sorunun tamamını okumadım da ikinci soru dikkatimi çekti.

köylerde ekmek niyetine yemek için yufka hazırlayıp üst üste dizerler, hepsi kuru tabi. yenileceği zaman elle şöyle damla damla su serpilip yumuşatılır ve kuruluktan eser kalmaz.

şehir yufkaları için de öyle bir şey yapılabilir belki.

Yağlamak gerekiyor maalesef dün baklava yufkasından börek yaptım (börek yapmayan kadının yuvası yıkılır çünkü), çok az yağlasanız da yeter

yufkaları sütle ıslatsan olur mu acaba.

fısfısla nemlendirmek iyi fikir. hava çok sıcak hemen kuruması normal. ortamın nemi yufka olayında çok önemli.
baklava ustaları havanın nem durumunu hesaplayıp şerbet ayarını ona göre yapıyorlar.

gerisini plastiğin içinde saklayabilirsin ama çok uzun süre dayanmaz küflenir. bence gerisini de hazırlayıp buzluğa atmak en iyi çözüm.

ıslatırsanız hamur olup yapışabilirler.. o kat kat etkiyi alamayabilirsiniz yerken.
ben de yağ diyorum

hazır baklava yufkasıyla çalışırken biraz hızlı olmak önemli. öncelikle kullanacağın kadar yufkayı paketten çıkarıp gerisinin ağzını poşet falan geçirerek iyice kapatıp buzdolabına kaldırmalısın. sonrasında bir yufkayı kullanırken sonra kullanacağın yufkaların üzerine bir havlu örtmelisin ki kurumasın. başta da dediğim gibi fazla oyalanmadan hızlıca işlemini tamamlamaya çalışmalısın.

Ben de geçenlerde baklava yapmıştım onlarla ve üstüne nemli bir havlu örterek nispeten kurumalarını önlemiştim ama yine de maksimum hızla yapmaya çalışmak lazım...

Bimilyoncu

Çağdaş

esse, ikea falan...

istanbuldaysan eminönü:mısır çarşısının meydana bakan kapısından gir, kurukahveci mehmet efendinin olduğu sağ sokağa çık. sora sora pastacıları bul o dar sokakta. onlardan vardır.

migrosun kap-kacak satan bölümünde ölçekli cam bardak var.

ortalama siyah beyaz a0 fiyatı 2,5 tl. 12,5 tl için çok dolaşmana gerek yok bence.

bilgi copy var uğur dersanesinin orda, candır.

Renkli sordum yahu, siyah-beyaz ucuz tabii... Bilgi Copy en pahalısıydı.

bilgi mi candır, pahalı değil miydi o yav...
necdet fotokopinin sokağından gir uzay fotokopi var beşiktaşta.akın abi halden anlar.

zeki copy yok muydu barbaros'tan çıkarken sağda? 4 katlı filan bi bina iş bankası'nın oralarda.

Kutuphanelerde yok mu?

Satın almak istiyordum doğrusu ama... Bugüne kadar gittiğim kütüphanelerde de hiç denk gelmedim. Ama bilen varsa tabii İstanbul'da olan kütüphanelere bakabilirim.

Bizim Belediye konukevinin tam yanında kitapçı var. Safi kürtçe yayın satıyor, orada vardır bence. Zazaca bilir misin kurban?

Neresi orası? Gerçi Zazaki olmayabilir de ama bakayım bi'...

Yok maalesef ben bilmiyorum, sevgilim için hediye alacaktım ama tabii Diyarbakır biraz uzak oluyor İstanbul'a :) İstanbul'da da Kürtçe yayınevleri biliyorum ama onlar Kurmanci diye hatırlıyorum, bakmıştım bir ara yine... Gerçi Zazaca bilen varsa şu listeye baksın www.avestakitap.com

Uzman değilim sadece psikoloji ve psikiyatriye ilgiliyim.
Post-travmatik stress sendromunu anımsattı bana. Savaş kavramını yeni öğrenmiş ve travmatik olmuş bu öğrenme. Belki video falan izledi...

öncelikle altta yatabilecek tüm organik sebepleri eleyebilecek kapsamlı bir muayene gerekiyor sanki.
sonra da terapi seçeneklerini gözden geçirilir.
ben de uzman değilim ancak yeterli tetkikleri yaptırmadan sadece "dikkat çekmek istiyor" gibi yüzeysel teşhislerle başka hastalıkların gözden kaçırıldığına dair örnekler gördüm.

bu davranışlar illa ki birbirleriyle bağlantılı olmak zorunda değil. öncelikle her çocukta benzer durumlar görülebileceğini düşünüp davranışları ayrı ayrı gerekçelendirmeye çalışmak daha mantıklı olur bence.

savaş resimleri, gemiler çizmesinin sebebi "kahramanlık" teması, kahraman olma isteği olabilir. erkek çocukları genel olarak çok sever savaş temasını. çizgi filmler dahi savaş ve kahramanlık temalarını işler.

kendisini kontrol edemeyip ağlamaya başlaması duygusal çatışmalar yaşadığına işaret ediyor. bastırmaya çalıştığı olumsuz duygular var muhtemelen. tahmin yürütemeyiz, konuşmak lazım çocukla.

tuhaf vücut hareketlerinden kasıt önemli. nörolojik bir rahatsızlığın habercisi de olabilir, psikolojik bir rahatsızlığın göstergesi/tik gibi bir şey de olabilir.

Geçmiş olsun.
Muhakkak çocuk doktoruna gidin derim öncelikle.
Çocuklar kendileri veya ebeveyni fark etmeden gün içinde epilepsi krizleri geçirebiliyorlar.

kullanıcı adı, teşekkür ederim. çocuk benim ailemden biri değil tanıdığım birisi. annesi çocuğa baskı yapıyor anlatılana göre. galiba çocuğunun problemli olduğunu kabullenemiyor.

insanların düşüncesinde aslında günlük hayatta hemen hemen hiç yer etmediğini düşünmeye calıs (ki bu bir gerçek, her şey beyninde olan biten kuruntular, cogu zaman kimsenin umrunda bile olmayan şeyler üzerinde sürekli düşünüyorsun,bende de hafif derecede vardı zamanında, kendini telkin ede ede beyin alısıyor inan bana).

1-2 kere gittim psikologa, ki ankara'nın iyilerindenmiş güya, annem araştırmadan o kadar para vermeye razı olmaz, kimseyi incitmek istemem ama bir boka yaramayan insanlar bence, tabii bu benim fikrim.

önce psikoloğa git bence, o gerek görürse psikiyatra yönlendirir. istanbul'daysan bakırköy ruh ve sinir hastalıkları psikiyatri bölümüne de gidebilirsin aslında, orada da psikoterapi oluyor (psikiyatri bölümü uygun görürse). yani aslında ilaç yazıp göndermeyecek psikiyatr da olabilir...

fransizkalanadam +1

Psikolog terapist baya arkadaşım ve akrabam var. Hepsi kendi sorunlarını çılgınca alışveriş yaparak halletmeye-unutmaya çalışıyolar, ben de onlara finans desteği verip "pökü bu ölay sönö nö hüssöttürdü" sorularını cevaplayıp derdimi paylaşıcam, kaç seans isterlerse o kadar devam edicem?

Bence en iyi deva oldukları konular basit ilişki travmaları-boşanmalar-vs vs.. Yani onlardaki olay iyi gözlem yapıyolarsa farkındalık yaratmak

tek derdin sosyal fobiyse psikiyatrist daha iyi. sosyal fobi tedavisinde ilaç kullanılıyor ve gayet de güzel oluyor. başka konular varsa o seni zaten yönlendirir psikoloğa. ben de sosyal fobiden muzdarip idim, bir ilaç verdi kafam yerine geldi valla. gerçi sonra bıraktım tekrar kafayı yedim ama o benim eşekliğim.

psikiyatriste git bence. ilacın sosyal fobide ciddi etkisi oluyor. en azından kendi gözlemim bu.

Tek derdim sosyal fobi degil aslinda. Psikolojimin de ciddi anlamda bozuk oldugunu dusunuyorum. Hani aniden gelen yasama sevinci olur ya, onu bir kenara birakirsak yasama sevinci diye bisey yok bende. Kalmadi. Sosyal fobide ilac tedavisinin olumlu sonuc verdigini bikac yerde daha okumustum umarim dogrudur. Peki tahminen ne kadar surede 'normale' donerim ben? Kisiden kisiye elbet farklilik gosterebilir ama ortalama bi suresi var midir?

öncelikli çozum psikiyatr esliginde psikolog olmali.

eslik eden diger sikayetinize de bakarsak en kaliteli tedavi yontemi terapi + ilac + doktor desteginin bir arada yurutulmesi ile saglanir baslangictaki surecte. bu zinciri birbirinden ayirmaya calisirsak sadece kisa sureli yarar gormus oluruz. bunlar bilimsel olarak da kanitlanmis etkenler.
ortalama sure vermek kisitli bilgiyle malesef dogru olmaz. siz ve doktorunuzla sekillenecek bir surec bu.

Piskiyatriste, ilaca milaca bulasma derim nacizane...

sadece ilaç kullanarak fiziksel semptomları kontrol edersiniz, ama bu duruma neden olan şeyin düşünceleriniz olduğunu göz önüne alırsak o düşüncelerle ilgili çalışmak uzun vadeli ve daha işlevsel bir çözüm olur. o nedenle ya psikoterapi de yapan bir psikiyatriste gidin ya da psikoloğa gidin. ilaç kullanmanız da gerekirse psikolog sizi yönlendirir. ilacınızı kullanıp terapiye devam edersiniz.

Imkaniniz varsa firsat oldukca gezin. Baska sehirlere gidin, baska ulkelere gidin.

Haahh işte bu, şubatsonrası +1 .
Psikoterapi yapan psikiyatrist. Psikoterapinin faydalarına inanıyorum da trdeki psikologlara ve eğitimlerine güvenmiyo-inanmıyorum.

dostum gerçekten hiç deneme çözmeden girdim, 85 almıştım.. sakin olursan ve biraz pratikle kesinlikle 90 alabilirsin.. söylediğin hafta yeterli..

Burdan kim ne derse yanlış olır. Ales tamamen senin öatematik ve türkçe alt yapına hızına bağlı. Konular bildiğin ortaokul lise konuları. Önemli olan zaman ve mantık soruları. Önce otur 2013 falan ales sınavını yap bakalım kaç netin çıkacak.

oncelikle tesekkurler.. alanim tm bu arada. sozel sayisal mantiga odaklan tavsiyesi aldim. standart sapmayi etkiliyo diyolla.

@orginalinden guzel hocam tesekkurler. sizin alaniniz neydi ve ne zaman girmistiniz?

@ intihar etsem de kendime gelsem o konuda haklisiniz. matematik olarak hatirlamam gereken konular var mesela. onlar icin netten konu anlatimli video falan izlerim diyorum. 2011'in sorularina bakmistim biraz. mantik sorulari zor degildi sanki. gerci direkt deneme seklinde cozmedim. :u

valla ben öss'de iyi sayılabilecek bir puan yapmış bir insan olarak 6 sene ardından çalışmadan ales'e girdiğimde pek bi bok yapamamıştım (en az 80 yaparım sanıp 70 aldım), kendine fazla güvenmemek gerek, hele de benim gibi mimarlık gibi öss'yle alakasız bir alanda okuduysanız, bilgiler unutuluyormuş ve de epey yavaşlıyormuş insan...

@loralynn ben ogrenciyim avantajim o galiba. bi de kitap, dergi vs okurum duzenli. illa bi artisi olur diye pozitif bakmaya calisiyorum u_u

www.youtube.com

gün içinde aklına porno izlemek geliyorsa, porno izlemek için herhangi bir işini aksatıyorsan (örneğin bilgisayarda bir işini yapmak yerine porno açmak gibi) veya porno izlemek için uzun saatler harcıyorsan, tahrik olmak için görsel uyaran gerekiyorsa porno bağımlısısın demektir. her yer farklı yapıyor valla porno bağımlılığının tanımını ama genel olarak bu yani.

porno biraz işsizlikten bağımlılık oluyor sanki, can sıkılınca en keyifli şey mastürbasyon falan...
eskiden bakardım ben de epey, sonra bir erkek arkadaşım pornonun sosyal hayatını kötü etkilediğini, porno izlemeyi bıraktıktan sonra kadınlara bakışının olumlu olarak değiştiğini söylemişti, ilk başta yok artık olsam da düşündükçe kendisine hak verdim. bir de şahsen feminist bir insan olarak pornoların (en azından bedava olanların) hemen hemen hepsinin cinsiyetçi olduğunu farkedince (daha doğrusu yok saymayı bırakınca) daha da az sever oldum. bu arada feminizmi yanlış bilen arkadaşlara not bdsm seven biriyim ve onlar role play olduğundan cinsiyetçi olmayan kategoriye sokuyorum, neyse. eskiden sevişirken bile izlemeyi severdim, günde saatlerce takıldığım olurdu; ama artık keyif vermiyor, tahrik de etmiyor. artık pornografikten ziyade erotik şeylerden hoşlanmaya başladım bir de. bir de artık erotik şeylere bakarken, güzel yemeklere, manzaralara bakarkenki keyiften çok farklı gelmemeye başladı. mastürbasyonu da sevgilimi düşünerek yapıyorum artık. yaşlanmışım bea. neyse efenim 25.5 yaşındayım, sevgilim var, biyolojik kadınım, toplumsal olarak ne kadın ne erkek hissediyorum.

yaş 30, erkek. porno izlemiyorum. sevmiyor da değilim, sadece aklıma gelmiyor. yaşla beraber değişiyor tabii ki. 16'lı yaşlardan 20'li yaşların başına kadar illaki izlerdim, ki sevgilim olmasına rağmen. o yaşlardan bugüne düşüş çok fazla. yılda 2-3'tür en fazla porno açıp da izlemişliğim. 6-7 yıldır böyle neredeyse.

bende de oluyor, özellikle son bir haftadır uğraştığım projeyi bırakıp yatağa geçince porjeyi kafamda çözmeye devam ediyorum ve iyi de çözüyorum haa... daha önce de en sevdiğim projemi uyuklarken tasarlamıştım. ben biraz uyusam mı şimdi acaba...

beynin iki çalışma modu: focus ve diffuse.
ilkinde o an yapmakta olduğunuz işe odaklanıyor, ikincisinde ise bir şeye odaklanmadan beyninizi ''hadi şöyle bi' dolaş gel bakalım.'' diyip serbest bırakıyorsunuz. bu diffuse modu denen şey de, çağlar boyunca sanatçıların/yazarların yaratıcılıklarını ortaya dökmek için uyguladıkları bi' şey. hatta sanıyorum dali idi, çalışırken aklını çalıştırmak için eline metal bir şey alıp kafayı serbest moda alır, malum, gelen rahatlıkla birlikte uyuyakalınca da elindeki şey düşer ve düşme sesine uyanıp aklına gelen şeyleri uygulamaya dökermiş.
işte uyumadan önce de beynimiz bu moda giriyor ve bi' nevi yakından görüp anlamadığı şeye uzaktan bakınca tepede ampul yanıveriyor.
buna uyumadan önceki düşünmelerde çözülen olaylar, yapılan bir konuşmadan saatler sonra akla gelen ''lan niye şöyle şöyle demek aklıma gelmedi ki...'' aydınlanmaları, 'türk insanının aklı tuvalette çalışır.' klişesi gibi örnekleri ekleyebiliriz sanıyorum.

Kaffayı dik tutmak için kullandığın kaslar beyin arterlerini sıkıştırıyor. Yataya geçtiğinde beynin kanlanıyor.

Çözemediğim sorunun çözümünü falan o esnada buluyorum ilginç
Tüm iyi fikirler o arada çıkıyo

Edison ellerine madeni toplar alıp koltuğunda oturduğu yerde uyurmuş, tam uykuya daldığı an gevşeyen ellerinden toplar düşermiş, böylece uykuyla uyanıklık arasından zihnin en aktif olduğu yerden fikirler çeker ve buluşlar yaparmış. Fransız psikolog L. F. Alfred Maury tarafından 1848 yılında yunanca uyku (Hypnos) ve rehber (Agogeus) kelimeleri birleştirilerek hypnagogia terimi tam da bu durumun ifadesi olarak bulunmuştur.

Yanlış diyemeyiz, içine sinmeyen bir şeyi yapman yanlış olur asıl. Eğer bir insanın içinden günlük ilişkiler yaşama isteği geçiyorsa, onun bir kişi ile içindeki duyguları düdüklü tencere gibi bastırması ne kadar yanlışsa, uzun dönemli ilişkiler arayan birinin de kısa ilişkiler peşinde koşması o kadar yanlış. Daha doğrusu yanlış demeyim de, iki davranış da ilişki içinde olmamış durur, eğreti durur, garip olur.

Ancak insanın istekleri zamanla değişebilir. Nasıl ki şimdi güzellik yerine ideolojik uyuşmaya bakıyorsun; yakında buna başka bir şeyler ekleyebilirsin. Hatta öyle bir an gelebilir ki "Bekarlık yetti, pişman oldum" deyip birkaç yıl ardı ardına kısa ilişkiler de yaşayabilirsin.

Doğru diyebileceğim tek şey içindeki neyse, beklentilerini açık açık göstererek ona göre kimseyi ve kendini kandırmadan yaşamak. Ötesinde kimsenin yaptığının yanlış olduğuna inanmıyorum.

31k

Yanlis yapiyorsun. 19k

yanlış. böyle seçici olursan hiç sevgilin olma z benim gibi sap kalırsn :D

28e

ben de çok seçiciyim. üniversitede de böyleydim.

doğru yapıyorsun. üniversiteden sonra, hayatın bir çok penceresinden çok daha fazla opsiyonun olacak, çok farklı düşünce yapıları olan, çok farklı kültürlerde insanlarla tanışacaksın.

şimdilik öğrenciliğin tadını çıkar. hayata daha yeni başladın.

31 e

Ben de politik ve hayat görüşü bana uymayanlarla yapamadım, hep kısa süreli ilişkilerim oldu o yüzden. Dış görünüş doğrusu çok nadir etkili oldu, benim için kişilik, kafa daha önemli oldu hep. Ama hiç yalnız da kalmadım, sürekli birileriyle tanıştım, takıldım, farklı ilişki biçimleri denedim. 17-25 yaş sürecinde bir tane uzun ilişkim oldu (2.5 yıl), onunla biteceğini düşünmüyordum doğrusu yani hayat arkadaşım olabilir gibiydi. Neyse şu an ikinci uzun ilişkim içindeyim (7 ay olmak üzere) ama doğrusu bu sefer eskiden beklediğim uyum yok, bilakis kişilik olarak çatışmalarımız var epey ve bu birbirimizi geliştiriyor. Yani o hayat arkadaşlığını o kadar öngöremeyebilirsin, kiminle nasıl anlaşacağın belli olmuyor, kişi kendini o kadar iyi tanıyamıyor. O yüzden kendini tanımak için çok çaba harcamalı ve çok insanla tanışıp takılmalı bence. Ben şahsen birçok alanda faydasını gördüm, ha epey kırıcı şeyler de olabiliyor ama tecrübe iyidir.

25.5 K (26 olmadım daha :/)

bence bu dönemi sap geçirmek kötü bir şey, sonuçta dönüp baktıgın zaman en özgür ve bol boş vaktinin oldugu zamanlar bunlar. araya birini sığdıramamış olmak belli bir eksiklik. benim de baska sebeplerden olmuyor, genelde hoslandıgım kızın halihazırda bir ilişkisi olması veya tanısacak ortamım olmaması gibi. gelecek seneye mezun oluyorum bir sıkıntı çıkmazsa, ne kadar koyuyor anlatamam. bizim hikayemizde böyleymiş yapacak bir şey yok.

erkek, yeni 23 oldum (10 gün önce)

edit: çok derin ilişkiler olmasa bile tecrübe edinmek önemli diye düşünüyorum, sonra yaş ileriledikçe gerçekten hoslandıgın biriyle denk gelsen bile ne yapacağını bilemiyorsun, çekinceler büyüyor.

22e

Bence yanlış yapıyorsun. Bizi biz yapan şeyler tecrübelerimiz, ne kadar çok tecrübe yaşarsanız o kadar iyi. Çok genel oldu, tabi yaşanmaması gereken şeyler de vardır ama onun ayrımını yapmak size düşüyor tabi. Tecrübe çok şey öğretir insana, doğru insan karşınıza çıktığında onun o kişi olduğunu anlamak bile daha kolay olur.

Topu topu kaç sene yaşayacağız; bir şeyler paylaşmak için, güzel şeyler yaşamak için evlenmek gerekmiyor. Benim her sevgilim "hayat arkadaşım" olmuştur bir süreliğine. Ve ben iyi ki de yaşamışım diyorum hepsini. Çirkini, güzeli, salağı, zekisi, cahili, kültürlüsü hepsiyle farklı şeyler paylaşabilirsiniz. Ucu diyorsunuz ya ucu kadar oraya giden yol da önemli.

tecrübe evet iyidir de sana hiçbir şey katmayacak o kadar çok adam/kadın(cık) var ki...İdeolojik uyuşma dediğin mesele de çok önemli, insanların fiziği, alışkalıkları bile değişir veya sen alışırsın, seversin ama omurga, ideoloji öyle bişey değil.
Kafamın uymadığı insanla yapamıyorum diyorsan hiç zorlama, zorlasan da yapamayacaksın.
31k

25k

diğer cevapları okumadım aynı şeyi yazarsam kusura bakma. yanlış yapıyorsun. sen bireysel olgunluğa yavaş yavaş ulaşıyor olabilirsin, ancak çift olmak, iki kişilik yaşamayı öğrenmek bambaşka bir şey. ilişkide nasıl bir insan olacağını / olman gerektiğini / olmak istediğini aynı şekilde karşından da nasıl bir beklentiye sahip olman gerektiğini öğrenmen için bence denemen gerek. tabii ki herkesle ilişki dinamiğin farklı olacak ama sen benim amacım maraton koşmak diyorsun daha ısınma hareketlerini yapmamışsın. "hayat arkadaşlığı" öyle kolay bir şey değil maalesef.

ha birde, üniversiteden sonra çok fazla seçeneğin olacak lafına da pek inanma derim, hem potansiyel sevgili havuzun ciddi anlamda daralacak, hem üniversite gibi bir ortamı bir daha bulamayacaksın, hemde tecrübesizliğin yüzünden diğer kişilerden geri kalman işten bile değil. tecrübe çok önemli bu konularda. üniversitede hallet bu işleri.

kuzu tandır

kavurma+pilav

aile dışında kimseyi ciddi anlamda umursamamak

Deliksiz uyku.

@douchebag doğru dedi yatayım amk saat kaç olmuş

çift okeyle bitmek.

hararet nardadır sacda değildir
keramet baştadır tacda değildir
her ne arar isen kendinde ara
kudüs'te mekke'de hac'da değil
sakın bir kimsenin gönlünü yıkma
gerçek erenlerin sözünden çıkma
eğer insan isen ölmezsin korkma
aşığı kurt yemez uçta değildir

hacı bektaşi veli

umursamazlık, duyarsızlık.

Para

double quarterpounder buzsuz diet kola

para +1

param olsa şu anki sıkıntılarımın %80'nden kurtulacağım

serotonin

Asgari gereksinimlerini (barınma, beslenme, sağlık, dinlenme, değer görmek) karşılayabiliyor olmak.

Bazen bir kavramı tanımlarken ne olduğu değil ,ne olmadığı yazılabilir.
Yeryüzündeki bütün ızdıraplar aza kanaat etmemekten doğar.
(firdevsi)

islevselliktir tam olarak. İslevi olduguna inanan insan, yasamindan tatmin olur

sağlık.

İyi bir ekonomi ve düzenli seks..

Ve en önemlisi şükretmek.

motosiklet ile varacagın noktayı bilmedigin bir yola çıkmak ve güzel bir müzik listesi <3

Huzur, yastığa başını koyduğunda kimsenin hakkını yemediğinden emin olmak.

42

Kafanda birbirini kovalayan tilkilerin olmadığı huzurlu bir yaşam. akıl ve ruh sağlığı bence önemli olan

para varsa huzur var

kafa dengi bir eş, bol bol sevişmek

Kafandakiler.

para

8 yıldır dönem dönem gidiyorum ve şahsen bayılırım psikologlara. Kendimi en rahat hissettiğim ortam oluyor genelde, tanımadığım biri ve beni yargılamayacak sadece işini yapan biri, o yüzden pek utanılacak biri değil. Kendimi kötü anlamda hasta hissetmiyorum, sorunlarımı çözmeye çalışan, gelişen biri olarak görüyorum.

Psikolog seçimi de önemli bu arada. Sevgilim için bu adam sizi önemsemiyor ve beraber olmayacaksınız bunu beklemeyin gerçekçi olun diyen hatunu unutmuyorum hala. Zira hala beraberiz ve hayatta iki eli kanda olsa hep yanımda olacak tek kişi.

bir kere gittim, bence bir boka yaramıyorlar ama neyse inananların sinirini bozmak istemem.

prhn fazla kişisel bir yorum yapmış. yaratıcı ve yetenekli milyonlarca mimarlara hiç denk gelmemiş, google kullanmamış heralde. işin acı tarafı, mimar iç mimarlık yapabiliyorken, iç mimar mimarlık yapamıyor. neyse ben şahsen iki alanı da seven biri olarak şöyle diyeyim, iç mimarlık daha spesifik bir alan, mimarlık daha geniş. detaylarla uğraşmayı daha çok seviyorsan iç mimarlık derim. bir de iç mimarlık işi mimarlıktan daha fazla olur piyasada. ama ben bir yapının hem strüktürüyle, hem iç mekanıyla, hem peyzajıyla uğraşcam diyorsan mimarlık. ha tabii bunları yaparken prhn'nin dediği gibi iç mimardan destek alabilirsin, beraber çalışabilirsin ama yapmayabilirsin de. bir mimarlık eğitimi almış kişi iç mimarlık almış kadar detay bilmeyebilir, ama öğrenebilir de.

prhn bence haklı. yaratıcılığına güvenmiyorsan mimar olmalısın. bunun nedeni bütün mimarlar yeteneksiz değildir. önce okuduğumuzu bi anlayalım.


bahsetmeye çalıştığı şey şu arkadaşın, iç mimarlık da yetenek yoksa, yaratıcı değilsen büyük ihtimalle aç kalırsın. kendi mesleğini icra edemezsin vs. ama mimarlıkta buna sahip değilsen bile sadece imzanın altından kalkabileceği bir sürü iş var türkiyede. kalıp sistemlerle parlak bir mimar olmasan bile bir şekilde yürürsün. akmasa da damlar yani.

sorun şu ise, iç mimar mı olayım mimar mı? kesinlikle mimar ol derim. aslına bakarsan iç mimari de mimarlığın alt dalı. fazlasıyla detay gerektirdiği için ekstra eğitime tabi tutulmuş. bir mimar isterse iç mimar olabilir, ama bir iç mimar okulunu okumadan mimarlık yapamaz.


bu adam mesleğini övmüş ya dememen için, iki meslek dalının mensuplarından da çoğunlukla nefret eden bir inşaat mühendisi olduğumu söyleyeyim :)

mimarlık da iç mimarlık da yeterince emek verirsen yaratıcılığını geliştirebileceğin meslekler. bol bol dergi karıştırarak, güncel işleri takip ederek ortaya iki alanda da iyi işler çıkarırsın.

mimarlıkta da ince yapı ve mekan organizasyonu eğitimi alırsın, bu yüzden kendini bu alanda geliştirirsen iç mimarlık da yapabilirsin. sonraki evrede en büyük fark, ince yapı işleri daha hızlıdır. tasarımı da, üretimi de. iç mimarlıkta mevcut veya bir mimar tarafından tasarlanmış ama henüz inşa edilmemiş bir yapının iç mekanını tasarlarsın. ama mimar da yapıyı baştan sonra tasarlayabilir.

bu yüzden iş olanaklarını düşünerek cevap vermek gerekirse, mimarlık tabii ki daha mantıklı. bir mimar olarak iç mimar pozisyonuna başvurabilirsin çünkü, tersi mümkün değil. ama iç mimar olmaya şimdiden karar verirsen de, mimarlık eğitimi almak yerine iç mimarlık eğitimi almak daha mantıklı tabii.

herkesin niyeti "sadece" sevişmek değil çünkü.

(bkz: fuckbuddy)

devilred, herkesin niyeti sevişmektir. sevişirken uyum sağlanırsa yan aktiviteler de zul gelmez, insanı sıkmaz.

bir tane film vardi ricky gervais. invention of lie. onu izlemeni tavsiye ederim. oradaki filmde kadin niye karsisindaki ile yatmayacagina dair bir suru sebep sayiyordu. olay kadinin rizasinda kalmis bence.

soruya gelince. salakca degil bence. kur yapmak, begenildigini hissetmek, bunlar da en az sevismek akdar gerekli seyler olabiliyor karsi cinsin gozunde.

bahsettiğin netlikde olmayı sen hiç denedin mi? ben denedim mesela ve çalıştı sende dene sende de çalışsın.

herkesin niyeti "sadece" sevişmek değil çünkü.

okuduğumuzu anlasak nasıl olur?

arz talep meselesi.

arz 1 talep 1000 olunca arz edilenin işi ağırdan alması normal bence. ha bence abazanlıktan alnından rhino gibi sik çıkarmış türk erkeğine az bile ama olay böyle ilerliyor genelde.

ha bi de iş belli bi sürece yayılınca kız da "peşin veren" rahatsızlığından kurtarmış oluyor. saçma mı? evet. ama durum bu.

Kur yapmak vs ilk sevişmenin heyecanını arttıran şeyler. "Hadi sevişelim" deyip yatağa girdiğinde o sevişmeden pek keyif alınacağını sanmiyorum.

herkesin niyeti sevişmek değil.

senin o angarya gördüğün işleri ayıla bayıla yapan erkekler var. Kimileri "tavlamak"tan hoşlanıyor.

@devilred tamam sen sadece sevişmesen de olur. ok cnm. kib. bye.

heh bende aynı bu kafadayım işte gelsin açık açık söylesin yani.Sonradan öğrenip apışıp kalacağına önceden söyle yani ama böyle insanlar bulmak çok zor.

iyi de tavlamak tavlanmak falan son tahlilde hepsi formalite. insan sevişmeye ikna edilir mi yahu? bakarsın, ya ok dersin ya değil dersin. oyun mu oynuyoruz? bi de insanlarla konuştukça cinsel isteğim iyice azalıyor. hiç konuşmasak daha güzel işte. en basiti soruyu sorup önceden garantiye almış olursun, en sonunda eve götüremezsen boşa uğraştık diye yanmazsın, eve sabah 5te yalnız dönmezsin, içkiye boşa para harcamazsın...

tüm o bahsettiğin olayları zaman kaybı olarak görüyorsan yaşamın tadını çıkarmayı bilmiyorsun bence, dizilerin, kitapların vs de sonunda ne olacağını öğren gitsin tüm sezonları izlemenin, kitapların tamamını okumanın ne manası var ki? ilginç, ama madem öyle düşünüyorsun ona göre yaşa sen de, kendine göre birilerini bulabilirsin ama kimse senin gibi yaşamaya mecbur değil. salakça demeden önce iki kere düşün

@neseranni salakça demedim zaten, salakça değil mi diye sordum. fikrinizi merak etmesem zaten salakça demiş geçmiş olurdum, kimseye de bir şey danışmazdım.

bu dediğinin cevabı a beautiful mind'da var. john nash'in barda sarışın hatuna sorduğu sahneyi izlersen cevabı alabilirsin bence :)

kıvırmanın alemi yok, salakça diyorsun ve onaylama bekliyorsun, soru olarak sormuş olman öyle itham ettiğin gerçeğini değiştirmiyor :)

bu doğru olsa gider taksim meydanında sikimi sallıya sallıya gezer boynuma da yalamak isteyen gelsin yazardım. sizin dediğiniz mantığı seks işçileri yapar anca, veya seks işçisi olmayı kendine yediremeyen ruhu seks müptelası olmuş insanlar. böyle insanlara felsefe yapmaya da gerek yok zaten. gider dersiniz svşlm mi .s diye 3 kuruşluk bi hotelde ihtiyacınızı giderirsiniz

Romantizm çok güzel

sorun seksi fazla özel gibi algılamakta. yani birini tanıdığında onun kişilik özelliklerini öğrenmek, ilgi alanlarını öğrenmek gibi nasıl seviştiğini öğrenmek de ilk günden yapılmalı bence... ancak bizim memlekette kadın için bu biraz sıkıntılı oluyor. hakarete, istemediğin takdirde tecavüze, ardından saygısız davranışlara, aşağılamalara hazır olman gerekiyor ve bunun kimden geleceğini bazen öngöremeyebiliyor insan (bu ülkede kadına şiddet genelde en yakınlarından geliyor). kolay kolay hiçbir kadın ilk gece birlikte olacağı erkeğe kötü davranmayacakken, erkek için aynı olmuyor, o yüzden kadınlar biraz daha tanımayı bekliyor. bence anlaşılabilir yani, ama ben sabırsız olduğumdan şahsen beklemiyorum, kötü olasılıklara da hazırım zaten. ayrıca tanıdığım ilk saatlerde birlikte olduğum bir adamla (hatta 2. görüşmede beraber yaşamaya başladığım adamla) 2.5 sene tek eşli bağımlı derecede yakın ilişki yaşadım, şimdi yine aynı şekilde tanıştığım adamla 6 aydır yine tek eşli duygusal bir ilişki yaşıyorum, bunun dışında friends with benefits gibi güzel şeyler de oldu. ha öte yandan bir daha görmek istemediğim, evden kovduğum da oldu, bunlar çok daha fazla oldu hatta o yüzden bunları yaşamak istemeyen kadınlar da çok şaşırtıcı değil hani. emin olun daha kötü şeyler de başım(ız)a gelebilir.

ayrıca herkes sadece sevişmek istemiyor, muhabbet etmek, bağ kurmak, paylaşımda bulunmak falan gibi ihtiyaçlarımız da var hani... seks epey temel bir ihtiyaç, ama daha fazlasına ihtiyaç var (bkz: maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi)

edit: sanırım hiç konuşmadan direkt seks yapmak istiyosun yorumları okuyunca böyle bir düşünceye kapıldım. seks sadece fiziksel çekim/beğeni değil bence. en azından seçim şansı daha fazla olan kadın tarafı için öyle, erkeğin sanırım tercih seçeneği olmadığından "gideri varsa" seks yapmaya hazır. ama ben şahsen konuşamayacağım, aptal/cahil/kötü olduğunu düşündüğüm insanla zevk alamam, ne muhabbet etmek isterim ne de seks yani. eğer konuşunca birinden soğuyorsan zaten onunla seks yapmamalısın bence.

Aslinda adam şundan bahsediyor. Kızlar eğer sevisecekse neden tüm ritueller tam olmadan sevismiyor? Yani direkt seviselim mi dedigimiz kizdan "sapik" damgasi yedigimiz halde, cikma teklif edip, yedirip icirip, mesajlasip, gezdirip ve belli bir sure gecirdigimiz kizla neden gayet rahatca seviseviliyoruz?

Sormak istediği soru aslinda bu.
Cevabi kisiden kisiye degisir tabi.

I-tüm olayın sonunun sekse bağlandığını senin kadar direk kendilerine itiraf edemiyor olabilirler, (bunun zilyon nedeni var günümüzde hele ülke bazında bakacak olursak)
II-seks e gelene kadar doyurulmayı bekleyen başka psikolojik açlıkları da olabilir ve bunları da aynı kişiden aradan çıkarmak isteyebilir,
III-birden çok talep arasında anlık yada tek seferlik de olsa neden seni seçeceğini kendisine kanıtlaması bir süreç gerektiriyor olabilir ki bu da 1. şıkka bağlanıyor gibi.
-I ve II olabilir
-II ve III
-hepsi.
-hiçbiri
şimdilik aklıma gelen seçenekler bunlar.

ve hiçbirisi için kimseyi yargılamam. senin tarzın için de yargılamam.

@loralynn

entelektüel açıdan doyurucu bulduğun ve beraber zaman geçirmekten keyif aldığın kişiyle sevişmek bence en güzeli. muhteşem bir şey. ama kısa sürede tanıştığın bir insanda bu temel prtak özellikleri bulmak bile çoğu zaman çok zor. genelleme yaptığım için konuşmasa da olur diyorum, yoksa tabii ki konuşacak. bir de bence iyi bir ilişki yatakta başlamalıdır. önce sevişene kadar konuşun biraz, sonra sevişme iyi geçerse işin entelektüel tarafını da halledersiniz. birbirini sevişmeden nasıl beğenecek insanlar yahu?

hmm şimdi seni biraz yanlış anladığımı farkettim sanırım, yani bu son söylediğinden sonra katılıyorum kesinlikle. ama işte dediğim gibi türkiye'de yaşıyoruz, kadın tarafı için cidden riskli, yani umarım zamanla seks daha da normalleşir. bir de şu bulaşıcı hastalıklara çözüm bulunur :/

şimdi bahsettiğin tarzda ilişkiler de yaşanıyor yani en azından ben yaşadım. ama sanırım konumuz bu değil. konumuz neden tüm ilişkiler bu yönde ilerlemiyor. şimdi olayın kadın yönünü geçersek ben erkek yönünden bakacağım.

tanıştığım, kafamın uyduğu, beraber vakit geçirmekten hoşlandığım her hatunla sevişmek istemiyorum. nasıl ki bu tipte bir erkekle sevişmek istemediğim gibi. yazdıklarından okuduğum kadarıyla her ilişkinin altında yatan çiftleşme içgüdüsünden yola çıkıyorsun ama yıllar ilerlemiş, toplum farklılaşmış, sosyal statü kavramları gelişmiş ve kısacası biz de evrilmişiz. işin argo kültürüne gelirsek. e abi şu hatun güzel, verse sikmez misin? hayır abi sikmem.

bir kere seks benim için bir ritüel. toplumun genelini bilmem. ben merkezli anlatıyorum tabi burada. sadece benim alıcı olduğum değil, karşı tarafa da hizmet sağladığım bir aksiyon. bir ucu bende olan bir şey yani. ilk önce sevişsek sonra birbirimizi tanırız aksiyonu da çok çekici gelmiyor. en sonda sevişiriz aksiyonu da. bir yerlerde tamam ben bu kadınla sevişirim diyorum ve bunu o da diyorsa sevişiyoruz. olay bu. işin tadına böyle varıyorum, böyle zevk alıyorum. ve ayrıca seviştikten sonra da senin dediğin gibi tanımaya devam ediyorum. tanıma işi hiç bitmez zaten.

neyse konumuza dönersek bakış açın yanlış. ilişkiler sadece seks amaçlı başlamaz. sosyal statü, duygusal tatmin, kendini birey hissetme, seks yapma bir çok bilinçaltı fonksiyonuyla insanlar sosyalleşir. biraz tanıdıktan sonra ilişki az önce saydıklarımın hangisine doğru yönelirse ilişki de öyle ilerliyor zaten. kimi seni sosyal açıdan tatmin edecek bir kadın oluyor, kimi sabahlara kadar sevişebildiğin, kimi aşık olduğun, kimi sana kendini birey gibi hissettiren. bence sen amaca yanlış bakıyorsun, kadınların ve erkeklerin birbiriyle olan ilişkilerinin salt nedeni seks değildir. altyapısı çok daha derindir.

Isler boyle yuruyor cunku biz insanlar hepimiz bir takim roller, yapmacikliklar, samimiyetsizlikler icinde yuzdugumuz icin her birimiz kendimizi karsi tarafa "iyi niyetli" sifatiyla sunma misyonu uzerine oynuyoruz. Bunun gibi yuzlerce konuda da boyle.
Iki tarafin da karsilikli olarak dusundugunden farkli konusmasi kadar gulunc pek az sey var Dunya'da. Bu sadece flort konusunda degil. Mantiktan ve realiteden uzaklastikca samiyietsizlikler, roller, karmasikliklar, formaliteler, sacmaliklar icinde bogulmaya dogru gideriz. Realiteden, bizi hayatta tutacak kadar uzaklasmak yeterli, daha fazla uzaklasirsak sacmaliklar dunyasinda gaflet icinde yasar ve olup gideriz.

Romantizm ile samimiyetsizlik arasinda biryerlerde bir cizgi var ve bu olayi "straples" isimli arkadas ortaya koymus.

değil. çabasız sevişmeyi hayvanlar yapıyor. biz insanız. en azından usulüne göre yapanlar insan.

çabasız sevişmeyi yapabilen hayvan yok. (bitki mantar vs de yok)
üremek en meşakkatli yaşamsal faaliyet ve asla sizin istediğiniz gibi olmayacak.
ilk günden seviştiğiniz kadın 2-3 ay sonra senden çocuğum olacak diye kapıyı çaldığında götünüz tutuşur ama.

not. insan da hayvanlar aleminin bir üyesi.

mistreated sevişelimmi

Mecburi açıklama: Birçok kişi argümanın geçersizliğinde mutabık olduğu için şakalar komiklikler falan yapayım diyerek "filiz sevişelimmi" esprisi yaptım, bu yüzden nickimden ötürü beni ciddiyetsiz, abazan bir troll olarak görmezseniz sevinirim.

@ kargn


bu duyuru prezervatif ve envai çeşit doğum kontrol aracının icadından sonra yazıldı. ayrıca amaç çocuk yapmak değil zevk almak. artık boşalınca spermler rahme gitmiyor. o devirler geçti :P

korunman falan süper tabii ama kendini (ya da partnertini) komple pvc kaplatmadığın sürece gebe kalma ya da hastalık bulaştırma konusunda garantin yok.
eski seviştiklerinden birinin sahipsiz kalmış bir bebeğinin babası olduğun söylendiğinde bunun aksini ispatlaman modern tıp ve modern hukuk içinde bile yeterince bezdirici.
ilk defa seviştiğin ve sadece sevişmek için beraber olduğun birinin bunları sana yapmayacağından emin olacak kadar insan sarrafıysan başka tabii.

@kargn

en az 150 kere prezervatif kullanmışımdır, bir kere bile sorun yaşamadım. durex fetherlite, herkese buradan tavsiye ediyorum. çabasız üreme olamayacağı argümanı doğum kontrol ve insanların sadece zevk için birleşmesi karşısında etkisini yitirmiyor mu?

reklam kuşağı için teşekkürler.
durex bile olsa, engelleyemeyeceği hastalıklar var. ve bunlar bedel demek.
bu bedelleri göze almıyorsun, daha çok görmezden geliyorsun.
flört, görücü gitmek vs süreçler önemlidir, evrimsel kararlı stratejilere karşı bayrak açmışsın, gazan mübarek olsun ama 2 milyon yıllık tüysüz maymun evrimi ve birkaç onbin yıllık uygarlığa karşı gelmen gerçekten zor olacak, bunu bil istedim sadece.
doğada kolay seks, penguenlere tecavüz eden foklara, kurbağalara oral yaptıran maymunlara falan bahşedilmiş ayrıcalıklar sadece.
kendi cinsine meylediyorsan, maalesef uğraşmalısın.

prezervatif yırtılıyor arkadaşlar (durex, ok, fex gibi çeşitli markaları yırtmış biri olarak konuşuyorum). tamam yüzdesi düşüktür ama imkansız değil, öte yandan prezervatif olsa dahi bulaşan hastalıklar var ( tek eşliliği tercih etmenin sebeplerinden biri). ha öte yandan insanlar yüzyıllardır üremeden seks yapmaya çalışıyor, seksle üreme birbirinden neredeyse ayrılacak noktaya gelmiş teknoloji sağolsun. üremeyle, seksi beraber değerlendirmek pek doğru olmasa da seks için rekabet ortamı var, erkekler için en azından, aynı diğer hayvanlarda olduğu gibi... bu da özellikle seks yapmak isteyen kadınla erkek arasındaki sayısal dengesizlikten ve seksin hala yanlış/yasak/tabu/özel olmasından. yoksa herkes seksi yemek içmek kadar basit bir zevk haline getirse, herkes sık sık yapsa, bu kadar rekabet de olmazdı. ne bileyim, herkes herkesle muhabbet edebildiği gibi seks de yapabilse aslında hepimiz pamuk gibi yumuşacık mutlu insanlar olurduk (bkz: bonobo).

edit: bonobo'lar insanlara en çok benzeyen maymunlardan ve biseksüeller, çok eşliler, sürekli seks yapıyorlar, oral seks yapıyorlar falan bakmaya üşenenler için özet. kargn tür falan deyince eklemek istedim... ha aradaki büyük fark onların anaerkil olması, yani erkeklere ironik gelecek ama seks yapmanızın zor olmasının sebebi ataerkidir, gelin beraber yıkalım ;)

bunlar tercih ve telkinle olacak işler değil.
mesele testis boyunun insan vücuduna oranı. gerisi boş.

@comptrol, @straples, @gis, @gss ve @delifaruk'a konuyu derinleştirdikleri için teşekkürler. aynı şekilde @syozkn'a da, her ne kadar her söylediğine katılmasam da. @loralynn de demek istediklerimi kendi sözleriyle çok net ifade etmiş. baştaki linç ekibine de teşekkür ederim ama zaten tartışmalar hep böyle yürüyor, önce bi hurraa ne diyon lan sen, sonra biraz daha teorik ve derin cevaplar. bence hayatta yaptığımız her şey sekse dayanıyor. dünyadaki başlıca amacımız soyumuzu devam ettirmek ve bu çok güçlü bir içgüdü ama sana doğrudan soyunu devam ettir demiyor da, çekici bulduğun bir karşı cins bulup orasını burasını kokla mıncıkla demeye getiriyor. ama bir noktada bunun zevkli olduğunu keşfedip işi çığrından çıkarmışız, iş 60'lardaki seks devrimi, kadının özgürleşmesi falan derken bugüne gelmiş. şu anki tartışmada bir tarafın kökleşmiş kurallara ve davranış kalıplarına sarılması, diğer ttarafın ise aslında bunlar hep seks demesi bence hep buna işaret. ufuk açıcı cevaplarınız için merci.

nasıl bir yapı?

çalışıp çalışmadığından kasıt yük aktarımı vs. mi? sap2000 işinizi görebilir.

veya prototip tarzı ufak bir şeyse ansys de olabilir.

Şuradaki free form tensegrity: www.tsg.ne.jp

Yani strüktürün sağlam olması, taşıyor olması...

cevap yazarken mobildim ekledigin fotoyu simdi gördüm, sap2000 gayet uygun gibi geliyor bana. lineer elastik analiz harici burkulma kontrollerini de yapabilirsin.

öğrenmesi ve kullanması en basit program bu mudur? herhangi bir programda çizdiğim 3 boyutlu strüktürü buna atıp kolayca kontrol edebilir miyim? bana çok yüzeysel bir şey lazım aslında, mimari tasarım (bitirme projesi) yapıyorum çünkü.

benim kullandiklarim icinde en kullanici dostu olan sap2000, dwg dosyasi import etmeye de izin veriyor ayrica.

sekli import ettikten sonra malzeme özelliklerini tanimlayip yapidaki cubuklara ataman lazim, sonrasinda yükleri tanimlayip oradaki kuvvetlere bakabilirsin.

baglanti elemanlarinin ve kesitlerin dayaniminin yeterli olmasi lazim calismasi icin.

benzeri şeyler neler?

yok bulanmıyor. diş fırçası, şampuan gibi bir temizlik ürünü o da.

not:erkek

bulanmıyor.

mesela ayak törpüleyen aletin reklamı

Yoo nesi var ki?

pedden midem bulanması için daha önce birçok kullanılmış ped görmem lazım.
ona da çok şükür hiç denk gelmedim.

o da bulandırmıyor

Pedin ne zararı var. reklamlardaki ürünlerde kan da yok. Kan tutuyor diyelim.

bence hepsi için önyargilarını tekrardan gözden geçir.

hayır bulandırmıyor

aman dikkat. bu yazdığının capsini alıp, sonra sözlükte ped kelimesini görüp midesi bulanan erkek diye başlık açabilirler.

bana benzerini yapmışlardı.

hayır.

ped hakkında kafanızdaki imaj yüzündendir, yoksa o da herhangi bir ürün, bnyo tuvalet ürünü. yoksa aynı şekilde, tuvalet kağıdı reklamı gördüğünüzde de kullanımını ya da kullanılmış halini düşünüp mideniz bulanıyor mu? ya da banyo temizliği tuvalet temizliği reklamları da midenizi bulandırıyor mu? adet kanı çoğu kültürde 'pis' olarak görülür, adetle ilgili her şey de mide bulandırıcı algılanır. ondan kaynaklanıyor olabilir.

sadece paradotaksın dişsiz kız ve kanlı tükürük reklamından tiksiniyorum.

fokur fokur tuzlu suya atınca makarnaları yabışmazlar. biraz da makarnayla ilgili ama.

kaliteli makarnalar yapışmıyor. ayrıca @proletarier'in dediği gibi suyun tuzlu olmasının da önemi var.

ben yaparken ne yağ ne de tuz atıyorum suya. Kaynadıktan sonra makarnayı atıyorum hiç yapısmıyor. Makarnadandır belki

su -> kaynayınca tuz, yağ -> sonra barilla makarna. barilla makarna ile lezzetin doruklarına çıkıyorum. barilla.

yabışmıyor. ama ben çok haşlamıyorum, diri bırakıyorum biraz, belki bunun da etkisi olabilir.

tuzlu suda yapıyorum. suya yağ ekleyince makarna o yağı içine çekiyor, bu sefer sosu almıyor.

ama tuza ve yağa rağmen makarnalar yapışıyorsa tencereyi biraz büyütmekte fayda olabilir (ya da aynı tencerede daha az makarna pişirmek de aynı şey). bol suda ve sıkışık olmayan bir tencere sağlamak lazım makarnaya. az su ve küçük tencere yapıştırıyor makarnaları.

Suya fazlaca tuz atinca makarna yabismaz. Ayrica iyi makarna zaten yabismaz.

Ayrica makarnanin uzerinde yazan pisirme suresini de asla gecmemek lazim.

Makarna onemli bir besindir. Ona saygi duymamiz gerekir. Basit bir yemek degildir.

kettle da su kaynatıp makarna atıyorum. pişene kadar 1-2 kere karıştırıyorum. yağ, tuz yok.

yapışmıyor.

yağ koymanın bir anlamı yok öncelikle, makarnaya değmiyor bile zaten üstte duran yağın ne anlamı olacak. sadece kaynayan suya tuz atıyorum, yalnız ben de markanın önemli olduğunu düşünüp barilla ya da pastavilla kullanıyorum. ha süzdükten sonra tabii hemen yağlanmazsa yapışıyor.

" Süzdükten sonra yağlama" duymam gereken buydu galiba

su miktarını makarnanın kuru ağırlığının en az 5-6 kat yaparsanız yapışma sorunu olması imkansıza yakın, dandik bim makarnalarında bile yapışma zor yaşanıyor. örneğin yarım paket makarna için en az 1,5 lt su kullanmak iyidir.

Barilla alıyoruz genelde, hiç yapışmıyor. Makarnayla çok alakalı bir durum.

Makarnayi mutlaka kaynar suya bosaltin. Soguk suya katip birlikte kaynatirsaniz yapisir. Bir de makarnayi kaynar suya koyduktan sonra ilk 1-2 dakika karistirin mutlaka...

makarnayla n'alakasi var ya. basbaya sivi yag onemli.

Yağ koymam hiç , çatalla karistiririm o zaman yabışmıyorlar bence

birleşmiş milletler başkanı. uzun uzun açıklamayayım şimdi.

İlk mesleği mi seçmek durumundayız, ben adamı seçtim ilk; hata mı yaptık?

Cevap: vahşi hayatı koruma derneklerinin birinde bakıcı olsun

Mesleği benim mesleğim den düşük olmasın

Çünkü ilerde ben senden az / çok kazanıyorum ezme / burun büyüklüğü olmasını istemem.

nefes alsın yeter dediğimden dolayı meslek kısmını önemsiz buluyorum...

Meslek olarak sınırlandırmadan, her yerden çalışabildiği kendi işi olmalı diyorum :)
İstediğimiz an istediğimiz yere kaçabilmeliyiz :)
(çok isteyince oluyor diyorlar;)

öğretmen olsun öğretmen fetişim var bayılıyorum eşim de öğretmen olabilir o yüzden.

Mesleği olmasin ben çalışır ona bakarim.

fırın ustası olsun. pide yapar yeriz.

Ekmeğini taylor serisinden çıkaranlarla çok iyi anlaşırım.

Filozof :(

Moleküler biyoloji ve genetik bölümünde asistan

mesleğini seçecek lüksüm yok benim şahsen. o yüzden pek fark etmez diyorum. gazeteci veya muhabirlik falan ilginç olurdu ama :P

sanatçı özellikle balerin, soprano ya da orkestra sanatçısı olsun.

su meslek takintisi, mesleklerin yarattigi tuhaf algilar, bazi meslek sahiplerinin kendini toplumdan ust seviyelerde gormesinin veya gorulmesinin sebepleri nelerdir, ben de bunu merak ediyorum.

örtmen haahahah olm insan atanır atanmaz evlenir mi ya bu neyin açlığı bankacı bi de avukat bi de dişci

rayde benle olur evimin erkeği cocuklarımın babsı olurum gel he de zenginsen

Atanamayan da olsa öğretmen candır <3

mühendis olmasını temenni ediyorum şahsen.

manav.

o kadar çok 'makara amaçlı' sallama meslekler varken neden rygard? bunu merak ettim ben. ne alıp veremediğin var bu adamla da ona tik atmadın? :D

cevap olsun, tiyatrocu diyeyim bende.

cerrah olmasini isterim.

halden anlasin, evine bagli olsun, aldatmayi dusunecek vakti olmasin, evdeki huzurun bekasina inansin. stress dolu bir hayati birlikte goguslesinler filan, erken emekli olup kafa dinneriz zaten

bu ne yaman celiski: onedio testi sair cikti :))

yeni iç güvenlik yasa tasarısına binaleyn karım polis olsun .

aşçı, pastacı ya da meyhaneci.

doktor olsun genelde seksi oluyorlar.

mühendis olsun mühendisleri severim
nitekim sevgilim de mühendis hihihiihihhi
:)

beğenmemiş eleman manavı, sorduğun sorunun kalitesine yakışmadıysa demek.

Doktor. Ben de doktorum.

doktor +1

at antrenörü.

www.sabah.com.tr

Avukat ya da savcı olabilir

Evliliğe karşıyım ama birlikte olmak istediğim kişinin yaratıcı bir iş yapmasını isterim, bir de az çalışmasını isterim.

futbolcu, tercihen santrafor.

pasaport ya da prosedür gereği işler haricinde evlenmem de soruya cevap vermem gerekirse erkekte oto tamircisi isteyebilirdim. atölyesi olan biri filan. kadındaysa zincir harici kafelerde çalışan biri olabilir. bu tip işleri daha az kirli görüyorum.

işsiz olmalı

Suriye topraklarında savaşıp ölen biri. Ben de ülkemin hatta babamın dedemin yanına gömülmek isterim. Maneviyat bence.

yurtdışında toprağımız kalmadı denmesin diye.

götüm götüm kaçarak zaten fazlasıyla rezil oldular, biraz da olsa tutunulacak dal kalsın diye.

O değil de stratejileri iyi işliyor. İStenmeyen bir yasa geçiriliyor, konuşulmasın diye böyle saçma olaylar yapıp havuz medyayı bunlarla dolduruyor ve olayı geçiştiriyor.

(bkz: get a life)

arkadaşlara internette takip etmeliyiz gibi bir sorumluluk yok. Yine de endişeleniyorsun mute/hide post gibi seçenekleri kullan.

beğenilmek (insancıl anlamda. facebook like'ı anlamında değil) doğal bir duygu hatta belki dürtü. bu yüzden iletişimi bozmamak içn arada (mesela ayda bir) sevdiğiniz ama zırt pırt birşeyler payklaştığı için unfolow yaptığınız kişilerin profiline göz atın. geriye doğru bi kaç beğeni yorum yapın. faydası olur. ama takip etmek istemdiğiniz fakat yakın kişiler zaten bunu dert etmeyecektir. yani bunu açıkça nalatabilisiziniz en azından onlara.
get a life kısmına katılmıyorum. bu site maalesef "life"ın bir parçası. ya tmamen uzak olmak bi çözüm. veya içinde olup doğru bir strateji belirlemek. aynı canlı insanlar gibi. okuldan kız arakdaşınıa veya işyerindeki güzel kıza "bugün çok seksisin" derseniz muhtemelen kızar. aynı şey burada da geçerli. demek koşullar aynı.hatta fb da daha katı. çünkü sık duyduğum bir söz "başkaları da görüyor" ve "aramızdaki arkadaşlığı bilemezler ki" yani çok seksi dediğiniz kız belki yanıda iken bir şey demeyecektir sadece arakdaş olsa bile. ama fb da diyecekir "babam da vaaar" diyerek...
başta deiğimi uygulayın.

unfollow'da zaten arkdaşlıktan ayrılmıyor asdece yazdıkların görmüyorsun. benec süper. 52 arkdaş var. yarsını çok iyi tanımam. en az 15 kişi unfollowdur. :)

ben sülalemi takip etmiyorum, babam dahil, geçenlerde de abim beni unfollow etmiş. oluyor böyle şeyler... ha ben abime gıcık oldum o ayrı kendisini her post'umda tag'lemeyi düşünüyorum keh keh.

olmaz kardeşim. teröriste oy verilmez. bu vatan hainliğidir.

ama iel başlayacak olan hiçbir cümle bunu haklı çıkaramaz.

Türk Kürt iç Savaşı'na ilerlediğimiz bugünlerde Ateş'e bir damla benzinde sen koyarsın. Bence AKP'ye at aynı yola daha hızlı gidersin

hdp'ye oy vereceğime 10 defa akp'ye oy verirdim.
11.

terörist.

dediğin şey zaman zaman benim de aklımdan geçmiyor değil, sırf AKP 400ü bulamasın da diye..bu adamlar barajı geçemezse AKP tulum çıkaracak doğuda.
üstelik bir parti aidiyetim de yok ne MHPden ne CHPden bişey beklediğim de yok
ama yine de elim gitmez sanırım
dahası ha AKP-HDP koalisyonu ha tek başına AKP, kürt sorunuyla alakalı olarak bişeyi değiştirmez gibime geliyor bu konuda zaten müttefikler

Bence mantikli dusunuyorsun. bu tarz konularda aklinin sesini dinlemelisin, kalbinin degil.

senin gibi düşünüyorum, şu an bulunduğumuz durumdan iyi olacağı kesin.

Türkiyede siyasetin hatta çoğu ülkede siyasetin nir fayda sağladığını düşünmüyorum. Seçim sonuçları doğru da olabilir manipule de edilebilir. Hiç bir şekilde fayda getireceğini düşünmüyorum. Hdp ve akp ninde aynı kafada ilerlediği ortada. Hdp ırkçı ve oportünist, akp ise faşist ve devlet eliyle asıl terörü getiren bir parti.

Sosyalist partilere (kastettiğim chp değil) oy atan birisi olarak artık oy kullanmıyorum. Bu ülkeden hiçbir sik olmaz. Hangi dilim olursa olsun yaptığı siyaset pragmatik ve bok gibi.

burada sacma sapan kahvehane muhabbeti yapanlari takma. Maarri var sozlukte, ac onun selahattin demirtas icin yazdigi entry'leri oku mesela. Cb secimi suresince yazdiklari. Demirtas'in aciklamalarini bul haber sitelerinden, oku. Verirsin zaten boyle bir fikrin varsa da. Ama hicbir temele dayanmadan akopo hodopo isbirligi yaa diyenleri gordugun zaman kac.

şu durumda akp'nin at koşturmasını bir miktar engellemek istiyorsam hdp'nin barajı geçmesi lazım. yapabileceğimi hala zannetmiyorum ama ben de değerlendiriyorum bu seçeneği.
sonuçta bu adamların terör ayağı barajı geçse de devam edecek geçmese de. geçemezse belki daha da azıtacaklar.

tahminimce hdp barajı geçemezse güney doğuyu pkk'ya teslim etme süreci büyük oranda sekteye uğrar, pkk-hdp de bu durumda silaha tekrar sarılır. böylece akp'nin süreci elinde patlar. bence vermemek daha hayırlı

hdp ye vereceğime akp ye veririm

Mecliste yer almayan partileri neden değerlendirmiyorsunuz? Örneğin şu anda mecliste olmayan ama anket sonuçlarına göre, yıllardır o meşhur "Diğer - %1" kategorisinde olmasına rağmen artık %5 civarında olan bir İşçi Partisi (yeni adıyla Vatan Partisi) var. Ayrıca kurulduğu an yapılan ankette %8 görünen, şu anda ise %4-5 arası görünen Anadolu Partisi var. Bu partileri veya başkanlarını seversiniz sevmezsiniz o ayrı. Ancak ikisinin birleşmesi durumunda gayet de %10'u geçme olasılıkları var. Üstelik birleşme olursa, toplam oy oranları onunki 5'ti, bu da 4, etti 9 diye hesaplanmaz. Birleşmeden önce ikisine de oy vermeyecek olan pek çok kişi, birleşmeleri durumunda baraja çok yaklaştıklarını görünce oy verecektir. Yani otomatikman ikisinin toplamından fazla bir oy oranı alır. Şu an zaten bu iki partinin iktidar olma hedefi yok, gayet gerçekçi davranıyorlar, meclise girmeyi hedefliyorlar sadece.

akp-hdp koalisyonu ile akp hükümeti arasında fark görmüyorum. selahattin demirtaş'ın söylemlerini okudum hiçbirine de inanmıyorum.

akp'nin hdp'yle anlaştığını,görüştüğünü biliyoruz.

bir de şöyle düşünün.akp = hdp

akp kaybederse hdp kazanacak dolayısıyla akp kazanacak
akp kazanırsa hdp kaybedecek dolayısıyla hdp kazanacak

win-win

hdp dürüst olsaydı barajın düşürülmesi için mücadele ederdi.
böyle önemli bir seçimde kumar oynanır mı ?
akp ile anlaştıkları ortada,
son günlerdeki çıkışları, ellerindeki sokağa çıkma kartını kaybetmemek için.

Hdp-akp koalisyonu zaten AKP hükümeti demek.

Geri kalan her şey zaten söylenmiş, uzatmama gerek yok.

Dun mecliste ortalik karisti hala akp esittir hdp. Sozlukteki ulusalci tayfa burayada coreklenmis. Ben sahsen etki tepki mevzuna inaniyorum. Sen zamaninda doguda tas ustune tas birakma, kurtleri cezaevlerine tik, iskence yap, toplu mezarlar ac sonra vay efendim teroristler. Terorist demek bence mit ve jitem demek. Yani zamaninda bu boklari yiyen devlettir asil terorist.

Bir turk olarak sonuna kadar bolunmeye katiliyorum. O topraklarda kurtler vardi, var olacaklar. İnsanlarin olmemesi buna bagliysa varsin onlarin olsun orasi. Hicbir halkin bir digerini bastirip sindirmeye, asimile etmeye hakki yoktur, olamaz.

Demirtas ise dogru bir lider. Soylemleri, hareketleri, durusu bence gayet olmasi gerektigi gibi. En azindan hareket ettigi nokta din degil. Toplumun dislanan kesimine kucak acmasi ise ayrica arti.

Zack'in de dedigi gibi "when ignorance reigns, life is lost". Toplumun tamamina hakim olan din ve cehalet dalgasi umarim en kisa zamanda temizlenir. Bizde belki o zaman bu topraklara aidiyet hissederiz, o zaman daha yasanilir bir ulke hayali kurmak yerine tum alt kulturlerle ve otekilestirilen insanlarla dahada guzel bir gelecegin ortak hayalini kurariz.

Terör diye medyanın lanse ettiği şeylerin bitmesi bu tür oylara bağlı biraz da.

Akp hukumetinden daha kotu bir hukumet varsa o da akp hdp hukumeti olur herhalde.

sırf şu duyuruda da görülebilecek halk düşmanı faşistleri trollemek için bile yapabilirsin aslında. yine de mücadele seçimle yapılmaz, sokakta yapılır. Verdiğin her oy, hangi partiye olursa olsun düzenin elini güçlendirir. Alternatif mücadele yolları öneririm oy vermek yerine.

valla abi helal, nasıl çözebiliyorsunuz böyle karmaşık algoritmaları da hemen akp eşittir hdp diyebiliyorsunuz çok şaşırıyorum gerçekten. ama haklısınız da bir yandan kimi zaman ortak paydada birleşiyor olmaları ve müzakere yapıyor olmaları, siyasi, sosyolojik, psikolojik, ontolojik allah ne verdiyse birebir denk olduklarını gösterir. ha bir de sizin siyasi perspektifinize ikisi de ters, yani bu bile, aynı şeyleri söylemiyor olsalar dahi onları aynı kategoride değerlendirmenizi gerektirir, evet.

neyse, ben yıllardır oy kullanmam ama bu seçimde götümü kaldırıp sırf hdp barajı geçsin diye oy kullanacağım. çünkü hdp geçemezse olacaklar gün gibi ortada, akp eşittir hdp karmaşık algoritmasını çözen arkadaşlar buna neden bu kadar dar bir pencereden bakıyorlar anlamak cidden güç.

şuradaki yorumları okudum da hala akp-hdp ortaklığı diyenler var. lan çözüm süreci diyen hiçbir bok yapmayan, bilakis kürt şehirlerine karakol/kalekol yaptıran, kürt çocuklarını öldüren, ışid'i destekleyip bir sürü kürt'ü öldürten, evinden eden, şimdi bir de tüm maddeleri kürtlere karşı olan bir iç güvenlik paketini çıkartan akp ile mi hdp ortak? çok acayipsiniz... hdp çözüm amaçlı hükümetle görüşüyor evet, hükümeti kim oluşturursa oluştursun onunla görüşmek zorundaydı. chp olsa onunla çözüm bulmaya çalışırdı, bu onları chp'yle ortak mı yapardı? ayrıca kürt hareketi siyasal olarak temsil edilemesin de silahla mı temsil edilsin ben gerçekten anlamıyorum. 90'larda dağdan ovaya inin dediler, şimdi de geri dağa çıkın diyorlar...
bu arada hdp'nin (bdp'nin) verdiği önergeleri incelemenizi tavsiye ederim, hdp'yi büyük medya kuruluşlarından değil de objektif olarak inceleyin.

edit: ben de oy kullanmayan biriydim (bkz: oy vermek bir şeyleri değiştirseydi yasaklanırdı) , ama artık kullanıcam (hdp'ye) içime sinmese de oy kullanma fikri...

hdp nin söylemleri farklı ama yıllardır icraatleri aynı.

hdp'nin akp ile görüşüyor olmasını "akp-hdp" birlikteliği olarak yorumlamak çok sakat. şu anda akp başta olduğu için hdp, akp ile görüşüyor. akp'nin demokrasinin d'sinden anlamadığını da biliyor hdp tarafı. bu yüzden de dişini gösteriyor, istediğimiz olmazsa sokak olayları olur diyor.

sen önce ülkende demokrasiyi oturt, ondan sonra hdp'nin antidemokratik eylem tehditlerini eleştir. kürtler bu şekilde davranmasalardı, bir şey kazanabilirler miydi? yıl olmuş 2015, anadilde eğitime laf ediliyor hâlâ. olaya hdp-akp birlikteliği anamızı belleyecek şeklinde bakanlar, hdp ile akp'nin şu anda birleşmelerini neyin engellediğini söyleyebilirler mi? şu anda hdp'nin kaç tane mileltvekili var bilmiyorum, 35-40 tane var sanıyorum. şu anda da akp ile birlik olup, anayasa değişikliğini referanduma götürebilir. ama yapmıyorlar. neden yapmıyorlar? referanduma gitse, hem akp seçmeni, hem hdp seçmeni oy verse bu değişikliğe kabul edilmez mi anayasa. bal gibi edilir. ortada bir anlaşma yok, pazarlık var. pazarlık olması da doğal. 2015 seçimlerinden sonra da akp'nin her istediğini yapmayacaklar.

akp'nin tek başına anayasayı değiştirmesi ile, bir parti ile ittifak yapmak zorunda kalması arasındaki farkı anlayabilmeniz için iç güvenlik paketine bakın derim. bu iç güvenlik paketi, akp'nin tek başına oluşturacağı anayasanın fragmanıdır. ancak akp'yi masadan kalkmak ile korkutacak bir ortağın olması durumunda ne olur? bunu da bir düşünün.

hdp meclise girerse, akp'nin milletvekili sayısı epey azalacak. 260-270 arasında bir şey olur diye tahmin ediliyor.bu durumda ya hdp ile, ya mhp ile ittifak yapmak zorunda kalacaklar. bu partiler de akp ne yaparsa her şeye okey vermeyecek partilerdir. illa ki kendi istediklerini de anayasaya sokturacaklardır ve belki de akp'yi anayasa değişikliği masasından kalkmaya zorlayacaklardır.

ben de her seçimde chp'ye oy verip pişmanlık yaşayan birisi olarak ve artık pişmanlık yaşamak istemediğimden dolayı, bu seçimde oyumu hdp'ye vereceğim. uzun zamandır düşünüyordum da dün kararım kesinleşti.

hdp işbirlikçi ve samimiyetsiz, aynı zamanda terörist. akp'ye oy vermekle hdp'ye oy vermek arasında bir fark olduğunu düşünmüyorum, adamların istekleri zaten ortak. isterlerse işbirliği içinde olmasınlar, ne fark eder ki? akp'nin istediğine hdp hayır demeyecek. anca işte iç güvenlik paketi gibi çok ekstrem şeyler için tepki gösterirler, ki o da bir işe yaramadı/yaramıyor.

ha koalisyon ha akp bence hiçbir şey fark etmeyecek ama verirsen eğer sen hdp'ye oy vermiş olduğunla kalacaksın. ben o yüzden vermeyeceğim. bu arada etrafımda ne kadar "cihangir solcusu" varsa hdp'ye yükleniyor. sırrı abelerini de çok severler. benim gözümde hdp, akp'nin paf takımı gibi bir şey. solculuk kisvesi altında etnik siyasetin kralını yapan pkk'lı bir oluşuma oy vereceğime giderim gominis partiye falan oy veririm şahsen.

HDP'nin barajı geçemediği bir meclis felaket olur. Terörist falan demeden önce biraz pragmatist olun. Ki şu günlerde gördük ki aslında HDP'nin bulunduğu meclis çok da kötü değil. Şu günlerde MHP-CHP-HDP canla başla İç Güvenlik Yasasına birlikte direniyorlar. Asıl yıkımı hızlandıracak olan şey HDP'nin barajı geçememesi durumunda D'Hondt seçim sisteminin ve seçim barajınının bir etkisi olarak AKP'nin ulaşacağı milletvekili sayısıdır. Sözlük'te falan bir mevcut seçim sistemini araştırın, ne kadar korkunç sonuçlar doğurabileceğini göreceksiniz.

hdp akp'ye tek başına hükümet kuracak sayıya erişmemişken bağımsız vekilleriyle destek çıkıp sandalye sayısını yukarı çekmiş bir parti. nasıl da unuttunuz hemen.

gizli anlaşmaları beraber yaptılar (oslo)
imzaları beraber attılar (chp ve mhp de çoğu yerde destek attı zaten)


bugünkü diktatörlüğe gelinmesinde hdp kadrosunun az çabası yok. zamanında o yasaları meclisten geçiremeyen, bugün zaten burada olamazdı. orada hdp'ye teşekkür etsinler işte. daha doğrusu kadrosuna.

bu da hdp'nin tek umut falan oladuğu gibi rezil cümleleri kurabilenlere.

ben de aynısı yapmayı düşünüyorum. en mantıklısı o.

hdp'ci "mantıklı" arkadaşları da görmüş olduk. "hıaa ne çok mal varmış"tan öte argümanı yok adamların. yazsanıza ulan o zaman, niye hdp?

Sen bırak teröriste oy verilmez diyenleri, boş konuşuyorlar. Verebilirsin tabii, AKP'ye vermek daha iyiymiş, şaka mısınız nesiniz.

Bir chp mhp ye bakıyorsun kaç bin kişilik katliamlarda isimleri var. Akp zaten yakın tarihte bile onlarcası. Bir de hdp ye bakıyorsun.

Ölümler hepsinde var yani. Geçmişi geçmişte bırakmak lazım, kırmak lazım o statükoları, ezbeleri bozmak.

hdp ye oy vermektense hiç vermemeyi tercih ederim.

Teröristlere oy vermek asla.

cb seçiminde demirtaş'a verdim. bu seçimde de hdp'ye vericem. muhalefet yöntemlerini ve parti programlarını beğeniyorum. özerklik isteklerini de haklı buluyorum. mecliste chp ya da mhp tarafından temsil edilmektense hdp tarafından temsil etmeyi tercih ederim. akp'yi sıkıştırabilecek tek parti hdp. 12 senedir chp ve mhp muhalefet partisi olarak ne yaptı? hiçbir şey.

hdp'ye bir şans verilmesi gerektiğine inanıyorum.

doğma büyüme istanbullu türküm.

ne bu "hdp kötüdür akp'yi seçin demeye çalışıyorlar" demagojisi.

niyet kötü, fikir bol, fikri desteğe gerek yok.

akp'yi mecliste tek ses yapanlar hdp'nin bağımsız kadrosudur. bitti. kapı gibi duruyor eski güvenoyları. bile bile yaptılar. bölünme için ilerleme sağlansın diye feda etmedikleri değer kalmadı.

anayasaya sataşanlar, aslında anayasayı delerek suç işleyenlerse sadece bu iki partinin kadrosu değil meclistekilerin hepsi. bunu da ben değil anayasa hukukçuları söylüyor, maddeleri saya saya.

ya başka partiler ya da oy moy yok. ben başka partiye vereceğim. bunlarla gelecek aynı.

tekrar etmiş oldum ama buradaki demagojiler tiksindiricilikte sınır tanımıyor.

tüm hdp'ye oy yok diyenler aslında topyekün düzene karşı olan güvensizliği referans gösteriyor aslında farkında olmasalar dahi. Ancak her birinizin bireysel olarak oy vermekten vaz geçip, güvensizliğinizi vurguladığınız düzeni desteklemez konuma geçemeye cesareti olmadığı için(bkz: suni denge) yapılan seçimlerde tüm partiler, devamlılıklarını sağlayabilecek kadar oy alarak meşrulaşmış biçimde aynı döngüde ilerlemeye devam edebiliyor.

Oysa bu parlementer sistem kandırmacasının dışına bireysel olarak çıkabilirseniz, o oylamaların sonuçların herhangi bir anlam ifade etmeyeceğini, seçimlerin meşru olabileceği oranda oy verilmediği takdirde, tıpkı gerçekte olduğu gibi basit bir piyes oluşunun ortaya çıkacağını ve düzenin içinin boşlacağını görmemeye meğillisiniz.

Bu yüzden suni denge gibi kavramları incelemenizi ve düzen partilerin tümünü birden reddetmenizi öneriyorum. Kurallarını egemenin koyduğu oyunları kazanamazsınız. Kazanmak istiyorsanız, kuralları siz koymalısınız. Bu da oy verilerek kazanılmaz, sokaklar başta olmak üzere hayatın her alanında, devlet otoritesinin tüm yansımalarını fiili olarak ortadan kaldırarak ve/veya işlevsizleştirerek, alternatifini tekrar oluşturarak kazanılır.

tüm meseleyi kafasında çözdüklerini sananlar mesele değiştirilebilir haldeyken gelecekte olup bitecekleri anlatanlara komplocu musun diyenlerdi.

bugün o köprüyü yaktıklarını anlamadıklarından olsa gerek hala kötünün iyisini (ki cidden diyorum bu kavram yok oldu artık hepsi çok kötü) seçip en azından pratik anlamda farklılık yaratacak bir değişiklik sağlamaktan bahsediyorlar.

böyle 4 yıl geriden gelip referanduma evet dediklerini hatırlamakta da zorlanıyorlar.

o köprü yandı. x ülkesi dağılıp yağmaya mı uğrayacak - bir de üstüne tarihe zulmeden olarak mı geçecek, x ülkesi bir arada kalmayı becerebilme ihtimali için faşizmin dibini mi yaşayacak.

bunların birini bari diğeri olmasın demek için seçmemin imkanı kalmadı.

ikisi de benim bu ülkeye bağladığım her anlamı öldürüyor.

sembolik de olsa bir seçim yapacak, bu sefer gönlümde yatanı seçeceğim ve küçük bir umutla çünkü parti artık cephe mantığında büyüdü, içinde cindoruk da var önkibar da.

hdp tr'nin bugününün baş mimarlarından biri. böyle olmalarındaki neden neyse o sürüyor. bitmiş değil, bir merhale aşılmış değil. şeylerin pratik değerini belki de bazılarımız sanılandan çok daha fazla düşünmüştür.

bu ülkeyle gönül bağı olmayan parti haliyle bu ülkeyi, insanlara ne olacağını düşünmez. oluşma amacına ters.
bugüne kadar ki hareketleri gösteriyor ki bu parti sosyalistin s'si de olamaz.zaten dünyada daha hiçbir yer ülke dışı bir tanıma resmen kavuşmuş, böyle bir tanım kabul edilmiş değil, öyle ya da böyle ulussunuz zaten.

bu gerçeklere bakıp razı gelmek mantığıyla gelenler gelsin, o müthiş analizleri göreceğiz seneler içerisinde.

bir gün aranızdan birisi bir şey iddia eder de dediği çıkarsa gözler yaşaracak. keşke yaşarabilse. keşke bu bok artık bitse zaten. bu gerçekdışılıkla, irrasyonellikle epey zor görünüyor, demek ki hala o lüksümüz var bizim.

bu da hala, apo (hdp) ile akp anlaşmadı diyen mallara kapak olsun:

img.hurriyet.com.tr
img.hurriyet.com.tr

www.hurriyet.com.tr

şu an mecliste konuşma yapan hasip kaplan'ı dinleyebilirsiniz neden oy verdiğimizi anlamak için

kentsel dönüşüm yüzünden kiralar ucuzlamış olabilir, o işe de dikkat edin yıkılacak diyorlar.

endişelediğin çoğu potansiyel sorunu, düşük yoğunluklu da olsa yaşarsın.

Valla mini şortunu giydiğin zaman İstanbul sınırları içinde rahat dolaşabileceğin bir yer kaldı mı merak ettim. Suadiye'de oturuyorum. Bağdat caddesi hattından çıktığın anda bakan-laf atan olur.

Farkındayım tabii Beşiktaş ve Taksim civarında takılan bir insan olarak da çok rahat dolaşamıyorum zaten ama yine de ne bileyim Fatih kadar absürd bir yer de olmasın. Beşiktaş'taki kadar gözle tacize alışkınım. Mesela Tarlabaşı'nda da muhafazakar denebilecek insanlar var ama translara ve seks işçilerine alışkın olduklarından rahat dolaşılan bir yer.

Dediğin yerlerin hiçbirinde rahat dolaşamazsın. Bir defa kasımpaşada gözler üzerinde olur. Dolapdere civarlarnda dolaşırsın ama tecavüze uğrama olasılığın çok yüksek. Çahil,eğitimsiz İnsanlarin yoğun olduğu bir yer. Tarlabaşında ise gece ne zaman ne olacağını kestirmek mümkü değil, çok fazla hırsızlık olaylari oluyor. Giyimi,tipi düzgün biriysen sıkıntı yaşarsın.

Kısa şortumu giyip eve de erkek atacam diyosan bakırköy en iyisi derim ben.

alakası yok yazdığın yerlerle. balat şu an tam bir cihangir kafası. kiralar geçen seneye göre 2 3 kat artmış durumda. daha da artacak. tutabiliyorsan hemen tut yada ev al bir kaç sene sonra kat ve kat değerli olacak.
yaşamak için ise istanbulda kadıköyden sonra tercih edeceğim tek yerdir sanırım.

Sözde sol görüşlüler ve gezi olaylarını, tüm protestoları solcuların yaptığını düşünüp, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde demirtaşın aldığı oy da dahil bir balondur şişiyor işte.

din odaklı partiler de 15 üzerine hiç çıkamıyordu ama şimdi 40 civarı. güçlüyü seviyoruz sanırım...

selo başgan iyidir.

CHP'nin içinden çıkılmaz bir duruma gelmesi ve giderek içindeki sol esansın da boğulmaya başlanması, Sarıgül gibi adamların en tepeye çıkarılması sonucunda lanet ede ede oy veren seçmende soğumalar başladı. Demirtaş'ın oy oranını HDP'nin de üzerine çıkartmasının sebebini burada görüyorum. Dolayısıyla içindeki toplamda 50,000 oyu olmayan sol örgütler veya BHH sayesinde değil, CHP'ye oy veren "eski solcu", açık görüşlü sosyal demokratlardan oy alabileceklerini düşünüyorum. Birçok kişinin barajın aşılabileceğine yönelik görüşü de bundan kaynaklanıyor.

Ancak özellikle Kobane eylemleri sırasında Kürt ulusal hareketinin sokağa dökülmesi ve bu esnada kendilerine yönelik gelen ulusalcı tepkiler bu oyları azalttı. Dolayısıyla durum yine de dengede diyebiliriz. Eğer kararsız kitle bu durumu gözardı eder veya kabullenirse HDP'nin şansı olacaktır.

Bu siyasi atmosferde HDP'nin işi kolay değil. HDP'li değilim ve hiçbir zaman da sempati beslemedim, dostane eleştirilerim bolca mevcuttur. Ancak meclisin meşruluğu tartışılır durumda olsa da, seçmen kitlelerini temsil etmeleri şart görünmekte.

Aeroflot dedigin mantiksiz. Akp neredeyse butun sagi birlestirdi. Akp hicbir zaman da refah partisi fazilet partisi kadar radikal olmadi. En azindan oyle gorunmediler diyelim.

akp'ye oy veren kurtlerin bir kismi akp'nin isid'e destegi, kobane olaylari sirasindaki tutumu, en son da tayyip'in agzi kulaklarinda 'kobane dustu dusecek' demesiyle akp ile arasina mesafe koydu. bu kesim hdp'ye yoneldi.

kürt nüfus artışıyla birlikte hdp'ye 18 yaşınu doldurmuş kürt seçmenler de oy verir oldu. bu da bir neden olabilir.

CHP'nin solu temsil etmediğini farkeden özellikle genç kesim ve Kürt hareketinin ezilen her kesimi kucaklamak için çaba göstermesi (HDP'nin kurulma sebebi bu zaten). Söylemlerine baktığınızda özellikle okumuş, az çok kafası çalışan gençlerin Selahattin'in söylemlerini beğenmesi pek şaşılası değil. Kabul görmek için sağa dönen, MHP ile ortaklık yapan, Ekmeleddin gibi adamı ortaya aday diye çıkartan CHP mi, yoksa LGBT'leri açıkça destekleyen, diyaneti kaldırmak isteyen HDP mi? CHP bilinçli gençlerden ziyade orta yaşlı/yaşlı eski solculara hitap edebilir, sadece laiklik iddiası ve anti-AKP'cilik gençleri tatmin etmez. Son cb seçiminde oy artışının sebebi budur, bu seçimde de bu etkiyle oyların artacağına inanıyorum ama %10'u geçer mi ondan emin olamıyorum. Ayrıca "çözüm süreci"nin boşa çıkması, hiçbir adım atılmaması, oyalama taktiği uygulanması ve Kobane'ye karşı IŞİD'i desteklenmesi sebebiyle de muhafazakar Kürtlerin AKP'ye desteğinin azalacağını umuyorum.

Sol ayağına yatıp kürt milliyetçiliği yapan bi parti. Bu adamların aldığı oyun içinde iyimser, pembe gözlüklü solcu arkadaşlar da vardır. Onları es geçmemek gerek

20 yıldır kürtlerin belki %20 si oy veriyordu hdpye. son seçimlerde de bu %80 lik kesim akp ye oy vermişti. ancak bu %80 lik kesimin büyük çoğunluğu akp den nefret eder duruma geldi, bunların hdp ye kayacağı düşünülüyor, bence büyük çoğunluğu kayacak. yani daha yüksek bir oran bile çıkabilir.

Bir kere yedim, bir daha o hataya düşmem

hiç yemedim. merak da etmiyorum ama. sanırım hiç yemeyeceğim.

pek aramıyorum açıkçası,birkaç kere yedim favorim olmadı.Uzakdoğu mutfağından noodle seviyorum ben.

hiç sevmem. bi kere denedim, kustum ki öyle kolay kolay da midem bulanmaz.

tr'de yemek sıkıntı. yurtdışında yaşadığım için her hafta yiyiyorum. bazen lüx bi japon resturantında bazen köşe başı 20 parça-30 parçacılarda.

harika bir şey bence.

Bir kere yedim. Çok iyi yaptıklarını iddia ediyorlardı, yanımdakiler şapır şupur yediler. Benim suratım önce yeşile, sonra kırmızıya, sonra tekrar yeşile döndü ve gözlerimden yaşlar boşanmaya başladı. Çiğnemeden yuttum birkaç lokmayı, ağzımda bu tat kalmasın diye. Benimkini de yanımdakilere verdim.

olsa hergün yerim

bir gün denemek istiyorum henüz yemedim hiç.

sushi benim için bir yaşam stili. Topkapıda arabada sushi satan bir adam var alt geçidin orda. süper.

İlk sushicoda yedim midem bulandıbi daha yemem dedim. Sonra başka yerlerde denedim sevdim. Yılan balığı gibi şeyler değil de somon, karides falan güzel oluyor.

yaşadığım şehirde olmadığı için istanbula yolum düştükçe ve yanımda suşi seven biri oldukça koşa koşa gidiyorum. bir gün hiç denememiş olan kardeşim vardı ki sevmez öyle şeyler. yürü lan diyip önüme kattım ona da sevdirdim kafasına vura vura. artık kimseyi bulamazsam onu sürüklüyorum çok canım çektiğinde.

fiyat güzelmiş istanbul ise adresi alabiliy miyim?=)

bnde bi kere yedim. onlar yapmıslar çancincona göre. uymaz aliye veliye.

Ben de çok severim ancak fiyat/performansı düşük maalesef, fakir olduğumdan az yiyorum. Ayrıca neresi orası?

çok severim
önceden ayda bir yiyordum

severim, ayda 2 falan yiyorum. o da paket siparişte genelde dışarı yemeğe çıkınca kimse istemiyo

cok severim.
ayda bir falan yerim heralde. pahali olmasa cok daha fazla yerim.

severim
insan genelde ıyy çiğ balık derler ama zaten çiğ balık falan yok içinde, taptaze çiğ balığı kim kaybetmiş de uyduruk çin japon lokantaları bulsun. zehirlenir millet.
somon füme, avokado, salatalık, ton balığı gibi şeylerle yapıyorlar. gayet lezzetli bence. tabii wasabisi ve zencefil turşusunu da isterim yanında.

sushi her gün değil arada bir yenecek bir şey gibi benim için.

ama noodle öylemi? kahvaltıda yediğimi hatırlıyorum. öğle yemeğinde 2 , akşam yemeğinde 3 kutu yediğimi hatırlıyorum. gece rüyamda nudo paketiyle sevişiyordum sonra uyanmışım.

Ben çok severim. Olsa da yesem hatta. Canım çekti şimdi.

Valla ben de yanak tokuşturan insanları garipsiyorum. Yanaktan öpmek değil mi o eylemin amacı? O zaman öpeceksin. Yok öpmek değilse o zaman niye yanak tokuşturuyorsun ülkücü gibi? El sıkış git.
Ben de kadınım ama sadece kadınları değil, yanağına bir şekilde meylettiğim tüm insanları öpüyorum. Muccuk diye, cork diye sulu sulu öpmüyorum tabi ki ama öpücük konduruyorum. Olay bu çünkü, öbür türlüsü mantıklı değil.

buff+1

Buff doğru sen de haklısın. Ben ses olayına takıldım biraz aslında. Bugün de aynı şey oldu, yere bişi düştü sandım yav. Yani bu kadar dikkat çekmeye gerek var mı merak ediyorum.

buff + 1
Ben sadece yakın arkadaşlarımı öpüyorum, o da her zaman değil. Genelde "Selam", "Merhaba" falan derim ya da birtakım sesler çıkarırım o anlama gelen. Biri ile yanaklaşıyorsak da öperim. Hadi, yanak tokuşlturmak bir yere kadar da kafa tokuşturmak çok garip ve itici geliyor bana. Tabii çok sesli, sulu ve şapır şupur öpme ayrı bir şey de, öpücük konduruyorum ben de.

Ha bi de şey, bunlar yanaklarını öpmüyorlar ya. Yanak tokuştururken ağzıyla yapıyor o sesi, öpmüyor yani. Baya bi gördüm böyle. Merak ettim soruyom

Ed: Ha işte donatchan da demiş <33

sıkı sıkı sarılmak daha güzel^^ ben içten sarılan insanları çok seviyorum. ama öpmeyi de severim. tabi yanağında kırkmilyon kat makyaj yoksa. onlar öptürmüyo bile zaten.

Öyle öpüşen kizlarin -dikkat edersen- sağ el basparmaklari hafif disa büküktur, saclarini genelde sağdan toplarlar.
Daha fazlasini soyleme yetkim yok.
Sen de fazla kurcalamak bence. Ucu bombok bi yere cikabilir.

ne öpmeyi ne de öpülmeyi severim. ama öpme/öpülme girişiminde bulunmadığın zaman yabani olarak algılanıyorsun kimi çevrelerde. samimiyetsiz de olsa yanak tokuşturma çokzel bi şey o yüzden ama o sesi çıkarmam. alışkanlık gibi düşün o sesi sen de. eskiden gerçekten öpüyorlarmış demek ki, öyle öyle bugünkü şeklini almış.

Evrim sürecinde erkekler gib... neyse gercekten öpmemelerinin sebebi makyaj olayı bence. Her taraf fon dö ten, allık vs ayrıca dudaklar rujlu. O halde opmeyeyim ama öpmüş kadar olsun diye cuk cuk ses çıkarıyorlar. Ayrıca erkegim ama biz de aynısını yapıyoruz ama ses çıkarmadan. Hatta 2 tane yaşlı müşterim var ben yanakları degdirdigim halde onkar nasıl beceriyorsa şap diye öpüyorlar. Hoş bişey değil yani.

bir de muaah diye ses çıkartanları var o daha kötü bence :p

ben bir kez sarılmayı tercih ediyorum, öpüşmekten fazla hoşlanmam. hem daha sıcak samimi.

Ahaha belki arkadasimla beni gormussundur. Disarida goren bizi lezbiyen cift bile sanabilir. Yolda beklerken mesela boynumdan cork diye oper. Yuruyen merdivenden inerken ben onu yanagindan falan öperim. Baska hicbir arkadasimla boyle bir opme fasli olmaz, vedalasirken bile opmem ama bu arkadasim diger arkadaslarina karsi falan da boyle. Kuzenlerine karsi falan da. O alistirdigi icin boyle bizde.

Bana sorarsan yanak tokusturma cakma bir olay. Yani o dedigin cark curk diye opmek bildigin birbirini opmek oluyor, bu yanak tokusturma bundan evrilmis birsey. Dur fazla opmeyeyim, o kadar samimi degilsiz dudagi dokundurup geceyim derken yanak tokusturma normal bir selamlasma halini almis.

Cok samimi oldugum kadin kisilerini ben de cark curk diye opuyorum oyle. Yani karsilikli. Oyle tatli bir bebegi operken "şlop" diye cikan ses kadar degil abi.

Son olarak: O cark curk diye birbirini open kadinlarin buyuk cogunlugu gercekten opmuyor. Yani niyet gercek degil, samimi opucuk degil onlar. Birbirinin kuyusunu kazip, "sonra ayyy canim gel opeyim, caaarrkk" yapiyorlar. Fiziksel olarak dogru hareket, manevi anlamda hikaye.

Benim sevgilim (kendisi erkek) de acayip sesli öpüyor yanağımdan öperken, ya niye böyle öpüyorsun dedim içten öpünce öyle oluyormuş ona göre. Biz de içten öpüyoruz da öyle ses çıkmıyor, ne bileyim dudak ağız yapısından falan diye düşündüm, bilemedim.
(Şu an evde tek başıma farklı öpücük tarzlarıyla nasıl ses çıkıyor onu deniyorum, dudak hareketine göre değişiyor evet, dudak şekli falan...)

air kiss o. makyaj bozulmasin diye cikmis bisey olabilir. gossip girl terk olarak boyle yorumladim.
www.wikihow.com

edit: benim anladigim bu degilmis, yanaklarin tokusturulmadan yapilaniymis. havadan mucuk yani.

valla eğreti öpermiş gibi yanak değdirmek iyi değil. yalandan. öyle corklatarak da hiç olmaz. samimiyetime göre ya tokalaşırım ya insan gibi öperim.

soran arkadaş neden öptüklerini sormuş ama cevap verenler öpmeyenleri irdelemiş :)

ben öpmeyi de öpülmeyi de sevmem. bir şekilde sevgi gösterisi olarak gelişmiş ama sevmeyen biri için çok saçma bir şey. bak düşün bi sn, saçma di mi ? evet. :)

öpmeden, öpüyormuş gibi de yapmadan yanak yanağa değdiririm sadece, aslında bana kalsa o da olmasın sadece el sıkışma olsun, çok samimi olduklarımızla da sarılalım. zaten buna doğru evriliyoruz gibi.

kızıl yakıyor, boşver siyahı.

Bence böyle iyiymiş.

böyle iyi bence de.

kızıl daha iyi.

Siyah değil de koyu kahve tavsiye ederim öncelikle siyahın böyle yapay bir rengi oluyor, koyu kahve daha doğal ve güzel oluyor. Şimdiiii, koyu rengin faydaları insanı daha genç gösteriyor açık renge göre, cildi daha canlı gösteriyor, ne bileyim gözler falan daha vurgulu oluyor gibi, bu arada kaşlar da koyu olsa iyi olur. Ancak şahsen tüm bunlara rağmen kahve bana sıkıcı geliyor, ara ara kahve yapsam da çok durmuyorum ben. Bu arada kızıla dönmek biraz zor olacak ama hep aynı renk de sıkıcı zaten, değiştir gitsin yani... Bu arada saçlarını küt+kahkül yapsana güzel olacak diye düşündüm ;)

kızıl daha iyi çünkü, yüzünü boğmuyor ve kapatmıyor aksine açıyor elmacık kemiklerin daha çıkık oluyor böylece daha fazla yüz hatların belli oluyor

ben siyahı da beğendim. ama boyarsan simsiyah yapma. 3-4 tonlarında nötr kahvelere boya. yani numarası 4.0 veya 5.0 gibi olacak.

kızıl iyi bence de.

kaşları da koyultmak koşuluyla koyu rengin daha iyi olduğunu düşünüyorum.

siyah yakışmış.

Kızıl iyi siyaha hiç bulaşma..

siyah saçlı halin çok sıradan, hatta vasat. kızıl saçlı halinle çogzelsin.

Kızıl saçla güzelsin. Siyaha boyarsan ve beğenmezsen geri dönmen çok zor olacak. Açıcı kullanmak gerekecek saça, saçın yıpranacak. Zaten düzenli boyamaktan dolayı yıpranıyordur, açıcıyla kuruyup yanabilir. Yeni bir şey denemek için gayet güzel bir saç rengini ve saç kalitesini tehlikeye atma bana kalırsa. Tecrübe konuşuyor. :)

Siyahı her şeye rağmen denemek istiyorsan 3-4 tonlarından daha düşük numaralara boyatma/boyama (numara düştükçe renk koyulaşır); hiç değilse akar. Zaten 1-2 no.lar peruk gibi durur beyaz tenlilerde, aklında olsun.

oha ya saç ne kadar değiştiriyor o.O
kızı iyi

Yok yakismaz, kizil iyi.

"kızıl iyi" diyenler kervanındayım.

Haneke - der siebente kontinent

notes from the underground
conversation
detachment
half nelson
assasination of richard nixon

www.imdb.com

(bkz: Den brysomme mannen)

Den brysomme mannen +1

Fridrikson'un Evrenin Melekleri filmi de benden gelsin.

Kabin 1/3 u kadar sut koyuyorum ben. Cubugu en dibe kadar sokunca kopuruyor

Onlar işe yaramıyo. Tchibonun elle süt köpürtme makinasını aldım en sonunda kriz geçirmekten kurtuldum.

@animal ne kadar su.

once sutun havasini alman lazim. sutun ust yuzeyine yakin bi yere dogru kopurtmeye calis. kagit koparma sesi cikicak. oyle biraz kopurt sonra dibe indir. ilk basta dipteyken kopurmez. yuksek rahatsiz edici bi ses cikar. ama dedigimi yaparsan problem kalmaz.

edit: ben buhar basincli kopurtme aleti var sandim. pardon. digeriyle ilgili hicbir fikrim yok.

Makineyi bilmem ama french press'e sütü koyup filtresini indirip kaldırarak süt köpürtebilirsiniz.

manic panic var

(git:www.manicpanicturkiye.com )

Ucuz bir şeyler için Golden Rose'un bordosunu kullanıyorum. Şundan
1.bp.blogspot.com
Başarılı bence.

Kate Moss'un rimmel london için çıkarttığı seride var böyle bi tane, 15 liraydı zamanında;

us.rimmellondon.com (numarası 112 ancak sitede yok nedense)


Uygulanmışı da şu; 2.bp.blogspot.com

Bi de manicpanic'in black rose'u güzel; www.manicpanicturkiye.com
Gerçi 35 tl. 20 lira daha ekleyip MAC rogue e levres matte almanı tavsiye ederim bunu alacagına; Her kuruşuna değiyor zira.

www.goldenrosestore.com.tr
www.goldenrosestore.com.tr

fotoğraftakine benziyor sanki www.flormar.com.tr

En kalici ruju acikliyorummmm. Ama kalici ruj adi altinda satilip parca parca dokulen oje gibilerden degil, duz ruj. Max factor colour elixir.

nyx bruised ve nyx almost black aradığın renkler bence, üstelik nyx ucuz bir marka ama türkiye'de var mı bilmiyorum.

@Domuz Haklısın, MAx Factor'u kalıcı rujları süper. Ben de onları kullanmaya bayılıyorum da onlar da 40-50 TL'ye satılıyor. "Ruja 50-60 TL vermek istemiyorum" demiş, bu durumda biraz pahala kaçabilir.

Ama Markafoni'de Max Factor'un indirime düştüğü günlerde 20-25 TL'ye alınabiliyor.

Ya bu bildiğimiz klasik markalarda Gratis'te Watsons'ta bulunan markalara (Loreal, Max Factor, Maybelline, Flormar, Golden Rose vs) her gittiğimde bakıyorum zaten, böyle ruja bakıyorsun koyu renk ama sürdüğünde çok açık duruyor çünkü yoğun değil, transparan. Görünen rengi verse neyse hadi... Bir de simli, parlak, ıslak rujları sevmiyorum. Böyle dudağın kendi rengi gibi mat bir şekilde dursun istiyorum.

Aynen hiçbir yere bulaşmıyorsa öpüşünce de çıkmıyorsa neyse parası verip alcam lan! Gaza geldim hehe.

ünlü filozof louis ck'nin konuyla ilgili bir sözünü paylaşmak istiyorum.

"there are two types of people in the world:
1. people who say that they pee in the shower,
2. dirty fucking liars."

oyladim :D

ayyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyy

evlenirsem evlenmeden önce konuşacağım konular arasına ekledim, sağolun beyler!!! iğrenççç!!!!

ayn rand kaltağından bir alıntı yapmak isterim:
i.imgur.com
küvette bile küvette bile.

Erkek olarak yuh dedim. Lan ayaginizi basiyorsunuz oraya vucudunuza surdugunuz sabun lif o yere dusuyor bu nasi bi pisliktir

(bkz: iğrençsiniz sidikliler)

çişte ihtiyaç fazlası elektrolitler var, metal tuzları falan. üre var, disosiye olup amonyağa dönüşüyor. bazı toksinler var. işte böbreğin tutamadığı bazı organik monomerler falan. bazı hormonlar. sorarım bunların hangisi adamı öldürür?

çarpık bi temizlik anlayışınız var. vücudunuzda normal hücre sayınızdan kat kat fazla yabancı mikroorganizma yaşıyor. ne bilem o üre mesela, kremlerde nemlendirici olarak kullanılıyor. arı sokunca üstüne işiyorsunuz felan.

insanının çişine bokuna bu kadar yabancılaşmasını kaygıyla izliyorum. çok kitschsiniz.
eksisozluk.com
kitschsiniz işte kitschsiniz kitsch.

sen de pissin namus ninjası. sidik ninjası öğğğk

harbiden temizlik anlayışınıza tüküreyim. işeyip üstüne bile basarım sıkıntı yok. size göre toprakta pistir.

eksisozluk.com
bok berekettir düzendir.
en.wikipedia.org
çiş sıhhattir.
biraz biraz perspektif, biraz özgörü, biraz uzgörü.

çocukken birkaç kez sıkışıp yapmışlığım var.

şöyle bir şeye denk geldim, bu ve benzer konularda kadınlar arasında araştırma yapmışlar:
www.today.com

iğrenç amk. tuvalet yanda, duşa girmeden önce tuvalete işerim ardından duşa girerim.

bu da beni hayvandan ayırır bu sayede.

duşta mesanesine hakim olmayı medeniyetle eş tutmayan bekar ya da dul bayanlarla tanışmak istiyorum. 31 yaşında dul beyim. işim garanti, arabam var, ailemden ev de kalacak. her tür ortamım var. çişten tiskinmiyorum. güven esastır.
soran oldu belirtmeyi unutmuşum: çocuum felan yok.

yıkandığınız yerle tuvaletin arasında kaç cm uzaklık var la? steril diye de bu kadar abartmayın. çişinizi yapın efendi efendi öyle girin duşa. bir daha duymayım.

tamam tuvalet hemen dibinde ama su sesini duyunca çişi geliyor insanın. tutsunlar mı yani? çocukları olmaz tutarlarsa :)

Oyladım işiyorum bende. Ben serbest dalış,zıpkınla balık avı yapıyorum gelince salmak sorunda kalıyorum sıcacık oluyo elbisenin içi böyle zamanlarda elbisemi denizde çıkarıyorum eve gitmek sıkıntılı olabilir diye. İşiyosak nolmuş hem tonlarca su ve şampuan sabun vs akıyor üstünden gereksiz bir tiksinme ...

Edit: millet yardırmışta la olum hobiden yapmıyo insanlar küvete gelince kıyuyo olay bu düzenli tuvalet alışkanlığı gibi ıyy öükk demeyin
Edit :Editim ayrı olmuş amk

lan bu kadar abartılacak bir şey yok benim banyoda ilk işim ayağıma ılık ılık işemek hem üre ayakta olaşabilecek mantarları engeller hem bakterileri öldürür ayak kokusu yoktur bende belkide bu yüzden. sonra zaten defalarca şampuanlanıp sabunlandığım için yerde çiş miş kalmıyor.

ulan sidik içerek hayatını idame ettiren insanlar var bu dünyada( www.youtube.com ), 2 saniye ayağına çiş damladı niye neyin yaygarasını koparıyorsun. iğrenebilirsin, hoşuna gitmez yapmıyorum dersin de bunlar nasıl tepki anasını satayım?
adam/kadın işiyor, sonrasında bi güzel sabunlanıyor keseleniyor temizleniyor. e ne oldu, o çiş iliklere işledi mi, 10 saniye tene değdi diye kanser mi oldun?
altına işeyen sıçan bebeklere bişey olmuyorsa bağışıklık sistemi gelişmiş biz erişkinlere hiçbir şey olmaz, o yüzden durumu "ayh ne kadar pisceee, pis insanlaağğr rezilleeeğr" diye yargılamayın. sana göre iğrenç bir şeydir yapmazsın olur biter. ben de olabildiğince yapmamaya çalışıyorum, benim de hoşuma gitmiyor. şu ana kadar 5-10 kere yapmışımdır mesela, onda da duş başlığını aynı doğrultuda tutarak mümkün olduğunca bana temas etmemesini sağlamaya çalışmışımdır.

yalnız, hadi diyelim erkekler olabildiğince temastan kaçınma ihtimaline sahipler, kadınlar bunu nasıl aşıyor? normal işer pozisyona mı geçiyorlar yoksa ayakta ööle salıyorlar mı? güzel bi rahatlık örneği mesela, enteresan bir tecrübe olsa gerek :p

ya ben hastasıyım şu "azcık çişten nolcak ya insan çiş içerek de yaşayabiliyor" kafasına.

o zaman toplu taşımada azıcık osuruktan da kimse ölmez,
çorbayla adana kebabı birbirinin içine katarak yemekten de bişi olmaz,
restoranda makarnayı elle yesek de bişi farketmez,
gidip lavaboya işemek ya da mutfak lavabosuna balgam atmakta da bi problem yok.

daha 1 milyar tane örnek sayarım. biraz medeni olun, kendinize saygınız olsun amk. 1 metre yandaki klozete işeyip öyle duşa girmek çok zor bişi olmasa gerek. ki çok zor bişi de değil, ben yapıyorum. hiç de zorlanmıyorum.

çok zor durumda kalmadıkça işemem. duş ile klozet arası 2 metre, duştan bile klozete işeyebilirim ama ayağımın altına işemem. manyak mıyım?

egzajare etmeden spesifikleştirmeliyiz ama!
insanla kendi çişinin arasında duygusal bir bağ var. kültürel hassasiyetler ve görgü kuralları ile yeniden yazılamaz bu. her birey kendince keşfeder.
şu da var, cinsel ilişkide insan bin çeşit salgıya maruz kalıyor. yani anlamsız bu kaçınma. kaçınan bence hayatında ateşli sevişme de yaşamamıştır muhtemelen.. adamlar sezeryan yaptırmayın, normal doğumda bebek çıkarken yuttuğu plasentada ve rahimdeki diğer bakterilerde bağırsakları için ilk bakteri aşısını alır diyorlar. dışkı nakli diyoruz, tabularınızı ve fobilerinizi yıkın hüey.
ya hepsini geçtim, memelilerin yani doğuran doğan sen ben falan, bu yeteneğinin kaynağı endojen retrovirüs denen hiv benzeri/akrabası bir parazit dna. ya perspektif biraz. sizi öldürmüyorsa, kötü hissettirmiyorse ne bu alerji?
yani şu var, falanca peygamber çiş değerse ibadetin kabul olmaz demiş, başka kültürde adet kanı en pis sıvıymış, safra sinir yaparmış, kan hacamatla kirinden arındırılmalıymış...
ben anlamam arkadaş. bunlar sadece takıntılarınız.

aslında çok kolay bir yolu var duş esnasında bulunduğunuz yere çiş yapmamanın. duşa girmeden çişinizi yaparsanız böyle dertleriniz ve iğrençlikleriniz olmaz.

@rock n roll, boşver anlamayacaklar bu basit şeyi. milyon tane saçmalık sıralayıp meşrulaştırmak, duşun 2 metre yanındaki tuvalete işemekten daha kolay gelecek.

beni en çok çeken o kehribar rengi.. anlayamazsınız.

www.mserdark.com

'Sabah ya da akşam; ne zaman banyo yapıyorsak tuvalet yerine duşta işeyerek 4 kişilik bir evde ciddi bir su tasarrufu yapmak mümkün. Rakama vurunca her gün duş alıyorsanız bu yöntemle günde 20; ayda 600 litre tasarruf edebilirsiniz. Hane başına ayda 600 litre su tasarrufu azımsanacak oran değil. Bunun ülke ekonomisi ve doğal kaynaklarına yansımasını düşününce hele.

Üstelik çişten iğrenmeye de gerek yok. İnanması zor gelse de çiş sterildir. Mikrop ve bakteri içermez. Vücudunuz her adımda filtre etmiş, temizlemiştir (inanmazsanız doktorunuza danışın). Bu yüzden susuz kalanlara zor durumda kendi çişini içmesi salık verilir. Tedavi için kullanan bile vardır (bunları seneler önce Türkçe’ye çevrilen Çişteki Mucize kitabından okumuştum ama itiraf ediyorum şimdiye dek çişimi içmişliğim yok. Epey eğlenceli bir kitaptır; alıp karıştırmanızı tavsiye ederim).'

Meraba, çiş pis bir şey değil, namus ninjası yazmış zaten. Ama tadı acı olduğundan içmiyorum, bir de kokusu pek hoş değil tabii. Ayrıca denize dışkısını bırakan bir sürü hayvan var, deniz steril bir şey değil. Türkiye'de ayrıca kanalizasyonlar denize bırakılıyor.
(bkz: #6318242)

Beyler bayanlar kusura bakmayin da suna ne cevap vereceksiniz merak ediyorum. Sumuk de pis bi sey degil o zaman sumugumuzu de yiyelim ?

sümük zaten genizden sürekli yuttuğumuz bir şey. burundan akmayan genizden mideye gidiyor. çiş bir kan süzüntüsü. sümük bir dış salgı. çişin görevi toksikleri (bilhassa zararsız forma dönüşmüş azotları) atmak. sümüğünki üst solunum yolunu temiz tutmak ve havadan tutabildiği kadar partikülü almak.
kirli sümük tabii yenmez ama enfekte olmayan, aşırı toz tutmamış sümüğü ben yutuyorum. ne var bunda?

Yok benim bahsettigim herhangi bir sumugu baya baya burnumuzdan cikardiktan sonra yemek. Genizden yutuldugunu falan biliyorum ona yapacak bi sey yok.

Sizin dediğiniz şey ile bunun arasında çok büyük fark var ama.
Kimse burada nasıl ki sümüğünü çıkarıp yemiyorsa, bir su bardağına çiş yapıp da içmiyor zaten.
Arkadaş o iğrenilen idrarın aslında pis bir şey olmadığını söyledi. Bununla ilgili rapor, uzman görüşleri de var zaten.

@namus, o zaman bok da zaten bağısağımızda dolaşıyor aynı şekilde onu da yiyebiliriz. arkadaş valla 2 metre yandaki tuvalete işememek için daha neler söyleyeceksiniz merak ediyorum

bok epey yoğun patojen içeriyor. içerdiği bakteriler yanlış yerde olursa sıkıntı. çiş steril. mesanede kirlenme ihtimali var ya da cinsel organ civarında pisliği süpürebilir.
sümükle ilgili, yani işini yerine getirmiş sümük tabii yenmez lan, o zaten vücuda girmemesi gereken şeyleri tutuyor. yemek mantığına ters. ama yutuluyor doğal olarak ve muhtemelen yapıtaşlarına ayrılıp tekrar üretimde kullanılıyordur.
totalde:
iğrenilecek şeyler değil. söylemeyim diyorum ama.. neyse söylemeyeyim.

Sümük pis bir şey, pisliği tutsun diye var, mikrop dolu yani çişin aksine.

@ dessy
Nasıl pis değil ya? Hiç mantıklı ve bilimsel değil.
@ loralynn
Sümükte haklı olabilirsin balgam için bi doktor pozitif şeyler söylemişti.

bence doktora gidin. ben epilasyon sonrası bepanten ile bactrobanı karıştırıp sürüyorum.

İpten sonra da çıkıyor ya sadece ağda değil :/

Alır almaz bactroban sür.

yoğurt tuz karışımı, hemen sonrasında.

Aldiktan sonra 3 saat falan su degdirme.
bir de cok cikmadan al. Kokleri kalinlasmadan.

su değdirmemek +1 ve hemen sonrasında kolonya sürmeyi deneyebilirsin.

batikon, tentürdiyot, kuruyunca silin, üstüne excipial hydra veya lipo.

ağda, ip fatketmiyor ben de hep çıkıyordu. epilasyona başladım. huzuru buldum. kıl yok, ağda yalan :)

dermatoloğumun önerisi: ağdadan önce temiz bir havlu nemendirilip buluğa konulur, ağdadan sonra buzu çözülene kadar yüze bastırılır.

mizahına sağlık
almaz

grup indirimi için 2 kişi yetmez :/

Alabilir almasına da zaten tek kişi ödeyecekken iki kişi üzerinden indirim almak saçma olur.

çoklu kişilik bozukluğu ol her gün maksim gazinosunu tek başına kapat.

tam tersi

açıklama yapma editi:

zamanla birlikte ailelerimizi anlıyorsak bağlanıyoruz ama yok onların olumsuz yönlerini birer yetişkin gözüyle görüp aslında sokakta görsek hiç de anlaşamayacağımız insanlar olduğunu ya da tasvip etmediğimiz davranışlar görüp algılıyorsak çocukluktaki ''anne- baba bağlılığı'' kalmıyor elbet.

yaş ilerledikçe farkındalık artıyor dolasıyla herkesin ailesine göre değişir bu durum.

evet. baglanıyoruz(m)

kendimi bildim bileli çok bağlıyım aileme, tek gerçek ailedir bence. herzaman yanında olan onlar. yaş ilerledikçe, olgunlaştıkça bunu daha iyi anlıyor herhalde insan.

tam tersi

Ben 22-23'ten sonra öyle oldum.
Yani hiçbir zaman çok bağlı değildim de nispeten diyeyim.

hayır.

Bağlılık olmuyor ama akıl başa geldikçe kıymetleri daha çok anlaşılıyor.

yaşım 22.

18de suni duygular sayesinde belki de, ailemden kopmuştum. o günleri ergenlik olarak görürsek, olgunlaştıkça bağlanmaya başladım.

keza arkadaşlarımda da ailelerine bağlılığın emarelerini görüyorum. ancak yaş ilerledikçe mevzusu dönemlere göre değişiyor olsa gerek.