Giriş
(13)

Yapay zeka işleri bitiriyomuş, işsiz kalacakmışız

xephyr
Selamlar, Bizim beyaz yakaları böyle bi stres bastı. Yazılımcılar filan eskisi kadar ordan oraya zıplayamıyor. Neyse böyle bir görüş var, genel olarak 2025-2035 arası birçok kişinin işsiz kalacağı öngörüsü işte.Hp, amazon, google gibi şirketler de baya işten çıkarma yaptılar. Piyasa destekliyor bu s
Selamlar,

Bizim beyaz yakaları böyle bi stres bastı. Yazılımcılar filan eskisi kadar ordan oraya zıplayamıyor. Neyse böyle bir görüş var, genel olarak 2025-2035 arası birçok kişinin işsiz kalacağı öngörüsü işte.

Hp, amazon, google gibi şirketler de baya işten çıkarma yaptılar. Piyasa destekliyor bu söylemleri yani.

Lakin anlamadığım şey şu, nüfus belli, bu adamların işsiz kalması aslında tüketim tarafının kısılması demek. Herkes verimlilik için kelle kopartıyor ama o adam artık amazondan alışveriş yapmayacak. Hp laptop almayacak. Youtube premium almayacak vs.

Bu durumda kısır bir döngüye giriyor gibi oluyoruz. Tüketim yoksa bu sefer üretimin anlamı kalmayacak. O yapay zeka sunucuları yapacak iş bulamayacak.

Dünyayı yöneten aileler ne düşünüyor acep bu gidişatta? Herkesi asker yapıp, kuru fasulyeyi dayayıp, kavga mı ettirecekler? Ya da 3 kuruş işsizlik maaşı ile texas arazilerinde ırgatlık mı yapacaz?

Teşekkürler.
+1
xephyr
(30.11.25)
www.weforum.org

www.ebsco.com


Bu iki kavramı iyice anlarsan sorduğun soru da netleşir senin için. 70’lerde tek maaşlı fabrika işçisinin ev araba aldığı dünyadan buraya geldiğimiz gibi, ev arabanın sadece lease edildiği ve şirketler için yaşayacağımız bir evrene gidiyoruz. Ars forums vs zamanında 2000’lerde bunları çok konuşurdu
+3
avatar is back
(30.11.25)
Şahsi görüşüm ve şirketin de yaptığı yatırımları kullanmaktan öğrendiklerim (copilot entegre, palantir, kinaxis vs bir sürü şey);
Şimdi benim yeni bir ürün grubum var. Bu ürün grubunda eskiden reorder point denilen bir lanet ile yaklaşık 3000 tane komponent yönetiliyor, MRP yok. Her hafta raporla shortage hesaplanıyor.
Kinaxis ile bu tamamen ortadan kalkiyor, machine learning ile son iki senede ortalama bu komponentler ne kadar kullanilmis vs yeni forecast var mi derken bana resmen gelecek iki sene tahmini ne kullanacagimi çıkarıyor.
Önceden bunu supply chain manager yapiyormus. Satin almaci da takip ediyormus. Su an bu görev tamamen gitti.
Yapay zeka; bunu daha çok palantirde görüyorum. Bana "su itemler x zamandir satılmıyor, karlari da düşük. Bunlari öldür diyor product managera misal.

Yani benim şu an gördüğüm tedarik zincirinde bizim işimizi daha iyi yapmamizi sagliyor.
Yalnız normal islerde ben sıkıntıyı yapay zekada değil offshoreda görüyorum. Bizde bütün operasyon işleri hindistan'a gitti. Benim misal direkt satın alma, sourcing, indirekt satın alma, lojistik hepsi hindistan. Kısacası daha yapay zeka gelmeden bu kısım tamamen yok oldu.

Açıkçası ben tedarik zincirinde şu son 1 senede gördüğüm sorunlardan sonra 10 senede yerimin yapay zeka ile dolmasina şaşarım çünkü benim sirketim full yapay zeka olsa da tedarikciler, forwarderlar değil. Çok afedersin 10 kişilik Japonya'daki tedarikçiyi gel yapay zeka ile yönet yani ya da Fas'ta İngilizce maillera Fransızca yazan amcayi yönet.

Benim gördüğüm etki belli bir çerçeve içinde hareket eden ya da işi okumak, analiz etmek olan sektörlerde falan sıkıntı olabilir. Misal yazılım çok normal sıkıntı olmasi, sonuçta ortada işin alfabesi var. Milyon kaynak var.
Gene diğer sorun misal consulting. Bu consultinglerde işi analiz etmek, araştırma yapmak olan juniorlar olurdu. Onlarin yarisina gerek kalmıyor.

Onun dışında bugün bir tane kartonun eksikliği sebebiyle 6 tane kişiden değişim onayi isteği oldu üretim durmaması için. Bunun için bile 6 tane kişinin onayı istenen yerde sektörleri komple yapay zeka dönüştürmenin riskini alacak babayiğit yok şimdilik. Misal yapay zeka hatası sebebiyle kontrat yanlış çıktı ya da yapay zeka hatası sebebiyle 1 yerine 1 milyon alındı vs. Bunlarin riski kimde sorusunun cevaplanmasina daha var.
Ben açıkçası offshore'dan daha çok korkuyorum. Çünkü hindistan'da zehir gibi insanlar var, çok iyi çalışıyorlar ve elini sallasan binlercesini buluyorsun bir anda.
+1
logisticsmanager
(30.11.25)
Doğru, Türkiye'nin önde gelen yazılım şirketlerinden birindeydim. Geçtiğimiz haftalarda işten çıkardılar. Zannımca her 6 ayda bir en düşük performans gösterenleri çıkartıp yavaş yavaş eleman sayısında küçülmeye gidilecek. Artık herkese AI ile iş yaptırıyorlar ve gerçekten muhteşem sonuç çıkardığını ve verimliliğimizi %70'ye yakın arttırdığına bizzat şahidim. Artık sadece en iyilerin kalabileceği bir döneme girdik. Bir sonrakinde de en iyilerin en iyileri kalacak ve böylece az sayıda maksimum verime ulaşana kadar devam edeceğini düşünüyorum.
0
duyurunun bug'ı
(30.11.25)
Buna ek olarak çoğu firmanın geleceği düşündüğünü düşünmüyorum. Çoğu şu an productivity yükseltip revenue peşinde. Zuckerberg, musk falan 20 sene sonra ne olacağını umursamiyor. O sonraki jenerasyon sorunu onlara göre.
Gene de dediğim gibi herkesin işsiz kaldığı senaryoyu utopik görüyorum. Şahsi görüşüm tabi.
-2
logisticsmanager
(30.11.25)
Bu kadar uzun vadeli öngörülerde bulunmak kolay değil.

Ama bahsettiğiniz senaryo doğru.

yine de iktisatta en temel konulardan biri şu:
Bir ülkede ne bolsa o ucuzdur. Avrupa'da, ABD'de, Çin'de teknoloji bol, o yüzden teknoloji ucuz. Bazı ülkelerde insan bol, o yüzden insan emeği ucuz. Yani burada ekonomik tercihler devreye girecek. Bazı alanlarda ai daha ucuz olunca ona gidilecek, bazı yerlerde insan daha ucuz olduğu için o devam edecek.

Hindistan'da otomatik kapının tamiri daha pahalıya geliyor diye, vardiyayla kapıyı açıp kapatsın diye insan çalıştırıyorlar mesela. Otomatik kapı yine ama insan açıyor.

Şimdi biraz daha derine inelim.

Çok uluslu bir şirkette pazarlama alanında çalışıyorum.

Bu konuda çok ciddi yatırımlar yapan bir şirket.
Ve bu yıl şirketin global inovasyondan sorumlu yöneticisi şirketin geliştirdiği ai projesini anlatmak için geldi. Proje muhteşem. Birçok departmanın, bakın kişinin demiyorum departmanlardan bahsediyorum, işinin önemli bir bölümünü dakikalar içinde yapabiliyor. 2-3 gün süren bir işi 2-3 saate indirebiliyor. Ama tabii ki bu işlerin %40'ını yapabiliyor. Ama bu şu demek, o departmanda çalışan 10 kişiden 4'üne gerek yok gibi.

Öte yandan adam çok kritik bir şey söyledi, ai şu anda fikir üretemiyor, şimdilik. Yani hayal gücü yok. Senin ona çizdiğin sınırlar içinde analiz yapıyor, senin ona çizdiğin yol haritasını uyguluyor vs vs. Otomasyon konularında muhteşem bu arada.

İşte burada diyor ki, fikir üreten insanlar bu işten şimdilik en az etkilenenler olacak beyaz yaka dünyasında. Tabii ki rol değiştirerek. Fikir üreticisi değil, fikir küratörü olacaksınız. Yani terzi değil, gardrop için en ideal parçayı seçen küratörler. Bu ai'ın yapamayacağı bir şey. Ai'a nasıl fikir aradığını öğrettiğinde senin için denemeler yapabilir. Ama en doğrusunu yine sen seçiyor olacaksın.

Yazılımcılardaki durum da bu. AI sana sıfırdan bir proje geliştiremez. Ama sen bir projenin mimarisini oluşturursan ne yapacağını biliyorsan parça parça o projeyi inşa edebilirsin. Ama ai'ın sana üreteceği parçalar yine lego blokları olacak. O lego bloklarını kullanarak sen inşa edeceksin yine.

O yüzden istihdam azalacak bu da doğru. Otomasyona dayalı işler, robotikle de birleştiğinde daha az insana ihtiyaç duyulacak. Fabrikalar vs.

Şu da var, 21. yüzyıl fikri mülkiyet ve patent yüzyılı. Bu devrin ekonomik değeri bu. Üretim gücü değil. Patentin varsa, ürünü nerede ürettiğinin kimin ürettiğinin önemi yok. iPhone'u sen tasarladıysan ister çin'de ürettirirsin, ister abd'de. Üreticinin önemi azaldı artık. Ama o patent sende olduğu sürece para eden şey de o.

Avrupa, ABD, Japonya, Güney Kore zaten bunu uyguluyor yaklaşık 60 yıldır.
Gelişmiş ülkelere bakın, çoğunun patent gücü üretim gücünün üstündedir.
Çin de son anda bu treni yakaladı.

Bu ülkeler ve bölgeler dışında kalan bütün ülkeler, bu ülkelerde geliştirilen fikirleri ucuz iş gücüyle üreterek para kazanmaya çalışıyor. Montaj sanayisi, ucuz işçilikli tekstil atölyeleri, ucuz hizmet sektörü (tasarım hizmetleri vs. de dahil)...

Şimdi ipin ucunun koptuğu yer de burası.
Patenti bulan adam eskiden kendi ülkesinde üretemiyordu, çünkü pahalı ve maliyetliydi.
O yüzden gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkelerde ucuza malediyordu.

Şimdi ai ve robotik teknolojileri sayesinde belki bu üretimi de çoooook daha ucuza halledecek. Ai orijinal fikir bulamıyor demiştik ya, ama var olan fikirleri çok iyi uygulayabiliyor, üretim yapabiliyor, otomasyon yönetebiliyor.

Şimdi olası senaryolara bakalım: Avrupa için
Yani hani "nüfusu yaşlanıyor, nüfusu azalıyor avrupa batacak" diyorduk ya mesela, tam tersi azalan nüfus işlerine geliyor artık. Az sayıda nitelikli nüfus, o nitelikli nüfusun altyapı işlerini görecek ai ve robotik teknolojileri, onlar için üretim yapacak, onlar için sokakları temizleyecek, onlar için asfalt dökecek, çöp toplayacak vs. (Çin'de tamamen robotlar kullanarak yol inşaatı falan yapıyorlar artık). Yani bu işler için tuttuğu göçmen nüfusu da yavaştan ülkelerine gönderecek. Zaten mecbur gidecekler çünkü iş bulamayacaklar. Ha avrupa'nın bir handikapı şu, ağır sanayiye çok yaslandı ama teknoloji devrimini kaçırıyor. Onlar da çin ya da abd'ye bağımlılar şu anda ai konusunda.

ABD:
Nüfusun nitelikli kısmı refah içinde yaşarken, niteliksiz nüfusu ya göç edecek ya da bu varlıklı kesimin güdümünde çalışacak hayatını idame ettirecek. Avrupa'yla benzer senaryolar. Zaten artık mülk sahipliği giderek zorlaşıyor. Leasing sistemi, kiralama seçenekleri gündemde. Beyaz eşya firmaları bile spotify gibi abonelik sistemine geçiyor bazı bölgelerde. Servet sahibi değilsen, evini, arabanı, eşyalarını, kullandığın tüm hizmetleri kiralayacaksın, belki hatta şirketler sana iş yaptırmak için maaş yerine bu ödemeyi yapacaklar sadece. Bir de eline cüzi bir miktar kalıyor olacak. Dediğim gibi ai yüzünden işlerin tamamı kaybolmayacak ama işsizlik oranları artacak. Sistemin içinde kalmak isteyenler sermayeleri yoksa şirketlerin dayattığı koşullara razı olacak, uyumsuzlar da dışarıda kalacak. Şu anda da böyle zaten. Sadece daha görünür olacak bu netlik.

Japonya&Kore:
Bunlar zaten patent manyağı memleketler. Inovasyon konusunda çok ciddi seviyelerdeler. Kore hyundai sayesinde boston dynamics gibi bir devi satın aldı. yakın zamanda bu konuda çok ciddi atılımlar yapacaklar. Benzer senaryolar bunlarda da geçerli. Zaten dışa kapalı toplumlar çok göçmenleri yok nüfus nitelikli buralar şu ankinden çok farklı olmaz.

Çin
Ucuz iş gücüyken dünyanın bir diğer inovasyon merkezi olma yolunda ilerliyor. Çılgınlar gibi teknoloji geliştiriyorlar, patentler alıyorlar. Robotikte ve ai konusunda çok hızlı ilerliyorlar. Özellikle ai konusunda batılılara göre daha az regülasyonla uğraştıkları için etik metik yok bam bam geçiyorlar. Çin'de zaten nitelikli biriysen önün açık sistemde. Nitelikli değilsen bir şirketin bünyesinde ucuz işçisin. Hayatı fabrikalarda geçen insanlar var. Fabrikada yaşıyor, orada konaklıyor, orada yemek yiyor, orada çalışıyor. AI sebebiyle bu tip yapılar daha fazlalaşacaktır.

Geri kalan ülkeler:
Bu treni yakalayamayan ülkeleri zorluklar bekliyor gibi bir durum var. Mesela Türkiye tarım ülkesi diyoruz değil mi? Ama tarım ve hayvancılık ağırlıklı olarak insan gücüne dayalı. Çünkü insan emeği türkiye'de daha ucuz. Türkiye'de teknoloji yoğun bir çiftlik kurmak istediğinizde hem kurulum maliyeti yüksek, hem beşeri sermaye dediğimiz arge zayıf yani bunu da dışardan alacaksınız onun da maliyeti yüksek, hem de yatırımın geri dönüşü uzun.

Ama hollanda'da teknoloji ucuz. O yüzden adam insansız tarım yapıyor neredeyse.

Şimdi Türkiye bu aşamada rekabet ediyor. Maliyetler yakın birbirine. Ama bir noktada insanın kapasitesi sınırlı. Robotik teknolojileri hem daha da ucuzladığında, hem de verimliliği arttığında aradaki fark açılacak.

Mesela türkiye'de marul yetiştiriciliği nasıl yapılıyor? Topraktan.
Hollanda'da nasıl yapılıyor? fabrikada.

Senin 1 dönüm arazin var. 1 ton atıyorum mahsül alıyorsun. Tanesi marulun 10 cent diyelim.

Hollandalının da 1 dönüm arazisi var. Ama adam dikey topraksız tarım sistemi kurmuş. 10 kat çıkmış. Yani 1 dönümden 10 ton ürün alıyor. İlk fark burada.

Sen tarımda doğa koşullarına bağlısın.
Adam kapalı yerde yaptığı için otomasyonu yani yapay zekayı bağlamış iklimi kontrol ediyor. Hastalık var mı yok mu bin tane kamerayla ürünleri izliyor.

Sen insan işçiliği kullanıyorsun.
Adam tarım için uygun robotlarla çalışıyor. Saksıları robotlar ekiyor, saksıları robotlar suluyor, yetişen ürünleri robotlar topluyor, kasalıyor paketliyor.

Youtube'da belgeselleri var. 10 ton ürün veren marul çiftliğini 2 kardeş idare ediyor robotlarla. Bugün o da 10 sen de 10 cente üretiyorsun.

Ama yarın onun teknolojisi gelişince onun maliyeti 8 cente inecek belki. Üstelik sen 1 dönümde 1 ton üretmeye devam ederken, o belki 1 dönümde 20 ton üretmeye başlayacak. İşte o zaman fark açılacak. Onlar daha zenginleşirken sen yerinde sayacaksın.

Yani gelişmiş ülkeler ai'dan nasıl etkilenir bilmiyorum ama az gelişmişler özellikle ucuz iş gücüne yatırım yapanlar bazı riskleri görmeliler.
+7
anten
(30.11.25)
@logisticsmanager'e bir yere kadar katılıyorum ama biz hep şöyle düşünüyoruz; yapay zeka yanlış yaparsa sorumlusu "kim" (hangi insan)? burada kaçırdığımız olay şu; biliyorsunuz geçmişte yapay zekanın dil modeli geliştirip kendi aralarında bir bağ kurduğundan falan bahsedilmişti. yani şunu demeye çalışıyorum yapay zekayı da yapay zeka denetleyecek. mesela şu an yapılan "müzik devrimi" bu müziklerin iyi ya da kötü olduğuna kim karar verecek. yine yapay zeka verecek :)
+1
Rondak
(01.12.25)
Ben demek istediğinizi anladım ancak kurduğunuz mantık düşündüğünüz sonucu doğurmuyor aslında. Amazonun kendi personeli tarafından yapılan alışveriş amazonun yıllık hasılatının herhangi bir bindesine bile tekabül ediyor mu ki? Diyelim bu konuda hassasiyet gösteren insanlar bu şirketleri boykot ettiler, bu işten çıkarmalar artınca, şirketler çeşitlenince ve hatta genele yayılınca ne olacak? Hangi biri boykot edilecek?

Sizi amazon işten çıkardı ve siz de amazon kullanmamaya başladınız X şirketinden alışveriş yapmaya başladınız diyelim, kullandığınız X şirketi de kendisi için karlı olan bu yola eninde sonunda girdiğinde ne olacak?

Kafanızı kurcalayan nokta sadece bu temel üstüne kuruluysa sorunuzun cevabı net aslında. İşten çıkarmalar bu şirletleri zora sokmayacak.
0
akhenaten
(01.12.25)
@akhenaten; sanirim arkadas bu tarz isten cikartmalar sonucu coken orta sinifin keyfi harcamalara pay ayiramayacagini, ve dolayisiyla isten cikarma yapan firmalarin dolayli olarak mal ve hizmetlerini satin alacak insanlari bulamayacagini soyluyor. boykottan bahsetmiyor yani, orta sinifin cokusunden bahsediyor.

dedigi elbette olacak. late stage capitalisme kafa ustu cakiliyoruz hayirlisi olsun. ai gibi, otomasyon gibi verimlilik arttirici sistemlerin sefasini surecegimiz yeni bir dunya duzenine elbette gecilecek, ancak o vakte kadar yani muhtemelen onumuzdeki 10-20 sene bizi cok sikintili donemler bekliyor. sinif gecislerinin askiya alindigi, cok kisitli bir elit sinifin kendi varoluslarini milyarlarin sefaleti pahasina devam ettirmeye calisacagi bir doneme giriyoruz.

benim tahminlerim su sekilde.

1) varlik sahibi insanlar su ana kadar hep yaptiklari sekilde kendi guclerini daha da arttirmaya calisacaklar, ve dunya uzerinde siyaset ve medya mevkilerine yakinliklarindan dolayi bunda ilk once basarili da olacaklar. (bence su anda bu asamadayiz. amerika'da yoksul muhafazakar kesimin kendi elleriyle trump'i secmesi, ve trump'in onlarin ulasabilecegi egitim ve saglik hizmetlerini budamasi, kendilerini hukumet islerinden kovmasi dunyanin en komik fikrasi olabilir)
2) ancak durum oyle bir noktaya gelecek ki insanlarin ezici cogunlugunun hayattan bir beklentisi kalmayacak. kaybedecek seyi kalmayan insanlar ciddi bir sosyal calkanti yaratacak.
3) ic savaslar, veya dupeduz savaslar sonucunda toplumlar uzerinde biriken gerilim bosalacak. bu bosalma sonucunda bir 100 sene daha gidecek yeni bir toplumsal duzen olusacak. bu duzende insanlar verimliligin tavan yaptigi bir gerceklikte, daha guzel bir dunyada yasayacaklar. gelismis ulkelerde cokmekte olan nufus ciddi bir bolluk yaratacak kisi basina dusen varliklarin artmasindan dolayi.

velhasil uzun vadede ne olacagini kestirmek guc, ancak ayni gectigimiz 10 senede yasadigimiz gibi kisa vadede onumuzdeki yillar da hep bir oncekinden daha kotu olacak maalesef.
+1
antikadimag
(01.12.25)
yazılımcılar işsiz kalınca tüm işliler işsiz mi kalıyor? onun için mi aşağıdakini yazdın?

Lakin anlamadığım şey şu, nüfus belli, bu adamların işsiz kalması aslında tüketim tarafının kısılması demek.

yazılımcılar işsiz kalınca yazılımcıların işsiz kalmaları öncesi ve sonrasında buldukları işten elde ettikleri gelir ile arasındaki fark kadar ekonomide (kısır bir bakış açısıyla) eksilme olur. kira yiyen yine kira yiyecek. pazarda don satan yine kafasına geçirmeye devam edecek. dönüşüm her zaman vardı, her zaman olacak. bu taksiciler ne yesinden farkı yok dediğinizin. ne yerlerse yesinler. who cares. yazılımcıların toplam işgücündeki oranı nedir? aşağıya yuvarlarsak sıfır.
0
gabe h coud
(01.12.25)
@antikadimag demek istediğimi özetlemiş. yazılımcı, beyaz yaka birer örnekti aslında. konu orta sınıfta işlerini kaybedecek kişilerin harcamalarını kısacağı, verimliliği arttıran firmaların ise mal/hizmetini satacak müşteri bulamaması. kısır bir döngü olacak sanki.
0
🌸xephyr
(01.12.25)
yazilim bundan 50 yil once sirketlerin ar-ge departmanlarinda deneysel calisan, daha cok bilim alanina yakin bir isti. o nedenle sirketlerde elle sayilacak kadar az sayida yazilimci calisirdi. daha sonra yazilim problemlerine kitlesel cozumler bulundukca herkesin yapabilecegi ve ogrenebilecegi bir alan oldu. bu sayede sirketlerde cok buyuk oranda yazilimci calismaya, yazilimci talebi artmaya, ve bu is populer olmaya basladi. simdi yazilim yine eski haline donuste, yani daha cok bilim ve arastirma alanina kayacak gibi gozukuyor. hala cozulmemis yazilim problemleri var, yapay zeka ile dogrudan cozulemeyecek problemler de olacak. yazilimcilar bu dar alanda yapay zeka yardimi ile bu tarz problemlere cozum arayacaklar. bu nedenle de sirketlerde daha az yazilimci ihtiyaci olacak, bircok sirket icin gereksiz olacak. yani iyi olanlar kalacak, digerleri baska alanlara yonelecek.

ama veri bilimi, devops gibi alanlar yapay zeka ile gelisim yasar, yani yine iyi yazilimcilar bu alanlarda verimli olurlar.

insanlik tarihinde de ekonomik donusumler hep var, hala bunun icindeyiz. hatta su anda dunyada hem bundan 100 yil oncesini yasayan hem de 100 yil sonrasini yasayan bolgeler var. bunlara bakarak cikarim yapabiliriz. ornegin teknolojik gelisimin tamamlanmamis oldugu yerlerde is gucu, emek on planda. ornegin tarim ile gecinen bir toplulukta iyi kazma kullanan, agir kaldiran degerli. makina tamir edebilmek, demir uzerinde calismak yuksek nitelik. simdi bu toplumlarda yonetim, strateji, planlama gibi isler yok denecek kadar az.

modern toplumlarda ise kaba kuvvet yerine, yoneticiler ve stratejistler degerli ve yogun calisan kesimi olusturuyor. yuksek degerli isler ise daha cok sanat ve eglence ile yer degistiriyor. gunumzde bakin ekonomik olarak rahat, yasamak icin kosturmak zorunda olmayan kesimim deger verdigi seyler guzel bir tablo, nadir bir saat, iyi tasarim bir yat.

yani tahmin ettiginiz uzak gelecekte, beslenme, saglik, barinma gibi temel seyler herkes icin rahat ulasilabiir olursa, insanlar temel olarak rahat bir hayat yasar, bol zamanlari olur, bu sayede farkli isler populer olur. ornegin bundan 30 yil once eglence sektorunde youtuber olmak gibi bir is yoktu, simdi insanlarin daha cok bos zamani oludugu icin bu bos zaman youtube uzerinden eglence ile doldurulma ihtiyaci dogudu, artik bu tarz eglence isleri artti. spor gibi alanlar da populer olur, cunku kisisel zaman artinca insanlarin spor takip etmeye, spor uzerinden eglenceye, ve ek olarak spor yapmaya daha cok zamani olur. tarim toplumunda spor alaninda "personal trainer" ihtiyaci yok, ama yeni modern hayatta bu isi yapan cok.

kisaca babalarimizin, dedelerimizin bos beles isler dedigi isler ilerde populer profesyonel isler olur. ekonomi bu isler uzerinden doner, direkt kaba isleri ise makinalar yapar, yapay zeka planlar.
+2
emrahday
(01.12.25)
Bu şekilde uzun vadeli öngörülerde bulunmak zor çünkü modellemeyi etkileyen parametreler değişebilir ve genellikle mevcut koşulları düşünerek bir öngörü oluşturmaya çalışıyoruz.

Öncelikle yapay zekada henüz zannedildiği gibi bir gelişme yok. Hala daha eski algoritmalar kullanılıyor. Son birkaç senedir bu algoritmaları çalıştıran işlemciler geliştirildi, elimizdeki veri arttı ve bu veriyi işlemeyi daha verimli hale getiren bazı düzeltmeler yapıldı. Yani ortada bir yenilik yok, sadece daha hızlıyız. Bundan 30 yıl önce de benzer çıktıları alırdık ama cevabı almamız belki 1 gün sürerdi.

Yeni algoritmalar ortaya çıkmadan yapabileceklerimiz bu kadar. Mevcut durumda devrimsel gelişmeler yaşanmayacak, sadece veriyi daha iyi kullanacağız ve sistemler biraz daha hızlanacak. Yapay zekayı eğitip kendi sektörüne, kendi işine adapte edenlerin maliyetleri düşebilir.

Yapay zekadan asıl beklenen fikir üretme, daha önce hiç yaşanmamış deneyimlerle karşılaştığında yorum getirebilme, çözüm üretebilme, gerektiğinde çözüm sunabilme, kendi kendine öğrenme gibi konulara şimdiki durumla ulaşılamaz. Yarın yeni bir algoritma geliştirilirse, yeni durumun sınırlarına bakarak yeniden yorum yaparız.

Hal böyleyken nasıl bir ekonomik düzene geçeceğimizi kestirmek zor.
0
iustitia omnibus
(01.12.25)
Cevaplara hızlıca göz gezdirdim. Allahtan : "Yapay zeka işimizi almayacak, işimizi kolaylaştıracak" diyen arkadaşlar gelmemiş. Muhtemelen kendileri issiz kaldı. O yüzden gelip burda yazmaya utanıyorlar. Sürecin nasıl olacagı belli işini kaybeden arkadaşlar beden gücü gerektiren işlere yönecek. Tabi o tarafta da yıgılma olunca ne olacagı muamma
0
limonlu eksi
(01.12.25)
(5)

web sitesi veri tabanında function, trigger, index, join kullanımı

Karim iceride uyuyor ben seni dusunuyorum
öyle ya da böyle lazım oluyor mu yoksa bir defa yapılıp bir daha yüzüne bakılmayan şeyler oldukları için sadece nerdlerin kullandıkları şeyler mi?
öyle ya da böyle lazım oluyor mu yoksa bir defa yapılıp bir daha yüzüne bakılmayan şeyler oldukları için sadece nerdlerin kullandıkları şeyler mi?
0
Karim iceride uyuyor ben seni dusunuyorum
(04.11.25)
Objektif bir gorus degil ama data buyukse index onemli olabilir. Join olmadan yasanabilir sanirim ama lazim olma ihtimali de yuksek, digerleri olmasa da olur.
+1
mbond
(04.11.25)
index ve joinsiz bir sistem yapman mümkün değil.

trigger işini çoğu zaman veritabanı yerine, backende itelerlerler. function da aynı şekild.e

ama çok derin yapılarda o ikisi de mecburi hale gelebilir.
+1
tchuck
(04.11.25)
hangi web sitesi olduguna bagli. ornegin "google" da kullanici bakis acisindan bir web sitesi.

kisaca hangi urun olursa olsun data yogun bir yazilimsa kullanilmak zorunda. yada ornegin eksiduyuruda da kullaniliyordur zorunlu olarak.
+1
emrahday
(04.11.25)
Functions: çok çok şart değil ama diğelim komplex bir grup tabloyu joinliyorsunuz ve filitreliyorsunuz. bunu her seferinde tekrar tekrar yazmak yerine functiona gömerseniz arka fonda ne olduğunu bilmek zorunda olmadan sonuç aldığınız için işiniz uzun vadade kolaylaşır.

Triggers: diyelim bir kullanıcı ve bir kullanıcının sattığı ürünler tablolarınız var, kullanıcının silinmesi durumunda tüm sattığı ürünlerinde silinmesini istiyorsunuz. bunu her seferinde 2 ayrı query ile yaparsanız unutma ihtimaliniz var, bir de bir query çakarsa diğerini geri almanız gerekir. Triggers bunu otomatik hallediyor.

Stored Procedures: Her query çalıştırdığınızda database bu query'de ne demek istemiş bu adam diye önce queryi analiz ediyor, ve bir bu queryi databasedeki index ve diğer tablolarla nasıl en efektif çalıştırırım plani yapıyor. Bunu her query çalıştığında yapmamak için önbelleğe alıyor tabii ama stored procedure yazarsanız bunu yapmak zorunda kalmıyor, hatta bazı gelişmiş veritabanları çalışan stored procedureların ne sıklıkta çalıştığını analiz ederek, sonuçları siz çalıştırmasanız bile hazır ediyor. (ama gene de ekşi duyuru'da kullanmıyorum stored procedure tembelim tembel)

Views: biraz functions gibi ama daha çok kendisini bir tablo gibi gösteriyor, mesela admin kullanıcıları viewi tanımlarsanız aslında bu kullanıcılar tablosunun bir variantı olsa bile ayrı bir tablo gibi gösteriyor kendisini.

Transactions: mesela 5 tabloyu değiştirmeniz gerekiyor (yeni kayıt ekliyorsunuz) ama bir nedenden dolayı bu 5 tablonun da hepsi düzgün çalışmazsa, hiç olmasın demenin tek yolu transactions. Transactionu başlatıp, 5 queryi tek tek çalıştırıp sonra commit ettiğiniz zaman değişiklerin hepsi bir anda veritabanına yansıtılıyor, ama revert ederseniz hiç bir şey olmamış gibi devam ediyor herşey.

Constraints: Mesela kullanıcı tablosunda kullanıcıların toplam kaç kedisi var sorusuna kullanıcının -3 kedi veya 391093 kedi girememesini sağlıyorsunuz.

Indexes: Bence tüm bu konseptlerde index konusunda "ben bunu yedim yuttum" demeniz gereken en önemli şey bu. Ekşi Duyuruda index (ve caching) olmasaydı bu site açılmazdı. Mesela 100 bin kullanıcınız var ve bunların hangisi moderatör diye bakmak istiyorsunuz, moderatormü kolonuna göre filitreleyeceksiniz diyelim. Eğer bu kolon indexli değilse database siz her query çektiğinizde 100bin kaydın hepsine bakmak zorunda kalacaktır. Ama 100bin çok gelmeyebilir, diyelim ödemeler tablonuz var ve son 2 yıldır 200 milyon ödeme aldınız. veritabanının tüm 200milyon kaydı tek tek okuması muhtemelen 10-20 saniye sürecektir. Her seferinde.

Veritabanlarında 3NF gibi konseptler de var tüm bunların dışında.

Ha veritabanında 10000 kayıt var, veritabanını 20 saniyeden daha sık sorgulamıyorum diyorsanız, o zaman bir şey yapmanıza gerek yok, ama büyüdüğü zaman hiç bir şey açılmıyorsa veya veride kaymalar ve hatalar oluyorsa nedeni bunlardır.
+2
compumaster
(04.11.25)
gereksinim ile ilgili konular, eğer düz bir blog sitesi isen pageview kısmını loglardan parse ederek de hazırlatabilirsin, trigerlar ile de yapabilirsin, X tablosundan yapılan her bir select işlemi için şu tablonun şu alanlarını +1 yap gibi, eğer çok yüksek trafik alıyorsan realtime analiz istiyorsan başka çözümlere gidersin.

bir web sitesi için kullanıcı, siparişler, sipariş dıurumu gibi bişi yapıyorsan 3 tabloyu join etmek yerine tek tek primary key kullanarak kodun içinde yapabilirsin ve gerçekten de çok hızlı olabilir, ancak patron son 3 ayda aktif kullanıcıların sipariş sayısını oranlayarak vermeni isterse o zaman joinleri kullanarak 4,5 tabloyu kullanarak bir sorgu hazırlarsın, bu sırada db'nin zorlanması web sitesinin bir iki dakika için geç açılması sorun olmayacaksa zaten bu sorgu da ayda bir belki bir daha bile çalışmayacak.

eğer sürekli çalışacak ve tasarım gereği bol joinli bir sorgun varsa bunu bir store procedure yapmak backend'e bırakmaktan daha mantıklı, zira her bir sorgu da parse et, analiz et, çalıştırma planı hazırla, vb. tüm işleri bir store procedure'u kaydettiğinde tek bir seferde yapıyor, güncellemesi, vb. daha kolay elbette sistem buna izin veriyorsa.

her şey gereksinime göre değişiyor. veri tabanını sadece veri tuttuğun ve sorguladığın yer olarak düşünmemelisin, veri tabanının gücü analiz yeteneğinden geliyor. yoksa çok daha basit veri yapıları kullanarak kendi basit db'ni yazarak çok daha yüksek performans alabilirsin ancak patron senden rapor isterse elinde patlar.
+2
selam
(04.11.25)
(2)

Distributed systems hakkındaki görüşünüz nedir?

hold the door
Chatgpt bu konuda beni manipüle ediyor doğru bilgiler verdiğini de düşünmüyorum, hocalar da sürekli akademiye yönlendiriyor onlar da manipüle ediyor. Hala öyle mi bilmiyorum ama burada eskiden kalifiye kişiler vardı.Lisans öğrencisiyim henüz, bu alana yönelmeyi düşünüyorum. Spesifik olarak AI/ML inf
Chatgpt bu konuda beni manipüle ediyor doğru bilgiler verdiğini de düşünmüyorum, hocalar da sürekli akademiye yönlendiriyor onlar da manipüle ediyor. Hala öyle mi bilmiyorum ama burada eskiden kalifiye kişiler vardı.

Lisans öğrencisiyim henüz, bu alana yönelmeyi düşünüyorum. Spesifik olarak AI/ML infrastructre ilgimi çekiyor. Gelecek görüyor musunuz bu alanda yoksa fazla mı niş mi?

Bölümdeki tüm arkadaşlarım AI/ML/CV/LLM/DL gibi matematik ve istatistik temelli alanlara yönelmiş durumda ama benim ilgimi çekmiyor. Sadece CS değil EE, IE, Stat, Math vs. öğrencileri/mezunları da bu hot topiclere yönelmiş durumda rekabet inanılmaz fazla, hocaların bile hepsi LLM furyasına katılmış, dağıtık sistemler üzerine research yapacak hoca bulamıyorum başarılı bir öğrenci olmama rağmen. Bu hot topicler patlayacak gibi hissediyorum, bir de faang'da uçuk maaş alan tipler de (AI researcherlar hariç) hep distributed systems uzmanlığı olan kişilerdi.

Ben de mi AI/ML phd'si mi hedeflesem diğerleri gibi? doktora yapmayı hiç istemiyorum ama malum bazı alanlarda iyi lablarda çalışmak için olmazsa olmaz. distributed systems öğrenip master yapmadan distributed systems heavy backend engineer rollerine bakayım diyordum.
+1
hold the door
(03.11.25)
hangi konu olursa olsun calistigin zaman netice alacagin konular hepsi. o yuzden ilginin oldugu konuda devam et ki calismaya sevkin olsun duvara toslama.

master bir yerde sart, simdiden universitedeki hocalara mail at kendini tanitan durumunu(ne istedigini) belirten. ciddi oldugunu goster bu mu su mu seklinde yazma. gerekirse git bir caylarini ic baska universitedeyse.
+1
gule gule
(03.11.25)
bence bilgisayar bilimleri alaninda gunumuzde gelecek vaadeden birkac alandan biri.

AI ML gibi konular hype oldugu icin buyuk bir yigilma var. ama ayni oranda hizla da piyasa ihtiyaci olusmuyor. bu nedenle istatistiksel alanlara yonelen kisiler ilerde daha cok data science gibi alanlara kaymalari gerekecektir. cunku insanlar bir alana cok yoneldiginde, ayni oranda o konuda hacim ve talep olusmayabilir.

Distributed systems alani da cok genel bir alan aslinda. bu alan iki tur uzmanlikla kol kola gidiyor, birincisi yazilim muhendisligi, digeri ise network ve cloud engineering. sonucta bu sistemlerin bir de uygulanmasi var ve bir sekilde bu sistemler pratige dokulmesi gerekiyor. o yuzden pratikte klasik network ve isletim sistemleri, en az bir programlama dili, bunun yaninda cloud sistemlerden en az birinde iyi bilgi sahibi olmak gelecek acisindan cok cok onemli.

ayrica AI ML gibi alanlarda da buyuk teknik darbogaz var, ve bunun cozumu de distributed systems den geciyor. o nedenle openai gibi bu isin lokomotif firmalari son zamanlarda aws, azure gibi distributed sistem altyapisi sunan firmalarla isbirligi duyurulari yapiyorlar.
+1
emrahday
(04.11.25)
(8)

neden reklamlarda oyunculara dünyanın parasını veriyorlar

messina123
mesela x bir oyuncuya 5 saniye reklamında oynasın diye 100 milyon lira ödedi gibi haberler çıkıyor. bunun yerine ürünlerine 100 milyon tl'lik indirim yapsalar. mesela ürettikleri gofret 10 lira diyelim. bu gofretleri 100 milyon liralık kontenjan kadarını 1 liraya satsalar daha büyük reklam olmaz mı?
mesela x bir oyuncuya 5 saniye reklamında oynasın diye 100 milyon lira ödedi gibi haberler çıkıyor. bunun yerine ürünlerine 100 milyon tl'lik indirim yapsalar. mesela ürettikleri gofret 10 lira diyelim. bu gofretleri 100 milyon liralık kontenjan kadarını 1 liraya satsalar daha büyük reklam olmaz mı?
+2
messina123
(31.10.25)
Stokçuluk yaparlar. o bir liralık ürün tüketiciye gitmeden marketler stoklar kampanyasız fiyata satarlar, bunun önüne geçemezsin.
0
duyuruuser
(31.10.25)
urunun fiyati karar verirken tek etken degil. hatta bazen urun ucuz diye tercih edilmez, marka musteri uzerindeki imajini kaybeder. ornegin apple urunleri mesela iphone her zaman emsallerine gore daha pahalidir. bir anda digerlerinden ucuz olsa ilk basta satislar artar ama bir sure sonra satislar duser cunku siradan bir urun haline gelir. o urunun talep gormesinin nedeni daha pahali olmasi.

ek olarak, bir urunu pahali alan insan o urunun kusurlarini kapatmaya daha yatkindir.

hatta belli bir musteri kitlesi vardir ki, bu kitle ortalama bir musteriye gore cok daha fazla tuketim odaklidir, bir urunun fiyatina bakar, ama pahali ve daha zor erisilebilir olursa o markayi tercih eder. kullanilan urunler, markalar insanlarin diger insanlardan ayrisma aracidir.

x oyuncular da bu stratejiler arasinda markalarin belli kesime yonelik konumlanmasi icin kullanilir. o oyuncunun temsil ettigi imaj marka ile eslesir, ve marka o sekilde konumlanir. ornegin rafael nadalin reklamlarinda oynadigi bir tenis t-shirt urununu ve markasi ile hulya avsarin reklamlarinda oynadigi t-shirt ve marka farkli kitle, gelir grubu ve fiyata hitap eder. o nedenle o unlu hitap ettigi kitle, ve imajina paralel olarak reklamlardan gelir elde eder.
+2
emrahday
(31.10.25)
olmaz. bir şey ucuzladıkça, onun kalitesine dair inancımız azalıyor. fiyatı belli bir seviyenin üstündeyse, otomatikman bu kaliteli bir ürün ve ederi bu gibi bir algımız oluyor. o yüzden 100 milyon lirayı indirim tarzı kampanyalara dağıtsalar, marka adı açısından intihar olabilir. (mantıklı demiyorum bu arada, olan sadece)

o 5 saniyede oynayan oyuncu, ne bileyim beren saat ya da kıvanç falan; aslında bir persona'yı temsil ediyor. cool onlar. mavi kot giyiyor mesela. mavi kot giymenin modayı yakalayan ve cool bir şey olduğunu ve kıvanç gibi harika insanların da onu tercih ettiği izlenimi edindiriliyor.

branding ve marketing 101 gibi bir şey. fiyatı ucuz yapma. ürünü kuul gösterecek sözler (just do it) ve reklam yüzleri (kıvanç) gibi enstürmanlar kullan. hatta sık sık stok bitsin (zara) ki talep çok ve ürün az izlenimi olsun (yoksa fabrika'da işçi mi yok da sürekli zara'da ürün bitiyor) gibi gibi
+2
gitdaddy
(31.10.25)
öncelikle reklamın kötüsü olmaz. sonralıkla ünlüye para yedirebilen şirket daha zengindir, daha itibarlıdır.
0
Karim iceride uyuyor ben seni dusunuyorum
(31.10.25)
ucuza satılırsa satışlar düşer, değeri azalır, tüketici kitlesi değişir. çoğu marka bunu istemez. bazıları bazı markaları sadece "pahalı" diye tercih ediyor. ötesi berisi yok, tek sebebi bu. herkesin kullandığı şeyi kullanmayayım, biraz özel olayım istiyorlar. bu düşünce sadece lüks tüketim değil, detarjandan pantalona kadar yayılıyor.

ünlüye para verme işini pek anlamıyorum ben.
bende aksi bir reklam oluşturuyor açıkçası, o markayı almak istemiyorum bile.
çünkü mesela aldığım pantalonun yarı parası o markanın yüzü olan kişiye gidiyor.
o zaman bin liraya değil, 500 liraya daha kalitelisini alabilirim.
ben neden o adamı finanse ediyorum ki.

ama çoğu kişi böyle düşünmüyor. güzel ve ünlü adam/kadın koyuyorlar marka yüzü olarak. iki türlü kazanç sağlıyorlar:
1 - o kişi o ürünü kullandığı için başarılı/güzel/zengin diye kodlanıyır zihnine
2 - o kişiyi gördüğün her yerde yine o ürün aklına geliyor. bu durumda 30 saniyelik tv reklamından çok daha geniş bir alana yaymış oluyorsun markanı.
0
biseysorcaktim
(31.10.25)
çünkü dünyanın en iyi ürününü üretmek para kazandırmıyor. Kalitesi ne olursa olsun ürünü satmak para kazandırıyor.
0
wallcan
(31.10.25)
@wallcan cidden durum dediğin gibi
0
🌸messina123
(31.10.25)
Reklam seti gunu oyuncuyla daha cok vakit gecirebilmek icin genelde sure belirtilip sozlesme yapiyorlar. Sure ne kadar uzunsa kase de o kadar artiyor. Pazarlamaci dostlarin da unlulu storyleri odeniyor.
0
klassno
(31.10.25)
(4)

Güneş paneli kurup elektrik üretmek

messina123
Bir akdeniz şehrinde güneş paneli kurup elektrik üretmek ne derece mantıklı? Öncelikle evde çatı değil dam olduğu için panellerden maksimum performansı alabileceğinizi düşünün. Örneğin 5 kwp santral kurmanın maliyeti 180-250 bin tl civarı. 2022 verilerine göre bu üretimi yapan kişiler ortalama aylık
Bir akdeniz şehrinde güneş paneli kurup elektrik üretmek ne derece mantıklı? Öncelikle evde çatı değil dam olduğu için panellerden maksimum performansı alabileceğinizi düşünün. Örneğin 5 kwp santral kurmanın maliyeti 180-250 bin tl civarı. 2022 verilerine göre bu üretimi yapan kişiler ortalama aylık 1700 lira şebekeden ödeme almışlar. 25 yıl garantili olduğu da söyleniyor.

Hem elektrik bedava olacak hem de şebekeye elektrik satacaksınız. Yarın bir gün elektrikli araba alınsa yakıt da bedava olacak.

Ne dersiniz girilir mi bu işe?
+1
messina123
(29.10.25)
bunun hesabini yapmak icin su sekilde yol izleyebilirsiniz. oncelikle 4 mevsim icin ayri ayri evinizin elektrik tuketimini hesaplayin. bunun icin elektrik faturaniza bakabilirsiniz.

5kwp gunes panellerinizin maksumum uretim miktari. yani gunun her saati, senenin her ayinda bu uretime erisemeyeceksiniz. ama bu hesabi yaptirmak icin chatgpt gibi araclara "5kwp uretim yapan gunes panelim var, turkiyede X sehrinde 0 derece egimle yerlestirilmis durumda. her ay icin ayri ayri elektrik uretimini hesapla" diyebilirsin. bu verilere gore bir tahmin tablosu cikaracaktir.

tabi bazi aylarda, ozellikle kis aylarinda uretiminiz tuketiminizi karsilamayabilir. gunes panelleri de omurleri boyunca maksimum verimlilikle calismayacaktir. iste bu durumda da gece/gunduz, bulutlu/bulutsuz, yaz/kis dengesini saglamak icin depolama sisteminiz onemli hale geliyor. duruma gore bir 5kwh depolama ihtiyaciniz olabilir.

ayrica tum bu sistem icin inverter ihtiyaciniz var. ilerde elektrikli araba dusunuyorsaniz araba da bir cesit depolama unitesi aslinda. ama inverteriniz akilli sekilde elektrigi arabaya yonlendirmeli. buna uygun inverter almalisiniz.

tum bu maliyetlerinizi ust use koyun, sebekeye elektrik satacaksaniz elektrik saglayiciniz ile sartlari konusun, daha sonra maliyet/getiri analizi yapin. yani ROI, buna gore eger yaptiginiz yatirim kendini 10 yilda geri donduruyorsa, cok da mantikli degil. ama 5 yilda veya daha kisa surede geri donduruyorsa cok cok mantikli diyebiliriz.
+3
emrahday
(29.10.25)
emrahday, her seyi tum detayiyla yazmis. Ben de bir ornek birakayim buraya. Lokasyon Kuzey Amerika.

Yanlis hatirlamiyorsam evimin uzerindeki sistem 16kw. Mikro inverterlerle yaklasik $35000 gibi bir maliyeti vardi. $15000 devlet karsiladi. Sistemde pil yok. Uretilen elektrik elektrik agina geri gidiyor. Bana ucret odenmiyor, onun yerine kredi veriliyor.

Evim elektrikle isiniyor. Normal ev aletleri disinda 4 klima 7/24 calisiyor, air exchanger var surekli calisan, washer dryer var commercial, TV, isiklar, sauna, hot tub, 8 araclik buyuk bir garaj var.

Bu senaryoda bu sistemle tek yapabildigim soguk 4 ay isinma faturasi odemiyorum. Komik rakamlar oduyorum aylik $20-$30 gibi... Ondan sonra elektrik faturasi aylik tekrar $400-$600 aralarinda seyrediyor.
+1
thetruenorthstrongandfree1
(29.10.25)
Panelcilere güvenip bu işe girme. Yeni lisansız üretime 1,5 senedir teiaş kapasite vermiyor. Elektriği üretiyorsun fakat yerel iletimci ürettiğin elektriği almıyor.

www.teias.gov.tr
Buradaki aylık lisansız üretim duyurularını ve kapasite tablolarını takip et, ne zaman bulunduğun il/ilçeye kapasite çıkarsa, yerel iletimci kimse git onunla görüş ve ne kadar boşluk kaldığını öğren ona gören kendine yol haritası çizersin.

Yeni yatırım yapanlar Seracısından, fabrikacısına, sitesinden avm sine tüm Türkiye 2024 şubattan beri kapasite açılsın diye bekliyor. Bir çok ilde dağ gibi başvuru dosyası yığını var kapasite açılmasını bekleyen. Milyon dolarlar çatılarda ölü yatırım olarak şuan duruyor.
+1
krtkartal
(29.10.25)
youtube'da bu işi yapıp sürekli anlatan bir abi var onun kanalında detaylı bilgiler mevcut oraya bakabilirsin. senin dediklerini sanırım bi 5-6 yıldır yapıyor.

www.youtube.com
0
duyulmasi gerektigi kadar
(30.10.25)
(13)

Fenerbahçe ve Beşiktaş neden tüm enerjisini masabaşına harcıyor

messina123
Günlerdir hakemlerin bahis oynaması üzerine ikisi de Galatasaray’a yüklendiler (ne alakaysa). Ancak gelinen noktada görüyoruz ki Galatasaray’ın 2021 şampiyonluğu elinden alınmış.
Günlerdir hakemlerin bahis oynaması üzerine ikisi de Galatasaray’a yüklendiler (ne alakaysa). Ancak gelinen noktada görüyoruz ki Galatasaray’ın 2021 şampiyonluğu elinden alınmış.
-5
messina123
(29.10.25)
encrypted-tbn0.gstatic.com

Bu verileri takım ismi vermeden, iskoçya liginde böyle bir durum var normal mi desem herkes burada açıkça bir kollanma görür de ondan
-1
grimavi
(29.10.25)
Beşiktaş bitik onu geçelim de FB'nin GS'ye yüklenmesi çok doğal zira en çok şampiyonluğu GS kazandı. Bu tabii ki mantıklı bir yüklenme değil mesela var kararları çok konuşuluyor oysa yabancı var geldikten sonra gs lehine daha çok karar verilmeye başlandı. ya da zorbay'dan en fazla puan alan takımın fb olması vs...
-3
eisberg
(29.10.25)
Cunku turkiye'de hicbir sey sadece calisarak kazanilmiyor. Besiktas ve fenerbahce de aptalca yonetildikleri icin masa basi oyunlari disinda ellerinde koz yok. Galatasaray nispeten daha iyi yonetiliyor ama genellikle gunu kurtaran hamleler yapiliyor.

Kisacasi ne turkiye ligi ne de turkiye ligindeki herhangi bir takim ben cok temizim diyebilir. Akli basinda herkes bunu gorebilir aslinda ama aptal olmak ya da sucu disarda aramak her zaman daha kolay.

@grimavi'nin paylastigi istatistik ise komik tum bunlarin bir ornegi gibi. Iskoc liginde bu istatistigi paylassan bu tabloyu hangi matematik bilmez hazirladi diye sorarlar adama. Kaynaksiz olduguna adim gibi eminim ustelik.
-3
bosver nicki
(29.10.25)
başarısızlıklarına kılıf bulmak için masabaşı oyunlara enerji harcıyorlar.
masabaşı oyunlara enerji harcadıkça daha da başarısız oluyorlar.
her iki klup de kısır döngüye girdi, çıkmaları zor.
fenerbahçe uzun yıllar ali koçta ısrar etmeseydi belki çıkardı bu döngüden ama artık çok geç. çoluk çocuk galatasaraylı oldu.
-4
abelardo
(29.10.25)
simdi paylasilan gorselde galatasaray 37 faulde bir kart goruyor. super ligda genelde mac basina bir takimin yaptigi faul miktari 10-20 arasinda oluyor. yani bu gorsele gore galatasaray iki macta bir kart goruyor demektir. ama gercekte bu sene galatasaray 10 macta 20 ye yakin kart gordu, diger takimlarla aradaki fark da ciddi oranda degil. hele gorseldeki gibi yaklasik 8 kat fark yok.

ama cok rahat bir sekilde bu gorselin kaynaksiz ve dayaniksiz oldugunu internette cesitli, kendi guvendiginiz, bircok farkli kaynaklardan gorebilirsiniz. internet herkesin elinin altinda, gorsel hazirlayarak inandirici olmuyor bazi seyler.

www.transfermarkt.com.tr
0
emrahday
(29.10.25)
Kart sayılarıyla ilgili şu da var. Galatasaray gördüğü kırmızıyı derbinin 34. dakikasında görmüş. Yani direkt skora etki edecek şekilde görmüş.

Fenerbahçe 85. dakikada üstelik rakip de 10 kişiyken yani 11’e 10 oynanırken kırmızı görmüş.

Beşiktaş aynı şekilde rakibinin 10 kişi mücadele ettiği maçta 90+8’de kırmızı görmüş.

Her kulvarda rezil rüsva oluyorlar. Amaç şu biz başarısızız Galatasaray başarılı. Biz başarılı olamıyoruz o halde Galatasaray’ı da kendi çöplüğümüze çekelim. Kafa yapısı bu yani
-3
🌸messina123
(29.10.25)
bu iş siyaset gibi. başarısızsan dış etkenlere bağlarsın. kılıçdaroğlu bir kere olsun hatasını kabul etti mi? kollama ayrı konu ama gs takım kalitesi ve istikrar olarak son 5 senedir fb ve bjkdan daha başarılı. dış etkenlere gelirsek kollama 4 büyük takım ve anadolu takımları arasında oluyor. türk futbolunda bir tane temiz takım yok varım diyorsa net yalandır.
+1
mikahakkinen
(29.10.25)
dün bugün çıkan hakemlerin bahis oynama meselesi çok yüksek ihtimalle gs lobisi tarafından ortaya atılmıştır. tamamen bir cambaza bak durumudur.

gs, formasına yasa dışı bahis sitesi reklamı almıştır. aynı yasa dışı bahis sitesinin sahibinin çocukları gs maç önü seremonisine çıkmıştır. söz konusu bahis sitesi sahibi, hasta gs taraftarıdır.

bu yasa dışı bahis baronlarının hakemlere para verdikleri biliniyor. asıl hikaye burada. burası biraz eşelenirse gs'nin çok canı sıkılır.
0
co2s2
(29.10.25)
fetö'ye platin sponsor olup, fetöcü topçuyu senelerce kaptanı ve efsanesi ilan eden, tesislerinde fetö savcılarına çift kale maç yaptıranın senelerdir fetööö diye bağırması gibi, bahis şirket sahibi olan adamı apar topar başkanı ilan edip şirketten sahipliğinin düşürülmesi telaşına giren takımın yine başkalarını bahisle suçlaması. ve bunları yaparken de türkiye ve avrupa'da şike denince akla gelen ilk takım olması.

kısacası birtakım komiklikler, şakalar, vapurlar.
+1
lifeisopeth
(29.10.25)
cooperr
(29.10.25)
AKP ve cemaatin hukum surdugu son 25 yilda basarili olmus, zenginlesmis, isleri tikirinda kim varsa istisnasiz yargilanmalidir. GS maalesef sicili en kabarik kulup olarak goze carpiyor. Ben gs taraftari olsam bu kadar basaridan, dominasyondan rahatsiz olurdum sahsen. Arada da yandas Trabzon ve akraba Gumusdag'in takimina sampiyonluk verilmis:) Guler misin , aglar misin? Bursa'yi da unutmayalim cemaatin altin yillarinda genelkurmay baskanini dahi iceri aldiklari yillarda tum Turkiye'nin cemaatci ertugrul olarak bildigi adamin takimi sampiyon oluyor, tesadufe bakin:) Ama GS taraftari cok baska kafada, 20-25 hafta bu sene gene feneri sampiyon yapacaklar, fener ayarlamis, ligi fener dizayn ediyor diye ciddi ciddi konusurlar:) Hadi eskiden Hincal vardi ilgi cekmek, kufur yemek, cok konusulmak icin boyle seyler ortaya atardi, o degil akli basinda bir tane mi gs taraftari olmaz ya:) Sorsan hep magdurdur, ama kupadan yer kalmamis muzede:) Nasil oluyor, hep size kumpas, herkes size karsi ama en sonda hep siz kazaniyorsunuz, Allah misiniz siz?
-1
speedy
(29.10.25)
@speedy

90-00 arasinda 6 gs sampiyonlugu var, fenerin tek sampiyonlugu var. ortada akp yok.

hadi onu gectik..

00-10 arasinda 3 gs sampiyonlugu, 4 fener sampiyonlugu var.
yani akp'nin ilk 10 senesi fenere mi yaradi diyecez?

ben cimbomlu olarak bu dominasyondan rahatsizim evet, cunku ortada rakip kalmadi... ic kavgalariniz dedikodunuz bitse de artik bir odaklansaniz, bir iki sene sampiyon olsaniz cok isterim ki biz de biraz hirslanalim.
0
cooperr
(29.10.25)
@cooperr: 90-00 arasinda akp yok belki ama donemin Agar, mesut yilmaz gibi baska guc odaklari vardi ne tesaduf ki onlara da yanasmissiniz, onlar da sizdendi ki Agar etkisi hala daha suruyordur, adam godfather'daki Marlon Brando'dan daha guclu halen Turkiye'de. Gs'in her seferinde Anadolu'dan bu derece kayipsiz, sorunsuz cikmasi hayret verici. Fenerbahce ise dusmancasina muamele goruyor her sehirde. Herkes en cok Fener'i yenmek istiyor. Gs yeni yeni derbi galibiyeti gormeye basladi, sampiyonluklarinin yuzde 80'i falan Anadolu'dan gelen puanlar ve Fener'e anadolu'dan gelen celmeler sayesindedir. O yuzden zaten getirelim play-off'u dendiginde Gslilar ofkeden deliye donuyor. Play off'da da biz sampiyon olduk derler ama o sampiyonlugun nasil ikina ikina guc bela geldigini en iyi kendileri bilirler.

AKP'nin ilk yillarinda nasil soft oldugunu bilmeyen yok, 9 16 kulerini traslamadi, darildim ben seviyesindeydi akp o ara. zaten o arada aldik o sampiyonluklari. Turkiye'nin en buyuk winnerini en buyuk loseri yapti AKP. Kadikoy, Fenerbahce denince kizli erkekli, laik, bogaza karsi viski yudumlayan, din, ahlak dusmani, chpli olarak kodlanmisiz biz akp'nin kafasinda. Sizse tam tersi. Tum mesele o zaten.
+1
speedy
(29.10.25)
(3)

Almanya'da 5 yıl öğrenci vizesiyle kalan oturum alabiliyor mu?

runaway
Almanya'da master'a kayıt yaptırıp okulu uzatabildiği kadar uzatıyorlar gördüğüm kadarıyla. 5 sene bekleyince bir maaş kriteri aranmadan oturum alma hakkı olabiliyor mu?
Almanya'da master'a kayıt yaptırıp okulu uzatabildiği kadar uzatıyorlar gördüğüm kadarıyla. 5 sene bekleyince bir maaş kriteri aranmadan oturum alma hakkı olabiliyor mu?
0
runaway
(11.10.25)
Hayır tabii ki. Öyle olsa Almanya’ın nüfusu herhalde 500 milyon olurdu. Oturum izni kriterleri resmi kaynaklarda yazar.
0
orient blue
(11.10.25)
işçi vizesine geçiyorlar.
0
biravekahve
(11.10.25)
oncelikle oturum izni ve "suresiz" oturum iznini ayirmak gerekir. almanyada ogrencilere 3 aydan sonra oturum izni veriliyor ve bu oturum izni icin belirlenen sure genelde okul suresi boyunca oluyor. okul bitince de is arama amaciyla oturumlari 1 yila kadar uzatilabiliyor.

suresiz oturum ise daha baska. almanyada suresiz oturum yani "Niederlassungserlaubnis" sahibi olmak icin;
- 5 yil almanayda ikamet etmek gerekir
- 60 ay emeklilik primi odemek yani bir yerde sigortali calismak gerekiyor.
- b1 almanca bilgisi gerekiyor
- bir suca bulasmamis olmak gerekiyor
- kendini gecindirecek kadar para kazaniyor olmak gerekiyor, yani 60 ay calistin sonra isi biraktin olmuyor.
bu vize turune diger deyisle isci vizesi denilebilir cunku suresiz oturum icin calisiyor olmak en onemli sart.
0
emrahday
(13.10.25)
(3)

Yazılımda alan ne zaman seçilmeli?

Algorix
2. sınıfım şu an için gpa kasmaktan başka bir şey yapmıyorum ama yavaş yavaş bir alan seçip ona yönelmenin gerektiğini düşünmekteyim. Top tier bir üniversitedeyim. PhD yapmanın neredeyse zorunlu olduğu hot topicler (AI,ML,NLP vs.) pek ilgimi çekmiyor hem aşırı rekabet var hem de CS'ten çok istatisti
2. sınıfım şu an için gpa kasmaktan başka bir şey yapmıyorum ama yavaş yavaş bir alan seçip ona yönelmenin gerektiğini düşünmekteyim. Top tier bir üniversitedeyim. PhD yapmanın neredeyse zorunlu olduğu hot topicler (AI,ML,NLP vs.) pek ilgimi çekmiyor hem aşırı rekabet var hem de CS'ten çok istatistik ve matematik temelli. Şu an aklımda distributed systems heavy backend engineer olmak var.

Amacım teknik derinliği olan bir alanda kalifiye bir swe olmak fakat big techlerden (faang) birine giremezsem yukarıda dediğim iş işlevsiz kalıyor mu?

Yoksa CS temellerini iyi öğrenip genel konulara hakim bir yazılımcı olmaya çalışıp iş hayatına başlayınca mı derinleşsem?

bir diğer soru master yapmak swe kariyer için mantıklı mı yoksa 2 senelik iş tecrübesi 2 yıllık top tier (avrupa veya abd taraflarında) üniversitedeki master eğitiminden daha mı değerli.

kafam karıştı ben ne yapayım kısa ve orta vadede?
0
Algorix
(06.10.25)
master bence çok gerekli değil fazla uğraştırıcı. onun yerine o alanda bi işe girsen daha mantıklı. ama idealist ve çalışkansan yapılabilir yine iyi bi ünide.

alan genelde 3-4. sınıfta seçilir. ona göre dersler alırsın ona göre ilerlersin. ha mezun olduktan sonra da seçilebilir geç değil. ona göre işlere başvurursun vs. ama okurken seçmek daha avantajlı tabii.
+1
jelly bear
(06.10.25)
oncelike master derinlesmek istedigin alanda akademik disiplin ve motivasyon saglar. ama master surecinde zaman ve emek harcadigin her konunun is hayatinda karsiligini bulamayabilirsin. master egitimi siradinda istedigin ozgurlugu de bulamayabilirsin, ozellikle tez doneminde uzerine calisacagin konular hocalarin yonlendirmesi on plana cikabiliyor. tabi ilerlemek istedigin yolda master egitimi iyi hocalarla birlikte ufuk acici olabilir.

distributed systems uzmanligi konusunda da onundeki profesyonel seceneklerin sadece faang oldugunu dusunme. bunlarin disinda da uzmanligini konusturacagin avrupa ve amerikada bircok sirket bulabilirsin. o nedenle bu sirketler olmazsa emegin bosa gider diye dusunme.

bence iyi bir swe olabilmek, iyi bir "mindset" gelistirip ve bu sayede sistemler uzerindeki problemleri cok daha iyi algilayip, uygun yaklasimlar gelistirebilmekten geciyor. bunun icin de iyi bir temel sart. cok calismak, birseyler ogrenmek bilinen problemleri cozmek icin en iyi yol. ama kimsenin goremedigi problemleri gorebilmek, farkli alternatif yollar gelistirebilmek tamamen iyi bir temel bilgi sahibi olduktan sonra mumkun.

ama yaklasiminda sunu degistirmeni oneririm, "temel konularda kendini gelisirmek" ile "uzmanlik ve derinlesmek", A veya B gibi iki ayri yol degil. ikisi beraber yurutulmesi gereken ayni yol aslinda. cunku alaninda iyi olmak icin tek bir dogrusal yol yok. bir konuyu ogrenirken biraz temel konularda, biraz da is hayatindaki uygulamalardan beslenmen gerekiyor.

bu durumu su sekilde somutlastirabilirim, ornegin distributed systemler konusuna bakarken onune cloud sistemlerin en onemli konularindan biri "serverless" kavrami cikar. sonra bunun is hayatinda en populer araclarindan biri "aws lambda" ya bakarsin. bunun nasil konfigure edildigini, nasil calistirildigini, avantajlarini dezavantajlarini gorur uygularsin. ama bu noktada derinlesme ihtiyaci duyarsan kendine "buna neden gerek var" diye sorar, sonra "event driven" sistemlerden girer "stateless" sistemlere neden ihtiyac var diye cikarsin. ama belkide tam tersi olur, bazen de temel konulardan yola cikar gercek is hayatindaki uygulamalarina dogru ilerlersin.

kisaca her sey noktalari birlestirmek, sorgulamak, kavramlar arasi iliskileri kurmak. o nedenle hangi noktadan basladigin en kritik mesele degil, cunku herkes icin ve her konu icin tek bir dogru yok. zaten bu isin en guzel tarafi kafalarin once karismasi, sonra o kafa karisikligi icinde kendi dogrunu bulmak. benim nacizane tavsiyem bunlar.
+1
emrahday
(06.10.25)
mezun olduktan sonra seç. ciddiyim bak. ben öğrenciyken ölüp bittiğim alanları mezun olup iş bakarken hiç sevmemiştim sektördeki karşılıkları filan çok farklı, çalışabilieceğin firmalar da önemli. mezun ol sonra seç en temizi.
+1
kaptan maydanoz
(06.10.25)
(12)

Özellikle evlilere bir soru

encokbenisevinnolur
Birkaç ihaleye fesat karıştırma vs haberi okurken aklıma geldi.Şöyle şimdi bu işleri yapanlardan evli barklı olanı da var.Mesela yapan kadınsa kocası, erkekse karısı nasıl oluyor da "hayirdir nereden geliyor bu değirmenin suyu" demiyor eşine, sonuçta aniden mantıksız bir zenginleşme olarak görünür m
Birkaç ihaleye fesat karıştırma vs haberi okurken aklıma geldi.

Şöyle şimdi bu işleri yapanlardan evli barklı olanı da var.

Mesela yapan kadınsa kocası, erkekse karısı nasıl oluyor da "hayirdir nereden geliyor bu değirmenin suyu" demiyor eşine, sonuçta aniden mantıksız bir zenginleşme olarak görünür muhtemelen bu dışarıdan.

Diğer türlüsünü da aklım almıyor, bu işlerin içindeki insanlar evde oturup "hahah nasıl s*ktk ama, şrank, şerefe" yapan karikatür tipler de olamaz gibi geliyor yani.

Bir de insan tedirgin de olmaz mı, yani bu eve gelen para kirli paraysa, yarın bir gün hapsi boylamayalim diye?

Neyse soru şu:
Eşiniz aniden, maaşlı çalışıyor olsun kendi işi olsun, birden ve açıklanamaz bir biçimde çok para kazanır olursa, hayırdır nereden geliyor noluyor demez misiniz?
0
encokbenisevinnolur
(14.08.25)
Haberlerden bağımsız olarak yazacağım tamamen. Kendi tahmini yazacağım; illegal işlere bulaşanların büyük kısmı ''ben bi b*k yedim'' diye direkt aynı gecenin akşamına söylemiyordur bence. Yani filanca iş anlaşması yaptım, biraz kazanacağız gibi hep yumuşatarak ve kendini legalize ederek anlatıyorlardır. İnsanoğlunun doğasında var bu, yanlış yaptığını bilse bile her zaman kendisini haklı çıkaracak bir rasyonelleştirme içindedir, insan beyni kendi yanlışıyla bir kez yüzleşti mi kabullenmekte zorlanır çünkü sorgulamamak ya da legalize etmek bu sürecin ön koşullarından birisi diyebiliriz sanırım.
Herkes ''bedel ödendi'' diye geziyor zaten :D
Çok çalıştım, kazandım bile diyebilir sgfahgd. Eşlerine de birden yansıtmıyorlardır bir gecede villaya taşınalım demiyordur, yavaş yavaş işte akıtıyordur parayı. İnsanoğlu lükse çabuk alışır, e hanımlar da nereden geliyor demek yerine daha çok gelsin diyorsa bir bakmış DP gibi gecekondudan çıkmaların, havuzlu villa rutinlerine dönmüştür hayat :)

Kısacası büyük kısmı sormuyordur, üzümünü ye bağını sorma misali.
0
titanic kemancısı
(14.08.25)
bu isleri yapanlar da esleri de ayni ahlakta muhtemelen. bence direkt umursamiyorlar, zaten herkes yapiyor, biz niye yapmayalim diye bi ahlaki cöküs var bence.
0
mamu
(14.08.25)
Parayla goze batacak birsey almiyorsa gizli tutulabilir. Ben gizli tutuldugunu sanmiyorum da detay verilmemis olabilir tabii. Burada atlanan nokta su, ihaleye fesat karistiranlar, ya da torpille ise girenler falan kendilerine "ne kadar kotu bir insanim haksiz yere para kazandim" demiyor ki. Cevresinin sayesinde kazandigini dusunuyordur, gayet normal goruyordur, gormeyen adam yapmaz zaten. Es icin de olay cok detaylari bilinmeyecek sekilde "is" yapilarak iyi para kazaniyor seklinde gorulebilir.
0
mbond
(14.08.25)
Abi ben şimdi insaatciyim. Sonuçta is yapiyorum.
Hanima diyorum ki efsane bir ihale aldık belediyeden. Hanim diyor Nasil oldu, diyorum işte iş planıni begendiler vs.
Nereden bilecek yani para yedirdigimi falan.

Ya da misal ticaret yapıyorum. Bir anda diyorum çok iyi satış yaptık. Ama naylon fatura çıkıyor ileride.

Bu tarz şeyleri eşin bilmesi imkansiz yani.

Senin dediğin ben bugün belediyede memurken bir anda insaat şirketi sahibi olmamda olur. Yoksa bu isteyken bir anda cosanlarin eşinin anlaması kolay değil. Ve böyle olunca sormayanlar tabiki suça yataklik ediyor biliyoruz. Hiç kimse bugün bulgur yerken yarın havyar yiyip sormamazlik yapmaz.
0
logisticsmanager
(14.08.25)
yukardakilere ek olarak, ortalama bir turk ailesinde, ozellikle ic anadoluda ya da kucuk yerlerde kadinin yerini, bilgisini ve farkindaligini oldugundan iyi degerlendiriyorsunuz bence. eve giren paradan calismayan bir kadinin yuksek ihtimalle hic haberi yok zaten, mutfak harcamasi ve harclikla yasamini surduren cok ya da maas kartini esine veren. aileler oyle sandiginiz gibi ortak hesaplarla, bu ayki gelirimiz ne kadar neye ne kadar harciyoruz gibi bir muhabbet icinde degiller. benim kuzenlerim ve etraflarindaki insanlar filan mesela esleri kiralarini oduyor, harclik veriyorlar, ama para nereden geliyor neler oluyor bitiyor filan pek haberleri yok, mesela bir dugun falan varsa iste suna altin takilacak, kiyafet alsak iyi olurdan oteye gecmeyebiliyor muhabbet. sozlukte falan atip tutulanlara bakmamak lazim.
0
kassiopeia
(14.08.25)
Bunun homojen cevabı yok. Öylesi de vardır, öbür türlüsü de.
Türk aile yapısının genelinde kadın, erkeğin işinin detayını bilmez, ilgilenmez. Kafa yormaz.
Ayrıca eşlerin kumaşı genelde aynıdır.
Hayatımda bir defa eşin rüşvet aldığını öğrenince valizini hazırlayıp kapının önüne koyanı gördüm.
0
Mirket
(14.08.25)
Bu işleri yapanların eşleri de ahlaksız +1

Para geldiği için sorgulamıyorlar. Aksine ihale alamayan eşine dırdır ediyorlardır.
0
nawar
(14.08.25)
Bu konular helal haramı bilmek anlamak benimsemek ve ahlakla ilgili hususlar.

Genelde tencere kapak misali birbirini buluyor bu kimseler.
Bir de yakın tanıdık ve kimselere kıyasla durumlarının iyi olması işlerine geliyor olsa da kesinlikle ilerleyen zamanda bu tür haksız kazançlar yanlarına kâr kalmaz.
0
diyecevaplandı
(14.08.25)
demezler cunku:

1- tencere kapak
2- kulturumuzde erkeklerin isine pek karisilmaz.
0
cooperr
(14.08.25)
Yazılanlar çok doğru. Bu illegal işleri yapanlar eşleriyle üniversite kütüphanesinde tanışıp evlenmiyor herhalde. Karıları da aynı çevrelerde yaşayan, aynı ahlaksızlığa sahip onların kadın versiyonu olan kişiler. Kocalarının yaptığı işlerle gurur duyar bunlar. Mesela bazen twitter'da kader mahkumlarına af diye sürekli yazan kadınlar görürsünüz. Bunlar işte onların karıları. O yüzden saklamalarına veya bir açıklama yapmalarına pek gerek yok.
0
messor
(14.08.25)
bizim toplum olarak ya da insanlik olarak uzlasmis oldugumuz ortak bir ahlak normu yok ki. ortada tek bir dogru olmayinca esler arasinda uzlasma cok da zor degil.

kendi normunuza gore ihaleye fesat karistirma ahlaksizlik olabilir (bana gore de boyle) ama bunu yapan biri kendini cok basit sekilde rasyonelize eder, "herkes yapiyor", "isler boyle donuyor", "yapiyorum ama bir amac ugruna yapiyorum", "biz yapmayalimda baskalari mi yapsin" "bir sekilde biri bu ihaleyi ayni sekilde alacakti, biz aldik cok mu" "ihaleyi oyle aldim ama kazandigim para ile kac yetime yardim ediyorum biliyor musun" "yaptim allah affetsin" "biz ne acilar cektik, biraz da biz kaymagini yiyelim" "yaptigim ihaleye fesat karistirmak sayilmaz" ... bu cumlelerden herhangi birini kendine, ailene soylediginde temize cikmak cok da zor degil. hele para isin icine girince ahlaksizlik degil, tam tersine taktir bile edilirsin.

bir diger konuda da kendi ahlakimizi mutlak ve herseyden ustun gormek cok buyuk hata. her insanin zaafi var ve o zaaflar uzerinden ahlakimiz test edildiginde ne yapacagimiz, ne hissedecegimiz buyuk bir muamma. cok ahlakli olabilirim ama bunun nedeni cok erdemli olmam da olabilir, ama diger taraftan ahlakim bu gune kadar yeterince test edilmemis de olabilir. bunu zaman gosterir.
0
emrahday
(14.08.25)
genelde geleneksel aile yapısına sahip kişiler bunlar. kadın ekonomik olarak pasif, evi erkek geçindiriyor. hesaplar ayrı, kadın ne kadar paraları olduğunu bilmiyor vs.

ben bir ay normalden %20 fazla kazansam eşim anlar ve bana sorar. ben de aynı şekilde. şeffaf ve ortak hesap kültürü, kadın ve erkeğin eşit ekonomik güce sahip olduğu daha modern ailelerde oluyor.

geleneksel bir aileden geliyorum. benim babam da evi geçindiren kişiydi. ticaretle uğraşırdı ve onlarca banka hesabı ve kredi kartı vardı. ne kadar parası olduğunu ölünce öğrendik.
0
sir gawain
(14.08.25)
(5)

web programlamada ai'ın sınırları nedir?

runaway
tamamen ai kullanarak büyük bir portal kodlayabilir miyiz?
tamamen ai kullanarak büyük bir portal kodlayabilir miyiz?
0
runaway
(11.08.25)
büyük bir portaldan kastınız nedir tam olarak o önemli, benim ai'ye yazdırdığım ticket sistemi var, günlük 3bin kullanıcı şimdilik sorunsuz kullanıyor. sadece database sorgularını optimize edip yayına aldım ama hala yapmam gereken optimizasyonlar var. sunucu metriklerine baktığımda hoşuma gitmeyen yerler var, o yüzden biraz fazla kaynak kullanıyorum şimdilik bu da fazla fatura olarak yansıyor.
0
duyulmasi gerektigi kadar
(11.08.25)
proje buyuyup veri satirlarindaki ekstra bilgiler arttikca, AI yanlis karar veriyor yeni kod yazarken, bu hatalari ya testlerle yakalamaniz ya da cok detayli code-review yapmaniz gerekiyor. son bir haftada 10 tane rapor yazdirdim her seferinde bir kenarini hesaplamayi unuttu agent.
0
compumaster
(11.08.25)
az da olsa programlama bilgin varsa evet,
yoksa hayır.
0
kaptan maydanoz
(12.08.25)
yazilim muhendisliginde her seye "projeye eklenecek ozellik / ozelligi gelistirmek icin harcanacak zaman" ekseninde bakmak lazim. herhangi bir istenen ozellik ai ile de insan emegi ile de yapilabilir. burada en onemli degisken harcanacak zamandir. eklenecek ozelligin etki alani dusukse, daha az entegrasyon gerektiriyorsa, dokunulacak kod miktari nispeten dusukse, ya da bunlarla beraber karisik mantik iceriyorsa ai ile cok iyi isler cikiyor. ama kod buyudukce ai icinden cikilamaz, debug yapilamaz, kaynak kullanimi acisindan kotu kod yaziyor.

ai tarafindan kodun iyi yazilmamamasinin en buyuk nedenlerinden biri prompt secimi. iyi bir yazilim muhendisi kod yazarken sadece bu gun icin degil, kodun ilerde alacagi sekil icin de kod yazar. yani bir ozellik eklenirken "bu ozelligi ekle" demek yerine cok dikkatli sekilde "bu ozelligi ekle, ilerde bu su modullerde kullanilacak, kullanim yogunlugu bu olacak o nedenle daha az memory kullanilmasi lazim, stack kullanimi az olsun heap uzerinde calissin" gibi daha spesifik tarifler gerekiyor. yoksa o kod bu gun calisir, ama ilerdeki gelistirmelerle beraber calismaz olur.

buna ek olarak ai ile yazilan kodlar ya kod denetleme sureclerinden gecmiyor ya da o kadar kod yaziliyor ki denetlemek imkansiz hale geliyor. ornegin bir gelistirici bir satir dahi kod yazsa bu kod baska gelistiriciler tarafindan inceleniyor, performans etkisine kaynak tuketimine bakiliyor, nasil calisitigi bilgisi bir gelistiriciden digerine aktariliyor, testleri yaziliyor vs. ama ai ile yazilan kodlarda bunlar atlandigi icin proje buyuyunce kodun nasil calistigi, performans etkisi, kaynak tuketimi icin ciddi debug surecleri gerektiriyor.

ozetle kucuk isler icin super, buyuk isler icin dikkatli bir gelistirme gerekiyor.
0
emrahday
(12.08.25)
Bence llm çok iyi bir yardımcı ama dediğim gibi, yardımcı. Bu işlerden hiç anlamadan sadece llm’in ipiyle ciddi bir işe girişilmesi uzun vadede orta-üst düzey komplikelikte bir proje için sürdürülebilir olmaz bence.
0
grv
(13.08.25)
(6)

balı arı mı üretiyor

Karim iceride uyuyor ben seni dusunuyorum
bu kadar çok balın arıyla üretilmesi mümkün mü? marketteki ballar arılardan mı elde ediliyor?
bu kadar çok balın arıyla üretilmesi mümkün mü? marketteki ballar arılardan mı elde ediliyor?
0
Karim iceride uyuyor ben seni dusunuyorum
(04.07.25)
Piyasadaki balın % 90 i sahte.
0
designer
(04.07.25)
Bu kadar çok sütün ineklerden elde edilmesi gibi, evet, arılardan elde ediliyor.

(bkz: hayvancılık)

Ortalama bir kovan arı 20kg'a yakın bal üretir bir yılda. İyi verimli bir ırk ise, ideal koşullarda ve optimum verimle avrupada 80 kg'a kadar çıkabiliyor bazen...

Dünyanın her tarafı çiçekler, ağaçlar vs. nektar kaynaklarıyla dolu... Kaldı ki şekerli su verseniz yine bal yapabiliyor arılar.

Marketteki bal eğer namussuz bir üreticiden ise pek tabii glikoz vs. maddeler katılmış olabiliyor, bu ayrı bir konu...

Balın kalitesi içinse bin çeşit faktör var. En önemlileri arının ırkı, hastalık ve parazit olmaması, nektar topladığı flora, mevsimsel özellikler...
0
yadigar
(04.07.25)
Mobildeyim, ekleme:
Bu kadar yumurta da tavuklardan elde ediliyor. Ama o tavuklar hayat boyu 1 adım atmıyor. Sun'i yemler ile besleniyor, antibiyotik basılıyor vs... Haliyle yumurta tavuktan da olsa besleyici ve sağlık verici özelliklerini yitiriyor. Marketteki balların birçoğu da şekerli su şerbeti verilmiş arılardan... Bal zaten yüzde doksan bilmem kaçı saf fruktoz olan bir ürün. Şekerli sudan mamul olunca polen ve enzimlerden fakir oluyor. Glikoz şurubu kadar olmasa da, ondan çok da farklı bir şey olmuyor. Canan Karatay gibilerin tüketmeyin dediği bal bu. Flora çeşitliliği bol, rakımı yüksek bir yaylada üretilmiş ve arılara verimi arttırmak için şeker, kek vs. verilmemiş bir karakovan balının bir çay kaşığı bile inanılmaz aromatiktir. İnsan fazla tüketemez...
0
yadigar
(04.07.25)
Sahtesi nasıl yapılıyor bilmiyorum ama organik diye satılan ve arının yaptığı ballarda da hile oluyor.
biliyorsunuz arı çiçeklerden polen toplar kovanda bal yapar. ama arıların çiçek çiçek gezip uzaklara gidip gelmesi vakit aldığı için bazı arıcılar(%90ı) kovanların önüne bildiğiniz toz şeker(zirai marketlerde içine bişeyler daha karıştırılarak arı yemi, maması, besini, diye satılır) döküyorlar ve arılar o şekerleri bala çeviriyor. eğer düzenli aldığınız bal markası varsa ve bu balın tadı sürekli aynıysa o arı şekerle bal yapmıştır.
0
duyuruuser
(04.07.25)
her balı arı üretiyor fakat arıların normalde çiçeklerden nektar toplaması ve onunla bal üretmesi gerekirken üreticiler bu süreci daha hızlı ve ve verimli olması adına arı kovanlarının dibine karşısına şeker şurubu koyuyor. arı kilometrelerce ucup nektar aramak yerine devamlı burdan şeker alıp kovana peteklere koyuyor.Bunda da arının doğal olarak kattığı enzimler, amino asitler ve diğer besin öğeleri olmuyor. boş şeker yani. sahte bal dedigimiz şey bu
0
limonlu eksi
(04.07.25)
arilari kovanlarinin onune seker serbeti veya ari keki konulmasi endustriyel uretimde biraz zorunluluk. normal sartlarda arilar mevsim sartlari, cevredeki cicek cesitliligine gore farkli yerlerlere goc etme egiliminde oluyorlar. ornegin baharda bol cicekli olan alcak bolgeler yazin sicak ve kurak olabiliyor. o nedenle de arilar mevsime gore yer degistiriyorlar. endustriyel uretimde ise belli bir yere bagli kalindiginda kovandaki suruyu kaybetmemek, kovanin aclik cekip goc etmemesi icin takviye besin veriliyor.

bilincli ureticiler bulundugu bolgeyi tanir ve sadece zorunlu durumda bu besin takviyesini verir, ama bilincsiz ureticiler maksimum verim icin devamli besin takviyesi ile arilari tembellestiriyorlar. ayrica kisin arilar her turlu aclik ceker, kovanin buyuk kismi kaybedilir. bu kaybi azaltmak icin besin takviyesi verilir.

besin takviyesi olmamasi icin de cesitli yontemler var, ornegin kara kovan denilen yontemle kovanlar insan etkisinden uzak yuksek yerlere, orman ve vadi derinliklerine kuruluyor, tum sezon acilmiyor. bu kovanlarda bal orani az oluyor, en onemlisi de tum yil beklenen bal supriz olarak mevcut olmayabiliyor. bu isi gelir olarak yapiyorsaniz kara kovan bali riskli, ama daha degerlidir.

ya da gezici kovanlar var, mevsim sartlarina gore uretici kovani kamyonetine yukluyor ilkbaharda alcak bolge ciceklerinin oldugu, yazin ise daha serin yuksek yaylalara cikartarak geze geze uretim yaptiriyorlar.

marketten aldiginiz bal buyuk ihtimalle besin takviyesi olan baldir. ureticiden direkt alirsaniz ozellikle yaz sonu alacaginiz bal takviyesiz, baharda aldiginiz balda arilar takviye almis olur. tadarak bu farki anlamak zordur.

kisaca bal endustriyel uretimle maksimum verime ulasarak arilar tarafindan uretilir. en dogal bal ise kara kovan balidir, ama her kara kovan diyene de inanmamak lazim
0
emrahday
(04.07.25)
(5)

Abdülhamid

kizil karga
En çok toprak kaybeden padişah kendisi eleştirdiğimiz zaman hep bu açıdan eleştiriyoruz ama Abdülhamid bu anlamda gerçekten başarısız bir padişah mıydı yoksa dönemin şartları gereği mi yaşandı bu kayıplar, mesela Abdülhamid yerinde Kanuni ya da Fatih olsaydı farklı politikalarla farklı yönetim karar
En çok toprak kaybeden padişah kendisi eleştirdiğimiz zaman hep bu açıdan eleştiriyoruz ama Abdülhamid bu anlamda gerçekten başarısız bir padişah mıydı yoksa dönemin şartları gereği mi yaşandı bu kayıplar, mesela Abdülhamid yerinde Kanuni ya da Fatih olsaydı farklı politikalarla farklı yönetim kararlarıyla bu kayıp olmayabilir miydi ya da Osmanlı'nın yıkılma süreci bi 200 sene geciktirilebilir miydi yoksa o noktadan sonra Superman gelse yine de farklı bir sonuç olmaz mıydı sizce?
0
kizil karga
(24.06.25)
En cok toprak kaybeden Abdulhamid degil. 1,5 milyon kilometre kare kaybetmis yani bugunku Turkiye topraginin 2 kati kadar yer ancak sonrasindaki surecte 7,5 milyon kilometre karelik bir kayip soz konusu. Abdulhamid tahttan indiginde sirbistan yunanistan falan bagimsiz ama bugunku topraklarinda degil, daha Selanik bizde, iclere dogru bugunku makedonyanin cogu, nerdeyse Novi Pazar denen yere kadar bizde.

Bu arada Abdulhamid'in elestirilmesi meselesinin toprak kaybiyla ilgisi yok. Baskici olmasiyla alakali elestiriliyor. Bugun muhafazakar olarak bilinen Mehmet Akif Ersoy da dahil bunlara.

Abdulhamid geldiginde de gittiginde de devletin durumu cok iyi degil, kendisi politikayla falan idare etmis bir sekilde o kadar sene. Ancak olen olmus zaten cenazesi kalmis. Tabii bunlar subjektif konular. Ancak su gercek var, bizde buyuk guclere direnebilecek bir vaziyet yoktu zaten.

Kanuni'yi bilmem ama Fatih olsa da ne kadar etkisi olurdu bilinmez. Sonucta Abdulhamid doneminde denk sayilabilecek bir durumda degiliz. Vizyonu olan deha biri bile olsa sonuclar benzer olurdu.
0
mbond
(24.06.25)
Abdülhamid sonrası padişahlar kukla padişahlar olduğu için onları Osmanlı'nın bağımsız padişahları olarak kabul etmek mümkün değil, başındaki insanlar ne derse onları yapıyorlardı zaten, Abdülhamid'i kendi kararlarını kendi inisiyatifiyle aldığını düşünerek böyle sordum, yoksa tabii ki sonradan daha büyük toprak kaybedilmiştir, kaldı ki koca imparatorluğu da kaybettiler.
0
🌸kizil karga
(24.06.25)
osmanliyi bir arada tutan sey imparatorluk anlayisi ve ummetcilikti. yani imparatorlukta yer bulan tum halklar ya guc ile ya da ummetcilikle merkeze yani istanbula bagli kaliyordu.

fransiz ihtilali ile tum dunyada bu anlayis degisti. milliyetcilik ve ulus kavrami yukseldi, bundan da en zararli cikanlar imparatorluklar oldu. osmanli bunun karsisinda mucadele etmeyi secti, balkanlarda milliyetcilik cabuk yayildi, oradaki halklar artik "ben yunanim", "ben sirpim" demeye basladi. musluman topluluklarda bu daha yavas oldu, ama yine de oldu, arnavutlar da bu kervana katildi ve imparatorluk icinde her yerde kendini osmanlidan bagimsiz goren ulus bilinci artti.

bu akimda padisah olarak ne yapabilirsin? ya cok sert onlem alip tepelerine binersin, isyanlari bastirirsin. ama bunun icin de ekonomik olarak guclu, dis siyasette ic islerine karistirmayacak kadar korkutucu olursun.

ya da alternatif olarak tum bu uluslar uzerinde yeri gelip iplerini gevsetip, yeri gelip onemli yerlere kendi adamlarini yerlestirip fark ettirmeden toplulugu yonetip, ekonomik olarak stratejik yerleri elde tutup kapitalist strateji ile ve kulturel hegomonya ile bu topraklari bir anlamda elinde tutarsin.

osmanli 1. yolu secti, ve bir yerde nefesi tukendi, ingiltere ikinci yolu secti hala eski cografyalarinda hukum surmese de kulturel ve ekonomik olarak etkin.

ataturk ise ucuncu yolu secti, madem milliyetciligin onu alinmiyor, ummetcilik bile buna engel olamiyor, o zaman biz de "turk milletiyiz ve ulus devletiz" dedi.

gunumuz turkiyesinde hala tartismalarin ana ekseni budur, "ummetcilikten erken vaz gecildi, bu bizi bir arada tutabilirdi" diyenler, yani abdulhamitciler. ya da alternatif olarak "milliyetcilik nedeniyle ummetcilik etkisiz kaldi, islemeyen uzvu keselim, kendimizi turk ulusu olarak tanimlayalim" diye ulusalcilar. hala bunu tartisiyoruz, hala gecmise donup yeniden imparatorluk ve ummetcilik candirmak isteyenler var, diger taraftanda imparatorluk anlayisini kenara birakip ulus devleti elde tutmak isteyenler var.

kisaca ne yapilsa imparatorluk anlayisi yikilirdi da hangi yol daha acisiz olurdu bu tartisma konusu.
0
emrahday
(24.06.25)
Daha iyisi mümkündü diyen de mümkün değildi diyen de haklıdır.
Adam çok zor, kötü bir zamanda yönetmiş ülkeyi. Dış dünya açısından çok zor durumda Osmanlı.
İç dünya açısından da sürekli darbe ve öldürülmek korkusuyla yaşıyor.

Abdülhamit siyasi bir figür oldu o yüzden o konuda tarafsız bir kaynak, yazı bulmak herhalde imkansız.

En çok toprak kaybeden, en fazla savaşa giren, en çok mektup yollayan gibi etiketlere takılmamak lazım bence, doğru bilgiye ulaşmamızı zorlaştırıyor.

“Osmanlı’nın yıkılması” olarak da bakmamak gerek duruma. Aslında ülke aynı ülke. Yönetici, yönetim şekli ve egemenler değişti.

Sen ne düşünüyorsun kızıl karga?
0
michael_knight
(24.06.25)
Not: Osmanlıyı birlikte tutan ümmetçilik değildi. Abdülhamit’e de tekten toprak kaybı üzerinden vurmaya gerek yok. Çok da önemli değil. Ümmetçilik konusunda güneydoğu asyaya varan misyonlarını hiçbir müslüman kazımadı bile abdülhamitin. Osmanlıyı bir arada tutan güçlü merkezi otorite idi. İmparatorluğun son yüzyılında mümkün vergi gelirlerinini %7’si ancak toplamabilir hale gelmişti. Bu zayıflamış ekonomik güçle ümmet değil haşa allah gelse baş edemez. Hele Arapların, ümmetçiliği sallamamasını geçtim türkleri neredeyse müslüman bile saymamasını falan saymıyorum bile.

Uzunca yazdım ama sildim. Sadece konunun ümmetçlikle falan değil 18.yy başında çoktan bozulmuş toprak sistemiyle ilgili olduğunu unutmamak gerekiyor. Abdülhamit ortalama bir 19.yy despotudur. Önemli bir insan değil. Konu detayı için İsmail Cem’den Türkiye’de Geri Kalmışlığın Tarihi, Doğan Avcıoğlu’ndan Türkiye’nin Düzeni’nin ilk cildi, Stefanos Yerasmios’tan Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye’nin İlk cildini okuyabilirsiniz. Abdülhamit süregelen bir silsile içerisinde ortalama bir tiptir. Zaten gördüğü ilk gerçek mukavemetle yani hareket ordusuyla karşılaşınca tabanları yağlamak durumunda kalmıştır yaratmaya çalıştığı korku imparatorluğu bitince.
0
sanal hayvan
(24.06.25)
(9)

Red bull'un bu gücü nereden geliyor?

mikahakkinen
2 adet F1 takımları var. Bir kaç futbol takımları var, sayısız spor organizasyon takımları var. Sadece enerji içeceği satarak bu kadar ekonomik güçleri olması şaşırtıcı.Avusturya merkezli bu takıma Avusturya hükümetinin desteği var mıdır? Nereden geliyor bu güç?
2 adet F1 takımları var. Bir kaç futbol takımları var, sayısız spor organizasyon takımları var. Sadece enerji içeceği satarak bu kadar ekonomik güçleri olması şaşırtıcı.

Avusturya merkezli bu takıma Avusturya hükümetinin desteği var mıdır? Nereden geliyor bu güç?
0
mikahakkinen
(04.05.25)
Red Bull kendi başına evrensel bir endüstri yarattı, bu kadar güçlü olması normal, bence Red Bull Avusturya hükümetine destek oluyordur.
0
Kaleci Saçlı Yırtıcı Forvet
(04.05.25)
çok ürün satıyorlar. diğer sporlarda da ana sponsor olarak destekçiler ancak redbull'un girdiği bir alana markalar daha yüksek sponsorluk bedelleri ile giriyor. bazen redbull'un ana sponsor olarak ödediğinden daha fazlasını verip küçük bir sticker yapıştırabiliyorsunuz. güçleri markalarında.
0
ahmet oturum cerezi
(04.05.25)
Tam soruna cevap değil ama ilginç bulacağını düşünüyorum.

www.youtube.com
0
Mirket
(04.05.25)
Cunku satiyorlar. Mavi yaka olup da redbull icmeyen yuzde %5 falandir bence. Nerde bir isci, emekci gorsem redbull iciyor. Bu sanayi, endustri redbull ustune donuyor, gece vardiyalari, degismeli shiftler falan redbull sayesinde oluyor.
Not: Tr'deki durumu pek bilmiyorum, Avrupa'dan bildiriyorum
0
freedonia
(04.05.25)
sadece bayramda uzun yol yapanların içtiğiyle f1'i finanse ederler :p
0
gabe h coud
(04.05.25)
enerji icecegi maliyeti az ve kar marji yuksek bir urun. boyle olunca markalar ya yuksek karli olacak ve cok vergi verecekler. ya da alternatif olarak kazanilan parayi sponsorluk ve reklam gibi alanlara kaydirip karliligi dusuk tutup marka degerini yukseltecekler. zaten bunu yapmazlarsa coca cola, pepsi gibi devler tarafindan ezilirler.

yani kisaca kazanci buyuk oranda sponsorluga harcayip, karliligi minimumda tutup, piyasayi domine etme stratejisi yapiyorlar.
0
emrahday
(04.05.25)
İşin reklamı, stratejisi bir yana gerçekte yahudi olmadan bu büyüme olmaz, olmuyor.
Böyle bir çok markanın arkasında yine kendilerine bağlı medyanın desteği var.
Bir çok sektörde bası markaların yönetici kadrosuna bakıldığında bu net şekilde görülür.
0
diyecevaplandı
(04.05.25)
bi yerde okumuştum maliyeti 15-20 cent falan redbull maliyeti. ama 3-3.5 dolara satıyor. dünyaca tanınmış bi marka. kar marjı yüksek.
0
jelly bear
(04.05.25)
ona bakarsak coca cola da alt tarafı kola satarak dünyanın en büyük şirketlerinden biri oldu.

türkiye’de bar içeceği olarak algılanıyor olabilir ama avrupa’da insanlar süpermarketlerde kasa kasa alıyor evlerine. su ve koladan sonra en çok tüketilen şey olabilir. çakması monster bile ihya oldu.
0
sir gawain
(04.05.25)
(11)

Kim şampiyon olur? Gs Fb hangisine yatıralım parayı?

mikahakkinen
GALATASARAY (71 puan)Samsunspor (D)Bodrum FKEyüpspor (D)SivassporTrabzonspor (D)KayserisporGöztepe (D)BaşakşehirFENERBAHÇE (68 puan)Sivasspor (D)KayserisporGaziantep FK (D)BeşiktaşBaşakşehir (D)EyüpsporHatayspor (D)Konyasporburun sıkma farkıyla Mourinho psikolojik üstünlüğü aldı gibi. Kim olur şampi
GALATASARAY (71 puan)
Samsunspor (D)
Bodrum FK
Eyüpspor (D)
Sivasspor
Trabzonspor (D)
Kayserispor
Göztepe (D)
Başakşehir

FENERBAHÇE (68 puan)
Sivasspor (D)
Kayserispor
Gaziantep FK (D)
Beşiktaş
Başakşehir (D)
Eyüpspor
Hatayspor (D)
Konyaspor

burun sıkma farkıyla Mourinho psikolojik üstünlüğü aldı gibi. Kim olur şampiyon?
0
mikahakkinen
(08.04.25)
tabii ki gs. fener cok kirilgan takim. bunun sebebi de camia olarak butunlesememeleri. gs'de ise durum tersi. bu detay son haftalarda gs'yi zirvede tutuyor. ornek: onceki sezonlar.
0
buenosdias
(08.04.25)
%55 GS
%45 FB

Fenerliyim.
GS 4 puan kaybetmesine kaybeder ancak biz firesiz gidebilir miyiz emin degilim.
0
nuevo
(08.04.25)
oranlar nedir?
0
turkuaz
(08.04.25)
gs 1,33 fb 3,25
0
🌸mikahakkinen
(08.04.25)
galatasarayın oynayacağı 8 takımın 5 inin başkanı gsli hele 3ü koyu gsli amigo. isteseler bile puan kaybetmezler.
0
my fault
(08.04.25)
Bu oranlar ile ya FB oynanir yada no bet. Sampiyonluk oranlari ile bahis oranlari mantikli degil.Bunu GS'li olmama ragmen yaziyorum.
0
turkuaz
(08.04.25)
Acun aktif, TFF ne derse yapıyor. GS yönetimi maalesef pasif kaldı. Ne yapıp edip FB alır diyorum.
0
eisberg
(08.04.25)
önceki sezonlar gerçekten emsal niteliğinde ancak futbol sürprizlerle dolu tabi.

ben yine de galatasaray'ın daha güçlü ve akılcı bir oyuncu ve teknik kadrosu olduğunu ve ayrıca 3.5 puan artıda oluşunu göz önünde bulundurduğumda gs %90 fb %10 ihtimalle şampiyon olur diyorum.
0
makarnavodka
(08.04.25)
arada 3 puan değil 4 puan var. galatasaray 1 maç yenilse yada 2 maç berabere kalsa dahi şampiyon tabi bu arada fenerin her maçı kazanması şartıyla. gs yüzde 90 şampiyon.
0
sizofren06
(08.04.25)
burada www.euroclubindex.com her gun guncellenen olasilik matrix var. su anda gs icin %77, fb icin %22 olasilik gozukuyor.

tabi gs nin olasiligi %50 altina dusmesi bir maglubiyete bakar. ya da fb nin olasiligi %0 a yaklasmasi da bir maglubiyete bakar.

oyun olarak bakinca da iki takim da cok kirilgan. iki takimin da diger takimlarla maclarinda cok ciddi donum anlari oluyor, o an mac bir taraftan diger tarfa geciyor. bence hala olasiliklar basa bas. fb de skoru degistirecek, kulubeden girecek cok daha fazla ayak var. gs ise ozellikle kanatlardan arkaya sarkan rakip oyunculara, genel olarak defans problemine cozum bulursa sampiyonlugu alir.

oranlara bakinca da 1,33 icin gs ye vermek mantikli degil. gs taraftariyim, fb nin sampiyon olma olasiligi bence hic de az degil.
0
emrahday
(08.04.25)
Fb şampiyon %80. Okan kendini yere atarak psikolojik üstünlüğü ve şampiyonluğu kaybetti.
0
Mcfly
(08.04.25)
(6)

Kavrama noktasını görmeden gaza basılıyor muydu?

ya ben lan neyse
debriyaja sonuna kadar basılıyken ayağı yavaş yavaş kaldırdığımızda kavrama noktasında araba titriyordu ya. o kavrama noktasına gelmeden önce gaza biraz basılıyor muydu? yoksa araba illa ki biraz hareket edecek, sonra mı gaza basılıyordu?edit: düz yolda.
debriyaja sonuna kadar basılıyken ayağı yavaş yavaş kaldırdığımızda kavrama noktasında araba titriyordu ya. o kavrama noktasına gelmeden önce gaza biraz basılıyor muydu?

yoksa araba illa ki biraz hareket edecek, sonra mı gaza basılıyordu?

edit: düz yolda.
0
ya ben lan neyse
(31.03.25)
Eş zamanlı olarak sol ayağı debriyajdan çekmeye başlarken çok hafif gaz verilir, kavramaya gelince zaten araba hareket eder. Gaz vermeden sadece yarım kavramayla arabayı hareket ettirmek zararlı olabilir bence.
0
duguit
(31.03.25)
duz yolda hafif gaz versen yeter. zaten dumduz yolda gaz vermeden de debriyaj ayarini iyi yapabilirsen araci kaldirabilirsin..

ne kadar ve ne noktada gaz vermen gerektigi araca ve debriyaja gore degisir, araci kullanmadan soylemek imkansiz. her arac farkli.
0
cooperr
(31.03.25)
Akülü arabasını anlatmis biri de xd

Kimse söylememis yine; hafiften gaz vermeye baslayabilirsin. Zaten zamanla otomatiklesecek merakma
0
abuzer
(31.03.25)
Debriyajdan tamamen çekince gaz vereceksek teknik olarak debriyaja basmamıza da gerek yok diyebiliriz direkt gaza basalım bakalım gidiyor mu araba; debriyajdan çekerken orantılı olarak gaza basarsın gaza basmazsan motoru beslemediğin için kavramayı geçtikten sonra araba stop eder.
0
kizil karga
(31.03.25)
aracına göre değişir o iş ama gaz vermekte fayda var hatta bunu alışkanlık edinmek lazım.
bazı hatta çoğu dizel araç eğimsiz yerde sadece debriyajla kalkar mesela.
0
lazpalle
(01.04.25)
araca gore, yolun egimine gore, aracin motor bakim durumuna gore degisir. hatta hava sicakligine gore de degisir. deneme yanilma, arac sesine titremesine gore bir sure sonra refleks haline gelir.
0
emrahday
(01.04.25)
(5)

oturma izni doğum yeri typo

ted
EU oturma iznim var, doğum yerim ç harfini içeriyor. Geçen yıl ç yerine c olarak yazmışlardı, bu sene ç yerine g olarak yazılmış. Schengen bölgesinden de çıktım, giriş yaparken problem olma ihtimali var mı?
EU oturma iznim var, doğum yerim ç harfini içeriyor. Geçen yıl ç yerine c olarak yazmışlardı, bu sene ç yerine g olarak yazılmış. Schengen bölgesinden de çıktım, giriş yaparken problem olma ihtimali var mı?
0
ted
(31.03.25)
olmaz diye dusunuyorum neticede daha garip kiril alfabesi arap alfabesi falan kullanan yerler var, onlarin kelimelerinin yaziminda da illa ki istikrarsizlik oluyordur. sirf bunun icin sana sorun cikarmalari pislik olur. bir de adin degil neticede yanlis yazan.
0
hot potato
(31.03.25)
Bazi arkadaslarim dikkatsizlikten dogum yerine bir sene Istanbul bir sene ilceyi (kadikoy/uskudar vs.) yazdilar, sorun olmadi. typo'dan sorun olacagini sanmiyorum.
0
mirafiori
(31.03.25)
bu biraz gec bir cevap da.

Bir sey olmaz.

Ancak baska bir nokta, Benim dogum yerim Turkiye, oturum izninde. ile ilceye ne gerek var. istiyorsaniz hastaneyi de yazin.
0
wallcan
(01.04.25)
oncelikle isim-soyisim, daha sonra dogum tarihi ile kontrol yapiyorlar. cok nadir durumlarda isim ve dogum tarihi baska biri ile ayni olabiliyor, bu durumlarda da ayristirmak icin dogum yeri gibi diger ozelliklere baktiklari olabiliyor. cok kotu niyetli birine denk gelmeyince sorun olacagini dusunmuyorum.
0
emrahday
(01.04.25)
@wallcan pasaporta ilçeyi yazmışlar ben de o şekilde devam ettiriyorum :D
0
🌸ted
(01.04.25)
(7)

Almanya Vizesi Turistik mi Ziyaret mi?

nuisance2
Selamlar,Schengen vizesine başvuracağız.maksat gezmek, normalde turistik vizeye başvuracağız fakat orada yeğenim aile ile yaşıyor ziyaret vizesine de başvurabiliriz.almanya hangi tip için daha uzun vize veriyor tecrübesi olan var mı?
Selamlar,

Schengen vizesine başvuracağız.
maksat gezmek, normalde turistik vizeye başvuracağız fakat orada yeğenim aile ile yaşıyor ziyaret vizesine de başvurabiliriz.

almanya hangi tip için daha uzun vize veriyor tecrübesi olan var mı?
0
nuisance2
(19.03.25)
yegeninin aile ile yasamasi ne demek?
"yegen" o kadar da yakin olmuyor ayrica orada oturan kisinin maddi durumunun da iyi olmasi lazim. senin basvuracagiZZ yazmandan kalabalik oldugunu ve "aile"yle yasayan yegeninin de ögrenci oldugunu düsündüm. eger böyleyse ziyaret vizesinde sikinti cikar.
0
sonsuz
(19.03.25)
ziyaret vizesi ret olasılığı daha düşük, yani daha iyi bir vize. ama seni davet edecek kişinin düzgün bir davet mektubu yazması ve iş durumu, oturduğu evin uygunluğu gibi bazı kriterleri karşılaşması gerekiyor.

yani 'aile ile yaşamak'tan kastın -atıyorum- au pair'le oraya gitmiş olması ve alman bir ailenin evinde bir odada yaşamasıysa ya da düzenli bir işi yoksa hiç deneme. normal turist vizesine başvur.

vizenin uzunluğu almanya'ya kaçıncı kez vize için başvurduğun, cinsiyetin, yaşın, iş durumun, tr'deki mal varlığın yani kısacası tamamen senin profiline bağlı. hangi tip vizeye başvurduğunun pek bir önemi yok.
0
sir gawain
(19.03.25)
Vize randevusu için en az 7 ay beklemeyi de göze alarak başvuru listesine kayıt olun.
0
oligomer
(20.03.25)
yeğen dediğim alman vatandaşı 35+ yaş kendi ailesi coluğu cocuğu işyerleri v.b olan birisi.

normalde turistik başvuru yapacağım fakat vizeyi daha uzun vereceklerse ziyaret te seçebilirim duruma göre.

profilim gereği red yemekten çekinmiyorum sadece vize süresini uzun alabilmek istiyorum.
0
🌸nuisance2
(20.03.25)
isin icine yegen girince ondan "Verpflichtungserklärung" denilen davet icin taahut mektubu isterler. cok zor bir belge degil, yasadigi yerde belediye veya yabancilar dairesinden alip size gonderebilir. bu belge olursa vize buyuk ihtimalle cikar.|

vizenin uzunlugu ise gerekceye bagli, vize tipi egitim/calisma olsa uzun cikar da turistik veya ziyaret vizesi icin sizden gidis-donus ucak bileti isteyeceklerdir ve sadece o sure icin vize vereceklerdir buyuk ihtimalle.
0
emrahday
(20.03.25)
ziyaret vizesi ile turist vizesi ayri seyler mi? ben turist vizesine basvururken Verpflichtungserklärung'u da belgelere ekleyip yapiliyor diye biliyorum.

Annemlere gonderdim ben de yeni onlar da basvurdu vizeye ama randevu bekliyorlar.
0
bohr atom modeli
(20.03.25)
Yeğeni falan hiç karıştırmadan kendiniz başvursanız daha iyi olur,”geri dönmez” algısı oluşturmamak için.
Bu sefer kısa bile çıksa, cascadia için yatırım olur.
0
arenas
(20.03.25)
(6)

İtalya Hk.

digits
Merhaba.Bir arkadaşım İtalya da yüksek lisans için bir üniversiteden kabul aldı.Benim de başvuru yapmamı istedi ama italya da yüksek lisans sonrası kalmak istediğimizde yaşam koşulları nasıldır bilemedim?Yaşamış veya yaşayan arkadaşlar tecrübelerini paylaşabilirler mi acaba?Bankacılık, finans bölümü
Merhaba.

Bir arkadaşım İtalya da yüksek lisans için bir üniversiteden kabul aldı.Benim de başvuru yapmamı istedi ama italya da yüksek lisans sonrası kalmak istediğimizde yaşam koşulları nasıldır bilemedim?


Yaşamış veya yaşayan arkadaşlar tecrübelerini paylaşabilirler mi acaba?

Bankacılık, finans bölümü mezunu birisi kolay iş bulabilir mi? Türk vatandaşlara karşı yerlilerin tutumu nasıldır? Eğitim ve sağlık hizmetleri nasıldır?
0
digits
(18.03.25)
Diger avrupa ulkelerinde yasadigim arkadaslardan duydugum kadariyla egitim ve saglik daha iyi, ozellikle kuzeyde. Is bulmak kolay degil iyi Italyanca bilmek sart, genel olarak fazla is yok olanin da maaslar dusuk. Turk olmak fazla dezavantaj degil Milano'da buyuk firmalarda calisan tanidiklarim var, ama italyanca biliyor hepsi. 1-2 tane italyanca bilmeden global firmaya giren tanidigim da vardi, ama ofiste sosyallesme konusunda problem oluyor onda da.

Okul bittikten sonra direk is bulursan is tipi oturma izni alabiliyor veya 1 yil gecerli is arama tarzi oturma izni alabiliyorsun.
0
mirafiori
(18.03.25)
italyada yüksek lisans mezunu iki arkadasim var. ikisi de almanya'da is buldu sonrasinda.
ayrica almanya'da genel olarak cok italyan var. parasi icin almanya'da yasiyorlar. para ve issizlik acisindan italyaya subjektik bir sekilde iyi bakmiyorum.

ayrica sag hükümet... italya'ya gezmeye ya da hobi olarak yüksek lisansa gidilir bence.
0
sonsuz
(18.03.25)
bocconi hariç hayır.

gidin hollanda'da parasıyla bir mba yapın italyaya gezmeye gidersiniz.

italya'da politecnico'da master tamamladım burslu.

zorluğu vs getirisi değmez.

türkiye'de amerika ingiltere parasıyla dandik üniversitelere gidenler vasatlar önünüze geçer, avrupa amerika'da gerçekten repütasyona bakarlar.
0
kveldulv
(18.03.25)
italya'da yaptıgım yüksek lisans hıcbır isime yaramadı. italyada kriz var büyük sehırlerde yasam çok zor küçük şehirler köy gibi, italyadaki arkadaslarım hep almanyaya ya da ıngıltereye gıtmeye çalışıyor
0
kurcalamabozarsin
(18.03.25)
Şöyle söyleyeyim İtalya'nin okumuş tayfası İngiltere'de restoranlarda garsonluk, pizzacılık yapıyor. Bir de çok köylü, keko ve maço bir toplum. Turist olma dışında adımınızı atmayın derim. Ha anadolu' da dandik şehir, üniversite mezunu iseniz İtalya denenebilir ama büyük şehirde yaşamış, iyi üniversite mezunları için İtalya boş iş kesinlikle
0
freedonia
(19.03.25)
italyada yasiyorum. yasamak icin cok guzel bir ulke.

diger taraftan italyada is bulma imkani diger orta ve kuzey avrupa ulkelerine gore daha zor. bircok italyan genci calismak icin diger avrupa ulkelerine goc ediyor.

bankacilik/finans bolumu de is bulmanin zor oldugu bir bolum. ama italyadan mezun olduktan sonra diger avrupa ulkeleri alternatif olarak dusunulebilir. tabi is bulmak icin sadece diploma yeterli degil. bunun icin diger bircok farkli niteligin bir araya gelmesi gerekiyor, iletisim yetenegi, yabanci diller, sertifikalar, network, ve en onemlisi egitim sirasinda yapilan stajlar ve is tecrubeleri cok onemli. bu konuda da caba sarfetmeden sadece diplome ile kariyer planlamak riskli olabilir.
0
emrahday
(20.03.25)
(1)

C# varken java öğrenmek

Karim iceride uyuyor ben seni dusunuyorum
2025'te mantıklı mıdır? Java ileride cobol, fotran gibi bir şey olur mu?
2025'te mantıklı mıdır? Java ileride cobol, fotran gibi bir şey olur mu?
0
Karim iceride uyuyor ben seni dusunuyorum
(13.03.25)
populer diller arasinda bence hangi dil ogrenecegin hangi dil ile ilgili calisma ortami, bir problemin oldugunda destek olacak birini bulma imkani, birlikte proje yapabilecegin ekip ve proje degerlendirmesi ile yapilmali. ozellikle bu iki dil icin sunu diyebilirim java ogrenip ilerde c# ya da tam tersi bir gecis cok mumkun cunku bu diller gerek syntax, gerek derleme ve calisma ortami mimarisi acisindan farkli olsa da diger dillere nazaran birbirine cok benzer diller. zaten bu iki dil birbirinden cokca esinleniyor.

o neden hangisinde daha iyi ortam bulursan o dile yonel. zaten programlama dili ogrenmek, hele bu iki dil acisindan degerlendirilirse cogunlukla yaklasimlari ogrenmek demek. bu iki dil de iyi bir object oriented dil, bu nedenle bu yaklasimi ogrenince digerinde de bircok seyi yapabilirsin. sadece detaylar uzerine yogunlasman gerekli.

bir diger konuda profesyonel dunyada insan omrunde bircok yazilim dili ile hasir nesir oluyor. kimi zamanla oluyor, ornegin ben ilk once pascal dili ogrenmistim, daha sonra egitim dili disinda kullanim alani kalmadi. c++ ogrendim ama belli bir uzmanliga gelemedigim icin calisma ortami bulamadim. java ogrendim hem calisma ortamim hem de bir sorunum oldugunda destek alacagim kisiler cok yakinimdaydi. ama bircok durumda da uzerinde calisacagimiz dil secimini kendimiz yapamiyoruz. bir gun sirket dedi ki java yerine bircok projede nodejs kullanmaya karar verdik, bilgimi kisa zamanda bu alana aktardim. yarin bir gun artik rust kullancaz da diyebilirler, ya da cok ilgimi ceken bir projenin golang ile yazilacagi duyrulur sirf o projeyi kacirmamak icin golang da ogrenmem gerekir. bunlar konusunda secim yapmak her zaman istegimize kalmayabiliyor.

java ozelinde de sunu diyebilirim, java ozellikle "enterprise" uygulamalarinda bircok projenin ana dili. buyuk projelerde dil degistirmek de bircok durumda cok zahmetli. o nedenle java dili cok kisa surede yerini koruyacaktir. ama bu durum java icin degil, c# icin de ayni, bu iki dilde cok fazla rekabet var, turkiyede de, uluslararasi piyasada da. java hindistanin resmi dili diyebiliriz. o nedenle java veya c# yok oldugu icin degil bu rekabette yer edinmenin zorlugu nedeniyle endiselenmelisin.

ben bu gun bir dil ogrenecek olsam dusuk seviyede c++ veya rust ogrenirdim. cunku bu dillerde ogrenilen bilgi birikimi diger dilleri ogrenirken cok degerli. alternatif olarak da daha yuksek seviyede golang bir secenek olabilir. cunku ozellikle microservice mimarisi icin ciddi avantajlari olan bir dil. daha yuksek seviyede bir dil icin de python veya javascript/nodejs bir alternatif olabilir, cunku bu konuda dil ogrenmeye cok fazla efor sarfetmeyip daha cok platforma odaklanmis olursun. yuksek seviye dille baslamak bir dezavantaja neden oluyor, o da memory, pointer gibi konudalarda ogrenme surecini ertelemis oluyorsun. dusuk seviye ile baslmanin dezavantaji da bu tarz seyleri ogrenmek o kadar zaman aliyor ki uzun sure uretkenlik saglayamiyorsun.

umarim demek istedigimi ifade edebilmisimdir.
0
emrahday
(13.03.25)
(15)

Türkçe bilmeyen birini en şok edecek Türkçe kelimeler neler?

ermanen
Türkçe bilmeyen birini en şok edecek Türkçe kelimeler hangileri?Sebepleri farklı olabilir:- okunuşu garip gelebilir- komik olabilir- başka dilde benzer anlam taşıyabilir- başka dilde benzer kelime veya okunuşu olabilirher türlü örneğe açığım.bize bile garip gelebilecek Türkçe kelimeler vardır tabii.
Türkçe bilmeyen birini en şok edecek Türkçe kelimeler hangileri?

Sebepleri farklı olabilir:
- okunuşu garip gelebilir
- komik olabilir
- başka dilde benzer anlam taşıyabilir
- başka dilde benzer kelime veya okunuşu olabilir

her türlü örneğe açığım.
bize bile garip gelebilecek Türkçe kelimeler vardır tabii.
0
ermanen
(13.03.25)
İnsan yiyen=Yamyam. Kulağa yummy gibi geliyor.
0
ruhen hastayim ben
(13.03.25)
Şafak isminde olmak.
0
runaway
(13.03.25)
bende beni de şok eden birkaç hikaye mevcut.

eksisozluk.com

başka bir kişisel hikaye olacak ama bir vakit alan isimli dingiliz bir beyefendi ile birlikteydik. bana da kargo gelmişti. "alan janderzel zartanyan" yazıyor üzerinde ve masamda duruyordu.

geldi bu. neden orada benim ismim yazıyor diye sormuştu. işin tuhafı alan kelimesi yerine alıcı kullanılır değil mi?

eski eti nero da büyük olay olmuştu yine bu ejnebi tayfa arasında. en çok fotoğrafı çekilen abur cuburdu eskiden.

çalıştığım bir firma adının anatolia minerals olmasından ötürü am diye logo yaptırmış ve tüm belgelerde kısaltma olarak kullanıyorlardı. presidentlerden birine söyledim. bir daha görmedik o kısaltmayı. uzun uzun yazdık firma tekrar satılıp ismi değişene kadar.

şu alan bey bir de müge ismini "müyc" diye telaffuz ederdi.
0
janderzel zartanyan
(13.03.25)
Goygoy

Çemkirmek

Dırdır
0
gilbeys
(13.03.25)
Bir kısmı Türkçe değil ama bizim de kullandığımız bazı isimler duyunca ya da okuyunca şaşırtıyor

Yazılışı sebebiyle; Nigar, Togay, Tugay, Ufuk, Engin, Can, Baran, Buse

Okunuşu sebebiyle; Asım
0
akhenaten
(13.03.25)
sok eder mi bilmiyorum
rus arkadasim icin; dis fircasi, muz-buz-tuz gibi benzer olanlar
fransiz,; mert
alman; beste, figen
0
spherical
(13.03.25)
internette bir adam cumhuriyet kelimesine çok gülmüştü. ingilizce kapsamında.
0
ya ben lan neyse
(13.03.25)
isim acisindan dusunulurse almanlar icin "şule" (okunusu okul demek) ve "türkay" (okunusu turkiye demek) isimleri karmasa yaratabilir
0
emrahday
(13.03.25)
isim olarak Ufuk
yer adi olarak Batman
0
cooperr
(13.03.25)
Niğde, rusçada no where gibi birşey
0
Ley
(13.03.25)
Şok denemez ama bir japon hapşurduktan sonra sen de gör dendiğinde 'send a girl' olarak algıladığını ve neden öyle dendiğini anlayamadığını söylemişti.
0
(14.03.25)
horlamak, hapşurmak, öksürmek, öğürmek, havlamak, miyavlamak gibi asıl sesinden türetilmiş kelimeler. bir adı vardı da buların hatırlayamadım.
0
ground
(14.03.25)
🌸ermanen
(14.03.25)
rus: kulak
0
hay sikfuck
(14.03.25)
menemen. bu cok gulduruyor yabancilari. ingilizce'de "man a man" gibi

Mine ismi olabilir. ingilizce'de "mine", benim veya mayın demek

Samsun ili "Samsung" gibi algılanır
0
🌸ermanen
(14.03.25)
(2)

grok su mu yakıyor?

biseysorcaktim
ne zaman geldi bilmiyorum ama bugün @grok diyerek twitleri yorumlatabiliyoruz. bir sürü böyle tweet gördüm. videolar, resimler, uzun yazılar hepsini yanıtlar. yazıları anlamak neyse de, videoları da yorumlamasına şaşırdım.yapay zeka araçları çok pahalı. gerek eğitmesi gerek kullanılırken oluştuğu ka
ne zaman geldi bilmiyorum ama bugün @grok diyerek twitleri yorumlatabiliyoruz. bir sürü böyle tweet gördüm. videolar, resimler, uzun yazılar hepsini yanıtlar. yazıları anlamak neyse de, videoları da yorumlamasına şaşırdım.

yapay zeka araçları çok pahalı. gerek eğitmesi gerek kullanılırken oluştuğu kaynak gereksinimi sebebiyle.

var mı bir açıklama ne kadar istek geliyor günlük, ne kadar harcaması var diye.

işin mali ve teknik durumunu merak ediyorum data varsa.
0
biseysorcaktim
(11.03.25)
Bir yandan promosyon yapmış oluyor. İlerde seni ücretli versiyonuna geçişe heveslendirip hazırlıyor.
Bir insanların neyi merak edip neyi sorduğu, ne tür cevaplarla tatmin olduğu hakkında veri topluyor.
Böylece kendini geliştirirken, yetersiz kaldığı yerler için ücretsiz olduğundan hoşgörü devşiriyor.

Maliyet de bir ArGe gideri oluyor.
0
Mirket
(11.03.25)
muhtemelen bir sonraki versiyon icin twitter verileri uzerinden daha fazla egitmeyi planliyorlar, tabi milyarlarca twit icinde etkilesim almis, degrlendirmeye deger olanlari ayiklamak icin boyle bir ozellik ucretsiz sunuluyor. cunku egitim icin her twit degil, insanlar icin bir sey ifade eden, belirsizlik iceren twittler daha degerli. ucretsiz olunca da bu ilk filtreleme isini biz insanlar yapiyoruz.
0
emrahday
(11.03.25)
(5)

Ekşi Sözlük Tıklama Sorunu

infernalcadre
Merhaba;Ekşi Sözlük web sitesine girdiğimde örneğin başlıklara tıkladığımda ilk tıklamada bir tepki vermiyor. dört beş defa tıklamak gerekiyor. Yaklaşık 1-2 aydır böyle.Diğer sitelerde ve bilgisayar genelinde böyle bir problem yok.Reklam engelleyici kullanıyorum.Sorunun cevabı için yanıtlarınızı bek
Merhaba;

Ekşi Sözlük web sitesine girdiğimde örneğin başlıklara tıkladığımda ilk tıklamada bir tepki vermiyor. dört beş defa tıklamak gerekiyor. Yaklaşık 1-2 aydır böyle.

Diğer sitelerde ve bilgisayar genelinde böyle bir problem yok.
Reklam engelleyici kullanıyorum.

Sorunun cevabı için yanıtlarınızı beklemekteyim

Teşekkürler.
0
infernalcadre
(04.03.25)
'Reklam engelleyici kullanıyorum.'

mobilde degil de bilgisayarda kullandiginizi varsayiyorum.

ilk tiklamanizda tarayicidaki link degisiyor mu? sayfa degismedigi halde link degisiyor olabilir bu sebepten. bu durumda 4-5 defa tiklamak yerine bi ileri geri yaparsaniz sorun kalmiyor.

evet birkac aydir boyle. sozlukle ilgili degil dogrudan. bi 15-20 dakikada 1 ilk tiklamanizi yok sayabilir.
bi geri ileri yaparak hayata devam edebilirsiniz.
0
fevzi123
(04.03.25)
hangi reklam engelliyiciyi kullanıyorsunuz? ublock origin ile ben pek sorun yaşamıyorum.
nadiren bazı linklere çift tıklamam gerektiği oluyor ama 1-2 aydan çok daha uzun bir süredir var o durum. 4-5 değil, ikinci tıklama yetiyor çoğunlukla.
0
biseysorcaktim
(04.03.25)
ayni problem bende de var. her seferinde sayfayi yenilemem gerekiyor.
0
65 derece
(04.03.25)
url sonuna #google_vignette ekliyor, be sayfadaki tum url click calismaz oluyor. ancak sayfa yenileyerek cozuluyor. buyuk ihtimal adblocker ve full screen reklamlarla ile ilgili bir problem.
0
emrahday
(04.03.25)
ublock origin'in my filters kısmına

eksisozluk.com###google_vignette

ekleyince reklam sebebiyle tıklayamama sorunu çözülmüştü.
0
nobody
(04.03.25)
(12)

Türkiye otel fiyatlarının uçukluğunun nedeni

avatar is back
Boludaki otelin geceliği 20-30k civarı, çok daha şık güzel oteller alplerde 6-8k liraya var. Bunun nedeni nedir? Sadece bu değil, tüm akdeniz de öyle. İngilizin uçak bileti + yurtiçi aktarma + 7 gün otel parasına biz anca 2 gece kalabiliyoruz. Neden?
Boludaki otelin geceliği 20-30k civarı, çok daha şık güzel oteller alplerde 6-8k liraya var. Bunun nedeni nedir? Sadece bu değil, tüm akdeniz de öyle. İngilizin uçak bileti + yurtiçi aktarma + 7 gün otel parasına biz anca 2 gece kalabiliyoruz. Neden?
0
avatar is back
(21.01.25)
Kaplumbağa deden.

Şimdik birileri ödüyor ve hala otel doluyor haliyle niye fiyatları sabit tutsunlar veya indirsinler değil mi.

Kimse ulan dur çok fiyat çektik demez işler düşmedikçe.
0
Shepard
(21.01.25)
Arz talep.
Kartalkaya'da sadece iki tane otel var. Kalacaksan onlardan birinde kalmak zorundasın.

Okulların tatil zamanı olduğu için de otel tamamen doludur herhalde.

Birisi otelin geceliğine 30 bin lira veriyorsa neden 25 bin liraya satsın ki?


Ama diğer örnekteki İngiliz aslında neredeyse tatile çıkmayacak ve zorla ikna ediyorlar bu fiyatlarla. Müsait uçaklarla, müsait otellerde ucuza tatil yaptırıyorlar.
0
michael_knight
(21.01.25)
@shepard, ilkokul 3 düzeyi analizin için teşekkürler. Peki madem doluyorsa, istedikleri fiyata satabiliyorlarsa millet kuyruk oluyorsa, türke gecesi 10k fiyat çekilen yerde almana ingilize uçak+7 gün konaklamaya 350€/£ çekiliyor?
0
🌸avatar is back
(21.01.25)
kartalkayadaki otellerin alplere gore avantajlari:
- skilift ucreti otel uretine dahil, alplerde cogu otel lift ucretini karsilamiyor, kimi otel indirim sagliyor.
- kartalkayada oteller yemek hizmeti konusunda cok iyi. 3 ogun yemegin yaninda aksam kek vs servisi, gece corba servisi de yapiyor.
- kartalkayada otellerin kendine ozel pistleri var, kayaklarinizi otel icinde kiralayabiliyor (bunun icin de ciddi ucret aliyorlar), otelden direkt piste cikabiliyor, piste ulasirken kayak tasima vs zahmetiniz olmuyor. ayrica kendi kayaklarinizi getirdiginizde de kayaklarinizla beraber piste erisiminiz zahmetli olmuyor.

alplerde kayak otellerinin kartalkayaya gore avantajlari:
- alperde cesitli zorluklarda cok zengin pist secenekleri var. kartalkayada pistler nispeten kisa, zorluk seviyesi limitli, pek fazla da secenek yok.
- alplerde cocuklu aileler icin cok daha fazla secenek var. kartalkayada otellerin cocuklar icin cok fazla hizmeti yok.
- alplerde kayak koyleri kis sporlari kulturunu yasiyor, sadece kayak ve snowboard degil cok daha fazla kis sporu imkani var. sehir yasantisi da bu kulture uyumlu.
- alplerde pistler daha donanimli, uyari levhalari, acil durumlar icin hizmet, karlama makinalari, ve daha hizli ve konforlu liftler. kartalkayada bu da limitli, verilen hizmetler de ne kadar para koparirsak kardir dusuncesinde.
- alplerde pist buyuklugunden dolayi populer pistlerin haricindekiler cok kalabalik degil. kartaltalkayada yuksek sezonda cok kalabalik ve lifler icin cok sira beklemek gerekiyor.

fiyatlari bunlar disindaki etkenler de belirliyor:
- en buyuk neden vize problemi. alplerde isvicre pahali ise, avusturyaya gidilir, secenek cok. turkiyede gelir durumu iyi olsa bile bircok kisi vize isleri ile ugrasmak istemiyor, oteller de bunu biliyor.
- turkiye kayak tesisi bakimindan fakir bir ulke. kayak oteli sayisi az. ama nufus ve talep cok, oteller rekabet etmiyor, belli nufuzlu kisilerin ellerinde tekellesmis durumdalar.
- kayak alanlari sehirden ve koylerden uzakta. o yuzden konaklamak icin otelden farkli secenek kalmiyor. alplerde sehir icinde bircok pansiyon, airbnb gibi secenekler fiyatlari dusuruyor.
0
emrahday
(21.01.25)
abi bunun çok basit psikolojik bir açıklaması var. Türk'e gecesi 250 euro diyor turiste 5 gece + uçak 350 euro diyor. Böyle olmazsa yabancı gelmez çünkü parası değerli + o gerçekten Alplere gidebilir. (dolayısıyla cimri/parasının değerini biliyor) Ama Türk 1000 euro ile Türkiye'de bir halt yapamıyor ve yurtdışına da gidemiyor, bari 4 gün tatile gideyim keyfim yerine gelsin diyor. Ayrıca batılı 1000 euroya kafayı kırsa eski bi araba alır veya pc toplar, veya 2-3 aylık market alışverişini yapar. Türk öyle düşünmüyor çünkü enflasyon, ötv vs. hiçbir şey gerçek değerinde değil Türk her şeye 2x-3x para veriyor ve ülkenin %48'i şikayetçi olsa da ne yazık ki bu düzen değişmiyor.

Ayrıca kültürel olarak Türkiye taksite çok alışık. Kredi kartına böldürüp bu meblağları ödeyebiliyorlar. Başka ülkelerde faizsiz taksit muhabbeti var mı, varsa tatil siteleri yapıyor mu emin değilim.
0
nhk ni youkosu
(21.01.25)
simdi otelcileri savunmuyorum, sadece tahminlerim ve gozlemlerim soyle:

Yurticinde nufus cok, tesis az. Dolayisiyla yuksek fiyat cekiyorlar nasil olsa kalacak enayi/zengin buluruz diye.

Ingilizler orneginde odalar toptan ve erken bir sekilde acentalara satiliyor olabilir. Klise olacak ama malum Turkiye'nin marka degeri olmadigi ve imajinin kotu oldugu icin Ingiltere'nin en les kesimi geliyor (istisnalar kaideyi bozmaz) onlara da cekilebilecek fiyatlar dusuk.

Bir de her otel yapmiyor bunu, tutup Bozburun'da kahvaltida organik dut receli servis eden luks butik otelin yabancilara ucuz oda satmasi diye bir sey yok.

Kendi adima varlikli bati ulkelerinden birinde yasayan birey olarak Turkiye hala tatil icin tercihim. Ozellikle sezon disinda Akdeniz ve Ege'de gidip kalabilecegim yerlere (sadece tesis degil, doga, deniz, hava, tarihi kalintilar vs falan diye de dusunursek) ayni ayarda ABD'de, Fransa'da, Italya'da, Ispanya'da falan gitmeye calissam kat kat fazlasini oderim. Ulkemiz insaninda genel olarak bir Turkiye'nin alisilagelmis iyi/orta sinif yerleriyle bati ulkelerindeki en alt seviye seyleri kiyaslama yatkinligi var biraz. Psikolojik olarak yurtidisi olsun de ne olursa olsun diye yurtdisinin en kotusune tav olma durumu var biraz. Bu konsept sadece tatil yerleriyle de sinirli degil.
0
hot potato
(21.01.25)
Kayak otellerinin yurt disina cok daha uygun fiyattan verildigine emin miyiz yoksa uyduruyor muyuz?
0
osssy
(21.01.25)
@hot potato; chamonix ile kartalkaya otelleri fiyatlarına aynı günler olarak bakabilirsin ve aralarındaki uçurumu görebilirsin. Chamonix'ye de en alt sınıf demezsin heralde.
5 yıldızlı chamonix otelleri bile kartalkaya fiyatını yapamıyor.

Kısacası duyuru sahibinin sorusu doğrudur. Yaşadığım yerde insanlara Türkiye'de kayak otelleri gecelik 500€ desem gülerler (direkt Alplerde yaşıyorum, hatta evim kayak merkezine bakıyor.)

Yeteri kadar açıklanmis; Türkiye'de kayak zengin sporu ve ne kadar sokarsak sokalim diyorlar. Fakirlerin gelmesi istenmediği için 40 da dese gelecekler 60 da. Hatta otel yandığı için serbest piyasa diyip diğer oteller fiyatlari x2 de yapar.
Edit: duzeltiyorum; kartalkaya 5 yildiz 47 bin. Chamonix 47 bin. Birinde skipass var tabi;
www.etstur.com

www.secure-hotel-booking.com

Ikisi de 5 yildiz. Yani tamam chamonix totalde pahalı olur falan da kimse bana Kartalkaya fiyatları normal/ucuz demesin yani...
0
logisticsmanager
(21.01.25)
Ben orada yaz/deniz tatili uzerine konusuyordum daha ziyade. Kayak tatili icin bir tecrubem/ilgim yok, o yuzden bir sey diyemem.
0
hot potato
(21.01.25)
oteller yurtdışından gelen turistler için teşvik alıyorlar.
0
nuisance2
(21.01.25)
sebebi kültürel.
biri türkiye'deki kis sporlari kültürünün gelismemis olmasi.
ikincisi de türkiye'deki adam yolma kültürü.
ücüncüsü de kayagin türk kültüründe bir tür sosyal statü belirleme araci olmasi.

adam otel yapmis, 40km yakininda medeniyet yok. hepi topu cevrede iki üc otel var. kayak yapmak isteyen illa bir yerde kalacak.
avusturya'da kayak resortunda kalmak zorunda bile degilsin, nüfusun cok büyük kismi direkt pistlerin yaninda yasiyor. viyana'dan bile 1 saat 15 dakikada ulasabildigin pistler var, insanlar günübirlik bile gidiyorlar. ben simdi evden ciksam 20 dakikada piste ulasiyorum. türkiye alpler kadar kar yagisi almiyor olabilir ama kis sporu insanla icin günlük hayatin bir parcasi da degil.

kaziklama kismina gelince, skilift fiyatlari türkiye'de otel fiyatina dahil olsa ne olmasa ne? ben bu sene 90 farkli kayak bölgesinde kullanabilecegim sezonluk skilift kartina 1100 euro verdim. kasimdan nisan'a kadar kullanabiliyorum. türkiye'de tek gecelik otel ücreti günümüz kuruyla 807 euro denilene göre. adam iki gece orada kalsa, iki gün kayak yapar, benim 5 ay boyunca kayak icin ödedigim paradan daha cok öder.
o kadar ödeyince de toplumda "ben zenginim" algisini ve yerini saglamlastiriyor.
0
konusma ben konusuyorum daha bitirmedim
(21.01.25)
30bin liralık fiyat biraz aldatıcı. bu sadece okulların tatil olduğu dönemde böyle oluyor. okul tatili öncesi ve sonrasında fiyatlar yarıya, hatta üçte birine düşmüş oluyor.

bir de alp'lerdeki otellerin toplamda sezonları çok daha uzun. net rakam bilmiyorum ama Kartalkaya'nın 2 katı olabilir.

o kadar cevap yazılmış bunların yazılmamış olması çok ilginç.
0
co2s2
(22.01.25)
(7)

Mide yanması için kullandığınız ilaç?

sonhakan
Özellikle doğal etkili bildiğiniz ilaç var mı? Neo Bianacid isimli bir ilac olumlu tavsiyeler almış. Kullanan var mı?
Özellikle doğal etkili bildiğiniz ilaç var mı?
Neo Bianacid isimli bir ilac olumlu tavsiyeler almış. Kullanan var mı?
0
sonhakan
(21.01.25)
ilac markasi olarak degil de icerik olarak benim icin en iyi etki eden "sodium bicarbonate / Natron". toz olarak ya da hap olarak satiliyor. kabartma tozlari da buyuk oranda "sodium bicarbonate" iceriyor.
0
emrahday
(21.01.25)
Mide asidinin artması veya mide çeperinin bir sebepten hassaslaşması sonucu mevcut asidin daha fazla hissedilmesini mide yanması olarak algılıyoruz.

Karbonat, bazdır. Asit ve baz bir araya gelince birbirlerini notralize eder. Eski zamanlarda teee berberlerin dişçilik yaptığı çağlarda insanlar midem yanıyor diye bir avuç içi, yani bir çay kaşığı diyelim, karbonat yutup rahatlarlardı.

Yani olaya karbonat iyi gelir. Ancak asitle bazın bir araya gelince neler olduğu ve midemizde neler olacağını görmek için bir kaba karbonat koyup üzerine sirke dökün. O manzaranın içinizde olması çok hoşunuza gitmeyecektir.

Onun için siz bir doktora görünün.
0
Mirket
(21.01.25)
Ben 1.5 litre suyun içine bir çay kaşığı karbonat atıp ara sıra içerim. Faydası olur o kesmez ise rennie duo şurup.
0
komando kani var bende
(21.01.25)
Pantactive

bu ilaç bir mucize. sadece 1 tane içiyorum.
0
OgutucuRecep
(21.01.25)
yıllarca rennie, kompensan, lansor vs kullandım, bir ara arabanın torpidosunda rennie taşıyordum. ne zaman yediğimi içtiğimi düzenledim, o zaman midem düzeldi. pastane işi poğaça börek çörek bıraktım. kızartma vs bıraktım. içki ve asitli içecekleri azalttım ve boş mideye içmedim.

bu arada doktorunuz ne diyor? bakteriyel bir durum olma ihtimali var mı?
0
co2s2
(21.01.25)
Sakız adasından sakız macunu getirdiler mideye de iyi geliyormuş bak diye. Çok ihtimal vermedim gastritim var. Bi denedim ve bi çay kaşığı yuttum midem yanarken ve saçma şekilde geçirdi, baya da iyi geçirdi :D
0
hedep
(21.01.25)
Mide için artık ilaç kullanmıyorum. Diyet, maden suyu ,karbonat. Diyette yumurta, trunçgiller, kahve, endüstriyel peynir-zeytin, kahve, paketlenmiş atıştırmalıklar vb ,kızartma yemiyorum.

Maden suyu ve karbonat acil durumlarda ağrıyı kesiyor.
0
hebanon
(21.01.25)
(17)

Eşten ayrı tatile gitmek?

bobinhoo
Selamlar herkese, bir konuda görüşlerinizi merak ediyorum.İşimin doğası gereği uzun vadeli planlar yapamıyorum pek. Yani bundan 1 ay sonrası için haftasonuna bir plan yapayım desem müsait olup olamayacağımı kestirmek mümkün değil, o yüzden planları genelde maks 3-5 gün öncesinden yapıyorum.Eşimle bi
Selamlar herkese, bir konuda görüşlerinizi merak ediyorum.

İşimin doğası gereği uzun vadeli planlar yapamıyorum pek. Yani bundan 1 ay sonrası için haftasonuna bir plan yapayım desem müsait olup olamayacağımı kestirmek mümkün değil, o yüzden planları genelde maks 3-5 gün öncesinden yapıyorum.

Eşimle birlikte kayağa merak saldık son yıllarda, sezonda 2-3 kere 3-4 günlük organizasyonlar yapıyoruz. Eşim dün 1 ay sonrasına arkadaşıyla gitmek için konser bileti bakıyordu, ben de ona o hafta müsait olursak kayağa gitmek istediğimi, eğer kendisi konser sebebiyle gelemeyecekse tek başıma gideceğimi söyledim. Daha öncesinde de benzer tartışmalar yapmıştık, o benim onsuz da olsa tatile gitmeye hevesli olmamdan hoşnut değil. Kendisinin asla bensiz gitmeyeceğini söylüyor. Ama mesela tek başıma değil de başka bir arkadaşımla gitsem bunda sıkıntı yokmuş ama tek başıma gitmem hoş değilmiş.

Bana saçma geldi açıkçası X kişisiyle gitmemle tek başıma gitmem arasında onun açısından değişen hiç bir şey yok bence.

Yani o da gelmek istiyor ama ben onu götürmüyorum gibi bir durum yok ortada, müsait olmadığı için kendisi gelemiyor. Yani onun hoşuna gitmeyen kısım anladığım kadarıyla benim onsuz da o tatilden keyif alabilmem, onla gitmişim onsuz gitmişim umrumda değilmiş gibi düşünüp, kendini değersiz hissediyor sanırım.

Halbuki o gelebilse tabiki onunla gitmek isterim ama sonuçta aktivitenin kendisi keyifli benim için, o gelemedi diye zehir olmaz tatil bana.

Ha tabi benim o haftasonu gitmiş olmam diğer haftasonlarını etkileyecek bir şey değil, hani sadece 1 hakkımız vardı da onu tek başıma harcadım gibi düşünülmesin.

Sizin bu konudaki görüşünüz nedir? Eşinizin/sevgilinizin tek başına şehir dışındaki bir kaç günlük bir tatil/organizasyona gitmesi konusunda?

Not: Cevap verirken yaş ve cinsiyet belirtirseniz sevinirim.
0
bobinhoo
(15.01.25)
Gidebilir.

Ben de tek başıma gidebilirim. Ayrıca arkadaşlarıyla da gidebilir, ben de arkadaşlarımla da gidebilirim. Evliyiz diye yapışık yaşamak zorunda değiliz. İnsanlar bazen yalnız kalmak da isteyebilir. Evli olsam eşimle ayrı evde yaşamak isterim mesela.

40- k

Herkesin bir alanı olması lazım. Evlilik, gerçekten de yapışık yaşamayı gerektirmez.
0
rock n roll
(15.01.25)
29K

bence okay. bundan sonra ben de planlarimi kendime göre, istedigim seye göre yaparim. karsi taraf uygunluk olursa eslik eder.

fikir olarak güzel gelse de birbirinden uzaklasmaya acilan bir gate adeta.
0
sonsuz
(15.01.25)
32 irkek.

Kendi başıma tatile gitmem, hanım da gitmez zaten.
0
logisticsmanager
(15.01.25)
Bence burada sen haksizsin.Kayak sezonda 2-3 kere yapilan bir organizasyonsa yaptigin baz plan esinin musait olmadigi bir haftasonunda olmamali.Ya o haftasonunu kayak icin bosaltin yada esin musait degilse baska bir haftasonunu kapatin kayak icin.

Esler birbirinden ayri plan yapabilir ama sezonda 2-3 defa yapilan bir haftasonu kayak tatilini esinden bagimsiz planlayamazsin
0
turkuaz
(15.01.25)
37, E, Bekar.

Ben eşlerin eş zamanlı olarak farklı kişilerle ya da yanlız bir şekilde aktiviteler yapmasını kıymetli buluyorum. O arkadaşıyla konserdeyken siz de tatilde olacaksınız. Eğer eşiniz evde oturuyorken ya da başka bir şey yapmıyorken siz tatile gitseydiniz absürt olurdu ama anlattığınız hikayede bir problem göremedim ben.

Ancak tabii burada bir orta yol bulmak gerekecek. Bu durumda da fedakarlık yapan siz olacaksınız gibi duruyor. Tatil yerine başka bir aktivite düşünebilirsiniz.

Bir de eşinizin tam olarak bu işin neresinden rahatsız olduğunu öğrenebilirseniz ileride benzer problemleri yaşama ihtimaliniz azalır. Açık açık sormakta fayda var.

Kolaylıklar.
0
shatskikh
(15.01.25)
tutarsizlik.

konser vs kayak: neden eslerden biri konsere gidebilirken digeri kayaga gidemesin. ikisinin birbirinden ne farki var.

arkadasla vs tek: neden arkadasla gidilebilirken tek gidilemesin, arkadasla gitmenin tek gitmeye gore daha guvenilir olmasinin nedeni ne.

bence iki durumda ayni, tam tersi olsaydi muhtemelen konsere arkadasla gitmenin yanlis, kayak ve tek gitmenin normal oldugunu gerekcelendiren argumanlarla gelecekti.

bence eslerin birbirinden ayri zamanlarini, ilgi alanlarinin olmasi guzel birsey, ama bunu eslerden biri kendisi icin hak, ama karsi tarafa lutuf olarak gormesi tutarsizlik. cunku asil istedigi sey kendi arkadasiyla konsere gittiginde sizin evde oturmaniz ve ondan ayri plan yapmamaniz.

insanlarin farkli gorusleri olabilir, buna saygi duyulur ama burada bencillik ve tutarsizlik var.
0
emrahday
(15.01.25)
@turkuaz

soruda da belirttiğim gibi o haftasonu gitmiş olmam diğer haftasonlarını etkilemiyor kesinlikle, bir hafta sonra müsait olsak yine gideriz problem yok o konuda.


@shatskikh

Eşimin rahatsız olduğu konu dediğim gibi onsuz da tatilden keyif alıyor olmamın onu değersiz hissettirmesi çünkü ona göre kendisi bensiz gitse keyif almazmış hiç. Ayrıca tamamen keyfi bir nedenden ötürü ondan 3 gün ayrı kalmayı kolayca göze alıyor olmamın yine aynı şekilde onu değersiz hissettirmesi. özetin özeti "sen beni benim seni sevdiğim kadar sevmiyorsun" hissiyatı.


@emrahday

kayakla konserin farkı birinde 3 saat gidip geri dönecekken diğerinin 3 günlük bir ayrılık yaratacak olması. konsere giden ben olsam sıkıntı çıkarmazdı. zaten şehirdışında olmadığım cumartesi akşamlarının çoğunu masa tenisi oynayarak geçiriyorum.
0
🌸bobinhoo
(15.01.25)
@tiredofwaiting

Öncelikle hikayedeki erkek tarafı benim. Tam detaylı anlatamamış olabilirim ama durum şöyle, bu yıl için şöyle bir plan vardı kafamızda müsaitlik durumu olan tüm haftasonlarını kayakta geçirmek. Ama sadece haftasonu için gitmiyoruz cumadan birleştirip (mümkünse perşembeden) öyle gidiyoruz. Sadece haftasonu için o kadar yol gitmek falan zor oluyor, bir de haftasonu daha kalabalık olduğu için daha az keyifli.

Ama işimin yoğunluğu, şehir dışı görevler gerektirmesi, özel hayatımızdaki başka olaylar vb sebeplerle sezonda maks 4-5 kereye tekabül ediyor bu müsaitlik durumu. Zaten kayak için de öncesinden plan yapmak pek mümkün değil 2-3 gün öncesinden hava durumuna bakmak gerekli, rüzgarlı havalarda olmuyor.

Daha öncesinde de benim kayağa tek başıma gitmemle ilgili sorun yaşadığımız için o bilet alırken ben belirtme ihtiyacı hissettim, bak eğer o hafta işim müsait olursa havada iyiyse vb. ben kayağa giderim haberin olsun problem çıkarma gibisinden. Konu buradan açıldı.

Arkadaş muhabetti de güvensizlikten değil de ona tuhaf gelmesinden, kendisi asla yapmayacağı için başkası niye böyle bir şey yapar empati kuramıyor. Dediğim gibi zaten sık sık şehir dışı görevlerim oluyor, bir bok yiyecek olsam oralarda da yerim zaten.

Konser cmtsi akşam olacağı için öncesinde veya sonrasında gelmesi mantıklı olmuyor zaten.
0
🌸bobinhoo
(15.01.25)
manitasini tek basina taylanda gitsin diye havaalanina birakanspor .d

degersizlik hissi tatilden bagimsizdir diyorum. ya sende birazcik romantizm kirintisi olsaydi soyle lanse ederdin; son dakika gelirdi, o konsere gitmeyi cok isterken sen uzulme sikilma tribine girerdin, napim kayaga mi gitsem ama tek basima da zevk almam ki baska yapcak bi seyim de yok(?) boyle boyle sanki onla gitsen super olurdu onsuz buruk gecer ama vaktini de kullanmak istersin gibi gosterirdin. su an sanki onsuz gitmek icin firsat olmus gibi gosteriyosun
0
ala09
(15.01.25)
@ala09

güzel tespit gerçekten, iyi bir manipülatör olsam davul zurnayla yollardı belki beni:) zaten yüzde 15-20lik gidebilme ihtimalim konuyu şimdiden açmama gerek bile yoktu belki ama düz adamım ben aklıma gelince söyledim direkt :)
0
🌸bobinhoo
(15.01.25)
Tek başınıza gidince sorun olacak ama bir arkadaşınızla gidince sorun olmayacaksa ve bunun sebebi onsuz tatile gitmeye hevesli olmanızsa arkadaşınızla gitmek nasıl daha farklı oluyor ki? Yine hevesli şekilde gitmeyecek misiniz?

Tek başına iş amaçlı da yolculuk yapıyormuşsunuz ama iş için olan şeylerde kırmızı çizgi çekmek zor. Buna ses çıkarmıyor olması sizin iş seyahatlerine çıkmanızdan memnun olduğunu veya dert etmediğini göstermez bence.

Bana güvensizlik daha olası geliyor, en azından tek başına gitmek ve arkadaşla gitmek arasındaki çelişki bu senaryoda cevaplanıyor.

Bir de madem sizin için çok da önemli değil, ben olsam meseleyi derinleştirmemek adına başka bir haftaya ertelerdim planı. O hafta gittim diye diğer haftalar da kapanacak diye bir şey yok demişsiniz. Anladığım kadarıyla uzun vadeli plan yapamıyor olmanız kısa vadede birden fazla kere plan yapmanıza engel olmuyor. Böyle yaparsanız gelecekte zorunlu olarak planları denkleştiremediğiniz bir senaryoda bir iyi niyet göstergesi olarak da kalır.

Benim için (kendi sevgilim özelinde) sorun olmazdı, ama bu tarz anketler çok da sonuca ulaştırmıyor. Çünkü aynı ben eğer güven sorunu hissetseydim bunu sorun ederdim. Ya da çevremde buna bağlı kötü bir olaya şahit olsam "aman canım ne olacak" demezdim bunu atlatana kadar. Bu tarz şeylerle alakalı her iki zıt fikri savunacak insan bulmak da mümkün her zaman.
0
akhenaten
(15.01.25)
peki siz de ayni degersizlik hissinden muzdarip olsaydiniz ne olacakti? ikiniz de kimsesiz bir yere gitmeyecek miydiniz?
yani tatil ile degersizlik hissi bagimsiz bir sey bence de, eger gercek nedeni bu ise, bunun uzerinde calismasi gereken kisi oncelikle esiniz ve elbette birlikte calismak. zaten fark etmek isin onemli kismi.
ben giderdim, gidiyorum, partnerimin de gitmesinde hic bir sorun yok. en basitinden kendisi sorf yapiyor, sorf yapabildigi bir yerde baska bir tasinmazimiz var, tam anlattiginiz gibi eger ruzgar izin veriyorsa son anda atlayip gidebiliyor 2-3 gunlugune, dilerse arkadaslari ile dilerse tek. gidebilirsem ben de gider kendisine katilirim, ancak benim o kadar sorf yapma derdim yok. bunda herhangi bir sorun goremiyorum, yetiskin insanlariz, hobilerimiz ve bedensel kapasitelerimiz, zamanimizi alan seyler farkli olabiliyor.

zaten uzmanlar da iki kisinin kendi deneyimlerinin olmasini ve bu deneyimleri yasayip birbiriyle paylasmanin ciftleri guclendirdigi konusunda hemfikir. elbettte saglikli iliskilerden bahsediyoruz. bu demek degil ki ciftler birlikte bir sey yapmayacak ancak ayri ayri deneyimler yasamalari esit derecede onemli.
0
kassiopeia
(15.01.25)
birlikte yaşadigim insanin ben olmadan da mutlu olabiliyor olmasi, onun bir kisilik sahibi oldugunun göstergesidir ve mümkünse benden ayri da bir hayati olabilen kişilik sahibi bir insanla birlikte olmaya gayret ederim.
0
deckard
(15.01.25)
31-K
Gidilebilir durumlar onu gerektiriyorsa bence hiçbir sakınca yok. Bence bu ayrı takılma işlerini kafada büyütüp mesele haline getirmenin bir anlamı yok. öbür türlüsü boğucu gerçekten.
Ama mesela bir keresinde ben bir yurtdışı şehrine gitmek istemiştim, yıllık iznimdeydim, eşimin de o dönem programı müsaitti, birlikte gidelim dedim, "ben çok yorgunum bu hafta dinlenmek istiyorum sen istiyorsan git" demişti, gıcık olmuştum :D
Onun dışında tek veya arkadaşlarımızla seyahate gideriz. Örneğin bir seferinde birlikte bilet aldığımız yere o programı sıkıştığı için gelemedi ben tek gittim.
0
kitap arasında kalmış silgi tozu
(15.01.25)
normalde henüz evlenmediğim için toplumsal baskıların da verdiği baskıyla üzülüyordum, gerçekten yapılması/halledilmesi gereken en önemli bir şeyi yapamamışım gibi ama neyse ki böyle duyuruları veya evli arkadaşlarımın başından geçen buna benzer olayları görünce "oh, iyi ki böyle dertlerim yok" diyorum :))


bu bir tek bizim ülkemizde mi böyle acaba? ne hikmetse mantık şu şekilde:
kadının boş vakti varsa ister tek ister kendi arkadaşlarıyla istediğini yapabilir ama erkeğin boş vakti varsa bile, eşinin boş vaktiyle uymadığı için istediğini yapamaz.

bu bana saçma geliyor. evlilik yapınca hayat madem müşterek, hayattan alınacak zevkler de müşterek olmalı ve o zaman kocasının vakitsizliğine uymuyor diye kadın tek/arkadaşlarıyla eğlenecek işler yapamaz. bu müştereklik nedense bir tek kadının lehine olunca hatırlanıyor bu ülkede.

kısaca soruya cevap: hiç dert etmez, kendi başına da tatile çıkmasına hiçbir şey demezdim ama benim de tek başıma tatil yapmama karışmazsa.

erkek, 34.
0
m e b
(15.01.25)
gitmem, eşim de gitmez. 31 k.

yalnız şimdi konser ne konseri Türkiye'ye yüzyılda bir gelen bir grubun konseri mi yoksa ayda bir konser veren eski ünlü popçu konseri mi? ertelenecek konser var kaçırılmaması gerekn konser var. eşler birbirine bu konuda uyum sağlamalı.
0
Hallegadola
(16.01.25)
Ben gitmem, eşim de gitmez.
Zaten kısıtlı vaktimizi birbirimizle geçirmeyi hala seviyoruz. Her ilişkinin dinamiği farklı, o sebeple bizim ilişkimizde doğru olan başkalarında olmayabilir, bunun bilincindeyim.
+40 kadın
0
SiyamkedisiZorro
(19.01.25)
(7)

Fast food calisanina gerek kalmayacak muhabbeti

tantamount_to_equivalent
Oxford Universitesi arastirma yapmis: 2030 yılından sonra yok olması beklenen mesleklere Fast food calisanini da koymus. Fast food calisani ne alaka ya? Tamam siparis alma, odeme alma neyse de surda 2030'a kalmis 5-6 sene siparisimizi kim hazirlayacak? Mutfakta pizza, hamburger yapan robotlar mi gel
Oxford Universitesi arastirma yapmis: 2030 yılından sonra yok olması beklenen mesleklere Fast food calisanini da koymus. Fast food calisani ne alaka ya? Tamam siparis alma, odeme alma neyse de surda 2030'a kalmis 5-6 sene siparisimizi kim hazirlayacak? Mutfakta pizza, hamburger yapan robotlar mi gelecek yani? t24.com.tr
0
tantamount_to_equivalent
(28.11.24)
şu robotlar anda zaten yapıyorlar. fast food sektöründe çalışanların maliyeti hala robotlardan düşük, robot maliyeti düştüğünde bu tarz çalışanlar yok olacak. www.youtube.com
0
elvan abeyiylegezse
(28.11.24)
@elvan abeyiylegezse sozde surucusuz otomobilde var ama onun topluma yayilmasi 30 yili bulur minimum
0
🌸tantamount_to_equivalent
(28.11.24)
www.youtube.com

pizza var, türkiye'de hem de. youtube'da çıkıyo.
0
WithWorth
(28.11.24)
burger king ve mc donaldslarda çalışanların yaptığı otomasyon sistemine az bir müdahale gibi şuan. şaşırtıcı olmaz.
0
wd40
(28.11.24)
Bazı fast foodlarda ekrandan tık tık dokunuyorsun sipariş veriyorsun. Ödemeyi de ekrandan yapıyorsun. Çalışan sayısını azaltan bir faktör. Gerisini bilemem ama.
0
Shepard
(28.11.24)
cesitli arastirma kuruluslarinda, universitelerde arastirma yapiliyor, arastirma sonucunda "x gorevinde fast food calisanina ihtiyac kalmayacak", "calisan sayisi %x oraninda dusecek" gibi bir sonuc cikiyor. basin bunu abartip "artik fast food calisani kalmayacak" seklinde duyuruyor. sonra da cik isin icinden.

gercek su ki, nerdeyse her meslek dalinda belli gorevler dijitallesme, sanayilesme, robotik teknolojiler ile daha az insanla yapilir oluyor. bu zaten cok bariz sekilde yasamin icinde. bundan 30 yil once istanbulda bir banka subesinde 50 kisi calisiyordu, atm kullanimi ile ilk once vezne sayisi dustu, sonra internet bankaciligi ile diger gorevlerdeki kisiler de azaldi. simdi cogu subede 5-10 kisi ile is yapiliyor.

bu klasik bildigimiz her is alaninda oluyor, ama bir taraftan bazi yeni alanlar acilip bazi alanlarda da daha fazla is gucune ihtiyac oluyor. ornegin artik daha fazla motorlu kurye ihtiyaci var.

degisim gecmisten beri hep var, sorun bu degisimi sanki ilk defa oluyor da dunya bir anda cok kokten degisecekmis gibi sunmak aslinda.
0
emrahday
(28.11.24)
Kahve otomatını biraz değiştirirsen, hamburger otomatı olmaz mı?
0
Mirket
(28.11.24)
(3)

sürgülü kapıları neden japonlar kullanıyorda türkler kullanmıyor?

Zetnikov
kafama takıldı baya kullanıstı alanda sıkısmıyorsun yer kaplamıyor surukle kapat mukemmel yani kendi evim olsun hepsini surgulu yaptırıcam.neden turkıyede acılıp kapanan kapı kullanıyor bırısı anlatabılır mı
kafama takıldı baya kullanıstı alanda sıkısmıyorsun yer kaplamıyor surukle kapat mukemmel yani kendi evim olsun hepsini surgulu yaptırıcam.
neden turkıyede acılıp kapanan kapı kullanıyor bırısı anlatabılır mı
0
Zetnikov
(22.11.24)
Sürgülü kapı için yan tarafta boşluk lazım. Bizde evler genelde uygun olmuyor. Ayrıca klasik kapı ses ve ısı yalıtımı açısından daha iyi. Bir de alışkanlık var tabii.
0
orient blue
(22.11.24)
Kilit sözlük yazdığınız "yer kaplamıyor"'da gizli olabilir.
Japonya coğrafi olarak dar bir alan, minimalizm adamların kültürlerinde var, çünkü minimalist olmak zorundalar. Klasik kapıyı açmanız dahi bir alan gerektiriyor. Kapının arkasında kalan alanı tam verimli kullanamayabiliyorsunuz; d12y7dgneeg62c.cloudfront.net

kapı konusunda coğrafya yada kimi dış sebepler bizi buna zorlamamıştır muhtemelen.
buna benzer bir diğer soru da; amerika'daki müstakil ve bahçeli evler muhteşem. neden bomboş anadolu arazilerinde mustakil evlerde oturmuyoruz olabilir.
0
WithWorth
(22.11.24)
genelde ihtiyaclarin onceligi ve eknomik olmasi bunda etken. klasik kapilar cok basit bir mekanizma ile calisiyor, acilip kapanirken yer isgal ediyor ama ekonmik.

surgulu kapi icin duvar icinde veya duvara bitisik kapi gizleme alani gerekiyor, surgu mekanizmasi gerekiyor. ayrica kapi kilidi de basit bir metal dil ile degil bir kanca mekanizmasi ile yapilmasi gerekiyor. tum bunlar daha maliyetli, bozuldugunda tamiri daha zahmetli. tabi oncelik sadece yer tasarrufu olunca bu maliyete girilir.

bahceli, az katli ev ve genis alanlara yayilmis sehir meselesi de buna benzer. ayni miktardaki kisiyi daha az alana ust uste yerlestirince daha kucuk alanda altyapi yatirimi ihtiyaci oluyor.

yani cogunlukla ihtiyaclar arasinda hangi cozumun uygulanacagini ekonomi belirliyor.
0
emrahday
(22.11.24)
(2)

Almanya’nın şehre yakın köylerinde ev kiralamak kolay mı?

onepointzero
Merhaba, ben ve iki çocuğum bulgaristan vatandaşıyız. Eşimdeyse bulgaristan oturumu var. Almanya’ya yerleşmeyi artık ciddi ciddi düşünüyoruz. Fakat kiralık ev bulmanın neredeyse imkansız olduğunu duyuyoruz. Şahsen mesleğim sebebiyle Almanya’da herhangi bir işe ihtiyacım yok. Uluslararası çalıştığım
Merhaba, ben ve iki çocuğum bulgaristan vatandaşıyız. Eşimdeyse bulgaristan oturumu var. Almanya’ya yerleşmeyi artık ciddi ciddi düşünüyoruz. Fakat kiralık ev bulmanın neredeyse imkansız olduğunu duyuyoruz. Şahsen mesleğim sebebiyle Almanya’da herhangi bir işe ihtiyacım yok. Uluslararası çalıştığım bir kontratım var. Almanya’da adres kaydı sonrası ab vatandaşı olduğum için serbest mesleğime (tasarımcı statütüsündenı) devam etmem için herhangi bir izne tabi değilim. Fakat eşimin oturum kartına ihtiyacı olacak. Şehre yakın bölgelerdeki köylerde bütçemize uygun kiralar var. Fakat bunlarda da bazı belgeler istendiğini görüyoruz. Bu belgeleri edinmek içinse zaten Almanya’da yaşamak gerekiyor gibi görünüyor. Maaş bordrosu, schufa brlgesi gibi. Bu şartlar altında nasıl bir yol izlemek gerekli, damdan düşmüş arkadaşların tavsiyelerine ihtiyacım var.
0
onepointzero
(15.11.24)
Almanyaya yeni gelen birinin schufasinda bir sey cikmaz ki zaten… bunu gerçekten isteyip istemediklerini sorabilirsin.

Ev krizi büyük sehirlerde var. Köylerde bulursun diye düsünüyorum.
0
robert bosch
(15.11.24)
ev bulma ihtimali arz-talebe gore degisiyor. sehir disina gidildikce, veya nispeten tercih edilmeyen mahellelerde bulma ihtimali artiyor ama cok talep olan yerlerde almanyaya yeni gelen kisilerin pek sansi olmuyor. o nedenle ilk evde pek secici olmadan ev aramak, belli yil kaldiktan sonra daha uzun vadeli bir ev bakmak daha mantikli.

ek olarak almanyada evlerin bir cogunun sahibi emlak firmalari oluyor. bu firmalar bu konularda tecrubeli olduklari icin geliri kanitlayan belgeler yeterli oluyor cogu zaman. boyle firmalarin evlerine basvurmak avatajli olabilir.
0
emrahday
(15.11.24)
(9)

abd'ye saldırmak çok zor değil mi

WithWorth
dünyanın öbür ucunda;gemiyle gitsen dert, füze yollasan öyle bir menzil yok.coğrafi kalelerinde(!), aşırı güvende değiller mi ?
dünyanın öbür ucunda;
gemiyle gitsen dert, füze yollasan öyle bir menzil yok.
coğrafi kalelerinde(!), aşırı güvende değiller mi ?
0
WithWorth
(02.10.24)
öyle bir menzil var. rusya amerikanın komşusu sonuçta.
0
brakgn
(02.10.24)
Bro o kadar da uzak olmayabilir ya: encrypted-tbn1.gstatic.com
0
Kaleci Saçlı Yırtıcı Forvet
(02.10.24)
cografi olarak guvenli yerdeler. o nedenle abd de halk girdikleri savaslari film izler gibi izliyorlar, disariya gonderdikleri lejyonerler icin endiseleniyorlar.

rusya, cin ve kuzey kore nispeten erisebilir yakinlikta. ama abd yi tehdit eden ulkeler veya orgutler, daha cok dunyanin bircok yerinde bulunan abd ustlerini hedef gosteriyor, ana karayi degil.
0
emrahday
(02.10.24)
Herkes alaska sınırını örnek göstermiş de, abd zaten alaska'yı bu jeopolitik öneminden ötürü Kanada'ya parayı bastırıp almış 19. Yy ortalarında. Alaska ileri bir üs gibi, Alaskada sonra kocaman bir Kanada var ABD'ye ulaşmak için.

Yani Rusya ABD'ye değil, abd aslında Rusya'ya komşu :)
0
makbur
(02.10.24)
Abi zaten Rusya Alaska'ya asker çıkarıp Alaska üzerinden ABD'ye saldırır gibi bir iddia yok, sadece mesafe ve menzil bağlamında verilmiş bir örnek bu. Yoksa zaten Rusya'nın ABD'ye saldıracağı bir senaryoda muhtemelen müttefiki Küba'yı kullanarak böyle bir şey yapmak isterdi.
0
Kaleci Saçlı Yırtıcı Forvet
(02.10.24)
zaten o yüzden süper güç
coğrafya her şeydir
amerikanın coğrafi avantajı mükemmel
0
abelardo
(02.10.24)
Intercontinental ballistic missiles (ICBMs) can fly much further than the minimum range; for example, Russia could hit Chicago with an ICBM launched from the Krasnoyarsk ICBM base, which is located 9,156 kilometers (5,689miles) away.

uzay sınırına çıkabilen balistik füzeler için menzil düz çizgi gibi olmuyor.
0
kisa
(02.10.24)
Balistik füzeler boşuna icat edilmedi +1
0
grimavi
(02.10.24)
Evet çok zor .
Ayrıca uyguladıkları taktikler:
-Ortadoğu her zaman birbirine girsin.
- Savaş yakınımda olmasın.
Benden uzakta olsun.
- Vietnam'da Irakta Afganistan'da sürekli kayıplar verdim. onun yerine diğer devletler veya vekil terör örgütler benim adıma savaşsın.
Diğer devletlerin içinde sürekli gerilim yaşanması için çeşitli STK lara veya gazetecilere fon yardımı yapayım.
-Hitlerden sonra almanyanın gücünü NATO oluşumu ile sürekli baskı altında tutayım.
- Rusyayla yakınlaşmaları olmaması için Avrupa'yı da sürekli korkutayım.
Diğer devletlerde CIA ile bazı cemaat ve tarikatlerde kendi uşaklarımızı her zaman hazır tutalım. (Japonya'daki moon tarikatı da da bunlardan biridir ve çeşitli siyasileri bun tarikatın içindedir)
- Askeri ve diplomatik çekişmelerin yanısıra doların rezerv para olması sebebiyle Fed in kararlarıyla canımız sıkıldığında diğer ülkeleri rahatsız edecek derecede ekonomik kararlar alalım.
- TV ye çıkan ve bize bağlı bazı ekonomist görünen uşaklarla, ekonomik gerçekte olan biteni değil kağıt üstünde yazılı olan şeyleri anlattırıp duralım.

vs. vs.

Bonus olarak , gerçekte Irakta kimyasal nükleer silah yoktu ama yine de girdik. Oraya özgürlük yerine kan getirdik.
Bununla birlikte Rusya'da her türlü silah olmasına rağmen bir tarafımız yemediği için onlarla kendi adkerimizle savaşmaya giremiyoruz arada ukraynalıları kullanıyoruz...
gibi unutulmaya yüz tutmuş gerçekleri hatırlamak lazım.

Saldırmak zor olsa da kendi içlerinde eyaletler
arası ayrılıkçı hareketlerle her şeyin tersine
dönmesi de söz konusu.
Bununla ilgili anltılardan biri ise:
Doların gücünü kaybetmesiyle birlikte devasa miktardaki
dış borçların ödenmesi noktasın eyaletlerin bunu üstlenmeyeceğidir
0
diyecevaplandı
(02.10.24)
(6)

master ve is

robert bosch
selam dostlar,4 senedir alamanya'da yasiyorum/calisiyorum ve bunun son 2 senesinde de hem master yapiyorum hem de calisiyorum.bu sürecte bir de is degistirdim ve gül gibi rahat isimi birakip cv'de iyi duracak diye baska bir sirkete daha aza da razi olarak gectim. calistigim is normalde iyi olabilir
selam dostlar,

4 senedir alamanya'da yasiyorum/calisiyorum ve bunun son 2 senesinde de hem master yapiyorum hem de calisiyorum.

bu sürecte bir de is degistirdim ve gül gibi rahat isimi birakip cv'de iyi duracak diye baska bir sirkete daha aza da razi olarak gectim.

calistigim is normalde iyi olabilir ama okuyan biri icin hic iyi degil cünkü cok fazla yenilik var. rutin yok. sürekli basimdaki müdür, takim arkadaslari ve birlikte calistigimiz müsteriler, yapilan isi scope u standardi vs her sey sürekli degisiyor.

üstüne okulda sürekli bir sey ögrenmek ve okulda da her dönem derslerin, hocalarin dogal olarak degismesi bana kafayi yedirtmek üzere. yeni dönem basliyor ve yeni siniflari bulmak bile mental olarak büyük bir zorluk gibi geliyor. ruh gibi geziyorum.

okul ve is ayni anda cok kötü gidiyor. is yerinde kötü feedbackler aliyorum ve derslere de gidemedigim, sinavlara calisamadigim icin derslerden de kaliyorum.
bu arada neredeyse her sey almanca. almancam kötü degil ama sonucta cevremde herkesin anadili almanca ve onlara yetisemiyorum tabii ki.

toplamda 5 ders ve master tezim kaldi. bu is yerinden mutlaka cikicam. masterim bitsin masterli biri olarak yeni yere geceyim diyordum ama gercekten dayanamiyorum.

Ne yapayim? ortada teklif falan yok ama arasam iyi kötü bisiler bulurum diye düsünüyorum
a) isi birak, okulunu bitir yeni ise masterli ama issiz olarak basvur
b) yeni ise su anda gec masterina orada devam et
c) sosyalliginden, akil sagligindan biraz daha kis ve masteri bitirip, hem masterli hem de hali hazirda isi olan biri olarak is ara.

c sikki iyi gibi görünse de bu sirketteyken tanistigim insanlarin beni salak, dikkatsiz, tembel sanmalari gibi gelecege yönelik büyük bir dezavantaj olusturuyorum aslinda.

kafam corba. önerilerinizi bekliyorum.
0
robert bosch
(12.09.24)
Master'ı ne için yapıyorsun, amaç ne? Ne açıdan olmazsa olmaz? Bitmese ne olur? Bunların cevabı önemli.

Buradan bakınca gerekirse master ötelensin diyorum çünkü işsiz kalmak daha büyük sorun olsa gerek.
Zaten iş işte aranır ama program sana çalışmayı uygunsuz hale getiriyorsa master ya da iş arasında seçim yapman gerekebilir.

Master'ı daha iyi iş için istiyorsan mevcut iş tecrüben de en az o kadar geleceğini etkiler.

Yeni işi seçerken daha az çalışmak zorunda kalacağına nasıl emin olabilirsin onu da bi düşün, downgrade mi olacak? Master bitirince iş garantin olacaksa downgrade kabul edilebilir ama aksi durumda riske atmaya değmez. Mevcut işin cv de iyi duruyormuş, düşüş görünür olacak muhtemelen.

Hasılı, master'ı uzat gerekirse ertele. Master yapma amacın kariyerse, master için mevcut kariyerini niye sekteye uğratasın?
0
Bruce
(12.09.24)
isin ne, master ne üzerine, bunlari da yazsaydin keske.
0
Yourcousinmarvinberry
(12.09.24)
is saatinde parkta salincaga da binsen, nukleer fuze de tasarlasan haftada 20 saat ders disinda bir seyle ugrasacaksin. isin niteligi derslerini neden etkiliyor o kismi anlamadim. zaten almanya'da is saati disinda kimse kimseden bi sey istemez.

yeni is mantigini anlamadim.
0
bohr atom modeli
(12.09.24)
benzer durumdaydim, yine ayni sekilde almanyadaydim. hem isimi hem de master yaptigim bolumu seviyordum. bu durumda uzun vadeli dusundum ve isi birakip master egitimimi tamamladim. daha sonra baska is yerinde hayatima devam ettim. cunku master egitimi senin hayatin boyunca uzerinde tasiyacagin bir "titel" kazandiriyor. ayrica, ozellikle almanyada bircok burokratik engeli asmani kolaylastiriyor. diger tarafta, calistigin yeri sevsen bile bir gun sonra sozlesmeni sonlandirmayacaklarinin garantisi yok. o nedenle master daha guvenli bir liman.

kisaca master yapmak uzun vadede avantaj sagliyor, calismak ise kisa vadede avantajli. tabi bu durum ikisini de sevdigin veya ikisini de sevmedigin durum icin gecerli. elbette, master veya calismak seceneklerinden ikisinden biri digerine gore daha fazla keyif veriyorsa onu sec.
0
emrahday
(12.09.24)
Master sonra da yapılabilir. Ben olsam kariyerimde rahat bir döneme gelene kadar masterı ertelerdim. Ama mastera verdiğin emeği işine kaydıracaksan. Yoksa işi yine salıp tatile, alkole kendini vereceksen olmaz o iş.
0
gabe h coud
(12.09.24)
d) duyuruyu bırak. hepsine vaktin kalır.
0
titanyum22
(12.09.24)
(4)

Bulgaristan Sofya soruları (sınırdan geçiş, yeme, içme, ne alınır, sim vs.)

ermanen
Hepsini bir başlıkta soruyorum. Bildiğinizi, istediğinizi cevaplayabilirsiniz.1. Bulgaristan, Sofya'ya arabayla gidiş. İlk defa sınırdan arabayla geçen biri için püf noktalar, önerileriniz? Kapıkule'den geçiliyor sanırım. kaynak soru: benzini bulgaristan'a girince mi alim? orda daha mı ucuz?2. Sim k
Hepsini bir başlıkta soruyorum. Bildiğinizi, istediğinizi cevaplayabilirsiniz.

1. Bulgaristan, Sofya'ya arabayla gidiş. İlk defa sınırdan arabayla geçen biri için püf noktalar, önerileriniz? Kapıkule'den geçiliyor sanırım.
kaynak soru: benzini bulgaristan'a girince mi alim? orda daha mı ucuz?

2. Sim kart, data nasıl hallediyoruz? Sınırda alabiliyor muyuz? e-sim özelliği yok telefonumda. Turkcell yurtdışı paketi eklesem daha mı iyi acaba?

3. Sofya'ya giderken yolda yemek yenecek yerler? Görülebilecek yerleri de yazabilirsiniz.

4. Sofya'da yeme, içme önerisi?

5. Sofya ve etrafında görmeye değer yer önerisi?

6. Sofya'dan ne alınır? Bulgaristan'a özgü bişeyler de olabilir. Ayayakkabı almaya değer mi? Türkiye ve başka Avrupa ülkelerine göre nasıl fiyatlar?

7. yanımda lev bulunsun mu? neyde gerekebilir? euro geçiyor mu?

Başka bildiğinizi de ekleyebilirsiniz. Teşekkürler.
0
ermanen
(29.08.24)
Selam, sınırdan geçerken dikkat edilecek bişey yok. Gectikten sonra vinyeta dedikleri yol pulundan alman gerek. 1 haftalik alabilirsin. Dilersen rotanı google mapste offline haritalar ozelligi ile indirebilirsin. Boylece data hattın kapaliyken bile valisir navigasyon. Bunun için hattın roaming e acik olmali ama. Cunku konumunu baz istasyonundan aliyor. Whatsapp Instagram benzeri isleri kafelerde otelde wifiden yaparsin. Arama gelirse acma ama. Ya da kafam raad olsun diyorsan bir yurt dışı tarife. Burdaki paketinin gecerli olduğu paket olsun.

Bulgar yollari berbattir. Sofya disinda filibe, kircaali, burgaz (bulgarin bodrumu kılıklı bir yer) gezilebilir.

İyi tatiller.
0
duster
(29.08.24)
3-4 Eylul tarihlerinden once gidecekseniz. Sinirda asiri kalabalik olma durumlari olabilir. Hamzabeyli sinir kapisi da tercih edilebilir. Gurbetci facebook/instagram gruplarinda genelde bilgi paylasilir. CBTalk diye uygulama var orada canli olarak da takip edebilirsiniz. Daha sonraki tarihlerde sikinti olma ihtimali cok dusuk.

Bulgar yollari otobanda iyidir ama otoban disi bazen kotu olabilir. Kotu dedigim cok yamali cukurlu vs, normal binek aracla sikinti yasanacak bir durum yok.

Bulgaristan'a girerken belki arama olabilir, genelde alkol, sigara ariyorlar, sigarada limit dusuk, aliyorsaniz dikkat edin.

Benzin fiyatlari Bulgaristan'da benzer veya daha yuksektir su an, ben ayni bile olsa Turkiye'den dolu depo cikarim.

Farlar 24 saat acik olmali, cezasi buyuk.
0
mbond
(29.08.24)
vinetka'yı mutlaka alın.

euro da alıyor çoğu yer ama leva alın mutlaka kredi kartına güvenmeyin. nedense kredi kartı kabul etmek istemiyorlar hatta çoğu yerde pos yok.

filibe'ye uğrayabilirsiniz giderken. gezilecek yerleri var.

sofya yol üstünde neco'nun yeri var antep restoranı pazarcık tarafında tavsiye ederim. sofya'ya vardığınızda bulgar yemek seçeneklerine bakarsınız.
0
delidir yakalayin
(29.08.24)
hiz sinirlarina uyun, gurbetcilerin transit yolu oldugundan bu donemlerde yogun trafik kontrolu oluyor, ozellikle yabanci plakali araclara dikkat ediyorlar.
0
emrahday
(29.08.24)
(5)

Yurtdışındaki işverenin başka ülke vatandaşını işçi davetinin mantıgı?

Zetnikov
mesela adam herhangi bir yabancı ülkede dükkanı var diyorki bana garson temizlikci muhendis herneyse lazım.o zaman istedigi ülkeden birine davet gönderip benle calıs diyebiliyor mu?vizesi çalışma vizesi mi oluyor? az bucuk nasıl işliyor vize davet olayı düz mantık biraz merak ediyorum. fırıncı davet
mesela adam herhangi bir yabancı ülkede dükkanı var diyorki bana garson temizlikci muhendis herneyse lazım.

o zaman istedigi ülkeden birine davet gönderip benle calıs diyebiliyor mu?

vizesi çalışma vizesi mi oluyor? az bucuk nasıl işliyor vize davet olayı düz mantık biraz merak ediyorum. fırıncı davet edicen mesela devlet onun fırıncı olup olmadıgına bakabılıyor mu ıspat olarak. o zaman herkes herkesi doldurur ulkeye.

hani insanlar bunu kötüye kullanamaz mı adam almanyada kebapcı mesela tum sulalesını almanyada toplar o zaman gibi geliyor?
0
Zetnikov
(20.08.24)
Avrupa için (bluecard) yabancı birini almak için ülkende eşdeğer kalifiyede biri olmadığını göstermen gerekiyor, evet devlet onun fırıncı olup olmadığına bakıyor. Çalışma izni verirken çalışma iznini kafasına göre vermiyor nerede ne iş yapacağınız kalifiye durumunuz belli ve belgeli oluyor.
Bu yasal yolu, kaçak yapanlar nasıl kılıfına uyduruyor bilemiyorum.
0
tuborg yesili
(20.08.24)
Her ülkede elbette biraz farklı ama genel olarak mantık şu.
Devlete diyorsun ki benim şöyle bir yeteneğe ihtiyacım var ve bu ülkede bu yeteneklere sahip bir çalışan bulamıyorum, o yüzden başka ülkeden getirmek zorundayım.

Mesela benim bildiğim Avrupa ülkesinde Linkedin'den ilan veriyorlar tüm dünyaya, sonra birini seçiyorlar, anlaşıyorlar. Sonra kendi ülkelerinin iş bulma kurumunda ilan çıkıyorlar. O ilana başvuran olmazsa ne güzel. Başvuranları da çeşitli sebeplerle reddediyorlar. Ondan sonra yabancı çalışanı getirebilmek için işlemler başlıyor. Gelecek kişinin CV'sine bakıyor devlet, tüm diplomalarına bakıyor vs.

Bilmiyorum ama tahmin ediyorum ki o dediğiniz tüm sülaleyi toplayan kebapçının elemanları turist olarak ülkeye geliyor ve dönmüyor. Kaçak şekilde çalışıyor. Belli bir süre o ülkede kaldığını kanıtlayınca bir hakların oluyor vs.

İnsanlar neredeyse her sistemin kötüye kullanılacak bir yolunu buluyorlar, devlet de buna göre kanunları düzenlemeye çalışıyor.

Eeee ne demişler; avcı ne kadar hile bilirse ayı da o kadar yol bilir.
0
michael_knight
(20.08.24)
Fransa için örnek vereyim;
Bir ise Avrupa vatandaşı olmayan birini getirmek için Fransız bakanlığına x tane adayla görüşme yaptigini ve neden reddettigini aciklaman gerekiyor.
Bunun üstüne tabiki adaya vermen gereken minimum maaş vs de var.
Kısacası ben fırıncı getiriyorum diyip getiremiyorsun. Zaten ülkeye gelen kaçaklar böyle gelmiyor. Benim tanistigim kaçakların çoğu turist olarak gelenler.
0
logisticsmanager
(20.08.24)
Ben bu sekilde gittim. Tüm eğitim hayatım, aldığım her kurs, eski şirketimden tavsiye mektubu, yaptığım işi anlatan kaşe imzalı belge, özgeçmişimde yazan şirketlerde çalıştığıma dair iklarından resmi bir evrak gibi baya bir şey toparlamam gerekti.
0
jazzabel
(21.08.24)
almanyada isler su sekilde isliyor;

isveren once garsona, temizlikciye veya muhendise is sozlesmesi gonderiyor, karsilikli imzaliyorlar. ama ayni zamanda isverenin calisma dairesini de ikna etmesi gerekiyor. ikna ederken calisma dairesi isverene "bu adamin aynisini almanyadan bulamadin mi?" diyor, hadi ikna etti "bu adamin aynisini diger avrupa birligi ulkelerinden bulamadini mi?" diyo soruyor. yine bulamadim derse, calisma dairesi elindeki mevcut issizler arasindan bu nitelikte bir adam varsa onu oneriyor "bak bu adam issiz, bu isleri de yapabiliyor" diyor. yani bir sekilde bu degerlendirmelerde calisma dairesini ikna etmek gerekiyor.

buna ek olarak calisanin da calisma dairesini ikna etmesi gerekiyor, calisana gerekli is deneyimini sertifikalar, ustalik belgeleri, diplomalar, eski calisilmis yerden referanslar, sigorta kayitlari vs ile is tecrubesini ispatlamasi gerekiyor.

tum bunlardan is veren ve calisan gecerse calisma izni ve vize alabiliyor. kolay bir surec degil, bircok kisi red aliyor bu surecten. sadece sozlesme imzalamakla bitmiyor bu is.

ama bu surecte bazi istisna meslekler var ve bunlarda cok fazla inceleme geregi duymuyorlar cunku bu meslekler isci acigi olan meslekler, ornegin yazilim muhendisligi, makina muhendisligi, doktorluk, saglik calisani, yasli bakim, bazi meslek kollarinda teknikerlik vs.
0
emrahday
(21.08.24)
(15)

Hangi hayvanı neden yememeliyiz

beyfendi
Geçenlerde denk geldiğim bir video ve sonrasında okuduğum birkaç yazıyla ahtapotların aslında duygusal olmaları, çok zeki olmaları, hatırlamaları vs. gibi sebeplerde, ahtapotların yenmemesi gerektiğini öğrendim. Tabi bu ve benzeri bilgileri edinene kadar ahtapot timsah zebra piton vs gibi türlü hayv
Geçenlerde denk geldiğim bir video ve sonrasında okuduğum birkaç yazıyla ahtapotların aslında duygusal olmaları, çok zeki olmaları, hatırlamaları vs. gibi sebeplerde, ahtapotların yenmemesi gerektiğini öğrendim. Tabi bu ve benzeri bilgileri edinene kadar ahtapot timsah zebra piton vs gibi türlü hayvanı yemiş bulundum.

Bu bilgiden hareketle, hangi hayvanı neden yememeliyiz şeklinde, gerekçelerini veganlıktan almayan ne tür bilgiler var elimizde? Mesela köpek yemiyoruz çünkü insanın evcilleştirdiği ilk hayvan, birlikte avlanmışız, at yemiyoruz çünkü binlerce yıl bizi taşımış..

Bir de geyik bir soru; buzluğumda 2 ay önce aldığım ama pişirme zahmetinden dolayı hala pişirmediğim bir ahtapot var. Aldığım zaman yukarıda bahsettiklerimi bilmiyordum. Napmam lazım bu ahtapotu? Pişirip yiyebilir miyim? Çöpe atmak saygısızlık olur, pişirip yemek daha doğruysa eğer, e etini dövmem lazım bu da biraz barbarlık olmaz mı? Etik ne diyor bu konuda?
0
beyfendi
(15.08.24)
Soruya cevap değil ama veganlik da gerekcelerini etikten aliyor.
0
orangesandsea
(15.08.24)
@orangesandsea Etik ne diyor sorusu boşa düştü o zaman.
0
🌸beyfendi
(15.08.24)
Hocam vegan değilsen bu konuların etikle bir ilgisi yok midenin kaldırdığı her eti yiyebilirsin önemli olan senin duygusal olarak nasıl etkilendiğin. Misal ben atlara büyük saygı duyuyorum bu benim kültürürel geçmişimle de alakalı değil atlar bende saygı uyandırıyor, öyle olmasa normalde yerim ama saygımdan ötürü yemem, etinin de lezzetli olduğuna eminim yesem yerim yani ama yemem, belki bi ufak denerim gibi ama çok emin değilim.
0
Kaleci Saçlı Yırtıcı Forvet
(15.08.24)
vegan değilsek genelgeçer bir etikten bahsedemeyiz bence hayvan yemeye karşı. çünkü at yemiyoruz demişsiniz ama yiyen toplumlar var, keza köpek de öyle. herkes çatır çatır kuzu yiyor ama ben çok zorlanıyorum bu fikir karşısında

yani komple bir reddediş yoksa hayvan özelinde bence etik konusu çok öznel kalır. ama demek istediğiniz şeyi anladım. hayvanın daha ilkel, ya da fonksiyon olarak bizden daha uzakta duranını yemek daha kolay ama örneğin bakışlarından bir hissini anlayabildiğimiz (köpek) eğitebildiğimiz, (at, köpek vs) duygu, empati yeteneği vs güçlerini bildiğimiz hayvanları spectrumda insan türüne daha yakın bulduğumuz için yeme fikrinden uzaklaşabiliriz. ben at yiyemem mesela, timsah bulursam yerim ama at verseler yiyemem.
0
ofelia
(15.08.24)
Hiçbir hayvanı yememeliyiz. Hatta hayvandan elde edilen hiçbir şeyi de tüketmemeli ve kullanmamalıyız.
0
rock n roll
(15.08.24)
mantıken beslemesi kolay, besini bol, uysal sana sorun çıkarmadan en çok besini veren hayvanları yiyorsun, geri kalanları yemiyorsun.

mesela tavuk Vs güvercin

tavuk'u yetiştirmesi daha kolay vs.
çok basit bir cevabı var.
0
duyurukullanıcısı
(15.08.24)
Vicdanın hangisine razı geliyorsa yiyebilirsin.
0
numlock
(15.08.24)
Hocam bir de atın yenmemesine neden olarak binlerce yıl bizi taşımış ve bu nedenle duygusal bir bağ oluşmuş diyemeyiz konu duygusal bağdan çok ucuz iş gücü, yani at gibi bir hayvana sahipsen onu çalıştırırsın yemezsin yersen atın işini sen yaparsın yoksa at yeniyor yani. Ayrıca Orta Asya ülkelerinde atı en kutsal gören topluluk Kazaklar ama onların da en önemli hayvansal gıdası at eti çünkü Kazakistan'da at bol hem çalıştırmaya hem yemeye at var adamlarda bunu çalıştırmak için saklayalım demek zorunda kalmamışlar, ayrıca Avrupa'da da yeniyor Fransızlar bunun için ABD'de çiftlik kurup at eti getirtiyorlar, biz fakir bir ülke olduğumuz için at gibi bi hayvana sahip olunca onu çalıştırmak yerine yemek aklımıza gelmemiş zamanında yoksa yenir yani, bence köpek yemiyorsak onu da aynı nedenle yemiyoruz duygusal bağdan çok ticari ve ekonomik kaygılar hep.
0
Kaleci Saçlı Yırtıcı Forvet
(15.08.24)
@numlock sorunun çıkış noktası bu zaten. ahtapotlarla ilgili bazı şeleri öğrenene kadar ahtapot yemek vicdan meselesi değildi benim için. ama artık öyle. tavuklarla ilgili mesela öğreneceğim herhangi yeni bir bilgi benim tavuk yeme davranışımı değiştirmeyecek.

@ofelia @Mirket @duyurukullanicsi, pek formüle edebildiğimiz bir şey değil demek ki ne yiyip ne demediğimiz. hatta bunun kararını tek başımıza bile almıyoruz belki. markette bulamadığımız, bize sunulmayan şeyi yemememiz gibi.
0
🌸beyfendi
(15.08.24)
@Kaleci Saçlı Yırtıcı Forvet,
Haklısın diyeceğim ama,
Senin mantıktan hareket edersek, süt verdiği için ineği, yumurtası için tavuğu, çifte çubuğa koştuğumuz için öküzü, kağnı çektiği için mandayı da yemememiz lazım.
Anadolu'nun sömürülmüşlüğünden kaynaklanan fakirliği gereği bu saydığım hayvanat çok değerli ama en azından kocamışını, artık verimsiz hale gelmişini hep yemişiz. Ama atı eşeği katırı kocayınca yılkı ya salmışız, yememişiz.
Yıllar önce dedem, tek tırnaklılar dinen yasak demişti.
Tırnak sayısı önemliymiş. Çift tırnaklıları yermişiz.
0
Mirket
(15.08.24)
orangesandsea
(15.08.24)
temelde et tuketen hayvanlari yemiyoruz, bitki tuketen hayvanlari yiyoruz. bunun birkac nedeni var;

et tuketen hayvanlar vucutlarinda daha cesitli parazit, farkli bakteriler, virusler barindiriyor, ve bu hayvanlar bunlara bagisiklik kazandiklari icin kendileri etkilenmese de biz o hayvanlari tuketirsek riske girmis oluyoruz. ornegin inek yiyerek girdigin risk ile kopek yiyerek girdigin risk ayni degil. kopek etinden alabilecegin parazit riski cok cok yuksek.

bir diger neden ise vucutta agir metal birikimi. bitkilerde ve hayvanlarda agir metaller birikiyor, ornegin civa. belli oranda bu agir metaller insana zarar vermiyor, ama ayni zamanda bunlari vucuttan da atamiyoruz. ayni sekilde diger hayvanlarda da benzer. simdi inek yersen bir inegin bitkiden aldigi agir mettalleri de vucuduna almis oluyorsun. ama bir aslan yersen ve o aslan hayati boyunca 100 inek tukettiyse, aslan yiyerek 100 inegin barindirdigi agir mettalleri de vucuduna almis olursun.

bu agir metal olayi en cok deniz canlilarinda bariz ortaya cikiyor, ornegin bircok balik avci degil ve biz tuketiyoruz. ama bazi baliklar var ki, ornegin ton baligi avci bir balik ve diger baliklari yiyor. iste o nedenle bazi baliklarda, ton baligi, kopek baligi gibi, tuketmek agir metal alma riskini arttiriyor. o nedenle hamile kadinlar ton baligi yemeleri tavsiye edilmez.

tabi bu deneyimler dogal seleksiyonlarla topluma etki etmis durumda, sosyal normlar, ve dini kurallar haline geldi. kitlik yasamamis toplumlarda bu normlar hayatin parcasi oldu ve daha secici davraniyorlar. ornegin biz turkler kedi yemiyoruz. ama kitlik durumunda bu secicilik sansi kalmiyor ve yemek zorunda kalmak bir sure sonra bu yemekleri kulturel yemek haline getiriyor. ornegin cinde kedi ve kopek eti belli gunlerde ozel olarak yapilan yemeklerin ana unsuru.

etik ve sosyal kurallari belirleyen ana unsurlar biyolojik gercekler. milyonlarca yil insanlik biyolojik gerceklerle yuzlesip yasam savasi veriyor ki nesiller sonra neyi neden yaptiklarini unutup etik ve sosyal normlar haline, hatta dini kurallar haline getiriyorlar.
0
emrahday
(15.08.24)
Kedileri yiyemeyiz mesela çünkü bagisiklik sistemleri bizim için zehirli toksinler üretmekte. Yersek ölürüz.
0
Yourcousinmarvinberry
(15.08.24)
yani kuzu, koyun, keci, at da ahtapot kadar zeki ve insanlarla daha temas halinde olan hayvanlar. ahtapotu bu sebeple yemeyeceksen balik haric eti genel olarak hayatindan cikarman gerek.

ahtapotu da oturup ye, ziyan olmasin. sen onu yemezsen hayvan tamamen bos yere ölmüs olacak. yersen en azindan bir ölümü bir ise yaramis olacak.

ben yapabilsem sadece kendi avladigim hayvanlari yerdim ama yapamiyorum.
0
konusma ben konusuyorum daha bitirmedim
(15.08.24)
o kadar yorum yapılmış ama yeme kararı verilmesi durumunda etin sertliğinin nasıl giderileceği yazılmamış.

derin dondurucuda dondurulup ardından çözülüp oda sıcaklığına geldikten sonra içine bir bardak su ve bir bardak da sirke veya şarap(kırmızı) konmuş tencereye ahtapot bırakılır, ocağın en küçük gözünün en kısık ateşinde içindeki sıvının buharıyla pişer. tabii bunun için kapağın uzun süre boyunca hiç açılmaması gerek. hatta ahtapotun ağırlığına göre 2 bardak su üstüne 2 bardak sirke/şarap ile de yapılabilir. ahtapot 2.5-3 kiloya kadarda birer bardak, 3-5 kilo arasıysa ikişer, 5 kilodan fazlaysa da üçer bardak şeklinde aynı karışım uygulanabilir.

pişip pişmediğini anlamak için de ilk 1 saat kapağını hiç açmamak şartıyla 1 saatten sonra 10 dakikada bir bacakların birleştiği yere doğru çatal saplanarak durumuna bakılır. eğer çatalla ahtapotu kaldırırken bacak hiç silkelemeye bile gerek kalmadan kendi kendine kopup ayrılacak hale geldiyse hayırlı olsun. küçük ahtapotlar kaldırırken öyle kendi kendine kopmaz, o zaman da çatalı hafifçe çevirip denemek gerekir. kolay kopuyorsa tamamdır.

şarap koyunca alkol alacağını düşünecek olanlar için oraya sirke yazdım zaten. hem şarapla pişsin hem alkol içine işlemesin diyecek olan varsa da ilk 10 dakika kapağı açık halde şaraplı suyu kaynatıp alkolü buharlaştırarak ahtapotu da lezzetini de piç etmeyi deneyebilirler.
0
frtslck
(16.08.24)
(7)

Google depolama alanı??

gameofannen
android telefon için google depolama alanı bitti bedava olan yani. şimdi ben bir aylık plan alsam 100 gb. ve plan süresi bitince ne oluyor o 100 gb yi geri mi alıyorlar. ya da yüklememi yapamıyorum. bilen var mı?
android telefon için google depolama alanı bitti bedava olan yani. şimdi ben bir aylık plan alsam 100 gb. ve plan süresi bitince ne oluyor o 100 gb yi geri mi alıyorlar. ya da yüklememi yapamıyorum. bilen var mı?
0
gameofannen
(12.08.24)
yıllık 100gb 99.90 mı ne, al geç derim.
0
stimpak
(12.08.24)
benim anlamadığım nokta depolama alanın tükenmesi değil. aldığım planın süresi biterse dosyalarıma ne olacağı. yani o 100 gb yi aldım süre sonunda nolacak dosyalarıma erişim, download sağlayabilecek miyim.
0
🌸gameofannen
(12.08.24)
Sınır tekrar 15 gb olur, tekrar dosya yüklenemez. Var olan dosyaların da muhtemelen silineceği yönünde uyarılar yapar sürekli ama silmez (muhtemelen diyorum)
0
psipsipsi
(12.08.24)
Sana belli bir süre veriyor. planınızı uzatmazsanız verileriniz silinecektir şeklinde mail geliyor. 15 gblık veri otomatik olarak belirleniyor ve kalıyor. Gerisi siliniyor.
0
jackyr
(12.08.24)
Tabi ki silinecek zaten maliyet yaratan onu orada tutmak.
0
enteg
(13.08.24)
o zaman ömür boyu mahkum ediyor yani sizi sistem.
0
🌸gameofannen
(13.08.24)
birkac ay askiya aliyor, yeni dosya yukleyemiyorsunuz. daha sonra su tarihe kadar bilgilerinizi indiriin diyor "google takeout" uzerinden, o gun gelince de siliyor.

dilediginiz zaman google takout uzerinden tum bilgilerinizi indirebilir, ve baska bir depolama alanina aktarabilirsiniz ama dosya boyutunuz yuksek, internet hiziniz yeterli degil ve bilgisayarinizda aktarma icin yeterli alan yoksa ugrastiriyor. bu nedenle bir nevi bagimli kaliyorsunuz.
0
emrahday
(13.08.24)
(7)

bu teknenin modeli nedir? fiyatı nedir?

duyurukullanıcısı
https://i.hizliresim.com/mnuzas2.jpgçok çok çok pahalı sınıfına mı giriyor mu?
i.hizliresim.com

çok çok çok pahalı sınıfına mı giriyor mu?
0
duyurukullanıcısı
(07.08.24)
www.worldwideboat.com

resime sağ klik & "search image with Google"
0
zakk
(07.08.24)
katamaran ve evet cok pahali sinifina giriyor. iki yelkenli. en az 2 milyon euro vardir.
illa tekne almak istiyorsan tek yelkenli, 15m'yi, zorlarsan 20m'yi gecmeyecek bir deniz teknesi bakmani öneririm. tekne bakarken de bilen biriyle firtina hasarli tekne alip yaptirtirsan manyak kar edersin. ama bilen biri olmasi sart yaninda, asiri hasarli teknelere para gömme.
0
konusma ben konusuyorum daha bitirmedim
(07.08.24)
Bunların küçükleri bile çok pahalı, çok yer kapladığı için marina kirası da pahalı

Fotoğraftakinden daha küçük bir katamarana ikinci el 12 milyon euro demişler www.twwyachts.com
0
grimavi
(07.08.24)
bunun 250-300bin avroluk olanlari var, tek yelken.
Beneteau olarak aratabilirsin..
0
cooperr
(07.08.24)
Bunun fiyatı bir parmak kadar acıtırsa, aldıktan sonraki masrafları kol kadar acıtır ayrıca
0
etna
(08.08.24)
bu bir tekne değildir.
0
tepedeki psychedelic adam
(08.08.24)
bu cok cok buyuk 42 metre katamaran. bunun senelik bakim, eskiyen paracalarinin degisimi ve liman masrafi en az 100 bin euro olur diye tamnin ediyorum. tekne cok buyuk oldugu icin de tek basina amator denizci lisansi ile kullanilamaz, buyuk ihtimalle bir ekip tarafindan hareket ettiriliyordur. yani senelik masrafina ek olarak ekip masrafi da vardir diye tahmin ediyorum.
0
emrahday
(08.08.24)
(14)

Yazılımcılara gündeme dair bir soru

adriana lima poposu yaglayicisi
Arkadaşlar, 2005 ya da 2006 yılıydı youtube ile tanıştım, o zamana kadar videoları takılmadan oynatacak bir site yoktu, olanlar da bekle babam bekle ki video açılsın, açılsa da yüklenmeye çalışılan reklamlardan gına gelirdi, bi tane sikko reklam gösterecek onun bile yüklenmesi 45 saniye sürerdi.Şimd
Arkadaşlar, 2005 ya da 2006 yılıydı youtube ile tanıştım, o zamana kadar videoları takılmadan oynatacak bir site yoktu, olanlar da bekle babam bekle ki video açılsın, açılsa da yüklenmeye çalışılan reklamlardan gına gelirdi, bi tane sikko reklam gösterecek onun bile yüklenmesi 45 saniye sürerdi.

Şimdi Fahrettin yerli ve milli istakram :) diyor ya, sorum şu;

Youtube gibi bir zamazingonun kodlarını yazmak bu kadar mı zor? İstakram, feys, tıvaytır'ın kodunu neden sadece Amarigalı yahudiler yazabiliyor ve de bunlar tüm dünyada tutuyor? Heriflerin yıllık kazancı belki de Türkiye'nin yıllık hasılasından çok. Yok mudur şöyle basit arayüzlü, takılmadan çalışacak yukarıda saydığım popüler uygulamaları yazabilecek ayda 300 bin lira kazanan yazılımcı arkadaşlarımız? Bu kadar mı zor bu iş?
0
adriana lima poposu yaglayicisi
(06.08.24)
codecanyon.net

40 usd, önemli olan yapmaktan ziyade kullandırtabilmek. elbette aynısı değildir ama yapılması çok ta zor değildir.
0
liberal
(06.08.24)
yazılımcı değilim ama kolaydır, bir de sermaye lazım tabi

sorun insanlar neden tercih etsin o platformu , farkı avantajı kolaylığı ne olacak da youtube insta vs varken oraya yükleyecek ?
0
jülsezar
(06.08.24)
Zor değil ama iş sadece yazmakla bitmiyor. Mesele pazarlamada bitiyor diğer bırak kendi ülkeni diğer ülkelere de pazarlaman lazım.

Milli ürün diye yapılan ürünler ülke içinde sıkışıp kalıyor. Sadece ülke içindekilerin kullandığı bir ürünü kullanmayı ben şahsen istemem çünkü yabancı kaynakları da izlemek istiyorum. Neden yurtdışına pazarlayamayız dersen o apayrı bir konu sen yaptığın ürünü youtube'dan ayrı bir yere konumlamalısın çünkü youtube zaten kullanılıyor insanlar neden youtube u bırakıp sana gelsin.

En ünlü örneklerden birini vereyim Instagram yetişkin kitleyi (25 yaş üstü) hedeflerken TikTok z kuşağını çocukları ve ergenleri hedefliyor. Tiktok o sayede instadan sonra çıkıp alıp yürüdü. Yani global çapta bir ürün çıkarmak istiyorsan hedef kitlen olmalı ve o andaki karşılık bulmayan ihtiyaçları gözetmelisin. Varolan bir ürünün kopyasını yapmak anlamsız bir yatırım oluyor ve bir süre sonra unutuluyor.

mesela örnekler: bip, yaani

Ama mesela hükumet instayı kapatıp yerli sosyal medyayı insanlara zorlayabilir. Bu durumda insanların onu kullanmaktan başka bir şansı kalmaz ve kullanılır. Mesela Çinde bu durum net olarak var. Google yasaklı ve insanlar Baidu kullanmak zorunda kalıyorlar. Böyle olunca ülkendeki insanları ülkeye hapsetmiş oluyorsun ve yurtdışından haber almasını engelliyorsun. Şu an Türkiyede bu mümkün olan veya olabilecek bir durum değil. Ayrıca net olarak özgürlüklere müdahale.
0
nuevo
(06.08.24)
nuevo +1


youtube insta facebook twitter snapchat tiktok hepsinin ana amacı farklı, biri resim ağırlıklı biri yazı, diğerinde geçici hikaye gibi vs tiktoktan sonra kaydırma işi çoğunda var artık ama o da hızlı tüketim için. benim bilmediğim platformlar da vardır.

mesela thread çıkardı instagram o tutmadı sanırsam ben girmedim o platforma ama çevremde de duymadım. diğerlerinden farklı ne getirdi bilmiyorum. pazara girmek için farklı bir şey getirmek lazım.

yine aynı şekilde telegramın avantajları olmasına rağmen whatsapp kadar yaygınlaşmadı ama hatrı sayılır kullanıcısı var. gruplarda kimse kimsenin numarasını görmüyor istemezsen bence büyük fark.
0
jülsezar
(06.08.24)
tabi ki yazılabilir. ama yazamadığımız için yapmıyor değiliz ki. youtube kodu güzel yazıldı diye youtube olmadı. benim yazdığım kaptantube'u kim niye kullansın şimdi.
0
kaptan maydanoz
(06.08.24)
yazmakta sıkıntı yok. o kadar videoyu zarar etmeden - reklam göstermeden host edebilecek, aynı anda binlerce belki milyonlarca kullanıcıya göstererebilecek misin?
0
inheritance
(06.08.24)
Bu tür platformlar için "Network effect" denilen bir durum söz konusu. Yani sizin sadece aynı platformu hatta daha iyisini yapmanız yetmiyor, zira bu tür platformları değerli kılan sadece sundukları özellikler değil, kişilerin etkileşim kuracakları insanların da orada olması. Yani bir nevi "Herkes İnstagram kullandığı için herkes İnstagram kullanıyor" durumu. Haliyle "Yerli ve milli sosyal ağımızı geliştirelim" fikri hiçbir işe yaramıyor çünkü "Peki insanları nasıl hali hazırda kullandıkları yerleri bırakıp bunu kullanmaya ikna edeceğiz" kısmını cevaplayabilen kimse yok, zaten onun kolayca yapılabilecek bir yolu olsaydı İnstagram, İnstagram olarak kalamazdı.
0
salihdt
(06.08.24)
burada sadece kodlama işin içine girmiyor aynı zamanda video-codec (video formatı) ve serverlar da işin içine giriyor.

temel sorun youtube'da herkesin video yükleyebiliyor olması. mesela ben 10gb'lık videoyu pc'de değilde youtube'da gizli olarak tutuyorum. dünya nüfusu 8milyar 1milyar internet kullanıcısı olsun. bunlarında 100.000.000tanesi en az 10gb video tutsun youtube'da

1.000.000.000gb yani bir milyar gb video yapar bu da sürekli artıyor ayrıca. şimdi bu videoları farklı kalite formatlarında dünyanın herhangi bir yerindeki 100mbit internet ile kesintisiz izlenmesini nasıl sağlarım?

belki çok popüler videolar için ayrı bir kodlama yapabilirim (reklamlarda böyle) ama no-name birinin 5saatlik kutu-açma videosunu nasıl kesintisiz bir şekilde dünya ile paylaşırım?

bu işte kodlamadan ziyade server yatırımları, anlaşmaları vb gibi şeylerle oluyor birde tabiki net neutrality olayı var. yani internet sağlayıcıları her websitesine aynı hızı vermiyor. bu anlaşmalarında yapılması gerekiyor.

bunun en büyük örneği ise tabiki netflix.
0
duyurukullanıcısı
(06.08.24)
burdaki yazarız diyenler gerçekten yazılımcı mı diye şüpheye düştüm.

youtube'un ufak bir komponentinin sistem dizaynı üzerine çalışmıştım. ordaki mimariyi açıklayabilecek, neyin neden yapıldığını anlayabilecek bir avuç yazılımcı var türkiye'de.

sadece meta'da 20.000+'den fazla yazılım mühendisi çalışıyor, her biri kendi ülkesindeki en iyi mühendisler ve maaşları yıllık ortalama 250-300k usd'leri görüyor.

bu kadar zor yani bu iş.
0
gitdaddy
(06.08.24)
"youtube yazmak" dediğin sadece web arayüzünü yapmak mı? o yapılır. ama sadece iki buton, yorum bölümü falan değil ki youtube'un olayı. sadece arayüzünde bile bir sürü komponent var. hepsi dinamik. yüzlerce farklı model, marka, cihazda çalışabilecek şekilde tasarlanıyor. bağlantı hızına göre farklı şekil alıyor. site açık değilken bile arkaplanda işler yapılıyor. hızlı açılması için türlü türlü cacheing yapılıyor.

sadece web sitesinden bahsettim. onlarca şey sayılabilir daha.

youtube'un asıl olayı video oynatmak. bir video 150 mb olsun ortalama. hd yüklüyorsan 600 mb olsun. 1080,720, 480 falan bir sürü şeye anında çeviriyor. yüklediğin video en az iki katı kadar yer kaplıyor.

sen bi video izlerken mb'ın gidiyor ya data paketinden ona benzer şekilde onlar da gönderirken kendi bandwith genişliklerini kullanmış oluyorlar. aynı anda milyonlarca video oynatılıyor youtube'da yani gigabyte'lık bandwith genişlikleri var. kendi özel internet altyapıları olmak zorunda.

işlemciler, soğutması, depolaması, elektriği, güvenliği vs apayrı alanlar. burası derya deniz zaten.

izlesene.com var. yıllardır da varlar. neden youtube olamıyor. yukarıda saydığım şeyleri teknik olarak yapsalar bile, önceki cevaplarda da belirtildiği gibi bir de marketing var.

youtube geçen yıllara kadar kar yapmayan bir şirketti bu arada.

TLDR: yazarım diyen sadece web katmanından bahsediyordur, o bile şüpheli. onun dışındaki şeyler için yıllarca emek ve büyük takım gerekir.
0
biseysorcaktim
(06.08.24)
Gerekli bütçeye sahip olursan ve milli kimliğe hapsolmazsan hepsini yapabilirsin. Ama amaç youtube u kopyalamak olmamalı tekrar söylüyorum. Bir ihtiyacı öngöreceksin ve global yatırımcı toplayacaksın.
Kimse atomu baştan icat etmiyor. Her şeyin bir best practice i var. Youtube da buraya bir günde gelmedi.

Not: 11 yıllık tecrübeli bilgisayar mühendisiyim.
0
nuevo
(06.08.24)
çünkü o işler öyle iki site yapayım da çalışsın değil.

Örn: youtube'a günde 3.5 milyon video yükleniyor, bu videoların kimisi telefondan kimisi profesyonel kameralardan yükleniyor, TB'larca veri.

şimdi elimizde orjinal video var, bunu çeşitli cihazlar için yeniden encode etmek gerekiyor, televizyon için farklı, telefon için farklı, tablet için farklı formatlar boyutlar, her bir videonun birden fazla formatta çevirilmesi var.720px, 480px vs. vs.

bitti mi? bitmedi; her bir dosyanın birden fazla kopyası var, yani orjinal olan dosyada daha sonra bizim oluşturduklarımız var, bitti mi? bitmedi; küçük resimleri var.

bitti mi bitmedi; bu yüklenen videoları analiz edip içerisinde zararlı bişi var mı diye bakmak lazım. her video incelenecek, bunun için ayrı bir yazılım lazım. incelenen ve bişiyler olduğu tespit edilen verilerin birde insanlar tarafından incelenmesi lazım.

vs. vs. vs. diye de gider bu.

tek başına bir projeyi yapmak biraz zor, o proje popüpler olduktan sonra milyonlar kullansın, sistem düzgün çalışsın başlı başına bir problem.

bir video sitesi yaparsın (yaptım) 3 hafta düzgün çalışır (çalıştı) 3 ncü haftadan itibaren içine porno, dizi, film vs yüklenmeye başlanır.

birak böyle bir projeyi sıfırdan yazmayı, tüm kodları, tüm alt yapıyı verseler aylarca uğraşırsın çalıştırmak için. her bir aşamasında bir sürü farklı araç lazım.

senin gördüğün sadece senin gördüğün kısım, onun arkasında bizim görmediğimiz yüzlerce/binlerce ufak tefek yazılım, panel var.

onlarında arkasında yıllardır yazılmakta olan yazılımlar var. var oğlu var.

ayda 300 bin değil, milyon kazanan adam da her şeyi okuyup anlayamaz, çalıştıramaz.
0
selam
(06.08.24)
Veri yapıları ve algoritmalar da işin içinde, genelde yazılımcılar bu konularla pek ilgilenmiyorlar, bilmem ne yazılımını al kur yapılandır kullan derecesindeler, boş ver youtube'u falan, doğru düzgün arama motoru yapamıyorlar bizimkiler, n11/trendyol vs. de bişi arıyorsun alakasız sonuçlar çıkartıyorlar.


çoğu yazılımcı ilkokul/ortaokul/lise de öğrendiği şeyleri koda dökmeyi beceremediği gibi, o konuların bir X servisinde kullanabileceğinin farkında bile değil. bununda dışında çoğu yazılımcı için milyon çok büyük bir rakamken, bahsettiğin projeler için 1 saniyelik işlem hacmi.
0
selam
(06.08.24)
youtube kodunu yazmak zor. cunku youtube basit bir web sitesi degil arkasina buyuk bir veri merkezi, bu veri merkezleri arasinda datayi dagitan sistemler algoritmalar, verinin en hizli dagitilmasini saglayan algoritmalar, videolarin en az yer kaplayacak sekilde saklanacagi sistemler, reklam servisleri gibi gercekten uzerinde cok dusunulmus, optimize edilmis sistemler.

youtube aynisini yazarim diyen bir yazilimci buyuk ihtimalle ayni anda kac kisiye hizmet edilecegini, verinin nasil guvenli bir sekilde ama ayni zamanda o buyukluktei verinin en verimli sekilde saklanacagini, dunyanin her yerinden erisilmeye calisilan verinin en hizli nasil dagitilacagini dusunmeden sadece arayuzunu yazmak diye dusunmustur. ki yazacagi sistem 1000 video, 1000 kisiden sonra sorun cikaracaktir.

youtubeun sirf reklam servisi bile basli basina karisik, dunyada sadeve bu iste uzman sirketler tarafindan gelistirilebilecek bir servis.
0
emrahday
(06.08.24)
(2)

AWS Sertifikaları hakkında bilgisi olan

tchuck
ben 6-7 yıldır düzenli AWS kullanıyorum. hemen her ürünlerini kullanmışımdır herhalde, hatta 2 defa 10ar bin dolarlık krediyle proje falan da geliştirmişliğim var.yani biraz tecrübem var, biraz da çalışarak bunlardan bir sertifika alabilirim illa ki faydası da olur diye düşündüm.sizin önerdiğiniz bi
ben 6-7 yıldır düzenli AWS kullanıyorum. hemen her ürünlerini kullanmışımdır herhalde, hatta 2 defa 10ar bin dolarlık krediyle proje falan da geliştirmişliğim var.

yani biraz tecrübem var, biraz da çalışarak bunlardan bir sertifika alabilirim illa ki faydası da olur diye düşündüm.

sizin önerdiğiniz bir yöntem method var mıdır, çalışmakla ilgili?
bir de 2-3 farklı sertifika türü var sanırım bunlar hakkında bilginiz/önerdiğiniz bir şeyler var mıdır?

genel olarak söylemek istediğiniz bir şey var mıdır?
0
tchuck
(01.08.24)
cloudgurudan eğitim alabilirsin
0
jelly bear
(01.08.24)
cok farkli sertifika turleri var, bunlarin arasinda en kolay "aws cloud practitioner". ama bunlar disinda "developer", "architect" vs. gibi bircok farkli alana gore sertifikasyon var aws icin.

sertifikasyon sinavina calismak da biraz aws kullanmaktan farkli. sinav daha cok teoriye yonelik, yani neyi neden yaptigini olcuyorlar. genelde cesitli senaryolar oluyor o durumda ne yaparsin, hangi aws aracini kullanirsin, nelere dikkat etmek gerekli gibi coktan secmeli sorular. sinava hazirlik icin aws sayfasinda cesitli ucretsiz kurslar ve ornek sorular veriyor aws.amazon.com
0
emrahday
(01.08.24)
(2)

Yurtdisinda hastane ve sağlik sigortası işleri

dedeminhirkasi
Merhaba yurtdışına çıkmadan önce yaptırdığımız bir sağlık sigortamiz var.Herhangi bir sağlık sorununda kafamıza göre hastaneye mi gidiyoruz, ambulans mi çağırıyoruz, eczaneye gitsem daha sonra bunun ücretini sigorta ödüyor mu. Yani sigorta kapsamında kalmam için nelere dikkat etmem lazım.
Merhaba yurtdışına çıkmadan önce yaptırdığımız bir sağlık sigortamiz var.
Herhangi bir sağlık sorununda kafamıza göre hastaneye mi gidiyoruz, ambulans mi çağırıyoruz, eczaneye gitsem daha sonra bunun ücretini sigorta ödüyor mu. Yani sigorta kapsamında kalmam için nelere dikkat etmem lazım.
0
dedeminhirkasi
(31.07.24)
once sigortanizin kapsamina bakin, bazi sigortalar sadece acil durumlari odeyebiliyor.

genelde, doktora gitiginizde doktordan yapilacak islem ile ilgili yazili bilgi alirsiniz, sonra bunu sigortaniza bildirir ön onay alirsiniz. bu sayede bir surprizle karsilasmazsiniz.

daha sonra odemeyi kendiniz yapar, fatura alir, dondugunuzde de faturayi sigortaniza iletip odeme beklersiniz.
0
emrahday
(31.07.24)
eğer klasik "seyahat sağlık sigortası" ise acil durumları kapsıyor. acilden kastım akut hususlar yani trafik kazası nedeniyle ambulansla da kaldırılabilirsiniz, ya benim karnım çok ağrıyor diye acile de gidebilirsiniz. ilaçları ödemiyor diye hatırlıyorum, hastanede verdikleri bir ilaçsa olur ama eczaneyi bilemedim.

benim kullanmam gereken durumlar oldu. acile gittim. doktorun durumu açıklayan bi raporuna ve çıkarken ödediğiniz ücretin faturasına ihtiyacınız var. onları sigorta şirketine vermiştim, birkaç güne hesabıma geçmişti parası.
0
gitdaddy
(31.07.24)
(11)

Yurtdisinda hırsızlık, kapkac olaylarına karşı ne yapıyorsunuz

dedeminhirkasi
Pasaport, telefon, cüzdan gibi eşyalarınızın muhafazasini nasıl yapıyorsunuz, ne gibi onlemler alıyorsunuz. Teşekkürler.
Pasaport, telefon, cüzdan gibi eşyalarınızın muhafazasini nasıl yapıyorsunuz, ne gibi onlemler alıyorsunuz. Teşekkürler.
0
dedeminhirkasi
(30.07.24)
Sırt çantasında taşıyordum ben. Bir sıkıntı yaşamadım.
0
sekizdokuzon
(30.07.24)
Nereye gittiğine bağlı İtalya'ya gidiyorsan mabada duhul etmedikten sonra her türlü çalabiliyorlar ama o sıkıntı oluyorsa çantayı bileğe falan bağlamak gerekiyor.
0
Kaleci Saçlı Yırtıcı Forvet
(30.07.24)
pasaportumu yanimda tasimam. sadece havaalanindan otele otelden havaalaninda kisminda uzerimde olur sadece.

kargo pantolon +1. bel cantasi, omuzdan capraz sekilde takili.

sifir nakit tasirim. kredi kartlarindan biri otelde kalir, digerini yanima alirim. nakit giderse gider ama kredi kartini iptal ettirmek, harcamalara itirazda bulunmak falan standart bir surec.
0
hot potato
(30.07.24)
Yer italya dostlar.
0
🌸dedeminhirkasi
(30.07.24)
Bana bir şey olmaz kafasındayım. Onlarca şehir gezdim, bir olay yaşamadım.
0
gabe h coud
(30.07.24)
Pasaport ve cüzdanımı sırt çantama koymam. Onun yerine omuzdan çapraz çantamı göğsümde tutarım ya da askılı küçük bir çantayı yine önümde duracak şekilde takarım.
Onun dışında nakitimi tek bir yerde tutmam. Cüzdanım dışında bozuk para cüzdanı gibi küçük bir çantayı zincirli bir şekilde boynumda taşırım.
0
Amaranta ursula
(30.07.24)
Göt cebimde cüzdanimla tüm Avrupa'yı gezdim bi şey olmadı. Postacı çanta alın boynunuza çapraz geçirin, pasaport vs onun içinde olsun. Bi de Türkiye'de kalabalık yerlerde uyanık olduğunuz kadar uyanık olsaniz yeter ya. Türkiyede kapkaç hiç yok da sadece İtalya'da var gibi bi algi var da o uyarılar kuzey ülkelerinden gelenler için bence. Ortalama bi Türk vatandaşı zaten gerekli reflekslere sahiptir yani (düzenli olarak cepleri kontrol etmek, kalabalık yerlerde dikkatli olmak vs)

Nakit de max 100 euro taşıyın (ki o bile bence gereksiz de neyse) kart geçiyo zaten her yerde. En fazla birkaç euro komisyon verirsiniz harcamalarda yani o da olur.
0
nundu
(30.07.24)
Kimlik ve pasaport fotokopileriniz soft ve hard olarak bir yerlerde bulunsun. Terslik olursa işinize yarar.
0
pispinti
(30.07.24)
Burada kalabalikta e yapıyorsam aynısı yapıyorum.

Ülkesine göre istisnalar var.. Somali'de çıktığımda yetrcek kadar nakit ve karanlık sokaklara girmemek, Filipinler de aynı şekilde. Turistlerin olmadığı yerlere gece fazla girmemek. Tipi kayık birileri varsa yolun diğer tarafından yürümek vs.

Avrupa ise Sultanahmet te ne yapıyorsan aynısı..
0
nop
(30.07.24)
Şu tarz çok küçük ve hafif spor çantalarından bir tane almıştım, çok işime yarıyor: tr.aliexpress.com

İçine bir pasaport ve küçük kartlık gibi cüzdan rahat sığıyor. Bunu belime takıyorum, kolumda da küçük bir çanta oluyor zaten. Bu küçük çantayı dışarıda hiç açmıyorum, arada belimi kontrol ediyorum orada olduğundan emin olmak için. Günlük paramı kol çantamda tutuyorum.
0
silverleaf
(30.07.24)
istanbul eminonunde hirsizlikla karsilasma riski ile italyada turistik yerlerde olan risk ayni sayilir. tek fark disaridan turist gibi gorunmek ekstra risk olusturuyor. o nedenle cok turist gibi gorunmemek en buyuk onlem.

pasaportunuzu otelde tutup, yaniniza sadece fotokopisini alin kalabalik turistik yerlere giderken.

cok fazla kalabaliga girmemek insanlarin omuz omuza temas edecegi yerlere girmemeye calismak avantaj. ozellikle toplu tasimaya binip inerken, kalabalik mekanlarin onunde sira beklerken, onemli noktalarda insan kalabaliginin icine girmek turkiyede de italyada da risk.

sirt cantanizi arkanizda tasirken acarlar, o nedenle sirt cantasi hic guvenli degil, arka cepler guvenli degil. ideal olan kucuk esnek bir cuzdan, icinde kart ve bir miktar para ile on cebe koymak. tabi her zamanda boyle gezemezsiniz, kalabalik yerlerde bunu tercih edebilirsiniz. eger sirt cantaniza koyarsaniz, cantanin en dibine koyun. on goze koymayin.

turistik yerlerde telefonu olur olmadik yerde (kalabalik alanlarda) cikartip riske girmeyin. bu durumlarda biri elinizden alip kacsa ne yapabilirsiniz diye dusunun. telefona bakacaksaniz daha sakin bir koseyi tercih edin.

etrafinizdaki tiplere dikkat edin, eger ayni tipler ara ara onunuze cikiyor, etrafi suzuyor, amacsizca ortalikta geziniyorsa risklidir. sadece turistler, hirsizlar ve sivil polisler aylak aylak, ama belli etmeden ortalikta garip zamanlar gecirir, ya da gorusu iyi bir noktadan etrafi suzer.

yillardir istanbulda hep bu sekilde yasadim. simdi italyada yine boyle yasiyorum, birsey degismiyor yani. aslinda buyuk sehirde yasayan turkler bu konuda otamatik refleks edindik, en cok guvenli ulkelerden gelenler sorun yasiyor. ama yine de bunlar hep risk, kimin ne zaman basina gelecegi belli olmaz, hepimizin dalgin zamanlari oluyor.
0
emrahday
(31.07.24)
(4)

Yurtdışında yaşama yolu olarak master

optimistbakunin
Merhaba, ücretsiz master programlarına başvurup o ülkede yaşamak çalışmak mantikli mi. Yani dogrusu amac okumak olmayacak sadece yurtdisina cikmanin yolu olarak master seciliyor. Fransa almanya avusturya vb ulkelerde ucretsizmis hem. Baska turkiyeden gelismis gitmesi ve master kabulu kolay nereler v
Merhaba, ücretsiz master programlarına başvurup o ülkede yaşamak çalışmak mantikli mi. Yani dogrusu amac okumak olmayacak sadece yurtdisina cikmanin yolu olarak master seciliyor. Fransa almanya avusturya vb ulkelerde ucretsizmis hem. Baska turkiyeden gelismis gitmesi ve master kabulu kolay nereler var?
Her neyse bu yolla yurtdisina kapak atmak nasil. Amac calismak kendi isini yapmak
0
optimistbakunin
(28.07.24)
O yolla kapak atilir ama o kapak cok fala uzaga yuvarlamaz. Okul "devam sarti" istiyorsa nasil vakit bulacaksiniz calismaya (oyle haftada 5-10 saat part time degil galiba soruda kasdettiginiz??). Bu okulun odevi vs olacak, zaman isteyen seyler yani. Onlari belirli standartta yapmazsaniz dersten cakacaksiniz. Bir sure sonra kapi disina konma ihtimali de var yani.

Gercekten okumak icin gidip, iyi bir derece yapip okurken de yaz/staj vs gibi firsatlar yaratip kendinizi kariyerli ve diplomali biri olarak pazarlamak daha akillica bence.

Yoksa kacak gocek calismanin pek bir yarari dokunmaz. Elinize gecen para az olduktan sonra TR deki sartlarinizi bile arar hale gelmek de var isin sonunda.

Bols sanslar.
0
parcxerox
(28.07.24)
Almanya için konuşayım, vize almanız için bloke hesap şartı var. Tam miktarı hatırlamıyorum ama 12bin euro gibi bir parayı bloke etmenizi istiyorlar. Non-eu öğrencilerin çalışma izni oluyor genelde ama kısıtlı oluyor; mesela haftada 20 saat gibi. Ülkenin dilini bilmeden iş bulmak da mesele tabii.

Eğitim yurtdışına yerleşmek için iyi bir yol ama süreç biraz zorlayıcı sahiden.
0
but that was just a dream
(28.07.24)
Benim farklı ülkelerden Fransa'da okumus ve çalışan arkadaşlarım var. Hangi bölüm olduğuna bağlı ama bazılarında oldukça rahat is buldular (ben tedarik zinciri bahsediyorum en çok).

Ama okurken çalışmak falan benim bildigim o kadar kolay değil. Arkadaslarim genelde parasi olup takilanlar.
0
logisticsmanager
(29.07.24)
almanyada master sirasinda verilen oturum izni ile yilda 90 gunden fazla calisamiyorsunuz. bunun tek istisnasi var o da okul icinde (kutuphane vs) calismak ama bu tarz yerler icin de cok fazla rekabet var ve eski ogrenciler genelde bu tarz isleri kapmis oluyor.

gecici islerde haftalik belli saatin altinda "minijob" tarzi islerde belki calisabilirsiniz, calisma izninizin bu tarz isleri kapsadigina emin olmaniz gerekir. yoksa kacak calisan durumuna dusebilirsiniz, bu cok riskli.
0
emrahday
(29.07.24)
(8)

2 yaş sendromlu bebek anneleri, toplanın

elorelia
öncesinde de inatlaşan bir bebek olan kızım 2. yaş doğum gününden sonra daha da beter oldu. kızım gitti, bir üst versiyonu geldi. ben ise ona bağırıp 2 yaş bebesiyle kavga ederken buldum kendimi. hem üzüyorum hem üzülüyorum. 2 yaş sendromu diye bir şey yok, yeni nesil ebeveyn saçmalığı vs diyecek ol
öncesinde de inatlaşan bir bebek olan kızım 2. yaş doğum gününden sonra daha da beter oldu. kızım gitti, bir üst versiyonu geldi.

ben ise ona bağırıp 2 yaş bebesiyle kavga ederken buldum kendimi.

hem üzüyorum hem üzülüyorum.

2 yaş sendromu diye bir şey yok, yeni nesil ebeveyn saçmalığı vs diyecek olanlar hiç kendilerini yormasın.

konu hakkında tecrübe, tavsiye, komik hikayeleriniz varsa yazın lütfen.
0
elorelia
(16.07.24)
suyuna gitmek, gereksiz inatlaşmamak, ben yapıcam dediği şeyleri ona yaptırmak vs bunları zaten biliyorsunuzdur. onun dışında bol bol ağlayın, deşarj olmaya bakın. bu pis evre geçene kadar hayatta kalmaya çalışın. ciddi ciddi kitaplarda şu yazıyor anne çocuğuyla ilgili anlatacağı, şikayet edeceği birilerini bulmalı yoksa kafayı kırıyor. sabredin tünelin ucunda ışık var.
0
pide
(16.07.24)
Şu anda üç buçuk yaşında olan erkek yeğenim de sağlam bir iki yaş krizi geçirdi/geçirtti bizlere. O kadar çok şey yaptı ki, hangi birini anlatayım bilmiyorum. :) Kızkardeşim o dönem kendini çok kötü ve yetersiz hissetmeye başladı. O da çocuğa bağırıp sonra vicdan azabı çekiyordu. Uzun yıllar süren tüp bebek denemeleri sonrasında doğal yollardan döllenmisti. "Acaba bebek doğurmak için direttigim için mi başıma bunlar geldi?" diye düşünmeye başladığını biliyorum. Terapiye başladı, hala devam ediyor. Yeğenim de haftada bir pedagoga gidiyor. Dediğim gibi şu an üç buçuk yaşında ve bambaşka bir çocuk. Naif, laftan anlayan, sevgi dolu, geveze :) Geçecek bugünler:)
0
sekizdokuzon
(16.07.24)
grimavi
(16.07.24)
merhaba , ben babayım.

6 yıllık babalık sonunda anladığım şey sorun çocuklarda değil bizde.
bebekler/çocuklar aslında bizim davranışlarımıza göre tepki veriyorlar. Kendimize odaklanıp, kendimizi düzeltirsek çocuk da normale dönüyor.
kolaylıklar dilerim.
0
emcekare olmadi einstein olsun bari
(16.07.24)
Baba olarak yazıyorum, benim oğlanda 26 aylık. 23. ayda güncelleme gelmiş gibi aynı durum oluştu, ancak bağırmak inatlaşmak tamamen yersiz durumu kötüleştirir. Çok sabır gerekiyor, isteklerini oyunlaştırarak yapman lazım. Üstümdeki girdiye tamamen katılıyorum ne görüyorsa onu yapıyorlar. Mesela banyoya gitmesini istiyorsun ancak gitmiyor, diyorsun ki zıplayarak mı gidelim yoksa koşarak mı ya da önce ben gidicem beni yakalayamazsın gibi gibi oyuna çevirmen lazım.
0
mirty
(16.07.24)
benim iki cocugumda da 2-4 yas arasi benzer seyleri yasadik. bu durumda kendime ilk sordugum soru bu yeni nesil anne-babalarda mi olusan birsey, yoksa cocuk dogasindan mi geliyor oldu.

kendimce buldugum cevap, eski anne-babalar bununla temelde iki turlu mucadele ediyorlardi, zaten bu durumun bir ismi de yoktu. eski anne-babalar bu durumu ilk basta umursamiyorlardi. ornegin cocuk bir sey soylemek istiyordu ama anne baba kendi aralarinda konusup cocugu pek sallamiyordu. bu nedenle de cocuk bir sure sonra kendini kabul ettirme inadindan vaz geciyordu.

eger cocuk bir seyi yapip yapmama konusunda inat ettiginde ise cezalandirma yolunu seciyordu eski anne-babalar. cocuk tuvalete gitmiyorsa fiziksel siddete, bagirmaya cagirmaya varan davranislarla cocugu "hizaya" getiriyorlardi. yani cocugu sindiriyorlardi.

simdi bir cogumuz bu sekilde buuyudugumuz icin bu gibi durumlarda kendi cocuklarimiza anne-babalarimzdan edindigimiz davranisi refleks olarak yapma egiliminde oluyoruz. bunun farkina varalim, yani sinirlenip bagirip cagirma istegimizin altinda bu yatiyor. icimizde uyanan duygu bizim kucuklugumuzde edindigimiz duygu oluyor.

bu sekilde yapmamak, mantikla yaklasmak icin peki ne yapacaz? bu cok zor, cunku kendi cocuklugumuzun dogasina aykiri bir sekilde mantigimizi one cikarmamiz gerekiyor. bu konuda cok zorlaniyorum diyebilirim.

ben ne yapiyorum? bircok yolu yontemi o andaki duruma gore uyguluyorum.
ornegin;
- kiyafetlerini giydirmek istiyorum ama inat ediyor giymiyor mu? eger zamanim varsa, ortam da uygunsa bir sure umursamiyorum. sanki kiyafetlerini giymesi veya gitymemesi benim icin hic de onemli degilmis gibi davraniyorum, hatta oyle dusunuyorum. cocuklar rol yaptigimizi anlayabiliyor, iyice o moda girmek gerekiyor. cunku temelde cocuk bizim icin onemli birseyi bizim aksimize kabul ettirme, kendini varligini kabul ettirmek istiyor. o sey bizim icin onemli degilse bu istegi bosa cikiyor, baska bir seye takincaya kadar o konu inatcilik meselesinden cikiyor. sonra bu konu onun aklindan cikinca hicbir sey olmamis gibi kiyafetini giydiriyorum.

- ikinci yontem oyunla birseyi yaptirmak. kiyafet giyme yarsi, yemek yeme yarisi, saklanayim sen gizlice yap gibi. ama bu yontem isi temelde zorlastirabiliyor. her zaman yapilmamasi lazim. cunku cocuk bu oyunlari aliskanlik haline getiriyor, ve bir sure sonra oyunsuz hicbirsey yapmaz oluyor. cok gerekmedikce yapmayin.

cocuga anlatmak, izah etmek, rasyonel bir zeminde konusmak gerekiyor, ama bu durumda beklentiyi iyice dusurun. dakikalarca anlatip cocugun hicbirsey anlatmamis gibi davranmasi sinirizi bozacaktir. anlatin ama uzun vadeli etki icin anlatin. cunku bizim hatamiz cocuklari rasyonel varliklar, neden sonuc iliskisi kurabilen varliklar gibi dusunmemiz oluyor. cocuklar daha cok duygusal varliklar, rasyonel dusunce buyudukce gelisiyor. o nedenle cocuklar konusmak lazim ama cok kisa zamanda bir beklenti icine girmeyin.

hatta cocukla konusmak cogu zaman icin ters de tepiyor. konusurken biz kurallari ortaya koyuyoruz, bunlarin onun icin onemli oldugunu anlatiyoruz ya iste anlatirken ister istemez kural koyucu ust perdeden konusmus, ya da rica minnet etmis oluyoruz. iste bu durum cocugun duygusal olarak varligini kabul ettirmek icin bulunmaz bir nimet, cunku bu ortaya doktugumuz her sey cocuk icin itiraz edilecek nokta olmus oluyor.

o nedenle biraz akisa birakmak, biraz sallamamk, biraz oyun vs ile cocugu cok da rasyonel zeminde dusunmemek, sakin kalmak ile yonetilebilir bir durum. yuzde yuz basari yok, cocuk bu diyip gecmek bazen anne-baba psikolojisi icin rahatlatici oluyor.
0
emrahday
(16.07.24)
4.5 yaş erkek babasıyım ne kadar dik durursanız o kadar söz dinler doğruyu yanlışı öğrenir sabır ötesinde tavsiyem maalesef yok.
Tahammül edemiyordunuz ama yapacak birşey yok taktik falsn hepsi fasa fiso hepsini hemen öğrenip ksrşı taktik yapıyorlar hepimizi cebinden çıkarır keratalar

Bu arada bu yaşta normal davranıyor ileride daha da değişebilir davranışları hepsi normal olduğunun göstergesi bir anlamda sevinmekte gerekli beterin beteri var
0
basond
(16.07.24)
Aksam 8 gibi ışıkları karartirdik. Magara gibi olurdu ev. Mum isigi yakardik. Perdeler hafif acik. Bi de cocugu butun gun yorardik. Arkadaşlarıyla oyun dans vb.
Pamuk gibi olur uyurdu. Ilkel sartlari saglayin evde
0
halk
(17.07.24)
(12)

Türkiye neden fabrika açilmasina abanmiyor?

Zetnikov
Cok bilgili olsugumu iddaa etmiyorum bilmediklerimide siz ogretebilirsinizElbet açiliyordur ama hani boyle her bir koseye neden açilmiyor bi suru arazi var daglar var.Mesela diyelim ki doguya fabrika acsin bir suru hem issizlik kalkar hem herseyi uretiriz fiyatlar ucuzlar hemde herkes istanbula goc
Cok bilgili olsugumu iddaa etmiyorum bilmediklerimide siz ogretebilirsiniz

Elbet açiliyordur ama hani boyle her bir koseye neden açilmiyor bi suru arazi var daglar var.

Mesela diyelim ki doguya fabrika acsin bir suru hem issizlik kalkar hem herseyi uretiriz fiyatlar ucuzlar hemde herkes istanbula goc etmez

Cinlilere bakiyorum nufus kalabalik, adam paso fabrika basiyor. İphone dan nike a yemin ediyorum gecen gordum igneyi bile basmis kopyalamislar.

Ucuz iscilik diyeceksiniz fakat cok enteresan bisi var adam iphone u cinde urettiyor eee cinli nasil iphone yapilacagini ogreniyor bu sefer kopyaliyor ayni teknolojileri yada daha iyilerini uretiyor.

Sizce neden her derde derman olacak fabrikalari kurmuyoruz?
0
Zetnikov
(14.07.24)
türkiye elindeki fabrikaları satıp satıp yedi çünkü hazır para. kırsaldaki ekonomiyi çökertmek sırasıyla işsizlik, zorunlu göç dalgası, geçim sebebiyle eğitimden koparmak, ucuz iş gücü olmaya itmek, ekonomiyi dışa bağımlı hale getirmek, göç kitlesini şehirlerde gettolaştırmak, gettolaşan kitleyi popülist ve dini politikalarla manipüle etmek, sonuç olarak da şehirli kitlenin de konfor alanını bozmak, bozulan tarım ve ekonomi sebebiyle afgan çoban, suri işçi getirtmek, yurtdışından gelen göç ile ülkenin aidiyetinin temellerini sarsmak, nefret edilen eğitimli kitleyi çağdışı göç ile iyice sindirmek şeklinde buttefly effect'ini görebiliyorsun. daha uzar gider bu liste. akp gibi popülist ve kukla partiler için muazzam bir şey bu.
bunlar yapılmak istendiği için o fabrikalar kurulmuyor, tarıma destek verilmiyor.
köyünde kalıp bahçesine patates havuç ekse aç kalmayacak insanlar 70 yaşında istanbul'da ameliyatlı ayaklarıyla gün boyu şişe toplayıp para kazanmaya çalışıyorlar.

sanayi devrimini değil, günümüz türkiyesini konuşuyoruz, herhalde günümüz şartlarına bağlicaz olayları ama insan seviyesiz olunca anca özelden hakaret eder.
0
konusma ben konusuyorum daha bitirmedim
(14.07.24)
Doğuda açılanama sonra yakılan fabrikaların haberlerini internetten bulabilirsin. Ayrıca doğudaki halk neden bi sike benzemeyen topraklarda yaşamak zorunda hissetin ki Akdeniz'de plaj mafyalığı yapmak varken.
0
Bir ben var benden şurada
(14.07.24)
Çünkü bir şey o kadar kolay olsaydi, herkes yapardi.

Her derde derman olacak fabrikanin paralarini kim veriyor? Devlet mi? Ozel bu ise neden girsin?
Bu fabrikalari kim insa edecek? Kaç yil surecek?
Bu arazileri kimden alacagiz?
Bu fabrikalarda çalışacak teknik adamlar var mi?
Hangi ürünler olacak ve hammadde tedarik zinciri nasıl olacak?
Lojistik kismi? Mallari nereden nasıl getirip nereden nasil yollayacagiz?
Cevre planlari, doğaya etkisi?
Müşteri kim?
Olası döviz hareketlerinden nasıl etkilenecek?
Fabrikalar devletin mi olacak? Devletin olacaksa çalışanlar devlet memuru mu olacak? Böyle olacaksa verimliligi nasıl saglayacagiz?

Ve en en en önemli soru;
Başkası üretirken ondan daha iyi ya da ondan daha ucuz ya da ondan daha hızlı yapabilecek miyiz?

Daha böyle sabahlara kadar soru çıkar.
Cin'de kurulmasinin sebebi iç pazar. Dünyanı en kalabalık ülkesinde birakalim da çok fabrika olsun.

Bak ben sana direkt kendi tedarik zincirimden örnek vereyim;
Fabrikalarimiz cin'de. 8 hafta lojistik var su an.
Arada Avrupa'da üretim muhabbeti oluyor ama asıl sorun üretmek değil; hammadde ve işçi.
Cin'deki fabrika kapiyi açıp bağırdığı zaman hemen hammadde bulacak kadar yakın tedarikçilere. Isci konusunda da aynı bu şekilde.

Bu ikisini çözmek de milyarlarca dolar yatırım demek.
Ülkede giyim sektörü bile misir'a falan kaçıyor. Sorun fabrika olup olmaması değil. Bu işlerin bu kadar basit olmamasi.
0
logisticsmanager
(14.07.24)
Amerikasi vs ulkeleri genc calistiracak nufus ariyor

Turkiyede ise genc nufus on binlerce insan yurtdisina kacmaya calisiyor

Turkiye elinde tutamiyor genc iscileri

Anlayamiyorum yani
0
🌸Zetnikov
(14.07.24)
Bir videodaki yorumda mahsülü
toplanan yerin hemen yakınında değilde yüzlerce km uzağa naklederek o mahsülü fabrikalarda işlemek veya satmaktan konusundan bahsediliyordu.

Geçmişe dönük bakıldığında bunun Esas sebebi olarak "bürokrasi de İngiliz etkisi"nin bir tezahürü diye ifade edilmişti.

Doğrusu üretici toplayan ve hemen yakındaki fabrikada işlemek satmak bölgenin gelir istihdam vs açısından büyümesi demek.
0
diyecevaplandı
(14.07.24)
Nihayetinde her şey dönüp dolaşıp ne fabrikası açıyorsak o şeyi diğer ülkelerden daha iyi ve ucuza yapıp dünyaya satabilir miyiz noktasına geliyor. Çoğunlukla da değiliz çünkü fabrika demek ham madde demek, tedarik zinciri demek. Zaten öyle çok karlı bir şey olsaydı özel sektör girerdi.
0
salihdt
(14.07.24)
Her ülkenin bir politikası var, teoride fabrikalar kurma imkanımız olsa da hem kurması üretimi ve ekonomik olarak dönüşü uzun vadeli fakat daha güvenilir ve sürekliliği var

Bizin ülkenin politikası ise dönüşü hızlı fakat tek seferlik, sürekliliği olmayan inşaat sektörü ve değer üretmeyen hizmet sektörü üzerine oldu

Sözün özü neden kurmuyoruz çünkü kurmamayı tercih ettik
0
grimavi
(14.07.24)
Ben buradaki arkadaşlara pek katılmıyorum fabrika kurulur zor bişey değil eskiden devlet planlama teşkilatı fabrikalar kurulmasını planlıyordu. sscb'ye demir-çelik fabrikalarını kurdurduk. Sümerbank, teletaş, şeker fabrikaları, tekel sigara fabrikaları, aselsan, havelsan, tai,roketsan, seka kağıt fabrikaları kuruldu. eskiden karma ekonomik sistem vardı. şimdi yok.

bence bilerek açılmıyor tarım toplumundan sanayi toplumuna geçilmemek için. fabrika açacağına insanları yardımlarla kendine bağla.
0
komando kani var bende
(14.07.24)
Bence AB istemiyor diye. Biz batılılarla ticaret yapıyoruz ve her yıl cari açık veriyoruz. Bu durumu korumak istiyorlar.Avrupa pazar değil.

Pazar Asya, Ortadoğu ve Afrika.

Örneğin IMF fazla üretiyoruz diye şekere kota koydurdu. Tarla boş, fabrika kapalı, gençler köy kahvesinde oturuyor.

Bu esnada AB ve ABD Arabistan, BAE, mısır, Katar, Kuveyt, Cezayir, Fas, Lübnan'a milyarlarca dolarlık şeker satıyor.

Aynı şey sanayi mamülleri için de geçerli. Yani olayın siyasi boyutu da var. İran gibi gidip fabrika kurup Ortadoğu'ya traktör ,ilaç vb mamüller satarsan ambargoyu yersin
0
hebanon
(14.07.24)
Fabrikaları özel sektör açıyor. Devletin işlettiği pek fabrika kalmadı. Tüpraş bile 1-2 yıllık kar yiyatlarına satılmıştı.

Özel sektör için de Türkiye'de çok fazla risk var. Risk primi en yüksek ülkelerden birisi. Yatırım yapan birisi için riski kazanç oranı Türkiye'de fabrika açmaktan daha fazla çok seçeneği var.
0
isminivermekistemeyensuser
(14.07.24)
fabiraka issizlik azalsin, insanlar calissin diye acilmaz. yillardir tesviklerle, desteklerle bu sekilde fabrika aciliyor anadolunun cesitli yerlerinde, birkac yil zarar ediyor, daha sonra iflas edip kapaniyor.

fabrika acmak icin ilk kriter urettigin mali satin alacak birilerinin olmasidir. yoksa, urettigini satamayip elinde kalacaksa istedigin kadar uret, istedigin kadar insan calissin farketmez.

urettigin mali satabilmek icin de hammaden ucuz olacak, ucuza uretmenin yollarini bulacaksin, ve ucuza malini teslim edebileceksin. bunlari olusturacak sartlari bir araya getirmeyip sirf insanlar bos durmasin calissin diye fabrika acarsa bir sure sonra mal elinde kalir, fabrika zarar eder, calisan insanlari isten atarsin, sonra da fabrikayi kapatirsin. bu hikayeyi anadolunun bircok ilcesinde gorursun. secim yaklasirken tesviklerle, rica minnet acilan fabrikalar bir sonraki secime kadar coktan iflas etmis olur.
0
emrahday
(15.07.24)
#92790742
eksisozluk.com
akp döneminde satilan kurumlar sirali liste.
akp satarken de devlete yük oluyor diyordu, zamamnin yetmez ama evetcileri saksakliyordu. buradakiler gibi. sonra görüldü ki dogru degil. isminivermekistemeyensuser'in dedigi gibi, 1-2 senelik kar fiyatina satildi fabrikalar. herkes fabrikayi özelin acmasi gerek gibi düsünmüs. devlet tesvikiyle özele actirmaktan ziyade, devletin kendi yatirim yapmasi ihtimali hepten rafa kalmis. sadece su kurumlar devletin eline dönse bile yeterdi halbuki. tekel iscileri eylemini herkes cok cabuk unutmus. tr.wikipedia.org
0
konusma ben konusuyorum daha bitirmedim
(15.07.24)
(12)

göbeklitepe'nin bilinen tarihi ya yanlışsa?

OgutucuRecep
sadece göbeklitepe değil diğer tüm kalıntıların yaşının yanlış olma ihtimali?teknoloji sürekli gelişiyor. sürekli yeni teknikler gelişiyor. bence bu tarz yapıların ya da benzer yapıların kalıntıları yanlış hesaplanıyor.bundan 30-40 yıl sonra yepyeni bir yaş hesaplama çıkarsa ne olacak? bilinen tüm h
sadece göbeklitepe değil diğer tüm kalıntıların yaşının yanlış olma ihtimali?

teknoloji sürekli gelişiyor. sürekli yeni teknikler gelişiyor. bence bu tarz yapıların ya da benzer yapıların kalıntıları yanlış hesaplanıyor.

bundan 30-40 yıl sonra yepyeni bir yaş hesaplama çıkarsa ne olacak? bilinen tüm her şey yalan olacak.

göbeklitepe'nin örneğin 10-12 bin yıl önce var olduğu pek mantıklı gelmiyor.

sizce bu kalıntı yaşı hesaplamada bir yerde yanlış yapma ihtimalimiz yok mu?
0
OgutucuRecep
(24.06.24)
Peki neden sence yanlış hesaplanıyor? Yani hangi sebeple diyorsun? Misal neden mantıklı gelmiyor?

Vardır belki bilemem de yanlış olduğunu kanitlayacak bir yöntemim olsa bilim dünyasına sunardim ama yok. Ondan bilimin o noktada dediği şeyi doğru buluyorum.
0
logisticsmanager
(24.06.24)
bilerek yanlış hesaplamıyorlar.
şu an böyle tahmin ediyorlar.
0
🌸OgutucuRecep
(24.06.24)
tr.wikipedia.org
www.nps.gov

alternatif bir önerim olmadığı için bilime güveniyorum.
0
gabe h coud
(24.06.24)
Arkeolojik buluntuların tarihlendirmelerinde stilistik değerlendirmelere dayalı relatif tarihlendirmelerle, laboratuvar testlerine dayalı absolut tarihlemelerin birbiriyle tutarlı sonuçlar üretmesi beklenir. Stilistik tarihlendirmeler relatiftir, bir grup buluntu başka bir diğer grup buluntuya kıyasla tarihlendirilir. Bunda da güncel literatür kullanılır. Ele geçen buluntular belli bir kronolojik tabakalanma içerisinde ele geçiyor takdir edersiniz ki. Bu tabakalar kültür katmanlarını içeriyor, bir tabakadan ele geçen buluntular birbirleriyle ve çevre kültürlerle uyum gösterir. Örneğin çok bilinen siyah figürlü arkaik dönem seramikleri ege ve anadolunun bir çok yerinde belli bir katmanda açığa çıkar. Bu buluntu grubuna kıyasla sistematik olarak daha alt seviyesinden ele geçen gruplar onlardan daha önceki bir tarihe ait olmalıdır diyebilirsiniz. Bu sadece bir örnek. Bunun gibi çok fazla kıstas var.

Eğer relatif tarihlendirmeler karbon ve termoluminesans gibi absolut yöntemlerle de uyuşuyorsa epey sağlam bir tarihlendirme yapılmış olur.

Göbeklitepe 10 bin yıl olmaz, 8 bin yıl olur. 12 bin yıl olur ama tarihi alt üst edecek bir fark çıkması çok güç. Neticede Göbeklitepe relatif olarak olarak neolitik başlangıcını yansıtan bir kültür alanı ve bu Göbeklitepe özelinde değişebilir bir şey değil. Absolut tarihlendirmeler de bunu destekliyor. Ancak göbeklitepeden daha eski bir yerleşimle bu tarih geriye çekilebilir, bu mümkün.

Göbeklitepenin en erken geniş kapsamlı kültürlerden biri olmasının tarihlendirme teknolojilerinin ilerlemesiyle doğrudan bir ilgisi yok kısaca.

Size mantıklı gelmeme sebebi nedir ki
0
akhenaten
(24.06.24)
Dediğiniz üzere İslam kaynaklarına göre yanlış ve dünyada insanlık tarihinşn 7000 sene olduğu belirtiliyor.
Başka teori veya tezleri geçersiz saymak için "bilimsel olarak" daha geriden bir tarih veriliyor böyle arkeolojik veya tarihsel konularla. Materyalizme göre de evrim için milyonlarca yıl geriye gitmek lazım kendi görüşünü temellendirme adına.

Geçen haftalarda karşıma çıkan videolarda ise yapılan kazıların uzun bir süre için durdurulduğu ve kazı yerinin çevresine ağaçların dikildiği anlatılıyordu.
Yine bir şeyler dönüyor.
0
diyecevaplandı
(24.06.24)
İzotoplar ile yaş hesaplamada farklı izotoplar ile farklı zaman aralıkları için ölçümler yapılıyor. Yani dinozor fosilleri için en bilinen daha doğrusu ünlü C14 (radyokarbon) tarihlendirmesi yapılmaz. Ar-K (Argon-Potasyum), U-Th (Uranyum-Toryum), Rb-Sr (Rubidyum-Stronsiyum) testi yapılır. Bunlar radyoaktif izotopların yarılanma ömürleri üzerinden, bozunmuş maddedeki miktarları ve oranları ile hesaplanır. Radyometrik tarihlemede ne kadar geçmişe gidersen o kadar büyük yarılanma ömürleri ile çalıştığından hata payın artar.

@Akhenaten yaş tayini ile bilgiler vermiş ve örnek olamasa için tarihler vermiş ama Göbeklitepe'nin Radyokarbon tarihlendirme ile bulunan yaşı 11000 yıllık değil, 9000 yıllık çıkması skandal bir sapma ve hesaplama hatası olur. 500 yıl az değil. Öte yandan Jurassic period'da yaşamayan ama bir Jurassic Park klasiği olan Tyrannksaurus için "bu fosil 68000000-68005000 arasında diyerek 5000 yıllık zaman verirsen "sen kahin misin?" derler. Çünkü bu aralık için de çok az bir sapma payı.

Ben de tekrarlayayım. Mantıklı gelmeme sebebi nedir? Oradan ilerleyelim.
0
nawar
(24.06.24)
mantıklı gelmeme sebebi birçok şey olabilir.

mesela insanlığın 12.000 yıl önce bu seviyeden 12.000 yıl sonra ancak bu seviyeye gelmiş olması olabilir. belki de 1500 yıl önce falan burada insanlar yaşadı? 12.000 yıl çok yani.

ayrıca teknoloji geliştikçe daha önce bilinen pek çok şeyin doğru olmadığı, yanlış hesaplandığı ya da yanlış algılandığı da ortaya çıkıyor. şu an bulunan teknoloji de belki 50 yıl sonra yepyeni bir teknoloji sayesinde çoğu şeyin aslında yanlış hesaplandığını gösterecek.

yani çok basit bir teknik ile ölçüm yapılıyor ve çok uç sonuçlar veriliyor.

bu böyleyse şöyle olduysa şu kadar zamanda olmuş demek garip. belki bilmediğimiz farklı değişimler bu ölçümlenen şey ne ise ona etki etmiştir?

böyle böyle.
0
🌸OgutucuRecep
(24.06.24)
İkna olmama sebebinizi bilimsel bir taraftan açıklayamıyorsunuz. Bu tarihler sadece radyokarbon ile belirlenmiyor ama tabii ki son 50 bin yıl için en rafine sonuçlar c14'ten alınıyor. Burada güncellenen birtakım bilgiler var: Misal ölçümü yapılan karbon değerini kalibre etmek gerekiyor. Veri arttıkça kalibrasyon eğrileri gelişiyor, kuzey yarım kürenin en son kalibrasyon eğrisi 2020'de yayınlandı. Öte yandan başka verier de var tarihleri desteklemek için: ağaç yaş halkaları vs. Elde edilen tarihler bunlarla da destekleniyor. Artık antik DNA elde etmek de mümkün (şimdilik Göbeklitepe hariç), bazı durumlarda moleküler tarihleme yöntemleri de kullanılıyor.

Toplulukların da bölgesel bazı belirgin özellikleri var: O dönem için kafatası kültü, kamu yapıları vs. Tüm bunlar birleştirilerek bir sonuca varılıyor ve istatistiksel hesaplamalarla olaylar sıraya diziliyor.

"Göbeklitepe bu kadar gelişmiş olamazdı" algısı tamamen yanlış. Bölgeye baktığınızda birçok böyle kültür var. Kaldı ki insanlık tarihinin en büyük sıçramalarından birinin yaşandığı Neolitik Geçiş sürecinin bir parçası bunlar. Malesef kötü reklam kurbanı olduğu için Göbeklitepe'nin üzerinde mistik bir örtü oluştu. Halbuki ben keriz silkeleyecek olsam Karahantepe'yi tercih ederim, hadi o yeni kazılmaya başladı diyelim, Çayönü'nün kafataslı yapısı üzerine üretilecek efsanelerle muhtemelen bayağı zengin olunur. Daha Levant'tan falan bahsetmiyoruz bile. O yüzden sorgulamak çok iyi bir şey ama sorgularken "ben meselenin ne kadarını bilerek sorguluyorum" diye sormakta fayda var.

Yazdıklarıma dönüm bakınca biraz sert bir ton gibi göründü ama niyetim o değil, sesli olmadığı için öyle gelirse kusura bakmayın :)
0
evrim halkasi
(24.06.24)
bilimin dogayi ele alisinda yuzde yuz dogruluk, yani mutlak dogruluk yok zaten. ama dogruya yaklasmak diye birsey var. mevcut kanitlarla ortaya bir dogru/olasilik atilir. ortaya cikarilan olasiliklar arasinda en guclu kanitlara sahip olanlar dogru kabul edilir. bu noktadan sonra bir seyin dogurulugu yeni kanitlar bulundukca azilir, ya da daha guclu kanitlarla kesinlige biraz daha yaklasir.

ozetle bilimde her seye suphe ile yaklasilir. ama bilimde suphe etmek veya bir seye inanmak netice degildir. yani dogmatizmin aksine once kanitlara bakarsin ve sonra suphe ile birlikte ikna olursun. kanitlar guclendikce suphen azalir. ama dogmatizm de once inanirsin sonra kanit bulursan one surersin. guclu bir ispatin zayiflatmak icin de daha guclu bir ispat ortaya koymak gerekir.

ilerde daha guclu yontemlerle tarihleme elbette yapilabilir, ama bu yontemler belki su anda one surulen tarihi daha guclu bir sekilde kanitlayabilir, daha kesin tarihler verebilir ya da yalanlayabilir. sonucta bilim bir inanc degil kanit, yontem ve surectir.
0
emrahday
(24.06.24)
@nawar tarihlendirmedeki hata paylarının tutarsız denebilecek kadar büyük olabileceği konusunda haklı, ancak tarihi alt üst etmenin zor olacağından kastım Göbeklitepe'deki alanın ifade ettiği şeylerdi.

Göbeklitepe şu anda bilinen en eski megalitik yapı. Bunu daha erkene çeken Endonezya'da bir bölge var, adını hatırlayamıyorum. Ancak orası hem mimari açıdan, hem de tarihlendirme açısından çok tartışmalı henüz.

Göbeklitepe'nin bu konumu birkaç bin yılla dahi değişebilir değil şu an için. En fazla "Dünyanın en eski megalitik yapılarından birisi" olarak bir konum değişikliğine uğrayabilir. Bu da tarihlendirme sebebiyle olmasa bile gelecekte yeni bir keşifle olacaktır zaten. Şunu gözardı etmemek lazım, bu tür atılımlar bir anda gerçekleşmiyor. Eğer bir Göbeklitepe varsa büyük ihtimalle başka benzer nitelikli alanlar da büyük olasılıkla vardır. Göbeklitepe çevresinde yaşayan insanlar üstün insan oldukları için değil, yapabilmek mümkün olduğu için bu yapıları inşa edebildiler. Haliyle hiçbir zaman bulamayacağımızı varsaysak bile benzer yapıların olabileceği düşünülebilir. Göbeklitepe'nin bu anlamda ifade ettiği şeyin değişmesi güç.

Mantıklı gelmeme sebebiyle ilgili söylediğiniz konu için de aynı şey geçerli. Uzun yıllardır elde biriken bir data var. Bu data kazılarla genişliyor. Bu data birbiriyle uyum göstererek ilerliyor. Belli bir pattern sergiliyor. Bu pattern güçlendikçe data da bütün haline dönüşüyor. Yani eğer tarihsel çizgide bir değişiklik olacaksa bile tek tek buluntuların birbirlerine oranla olan konumları yine de korunuyor. Bu gözlemsel bir husus, teknolojik değil. Şöyle düşünün, bir inşaat kazısı sırasında eğer kazılan alana baktıysanız kazılan alanın kesitinde toprak katmanlarının üst üste yerleştiğini görmüşsünüzdür. Neden böyle denildiğinde altta yer alan katmanın üstte yer alan katmana göre daha erken bir oluşum olduğunu söylersiniz. Haklı da olursunuz. Katmanlardan bir tanesini bir tarihlendirme yöntemiyle tarihlendirdiğiniz zaman üstte yer alan katmanı tarihlediğinizde daha geç bir tarih, altta yer alan katmanı tarihlediğinizde daha erken bir tarih vermesi gerektiğini varsayarsınız. Doğru bir ölçüm yaptırsanız öyle de olur. Eğer tersi sonuç gelirse bu katmanların mucizevi şekilde sağduyuya aykırı olarak ters yerleşmiş olduğunu değil, tarihlendirme tekniğinizin hatalı sonuç ürettiğini düşünürsünüz. Bu ölçümler günümüz seviyesine yaklaştıkça daha güncel sonuçlar üretiyorsa bu size bir veri teşkil eder. Daha sonra daha sağlam tekniklerle daha doğru bir tarihlendirme yapabilirsiniz, ancak bu küme halinde bütün tabakaların tarihlerini etkiler, o piti piti şeklinde rastgele dağıtılmış yeni tarihlerle karman çorman bir hale gelmez.

Relatif tarihlendirme için de aynı şey geçerli. Kültür katmanları da jeolojik katmanlar gibi sıralanır. Sonuçlar tutarlıdır. Tutarsızlıklar ve hatalar elbette olabilir, neticede zaten dönemi anlamaya çalışıyorsunuz. Bilgi gelişecektir, ancak tekrar vurguluyorum "vay be bildiğimiz her şey yanlışmış" gibi bir şey çok da olası değil.

Neolitik Çağ'ın başlangıcı geriye veya ileriye çekilebilir, Demir Çağ'ın sonu geriye veya ileriye çekilebilir bu kavramlar zaten net tarihsel olgular değil, gördüğümüz şeyi anlamlandırmak için icat ettiğimiz terimler. Bu tanımlarım ifade ettiği gelişimsel çizgi sabittir. Çünkü gördüğümüz şeyler ve gördüğümüz şeylerin içerisinde bulunduğu kontekstler sabit. Her şeyi bildiğimizi varsayamaz kimse, ancak bazı şeyleri de biliyoruz artık.
0
akhenaten
(24.06.24)
sadece merak edip soruyorum aslında meseleyi belli bir ölçüde öğrensem de yine mantıklı gelmediği için fikirlerinizi meraak ediyorum. daha doğrusu güncel teknoloji ile değişebilir bir durumu sorguluyorum.

düşüncelerinizi uzun uzun anlattığınız için hepinize teşekkür ederim arkadaşlar :)
0
🌸OgutucuRecep
(24.06.24)
Bu tamamen bize tarihin yanlış öğretilmesi ile ilgili bir konu. İnsanlığın gelişimi lineer değil. Çok fazla çöküş ve gerileme dönemleri var. Bazılarıda çöküş çok büyük. Bir de mesela "yazının icadı" ya da "tekerleğin icadı" gibi şeyler yazınca bütün insanlar bir KHK ile bunlara ulaşmış gibi anlatılıyor. Oysa bir bölgedeki bir toplum ateşte et pişirip kira sözleşmesi hazırlıyorken diğerleri hala ağaçta yaşayıp aslan avından arta kalanlar için sırtlan ile savaşıyor olabiliyor.

Bronz çağın çöküşü mesela muazzam bir gerileme. Aynı şekilde 9. ve 11. yüzyıldaki birçok Avrupa krallığının Roma'nın 900 yıl önceki seviyesinin yanına yaklaşmadığını görüyoruz. Yine arada ve sonrasında dinin güç kazandığı veya bazı toplumların yıkım ile geldiği dönemlerde ve yerlerde yakılan kütüphaneler, kitaplar ve yakılan, öldürülen ya da hapse atılan filozoflar ve bilim insanları var.

16. yy'da "meleklerin eteklerinin altına bakıyorlar" diye olay çıkarıp konu büyüyünce rasathaneyi top atışına tutanların, kendilerinden 1700 yıl önce yaşayan, dünyanın düz olmadığını fark edip çevresini hesaplayan astronom Eratosthenes'ten daha gelişkin olduğunu düşündürecek bir şey yok. Aynı şekilde 19. yy'da İngilizler güney Afrika'ya gittiğinde Martini-Henry ile savaşırken karşıdan mızraklı kalkanlı Zulu askerleri geliyordu.

Tarih biraz böyle bir şey. O yüzden garip gelmesi normal. Bugün bile birileri Dünya'nın bir yerinde 2 nm boyutunda çip üretirken diğer yanında ıslak sopa ucu kemirip ilkel yay yapmaya çalışanlar var. Hatta o kadar izole topluma gerek yok. 2024 Türkiye'sinde bugün sokağa çık, zinadan ya da içkiden deprem olduğunu sanan bir sürü insan görürsün. İşte internet ve bilgisayarlar ile bilginin kaydedilmesinin olmadığı bir dönemde tek savaşta nanoçip üretiminden, "zina yapıyorlar deprem oldu" seviyesine dönebiliyorsun çünkü toplumu bu şekilde bilimsel, teknolojik, felsefi vb. kanallar ile ileriye taşıyacak insan sayısı %1 bile değil.

Belki biz yani bu duyurudakilerin büyük çoğunluğu verdiğim örneklerdeki gibi bilim ve bilgi düşmanı değil ama o lokomotif olan %1'de de değiliz. Onlar bir sebeple bilgi aktaramayınca telafi etmek için yıllar harcamamız gerekiyor bu sebeple. Tabii yazının icadı, okur-yazarlık, okullar, üniversiteler, bilgisayarlar ve internet sağ olsun bu konu 1000 yıl önceden daha kolay. Roma İmparatorluğu sonrasında taşın sırrını unutan, kasabadan hallice seviyedeki Anglo-Sakson krallıklarına dönmeyiz bir anda. :)
0
nawar
(25.06.24)
(10)

Türkiye’de futbolcu çıkmaması

dedeminhirkasi
Mesela almanlar Almanya'daki 3.5 milyon Türklerden bir çok futbolcu çıkartırken bizden 85 milyondan neden çıkmıyor o kadar.nufusa göre. Niye yani?
Mesela almanlar Almanya'daki 3.5 milyon Türklerden bir çok futbolcu çıkartırken bizden 85 milyondan neden çıkmıyor o kadar.nufusa göre. Niye yani?
0
dedeminhirkasi
(17.06.24)
Çok açık ki bu bir genetik meselesi değil. Neden sanatçı bilimci start up girişimi çıkmıyorsa bu da o yüzden. Bunu destekleyecek bir altyapının olmaması...
0
anon1m
(17.06.24)
Her ilkokul, ortaokul ve lisenin yanına bir gençlik kompleksi kurarsın. Her çocuğa, futboldan eskrime, kara kalemden piyanoya bir ilgi alanı seçmeye mecbur bırakırsın, ders sonrası ve yaz okulu şeklinde devam ettirirsin sistemi.
O zaman her şey çıkar.
Eskiden apartmanlar arasında yapılmamış binaların boş arsaları vardı. Orada oynardık.
Şimdi üst katımdaki veled salonda oynuyor, başka yer yok. Ne yapsın çocuk.
0
Mirket
(17.06.24)
Bizde 25 yaşına gelmiş eşşek kadar adama bile "genç futbolcu" deniyor.
16-17 yaşındaki futbolculara çocuk muamelesi var bizde. Vitaminsiz deniyor, şöyle gelişmesi lazım böyle gelişmesi lazım deniyor. Koskoca barcelona 16 yaşında çocukları ilk 11 oynatabiliyor mesela. İspanya milli takımı 16 yaşında çocuğu turnuva kadrosuna çağırıp oynatıyor.

Barcelona 2 sene önce bizi içeride yendiğinde henüz 19 yaşında olan, bizim kadromuzda olsa çoluk çocuk denilecek, u19da bırakılacak olan pedri 2-3 kişiyi yere yatırıp gol attı. Biz kendimizi bir bok zannediyoruz.
Bir bu, bir de genç futbolcuların fiziksel gelişimi konusunda asla yeterli çalışma yapıldığını düşünmüyorum. Genel olarak zaten Avrupa futbolunun gerisindeyiz fiziksel olarak ve bu çekirdekten başlıyor. İstisnasız her Avrupaya giden futbolcumuzun sakatlanması, "antremanlar çok ağır" goygoyu da bu yüzden.
0
cay koy geliyorum
(17.06.24)
Futbol okulları inanılmaz kalitesiz ve inanılmaz bir torpil dönüyor. Aileler futbolculuğa kariyer olarak bakmıyorlar. Spor dışında kalan zamanlarda da sporculuk devam etmeli ve o iş etiği ile bilinci ülkede yok. Beslenme yeterli değil. Seç beğen al :)

Benim, çocuklarının futbolcu olması yönündeki kariyerini destekleyen tanıdıklarımdan sadece 1 tanesi beslenmesi için yemeyip yediriyor, okul dışındaki anlarda da sporcu olarak gelişimini gerekirse hocalar ile destekliyor. Diğerleri gitsin top tepsin modunda. Kaldı ki futbol okullarında ve kulüp alt yapılarında da büyük oranda günlük program açma-germe, 31254215215 tur koşma ve ikiye ayrılıp maç yapma. Hafta 1-2 arada teknik gelişime çok katkısı olmadan bir iki şey gösterme (öğretme diyemedim). Onu geçince ülkede futbol kalitesi inanılmaz düşük. Bir de Türk teknik direktörler kendilerini geliştirmekten çok uzakta.
0
nawar
(17.06.24)
Olay tamamen rant üzerine kurulu. O altyapılarda dönen muhabbetleri bilseniz mideniz bulanır. Zaten aklı olan çocuklar biraz bilinçlendikten sonra kendi istekleriyle ayrılıyorlar.
0
malheiros
(18.06.24)
altyapı kötü, futbolcu mentalitesi kötü

altyapı kötü çünkü:
1- en önemlisi çok fazla torpil dönüyor. yetenekli ve çalışkan olan değil torpilli olan kadroda yer buluyor. böyle olunca daha çocuk yaşta hevesi kırılıyor ve futboldan soğuyup bırakanlar oluyor
2-imkan yok. eskiye göre tesisleşme daha iyi ama bilinçli antrenör ve yönetici sayısı az

futbolcu mentalitesi kötü çünkü
1-futbolcu olmaktaki tek amaç yırtmak. futbolcu olayım yeter, böylece fakir akrabalarıma hava atabilirim kafası mevcut. halbuki vizyon geniş olsa kendini daha fazla geliştirip daha başarılı olabilir.
2-kırılgan psikoloji ve yetersiz fizik var. sporcu disiplinine uyan futbolcu az.

biz ortalama bir balkan ülkesi ayarındayız. 10-15 senede bir jenerasyon yakalanır ve başarı gelir. onun dışında vasat bir futbol takımıyız. tüm balkan ülkeleri bu şekildedir.
0
abelardo
(18.06.24)
harika soru. ben de ara ara merak ederim.
hadi teknolojide, telefonda, bilgisayarda vs geri kalmışsın ama futbolda niye geri kalıyorsun?

top aynı, saha aynı. tüm imkanlar karşıda ne kadar varsa sende de o kadar var.

cevabı eğitimsizlik (sırf okul eğitimi değil, terbiye) ve mentalite olarak yorumluyorum.
0
tabudeviren
(18.06.24)
kültürel genetik! Tembellik toplumda yaygın olduğu için çalışkan olan birey toplumda tutunamıyor.
0
abbabaabbaababbabaababbaabbabaab
(18.06.24)
turkiyede cesitli alt yapi kategorilerinde futbol oynadim. ayni sekilde simdi almanyada yasadigim yerde kendi cocugum futbol oynarken aradaki farki bizzat gozlemliyorum. farklar su sekilde;

- turkiyede cok az kulubun alt yapilarinin cim sahalarda calisma imkani var. ben turkiyede oynarken toprak sahada oynuyorduk, kisin camur icinde oynuyorduk. su anda almanyada yasadigim yer koy olmasina ragmen iki tane cim standart boylarda, bir de kucuk boyda futbol sahasi var ve cocuklar antermanlari disinda da diledikleri zaman futbol oynayabiliryorlar.

- turkiyede alt yapilarin en buyuk problemlerinden biri malzeme yetersizligi. forma, tekmelik gibi seyleri gecelim, en temel malzemeler top ve ayakkabi bile bircok kulupte luks. almanyada cocuklar farkli hava sartlarina gore farkli tipte ayakkabi seciyor, her yas grubunun kullandigi toplar onlara uygun boyutta ve agirlikta kullaniliyor.

- turkiyede alt yas gruplarinin hepsinin duzenli mac yaptigi lig ve turnuva olmuyor. olsa da bu turnuvalara her takim duzenli olarak katilamiyor. cunku otobus ve kalacak yer ayarlamak gibi imkanlar her takim icin mumkun degil. almanyada ise nerdeyse her yas grubunun katildigi duzenli lig ve turnuvalar oluyor. bu turnuvalarda maclari hakem grubu yonetiyor, hatta maclar yerel kanalarda yayinlaniyor, yerel gazetelerde haber oluyor. kisaca hafta sonlari bu turnuvalar festival havasinda geciyor, guzel rekabet oluyor.

- turkiyede futbol egitimlerinde hocalarin bir cogu islerini duzgun yapmiyor. top veriyor, takimlari diziyor, mevkileri veriyor ve hadi oynayin diyor. almanyada 10 yasinda cocuklarin taktik antremanlari var. cocuklar kucuk yaslarda pozisyon alma, 1 e 1, 2 ye 1 calisiyor.

- kucuk yas gruplarinda torpil almanyada da, turkiyede de oluyor. ama turkiyede bircok yerde kulube top alsan cocugunu ilk 11 maca sokabiliyorsun.

- turkiyede ulke olarak spor kulturu yok. turkiyede spor sadece rekabet odakli. futbol okullarina cocuklar bos durmasin diye gonderiliyor. cocuklari kursa gondermek anne babalar icin biraz nefes alma, zaman yaratma yontemi. almanyada rekabet var ama bunun yaninda spor aktivite olarak da goruluyor. bizim turkiyede piknik yapmak, mangal yakmak gibi almanyada aileler hafta sonu cocuklarinin macina iceceklerini sandviclerini alip gidiyorlar.

- almanyada turk ve gocmen cocuklari icin futbol kendilerini kabul ettirme, sinif atlama araci. o nedenle bagli olduklari kulupte biraz sevgi ve saygi gorduklerinde hem kulube hem de futbola ekstra baglaniyorlar. her almanci futbolcunun konusmasinda roportajda "bilmemne kulubunde cok mutluydum, aile gibiydi benim icin" sozunu duyarsiniz. aidiet kazaniyorlar kulupleri ile. gocmen aileler de cocuklarini destekliyor, cunku kotu aliskanliklardan uzak durmasi icin en etkili yollardan biri spor. cocuklarini emanet edebilecekleri uzman hocalar var. hatta bu hoclar cocuk pedagojisi, psikolojisi konusunda ailelerden daha fazla ilgileniyor cocuklarla.
0
emrahday
(18.06.24)
ekşisözlük'te bununla ilgili bir entry vardı. yazarın kuzeni acaip yetenekli bir futbolcuymuş 3 büyüklerde oynayacak kadar ama parası olmadığı için yükselememiş. acaip rant ve para dönüyor.
0
komando kani var bende
(18.06.24)
(13)

Avrupa’da nerde deniz tatili yapalım ?

phiphi
Merhaba, vize sorunu yok. 3-4 günlüğüne hem hesaplı hem de güzel bi tatil yapmak istiyoruz çift olarak.Aklımıza gelenler- hırvatistan, ispanya.Başka öneriniz varsa onları da almak isterim ama asıl sorum bu iki ülkede spesifik olarak hangi bölgeye gidelim nerenin denizi iyidir otelleri iyidir vs, bel
Merhaba, vize sorunu yok. 3-4 günlüğüne hem hesaplı hem de güzel bi tatil yapmak istiyoruz çift olarak.

Aklımıza gelenler- hırvatistan, ispanya.

Başka öneriniz varsa onları da almak isterim ama asıl sorum bu iki ülkede spesifik olarak hangi bölgeye gidelim nerenin denizi iyidir otelleri iyidir vs, belki tecrübe eden vardır.

Çok teşekkürler. Schengen ülkeleri olsun mümkünse karadağ vs düşünmüyoruz.
0
phiphi
(17.06.24)
hırvatistan ve ispanya’ya ek olarak portekiz de olabilir.
0
deartheodosia
(17.06.24)
ispanya- malaga valensiya arasındaki kıyı şeridinde herhangi bir yer.

Portekiz denilmiş, çok güzel bir ülke ama okyanus kıyısı ve su ağustosta bile soğuk olur, ege akdenize alışan insan için değil, o yüzden pek deniz tatili olmaz, ancak sahilde güneşlenirsiniz, ama illa portekiz olacaksa da lagos-faro arası kıyı şeridi.

Hırvatistan kesinlikle ucuz değil, saçma şekilde ispanya dan kat kat daha pahalı, tavsiye etmiyorum
0
zikardo
(17.06.24)
Alternatif olarak Malta’yı düşünebilirsiniz hem ucuz hem de öok güzel plajları var.
0
kaptan memo
(17.06.24)
Portekiz okyanus oldugu icin soguk oluyor, ama fiyat anlaminda genelde uzmez. En son gittigimde mekanlarda bir bardak bira 1 Euro idi (bkz: super bock).

Deniz tatili icin Mallorca genelde en cok begenilen yer oluyor ama erken rezervasyon yoksa sezonda fiyati yuksek olabilir.
0
sertac akin
(17.06.24)
@zikardo çok fazla destinasyon çok fazla bölge var o aralıkta. denizi illa ki fark eder o yüzden emin olamıyorum bi türlü.
0
🌸phiphi
(17.06.24)
Dubrovnik olur mu
0
regina phalange
(17.06.24)
yunan adaları
0
jelly bear
(18.06.24)
Nice (gunubirlik monte carlo turu hediyeli)
0
brkylmz
(18.06.24)
Eger sorf falan yapmiyorsaniz, Portekiz'de bizim alistigimiz sekilde deniz tatili olmaz. Bence sardinya adasi muhtesem.
0
kassiopeia
(18.06.24)
ucuzluk acisindan fiyat ve deniz olarak en iyi yerlerden biri hirvatistan.

hem deniz olsun, hem de turkiyenin guneyi gibi hareketli olsun denilirse mallorca

sakin olsun, ve dogasi guzel olsun denilirse sardinia. ama turkiyeden direkt ucus yok

bunlara ek olarak italya cinque terre guzel ve farkli.

ama turkiyeden ulasmak icin en optimum yer yunan adalari.
0
emrahday
(18.06.24)
Kesinlikle Girit e giderdim
0
sanguine
(18.06.24)
Sardinia muhteşem görünüyor, ulaşım londra’dan olacak. teşekkürler tavsiyeleriz için
0
🌸phiphi
(24.06.24)
italya -la spezia
0
bir soru sorcam
(24.06.24)
(3)

geolocation nasıl paylaşırım?

konusma ben konusuyorum daha bitirmedim
aslında aradığım şey bir nevi whatsapp'tan canlı konum atmak gibi bir şey ama bunu dağlara çıktığımda yapacağım için iki ön koşul var. 1. çok şarj çekmemeli.2.belli aralıklarla otomatik olarak konumunmu önceden belirlediğim kişilerle paylaşmalı. nasıl yapabilirim?
aslında aradığım şey bir nevi whatsapp'tan canlı konum atmak gibi bir şey ama bunu dağlara çıktığımda yapacağım için iki ön koşul var.
1. çok şarj çekmemeli.
2.belli aralıklarla otomatik olarak konumunmu önceden belirlediğim kişilerle paylaşmalı.

nasıl yapabilirim?
0
konusma ben konusuyorum daha bitirmedim
(16.06.24)
Denemedim ama "If this then that (ifttt)" bunu çeşitli şekillerde yapabiliyor olsa gerek.

ifttt.com
0
salihdt
(16.06.24)
Ayrı bir GPS cihazı almak dışında çözüm yok. Eğer telefon yerinizi tam saptayamazsa pilin %40'ını harcar. Dağlarda tepelerde çekim düşeceği için çare bulamazsınız.

Ekstra cihaz olarak Alcatel MoveTracker saatini tavsiye ederim. Kaç dakikada bir raporlamasını istediğinizi ayatliyorsunuz. Bir şarj ile 3 gün rahatlıkla çalışıyor (dakikada bir raporladığı zaman). Şu anda nereden satın alınabilir bilmiyorum, bakmanız lazım.
0
alfired
(16.06.24)
telefonlar pil tuketimini azaltmak icin sehir icinde farkli konum belirleme teknikleri kullaniyorlar. ornegin wifi veya gsm uzerinden konum belirlemek gibi. eger konum bunlarla belirlenemiyorsa gps uzerinden konum belirlenmeye calisiliyor ki bu digerlerine gore cok daha fazla enerji tuketen bir yontem.

daga ciktiginizda cogunlukla gps uzerinden konum belirlenecegi icin telefonunuzun sarji cok daha hizli tukenecektir.

ayrica telefonlar zayif sinyal aldigi yerlerde daha sık konum belirlemeye yapmaya calisacaktir. ayni sekilde gsm sinyalide zayif olunca daha sık sinyal alip vermeye calisacaktir. bu da pil enerji tuketiminizi katlayacaktir.

o nedenle @alfired dedigi gibi ekstra cihaz.
0
emrahday
(16.06.24)
(3)

ChatGPT4 daha mı zeki?

michael_knight
ChatGPT'ye iş için bir şey yaptırmak istiyorum. Birkaç gün önce yaptı ama şimdi anlamıyor.Tam anlayacağı anda çok aptalca ve konuyla alakasız bir cevap veriyor.Para versem ChatGPT 4 daha mı zeki olacaktır? Yoksa çalışma şekli aynı mı olur?Ek: Prompt'u doğru yazamadığımı düşünüyor olabilirsiniz ama v
ChatGPT'ye iş için bir şey yaptırmak istiyorum. Birkaç gün önce yaptı ama şimdi anlamıyor.
Tam anlayacağı anda çok aptalca ve konuyla alakasız bir cevap veriyor.

Para versem ChatGPT 4 daha mı zeki olacaktır? Yoksa çalışma şekli aynı mı olur?

Ek: Prompt'u doğru yazamadığımı düşünüyor olabilirsiniz ama valla mükemmel yazıyorum prompt'u.
0
michael_knight
(11.06.24)
chatgpt4 ve chatgpt4o teorik olarak chatgpt3.5 a gore daha zeki ama pratikte her zaman daha iyi sonuc almak mumkun olmuyor. Cunku bu modeller her zaman determinist calismiyor.

bu durumla ilgili ilk kaynak olan openai dan bir aciklama yok ama benim tahminime gore openai cok agresif bir pazarlama stratejisi uyguluyor. bu da ellerinde hazir olmayan kaynaklarla pazarlama yapmalarina neden oluyor. tahminime gore ellerinde talep edilen yuku kaldiracak sunucu sistemleri veya mimari cozumleri yok. o nedenle sistemleri uzerinde yuk cok arttiginda sistemlerini daha dusuk kaynak tuketen modellere/sunuculara yonlendiriyorlar. bu da "cok iyi cevap veriyordu, neden simdi aptallasti" durumunu olusturuyor. ozellikle yogunlugun arttigi zamanlarda bu aptallasma cok belirgin oluyor.

isin kotusu bu durum sadece chatgpt3.5 icin degil diger tum modeller icin de oluyor. ozetle model yuksetmeniz probleminizi belli oranda cozer ama 100% garanti etmez.
0
emrahday
(11.06.24)
promptlarınız farklı ise iki zamanda, anlamayabilir, bir kelimenin yeri bile bazen doğru cevap verip vermemesini etkiliyor
0
gezegen olan pluton
(11.06.24)
Promtta gpt'ye rol çizmenin de faydası oluyor. Atıyorum üniversitenin x bölümünde görevli bir akademisyenin bakış açısıyla yaklaşmasını söyleyebiliyorsunuz.

Ücretli ya da ücretsiz hatalı sonuç üretebiliyor bunun çok bir çaresi yok henüz
0
akhenaten
(11.06.24)
(12)

edirnedeki bu tiny house olayında fikriniz nedir?

OgutucuRecep
kim haklı?
kim haklı?
0
OgutucuRecep
(29.05.24)
milletimin çakal insanları kesin bir katakulli yapmıştır, olan da masum tinyhouse çulara olmuştur
0
duyurukullanıcısı
(29.05.24)
Tiny house'çu haklı.

Detaylarına bakmadım ama adam kendi arazisine ruhsatlı taşıt koymuş. Hukuki olarak arabasını kendi arsasına park etmekten bir farkı olmamalı.
Arabamı kendi arsama park etsem gelip kepçeyle parçalamazlar umarım.
Siz ne düşünüyorsunuz Ogutucu?
0
michael_knight
(29.05.24)
arabasını parketmekten farkı orayı konaklamak için kullanmaları.
teknik olarak arabadan farkı var. ha arabamı koydum ha karavanı biraz uyanıkça davranmak.
orada olay bir değil birçok kişinin artık bunu yapmaya başlaması.
konaklama için orayı işletiyor olabilirler.
mantar gibi bittikleri zaman ise gerçekten boku çıkar.
yarın biri arazi alıp 20 tane tiny house koyarsa kim bunu engelleyecek?
tarım arazisi olduğu için orada bir yapılanma olmaması lazım kanun bunu belirtiyor.
şimdi mevzu şuna dönüyor geldiniz bizi mi buldunuz bu kadar hukuksuzluğun içinde?
yani izin verirlerse de olmuyor vermezlerse de bizi mi buldun oluyor.

bence %65 haksızlar %35 haklılar.
0
🌸OgutucuRecep
(29.05.24)
klasik türkiye olayı. sen bu araca ya da karavana artık her ne derseniz, devlet olarak ruhsat vermişsin, plaka vermişsin. belediye olarak oraya elektrik çekmişsin, su çekmişsin (güzelce cukkanı da almışsın tabi). ondan sonra da gelip 'yok ya bu böyle olmadı bunları yıkalım/kaldıralım' diyorsun.

olayın suistimal edilip edilmediğini tartışmıyorum. bu ülkede her şeyin böyle karman çorman olmasını, yetkili makamlar arasında koordinasyon olmayıp hepsinin 'ben yaptım oldu' kafasında takılmasından bahsediyorum. baştan sona saçma sapan bir mesele yani. o yüzden haklı haksız yok, sistem bozuk. (bence)
0
brkylmz
(29.05.24)
Yasal olarak tiny houselar ruhsatlı araç olarak geçiyor. Burası tamam ama ruhsatlı araçların rutin bir muayene işlemi var. O yaptırılmış mı? Çekicisiyle birlikte ruhsatlı araç sayılır. Çekici nerede?

Tarım arazisinde su ancak tarım maksatlı olarak çıkarılabilir ya da alınabilir. Bu suyun bir konaklama aracına sabit bağlanması yasal mı?

Tarım arazisinde elektrik sadece sondaj maksatlı olarak ruhsatlandırılabilir. Ne elektriği aldın ve ne maksatla kullanıyorsun?

Kanunun arkalarından dolaşıp tarım arazisine değişik isimlerde ev yaparsan bir gün Devletin gelip yıkmasını beklemelisin.
0
Mirket
(29.05.24)
tiny house olayinda kullanilan araclar yonetmelige gore hareket edebilir olmak zorunda. bunun net kistasi yok ama jandarma veya belediye geldiginde aracini su noktadan bu noktaya cek dediginde birkac dakika icinde cekebilir olmak gerekiyor. bu zamana kadar boyle bir kontrol yapilmiyordu, sadece arac ruhsatina bakilip trafik vergisi vs. odendi mi diye kontrol ediliyordu. simdi bu hareket edebilir olma kurali da kontrol edildiginden aracina/evine eklentiler yapan (tuvalet cikisi, su/elektrik vs) yapanlar problem yasadi.

biraz da seytanin avukatligini yapalim; muhtemelen otel fiyatlarinin artmasi nedeniyle alternatif olarak halk bu tarz opsiyonlara talep olusturdu. bu talebi degerlendirmek isteyen girisimciler de tarim arazilerine bircok tiny house kurup kiralamaya basladi. bu durum da cesitli otel, pansiyon isletmecilerini rahatsiz etti. ya da bu alandaki ranti goren guclu kisiler yeni bir duzenlemenin pesindeler. devlet de yillardir denetlemedigi ve goz yumdugu kurallari simdi uygulamaya kalkti. yani kisaca kimse masum degil.
0
emrahday
(29.05.24)
haberlerden anladığım durum şu, tarla ve tarım arazileri daha küçük parsellere ayrılıp, satılıyor, bu kişilerde buraya tarımsal faaliyet için sağlanan altyapı (elektrik, su, kuyu v.s) yararlanıyor, burayı konaklama ev amacıyla kullanıyor. Bu durum da amacı dışında kullanım olmuş oluyor. Bundan rahatsız olan köylüler, tarımla uğraşanlar, bölgenin yerlileri şikayetçi olmuş ve bu karar alınmış.

www.edirnehaber.org


Şahsen kararı doğru buluyorum, en başından düzgün denetlenip, kanunda açık varsa değişiklik yapılarak bu durumun önüne geçilmesi gerekirdi. Kocaeli bölgesinde de (sevindikli, akmeşe, maşukiye) çok yaygın bir durum, bir nevi gecekondulaşma, çarpık yapılaşmaya evrildi bu durum.
0
sealth
(29.05.24)
sadece araç olarak kalsa tinyhouse'çu haklı.

fakat bekçi kulübesi için izin alınıyor, oraya elektrik su çekilmesi sağlanıyor, sonra bu elektrik su kanalizasyon hesapta mobil olan tinyhouse'lara bağlanıyor. bir de üstüne pergole gibi sabit çıkmalar inşaa ediliyor ee şimdi ne farklı kaldı gecekondu'dan bu olayın ? ek inşaatlar ve bağlantılar olmasa zaten kimsenin bir şey yapma yetkisi de yok. bu bağlantılar yapıldığı için devlet bunu ruhsatsız yapı olarak değerlendiriyor. olay bu.
0
delidir yakalayin
(29.05.24)
çarpık yapılaşma ve çevre kirliliği yaratıyor. izin verilmemeli.
0
calmdown
(29.05.24)
dün akşam sözlükte bir idare mahkemesi kararı paylaşılmıştı. eksisozluk.com aynı olaysa, kanalizasyon sistemine bağlı, elektrik ve su şebekesine bağlı "tinyhouse" taşınmazdır diyor. adamlar tarım arazisine altyapı çalışması yapmışlar: su ve kanalizasyon için kanal kazmışlar. üstteki tinyhouse'u götürünce tarım arazisi eski haline dönmüyor ki.
0
gnosis
(29.05.24)
tiny'ciler haksız.
---
www.instagram.com

tinyhouse denilen şey bir araca bağlanan, yürüyebilir vaziyette olan bir yapı olmalı değil mi? mesela yukarıda verdiğim linke bakarsanız tinyhouse'lar oluşan site yapmışlar. aracın tekerlekleri var ama bahçe düzenlemesi yapılmış, sabitlenmesi için beton dökülmüş, altyapı gelmiş vs. üstelik bir değil, iki değil bir sürü böyle konut var.

yani olayda, bahçene koydun ve geçici konaklama yaptın gibi bir durum yok. ev fiyatına satılan, ticari amaçla kullanılan yasadaki boşlukları kullanan ya da suistimal eden bir durum var.
0
biseysorcaktim
(29.05.24)
Araziler küçük parçalara bölünüp satılıyor.
Hepsinin üzerinde bunlardan var sadece tarım arazileri bitiyor, bitti.
Sakıncalı bir durum önlem alınması gerekliydi.
Çünkü bazıları suyu, kanalizasyonu geç etrafını çevirip ağaç dikmişti.
0
kirmizipilotkalem
(30.05.24)
(3)

Kamu banka çalışanlarının kripto yatırımı yapması yasak mı?

avatar is back
X bankası genel merkezde bir arkadaşım var inatla bunu söylüyor, ben de hiç inanmıyorum açıkçası. En son bugün yine duyduğuna göre biri kripto yüzünden atılmış falan diyordu. Diyen kişinin kriptolar ile alakası 100 üzerinden 2 bile değil, ben de bilmediğin başka şeyler vardır deyip geçiyorum da böyl
X bankası genel merkezde bir arkadaşım var inatla bunu söylüyor, ben de hiç inanmıyorum açıkçası. En son bugün yine duyduğuna göre biri kripto yüzünden atılmış falan diyordu. Diyen kişinin kriptolar ile alakası 100 üzerinden 2 bile değil, ben de bilmediğin başka şeyler vardır deyip geçiyorum da böyle bir şey var mı olabilir mi?
0
avatar is back
(18.05.24)
Bankalar personelin kendisini maddi açıdan zor duruma düşürecek işlemler yapmasını pek istemez. Mesela yasal da olsa bahis de teftişten uyarı alma sebebiydi benim bildiğim birkaç bankada. Kripto varlıklar da volatiliteleri nedeniyle bu tür bir değerlendirmeye tabi tutulmuş olabilir.
0
salihdt
(18.05.24)
kripto tavsiye etmesi falan olmasın yav? Kendi ne yaptığı kimi ilgilendirir ve banka onun hesap hareketlerini mi kontrol ediyor bunu bi sorsana? atıyorum kamu bankasında çalışıp Garanti bankası hesabından Btctürk'e deposit yapsa, bunu görüp atıyorlar mı :D çok saçma ve kvkk'ya aykırı olmalı bu.
0
nhk ni youkosu
(18.05.24)
bankalar calisanlarinin duzenli olarak degil, supheli durumlarda hesaplarini kontrol ederler. sira disi hareket var mi diye. kripto varliklarin takibi zor veya imkansiz olacagi icin calisanlara yasaklanmis olabilir.

banka calisanlari tarafindan en cok yapilan dolandiricilik, yasli veya yurt disinda yasayan kisilerin hesaplarini bosaltip, cesitli alanlarda degerlendirip, sonra tekrar ana parayi yerine koymak seklinde yapilan dolandiricilik oluyor. nerdeyse her sene bu tarz haberler cikar. buna engel olmak icin de bankalar suphelendiklerinde calisanlarinin varliklarini takip edebilir. kripto varliklar hem parayi degerlendirmek hem de gizlemek icin en iyi yollardan biri. buna karsi bir onlem olabilir.
0
emrahday
(18.05.24)
(3)

Full Stack yazılım öğrenmek için

harmanyeri
HTML, CSS, JavaScript, ReactJS, Node.JS gibi dilleri öğrenip back end’den front-end’e ve veritabanlarına kadar junior developer seviyesinde hakim olabilmek için yüz yüze eğitim şart mıdır? Online eğitimler yeterli mi sizce? Sıfırdan başlayacak biri için.Teşekkürler :)
HTML, CSS, JavaScript, ReactJS, Node.JS gibi dilleri öğrenip back end’den front-end’e ve veritabanlarına kadar junior developer seviyesinde hakim olabilmek için yüz yüze eğitim şart mıdır? Online eğitimler yeterli mi sizce? Sıfırdan başlayacak biri için.

Teşekkürler :)
0
harmanyeri
(03.05.24)
yazilim alaninda ilerleme kaydetmek icin birkac ogrenme yolunu iyi bir sekilde harmanlamak gerekli diye dusunuyorum. bunlar;
- kendi kendine ogrenme
- kendi projeni gelistirme
- bir uzman tarafindan yonlendirilerek ogrenme
- profesyonel calisma

bunlarin hepsi, ogrenen kisinin farkli yonelerini gelistirip, farkli problemlere cozum sunacaktir. ornegin bazi problem vardir ki sizin uzerine calistiginiz ortama has problemdir. bu tarz problemler icin cozum bulmak cok zordur ve cok zaman alir. iste bu durumda cevrenizde bir yol gosterici olursa, onun probleme yaklasim tarzindan, problemi nasil inceleyip nasil cozum urettiginden cok sey ogrenebilirsiniz.

bu durum sadece yeni ogrenen icin degil uzun yillar calisan gelistiriciler icin de ayni. onlarca yil tecrubesi olan gelistiriciler bile bazi durumlarda birbirlerine danisir, farkli bakis acilarindan cok sey edinirler.

ama tum bunlarin yaninda kendi kendine ogrenmek ve proje gelistirmek isin %80 lik kismi. kendi kendinize ne kadar ilerlerseniz, bir uzmandan alacaginiz destegin de kalitesi artar, ona soracaginiz sorularin kalitesi bile degisir.

ozetle yuz yuze, kendi kendine hepsi beraber nitelikli bir ilerleme kaydedilir.
0
emrahday
(03.05.24)
Yazılım ve yüzyüze eğitimi bağdaştıramadım. Bence böyle bir eğitimin yüzyüze olması eksi yazar. Yol, kurs fiyatının pahalılığı, yorgunluk. Onlar da ekrana yansıtıp anlatacak, başka nasıl olur ki ? Ayrıca yüzyüze yazılım kursu var mıdır bilemiyorum. Mantıklı değil bence çünkü. İnternette istemediğiniz kadar kaynak var, istediğinizde durdurun pratik yapın vs. Udemy gibi platformlardan ilerlenebilir. Kurs yorumlarına da bakın ama.
0
huzurlarinizda huzursuzluk
(03.05.24)
emrahday +1,

yüz yüze eğitimin bir avantajı var, sohbet muhabbet, anlamadığınız şeyleri sorabileceğiniz bir kaç kişi, eğer bu networkü online'dada kurarım derseniz (email, irc, slack, etc) sorun yok. hiç kimse ilk seferde her anlatılanı hatta kendi yaptığını bile anlayamaz, bazen kafanızdaki oturtmak için konuşmaya birilerine anlatma ihtiyacı hissedersiniz, bu olmadığında kendinizi başarısız görürsünüz.

bazen çok basit bir şeyi sormaya çekinirsiniz, o soruyu sormadığınız için anlayamazsınız, kafanızda takılı kalır.

Tabii burada yaş da önemli, 20 yaşında olmakla 30 hevesli biri olmak arasında baya fark var. yüzyüze de kendinize uygun yaş grubuna denk gelmelisiniz.

bir proje şart, başka bir şeyin kopyası bile olsa şart
0
selam
(03.05.24)
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler basond, compumaster, fraise, kibritsuyu, rakicandir
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır.