7/24 çalışan veterinerler var. üstelik bu kişiler çoğunlukla meslek icabı değil gerçekten hayvanları seven kişiler olduğu için tek probleminiz pazar günü nöbetçi eczane bulmak olacaktır.

tururo +1 ayrıca bazı veterinerlerde bazen ilaç da oluyor. yerinizi söyleseydiniz, belki ona göre nöbetçi veteriner bilenler vardır yakınlarınızda, insanlar telefonlarını verebilirdi size. bende var mesela bir kaç veterinerin telefonu.

Cevaplar için teşekürler. Yalova'dayız. Mantar enfeksiyonu olduğunu düşünüyoruz yavrunun. Tavuk parçaları ve sulandırılmış süt verdik. bir güzel yedi ve altına serdiğim minderde uyuyakaldı. Yarın bir veterinere ulaşmak elimden geleni yapacağım. Yalnız bu mantar enfeksiyonu duruma insana da bulaşabilirmiş öğrendiğim kadarıyla biraz bu konuda tedirgin olmadık değil açıkcası.

benim kedimde de benzer bir durum olduğu için ben de mantar enfeksiyonu olduğunu düşünmüştüm ancak veteriner olmadığım için yorum yapmak istemedim. veterine bize furacin merhem sürmemizi söylemişti, yalnız veterinere gitmeden bir şey sürmeyin tabi, belki de başka bir şeydir. bir de mantar size de geçebilir, doğrudur, o yüzden o bölgeye elinizi sürmemeye çalışın iyileşene kadar, ilaç sürmeniz gerekirse de uygulamadan hemen sonra elinizi yıkarsınız. yalova'da veteriner bilmiyorum ne yazık ki, belki belediyenin veterineri açıktır, bir de arayıp belediyeye sorsanız? belki götürebilirsiniz oraya?

böyle piknik filan yaıplan tepeler var, oralar toprak. onun dışında asfalt bütün yollar. öyle bi piknik yerine girerken de eline alırsın kısa bi süre. yol bisikleti olur bence.

yollar iyi ancak rampalar açısından çekincen olsun. çok uzun ve dik sayılabilecek rampalar ve inişler var. hafif olan bisikletini al.

hafif olan yol bisikleti. 8,5-9 kg felan. mtb 14,5. fakat yol bisikletinin dişli oranı yüksek olduğundan pedal çevirmek biraz sıkıntı verebilir. ama biraz :)

ilk önce ziraat bankasına bi 40 tl yatır (sınav ücreti oluyo bu). kampüsün içinde girişte var bi şube. boş ta oluyor üstelik 5 dakikada halledesin. ardından merkez kütüphane binasının önüne gel. kime sorsan gösterir. süleyman demirel kültür merkezi yanındaki yoldan aşağı in. dörtyol ağzında sağa dönsağ kolda ilk binaya kadar yürü. alt katta kafe, kırtasiye işbankası filan var. o binayı geç sağ tarafta inşaat fakültesini göreceksin. yol sola dönüyor. o yoldan devam et sol tarafta otomasyon binasını göreceksin. o binanın hemen girişinde sol taraftaki odada hallediyorsun işini.

yok başka taraftan gelirsen otomasyon binasını sor. kaydı orada yapıyorlar.

son 2 sene içinde ösym'nin herhangi bir sınavına girdin mi? girdiysen hiç gerek yok. sadece parayı yatır bankaya, ais.osym.gov.tr'ye gir, iki tuşa bas, bitsin gitsin. ben öyle yaptım şimdi.

+1 acemikedi
hiç bir işlem yapma (notebooku açma bile). ve veri kurtarma şirketlerinden birine başvur.

mesajla bunları yazmıştım ama compumaster oynaşınca duyuru ile büyük olasılıkla ulaşmadı.

www.cgsecurity.org

burada iki program var, birisi testdisk diğeri ise photorec.

her ikisi de cmd/terminal üzerinden çalışıyor.

o sitede nasıl kullanılacağını da bulabilirsiniz. hatta bulayım ya ben :)

www.cgsecurity.org <--- ntfs dosya sisteminiz oldugunu varsayarak.

kaynak disk (kayıp dosyaların olduğu disk) haricinde bir diske (partition değil) yazdırın bulunan dosyaları.

(kusura bakmayın bilgisayar bilginizin durumunu bilmediğim için böyle saçma salak yazıyorum)

sormak istediğiniz ne var onu da bilmiyorum ama..

siz sorsanız ben yanıtlasam :)

öyle bir şey yapamazsınız, btk izin vermiyor böyle bir servise.
bazı telefonlar otomatik meşgule düşürebiliyor.

blackberry lerde blacklist uygulaması var. tam olarak bu işe yarıyor. bunun nokiadaki eşdeğerini bulmanız lazım. gsm şirketlerinden sadece gizli numaraları engelleyebilirsiniz.

Miras kalan gayrimenkulü üzerinize almadıkça doğal olarak üzerinde tasarruf edemezsiniz, satamazsınız vs... Gayrimenkulü üzerinize almak için bir süre yok ancak Veraset ve İntikal Vergisi açısından vergi dairesine beyanname verip, bu vergiyi ödemeniz gerekiyor. Ceza var ise, yalnızca bunun geç verilmesinden doğan bir ceza var. (3 veya 4 ay olması lazım). Bu da çok cüzi bir rakam zaten.

Aslında hukuk tekniği olarak farklı olabilir bu iki kavram ancak halk dilinde Veraset İlamı ile Mirasçılık Belgesi aynıdır. Mahkemeden veya noterden alabilirsiniz. Anladığım kadarıyla siz mahkemeden mirasçıları gösterir mirasçılık belgesi almışsınız ve o yeterlidir.

gerekmeyebilir ama sonra o mülkü kullanacak varisiniz sizi pekte hayırla yadetmeyecektir. üstünüze almanız daha iyi. bildiğim kadarıyla ceza yok. mirasçılık belgesi diye bir belge yok. sizin almanız gereken belge veraset ilamı ve onu da mahkeme veriyor.eğer mahkemeden veraset ilamı çıkarttıysanız o mülke ilişkin rahatça işlem yapabilirsiniz. çıkartmadıysanız da çok zor çıkan bir belge değil. babanız eceliyle vefat ettiyse (başınız sağolsun) mirasçıların tamamının y ada avukatlarının mahkemeye gidip hakimin kararını duymaları gerekiyor. karar da her zaman için miras kalan mülkün mirasçılara verilmesi şeklinde oluyor ve 10 dakikada bitiyor.

@tururo

Mirasçılık Belgesi diye bir belge vardır ve yeni çıkan kanunla birlikte hem mahkemeler hem de noterler verebilmektedir bu mirasçılık belgesini (veraset ilamını). Ecel ile vefat edip etmemesi ile de bir ilgisi yoktur. Yalnızca ölen kişinin mirasçılarını gösterir ve aksi sabit oluncaya kadar geçerli bir belgedir. Mahkemeden çıkan karar da sizin dediğiniz gibi bir karar değildir ve 10 dakikayı bırakın, 6 ayda alınması bazen mümkün olamıyor. Hukukçu değilseniz eksik bilgi ile yanlış yönlendirmemeye dikkat etmelisiniz.

önce veraset ilamı (mirascilik) belgesini alıyorsunuz. sonra tapu ve trafikten kendi adlarınıza intikal yaptiriyorsunuz. sonra da satabilirsiniz.cezasıyok. vergileri var.

bi de yönetmelik falan değişmediyse, miras olarak kalan şeylerden veraset ve intikal vergisi alınabilmesi için belli bi eşik değer vardı. onun altında kalanlar vergiden muaftı. kalan mirasın değeri atıyorum 100bin liradan az ise vergi alınmıyordu, 101bin ise o zaman vergi söz konusu oluyordu.

Cevap yazan herkese teşekkür ediyorum. Veraset ilamı var şu elimde ve anladığım kadarıyla bu da hem mirasçılık belgesiyle aynı şey hem de gerekli işlemleri gerçekleştirmek için yeterli. Tekrar teşekkürler.

iyi bir avukatla konuşup direk mahkeme. bu adamla muhatap bile olmayın.
çünkü kirayı geç öderseniz depozito yanar ve 3. ay sizi kapının önüne koyar. ama bunu bir de deneyimli bir avukata danışın. çünkü sizdeki kontrat örneğine göre ödeme tarihi ayın 15i görünüyor (kontratta ev sahibinin de imzası olmalı). taşındığınızda evde kalacak (misal mutfak dolapları) hiç bir şeyi yapmayın. sizdeki fotokopi mutlaka kalsın. her ne kadar mahkeme orijinal belgeyi kabul etse de asıl kontratta oynama yapıldığı belli olur. ve en önemlisi kontrat bitiminden önce evden çıkmayın. çünkü zarara uğradığı gerekçesiyle sizden bir yıllık kirayı alabilir.

posta ya da kurye ile gönderemezsin. ancak faxla ulaşabilirsin.

aras kargo veya yurtiçi nin vip servisleri var.

En eski modern insan kalıntısı 196.000 yaşında. en.wikipedia.org

insanla hayvanı ayıran en önemli özellik ateşin kullanımı. bunu insanın gelişiminin başlangıcı olarak akbul edebilirsin. buna göre insanlık 12000 (12 bin) yıl yaşında.
eğer fizyonomik özellikleri göz önünde bulundurursan modern insan özellklerini taşıyan ilk insan 200000 (ikiyüz bin) yıl önce, dil , araç kullanma gibi yeteneklere sahip insan ise 50000 (50 bin) yıl öncesine aittir.

samsung smart tvler iyidir. her formatı oynatabiliyorlar ayrıca.

şunu al diyemem de samsung servisi çok sorunlu ayrıca bir senede aldığım tv bozuldu, hatta 750ye aldım lcd tv, 880 lira masraf diyorlar tamire, ve aldıktan sonra servise kurdurmadığım için garanti dışı bıraktılar..
alma diyorum kesinlikle alma.

arçelik ve grundig'in full hd modelleri başarılı. alırken led lcd tercih edersen daha iyi olur.

eğer seyredilecek mesafe 5m veya daha yakınsa 32 inç, daha uzaksa 40 veya daha büyük bir ekran (42 mesela daha. büyük boyutlu ekranlara çıkmanın bir alemi yok. eve sinema kurmuyorsun herhalde). günlük olarak kullanıp flash bellekten sinema filan seyredeceksen samsung led tv. çünkü samsungda anynet dedikleri bir nane var. uydu alıcısı için başka bir uzaktan kumanda kullanmana gerek kalmıyor.

not: dijiturkteki uydu alıcıları bu sistemle beraber çalışmıyor diyenler var. ben denemedim.

teorikte takım olmadan da teketek paintball deneyimi yaşayabilirsiniz ama paintball anca takımla birlikte zevkli olan bir eğlence. paintball organizasyonu konusuna gelirsek sende bir paintball zirvesi düzenleyebilirsin (havalar soğursa katılan olmaz ama :)))

kadıköy'den beşiktaş'a vapurla geç. sonra beşiktaş'tan dt2 numaralı otobüse bin. harbiye durağında in. sonra çok az yürüyüp lütfi kırdar'a ulaşabilirsin.
valla aklıma gelen en kısa yol bu benim. dt2 dışında geçenler vardır belki de bilemedim.

ya da kadıköyden 110a binip taksime geç, taksimden harbiye'den geçen otobüslere bin. bu daha uzun sürer sanki köprü, trafik vs.

@leadzeppelin;
çok saol. normalde hep taksimden gezi parkı maçka parkı yoluyla giderdim ama yarın hava yağmurlu. parkta da yağmura yakalanmak istemem doğrusu.

doğru diyorsun. bu iki yol dışında, kabataş'tan kurtuluş yazan var o da geçiyor ama yine kabataş'a yürümek lazım, ıslanmak lazım. umarım yarın yağmur yağmaz.

öğlen 12ye kadar yağmasa yeter bana. o zamana dek orada işimi bitirmiş ofisime geri dönmüş olurum.

Bu Vodafone kullanıyor olmanın teslimiyetçiliği olarak görülebilir. Daha kolay, diğeri gibi uğraştırmıyor, insanlar ayrıntısına inmiyor. Tüm bunlar düşük seviyeli kullanıcılar için.

vodafone dan herhangi bir telefon almak saçma. çünkü onların mantığına göre onlardan aldığın 2000 tl lik sim locklu blackberry piyasadan alacağın garantili yasal yollarla türkiyeye girmiş sim lock olmayan 1800 tl lik blackberry den ucuz.
hem de bu "sen 100 tl fazla vermezsen onlar bir kaç bin tl lik maaşları nasıl alacaklar" sorusunun yanıtı.

15 gün sonra s4 çıkınca 1 yıl sonra zikinmatik telefon tanıtılınca ağlarsın ne gerek var. bilgisayar o ne gerek var. sorarım sana. sinirlendim. (:

karaciğer skertme

3 4 ayda bir icki icerim ya karacigerim gulumsuyor bence......

alkol, ilacın yan etkilerinin çıkma olasılığını arttırır ve ilacın iyi etkilerini de düşürür. ayrıca mide kanaması geçirme riski de varmış.

olur. geceyi hastanede tamamlamak için birebir.

içme, açık ve net.
apranax'la direkt zehirlenirsin, en az 6-7 saat lazım ilaç etkisinin geçmesi için.

apranax hardcore ilaç. bünyesi hassas olanlar yuttuğu zaman oluk oluk burunları kanıyor o derece. alkolle alınırsa ne olur sen hesap et.

apranax normal zamanlarda bile sakat bir ilaç.

Ben alkolle beraber almıştım, hala yaşıyorum ama sen yapma. Öyle risklere gerek yok.

1000 mg altında parasetamol alkolle sorun yaratmıyor.

Kafa ne kafası?

İlaç alıyorsan alkolle ne işin var, alkol ilacın tesirini %50-60 oranında düşürür.

@si13el
apranaxtaki etkin madde parasetamol değil naproksendir.

ictim ve olmedim. Midem de yanmadi kusmadim da ama tirstim gene de alkol alirken bi daha asla apranaz icmem

üsküdar dan hekimbaşı otobüsleri (15H) var. ayrıca son durağı hekimbaşı mezarlığı olan minibüsler de var (üsküdar'dan) ama tam olarak nereden kalktığını bilmiyorum, sorsan gösterirler sanki.

yol üsküdardan geçiyor demek ki.gittiğimde minibüsü bulurum herhalde

günde akşamları 1 kapsül ve sabahları 1 banyo. kullandıktan sonra nedendir bilmem ama daha keskin ve rahatsız edici bir kokun oluyor.

kahvaltıdan sonra günde 1 adet.

başka bir sektör seçilmeli.

geçenlerde su için jeolojik etüd yapan bir jeolog buldum. 2-3 saatini alan bir tespit için 400 tl aldı. İşin çoğunu zaten biz yaptık, o sadece bizi yönledirip ölçüm yaptı. kullandığı cihazlar baya eskiydi ama suyu buldu :)

böyle birinin yanında çıraklığa başlayıp devam edebilirisiniz belki. Ünlenirseniz zaten dakikanız boş kalmaz

Jeoloji mühendisinin olmadığı küçük bir beldeye yerleşirseniz bölgenin bütün işlerini yaparsınız. İş başı 750 alsanız, ayda 5-6 iş oldu mu (yıl ortalamasına vurunca mutlaka olur) cebinize para kalır işte.

Dünyanın sonuna gelineceğine inanıyorsan nasıl bir önlem almayı düşünüyorsun merak ettim?

@2 skdljgskadlhgkdslahdskalgadsg sesli kahkaha attım :d

panpa adamın biri takvimi "ya sikerm 5000 yıl sonrasının takvimini yapıyorum amk" diye yarım bırakmış, biz de onu bulup kıyamet sanmışız yani :d

valla benim tek dileğim ne olacaksa çabuk olsun bitsin de ben ve sevdiğim canlılar acı çekmeyelim. bi de mümkünse sevgilim ve kedilerimle hep beraberken olsun ne olursa. ayrı gitmeyelim.

sözlükçülerle beraber gitmek istiyorsan öbür tarafa:

limon.6degreesunder.com

önlem olarak pencereleri folyoyla kapladık biz. hani güneş patlamaları falan bahane olursa kıyamete diye :)

maya takvimi sonsuza kadar uzanmıyor. belli bir sürede taamlanıyor. bahsedilen bu tarihte o takvimin tamamlanma günü. eğer maya isen telaşlanabilirsin. asıl telaşlanılması gereken tarih 2029 ve 2036, isim ise 99942 apophis.

baska bir bilgisayarda denediniz mi?

ilk önce hard disk kutusunu açıp başka bir harici hard disk kutusunda çalışıp çalışmadığına bak. çalışıyorsa bilgilerini alırsın. çalışmıyorsa;
hard diski bilgisayara taktıktan sonra masaüstünde bilgisayar ikonunu sağ tıkla ve manage(ya da yönet) seçeneğini seç. oradan disk management (ya da disk yönetimi) bölümünü seç. orada çıkan volume bölümünde hard diskin harfını göremezsen yapacak hiç bir şey yok demektir. o noktada işi profesyonel firmaya bırakmak en iyisi.

@maresalx evet denedim olmuyor.
@turoro servisin dediğine göre içindeki harddiski bağlamışlar, bilgiler görünüyormuş ama o iğne mi kafa mı her neyse bozuk olduğu için bilgiler kurtarılamıyormuş öyle dediler. servise götürmeden önce disk yönetimine bakmıştım. bir beş on dakika bekledikten sonra disk gözüküyordu. ama tamamı boş olarak.

servis gerizekalıymış. bilgiye ulaştığında onu kurtarmak bütün data recovery programlarının yapabildiği bir şeydir. sorun bilgiye ulaşmakta. muhtemelen o ehm kafası yavaş çalışan adamlar uğraşmak istemedikleri için seni başlarından savmışlar.
bahsettiklerine en yakın arıza hard diskin kafa vurmasıdır.hard disk normal çalışırken bir anda ortadan kaybolur. bahsettikleri profesyonel şirket senin hard diskindeki parçayı değiştirip sağlam parçayla verileri alır ve eğer istersen senin hard diskinin sağlam parçalarını sorun çıkaran başka bir hard diskten veri kurtarmak için kullanır. bu arızada hard disk her an çevrim dışı olabileceği için veri kurtarma programlarından verim alabilmekte pek mümkün değil. işin en kötü tarafı her kullandığında hasarın artıyor olması (hard disk çalışırken düzenli tıkırtılar duyarsın. saat tıkırtısına benzer ama rahatça ayırt edilebilir.işte o ses hard diskteki veri okuyan parçanın hard disk yüzeyine vurma sesidir ve sorunda tam olarak odur). her kullandığında bu vurmalar devam eder ve sonunda hard disk tamamen kullanılmaz hale gelir. üretici şirketler bu hatayı garanti kapsamında değerlendirir ve hard diski ücretsiz olarak değiştirirler.
eğer arıza buysa bunu düzeltebilecek bir yazılım yok. tek yardımcı olabilecek kişi o şirkette çalışan IT profesyoneli. çünkü hard diskin özel bir ortamda açılıp parçanın değiştirlmesi ve bu şekilde verilerinin kurtarılması gerekiyor.
geçmiş olsun.

yedeklerinizi aldınız mı? recovery cd zaten fabrika ayarlarına getirdiği için aldığınızı varsayıyorum. eğer almadıysanız diski söküp başka bir bilgisayara bağlayın. ya da ubuntu, knoppix gibi bootable linux sürümleriyle bilgisayarı açın ve yedeklerinizi flash disk, harici disk gibi ortamlara alın.
cd'nin takılma sebebi 2 tane olabilir. ya cd çizik/bozuktur ya da okuyucuda sorun vardır.
çevrenizden windows cd'si bulun, kurarken laptopun üzerindeki cd keyi yazın. tabi okuyucu (cd ya da dvd) bozulduysa muhtemelen bu da iş görmez. flash diskten kurulum yapmak için biraz google'ı karıştırmanız gerekecek.

hep 3. nolu cd de takılıyorsa;
o hazırladığın kurtarma cdlerinden 3 nolu olanı var ya, ha işte o. o artık yok.
balka yerlerde takılıyorsa;
recovery programı sizlere ömür yetkili servis bunu düzeltebilir.

bu tür recovery programları image alma mantığıyla çalışır. dosyalardan biri bozulduğunda da bunu kurtarabilecek bir yöntem yok. kurtarma dosyaların gider.

tek yapabileceğin, herhangi bir live dvd ile bilgisayarı açmak (ama açacağın live dvd kullandığın işletim sistemiyle aynı olmalı (mesela win 7 kullanıyorsan win7 live dvd ile bilgisayarı açman gerekiyor). bu işlem çok uzun sürecek. ardından kurtarma cdlerini d sürücüsüne kopyala (eğer d sürücün yoksa verilere elveda diyebilirsin). ardından da recovery programını kurtarma dosyaları d sürücüsündeymiş gibi çalıştır. bu yöntemde çalışmazsa ya da kopyalamada hata alırsan (eğer 3. nolu cd bozulmuşsa onu kopyalarken zaten hata mesajı alacaksın) verilerine güle güle diyebilirsin.

geçmiş olsun.

dosyalarım falan hep harici diskte sadece format atmak istedim daha önce aynı cd'lerle olmuştu ama şimdi olmuyor. cdler bozuldu desem daha önce de mesela tak çıkar yaptıktan sonra birkaç kere kabul ediyordu. bir de 2. cd'yi de o şekilde kabul ediyor. ama bu sefer 3ü geçemedim. takıldığı yere kadar güzel gidiyordu. şimdi silbaştan yapayım diyorum o da olmuyor.

tamam son çare götürücem servise de, biraz daha bilgi vereyim size belki ben bir yanlış yapıyorum. toshiba satellite l500-13t bu kurtarma dvd'leri toshibanın recovery birşeyi yani internetten indirme değil. cd'ler formattan formata ellendi sadece çizik falan yok ne bileyim.

şimdi mesela boot ekranında hdd1/sdd1 başta sonra cd/dvd ve fdd ile lan var. f2 ye basınca gelen ekran bu, başa cd/dvd alınca da sonuç değişmedi. burada yapmam gereken başka birşey var mı?
bir de f12 ye basınca yine cd/dvd diyorum.
ya 'operating system not found' diyor ya 'bootmgr is missing. press ctrl+alt+del to restart' diyor.
bunlardan önce de mac ile ilgili realtek falan birşeyler diyordu, hep aynı şeydi o da yani aynı yazılarla ilerliyordu.

veri dediğiniz foto müzik falansa onları yedeklemiştim yeter ki açılsın şu bilgisayar artık. flash disk'i de bilmiyorum live cd'yi de.

vista home premium'du bu arada.

kedin daha çocuk. elini yalaması da sevgi göstergesi ve normal. büyüyünce geçer.

sık sık ellerini yıkamanı öneririm.

benim de 3,5 aylık bir kedim var. aynı durumdan muzdaribim :)

yavru kediler özellikle, sizin onları temizlediğiniz gibi sizi temizlemek isterler. siz nasıl onun başını okşuyorsanız onun da sizin başınızı okşama yöntemi elinizi yalamasıdır. benim oğlum bir yerden sonra çıldırıp burnumu, boynumu falan da yalıyordu. sevgisinden yapıyor yani. değerini bilin, ufak daha.

genç olsaydı juke derdim. ama bu durumda en iyisi caddy. qashqai o kadar para etmez.

caddy'ye ne gerek var 2 kişilik aile için.
bence qashqai daha uygun. caddy ticari işle uğraşılmıyorsa günümüzün toros'u gibi bir şey görsel olarak.

ne arıyorlar lüks konfor ekonomi

ya da daha basit bişi söyliyeyimmi abim para öenmli değil ekonomi önmli değil diyorlarsa gitsinler galeriye 2 arabayı da sürsünler aynı gün ama sürsünler hangisi içlerine sinerse hangisi işte istediğim araba bu dedirttiriyorsa onu alsınlar iki araba arasında çok fark var abi kıyaslanamaz bile birisi ticari minibus birisi şehirli cip :D

@mmt; yanlışınız var. caddy ticari minibüs filan değildir. tavanı yüksek bir station wagon arabadır. çocuklu bir aile içinde gereken bagaj hacmini rahatlıkla sağlar.bunu da otomobil konforundan fedakarlık etmeden gerçekleştirir. kayranin kedisinin de söylediği gibi bu araç güncel bir toros. bu nedenle caddy yi değerlendirirken bir sw araba olduğunu unutmayın.

bulduğun yerde çakıp öldürürsen cesetleri napacaksın? kamplarda ölenler ya toplu mezarlara gömüldü ya da sabun yapıldı. şehrin ortasından tek tek cesetleri toplayıp, şehre hastalık yaymadan onları taşıyıp yok etmek daha zor.

ayrıca göz görmeyince gönül katlanır. almanların çoğu yahudilerin yok edilmesini istiyordu ama bunu ulu orta yapsalardı mutlaka o ari alman destekçilerin bile bir kısmı bile itiraz ederlerdi. zaten önceleri yahudilerin öldürüldüğünü değil sürüldüğünü sanıyorlardı.

bunlar herhangi bir bilimsel esere dayanmayan yazarın şahsi yorumlarıdır.

o masraf olacak işleri de aslında öldürdüğü yahudilere yaptırmış. gaz odalarında kullanılan gaz, bunların taşınmaları hatta yahudiler üzerinde yapılan deneylere bile yahudiler yardım etmişler. böyle enteresan bir döngüdeymiş olaylar yani.

@zlatan1937:

onu da biliyorum fırınları temizleme vs vs yine yahudiler yapmış ama yine yine yine de bu insanları taşımak kuru ekmekle çöple beslemek o binaların tuğlası bilmem nesi başlarında duran onlarca subay personel yine bile ciddi ciddi ciddi ciddi masraf.

adam avrupa' nın sahibi olmuş bir anda. kömürü vermiş trene toplayın getirin demiş. çok da ciddi masraf değil sanki?

söz konusu olan karın tokluğuna (daha doğrusu karın açlığına) çalışan maaş grev v.b. hakları olmayan ölselerde kimsenin soramayacağı işgücüydü. buna hiç bir devlet hayır diyemez. kaldı ki öne çıkarılanlar temerküz kampları oraya da çalıştıramayacakları insanları gönderiyorlardı. çalışma kamplarını ve moskova metrosunun inşaatını incelerseniz asıl amacı görürsünüz.
hem üretim hemde istenmeyen unsurların yokedilmesi.

not bu arada sabun yapma konusu tam bir şehir efsanesi bununla ilgili bir kaç deneme yapılıp vazgeçilmiş. insanlardan sabun üretmemişler. ama gaz odaları gerçek tabii.

Aslinda kamplar masraf falan olmuyor. eski ahirlari kamp yapmislar mesela. kampta sadece tahta baraka var baska bir sey yok. verdikleri yemek de kuru ekmek anca.

zaten ölenleri de yakiyorlar. küllerinden yol yapiyorlar. saclari disleri vs sokulup kullaniliyormus.

olmeyenleri de calistiriyorlar, olunce de yukarda yazdigim sekilde degerlendiriyorlar.

bir teoriye göre israil devleti kurmak için uğraşıyorlar ama bakıyorlar ki hepsinin avrupa'da rahatı yerinde, kimse orayı bırakıp dönmüyor, başa geçiriyorlar bi herifi. yahudileri katledip israil'e taşınmak zorunda bırakıyorlar.

olurmu ya erkekler savaşta topu tankı beleş işçi yahudi kullandı , saavas sorası almanyada adam kalmadı işçi aldılar bizden. hatta bazı eski alman silahlar gei teper yahudiler gıcına yapmış. zaten hitler savastan cok once yazdigi kavgam kitabinda yahudilere olan nefretini cok acik ifade etmistir yahudiler icin yokedilmeli tanrinin sevmedigi kullari falan der marxa ortaligi karistiran yahudi die kizar.


ayrica fuzeyi ilk bulan almanlardir yani alman teknolojisidir eger hitler 6 ay daha dayanabilseydi atom bombasini yapacakti

1- mecbur değilsin. benimkilerin bazılarında var, bazılarında yok. çıngırak dediğin gibi iyi oluyor. biraz inat et, belki alışır.
2- bazılarında yalama huyu var. mama falan yemesi de normal.
3- veteriner gerekeni yapar. belki bir tertip daha iç parazit aşısı yapılabilir. benim bildiğim iki kere yapılıyor iç parazit, bir hafta arayla. bir de ensesine pire-parazit damlası damlatılacak. karma aşı yapılması lazım, onun tarihini vet söyler.

karma aşıdan sonra viral lösemi, en son da kuduz. ama hep evde kalacaksa kuduza gerek yok.

1 hafta arayla bu aşıları olacak.

kistten korkulacak bi rşey yok.
3 ayda bir hap yutacak. parazit hapı.
eğer hap yutamazsa iğne olacak, ama hap yutar.
o senin sağlığın için zaten.
bu kist mist meselelerine çözüm.
yani 3 ayda bir yaptırman şart.

ondan sonra yılda 1 karma aşıyla, 3 ayda bir parazit hapını yuttur yeter.
parazit hapı 3-5 lira bir şey bu arada.

bazı çakal vetler iğne yapmak istiyor direk.
hap diye tuttur.

memnun oldum süyo.

edit: hapı veterinerden alıp kendin de yutturabilirsin alışınca.

1- bebek daha oynuyor işte tasmayla bol bıraktığınız için. evden çıkmıyorsa takmayın bence gerek yok rahat takılsın.
2- kedi bu koklar yalar. yaladığı şeylerde yiyecek kokusu falan varsa mesela.. bence sorun yok yani.
3. veterinere götürün o size aşı takvimi oluşturacaktır. o tarihlerde yaptırırsınız. bir yaşına kadar düzenli aşıları var. ardından senelik olacak. vet. daha iyi açıklar zaten size. evde dursa da yaptırmak daha sağlıklı.
kistirsin gitsin diyorum o insanlar için. yok öyle bişey efenim.

1) sürekli evde oturuyorsa tasma şart değil. tasmalar genellikle pire kovucu olur. evde oturan bir kedi için olmazsa olmaz değildir. çıngırak olmasın. o kediyi iyice huylandırır.
2) sevgi gösterisi o. bırak yalasın. benimki de küçükken burnumu yalardı. büyüyünce geçer.
3) aşıların zamanını veteriner belirlesin. zamanından önce yapılan aşı çok yararlı olmaz.ama aşı zamanını çokta geçirmemen lazım. kedi sürekli evde bile otursa dışarı kaçabileceği için tasma gerekli olmasa da aşıların hepsi gereklidir.

sürekli evde olan hayvanın iç parazit kapmasındaki en önemli etken yakaladığı ve öldürdüğü böcekler. kediler böcekleri yemeseler de ağızlarına alıp ısırabiliyorlar. böylelikle de parazit larvalarını alabiliyorlar. çünkü böcekler son konağı kedi, köpek, insan vs olan parazitlerin ara konakları. yani gelişiminin bir kısmını böceklerde geçiriyorlar. mantık budur. 3 ayda bir iç parazit hapı ve enjeksiyonu hem onun hem de sizin sağlığınız açısından şart. onun dışındaki aşı takvimini hekiminiz zaten oluşturacaktır.

1-sokağa çıkacaksa evet takman iyi olur.
2-yavru ise (ki evet) olabilir. hele de sütten erken kesilmişse.

ek olarak kefir, yoğurt verebilirsin. (barf, raw dieti de bir araştır derim)

print preview ile...

resim adobe reader'da açıkken fareyi sol alt köşeye doğru getirdiğinizde orada boyutların yazması lazım. ya da file-properties deyip oradan da bakabilirsiniz.

eğer bir iki hafta içinde bilgisayarda kilitlenmeler olmazsa anakartta bir sorun yok demektir. yine de istersen bir diagnostic test uygulayabilirsin.

en ufak bir şeyde anakart kendini korumaya alıyor sanmıyorum sorun çıkaracağını. patlayaan tecrübelerime göre :) 30 power ın 1 tanesi anakartı ya bozar ya bozmaz

overclock bile denedim sıkıntı çıkarmadı. hayırlısı bakalım. birkaç kişi daha kolay mı öyle kısa devre yapması, yapsa zaten nasıl çalışsın o tür durumlarda anakart açmaz kendini dedi. bakalım nazar boncuğu olsun bu. sağolun.

(bkz: slax)

(bkz: ubuntu)

xp iyidir.

1GB veya üstü ram var ise win7. Home premium ya da hpme basic kur. Kaldırır.

en iyisi xp kur, netbook'ların işlemcileri allahlık zaten. ha hatun bilgilidir, ubuntu'ya takla attırır diyorsan ubuntu candır ama onun için de epey bilgili olmalı. eklenti vs. kurmayı iyi bilmeli.

yau facebookta poker oynar, torrentten film indirip izler deyu hatun için. eklenti falan kasmasına gerek yok ki.

windowstan çok daha hafif hemi de görsel olarak da güzel ubuntu. beleş ve güvenli olduğunu söylememe gerek yok sanırsam. sever bence.
www.ubuntu.com

(bkz: gentoo)

xp. win7ye yaklaşma bile.

sonuç: slax denedim kuramayınca ubuntu kurdum. saygılar.

(bkz: kubuntu)
(bkz: ubuntu)
(bkz: mint )
(bkz: tüm linux sürümleri )

Ben microsoft kablosuz aldım 40 tl ye teknosa dan . Çok acil lazımdı bana başka bir yere bakamadım. Belki aynısı medimarkt ta falan daha ucuzdur. Hem söylediğin sıkıntılar da olmuyor hiç.

bunun pcden şarj olanı yok. belki günümüzde yaşayan bir tesla bir çözüm bulabilirdi. ama bilinen bir çözüm yok.
kablolu candır, kablosuz olmasın. kablolu logitech pilot işini iyi yapan ucuz ve kaliteli sayılabilecek bir mouse.
ama paraya kıyarım diyorsan razer 1 numaradır.

PC'den değil ama dock ünitesinden şarj olan kablosuz mouse'lar var.

Yine de tavsiyem logitech m705'tir. 2 sene dolmak üzere, pil ışığı yeni yanıyor.

Mouse, ses sistemi vs. çevre bileşenlerini alacaksan Logitech'ten şaşmayacaksın. Adamlar on numara.

oha haftada 1 pil mi? logitech kablosuz mouse var.2 yıl önce aldığımda alkalin bir pil takmıştım. hala kullanırım. eskiden akşam yatmadan alttan kapatırdım cihazı. baktım pilin bittiği yok 8-9 aydır hiç kapatmıyorum. saygı duydum.
ve evet, everestin kablosuz klavyesi vardı bozuldu gitti 3 ayda.
bendeki model m185 miş. tek kalem pil.

valla bende git logitech al diyorum ne olursa olsun logitech olsun diyorum ben tırt modellerinde m205 aldım notebook için hiç kapatmıyorum aleti 1 pil 2 3 aydan fazla gidiyor 2 senedir kullanıyorum en ufak bir sorunu bile yok üstüne programını kurdum scroll tuşunun sag sol dalgasını da oradan aayar çektim miss gibi oldu

sultanahmet-süleymaniye

soldaki resim, sol : sultanahmet sağ : süleymaniye

sağdaki resim, sol süleymaniye sağ : fatih

soldaki resimde yani gün batımında süleymaniye dediğinizi ayasofya diye düşünmüştüm, kalın ve ince minarelerden dolayı.

www.google.com.tr
www.google.com.tr

gün batımındaki fotografta sol taraftaki sultanahmet sağ taraftaki ayasofya. bu iki camii karıştırmak mümkün değil. sultanahmet türkiyedeki tek 6 minareli camii.
ayasofya da başka camiilerle karışmaz. çünkü ana kubbenin yanındaki düzlük ona has bir durum. osmanlı camiilerinde oraya yarım kubbe yaparlar. ama ayasofya da ha yapılırken bile deformasyon görüldüğü için yapım esnasında planları değişmiş, osmanlı döneminde de yıkılmaması için modifiye edilmiş bir bina. o nedenle kubbe ve yanındaki düz alanlarla tek örnek.

ikinci resimde de soldaki süleymaniye diğeri ise fatih camii (ben nuruosmaniye diye düşünmüştüm ama onun minareleri daha kısa ve şerefeleri arasındaki uzaklık daha az.
süleymaniyede karıştırılması zor bir camii. çünkü 4 minareli camiilerde minareler ana binanın köşelerinde yer alırken süleymaniyede avlunun çevresinde yer alıyor. üstelik minarelerden bir çiftinde 2 diğer çiftinde 3 şerefe var.

gün batımındaki resim soldan sağa sultanahmet nuruosmaniye beyazıt ayasofya..diğer resim herkesin söylediği giib suleymaniye fatih...

2-3 ay

1.5 ay civarında ayrılabilir

3 ay iyidir. 1.5 ay biraz erken. cins ve yapısına, bebeksel gelişimine (örneğin biraz cılız ise süre uzaması faydalıdır) göre süre değişebilir. ama 2.5 ay en az olmalı. ha ben sokakta 15 günlük bir çift buldum ve ikisi de sağlam. biri 7.5 kilo erkek, biri 4 kg dişi. biraz nefes sorunları var gibi. ama bu daha çok uyurken hırıltı gibi oluyor. ama başka bir sorunları yok. aşıları vs hep tam zaten. bunu şunun için söyledim, erken ayrılan yavrular (ki bunlar evden bırakılmış olduğuna çok eminiz) sağlıksız olma ihtimali her zaman var. ama iyi bakım ile her hayvan sağlam kalabilir, olabilir. ama yazık. üzmeyin anneyi de yavruları da. anne ve yavru ufak ufak ayrı ayrı yatıyorsa ayırmak sorun olmayacaktır. aksi durumda anne bağıra bağıra yavruyu arar.

kedilerin tuvalet eğitimi diye bir şey yoktur. kedileri 20. günden itibaren kuma koyduğunuzda anında kuma yapar. o boyutta iken pek kazamaz veya kapatamaz. ama bunun önemi yok. kedilerin tuvalet eğitimleri içgüdüsel bir reflekstir. yani bir kez kuma koymanız orayı tuvalet olarak kullanması için yeterli. tabi boyu yetmez kazamaz vs vs bunlar bedensel gelişimi ile ilgili tabi.

ne zaman ayrılmalı sorusunda önemli olan yeterli derecede anne sütü içmesi, anne sütünün koruyucu etkisini almasıdır. anne sütünü yeterince almadıysa zayıf bünyeli, birçok hastalığa açık oluyorlar. o yüzden mümkünse annesinin yanından kedi almak lazım. sonrada hastalıklarla uğraşmak çok zor :(

2-3 ay normali ama ayrılması gerekiyorsa ne kadarlık olduğu önemli değil. Biraz özveri ve emek ile bir günlük bir yavru bile insan tarafından büyütülebilir.

1.5-2 aylıktan itibaren ayırabilirsin. bu süreden sonrası anne için sıkıntı yaratmaya başlıyor. yavrularını emzirmek istemeyebilir, emzirse bile kendisi çok kilo kaybedip normalden fazla zayıflayabilir.

en az 3 tercihen 4 ay sonra. süt emmeyi kesmiş olması (tuvalet eğitimini annesi yürümeye başladıktan hemen sonra verir), ayırmak için yeterli değil. onun dışında yalanmak v.b. şeyleri de annelerinden öğreniyorlar. 4 aylık bir yavru annesinden ayrılsa da kendi başına ayakta kalacak kadar büyümüş olur. daha erken annesinden ayrılanlarda çeşitli psikolojik problemler (burun yalamak, parmak kemirmek, yavru çalıp emzirmeye kalkmak (örneğimiz aktif erkek), günlerce yalanmayıp beyazken koyu-açık gri gezmek v.b - 3 ayrı erkek kedide görülen davranışlar) görebilirsiniz.

kedi yavrusu ilk doğduğu saatlerde mutlaka kolostrum içmeli bu da çok önemli

normalde 2. ayını bitiren yavruyu annesi sütten kesmeye başlıyor. 3. ay idealdir. emmesi bir yana, o sürede annesinin yanında olması kedinin davranış gelişimi ve sosyalizasyonu için önemlidir. yine de yavru annesinden daha erken bir dönemde ayrıldıysa bile hazır anne sütleri bağışıklık sistemini güçlendirici görev görebilir. tabi büyürken annesinin yanında yapması gereken bütün aktiviteleri sizinle yapmaya çalışıcaktır. çiziklere ve ısırıklara hazır olun.

@beetlejuice +1

Poposunu su veya zeytinyağıyla silin mutlaka günde birkaç defa. Ayrıca üstünüze yapma ihtimalleri var, o yüzden hazırlıklı olun.

Bebişlere çok iyi bakın lütfen, Ankara'da olsalardı yardımcı olmak isterdim. Süt tozlarına para vermeyin, çok pahalılar. Çok içemezler zaten, mümkünse keçi sütü alıp suyla karıştırıp verin. Olmadı az yağlı sütle yaparsınız.

inek sütü yerine keçi sütü ve kefir verin.
barf for kittens/newborn kittens diye ararsanız ingilizce olarak da şeyler bulabilirsiniz.
facebookta hav-sev var. onlara mesaj atarsanız sütanne bulmaya yardım edebilirler.

sıcak tutmak ve tuvaletlerini yaptırmak önemli.

aynı şekilde 4 tane yavruya bakmıştım doğumunun 4. gününde annesini komşular zehirlemişti. dikkat edilecek en önemli iki şey var;

- 3-4 saatte bir nemli peçete ile kıçlarını hafif hafif silin onlar o anda işeyecekler iğrenmeyin zaten tek içtikleri süt. biraz daha büyüyene kadar bunu yapmazsanız işemezler acı çekerler. (ıslak mendil olmasın içindeki kimyasalları bilmiyoruz malum)

- kitty milk denen sütlerden alamadım param yoktu diyip inek sütü ile beslerseniz abartmadan sütü sulandırın lütfen çünkü kedi sütüne göre inek sütü çok yoğun. dediğim şey tüm kediler için geçerli değil ama bazı türler çok hassas oluyor kediler 1 hafta bir şey yokmuş gibi yaşar sonra ölüverirler.

Edit: bir de şırıngayı boşverin yahu bazen vakumu hızlı gidebiliyor falan sıkıntı oluyor. biberon alın siz. ben biberon bulamamıştım ilk gün, şırınga da sakat olunca bildiğimizden daha küçük bir çay kaşıgı ile vermiştim her birine.

diğer bütün arkadaşların söylediklerine ek olarak yanlarına eski tip tiktaklı saatlerden bir tane koyarsanız o tiktakları annelerini kalp atışı olarak duyup daha rahat olurlar. bir de bir süt anne bulabilirseniz o hepimizden daha iyi bakar onlara.

not: bir dişi kedi 6 yavruya bakabilir.

ayrıca normal sütü sulandırıp içerisine bildiğimiz eti cici bebe katarak biberonla besleyebilirsiniz.
ben de bir kaç günlük kedi bulmuştum ve veteriner bana bunu yapmamı söylemişti..
ve tabii ki tuvaletini yaptırmayı unutmayın..

Caps var mi

evdeki kedi nüfusu insan nüfusuyla aynı oldu.
6 ya 6 şeklindeyiz.
2 si 3 yıllık, 2 si 2 aylık, 2 si 1 haftalık ve çöpten alınma.
tikli yorumlara katılmakla birlikte bir tavsiye de benden. gözlerine dikkat edin. annesi temizleyemeyeceğinden çapaklanma olacak ve iltihaplanma akabinde kör olma tehlikesiyle kalabilecekler.

ılık çaya pamuğu bandırıp yavaşça silin.

Psikiyatristinizle bir görüşme ayarlayın.

Ayrıca erkek kediler için bu kedi kısırlaştırılmıştır diye bir yazı asınç

Belki sizin kedininde sado mazo eğilimleri vardır hiç ses çıkartmayıp travma yaşamadığına göre, memnun kalmış bile olabilir?

erkek kediler için sizinkinin kısırlaştırılmış olup olmamasının hiç bir önemi yok.onlar için dişi olması yeterli.bütün aşıları tamamsa bir sorun olmaz.
bir de bu olayı tecavüz olarak adlandırmamak lazım. çünkü sizinkinin yaşadığı diğer kediler (sokak kedileri yani) arasında sıradan bir durum.

1) veterinere götürün
2) insanları ve kedileri bir tutup, cinsel hayatlarını benzerlermiş gibi düşünmeyi bırakın.
3) veterinere gidene kadar sabredin. başka şeylerle ilgilenin ve komplo teorileri üretmeyi bırakın lütfen.
4) kedinizle ilgili bu kadar yoğun endişeleriniz varsa evin dışına çıkartmayın.

yarı ciddi sordum tabi sorumu, kedilerin cinsel hayatıyla insanların aynı olmadığını biliyorum, hani normalde merak edeceğim ama abuk sabuk da olduğu için soramayacağım şeyleri sormuş olayım dedim.
öncelikle benim bildiğim erkek kediler yalnızca kızgınlık döneminde olan belli bir koku ve ses çıkaran dişi kedilerle ilişkiye giriyorlar(kızgınlık döneminde dişi kedisi olan demek istediğimi anlar, bir tür çağrı yaparlar erkek kediler için), aynı nedenle örneğin erkek kediler kızışmış olmadığı için ergin olmayan yavru kedilerle de ilişkiye girmezler, hormon salgılamadığı için kısırlaştırılmış dişilerle de, ondan garip geldi bu kedinin bizimkine atlaması.
bir de kedi eve geldiğinde oturduğu yeri lekeleyecek ölçüde bacaklarına da damlamış kan vardı, daha önce ilişkiye girmiş bir kedim olmadı, ondan bu normal mi bilemiyorum, onu merak ettim, hani şaka yollu tecavüz dememin nedeni de kan olması.dişi kediler ilişkiye girince cinsel organında bir kanama ya da hasar olabiliyor mu bu normal mi bunu sormak istedim esas.
onun dışında bizim kedi halinden memnun, bu gün direk yine dışarı çıkmak istedi hatta, bundan sonra hep sevişmek ister mi acaba kısır olmasına rağmen?

bu tamamen yaptırdığınız kısırlaştırma ameliyatına bağlı. eğer ameliyatı sadece yavru doğurmasını engelleyecek şekilde yaptırdıysanız kediniz yavru doğuruncaya kadar uğraşacaktır. yani eve sokamayacaksınız.
ameliyat tünüyle cinselliğini yokedecek şekilde yapıldıysa bu günkü gibi durumlar haricinde sorun yaşamazsınız.

yaraya gelince sanırım bir kavga sonrasında bu olay meydana gelmiş olabilir. ben olsam yarası iyileşene kadar kedimi dışarı bırakmazdım (benimki kısırlaştırılmamış erkek. kavga sonucu kuyruğunu yaraladı ve bir hafta evi bize zindan etti. kısırlaştırılmış bir dişi bu konuda çok daha kolay kontrol edilir).

Sorun yok bende

3-4 gündür hayattan bezdirdi. arıza kaydı bıraktık geldiklerinde (öğlen saatleri) düzgün çalışıyordu. şu anda analog yayından izliyorum.

oncelikle fani bir temizle bence.

aşırı ısınıyor gibi. speedfan kurup ısılara bi bakın, muhtemelen yanında alev işareti göreceksiniz. sonra fanı temizletin, termal jel sürdürün falan, normale döner. süpürgeyle falan çek de derler de aynı verimi alamazsınız tabii.

ilk önce nekodunlangafana nın da dediği gibi fanı hava üfleyen bir aletle temizleyin. c deki tüm kullanmadığınız programları silin. tüm silme işlemleri bittikten sonra registry mechanic (ya da aynı tip bir başka program) ile registry ayarlarını temizleyin (ccleaner yetersiz kalabiliyor. tabii defrag yapmakta ihmal edilmemeli. bu arada ad-aware ve kullandığınız anti-virüs programlarıyla bir tarama da yapmanız gerekir. ve son olarakta windows güncellemesi. yine de %100 garantisi yok. makineniz hızlanmayabilir.
gerçi yavaşlamış bir bilgisayarı en kısa şekilde ayağa kaldıran işlem formattır ama...

25derecenin altında bir odada çalışmayı deneyin bakalim ne olacak :)

@mehmet lutfi, 25 derecenin altını kim kaybetmiş de benim bilgisayar bulacak:) daha bilgisayarı açar açmaz işlemcinin sıcaklığı +45. sen düşün artık nasıl bir sıcaklıktan yazıyorum :)

@nekodunlangafana, @infernal majesty, @tururo, haklısınız galiba fanı temizlemek lazım. ben açıp temizleyeyim dedim ama internetteki videolardan gördüğüm kadarıyla fana ulaşmak için hem arka panelin hem de klavye dahil komple ön panelin tamamının sökülmesi gerekiyormuş. (alet dell inspiron n4010 bu arada) gözüm yemedi. servise daha kaç para isterlerse verip temizletecem mecburen.

korktuğu bir nesne yok mu? peluş köpek filan olsa korkar diye düşünüyorum.

Bir bant al. Onu çift taraflı olacak şekilde çıktığı yerlere yapıştır. Eğer bütün çıkış yollarını böyle kapatırsan bir iki yapışmadan sonra çıkmayacaktır.

öncelikle suyunun sürekli temiz olması lazım, aksi takdirde ihtiyacını akan sudan karşılamak isteyecektir, musluğa dadanabilir.
böyle bir sorun yoksa da maalesef pek çaresi yok. benimki de aynı dönemde sürekli tezgaha çıkıyordu, açık mutfak olduğu için engelleyemiyordum. korkutup kaçırmaya çalışmayın oyun haline getiriyorlar maalesef... tezgaha doğru gittiğini gördüğünüzde bir oyuncakla dikkatini dağıtıp oradan uzaklaştırmak en güzeli. tezgahın üzerinde yakalarsanız da enseden tutup hayır! deyip öyle salın.

daha çocuk o, eğitmeniz lazım. oyun oynamak için ya da quasiromantic'in de dediği gibi su içmek için oraya çıkıyor. suyunu temiz tutun ve tezgaha çıkmaya yeltendiği anda sert bir sesle hayır deyin. bunu istemediğinizi anlayacaktır. herç ıkmaya çalıştığında azarlanırsa bir süre sonra vaz geçer.

limon koy limondan nefret ederler :D

elinin tersiyle sürekli engel ol ve aşağı it hafif kızdığını belli eden sözler çıkararak.gençse bi müddet sonra alışıyor.

bi süre tezgaha yapışkan bişey serin, hani yapışkanlı duvar kağıtları filan var ya, onlardan alıp yapışkanlı yüzeyi kedinin basacağı şekilde koyarsanız, çıktıkça ayakları yapışırsa bi süre sonra vazgeçer.

su tabancası. oraya çıktığında suyu sizin püskürttüğünüzü görmeden ıslansın. şimdi ne öğrenirse kar... hoş, bazıları hudut tanımıyor. belki siz alışırsınız...

Hemen sistemi geri yükleyin. Düne veya birkaç gün içinde daha önce bir tarihe. Ardından tam bir tarama yapın.

sistem geri yükleme yapmayın. virüslerin ilk uğrak noktasıdır. daha çok bulaştırırsınız. başka bi yerden antivirüs indirip kurmayı deneyin. HDD çıkarabiliyorsanız HDD yi başka bir pc de tarayın. diğer yöntemler daha ileri pc bilgisi gerektirdiğinden uygulamak ve anlatmak zor. ancak bootable cd den pc yi açabilirseniz başka pc ye ihtiyacınız kalmadan da halledersiniz. ha bir de vermesem ayıp olur (bkz: combofix)

Gerçek zaman korumalı değil de sadece tarayıp virüsü ortadan kaldıran virüs tarama programları var.Bir çoğu kurulum bile gerektirmeden doğrudan çalışıyor.Başka bir bilgisayardan indir,çalıştır.
Burda ki Kaspersky Virus Removel Tool'u indir:
(git:www.kaspersky.com )

Buda Avast'ın virüs temizleyicisi:(git: www.tamindir.com)
En son Malvere için bu bence çok iyi:(git:www.norman.com )
Hatta bu taramaları yapabiliyorsan güvenli modda yap kaspersky güvenle modda gayet başarılı.Avast'ı sakın güvenli modda çalıştırma.

+1 dedi kalabaligin icinden bir ses;
ilk önce virüs olmayan temiz bir makinede çalışabilen bir windows xp cd si ya da çalışabilen windows 7 dvd si hazırlayın (işletim sistemi neyse hazırladığınız live cd/dvd de aynı versiyon olmalı). bu işletim sistemindeki antivirüsü güncelleyin ve bu hazırladığınız cd/dvd ile bilgisayarı açıp (boot işlemini cd/dvd üzerinden yapmalı) kapsamlı bir tarama yapın (McAfee salağını kullanmayın. eset, comodo, her ne kadar diğerlerine göre yavaş kalsa da onlar kadar yetenekli olan kaspersky kullanın). eğer bu şekilde virüsü temizleyemezseniz. tek çareniz formattır.

baharatı problem yaratabilir ama et olduğu için sorun olmaz.

çok fazla yemezse olmaz. tercihen çemensiz tarafından...

baharattan karaciğeri iflas edebilir zira hassaslar. fazla vermeyin bence.

Tuzlu oldugu icin cok seviyor bobreklerine zarar verir cok vermemenizi tavsiye ederim

pastırma bulsam bende yerim..

lg'nin tek artısı daha büyük olması. 40 inç yeterse samsung alın bence.

her ne kadar samsung fanı olsam da, bunda LG'yi tercih ederdim ben olsam.

nedeni de 3D olayları farklı. aktif shutter gözü yoruyor ve baş ağrısı yapıyor belli bir süre sonra... (samsung'da ondan var, lg cinema 3d kullanıyor, normal sinemada izlediğimiz tipte gözlükler kullanılıyor, aktif shutter değil...)

40es7000 kullanıyorum. Çok memnunum. Bu arada aparat felan gerekmiyor. Televizyonun dahili olarak wireless özelliği var. Ben de internet napicam felan derken youtube,vimeo ve tüm internet radyolarını dinleyebilecek uygulamaları kurunca hastası oldum.

ATV-KanalD-ShowTV olabilir.
O kadar param yok derseniz FlashTV-Cine5 de iş görür.
Daha mütevazi bütçeniz varsa yerel televizyonlardan birini alabilirsiniz.

eğer usb üzerinden film v.b. seyredecekseniz samsung. çünkü telif hakları, ticari politikalar v.b. gibi sorunlar yüzünden televizyonlar bazı video formatlarını desteklemiyorlar. mesela sony mkv formatını tanımıyor. bu konuda en iyisi 14 format tanıyabilen samsung. sadece dat formatını tanımıyor.

@loveinaflipbook 'a katılıyorum lg'nin bu pasif 3d olayı samsungunkinden cok daha az yoruyor gözü. bu arada hasta bir samsung fanıyım diyebilirim ama bu seriyi açıkcası daha cok beğeniyorum ben. bir de değişik bi kumanda cıkıyor icinden magic remote tu galiba adı. air mouse gibi. samsung'un el ile kontrolunden cok daha kolay bir şekilde kontrol ediyorsunuz. Gayet başarılı. HD uydu alıcısı, smart tv, browser, wifi falan her haltı da var icinde. LG diyorum.

kesinlikle lg 660s....bende 47 660s,suan dünyada 3d konusunda lider.ayrıca gözlükleri normal imax gözlügü,sarj derdin yok göz agrıtması yok.lg panel olarakta kalite olarakta iyi,tasarımıda bu sene geliştirdiler.. not:eski tv im samsungdu bozuldu,ortasında siyah şerit oluştu.ayrıca 660s serisnde harici hd alıcı,wireless destegi war

win7'yi default olarak seçerdim. gün geçtikçe xp'ye hiç ihtiyaç duymayacaksın. 1 sene boyunca ikisini 1 arada kullandım(32 bit win7 ile), xp'yi kullanmadığımı fark edince, win7'ye de format gerekince win7 kaldı sadece.

işyerinde 32 w7 kullanıyorum. evde de geçenlerde bilgisayar çökünceye kadar xp vardı. ama en güzel oyunlarda (heroes serisi ve civ 3) xp altında kuruluydu. w7de çalışsınlar default sistem o dakika w7 olur.

Bilgisayarinin ram'i 4 gb ve daha yuksekse kesinlikle win 7 yi secmelisin 64 bit oldugundan.

hiren's boot cd denediniz mi?

internette live dvd win7 bulunuyor. onunla açabilirsiniz. diğer işletim sistemleri (bunlara windowsun diğer versiyonları da dahildir) problem çıkarabilir.

hiren's boot cd'yi indiriyorum şimdi. indirip cd'ye yazdıktan sonra bilgisayarı onunla boot edicem di mi? olmazsa windows 7 live dvd'yi denerim.

evet hangisi olursa artık.geçmiş olsun bu arada.

ubuntu live cd ile herseyi yaparsin. yoksa sen hala windovz mu kullaniyorsun?

1) seagate varken wd alınmaz.
2)ucuzlar. bundan 2 yıl önce 1 tb 2,5" hdd 200 tlydi. thailanddaki tayfun hdd üretici fabrikasını vurmasaydı. bu kadar pahalanmazdı zaten. tekrardan ellerinde stok birikmesini beklemek lazım.
3a) usb disk her şekilde tercih edilesidir.
3b) eğer external disk için enerji kaynağı (priz yani) bulabileceksen 3,5", bulamayacaksan 2.5" alman lazım.
not:3,5" hddler 2,5" hddlere göre daha ucuzdur.

1- WD
2- Yakın zamanda pek ucuzlamaz ama kampanyaları takip et nispeten daha uygun fiyata alabilirsin
3- a)usb den bağlananlardan al.
b)boyut farkı var ve ayrıca 3.5" diskler adaptör desteği ile çalışıyor, 2.5" olanları bilgisayara usb den bağlaman yeterli. 3.5" daha uygun fiyatlı ve daha yüksek kapasiteli olur, madem mobilite derdin yok 3.5 al gitsin.

8-10 sene falan sürmüştü benimkisi. domates azdırıyor. dikkat!

kafanı rahat tutarsan 2-3 haftada geçer, rahat tutamazsan 6-7 ay sürer.

kremlerini kullanmayı unutma , bir gün geçtikten sonra bile azaldığını göreceksin.Zor olsa da kafanı boşaltmayı dene.

15 sene sürdü ve halen sürüyor..

ekleme; ilaclari yilin 12 ayi kullaniyorum ama asciyim

torrent client ayarlarını kontrol etmen işe yarayabilir.

anti virüs programı + aynı anda torrent açmamaya gayret edin.

güvenlik duvarı da engellemiş olabilir.

sorun yok her şey güzel gözüküyor.

karaciğer enzimlerin ne durumda?
ve ailede kolestrol sorunu yaşayan biri var mı?

pardon gözümden kaçmış hdl yani iyi huylu kolestrolünüz normalin altında malesef ve hdl'i normal bir diyetle yükseltemezsiniz yani egzersiz şart. hdl’lerinin düşük olmasının en önemli nedenlerinden biri genetik miras. eğer hdl düşüklüğü devam ederse ilaç tedavasi gerekebilir siz yine de doktorunuza sorun.

sınırdasın.triglesid şimdilik idare eder. hdl çok düşük. ldl de neredeyse sınırı aşacak. spor yapmaya başla. bu değerler 30dan sonra roketleyecek...

ilk aklıma gelen arwen ve aragorn aşkının kitapta sadece eklerde geçen bir parça olmasına rağmen, filminde başrole taşınan epik bir aşk serüvenine dönüşmesi var. ticari kaygılardan dolayı yapılmış, anlayış gösterilebilir.

Sauron'un ağzı var.Ciddiyim.

Hobbitlerin yanına gittiği bir Druid var, filmde yok öyle bir sahne.

tom bombardil yok filmde.

bir de ilk kitapta atla kurtarma sahnesi daha farklı.

---ağır spoyler içerir---
sarumanın sonu ciddi biçimde farklı. kitapta orthanctan ayrılıp kuzeye gidiyor ve shire da egemenliğini kuruyor ardından da grima tarafından bıçaklanarak ölyor, filmde ise yine grima tarafından bıçaklanıyor ve kurduğu değirmenlerden birinin üstüne düşüp ölüyor (bir de bu sahne extended edition da görünüyor. tabii shire savaşı da (ki tolkien kitapta ayrıntılı bir bölüm ayırmıştır bu savaşa) yok.
---ağır spoyler bitti---

aragorn ölüleri ruhları çok çabuk ikna ediyor, hatırladığım kadarıyla onları ikna etmeden önce bir mücadeleye giriyorlardı kitapta

sadece 3. kitapta geçenleri sayıyorum. öncelikle düzeltme noxell'e gelsin. kitapta da bu ikilinin aşkı epik bir birliktelik olarak aktarılmıştır. gerek sonunda aragorn ve arwen'in hikayesi olarak gerekse kitapta geçen olaylar boyunca. isimleri birlikte az geçiyor, ama sadece eklerde geçen bir aşk serüveni falan değil durum. ha abartılmıştır ekranda ona katılırım, bence de ticari kaygı sebeplidir, kabul edilebilir.

3. kitap;
gondor yardım isteğini rohan'a kırık ok(iki memleket arasındaki acil durum destek sembolü) yollayarak yapıyor elçi aracılığıyla. bu elçi de haberi verdikten sonra geri dönüş yolunda öldürülüyor bu sebeple gondor umutsuz oluyor rohan gelmeyecek diye.

prens imrahil önemli yer tutuyor 3. kitapta, filmde bi iki saniye hariç görmüyoruz adamı.

rohan'ın saruman'la görüşmeye giden atlı ekibi(theoden, gandalf, aragorn vb.) aragorn'un ırkdaşları ve akrabaları olan dunedain'lerle yol üstünde buluşuyorlar. dunedainlerden halbarad aragorn'a ARWEN'in kendi işlediği bayrağı veriyor, ondan ve geri kalan dunedainden, nazgullerden haber veriyor.

aragorn ölüler yoluna sadece lego ve gimli ile değil, elrond'un oğulları eledan ve elrohir, ve bu dunedainlerle birlikte giriyor. ölüleri laneti kaldırma karşılığında ona yardım etmesi ve umbar korsanlarını yağmalamaları için ikna ediyor. ölüler sadece umbar korsanlarının ordusunu yok ediyorlar. aragorn'un oradaki amacı bölgedeki gondor halkını tehlikeden kurtarıp minas tirith'e savaşa götürmek. gondor'a yardıma gelen aragorn, yoldaşları ve güney gondorlular. minas tirith ve pelennordaki savaşı ölüler olmadan kazanıyorlar yani.

gandalf'la witchking cümle kapısı(ana kapı)'da karşı karşıya geliyorlar, birbirlerini tehdit ederlerken rohan yardıma yetişiyor. boruları ötüyor. witchking'in gandalf'a verdiği bir ayar yok yani normalde ki gandalf siker.

rohirrim sauron'un ordularından biriyle savaşmamak için, yerli bir orman halkı olan halktan yardım alıp gizli yollardan geliyor minas tirith'e. bu sebeple sauron'un 3000 kişilik bir ordusu rohan'ı yavaşlatması gerekirken mal gibi bekliyor boşuna.

batının halkı savaşı kazanıp kara kapılara yürürken sadece 7000 adam buluyordan ziyade, şehiri eğer onlar savaşı kaybederlerse diye koruması için daha çok sayıda adam bırakarak terkediyorlar, aynı zamanda 1000 kadar rohirrim yanılmıyorsam bu savaşmamış sauron'un ordusuna dalmaya gidiyor aragorn kara kapıya ilerlerken.

kara kapılar açıldığında sauron'un ağzı denen bir eleman elçilik yapıyor. filmde aragorn onu öldürüyor halbuki kitapta aragorn gitmesine izin veriyor bu ibnenin elçiye zeval olmaz kral öyle değil böyle olunur diyerek.

aragorn troll'le vs atmıyor.

saruman shire'a gidiyor, orayı ele geçiriyor. hobbitlerle konflikt yaşıyor ve hobbitler kazanıyorlar. grima saruman'ı hobbitler de grima'yı öldürüyorlar. daha çok var da üşendim yazmaya.

kitapta filmde gösterilmeyen çok fazla konu ve hikaye var.

hobbitler ilk filmde kılıçları aragorn dan değil, tom bombadil den alıyorlar ki tom bombadil çok garip bir karakterdir esrarengizliğini korur :)

höyük yaylalarında höyüklü kişilere yakalandığı sahne hiç gösterilmemiş.
yaşlı orman da geçen sahneler yok

frodo nun morgul kılıcı yediği sahnede, onu kurtarmaya gelen arwen değil glorfindel dir.

saruman extended versiyonda gösterilen şekilde ölmüyor shire da ölüyor. shire da normalde hobbitlerin olduğu bir savaş var. son filminde böyle bir sahne ve aksiyon yok ki olsaydı film 5 saat sürebilirdi.

gandalfı filmde çok güçsüz göstemişler aslında bakmayın. extended versiyonunda whitch king onun asasını parçalıyor. gandalf kan alır onun götünden kan. sauronla birlikte en güçlü maiar olduğu söylenir gandalf bu.

pippin minas tirith savaşındaydı yanılmıyorsam, orada bir çocukla muhabbet ediyor. o çocuğun esamesi yok.

fakat benim şahsi görüşüme göre bu sahneler ancak ekstra bir paketle gelseydi iyi olurdu. fakat bu unsurlar olursa filmin gidişatı tamamen değiştiği için yönetmen bunlara hiç değinmemiş. bana sorarsanız güzel de olmuş. bazı noktalar hikayeden oldukça uzaklaştırabilir.

yeni nesiller için de aşk hikayesinin ön planda olması, bir elf in ölümsüzlüğü, umutsuzluk ve kılıç yarasıyla ölmesi ( iki kule, miğferdibi savaşı. haldir in kılıç darbesiyle ölümü, arwen in aragorn un ölümünden çok sonra ölmesi v.s tabii filmde bu sahne yok ) elfleri bir çırpıda anlatmaya yetmiş. zaten isteyen bu filmden sonra kitabına başlasın diye düşünüyorum.

(mesela legolas ın gri limanlarda denizi gördükten sonra hemen bir sal yapıp gimliyle beraber orta dünyayı terketmesini bu filmi izleyen her kesime anlatamazsınız. denizi gördüğü zaman nutku tutulan ve o denizlere açılmak için yanıp tutuşan bir elfin hislerini anlatmaya kalkarsan saatler sürer bu film.)

dolayısıyla filmde de kesilen ve gösterilmeyen sahneler çok profesyonel bir biçimde hikayeyi fazla bozmadan yapılmış. o yüzden tonla oscarı götürdü bu seri.

@ardolf rendall;
gndalf en güçlü değil en bilge maia. en güçlü maia melian (oluşturduğu büyülü bir kuşağı morgoth bile aşamıyor). zaten gandalf moiraya girerken dünyada çok eski güçler olduğunu ve bazılarına karşı gücünün henüz sınanmadığını söylüyor. muhtemelen saurondan daha güçsüz ama kesinlikle daha zeki.
tom bombadil de maia. ama diğerlerinden farklı bir şekilde kendi başına yaşamayı seçenlerden (diğerleri kim derseniz, balroglar (hepsi maia), shelob un annesi ungoliant).
filmde yer almaması affedilmeyecek iki olay var. ilki hobbitlerin höyük yaylalarında höyükten aldıkları bıçağı aragorndan almaları. adamın kendi kılıcı (narsil tekrar dövülmeden önce. yoksa narsil her koşulda orta dünyada o gün varolan kılıçlardan çok daha iyi) zaten sıradan bir kılıç. daha iyilerini (hem de bir tane filan da değil) hobbitlere dağıtıyor.
ikincisi de shire savaşı (gandalf bree de konaklarken hobbitlere bunun için eğitildiniz diyor. bu atlanmaması gereken bir sahneydi ama çekmemişler işte.

ulan işimi gücümü bıraktım şuna cevap vericem diye;

@tururo

bol keseden sallamışsın arkadaşım. işimi gücümü bıraktım şuna cevap vereyim diye :P

tom bombadil maia değil, ne olduğu bilinmiyor. adam bir enigma kitaplarda, keza shelob'un soyundan geldiği şeytani örümcek ungoliant da maia falan değil o da başka bir enigma, ne olduğu belirsiz.

@madby;
(bkz: silmarillion) ve (bkz: güç yüzüklerine dair)

@tururo

aç silmarillion'u oku, ezbere bildiğim kitabı bana bakınız vererek atma. ne tom bombadil ne ungoliant ne valadırlar ne de maiar. ikisi de belirsizdirler. özellikle bombadil'in ne olduğu çok büyük muammadır ki binlerce teori vardır ne olduğu hakkında.

@madby;
ngilizce basımını bundan 15 yıl önce okumuştum. bence siz ainulindale kısmını unutmuş olmalısınız. o kısımda ilk başta sadece erunun varolduğu ardından ainuru yarattığı ve onları eanın oluşturulmasında kullandığı, ea oluşunca da valar ve onlarla beraber çok daha fazla sayida maiarın ardaya gittiği yazıyor. bir de valardan bağımsız hareket eden maiar var. ayrıca tulkas örneğini de unutmamak lazım. Gerçi Tolkien'in kendisi ungoliantın kökenini açık olarak belirtmese de maiara daha yakın bir karakterdir.

bombadil konusunda ise yine Tolkien o karakterin önemli olmadığını ve tek bir örnek olduğunu yazıyor. bunu karşılayan tek olasılıkta da bir maia olması.

arkadaşım öncelikle şu niki bi kere doğru tuttur yahu, 5 harf epi topu :) :P.

15 yıl önce okumuşsun, muhtemelen aklından uçmuş gitmiş. ben yılda birkaç kere tüm Tolkien kitaplarını okuyan biriyim, hem de birden fazla dilde(diğer bildiğim, ama kullanmaya çok fırsatım olmayan dilleri unutmamak adına iyi egzersiz oluyor zira) okuyorum her sene. Tulkas örneğinin konumuzla alakası yok. Tekrar ediyorum gandalf yüzüklerin efendisi’nde söylüyor zaten tom bombadil’in ne olduğunu kimse bilmiyor, ne vala ne maia, keza ungoliant da öyle. Elinin altında internet var, google var iki dakika şuraya cevap yetiştirene kadar bilgilerini tazelesen de şu gereksiz muhabbet daha uzamasa. yanlışsın işte ve hala devam ediyorsun şu muhabbete :)

@madyb;
nickinizi yanlış yazdığım için özür dilerim. hızlı klavye kullanırken böyle hatalar oluyor.
Silmarillionu 15 sene önce okudum ama gerek hurinin çocukları, gerek kayıp öyküler kitabı, her iki (aslında üç-kayıp öyküler 1 ve kayıp öyküler 2) kitabı okurken silmarillion da el altında bulundurulması gereken bir başvuru eseri, her ne kadar onlardan sonra yazılmış olsa da. ne de olsa kayıp öyküler silmarillionun temelinde yeralan taslak. yani kitabı okuduktan sonra kütüphanede unutmuş değilim.

bence bu iki karaterin ne olduğu konusunda en yetkili kişi bu karaterleri yaratmış olan Tolkienin ta kendisi.

ungoliant ile ilgili olarak şu link var.
www.thetolkienwiki.org

tom bombadil içinde şunlar bulunuyor;
www.tolkien-online.com
www.thetolkienwiki.org

iyi günler

evet ve eğer okumaya zahmet ettiysen sevgili dost ungoliant için kendisi bile ne olduğu belirsiz demiş. wikia'da da ne olduğu belirsiz denmiş(questionable).

tom bombadil ise gördüğün gibi "Tom Bombadil is perhaps the most hotly-debated and enigmatic character in all of JRR Tolkien’s writings."
"A being, the master of the OldForest and the endless enigma in the LotR..."

daha devam ettirmeye gerek yok bu muhabbeti bence. kendi sunduğun kaynaklar dahi ben ne diyorsam onu diyorlar zira :).

silmarillion ungoliantı sizin söylediğiniz şekilde tanımlıyor. ama kayıp öykülerde de ainur içerisimde olduğu referred ediliyor. ben kayıp öykülerdeki tanımlamayı tercih ediyorum. Her iki eser de aynı kaynaktan geldiği (ve her ne kadar yayınlanmış olsa da silmarillion da asla tamamlanmadığı) için her iki tanımda doğru kabul edilebilir. ben onun bozulmuş bir maia (bunun örnekleri de çok; balrog) olduğunu düşünüyorum.

tek yüzüğün tomu etkilemediğini düşününce bana da maia olması biraz mantıksız geldi. galiba maiadan daha kuvvetli biri. vala ya da eru olmadığını da tolkien söylüyor. lost tales de ise adı bile geçmiyor. romana numenor silahlarını hobbitlere versin diye eklenmiş bir karakter o. belki de tolkienin kendini karikatürize ederek romanda kullanma örneği :))

yanlış hatırlıyorsun, onu da geçtim zaten kaynağı okursan kayıp öykülerde de, bitmemiş notlarda da, silmarillion’da da ungoliant ne olduğu belirsiz karanlığın bir yaratığı olarak tanımlanır. Hiçbir zaman bir maiar referansı verilmemiştir. Her iki tanımda doğru kabul edilemez yani, resmen yanlışım ama kabul etmiyorumculuk oynayıp saçmaladıkça saçmalıyorsun, bir enigma olarak yazılmış karakterden bahsediyoruz burada ve bir kez olsun maia olarak refere edilmemiş. Kitaplarda da notlarda da tüm bozulmuş maila’ra zaten bozulmuş maia deniyor. Sauron’du, balrog vb., ama söz konusu ungoliant olduğunda öyle bir şey yok.

Şimdi de internetten teorileri okumuşsun tom bombadil hakkında onları buraya kendi fikrinmiş gibi yazıyorsun : )), en başından demen gereken şey ha pardon dost, yanlış hatırlıyormuşum teşekkürler sevgiler. Ama yok illa ki inatçı türk insanı olarak yanlış da bilsen ortaya bilgi kirliliği katarak ve ufaktan ha aslında öyle de sayılabilirlerle bir toparlama yapıyorsun.

Romana kılıç versin diye eklenmiş bir karakter o dersen zaten okuduğun kitapları, ya da tolkien’ı hiç anlayamadığını anlamış oluruz. Tarihin en büyük edebiyatçılarından biri, kitabına sadece x yapsın sonra ortadan kaybolsun diye karakter eklemez, her şeyin makul bir sebebi vardır.

ungoliant konusunda ne yazık ki ikna olmuş değilim. bence o "corrupted" bir maia.

tom bombadil konusuna gelirsek bu konuda haklı olduğunuzu kabul ediyorum (evet ikna oldum:) ). maia olmak için fazla güçlü. öte yandan iluvatar ya da valardan olmadığı da tolkien tarafından söylenmiş. enigmatik bir varlık.

tartışma için teşekkür ederim.

ben de teşekkür ederim, sevgiler.

vardır ama isim yapmış firmaların çoğu (kamil koç, ulusoy, pamukkale, nilüfer vb.) otobüslerini buradan kaldırmaz, yalnızca servis koyarlar. bu servisler de firmanın kendi terminaline gider. servis kalkmadan önce bilet bulabilirseniz gidebilirsiniz tabii.

muhtemelen vardır ama yine de gitmeden önce arayıp sormak daha mantıklı. çünkü son zamanlarda kamil koç falan ordan değil de ataşehirdeki terminalinden kaldırıyor otobüslerini. bi aramak yeterli diye düşünüyorum

şansın var ama oradan bineceğin otobüs firmasının ismini (bir iki istisna haricinde) ilk ve son kez duyacaksın. bunun yerine varan ya da kamil koç gibi firmaları telefonla arayıp yer ayırtabilir ve istanbulda istediğin bir ofisinden servisine binebilirsin.

orada fix anlaşmadıkça geçirirler

martta kutlamıştık arkadaşın doğum gününü 10 kişi.
pano şarap evi'nde. kimi yemek yedi, kimi yemedi, peynir tabaklarıydı, kolaydı, en az 5 şişe şaraptı derken kişi başı 50 TL ödemiştik. (gelen hesabı paylaştık)
20 kişi iseniz rakı - fasıl mekanların fix menüleri vardır. arayıp ya da gidip sorunuz.

hangi mekan olursa olsun önceden anlaşmak iyi sonuç verir. ben meze kalitesi v.b. nedeniyle imrozu öneririm.

fix anlaşılabilecek mekan bilgisi de olur. bildiğimiz bir yer yok çünkü yeniyiz.

pano şarap eviyle imrozu bir araştırayım dediğiniz gibiyse gayet uygun görünüyor

imroz +1.

ATAŞEHİR BARINDIRMA MERKEZİ
Adres: Dudullu Çıkışı, Ataşehir, Kadıköy-İstanbul
Telefon: 0 216 499 62 83-84-85
en yakın burası var

parası yok demek ki adamın

martının şu anki durumunu bilemiyorum. sorunu henüz uçmayı tam öğrenemeden deniz kıyısından fazla uzaklaşmakmış. önüne konulan yemeği (tavuk suyuna katılmış ekmek ve kasaptan alınan tavuk parçaları) yiyip suyu içince kendine geldi ve uçabildi.

@neira; ilk iş olarak benim sıpanın doktorunu aradım zaten.o da yetişkinse hasta değilse uçmayı bilmediğini ve istanbulda olmadığını söyledi. bu arada ataşehir barındırma merkezi sadece kedi ve köpek kabul ediyor. yani haftasonu kedi-köpek dışında yaralı veya yardıma muhtaç bir hayvan bulursanız pazartesiye kadar ancak veterinere emanet edebilirsiniz. çünkü barındırma merkezi olsun, çevre bakanlığı olsun hiç bir resmi kurum hizmet vermiyor.

yolda bulunan yaralı hayvanlar için veterinerler ücret talep etmezler bildiğim kadarıyla.

hayırlısı olmuş. hem minik için hem de prensesin için. beraber takılırlar. canları sıkılmaz. böylece sizin için de hayırlısı olur.
sorunuza gelince,
öncelikle yeni kedinizin aşılarını yaptırın.
özel bir çabaya gerek yok. siz evdeyken belirli bir süre aynı odaya getirin küçüğü ve yanınızdan ayırmayın. sonra diğer odaya koyun. her gün bu süreyi biraz daha artırarak bir hafa sonra tamamen serbest bırakabilirsiniz. bugüne kadar iki kere yaptım,ikisinde de 3-4 gün sonra kanka oldular.

dişi kediler biraz daha huysuz olabiliyor.

ben benim ikinci oğlanı salmıştım eve. ufaklık önde, büyük oğlan arkada, en sonda da ben.. sanırsın dünyayı kurtarıyoruz. koltuk arkası, yatak altı gibi senin erişiminin zor olacağı bir odada bir araya getirme onları. yanında her daim su bulunsun. acil bir durum olur, müdahale edemezsin diye baytar söylemişti bana. gerek kalmadı çok şükür.

ilk bir hafta 10 gün evde yokken bir arada bırakma onları. ufağı ayrı odaya kapat. büyüğü kapatırsan kendi mekanında kendi alanından yoksun olarak daha da kızar küçüğe.

bir kaç kez sofi yi tut iyice, ufaklık gelsin koklasın onu. sofi de bu arada ufaklığı koklamış olur.

bir de ben mutfaktayken küçüğü taşıma sepetine koyuyordum. büyük oğlan onu izliyordu. kokusuna falan alışıyordu. hani zarar gelmeyeceğini falan anlıyor öyle.

son olarak süper birşey yapmışsın. yalnız kalmasın sofi. iki kedi tek kediden daha rahat bence. sadece daha çok kaka, daha çok çiş..

@laplace yok canım bişey olmasın diye alıp getirdik zaten.

ben de birlikte daha çok eğleneceklerini ve sıkılmayacaklarını düşündüm evet. mesele eskisi de depresyona girmesin, yeni de kendini güvensiz hissetmesin.

peki koklatırken sofi hafif tutularak serbest kalsa ve ufaklığı iyice tutsak daha iyi olmaz mı? daha az zarar verme riski olur gibime geldi. hem sofi sıkıştırılmış hissetmez ve daha rahat koklar.
ah konuşmuyolar ki anlatsalar dertlerini.

öncelikle evdeki prensesin üreme durumu ne? ameliyatlı olup olmadığı, olduysa yavru doğurup doğurmadığı önemli. eğer anaç bir kedi değilse çok problem yaşayabilirsiniz. ufaklığın da karakteri önemli. o da zaman içinde gelişecek zaten ama şimdiden prensese alışırsa hiç sorun çıkarmayacaktır. en iyi yöntem sizin prensesle ufaklığı (aşıları yapılıp kokusu eve sindikten sonra) prensesle beraber kucağa alıp okşamak bu arada da ikisinin de üstüne diğerinin kokusunun sinmesi. kediler kokuya tepki verir. kızı ufaklığa bu şekilde alıştırma şansınız var ama bu esnada kızı kesinlikle dışarı bırakmayın. evi terketmek isteyebilir. bir veterinerden de bilgi almanız daha iyi olur. çünkü dişi kediler yavrulamadıkları zaman zaten yabancı kediyi istemez. ama yavruladıklarında o yabancı yavru kendi yavrularıyla beraber tutulursa alışır ve sahiplenirler.

not: diğer arkadaşlarında söylediği gibi evde serbestçe dolaşan kız olmalı. öteki yavru ve ev ona yabancı ama kız kendi evinde kısıtlanırsa sorun çıkarır.

benim büyük oğlan pati neyim sallayıp kıhh yapıyordu. el kadar yavru birşey yapamaz ama sofinin kıskançlık durumunda gözü dönebilir. neticede o da bir dişi (: o yüzden çok sıkı olmasa da sofiyi tutmandan yanayım.

veledin adı ne olacak bu arada?
ayrıca keps neyim yok, eshefle kınıyorum efenim.

@tururo soficik kısırlaştırılmamış ve hiç yavrulamamış bir dişi kendisi. önümüzde bi 4-5 ay var, her ikisini de kısırlaştıracağım gibi görünüyor, yoksa imkansız tabi, sene sonuna kadar kedi kolonisi sahibi olabilirim :)

kıskanç ya çok feci kıskanç hem de :( bugüne kadar fark etmemiştim ama öyleymiş. bi de alanını sahipleniyor çok feci. ufaklık daha arkadaş canlısı gibi pek anlamıyor o neyin ne olduğunu da sofi masum civelek bişeyken bi anda canavara dönüştü.

keps var olmaz mı. şimdi ikisi de evde ama ilerleyen saatlerde inşalla.

galiba sofi daha 1 yaşını doldurmamış. eh evde ergen bir kız var demektir. o zaman geriye tek çözüm yolu kalıyor. sık sık iisini de kucağa alıp severek (sofiyi biraz daha fazla ama zamanla azaltıp her ikisini de eşit sevip) alıştırmaya çalışmanız gerekiyor. mümkün mertebe oğlanı tuttuğunuz odada ikisini bir araya getirin (tabii ufaklığı sofinin pençelerinden de koruyun). eğer her ikisini de kızışma dönemine girmeden ameliyat ettirirseniz birbirlerine alıştırmanız daha kolay olur.

tebrikler. bir adet çökmüş notebook sahibisiniz. bbu bilgisayarı pazartesi gününe kendine getirirsiniz ama o önemli dosyalara da elveda demeniz gerekir. o nedenle önce dosyaları kurtarıp sonra format atmanız lazım
1. net araştırılarak bir adet live win 7 bulunur (çöken işletim sisteminin win 7 olduğunu var sayıyorum. eğer xp ise bulmanız gereken de live xp olmalı. bir de ancak usb ya da dvd üzerinden çalışanı işinize yarayacak. cd v.d. seçenekleri hiç kullanmayın).
2. bu live dvd-usb ile sistemi açın. bu bayağı uzun sürer. bu arada yanınızda bir de boş usb olması gerekiyor (boyu kurtarmak istediğiniz dosya boyutuna göre değişebilir. flash memory yoksa usb hdd de işinizi görecektir).
3. kurtarmak istediğiniz tüm dosyaları boş usb ye atın. notebookta bıraktıklarınızı geri alma şansınız yok.
4. format ve programların kurulumu.
5. kurtarılan dosyaların notebooka geri yüklenmesi.
bu iş en az 4-5 saatınızı alır.
geçmiş olsun.