ben de renkli görürüm hep

Hahhahha! Yemiş seni :) Olur mu la' öyle şey.

normalde siyah beyaz mı görür? rüya görmekten kasıt gözlerimizle bir şeyi görmek değil ki. uyku sırasında oluşan kısa süreli düşünce akışı gibi bir şeydir rüya. ya da düşüncelerinin gözünde canlanmasıdır. bunun renkli veya renksiz olduğunu sanmıyorum.

Şizofren değilim. Her rüyamı renkli görüyorum. Arkadaşın iyi sallamış ama takdir ettim :)

Siyah beyaz görenler şizofrendir.

saçmalamış. hatırladığım bi ton renkli rüya var. hatırlamadıklarım vardır daha bide.

böyle bir muhabbetten haberim bile yoktu. aa ne acayipmiş lan. hiç hatırlamıyorum bile renkli mi renksiz mi diye.. artık daha dikkatli görmeye çalışıyim rüyalarımı..

ben renkli görüyorum, ama iki elimi kullanabiliyorum. iki elini kullananların şizofren olma alasılığı tek elini kullananlara göre çok fazlaymış. ulan yoksa?

siyah beyaz tv varken çoğu insan siyah beyaz görürmüş, çünkü görsel canlandırma siyah beyaz o zaman. artık öyle bişey yok. siyah beyaz gören insanlar var tabi ama şu sınıf renkli bu sınıf siyah beyaz görür diye bişey yok. sonradan kör olanlar sadece renkler görebiliyor. doğuştan kör olanlar sadece ses,koku vb diğer hisleri algılıyor.

seni bi güzel yemiş

şizofrenler renkleri daha canlı ve parlak algılayabiliyorlar. bunu duyup kendine göre yorumlamış arkadaşın. öyle bir şey yok. herkes renkli rüya görebilir. arkadaşın nostaljik mi takılıyormuş rüyalarında. ilginç.

öyleyse ben de şizofrenim.

ben hiç siyah beyaz rüya görmedim?? yoksa gördüm de mi bilmiyorum?

bende sepya görüyorum rüyalarımı.. neden bilemedim eheh

animal serisi.

universal amino 1900

ebaydan alıcaksan ON yada Gaspari

alınabiliyor mu ki ebay'den? türkiye'ye geliyor mu?

Bilmem. Gelmiyor mu? :/

yarın gelme derlerse tam 1 aylık para ödemek zorundalar. yok sen 1 ay daha dur derlerse 1 ay çalışıp çalışma karşılığı olan maaşını alacaksın.

2 tane cıktı al istifandan. biri için müdürle konus. ona ver. sonra diğerini de ik'ya götür ve altına paraf atılmıs kopyasını al.

- İstifa dilekçeni İK'ya veriyorsun. Dilekçede mutlaka " ....4 haftalık yasal ihbar süremin sonu itibariyle istifamı arz ederim" gibi bir şey yazıyorsun. İşveren sana, "tamam beklemene gerek yok yarın ayrıl" derse para falan alamazsın. Seni işten çıkartıyor olsaydı, 1 aylık ihbar vermek zorundaydı ama burada istifa eden sensin.

@spy of soul
6 aydan sonra 1 ay oluyor o süre.

a)4857 Sayılı İş Kanunu'na Göre

İşi 6 Aydan Az Sürmüş İşçi İçin : 2 Hafta

İşi 6 Aydan 1,5 Yıla Kadar Sürmüş İşçi İçin : 4 Hafta

İşi 1,5 Yıldan 3 Yıla Kadar Sürmüş İşçi İçin : 6 Hafta

İşi 3 Yıldan Fazla Sürmüş İşçi İçin : 8 Hafta

Senin 4 hafta ihbar süren var. Yani istifandan 4 hafta sonra işten ayrılabilirsin. Fakat karşılıklı anlaşırsanız 4 hafta beklemeyebilirsin. Yok ben illa çalışcam der adamlarda illa seni çıkartcaz 4 haftadan önce derse sana 4 haftalık ücretini ödemeleri lazım.
Ayrıca günlük 2 saatten az olmamak kaydıyla iş arama iznin var. Bunu toplu olarak da kullanabilirsin. Yani ben iş arama iznimi kullanıyorum dersen 3 hafta sonra ayrılabilirsin işte ve kalan 1 haftanın ücretini ödemek zorundalar sana.

6 ay - 1.5 yıl arası çalışma = 1 Ay ihbar...

hep öyle. sömürünün ağır olduğu yerler oralar.

sağolun. hayatımda kimseye kolay kolay saygısızlık yapmış değilim. ama o kadar çirkinleştiler ki böyle bir durumda olduğuma çok şaşırdım. tehdit almam ise daha da üzdü beni. gerçi kurumdan kendileriyle iyi şekilde ayrılan bir kişi bile yok şimdiye kadar. sebep aynı hepsinde de tabi ki...

800 değil 80 bile bırakmamak lazım böyle şerefsizlere.

maaş alamama şeklinde değilse de farklı örneklerle oldu. görevini en iyi yapanın, en iyiyle, en iyiyi geçtim iyi ile muhattap olma ihtimali, küçük bir ihtimal dahilinde olan bir ülkedeyiz. uğraşmak için gerekli motivasyona sahipseniz uğraşın.

hakkınızla kazandığınız para 10 lira bile olsa lütfen böyle şerefsizlere paranızı bırakmayın. istediği kadar tehdit etsin, asla karşılarında ezik kalmayın. hiç bi şey yapamazlar çünkü. ayrılan tüm hocalarıyla böyle olan bir dersane piyasada da tanınıyordur zaten. gerekirse siz de onları tehdit edin, sosyal medyayı kullanır, öğrenci sayınızı düşürürüm deyin!

hatta lütfen şu dersanenin adını bi söyleyin de bilelim. terbiyesiz herifler. çok sinirlendim. öğretmen olduğunuzu unutmalarına izin vermeyin lütfen

korkmayın, güçlü olun ve hakkınızı alın!

(3 yıldır dersane piyasasının içindeyim, yazdılarını beni çok senirlendirdi g)

geçici mezuniyet belgesi ile başvurabilirsin. sınavlar açıklandıktan sonra bunu bi iste bakalım öğrenci işlerinden ne diyorlar.

avustralya'ya gitmenin 3-4 yolu var.
1- yüksek lisans
2- dil okulu
3- avustralya hükümetinin yayınladığı senelik ihtiyaç duyulan mesleklerden birine sahip olmak.

başka da yok kanka.

www.immi.gov.au

arkadaşlar cevaplarınız için teşekkürler.ancak ben biraz somut örnekler peşindeyim.mesleki açıdan avustralyaya gidebilirim diye düşünüyorum.ama istediğim şey daha çok oralara göç etmiş, göç etme koşullarına ve yaşam koşullarına hakim şahıslarla iletişim.

ya da is teklifi aldigin durumda tasinabilirsin.

çalışmayı sormuşsun biliyorum ama, sadece bilgin olsun diye söylüyorum. bazı üniversiteler, devlet fonundan faydalanarak burs da verebliyor. sanırım la trobe university bunlardan biri. ama şartları neler emin değilim. en azından, üniversite için gidip o esnada staj ve sonrasında iş ayarlayabilirsin diye düşünüyorum.

Ne için gittiğine göre değişir. Eğlence mı, doga mı, flört mü ?

bir de direkt otel ismi verirseniz ne şahane olur.

altınoluk( balıkesir ) derim. çok rahat ev kiralarsın ama yavaştan sezona girildiğinden erkenden kalacak yeri bulman gerekir. onun haricinde arkası kaz dağları istersen çık trekking yap, istersen plaja in denize gir. (plajı mavi bayraklı) gecede sahildeki barlara gidebilirsin.
bunun haricinde asos'a gidebilirsin (kadırga koyu), otelde kalmak fikrine alternatif olarak bir sürü çadır kamp var ve %85i kalınabilecek durumda bu bütçeylede çok rahat edersin. kesinlikle çok sakin bir yer. sabahın 6 sında denize gir , mesela.

alanya olabilir. ama maalesef apaçi de çok.

çadırda korkarım, hem börtü böcek olur bir şey olur ailemden uzakta başıma bir şey gelse kimse haberdar olmayacak. evde de korkarım tek başıma. dolayısıyla ya düzgün bir pansiyon ya da otel gerekiyor. maksimum 7 gün kalırım, 5 günden sonrası bunaltıyor zaten. "şu otele gitmiştim, çok memnun kalmıştım" dediğiniz yerleri bekliyorum, fazla denize girmiyorum o yüzden düzgün havuz olsun yeterli.

asostaki çadırlarda kilit bile var, cam kısımları sineklikli börtü böcek giremez ama korku bu tabiiki anlıyorum. altınoluğa yakın (tahminen 15km) güre var. gürede adrina otelde kalabilirsin 5 yıldızlı bir otel ve havuzu güzel.
altınolukta ise ikizler ve seymen otel var. ıkı otelınde havuzu hakkında bılgım yok. asos un dokusu çok farklı, mutlaka gor derım orada da eden garden ve ya eden beach te kalabilirsin. yalnız biraz pahalı olur.

Erkek degilsin kedi olduguna göre. Adem ve Havva oteline git diyeceğim ama onda da sorumluluk almak istemiyorum.

Gümüşlük. Kesinlikle... 2009 da tek başıma gitmiştim. Hayatımın aşkına da orada rastladım. Masal gibidir.

1000 liraya mükemmel tatil ayarlayayım sana ama beni de götür :))

tag höyer diye.

Teg hoör gibi geliyordu bana da. İyi ki dememisim muhteşem Fransız akşanimla

www.youtube.com

alakası yok ikisinin de. sırf bu telaffuz yanlışları için bir youtube kanalı var. dinleyin doğrusunu: www.youtube.com

@ celeron 300a

senin gönderdiğin videoya bakılırsa dolce and gabbana da şu şekilde okunuyor o zaman:

www.youtube.com

Tuvankuuyo ne ya, koptum valla. Tag huayır mis dogrusu beyler tasa oturma sagolsunn

isimlerinden alman olduklarını çıkarıp şansımı "tag hooyer"den yana kullanıyorum.

@celeron 300a
Şunu duy bir de www.youtube.com

Tag hoyer gibi ama değil, almanca olduğu için tag hoya(r) gibi okunur.
Yani ben almanca olduğunu tahmin ediyorum, isviçrenin 5 tane dili var.

jamiryu diye okunur.

teygır.

dağılalım

teygır en iyisi beyler ona kanaat getirdim ben de bir türk olarak.

1- bu hastalık sanırım şu: mesela, kulakları kepçe olan birinin, sırf o yüzden depresyona girmesi, kulaklarının kepçe olmasını abarttıkça abartması ve onu bir hastalık olarak görüp, hayatı kendine zindan etmesi. ben böyle biliyorum. ama bunun geçmiş nedenleri olabilir, çocukluk travmaları, çocukken ve ergenlikte çok fazla bu konuyla alakalı olarak dalga geçilmeye maruz kalmak gibi. sonuç olarak kişinin kendisi tek sebep değil.
2- (bkz: prospektüs)
3- olabilir.

edit: ben yanlış biliyormuşum.

öncelikle geçmiş olsun.

bu hastalık(evet, hastalık. en azından anomali) bilinç altındaki, dışa vurulamayan duygu ve düşüncelerin vücutta patlamasıyla oluşur. bu kardeşinizde tik olarak da kendini gösterebilirdi. endişe etmeyin en başında. kardeşinizin yaşını bilmiyorum ama bu tür şeyler özellikle küçük çocuklarda olur. ben de bile vardı, nefes darlığı olarak kendini göstermişti. onlarca film çekildim, doktora gittim ama bir şey çıkmadı. belli bir süre sonra kendiliğinden geçti. en son gittiğimiz psikolog dikkat çekme çabası demişti. ben pek sonralı öğrendim gerçi.

hastalığın çözümü ilaçlardan çok yine hastanın kendini iyileştirmesiyle olur. muhafazakar bir aile misiniz bilmiyorum ama ailenin kapalılığı ile iyileşme süreci ters orantılı olur çoğu zaman. ayrıca arkadaş çevresi de önemli.

ilaçlar verilmiş olduğuna göre düzenli ve kontrollü bir şekilde kullanılmalı. elynza'yı bilmiyorum ama wellbutrin etkili bir ilaç. düzenli ve kontrollü kullanıldığında yararını göreceksinizdir. yaygın bir yan etkisi olsa hatırladım ama hatırlamıyorum. ama kontrollü kısmının altını çiziyorum. ve klişe olacak ama beklenmeyen bir yan etki görüldüğünde (ki bu beklenmeyenler prospektüste yazanları dahil ediyor. ama nadir kısmındakileri) doktora başvurun.

testler, evrensel oluyor. ama içiniz rahat edecekse ikinci doktor her zaman daha iyidir. araştırıp, güvenebilinecek bir doktora giderseniz herkes rahat eder.

ekleme: bu arada ikinci doktoran kastım; doktoru değiştirmek. yani ilk doktorun söylediklerini, hiç söylememiş gibi kabul etmek. ikinci doktor seçimi bu yüzden önemli. tedavi, tek bir doktor tarafından yürütülmeli.

somatoform bozukluk içinde 3 çeşit hastalığı barındırabilir. adı üstünde somato dediğiniz şey motor davranışlarla alakalıdır. fizyolojiyi barındırır.
Her birinin latince isimleri vardı ama unuttum.

hastalık hastalığı (bildiğin)
hissizleşme (örneğin kolunda hislerin yok olması beyin gücü!)
ağrı yapma (kişinin kendiliğinden bir yerinin ağrı olmamasına rağmen zamanla o bölgeye beyindeki çeşitli kimyasal durumlardan ötürü orada ağrı yaratma)

kısacası ciddi bir durum olmuş geçmiş olsun.
ben de ikinci bir doktora, mumkunse psikiyatriste gitmesini tavsiye edebilirim. psikoglarla "şu aşama" (tanı) da vakit kaybetmeyin.

Wellbutrin stimulan bir antidepresan yani uyarıcı etkili, bildiğim kadarıyla amfetamin ailesinden, en yaygın görülen yan etkisi sinirlilik hali ve uykusuzluk bunlar olursa telaşlanmayın ama yine de doktoru haberdar edin. Diğer ilaç ve hastalık hakkında bilgim yok maalesef. Geçmiş olsun.

yok.

ben.

var

tam da barcelona yazıyodum

(bkz: chasing amy)

(bkz: whatever works)

savages var şu günlerde ama birbirlerinden haberdarlar mı bilemedim
www.youtube.com

The Dreamers

www.imdb.com

www.imdb.com

powder
www.imdb.com

bande a part
jules et jim
bir onla bir bunla sevişme yok ama aşk üçgeni mevcut.

(bkz: jules et jim)

Şöyle bir liste yapmışlar:
www.imdb.com
Bunların arasında bahsettiğin konuda olanlar var. İlk göze çarpanlar cold showers ve the ages of lulu

(bkz: unfaithful)

www.imdb.com

coupling. dizi.

monk harika bir karakter bence.

dolgudan sonra 2 hafta hassasiyet olması normaldir. bu süreden sonra hassasiyetiniz devam ederse yeniden bir diş hekimine başvurabilirsiniz.

@horace wells tam idrak edemedim ama bi tanesinde çok diğerinde az,bir tanesinde ise hiç yok gibi. yani en hissedileni sadece bir tanesi.

örneğin 5 kişilik bir araca 1 kişinin binmesi. çoğu kişinin bunu yaptığını düşün. sonra da zihninde yer kaplamaları düşün.

tabi daha bir çok sebep var. bence bu önemli olanlardan biri.

Varolan araç sayısını kaldırmayan yollar, dingil şöferler,amacı dışında kullanılan emniyet şeritleri ki artık neredeyse yoklar bile bir işe yaramadıklarını düşünüp kaldırdılar,müşterisi yoksa saatte 5 kmh ile giden dolmuş şöferleri,kurallara uymamazlık vs.vs.

birincisi araç sahibi olmanın oldukça kolaylaşması, ikincisi lüks düşkünlüğümüz. malum altımızda en kötü yeni kasa bi opel elimizde iphone, cebimizde camel olunca kendimizi çok cool olarak tanımlıyoruz. bunun dışında istanbul'un şehir yapısı. o kadar çok bozuk ki hani altında bisiklet olsa onu kullansam desen gideceğin en fazla mesafe 5 km'dir.

bunun yanında insanlarımızın yine keyfine düşkün olması. adalar belediyesi gibi bisiklet sistemini hemen her ilçe yapsa çoğu insan(özellikle genç nüfus) bisiklete biner. ama işte biraz anlayış durumu biraz da ekonomik. bisiklet sistemi çıksa bu sefer minibüsçüler isyan eder biz para kazanamıyoruz diye falan. dolmuş-taksi'ler olsa aslında yine bi nevi biraz rahatlar trafik 1 kişi yerine 5 kişi biner bi araca ama nerede bizde o anlayış. bir takım sebepleri bunlar yani :)

toplu taşımalar rezalet. metro tüm şehri kapsamıyor. böyle olunca da insanlar azıcık para geçse de ellerine kredi çekip alıyorlar bir araba. bir de her şeye rağmen bu şehir bu kadar insana küçük. benim gibi taşradan gelip dolduranlar yüzünden böyle oluyor yani. üzgünüm istanbul yerlileri :(

Londra metrosu 1983 yılında açıldı,ana sebebi şehir içi trafiği hafifletmek için. Bugün ki londra nüfusu 8milyon, o zaman kim bilir neydi. Istanbulun nüfusuna bak, toplu taşımaya bak, metronun, metrobusun vs. yapım yılları ve şehri ne kadar kapsadiklarina bak. Gördüğün sonuç trafik sorunu. Üstüne birde yukarıda da denilen, halkin bilinçsizligi.

15 milyonluk şehirde sadece 10 km'lik metro hattı olursa trafik olur muhakkak. kaçınılmazdır.

ayrica istanbulda trafige her gün binden fazla yeni araç çıkıyor. mevcut yollar yakın zamanda hizmet veremeyecek hale gelecek. o zaman ne gibi bir çözüm üreteceklerini ben de merak ediyorum. büyük ihtimal fahiş geçiş ücretleri uygulanacaktır.

@darknum yanlış yazmışım o bir 9un 8 olması lazım

kesinlikle yazılı olarak bildir.

ben başka bir isim duymadım, zaten öyle türkiye'de çok yaygın bir kullanımı da olmadığı için halkça belirli bir ismin kullanılmadığını düşünmüyorum.

(bkz: salvia divinorum) başlığında kutsal bitki demişler.

sadece "salvia" da deniyor

"kahinin adaçayı" da deniyormuş.

türkiyede çok yaygın değil. ben getirmiştim amsterdamdan cebimde bir 80x. birçok arkadasım o şekilde oğrendi ilk. kahinin adaçayı diyolar türkçede ama tabiki bunun ne piayasası var ne kanalı var ne de torbacısı var. bulamssın yani o şekil. ya internetten siparişe güveniceksin ki çok düşük ihtimal ya da asmterdamda smart shoptan binbir takla ile alıcaksın. ya da gidersin bir peru köyüne orda bulursun.

bu arada kardeşim esrar için bonzai için kokain çekin hap yutun ama salvia apayrı bir dünya. denemeni tavsiye etmem. insanı delirtiyor çıldırtıyor kafayı kırdırtıyor..

datula

jet

usain bolt

ttnet

ferrari

zaman

(bkz: fly by)

para

takyon
ışık hızı
ses hızı
roket
uçak
gökdoğan
bugatti
formula
ferrari
lamborghini
kurşun
internet
speedy gonzales
tavşan
araba yarışı
almanya otobanları
şimşek
yıldırım
motorsiklet
koşucu
at
roller coaster
tsunami
tornado
elektron

speedy gonzales

akaplumbaga

arriva arriva! :)

tazi

zıpkın, ok, mermi, jet, füze

fırtına

flaş

f1
rally

(bkz: #971728)
(bkz: #12227820)

Almanya almanca da Deustschland öncelikle onu bi düzeltelim.

@skywalker
Deutschland doğru yazılış şekli.

Aslında ben de merak ediyorum ama ingiltere, england, anglattre de çok aynı diil sanki. Almanya ve Allemand'la eşit oranda benziyorlar gibi.

kestirmek? şaka bir yana şampuanla az yıka haftada 2 falan,bırak yağlansın

yok hocam ya duştan hemen sonrada müthiş kabarıyor

ya ben mesela adam gibi uzayana kadar kep,bere falan taktım. benimkilerde senin ki gibi çünkü. ve dediğim gibi haftada 2 defa şampuanlıyordum,yağlanınca en azından kabarmıyodu. ve ılık suyla yıka çünkü sıcak su baya kurutur

şampuan önerim gliss
saç kremi önerim ise loreal elseve.

cinsiyet?

çok var. r10.net'e bakabilirsen bir bak.

bayan değilim tahmin ettim önereceğin şeyleri :)

emekçiler birbirleri ile didişeceklerine haklarını gaspedenlerle didişsinler der ve giderim.

tatil kısmına ekleme yapalım.. öğretmenlerle diğer memurlar aynı sürede tatil yapıyor. tek seferde ve mecburi yaptıkları için çok sanılıyor vatandaşın bilgisizliği mazur görülebilir ama, muktedirin yalan söylemesi iyi niyetli olmadığını gösterir.

öğretmen ilk yarıyılda (c.tesi pazar dahil) 15 gün yazın da 1 temmuz 1 eylül arası 60 gün izin kullanır. toplam 75 gün.
sıradan memur 30 günlük yıllık iznini 5'er gün olarak alır c.tsi pazar ile birleştirip otomatikman 9 güne çıkartır.
30 gün için 6 adet 9 gün kullanabilir. 6x9 54 gün yapar. 10 günlük mazeret iznini de bu şekilde kullanarak 18 gün daha ortaya çıkartır. 54+18 normal memurun izin süresidir :)
daha ayrıntılar da var ama sıkıcı mevzular.

bunlar gerçekten dert değil de, iş dışında çalışmak oluyor. hani öğretmenler az çalışıyor deniyor ya, onlar da diyor ki biz evde de çalışıyoruz kimse farkında değil. her mesleğin de kendine göre çalışma şartları var. herkes bi şekilde ulan keşke öğretmen olsaydım diye düşünüp hasetleniyor mudur ne? bi düşmanlık aldı başını gidiyor. öğretmenler 30 saat çalışıyor haftada, çoğu yani. ve ikili öğretim birçok okul, bi saat öğle arası falan da yok. neredeyse başka bir memura denk yani çalışma saatleri.

bence şu anda alınan ücretler ne eksik ne fazla. illa birini düşünmek zorunda kalsam az derim.
ve evet hiçbir öğretmen de 90 gün yatmıyor yazın. herkes bilip bilmeden konuşmuyor.
türkiye'de şu zihniyet oldukça yoğun; benim maaşım düşükse herkesin maaşı düşük olsun zihniyeti. (bkz: başkalarının mutsuzluğu ile mutlu olmak) onunki yüksek benimki de yüksek olsun o zaman diye değil de başkasınınki madem yüksek, o zaman benim aldığım kadar alsa ya keşke diye bir düşünce hakim.

öğretmenlerin maaşı yüksekse lise mezunu hemşire'nin aldığı 2500 lira ne peki?
ya imamların aldığı 2000 lira?
ya iett şoförlerinin aldığı 3000 lira?
ya da 70 iq'lu polislerin aldığı 2500 lira?

haftada 6 gün çalışan adam sinirini şirketinden patrondan çıkaracağına, onların götünü yalamaya devam ediyor, memurları ise çekemiyor. çalış o zaman kpss'ye, kazan, atan, sen de memur ol. yemiyor mu bu? evet yemiyor.

bir polisi bir doktoru yetiştiren öğretmendir.senin 1700 liralık rakamı öğretmene çok görmen bir aymazlıktır.bu parayla kim ne yapabilir.ülkedeki açlık ve yoksulluk sınırına bakın allahaşkına.kemal sunalın bir filmi vardı öğretmenleri anlatan açın izleyin.
öğretmen vizyon sahibi olmak zorundadır.aklı derdi parada ve tatilde olmamalıdır.güncel bilgilerden haberi olmalı.genel kültür sahibi olmalı,sinema,tiyatro ve akademik yayınları takip etmelidir.ama biz bunu demiyoruz 1700 lira fazla onlara diyoruz.ben çozuğumu emanet edeceğim adamın "kaliteli" bir insan olmasını isterim.vizyon sahibi. sen öğretmenle uğraşırken nasıl büyük bir cahillik ettiğinin ve birilerinin ekmeğine yağ sürdüğünün farkında bile olmuyorsun.öğretmen gelecek demektir.anlayın artık şunu.

Ben de öğretmenim ve kimsenin ben derse giriyorum diye şikayet ettiğini görmedim. 15 saat dedi başbakan sığ bir şekilde. Aynı mantıkla ortaokul mezunu bir imam haftada 7 saat 45 dakika çalışıyor ve öğretmenden fazla maaş alıyor. Bir mühendisin imza atması 2 sn sürsün, şimdi çıkıp mühendis haftada 5 dk çalışıyor 3000 TL maaşı var.. diyen bi andaval ne kadar haklıdır ?

Ben bilgisayar öğretmeniyim ve bıkmış durumdayım ona buna yetişmeye çalışmaktan. Çünkü her sene yeni şeyler öğrenmek zorundayım. haftasonu bi etkinlik yapılır, fotgraf kamera için oraya giderim, keza sunumlar.. yazıcısı bozulan bana gelir. Oyunlarla ilgisi olan çocuk bana gelir. Telefonu bozulan öğretmen bana gelir. Gün olur mesai saatleri dışında idare bilgisayarlarının bakımıyla uğraşırsın... Öğrenciler... Sonu yok yani. Evrak işlerinden bahsetmiyorum daha hiç.

Şimdi ben haftada 11 saat derse giriyorum, yazılım ve sözlüm yok. Bu hesaba göre ben 11 saat mi çalışıyorum ?

Müdür beyin hiç dersi yok. O hiç çalışmıyor o zaman. İnsaf ya. Adam kışın ortasında gece yarılarına kadar bozuk kazanın başını bekledi. Haftasonları kola şişesi atarak çocukların tıkadığı tuvaletlerle uğraştı.

Bunların amaçları ne bilmiyorum artık. Yazık.
(yalnızca maaş için var olan öğretmenlerde var elbet. Söylemleri onlara endeksleyerek yapmak cahilliktir. Öz kızına tecavüz eden babaya olan yargılarla tüm elleri nasırlı emektar babaya ödül/ceza vermektir.)

Artık umursamıyorum bile.

ütüne basa basa şöylemeliyim ki önce öğretmen seçmede seçici olacaklar . bence maaşları ideal ideal olmayan asgari ücret, işçi maaşı, ev kiraları,hayat şartları iğrenç yapılaşma kin nefret insanlarda sürekli yan gelip yatma duygusu. öğretmenlerin coğu ''öğret''men sıfatını hak etmiyor bence taciz, öğrencileri köle gibi görme , öğrencileri düşman gibi görme ( hatta ben lisedeyken duymuştum '' öğrenci milleti nankördür asla güven olmaz '') öğrenci üzerinden egolarını tatmin etmek bu işten nefret edip öğretmenliği şartları iyi diye tercih eden o kadar insan var ki bence asıl mesele eğitim fakültelerinde düzenlemeler yapılıp her önüne gelenin alınmaması.herkes öğretmen olacak yapıya sahip değil

bir de denmiş ben şunu yapıyorum bunu yapıyorum müdürde bunu bunu yapıyor el insaf artık e hiç bir şey yapmayın oldu olacak oturun dövlet bakar size canım

bahsedilen bahaneler cok cok dogru degil,her isin kendine göre zorluklari var sorun o degil bence.

sorun ögretmenlik mesleginin idealizmin disinda , rahatligi, tatilleri, maasi etc amaciyla yapilmasi.

bazi meslekler vardir ögretmenlik, doktorluk hatta ve hatta mühendislik, bu isler idealizm isleri, gönül isleridir, her zeki olan yapabilecek basarili olabilecek diye bir kaide yok yani.belli zeka seviyesinde olan her insan tip ya da iyi bi ünide mühendislik kazanabilir , ögretmenlikler puanca daha düsük oldugundan bu kistasta yer etmedim, ama her kazanan o alanda basarili olarak melegini yapamaz.

kisacasi ben özellikle ögretmenlikte maas olayinin bu kadar büyütülmesini yanlis buluyorum.hele yeni yetisen ögretmenleri gördükce...

Öğretmenler bu ülkedeki en duyarlı ve aklı başında düşünen insanların başında geliyor.Haklarını gerek sosyal medyada,gerekse eylemlerle kırıp dökmeden,molotoflar atmadan istiyorlar ve galiba muhalefetten daha çok etki yapıyor olmalı ki her gün gerek başbakan,bakan ve eski meb bakanları öğretmenlere boşuna incitici bir söz söylemiyor

öğretmenlerimiz bizimle ne kadar ilgilendi o zaman bu şartları hak ediyorlar demek ne kadar mantıklı, maaşlar belirlenirken performansa bakılsa keşke o zaman dediğiniz mantıklı olurdu. her meslekte görevini hakkıyla yapmayanlar var o zaman o memurların maaşlarından düşelim.

öncelikle evlerinde ailelerinin tüm gün tahammül edemeyip okullar açılsın da yakamızdan düşsün (herkes değil tabiki) dediği çocuklara eğitim veriyorlar. güldüğünüz öğretmenin görevi dediğiniz şeyleri öğretmen çalışma saatleri içerisinde yapmıyor. ben ders anlatıyorum, diyen bir öğretmenin ne dediğini anlamak için biraz kafa yorsanız gülmezsiniz emin olun, farklı çevrelerden gelmiş farklı seviyedeki çocuklara ders anlatmak, o ders için hazırlık yapmak, çocukların sorunlarıyla ilgilenmek, nöbet tutmak gibi birçok şeyi içinde barındırdığını belki anlarsınız. en azından gidin ve yarım gününüzü bir okulun bahçesinde geçirin bakın tüm gün kulaklarınız da neler yankılanyor.

ayrıca,

Başbakan Erdoğan'ın Öğretmen ve Memuru kıyaslayarak yaptığı açıklamadan sonra öğretmenlerden ortak açıklama geldi...

1) Bizler de diğer memurlar gibi masa başında oturarak iş yapacağız, ayakta ders anlatmak yok.
2) Görev başında ki memur nasıl çay kahve içiyorsa bizde ders anlatırken içmek istiyoruz.
3) 1 Yılda ortalama 1000 adet sınav kağıdını evde değil mesai saati içinde derste okuyacağız.
4) E-Okulla ilgili tüm işlemleri ders saati içinde yapacağız.
5) Velilerle ders saati dışında görüşmeyeceğiz.
6) ADEY ve RİDEF formlarını ders de dolduracağız.
7) Teneffüs aralarında öğrencilerimizin soru ve sorunlarıyla ilgilenmeyeceğiz.
8) Öğrencilerin ders kitabı ve müfredat dışındaki sorularına yanıt vermeyeceğiz.
9) Öğrencilerin disiplin sorunları bizi ilgilendirmez.
10) Öğrenciler kavga ettiğinde ayırmak yok, direk polisi arayacağız.
11) Yere düşüp dizi kanayan bir öğrenciye pansuman yapmak yok, hemen 112 yi arayacağız.
12) Anasınıfı öğretmenleri çocuklar çişini yaptıktan sonra tuvaleti yıkamayacak, çocukların pantolonunu çekmeyecek yada ayakkabılarını bağlamayacak.
13) Okul müdürleri para toplamayacak, ödenmeyen faturalar Allah'a emanet edilecek.
14) Köy okullarında soba yakmak yok, hangi memur soba yakıyor da biz yakacağız.
15) Hastasının gelişimini takip eden bir doktor var mı, bizde öğrencilerin gelişimi incelemek istemiyoruz.
16) Hastahanede bütün doktorlar rahat çalışabilmek için spor ayakkabı giyiyor, sizce hangi doktor ayakta çalışıyor, bizde spor ayakkabı giymek istiyoruz :)
17) Bütün memurların yollukları günü birlik ödenirken, MEB deki 5 yıllık yolluklarımızı da istiyoruz.
18) Gerçekten de 3 ay tatil yapıyormuşuz gibi bilip bilmeden konuşulmasın. Tamam tatil yapmayalım gönderin bakalım çocuklarınızı da eğitim yapalım, bakalım yazın eğitim nasıl oluyor muş.

Not: Kalan zamanda da ders işleriz artık.

Öğretmenlik mesleğinin kolay ya da önemsiz olduğunu düşünmüyorum ama bu ülkenin öğretmenlerinin yeterliliğine asla inanmıyorum. Ben öğrenciliğim boyunca hep öğretmenlerinin yetersizliği karşısında hayrete düşmüş bi insanım. İngilizce öğretmenlerim benden az ingilizce biliyordu hep. Ben yurtdışında falan yaşamış değilim. Okulda öğrendiğim ingilizcenin üstüne kitap okuyup film izledim, geliştiyse öyle gelişti ama ingilizce öğretmenlerim benim yanımda hep yetersizdi.
Türkçe ve edebiyat öğretmenlerim hep ezberden öğreten insanlardı. Gerçekten bir metni derinine inerek yorumlayamazlardı, düşünsel olarak hep yetersizlerdi. Tipik şeylerin dışında bir soruyla karşılaştıklarında hep tıkandılar. Felsefe ve mantık öğretmenleri çözümleme yapamayan insanlardı. Sayısalda hiçbi zaman çok başarılı değildim, o yüzden o branşların öğretmenlerini değerlendiremiyorum ama bir öğrenci için bunları sürekli görmek güven duygusunu aşırı sarsan bişey. Bu ülkede öğretmen olmak belki biraz daha zor olmalı. Tek kelime ingilize bilmeyen biri sınava girip ingilizce öğretmenliğine giriyor, orda bikaç senede öğrendiği ingilizceyle öğretmen oluyor ve yeri geliyor ilkokuldan beri ingilizice öğrenen öğrencilerin başına öğretmen diye veriliyor. Öğrenci 8 senedir dil öğreniyor, öğretmen 4 yıl önce öğrenmeye başlamış. Oldu mu? Olmadı... Sürekli zaten bildiğin dersi görüyorsun. Branşlarında çok yetersizler.

evet sanırım hükümetin yapmak istediği şey yavaş yavaş gerçekleşiyor. eğitimin kötü olmasının bütün sorumluluğunu öğretmen yetersizliğine yığmak istiyorlar ki yeni atanan öğretmenler cidden iyi, yetersiz falan değil. kendi yetersizliğini örtmek için yapıyorlar bunu ve sanırım sonunda eğitimin de özelleşmesi için. memlekette derslik sorunu var, kalabalık sınıflar ilk problemlerden biri. okulların donanım ve materyal eksikliği sonra. ulusal öğretmen stratejileri planlanıyor, nasıl hayatı biraz daha çekilmez kılarız öğretmenlere diye. yahu okul yok,sıra yok, para yok ama bunlar dert değil asıl dert öğretmenler. her şey harika da bütün problem öğretmenlerdeymiş gibi lanse ediliyor, insanlar da bunu yiyor. niye? çünkü fi tarihinde lisede okurken sevmediği dinozor hocaları yüzünden. te allaam..

acayip şımartılmış galiba o çocuk.

öyle saygı manyağı biri değilim ama yine de hoş durmuyor bence. isim+abi/abla veya sadece abi/abla demek zor olmasa gerek. öteki türlü cidden hoş durmuyor, mutlaka uyarırdım.

edit: oha annesine ismiyle hitap ediyormuş. o baştan sona salakça.

Amerikanvari diziler yüzünden oluyor genellikle. Özeniyor çocuklar büyüklere adıyla hitap etmeye falan. Sihirli annem döneminde annesine adıyla hitap eden çocuklar gördüydüm ben.

ben benimle aynı boydaki çocuklara adımla hitap et diyorum çokta takılıcak bi konu değil bence ama üzerinde emeği geçen insanlara annesi babası abisi felan onlara anne/baba/ağabey/abla demesi şart

o abartmış tabi, bokunu çıkarmış. ha bakarsan ben 19 yaşındayım 26-27 yaşında arkadaşlarım var ama abi fln demiyorum.

ama sizin çocuğun durumu farklı.

@baldur 2 evet öyle galiba.küçükken her istediğini yapmaya çalıştılar.kısacası hayır demediler çocuğa.

@bulmasi gercekten zor annesine ismiyle hitap eden de bizim kuzen aynı sınıftalar işte.abi nasıl uyarim ki daha.olum bak git/bak git mi diyim kıza.amcamın hatrı var.

@haarp bende dizilerin bu toplumu bozduğu kanaatindeyim.

@05 senin bahsettiğin farklı.ona tamam laf yok.bu daha 12 yaşında.ben 20 diğer kuzen 32 yaşında vs vs...

@babamsagolsun aynen işte şımarıklığın sonuçları galiba bu durum.

@xenopobe çok küçük yaşların, kendinden büyük yaşlı insanlara adıyla hitap etmesi abes geliyo işte.

"vay biz böyle sıcakkanlıyız", "vay biz böyle samimiyiz" in sözcüklere dökülmüş şekli bence.
kullanılmaması, alışkın olmadığımız için, evet kulak tırmalayıcı
ama mantıklı düşünürsek hayır.
çünkü;
abla ve abi kime denir? anne-baba paylaştığın kişiye denir. sokakta gördüğün insanla ya da kuzeninle falan ne alaka...
teyze-amca kime denir?... bir de tanıştırırlar marifetmiş gibi "bak bu da x teyzen, y teyzen" kadınla yeni tanışmışsın...ne münasebetle teyzem-amcam oluyormuş?

insan sadece dedesine dede, nenesine nene, abisine abi, amcasına amca demeli.
diğer insanlara ne mi desin? mesela ortayaş üzerindekilere "bilmem ne hanım teyze" denebilir.

bilemedim ki...

sadece isimle hitap olayını yabancılardan kaptık +1
anne de isimle çağırılır mı yauw? arkadaşın mı lan o senin?! sıpa! :(

bu soru arada soruluyor, bana adımla hitap edilmesi sıkıntı değil. anneye ismiyle hitap etmek garip tabi, annenin sorunu yoksa... tekrarlıyorum garip, yanlış değil, kim nasıl istiyorsa.

7 yaşındaki kuzenim de bana adımla hitap ediyor, anneme de adıyla diğer teyzesine de bazen annesine de adıyla hitap ediyor. bana göre bi sorun yok. nasıl istiyorsa öyle hitap etsin. benim kulağı tırmalamıyor.

ben de ablama adıyla hitap ederim arada 5 yaş var. arada abla arada isim. çok takılmamak lazım. niyet önemli.

merena +1
gerçekten niyet önemli. saygı bu tarz şeylerle değerlendirilmemeli. ama enseye tokat, göte parmak boyutuna gelirse ergenliği aşmamış veletlerin davranışları, o zaman can sıkar, o can sıkılınca da kulak çekilir...

umrumda değil.

yaş aralığına bağlı biraz da. 2-3 yaşa kadar sorun olmaz ve arkadaş grubundaysa mesela. çocuk denecek yaştakilerin abi/abla demesi lazım. yetiştirilme tarzıyla da alakalı dendiği gibi. ama demesse de napim yani, bişeyimde değil...

kişiyle olan samimiyete falan da bağlı tabii. ablama ismiyle hitap edebiliyorum mesela.

yeni nesil geriekalıa annelerin bok yemeleri tamamen. sempatik gösterecem çocuğu ayağına yemedikleri zıkkım kalmıyo zaten maymun ediyolar çocukları...

ben 22 yaşımdayım 35 yaşında ablam var. bazen abla diyorum ama işin aslı adıyla hitap etmek çok hoşuma gidiyor. o kızıyor tabii. şimdi siz yazınca biri bana yapsa ağzını kırarım abla desene diye. haklısınız sanırım.

eğer benimle sürekli takılıyorsa özellikle ismimle hitap etmesini istiyorum ki yanımda kendini daha rahat hissetsin.

nice 2000'lere o zaman.

nice 2000'lere o zaman.

bu duyuruyu gorup de cevap sayisini kontrol etmeyen bizden degildir

Kutlarım.

27 duyuru 2000 cevap.. helal olsun reyiz çok yardımseversin..

tebrikler hocam.

2000 i geçeli çok olmadı benim de. güçlerimizi birleştirebiliriz.

1984'ü gereksiz olsa da emeğine sağlık.
şaka şaka ellerin dert görmesin :)

evet o inen kısımlar kalan sağlar oluyor. bir de hatırladığım kadarıyla hepsi böyle olmuyordu, rar dosyasından rar dosyasına değişiyordu, bazılarını çıkartamıyordun, rar dosyasının tamamını indirmeden.

evet vardı öyle bir sıra, ben bir ara yapıyordum albüm indirirken. ama tek parça halinde inmesi gerekiyor. öyle programla 4-8 parçaya bölerek değil.

winrar ile açıp teker teker çıkarın, belirli bir yerden sonra hata verecek. o kadar dosyayı alırsınız.

evet efendi çoçuk almeda daha kendini geliştirememiş

alp yada nihat.

tek anlamadığım oylamaları noter yok acun kafadan reytinge göre söylüyor sanırım

ayrıca gönüllülerde ünlüymüş meğer anıl motorsiklet sporuyla uğraşıyormuş 2 kez Türkiye birinciliği ve son olarak Doğu Avrupa Pist Şampiyonası’nda da birincilik elde ederek üçte üç yapmıştır. Hasan Anadolu Ateşi eski dansçısı ve boksçu olan Hasanda Kenan İmirzalıoğlu'nun birinci olduğu 1997 yılındaki Best Model'de ikinci seçilmiş.

nihat bence.

ben hakediyorum ama vermiyorlar.

google'ın "bunu mu demek istediğiniz" sistemine dayanarak ipuçları diyorum.

gercekten bir ipin ucundan bahsettigini dusun
ip ucu
ip uclari

ipuclari dogrusudur.

ipuçları.
aynı şekilde ankaragücülü değil, ankaragüçlü.

trolle balık yakalama olayıyla ilgili diye biliyorum ben.

en.wikipedia.org:Trolling_for_bluefish2.jpg

(bkz: sazan.avi)

büyük bir ağ buluyorsun. bunu denize atıyorsun. bu öyle bir ağ ki ortalama bir balığın kaçma ihtimali yok. zaten bir süre sonra bir sürü salak balık ağın içine düşüyor. denenmiş ve başarılı bir yöntem.

(git: 412908)

burada yeterince açıklamış.

saol leadri.

www.eksiduyuru.com

hoş gelmiyor ama türkiye ekonomisi dersi o kadar zor bir ders değil.

ileri makro çalışmadığın için şanslısın. benim durumum senden daha kötü.

uzaktan çoghoş geliyor.

söylediğiniz dersin içeriği hakkında bir fikrim yok ama genel olarak zaten ders çalışmak sıkıntı verici bir olay. yapacak bir şey yok ben de çalışıyorum :( kolay gelsin.

oyunu çok net hatırladım gözümün önüne geldi ama ismini hatırlamıyorum maalesef..

google'a chicago wolves, san diego dolphins yazsan sonuç çıkar.

güzel bence. sade. yalnız salt bayan değil gibi erkekler de takabilir bunu gibi.

kordonu yarım santimetre daha kalın olsa bildiğin erkek saati.

ben sevmedim.

Fossil'in çok güzel modelleri var.Benim tercihim her zaman deri kol olmuştur fakat bu da fena değil.Geçenlerde bende paylaşmıştım, www.fossil.com
google'da biraz araştırdığında daha makul fiyatlar geliyor. bi tanesi mesala www.saatciyiz.com ama site ne kadar güvenilir bilinmez tabi.

bence kötü bi kadında bu saati görsem zevksiz derim.

daha zarif saatler bulunabilir bence.

erkek saati gibi

vasat bir erkek saati görünümünde.

görüş düşer hızlı gidilemez, arabalar da birikir yolda. tabii ki kaza nedeniyle de yollar kapanabilir.

ankara'yı soruyorsan mesela yağmur damlası düştüğü an kaza maza olmasa da insanlar mala bağlayıp normalin 10'da 1'i hızında gidiyorlar, trafiğin anası ağlıyor sonra.

genellikle "ay saçım bozulacak" diyen, saç takıntılı insanlarımızın ve onun gibi sudan korkan insanların taksi diye bağırmalarına bağlıyorum. yağmur yağdığında taksi bulamamamızın sebebi de bu.

Zaten felç olan bir trafikte yağmuru gören insanların mallaşmasıyla ekstra bir giriş oluyor istanbul için konuşmak gerekirse

her türlü nakil ihtiyacı olan insanın hayatı için mühimdir ve uygunsa yapılmalıdır. nakil kombosu yapacağız diye, insanları deneme tahtası olarak kullanmadıkları zaman sorun olarak görmemekteyim.

gerekliyse ve düzgün yapılacaksa yapılsın.

isim yapmak adına insanları öldüren hastahanelere, doktoralara, üniversitelere karşıyım. mesela o çift kol ve bacak nakli yapılan hastanın durumu ağırlaşınca kolları ve bacakları tek tek söktüler ve sonunda öldü... halbuki sıra sıra nakil yapsalardı belki bugün hayatta ve sağlıklı olacaktı.

o pizzalar zaten özellikle mikrodalga için tasarlanmış.

kutusunda ya da poşetinde yazıyordur dakikası. mikrodalgada ısıtabiliyorsun. on dakikayı bulmuyordu sanırım. 7 dalan da olabilir. zaten peynirin yumuşamasından falan anlarsın.

8-10 dakika ısıtma süresi normal fırınlar için. mikrodalga da ısıtılır mı onu bilemiyorum.

hazır pizzadan kastın donmuş pizza ise mikrodalgada olmuyor. geçen gün denedim daha. normal fırın lazım onlara. mikrodalgayla hamur yiyorsun.

pişmemiş oldukları için normal fırında pişirmen gerek.

2 ye katla, tost makinesine at
en guzeli öyle oluyor

benim bildiğim de onları pişirmen gerek dostum, ısıtmalık değil onlar.

buarada ben de suara ne fırın, ne mikrodalga, ne de tost makinesi var. oyuzden tencere de yapıyorum oluyor yani.
çok takılma :)

tavada bile olur, sen ne diyorsun.

ve şu an sırtım başta olmak üzere bütün kemiklerim ağrıyor (dişler dahil) :'(

kadir efendi ne düşünüyordur acaba şuan

çok da değil. evde yapacak bir sürü iş vardı zaten. pek ıslanmadan eve ulaşan şanslılardanım

ılık değil mi? güzeldir bence.

istanbul'a mayıs bitmiş hala yaz gelmemesi acayip can sıkıcı bence. bu yağmurlar falan da tuzu biberi oluyor.

Ben ise giderken hep bir telaş olduğu icin UNUTABİLİYORUM iste ama neyse ki islanmadan evime gelebildim ::))

hatta iklim değişikliklerine dair bir çok rapor da var.

evet önce 150 milyon dolar bulman gerek.

hissesini satın almayı kast ediyordur arkadaş, kimse çat diye ortaya 150 milyonu koymuyordur bence. organize işler bunlar

yapımcı olacağım demiyorum arkadaşlar, zaten 150 milyon dolarım olsa böyle bir soru sormam :) 150 milyon doların hissesini alıp sonra satmaktan bahsediyorum.

çok süper bir iddaa yankolu olur bu işten bence, keşke olsa.

yapımcı şirketin hissesini alacaksın anca.

neyi mantıklı ya. hobbit girecek mesela yıl sonu. sike sike en az 50 katı gişe yapacak maliyetinden. garanti filmler var böyle. saçma

adamlarda zaten o para var. kârını niye senle benle paylaşsın ki?

@oldtimer yardımlaşma? paylaşma? açgözlülük ayıp bir şey zaten bence.

yapımcı şirketin hissesini alırsın ama şirketin filmden kar edişi borsadaki hisselerine ne derece etki eder veya şirket bu kardan hemen pay dağıtır mı bilinmez.

misal, Recep İvedik 1 filmi için prodüktöre gidip 100.000 TL (100 milyar eski parayla) para istemişler, fakat prodüktör bu film tutmaz diye hiç para koymamış. Daha sonra başka prodüktör kabul edip 100.000 TL'yi koyunca da haliyle kat be kat para kazanmış oldu...

direkt olarak filme yatırım yapan venture capital firmaları varmış gördüğüm kadarıyla. ama sen birey olarak gilmi yapan şirketin hissesine yatırım yapabilirsin. yani film disney in se disney hissesi alırsın gibi.

yıllardır var da bu kolay mı yani bir dildeki kelimeyi pat diye değiştirebilmek?

dünyanın en gereksiz çorbasında tuzun olur. ne manası var ki? sen mısırı, hindistanı, kazakistanı duyunca gülüyor musun? aşağılıyor musun isminden dolayı? biri bu şekilde aşağılasa bu ülkeleri o adama salak demez misin? türkiyeyle hindi diye dalga geçen adamı da ciddiye alma zaten, ki ben hiç rastlamadım.

1 milyar olsa bile değişmez.

bari turkia fln yapsalarmış.

www.misirdegilegypt.com 'a da girin hazır başlamışken.

-ivory cost, cote d'ivoire diye değişti sanki
-turkiey bile olsa yeter:)
-mısır'ın adı mısr zaten biz fazladan bir ı koyuyoruz.

değişmez, değişmesin de.

habeşistan bunu yaptı.


"Dünyada böyle bir durumun örneği var mı diye baktığımızda karşımıza bir Doğu Afrika ülkesi olan Etiyopya çıkıyor. Eski adı ’Habeşistan’ olan ülke, sömürge dönemi sona erdikten sonra ’Etiyopya’ ismiyle anılmak istediğini dünyaya deklare etmiş ve Habeşistan yazılı postaları kabul etmemişti. Bu uygulama birkaç yıl içinde sonuç vererek Habeşistan isminin Etiyopya olarak değişiminin kabul görmesi sağlanmıştı. Ancak bunun gerçekleştiği yıllarda henüz uydu teknolojisi, TV, radyo, internet, mobil iletişim aygıtları ve uluslararası medya günümüzdeki kadar gelişmemiş ve yaygınlaşmamıştı. Etiyopya ile ilgili yazılı fazla metin de yoktu. ’Turkey’ kelimesi ise şimdiye dek milyonlarca metinde kullanılmış ve günümüz medyası ile tüm dünyada bu şekilde tanınmış bulunuyor."

aslında kuşun ismi değişse daha doğru, çünkü avrupalılar hindiye turkey derken, türkiyeden gelen tavuk anlamında bu ismi koymuşlar. çünkü avrupaya getirenler türk tüccarlarmış. ilgili makale www.straightdope.com

call of juarez: bound in blood

(bkz: far cry)

diablo 3 çıktı ne duruyorsun?

Drakensang online. Kolunu verirsen kendini kaptırırsın öyle.

egitim, cehalet, geri kafalılık, faşist halk, insan haklarının neredeyse tamamının çignenmesi, duyarsız halk, bencil halk...

Tüm bunlar benim kendi fikrimdir ve genelleme yapmıyorum.

geri kafalılık ve gerizekalı hemcinslerim. (erkek) kadınların böyle olmasına biz sebep olduk o yüzden pek suç bulmuyorum onlarda.

ama geri kafalılık çok çok çok büyük bir sorun

geri kafalılığı merak ediyorum. nedir geri kafalılık size göre hacılar erciyes?

-Cahil insanların oranındaki yükseklik diyemem, cahil olmak bir insanın suçu değildir, ancak cahil kalmak öyle. Sistemin insanları eşit eğitim hakkı vermemesi. Cumhuriyetin öncesinde ve sonrasında, türk aydınının, burjuvazisinin insanların cahilliğinden faydalanması, elitist yapısını bozmaması;
-Günde 5 vakit ezan dinlemek zorunda olmak;
-Böyle tiplerle aynı ülkede yaşıyor olmak; dini ve milli kimliği birbiriyle bağdaştırıp, faşist bile olamayan; türkler kadar din denemiş bir millet olduğunu bilmeyen; kaldı ki hazar türklerinin varlığından habersiz bu tarz adamlarla aynı topraklarda yaşamak,
www.youtube.com
-Gencin biri hiç delil olmadan 11 yıl hapis yerken ağzını açmayanların; gs veya fb kim olursa, derbi sonrası yok polis şuçlu yok şu suçlu diye kavga etmesi,
-Bir senedir gündemdeki en önemli konunun şike operasyonu olması, salazar gibi futbolla uyutulmak,
-Chp'lilerin kendini solcu sandığı, apolitik ve tarihsel hafızası sıfır bir toplumda yaşamak,
- Ramazanda sokakta yemek yiyememek,
- Parkta şurda burada kız arkadaşınla öpüşüğ koklaşırken polisin gelip uyarması,
- Bir günde iki kez gbt'ye maruz kalmak, üstelik bunu senin saç sakal tipine göre yapmaları,
- Erkek arkadaşınla elele yürürken milletin sana pis pis bakması,
- Sokakta alkolü gazeteye sararak içmek zorunda olmak veya içememek
şimdilik aklıma gelenler,
- Babama babacığım demek istesem de diyememek.Aradaki seviyeden sonra bir garip kaçacağını bilmek, bu tarz bir aile yapısında yetişmek (bilemem herkes için geçerli değildir belki),
- Bir erkeğe asansörde selam verdiğinde, aa bu çocuk bana asılıyor; kıza selam verdiğinde aa bu kız bana iş atıyor gibi bir kafaya sahip insanların çoğunlukta olduğu dümdüz bir selamı bile böyle yorumlaran, kadın erkek ilişkilerinin sorunlu olduğu bir toplumda yaşamak.

Kendine tik koy benden :)

her şey.

ohooooooooooo-o! how can I begin yani hacim?

bakalim bakalim:

- cahil insanlarin oranindaki yukseklik. geri kafalilik.

- siyasetteki akp tabani - ulusalci olarak ikiye bolunmusluk ve turkiye'de aslinda hicbir seyin ileriye gitmediginin fark edilmesi. (ornek: akp'yi var eden tabanin 28 subat doneminde -kabul edelim ki- turlu baskilara ugramasi ve bugun siyasi ruzgarin onlarin lehine esmesiyle beraber bu sefer onlarin "karsi cepheyi" ergenekon sureci ile yipratmaya ve ezmeye calismalari... kisacasi yillar geciyor, isimler degisiyo ama hukuksuzluk ve guclunun gucsuzu ezme donemi asla bitmiyor. "yeni turkiye" diyorlar ama turkiye aynen duruyor ve bunun kac kisi farkinda?

futbolda bu sene boyunca yapilan eyyamlari da gorduk, bu da bir baska ornek tabii.

- insanlarin mutlulugu kiskanmasi. sevgilinle rahat gezemezsin, illa bir "HOP BILADER" diyen cikar. sebebi dine baglarlar ama asil neden senin sahip oldugun mutlulugun onlarda olmamasi ve bunu bozmak isteyecek kadar hastalikli bir dusunceye sahip olmalidir. bu hastaliga sahip milyonlar var turkiye'de.

- cinsel bastirilmislik ve genclerde eglence anlayisinin olmamasi. gece kulubu, gibi yerlerde uygulanan "damsiz girilmez" tarzi politikalar ve bunun asil nedeni olan hayvanlar.

- askerlik sorunu. (yil 2012 ve hala var bu)

- asik suratli, negatif enerji yuklu bir halk.

gibi binlerce problem. buraya bunlar gibi en az 40 madde yazarim...

doğu toplumlarına has atama usulü beni hayattan soğutuyor her daim. seçme eleme gibi yöntemleri benimseyemeyişimiz. doğal olarak ülkemden de

ama başka şansım da yok. kimse kucağını açmış beni beklemiyor nihayetinde. oturuyorum oturduğum yere.

taş yerinde ağır da derler ama ben yerimde de ağır değilim sanki

velhasıl iyi değiliz. türkiyeyi olduğu gibi söküp sibiryaya taşınsak çözeriz herşeyi gibime geliyor ama teknik yetersizlikler...

başımızdaki insanların ülkeyi geriletmeye ç alışmalarını izlerken elimden hiçbir şey gelmemesi, beni bu ülkeden kaçmaya en çok iten şey.
din denen saçmalık bir tek bu ülkede olmadığından bu kategoriyi atlıyorum.
insanların kötü kalpli oluşunu falan da geçtim çünkü her yerde insanlar böyle.
gidemememin tek sebebi de yabancı dil sorunu. hiç savaş görmemiş, insanları melek gibi olan bir yerde yaşamayı çok isterim tabi ki. neira harikalar diyarında :)

Ya adam yere tükürüyor ya neyi tartışıyorsunuz? Yok o adam senin insan hakkına saygı duyacaktı bir de.

Galatasaray!
Ayrıca Türkçe'nin çok güzel ve eğlenceli bir dil olması. Eski kelimelerle süslenmiş bir Türkçe'den daha zevkli bir şey yok benim için. İngilizce konuşmayı da çok seviyorum ama o kadar etki etmiyor elbette.

@grgn bütün iskandinavya erkek, kız, nine, çocuk yere tükürüyor :).

- ağır yozlaşma, adalet yerlerde
- insana saygı ve hoşgörü yok
- iş hayatında sömürülme (bu biraz daha spesifik oldu)

ilk ikisinden her şey doğuyor aslında. Tüm ülkenin eğitimli, ne bileyim dinden uzaklaşmış, bilim-edebiyat kasmış olmasını bekleyemezsiniz. Zaten herkes kendine yakın hissettikleriyle etkileşime geçiyor. Saygı ve hoşgörü olsa ben onun dinine karışmam, o benim ortalıkta öpüşmeme karışmaz; ne güzel geçinip gideriz. Ama pek olmuyor o.

-:vatandaşlar olarak başka ülkelere kolayca giremiyoruz vize problemleri yüzünden...
+: hayvanları, doğası, şehirleri, örf ve adetleri, cahillikleri,kabalıkları vs nin yanı sıra zor hayat şartlarıyla mücadele ederken bile birşey istediğinde dinleyebilitesi olan tüm insanları, anadilini özgürce konuşmak, tr de tr vatandaşı olmak (bu çok çok önemli) başka hiç bir ülkede son söylediğimi bulamayız değil mi? tarih kokan camilerimizden yükselen günde 5 vakit ezan sesi, avrupai sokaklar kadar zina ve öpüşme oranının yüksek olmaması, ramazanda insanların birbirine saygı duyması.

farkındaysan burası türkler için türkiye.. batı özentisi kimliğini kaybetmiş insancıklar için değil... evet bencede sevmeyenler gitsin tr daha güzel bir yer olacak içinizde şüphe kalmasın.

sırf anadilimi konuştuğum için bile bu ülkede kalırım, kalıyorum, kalacağım.

@devilred
Anadil dediğiniz gibi en önemli kriter, eğer küçüklükten ikinci dili istediğiniz kadar iyi öğrenin ama anadil kadar iyi öğrenmemişseniz ki bu muhtemelen birçoğumuz için geçerlidir insan büyük sıkıntı yaşıyor. Sinirden çatlayacağı bir an ağzına küfür, sevgisini klişe olmayan birşekilde ifade etmek istediğinde laf gelmiyor. Kalkıp birine iki muhabbetin belini kıralım diyemeyip, sınav öncesi yanındaki şikayet eden arkadaşına göte giren şemsiye açılmaz gibi atasözleri kullanamamak.

Turkiye: tekke ve zaviyelerden aramiza katilan, kimligi arap kimligi olmus bazi takkeliler tarafindan icindeki boktan yonleri siraladiginiz zaman "bati ozentisi kimligini kaybetmis insanciklar" olarak yaftalanabildiginiz canim memleketim, biricik vatanim. sevdalimsin turkiye'm.

aklıma gelen başka artılar;
erkan oğur, münir nurettin, targan, kazantzidis, vardabet, ketencoğlu, ruhi su, orhan gencebay ve daha birçok adı şu an aklıma gelmemiş olan müzisyenle aynı topraktan gelmek ve onların müziğini dinleme şansına erişmiş olmak.

eksiler;
ajdar ve serdar ortaç gibi beste makinelerimizle aynı topraklarda doğmuş olmak.

EDİT: hep ben yazıyorum olmuyor ama ;(

yaşama: türkçe konuşulması ve türk kültürü
yaşamama: nüfus çok fazla. bu da bir çok sorunun kaynağı aslında. trafik, sağlık, eğitim vs.
bir de adaletsizlik.

eksi: nüfus cüzdanında din hanesi olması

+ gecenin 12sinde açık tekel bayisi bulabilmek, pazar günleri açık market,bakkal bulabilmek.
ben yine aklıma geldikçe yazıyorum buraya.

aklıma geldikçe ekliyorum yine,
- zorunlu askerlik (veya sosyal hizmet alternatifi olmaması)
+ künefe, baklava, zeytinyağlılar, şerbetliler, hamurişleri... balkan, karadeniz, ege, akdeniz, doğu anadolu, güneydoğu, iç anadalu gibi bilimum farklı mutfakların kendine has birbirinden leziz tatları olması ve bunların en iyi örneklerini yine bu ülke sınırlar içerisinde bulabilmek.

+ karadeniz zekası,espri anlayışımız,youtube video altındaki yorumlar başka hangi millette var.

+ bulamadığınız, getirmesi uzun sürecek veya ulaşamayacağınız kitap , film vs neşriyatı, veya öğrencilik dönemi, ekonomik sıkıntı döneminde olduğunuz için satın alamadığınız orjinal eseri torrent üzerinden rahatça indirebilmek.
(şu an için) youtube.da'ki videoların hepsini izleyebilmek.
>örneğin almanyada gema diye beyinsiz bir kurum var, hiçbir videoyu açtırmıyor youtube'da.
>ayrıca orada yaşayan birkaç arkadaşımdan duyduğum kadarıyla torrent işi de epey sakatmış, çok fazla ceza yiyen varmış. bu nedenle rapidshare ve benzeri sitelerden download yapıyorlardı.

-internet sansürü, porno vb. sitelere girememek...

saçma sapan vergi politikaları
dünyanın en pahalı eti, interneti, benzini bizde olması.
neredeyse yurtdışından alışveriş yapmayı yasaklayacak olmaları.
yurtdışından parfüm ve sporcu besinleri getirilemiyor olması.
sırf iddaa tekel olsun diye diğer kocaman bahis şirketlerinin yasaklanması. bunların içinde uefa'nın tanıdığı fc barcelona'nın da sponsoru olduğu betfair olması.
yurtdışına çıkış harcı, yurtdışından telefon getirme harcı gibi saçma sapan haraçların olması.
vergiyle beraber yurtdışına göre 3-4 kat artan elektronik eşya fiyatları.

bunların bir kısmı düzeltilse bile türkiye gayet yaşanabilir bir yer olabilir. mesela en düşük net hızı 5 mb olsa, etin kilosu 15 tl'ye düşse, benzin 2-3 tl aralığında olsa, bu gereksiz harçlar ve yukarıda da saydığım bazı nedensiz yasaklar kaldırılsa ben buraya kendimi daha bağlı hissederdim.

yaşamamak için sebepler

- özgür bir ülke olmaması. özgürlükler her açıdan kısıtlı
- insanların somurtkanlığı, kabalığı, anlayışsızlığı
- çok çalışıp az kazanmak
- politikacıların ve politikanın korkunçluğu
- insanların genelinin kurallara, yasalara, etiğe, mantığa, empatiye karşı inanılmaz vurdumduymazlığı
- korkunç mimari, düşük estetik anlayışı
- yüksek vergiler, pahalı alkol
- kendi dinini kendine saklamak yerine ona buna zorla benimsetmeye çalışan insanların çokluğu
- kadının ezilmişliği, toplumsal hayattaki yokluğu, erkek egemen toplum, dil, kabulleniş, cinsellik tabusu, bu durumlar sonucu ortaya çıkan cinsiyetsiz bir kadın grubu olan kezbanlar
- eğitim sisteminin insanların kafasına milliyetçilik, atatürk kültü, fatiha suresi vb bir sürü hurafe sokması. aynı sistemin çıktısı kalitesiz öğretmenler

yaşamak için sebepler

- ne kadar tecavüz etsek de hala öldüremediğimiz doğal, tarihi, mimari güzellikler
- hayatın görece ucuz olması
- güzel yemekler

nezaketın 0 olması. ben nezakete cok onem veren bır ınsanım. devlet daıresı olsun, okulda ogrencı ıslerı olsun bankada fln hep rıca ederek kıbar bır ses touyla ısterdım. gercekten sunu anladım en nazık ınsan bıle boyle yerlerde kaba davranıyor. cunku turk ınsanı gotunu tutusturan kısıden emır alınca o ısı yapıyor. mıllette bak ben arızayım gıbısınden bır havaya sokuyor kendını ıslerını yaptırtmak ıcın. gercekten mıllet bundan dolayı cazgır davranmaya baslıyor. onun dısında hoçgörü gercekten yok herkes kendı cıkarının pesınde.

medenıyet yok. taksımde karsıdan karsıya gecerken arabalara ısık yanıyor lan bızım mıllet hurra dalıyor arabaların ıcıne. kı alanyada bır turıstın bombos yolda gecenın bır yarısı yaya ısıgı kırmızı yanıyor dıye bekledıgını bılıyorum.

işlerin el altından dönmesi adaletsızlık.. el altından neler donuyor neler.. yeter kı tanıdıgın olsun. tanıdıgın olmazsa bır ıs yapamazsın. sana yok derler gonderırler o ısı zorlarsın edersın bagrırsın cagrırsın o zaman ok derler.

muzısyenım ve gece hayatımda fazladır canlı muzık yaparım fln. ya arkadas sahnedeyız kopuyoruz sahnede yabancılar coşuyor dans edıyor eglenıyor. kımısı dırty modunda. bızımkılere bakıyorum herkes oturuyor onlerınde 1 tane bıra ıcıyor herkes tık yok kımsede. kapalıyız kapalı modern dusunemıyoruz gelısemıyoruz gelısıme acık bır ulke degılız herseyı zar zor ıdrak edebılıyoruz.

bu ulkede en dınıne duskun olmayan bıle akpartının arkasından gıtmesı. bakınız sanat dunyası,iş dünyası, spor dünyası.. ak partı buyuk bır guc halıne gelınce hepsı baktı ısımız orda halloluyor bız cıkarımıza bakalım gıdelım numaradan partıyı destekleyelım kı para kazanalım onumuz acılsın.. mantık bu!

sertfıka prgramına gıttım cocugun bırı dıyor kı avukat bunu dıyen gır ak partının genclık kollarına yolunu bulursun 10 yılda dıyor. olaya bakar mısın? arada ak partılıde vardır herkesın kendı bakıs acısı ona saygım var. yalnız sırf dınınıze duskunsunuz dıye o partıye oy vermek sacma degıl mı? adaletı dınle yonetmek herseyı dıne baglamak..? cok cahılız cok... valla baska ulkeye yerlesmeyı dusunmuyor degılım cunku batmaya basladı artık bırseyler..

benzın pahalı, araba pahalı, cıftcıyız bız bu arada cıftcılerın halı perısan 10 yıldır cıftcılerın hepsı ıflas modunda.. ureten her turlu zararına satıyor ama alım satım yapan sanayıcı bok gıbı para kazanıyor boyle duzensız bır ekonomı var ortada.

herseyın 2. kalıtesını baska ulkelerdekı 1. kalıte malın 2 katına almak.. araba olsun, petrol olsun, kıyafet olsun, teknolojı olsun herseyımız pahalı arkadas tuketıcıyız cunku..80 darbesının sonrasında mıllet bosuna bırbırbırıne gırmemıs kımısı ıstemıs bu hale duselım,kımısı ıstemıs bagımsız olalım.. sıctıgımız boktan bıle vergı alacaklar gercekten. neyse daha cok varda susayım ben en ıyısı.

- çimlere basmanın yasak olması...
çim lan bu basmak için var; sen basmasan, ben basmasan, kim basacak güzelim yeşilliklere. çimler bozuluyormuş, m2 çim'e düşen insan sayısını azaltsan, daha fazla yeşil alan sağlasan veya daha düzgün nüfus politikası oluştursan hiç de bozulmaz.

+ yaya caddesinde bisiklet kullanıyorsunuz diye para cezası yememeniz. en azından istiklal vb. bu tarz bir yerde başıma bu tarz bir durum gelmedi henüz. tamam şikayetimde haklı değilim belki, ama nerden bilicem orada bisiklet sürmenin yasak olduğunu germen dostum.

yaşamak için sebep : başka alternatifin olmaması bilsem ki evrüpa bana davetiye yollayacak gitmem mi ...

+ deniz, güneş, kum
lezzetli şaraplar...

- minibüs terörü, şerefsiz çocuğu minibüsçüler (akrabam olan 2 tane de buna dahil), taksici ve otobüs şöförleri de cabası.
ama gördüğüm kadarıyla taksicilerin heryerde en azından avrupa da aynı olduğunu söyleyebilriim. otobüs şöförlerinde ise daha farklı + ve - ler var bizimkilere göre ama en azından bizdekiler kadar dangalak değiller.

-Otokar minibüslerinin bu ülkede bu kadar yaygın olması;
onun pancar motoru gibi kafa siken sesi,
o iğrenç ötesi dumanı,
ve bu boktan aracı üreten firmanın sahibinin türkiyenin en zenginlerinden olması. (belki şahin,doğan kartal örneklerini de veren çıkar sonra)

-Şirketlere vs. yaptırılan psikoteknik vb. testlerin sınavlarının 1000 kat daha zorunun toplu taşıma şöförlerine yapılması gerekmekte, ama uygulama nasıl net bir bilgim yok.

-Tam olarak bilmediğim (belki tekel, üretim yasağı vs.) çeşitli politikalardan ötürü, balkanlarda hala kısmen devam eden, kazan ve evde kendi alkolünü yapma kültürünün bizde 'büyük ölçüde' kaybolmuş olması. (rumeli ve güneydoğuda hala devam ettirenler var sanırsam. haber edin dostlar, bizde öğrenelim.)

Ev yapımı balinka, rakija, arak, boğma vs. içenler iyi bilir bunun önemini. Rumen bir arkadaşım dedesiyle beraber yapıp getirirdi eskiden. Ah benim de bunu bilen bir dedem olaydı da öğreneydim. Belki de bu kültürün kaybolmasından sahte rakı yapmayı bile eline yüzüne bulaştıran beceriksizler var. Son cümle tartışmaya neden olabilir tabii. Ancak sahte rakıyı övmek gibi bir durum söz konusu değil burada.

Diablo 3 soundtrackleri.

Muazzam.

(bkz: daemonia nymphe) dinle panpa.

oyunu bulduguna sukret

@Bysb ist. oturuyorsan buyaka nezih kitabevinde daha var.Hiç aramadım uğraşmadım direk gittim aldım =)

bır ıkı saat once bırı oyunu bulamadıgını bulursanız banada soyleyin hemen ışınlanırım demıstı barı ona soyleyeyım de alsın garıbım

not: bı ara dıablo 1 ı oynamıstım ama sonrasına pek merakım olmadı

Estatic Fear-A Sombre Dance

Albüm komple aksın.

www.youtube.com

En fazla tapu ve kimlik fotokopisi olsa yeter.

beyanname falan deniyor bir de?

emlak vergisi numaranızı bilmeniz yeterli.

emin olmamakla beraber, tapuya ihtiyaç olduğunu düşünmüyorum.

Evet, belediye sicil numaranızı bilirseniz ve tapu devrinden sonra tüm beyannameleriniz verilmişse sıkıntı yok. Önceden beyanname verilmemiş olma ihtimaline karşın tapu ve kimlik fotokopisi bulundurmanızda fayda var.

Şahsen gitmeniz gerekmiyor bu arada. Biriyle de gönderebilirsiniz.

bu arada emlak vergisi belediye'lerin web sitelerinden kredi kartıyla ödenebiliyor.

o numara nerede yazıyor?

Önceki beyannamelerde ve dekontlarda yazar.

diablo 3 internet üzerinden oynanan son derece güzel grafiklere sahip, aşırı derece bağımlılık yapan,metin 2, wow tarzı bir oyundur. daha doğrusu bu tarz oyunların en iyisidir.

bir çok insan seneler önce diablo 2 oynamış olduğu için bu oyunu gözü kapalı alıyor, mesela ben

single player'ı önemli değil mi aslında?
diablo 2'de öyleydi.
bunda değişti mi?

yani hem single hem de netten oynanıyor. peki netten paralı mı?

internet baglantisinin olmasi gerekiyor oynayabilmek icin..
-4 kisiye kadar party seklinde ya da tek basina oynayabiliyorsun..
-ileride pvp(hero kapistirmaca) modunu iceren bi patch gelecek.. auction house var bi de item satmak amacli..
-oyun ici altin ile ya da ileride acilacak olan gercek parayla item satmak gibi olaylar var..

ilk basta, oyuna verdigin para disinda, parali degil..

yıl 2002 askerdeyim millet bu oyunu bekliyordu yıl oldu 2012 aradan 10 sene geçti ve yeni çıktı bu oyun. Neyse bu gereksiz girizgahtan sonra ben de geberix'in sorusuna bir ekleme yapmak istiyorum. Bu tarz oyunlar hakkında hiç bilgim yok. Aslında biraz da beceriksizim bu konuda. Yalnız o kadar çok insan o kadar çok övüyor ki bu kadar insan yanılıyor olamaz diye düşünüyorum. Kısa keseyim bu oyun daha önce hiç elini sürmemiş benim gibilerin de oynayabileceği bir oyun mudur? Ya da tuttoriallarıyla falan kapabilir miyim bu oyunu? Yoksa hiç bulaşma sen football managerine devam et mi dersiniz?

@nicotinell sakizli muhallebi hehe ben de fm dışında bişey oynamıyorum:) zaten sistem aşırı dandik bi bok açmıyoki.

@geberix diablo 3 oynayanlar oyunun başından kalkmadığından cevaplar da kısıtlı oluyor sanırım. fm'ye devam :)

hiç oynamadım oyunlarla alakam da yok ama bir anım var. sene 99 falan istanbulda okuyorum ve öğrenci evindeyim. ankarada okuyan bir dostum aşırı derecede bunalımda olduğunu yanıma geleceğini ve kendisini rahat bırakmamı istedi. bir de bilgisayarımın özelliklerini sordu . neyse efendim arkadaşım geldi eve ve 1-2 dakika sonra bilgisayarı sordu oturdu başına. 2 ya da 3 gün bir kaç saatllik uyku dışında kurduğu diablonuun başından kalkmadan oynadı. arada ben gelip bir tabak yemek falan koydum, çay vesaire servisi yaptım yada evden sabah çıktım gece geldim. bir kaç gün sonra galiba ya oyunu bitirdi ya da sıkıntısını halletti. bilgisayardan oyunu da sildi. bana da hiç bir şey demeden sımsıkı sarılarak çok teşekkür edip ankara yolunu tuttu. o gün bugündür ne o olayı sordum ne de diablo nedir ne değildir diye sordum ama aklma geldikçe vay amk dedim sadece. işte bu da böyle bir anımdır. ışıkla kalın...

3) Sadece 1 mayıs alanlarında değil hiç bir yerde olmaması gerekiyor.
6) Faşistlik bazı durumlarda o kadar da kötü değil.

3) 1 mayıs alanı kimsenin mülkiyetinde olmadığı için kürtlere ölüm diye slogan atan bir grup da kutlamaya katılabilir. yemez o ayrı.

4) yani mantıklı bir eleştiri.

5) kürt milliyetçiliğiyle barışçı sol duruşu arasında hassas bir çizgi var. sürekli deşilen, dürtülen bir çizgi. solcular sabit bir çizgi tutturmakta çok başarısız bu konuda. ama bir yerden sonra dur demek bilinir.

6) değilsin.

bu tarz soruları herkese açık sormak da doğru değil. çok enteresan cevapların gelme ihtimali var.

1- dhkp-c'dir. yani şu anki adıyla halk cephesi.

goal.com da iyi, takip edilebilir bence.

www.besiktashaberi.com

beşiktaş ile ilgili son dakika güncel haberlerin yayınlandığı beşiktaş fanatik haber sitesi. transferler, yönetim kadrosu, ve maçlar hakkında son dakika gelişmeler. sitede ayrıca beşiktaş ile ilgili güncel ve ilgi çekiçi makaleler yer almakta. beşiktaş haberi incelemenizi öneririm.

ingilizce biliyorsanız bence o dilde okuyun.

bizde iş bankası yayınlarından çıkan sabahattin eyuboğlu çevirisini öneriyorlar, şimdi baktım bir tane de azra erhat çevirisi var o da fena değildir herhalde. bordo-siyah alma da ne alırsan al :)

niye platon ingilizce mi yazdı?

ayrıca bence de iş bankası.

@baldur2 ingilizce yazmadı ama direk yunancadan çevrilmiş olabiliyor ingilizce çeviriler. bizdeki yayınlar ise ingilizceden çevrilmiş oluyor çoğunlukla. ikinci de değil üçüncü elden okuyoruz. o yüzden ingilizce ya da diğer avrupa dilleri öneriliyor.

edit: devlet'in direk yunancadan çevirisi de olabilir, bilmiyorum bakmak lazım.

azra erhat eski dil uzmanıdır.
onun çevirileri orijinalindendir. ayrıca dili de çok akıcıdır.
teyit edip güvenle alabilirsiniz.

bizdeki yayınların çoğunlukla ingilizceden çevrilmesi gibi bir durum yok. gerçeğe dayanmayan bir ifade. azra erhat da sabahattin eyuboğlu da iyidir. bordo siyah, antik vb. yayınlar el ilanı bassa almayın derim.

he canım he bütün çevirmenler yunanca biliyor çünkü.

@Demet Konuya vâkıf olmadan kafanıza göre yorum yapıyorsunuz. Tutup da bizdeki (Türkiye'deki) yayınların çoğu İngilizceden çevriliyor ne demektir? Sanki piyasada İspanyolca, Fransızca, Almanca, Yunanca, Japonca bilen çevirmen yok. Her çevirmenin bildiği dil başkadır, kim neyi biliyorsa yayıncılık dünyasında o bilene gidilir, çevirttirilir. Antik Yunancayı geçtim, diğer Avrupa dillerinde de mi çevirmen yok? "Sanki bütün çevirmenler Yunanca biliyor." Müthiş mantık, bravo!

@microfiction bizdeki çeviri sefaleti ortadayken nasıl bu kadar ezber konuşabiliyorsun hayret doğrusu. kafamdan yorum yapmıyorum, ama senin konuya yabancı olduğun aşikar. felsefe metinlerindeki çeviri sıkıntısını bugün 5 yaşındaki çocuk bile biliyor. yayıncılığın nasıl işlediğini değil nasıl işlemesi gerektiğini anlatmışsın. yazdıklarımı karşı argüman üretmek için okumak yerine gerçekten anlamak için okusaydın eserin anadili hariç diğer dillerden çevrilmesinin, ingilizceden çevrilmesinden bir farkı olmadığını anlardın. japoncadan çevrilmiş bile olsa, üçüncü elden okumuş oluyoruz diyorum. aristo'nun eserlerinin bile adam gibi çevirisi yok hala. bir araştır bakalım nelerle karşılaşacaksın.

@Demet, Birincisi bir yanlış anlama olmuş. Ben tutup da Antik Yunan metinletinin Fransızcadan, Almancadan çevrilmesinden söz etmedim. Bu dillerden çevrilmesiyle İngilizceden çevrilmesi arasında bir fark yok, doğru. Felsefe metinlerindeki çeviri sorunu da aşikar, doğru. Ama benim takıldığım tek şey "Bizdeki yayınlar çoğunlukla İngilizceden çevrilmiş oluyor" sözü. Ben bu sözü bütün çeviri metinler için anladım. Eğer bunda ısrar ediyorsan anlaşamıyoruz emektir. Yok eğer yalnızca Antik Yunancadan yapılan felsefe çevirileri için diyorsan o konuda haklısın bir şey diyemem. Aristoteles'in piyasada çoğu eserinin düzgün çevirisinin olmadığını ise biliyorum, merak etme.

evet yanlış anlaşılma olmuş, platon'dan bahsettiğimiz için özellikle belirtme gereği duymamışım nedense. sorun değil.

bilmem hangi levela kadar ücretsiz oynama şeysi. strateji değil rpg.

rpg değil hack n slash.

role playing game demek daha dogru. guest pass da kutulu oyunlarla gelen ve kisitli sure boyunca kisitli erisim saglamanizi saglayan kodlar. deneme surumu gibi yani

evet.

o duyuru artık altta ♥

ayrıca bi slash♥ yada bi lenny kravitz♥ yada bi kirk hammett♥ değilsen takma.

gayet garip bence ccc ♥ כככ

bir gay arkadaşım takıyor, halka şeklinde. ona çok yakışıyor ama ben sevgilimde olsun istemezdim.

ben yakıştırıyorum erkeklere.

hayvani derecede garip.

karizmatik ve yakışıklıysan süper olur, orta halliysen komik.

evet. topuzlu ve hızmalı erkeğe hayır.

Beşiktaş'lıyım.
- İbrahim Toraman'ın hırsı ve tipi olmasa Beşiktaş'ta da tutunamazdı. Modern futbolda topu dikmek yok, aksi ise Toraman'da yok.
- Mehmet Topuz TAM bir sağ açık veya TAM bir orta saha oyuncusu değil. Abdullah Avcı da sanırım bu tip oyuncuları pek sevmiyor. Bir de Mehmet'in bölgesindekilerin çoğu Avrupa'dan.

mehmet topuz bok gibi oynuyo ondan.
ibrahim toraman zaten kötü bir oyuncu.

Merak eden olursa Mehmet Topuz daha önce sakatım diye milli takıma gelmeyip 3 gün sonra Kayserispor maçında 90 dakika çok güzel oynamış, ondan dolayı diye mesaj geldi.

milli takımda yabancılar oynayamıyor. ibrahim toraman futbola yabancı zaten beşiktaşımda nasıl oynuyor anlam veremiyorum.

mehmet topuz düz adam bence gayet normal çağırılmayışı.

Öncelikle futbol başlığı açtığın için neden özür diliyorsun?

Soruna gelecek olursak, topuz olayını açıklamışsın zaten. Bundan bağımsız olarak, bu seneki form durumuna bakarsak şu kadroda olmaması gayet doğal. Ama bundan önceki kadro seçimlerinde mutlaka olmalıydı diye düşünüyorum.

Toraman hiçbir zaman milli takım seviyesinde bir oyuncu olamadı, olamaz da. Ayrıca bugün açıklanan kadroya bakacak olursak, sanıyorum ki en güçlü bölge stoperde. Serdar aziz, semih, egemen, ömer toprak hatta bekir.

Birde olcan alinmaliydi sanki.
edit: baldur2 uyardı. olcan alınmış zaten.

en.wikipedia.org

o zaman saçmalığa gel usta

Futbol Club Barcelona Basketbol

basketbol mu futbol mu. nasıl bir garipliktir bu.

ayrı bir duyuru konusu.

beşiktaş jimnastik kulübü gibi işte...

saçmalık değil, kulübün basketbol şubesi 1926'da açılmış. kulüp ilk kurulduğunda fc barcelona diye kurulmuş, sadece futbol takımı olarak, sonra da ismi öyle kalmış.

bu sadece bizim ana haber bultenlerinde soyleniyor. Ayrica nedense hep bilmem kac yilin en onemli derbisi deniyordu. Bu sene derbinin bokunu cikarttilar da bunu pek diyemediler.

işte zaten olay da burada. yabancılar da şaşırıyor, herhangi bir altyapısal nedeni olmayan bu derbiler neden bu kadar ateşli oluyor diyorlar.

dün barış ertül dedi ki, kuyudaki kurbağa kuyunun ağzını gökyüzü sanırmış. (çin atasözü) avrupada haber bile olmamış bu olaylar. bi tek zigler'in ağlamasını konusmuş isviçre. 35 yıldır ingiltere'de olan fanatik çalışanı edip adanır olayları kavgaları ingiliz basınına anlatmış, gülmüşler onlar da. yani stadın ışıklarını kapatsan bile olay olmuyorsun avrupa'da. bu kadarsın...

isviçreden bir arkadaşımla konuştum zieglerin ağlamasını konuşuyoruz dedi

kanadada iş yaptıgım alıcı , pazar günü'' dude sizin orda riotlar çıkmış umarım iyisindir '' tadında mail attı avrupayı bilemem ama kanada da gayet bilinior gs-fb rekabeti

lan bu duyuruyu bende acmıştım zamanında şimdi ekleyemiyorum linki
aratırsan duyuruda çıkar ordada tartışmıştık

3. büyük derbi diye kendimizi kandırıyoruz sadece saha ici ve dısında yaşanan kavgalar yaralamalar olaylar yüzünden boyle bir dereceden bahsediyoruz oda kendi medyamızda yurt disindada bu olaylar konuşulur haber edilir bizi
de götümüz kalkar

en sonki maçta futbol namına ne vardı sahada izlediğim en boktan derbiydi pozisyon yoktu lan amk

bumu dünyanın 3.buyuk derbisi

not:galatasarayliyim

(bkz: flat out)

gtr evolution