kedick sabahı görmez.hemen annesinin yanına götür. illa ki 24 saat hizmet veren bir veteriner vardır. ona ulaşıp veterinerin dediklerin yapman çok daha iyi olur. henüz meme emen bir ufaklığa (kedi ya da insan farketmez) doktor kontrolü olmadan ilaç verilmez.

cevaplar için sağolun. gece vakti bir veterinerle telefonla görüşebildik, yarın öğlene götüreceğiz. kedicik kuruyup, mama yiyince biraz hareketlendi, etrafta azıcık dolaştı, benim kablolara birkaç kroşe çaktı.

gece yağmur yağma ihtimali dolayısıyla bir kapalı koliden yuva yapıp, geceyi annesinin yanında geçirmesini sağlayacağım. yarın öğlen de veteriner görecek.

sağolun.

Siz sağolun, hayvan düşmanı ya da eylemsiz çoğunluğuna karşın bu canlar için bir şeyler yapmaya çalıştığınız için.

iyi de bu şekilde yavruyu anneden ayırıp eve getirip sonra annesine geri bırakırken anne kedi hiç sorun cıkarmıyor mu? lan yavrum nerde diye hayıflanırken sizi elde yavryla görünce size saldırmıyor mu? veya yavruyu görünce neden reddetmiyor? bu saate kadar nerdeydin lan defol git neden demiyor yani.

@kosun lan mevzu var iyi ki anne kedi siz değilsiniz. :) hiç öyle yapmadı. hatta, içiniz rahatlasın diye, resimdeki gibi yaptı: www.dropbox.com
hayvan sevgisinden dev ego yapacak yaşı geçtik ama sanki, sağol arkadaş, hadi var sen de evine git der gibi bakmamış mı? bence bakmış.

o genç anne 1,5 aydır muhteşem bir annelik yapıyor. biz birbirimizi tanıyoruz diye sanırım, yerinden bile doğrulmadı yavruyu kucağına koyarken. tepkisini gördükten sonra, içimiz rahatladı, kutuya taşıdık. minik, annesini de emdi. yarın veterinerimiz de görecek. içler rahat, gönüller ferah olsun.

bu arada muhtemelen o miniği biz sahipleneceğiz.3 muhteşem kardeşi daha var. masmavi gözlü, aşırı oyuncu, anne ilgisi ve sevgisiyle büyümüş sağlıklı bebikler. eğer sahiplenecek, güzel bakacak olan olursa, 15 güne kıvama gelirler. ilk aşılara da ben sponsorum. yer: üsküdar, meydan.

dışında hasar yoksa değiştirirler. benim de tek kulakta ses gitmişti iki defa sorunsuz değiştirdiler.

metanın garantisi inanılmaz iyidir, ödüllü falan hatta. değiştiriyorlar yenisiyle

Vatan'dan aldığım sennheiser kulaklığın giriş jakının metal kısmı dışındaki silikon kaplamadan çıkmıştı, kopuk değildi ama kablolar falan görülüyordu rahatça, çıkartırken çeke çeke gevşemiş sanırım. Vatan'a verdim servise gitti yenisini verdiler. Ben kullanıcı hatası derler, en fazla yapıştırıp gönderirler diye düşünmüştüm.

ben tek taraftan ses gelmediği için hepsiburadaya göndermiştim bana içinde bir başkasının kulk pislikleri olan, tamirden geçmiş bir üst modelini göndermişlerdi.

eğer arıza kullanıcı hatası değilse değiştirirler değilse de kablo ucunu tamir edip geri gönderirler. metan çoğunlukla olumlu sonuçlandırıyor.

sorun virüs değil de partiitonların bozulması gibi görünüyor.
üzerinde 500 gbden fazla boş yer bulunan bir bilgisayarı usb ya da cd ile aç. iyi bir data kurtarma programı ile (ben ontrack easy recovery kullanıyorum) hard diski tara.bu yüntemle dosyalarının bir kısmın kurtarabilirsin. ancak unutmaman gerekir; ilk denemeden sonra bu tür programlarla kurtardığın veri miktaı sürekli olarak azalacaktır. eğer veriler önemli ve para ödenecek kaynak varsa bir data kurtarma şirketiyle görüşülmeli.

ekmek teknesi :/

oldboy olabilir. bir babadan, alınabilecek en ağır intikamla sonlanmıştı.

Big leblowski kül sahnesi

aklıma ilk gelen oldboy.

Ekmek teknesinde noluyodu ki merak ettim :(

bence de oldboy

Oldboy kesinlikle

klişe olcak ama the usual suspects abi ya. çok pis ters köşe olmuştum.

Benim aklıma oldboy'dan önce jin ling shi san chai geldi.

Edit: finali değil de filmi okumusum. O zaman oldboy.

martyrs

(bkz: #36507313)

easy rider
la haine
leolo
voshojdeniye
ve old boy +1

incendies.

oldboy +1

old boy bence de.

belki klişe olacak ama ilk izlediğimde requiem for a dream bana çok koymuştu.

skeleton key..

seven ve şeytanın avukatı da iyidir

lan oldboy un sonunu daha ortasında tahminle bilen bir ben miyim? çok zeki hissettim sayenizde şu an kendimi nihohoha - kendini beğenmiş kahkaha evet :D -

saw 1 (testere 1).

ötesi yalan.

belki zorlarsan 6.his.

(bkz: incendies)

moon
shutter island
hard candy
los cronocrímenes
donnie darko

titanik. öyle bir geminin batabileceği süpriz olmuştu benim için.

platoon ve donnie darko ve brave heart ve moon evet douchebag epey duygusal bi adammış bunu da anlamış oldum.

(bkz: angel heart)

tarık akanın kardeşi için kanını sattığı bi film vardı, bi izledim iki yıl psikolojim düzelmedi :P

Miss Violence filmi en olmasa da tam senin dediğin gibi bir film, Yunanistan yapımı çok etkileyici bir film.

Filmi izledikten sonra eleştirisini buradan okursun sinemakafasi.com

twist sonlu degil de agza sicanlardan;
la roue (su an film olarak izlemesi zorlayici, keske tiyatro eseri olarak da yazsaymis abel abe)
germania anno zero

la haine şok edici değil belki ama finalı harikaydı.

saw

hayret kimse yazmamış. oldboy.

oldboyun amk.

Farklılık olsun : Gegen die Wand

kimse yazmadan ben yazayım: oldboy

ben dahil kimsenin aklına gelmemiş ama yazmazsak dövebilirler: the sixth sense

requiem for a dream

öyle umuyoruz.

Alistiktan sonra asikmis gibi hissedebiliyor insan. Dolayisiyla ne evet ne hayir.

bahsettıgım alıskanlık degıl. hanı boyle unının ılk yıllarında falan olurdu ya :) o tıp bır sey.

Kalbe kilit mi vuruluyo 30dan sonra kardeees? Mumkun tabi.
Annem 44 yasinda ve 36 yasinda bir sevgilisi var. Deli divane asiklar, su an kendisinin ask hayati benden iyi:p sevgilisi de ustune titriyor. Iki cins icin de mumkun bak.

Olabilir o zaman evet.

tebrıkler ve mutluluklar madeleıne :)

tabi ki

zaten aşk 30'dan sonra asıl oluyo asıl. 30'a kadar aklın başka yerlerde olduğu için aşk sanıyorsun ama değil, olgunlaştıktan sonra aşkın tanımı da kafanda olgunlaşıyo.

Oluyor, oluyor.

Ya dur otuza geldik moralimi bozma ben hala ümitliyim :)
Cevaba gelirsek, olur tabi neden olmasın.

50den sonra aşık olan dayım var. canlı örnek.

yaş 32, olabiliyor lakin göte giren şemsiyelerden ötürü güven problemi sıkıntı oluyor.

çok zor. hatta imkansıza yakın.

buradaki arkadaşlar nedense 30 yaşı kendilerine ulaşılmaz bir limit olarak koymuşlar. 30 yaşında hayatın bittiğini, 30 yaşındaki bireyin hayatı çözdüğünü, başarılı olduysa sonsuza kadar yükselen bir ivme sahibi olduğunu, başarısız ise sokaklarda yaşaması gerektiğini, 30 yaşına kadar okul, kariyer, işe girme, evlenme vs bütün her şeyi tamamlamaları gerektiğini. 30 yaştan sonra trenin kaçtığını düşünüyorlar.

30 yaşı beklemeyin şimdiden intihar edin.

ya da hayatın artık ortalama 80 yıl olduğunu öğrenin, bu 80 yılı insan gibi yaşamaya çalışın.

mümkün.

duş uygulandı olmadı. serin bir yere gitme şansım da yok (orta anadoluda bir kasabada görevliyim kaldığım yerde klima da yok). o ağrıları migren zannedenler gelsin de bu ağrıyı çeksin.

klima migreni coşturur zaten mümkün olduğunca klimadan uzak kalın normalde de.

yapabiliyorsan kus, sonra en karanlık ve sessiz yerde yat biraz.

umarım iyisinden güneş gözlüğün vardır. öncelikle etrafa çıplak gözle bakmayacaksın. evde migren ağrısı çeken kardeşim var oda aynı yöntemi kullanıyor. ayrıca baş ağrısında bende de işe yarıyor. güneş gözlüğünü tak ve hiç çıkarma...

onun haricinde; göz ile kaş arası - kulak arkasına kadar olan bölüme bir yardımcı eşliğinde masajı şiddetle öneririm. kolonya ile yavaş ve sürekli masaj yapılacak... ( kendin yaparsan bir işe yaramıyor ) peder bey işin ehli hep ona gideriz böyle durumlarda, söküp atıyor yeşil yoldaki dev gibi...

Arkadaşım da böyle oluyor, acile götürür iğne yaptırırdık sonra yatar uyur düzelirdi. başka çare derman olmuyor ona mümkünse acile git.

Migrenli kızdan öneriler.

*O eller ayaklar buz tutar, onları bi şekilde ısıtacaksın. Diğer yandan kafan, ensen alev alır. O kafayı enseyi açacaksın, saç toplansın vs.
*Su içeceksin, kusturmadan tabi, ama bol bol içilmeli. Öldürtmeyip süründürüyor.
*Ne taraf ağrıyorsa o tarafa, kulağa kolonyalı pamuğu tıkıştır. İçeriye alkol buharlaştıkça iyi geliyor.
*Sinüsler&burun dolu ise yani o tetikliyorsa bir şekilde bir burun açıcı sprey, sinüs açıcı hap(clarinasse kullanıyorum ben) bir şekilde orası açılmalı.
*Süt ürünleri, çay ve kahve sakın tüketilmesin. Kamyon çarpmışa döndürüyor.
*Eninde sonunda olabildiğince hızlı eve gidilip uyunmalı.
*Kısa süreli rahatlama için avuçlarını kafa derine bastırıp saçlarını ufak ufak çekebilirsin.

önce kus, sonra uyu. başka tedavisi yok. eğer ilaçla geçen bi ağrın varsa o migren değil bence. ya da bendeki migren değil çünkü uyku dışında iyi gelen bişey yok.

Hastaneye git.

kediyi de alabilirsen yanına beraber gidin hastaneye

%99 bir şey olmaz. ama içine kuşku düştüyse git. devlet hastaneleri bedava yapıyordu sanırım.

@fuzzy olmak istemistim gidersem motorla gidicem kediyi almam zor.

yav her seferinde yazıyoruz. sokakta bilmediğiniz kedilerle elleşmeyin, hele ki kuduz korkunuz varsa :(

tetanoz aşısı yaptırman gerekiyor. kuduz olayının gerçekleşme ihtimali binde bir ama risk almaya değmez..

hastaneye gideyim ben o zaman nolur nolmaz.

peki hemen olmam gerekiyor mu aşıyı akşam olsam olur mu ? :D

tetanozu bilemem ama kuduzda yaralanma beyine ne kadar yakınsa tehlike o kadar artıyor. çünkü mikrop sinir hücresi boyunca beyine ilerliyor. yani boynundan yaralananın şansı ayağından yaralanana göre daha düşük..

@bilmemkacincinick parmağımı tırmaladı.

son 5 yıl (yanlış hatırlıyor olabilirim. bunu bir doktora danış)içinde tetanoz aşısı olmadıysan hemen orada olabilirsin. kuduzu da olabiliyorsun (tam teşekküllü devlet hastaneleri yapabiliyor yanlızca diğer hastanelerde aşı yok). kuduz aşısında da söyledikleri günlerde tekrar aşı oluyorsun. üçüncü aşıdan sonra kedi hala yaşıyorsa aşıyı kesebilirsin. eğer kediyi göremediysen son ikisini de oluyorsun.
evet kuduz aşısı ol.

AC şart.

AC + GT dediğinde GT'yi kendi isteğinle ek olarak alacaksın sanırım? master için genellikle programların yüzde 90'ı AC ister. işine yaramaz GT.

orada bahsedilen ac+gt o gün aynı anda hem academic hem de general training sınavı olduğunu gösterir. ielts ac ielts istenen her yerde geçerlidir. üniversiteler gt kabul etmez, sadece ac isterler.

kısa dönemsen ve şanslıysam çantana gizle işte çorabın içnie fln. ararlerken görmezlerse sıkıntı yok. çıkartıp kullanma tabi. yakalansa bile aramada (içer sokarken) komutana verirler çıkarken alırsın geir sıkıntı yok. pahalı bir telefon götürme o telefon gidebilir herşy olabilir. yemin etmeden zaten asker sayılmazsın, bilmiyordum dersin en kötü. ama dediğim gibi içeri sokarsan bile kullanmamaya çalış ortama alışana kadar. bazı yerlerde komutanlar izin veriyor artık insanların kulalnmasına. ben nöbette youtubeda playlist oluşturuyordum düşün.

sivile bırakırsan çalınır.
ya dışarıda birine yada bölük komutanına üzerine adını falan yazdıktan sonra teslim et.

acemilikte gerek yok. yemin töreninden önce de böyle atraksiyonlara girme bence. ama ustada her türlü sokarsın dandik bi telefon. sivil eşyaların yanına bırakma falan olaylarına da girme. askeriye = hırsızlık zaten. sadece asker değil rütbelisinde de hırsızı var her türlü adamı var. var oğlu var uzatmayalım şimdi :).

Deniz Kuvvetlerinde Asteğmen olarak görev yapıyorum. Her ne kadar Kamu İhalelerinde Hukuk Uzmanı olsam da biliyorum ki iki defa yakalatırsan askerliğin uzar, mahkeme veya hakim karşısına filan çıkarsın. Yani sicilinde güzel durmaz.

peki ben nizamiyede teslim olurken çıkartıp telefonu versem olmuyor mu? o da mı yasak? ismimle kayıt altına alınma gibi bi durum yok mu yani?

gözden çıkardığım bir telefonu götürmeyi planlıyorum. zaten doğru dürüst çalışmıyor. en olmadı içeri girmeme yakın bir telefoncuya satmaya çalışır yada çöpe atarım.

nizamiyede kısa dönem çavuş olarak askerlik yaptım. arkadaşım neden bu kadar sıkıntı yapıyorsun 10 saatlik yolu telefonsuz gitmeyi? daha içeri girişte falso verirsen bitmez askerliğin.

ayrıca birliğe teslim olunmaz, katılınır :)

Meraktan soruyorum. Kindle tarzı bir cihaz askeriyeye sokulabilir mi?

bu askerlik öyle bir şey ki, burada askerliğini yapan herkes farklı bir şey söyler. kimisi laptop bile sokup kullanmıştır, kimisi radyo bile sokamaz. bu tamamen birliğe, başındaki komutanın disiplin anlayışına, orada yetkili rütbeli/rütbesiz askerlere bağlı. bir de mesele sokmaktan ziyade göze batmak. her tür adam var dedik, sen telefonu sokarsın da gider veletin birisi şikayet eder gelip arar bulurlar gereksiz yere askerliğin uzar. belki sen gizlemeyi, sokmayı becerirsin de başına bunlar gelir. kısacası biraz dişinizi sıkın, dış dünyadan da uzak durmak bazen iyi geliyor. ankesörlü telefondan her gün sevdiklerinizi nasılsa arayacak vakit bulursunuz.

izin alaraktan tabii sokulur. sadece kitap okuma zımbırtısı değil mi o ? git bizzat de ben böyle böyle bir aletim var bakın tablet değil sadece kitap okicam, izin verirler. yok çok kıl biri varsa git adam gibi kitap al lan der konu kapanır.

içeri yayın yapan ya da yayın alan her türlü cihaz yasak. katı bir birlikte radyo bile sokamazsın. ama genelde dışarı yayın yapan ya da fotograf makinesi gibi dışarı görüntü v.s. taşıyabileceğin her türlü cihaz yasaktır.

yani mp3 player bile amire bağlı.

10 saatlik yol sonrası sabah 6 gibi otobüsten inicem. 2-3 gibi birliğe gitsem o gün nasıl geçecek sizce? dert etme demesi kolay ama... amasıda var yani benim tarafımda

@ emekli intihar komandosu

artık sosyal hayattan kopma zamanın geldi. sen birliğin kapısına kadar whatsapp'ten ailenle, sevgilinle, kankalarınla yazışmaya devam edersen o askerlik sittin sene bitmez kafayı yersin. yol nasıl geçecek diye dert ediyorsan kimbilir 6 ay askerliği nasıl büyütüyorsundur gözünde. zaten acemisin, elinde telefon ile girersen nizamiyeden ordaki usta askerler ezmeye, taşak geçmeye yer arıyor, fırsat verme kimeye.



rahat ol.

olur

yıllık vergisi 100 tl olduğuna emin misin?

Niye alınmasın hocam? Araba değil mi bu? benim ilk arabam 86 Doğan'dı. O araç sayesinde öğrendim kullanmayı. 3.250'ye almıştım sene 2006.

Motorlu taşıtlar vergisi 51 tl 6 aylık. Çok olumsuz eleştiri aldım.

o araba hakkında tek bildiğim şey su gibi benzin yakması. tüp falan düşünür müsünüz bilmiyorum ama bunu göze alın.

Yakıt masrafı çok olacak bu bir.

geçen yılbaşında 88 broadway'imi satmış biri olarak anlatıyorum;

sürekli ufak tefek sorun çıkaracak. bol bol sanayiye gideceksin. tam olarak yaptırayım, rahat edeyim diye bir şey yok. binlerce küçük parça var arabada, her biri eskimiş durumda. doğal bir durum yani bu.

özellikle km çok yapacaksan bu dediklerim geçerli. o arabalar artık hobi arabası olma zamanına gelmiş durumda.

en çok sevdiğim arabalardan biridir. 70'li yılların taunus'u. genel olarak eski arabaları severim zaten ama o yıllara ait bir arabaya paran ucu ucuna yetiyorken binilmez. zevk için alınır, yapılacak harcamalar göze alınır.

+1 dahili meddah
980lerin 2 lt otomobilinden bahsediyorsun. orijinali ise 1970lerin başındaki alman ford taunuslar. almanlar bu otomobilin üretimini 1974teki petrol krizinden sonra durdurdu.
benzin masrafını göze alırsan ve iyi bakılmışsa (bu biraz zor) uygun olabilir.

taunusların motor hacmi 1600'den büyük olmalı ki yıllık vergin 166 lira olacaktır. (bu yıl için en azından- gerçi bu saatten sonra alacağın arabanın bu yıllık vergisi ödenmiş olmalı zaten)

Motosiklet alsana :) Yatırım maliyeti belki fazla olabilir. Ama hayat kaliteni inanılmaz arttıracaktır.

www.hepsiburada.com

@goodbyecruelworld güzel tv evet ancak fiyat kriterine uymuyor

www.vatanbilgisayar.com

bende bunun 32'' olanı var gayet memnunum. smart'ı da iyi. usb'den film izleme altyazı tanıma olayında da sıkıntı yok. nebleyim iyidir bu.

www.kliksa.com
ips panel ve 500 hz 50 tl de world puan var butcenixi 50 tl ykari cekerseniz tatmin eden bi tv almış olursunuz. Sadece icindeki uydu alici biraz agirmis ama smart tvsi webos destegi gayet tatminkar bi tv.

47LA640S
www.teknosa.com

kullanıyorum. herşeyiyle 10 numara

eğer usb den film filan seyrediyorsan samsung seç. çünkü en fazla formatı tanıyan samsung, o bile tüm formatları tanıyamıyor.

lg'nin açamadığı format yok. çift sesli filmlerin sesini de değiştirebiliyorsun, altyazının boyutundan renginden tutta senkron zamanıyla bile oynayabiliyorsun.

normali 12/8 dir günde bir kaç kez ölç derim eve bir alet alarak sürekli böyleyse doktora görün

çok değil ama büyük tansiyon biraz yüksek. genel bir rahatsızlık olup olmadığı tek bir ölçümle anlaşılmaz ama. birkaç gün sabah akşam ölçtürmen gerek. evde değil eczanede, hastanede vs ölçtüreceksen gittiğinde önce birkaç dakika oturup soluklan. kapıdan girdiğin gibi ölçtürme.

çok değil ama yüksek. hiç normal değil. stres mi vardı?
tansiyonunuz, aynı tansiyon aletiyle, aynı profesyonel kişi (sağlık görevlisi) tarafından, mümkünse günün aynı saatlerinde, en az 5 dakika oturarak dinlenmiş haldeyken, mümkünse aynı açlık tokluk hâlinde, aynı koldan, (mümkünse her iki koldan) 10 gün - 15 gün süreyle ölçülmeli ve bir kağıda not edilmeli.

bu ölçümleri de bir doktora göstermelisiniz.

eğer bir hastalığınız varsa, bu yöntemle çok güzel yakalarsınız.

hipertansiyon değil ama yüksek bir tansiyon. normalde büyük tansiyonun 14ten yüksek olmaması gerekir.

compadrito biraz heyecanlıydım aslında panik atak hastalığım da var bunun için bir kaç kez acile gitmişliğim vardı dediğin gibi eve bir tane tansiyon aleti alayım o zaman

bir de "hastane tansiyonu" denen bir terim var. hastanede tansiyonun daima 1-2 derece daha yüksek çıkması durumu. her ne kadar sakinim desen de asla günlük yaşamındaki herhangi bir an kadar sakin olamıyorsun hastanede. bu yüzden tansiyon yüksek çıkabiliyor.

vfgerty güzeldi one touch,one kill durumundaydım

sir gawain kesinlikle oldum olası hastane ortamından korkmuşumdur hep geriliyorum sürekli

Beyaz önlük tansiyonu olabilir ama yine de birkaç kez daha ölç veya ölçtür.

140 / 80'in üstü yüksek tansiyon.

aile hekimine başvur muayenen yapılsın, tansiyonunu günlük takibe alıversin. şöyle bir 15 gün takibin yapılsa iyi olur.

traşı bilmem de.. selimiye hayvan hastanesi, kadıköy belediyesi hayvan hastanesi, iyidir.

bir de serkan varmış halitağa da öneriyorlar hiç gitmedim.

traş için anestezi kullanan veteriner işini bilmeyen veterinerdir. gereksiz bir şeye anestezi kullanan birini istemediğim için kriter olarak belirttim.

benim eşşek sıpasının (kedi) doktoru iyi. bizimki 5 yaşında ve 4 kere mart gazisi oldu. her seferinde de doktor bizimkini tedavi etti (aslında yamadı desek daha doğru olur. her seferde bir tarafında koca bir yarayla geliyor eşşek). traş konusunda (benimki kedi olduğundan dolayı) bilgim yok.

traş konusunda veteriner değil de kuaför önerebilirim, müjde kedi kopek kuaförüne götürüyorum ben, çok memnunum.
veterinerimden önerecek derecede memnun değilim açıkçası.
bir de hills çok iyi bir mamadır.

Semt neresi acaba?

ataşehir, içerenköy taraflarındayım ben. çok uzak olmadığı sürece her yere giderim. beykoz falan demeyin yeter.

Kozyatağı'nda Cat&Dog Veteriner Kliniği var, veteriner Umut Bey. Çevremde ne kadar hayvan sahibi varsa -çoğumuz kediliyiz- oraya yönlendiriyorum, hepimiz de memnunuz.
-Ödeme yapamadığım çok zaman oluyor, veresiye yapıyor sağ olsun, bir kere de gık demiyor.
-Şimdiye kadar cebini düşündüğünü gösteren bir hareketine rastlamadım.
-Sağlık konularında kafası biraz rahat; ciddi bir belirti, sıkıntı olmadıkça tedirgin olmama müsaade etmiyor. "Olur öyle, geçer, bir şey olmaz, takip et yeter" gibi. Normalde anladığım kadarıyla diğer veterinerler direkt ilaç dayıyorlarmış.
Velhasıl kelam memnunum, tavsiye ederim. Bildiğim kadarıyla anestezisiz traş da yapıyor. Şöyle tırt bir sitesi varmış ulaşmak istersen: www.catdogveterinerklinigi.net

çünkü raylar yük trenine uygun değil

ben de araya girsem?

bizim bu yht, su japonyadaki shinkansen evropadaki tgv ve maglev gibi mi? bunlarin kurulummaliyeti daha mi yuksektir?

www.youtube.com adamlar tren yapmislar ama gazoz kapagiyla cekmisler

muhtemelen anadolu yakasının ırzına geçen eski demiryolu güzergahındaki üçüncü hat o iş için kullanılacak.
bir de yht klasik çelik tekerlek, çelik ray sistemli bir tren. tgv ve shinkansen seramik tekerlek çelik raylı sistemler. bu ikisinin kurulum maliyeti yht den fazla farklı değil. trenler pahalı ama raylar çok farketmiyor.
maglev apayrı bir teknoloji rayından trenine tümüyle farklı. zaten tgv hattında yht yi, şartları karşılaması durumunda da yht hattında tgv çalıştırabilirsin ama maglevde bu imkansız. maglevde motorlarda farklı. ve evet maglev diğerlerinden çok daha pahalı.

olur. migrenin varsa kesin ondandır

olur. başı ağrıyanların midesi de sıklıkla bulanır.

migrenin etkisiyle olur.

bir hastaneye git. migren olabilir. değilse dahi düzenli tekrarladığı için üstüne düş derim ben

ağrı şiddetli olduğu taktirde (migren olması şart değil ama migren ağrısı gerçekten şiddetli bir ağrı olduğu için genellikle mide bulantısı yapar) baş ağrısı olsa da olmasa da mide bulantısı yapar. o derece şiddetli bir ağrı da ne olursa olsun doktora gitme sebebidir.

doktora gideyim o zaman bir dahaki sefere.

migrenli arkadaslara gecmis olsun ve bir sorum var. agri stabil mi yoksa zonklama seklinde mi oluyor? Bendeki hafif zonklama gibi ama kafami oynatirsam yürürsem falan cok fena cosuyor ama sabir diil zonklama seklinde. eger sabit yatarsam kafam beton agirliginda gibi hissediyorum agri esliginde. benzer seyler var mi?

sinüzit de olabilir. postnazal akıntı da bulantı yapar.

olabilir yani, sen millete bakma. muayene olman gerek. aile hekimine başvurabilirsin ilk etapta.

@kimse

ağrı tek taraflı mı?
ve evet migren var bende. ağrısı bu şekilde. başımı bi yere sabitlemek zorunda kalıyorum. sağa sola dönmek eziyet haline geliyor.

moral bozmak gibi olmasında 2+1 bile bulunmaz o fiyatlara. kadıköy'de harabeler bile çok uçuk.

kadıköyde max 1000 tl kira ile şöyle 1+1 bir bodrum katı ya da 2+1 köpek kulübesi bulabilirsiniz ama daire ne yazık ki yok. örnek olarak benim oturduğum apartmanda 2+1 daire yıllardır boş (sahibi deli) ve geçen yıl 1500 tl kira istiyordu (çevrenin genel kira değeri 1300du bu seneyi bilmiyorum.). semt konusunda pek haksız sayılmazsınız. kızıltoprak v.b. semtlerde geliş gidiş saatlerinize gece yarısı gürültü yapmadıkça karışmazlar. biraz daha fazla bir bütçeyle (1300 civarı)minibüs caddesinin deniz taraflarında çok iyi durumda olmasa da 2+1 bulma şansınız var (bu arada yoğurtçu parkı civarını da düşünebilirsiniz. çok kötü bir yer sayılmaz.

Cevaplar için teşekkürler.

Aslında çok da mükemmel daireler aramıyoruz, sonuçta öğrenci evi olacak fakat harabe durumdakiler de hoş değil. Bir kaç yer gezdik ve gezmeden de gördük, bakımsızlıktan ölmüş evler. Depozitosu + komisyonu da 1600-1800'lere geliyor bu döküntülerin. Büyük bir para öğrenci için. (2 kişi tutacak olsa bile)

Yine de hani aramızda öğrenciler olur, mezun olacaktır mesela evi boşaltır, ya da birileri yeni eve çıkacaktır eski 80-90 m2'lik 2+1'ini boşaltıyordur, o arada yeni kiracılar olarak biz düşünülebiliriz diye açtım duyuruyu. Yoksa dediğim fiyatlara 2+1'ler ve biraz daha fazlasına (1100-1300) 3+1'ler bulduk. Ama ne kadar ekonomik kurtarabilirsek kârdır, anlarsınız derdimizi. :)

o zaman eğiyim civarına balmanız lazım. orada marmara üniv öğrencilerinin boşalttığı evler bulabilirsiniz. diğer yerler çok zor. umarım bulursunuz.

Sahibinden.com'a bak, tam size göre bir daire vardı.

Ben f1'i skysportstan izlerken anlıyorum. Ekiptekiler de ingiliz damon hill falan. Vurgular konusunda da insan alışıyor.

ben ingiliz aksanıyla komuşulanları amerikan aksanına göre daha rahat anlıyorum. temel bilgiyi aldığım hocanın kullandığı aksan ve alıştırma yaptığın kaynaklar önemli.

Son bir yıldır her gece yatarken ve evde başka işlerle uğraşırken BBC world news radyo dinliyorum. Şu an denilenlerin yüzde yüzünü anlıyorum. Aksanım da oraya kaymaya başladı. Bir metin okurken İngiliz aksanı oluyor otomatik olarak. Çok hoş bence. Güven verici bir yanı var. Bunu nereden çıkardım bilmiyorum.

ingiltere'de doğup büyümüş bir profesörle konuştum, anladım onu. ama yine ingiltere'den gelmiş basit bir öğretim görevlisini anlamadım. kişiyle de alakalı biraz. senin anlamanı istiyorlarsa güzel konuşuyorlar. yoksa zor. yani amerikalıları anlamak daha kolay bence.

İlk defa İngiliz dizisi izlediğimde %100 İngilizce öğrenim yapan bir üniversitede öğrenci olmama rağmen "Nece konuşuyor bu insanlar?" diye düşünmüştüm. Zamanla alıştım. Kulak aşinalığı meselesi. Bir de; bana mı öyle geliyor, bilmiyorum da İngilizlerin kelime dağarcığı daha geniş. 1- 2 haftalık Londra ziyaretimde de zorlanmıştım biraz. Konuşmaya çekinmiştim.

Ben de anlamıyorum pek. Bir aksanda "o" harfi neden "ö" diye okunur yahu? Maç sonrası röportajlarını anlamak falan zor geliyor bana.

Ama İngiliz aksanı ile konuşmanın hayali bile başka be...

bir tane ingiliz aksani yok. anlasilan var anlasilmayan var. her aksani anliyorum diyen ingilizce bilmiyordur pek zira oyle aksanlar var ki ingilizler anlamiyor? mesela kanada'da oyle aksanlar var ki kanadalilar anlamiyor benzer sekilde. bu her dilde gecerli mesela alman arkadasim bayern ve isvicre'de konusulan almancayi bazen hic anlayamadigini soylerdi. standart ingiliz aksani anlasilir ama sokaga cktiginda binbir turlusu var nasil turkiye'de bolgeden bolgeye degisiyorsa sive.

edit: radyo dinleyerek aksan elde etmekle ilgili: amerikan yapimi film dizi izlemez surekli ingiliz aksanina maruz kalirsaniz bir sure sonra ister istemez aksaniniza etki eder bu durum ama radyo dinleyip oradakileri taklit etmeye kalkarsaniz yabancilarla konusurken komik duruma dusersiniz, dogal olmaz. aksan tabi ki onemli ama akicilik daha onemli.

çok uzun dönem bbc'nin weakest link'ini izleyerek baya bi geliştirdim kendimi.
tesadüfün böylesi ki ben de skysports'ta f1 izliyorum ve terminolojiye aşina olduğumdan sorun olmuyor. ama bbc'de bir dizi izlerken anlamadığım yerler oluyor. ama bazı dizileri de tamamen anlıyorum. kısacası değişken ama esas olarak izlediğin şeyin kelimelerini bilmekle alakalı. ricat nedir bilmiyorsan muhteşem yüzyılı da anlamazsın. olay bu.

amerikan aksanını %75-80 oranında anlıyorum, ingilizde bu oran %40-50'ye kadar düşüyor. çok tatlı sevimli aksan, hoşuma gidiyor ama anlamıyorum. dediğin gibi, vurgular yüzünden anlamak zorlaşıyor. türkiye'de ingilizce öğrenen çoğu kişi amerikan aksanıyla öğreniyor. izlediğimiz filmler olsun, dinlediğimiz şarkılar olsun hepiciği amerikanca, daha basit.

Amerikan spiker (Midwest) aksanını %85, İngiliz spiker aksanını %60-70 anlıyorumdur heralde.
Radyo dinleyerek de olur ama İngiliz dizileri seyrederek daha fazla gelişebilir.

6 yildır kuzey Amerika'da yaşıyorum. Bi ausie ya da British işe karşılaşınca hala ikilettiğim oluyor.

alışamazsın. alerjinin alışkanlıkla bir alakası yok. anca sokaktaki kedilere mama ve su vermekle sınırlı kalman gerek.

Alismazsin. Ayni alerjik tepkilerle ben de niyetlenmistim. 24 saatlik kedi maceramdan sonra 3 hafta nefes alamamistim.

Valla benim de kediye alerim vardı, yıllarca kediye dokunmadım hatta. Sonra bir gün ablam apartmanın önünde duran mahzun bir kediyi eve aldı. Pek yakınlaşmadım. Sevdikten sonra hemen gidip elimi yıkadım. Baktım yakınlaşınca bir şey olmuyor. 1 yıla yakın süredir bizim evde. Aynı yatakta yatıyoruz falan. Her şey yolunda.

Çocukken astımım vardı benim bu arada.

alışılamıyor malesef, sadece şöyle bir şey denk gelebiliyor, nedense çok nadir bazı kediler alerji yapmayıveriyor, belki sahiplenmek istediğiniz kedilerle önce bir iki gün haşır neşir olarak deneme yoluna gidebilirsiniz. ama onun da garantisi yok muhtemelen, büyüdükçe değişebilir, belli tüy dökme dönemlerinde alerjinizi coşturabilir. benim alerji de baya kuvvetli, sokakta sevdiğiyle idare etmek durumunda kalanlardanım tururo'nun dediği gibi.

bi de bazı alerjik insanlar bebeklikten alıştırıp her hafta kedilerini yıkıyorlar mesela, yapmayın etmeyin kedi kendini temizleyebiliyor derler fakat zaten çoğunlukla salyaları ve derilerindeki kepekler insana alerji yaptığından, bu yıkama işi olayı çözüyor olabilir, bazı bebeklikten alışan kediler mutsuz da olmuyor sanırım sürekli yıkanmaktan, bu da bir seçenek olabilir diye belirtmek istedim.

Başlığın doğrusu "Kedi ve Köpeklerin Vegan Beslenmeye Zorlanması" olmalı bence.

Mahmut güzel demiş.

normalde be yiyen canlilar bunlar efenim? etcil canlinin otla beslenmeye zorlanmasibi sacma buluyorum ben. hepcil olan insan otla beslencem ben diyebilir (ki onda da duzgun beslenmesi cok onemli proteinsizlik sikinti cunku) ama kopegin boyle bir secme sansi yok. etcil, et yer.

yapılacak en büyük eziyettir. kedi için söyleyeyim (köpeğin durumu farklı) tavuk, kuzu inek yemiyor ama kuş, sincap, fare v.b. canlıları yiyor. kedinin sindirim sistemi bitki sindirmeye uygun değil. kedi etçildir, etçil hayvan vegan beslenemez, denenirse ölür.
köpek farklı demiştim. köpek leşçil. sindirim sistemi bitkileri de sindirebiliyor. üstelik insan tarafından ortaya çıkarılan bir tür olduğu için insan besinlerinin artıklarıyla beslenebiliyor. tabii köpeğe de vegan rejim uygulanırsa o da zarar görürü ama kediye oranla daha uzun süre dayanabilir.
zaten iyi mama üreten şirketler gerekli bitkisel katkı maddelerini katıyorlar mamalara. vegan mama değil yaşına ve ihtiyaçlarına göre mama vermek en doğrusu.

normalde tavuk, kuzu, inek yiyen canlılar bunlar. köpekler kurtlardan türeme. kurtlar da normalde tuttuğunu yiyen canlılar.
kediler zaten tamamen etçil bir ailedenler. böcek yer, kuş yer, farre yer ama sonuçta kendi çapında et yer. konuşulması bile abes.

kedi ve köpekler etçildir. vegan beslemeye zorlamak onlara işkence etmektir.
geçenlerde bir haber okudum, gerizekalı bir aile kedilerini protein içermeyen ıvır zıvırla besliyormuş kendileri vejeteryan diye.
hayvancağız hastalanmış tabi ki.
düşüncenizi anlıyorum ama bunu doğanın kanunu olarak düşünün. hani belgesel izlerken antilopları öldüren aslanlara kızmak mantığı yani.

@tururo
Haklısınız; ama vegan beslenip sağlıklı olduğu iddia edilen kediler de var. Dünyanın en uzun yaşayan köpeği (29 yaşında ölmüş) vegan beslenmiş.
Bir de şunu sorayım. Kedi ve köpek için tavuğu feda etmek etik mi? Kedi zorunlu etçil ve ne yediğini seçemiyor; ama biz hangi hayvanla birlikte yaşayabileceğimizi seçebiliyoruz.

@innerbliss
Başta bahsettiğim mamalar protein oranı dengeli ve kedi ve köpekler için hayati olan amino asitleri de ihtiva ediyor. Evde patates, pirinç yediren insanlardan bahsetmiyorum yani.

evet şimdi merak edip araştırdım biraz. Hayvanların (kedi-köpek)sindirim sistemini bebeklikten alıştırınca, et içermeyen protein ağırlıklı gıdalarla uzun yıllar yaşayabilirmiş.
Böyle olunca kararsız kaldım. Ben de istemem köpeğimin karnı doyacak diye başka hayvanların ölmesini.
Eğer 100% hayvanımın sağlıklı ve mutlu olacağını bilecek olsaydım böyle birşey deneyebilirdim belki.

adamı deli etmeyin. öncelikle "hayvanım" kelimesi bile saçma bu mantıkla. başka hayvanları öldürmek hayatını çalmak olurken bir hayvanı evde yaşamaya zorlamanın "hayat çalmak" olmadığını nasıl iddia edebiliyorsunuz?
evcil hayvan bakıyorsanız o hayvana zaten bir tahakküm uyguluyorsunuz demektir. yok evde 3-5 yıl daha fazla yaşamış, yok hastalıktan uzakmış. bunlar da bahane değil.

@interbliss şu biraz araştırdığınız şeylerin kaynağını da rica etsem bu arada? benim her rivayete inanmayan şüpheci karakterim somut delil istediğinden söylüyorum bunu.

hayvanın doğasını ters yüz etmeye zorlamayı vegan etiğe nasıl sığdırabiliyorlar anlamıyorum. ama et yemeye yemeye mala bağlanıyor bir süre sonraki bu arkadaşlar koyun yünü kullanmazlarda petrol ürünü akrilik ipleri tercih ederler mesela.

Eğer vegan/vejetaryen iseniz, hayvansal tüketime karşı duruyor, tüketmiyorsunuz demektir; bu elbiseden şampuana kadar böyle. O halde, evinize gelen misafire nasıl et pişirmiyorsanız, evdeki hayvana da et üretimini destekleyecek besinler vermemeniz, veji ya da vegan olmanız gerekmektedir. Fakat burada, seçen onlar değil, siz oluyorsunuz ve felsefik olarak hayvan üzerinde onların yerine seçtiğiniz için tahakkümünüz devam ediyor demektir.

Demek istediğim, bu benim içinden net olarak çıkabildiğim bir durum değil; ancak kedi için tavuk ve inek kesmek de mantıklı ve tutarlı değil. Çünkü kedi inek avlamaz. Doğada yaşayan kedigilerle evinizdekiler de bir değil, o yüzden siz nasıl alıştırırsanız alıştırın, isterseniz vegan besleyin, demin bahsettiğim tahakküm durumu değişmeyecek; ancak siz et tüketimine destek olmamış olacaksınız. Ancak kediniz sokakta sinek avlamaya devam ederse buna bir şey yapamazsınız. Yani durum, kedim vegan beslensin mi değil, kedimi -ben- vegan besleyeyim mi sorusuna çıkıyor ve tartışmayı biraz yapmaya çalıştım. Telefondan yazdığım için dağınık olabilir, affola..

Beslenme olayı, politik, felsefi ve sistemseldir. Düşündüğünüz için teşekkürler.

@innerbliss
Aynen, emin olmak gerekiyor.

@helios
Bence de çok kafa kurcalayan bir konu. Onun için evde kedi ve köpekle yaşamanın etik olup olmadığını sordum. Ama insanın kedi ve köpekle ilişkisini tahakküm olarak görmek yanlış diye düşünüyorum. Çünkü bu hayvanlar çok uzun zamandır insanla yaşıyorlar. Evde yaşamasalar bile çöpten yani insanların artıklarıyla besleniyorlar. Onların refahını düşünmek insanların sorumluluğu bence.

heliosun "kedi adına seçme hakkına" dikkat çeken yorumu, bu kısma yoğunlaşın bence.
etçiller dünya üzerinde önemli bir role sahip:
-otçul popülasyonunu dengeliyorlar.
bu boş bir görev değil. çevre baskısı olmadığında herhangi bir türün her bir bireyi kaynakları sınırsız tüketecek zaten. bitkileri tüketecek, fitoplanktonları tüketecek, elbet bir şeyler tükenecek. veganlık kararlı bir strateji değil.
bu bağlamda ahlaki bir müdahale anlamsız. insan için değil tabii, kendi yaratılışları/tasarımları/evrimsel altyapıları hakkında tercih yapamayacak kadar özelleşmiş etçiller için geçerli bu.
insan için durum karmaşık. veganlık da güzel bir seçenek.

@namus ninjası
Benim demek istediğim "hiçbir canlı et yemesin." ya da "aslanın, kaplanın soyu kurusun" değil ki. Bizim şu anda kedi ve köpeklere yedirdiğimiz etler doğadan gelmiyor. Sorun da burada. Tavuklar, inekler, keçiler ve diğerleri çiftliklere hapsedilmeyip, doğal ortamlarında olsalar tabii ki besin piramidinin üst basamağındaki canlılar tarafından avlanacaklar. Ama bu günümüzde endüstrinin yaptığı sayısı her yıl milyarlara varan katliamın yanına bile yaklaşamaz. Zorunlu etçil olduğu söylenen kediler zaten bu hayvanlarla beslenmiyor.

doğal doğal olmayan ayrımı, gereksiz aslında. şimdi katı materyalist bakışla, bencil gen falan, en rahat hayvanlar et ve süt hayvanları. üremeleri çok daha garantili, hiç aç kalmıyorlar insan elinde. eğer gen denen şey körlemesine sonraki nesle atlamak için uğraşan bir eşleyici moleküldür diye tanım yaparsan (ki böyledir gen denen şeyin en yalın tanımı) bu besi hayvanları krallar gibi yaşayıp ölüyorlar. sosyal hayat sıkıntısı çektiklerini sanmıyorum pek. tavuklar hariç. onlar çok fena bok içindeler, çünkü bacakları kısa.

ve de, endüstri sonuçta hala evcil etçilleri ilgilendiren bir konu değil. bu noktayı kaçırmayalım yeter.

şantiyede belki 20 tane kedi var şu sıralar. bir kısmı yemekhne etrafında besleniyor. bir kısmı atılan tavuk vb artıklara hiç itibar etmeyip kendi avladığını yiyor. ev kedisi, evde doğan kedi, uzun zamandır sokaktan kopan kedi, bu alışkanlıklarını zaten unutuyor. yani annesi önüne avlayabileceği fare, kuş, çekirge vb getirip canlı halde koyuyor ya. o bir çeşit menü gösterme. şimdi bu bile büyük sakınca aslında. yani eve alınan hayvan eve alınmalı mı? kaçsa gitse, zaten bir karış çayır yok avlanabileceği. var diyelim, hayata tutunması ne kadar mümkün? bence şansları keskin biçimde azalıyor bu evcillerin.

biraz dağınık ve yer yer alakasız konulardan bahsedip duruyorum ama bu genelde aynı bağlamda tartışmadığımızdan oluyor.
özetlemeliyim o yüzden.
kendi "hayvanımıza" tahakküm ettiğimizin farkında isek,
buna rağmen ona evimizi barınak yapmaya kararlıysak,
bu durumda diğer hayvanların bu uğurda ölmesini içimize sindirebilmemiz de lazım. doğallık yapaylık bence teferruat. kanla beslenen bir katili sevmekle alakalı bir durum var ve bu durum daha tartışmalı.

@innerbliss
önceki hitaptaki yanlış yazmışım rumuzu, kasti değildi.

şimdi şüpheciden kastım tam olarak şu:
cdn.meme.li

hiçbir kaynak gösterilmeden beslenmeyle ilgili ahkam kesen bir veganın internet makalesi bu. üzgünüm. vegan yazarların vegan övücü makaleleri iki kat fazla kuşkulu.

bunlar kalori kısıtlamalı diyet, alkalize su, oksijene su vs gibi ticari değeri olan ama bilimsel değeri olmayan ahkamlardan farksız bence.

@namus nanjası
Dediğiniz gibi kedi ve köpeklerin özellikle şehirlerde hayatta kalma şansının çok az olması bu sorunun net bir cevabının olmasını engelliyor. bu başlığı da o yüzden açtım zaten. Yalnız sizin et ve süt endüstrisi ile ilgili bilgilerinizin acil bir güncellemeye ihtiyacı var. Hiç öyle anlattığınız gibi değil. Şimdi detaya girmek istemiyorum; ama çiftliklerin toplama kamplarından farkı yok. Bu konuyu biraz araştırın bence.

yaa nihayetinde vereceğiniz en sert kaynak food inc. onu da izledim. bir de earthlings olaiblir. onu izleyemedim. zor o görüntülere katlanmak. böyle birkaç belgesel daha vardır izlemediğim ama argümanlar fazla değişmez.

toplama kampı olduğu doğrudur, katı materyalist bir görüş ile yazdığımı söylerken bu şekilde itiraz görebileceğimi bildiğimden yazmıştım. itiraz da haklıdır zaten. kimsenin katı materyalist, genci bir bakış açısıyla yaklaşmasını da bekleyemem. sadece tartışmaya yeşillik olsun diye kattım.

katıksız vejeteryan diyet uygulayan biri olarak katıksız etçil diyetli bir canlıya bakmasındaki sakıncalar genelde hayvanın doğasına dolandığından fena düğüm oluyor. ya çaresiz sokakta kalmış kedi-köpek ya da ağıla tıkıştırılmış çaresiz otçullar. zannedersem birini seçmeniz gerekecek. ben kedileri seçiyorum. çünkü otçulları benden uzakta katlediyorlar. bir defa sokakta bakmaya çalıştığım yavruyu araba ezdi. bunu tekrar görmeye dayanamam. ben böyle basit olaylardan ahlaki sonuçlar çıkarmayı tercih ediyorum :(

Benim de vicadnım kendi yediğim etler yüzünden rahatsız ama bir seçim yaptım, doğru ya da yanlış. Bunun günahı da bana ait. Eve giren örümceği-böceği bile öldürmem camdan atarım ama gidip aklı ve bilinci olan bir hayvanı yiyorum mesela. Ama tek tesellim doğanın dengesini bozmamak, çünkü yediğimiz (evcil hayvanlarımıza da yedirdiğimiz) inek-tavuk gibi hayvanlar bu amaç için üretim merkezlerinde üretiliyor, yani dünyaya getiriliyor.
gidip de nesli tükenen hayvan yemiyoruz veya avlamıyoruz.
evde beslediğimiz hayanların da madem evcil hale getirmişiz binyıllar boyunca, o zaman gereğini yapmalıyız ve en sağlıklı yöntem neyse onunla beslemeliyiz.

çiftlik hayvanları ile evcil hayvanların acı çekme kapasitesi arasında sanıldığı gibi bir fark yok. inekle bir köpekle olduğu gibi dostluk kuramıyor olmamız, onların da hisleri, mutlulukları, üzüntüleri olmadığı anlamına gelmiyor. bugüne dek hep köpek besledim, fakat bunun ne kadar etik olduğunu sorguluyorum artık.

bildiğim kadarıyla köpek ve kedinin evcilleşme süreci birbirinden farklı. köpekleri lanet olası bencilliğimizle kendimize bağımlı hale bizzat biz getirdik. vahşi kedilerse daha çok pragmatik davranmış, nerede insan orada yemek demiş e biz de ne kadar kedi o kadar az fare demişiz böyle böyle bugüne gelinmiş (atmıyorum inşallah). kedilerin bağımsızlığı şaşırtıcı değil bu açıdan bakınca.

insanlar değişmedikçe ne hayvanlar rahat edecek ne bizim vicdanımız. vegan olarak mis gibi sağlıklı yaşanabileceği halde milyarlarca bilinçli canlıyı en berbat şekillerde katlediyoruz. tabağınızdaki etin maruz kaldığı işkenceler sizin uzağınızda olamaz. görüyorsunuz, onlara yapılanı görüyorsunuz ve onaylıyorsunuz çünkü sonucu tam önünüzde midenize inmeyi bekliyor. şirketler bunu kâr için yapıyor, insanlar bin türlü eşitsizlikle adaletsizlikle uğraşmaktan yediklerini sorgulayacak vakti bulamıyor, hastalıklı sistemimizde siz kimliksiz bir tüketiciye hayvanlar bir "ürün"e dönüşüyor.

sosyal adaletsizlik, lanet hükümetler her şey birbirine bağlı. eğitimden -özellikle ahlaki eğitimden- yoksun büyüyen çocuklar sadist, empati yoksunu, acımasız insanlara dönüşüyor. kedileri yakan köpeklere işkence eden psikopatlar uzaydan düşmüyor. evet şehir ortamında bir tutam çim bulmak bile zor ama hayvanların hayatta kalması en önce bizim duygusuzluğumuzdan zor. ya işkence görüp öldürülürler ya hasta olur sakatlanır yardım bulamazlar ya da işte aç susuz yaşarlar..hani neredeyse bütün sakinlerinin sokağa su yemek bıraktığı mahalleler vardır, sokaktaki hayvanları kimse kendisine "ait" hale getirmez belki ama hayvan hem hayvanlığını unutmadan kendine bakabilir hem de ihtiyacı olduğunda o insanlara güvenebilir. neden her mahalle böyle olamıyor? e nası olsun, birbirimize acımıyoruz ki biz daha? nasıl olsun?

herkes çekiyor çilesini. sorunun kaynağını görmezden geldikçe de böyle olacak. evet bu hayvanların sorumluluğu bize ait fakat bu hçbir şekilde diğer hayvanlara çektirdklerimizi aklamıyor. köpeğin vegan da sağlıklı olabileceğinden neredeyse eminim sanırım asıl sorun kedilerde, ki o da işte evde değil güvenli bi bölgede dışarıda yaşasa avlana avlana bulur yolunu. illaki benim beslemem gerekiyorsa da en iyi seçenek neyse o takviyeli mamalar arasında vs onu seçerim. hiçbir kedi/köpek "benim" değil, hiçbir çiftlik hayvanı "benim yemeğim" değil. hepsine gerektiği kadar yardım edebilmek insan olarak görevimiz belki, fakat birini öbüründen üstün tutmak, birisi "doğası"na uygun beslensin diye öbürüne cehennemden hallice bir varlığı layık görmeyi içim almıyor (artık eskiden o kadar kolay alırdı ki! hah).

ya o değil de bu konuya hakimiyetinden ve tarafsızlığından ("mutlaka et yemeliler!" "nolcak canım et yemeyince hiçbir sorun çıkmaz!") emin olunavilecek bir veteriner bulsak da ondan duysak şu konuya dair bir şeyleri ne güzel olur.

(buraya bu kadar uzun yazmak yasal mı arkadaşlar)

@hats
:) İyi yapmışsınız uzun yazmakla. Köpeklerin vegan diyetle gayet sağlıklı ve uzun yaşayabildiklerine örnekler var; ama kedi konusu tartışmalı anladığım kadarıyla. Bazıları ne yediği değil, yediğinin içeriği önemli demiş. Bazılarıysa kedilerin zorunlu etçiller olduğu konusunda ısrarlı. Benim sayfasına baktığım birkaç marka mamalarında kediler için elzem olan amino asit ve enzimlerin olduğunu yazmışlar. Ama bu bilginin ne kadar doğru olduğunu bilemiyorum.
Bence şu anda yapılabilecek en makul şey asla hayvan satın almamak ve kısırlaştırmak.

Duyuruda uzun süredir böyle güzel tartışma görmemiştim, mutlu oldum. Konuyu silmezseniz sevinirim. :)

Hayvanlari hayvanseverlik adi altinda eve kapatan, yasam alanini sikip atan, misafir gelince odaya hapseden, kisirlastiran vb ve hatta ne yiyip yemeyecegine karar veren ve bunu normalmis gibi lanse eden tum insanlarin allah binbir turlu belasini versin. Ters gelsinler insallah. El kadar hayvani vegan beslemek nedir ya. Yemin ediyorum nasi gerildim aksam aksam

hayvanları etoburluk adı altında hareket edemeyecekleri alanlara kapatan, çimden güneşten uzak yaşatan, bütün hayatını bu hapiste geçirmesini sağlayan, suni dölleme ile tecavüz eden vb ve hatta nşa otlayan hayvanı ucuz diye soyayla mısırla besleyen üstüne de hangi hayvan yenilir hangisi yenilmez kararını da kendi verip buna doğa kanunu diyen tüm insanların belasını verecek yasalar çıksın. çoraplarını ters giysinler. el kadar hayvanı anasından ayırıp anasının sütünden nihayetinde hepsinin etinden faydalanıp sonra bu canları iltimas geçtiği diğer el kadar hayvanlara yem diye beslemek nedir ya. Yemin ediyorum nası gerildim kaç yıldır.

@icimurperiyor hocam bu arada size yönelik alaycı bir cevaptan ziyade, farklı bi bakış açısı getirmeye çalıştım. evcil hayvan "sahiplenmek" doğru değil diyorsanız ziyadesiyle katılıyorum. hem sahiplenip hem sağlıksız beslemek doğru değil diyorsanız yine katılıyorum. hem sahiplenip hem de sağlıklı vegan alternatiflerle beslemek doğru değil diyorsanız, avcıyız avcıyız diyip binlerce milyonlarca hayvanı canları yokmuş gibi berbat koşullara mahkum edip katlettikten sonra sadece kediye köpeğe vicdan yapıyorsak bence de bu doğru değil. hayvanlar kendileri avlanabilse en iyisi, mümkün olmadığı durumlarda da takviyeli vegan besin sunmak kesinlikle kötülerin en iyisi. gibi geldi bana.

Ben Verona Rebow'un Vegetarian Dogs (www.vegetariandogs.com) isimli kopekler icin yemek kitabini aldim. Tariflerdeki malzemeleri bulmak oldukca zor. Diyetisyen kontrolunde hazirlanmis. Bizim Turkiye'de bulamayacagimiz seyler var. Turkiye'de vegan olmak bile cok zor cunku ozel dukkanlara gitmen gerekiyor, onlar da yeni yeni buyuk sehirlerde var. Diyecegim su ki, o kitapta da yuzde yuz vegan besleyin demiyordu. Belki alistirma sureci uzundur ya da gozlemek gerek, test yapmak gerek. Ben de simdi barf diyetine gecirecegim kopegimi ama icim kan agliyor. cunku benim cocugum mutlu olsun diye bir baska hayvan hayatiyla bedel oduyor, ve kim bilir hangi sartlarda. En azindan kopegim sokaktan kurtarildi, petshop'tan degil diye avunuyorum.

@bir varmis bir yokmus
Türkiye'ye gönderim yapan hazır mama markaları var; ama kargo ücretini görmezden gelseniz bile çok pahalı. Evde birden fazla kedi/ köpek varsa güç yetirmek oldukça zor.

Bahsettiginiz marka Yarrah mi? Benim gozlemledigim kadariyla da Turkiye'deki mama fiyati ayni marka icin yurt disinda ya daha ucuz ya da ayni.

@bir varmis bir yokmus
Yok. Başka bir markanın başlangıç paketlerine bakmıştım ben. Tek kedi/ köpek için pahalı değil aslında. Ama benim gibi evde ordu olanlar için pahalı bence. :) Şunu da ekleyeyim yalnız; Acana& Orijen gibi mamalardan daha pahalı değil. Gerçi vegan diyette porsiyonlar nasıl olmalı bilmiyorum.

Ne veganı ya? Kedimi artık çiğ etle beslemeyi düşünüyorum bu günlerde. Abuk subuk hazır mamalarla hayatlarını mahvettik. Raw food iyidir.

Bugun kopekler icin hangi meyveler faydalidir diye baktim cunku atalari bu meyveleri yiyen hayvanlari da yiyorlardi, yine bunlara ihtiyaci vardir. dahasi bu meyve ve sebzelerin ozellikleri, antioksidan, kanser onleyici, karaciger yenileyici vs.
sirf bu yuzden bile sadece etle beslemek saglikli degil (ki bence et basli basina kanserojen)

benim biraz ucuk bir fikrim var. mamayi evde yapip ama icine kattigimiz tahili da kurtlanmis, boceklenmislerden kullanmak. firmalar bunlari cope atiyordur. bocekte de yuksek derecede protein var. bocegi canli canli pisirme kismi beni deli etmeye yetiyor ama yine de bir fikir iste.

@bir varmis bir yokmus
Naptın yav? :) Avlasa neyse de canlı canlı böcek pişirmek nedir? Hem L-carnitine ve taurin var mı böcekte? Bunları almaları gerekiyormuş.

yapay et laboratuarindan pek ses cikmiyor ne yapalim..

10 yıl içinde piyasada olacakmış. Sergey Brin fonluyormuş o projeyi.

bazen öyle şeyler yazıyorsunuz ki 4chanda dolaşır gibi hissediyorum.

>>>(ki bence et basli basina kanserojen)

is dis nigga serious?

off kardeş direk sal sokağa. temizlenmesi imkansız. şöyleki başımdan geçeni anlatayım.
cins bir kedim vardı. pirelendi. ama nasıl pirelenmek. sen onun az kısmını görürsün. tüylerinin altı derisi vıcık vıcık piredir. iğne yaptık. toz aldık. tüylelrini kestirdik yok.
en sonunda eve bulaşmasın mı. gittim ilaç şirketini çağırdım evi ilaçladılar. sonra kediyi de sığınağa verdim .

en iyi ve zararsız pire ilacı yine onun annesidir. günde 9-10 kere yavrularını yaladığı için pireyi fareder etmez ezer (böyle ısırır gibi bir hareket yapıyor ya işte o hareket). hiç dokunma anneyi de ilaçlama. emzirmesi bitsin, bir veterinerden alacağın pire ilacını boyunlarına sıkarsın pireden belli bir süre kurtulurlar. o ilaçların da çok pahalı olduğunu sanmam.

(bkz: chevrolet camaro)
ihtimal yüzde 1 :D
neden yüzde 1 diyorsan cevap burada:
(bkz: #37056587)

böyle bir adaletsizlik olamaz aq. adamlar bizden 25 kat daha üst seviyede.

(bkz: tesla model s)

mimkin değil...

çocukluğumdan beri porsche 911'e hastayım. bi kere sürmek istemişimdir hep ama olmadı. bu aralar range rover sport istiyorum. gerçekleşme ihtimali var ama biraz zor. şu an kullandığım araç ise bmw.

chevrolet chezoom
%0. çünkü konspet otomobil.
ihtimal dahilinde olan alfa romeo 156 %80, alfa romeo 159 %40

valla net bir araba yok ya. herhangi bir amerikan arabası olur. mustang olur, corona olur, camaro ss olur. bilemiyorum. kavuşma ihtimalim de ölmezsem %100. abd'ye yerleşeceğim birkaç seneye. oraya gittikten sonra o arabalara ulaşmak zor değil.

mercedes sl serisi. yasal puruzleri gidermeme bakiyor, birkac ayi bulur.

(bkz: bmw z4) %80

lada niva. mevzu arabayı almaktan ziyade o arabaya benzin parası yetiştirmek. bir 8-10 yılı var diyorum

(bkz: honda jazz)

ihtimal var tabi. Allah hayırlısını kısmet etsin amin.

scoda fabia veya mercedes smart. fazlasında gözüm yok :) temizini bulsam, biraz da elimde para olsa alırdım ancak sanırım bir 3-4 sene beklemek gerekecek en az..

(bkz: mercedes cla 200 amg) yok ben alamıyorum sanırım bunu. İlk etapta hele bi' a180 amg alayım da sonra bunu alırız. Ama yok yani banka falan soymam lazım.

edit: söylemeyi unutmuşum, şu an ehliyet alacak bütçe yok ortalık karışık :(

bu durum bende kademeli. mesela şu an toyota corolla. uzun vadede nissan gtr

audi a3 sportsback dizel-s tronic

bir 5 seneye kadar alırım, gerçekçi hayal kuruyorum, ama yine de yakın zamanda alamam, en erken 5 sene sonra arabam değişir.

mercedes g63. tamamen kendi paramla alacak olursam bikaç senesi var inşallah.

2014 ford mustang %3,14149265358979

(bkz: skoda yeti)

3 ay sonra inşallah.

4. levent

4 levent olabilir.

beşiktaş civarı ya da yıldız (semt olanı).

4.Levent - Emniyetevler (Çeliktepe değil.) 1000 liraya metroya 4-5 dk 3+1 bulursunuz diye tahmin ediyorum. (içi dügün olsun derseniz 1200'e falan çıkar, oda sayısı 2+1e düşebilir)

Yildizin dibindeki ertugrul sitesi. uzak gorunse de ituluye bir metro kdr yakin

öncelikle hayvan sahiplenmeyi düşündüğünüz için tebrik ederim.

kedi evcil olduğu için alışma sorunu çekmeyecektir.

günlük yemini ve suyunu verin. kumunu sürekli girip çıkabileceği bir yere yerleştirin. bir de kediyi sevip, kediyle oynayın, saklambaç gibi, ip kovalatmaca gibi. bu kadar. bakabilirsiniz.

bi de kediyi köpekle karşılaştırmayın. kediler köpekler gibi heyecanlı değiller. istediği zaman yanınıza gelir, istediği zaman gider. kediler köpeklerden daha masrafsızdır. daha az bakım isterler. ama ilgiyi makul derecede isterler.

son bir tavsiye, kediyi bir heves alıp sonra sokağa bırakmayın. ev kedileri dışarda yaşayamıyorlar malesef.

@gamaflex Teşekkür ederim.

Asıl korkum yaşından ötürü ve intihara meyilli bir kediymiş, en çok ona üzüldüm :( Ve geçenlerde bir aile sahiplenmiş sonra geri vermişler barınağa, buna daha çok üzüldüm. Acaba agresif mi? Bu arada chinchilla demişlerdi ama değil sanki? Gerçi benim için fark etmez ama cinsini öğrenmem fena olmaz, fotoğrafını göstereyim:

fbcdn-sphotos-f-a.akamaihd.net

Sahipleri ölen kedi ve köpekler intihara meyilli olurlar bazen.
Sen yine de bir dene, olmuyorsa mecburen barınağa bırakacaksın denemen bile iyidir.

eğer kedi sürekli yalnız kalacaksa alma.
ama ilgilenebileceksen en azından uyum sağlama süresince 2-3 ay filan,
çok süper olur.
alıştıktan sonra yalnız kalabilir.

ayrıca sarmanlar genelde çok uysal olurlar, cins kedi olmasa da sokak kedisi de olsa çok güzel.
eğer 2 ay filan gün içinde ilgelenebileceksen al kesinlikle.

kedi bu, canı var.

bence al.

bir de chincilla melezi olabilir gerçekten yani benim kedim british melezi ama tipine baksan sokak kedisi, annesi british olduğundan bi tek tüy yapısını ondan almış tipini değil.
tüyleri kısa, gür, sıkı ve kadife gibi yumuşak tüm britishlerde olduğu gibi.
yani demek istediğim tipe baksak sokak kedisi diyeceğimiz kedilerin anası babası cins olabiliyor cidden, chincilla melezi olabilir bu bakımdan,
tüy apısı, kafa şekli, göz yapısı vs veteriner daha iyi anlar.
ama %100 safkan değil.

çok önemli bi ayrıntıda da değil zaten al sen bunu, senin gibi sarışın o da ^^

kediler kendilerine acı veren olayları çok uzun bir süre hatırlayabilir. sahibinin (onlar ev arkadaşı olarak kabul ederler) ölmesi ardından barınağa bırakılmak, birine verildikten sonra yine barınağa dönmek bu sarman üstünde ağır bir etki bırakmış olmalı. ilk bir iki ay biraz zorlar; temizlik anlamında değil tabii. ev kedisi bu. alışkanlıkları değişecek, ev yaşantısı değişecek ve en önemlisi ev arkadaşı değişecek. kendinizi onun yerine koyarsanız yaşadıklarını anlarsınız. arkadaşların dediği gibi bu sarman da yeterli ilgiyle bu dönemi atlatacaktır. ayrıca bir kedinin intihara meyilli olması tanımını nasıl yaptıklarını anlamışta değilim.

tür olarak bildiğin soke (sokak kedisi) bu. en masrafsız kedi türüdür. ev kedisi olduğu için de oraya buraya pisleme huyu da yoktur. al sen bunu 8sonra barınağa geri göndermemek ya da sokağa bırakmamak kaydıyla tabii).

Sokak kedisi alma mı aslaaa. Bence eğer gerçekten sonra bırakmayacaksan al. Bende 3 aylık annesiz bir tekir sahiplendim. Bildiğin tekir sokak kedisi yani. O kadar tatlı o kadar güzel bir şey ki. sana gelip sırnaşması, mırlamaları mükemmel. Arkadaşlarında dediği gibi alışkanlıkları var. Mamasını , suyunu evde bir yere koyacaksın. Kumunu da evi daha tam tanımadığı için ilk başlarda bulunduğu yerin yakınana koyarsın. Zaten büyük kedi 2-3 güne bütün evi tanır. Sonrasında kumunu istediğin yere koyar kediye gösterirsin. Oraya gider yapar. Zor şeyler yaşamış, sevgiye ilgiye ihtiyacı var. Tür bir kedi almaktansa bunu alman daha iyi. Ayrıca artık biraz büyüdüğü için durulmuştur biraz. Akşamları eve gelince biraz oynarsınız beraber. Al bunu al. Alınca da haber et.

al gitsin, iyilik etmiş olursun. bende de 2 tane var. biri tek gözü görmeyen diğer gözü de lekeli bir sokak kedisi, o kadar tatlı bir şey ki.

Arkadaşlar şayet alırsam çok iyi bakılır zaten, evladımmış gibi bakarım o konuda şüpheniz olmasın. Tek korkum agresif olup olmadığını nasıl anlarım, yani agresifse konuklarımı tırmalarsa vs. olmaz. Bunu veteriner algılayabilir mi?

Edit: Tüm yardımcı olan arkadaşlara tekrardan teşekkürler. Teyzem eski kedisinin kafesini getirdi, büyük bir zevkle kurdum. Annemin arkadaşıyla da biraz evvel telde konuştum, akşam alacağım kedimi, çok mutluyum. İnşallah iyi anlaşırız. Hepinize sevgiler :)

Oyy ne kadar da güzel iyi anlaşırsınız umarım..

Benim kedim de problemli, prematüre doğmuş, 3-4 yıl önce kısmi felç geçirdi atlattı şimdi bir şeyi yok ama içine kapanıklık kaldı biraz, eski oyuncu hali yok, şuan oyun oynarken bile sertleşebiliyor arada.. Misafir hiç sevmiyor eve biri gelince gidene kadar kaçıp saklanıyor, eğer yatılı misafirse gittikten sonra bile bir iki gün girmiyor onun bulunduğu odaya..

Bir de trip atar ki sormayın :)

Ama çok tatlı hayvanlar bunlar bir süre sabredip huyuna gittikten sonra toparlayacaktır sizin kediniz de kendisini, alışması zaman alabilir ama sabredin..

Sylvester Pars'a merhaba deyin. Cunku artik o benim biricik oglusum:

scontent-a-mxp.xx.fbcdn.net

çok güzel bir oğlan. bunu sokağa bırakma benim oğluma çevirirler (isim peksimet o da sarman yaş 5 surat sürekli çizik-herif kavga etmeyi bilmiyor).

@tururo Teşekkür ederiz. Benim oğlum çok kıskanç, çok şımartmış onu eski sahibi, dünyayı gezmişler birlikte, değişik bir yemek kültürü var, hem mama yiyor hem her şeyi yiyor, masada da besliyoruz yani onu, kendinden başka bir kedi yahut köpekle aynı ortamda bulunmak dahi istemiyor, hırçınlaşıyormuş, anlayacağın çok egoist ama evimizin prensi oldu :)

ben de kanal tedavisi yaptırdığımda film çekilmemişti. ve kanal tedavisi ağrı yapıyor evet. bildiğim kadarıyla içeri ilaç gibi bişey koyuyor o yüzden. normal yani. aşırı ağrırsa bi doktora git tabii.

bana da benzeri olmuştu; ama biraz sıradışı bir durumdu benimki.

sağolsun doktorum, çekilmesi gereken 20lik dişe dolgu yapmıştı. 2 gün ağrı çekmiştim. sonra başka bir dişçiye gidince ortaya çıktı durum. dişi çektiler, ben de rahat ettim. böyle bir durum söz konusu olabilir mi?

kanal tedavisi başarısız olabilir, hekimin kabiliyeti ve güvenilirliği önemli. kanal tedavisi o kadar ksa sürmez ama vakaya göre değişir tabii, pansuman yapmamış anlaşılan, vaka hafif olabilir. genellikle kanallar açıldıktan sonra diş hemen kapatılıp tedavi sonlanmaz ama bilemedim.

antibiyotikte 2. gün direnç dönemi oluyor genellikle, 3. günden sonra birden kesilmeye başlar. ağrı eşiğinizin yüksek olduğunu varsayıyorum, kanal sonucu birazcık ağrı olur ama rahatsızlık vermez.

not: hasta tecrübesi.

Tedaviyi 2 seansta tamamladi aslinda. Once sinirleri acip bi ilac koyup gecici dolguyla kapatti. 2 gun sonra da sinirleri alip dolgu yapti.

Sinirlerim bozuldu kac gundur surekli agri. Gidip cektireyim diyorum bunaldim agridan.

öncelikle dişçi değilim ama dişlerim yüzünden kendileriyle çok yakın olduğumu söyleyebilirim (çekilen yada dolgu yapılan dişler). ilk önce her dişin kök sayısı bellidir. kanallar da o köklerde yer alırlar. yani dişçiniz extra bir kanal olup olmadığnı bilmiyorsa zaten onu o okuldan mezun etmezler. ikinci olarak kanal tedavisi denilen şey dişin sinirin yer aldığı kanala kadar oyulup sinirin arsenikle öldürülüp çekilerek alınması ve boşluğa dolgu yapılmasıdır. ve evet dolgu bitse de çene kemiği ağrı yapar. ancak ağrınız çene kemiğinde değilse o dişin yanındaki dişlerde de çürük olabilir onlar ağrı yapar.
dişin ağrıyorsa git bir dişçiye. diş ağrısı uğruna tatilini berbat etme.

Kanal tedavisi sonrasi agtilarin sebeplerinden biri de diste bulunan fazladsn bir kanalin disci tatafindan farkedilmemesiymis. Disci de film cekmeyince tedavi oncesi, endiselendim biraz

kusura bakma da ben o dişçiye protez diş bile emanet etmem artık. büyük azı 3, küçük azı 2 diğerleri 1 köklü. bunu dişçi olmayan ben bile biliyorum o bilmiyorsa ezbere yapıyor demektir.

uydunet

@Pomaklar +1 uydunet hepsinin eline verir

uydunet cüzdanın da, sinirlerinin de eline verir. 5 mbit bağlantı için 70 tl fiyat çekip daha avantajlı tarifelere geçmek istenildiğinde akn dayayan, haftada bir internet kesintisi nedeniyle 15-20 daikaklık telefon görüşmeleri yapılan, verdikleri dandik kablosuz modem nedeniyle internet bağlantısı dial-up dönemlerine ani dönüşler yaşayan, faturanızı düşürmek istemez misiniz diyerek akn olan seçeneklerifırsatmış gibi sunup sürekli telefonla taciz (günde 3 kez arayabiliyorlar) eden isp arıyorsan uyduneti seçebilirsin.

@tururo evladım niye böyle diyorsun? 10 yıldır kullanıyorum. talihsizlikler seni bulmuş. bizde eğer kesinti arıza falan olursa ki çok nadir oluyor, telefondan müşteri numarasını tuşluyoruz. 1 saat sonra adam gelip kontrol ediyor. sorun anında çözülüyor.

@cliquot
bende ilk başta senin gibi düşünüyordum. ilk problem verdikleri modemle başladı. o ünlü netmaster cbw-700v. kabloyla kesinlikle çalışmıyor. gidip anten aldım. masaüstü bilgisayar için aynı odada bulnan modemle bağlantı kursun diye. download hızı 5 (beş) kb. adamları aradım. eleman ben işteyken gelmiş bilgisayarımı kurcalamış gitmiş. arıza aynı tabii adam modem kesin sağlam kafasıyla geliyor çünkü. neyse cumartesi günü geldiler modemi alıp gittiler. o hafta internetsiz geçti. sonraki pazartesi yeni bir modem (aynı marka ve model) getirip bırakmışlar. taktım bu kez de sürekli kopmalar yaşamaya başladım. bu kez modemi götürüp adamların kafasına attım (mecazi manada tabii). bu kez özellikle kablolu istedim. kampanya kablosuz modem içinmiş kablolu veremezlermiş. hem kablosuzlar daha pahalıymış. neyse adamlara verdikleri modemin kampanya şartlarını ihlal etmediğini anlattım (biraz zor oldu). kablolu bir modem geldi. evde kablo tv vardı bu kez de sürekli yayında donmalar başladı. bir başka adam geldi bir kaç ayar yaptı. yayın düzeldi internet gitti. tekrar adam geldi bodrum katında biraz uğraştı. neyse ki o gittiğinde yayın da internette kör topal çalışıyordu.
ardından da 3-4 haftada bir net kesintileri başladı.işin en tuhaf tarafı netin tam bunları aradığımda düzelmesi (bir kere olur raslantı, iki kere olur raslantı. hadi üç kereye de raslantı diyelim. istisnasız. bunların numarasını çeviriyorum. internet geliyor. paranoyak ettiler insanı). o sorun son üç ayda haftada bir olmaya başladı. call-center elemanlarıyla akraba oldum neredeyse. ama pik noktası geçen auy yaşanan net kesintisi. durduk yerde net kesildi (standart arızalarınan sandım. her ay en az bir kere yaşanıyor çünkü).ama sonra farklı bir arıza olduğunu anladım. en pis olay da herhangi bir teknik destek alamadan sorunu kendim çözmek zorunda kalmam.

Tivibu falan var diye ben ttneti kullaniyorum

evde tutma da ne yaparsan yap. sırf yeni evlileri gözetleyip evlerine giren hırsızlar var.

Kiralık kasalar senelik 300-450 TL bandında boyutuna göre.

paulie walnuts: eşimde tam olarak bundan bahsetmişti.

altın konusunda ısrarcı ve takı olarak kullanılmayacaksa bir kuyumcuda külçe altına çevrilip bankalarda altın hesabı açtılabilir.

bankaların kiralık kasaları pahalıdır. altının getirisinden çok götürüsü olur böyle saklandığı takdirde. ayrıca her banka, kiralık kasasını kullandırmaz. daimi müşteriysen, şubenin ürünlerini kullanıyorsan, güvenilirsen, vesaire sebeplerle kiralık kasanın kullanımını sağlar. bankacıyken özellikle bakıyordum. müşteri karlı değilse kasalarımız dolu diyerek yolluyordum. her önüne geleni şubenin kasasına sokacak halim yok.

bankaların altın hesapları olur. altını fiziki olarak teslim alır ve değerince altın mevduat hesabı açarlar. altınların manevi değeri yoksa (kayınvalidenin aldığı set, küpe gibi gibi), altın günü denilen özel günlerde götürüyorsunuz bankaya. uzman denen bir herif altınların değerini biçiyor ve hesaba yatırılmasını sağlıyor. buradaki mantık şu; devlet yastık altı altınları kayıt altına almak için bankaları kullanıyor. bankalar senden aldığı altını eritip kasalarında saklıyor yine. senin altının değerini kaybetmiyor. hesabında da ederince, gram ölçeğinde takip ediyorsun. istersen de internetten, şubeden bozdurup harcayabiliyorsun. sistem sağlıklı. herhangi bir masrafı yok. aynı kuyumcu hesabı gibi alış satış arasında 75 ile 100 kuruş arasında fark oluyor. en güzel altının standardı sabit oluyor. güvenilir olmayan kuyumcu gibi bir risk ortadan kalkıyor. istersen bu altın mevduat hesabını vadelide yapabiliyorsun. 100 gram altına 1 yılda yarın gram altın faiz ekliyorlar.

biz bozdurup vadeliye attık

garanti bankasının yeni evlililere kampanyalı düşük fiyatlı kiralık kasaları var. biz oraya verdik. 1 yıl oldu 1 kere gittik açtık bi ilave yaptık.

en azından kafan rahat. öneririm.

Moda

Moda iyidir ya, 1 milyona güzel daireler bulabilirsiniz, çok nezih bir semt, keşmekeşten uzak ama istediğinde kalabalığın içine dalmak 5 dakika alır max. Güzel yani, her şey elinin altında olur ayrıca.

moda, kuzguncuk, çengelköy, belki salacak. en merkezi bunlar var.

bağdat caddesi çevresi.
ben selamiçeşme'de oturuyorum.özgürlük parkına yakın.
çok sakin ve düzgün yerler.
çok hazzettiğim bir durum olmasa da son dönemlerde eski evlerin yerine yeni apartmanlar yapılıyor gayet lüks.
caddebostan'dan kızıltoprak'a kadar bağdat caddesi arka paralellerinde benzer bir dolu ev/site yapılıyor.
moda'yı önermem zira otopark büyük bir problem o bölgede.
otoparklı olarak yapılan yeni daireler varsa bir tek o mantıklı.

dediğim yapıların çogunda remax'ın ilanları var.
bu bölgede bir remax ile iletişime geçebilirsiniz bence.

feneryolu. ama şu aralar istanbulda ev almak akıl karı değil. çünkü fiyatlar son 1 yılda akıl almaz boyutlarda uçmuş durumda. misalen 2013 eylülünde 310.000 tl olan bir daire şu anda 600.000e gidiyor. yine acil ihtiyacınız varda feneryolu fenerbahçe civarını bir dolaşın derim.
ne yazık ki danışmanlık alabileceğiniz birisi yok.

2-3 sene onceydi galiba, bir kamuoyu arastirmasinda Istanbul genelinde Kadikoy cikmisti en yasanilasi ilce olarak.

kesinlikle kadıköy moda. orada çok güzel evler var.
ve kadıköy özellikle de moda gecesi gündüzü her anı ayrı güzel ayrı huzurlu bir yer.

Fenerbahçe, kalamış

vay be kadıköy moda demiş herkes. evet. istanbul'un en yaşanılası yeridir.
para bok gibiyse bebek taraflarına da bakın biraz.

nakkaştepe.

Yabancı arkadaşım ile 2 kere yaz döneminde geldik İstanbul'a. Anadolu yakasında en çok Moda hoşuna gitti. Ben de param olsa Moda'dan ev alırdım.

Anadolu demişsin ama bölgede yaşayan yabancı nüfusunu göz önünde bulundurarak Cihangir'i de es geçmeyin derim. İstanbul'da Türkçe bilmeyen bir yabancı olmak tüm sosyal yaşantıdan soyutlanmak, günlük işlerde de epey sıkıntı çekmek demek. Cihangir'de yabancı nüfusu daha fazla olduğu için arkadaşınız orada bir sosyal çevre edinebilir.

1 - referans önemli evet. yani cv'nde referans alanının boş olması üzerinde iyi izlenim bıraktığın hiç kimsenin olmadığı gibi bi izlenim bırakır ki bu hoş değil tabii ki. yeni mezunsan biraz göz yumulabilir ama tabii.

2 - bunu da demezsin aslında referans olarak yazdığın kişiye. yani ben demedim bugüne kadar. ama demenin de bi zararı yok tabii ki. çok samimi değilsen demen de yararına olur. firma arayıp konuşur.

3 - tabii aynı sektörden verebilsen daha iyi olur ama farklı sektörden de verebilirsin. insanlarla uyumlu musun senden memnunlar mı vs. gibi şeyleri öğrenirler.


edit: öyle elden referans mektubu filan almadım ben hiç. genelde de olmaz zaten. telefonla bilgi alırlar. şimdi mektup filan denince gözünde büyümüştür çünkü :) ondan yazdım.

1) yeni mezun ise referans alanının boş olması normaldir sorun değil.

2) referans olmasını istediğiniz kişiye gidip de bir kaç yere cv yolluyorum, referans olarak seni gösterebilir miyim? yardımcı olabilir misin bana gibi bir şey söylemen yeterlidir. Herkese değil tabi, hem üstün olsun hem de aranın iyi olduğu birisi olsun ki, referans olarak arandığında hakkında olumlu şeyler söylesin.

3) su anki patronunun her söylediği önemlidir elbette. takım içinde nasıl olduğundan tut da nasıl karakterde, işine ne derecede önem verdiğine kadar türlü açıdan hakkında bir şeyler duymak isteyebilirler.

1)evet her işte önemlidir. yeni mezun olsan bile. en azından stajda referans alabilirsen bu bile ciddi bir avantajdır.
2) direk gidip sorabilirsin. mesela " bir işe başvursam sizi referans listeme yazabilir miyim diye sorabilirsin. ve başvurduğun yer onunla konuşabilir ve bundan senin haberin olmaz. bu işin raconu bu.
3)ne şekilde referans verdiğine göre değişir. eğer referansı çalışma tarzın ve davranışlarınla ilgiliyse elbette dikkate alırlar ama bilginle alakalıysa hiç umursamazlar. ancak şöyle de bir problem var. referans mektubu götürürken içinde ne yazdığını bilemezsin. hatta zarf kapatılıp imzalanarak sana verilir ki açmadığından emin olunsun ve çalıştığın işyerinden pekte iyi şekilde ayrılmıyorsan alacağın referans eski patronunun karakterine göre kötü de olabilir.

referansın işe yaradığı tek durum; iş başvurusu yaptığın şirkette iyi pozisyonda bir kişiyi cv'de referans olarak belirtmek. başka şirketlerden herhangi bir müdürü veya üniversitedeki hocaları referans yazmanın zerre faydası olmaz. belki cv biraz daha dolu gözükeceği için ik'cıların gözünü boyayabilir. yazan da bu amaçla yazıyor zaten.

Babam harita mühendisliği son sınıf terk. 1 gün bile işsiz kalmadan emekli oldu. 7 yıl önceki maaşı 1.500 lira falandı yani sen düşün ;)

ha şimdi her bokun mühendisliği var. Durum nedir bilmem.


ekleme: Okul yıldız idi. Gerçi onun zamanın şartlarıyla şimdiki şartlar bir değil ama olsun.

bölüm ve sehir gözetmeden genelledigin icin cevap hayir tabii ki.

okul çok farkediyor. iyi okul mezunları iyi kazanıyor ama yatlar katlar edinecek kadar da değil, rahat yaşayacak kadar işte

hayir hepsi cok kazanmiyor.

maasi genelde iyi olanlar yaziyor :) issiz olan issizim yaziyor issiz muhendisim yazmiyor. :)

hayir muhendis var muhendis var. dandik okuldan iyi kazanan iyi muhendis cikabildigi gibi odtu'den mezun olup hic bir sey bilmeyen issiz olan muhendis de var.

Yok abi gayet çok çok az kazanan adamlar tanıyorum. Çok kazanıyor denecek bir şey yok ortada. Hatta hak ettiklerinden çok daha az kazanıyor.

Doktorlar mesela çok kazanıyor, ya da kabin memurları evet çok kazanıyor. Ama mühendisler ortalama kazanıyor denebilir.

Diğerleri için bilemeyeceğim ama bilgisayar/yazılım için cevap evet sayılır.

Çevremdeki herkes (ben dahil) ya mezun olur olmaz fena sayılmayacak ücretlerle(3-4k İstanbulda) işe başladı, ya da yurt dışında burslu yüksek lisans yapıyor.

Okul inan hiç farketmiyor. Zaten ne öğreniyorsak ya coursera'dan, ya mit'den, ya da youtube'da ki tutorial'lardan öğreniyoruz.

Edit: Bu arada herşey kendini nasıl pazarladığın ile ilgili.

Muhendis var, muhendis var.
Ilk is icin okul cok onemli. Tecrube kazandiktan sonra calistiginiz projeler ve birikiminiz daha cok onem kazaniyor muhtemelen.
Ayrica muhendislik diplomasini her alan da iyi okuldan da mezun olsa "muhendis" olamayabiliyor.

Şöyle anlatayım canım. THY'de mühendis arkadaşım var. İşe ilk girdiğinde maaş ile ilgili mail'i ben de okudum. 3400 TL Brüt x 16 Maaş (yılda 4 ikramiye. Her yıl sendika zammı ve 2 yılda 1 kez de kıdem zammı alıyor. :)

odtüden mezun olup 1 senedir full time bir işe girememiş arkadaşlarım da var, direkt bir yerlere kapağı atmış arkadaşlar da.

ama öyle dehşet maaşları yok adamların, giriş için 2-3 bin tl civarı alıyorlar..

babam petrol mühendsisiydi, belirli bir süreden sonra baya deli paralar alıyorlardı özel sektörde. 3-5-10 değil. ama riskli ve sorumluluğu fazla olan işler, deli gibi stresli.

Bu memlekette issiz kalmayan meslek gruplari arasindadir muhendislik. Turkiye'de genel anlamda maaslar itin gotunde oldugu icin 3bin tlye falan hooammina demeniz normal. Roket'in de dedigi gibi fazla degil ortalama.

Ama ozellikle son donemlerde artirilan kontenjanlar ve bos mezun muhendisler ister istemez piyasayi dusurdu.

bilgisayar mühendisiyim, 3 aydır işsizim.

baya daha bir süre de işsiz kalacak gibiyim.

işsiz kalmadan önce de 1800 tl alıyordum.

çoğu çok kazanmaz. sorarsan herkes bok gibi kazanıyor ama yalan.

ilk iş için iyi bir okul ya da dayı lazım. ilk iş iyiyse sonrası gelir. ama çok azı iyi para kazanır. öyle iyi örneklere bakmamak lazım. herkes iyi yerde çalışamıyor maalesef.

kaliteli bölüm, kaliteli okul, kaliteli mühendis kazanır. kendini bilir kariyerini düzgün planlarsa cok güzel kazanır hem de.

İş bulmak çok kolay diyemem ama diğer mesleklere göre kolay sayılır. Mühendis olup maaşından memnun olan da görmedim, zor geçinen de görmedim. İşine kendini adayan, gecesi gündüzüne karışan mühendisler oldukça iyi kazanıyorlar ama her yiğidin harcı değildir bu, hakikaten pek çok şeyi feda etmeniz gerekir, istediğiniz yerde değil de ancak mecbur kalanların bildiği yerlerde yaşamanız gerekir. Bu şekilde çalışmış mühendisler için belli bir yaştan sonrası nispeten kolaydır, danışmanlık yapabilirsin, imzan kıymetli olur..vs

bölümüne göre değişir. mesela inşaat mühendisi, bilgisayar mühendisi ya da makine mühendisi olursan pek işsiz kalmaz tatmin edici maaşlar da alabilrsin ama bölüm jeoloji filansa ya banka memurluğu ya da işsizlik seni bekliyor demektir. ha iş bulamayan bölümlerden mezun olup iyi maaş teklifleri alabilmen de ancak staj zamanını çok iyi değerlendirip gireceğin firmada tanıdıklarının olması ve biraz da şansla mümkün.

işsiz mühendisim, yani işsiz mühendis var :)

Mühendislerin sadece %21.44'ü iyi(ortalamanın üstünde) kazanıyor. %52.28'i kolay iş bulabiliyor. Geri kalanlardan %36.17'si ya işsiz ya da asgari ücretle başka işler yapıyorlar. %11.55'lik kısımda kalanların durumu hakkında çeşitli söylentiler var.

okul başarı dil vs. farkediyor. sonuçta lys birincisi de 100bininciside mühendislik okuyabiliyor.


aralık çok geniş anlayacağın. 1200 tlye çalışan da duydum 5-6bin ile başlayan da.

Yazılım için konuşacak olursak, okulda iki kodu bir araya getiremeyen, ödevlerini başkasına yaptıran arkadaşlarım 3000+ maaşla çalışıyor. Türkiyenin sayılı okulları arasında falan da değil hani. Referansın olursa iyi bir yere girip sonra mecburen öğreniyorsun galiba. Ama çalışma şartları iyi mi? Değil. Paso fazla mesai.

gerçekten mühendislik yapıyorsa evet nispeten iyi kazanıyorlar denebilir.
mühendislik hizmetinin bir bedeli vardır. firmalar da bunu bilirler.

rahat iş bulunmuyor, hayır. özellikle başlangıç aşamasında her hangi bir fark yok iş arama/bulma anlamında, hatta başlangıç aşaması için ara meslekler (teknikerlik) çok daha avantajlı.
ancak 2+ yıl deneyimden sonra nispeten kolaylaşıyor iş bulma mevzuları (diğer mesleklerle kıyaslandığında)
dolayısıyla başlarken maaşa muuşa değil, firmaya ve işe bakmak lazım. (tabii çalışacak adamın şartları maaşı bir kaç sene önemsememeyi kaldırabilecekse)
sonrasında ise yani iş tutuş ve insan yönetimi konusunda tecrübelendikten sonra ise "gerçek" maaşlara geçilebiliyor.

Yavru kedi ölünce anne kediyle ciftlesecek.
yavru kedi varken anne ciftlesecek uygun ruh halinde olmuyor,

soyunu devam ettirmek.
anne kedi yavrularını kaybedince tekrar çiftleşir.
erkek kedilerin yavrulara saldırması çoğunlukla görülür ama tan zıttı şekilde davrana erkek kedilerde var. biraz da kişilikleri etkili oluyor tabii.

İTÜ'nün istemediği bölümlerine giren birçok insan o hayali kuruyor ama sonra o bölüm için yatay geçiş yapanların sayısı 3-5. Mimarlık da istenen bölümlerden birisi. Eğer İstanbulluysanız, ailenizle bir evde iseniz, kafanızı bir sene daha üniversiteye çalışır gibi çalışmaya adayabilecekseniz; o 3-5 kişiden biri olabilirsiniz. Ancak, farklı bir şehirden geliyorsanız, yurtta ilk seneniz olacaksa, ev işlerini yapmayı yurtta öğrenecekseniz, çevre yapmak istiyorsanız; yatay geçiş daha da zor.

itü'de mühendislikten mimarlığa yatay geçiş olmaz. mühendislikler arasında olabilir. diğer okullarda da olmaz sanırım.
nedeni de mühendisliklerde ilk sene ortak dersler çok iken mimarlıkta dersler bambaşkadır.

ama ben biraz eskiyim. belki artık onu bile değiştirmişlerdir.

aynı puan türüyle öğrenci alan bölümler arasında olabiliyor ama bunun için bölüm birincisi olmak bile yeterli değil. o ortalama da hayal gibi bir şey. yatay geçişi hiç planların arasına katma derim.
not: itüye mf 6000. sırada girip değil yatay geçiş anca dersleri geçmiş biri olarak söylüyorum.

ders ağırlığı, kredi aynı değilse saydıramazsın. yoksa saydırılabilir. yine de daha net bilen birini bekle. yl öğrencisi değilim çünkü.

bahsettiğin olay ders saydırmak değil dersten muaf olmak. ders sayma için böyle şartlar yok. ama ders muafiyeti için ders ağırlığı ve kredinin yanında içeriğin de aynı olması gerekir.

hard reset?

yaziliminda sıkıntı olabilir.

klassno'nun dedigi gibi hard reset deneyin. ama su var ayni marka telefon kullanan arkadasim telefonu en az 10ckere dusurmustur
hem de direk kamikazesagi solu oynuyor telefonun. gecen gelmis benim telefon niye bir garip diyor. oyle.bir sey mi sizin ki de.

düşürme filan yok. gerçi virüsten filan da şüpheleniyorum ama önce şu sms inboxı yerine geri getireyim dedim.
bir de bu hard reset nasıl etkileyecek telefonu. telefon kayıtları smsler filan gidecek mi işin sonunda?

her şey silinir. o yüzden yedek alın önce, sonra hard reset atın.

ben iyisi mi bu işi profesyonellere bırakayım. smsler giderse canım çok acır (özellikle cüzdansal açıdan).

telefonu garantiye verdiğin zaman ne yaparsalar yapsınlar önce bi temiz formatlıcaklar ve smslerin gidecek. o yüzden yedek al dedim sana zaten.

ilk önce sony müşteri hizmetlerini bir arayayım diyorum. belki formatsız bir çözümü vardır. bu salak androidin blackberry deki gibi ikon düzenleme özelliğinin olmaması çok kötü. orada iki tıkla haaledilecek sorun burada format istiyor.

kursa boşuna para verme. youtube'da ielts with emma diye arat, bir de ielts-simon diye arat googleda. çıkan kaynaklardan çözersin durumu zaten. ha cidden az seviyedeyse ingilizcen o zaman british council.

bence de
istanbuldaysan kaynak verebilirim

british council eğitim bölümü bir kaç yıl önce kapandı. ielts eğitimi için köklü dil kurslarından birinde upper intermediate seviyeye kadar geldikten sonra ielts düşünmen daha iyi olur.

burgaz ada

kınalı, heybeli ada.

ben büyükada derim.

az bahseden kim ki?

az bahsedildiği nereden çıkardın ki? sadece türkçe kaynak az. ingilizce ve eastern roman empire olarak aratırsan istemediğin kadar kaynak bulabilirsin.

@mistreated hiç bahsedilmiyor ki, demek istedin sanırım )
@wilhelmwasmuss sağ ol not aldım.
@tururo anadolu topraklarında bu kadar uzun süre var olup, türkçe araştırmanın azlığından, derslerde bahsedilmemesinden, televizyonda, dergilerde, sağda solda az konuşulup az yazılmasından bahsediyorum. yani bizim bahsetmemizden... çok mu geriydiler? bin küsür yıl geliştirdikleri, yazdıkları ettikleri önemli bir şeyler yok muydu? örneğin, doğu romalı bilim insanları kimlerdi? gibi

tururo ile aynı şeyi sormuştum aslında. az bahsedildiği yok da türkiye'de ilgilenilmiyor. yurtdışında bol bol uzman ve kitap var. ben de zamanında merak sarmıştım niye doğru düzgün bi bizans müzesi falan yok diye ama sonra bir dönemin mhp'li kültür bakanının "bizans'tan kalan eseri s.kseler restore etmem" türü demeçlerine denk gelmiştim. bizde bizans hala entrikacı kötü yok edilmesi gereken ve tarihin çöplüğüne gönderilmiş bir devlet gibi görülüyor. kimsede medeniyeti ve ortak noktaları mirası kavrama ve anlama gibi bir düşünce yok. okullarda bizans da okutulsa keşke ama bu milletle bu işler zor.

ben merak sardığımda radi dikici'nin şu bizim bizans adlı kitabını almıştım ama sonra sarmadı yarısına gelmeden bıraktım. neden dersen adam hala 19. yüzyılda kalan savaş ve iktidar odaklı tarih anlayışında. halkın hayatına yaşam tarzına ekonomiye mimariye sanata kültüre pek değinmemiş böyle olunca da sıkıcı bir kitap ortaya çıkmış. ilk 100 sayfadan sonra değiştiyse bilemeyeceğim de ingilizcen varsa aç wikipedia'dan oku, radi'den daha doyurucudur.