Almanyada iş aramak için en en en önemli şeyden bahsetmemissin, Almanca biliyor musun? Cevap evetse yuruyebilirsin...

xportant +1

kardesim almanya'da, ben de almanlar dil konusunda serttir diye biliyordum ama hic oyle olmadigini soyledi, ayni ofiste calisan bazi elemanlarin almancasi baslangic seviyesinde imis.

kanada'da sana kucak acar ama ben olsam avrupa varken amerika kitasina gelmem. 120bin kanada dolari nerden cikti onu anlamadim, oyle bir para gerekse buradaki gocmenlerin yarisindan fazlasi burda olmazdi..

Hocam yol belli, şirketlere sıradan başvuruyorsunuz, kabul edene gidiyorsunuz. Evrak işlerinizi genelde onlar hallediyor. Almanya'ya giden 50-60 tane arkadaşım vardır, bizim dönemin yarısı orada neredeyse, hepsi böyle yaptı. Hiçbiri Almanca bilmiyordu.

Tek tavsiyem şu olabilir, alaylı olduğunuz için aşağıdaki konseptleri öğrenmemiş olabilirsiniz. Bunlara bir bakın, çünkü mülakatlarda soruyorlar. Her projede bilmek gerekmiyor, ama soruyorlar işte.

1- Big-O notation / algoritma analizi / algoritma karmaşıklığı
2- Thread nedir, process nedir. Lock nasıl çalışır, multi-threading
3- Framework değil de kullandığınız dilin temelleri. PHP'de array reallocation nasıl oluyor? JS'te currying nedir? Prototype nasıl çalışır?
4- Basit data type'lar. Stack/linked-list/binary tree falan.
5- Basit string/array operasyonları. String reversal mesela çok popüler bir soru, çünkü cevabı yok :) Altta dönen olayları biliyor musunuz diye soruyorlar.

Bunların haricinde, özellikle 7 senelik bir developer olarak açık kaynak 1-2 projenizin olmasını beklerler. Olmaması tamamen olumsuz değil, ama genelde oluyor benim denk geldiklerimin. Buna kasabilirsiniz. Bu olmazsa stackoverflow score'u da iş yapıyor.

Yukarıdaki konularda takıldığınız bir yer olursa bi akşam skype vs. üzerinden yardımcı olabilirim.

goethe'de almanca kursu alıyorum. sınıfın yarısı yazılımcı. hepsi senin gibi gitmenin peşinde. en azından a-1 düzeyince almancan olsun, şansın epey yükselir.

onun dışında yapacağın şey basit, linked'inden oradan buradan iş kovalayacaksın sürekli. glassdoor'a da düzenli olarak bak. şu devirde yurtdışına göçmek için yazılımcı kadar avantajlı meslek yok. sen de gidemezsen biz ölelim zaten.

yalnız pandemi yüzünden şirket bulsan dahi gidemiyorsun şu anda, onu hatırlatayım. önce almanya'nın bize kapılarını açması gerekiyor. bir arkadaşım frankfurt'tan iş buldu, kız 4 aydır bekliyor. bu gidişle gidemeyecek gibi.

dilini bilmediğin ülkede yaşamak istemek dünyanın en saçma şeyi herhalde. yo, iş ortamında dil gerekecek filan diye demiyorum. o ülkenin dilini bilmiyorsan tek sosyal çevren markete gidip alışveriş yapmak olur. ya da senin gibi türklerle takılırsın. e o türklerle takılacaksam ne anladım ben o ülkede yaşamaktan.

almanyada yasiyorum ve yazilimciyim. bircok sirkette calistim almanyada. dil konusunda sunu diyebilirim ki almanca cok kritik oneme sahip degil, ama ingilizce onemli. simdiki sirketimde ve once calistigim tum sirketlerde birinci iletisim dili ingilizceydi. calisan yazilimcilarin bir cogu dunyanin farkli ulkelerinden gelme nijerya, kolombiya, rusya, brazilya, italya ve cogu almanca bilmiyor. zaten bir iki sene kalan az cok basit almancayi ogreniyor.

ayrica almanca bilmeyenler icin iletisim de cok sorun degil, 40 yas alti bircok kisi ingilizce biliyor yani almanlarla da illa almanca konusmak gerekmiyor. ayrica berlin gibi buyuk sehirlerde cok buyuk gocmen toplulugu var. gocmen denilince de sirf turk, suriyeli akla gelmesin ozellikle yazilim alaninda ispanyol, italyan, guney amerikali, rus, polonyali buyuk bir kitle var. elbette turkler de var.

yani almanca bilmek iyi olur, kulturel adaptasyonu hizlandirir ve iletisimi guclendirir. ama bilmeyince de kisi yanlizliktan olmez.

is bulma acisindan diplomanin hicbir onemi yok, hatta universite mezunu olman bile onemli degil. yeterki isini iyi bil, is gorusmesinde kendin goster, ve daha once iyi isler cikarmis ol. ama en buyuk avantaj daha once calistigin sirketler olur is basvurularind. ornegin turkiyede ibm ayarinda, o da olmazsa vodafone, siemens ayarinda bir sirkette calismis olmak iyi bir referans elbette.

diploma ancak calisma izni alirken resmi prosedurlerde problem olabilir. ama ornegin almanyada buyuk bir sirket seninle sozlesme imzaladiysa isterse lise mezunu ol verirler calisma iznini. tabi seni alan sirket kucuk bir sirketse bu sefer biraz daha fazla sorgularlar.

linkedinde profiline uygun islere basvur, er gec birileri is gorusmesi yapmak isteyecektir. eger iyi bir github profili vs gosterirsen donus orani yuksek olacaktir. cv de gercekten iyi bildigin isleri bulundurmak bunun yaninda yazilim mimarileri, ornegin microservices konusunda bilgili olmak iyi olur. yazilim testleri ozellikle unit test yazabilmeni isterler. devops, continues delivery, continues integration yaninda aws, azure, google cloud gibi bulut sistemler konusunda bilgili olmak cok buyuk avantaj saglar.

yani yol cok basit. xportant zaten temel seyleri yazmis. hackerrank, leetcode aciyorsun, oradaki programlama sorularini cozup mulakatlara hazirlaniyorsun. daha sonra sirketlere basvurup mulakatlara giriyorsun.

almanlar dil konusunda serttir evet ama almanca olmadan da cok rahat is bulabilirsin. hicbir arkadasim almanca bilerek gitmedi, hepsi oraya gidince ogrendi.

ps: bosver almanyayi, hollandaya gel. hem gitmesi daha kolay hem de insanlari yabancilara karsi daha hosgorulu.

version control kullanman gerekiyor.

git ve mercurial var. bu sistemler doğrudan projenin kendisi için kullanılıyor, değişiklik yaptın, commitledin, yarın o değişikliği de görebiliyorsun, geri alabiliyorsun. siteyi yayınlarken sürüm kodu veriyorsun vs.


github ve bitbucket gibi sistemler ise git tanımladığın projeleri remote olarak yönetebilmeni, indirmeni değişiklik yapmanı, isseu'lar açmanı sağlıyor, lokaldeki bilgisayara herkes erişemeyeceği için arada bir hub görevi görüyor aslında.

sen projeye git tanımlıyorsun, değişiklikler yapıyorsun commit ediyorsun, sonra push ediyorsun. sonra bir başkası veya sen projenin son halini başka bir bilgisayara pull ediyor değişiklik yapıyor commit ediyor push ediyor vs.

dikkat etmen gereken bir şey var, github ve bitbucket'ta public ve private repolar var. proje oluştururken private repo yapmalısın ki insanlar senin profiline girip projeni göremesin, indiremesin.

gitlab kod parçacığı paylaşmak için kullanılıyor, yani yan ürün. konuyla ilgisi yok.
(edit: gitlab'ı gist'le karıştırdım pardon. gitlab kullanmadım hiç bilen varsa yorum yapar zaten)

github'da nasıl proje oluşturulur visual studio code ile nasıl entegre edilir, zaten youtube'a yazarsan türkçe ingilizce sıfırdan anlatan bir sürü içerik var, sözle anlatmak saçma olur.

sen kod yazarken db'lerin birebir eşleşmesini istiyorsan bir şekilde projeye o db dosyasını da entegre etmen lazım ama kesinlikle test datalar olsun, realtime db ile hiçbir bağlantılı içerik olmasın.

eğer eşleşmesine gerek yoksa, hem iş biligsayarında hem evdeki bilgisayarında ayrı db'ler olur zaten.

@aziz +1, git öğrenmeniz lazım. github/gitlab farketmez, onlar git hizmeti veren servisler. github biraz daha sosyal bir ortam, kayıt olursanız birilerini takip edin, millet nasıl kod yazıyo falan onun görürsünüz, iyi olur bence.

db için normalde docker güzel çözüm, ama tek kişilik proje için bir de onu öğrenmeniz gereksiz olabilir. o yüzden herhangi bir sunucuya db kurun, lokalde değil ona bağlanarak çalışın.

plutongezegendegilmi +1 "herhangi bir sunucuya db kurun" kismina katiliyorum.

evdeki ve isteki projeler bu ortak db sunucusuna baglanir ise, yani projeden ayrilip farkli yerde tutulur ise ilerde rahat edersiniz.

ornegin projenin bir kismi icin baska bir gelistiriciden destek almaniz gerekirse ona databasei de vermeniz gerekmez, github uzerinden kodlari vermeniz yeterli olur. database tek merkezde kalir.

herkes güzel yanıt vermiş. @shadowfollewer'ın cevabına bir alternatif önereyim:
online ide'ler var kullanabileceğiniz. tarayıcı üzerinden tüm geliştirmenizi yapabilirsiniz. hatta VS Code kullanmak istiyorsanız onun online halini de kullanabilirsiniz (VS Code Online). Bunun için Azure hesabı oluşturmanız gerekecek. Ücretsiz sürümünü deneyebilirsiniz. Bu hesaba DB de tanımlayabilirsiniz.

her baglanan kisi veya her 5 saniyede bir tekrarlanan is icin mongodb database yeni bir baglanti olusturuyor olabilir misin. cunku genelde database sorgusu cok zaman almiyor ama islemin tamami cok zaman aliyor ise baglanti sirasinda zaman kaybediliyor olabilir. "await client.connect();" islemi cok zaman alan bir islem.

cozum olarak baglantiyi her islem bittiginde kapatmak yerine ayni baglantiyi tekrar tekrar kullanabilirsin. daha kapsamli cozum icin ise "connection pool" olabilir.

merhaba

ilaçlar sadece yüzeyde olan yaprakları kurutur, köklerine etki edenler ise toprak için de zararlı olabilir. en sağlıklısı kökünden elinizle temizlemeniz, tabiri caizse ot yolmanız. o zaman yeniden çıkmazlar

Önce güzelce çapalayıp o yabani arkadaşların köklerini elinle toplayacaksın.ilaç kullanımı mümkün ama kullanacağın ilaç diğer bitkilerede zarar verebilir,kesin yöntem elle toplamak ve takip etmektir.güzelhavalndırdığın toprağa gerekiyorsa çime uygun zenginleştirilmiş toprak ekleyip yeni çimi bolca ara vermeksizin ekeceksin.çim ne kadar yoğun olursa yabani ot şansı o kadar azalır.büyüme aşamasında düzenli kontrol edip gördüğün yabani otu köküyle çıkartacaksın,ayrık otlarında oluşum aşamasında tığ kullanmak çok kolaylaştırıyor.,çevre çime zarar vermeden çekip alabiliyorsun.

otlari temizledikten sonra kokleri temizle. eger toprak sert ise cim topragi havalandirilmali (bunun icin ozel bir alet var). topragin ph seviyesine durumuna gore de cimlere uygun kirec atilmali. bunun uzerine de cim topragi ve iklim durumuna gore de uygun cim tohumu atilmali. gunluk duzenli sulandiginda cimler cikacaktir ama mutlaka yabani otlar da cikar.

cimler yeterli uzunluga gelince en az haftada bir cimler bicilmeli, cimler sık sık bicilir ise yabani ot sayisinda azalma, cimlerde sıklasma artacaktir. ilk yil duzenli sekilde bicilir ise bir sonraki sene baharda yabani otlar yine zorlasa da zamanla giderek azalacaktir.

yabani ota kesin cozum yok, ama cok ve uygun uzunlukta bicmek yabani ot oraninin az kalmasini sagliyor. bahcem tamamen yabani ot iken simdi futbol sahasi kivamina getirdim ama bir ay bile biraktigimda yine yabani otlar ele geciriyor.

Herbisit ilaç kullanırsan belirli bir süre toprağı ekmemen gerekli, bence şu an tam çapa zamanı.

Çapa makinesi olan birini çağır bahçeyi çapalasın, zaten bütün otlr parçalanır ölür, kabasını toplayın.

Sonbaharda da yeni çim ekersiniz, çim ekimi için en güzel zamandır.

benim aklima gelen while dongusu ile i'yi 123456788'den itibaren birer birer arttirmak, arttirirken rakamlari split edip unique mi bakarim, unique ise yazdiririm. degilse pas gecerim. tum ihtimallerin uzerinden gecmis olursun boylece.

baska bir yolu var mi matematigim yetmedi :(

Amaç 9 basamaklı tüm rakamları mı yazmak?

9-8-7-6-5-4-3-2-1
9-8-7-6-54-3-2-0
9-8-7-6-5-4-3-1-2
9-8-7-6-5-4-3-1-0

Şeklinde mi olacak?

9 basamaklı rakamları farklı tüm sayılar.
0 yok

İnt bas= 100000000;
İnt son= 1000000000;
For(int i= bas; i<Son; i++)
{
if(tumkarakterlerfarkli(i)) yaz(i);
}

@Kahir ekseriyet, bunun 0'sızı lazım :/ Gerçi onun kontrolü de fonksiyonda yapılabilir, başka çıkar yok sanırım bir deneyeyim.

bunun icin kullanilan algoritmanin ismi "heap algorithm", bir dizideki tum permutasyonlari bulabilirsin bununla.
www.geeksforgeeks.org

Evet benim asıl işimi görecek olan permütasyonmuş ama bu üretilen sayılar bir dizinin veya bir listenin elemanları şeklinde yazdırılıyorlar. Ben bunları sürekli sayısal olarak çarpıp bölmek istersem nasıl olacak? Split edip birleştirilebiliyor muyduk dizinin ayrı elemanlarını

hangi dil kullaniyorsun bilmiyorum ama genelde her dilde bir diziden index ile herhangi bir dizi degerini alabilirsin. ornegin javascript de dizi[3], python da dizi[3], java da dizi[3] tum bunlar verilen ornegin array icindeki 3. indexdeki degerleri donerler.

@emrahday, Hayir tek bir degeri demek istemedim. 9 elemanli bir listeyi veya diziyi 9 basamakli sayiya çevirip isleme tabi tutma olayini sordum aslinda

dizinin elemanlarini permutasyon islemi bittikten sonra birlestirebilirsin. ornegin javascriptde [1,2,3].join('') ile '123' yapar ama string olara. bunu da Number('123') ile integer degere cevirebilirsin. python veya diger dillerde de mantik ayni.

aynı sorun bende de oluyor. auralı migren teşhisi konuldu bana. sizin durumunuz da bu gibi duruyor.

geçmiş olsun.

ben de benzer bir problem yasadim, bulanik gorme, baktigim yerdeki cisimlerin titremesi, bas donmesi gibi durumlar oluyordu. ayni sekilde bas agrisi da oluyordu. goz doktoru, beyin emari, kulak doktoru ne varsa kontrol ettirdim birsey bulamadilar. daha sonra sans eseri bir ortopedist durumun boyundan oldugunu, bunun nedeninin de bilgisayar basinda boyna yuk binmesi ve boyun kaslarinin goz ve beyne giden sinirleri baskilamasi oldugu teshisini koydu de.wikipedia.org

en iyisini doktorlar bilir, ama bu ihtimali de goz onunde bulundurup bir de ortopediste gitmekte yarar var.

Üveit falan olabilir mi acaba? Gözünüze perde inmiş gibi veya gözünüzde zar gibi bir şey varmış gibi hissediyor musunuz? Aynaya baktığınızda gözünüzün renginde bir değişim falan görüyor musunuz? Eğer evetse yüksek ihtimalle üveit.

Çok teşekkürler vakit ayırdığınız için. Yılda en az bir kez detaylı bir göz muayenesi oluyorum. Üveyit ordan eleniyor sanırım. MS olsa da 10 yılda sanırım başka belirtiler de görürdük. Boyunda zaten sıkıntı var bakılacak bi ara fırsat bulursak. Auralı migrene baya uyuyor belirtiler.çok korkmuştum rahatladım çok saolun.

Aurali migren olabilir. Bas agrisi demeniz. Ben de benzerini yasadim.

sessiz migreni araştırır mısınız?

selam, ytü mat müh mezunuyum ve mobil developer olarak çalışıyorum. bir süre yurtdışında freelancer olarak da çalıştım. hiçbir şeyi tam bilmiyorum demen ve böyle hissetmen çok normal öncelikle.

hedefin yurtdışıysa birkaç tavsiye verebilirim. direkt gitmek istiyorsan en büyük fırsat büyük şirketlerde summer internshiplere kabul edilmek. ama bu covid sürecinde ne durumda bilmiyorum. bunun dışında verebileceğim diğer tavsiye hazır öğrencilikte vaktin de varken hackerrank tarzı platformlar üzerinden bol bol algoritma pratiği yapmak. ne kadar doğru bir aday seçme yöntemi olduğu tartışılır ama büyük şirketler aday havuzunu ilk teknik aşamalarda temizlemek için sıklıkla kullanıyor. tr'de bir süre çalışıp gitmek de gayet mantıklı ve nispeten kolay bir seçenek. bu kısımda da tavsiyem iyi bir juniorlık süreci geçirmek için iyi bir şirket bulmak. bu süreci seniorların olduğu iyi bir ekipte geçirmek, bol bol code review yapılması çok önemli.

bunun dışında mobile development'ı sevdiysen burdan devam etmeni tavsiye ederim, yurtdışı için iyi bir seçenek.

benim de kalbimde android developer olmak vardı, mobili sevdim :)umarım karşıma kendimi geliştireceğim bir yer çıkar da sektöre güzel bir şekilde giriş yaparım. sonrası için verdiğiniz bilgiler için de çok teşekkür ederim. böyle bir cevap beklemiyordum, aynı bölümden olmamız da ayrıca mutlu etti, sevgiler.

selam, glassdoor gibi sayfalarda bizim branşın mesleklerinin ortalama maaşlarını görebilirsin. oradan hangisinde ışık var kestirebilirsin. muhtemelen bileceğin gibi, yapay zeka, chat bot, makina öğrenmesi, iot gibi konularda muhakkak gelecek var. crud operasyonlarını belki bir yerden sonra yine kodlar yapacak ve şu anda select yazan insanlara gerek olmayabilecek.

sana abi tavsiyesi olarak, github'daki açık kaynak projelere katılmanı, yeni özellikler eklemeni, defectleri çözmeni hatta kendi projeni bu ortamda ilerletmeni tavsiye ederim. yurtdışında bir yere başvurduğunda cv'den ziyade profilinde orada yazdığın kodları görmeleri bence senin hakkında daha açıklayıcı olur. cv'de herkes bol keseden atıyor zaten. onlar açık kaynak projelere katılımcı olma durumlarına önem veriyorlar.

son olarak, en sevdiğin veya sevebileceğin ne ise, o işi yap. seçeceğin gelişim yönünde yıllarca çalışacaksan, severek çalışman gerekir, yoksa ömrünü yersin.

"hicbirseyi tam bilmiyorum" olayi herkes icin ayni aslinda. cunku yazilim isi cok hizli bir sekilde degisiyor ve gelisiyor. o nedenle diller, frameworkler, kutuhaneler cok hizli bir sekilde eskiyip yerlerine ya yenileri geliyor ya da koklu degisikliklerle guncelleniyor. ayni zamanda yazilimda mevcut dillerin ve araclarin uzerine abstaction akimi hic olmadigi kadar hizlandi.

yani bu ortamda hizli ogrenebilen ve yeni teknolojilere hizla adapte olan kisi var olabilir. hizli ogrenmenin ve adapte olmanin anahtari da fundemental olarak kendini gelistirmek. yani dillerin ve platformlarin kendilerine has ozelliklerini ezberlemek yerine tum dilleri kapsayan ortak fundemental bilgiye hakim olmak onemli. bu sayede ornegin android konusunda kotlin biliyorsan o konudaki hakimiyetini ilerde ios de swift diline aktaranlar var olacaktir. yani dilden ve platformdan bagimsiz olarak bir dilden digerine hizla gecebilen, gelistirme ortami ne olursa olsun ortama uygun dile en hizli adapte olabilen bu konuda ilerler bence.

mobil gelistirmeyi seviyorsan oradan devam et ama bir taraftan da gozun data science, machine learning gibi alanlarda olsun. uzun vadede cok daha az rekabet ve daha fazla gelir demek bu alanlar. ayrica data science gibi alanlar matematik altyapisi olanlar icin en iyi alanlar cunku bu alanlarda matematik temeli rekabette herkesin birkac adim onune cikarir sizi.

Şimdi çok biliyormuş gibi görünmek istemem ama asıl diploma küçük bir artı puan olur böyle bir şey için, deneyiminiz projeleriniz referanslarınız önemlidir benim bildiğim, avrupa'da mezun olup direkt iş aramak, bu işi sadece diplomaya bağlı aramak diye bir şey olamaz bence.

Berlin'de yaşayan adam Boğaziçi'ni de bilmez ki. Onun için adını duymadığı iki üniversite arasında bi fark olmaz yani. Oxford mezunu olsan farkederdi ama.

Su anda berlinde calisiyorum. calisitigim sirket ve bircok sirkette gordugum sey diploma cok onemli degil. diplomanin agiriligi yabancilar dairesinden calisma izni alirken oluyor ama is yeri kabul ettikten sonra bu prosedur de cok onemli olmuyor.

almanyada is basvurusu yaptiktan sonra yazdiginiz cv begenilir ise genelde bir insan kaynaklari personeli sizinle bir online interview yapmak isteyecektir. bu gorusmede is tecrubelerinin uzerindne konusup daha cok iletisim yeteneginize ve bakilacaktir. daha sonra birkac teknik interview yapilacktir, bu interviewlerde zaten bilginizin o pozisyona yeterli olup olmayacagi ortaya cikar. bu teknik interviewler soru cevap, online code challange, veya bir ornek uygulama gelistirme olabilir.

en sonunda bu gecilirse bir de sizi yuz yuze gorusmeye davet ederler, bir de yuz yuze teknik interview yapilir. bunda genelde bir yonetici de katilir bu gorusmeye. zaten bu noktaya gelince buyuk ihtimalle olasi iki veya uc adayan birisisinizdir.

yani ozetle bu interview sureclerinde sizin tecrube ve egitimde ne seviyede oldugunuz zaten kendini belli eder. o nedenle diplomaya cok takilmazlar. herhangi bir isimsiz universitede de gayet yetenekli kisi cikabilir. ayni zamanda yazilim isi okulun disinda calisarak da cok iyi ogrenilebilir. hatta universite okunmasi bile gerekmez is bulma acisindan, ama bu durumda calisma izninde sorun cikabilir.

okuldan ziyade turkiyede hangi sirketlerde calistiginiz, oradaki referens mektuplari cok onemli. eger calistiginiz sirket uluslararasi bir sirket ise, ismi bilinir ise, veya bir alman sirketi ise almanyada sansiniz cok artar. ya da aranan teknolojiler ile somut gelistirginiz projeleri gosterebilirseniz ikna olabilirler. ornegin universite mezunu degilsinizdir ama siemens turkiyede 3 yil o alanda calismis ve iyi referansiniz vardir ,size calisma izni verecek yabancilar dairesi haric, sizin diplomaniza kimse bakmaz.

yazılımcılar yurt dışında genelde çok kolay iş bulurlar. diplomaya kesinlikle bakmıyorlar. baktıkları şey senin maaş beklentin. eğer maaş beklentini düşük tutarsan 90% işe alınırsın.

benim sana tavsiyem eğer almanya'da çalışmak istersen iş arama vizesi alıp, yaşamak istediğin şehre gitmen. 6 ay iş arama vizesi veriyorlar zaten bu sürede şehri de tanımış olursun.

daha onceden java yaziyordum, simdi agirlikli olarak javascript yaziyorum. cunku cagin gerekliliklerinden dolayi artik cok hizli bir sekilde api yazmak gerekiyor, bunun icin node.js cok uygun. cok hizli web gelistirme gerekiyor, react, vue gibi frameworkler ile bu mumkun. cok hizli mobil app gelistirme gerekiyor, her ne kadar nativ uygulamalar kadar olmasa da en azindan prototipleri react native ile yazmak mumkun. ya da desktop uygulamlari yazmak icin electron cok iyi. yani javascript ile her turlu ortam icin kod yazabiliyorum. bu en buyuk avantaji. ayrica javascript java veya c# gibi dillere nazaran daha liberal bir dil, istedigini bir sekilde yapabiliyorsun, cok kati kurallara bagli degil.

javascritp dilinin kotu tarafi ise cok farkli ortamlarda calistirildigi icin geriye donuk uyumlulik diye birsey yok, cok farkli standartlar var, nerdeyse her sene cok farkli degisikliklerle birlikte geliyor, ve her sene gelen bu degisiklikler her ortamda calismiyor. iste bu nedenle de dilin yaninda babel, webpack gibi araclarin yaninda typescript gibi supersetleri de ogrenme ihtiyaci doguyor.

java yazarken sadece oracle tarafindan yayinlanan guncellemeri takip ediyordum, ve java dilindeki kutuphaneler, ve frameworkler bu dilin kurallarina tamamen uyumlu bir sekilde gelirken, javascript ekosisteminde her gun yeni bir framework, kutuphane, arac populer hale geliyor. bu dilde yazanlar da cok hizli bir sekilde bu yeni araclarin pesine kosuyor, balon kopugu gibi yeni araclar piyasaya gelirken cok hizli bir sekilde yok olabiliyor. bu da teknolojiye yetisememe hissi uyandiriyor. "hype driven development" diye bir tabir ortaya cikti, her yeni seyin pesine kosan bu gelistirici kitlesi nedeniyle.

java veya c# gibi dilden gecen biri icin bu dil ozgurluk tanisa da farkli gelistirme pratiklerinin uygulanabilecegi javascript bazen adaptasyon problemi dogurabiliyor. ama her sekilde java veya c# dillerinden gelen biri eski aliskanliklar nedeniyle bu dilde temiz kod cikarma egiliminde oluyor.

yani ozetle java, c#, python, veya go dillerini bilen biri ikinci dil olarak hangi dil ogreneyim derse en buyuk aday javascript dilidir, cunku diger dilleri high level ihtiyaclar yonunde en iyi tamamlayan dil diyebilirim.

Hayatının en doğru kararını vermiş olursun. Basit, güncel, hızlı, güçlü ve yeterli. Yalnız bu kararın ekmeğini TRde yiyemezsin.

I think you should try to use Typescript. We're currently moving from Javascript to Typescript for [Kapwing](www.kapwing.com), and I think Typescript is more modern and resilient.

Javascript async await anahtar kelimeleriyle google'da aratırsan onlarca yazı bulabilirsin aslında.

Async olarak tanımlanmış her fonksiyon Promise döndürür. Promise'teki veriyi okumak için ya .then metodunu ya da await ifadesini kullanman gerekiyor. Undefined dönen şey aslında return ettiğin şey değil. Return ettiğin şey bir Promise objesi. Sen muhtemelen data.cars gibi propertysine erişmeye çalıştığın için undefined alıyorsun.

@IncredibleMau +1, sorunun kaynağı o. DB'ye isteği atıyorsun, ama daha cevap gelmeden cevabın bir property'sine ulaşmaya çalışıyorsun, o da hata veriyor. Await ile bekleyebilir ya da .then kullanarak callback'ten sonuca erişebilirsin.

Örneğin:

await const cars = func getCars() { return mongo.get("..query..") }

ya da

const cars = func getCars() { return mongo.get("..query..") }
cars.then(result => {....})

gibi.

Bundan sonra loop'ta gezip bir sürü istek atıyorsan orada da Promise.all() kullanabilirsin. Ama onun yerine yapacağın tüm işlemi tek bir query ile mongo üzerinde halletsen (aggregation diye bak daha iyi.

ayrica bu sadece node.js problemi degil mongodb problemi. mongodb de veri yazdiktan hemen sonra ayni veriyi okumaya kalkarsan undefined donecektir. cunku mongodb bir veri yazildiginda aninda yazilacagi garantisini vermiyor. yazma emrini verdikten bir sure sonra yazma islemi gerceklesiyor ve o arada mongodb cache gibi birkac is yapiyor.

kaynak: blog.meteor.com

bence tanımlara takılı kalmak doğru değil, javascript sonuç olarak bir programlama dilidir.

bir programlama dilinin server side veya client side olup olmadığını kullanıldığı ortam belirler.

bu yüzden bence şu an "Javascript client-side bir betik dilidir." doğru bir tanımlama değil artık.

evet node.js dediğimiz standart bildiğimiz javascript'in sandbox bir uygulamada çalışması ama sonuç olarak ortaya çıkan şeyin c# veya java ile oluşturduğumuz server'dan bir farkı yok.

bundan dolayı benim bu noktadaki duruşum dili tanımlamak yerine sıfatlamak,

tarayıcı için yazdığımız javascript = client side javascript
node.js için yazdığımız javascript = server side javascript

Ornegin baska bir dilden ornek verirsek, java dili ile yazilmis bir kod java compiler ile derlenir, java virtual machine uzerinde calisir. bu akis uzerinde java dilinin dil olarak uzerinde cailstigi sistem ile bir ilgisi yok. hangi sistem uzerinde calistigi tamamen java virtual machine icin onemli. dil ile o dili calistiran sistemi ayrimak gerekir.

bu javascript icin de ayni sekilde. javascript dili ister v8, ister Chakra engine ile yorumlanmis olsun, bu enginlerin calistigi her yerde calisacaktir. o nedenle dil olarak javascripin nerede calistigi ile bir baglantisi yok, nerede calistigi bu enginelerin isi. V8 engine daha onceden sadece chrome browser uzerinde calisiyordu, simdi node.js ile birlikte browserdan ayrildi bir program olarak herhangi bir cihazda calisabiliyor. o nedenle dil yine ayni dil, degisen ve farkli ortama uyum saglayan bu calistiran engine.

o nedenle bir dil icin client-side ya da server-side diye siniflandirmak dogru olmayabiir, cunku siniflandirilmasi gereken engine, virtual machine vs. dir.

belki javascript icin ancak su denilebilir, "javascript daha cok browserlarda client-side calisan enginlerde kullanilan bir dildir" denilebilir. javascriptin kendisi calistigi ortamdan bagimsizdir.

İngilizce wikipedia sayfasının yıllar içindeki değişimine kabaca bir baktım.

Javascript tanımından son yıllarda önce "scripting language" kısmı kaldırılmış, "interpreted programming language" tanımlaması biraz daha uzun yaşasa da en sonunda "interpreted" kısmı da kaldırılmış ve şu an güncel olarak sadece "is a programming language" olarak tanımlanıyor.

Tanımlamanın ikinci cümlesi de şöyle: "JavaScript is high-level, often just-in-time compiled, and multi-paradigm"

Yani son tahlilde c#, java gibi diller ile aynı klasmana konmuş yukarıdaki cevaplarda da değinildiği gibi.

Belki bir fikir verir 2020 yılında nasıl değerlendirildiği konusunda.

Hatta JavaScript engine sayfasının ilk cümlesi bu değişimin sebebini açıklıyormuş zaten:

"The first JavaScript engines were mere interpreters, but all relevant modern engines utilize just-in-time compilation for improved performance"

Yani V8 her şeyi değiştirmiş.

"The first modern JavaScript engine was V8, created by Google for its Chrome browser. V8 debuted as part of Chrome in 2008, and its performance was much better than any prior engine. The key innovation was just-in-time compilation"

Google'ın yaptığı "just-in-time compilation" devrimi dili c# veya java ile aynı klasmana sokmuş anladığım kadarıyla.

javascript'de paralel diye bir şey yok, paralel diyebilmen için threading olması lazım. onun yerine async var, promise and async diye aratırsan google'da faydalı dökümanlar bulabilirsin.

@selam'a ek olarak, JS'te bunların default'ta zaten async çalışıyor olması lazım. Sıralı çalıştırmak için özellikle çaba sarfetmek gerekiyor normalde.

fetch kullanabilirsin
developer.mozilla.org
developer.mozilla.org
bu zaten event loop tarafindan ele alinir ve promise doner. promisler ise ayni diger dillerdeki thread benzeri paralel calisir. yani 3 kere fetch cagirdiginda eline 3 tane promise gelir. hangi promise isini ilk once halleder ise o promise deki fonksiyon veri ile birlikte cagirilir.

Memur kafasıyla beklersen iş zor tâbi. En basitinden c# bilen adam finans piyasası için robot yazar, sağda solda 5 bine çalışacağına parasını çıkarır.

Ben bir başlangıç yaptım ama soğudum açıkçası. Özellikle freelance işlerde sürekli benim o kadar param yok ki diyorlar. İstediği de 10 saatlik iş.

bu tür işlerde yapabilirlik çok önemli.

bak bi video yapıyorum koyuyorum stok sitelerine 1 tane satıyor.

adam bi video yapıyor koyuyor aynı yerlere 1000tane satıyor.

o da yapıyor ben de yapıyorum, program aynı program, aradaki kalite farkı bu kadar bariz yani.

her sektöre balon , abartma olarak bakmayalım, bu iş bir eczacılık değil yani raftan ilacı al, sisteme gir ver, bitince ecza deposunu ara gelsin. bu insanın yetenek ve kabiliyetii ile sınırlı.

yazılımcılıkta diploma önemsiz kalıyor, adamlar yaptığın işlere, ne kadar işe yaradığına bakar. diploma falan faso fiso, kaç tane lise mezunu yazılımcı arkadaşım var ve hiç işsiz kaldıklarını , sitem ettiklerini duymadım ya da çok alakasız mesela bankacılık okumuş, spor akademisi bitirmiş arkadaşım yazılımcı oldu.

bir tanesi türk telekoma yazılım üreten ufak bir firmada çalışıyordu, para altında kaldı mesela.

memurluğa çok yüklenilmiş, memurlardan özür dilerim ama doğru bir kıyaslama olmuş. kendinizi geliştirmediğiniz her ay yazılımda iş alma olasılığınız düşer. sadece freelance iş için de değil ortalama bir danışmanlık firmasında müşteriye gittiğinizde 1 ay iyi performans göstermezseniz 32. gün yerinize başkası isterler. kurumsalda da sürekli sirkülasyon oluyor özellikle bankacılık sektöründe 3-5 haftada bir ilanlar açılıyor alımlar oluyor. tam bir nerd işi olduğu için piyasada her zaman sizden daha iyisi bulunuyor ve bunu bildiğiniz için yeni şeyler öğrenmekten vazgeçemiyorsunuz. 30 yaşına gelmiş ortalama bir yazılımcı en az 5 tane dil öğrenmiştir. muhtemelen sadece 1 tanesini çok iyi biliyordur diğerlerini unutmuştur belki ama öğrenmek zorunda kalmıştır.

bu arada başlangıcı çok zor bir meslek. hafta sonları gezmeyip bütün gün evde çalışan ve 3 bin liraya başlayıp 3. senenin sonunda 10k'ya ulaşan çok yakın bir arkadaşım var. böyle örnekler de çok fazla.

adam akıllı para kazanmak için yıllar gerekir yazılım için. zaten ilgin yoksa çekilecek dert olduğunu düşünmüyorum. bu devirde herkesi yazılıma yönlendirmenin de saçma olduğunu düşünüyorum.

Kuzenim var, patronlarla beraber 3-4 kisilerken su an 30-40 kisi oldular, kendisi de patrondan sonra gelen müdür ve sirketten hissesi var artık.

Simdi bu adam bile aksam yatmadan yazilimla ilgili seyler okuyor, videolar izliyor. Ama universiteden yeni mezun adam hicbir sey yapmadan karsisina is diye geliyor (kendisinin bana dedigi gelenlerin çoğu dogru duzgun kod bile yazmamis)

Kisacasi yazilim icin bir yerde calismana bilz gerek yok, kendin evde yazabilirsin ama bu firsat bile varken oturup yazmayan adamlar is arayinca komik oluyor.
Kısacasi bu her sektörde boyle; kendini gelistirmezsen is bulamazsin.

Kesinlikle hayır. Ancak bu işi herkesin yapabileceğini düşünmek de çok iyimser bir düşünce tarzı olur, bu diğer meslekler için de geçerli. Hepsinin kendine göre zorluğu var.

Şartlara gelirsek, bana uygun. Yazılımcıyım. Kendi işimi yapıyorum, evden çalışıyorum. Daha ne isteyeyim?

freelance iş teklifi nereden bulunuyor?

Sırf yazılım değil, IT ile ilgili her dalda inanılmaz bir eleman açığı var. Network, güvenlik, sistem, bunları da hesaba katmak lazım. Acayip para kazanırsınız demiyorum ama temel gereklilikleri sağlıyorsanız iş bulursunuz diye düşünüyorum. (ingilizce bilmek, sorun çözme yeteneği, öğrenmeyi bilmek, akşamları ders çalışacak kafaya ulaşmak vs)

piyasada yazilimci acigi degil "kalifiye" yazilimci acigi var. bunun bircok nedeni var;

- universitelerin bircogu iyi egitim vermiyor.
- sirketler hep kalifiye eleman ararken kendileri iyi eleman yetistirmeyi dusunmuyorlar. bazi sirketler vardir ki bunlar yeni mezun elemani alir iyi seviyelere getirir ve piyasada deneyimli yazilimci acigini kapatirlar. bu tarz sirketler turkiyede yeterince yok.
- mevcut kalifiye yetenekler yurt disina kaciyor cunku bircok ulkenin sirf yazilimcilarin ulkelerine yerlesmesi icin prosedurleri kolaylastiran ozel gocmen kanunlari var.
- sirketler ellerindeki kalifiye calisanlari uzun mesailer altinda baskiyla calistiriyor, ve bu nedenle elindikekini kaybedip sonra yana yakila eleman ariyorlar. sonra da piyasada eleman yok diye soylenip duruyorlar.
- bir yazilim dili ogrenmek kolay ama iyi bir yazilimci olmak yazilim mimarileri, gelistirme surecleri, gelistirme araclari, analitik zeka, deneyim ve hatta iyi bir iletisim gerektirir. o nedenle yazilim dili bileni bulmak kolay olsa da iyi bir yazilimciyi bulmak zor. ama elbette iyi bir yazilimci olmak da bir kiside birkac yil surecek ogrenme motivasyonu ve ayni zamanda deneyim kazanacak is veya yon gosterici gerektirir.

yazilimcilik iyi bir meslek, cunku bircok meslegin aksine kazanilan yetenekler bir sirkete, sektore ya da ulkeye bagli degil. isini iyi bilen bir yazilimci dunyanin neresine giderse gitsin, hangi sirkette ise baslarsa baslasin bilgi birikimi kisa zamanda uretken olmasini sagliyor. ama diger bircok meslek dalinda ogrenilen seyler ya belli bir sirketin is yapma surecleri ile ilgili, ya bir sektorun dinamiklerine cok bagli, ya da o ulkenin is yapma bicimi ile ilgili. bu nedenle bircok meslekte deneyimli kisiler sirket degistirdiginde veya ulke degistirdiginde bilgi birikimini yaninda tasiyamiyor. ama yazilimda bilen adam her yerde is yapabiliyor. bu da bilen adamin elini her sekilde guclendiriyor cunku is veren de calisanini memnun etmezse baska sirkete kaptirabileceginin farkinda.

bu konu aslinda bircok kisinin kafasini kurcalayan bir problem, bu teknolojilere yatirim yapmaya deger mi? bunun icin pozitif ve negatif cevaplar var aslinda, ve su sekilde ozetleyebilirim.

pozitif:
- bu teknolojiler web, mobil hatta masa ustu ve server tarafli yazilim gelistirme icin kullanabilecegin teknolojiler. bu nedenle ogrendiginde bilgi birikimin bir alanda kisa vadede para getirmediginde farkli alanlari da deneyebilirsin.
- web ve mobil sayfa ihtiyaci buyuk kucuk sirketler icin kisa vadede bitecek bir sektor degil.
- buyuk sirketlerin de mevcut desktop uygulamalarini daha esnek web tarafina gecirme ihtiyaci nedeniyle buyuk ve orta olcekli sirketlerin de bu konuda ihtiyaci giderek artiyor.
- bu teknolojiler programlama kabiliyetinin en kisa yoldan urune dokulebilecegi teknolojiler o nedenle bilgi birikim ile kisa zamanda uretkenlige gecemek mumkun.
- freelance konusunda calisilabilecek uygun teknolojiler

negatif:

- maalesef gidisat sadece bunlari ogrenerek kisa zamanda para kazanmayi garanti etmeyecek yonde.
- bunlardan html ve css basit teknolojiler sayiliyor ve piyasada calisan insan fazlasi var diyebilirim. bu nedenle rakiplerden ayrismak gerekiyor. html ve css isin sanat yonune dokunan alanlar ve bu konuda isin sanat ve zevk yonunde yetenege sahip olmak onemli. ayni zamanda ux/ui alanlarinda da bilgi sahibi olmadan sadece bunlari yapmak buyuk bir kalabalikta kaybolmaya neden olur.
- javascript ise genis bir ekosistemi olan bir programlama dili. bu nedenle bu dili basit amaclarla da kullanabilirsin, ileri seviye amaclar icin de. piyasa gunumuzde sadece vanilla javascript denilen javascriptin en saf hali ya da jquery gibi nispeten eskimekte olan teknolojiler yerine daha yeni kutuphanaleri kisiden bekliyor. bu teknolojiler react, vue, ve angular gibi teknolojilerin yainda react native vs. giib mobil gelistirme saglayn javascript kutuphanlerini de mevcut vanilla javascript in uzerine koyman gerekiyor. yine ayni sekilde sadece javascript temellerini bilerek buyuk bir kalabalik icinde kaybolmak mumkun.
- bu alanlarda rakiplerden ayrisip dikkat cekecek nitelikte olmak freelance is almanin ana anahtari. bunun disinda alincak freelance isler biraz daha cok tanidik vs ile yuruyen esnaf arasi kucuk ticari isler oluyor. bu tarz islerde de odeme problemi olmasi, ya da yapilan ise gore alinan paraya degmemesi olasi. yani piyasasa kucuk isler yaptiranlar az paraya cok is yaptirma pesinde. o nedenle bas agritabilir.

Benim kisisel tavsiyem arduino kodlama bilmek ve elektronik yetenegi bu teknolojilerde giris seviyesi bilgiye sahip olmaya gore cok daha degerli. gelecegin Internet of Things (IoT) denilen alanda buyuk isler vaad edecegini dusunuyorum. Ornegin akilli evler, akilli is yerleri, guvenlik kamera ve sensor teknolojileri ile ihtiyaclari belirleyip birseyler uretebilirsen cok daha degerli olur. Hele bu bilgini ilerde robotik, cloud destekli object detektion gibi alanlarla ilerletirsen cok daha faydali bence.

ornegin en basitinden gunumuzde turkiyede bircok sitede ve is yerinde giriste guvenlik calisiyor ve bu kisiler giris cikis yapan arabalarin plakalarini elle sisteme girme durumunda kaliyor. bir arduino, bir kamera ve bu goruntuyu bir cloud sistemde isleyip aracin plakasini otomatik okuyup sisteme giren bir kodu yazman bir elektronikci icin cok daha kolay olur bence. yani bir web teknolojisini ogrenmekten daha kolay ve degerlidir bunu yapabilmek ve bu alanda yapilacaklarini son yok, ve elektronik bilgi birikiminin uzerine yapilan bu islerde size rakip cikmasi o kadar kolay olmayacaktir.

Hocam kısa sürede bir şeyler öğrenip hemen para kazanmayı planlıyorsanız benim tavsiyem web değil mobil öğrenmeniz olur, özellikle de iOS. Web kadar büyük bir pazar yok, ama aynı şekilde developer da yok. Ardunio vs. bence gereksiz, yani küçük arduino işleri için para ödeyen birine denk gelmedim şimdiye kadar. Ama küçük bir mobile app yaptırmak isteyen ve bunun için birini istihdam etmek istemeyen bolca şirkete denk geldim.

Yine aynı şekilde wordpress de öğrenebilirsiniz, öğrenmesi kolay ve pazar büyük. Gerçi orada çok rekabet var, ama belki işinize yarar.

Niye html/css/js'e mesafeliyim? Çünkü öğrenmeniz ve uzmanlaşmanız zor, o kadar basit değiller. Kendi başınıza iş yapıp para kazanabileceğiniz hale gelene kadar en az 1-2 seneniz var, o kadar zamanda da motivasyonunuz kaybolabilir. Ha benim kaybolmaz, yaparım derseniz devam edin, ama bunları öğrendikten sonra bir JS framework'ü (mesela React) vs. de öğrenmeniz gerekecek. Ondan sonra bolca iş bulabilirsiniz piyasada. Ama o kadar emek "ek gelir" için değil de, kariyer değiştirmek için harcanırmış gibi geliyor bana.

Not: sanırım işi photoshop dosyalarından web sayfası yaratmak olan insanlar da var piyasada. Ama sektör o yöne doğru ilerlemiyor benim gördüğüm. Hani öyle bir iş bulsanız bile uzun vadeli çok mantıklı bir yatırım olmaz muhtemelen.

ben bunların yanına php de koyarak para kazanıyorum.
ama asıl amacım mobil programlama öğrenmek. o taraf çok daha mantıklı şu anda.

interpolation search var ama implementasyonu kompleks bir algoritma, kazanacağın performansa değer mi bilmem ben olsam binary search ile devam ederdim.

bu elindeki verinin buyuklugune ve elindeki veride birbirinin ayni olan verinin miktarina bagli olarak degisir. eger elindeki veri ve tekrar eden veri az ise, ayni zamanda memory verimliligi senin icin onemli degil ise hash table O(1) verimlilikle calisirken binary search O(log n) verimlillikle calisir.

Ama eger elindeki veri adedi sonsuza yaklasir ise ve tekrar eden veri cok ise binary search mantikli hale gelmeye baslar. Binary search de icinde cesitli varyasyonlar barindirir. Normalde binary search de hic kafa yormadan elindeki veriyi ikiye bolup islem yaparsin. ama elindeki veri icinde biraz kafa yorarak ortadan ikiye bolmek yerine biraz mantikli yerden bolerek hizini arttirabilirsin.

ornegin turkce kitap halindeki sozlukte bir kelimeyi ararken mantik olarak binary search yapariz. sozlugun sayfalarini ortadan ikiye boleriz ve aradigimiz kelime alfabetik olarak sagda mi solda mi diye bakar ona gore yine ikiye boleriz. ama biraz daha fazla proses yaparsak ve aradigimiz kelime z harfi ile baslar ise ortadan ikiye bolmek yerine sozlugun sonlarina yakin bir yerden boleriz. bu sayede daha az bolme ile aradigimizi bulma sansini arttiririz. amac elimizdeki verinin niteligine gore en dogru tahmini yapmak.

elbette veriyi sirali olmasinin disinda belli bir mantik cercevesinde haritalandirabilir isek, ornegin google tarafindan kullanilan rank algorithm ve graph gibi daha hizli sonuc alabiliriz.

ama sonucta hersey @nahtoderfahrung da bahsettigi gibi kazanacagin performansa degmesi olayi, ve elindeki veri sonsuza yaklastikca ve anlamsiz ise tahminime gore en verimli arama algoritmasi binary search olacaktir. bu biraz bilgisayar biliminden daha cok matematikcilerin ispatlayacagi bir cozum, umarim bir matematici daha iyi bir aciklama getirebilir.

daktilo tarzi bir cihaz ile yazilan bir yazinin uzaktaki bir cihazda basilmasi, yani teleprinter denilen uzaktan baglantili yazicinin en.wikipedia.org 1800 lu yillarin sonunda bulunup kullanilmaya baslanmasi beni sasirtmisti. 2020 yilindayiz bazen sirketteki yaziciya baglanirken bile sorun yasadigimiz oluyor. gunumuzde tty cihazlarinin yazilim versiyonlarini uzaktaki serverlari yonetmek veya cep telefonlarinda iletisim blog.prepscholar.com icin kullaniyoruz.

bence işlemci teknolojisi, muazzam bir mühendislik örneği, hücre boyutlarında devre tasarlayabilmek beni çok etkiliyor.

Bu alanlar ilgimi çekmekle beraber özellikle oturup araştırdığım yoktur, yanıtımı mazur görürerek değerlendirin lütfen. İlk aklıma gelen nano teknoloji oldu.

kindle. e-ink teknolojisi. gözü yormayan bir ekranda, uzun süre şarj etmeden kitap okuyabilmek büyük nimet. çantada ağırlık da yapmıyor.

taharet musluğu.

ciddiyim.

öyle ki hala çağdışı kalan yerler var.

Fransa'da Minitel varmış, tabii kullanmadım ama o döneme göre efsane bir şeye benziyor

Havacılık sektörü, uçuş teknolojisi. Örneğin, 1944 yılında ilk türk yolcu uçağı ankara'dan istanbul' a uçmuş.

uzmanligim python degil ama diger programlama dillerini bilen biri zaten farkinda olmasa da python biliyordur kaidesine dayanarak;

bir api adresi olusturup oraya product_id adinda integer bir veri aliyor. ve altinda get_product adinda bir method var ve bu product_id adinda bir id aliyor. buna gonderilen product_id yi eldeki "products" listesi icindeki id ler ile teker teker karsilastiriyor. eger ayni id ye sahip bir product bulur ise o buldugu "product" donuyor api tarafindan. bulamaz ise bulunamadi mesaji donuyor.

o satir da specifik olarak products listesindeki tum product id lerini methoda gonderilen product_id ile karsilastiriyor. bulursa o product geri donuyor. yani pseudocode olarak "products listesindeki her bir productu dolas, eger product[id] ve product_id esit ise o product u product adi verilen degiskene ata"

yani kisaca bir url adresi olusturup o adres bir "id" aliyor ve eldeki urun listesinden o "id" ile iligli bir urun var mi diye bakiyor. var ise o urunu donuyor. yoksa bulunamadi mesaji donuyor.

açıklama için teşekkürler ama benim anlamadığım kısım şu:

product = [product for product in products if product['id'] == product_id]

product dşye bir array tanımlayıp, parametre id ile product id eşitse buraya ekliyor. Ancak bu nasıl bir syntax'tir? İnternette detaylı açıklama bulabilir miyim?

Python one line function/statement/loop vs diye aratırsanız bu tarz syntaxa sahip örnekleri inceleyebilirsiniz.

product = [product for product in products if product['id'] == product_id]

'product =' diyerek product adında bir liste yaratmak için kullanılan bu yöntem list comprehension

[product for product in products if product['id'] == product_id]

list2 = [i2 for i1 in list1 if condition]

list1 içinden sırayla elementleri alıyor ve bunlara tek tek i1 diyor. daha sonra her bir i1 için if içinde olan duruma bakıyor ve doğru olduğunda i1'i i2 olarak list2'ye ekliyor.

burada listB = [i+5 for i in listA] deseydi; if condition olmadığı için listA içinde olan tüm değerlere tek tek 5 ekleyerek (i+5) ListB'ye kaydedecekti.

rest operator deniyo ona sınırsız parametre girmek için yanlış bilmiyorsam

function myFunc(x, y, ...params) { // used rest operator here
console.log(x);
console.log(y);
console.log(params);
}

var inputs = ["a", "b", "c", "d", "e", "f"];
myFunc(...inputs); // used spread operator here
// "a"
// "b"
// ["c", "d", "e", "f"]

@nahtoderfahrung

function(...args) seklinde kullanildigini gordum ama burda function basinda, onun ozel bir olayi var mi?

spread operator developer.mozilla.org

rangeOfNumbers fonksiyonunun dondugu array icindeki tum degerleri endNum arrayinin sahip oldugu degerlerle birlestirip yeni bir array icine atar.

let arr1 = [0, 1, 2];
let arr2 = [3, 4, 5];

arr1 = [...arr2, ...arr1];
// arr1 is now [3, 4, 5, 0, 1, 2]

www.programiz.com
Burada benzer bir örnek var (ikilisi)

Ben bunu 4lü yaptım örnek için ama aslında bu değer de dışarıdan giriliyor. Mesela kullanıcı 5 girdiyse 5 basamaklı 7 girdiyse 7 basamaklı... Basamak sayısı belli olsa iç içe basamak kadar for döngüsü yazarım ama değişken oldugunda nasıl yapabilirim ki?

bu tek for ile de yapilabilir. for dongusu 1111 den basliyor, ve rakami birer birer arttiriyor. ama ayrica her 4 kere calistiktan sonra ekstradan bir 6 kere arttiriyor rakami.

javascript ile su sekilde; ama java ve c# dilleri ile de yaklasik ayni mantik;

for (let i = 1111, j=0; i<2000; i++, j++){
if (j === 4){
i += 6;
j = 0;
}
console.log(i);
}

Yerel saat yazar uçak iniş kalkışlarda. Münih'te saat 14:30 iken kalkacak, İstanbul'da saat 19:10 iken konacak.

crown +1

biletlerde her zaman hava limanlarının yere saati yazar.

ucus 2 saat 40 dakika suruyor. ayrica +2 saat de kokal zaman dilimi farki var yani her iki havalimani lokal saat üzerinden 4 saat 40 dakika fark olmasi normal.

Valla java çok temel bir dil kullanımı yaygın ama ben yazılıma yeni başlayan biri olarak python kullandıktan sonra hayretler içinde kalmıştım. Aynı şeyi yapabiliyorsanız neden olmasın:)

bu biraz uygulamaya göre değişmiyor mu? örnek olarak bi plot çizilecekse excel muhteşem. 1 dk içinde hazır. ama 100 plot çizilecekse artık excel 100 kat fazla zaman kaybettirecek.
ya da şöyle örnek veriym, fortran aşırı ilkel ve tuhaf bi dil gibi geliyor bana. ama dünyadaki supercomputerlar hep fortran ile programlanıyor çünkü hızlı.

python yuksek seviye dillerde hersey cok daha kolay olur, cunku bu diller arka planda bircok problemi kendi cozerler ve bu konuda yazilimim yazan kisinin hatalarini orterler veya hata yapmaya pek sans tanimazlar.

diger taraftan dil seviyesi dustukce yazilimi yazan kisiye daha cok sorumluluk verir diller, dogal olarak da daha fazla sorumluluk daha fazla hata yapma olasiligi. dilin ve calisan kodun uzerinde daha fazla sorumluluk alabilmek demek daha fazla seyi yonetebilmek, ve uzerinde kontrol sahibi olabilmek demek. yani kisaca daha fazla optimizasyon yapabilirsin, ve bu sayede daha yeni seyler uretip, daha fazla performans alabilirsin.

ornegin dusuk seviye olan assembly gibi bir dil ile kod yazarsan bilgisayarda neredeyse her seyi senin kontrol etmen demen, hafiza yonetiminden tut da, islemci mimarisine kadar her seyi senin dusunmen gerekli. ama diger taraftan en hizli calisan kodu da bunlunla yazabilirsin. yillar once c dili ile kod yazanlar java diline gectiklerinde java ne guzel dil, hem kodu hangi islemcide derledigimizin onemi yok, hem de hafiza yonetimi ile ugrasmiyoruz diyorlardi.

yani dusuk seviye bir dilden yuksek seviyeye gecince bu rahatlik hissi uyanir, yuksek seviyeden dusuk seviyeye gecince de artik her seyin kontrolu bende hissi uyanir.

kapıları açmaları önemli değil, şimdi yunan askeri çok sert müdahele yapacak bu durum karşısında, göz korkutmak için belki kan dökecekler, çıkan insanlar da paşa paşa kapıkuleden geri dönecek.

gitmeleri değil, geri alınmamaları önemli.

ayrıca sen kapıkuleden, pazarkuleden 300 500 kişi salıp, suriye sınırından 2 milyon insan alırsan olmaz o iş.

maksat suriyelileri gönderiyoruz ayağı çekip milletin gazını almak, hiç birşey olacağı yok.

yunan askeri dediğin denizin ortasında mülteci botlarını batırıp milleti ölüme terkeden zihniyet.

kapilar acmak gibi bir sey söz konusu degil. Sadece gidenlere müdahle etmeyiz diye ergen tribi atiyoruz. Yunanistan tabiki gelen mültecileri gecirmeyecek. Ama yigilma durumunda engel olabilirler mi onu bilemem.

Kapıları açtıkları suriyeliler yunan ya da bulgar kapısına gidip "selamın aleyküm abi biz geldik, aç kapıyı" diyeceklerini sanmıyorum. Aynı anda 300-500 kişi tellerden atlayıp bir şekilde içeri girerler. Ve bu böyle devam eder.

Birlesmis milletler kararlari ve cesitli uluslarasi anlasmalar geregi bir ulkede savas var ise veya bir toplugun can guvenligi yok ise o kisilerin multeci basvurulari degerlendirilmek zorunda. bu durumda da suriyede savas olmasi nedeniyle suriye vatandaslari multeci basvurusu yapabiliyor.

Ama pratikte bu pek islemiyor, isin pratiginde bir kisi basvuru yapmak istedigi ulkeye kacak yolla girip ilk resmi makama gidip ben multeciyim diyor. gunumuzde bu genelde yunanistan, bulgaristan ve italya uzerinden oluyor. bu durumda da o ulke degerlendirmesini yapiyor ve ulkeye multeci olarak kabul ediyor.

suriyeden avrupaya cok multeci gelmesi nedeniyle de avrupa turkiye ile geri kabul anlasmasi yapti. bu anlasmaya gore avrupa turkiyeye para verecek, ve turkiyede multecilerin avrupaya gecmesini engelleyecek, engellenemeyenleri ise geri iade alacak. bu anlasmaya gore turkiye bir ara bolge rolu ustlenmis oluyor. avrupa parayi verdi, turkiyede multecileri ulkede tuttu.

simdi turkiyenin dedigi, bu anlasmaya uymayacagiz, kacak yollarla avrupaya gitmek isteyenleri engellemeyecegiz, geri de kabul etmeyecegiz

yani turk vatandaslari icin multeci olma ihtimali yok, cunku turkiyede savas olmadigi icin turkiyedeki insanlar multeci statusune girmiyor. suriyelilerin de sinirlardan da yasal yollardan cikma ihtimali yok, yasal yollardan cikan zaten izne tabi oludugu icin multeci olmuyor. ancak bulundugu ulkeden multeci basvurusu yapmali o kisi.

Kapıları açmak diye bir şey yok. Ona akın gören taraf karar verir. Bizim üzerimizden gidişlere göz yumacağız demek istiyor, operasyon fln yapmayacağız hatta belki ceplerine üç kuruş yol parası da biz koyarız diyor.

www.berlin-welcomecard.de ya da günlük 7 Euro'ya günlük bilet de alabilirsiniz. bütün toplu taşımalarda geçerli.

Kontrol oluyor. Nadir de sayılmaz hiç, hatta diğer şehirlere göre sıkça oluyor. Bisiklet sürün bikesurfers sayfasina üye olup. Ucretsiz.

Asla biletsiz binmeyin, sürekli kontrol oluyor Berlin'de. Günlük bilet alın, öğrenciyseniz müze fiyatları daha uygun, hangi müzeyi gezeceğinizle de alakalı. Müzeler adasında mesela öğrenci günlük 9 euro idi 2019'da, şimdi güncellenmiş olabilir, araştırın.

7 gunluk bilet var A ve B bolgeleri icin gecerli 34 euro.

www.bvg.de

Ben kontrole denk geldim sakin oyle atlayayim beleş gideyim deme daha pahaliya gelebilir

Günlük bilet alin.

Müzeler icin ayrica bir 3 günlük bilet alirsiniz.

anlarız bineriz. en ucuz serisi harf sırasına göredir. a b c e s. suv olarak sayılır mı bilmem ancak gl ler suv olarak kabul edilse de gla daha uygun. a serisi reno motoru kullanır. en pahalı seriler genelde s serileridir. ancak en baba pahalısı maybach modelleridir.

Bizim vakti zamanında kullandığımız mercedes station. C250cgı sanırım. Çok güzeldi. Sattığımıza pişman olduk. Öneririm.

köpek balığı olayı daha çok bmw'de var. o formu beğeniyorsan bmw'yi de beğenmelisin :p

en ucuz seri a serisinden başlar.
en pahalı seri s ve maybach serisi.
seriler içersinde de en pahalı paket amg olup model sonuna 35 45 63 geliyor.
a45 , c63, e63, s63 vb.

suv'larda ise en ucuz gla, en pahalı G serisidir.

bütçeniz ne kadar ise ona göre tavsiyede bulunabilirim.

Airmatic ozelligi olanlari bakin. arabanin suspansiyonlari yol durumuna gore otomatik olarak ayarlanniyor ve yoldaki titremeleri hissetmiyorsunuz. o kadar iyi ki hatta bazen boslukta gidiyor hissi olusuyor, evde koltukta oturuyormus gibi oluyor. bu sayede tek seferde binlerce kilometre yol gitseniz bile yol yormuyor. GLE de cok iyi calisiyor bu sistem, eminim GLS de daha da iyidir.

python ile başla derim. Hem öğrenmesi çok kolay hem de bu süreçte yazılım mantığını öğrenir ve diğer dillere daha kolay geçiş yaparsın

aslinda hangi dille basladiginin cok onemi yok. java yada python ile baslayabilirsin ikisi de kendi grubunda en populer dillerden. ama onemli olan dil ogrenmek degil, teorik programlama, algoritma ve veri yapilari ogrenmektir. saglam algoritma ve veri yapilari bilgin olursa yeni bir dil ogrenmek 2-3 haftani alir en fazla. bunlari ogrenirken kod yazman gerektiginde bir dil kullanman gerekecek. tavsiyem, her konuyu ogrenirken farkli bir dil kullanman. mesela nesneye yonelik programlama calisirken java kullanabilirsin. data sonra algoritmalara ve fonksiyonel programlama calisirken python kullan, ona da asinaligin olmus olur. iterative programlama icin ve biraz daha detayli ogrenme icin C bicilmis kaftan. coursera ve udemy'de cok guzel ucretli ve ucretsiz kurslar var. en cok rating almis, en populer kurslari alabilirsin.

bu programlama ogrenip ne yapmak istedigine bagli bir sey;

web programlama icin javascript
mobil app programlama icin kotlin veya swift
kurumsal uygulamar icin java veya C#
yapay zeka uygulamalari ya da genel anlamda gorev temelli isler icin python
elektronik cihazlar icin c veya c++

bunlar dillerin guclu ve populer oldugu alanlar. aslinda her dil ile bu alanlardan bircogunu yapabilirsin, ornegin c++ dili ile web sitesi de yapabilirsin ama bu hem ogrenme, hem uygulama hem de bilgiye erisim acisindan zor olur. o nedenle ilerlemek istedigin konuda en uygun dili sec.

ama dil ogrenmek bu alanda sadece kat edilmesi gereken adimlardan sadece biri. asil onemli olan @crucio nun da dedigi gibi teorik programlama, algoritma ve veri yapilari. diller ilk yillarda kendini bu alanda gelistirirken kullanacagin araclar olur.

bu konularda kendini gelistiren bir kisi ilerde diledigi dile gecis yapabilir. hatta profesyonel dünyada bir kisi birçok farklı programlama dilini bir arada kullanmak durumundadır.

Ben c derim. Başlaması biraz daha zor olur ama öğrenmeniz gereken dil değil programlama prensipleri. Onlara hakim olunca önünüze ne gelirse öğreniyorsunuz zaten.

Pythonda bir proje teslim etmem gerekiyordu, python öğrenip bitirmem 1 hafta sürdü, kodu iyileştirip mükemmel bir projeye çevirmem bir hafta daha aldı.

Hala da basit Web projeleri için Python kullanırım ama bana programlamayı öğreten pointerları icat edene sayarak harcadığım saatlerdir.

Simdiki kusak pek bilmez, ama ilk baslangic icin, algoritma icin, BASIC soyle bir bakmani oneririm. Yazilim dilleri nerden nereye gelmis diye. Bu arada php script language bence olaganustu kullanici dostu. Ancak nedense php nin adi pek anilmiyor. Onun disinda, istatistikle ilgili data isleme mevzuu ise sas programming. 1 milyar veriyi rahat isliyor.

bu bir json data formati. gunumuzde kullanilan en populer data degisim formatidir. bunun basinda ve sonunda da { ve } olmasi gerekir normalde. json destegi olan herhangi bir text editorde acabilirsin.

@emrahday yani burdan arayüzle görme şansım yok anladığım kadarıyla, text editor dediğinizin not defterinden, tarayıcıdan vs. açmaktan tek farkı bazı satırları kapatabilmek oluyor bunda ki bu durumda pek bi fayda sağlamıyor bu

kiz misin? oha ne bicim oldu. adama gore karsi cins misin?
verme telefonunu. sapik bunlar.

kvkk'dan haberiniz var mı dediğimde, sen işimi öğretme bana, önerilerini kendine sakla demişti

yok ya, ikimizde kelli felli adamlarız :d

o sirkete ulasip sabit hattan arkadasin adini verip baglanmayi denesenize.

cevabi cok merak ediyorum.

ama kendi şirketiyle alakalı bir iş değil bahsettiği. arkadaşının firmasıymış.

o soyledigi sirkette calisiyor mu o kafama takildi.

arkadasinin firmasi zaten yok onu gec de.

Buyuk ihtimalle arkadasinin firmasi degil, sizin adiniza gorusmeyi ayarlayip firmadan komisyon koparma derdinde. Emlakci gibi dusun, kendi komisyonunu garanti altina almadan mulk sahibi ile gorusturmek istemiyor, o nedenle firma adini saklayip once sizin iletisim bilgilerinizi alma derdinde.

devir öyle bir devir ki her şey olabilir çok doğru yapmışsın bence.

Abartmissiniz tabi. Her zaman bu şekilde ilerler. Telefonunu ister detayalri analtir soracağı sorular vardır sorar karşılıklı uygunsa görüşmeye devam edersiniz. Aksi takdirde sizi ofisne gorusmeye cagiracakti. Telefonunu alsa ne yapacaktı ki. Kvkk dan girip başka yerden cikmissiniz. Sanırım pek işe ihtiyacınız yoktu

Telefonla çok birşey yapamaz ama illaki temkinli olayım derseniz yedekte 2. hatla sıkıntı felen kalmaz, bu gibi durumlarda o numarayı verirsiniz.

erkek iseniz, abartmışsınız. ben telefonu herkese açık yazıyorum linkedin'e, iyi oluyor, doğrudan ulaşıyorlar.

kadın iseniz, abartmıyorsunuz, doğru yapmışsınız derdim.

abartmışsın diyenler adamın triplerine ne diyecek? adam saçmalamış zaten

düzgün birisi olsa böyle mi cevap verir. malın teki belli ki.
"sen bizi kim zannettin, ne yapacaktık senin telefon numaranı sanki, yardımcı oluyoruz sen triplere giriyorsun, bu kafayla iş bulamazsın"

ben olsam küfrederdim, mala bak, sanki ondan yardım istedik. sinirlendim durduk yerde :)
kesin bit yeniği var bu işte. yoksa böyle cevap vermezdi. umursamazdı, vermezsen verme derdi.

erkekse ne farkeder ki, sana iş atmış işte. herkes heteroseksüel olmak zorunda mı yahu!

dolandırıcı

ab'nin hazırladığı bir cv taslağı var, europass adında. onunla hazırlamak en doğrusu olur.

şuradan indirebilirsin:

europass.gov.tr

yani yazılım sektöründe falan başvuracaksanız lütfen europass falan hazırlamayın. yazılım en nihayetinde bir noktada da yaratıcılıktır. daha kendinize özel bir cv hazırlayın. eğer ki photoshop, illustrator ya da indesign tarzı bir şey kullanmayı biliyorsanız internette farklı cv örneklerine bakarak fikir alarak bir şey yaratın sizi de anlatacağını düşündüğünüz.

1 sayfaya hepsini sığdırabilirsiniz normalde zira gereksiz şeyleri yazmanın anlamı yok.

misal: bir yazılımcının cvsini görmüştüm cvsinin farklı bölümlerini farklı dillerde yazmıştı (yazılım dillerinde) oldukça mantıklı bir hareketti.

Mutlaka ön yazi yazin 1 sayfa. ön yazi okuyan kiside ilgi uyandirsin ve CV nize baksin. ön yazida kisaca egitiminize deginin. hangi programlama dilleri uzerinde calistiniz, veya calisiyorsunuz deginin. hangi yazilim gelistirme anlaysina gore gelistirme yapiyorsunuz (TDD vs.) ya da hangi paradigma size uyuyor (OOP, Functional programming vs.) deginin. Sizi ne motive eder bahsedin.

özetle on yazi karsi tarafta bir ilgi uyandirmali ki sizin CV nizde profilinize detayli baksin. On yazi olduktan sonra, genelde bir yazilimci icin 3 sayfa CV ye olumlu bakiyorlar.

hakemin takdir hakki cogunlukla ev sahbinin avantajina olur.

Psikolojik baskı çok etkili oluyor, Beşiktaş Liverpool'a 8-0 yenildiğinde kendi evindeki maçı 2-1 almıştı. Ha kendi evinde oynadığın bütün maçları kazanacaksın diye bir durum yok ama bazen oluşan atmosfer senin maça odaklanmanın profesyonelliğinin her şeyin önüne geçebiliyor, çok iyi bir takım olsan da sırf bu nedenle yenilebiliyorsun. Ayrıca oluşan baskı karşı tarafı etkilediği gibi senin takımını da etkiliyor, normalde denk bir güç değilken o motivasyonla normalin üstü bir performans sergileyebiliyorsun.

Ben günümüz futbolunda çok bariz fark olduğunu düşünmüyorum. Uluslararası organizasyonlarda da deplasman golü uygulamasının kalkması gerektiğini savunuyorum.

deplasman golü kalklalı +1

bu farkı sahanın geometrik özellikleriyle açıklamak doğru değil. onun da illa ki bir etkisi oluyordur ama %2 mertebesinde derim. çok az yani.

daha çok seyirci baskısı etkili. takım da iç sahada daha iyi olacağını bildiği için ekstra özgüvenle çıkıyor maça. zaten futbolda kazandıran en önemli faktörlerden biri motivasyon. yani sen liverpool da olsan motivasyonun eksik ise 4. lig takımına bile yenilebilirsin.

fenerbahçe'nin pendik faciası, galatasaray'ın tromsö faciası falan hep bu yüzden, saha ile ilgisi yok.

rekabet içeren bir spor yapıp deplasmanda maça gittiğiniz takdirde çok iyi anlarsınız o psikolojik baskıyı.

bunu soran kişi büyük ihtimal ile spor kültürüne hakim olmayan biridir. deplasmanda rakip sporculara her türlü sıkıntıları yaşatılabilinir. ki bu sporcularda büyük baskı yaratır. tamamen psikolojik baskıda olabilir, fiziksel de.

galatasarayın 21 senedir kadıköyde galip gelememe sebebi bundandır. anadolu yakasına geçtiği andan itibaren her yerde baskıyı yaşayan sporcu maça demoralize olarak çıkar.

değişkenlerde etkili mesela gs maç başlamadan çimi ıslattırıp maça çıkar ancak kadıköyde bu rica geçersiz kalır. fb ıslanmamış çimde antreman yapar maça hazırlıklı çıkar.

bu soruyu cocukken babama sormustum. "sen bizim evde mi daha rahatsın yoksa misafirlikte mi?" diye yanıtlamıstı.

youtu.be

Bu şartlarda biraz zor. Mülteci olarak nasıl gideceksin? İç savaş mağduru musun? Soykırım mağduru musun? Buna benzer bir sıkıntın var mı? Yoksa mülteci olarak gitmeyi unut.

Hangi ülke sorusuna gelecek olursak, oturma iznini hangi ülkeden kolay alabilirsen oraya gitmen lazım. Ama bu işler "ben ingilizce biliyorum, iyi para kazanıyorum." ile bitmiyor maalesef. İş bularak gitmek en mantıklısı. Ancak iş bulduğun firmanın da sana sponsor olması gerekiyor. Maalesef dünya istediğin herhangi bir kara parçasında yaşayabileceğin bir yer değil.

Yasal mevzuatını falan tam bilmiyorum bilen birisi vardır veya araştırınca öğrenirsin muhakkak, Amerika da işletmen var ise neden oraya gitmeyi düşünmüyorsun, firma kurabildiğine göre işin başında durman için vize de sıkıntı çıkartmazlar diye düşünüyorum

Mültecilerden dem vurup başka bir ülkede mültecilik kovalamak muazzam olmuş.

İç savaştan kaçıp canını kurtaran insanla ABD'de iş kurup aynı zamanda İngiltere'ye uzaktan çalışan adamın ikisi birden tabii ki mülteci olarak sınıflandırılamaz.

Vergi verdiğiniz ve işletmenizin olduğu ABD'de E-2 gibi bir vize kovalamak dışında bir şansınız yok gibi.

gidebiliyorsan, kanada'ya git.
kuzenim orada yaşıyor ve görebildiğim kadarıyla huzurlu, mutlu ve çoğunluğu aklı başında insanlardan oluşan bir memleket.

hicbir ulke normal sartlarda turk vatandasini multeci olarak kabul etmez cunku ulkede ic savas gibi durumlar yok.

yapacagin en iyi yol is bulup gitmek. cunku gidecegin ulke senin gelirin olup olmamasinin yaninda saglik, emeklilik gibi sigortalarini nasil yatiracagini, vergisin nasil alacagini dusunur ve gelirini takip etmek ister. o nedenle de ister kendi sirketin olsun, ister freelance calis bir sekilde gelir beyani gostermen, ispatlaman, ve gidecegin ulkdenin de o beyan uzerinden senin vergini sigortani kesmesi gerekiyor. yoksa benim param var ben yasarim demek ile ikna olmazlar.

yazilimci isen almanyada bir is bul, 2 yil calis kalici oturumunu al, sonra kendi sahis sirketini kur rahat rahat yasa.

multecilerden sikayet edip baska ulkelere multeci olarak gitmek istemendeki mantik hatasini gectik diyelim.

"dünyanın her yerinde çok rahat yaşayabilecek bir para kazanıyorum" demissin, bunu yapabilmek icin en az $3.5-4k yapman lazim ayda, e zaten bu parayi yapabiliiyorsan turkiye'de kralsin, cikip ne yapacan? yok eger bu seviyede kazanamiyorsan o zaman yurtdisinda turkiye'deki multeciler gibi yasamaya hazir ol, hatta onlardan daha beter duruma bile dusersin.

Almanca bilmeden berlin haric zor. Avukatlik yapabileceginiz - kurumsal olsa da - yerleri zorlayin.

kanuni olarak master sonrasi kalmak kolay, ama pratikte bazi meslek gruplari haric cok zor. hele almanca bilmeden ozellikle iletisime dayali mesleklerde ilerlemek zor. belki avukatlik degil hukuk alaninda baska isler yapilabilir. ornegin son zamanlarda ozel sirketlerin "gdpr" gibi konularda calisan bulundurmak, ve surclerini bu konuda degerlendirme zorunluluklari var. bu konuda bir sertifaka sahibi olmak, ve ayni zamanda hukuk alaninda diploma sahibi olmak sirketlerde "data privacy protection" alaninda calismanin yolunu acabilir.

google tarafindan sunulan takeout servisi var. buradan google servislerindeki tum bilgini, aralarinda mail servisi de var, bilgisayarina cesitli formatlarda indirebilirsin, yedekleyebilirsin. takeout.google.com

daha ilkel bir çözüm;
bir outlook uygulaması üzerine ilgili hesap kurulur,
iletiler bir pst dosyası oluşturularak ilgili pst içerisine kopyalanır
pst external bir disk içerisine kopyalanır
zor geliyorsa detaylı bilgi için mesaj atabilirsin.
kolay gelsin.

o ilanda senior ünvanlı bir yazılımcı arıyorlar, oraya gelmek 10+ yıl alacaktır. hiç bilmediğiniz bir işle ilgili 2 yıl içerisinde işi öğrenip, gelir elde etmek biraz 'alis harikalar diyarında'

senior yazdığının farkındayım. henüz lisans öğrencisiyken(farklı alanlarda) yazılım sektörüne yönelen çok insan gördüm ama.

www.crossover.com

Bu siteyi kullanan Türkiyede çok diye biliyorum bunu da inceleyebilirsin.

Bence de sıfırdan remote iş yapacak duruma gelmek hele 2 yılda biraz iddialı. Başka bir alternatifim yok özellikle bu işi yapmak istiyorum diyorsan denemeye değer.

Nerden başlayayım demişsin. Udemy ve Amazondan hangi dil ile uğraşıyorsan o işin kitaplarına videolarına bak oku izle.

imkansiz degil ama cok da kolay da degil. Tavsiyem;

- ilk ingilizce konusunda iyi olmaniz.
- merakli oldugunuz alanda yazilim gelistirmeyi ogrenip, uretmeye baslamaniz.
- urettiklerinizi github gibi bir platformdan yayinlayip bu konuda uzman kisilerden gorus almaniz
- motivasyonunuz para ve calisma sartlari olmasin, bu sekilde saglanan motivasyon gelip gecici olur. asil motivasyon ogrenip birseyler uretmek olsun, daha uzun sure o isin arkasinda durabilirsiniz.
- bu isin cok kolay olmadigini bilin, farkli yonlerde kendinizi gelistirmeniz gerektigini bilin.
- bu isin uzun zaman harcayarak olabilecegini aklinizdan cikarmayin.
- son yillarda herkes bu alana yoneliyor, o nedenle sizinle beraber bircok kisinin de bu alana yoneldigini, rekabetin fazla olacagini dusunun. yani ilerde her yazilimci is bulamayacak, sadece en iyiler bu isten para kazanacak demektir bu. yani bircok kisi icin hayal kirikligi olacak. bircok umut tacirinin pesinde bircok kisi uzulecek demek.
- o nedenle sevdiginiz alanda bir urun cikarin, bir oyun olur, bir mobil uygulama olur. yaparken bu isi sevip sevemeyeceginizi bir tartin, ona gore karar verin.

tum bunlarin yainda remote calismak gercekten zor, hem calismasi zor, hem de o tarz isleri almak zor. genelde remote isler bir sekilde yazilim alaninda kendilerini kaitlamis, iyi is cikarmis kisilere verilir. hele bu ise nispeten yeni baslamis (5 yildan az)kisiler icin remote calismak odulden ziyade cezalandirma gibidir. cunku remote calisirken bircok problemle,gunlerce kendiniz bogusmaiz demektir. bircok durumda bu tarz problemler kucuk bir destekle yan yana calisirken cok kolay cozulebilir ama uzaktan iletisim problemlerini asmak cok zordur cogunlukla.

15 yildir bu iste calisiyorum, remote calismak en son istegim olur genelde. size nacizane tavsiyem, gorusum su; kendinize hedef koymaniz guzel, ama hedefinizi belli peryodlarda erisilebilir uzaklikta koyarsaniz cok daha iyi ilerlersiniz bence. ornegin ilk once ingilizcenizi ilerletmek olmali hedefiniz. daha sonra eminim yavas yavas onunuz acilacaktir.

Yapay zeka için html ve javascript'e ne gerek var? Python (phyton değil) ile başlamak iyidir, hatta tek başına yeterlidir. Data set çok büyürse ve python biraz yavaş kalırsa daha hızlı bir şeyler kullanırsınız, mesela julia.

+1 kanepeee.

html/css/js üçlüsüne yapay zeka/makine öğrenimi/derin öğrenme için gerek yok (tensorflow.js var demeyin).

başlangıç için python iyidir. scikit-learn, pandas, numpy ilk öğrenmeniz gereken kütüphaneler olacak.
c#'ı daha sonra ml.net kütüphanesi için öğrenebilirsiniz.

@kanepeee esasen ihtiyaç yok doğru, sadece hiçbir dil bilmeyen biri olarak (yapay sinir ağları ve c# biraz biliyorum) kolaylık açısından bir metod katacağını düşündüm.

Bir de prolog hakkında ne düşünüyorsunuz? Atıl durumda mı şu an?

yapay sinir aglari icin html, javascript, c# gerekmez. Ogrenilmesi gereken programlamadan daha cok matematiktir.

Onemli matematik konulari;
- sets
- vectors
- matrix
- probability
- linear algebra

tabi bunlari uygulamak icin;
- python
- tensorflow gibi kutuphaneler
- jupyter notbook gibi araclar

iyi matematik altyapisi olmadan sirf programlama ile bu konuya yonelmek eglencelik seyler yapmaktan oteye goturmez. bu konu programlamadan daha cok matematik ile ilgili bir alan.

@emrahday mühendisim. Haliyle saydığın matematik konularına hakimim. Ders olarak aldım hepsini.

bursun sadece okul ücretini mi karşılıyor? Eğer belli bir yaşama gideri vs. de karşılıyor ise okuldan bununla ilgili yazı al, o şekilde vizeye başvur. yoksa okul ile iletişime geç durumu açıkla ve yardımcı olup olamayacaklarını sor. belki seni çalışan öğrenci vs. gibi gösterebilirler.
Ailenin destek olacağını gösteren sponsor belgeleri vs. de sunabilirsin bildiğim kadarıyla, ben Erasmus'a giderken babamın banka hesaplarını üzerine ev tapusunu vs. sunmuştuk. bir de sponsor olacağına dair noterden yazılı bir beyan mı ne almıştık. bunu da konsolosluğa sorabilirsin.

abi o bloke hesap 17.400 euro değil bildiğim kadarıyla, onun yarısı yani 8.7k. 2 yıllık master programı için iki yılın toplamını tek seferde yatırman gerekmiyor diye biliyorum. 1 yıllık geçinebileceğin parayı yatırdınmı veriyorlar vizeyi.

Vize almanın bir diğer yolu da alman vatandaşı, gelirini belgeleyebilecek iyi para sahibi birinin senin masraflarını karşılayacağını beyan etmesi. Bu ikisi dışında bir yol yok bildiğim kadarı ile.

"Verpflichtungserklärung" denilen bir belge var, bu belge almanyada yasal olarak yasayan ve calisan, yeterli gelire sahibi biri tarafindan belediyeye gidip duzenlenir ve sana gonderilir ise bu parayi bulman gerekmez. Bu belge diyor ki; "ben bu kisinin ekonomik sorumlulugunu aliyorum, her ay ona gerekli parayi gonderecegim ve kefil olacagim". hele bir de bu belgeyi sana gonderen kisi yakin akraba veya ayni soyisme sahip ise hersey cok daha kolay olur.

Asla ve asla ben oraya gidince calisacagim, kendi parami kazanacagim gibi arguman sunma. Sana verilecek ogrenci vizesi sana kisitli calisma izni veriyor. her ne kadar bu kisitli calisma izni ile kazandigin para minimum sartlarda ancak yasamana izin verse de alman kurumlari bu paranin yeterli olmayacagini sana aylik en az 700 kusur euro ile gecinebilecegini soyleyeceklerdir, ve senin kacak calisma niyetin olacagini dusuneceklerdir.

ayria o 17.400 rakamini kontrol et, o rakam o kadar cok olmamali. aylik 700 kusurden 1 yillik rakami bloke etmen yeterli olmasi gerekiyor.

emrahday +1

ek olarak rakam guncellendi, guncel rakamdan mi ilerlemen lazim bakman lazim:
www.auswaertiges-amt.de

bursunuzun bedeli yazan bir kabul kağıdınız varsa o etkili olur bence.

maalesef orada hiç akrabam/tanıdığım yok.

17.400'ü bugün aldığım formda gördüm. :(

yıllık da oluyormuş denmiş ama bunu göremedimç
yıllık 8.700 için 12 aylık 50.000 kredi çekip 54.000 ödemeyi düşünüyordum. ayda 738 euro ödemeyi planlıyordum. Yani bloke hesaptan çektiğim parayı türkiye'de krediye verecektim. haliye birbirlerini tamamlayacaklar, sıfırlayacaklar idi.

ama yıllık 8.700'den 10.500'e yükseldiyse daha geçmiş olsun derim.

orada hayata start verecek param var, aynı zamanda mutlaka part time çalışmayı planlıyordum. Giderlerimi vs hesaplamış, planım okeydi bu bloke hesap işi olmasaydı:(


bursun kapsamı fazla aslında. bana burs veren şirket, 2 yıl sonunda mezun olduğumda 2 yıl da bende çalışmak zorundasın diyor.

ama bu olay bloke hesaptan kurtarmıyor beni.

biter bitmez bir yurtsever olarak ülkeme dönecektim de. o yüzden güzel istanbul'uma daha da alışmak ve coğrafyaya, iktidara küfretmeye devam sanırım.

başka bir yol olarak araba, ev, tarla vs sahibi annemi bana sponsor yapsam bu blokeden kurtulunur mu onu da sormak istiyorum. koskoca sponsorum olacak:(

annenin maddi durumu varmış, senin için bu kadar önemliyse yardım etsin?

Direk cozum sunamiyorum ama Almanya'da normalde universiteler tamamen bedava zaten. Sen standart disi bir kuruma kabul aldigin icin harc / harc bursu gibi konseptler olusmus. Yani diyecegim bu sene gidemezsen moralini bozma, birkac sene calisip yasam giderleri icin parani biriktirip oyle gidersin ki dedigim gibi universiteler zaten bedava.

@xvyz yani ev dediysek yaşadığı ev, araba dediysek orta sınıf memur arabası:/

ayrıca gidemediğim okul üniversite sayılmaz tam. miami ad school. miamiadschool.com

In order to receive a study visa for Germany you will be required to present proof of financial resources. This serves as a guarantee that you can afford the cost of studying in Germany; from January 2020 you will be expected to demonstrate funds of 10,236 EUR). Proof of the amount must be provided for visa applications submitted as of September 1st, 2019. Acceptable forms of proof include proof of parental income, an allocated amount on a blocked account (“Sperrkonto”) or proof of receipt of a recognised scholarship. For further information please contact the German Embassy or Consulate in your country.


www.daad.de

10,236 diyor resmi sitede. 17,400 figuru gecerli degil bence. 67 bin try kredi cekersin de onun bir yandan da odemesi baslayacagi icin sikintili olabilir. Belki ailen hepsine degil de bir kismina katkida bulunabilir 15-20 bin falan.

Şöyle bir şey var ama çok az kaynakta görebiliyorum,

2-Anne yada Babanın garantör olduğuna dair noterden onaylı taahhütname, ebeveynlerin geçim masraflarını, BaföG-meblağı (şu ara yaklaşık 735 Euro / ay toplam 8820Euro / yıl) esas alınarak karşılayacağına dair yazılı (tercüme edilmiş) bir taahhütname ve taahhüdün yerine getirilebileceğini gösteren belgeler (maaş bordrosu, vergi tahsilat kararı, son 6 aya ait banka dekontları, bankaya yatırılmış para, vs.). Tam burslu kişilerden masrafların karşılanmasına ilişkin belge istenmemektedir.

rasgele sitelerden bakarak anca zaman ve para kaybedersin.

tuerkei.diplo.de

ihtiyacin olabilecek her sey burada ve ekledikleri pdflerde yaziyor.

Hic sanmiyorum. ABD, Almanya ve Isvec'te boyle bir sey mumkun degil. Hele ki ABD'de.. ABD pek cok acidan sikintili olsa da (eger beyaz adam magdur ise) sucluyu perisan ederler.

3 ulkeyi saydim, cunku bu ulkeleri orada bulunan yakinlarim araciligi ile iyi taniyorum.

adalet saglamak cok zor bir seydir, cunku sana gore adil olan bir baskasina veya bir baska kuruma gore adil olmayabilir ve adalet salamak tum toplum icinde maksimum mutabakat ile olabilir. O nedenle amac adalet saglamak olsa da her zaman adil olani bulmak mumkun olmayabilir.

Ama diger taraftan hukuk surecleri bu maksimum adaleti saglamak icin vardir. hukukun isledigi bir ulkede sistemin tum parcalari isin icine dahil olur ve ortada adil olmayan bir durum var ise mevcut karari bozar, tekrar hukuk kurallarini isletir ve mumkun olan en adil cozumu bulmaya calisir. ortada bir yanlislik varsa da bu yanlisligin ustu ortulmez ve sistem isler. kararlar birbirleri arasinda tutarli olur, ayni durum icin birbirine uzak kararlar alinmaz, toplum vicdani rahat tutulur ve toplum duzeni saglanir.

Tabi bunun icin de bagimsiz yargi, yani gucler ayriliginin oldugu bir duzen gerekir. bunun yaninda hukukun isleyisi icinde de her bir kurumun, gorevlinin birbirini denetleyebildigi, herkesin verdigi karar sonucu hesap verme zorunlulugunun oldugu, ayni zamanda hizli isleyen bir duzenin olmasi gerekir. bunun saglandigi ulkelerde adaletli kararlar verme olasiligi artar. ama her ulkede adil olmayan kararlar, guclunun gucsuzu ezdigi durumlar var. onemli olan hukukun buna nasil engel oldugudur.

turkiyede adaletin olup olmamasi yarginin bagimsizligi ile ilgilidir.

Adalet çok büyük bir kavram. Değil Avrupa'da herhangi bir yerde adalet var diyebilmek çok büyük konuşmak olur. Diyebileceğim şu; günlük yaşama yansıyan konuları genellikle adil bir biçimde çözen bir adalet sistemi var.

Bence bu dolaylı yoldan da olsa AİHM kararlarından anlaşılıyor: www.echr.coe.int
AİHM'in önüne giden dava sayısına ve ihlal kararı oranına bakarak hukuk düzeni hakkında az-çok bir fikir elde edebiliyorsunuz.

1. Öncelikle bizim ülkemizde ''kötüye bir şey olmaması'' söz konusu değil hatta Türkiye'de verilen cezalar hiç bir Avrupa ülkesinde verilmiyor. Bu konuda ayrıca tartışılır tabi.

2. Sosyal medyadan, ekşisözlükten veya kulaktan dolma şeylere fazla inanmayın. Hiç bir Avrupa ülkesinde tecavüzcüye, gaspçıya, katile Türkiye'de ki gibi uzun yıllar hapis cezası verilmiyor. Araştırabilirsiniz.

3. Avrupa derken hangi Avrupa ülkesi kast ediliyor her ülkenin kanunları farklı.

4. SiyamkedisiZorro'ya katılıyorum

@tukon katılmakla birlikte ülkemizde temel sıkıntının adalet sistemin zurnanın zırt deliğine gelmeden suçlulara gereken cezayı verememesi olduğunu düşünüyorum. bunun sorumlusuda yasama organı olan tbmm dir. yani adaleti sağlamakla asıl görevli olan yer tbmm dir. uygulayıcı olan adalet bakanlığı ve bağlı kurumlardır. hakimler ve savcılar en üst ve alt sınırdan ceza verebilirler ben hakaret suçuna zaten pis bu adam dünya kadar sabıkası var diye 10 yıl versem zaten istinaf mahkemesi bunu bozar çünkü cezaların alt ve üst sınırları var bence ülkemizde genel sıkıntı adam ilk suçu işliyor hemen girdi çıktı yapıyor sonra bir suç daha işliyor bu sefer daha uzun süre en sonunda adamın cezalarını topluyoruz 238 yıl olan var ha tabi 30 yıl yatıp çıkıyor ama sonuçta yatıyor uzun süre artık yani demem o ki cezalar gayet yerinde ama sıkıntı önleyici tedbirleri alınmasında geç kalınması buda malesef uygulayıcılar yüzünden.

Duyuruda verilen konuyu bende okudum. Mağdura geçmiş olsun çok adice hareketler var. Yalnız Twitter da binlerce fav rt alan davalardan birkaçını biliyorum feryat figan kızım yavrum diye ortalığı ayağa kaldıranlardan bir kısmı tamamen yalan ve sahte iddialar. Nasıl bu kadar biliyorsun dersen orayı söylemek istemiyorum. Dediğim davalara ahbap ve sosyal medyadaki reklam seven avukatlar dahil oldu ve malesef sosyal baskı nedeniyle yanlış çıkan karar var. dediğim ahbap grubunu çok beğenirim ama adamları maşa yaptılar resmen onlarında haberi yok iyi niyetli hareket ettiler. Türkiye de cezalarda bir sorun yok hakimlerde önüne gelen davada kanuna göre karar veriyor, açıkça yanlış verilen kararları es geçiyorum. sorun infaz kanununda. Adam ceza alıyor hapiste yatarı yok. Ha adam öldürme terör uyuşturucu onlar ayrı. Onlar gayette iyi ceza alıyor. Adamın yatar olmayınca güveniyor kanunlara suça devam. Sosyal medyada baskı yapılacaksa infaz kanunu için olmalı kanunu avukat hakim oturup yazmıyor, kanunla alakasız ceza alan hakime istinaftan kötü not geliyor bu sefer sicili bozuluyor. Böyle saçma bir ortam işte. Avrupada hatırlayın adam Finlandiya da mı ne bomba patlattı onca adam öldü adam 20 yıl aldı çünkü kanunlarındaki en fazla ceza o diye.

Ben idealin zorluğunu bahane olarak sunmaya gerek görmüyorum. Açık konuşmak gerekirse gelişmiş ülkeler bu konuda bize göre fersah fersah ileride. Hem sisteme güven daha yüksek, hem de genel sağduyu seviyesi. Yani başına bir şey geldiğinde sana makul şekilde yardım edeceklerine daha çok inandığın gibi ortalama bir zıtlaşmada karşındakinin bıçak çekmeyeceğine inancın da daha yüksek.

Deneyimler sonucu her kurumda sorumluların hesap vermesi ile ilgili bir şey bu. Hesap verilebilirlik arttıkça genel düzen yavaş yavaş iyileşir. Burada yaşanan kötü bir örnekte hangi kurumda hangi sorumlu ne için hesap veriyor ki kötü örnekler ibret olsun.

Dubayla aranda yarım metre mesafe bırak, arabanın arka camındaki kelebekten yandaki dubayı gör, o noktada tam sağ yap girersin. Baktın girmiyorsun dubadaki referans noktasını değiştirerek tekrar dene deneye yanıla o noktayı bulursun. Bu tekniği zaten bir tek sınavda kullanırsın onun dışında böyle geri park yapmazsın.

her aracin donus çapi farkli oluyor. özellikle küçük arabalar ile büyük arabalar arasında çok fark ediyor. büyük araclarin dönüs capi da büyük oluyor.

o park yöntemleri sınavı kolay geç diye yapılan şeyler(ki ben destekliyorum, hatta sözlüğe bi entry yazıp küfür yemişliğim var bu konuda :d). Normalde parkla ilgili farklı yöntemler var, youtube'dan bakarsan değişik canlandırmaları görebilirsin.

Her arabanın aks aralığı, ön tekerlek ile ön tampon, arka tekerlek ile arka tampon arasındaki mesafesi eşit değil. Her arabada arabanın boyut ve şekline göre park pratiği yaparsın.

Her araç birbirinden farklı iken nasıl tek yöntem olsun ki?

-arkasına park edilecek aracın yanına arkası aynı hizada şekilde durulur
-direksiyon tam çevrilir.
-park edilen yönün aksindeki yan aynadan arkadaki aracın park edilen yöndeki farı görülene kadar geri geri gelinir.
-Sonra direksiyon normal pozisyona getirlir.
-Aracın aynası, öndeki arabanın arka farını kapattıktan sonra direksiyon ters yöne tam çevrilir.
m.youtube.com

Introduction to capitalism - Cap101E

Önce Amerika ve Avrupa'yı ayır bir birinden. İlk paragrafta söylediğin seviyenin verileri var, internetten bulabilirsin. Bak mesela Norveç'e falan, bulmak istediğin şey oralarda var.

O zengin İskandinav ülkeleri kimseyi geri bırakmıyor. Mağazada çalışanlar dahil.

Bizde durumun oralar ile ilgisi yok, hatta Yunanistan ile bile ilgisi yok. Daha çok bilgi edin bu konularda, tespitlerin üstün körü.

İncelemen gereken kavramları da yazayım: refah devleti, refah devletinin çöküşü, neoliberalizm uygulamaları, kuzey avrupada refah devleti, neoliberalizmin krizi, işçi aristokrasisi

kasım'da oslo'da gördüğüm sokakta yapan insan sayısını 12yıllık istanbul'da görmemişimdir.
bir ara cidden sokakta adamlara basmadan yürümeye çalıştım.
gelişmiş ülke kendi vatandaşına adil, sosyal.

Gelirin yüksekliği kadar dağılımı da önemli. Sosyal devlet kavramının güçlü olduğu ülkelerde sistem görece daha düzgün işliyor, devlet muhtaç insanlara kaynak aktarıyor... Ancak öncelikle şunu anlamak lazım; kimsenin muhtaç olmadığı, yoksul olmadığı, evsiz kalmadığı bir kapitalizm yok.

Kapitalist sistemleri sağlıklı yürüten geniş bir orta gelir katmanıdır. Bir devlet çok az kişinin zengin, büyük çoğunluğun yoksul olduğu bir toplum istemez. Zaten bu toplum yönetilemez. Sağlıklı olan uçların (Yoksul - Zengin) küçük olduğu ve milli servetin dengeli dağıldığı modeldir. Ancak istatistiklere de bakarsanız hemen her ülkede bu orta gelirin küçüldüğünü, gelirlerinin erozyona uğradığını görürsünüz. Devletlerin "Bütün kaynakları zenginlere aktaralım, onlar da iş imkanları yaratıp refahı halka dağıtsın" politikası tutmuyor. Bir yandan otomasyon, diğer yandan emek yoğun işlerin doğuya kaçması batı toplumlarını sıkıştırdı. İnsanlar emeklerini dönüştüremediler, vasıfsız kaldılar. Gençler iş bulmakta zorlandıkça herhangi bir güvencesi olmayan Uber şoförlüğü, ürün teslimatı, proje bazlı çalışma vb. geçici işlere mahkum kalıyorlar... Ve süreç hızlanıyor, derinleşiyor... Sağ politikalacıların söylemlerinin tutması bu taraftan da okunabilir.

fakir insan her yerde var,ama almanya icin sunu diyebilirim;

sokaklarda yasayan insanlari gormek turkiyeye gore daha olasi. ama bu turkiyede sokakta yasayan insan yok anlamina gelimiyor. turkiyede merkezi yerde yatan birini polis kaldiriyor, o nedenle sokakta yasayan insanlar daha gizli sakli yerlerde bariniyorlar. avrupada pek dokunulmuyor o nedenle de adamlar en merkezi en turistik yerde yatiyor. bunun baslica nedeni de o merkezi yerlerde daha rahat yiyecek birseyler bulabilmeleri.

almanyada bu tarz insanlar her turlu sosyal yardimi reddeden insanlar. devlet evsize ev, kirasini odeyemeyene kira yardimi, issizie para veriyor. bunu onlarca yil alabiliyorlar, ama devley ayni zamanda bunun karsilginda o kisilerin gosterdigi is yerlerine en azindan is gorusmesine gitmesini istiyor. ama bu kisler mental sagliklari yerinde olmadigi icin her turlu sorumlulugu ve devlet yardimini reddediyorlar.

bunun disinda bir cogunun alkol ve uyusturucu problemi var. ama devlet bu kisileri bu problemleri nedeniyle alikoyamiyor. cunku polis bunlari himayeye almak istese bu kisiler reddediyor ve polisin bu durumda yapabilecegi birsey yok. gecen yil kis aylarinda berlinde sokakta yasayan birkac kisi gece hava sicakligi -20 derecelere dusup bu durum ölünce ulkede bir tartisma oldu. bu kisiler kendileri bilerek olume giderse devlet zorla bu kisileri en azindan birkac gun barindirsin diye. o nedenle ancak bu gibi durumlarda bu kisileri aliyorlar, dus aldirip, saglik taramasi yapiyorlar. ama bu kisiler tekrar sokaga donmek istiyor.

almanya kapitalist bir ulke ama ayni zamanda temel seviye sosyal yardimlar mevcut.

biz bu adama ulaşamadık ne yazık ki, daha doğrusu cevap vermedi.

kaynak kodlarının açık olmasının nedeni ne olabilir? isteyen burdan alabilir mi demek istiyor yoksa kodların açık olduğunun mu farkında değil?

Javascript ile geliştirilmiş bir araç ve javascript sizin tarayıcınızda çalışan bir dildir, server tarafında değil. Bu yüzden kodlara ulaşabilirsiniz evet fakat bu demek değildir ki alıp istediğiniz gibi kullanabilirsiniz.

Kişi emek vermiş bir programlama yapmış ve bu iş öyle 15 dakikalık bir iş değil.

İzin isteyin, verirse kullanın bence.

tum mantiksal kararlar bu dosyada www.atasoyweb.net ama bu kod bir sıkıştırılmış, o nedenle kodu yazan kisinin paylasilmasini istedigini dusunmuyorum. eger boyle bir niyeti olsaydi sıkıştırma geregi duymazdi.

Teknik olarak alip kullanabilirsin, ama mevcut kodun uzerinde oynama yapmak zor olabilir. O nedenle kodu yazan kisiye ulasip kodun "raw" halini almaniz yararli olabilir.

burada paylaşılan kod www.atasoyweb.net unminify edilir de işte yine de etik olan şahsa ulaşılması.

Uçmak yürümekten daha zor

Uçak daha çok yakıt yakıyor.

muhtemelen tasidiklari yolcu basinadir o co2 salinimi. bir yanda saatte 100-200km hizli giden tren var, ote yanda saatte 850-900km hizla giden ucak var. Ucaklardaki motorun yenmeye calistigi suruklenme kuvveti hizin karesiyle dogru orantili. kabaca 100km yerine 800km ile uctugu vakit, anlik yakit tuketimi 64katina cikiyor diyebiliriz. tabi bircok baska parametre de var..

bugun avrupa'da bir yerden bir yere gittim trenle, trenin kapasitesi en az 3 bin kisiydi, bunun da etkisi var.

co2 ~ ( üretilen enerji için toplam harcanan yakıt * aracın ağırlığı) / (kişi sayısı * işe çevrilen enerji * kat edilen mesafe)

tren agir ve kutlesini yuksek hiza cikarmak maliyetli ama ayni kutle yüksek hızda uzun sure enerji harcamadan hareketini korur. trenin bir istasyonda durmasi planlaniyor ise o istasyona gelmeden kilometreler once enerji tuketmeyen serbest hale birakilir. ve sahip oldugu kutlenin mevcut hareketi, raylarda gitmenin sagladigi dusuk surtunme ve daha az manevra ihtiyaci ile cok uzun kilometreler enerji harcamadan hedef istasyona varırlar. yani hızlanma sırasında harcanan ekstra enerji bu serbest salınım sirasinda geri kazanilir. Bu durumu arabayi bosa alip ilerlemek gibi düşünebilirsin, tabi kutle fazla oldugu icin arabaya gore cok daha uzun sure ilerlerler.

söylenilenlere ek olarak jet motoru %35 gibi bir verimle çalışır, dizel motorun verimi ise yaklaşık %50dir.

olm ne yakıtı, trenler elektrikle çalışmıyor mu??

edit : 30 yaşında eşek kadar mak. müh. olarak bi yaşıma daha girdim araştırınca :D

Tren ucak gibi hizlanmiyor, oyle bir ivmelenme yok. Ucak havalanabilmek icin kalkista yakitin anasini aglatiyor ornegin, trende boyle bir ivmeye ihtiyac yok. Tren cok fazla yolcu aliyor ayrica.

Tamamen herhangi platform (web, server, mobil vs ) bagimsiz ve hernangi bir kutuphane/framework (jquery, react vs) bagimsiz temel javascript yani vanilla js ogrenmek icin bence birkac temel adim var.

- en basta ES6 oncesji javascript dilini bilmek gerekir, degiskenler, donguler, karar yapilari, diziler vs.
- daha sonra fonksiyonlar. function expression ve function description farki.
- hoisting
- prototype
- this
- Object ve this
- call, apply, bind
- inheritance
- closure
- higher order functions
- currying
- monads
- En onemlisi: Event loop nedir nasil calisir
- use strict
- chain functions
- functor
- memoization
- immutable kavrami
- pass by reference/ pass by value


Daha sonra da ES6 ve sonrasi javascript
- import-export, require-module.exports
- arrow functions
- Set, Map
- Class
- for..of, for...in
- symbol
- promise
- async/await
- generator
- proxy/reflect
- spread operator

Buraya kadar olan kisim javascript dilinde uzmanim diyen birinin iyi bilmesi gereken konular. Aralarinda atladiklarim vardir ama bunlar cok temel konular ve en buyuk yapilan hatalardan biri de bunlar bilinmeden framework ogrenilmeye calisilmasi.
bu konularin kimi javascript diline has konular, bazilari da javascript de yaygin kullanilan genel yazilim muhendisligi konulari.

daha sonra da javascript kodunun calisacagi ortama gore degisen konularda ilerleyebilirsin
- Browser: DOM, BOM
- Server: Node.js

Daha sonra da kutuphane/Frameworkler geliyor (bunlardan diledigine yonelebilirsin)
- React
- Vue
- Angular

Net 2.5 bin en asagi alman gerek kisisel dusuncem. Ama 2.7 lik iste. Duserlerse duruma gore bakarsin.

senin durumunda olan birinin maasi brut 60.000 dir genelde. bu da yaklasik olarak aylike evli biri icin 3250, bekar biri icin 2900 net yapar.

tabi iletisim kabiliyeti, is gorusmesinin nasil gectigi, diger basvuran kisilerin profili, basvurulan sirket, aws, node.js gibi yan teknolojilerde tecrube ile birlikte bu rakam 5000 artar da 5000 azalabilir de.

cevaplar gelmeden 60-65k arasi diye donus yaptim. baska bir sirkete de 65k dedim.

o kutuya tiklamadan onceki mouse hareketlerine bakiyor. mouse ilerlerken ne kadar titreme yapiyor, mouse hizindaki degisim, dogrusalligi ve kutunun neresine tikladigina gore karar veriyor.

fotograftan nesneleri sectirmelerinin nedeni de sadece robot musun, insan misin tespiti degil. ayni zamanda o veriyi makina ogrenmesinde kullaniyorlar.

nasıl bir mouse hareketiymiş o? hep onu yapayım : ) çift salto, iki burgu. yanlış noktaya tıklama. hiç düşünmemiştim böyle bir şey olabileceğini.

mouse hareketi ile ilgisi yok. ona bakmıyor, hiçbir etkisi de yok

baktığı şeyler:
google hesabına bağlı mısın
bağlıysa google hesabı kaç yıllık
bağlı google hesabına ekli telefon numarası var mı
bağlı google hesabında iki adımlı doğrulama açık mı
bağlı google hesabı aktif olarak kullanılan bir hesap mı, mail gönderip alıyor mu, arama yapıyor mu vs
daha gider de gider, yani o tarayıcıda google hesabına giriş yapmış olman büyük bir etken, ondan sonra google hesabının özelliklerini ve aktivitesini inceleyip bir skor çıkarıyor ve ona göre sorup sormamaya karar veriyor

google hesabı dışında diğer etkenler:
ip adresin; eğer vpn kullanıyorsan neredeyse her zaman sorar, tor kullananlara hayatı zindan eder, doğru cevaplasalar bile kabul etmez 50 kere sorar, yavaş sorar vesaire
ip adresinin bulunduğu network; yani o networkte, bölgede, ip aralığında başka kullanıcıların abusive hareketler yapıp yapmadığı
ve son olarak tabii ki tarayıcıdaki cookielerin

normalde robot script ler mouseu en kisa yoldan butonun oldugu yere dum duz hic titretmeden gotururler. ve goturme hizlari cok yuksek ve butona yaklasirken bile hic yavaslamaz. ama insan genelde cok daha yavas, ve butona yaklasirken giderek yavaslayan sekilde ve sanki bir yay cizer gibi goturur. mouse dumduz, hicbir pixel sapmadan, ve en kisa sekilde goturmek insanin yapcagi bir is degildir pek.

"robot musun?" sorusunun sorulup sorulmayacagi @rotten head dedigi kriterlere bagli ama o soru soruldugunda bir tane kutuya tiklamak mouse hareketleri ile ilgili. zaten google hesabina bagli misin vs diye tespit etmek icin o kutuya tiklanmasina gerek yok, tiklanmasa da alinir bu bilgiler. yani hicbir anlami olmayan o kutuya tiklamaktaki amac o kutuya mouse goturup tiklanmasini saglamak. yoksa zaten diger kaynaklardan dogrulanirsa o kisinin robot olmadigi o kutu, yada resim hic cikmiyor veya sorulmuyor.

www.quora.com

hayır "robot musun" sorusunun sorulup sorulmayacağı o kriterlere bağlı değil. "robot musun" sorusunun sorulup sorulmayacağı siteye bağlı. google'ın recaptchasında öyle bir fonksiyon yok. sitenin sahibi/kodu recaptcha'yı sayfaya koyarsa sorar koymazsa sormaz.

"dogrulanirsa o kisinin robot olmadigi o kutu, yada resim hic cikmiyor veya sorulmuyor."
bu cümle tamamen yanlış. o kutu her zaman çıkar. o çıkmadığı durumlar recaptcha ya da doğrulama ile ilgili değil. bazı siteler kendi içlerinde basit bir algoritma yazıyorlar başta recaptcha'yı sayfaya koymuyorlar eğer kullanıcı birçok defa yanlış şifre filan girerse recaptcha'yı sayfaya koymaya başlıyor. bu tamamen sitenin kendisinin yazdığı küçük, ilkel basit bir kontrol. recaptcha ile alakası yok. recaptcha doğruladı diye kutu çıkmıyor diye bir şey yok. böyle bir kontrol yazılmazsa her zaman çıkar o kutu.

benim söylediğim şeyler kullanıcı "ben robot değilim" tuşuna bastıktan sonra seni direkt geçirecek mi yoksa fotoğraf mı seçtirecek onu belirleyen şeyler.

ve bunda mouse hareketlerinin hiçbir etkisi yok. o dediğin "insansı" mouse hareketini bot ile sağlamak zor da değil zaten. recaptcha mouse hareketlerine bakmıyor, öyle bir bilgi de toplamıyor, sonuca da bir etkisi yok.

edit: eklenen quora linkinde sıradan bir kullanıcının da bu hurafeyi dile getirmiş olması bunu doğrulamıyor. kaynakmış gibi orayı yazmanın manası yok yani. mouse hareketlerinin hiçbir etkisi yok recaptcha sonucuna.

edit2: hatta verdiğin quora sayfasındaki linklerden birinde "Mouse Movement is Irrelevant" başlığı altında bu hurafeye değinmiş zaten:

“Mouse Movement” is Irrelevant

If you look up “how does reCaptcha know whether or not you are a robot” (or similar queries), you’ll likely find 800 normie-tier articles about how reCaptcha “looks at unnatural activity” that robots do, but not humans. Generally, the example that is given is “mouse movement.” While this is an easily-understandable example, it’s important to note that it’s fucking wrong.

Actually clicking the image is a trivial task for a robot. In addition to the fact that clicking the reCaptcha checkbox can be done without bothering to simulate any mouse movement at all, here’s an even easier way to verify that mouse movement is clearly not used:

Open some recaptcha demo, like this one.
Press tab until you’ve selected the reCaptcha checkbox.
Press enter.

Congratulations. You can even unplug your mouse while doing this.

"ben fotoğraf seçip durmak istemiyorum zira"

şu eklenti olmadan bugüne kadar nasıl yaşamışım diyeceksin:
chrome: chrome.google.com
firefox: addons.mozilla.org

bende her tarayıcımda kuruludur. görme engelliler için olan sesli captcha sistemini istismar ediyor. sesli captchaları otomatik çözüyor. %90 oranında fotoğraf seçmekten kurtaracaktır seni.

herhangi bir laptop, pyhton için bir gereksinim olmaz.

Python peogrami diyorsaniz cok yanlis bir bolum swcmisainiz saanirim:)

Ortalama bir laptop yeterli olur.

Bir programlama dili icin bilgisayar performansi cok da kritik degil. ortalama bir bilgisayarla bircok sey yapilabilir. bilgisayarda performans buyuk veri seti ile calislirsa veya android, iphone gibi ortamlar icin emulator/simulator calistirilir ise gerekli olabiliyor. ama temel konular icin kritik degil.

hatta ve hatta cok agir islemci gucu, ya da saklama kapasitesi gereken isler icin google cloud, amazon web service gibi cloud sistemler uzerinde kodunu calistirir isen gercek hayata yakin deneyim kazanirsin. genelde profesyonel hayatta buyuk performans isteyen isler bu tarz cloud sistemler uzerinde yapiliyor.

ortalama bir makina uzerinde kod yazmak biraz daha mucadele ister. iyi bir makinada yazdigin kotu kodun performansi hakkinda fikir edinmek daha zordur. onemli ve zor olan kapasitesi dusuk sistemlerde bile calisan kod yazabilmektir.

bilgisayarda mutlaka bunlar olmalı ;

- klavye
- ekran
- mümkünse kablosuz mause

python için bunlar ilk aşamada yeter :) sonraki senelerde yapay zeka uygulamaları, görüntü işleme vs geçersen o ayrı o zaman gel tekrar sor

8 dolarlık orangepi zero işe bu dediklerinizi yapabiliyorum.

Üniversitede seçmeli ders olacak, bölüm olarak değil yani ortalama bir makine iş görür o zaman.

Alışılıyor da hep onu kullanman lazım. Bi tr klavye bi us klavye geçişi yapıp durduğumda bana zor gelmişti.

kod yazarken us klavye daha kolay cunku cok kullanilan bazi karakterler [] {} <> vs. hemen parmaginin altinda oluyor. Yazmak icin herhangi bir tus kombinasyonuna gerek kalmiyor.

Ben 15 yıl önce falan başladım US klavye kullanmaya ve inanılmaz memnundum. Ama sonra en büyük problem başka bir bilgisayarda herşeyin karman çorman olması oldu. Mesela ofiste biri birşey soruyor, oturuyorum adamın bilgisayarına sudan çıkmış balığa dönüyorum. Birde kodun içinde türkçe string falan yazmam gereken yerlerde sürekli tr / eng geçiş yapmak da bir süre sonra acayip bir hal aldı. Hala daha windows klavye kullandığımda direk ingilizceye çeviriyorum. Ama mac'te tekrardan türkçe kullanmaya alıştım.

Kısacası US klavyeye geçmek kolay ama geri dönmek çok zor :)

amazon'un kendi kuryeleri çalışıyor artık çoğunlukla amazon.de'nin etkin olduğu yerlerde ve beni defalarca evde bulamadıklarında telefondan aradılar akşama doğru eve geleceğimi söyledim onlar da akşam saatlerinde getirdiler.

önceden amazon müşteri hizmetleri ile konuşmak da bir seçenek. kargoya verildikten sonra müşteri hizmetlerine yazın hangi saatte getirmesini istediğinizi söyleyin onlar kuryeye iletiyorlar.

eger herhangi bir irtibat kurulmadiysa genelde komsuya birakiyorlar, posta kutusuna da bir not birakip hangi komsuya biraktiklarini soyluyorlar.

bazen de en yakin "paket shop" a birakiyorlar ve posta kutusuna not atiyorlar, su adresteki paket shop dan alabilirsin diye.

emrahday'e arti olarak,
bazen de kapinin onune birakip gidiyorlar. apartman kapisinin degil tabi, dairenizin kapisinin onune.

ariyorlar, duruma göre sonra getiriyorlar ya da kapiya birakiyorlar.

kapının önüne bırakma olayları fena ya. benim 250 euroluk malımı kapının önüne bırakmıştı manyak mıdır nedir...

bir şey olsa amazon'a yazınca amazon lafı ikiletmeden ya yenisini yolluyor ya da refund yapıyor ama o konuda hiç şüphe olmasın.

berlin'de komşuya bırakma olayı çok yaygın. arkadaşınıza sordunuz mu? zaten binasında o şekilde yürütüyor olabilirler.

2 yıl için üstelik çocuğum varsa gitmem için milyordolar vermeleri lazım, 6000 e çocuğuma o kadar değişiklik yaşatmam.

eğer pilotsan ona diyecek bişeyim yok. tek gidersin 1 bilemedin 2 haftada bir iznin olur gelirsin.

yok taşınmalı sistemse yukarıdaki dediğim geçerlidir, ister eşini çocuğunu götür, ister sadece sen git.

konaklama saglik gibi yan haklar yoksa ve coluk cocuk gidilecekse zaten eli yuzu duzgun bir yerde anca ay sonunu getirirsin.

6.000€ maas eger net ise ustteki yorumlara bakma Avrupa'nin her yerinde yetecek ve birikim de yapilabilecek bir maastir.Ay sonunu nasil zor getiriyormusuz 6.000€'ya ?

5 yasinda cocuk 2 yil Almanyada kalirsa Almancayi ogrenebilir.Bu bile tek basina gitmek icin bir neden

eger almanyada berlin gibi bir sehirde yasaniyor ise 6000 euro net maasin yaklasik 3000 eurosu harcanir, 3000 euro da birikim yapilabilir. Berlinde 3000 euro ortalamanin biraz ustu standartta rahat yasanabilir.

Bu durumda en buyuk problem cocugun adaptasyon sorunu, dil konusunda zorluk yasayan cocuk icine kapanabilir. eger cocuk 2 yasinda olsa bir problemlem olmaz ve yeni ortamda yeni dili cok rahat ogrenir ama 5 yasindaki cocuk zorlanabilir. Hele sosyallesme ihtiyacinin cok oldugu bu yasta problem yasanabilir. Tabi bazi cocuklar yeni ortama cok rahat adapte olabilirler.

isveç

hiç gitmedim çok övüyorlar.

amac max. para biriktirmek ise aileyi turkiye'de birakip boktan bir ulkeye giderim, 2-3 ayda bir 1-2 hafta kacarsin, aileni gorursun. petrol firmalarinda calisanlar oyle takiliyor. ulke boktanlastikca aldiklari para artiyor, kampta kaliyorlar dolayisiyla yeme icme ve konaklama masraflari yok.

diger secenek de avrupa'da eli yuzu duzgun bir ulkeye aile ile gitmek, ama ayda 3000 avro falan kenara atabilecegini hic zannetmiyorum. yine tek gidersen belki, ama madem avrupa'ya gidiyorum cocugu da dil ogrenmesi icin gotururum. 6000 avro burut ise hic kenara koyamayabilirsin zira bir kismi vergiye gidecek.

almanya birçok açıdan öne çıkar. yaşam çok pahalı değil. ve tüm avrupayı gezebilirsiniz. çocuk da almanca örenir.

Avrupa ya da abd tabii. ama para biriktirme açısından avrupa daha mantıklı gibi. sağlık harcamaları abd 'de fazla diyorlar firma karşılamıyorsa.

bu dediklerimin hiçbirini tecrübe etmedim. sadece düşüncemi söylüyorum:)

Kesinlikle app geliştirmekte var. İos ve android de bişeyler yazabildiğin sürece parayı saymak için zamanın olmayacak.

Türkiye'de cok zor. Calisan uygulamalar yapip bir portfoy olusturmaniz lazim.

Gonullu olarak yazilim ofislerine stajyer gibi bu isi ogrenmek istediginizi, basit projelerde destek verebikecrginizi soyleyin belki ufak isler paslarlar. Boylece bir mentor edinmis olursunuz.

hangi alanda calismak istiyorsan o alanda is yapan firmalarin yazilim ile ilgili is ilanlarina bak. yazilimda her alanda is ve para var ama kimi alan var ki nispeten uzun yillar tecrube ister ve rekabet azdir . diger taraftan daha hizli ogrenip tecrube kazanilacak alanlarda ise rekabette coktur. o nedenle oncelikle hangi alanda calismak istedigine bak, o alanda gerekli olan dil ve kutuphanler konusunda kendini gelistir derim.

turkiye ile avrupa birligi arasinda multeciler icin geri kabul anlasmasi yapildi. bu anlasmaya gore turkiye multecilerin avrupaya kacmasina izin vermeyecek, turkiye uzeriden kacan olursa da onlari geri iade alacak. bunun karsiliginda da avrupadan her sene 3 milyar euro alacak ve bu parayi multeciler icin harcayacak. mevcut durum bu, bu nedenle turkiyede buyuk oranda multeci birikti, bir yere gidemiyorlar, gidenler ise geri iade ediliyor.

yani ozetle bu anlasmaya gore turkiye para karsiligi kapiyi kapatacak. ama bu anlasmada bazi problemler oldu, turkiye avrupayi paranin tamamini odememekle suclarken, avrupa ise paranin tamaminin odenip turkiyeyi parayi multecileri icin harcamamak ile sucluyor. bu nedenle de anlasma sallantida. turkiye anlasmayi iptal ederim, kapiyi acarim diyerek avrupayi tehtit ediyor.

turkiye multecileri insanlik namina tutmadigi gibi, avrupada insanlik adina uzun yillardir uygulanan multeciler icin kucak acma yukumlugunu bir sekilde para karsiligi kilifina uydurmus durumda. yani herkes kendi cikarini gozetiyor.

kapiyi acmak turk gocmenleri kapsamiyor, turkleri avrupa genelde multeci olarak kabul etmiyor, o nedenle kapi acilinca turkler avrupaya gidemez. multeci olabilmek icin ulkende canini tehtit eden savas olacak, veya cesitli nedenlerden dolayi canini tehtit eden ayrimcilik yasayacaksin. yani kapiyi acmak pasaport kontrolu olmadan herkesi salarim demek degil. anlasmayi askiya alirim demek.

r evolutionekşi +1

Kapıyı açmak demek, her yerden geçişlerine izin veririz demek aslında bu noktada krizi fırsata çevirip Suriyeli ayağına Avrupa'ya akın akın gidecek bir nüfus var tek göçmenler değil!

Amerika'da benim tanıdığım Amerikalılar mortgage ile ev alıyor. benim tanıdıklarım ama orta sınıf, üst sınıfı bilmiyorum.

almanyada kucuk yatirimci acisindan degerlendirirsem;

ornegin bir alman ailesinin elinde birikmis 100.000 euro var. oncelikle bu aile elindeki bu 100.000 euro yu bir yatirim aracinda degerlendirmek icin baski hissetmez, cunku dusuk enflasyondan dolayi para durdugu yerde cok deger kaybetmez.

turkiyedeki populer yatirim araclari mevduat hesabi, doviz, ev gibi araclar kazancli degildir almanyada. mevduat hesabinda degerlendrimek isterse dusuk veya eksi faizden dolayi kazancli olmaz. mevduat hesabina yatirsa bile bundan cok fazla bir kazanc beklemez.

doviz olarak yatirim da yapmaz, cunku kendi para birimine guvenir. euro karsisinda kisa vadede kazanc saglayacak doviz cinsini kucuk yatirimci pek tespit edemez.

emlak ise almanydada turkiyedeki gibi genelde kazancli degildir. bazi bolgelerde emlak fiyatlari artsa da bu turkiyedeki gibi devamli ve ciddi oranda degildir. emlak fiyatlarinin artacagi bolgeleri tespit etmek de genelde zordur, o nedenle o konuda bilgili kisiler ancak bunu bilebilirler. o nedenle emlak olarak yatirim yapmak da almanlarin ilk aklina gelen yatirim degildir.

benim cevremde gordugum almanlar genelde paralarini emeklilik fonlarinda, bankalarin sundugu fonlarda degerlendiriyorlar. yani kucuk yatirimci icin cok ciddi bir rant ekonomisi yok almanyada. o nedenle eldeki para cogunlukla bankalarin veya sigorta sirketlerinin degerlendirgi sisteme girer.

bunun disinda almanlarda paradan para kazanma kulturu cok yoktur. ellerindeki parayi yine kendi kullanacaklari, ispanya, fransa, italya gibi ulkelerde yazlik alarak degerlendirirler. kendi oturduklari evlere harcalarlar.

zaten almanyada rant ekonomisi olmadigindan gurbetciler parayi almanyada degerlendirmek yerine turkiyede ev, arsa almayi tercih ediyor. eger almanyada is kuramayacaksa paranin almanyada durmasinin pek yarari olmuyor. o nedenle en iyi bildigi ve rant saglayabilecegi turkiyeye gonderiyor parasini. zaten yasadiklari bu bosluktan dolayi da cok kolay dolandiriliyorlar.

alman hans hayatını yaşıyor bi yandan da ev mortgageına falan giriyor.

abd orta sinif ve orta ust diyelim bir ev icin mortgage, kalani ile de ciddi sekilde 401k yani emeklilik ve saglik plani yapiyorlar, cunku avrupa'daki gibi bir emeklilik sistemi yok, sen parani kenara atmazsan emekli olunca ortada kaliyorsun. buna ciddi kafa yoruyorlar ve yatirim yapiyorlar (akilli olanlar). arti hisse alim satimi yapiyorlar.

avusturya'da ben iki uc ev alan tanimadim, hisse senedi ve bireysel emeklilik diye dusunuyorum daha cok.

Bu kadar avrupalı'yı bulmuşken sorayım.
TR'de özellikle istanbul'da 30'lu yaşları geçmiş, mesleki deneyimi 10 sene ve artı olan kişiler 6-10 bandında net maaş alabiliyorlar.
Avrupa'da gördüğüm kadarıyla euro olarak böyle yüksek maaşlar yok değil mi?
Yani 6 bin euro alan çok kişi var mıdır yoksa onu anca şu şu işi yapanlar alır gibi bir durum var mıdır?

avusturya için konuşmak gerekirse 6 net kazanan arkadaşlarım var ancak adam 55 yaşında ve buradaki büyük bankalardan birinde portföy yönetiyor. daha önce daha iyi paralar kazanmış şu an bulunduğu pozisyon bölümünün en üstü değil ancak 35 yaşlarına doğru 4-5 net kazanmak mümkün. eğer zaten burada yabancı olarak iş arıyorsanız neredeyse 2 net ile başlamak zorundasınız yoksa vize alamazsınız.

ancak burada 6bin kazanmak ile türkiye'de 6 bin kazanmak çok farklı şeyler.

burada 2bin net ile kendi evinizde yaşayıp normal bir şekilde yaşarsınız.

6 bin ile çok lüks yaşarsınız.

sağlık ulaşım gibi masraflar zaten yok. kirada tek başınıza kalsanız 6 ile çok iyi bir yerde güzel bir eve 1200-1300 euro verirsiniz. gerisiyle de istediğini yaparsın.

@viyana kangurusu teşekkürler,
Ben de tam bunu soruyorum, yani nasıl yaşanılacagı konusu değil de ne kadar maaş kazanılacağı konusu. 55 yaşında 6bin kazanıyor ama bu kişi veya ortalama bir emslek sahibi, bir mühendis diyelim, 30+ yaşında 6 bin kazanması çok olağan değil diye düşünüyorum. Doğru mudur? Alan var mıdır illa ama ortalamayı düşünürsek 6bin maaş alan çok yoktur diye düşünüyorum.

avusturya için konuşmak gerekirse ortalama 6k maaş o yaştaki bi insan için net olarak pek olan bir şey değil. kazanılabilir ama ortalama o değil.

yıllık yaklaşık 150k brüt kazanmak gerekiyor burada aylık 6k kazanabilmek için.

çok karşılaşılan bir durum değil ortalama bir iş için.

Burada henüz fikir sahibi olacak kadar uzun süre kalmadım ama yorum olarak sorduğunuz soruya cevap verebilirim. Kuzey Avrupa'da yaşıyorum. 30'larında bir mühendisin net 6k kazanması eğer kurucusu olduğu bir şirkette üst düzey pozisyonu yoksa ya da CTO değilse pek mümkün değil. Danışmanlık yapanlar için mümkün ama işin doğası gereği daha fazla kazanmaları normal.

Bir de, bence burada kaçırılan ana nokta şu: O kadar kazanmanın bir esprisi yok :) Burada tek seferlik masraflar (yatak, koltuk, masa, sandalye, mutfak eşyaları vs.) ve kira haricinde hiçbir şeye para vermiyorum. Maaşımın 3'te 1'inden azı kiraya gidiyor. Aylık zorunlu verdiğim en yüksek meblağ 59 euroluk toplu taşıma ücreti. İstersem onu da ödemek yerine 20-25 dakikada evden işe yürüyerek gidebilirim. Gym, bisiklet ve öğle yemeği gibi şeyleri zaten şirket karşılıyor. Eğer çok alkol veya kola tüketmiyorsanız tek kişinin aylık market masrafı 300-350 euroyu geçmez.

Türkiye'deki son birkaç yılımda yurtdışındaki şirketlerle çalışan bir mühendistim. Şimdiki hayat kalitemle önceki arasında dağlar kadar fark var. Bunlar sadece maddi konular. Manevi açıdan aradaki fark daha da fazla.

Berlinde 6000 net yıllık yaklaşık 150.000 brüt yapar ki bu ciddi bir rakam. Ancak uzman doktorlar, ya da üst düzey yoneticiler bu rakamı Maas olarak kazanabilir. Elbette istisnalar vardır ama genel durum bu.

Tabi berlinde 6000 euro ile istanbulda 6000 tl cok farklı satın alma gücüne sahip.

berlinde aylık gelirin 3000 euro ise bahçeli müstakil bir evde oturup, gayet üst segmentte bir araba sahibi olabilirsin. Ayni yasam kalitesini saglaman icin istanbulda en az aylık 20.000 tl kazanman gerekir.

Berlinde bir magazada satis elemani olarak calisan birinin eline aylık yaklaşık 1500 tl gecer. bir ailede ciltlerden her biri bir magazada satis elemani olarak calisiyor ise yaklaşık evlerine 3000 euro geçer ki bu rakamla bahçeli müstakil evde kalıp, iyi bir arabaya binebilir. Her sene turkiyede tatil yapabilirler

Teşekkürler arkadaşlar,

Böylece avrupadaki 1 euroyu türkiye'deki bir tl olarak düşün mantıgının ne kadar saçma olduğunu teyit etmiş olduk.