önde ama sanki yandan (camdan) çıkmış gibi.

opel insignia gibi duruyor

sunroofu olan arabalarda çıkarsın. o tavanın mı tavandaki aparatın mı adı işte sunroof.

A6 gibi duruyor.

a8 de olabilir gibi geldi bana

araba c5 kasa makyajli a6. diger sorulari anlamadim.

bana da audi gibi göründü ama modeli bilemiyorum.

böbreklerine baya zararı olur eminimm. nedenini bilemedim :(

Şekerle alakalı olabilir.

kullandığın herhangi bir ilaç var mı hali hazırda? lityum vs gibi özellikle. ben bol su içmenin faydalı olduğuna inanangillerdenim ama 5 - 6 litre su böbreklerine zarar verir.

herhangi bir ilaç yok kullandığım. bir hastalığım da yok görünürde. şekerim olup olmadığımı nasıl anlarım?

Doktora giderek.

yaz sıcağında 3-4 litre normal olabiir ama hergün 6 litre su ihtiyacı biraz garip tabi.

için yanıyor heralde. o kadar su içme. 3 litreyi geçme günde

(bkz: su zehirlenmesi)

Bi arkadaşımın annesi çok su içmekten dolayı su zehirlenmesi yaşayıp hastanelik olmuştu :) Aman diyim :)

En iyisi doktora gideyim ben ya kana kana su içiyorum valla artık rahatsız olmaya başladım bu kadar su içmekten

günde 3-4 litre normal değil önce onu söyliyim. günde 2 litreye normal diyebiliriz. özel bi durumun var ne bileyim böbrek taşı düşürme çalışmaları olur, selülit problemini çözmek olur falan filan bu durumlarda 4 litreye kadar çıkılabilir ama 6 litre su içmek çılgınlık.

zehirlenirsin dikkat et.

Bugün mesela daha an itibariyle 1.5 lt su içmiş bulunmaktayım

bir arkadaş demiş de su da zehirler haberin ola. efor harcayacak işler yapmıyorsan kendine hakim ol biraz. bir süre sonra böbrek sıkıntısıyla hastanede bulabilirsin kendini.

böbreklere sahip çıkalım!

sudan zarar gelmez ama yinede bi doktora danış.

vücut suyu atarken, mineral tuz gibi diğer maddeleri de atıyor.
az su içersen, bunları atması zor olur, taş yapar ne bileyim terin kokar, ya da bi sıkıntı çıkarır

çok içersen de suyun yanında gene bişiler atar, bu da kemikleri zayıflatır, sinir sistemini tehlikeye atar.
her şey kararında tüketilmeli

Eger cok terlemiyor, fiziksel aktivitede bulunmuyorsan gunde 5-6 litre suya ihtiyac duymuyor olman lazim. Su zehirlenmesine gelince, onemli olan kisa surede cok fazla s icmemek. Yani bir saatte 3 litre su icersen sakata gelebilirsin ama gun boyu 5-6 litre icersen zehirlenmezsin muhtemelen. Ama yine de vucudundaki mineraller akar gider, daha cabuk hasta olursun basin doner falan. O nedenle cok terleyip su kaybetmiyorsan gunde 4 litreden fazla icmek pek normal degil.

Aşırı su tüketmek ayrıca diyabet belirtisidir. En kısa zamanda doktora görün.

Doktora gittim, 3 tüp aç karnına 2 tüp tok karnına kan verdim. Bir de idrar tahlili için 1 tüp idrar verdim.

Gelen sonuçlara göre;

*kandaki üre ve kreatinin normal
*ürik asit normal
*aç karnına glikoz de normal
*tok karnına glikoz beklenen seviyenin az biraz altında
*insulin ve insulin reziztans normal
*folik asit beklenenden düşük
*idrarda glikoz, kan ya da protein yok, beklenen gibi.

doktor anormal bir şey göremedi, folik asit için ilaç verdi sadece. çok su içmem hakkında endokrin hastalıklarına gitmemi önerdi detaylı inceleme için.

baban ne kadar su içiyordu günde litre olarak?

10 seneye zevkin değişir :)

Sözlükte yazanlara bakma tam 16 yıllık bi swatch saatim var 1 defa pilini değiştim hala çalışıyor hiçbir sıkıntısı yok. 3 yıl önce kuzenime hediye aldım o da aynı keza. Swatch da beğendiğin saat varsa alabilirsin.

fossil, diesel, tommy hilfiger, casio vs. olur. İyi markalardan alabileceğin seiko var ama 300 tl ye saati yoktur.

6 senelik esprit saatimi kolumdan çok beğendiğini söyleyip alan arkadaşımın peşi sıra d's'ten bir saat aldım geçenlerde. neden böyle bir şey yaptığımı bilmiyorum ama fiyatı ve şıklığı cezbetti. yine 3-5 sene beni götüreceğini düşünüyorum.

esprit markasını da kesinlikle öneririm. benim tarzıma en çok hitap eden saat markası fossil ile birlikte.

fossil, diesel, tommy hilfiger vs bunlar saat markası değil.

Fossil saatlerin tasarımı çok güzel oluyor fakat çok pil harcıyor. 4 senede 3 pil değiştirdim. guess, nautica ve seiko lara bakabilirsin. amazon.com aracılığı ile yurtdışından alabilirsin, daha ucuza gelir.

Seiko/Orient.

lacoste'un saatleri de kalitelidir saat markası olmasa da.

izmir'deki swatch tamircisi yetkili amcanın yalancısıyım.

12-1'e kadar yatmayacaksan ye, aklında duracağına midende dursun.

Ben yiyom su an

akşam şu saatten sonra yemek yenmez olayı tamamen yatış saati ile alakalı.

yatmadan önce 3-4 saat öncesinde yemeyi kesmek gerekiyor. genelde akşam 6'dan sonra yemeyin derken kişinin saat 10'da yatacağı varsayılıyor. sen gece 3-4'te yatıyorsan 12'de bile yiyebilirsin.

Ye gitsin. ben daha yemedim bile, eşimin işten gelmesini bekliyorum.

kova menü ye.

hulan bunun için duyuru mu açılır. açsan ye değilsen yeme.

yenir.

KFC'den akşam 5'te de yeme.

casio ya 200-300 vermem tipim değil ama şuan ki saatim tissot ve 900 tl. sonuna kadar da hakediyordu.

www.youtube.com

şu saati 500 tlye aldım 1 sene oluyor. arıza yaptı şu anda sirkecideki merkez saate garantiye verdim.

bende casio g-shock var. iki sene önce almanya'dan 100-120 euro gibi bir fiyata almıştım. parasının hakkını veriyor. sapasağlam saat. duvardan duvara vursam bir şey olmaz herhalde. onun dışında da saat olarak bir eksiği yok.
saat de şu: japanese-culture.ocnk.net

300 liralık saatler ucuz saatlerdir.

Zaten o fiyatlar abartı fiyatlar.. Ben ne zaman saat alsam www.bulabilirim.com dan alıyorum. Piyasaya göre fiyatlar yarı fiyatına...

Bence gereksiz pahalı, neticede saat yani, ara sıra baktığın belki de hiç bakmadığın bir alet. Ancak pahalı olmasının sebebi artık tamamen aksesuar olarak kullanılıyor olması. Asıl işlevini yitirdi saatler.

seiko bir modelini aldim şık güzel diye zamanında 700 liraya ki baya oluyor. 1 sene demeden kordon kayışı koptu. 3 sene sonunda çizilmez safir cam çizikler içinde kaldı. şimdi o meşhur ayar gerektirmeyen tarih zaman düzeneği bozuldu casio saat gibi oldu. hiç tavsiye etmiyorum böyle pahalı saatler.

9 sene önce isviçre'den aşağı yukarı 120 frank vererek aldığım fossil marka bir saatim var, hala kullanıyorum. kutusunu bile kullanıyorum.

yani markaya vs. para vermeyi sevmeyen bir insanım, zamanında da bunu babam almıştı tabii ama 10 sene kullanılma potansiyeli varsa bir ürünün, değer bence her türlü.

300 liraya saat mi alınır amk. ii bir sey alacaktsan. bin tlden bakılmalı.

300 tl saat için bayağı düşük bir fiyat. Giriş seviyesi İsviçre mekanikleri minimum 1000 civarı.

2 hafta önce Tissot aldım, 790 TL. Çok güzel saat.

Marka olarak sadece saat yapan markaları bakmanı tavsiye ederim, Çin işi saatlerin üzerine kendi isimlerini basan markaları pas geç.

o kız seni pişirir yer sonunda, senden ayrılamıyorum diye:)

Geçici dövme (şu kınalı olanlardan) yaptırdı ise devam, kalıcı olanı yaptırdıysa topuk.

aychovsky +1

Dövmeyi gördün mü telefonda mı söyledi? Zarf atıyor olabilir kalıcı diye. Bu noktada da şu durum var ki böyle bir kafadaki kadın sana iyi hiiç gelmez.

Hele 1. senaryoda -kalıcı dövme- uuuubeybi!!

kalıcı ise ve gördüysen -kaç

dovmeyi gordum tabi ki. Gormesem inanmam zaten. Konusuyoruz suan, salak bi kiz gibi deil. Gayet mantikli konusuyor. Gorustugumuz zamanda fark etmistim. Kezban degil yani kiz. Dedigini yapiyor. Biraz deli ama sevdim yahu ben bu kizi. Degisik bi tip :) Tek cekindigim sey ilerde, farkli bir yuz gostermesi hepsi bu. Dovme disinda hersey olumlu gibi.

tr.wikipedia.org

(bkz: hot crazy scale)

kız ne kadar güzel? bu manyaklığı karşılayacak kadar güzelse devam. yoksa kaç.

Kız deli.

kız biraz kırık olabilir ama öylesiyle ilişkide eğlenceli olur.
durmak yok yola devam.

kız biraz obsesif herhalde.
kullan at desem ağır mı olur ?

bu soruyu burda sorduguna göre seni ayaküstü sikebilecek kapasitede bir hatun bu.

karadul gibi yer seni seviştikten sonra.

ne güzel ne hoş kızmış :P

Kizin dolandirici olmasi olanaksiz. Taninmis yabanci bir firmada calisiyor. Facebookta fotograflari falan var isyerinde is yeri arkadaslariyla. Ailesinede duskun cok fazla ailesiyle fotograflari var.

iliski gecmisini ogren. ama kizdan degil, ortak tanidiklar bul ordan ogren. en olmadi kendin internetten arastir, eski sevgililerini bul. herkese karsi boyle takintiliysa bi problem var demektir. degilse belki asik olmustur ne biliyim. bana biraz abarti geldi ama. ki bunu 1 bucuk senelik sevgilisinin imzasini kalici dovme yaptirmis biri olarak soyluyorum. 3 gunluk insanin adi kalici dovme yaptirilmaz.

ha kalıcı, ha hint dövmesi.
iki gündür tanışılan bir kişinin ismi kola dövme yaptırılır mı yaw?
kaç kaç. güzellik uğruna akıl sağlığını kaybetme.

hacı eğer kız dediğin gibi biriyse (akıllı,güzel, hos sohbet falan) niye bu kadar üzerinde düşünüp kasıyorsun ki, belki kız cok etkilendi falan, keyfini cıkar yaşa işte. nerede bulunuyonuz böyle kızları valla ya :P

bugunku antremanda goz dolduran futbolcu +1

takil bisey olmaz. ilk baslarda evini ogrenmesin, iyice tani once. baktin cok ariza cikti en fazla telefon numarani filan degistirirsin olur biter ama evi de bilirse evi tasiman gerekebilir. valla bak. bence devam et ama temkinli git.

Abartmayın. Kız sadece ciddi ve kararlı davranmış, bu da yalnızca ne istiyor olduğunu bildiğini gösterir. Sen aklındaki şeyleri kıza aktar, gerisine karışma.

sizinle adaş bir eski erkek arkadaşı olmasın?

yediklerine dikkat edersen, daha doğrusu sağlıklı besinler alırsan 2 haftada bile fark etmeye başlar. 2 kural önemli;

1- düzenli ve git gide artan tempolarla yürümek.
2- sağlıklı beslenmek. istersen dünyayı ye, yeter ki sağlıklı ve görece doğal olsun. ekmek tüketimi de ayarında olsun, yani insan gibi.

beslenmeye dikkat etmeden olmaz.

50 yaşının altındaysan veya 120 kilonun altındaysan fayda etmez yürümek. zaten yürümen hoplaman zıplaman lazım. yürüme yaşlıları zinde tutmaya yarayan bi şey, vücudu rolantiye almak gibi yani. senin zorlaman lazım.

gelen cevaplar karşısında şaşkına uğradım. "erir!" diyemem, öyle bir yetkim yok ama sana kendi hikayemi anlatayım.

17 yaşındayım. sabah 3-4 poğaça, öğle arası yarım ekmek tostla birlikte yarım litre ice tea içiyorum. eve giderken 1 şişe ice tea ve çikolata alıyorum. annem aşçı o zamanlar, bize bir sürü yemek kalıyor. akşam yemeğinde 4 kişilik ailenin rızkını tek başıma gömüyorum. haftada 2-3 gün tatlı da oluyor muhakkak. yakın arkadaşım da benzer durumda.

ama ikimiz de taş gibiyiz. okula yürüyerek gidip geliyoruz çünkü. evlerimiz 25-30 dakika mesafede, günde 1 saat ediyor.

yaş 20. 17'ye oranla daha sağlıklı besleniyorum ama haftada bir saat yürümüyorum bile. göt göbek aldı yürüdü.

***

yürüyerek göbek eritebilir misin bilmiyorum ama yürümenin metabolizmayı hızlandırdığını ve her yaştan insan için en basit, en ideal, en güzel egzersiz şekli olduğunu söyleyebilirim. yediklerine dikkat etmen, uzun vadede senin için faydalı. ama kilo olarak değilse bile başka şekillerde eminim faydasını görürsün. 1,5 çok bile. iki gün sonra sıkılıp bırakırsın. öyle yapacağına her akşam yarım saat yürü. hatta 15 dakika yürü. ama bunu sürekli olarak yap.

yürümek iyidir, güzeldir. bakma burada yazanlara. sağlıklı olmak için dumbbell kaldırıp indirmene, yediğini gramı gramına saymana gerek yok.

"17 yaşındaki bünyeyle 20 yaşındaki bir mi gerizekalı, şimdi 1 saat yürüsen kilo falan veremezsin" diyenler varsa her türlü kapışırım. ayağım iyileşsin ondan sonra görelim bakalım veriyom mu vermiyom mu bir ayda 10 kiloyu.

yürümek güzeldir de, oradaki yağı sıkılaştırmıyor tam anlamıyla. tek başına yediklerine dikkat etsen bile bir yere kadar gider yani.

35-40 yılda erir.

Tempolu yürüyüşte vücut ısınacağı için 15 dakika sonra yağ yakımı başlar vücutta. Yürüdüğün mekana ve ara verme sıklığına bakarak koşu bandı hesabına göre atıyorum her gün 10 kilometrelik bir yürüyüş sana 600-700 arası kalori kaybetttirir. Kalori kaybetmenin amacı şudur. Vücudun günlük olarak alması gereken bir kalori miktarı vardır. Bunun yüzde otuz kadarını alman gerek başlamadan önce. Daha sonra yürüyüş ile metabolizmanı hızlandırmalı ve kalori harcamalısın. Vücut eksilen günlük kalori rezervini doldurmak için vücut yağını yakmaya başlayacaktır. Genel olarak mantık bu. Daha az yürüyerek daha hızlı kilo verebilenler var tabii fakat bu genelde metabolik bir durum ve yaş, sağlık problemleri de etken tabi. Önemli olan vücudun savunmaya geçmesini önleyerek yağ yakımının sürekliliğini sağlamak. Gençler bu yüzden hızlı kilo veriyor.

benim 10 gün içinde bile değişmişti hemen. ama tabii şekillendirmek ve sıkılışma için özel egzersiz lazım.

mekik çek. bu kadar basit.

Valla ben kendi deneyimlerime dayanarak şunu söyleyebilirim; 1,5 saat yürüyeceğine yarım saat tempolu koşu yapsan daha iyi. Sadece bir öneri bu...

Diyet yapmaktan bu şekilde kurtulamazsın.

taksimetrede 14 tl mi yazıyomuş?

not: bence de yüksek bi ücret

Çakal bir önceki taksimetreyi sıfırlamamıştır abi. Hadi yine itlik bizde kalsın desen dura kalka 2 saatte gitmesi lazım ki o kadar para yazsın.

edit : duraktan eve aynı mesafe, nerdeyse haftada bir biniyorum, zamdan önce 5,50 TL - 6 TL yazıyordu.

hadi yine itlik ben de kalsın, taksimetreyi ayarlayan belki bir yanlışlık yapmış olabilir.

o site güncel değil sanırım taksimetre açılışı 3.20 tl oldu
www.sabah.com.tr

14 TL yazması mümkün değil. Bazı çakal taksiciler bir önceki müşteriden kalan ücreti sıfırlamıyorlar. Binerken dikkat etmek lazım.

@harhar: açılış ücreti isterse 10 lira olsun yine bu mesafede 14 lira ancak yazar.

göt oğlanı taksimetreyi sıfırlamamış sanırım. neyse taksinin plakasını filan almış. akşama arayıp kalaylayayım da en azından sinirim geçsin.

@berker: eşimin arabayla hergün gittiği yol. güzergah da bu. araba serviste olduğu için taksiyle gitti bugün. yolu uzatıp bu ücreti yazması için ataşehir merkezini boydan boya gitmesi lazım.

yeni zamlarla beraber 7.5 lira anca tutar...

yani insan hiç taksiye binmese de az çok fikri olması lazım. ben de gündelik hayatımda hiç taksiye binmiyorum ama başıma böyle bişi gelse inmeden sorardım biladr ne iş diye. hatta annem taksiciyi değil beni kalaylardı leyla mısın diye.

şu da var ki taksiciler 5 liralık müşteriyi hiç sevmez çünkü iki saat sıra bekleyip 5 lira tutunca hem sıralarından oluyorlar, hem de saçma bi yol dönüşüne filan götürtebiliyo kendini müşteri.

7 tl tutar benim devamlı kullandığım yollardan bir tanesi götünü çatlatsan 8 tl tutar.
bence sıfırlamayı unutmuş günahını almayalım indi bindini üstüne yazmış.
taksici ve günah söz konusu olunca durdum bi an :)

sürekli yürüdüğüm yollardan biri. maksimum 8 tl yazar. sürekli yürüdüğüm yollardan biri. taksimetreyi sıfırlamayan bir orospu çocuğuyla muhatap olmuş eşiniz. geçmiş olsun.

@sotw: abi itlik neden sende kalsın. itlik taksicide. göt oğlu göt ya.

@emininsel: ben taksicilerin geneline saydırdığımı hatırlamıyorum. adam özelinde bir oç'lik var işte. daha bu sabah ben kullandım bu güzergahı arabayla. herhangi bir çalışma yok. yolda takılabileceği trafik lambası sayısı maksimum 2.

eğer dolaştırsaydı eşim mutlaka müdahele ederdi. dediğim gibi hergün kullandığı yol.

@yatahaze: yürümek için zor bir yol. kolcuoğlunun ordaki yokuş üzer adamı :(

Durağı hatırlıyorsa bir arayın şikayet edin. Cezasını çeker o da

haftada neredeyse 10 defa taksiye biniyorum ve size kesin olarak diyebilirim ki taksici bir önceki taksi metreyi kapatmamış -bilerek ya da bilmeyerek. O mesafe son gelen zamlarla en fazla 7 lira gibi bir şey tutar. Bir de aklınızda olsun, bazı taksiciler ki bunlar doblo tipi taksilerdir. Bunları duraktan çağırınca doblo araç geldi diye ek 10 tl gibi bir ücret talep ederler. Vermeyin, şikayet edin. Bana denk geldi. Ama benim çağırdıklarım hep duraktandı. Yolda durdurup bindiğim doblo böyle sorun çıkarmamıştı.

durağı biliyoruz, plakayı da biliyoruz ama cezasını filan çekeceğini sanmıyorum.
ben yine de arayıp kendi sinirimi boşaltacağım.

yahu 7 lira için bu neyin siniri. müsterih olun insanlar birbirlerini düzenli olarak çok daha fazla paralarla kazıklıyor zaten ilk kez sizin başınıza gelmiyor.

@mula işte böyle düşündüğün için kazıklanıyorsun. her kazıklandığında ya da kazıklandığını düşündüğünde sesini çıkartsan bak ne oluyor. 7 lira değil 1 lira da bile şikayet ederim.

@mula; gunde 2 kisiyi 7 liradan kaziklasa kazanci bir dusun. Bi de senin 7 lira icin calismak/katlanmak zorunda oldugun sartlari dusun. Gayet de sinir edici bir durum.

Durağa kesin şikayet et hocam.

arkadaşlar, ben bu şekilde kazıklanmıyorum lütfen yanlış ithamlarda bulunmayalım. pençeleri geri çekiniz.

fakat zaman zaman kendi dalgınlığım yüzünden esnafta param kalıyor elbette. fakat hata benim yüzümdense ben kendime kızarım. esnaf benim paramı düşünmek zorunda değil, kendi paramı düşünmesi gereken benim. eğer zamanında ayıkamamışsam ve kazıklanmışsam o adamı değiştirmeye çalışmam fakat bundan sonra taksiye her bindiğimde ilk bakacağımşey taksimetre olur. 7 liralık bu kaybım için sinirlerime hakim olamamak yerine bundan sonrasında dikkat ederim. ceza da gelse yapacaksa yine yapacak çünkü o taksici.

@teritori yürümeyi seviyorum :)

@mula: demin cevap vermiyim dedim ama ağır saçmalıyorsun. ben para vererek bir hizmet alıyorsam o hizmeti düzgün almak isterim. isterse 1 TL olsun isterse 1000 TL. çünkü ben işimi yaparken dikkat ederim, karşımdakini kazıklamam. taksici de bu mesafede bu ücretin olmayacağını bilmek zorunda. bunu müşterinin bilmek gibi bir yükümlülüğü yok.

ayrıca demişsin ya "insanlar birbirlerini çok daha fazla paralara kazıklıyor" diye, çalıştığım sektör insanların çok daha fazla paralara birbirlerini kazıklayabileceği bir sektör ve ben bu yüzden ekstra dikkatli olmak zorundayım, oluyorum da. taksicinin de dikkatli olması lazım zira bu ülkede taksiciler hakkında olumsuz düşünceler malum. bu durum ekstra hassasiyet gerektirir.

konu 7 tl filan değil yani, başımın gözümün sadakası olsun ama böyle çakallıklar insanı delirtiyor.

1.5 ay boyunca uzak mesafe taksi kullanmak zorunda kaldım. genelliyorum ve taksiciler böyleler. işini düzgün yapan neredeyse yok. taksici fazla para kazanıcak diye 1 saatlik sınava yarım saat geç girdikten sonra pes ettim.

iyi sen işlerini düzgün yapmak yerine çakallık peşindeki adamlar yüzünden devam et öfkelenmeye. daha çok öfkelenirsin hiç bitmeyecekler. uyanık olmak şart bu devirde. geçmiş olsun.

ya taksisicye giydirirken konu nasıl böyle oldu anlamadım.

beyler özet geçiyorum, taksici=OÇ

abi taksiciyi arayip muhattap olma bence. siktir et. duragina sikayet et daha iyi.

kız arkadaşımın evinde 2 köpek, 8 kedi vardı bir ara.
maddi olarak dokunmayacaksa sorun olmaz bence.

Nolcak be, 2 tane varsa 3 de olur. Ekonomik gücün varsa sahiplen. Hatta şöyle epey muhtaç bir hayvanı sahiplen.
Alan biraz küçük gerçi, bahçe mahçe var mı arada salabileceğin? Öyle olsa daha iyi olurdu.

Olumsuz tek bi şey söylicem, 3. gelen kedi çok azgınsa diğerlerini de yoldan çıkartır.

bir kedi daha gelip sizinle yaşasın. sizinle oynasın, eğlensin, stresini atsın, mutlu ve güvende olsun. bundan güzel şey mi var?

@buff: bahçe ortamı var, sitenin içindeyiz arada benimkileri de çıkarıyorum tasmayla zaten.

@proletatier: tamam, evet haklısın ama zaten hayatımı yaşıyorum ben. bir de o bahsettiğin boşluk doğuştan mı var ki? 12 yaşımdan beri hayvan besliyorum ve hep bu duygum vardı. konu acaip bi yere gider böyle :/ teşekkürler yine de.

Sizi mutlu ediyorsa alin tabi de 2 olursa 3 de olur da yapicam nedir yahu siz mi doguruyorsunuz kedileri? Edinin ne kadar cok hayvan alabilirseniz o kadar iyi onlar icin.

Hayvan sahibi olmak selfless bir durum zaten. Sen boşver söylenenleri. Kedili kadın olmak hiç kötü bir şey değik.

Sahiplen gitsin. Bana da geliyorlar arada bir tane daha bir tane daha diye ama durumların biraz daha olgunlaşmasını bekleyip köpek sahiplenmeye karar verdim.

bence 3. yü de al. hatta duyuruda olanlardan bir tanesini al. ben alamıyorum ailemle yaşadığım için bari sen al :(

3 tane kedim var ve bi miktar öğrenci evi tadında bir yer olduğu için 3 kedinin yarattığı dağınıklık ve pisliği temizlemek için ekstra çok fazla vakit harcıyorum. halılardaki tüyler bir süre savsaklarsan bir kediye dönüşüyorlar. Onun dışında biri hastalandığı zaman hemen arkasından diğerleri de hastalanıyor.e haliyle de hepsini birden doktora götürme masrafı geliyor. Aynı tuvaleti aynı mama kaplarını kullandıkları için birbirlerinin hastalıklarını kapma olasılıkları da artıyor. Kediler sadece 1 salon ve koridora çıkabiliyorlar.Diğer arkadaşlar odalarına almıyor. Bu açıdan 1+1 evinle hemen hemen aynı büyüklüktedir muhtemelen. 3 kedinin rahat rahat takılabileceği 1 alan bu kadar küçük olmamalı. Haliyle sıkılıyorlar. Sırf bir sepette yatma savaşından 2 kedimin arası bozuldu mesela :) artık düşmanlar yaklaşmıyorlar birbirlerine. Yaklaşınca dövüşüyorlar. Biri yanımda yattığı için geceleri diğeri gelemiyor küsüyor. Bu tarz sıkıntılar söyleyebilirim aklıma gelen.Bahçe ortamı bi avantaj olabilir tabi. Mevcut kedilerin büyük olduğu için yeni gelene alışamama durumları da var tabi. Aylarca yeni geleni dünyaya küstürebilirler de. 3 kedimi de 1er hafta arayla kışın sokaktan alıp gelmiştik. Sonra çok alıştığımız için, onlar da iyi anlaştığı için veremedik birini ama şimdiki aklım olsa birini mutlaka başka birine sahiplendirirdim.

ne güzel insansın:) almamak için bahane istemişsin, bunu istiyorsan zaten almaman gerekiyordur. aklında bir şeyler var muhtemelen, kişiliğinle ilgili bir şey belki, doyamıyorum resmen demişsin, belki doyumsuz olarak görüyorsun kendini ve rahatsız ediyor bu huyun seni. eğer öyleyse sırf bu yüzden bahaneleri boşver ve alma derim ben.

ben 2 ay önce üçüncü kedimi aldım. çok mutluyuz.

yalnız zor durumda kalan hayvanlar var, onlardan al. sakat, kör olanlar ya da sahipleri ölüp sokağa atılacaklar filan. yazık onlara :(

hiç kurbağaları düşünen yok. varsa yoksa kedi

üçüncüyü yapıcam derken? al al bir tane yetmez iki-üç tane birden al bence.

Kedili ve yalnız bir kadın olarak öleceksin.

doymak imkansızdır zaten. kedi mantığına ters. benim kedi 3. yılında doğurdu. 4 yavrudan 1'i yaşadı. o yavru 2.5 aylıkken tekrar 4 tane doğurdu. şimdi yavrular 3 aylık falan oldular. ilk yavruya sahip çıktı. evden gittikten sonra ertesi gün fena koydu bu durum bana. meğerse ne benimsemişim. her kedinin karakteri farklı oluyor ve her kedi ile ayrı bir bağ kuruyor insan. sonsuz olanağım olsa bu sonsuza kadar yükselerek gider. yani şu an evde anne dahil 5 kedi var ama tüm olumsuz yanlarına (kum-mama masrafı, kum temizleme bıktırıcılığı, kedi sevmeyen aile bireyleri ile atışma, orayı burayı kurcalamaları, eşya kırmaları, kıl tüy, pire, kızışma dönemlerinin rahatsızlık vermesi bla bla..) rağmen doymuyorsunuz. kafamı çevirip ne tarafa baksam bir kediye denk geliyorum ve verdiği keyif muhteşem. sabah uyanıyorum ve burnuma birisi poposunu dayamış. biri karnımda. diğeri koltuk arama girmiş. vs vs. kahvaltı yapacağım mesela. dolapta 1 dilim peynir kalmış. tamamını parçalayıp kedilere atıp çay ve zeytinle minnet duymak vs vs. şahsen insan yavrusundan daha çok sevdiğim birşeydir kedi yavrusu.

er-geç bunları da sahiplendireceğim. zihnen ve kalben asla istemiyorum ama koşullar bunu gerektiriyor. yani her yeni kedi anında sorumluluk yüklüyor omuzlara. sevgi bağı da cabası.

1 dilim peynir

Salata <3 Ben de gidiyim aliyim mutfaktan, yiyim bari.

Salatalık.

Yoğurt, havuç, salatalık, süt.

lahmacun.

Haşlanmış yumurta.

ben kahvaltı yaptım az önce, salam, zeytin, peynir, süt, ekmek.

Hıyar + 1.

O iri yarı adam bariz bir öküzdür.ulan öküz senin de sevgilinin yanında inşallah 4 katın cüssende birileri bunu yapar ve yutkunmak zorunda kalırsın.
Soruna cevaba gelince her erkek bundan tedirgin olur.kızlarında sağduyulu olup saldır modunda değil de bırak öküz işte uğraşma demesi lazım.

ben erkek arkadaşımın itle çakalla muhattap olmasını asla istemeyeceğimden niye soğuyayım?
karşıdaki nasıl bi kafa yapısına sahip, nasıl bi manyak , durduk yere çıkarıp orasını bıçaklıcak kadar psikopat adamlar varken bu ülkede nasıl bir döl ürünü fikrimiz var mı? yok.
gidip kafa göz dalınca ''oov süper '' mi oluyo şimdi.

hiç etkilenmem bu tarz şeylerden, yanımda olsun, sağlıklı sıhhatli , mutlu olsun daha ne isteyeyim?

ayaklarımda sandaletlerimden amele yanığı olsa da ''hepsini parçalasın'' kadar kro olamıcam nein.

Umut sarıkaya'ya katılıyorum. Çoğu kızın gözünde karizman çizilir böyle bir durumda. En medeni olduğunu iddia eden kızlar bile bu tip maçoluklara hafiften ilgi duyuyor. Mesela duyuruya bile bakarsan gönül işlerinde çoğu kızın erkek arkadaşlarının magandalıklarından, maçoluklarından şikayetçi olduğunu görürsün, ama ısrarla bu etkeklerle birlikte olurlar. Tuhaf bir toplumsal rahatsızlık bu. Erkeğin o durumda dönüp kavga etmesinin mantıksızlığını ve hatta aptallığını fikir olarak algılayabilen ve sindirebilen bir kadın bile o tip bir olaydan etkilenir bence. İstisnası vardır ama sayıca azdır.

aptallıkla cesaret arasındaki ince çizgi önemli.

Zeka/akıl/mantık, safi kas gücünden daha işe yarar bir özelliktir uzun vadede. Doğaya adaptasyon ve hatta ona hükmetme gücüne kaslarımızla değil, daha çok zekamızla eriştik. Bu yüzden, o an yapılan bir durum değerlendirmesine göre en doğru hamleye karar verebilen kadın/erkek değerlidir. Ha, bazı durumlar olur, öleceğini de bilsen girmen gerekir mevzuya; o başka. Ama burada cinsellik maksadı bile güdülmeden atılmış bir laf var ortada sadece; herhangi bir orantısız risk almalık bir durum yok. Dolayısıyla soğumam; aksine takdir eder, yatıştırırım eve gittiğimizde ^^.

efendi erkek arayıp piçle çıkan genç kız fenomeni gibi, pek çok kız sakin kalınmasını istediklerini söyleyip içlerinden ay beceriksiz salak moduna girerler böyle bir konumda.

Ben olaya bambaşka bir yerden bakıyorum, sevgilime kalmadan ben dönüp ''Sen ne diyorsun?'' derdim arkamdakine. Ya yaşımdan, ya yaşadıklarımdan olsa gerek, ne kadar tehlikeli olsa da bu tarz durumlarda sessiz kalıp adımlarımı hızlandırıp yürüyemiyorum, bana söylenen şeye dönüp cevap veriyorum. Hele de çarşı gibi bir yerse, asla susmuyorum, bağıra bağıra ediyorum kavgamı.

Bahsettiğin olayda kesin arkaya dönüp bir şey söylerdim, tek endişem benim kavgamın erkek arkadaşımın kavgasına dönmesi olurdu çünkü endişem ona bir şey olması olurdu.

Ama bu tarz durumlarda asla yanımdaki adamın gölgesine sığınan veya benim kavgamı onun etmesini isteyen kadın olmadım, aksine onun müdahalesi canımı sıkar. Ben yanımda bir adam yokken de gün içinde az veya çok benzeri durumlarla karşılaşıyorum ve o zaman başımın çaresine bakabiliyorum, yanımda bir adam varken de bunu yapabileceğimi bilmem ve yanımdaki insanın da bilmesi lazım.
Tabii ki bu onun da susup durması değil, ama yumruklarını hazırlayıp kavgaya karışması da değil. Taciz durumlarında kadın dönüp taciz eden kişiye tepki verdiğinde erkek bunu beklemez iken, erkek-erkek karşı karşıya geldiğinde durum agresifleşebiliyor.

edit: tabii bali filan çektiyse, kafası yerinde değilse yürür giderim, ama aksi durumlarda beynime kan sıçrıyor sağlıklı düşünemiyorum.

eğer bir erkek normalde ağır abi takılıyor, kasıntı kasıntı triplere giriyor, ben şöyle ben böyleyim asarım keserim modunda dolaşıyor ve senin bahsettiğin gibi bir laf atma durumuna maruz kaldığında pısıp kalıyorsa işte o zaman komik duruma düşer.

yoksa gayet aklı başında, neşeli, eğlenceli, kız arkadaşına maçoluk taslamayan adam böyle bir durumda başka bir adama da erkeklik gösterisine girişmez. zaten kız arkadaşı da ondan böyle bir şey beklemez. o yüzden soğumak söz konusu hiç olmaz.

niye herkes bali çektiyse kafası yerinde değilse giderim demiş anlamadım, öyle daha mayışmış olmuyorlar mı? Onlar o haldeyken bi tane çaksak yere yığılırlar gibi geliyor bana, normalde daha güçlü olabileceklerken.. Ha tabii öyle daha cesur-manyak da olabilirler bilmiyorum.

Ben bir erkek olarak bu durumdan korkuyorum. Umarım kimsenin başına gelmez. Hayatımda neredeyse hiç kavga etmedim, orada da gitmeyi tercih edebileceğimi düşünüyorum ama cigerdelen gibi arkadaşların dediğine göre "tam olarak soğunacak" bir hareket bu. Zekamızı kullanıp ne yapacağız düzenek kurup adamı kanalizasyona mı düşüreceğiz anlamadım ama..

O değilde hep düşünüp gitmediğim muay-thai vb. dövüş sporlarına başlamak lazım cidden. En azından özgüven için.

ömür boyu aynı yastığa baş koymak istediğim kadınla kadıköyde dolaşıyorduk sabaha karşı, barzonun biri arkadan bağırdı, ramazan'da ahlak bekçiliği yapacak kafasına göre, baktım 2 kişi oldular, tipler zaten kayık, yoluma devam ettim, ha iş fiziksel veya aleni sözlü tacize girerse tüm insanlığımı kaybedebilirim, hatun zaten o konuda deli, eğer ona bir şey olursa yakarım önüme ne gelirse, o yüzden o konuda fena hassasım.

kadınların fikrine gelince, "benim için yapsın yoksa soğurum" derseler seviyorum dedikleri adam karaciğerinden bıçaklanıp soluğu morgda alınca bir güzel soğmuş olursunuz, morg zaten soğuk.

japon askeri +1

kim sevdiceği bıçaklatmak ister yahu, o ne saçma şey. etraf manyak dolu! böyle durumlarda o çiftin yaptığı gibi hızlı adımlarla ortamdan uzaklaşmak lazım bence de. hatta bir söz vardı bununla ilgili, "erkekliğin onda dokuzu kaçmaktır"dı sanırım.

japon askeri +1
bence sevgilim böyle durumda gaza gelip cesur davranışlar sergileseydi asıl ben utanırdım manyak diye.

bu olayın bir benzerini erkek arkadaşımla yeni çıkmaya başladığımızda yaşadık. aslında iyi de oldu, nasıl bir insan olduğunu görmüş oldum -ki bu açıdan baktığımda süper bir insanmış alsjdşsad diğer yönlerini daha bilemiyorum tabi, çok uzun süredir çıkmıyoruz çünkü- neyse, biz böyle elele gözgöze dizdize oturuyoz, kafe sahibi geldi atar yaptı "ayıboluyo" diye, bizim bey -akjasdşasdş- aslında sinirlendi ama hafif sert bir tonda "kafenin sahibi misiniz?" dedi, adam da "evet öyleyim!" diye lafı koydu -daha doğrusu koyduğunu sandı- bizimki "oo abi pardon ya kusura bakma!" diye elini uzatıp adamın elini sıktı, adam hayatının feykini yedi alkjdaşlsdjakşjda ayh çok komikti yaa adam böyle mal gibi kaldı sonra biz aynı şekilde oturmaya devam ettik asdşljkadlkjsadlakjdsşasd gerçi ben sinir oldum neredeyse adamı dövecektim -ki minyon olmama rağmen adam dövmüşlüğüm vardır- erkek arkadaşım da "yea bırak yeaa değmez.." modunda sakin sakin takıldı, hayret ettim yani hayatım boyunca öyle sakin olamam herhalde? cidden saygı duydum -zaten erkekte gereksiz, hormonal şiddeti seven bir insan değilim, öyle tipleri de genelde dövüyorum dediğim gibi aşdlkjşadsa- bir de, ben sinirlenince konuşamam bile, gerçekten de takılır kalırım, adam gayet sakin durumu idare etti, kafe sahibine feykini attı güzel güzel, adam mala bağladı çekti gitti falan, biz oturmaya devam ettik öyle, çayımızı içtik falan.. hala şoktayım aslında 0_o ne oldu ki lan öyle?!

şöyle konuşarak durumu idare edebilen insanlara hayranım, ondan sanırım. ben yapamıyorum çünkü.

ama bu durum her insana güzel gelecek diye bir kaide yok, görüyorum yani "ayh adama niye bişe demedim ni-yaa-zi?" diyen kadınlar. naapsın adam, bok yolunda mı niyazi olsun? hayret bişey arkadaşım ya!

not: sonradan sevdicek dedi ki, "ya ben aslında çok sinirlendim, o adama da dalardım -ki dalar, boylu ve yapılı, zaten öyle olmasa da dalabilir yani. (bkz: ben bile dalıyom sinirle) - da senin gözünde öküz gibi görünmek istemedim." dedi. zaten iyi ki de öyle yapmamış, ben muhtemelen bir daha görüşmezdim kendisiyle -umut sarıkaya'yı sevsem ve çoğu şeyde haklı bulsam da -bu konu da dahil- böyle olmayan kadınlar, adamlar da var, ki (bkz: bütün genellemeler yanlıştır) -> bu da dahil.

benim başıma gelmişti benzer bir olay. adam sevgilimden ziyade bana saydırmıştı esnaftı. normal şartlar altında tek başıma olsam ben de adama saydırırdım ama yanımda sevgilim varken böyle bir şey yapamadım sustum. ben tartışmaya girersem erkek arkadaşım daha ezik hisseder diye düşünüp sustum. adamın bana bağırma sebebi de dolaylı yoldan erkek arkadaşımın suçuydu. özür dilediğim halde ağır konuştu adam. orada erkek arkadaşımın arkamı kollamaması zoruma gitmişti açıkçası. kavga etsin diye hiç düşünmedim zaten ağzını açsa tüm esnafların üzerimize çullanacağı da belli bir şeydi. ama en azından ağır oldu abi kız özür diledi işte kusurumuza bakma falan deseydi belki yatışırdı ortam diye düşünmüştüm. mal gibi dikilip adamın sövmesini dinledik herkes bize baktı erkek arkadaşım hakkında da ne biçim adamsa kızı savunmuyor diye konuştuklarını duydum. esnafın öküzlüğüydü tabii ama erkek arkadaşımın suçu olduğu halde ihalenin bana kalması ve sadece susmak çok koymuştu o gün. ona hiçbir şey belli etmedim kavga çıkmadığı için şükrettim sadece. sonra kendisi çok kötü hissettiğini söyledi vesaire.
sonra başka bir erkek arkadaşıma da yine bir esnaf vatandaş ''ne bakıyon dik dik'' diye atar yaptı bir gün durduk yere. o gün ben kolundan tutup boşver diye çekiştirmesem kanlı bitecekti olay.

demem o ki hakikaten zor bir durum. etrafta şerefsiz insan çok. kimsenin kimseyi küçük düşürmeye kimseye laf atmaya hakkı yok. ama cüssesi büyük pipisi küçük bazı insanlar yapıyor böyle şeyler. kadın için de erkek için de hiç kolay değil ama seven bir kadının da kolay kolay sevdiği erkeği kavga eder bir şekilde görmeyi isteyeceğini sanmam. onun yerine ağır da olsa lafı yutmayı yeğlerim.

(bkz: 20 kişilik serseri grubunun sevgiliye laf atması/@hiko seijuro)

Asla "tavuk" falan gibi şeyler düşünmem. Hatta yürüyüp gitmeye zorlarım. Yani adam "dövebileceği" biri de olsa aynı şeyi yaparım. Mesele orda kavga çıkması. "Erkeğim benim için savaşsın" falan bana saçma geliyor.

Bu tür olaylarda benim genelde gördüğüm kadın başka bir erkeğe çirkeflik yapıyor, ön plana da erkek arkadaşını sürüyor. Onu yapan kadın zaten sevgilisine saygı duymuyordur.

Buna benzer bir durumda kaldık ve zordu. Adamın biri yürürken koluma biraz da geçirerek çarğmıştı ve özür de dilememişti, ters ters "Yoluma ne çıkıyorsun" bakışı atarak gidiyordu. O dönemdeki erkek arkadaşım zaten birtakım uzakdoğu sporlarında dan sahibiydi ve tartışma konusunda da alevli idi. Doğrudan adama dönüp ağız kavgası başlattı. Adam da erkekliğine yediremedi, o da kavgaya başladı. Dövüşmediler ama bağıra bağıra "Ne diyon sen", "Asıl sen ne diyon" şeklinde başlayan ve biraz sonra lafların önce biraz daha erkekleştiği ve sonrasında bağırmalı çağırmalı küfre döndüğü ağız dalaşı bile etraftakilerin bize bakmasına neden olmuştu. Yanımdan geçen kadınların sevgilime "Iıııy, ayı", bana da "Böyle biriyle mi birliktesin" bakışlarını unutamıyorum. Benim sesimi duysa daha da alevleneceğini ve adamı tartaklayacağını biliyordum. O yüzden sessiz sessiz ve utançtan yüzümü kapayarak, "Tanıdık biri geçmese bari" diye içimden geçirerek beklemiştim. Sonra da konuşarak "Yanında ben varken kimseyle ağız dalaşına girme, yanında yoksam istediğini dövüp gebertebilirsin" noktasında anlaşmıştık.

En iyisi hiç sallamadan, duymazlıktan gelip geçip gitmek. Çünkü kavgaya girdiği anda saygım azalmıştı; birlikte olduğum dönem içinde ondan utandığım tek andı. Onurumu savunmasını istemiyorum, zira onurum 3-5 serserinin dilinde ya da öküz bir adamın hayata bakışında saklı değil.

yahu delirdiniz mi yine? "benim için savaşmasını" istiyorsam beraber ortaçağa dönelim madem. ben genelde sevdiğim adamın benim için yaşamasını isterim. ayının tekiyle kavgaya tutuşup yaralanmasını veya ölmesini değil.

son olarak genelde erkeklerin böyle bir duruma düşmekten korktuğunu, bu olayın bazılarında bir fobiye dönüştüğünü düşünmekteyim kendimce.

buna katılıyorum, hatta çoğu zaman kurgularlar, ama nedense kurguladıkları gibi olmaz.


erkek burada en iyisini yapmış, orada kavga çıksa muhtemelen sırf yanında hatun var diye haksız olarak görülecekti, toplu olarak dayak yeme ihtimalleri bile vardır, çünkü oranın esnafı birbirini tanır, kollar. bu tip durumda en iyisi siklememek, dalaşmamak. benim için tavuk diye düşünen kızla da çıkmazdım zaten.
bu tip durumlarda en iyisi bu tip insanlarla muhattap olmamaktır. hani muhattap alınacak bir insan olsa zaten laf atmazdı.

İs fiziksel bir tacize varmiyorsa donup uzaklasmak en temizi. Yaninda karin, sevgilin, colugun cocugun varken kavga etmek cok riskli, onlara da zarar gelebikir manyak cok.

3-4 sene once trafikte bir adami yumruklamistim, o vurmadan ben vurdum. Sonra aracta karisi ve cocugu oldugunu gormustum uzulmustum acikcasi.

asla asla donup laf etmesini istemem. hatta kolundan tutup olabildigince cabuk uzaklastiririm. benim icin hayattaki en onemli insan o. en ufak bir sekilde zarar gormesini, hele ki bunun bana atilan bir laf yuzunden olmasini nasil isteyebilirim ki? trafikte bile arabanin icinden bagirmasina izin vermem. her turlu deli var, cekip vurursa naparim sonra.

boyle durumlarda kavga etmek cok mantiksiz. dunyada hic birsey degismiyor, sadece birkac hafta morluklar ve hatta belki kiriklarla yasamak zorunda kaliyorsun. bunun tavuklukla alakasi yok, zeki olmakla alakasi var. aklini kullanan muhatap olmaz, doner gider.

Oyle bir is yapiyoruz zaten.

yuzde bes yakalanma riski olan bir banka soygununa katilirdim.

kaçakçılık ve şike yaparım herhalde. gerçi kaçakçılığın tam olarak ne olduğunu bile bilmiyorum ama lojistik işlerini pek severim. avrupa'dan veya diğer kıtalardan gemilerle, tırlarla çok değerli şeyler taşımak fikri hep hoşuma gitmiştir. 15 yaşındayken falan arkadaşla estonya'da üniversite okumaya niyetlenmiştik mesela, oranın marketlerinin fiyatlarını falan araştırıp içkinin çok ucuz olduğunu görmüştük. oradan 10'a kaçırıp burada 30'a satmayı düşünmüştük, oturup maliyetini hesaplamıştık vs haha. öyle bi şey yapabilsem iyi olurdu.

ya da doğu avrupa'da alt lig maçlarında şike yapardım işte. hakemi ve birkaç oyuncuyu kafalardım, bahis yapardım. bulgaristan, sırbistan, hırvatistan, ukrayna, romanya... cennet bu işler için.

büyüyünce illegal bi adam olursam bunları yaparım herhalde, onun dışında sade bi vatandaşım. hapse girmekten korkuyorum, yani o ortam falan hayattan koparılma şeysi aşırı rahatsız ediyor beni. hapse girmeyeceğim garanti edilse bissürü şey yaparım ama işte hapis mapis sıkıntı :(

en basiti kaçakçılık. ancak yatırım gerekiyor.

kumar ve bahis üzerine bende yapıyorum zaten.
ama daha fazlasında gözüm. biraz parsayı toparlayayım bırakıcam.

Pimp olurum.

Sarışın var esmer var.

Gayrımeşru olarak kime geçirdiğime bakar.

vergi kaciririm. vergi kadar sacma vergi kadar boktan bir sey yok..

Bu memlekette döviz bulundurmak gayrımeşruydu, bürosundaki "kayıtdışı" 1300 dolar "ihbar" edilen, göz altına alınıp karakolda ifade veren, savcılığa sevkedilen v.s..adam biliyorum ben. Meşru - gayrımeşru, kanunlarla belirlenen kavramlarsa, pek takılmam. Kanun, kararname, genelge bugün böyle der, bakmışsın yarın bambaşka diyor. Birinin maddi manevi haklarına zerre kadar zarar vereceğim hiç bir işe yaklaşmam, böyle bir durumda "meşru" sınırında kalsa bile bu iş/işlem, yine yaklaşmam, yaklaşmadım.

Jazz bulursan affetme

o fiyata eli ayağı düzgün yaris olur.
fiesta-polo da olur ama km si çok olur.

edit: eli ayağı düzgün citroen c3 de olur.

bence corsa-c3-yaris içinden dizel ve temiz hangisiyse ondan al.

Corsa +1

corsa derim ben de.

C3'e Yaris'e para verme. Opel ya da Hyundai i20'lere de ben bayılıyorum.

1-www.sahibinden.com

2-www.sahibinden.com

fiyatları 1 lira düşürerek teklif edilebilir. silverline görsel olarak daha tatmin edicidir. (2. olan)

edit: lpg'si olmayan hiçbir benzinli araba öğrenciye göre değildir.

Renault Clio 1.6 Dynamique 2006 Model / 25.000 TL
www.sahibinden.com

Renault Clio 1.2 Expression 2008 Model / 25.000 TL
www.sahibinden.com

Corsa +1 az yakar tam genç arabası.

sadece basit bir örnek mısır ve ayçiçeği eline al ve şimdide bırak. elin hala temiz mi ? az çok tozlanmıştır bir iki çırp eski haline döner. şimdi eline yağını dök simdi kendini nasıl hissediyorsun hala temiz mi istersen bol su ile yıka çıkmadımı ? birazda sabuna ihtiyacın var işte bu kadar doğanın anasını ağlatıyor.

protrek bence dolaylı yoldan doğaya zararına değinmiş. yağdan kurtulmak için yapılan temizlikte tüketilen su, kullanılan deterjan-sabun vs. ama atık yağların neden toplandığını soruyor benim anladığım kadarıyla @ne gerek var ki. bunu ben de merak ediyorum aslında ama muhtemelen birikim falan yapıyordur, bilemedim.

Mısır ve ayçiçek yağları, üretim aşamasında kimyasal işlemlerden geçiyor. Bunun da etkisi var.

@want2die yani yağ aslında tek başına çevre katili değil. sadece bunu karadaki bitki ve hayvanlardan elde edip sonra da su kaynaklarına bırakarak sudaki dengeyi bozuyoruz şeklinde anladım. yani tavada kızartma yaptıktan sonra bunu lavaboya dökmek yerine bir kabın içerisinde çöpe atarsam suya gitmek yerine geldiği yere geri dönecek ve denge bozulmayacak. bu mudur?

yağın temizi de kullanılmışı da çevreye zararlı, üstte bahsedilmiş zaten yüzeyi kaplıyor vs. vs.

kimse kullanılmamış yağı gidere dökmeyeceğine göre, atık olanları dökmeyin deniyor.

Mısır ve ayçiçek yağı gibi çoklu doymamış yağ oranları yüksek yağlar ısıya maruz kaldıklarında oksitlenme yaparlar. Yani direkt zehirli madde olurlar. Bu aşamada yağları denize dereye toprağa dökmek, herhangi bir atık kimyasal maddeyi dökmekle eşdeğerdedir. Çevreyi bu şekilde de kirletebiliyorlar. Tabii bu tip yağların kullanımı aynı nedenlerden ötürü insan sağlığı için de tehlikelidir.

Ben uyandığım gibi ufak bir Tabata attıracaktım da unutmuşum.

Benim normalde bu saate kadar bitirmem lazımdı lakin bugün işe gitmediğim için biraz sallıyorum; 10.30 gibi başlar 12'de bitiririm gibime geliyor.

Edit: Bu arada ben kendi programımdan bahsediyorum, linktekilerin 1 buçuk saat sürmeyeceğinin ben de farkındayım.

sabahin 5:30'unda 10 dk buz gibi suyun altinda ziplaya ziplaya durdum. sayilir mi

geç kaldığım için yapamadım. öğle aramda telafi edicem.

@brawler, vücut bazal metabolizmanın 1700 kalorisini sadece vücut sıcaklığını 37 derecede tutmak için harcıyor. Yani koskoca vücut 300 kaloriyle çalışırken sırf vücut sıcaklığı için 1700 kalori harcıyoruz. Yani siz de baya kazançlı sayılırsınız bu durumda.

ben!

pınarın yüzde yüz dana ürününde kanatlı eti çıktığından beri almamaya çalışıyorum zaten. organik yoğurtu evde yap bence zor değil.

organikle, koy tadi almak farkli seyler. koylunun yaptigi veya birinci elden aliginiz islenmemmis urun organik olmayabilir. zaten organik olan urunler genelde daha lezzetsiz olur.

onlar organik falan değil.Kazıklandın.

Organik olayı çok kolpa geliyor bana.

sertifikalı ürünler onlar, organik ürünleri sertifikalarına göre bakarak alabilirsiniz.
farklı tat lezzet arıyorsanız aoç'nin ürünlerine bakın, köy tadı da var ayrıca.

organik gıdaya ulaşmak artık çok zor, dışarı çıktın girdin bir markete,bakkala asla organik bulup alamıyorsun, niyazi kesim çiftlikten yumurta ve tavuğu sipariş veriyorum. hem lezzetli hem doğal.

www.niyazikesimciftlikten.com

Vurduğu nokta, adamın o anda boş bulunması, kemik-eklem yapısı, boyun kaslarının kuvveti gibi bir çok etkene bağlı. NG'nin bir belgeseli vardı konuyla ilgili. Vuruş güçlerini ölçmüştü elemanlar. Youtube'da bulursun.

şişli deki adam kafasını kaldırıma çarpmış, salt yumrukla ölmemiş yani.

Düşüp kafasını enseden kaldırıma çarpıyor sanırım o adam.

yumruktan degil de yere dustugunde kaldirima carpmis kafasini gibi gordum ben videodan.. video burada izlemediysen: webtv.radikal.com.tr

Piç herif ya. Videoyu izledim boşluk anında başını çarpmış bence de.

bu olayda yumrukla olmemis adam. ama bu yumrukla olmeyecegin anlamina gelmiyor. vucudun zayif noktalari var. ornegin cene ucu gibi boyna ve omurilige son derece yuksek moment yaratacak bir noktadan, kulak gibi beyni kafatasinin icinde fazla sarsip kanaticak bir bolgeden, soluk borunu ezicek sekilde dogrudan boynundan, ensenden, kalbine baski yapicak sekilde sol kaburgandan, iman tahtasinin altinda diyaframin bosta kalan kismindan ciddi bir yumruk alirsan olebilirsin.

bununla beraber insan o kadar da narin bir canli degil. boksor de olsa birinin seni yumrukla oldurme ihtimali epey dusuk bir ihtimal. siradan bir insanin yumruktan olecegini dusunmesine ihtimal verecek boyutta zayif bir bedenimiz yok.

Yumrugu damgali insanlar var.
Demek oluyor ki o adamin yumrugu silahtir.

Sanirim bu belli sikletler ve belli prof derecelerine sahip insanlar icin gecerli.

Ama bu olay denildigi gibi, carpmayla olmus sanki.

www.youtube.com

32. saniyeden sonra.. bu vatandaşlar eldivensiz bi şekilde vurursa ortalama her insanı sonsuza kadar uyutabilir gibi geldi bana bilemedim

2-3 durak önce in eve yürü bukadar...

Vakum çalış.

www.duzce.adalet.gov.tr

zaten indiğim durakla ev arası 1.5 km:)
@arnold
tam olarak nedir bu? karın kaslarını sıkıp gevsetme olayı gibi bir sey mi?

Benzer. Youtube'da bir arama yap. Bayağı örnek var.

bim'den tavuk göğsüne ve ton balığına abanacaksın. kahvaltı için ek olarak yulaf ezmesi alırsın. yumurta da iyi bir seçim olur. 4 yumurta yersin. birini tam yersin, diğer üçünün sadece beyazını yersin. ara öğünler için de yine bim'den kuruyemiş alırsın. 3 ana öğün, 3 ara öğüne tamamlarsan güzel olur. ana öğünde yiyeceklerini zaten biliyorsundur. (tavuk, ton balığı vs.), ara öğünde de muz, fındık, ceviz vs. yersin. bazen ara öğünde ton balığı da yiyebilirsin. mesela yemekhanede çıkan yemeklerin proteininin yetersiz olduğunu düşünürsen. bu arada ton balığını yemeden yağının yarısını süz.

lor peynirini atlama. bim'deki lezzetli diyorlardı.

Günlük ihtiyacını 2 öğünde alabilirsen o bile yeterli. 5-6 ayrı öğün yapacağım diye kendine zulmetme. Lor ve yumurtaya yükleneceksin biraz.

iş günü olursa çalıştığım yerde pasta kesiyoruz (herkese yapılıyor), ailem yanımdaysa evde de bir pasta kesiliyor. facebook'ta doğumgünü kutlama samimiyetsizliği yüzünden doğum günüm gizli, o yüzden bankalar vs dışında arayan olmuyor.

Kutlama yapmıyorum, aranmak hatırlanmak güzel şey tabii ama pek yaşadığım bir olay değil, kimse hatırlamaz bile doğum günümü, okul zamanlarında da tatile denk geldiği için hiç arkadaşlarla organizasyon vs. yapmadım, sonra da yaşlandık zaten kutlama isteği gitti..
Bir de bir takıntım vardır, doğum günümü kutlamayanın doğum gününü kutlamam.. Hediye olayı da yine sadece o kişi bana almışsa alırım..

kutlamam hiç eskiden de lisede ünide filan da kutlamazdım şimdi iş hayatı fln yine kutlamıyorum. hiç sevmem ailem de kutlamaz eşim de. yani kutlu olsun der öperler de öyle aksiyon yapılmaz. hiç hiç sevmiyorum bu işleri.

yaklaşık 14 gün boyunca falan kutluyorum. 2 doğumgünün var biri aralık sonu diğeri de nüfus cüzdanında yazan ocak başı. ikisinin de ortasında yılbaşı oluyor böylece 14 gün devamlı bi kutlama bi yerlere gitme içme eğlenme falan oluyor.

bugün doğumgünüm !! en yakın iki üç arkadaşımı alıp içmeye çıkacağım hepsi bu. ama daha önemlisi mesajlar. önemseyen 3-5 kelime yazıp benim mutlu olmamı sağlıyor sevildiğimi somut olarak görmek beni mutlu ediyor. başka da bir numarası yok doğum günlerini zaten.

Kutlamalı bir şey yapmıyorum. İnsanlar "İyi ki doğdun" diyor, ben de "Teşekkürler" diyorum, sarılıyoruz öpüşüyoruz. Bir de bazen akşam yemeği oluyor, onun da konusu kutlama olmuyor; normal bir günde yenen yemek gibi oluyor. Bazen kutlamak isteyen olursa bir iki gün erken veya geç 1 saat oturup takıldığımız oluyor.

doğum günüm olduğu için ekstra bir neşe dolmuyorum. doğum günümden bir gün önceki halimden bir farkım olmuyor. birilerinin unutması da hiç üzmüyor. birisi unuttuğu için üzülüyorsa, bunu tamir etmek için bir şeyler yapıyorsa hiç üzülmemiş olmama rağmen üzülmüş gibi yapıp biraz beni şımartmasına izin veriyorum. hatta bunu kullanabildiğim yerde kullanıyorum.

- sen benim doğum günümü unutmuştun, yaa. i win.

Benim aklıma gelmez se bizimkiler pasta falan alıyorlar.

Haftaiçine gelmese de ofiste Cuma günleri küçük tartlarla falan kutluyoruz genelde, pasta ağır geliyo çünkü.
Onun dışında İstanbul'daysa annem, o yoksa dayım mutlaka evde küçük çaplı bi organizasyon yapıyo.
Bi de üzerine yakın arkadaşlarım ve ailem telefon edip kutlarlar mutlaka. İlk ikisi olmasa da olur ama sonuncusu bana yetiyo.

Tüm sevdiklerimin dgününü kutlarım , özel bişi yapmasak da pasta keser kutlarız en azından. Uzaktaysa ararım kutkarım her şekilde önemserim sonuç olarak.

Dogumgünümün hatırlanması da önemli benim için . Yakınlarım tarafından tabiki herkesten aynı hassasiyeti beklemem

yakın 3-5 arkadaşım aralarında konuşur, mekan belirler, oraya gider bira içer, pasta yeriz. sohbet, muhabbet, mis.

cık, annem arıyor, bir de yanına gidince 50 lira veriyor:)

kutlamam kutlanmasını da sevmem genelde. eğer o dönem sevgilim varsa beraber yemeğe gideriz ikişer kadeh bir şeyler içeriz tamam işte.

facebooktaki doğum tarihim hem güvenlik açısından hem de samimiyetsizlikler açısından kapalı. doğumgünümü bir avuç insan biliyor onlar da +-2 gün ile lan senin doğumgünün vardı bu aralar ne zamandı der öyle bi geyik döner aramızda geçer gider.

iş yerinde insan kaynakları mail atıyor ama bugün argent'ın doğumgünü diye onu engelleyemiyorum işte. denedim olmaz atacağız dediler. gerekli gereksiz herkes kutluyor sonra geriliyorum.

kutlamıyorum ve sevmiyorum da.

hem bir inanç meselesi olarak hemde diğer yönlerden hiç bir sakıncası yok bence.
istersem 10 dönüm araziye bir tane grossmarket kurarım, kapılarını kapatırım kimseye bişey satmam. kime ne? ister alsınlar ister almasınlar banane.
ki sizin sinir olduğunuz işletmelerle bir sözleşmenizde yok sanırım? şu saatler arası açık olacak gibisinden?

işletmedeki herkes cuma namazına gidiyorsa biri sizin için namazından vazgeçecek. veya işletme özel olarak "cuma namazı kılmayan personel" istihdam edecek bu mantıkla.

esip gürlemeden önce neden cumartesi ve pazar'ın hafta tatili olduğu konusuna dönüp bakmanız gerekir. aslında bu ülkede cuma gününün tatil olması gerekir, ama değilse de en azından 2-3 saat dini vecibelerini yerine getirebilmeli inançlı insanlar.

(yanlış anlaşma olmasın, bunları bir gayrimüslim olarak yazıyorum.)

Kamu kurumu değil özel işletme olduğu sürece kanımca sorun yoktur. Sonuçta eğer rahatsız oluyorsanız o firma ile alışveriş yapmamak da sizin tercihinizdir.

bence sinirlenme. sinirlenecek birşey yok.

devlet dairesi olsa eyvallah sonuna kadar haklısın da.

oralar "işletme". paşa gönlü bilir. kimseye zorla bi' hizmet vermez, kimse de zorla alamaz. isterse 1 hafta kapalı tutsun.

olacağı en fazla müşteri kaybetmek/kazanmak olur.

demek ki sorun bende..

@duyulması gerektiği kadar; dükkana tente yaptırıcaz.. arayıp fiyat almak istedim.. 1 tanesi açtı şuan yetkili kimse yok cumadan sonra dedi diğer 2si açmadı bile telefonu.

Tente yapacak firmanın keyfine kalmış. Ben cumaya falan gitmem de iş adabı ve esnaflık dediğinle bu işin alakası yok. Bu topraklarda "cumaya gittim geleceğim" diye bir sözü hiç duymadın mı? Esnaf yüzyıllardır cumaya gider, bunu da kapısına asar. Adaba uymayan bir şey yok.

kamu kurumuysa sorun olabilir. başka durumlar için de işletmenin kapısına, internet sitesine vs.lere bildirim asması, yayınlaması usulden olmalı. örneğin adam cuma günleri 12-14 arası kapalıyız diyorsa, bir sorun olmamalı diye düşünüyorum. avrupa'da ve abd'de işletmelerin açık ve kapalı olacağı saatler, günler yazar. uzun süreli kapatmalarda da 1-2 ay önceden bilgilendirme yapılır ama burası türkiye tabii ki.

hiçbir bilgilendirme olmadan kafasına göre yapıyorlarsa iş ahlakı ve müşteri ilişkileriyle alakalı, bilgilendirme varsa hiçbir sorun yok.

Özel işletmeye bir şey diyemezsin. Devlet kurumu olsa haklısın tabi.

Zaten ogle tatili. Diger turlu de adamin keyfi bilir isterse tum gun kapar acmaz. Kimseye hizmet vermek zorunda degil. Bu kadar sinir olduysaniz baska bir yerle calismayi deneyin.

her zaman ulaşılacak gibi bir şey yok.

afedersiniz ama ilk defa derdini sikeyim diyeceğim.
elin adamı dini gününü tatil yapmış lan tatil. o neden zorunuza gitmiyor.
cuma günleri en azından öğle arası da aramayıver. ölmezsin.

eğer sahipli bir köpek ise mala zarar verme suçunu oluşturur. yani evinizin duvarına vurup kaçan şoför gibi.

ground, peki sahipsiz olsa ceza almıyor mu? güvercini ezdi adam, güvercini ezmeyi başarabildi.

tren, hızlı tren falan bunların hareket halindeyken öldürdüğü kuşları kime şikayet edeceğini bulabilirsen bu sorunun da cevabı oluyor.
Mevcut cevap: kimi kime şikayet edeceksin?

otobanda ya da sehirlerarasi yollarda belli bir hizla gittiginde onune bir hayvan ciktiginda durman cok zor. ve illaki carpip oldurebilirsin. bu isteyerek yapilmis bir sey degil.

ha sehir icinde sokak arasinda zevkine kedinin kopegin uzerine surup eziyorsa cezalandirilmali. ama hizli gidilen yollarda senin dedigin cok pratik degil.

nitekim uzun yolda serce camima carpti ve oldu. ustelik son carpana kadar ben farkinda degildim.

cevap: sehir icinde ve eger kasit varsa plaka alinip polise iletebilirsin

malesef bu konuda hem boşluk var hem de bu durumda millet arabasına gelen zarardan sigortadan para alabilir miyiz derdinde. hatta burada devletin sorumluluğuna gidilip gidilmeyi tartışıyorlar düşün artık. eğer hayvan hayvanat bahçesi vs gibi kamu malı ise belki bu yolla bir şeyler yapılabilir.

ben görüp de adamı yakalarsam dövüyorum. 3 defa dövdüm. işe yarıyor. ama malasef ki ülkemizde pek yaptırım yok bu konuda. belki video'ya vs çekip yollarsam adam cuzi bir para cezası alır.

komik rakamlar.

burada olay adamın ezip geçerken "kaçar zaten hayvan o" mentalitesi ile frene vs basmaması, aynen devam etmesi.

ne yazık ki belediyelere daha fazla iş düşüyor bu konuda. köpeği yakalayıp şile yoluna (formula 1 yoluna) atıp bırakıyorlar. orada zaten ölüyor hepsi.

ki bize göre hayvan, kedi köpektir. dediğin gibi güvercin hayvan değildir. martı hayvan değildir.

yaralı bi martıyı günlerce evimizde baktık biz, orman il müdürlüğünü bile aradık. kadıköy belediyesi sadece yardım etti. onlar da meraba meraba.

yoksa senin dediğin güvercini ezmiş, ezmemiş, çok da şikayet edilecek yer yok. şikayet etsen gülerler. gülmemeleri lazım ama gülerler.

yine de başa döneceğim, fırsatın varsa döveceksin.

zetahead, benimle neden kavga ettiğini anlamadım. kafa ağrıtma ne demek? bir duyuru açayım da zetahead cevap versin demiyorum. cevap verme kardeşim, mecburiyetin yok her soruya cevap vermeye. benim için tek önemli güvercinin hayatı, dünya da başka hiçbişey umurumda değil okey?

Trafik sigortası karşılıyor deniyordu bir ara.

zeta, bu olay gözümün önünde oldu, o hayvan da can taşıyor, hemen ölmedi zaten. o hayvanın yaşadığı stresi, çaresizliği, çektiği acıyı gördüm. onun duygusallığıyla açtığım bir duyuru ve sen kavga ediyorsun. ayrıca insan hayvandan önce gelir anlayışına sahip değilim. hala kafa ağrıtma diyorsun, duyuru açarken senden müsaade istemicem

www.seikowatches.com

kineticler öyle hocam ama her kinetic'te var mı bilmiyorum.

arnoldun verdiği linkte perpetual (takvimli) olanlarda bu özellik var diye yazıyor. ulan ben de sevinmiştim "ne güzel özelliği var saatimin" diye.

Haftada 10 TL kazanamazsın.
6 gram aldığını varsayalım, gram bazında neredeyse 2 TL oynama olmalı her hafta.

Ayrıca satış fiyatından alacaksın ama satarken alış fiyatından satacaksın, yani o aradan da kaybın var. Kısacası en az 3-4 TL yukarı oynama olmalı. Bu da bir hafta gibi kısa bir döneme sığması zor bir ihtimal.

Koyduğun kadarı geri alamama riskin daha yüksek bence.

Alış-Satış farkından zarara bile uğrayabilirsin. Çok gereksiz hareket olur.

altın yatırım değil tasarruf aracıdır. uzun vadeli alıp köşeye atmalıktır.

ara sor bence daha pratik olur.

Ben de Metronet'ten geçiş yaptım. Arada 2 ay kadar çift fatura kesmişler. Kaç aydır şikayet kaydımı alıp duruyorlar. Hata yaptıklarını kabul ettiklerinde bile çözüm yok. Uzak durmak lazım.

abi valla 2 senedir temiz temiz kullanıyorum, ne bahtsız adammışsın 2 ayda yaptıklarını bırakmamışlar sana :D valla şikayetvar'a yaz, ekşide rezil edeceğim sizi de ne bileyim.

bir de mutlaka o bölgeye bakan bir şubemsi gibi bir şeyleri vardır, yerini biliyorsan git bas.

ya superonline'a çok bok atmak istemiyorum da. bunların bu şerefsiz bayisi hiçbir işimi doğru yapmamış ben uğraşıyorum fıttıracam amk ya.

bugün de aradım superonline'ı sistemleri göçmüş, bilgilerimi göremiyor. öğleden sonra gene arayacam. valla yeter amk, parasında falan değilim. zararım 10tl zaten, normalde 69tl'den 35 lira ödeyecektim, şimdi 48 ödeyecem. beni taahhütlü 69 liralığa geçirsinler bitsin bu dert amk geçen ayın hesabına düşemicem artık bıktım ya.

Evet.

düşünceleriniz elbette hastalıklı değil ama bakış açınız olumsuz. size karşı olarak ben de mesela kadınlara dünyanın devamlılığını sağlayabilme, karşılıklı sevginin en büyüğünü tadabilme hakkının tanındığını söyleyebilirim.

Boşver bizim de mememiz var.

Comptrol, dalga geçmiştim, ironik bir cevaptı :)

Ama haksızlık da etmeyelim, birisini besleyebilmek güzel bi duygu olmalı.

Erkekten en az 10 kat daha fazla zevk alıyorsunuz. Geçende atak geçiriyordu birisi orgazm olurken, hatta duyurusu vardı. Olaya gel.

Hem şikayet, hem sonra feminist dayanışmasına gelince erkeklerden üstün yaratıklar olduğunuz iddiası.

Sadece şunu söyleyebilirim, sizin kadar herhangi bir erkek kendiyle çelişse iti götüne sokulur. Sütten kabul edildiğiniz için yollar size açık. Çok mızmızlanmayın.

Herkes düşünür böyle şeyler dönem dönem, hastalıklı değil bence..
Ben de mesela, en azından regl döneminin daha normal işleyen bir süreç olmasını dilerdim, hadi tamam olması gerekiyorsa olsun (ki geç olduğu dönemlerde yaşananlar olması gerektiğini daha çok hissettiriyor) ama en azından kontrolü insanda olsun, kendiliğinden gelip durmasın tuvalete gittiğimizde -işemek gibi- atalım vücuttan.. O zaman hayat çok daha güzel olurdu bence..
Kızlık zarı meselesi dediğiniz gibi bizim toplumla alakalı, onun kan olayı da direk gözler önüne serilmeseydi mesela yine sıkıntı çıkmazdı, kim bilecek anasını satayım..
Sabah sabah yine kadın olduğuma lanet ederek başladım güne sayenizde :)

milyonlarca yıl önce başlamış bir sistemin eleştirisi şu anda olunca grotesk oluyor.

biz erkeğiz, sayayım mı dezavantajlarımızı, toplumun bize dayattıklarını?

ağır abazan olarak sık sık iki cinsi de, cinsel yönelimlerinden bağımsız olarak, sadece "erkek" ve "kadın" olarak değerlendirmeye çalışırım çocukluğumdan beri. bence gayet dengeliyiz. bu örnek bir tarafı toplumdan diğer tarafı insan doğasından alınma olduğu için biraz dengesiz olacak ama, "biz askere gidiyoruz ama sizde de meme var" tarzı bir avantaj-dezavantaj eşleştirmesi göremiyorum. daha ziyade, sahip olduklarımızı hem avantaj hem de dezavantaj olarak değerlendiriyorum ki gerçek denge benim gözümde her zaman bu tip eşleştirmeler olmuştur.

örneğin erkeklerin fiziksel olarak daha güçlü olması, çelimsiz bir erkek için gurur kırıcı olabilir. mesela bu adam kadınların daha şanslı olduğunu düşünmeye, "ne güzel götleri falan var hep, kolay seks yapabiliyolar..." demeye meyillidir. aynı zamanda kaslı, nefis penisli, seks manyağı bir abi pipicchio'sunu sallayıp dans ederken "erkek olmak ne güzel lan" diyor olabilir. "erkek adam dediğin güçlü olur" hem fiziksel bir gerçek sayılabilir hem de toplum dayatmasıdır. bunun bir erkek için avantaj olurken diğeri için dezavantaj olması mümkündür. bahsettiğim şey tam olarak bu. ya da kadının cinselliğini kullanarak istediğini elde edebileceğine inanan toplumda yetişen bir kadın, istediklerini bu yolla alamadığı zaman kendini çok berbat hissedebilir. dolayısıyla kadında şu var, erkekte bu var yerine; erkekte şu ve bu var, kadında şu ve bu var şeklinde ayrımlara gitmek daha mantıklı benim görüşüme göre.

o yüzden bence evet, biraz hastalıklı düşüncelerin var. ben tür olarak aramızda önemli bir fark bulunduğunu -en azından söylediklerini düşünecek kadar- düşünmüyorum. hani "kafalarımız farklı çalışıyor" diyoruz ya o da hikaye aslında. ben aşırı duygusal, çoğu kadından çok daha fazla trip atan, alıngan, kezban bi' herifim. e ama herifim işte, pipim var? vücudumuz farklı sadece, o da işte sevişelim falan diye bence. yoksa kadınlar şöyle erkekler böyle diye bi' şey yok.

ama şuna katılabilirim, çoğu ülkede kadınlara yazık oluyor. kadına şiddet olsun, kadının mal olarak görülmesi olsun bunlar hala çok fazla ülkede yaşanıyor. erkeklerde böyle bir şey yok. yine var ama farklı şekillerde ve nispeten az. bu can sıkıcı bir şey. ataerkil toplumun dindar ailede büyümüş bir çocuğu olarak ben kadını hep çok ama çok değerli kurdum kafamda, çocukken eşim yemek yaptığı zaman ona tapınırım falan diye hayal ediyordum, yani benim kafamdaki kadın öyle bi' şeydi. çocuk doğuruyo yemek yapıyo ne biliyim. ha bu da ataerkil bir kafanın ürünü ama olsun, hiç değilse EMEĞE SAYGI deyip tanrıça belliyoruz hatunu. acayip acayip şeyler.

kesinlikle haklısın..
sanki dünyaya ezilmeye gelmişim gibi hissediyorum bazen.
kadın olmak başlı başına bi dert.

Gayet normal düşüncelerin var bence. Hakkaten biraz sizi enayi yerine koymuşlar.

Biraz da tepkileri görmek amaçlı sorduğum bir soruda yok feminist olunca kadın üstün oluyor da çelişki de mımızlanmayın vs tarzı şeyler okumak ilginç. Kadın erkek ayrımı yapmadım ben. Erkeklerde şu var bizde niye yok da demedim. Sadece kadınların yaratılışındaki düşünce beni meraklandırıyor. Daha çok pandispanyanın ki gibi cevaplar bekliyodum açıkçası, şaşırdım.

En çok yaşadığımız coğrafyayla ilgisi var bu işin. Bu coğrafya kadınlar için fazla acımasız bunda hem fikir olabiliriz sanki.

Kadina siddet, yazik olmasi gibi kavramlarda dahil olmak uzere kadin haklari konularinin tumunu kabul etsemde, hic birinin erkek sorunlarindan buyuk olduguna inanmiyorum.


Ornek:

Kadin erkek nufus farki ile asagidaki oranlar tutuyormu bakalim.

Meslek hastaligina yakalanan kadin/erkek sayisi

Is kazasi geciren/uzvunu kaybeden kadin erkek sayisi..

Is kazasinda olen kadin/erkek sayisi.

Issizlikten intihar eden kadin/erkek sayisi

Cinnet geciren kadin/erkek sayisi.

Trafik kazasinda olen kadin/erkek sayisi

Kavgada olen erkek/kadin sayisi.

Savasta olen..

suikast, sabotaj, teror, koruma, kaza kursunu, maganda kursunu, servis kazasi gibi sebeplerle olen kadin/erkek sayilari?

Temiz gida ve saglik hizmetine ulasamadigi icin olen kadin/erkek sayilari.

Dayak yiyen kadin/erkek sayilari..


Yaralanan/kadin erkek sayilari..

Mobbing e ugrayan kadin/erkek sayilari..

Evet siddet var.. siddet her yerde. Ama cozulmesi gereken oncelikli sorun kadin haklari degil..

Bence birazda olsa kan aglayan erkekleri anlamak icin kaniyor,

haksızlık eden bir otorite yok.

Bunlar hep evrim. Yaratılmış mükemmel varlıklar olsaydık iki cinsin de o tarz bug'ları olmazdı. Evrim de rastgele gerçekleştiği için milyonlarca canlı çeşidi içinde sorgulayabilen tek canlı türünden olduğunun farkına varıp mızmızlanmayı bırak.

Ayrıca kızlık zarının gerekliliği neymiş acaba? Hiç bir gerekliliği yok. Zaten sadece insanlarda ve atlarda var bildiğim kadarıyla.

edilmemiş. erkek de çalışmak iş bulmak para kazanmak vs vs vs zorunda.

Tarlada çalışan bir kadın olsaydım gerçekten haksızlık olurdu, toplumsal haksızlıklar olduğu bir gerçek. Toplumsal olarak erkek olmak da zor. Kadının da erkeğin de hayatı gereksizce zor ve her tarafın kanıtlaması gereken çok şeyi var.

Sadece biyolojik olarak baktığımda kadın olmaktan şikayet ettiğim hiç olmadı. Bir regl oluyoruz, onda da arada bir gelen kontrolsüzce altına etme hissi dışında bir şey hissetmiyorum pek. Hatta seviyorum da. Türümüzün güzide bir örneği olmasam da, hatta "aychovsky'den güzel bir milyon insan bulabilirim" iddiasında bulunsam da aynada kendime bakmayı seviyorum. Kadın olmak ve kadın hissetmek, insan gibi hissetmek kadar önemli benim için; ikisi de hayatta en çok zevk aldığım şeylerden biri. Çok keyifli değil mi ya. Sabah yataktan meme ile kalkıyorsun, tahrik olduğunda sıkıştırarak insanlardan saklaman gereken bir şeyin yok, her şey normalmiş gibi insanlara bakabiliyorsun, kaç kat daha fazla zevk aldığın literatüre geçmiş durumda, kıvırmak ve sallamak sana daha çok yakışıyor. Hepsi keyfi çıkarılası şeyler. Hatta, şu www.tickld.com

Bence tek sıkıntı annelik, özellikle hamilelik ve doğum sonrası aşaması. "İleride 9 ay karnında bir canlı ile gezeceksin. Sonrasında da daha önce romantik olduğunu düşündüğün organlarını sadece besleme için kullanacaksın, sünecek. Hormonların bedeninden komple çekilmiş gibi olacak. Artık ne zaman kendine gelirsen bir daha, kısmet" ile bu kaç kat zevk ancak birbirini anca dengeliyor.

Siz çok çok başka açıdan bakıyosunuz. Ayrıca bunu sorgulamak mızmızlanmak mıdır bu nasıl bir sığlık?günümüz toplumunda kadının da çalışması gerek. Evlenmek zorunda ya da ailesiyle yaşamak zorunda değil? Kaldı ki tekrar ediyorum ben hayat içerisinde kadın erkek kapışması yapmıyorum. Yaradılış ve kadından bahsediyorum. Yaşamda kadın ve erkek rollerinden değil o başka bir konu.Ataerkil kafa yapısından çıkılamıyor anladığım kadarıyla.

Abi kız burada "fizyolojik" özellikler ve olaylardan bahsediyor. Siz burada kalkmış yok savaşlar, yok ölüm, yok toplum baskısı filan diyorsunuz. Fiziksel olarak daha güçsüz, kas gücü olarak zayıf ama aksi gibi bir de yok 9 ay hamilelik, yok doğum çilesi, yok her ay 5 kilo kan akması, çekilen acılar vs gibi handikaplarla doldurmuş allah vücudumuzu diyor. Ne iş kazası ne mobbingi allah aşkına.

"Bunlar bunlar kadında var ve dalga geçilmiş hissediyorum" derken referans noktan insan türünün diğer üyesi olan erkek olacak haliyle. Bu da sen aksini iddia etsen de erkekle karşılaştırma yaptığın anlamına geliyor. "Regl bizde var, kayısı ağacında yok" diyecek değilsin.

Yersiz şikayet = mızmızlanmak. İlla "bizim işimiz de çok zor kardeş" tarzı pışpış istiyorsan tavsiye edeceğim adres Kadınlar Kulübü.

Üzgünüm arnold ama senin kadar sığ bir düşünce yapım yok. Gereksiz şikayet derken? Ya ben bir sorgulama durumundan bahsediyorum değil mi? Adet olmak basit bir örnek. Bu kadar mı sığsınız ya?Kaldı ki erkekle de karşılaştırabilirim canım ister kime ne? Siz fazla alışmışsınız ataerkil düzene, kadın aşağılamaya çalışmalar vs? Kadınlar kulübü aşağılama öznesi mi? Hoş kime ne anlatıyorum en büyük şikayet ve eleştiri kelimesi kezban olan düşünce yapısına.

Pışpışlanmak istesem ay bizim işimizde zor şekerim duymak istesem bunu duyuruda yapana kadar bin türlü yer olduğuna emin olabilirsin. Hayatı size sunulduğu gibi kafa yormadan sorgulamadan ot gibi kabullenebilirsiniz sorun yok, ama sizin gibi olmayanlara mızmızlanma sus bakıyım demek baya komik.

Kendi kendine çalıp oynamakta serbest olsan da, sana "erkeklerle karşılaştırma yapamazsın" diyen olmadı. "Erkeklerle karşılatırmıyorum" diye çıkan sensin ki böyle bir şey mümkün değil.

Sorgulamanı yapmana mani olan bir şey yok. Ama hem "şu şu sebeplerden güçsüz kalıyoruz, handikap yiyoruz" diyip, bambaşka konulara gelince -kuvvetle muhtemel senin de dahil olduğun- çoğu kadının, "neredeyse mutlak" eşitlik, hatta doğa gereği üstünlük iddiasında olması çelişki. Ben de sadece senin ifadelerindeki çelişkiden bahsetmiyorum. Kadın cinsinin girdiği bu tutarsızlıktan bahsediyorum. Genel bir mızmızlanma mevcut yani.

Burada örnek gösterdiğin tek cevap da pışpış olunca, gösterdiğim adres gayet de yerinde oluyor.

yooo, bana bir seçenek sunulsa hemen şimdi kadın olmak isterdim.

kadın olarak düşündüm bunu ama bu kadar ayrıntıya inmekten korktum, zaten iman dediğin şey sallantıda olan bir olgu, daha da yalpalatmayayım demiştim.

düşündüm. şunu buldum. bu hayatı yaşarken bu tür özellikler bize sorulmadı. kadın olmak, bu anne babaya doğmak, bu ırktan olmak, bu şehire doğmak. sorsalardı, çok düşündüm, yine kadın olmak isterdim. mağdurun yanında, mağduru anlayabileceğim yerde olmak isterdim. oysa ben 25 yaşına kadar "erkek olsam bu olmazdı, keşke erkek olsaymışım kahretsin!" diyerek geçirmiş biriydim.

erkek olsaydım buradaki bazı arkadaşlar gibi sığ olma potansiyelim çok yüksekti, çünkü feci derece ataerkil ve herşeyi buna yontarak kadınları ezen bir aileden geldim. çok daha rahat bir hayatım olurdu, ancak annemi anlayamazdım. etrafımda dönen bir çok şeyden bihaber, kendini beğenmiş, ne istediğini bilmeyen biri olurdum. bugün 29 yaşımda, kadın olduğum ve bugün taşıdığım özelliklerim olduğu için mutluyum. varsın olsun o bahsettiğin eksiklikler tuborg yeşili. bu hayattan sonraki hayata inanıyorum ben. orada asıl adalet var, burda zerresi olmayan.

Yok ya cidden şaka gibi, benim bahsettiğim şey ne senin bahsettiğin şey ne? Nerelere çekiyosunuz konuyu. Kuvvetle muhtemel kalıba sokmaya bayılıyosun sanırım insanları. Benim sana gösterdiğim adres cümlede anlam dersleri. Ha bir de karşındakini kalıba koyamadan konuşamama hastalığın olabilir baktır derim. Mantıklı argümanlarla konuşmayı öğrenememişsiniz. Tek bilinen 'kadın üstünlüğünü savunan tutarsız bir kezban bu dur kadınlar kulübüne git diyeyim bari'. Ancak öyle aşağılamaya çalışabilirim çünkü toplum bana bunu öğretti ^^ aferin çocuğum.
Ha bide senin sığ düşüncene göre erkeklerle karşılaştırmadan olmuyormuş, sidik yarıştırıyorsan bilemem. Ama kadınlarda erkeklerde kendi cinsleri içinde sorgulanabilir.
Eleştiri konusunda gelişmek önemli. Uzatmayacağım he canım he öyle. Ben kendi kendime çalıp oynayayım, sen de az ötede oyna.

Bir saattir bir dolu kalıp cümle kullanmış biri bana insanları kalıplara soktuğumu söylüyor, sonra kenar mahalle ağzına geçip, üstüne de "anca kezban demeyi bilirsiniz" çekiyor.

Çelişmekle ilgili argümanlarımı haklı çıkardığın için teşekkürler. Hadi kolay gele.

dün aynı şeyi sorgulayıp baya bi ağladım. ağladığım için kendime kızdım. sadece adet olmak doğum değildi derdim. hormonlarımızın oynak olmasına bu yüzden duygusal olarak zayıflığımıza kızdım.
hatta bişey yazdım mesajla atayım sana.

B-12 eksikliği nedeniyle insanları aptallaştırıyor. Ayrıca bakliyat kaynaklı aminoasitler eksik aminoasitlerdir, günlük makroda yeri yoktur.

zor ve zahmetli bi olay bence. hele türkiye gibi bir yerde. ayrıca angelus +1

bi ara sertab erener girmişti bu olaylara sonra regl düzenim değişti filan diyordu.

vegan olup her gün sadece patates yiyorsan tabi değil fakat beslenmene dikkat edersen sağlıklı, bu tam tersi durum için de geçerli, dışarıdan vitamin hapı b12 takviyesi alabiliyorsun. etrafa baktığımda da çok zeki insanlar görmüyorum, sorun b12 eksikliği olmayabilir :)

bireysel örnekler yerine bilimsel araştırma varsa paylaşılmalıdır, örneğin benim dedem günde 2 paket sigara içiyor ama 90 yaşında dersem bu sigaranın sağlıklı olduğunu göstermez

muhteşem beslenenler arasında mı görmüyorsun @frebird yoksa etin kilo fiyatı hayvani düzeylerde olduğu için et yiyemeyenlerde mi görmüyorsun? bu önemli bir fark

ortalama iq seviyeleri insanların beslenmesi iyileştikçe artmıştır. ve bu iyileşmeden kasıt "et"e ulaşımdır.

dışarıdan takviye alman gerekiyorsa bir şeyi, o zaman diyetin eksiktir. vücut (gebelikteki folik asit dışında) eğer bir bozukluk yoksa aldığın tüm besinleri güzelce emilmesini sağlamak için vardır.

bir not: b12 vitamin eksikliğinin semptom vermesi çok uzun sürer. en az 6 ay sonra hafif hafıza problemleri baş gösterir, bundan sonra gittikçe kötüleşir. b12 depoları uzun bir süre yeter yani kişiye.

bir de bikisel beslenmede tek problem b12 de değil, başka makromoleküller de var

vegan olup dikkat etmezsen besinlere yeterince ulaşamazsan sağlıksız, vegan olmayıp yine besinlere yeterince ulaşamazsan o da sağlıksız anlamında dedim, orada bir ironi var, nasıl ki veganlar aptal oluyor demek tutarlı değilse onun gibi

vücudun sentezleyemediği b12yi zaten dışarıdan alman gerekiyor, burada bir tercih yapıyorsun etin içinde mi almak istersin yoksa vitamin hapı olarak mı

rastgele beslenmediğiniz ve yiyip içtiklerinize özen gösterdiğiniz sürece sağlıklı.

veganlık bir avuç hippinin iş olsun diye yaptığı bir şey değil. gelişmiş ülkelerde pek çok aklı başında, entelektüel ve birikimli insanın vicdani ve/veya akılcı sebeplerle bilinçli olarak yaptığı bir tercih. bunlar arasında da ünlü profesörlerden tut girişimcilere, sanatçılardan siyasetçilere kadar her türlü akıllı ve başarılı insan var. bunca insanın hepsi aptal ve cahilmiş, kendileri ise her boku biliyormuş gibi "yeaa b12 yok aptallaştırıyor" deyip geçenlere itibar etmeyin.

Yosun ve soya gibi bitkisel besinlerde b12 oldugu biliniyor, ne diye etten b12 almakta ısrar edip damar tıkanıklıgı vs gibi daha buyuk problemlerle karsılaşalım ki?

Damar tıkanıklığına et kaynaklı kolesterol neden olmaz; aşırı karbonhidrat/şeker tüketimi, alkol alımı, sigara kullanımı, trans yağ tüketimi ve tembellik/hareketsizlik nedeniyle artan trigliserid neden olur. Evvela bunu bilmekte de fayda var.

sağlıksız. bahsettiğiniz biilimsel argümanları söyleyin, cevabını verelim.

Dogada hangi etcil hayvanin cok sayida bireyi herhangi bi hayvani yatirip bogazlayamaz? Kac tane et yiyen insan, yedigi hayvani kesme dusuncesine girebiliyor? Demek ki icgudusel bi problem var et konusunda?

Vegan beslenme, dengeli olduktan ve dikkat edildikten sonra evet sağlıklı. Kaldı ki beslenmeden kaynaklı bir sağlık sorunu yaşanmak istenmiyorsa bu şekilde bir dengenin ve dikkatin her türlü beslenmede sağlanması gerekir.

Özellikle B12 konusuna değinilmiş. B12 eksikliği, hayvansal gıda tüketen insanlarda da sıklıkla rastlanan bir durum. Bunu sadece vegan beslenenlerle bağdaştırmak anlamsız. Kaldı ki hayvansal gıdalardan da B12'nin yeterince karşılanıp karşılanmadığını tespit etmek zor çünkü bu vitamin bazı bitkilerin üzerinde yaşayan birtakım bakteriler tarafından üretiliyor. Hayvanlar da bu bitkileri ve bu bakterileri taşıyan toprağı yiyerek B12 alıyorlar. Günümüzdeki endüstrileşmiş hayvansal ürün sektörü ve bu endüstrideki hayvanlara verilen yemler düşünüldüğünde, onların da bir B12 kaynağı olduğu şüpheli bir hal alıyor.

Kendimden örnek vermem gerekirse sağlık açısından; 2008'de vejetaryen olarak başladım ve 2011'den beri de vegan besleniyorum. Düzenli kan tahlillerimi yaptırıyorum ve şimdiye kadar B12 dahil tüm değerlerim normal seviyede. B12'yi bazı zenginleştirilmiş gıdalar (bitkisel sütler, kahvaltılık gevrekler v.b.) vasıtasıyla alıyorum. Herhangi bir sağlık sorunum da yok. Tam aksine bu beslenme türüne geçtiğimden beri enerjim arttı, uykum daha düzenli bir hale geldi ve daha az soğuk algınlığı sorunu yaşamaya başladım.

Daha az soguk alginligina yakalaniyorsun daha enerjik ve canlisin.

Cunku dogana uygun besleniyorsun. Parcalamaya icinin elvermedigi hayvanin etini lopur lupur yutmuyorsun.

Otcullugun geregini yapiyorsun.

@varoluscusanri hocam hic hatirlamiyorum.

@kosun lan mevzu var hocam insan otcul bir hayvansa nasil sindiriyor eti? gecmiste de avlanmisiz senelerce. parcalamaya icimiz el vermis binlerce sene. markette bulamasak elimizle oldurmemiz gerekse gene oldurur bir cok insan bence. ramazanda kesiliyor gozumuzun onunde iste, hayvanlar aci cektigi icin mutlu olmasam da etini yemeye degiyor ki yapmaya devam ediyoruz.

Ozellikle kirmizi etin kalin bagirsak kanseri yaptigina ne diycez? Cidden iyi sindiriyoruz galiba

15 milyonluk insanlık tarihi boyunca insanlar daha 10 bin yıldır tarım ürünleriyle besleniyor, ondan önce, 14 küsur milyon yıl boyunca ağırlıklı olarak avladıkları hayvanlardan gelen protein ve yağlar ile arada bir ağaçlardan düşen meyveleri yiyip sağdan soldan topladıkları yeşil yapraklı otlarla beslenirdi. Bu insanların fosillerinde yapılan araştırmalarda görülüyor ki ne kanserden ölen var ne de kalp damar hastalıklarından. Ki bu ölümler tarımın icadıyla ve tahıl ürünlerine/karbonhidrata ulaşımın kolaylaşmasıyla artmıştır. Yani insanın doğası gereği etle değil de tahıl ve otla beslenmesi son 10 bin yıldaki evrimde olamayacağına göre, insanın doğası gereği et yediği bilinen bir gerçektir. Ha şimdi siz bana o zaman insan ömrü zaten 25 seneydi, sonradan uzadı derseniz ben de size o uzama antibiyotiğin bulunmasıyla oldu derim. Dediğim gibi, insanın doğasında otla beslenmek yoktur; ot, ete ulaşılamadığında yenilen yan bir üründür. Bu konuda romantiklik yapmaya gerek yok, insan etcil bir canlıdır. Son 10 bin yılı saymazsak eğer, ki bu tarih tarımın icadıyla birlikte insanların gitgide salaklaşmasına tembelleşmesine şişmanlamasına kalp krizi geçirmesine ve kanser olmasına denk gelir, insanoğlu 15 milyon yıl boyunca etle beslenmiştir.

hocam her seyin fazlasi zarar, ingilizce biliyorsaniz bir okuyun.

www.health.harvard.edu

Bazi kaplanlar kan gorunce bayiliyor :(

Uzun vadede veganlık kesinlikle yıkıcı. Vicdani sebeplerle uygulanması tabii ki saygı duyulacak bir şey ama fiziksel ve zihinsel performans olarak bir veganın, hayvansal protein ve yağ yoğunluklu beslenen biriyle yarışması zor. Sadece protein alımını denkleştirebilmek için protein kaynaklarının beraberinde bir dolu karbonhidrat alımı yapması gerek, ki bu bile eksik aminoasitleri tamamlamıyor. Bu kadar karb tüketiminin insan vücudunda uzun vadede etkileri ise dramatik olacaktır.

veganlık sağlıklı bir şey.
vegan, vejeteryan, pesketaryan, ...
ne olduğunuz önemli değil.
dengeli ve yeterli beslenme tek kuraldır.
bu tarz yeme tercihlerini sadece beslenme amacıyla değerlendirmeyin. hepsinin felsefesi farklıdır. insanların tek ihtiyacı da beslenme değildir. bu şekilde değerlendirmeli!

vegan olmayabilirsiniz. diğer yandan vegan arkadaşlarınız varsa, özellikle rica edip kendinize vegan yemekleri pişirtebilirsiniz. arada yemenizde fayda bile var hatta...

@angelus gerekli açıklamayı yaptı, insan genetiğine uygun olan beslenme vegan beslenme değildir. Genetik olarak, avcı-toplayıcı atalarımızdan çok farklı değ*iliz. Ki onlar, büyük ölçüde, taze sebze-meyve ile beslenirlerdi. @Arnold'un söylediklerine de sonuna kadar katılıyorum, gerekli aminoasitleri almak için sebze kombinasyonları yaratmak yetersiz kalabilir, tahıllara yönelmek ise uzun vadede korkunçtur.

ya cidden birazcık salak oluyorlar ne yazık ki :( bi de hemen yoruluyorlar falan. ilginç.

ama bence veganlık o gıdadan tiksinmek olmalı. ayy tavuktan yumurtasını alıyorlar o üzülüyo hayvanı kullanıyorlar diye üzülüp yaptığım keki görünce yiyemediği için neredeyse ağlamayacak mesela.

ımmhh mis gibi kokutmuşsunuz yine mutfağı yaa balııık kalamaar diye de ağlamayacak.

çok doluyum oğlum ben veganlara :( b12 alsınlar rica ediyorum. özentilikten değil de içten geldiği için yapsınlar.

Doğada aslan kaplan hayvan etini pişirmeden yiyor. Bazen günlerce açıkta kalmış eti bile yiyor.

Sen eti pişirmeden yemeyi dene bakalım. Ya da sütü kaynatmadan içmeyi.

İnsnın doğasında varmış... Görelim bakalım doğada ateş ve teknoloji olmadan "etçil" dediğin hayvanlar gibi beslenebiliyor musun.

İnsan etçil değildir. Başka hayvanın sütünü bile içemez.

Harzem +1

İnek veya benzeri bir hayvanin sutu insana yarardan cok zarar verir.

Avci toplayiciymis da insan bilmem ne..

Yok oyle bi dalga. Yanlis bir beslenme aliskanligi edinilmis yuzyillar evvel ve devam ediyor. Bu yanlislik hangi asamada basladi tespit etmek zor fakat gercek olan insanin otcullugur. Cene yapisi bile etcil degilken hangi avciliktan soz ediyorsunuz?

Köpek dişleri olan bir türün otçul olduğunu söyleyemeyiz. Omnivore denebilir belki ama bu bile tahıl bazlı beslenmenin sağlıksızlığını yanlışlamaz.

Pişirilmemiş sütü ve eti tüketemeyen, eti sütü dolapta bekletmezse bir gün sonra bile yiyemeyen canlıya da etçil denemez.

Eti, sütü, yumurtayı tüketmek için işlemlerden geçirmemiz gerekiyor. Nasıl "doğamızda var" bunu anlatın bu durumda bana.

Otçul hayvanların beslendiği formatta beslenebiliyor musun? Çamura batmış otu yiyebiliyor musun? Verdiğin örnekler anlamsız.

insan etçildir demedik, insan hepçildir, bu hepçilliğin içine de , tahıl değil,hayvansal ağırlıklı gıdalar + taze sebze meyve girer. Milyonlarca yıl boyunca, insanoğlunun temel diyeti bu şekilde olagelmiştir.

Size insanlar 15 milyon yıldır et yiyor diyoruz, siz ateşten bahsediyorsunuz. Ateş bulunalı 700 bin sene olmuş, 15 milyon yılda nerede 700 bin sene nerede. Ateş bulunmadan önce de insanlar et yiyordu ve ateş olmadığı için bilmem inanır mısınız ama eti çiğ olarak yiyorlardı. Çiğ et yeniliyordu yani sorun yok o konuda. Bizim şu an yemiyor oluşumuz, yenilmez olduğu anlamına gelmiyor. Biz daha lezzetli olduğu için pişirerek yiyoruz diye bu insanın etçil olduğu gerçeğini değiştirmiyor. İnsanlar sadece, o dönemde ete ulaşmak bugünkü kadar kolay olmadığı için -Bir avın peşinden 40 kilometre koşmak kolay değildir her gün- zaman zaman da meyve ve otlarla beslenirdi sadece. O nedenle rica ediyorum argüman sunacaksanız anlamlı bir şeyler sunun, ateşin bulunmasıyla et yemeye başladık gibi saçmalıklarla gelmeyin cidden gerizekalı gibi görünüyorsunuz. Zira 15 milyon yıl > 700 bin yıl.

veganlık out, low carb in.

en sağlıklısı low carb tipi beslenme bana göre.

Atesin bulunmasiyla etcil olduk gibi bir ifade kullanan oldu mu burada?

Milyonlarca yildan bahsediyoruz evet. Eger ki o donemde cig et yiyen bir insan turu vardi ise su an cig etten hastalik kapma durumu bile o anki durumdan evrilmis oldugumuzun acik gostergesidir.

15 milyon yıl önce insan mı vardı te allam yaa. 150,000 yıl önce "homo erectus" vardı, biz yoktuk. Bana ateşin bulunmasından önce et yediğimizi ve ölmediğimizi açıklayan bi kaynak göster gözünü seveyim.

çok sağlıklı. ama bu sağlıklı sağlıksız bakış açısı tamamen yanlış. sana insan eti çok sağlıklı desek insanları öldürüp yiyecek misin?

Homo Erectus'lar 2 milyon yıl önce de dünyada varlardı, soyları da 250 bin yıl önce tükendi. Bunun neresinde ne gibi bir çelişki var anlamadım ama isterseniz Bilal'e anlatır gibi anlatayım: Homo Erectus'ların soyu 250 bin yıl önce tükendi, o 250 bin yıldan 2 milyon yıl öncesine kadar dünya üzerinde yaşadılar. Yani sizin dediğiniz gibi 150 bin yıl önce yaşamadılar. 150 bin yıl önce soyları çoktan yok olmuştu. Yoklardı yani dünya üzerinde. Ateşin bulunmasına gelirsek, 700 bin yıl önce bulundu ateş. Homo Erectus'ların da 2 milyon yıl önce hayatta olduklarını düşünürsek, arada ateşin olmadığı muazzam bir süreç vardı, o arada eti normal olarak çiğ yiyorlardı. Tabii onlardan çok önce yaşayan İnsansılar konusuna falan girmiyorum devreleriniz yanmasın diye, 36 milyon yıl önce de onlar vardı dünyada. Onlar da eti çiğ yiyorlardı haliyle. Ayrıca bu klasik insanlık tarihindeki süreçler için benden belge beklemeniz de çok tuhaf oldu doğrusu. Bunca zaman nerde nasıl araştırma yaptınız bilmiyorum ama ya yanlış yerlerde araştırmışsınız ya da araştırdığınız şeyleri anlamamışsınız. Bakın yineleyeyim de kafanız karışmasın: 2 milyon yıl önce hayat bulup 250 bin yıl önce yok olanlar Homo Erectus'lar. Homo Erectus konusu açıldığı için ve onlarla ilgili yanlış bilgi verdiğiniz için düzelttim ben, yani ben söylediklerimin arkasında duruyorum, bir şey değiştirmedim.

Ayrıca "150 bin yıl önce Homo Erectus'lar vardı" sonucuna ulaştığınız araştırmayı nasıl yaptınız çok merak ediyorum. 200 bin yıl önce Homo Sapiens'ler vardı zaten dünyada :)

Homo erectus: 1.9 milyon yıl önce ile 143,000 yıl önce arasında yaşadığını gösteren fosil kanıtları var:
en.wikipedia.org

Ateşten önce et yiyemediklerine dair açıklama:
en.wikipedia.org

İngilizcen yetmezse yardım edeyim.

Kimlerle uğraşıyorum ya...

Tartışmaya devam etmek istiyorsan gel özele. Buraya yazmıyorum artık. Bir yerinden sayı ve bilgi uyduranlara cevap yetiştirmeyeceğim.

"Because of the indigestible components of plants such as raw cellulose and starch, some parts of the plant such as stems, mature leaves, enlarged roots, and tubers would not have been part of the hominid diet prior to the advent of fire"

ilk cümle bozdu @harzem

Homo Erectus'lar et yemezlerdi dediğinize göre sizinle tartışacak bir şey kalmamış demektir. Homo Erectus'lar ateşin bulunmasından önce de sonra da hayvanların beyni dahil her yerlerini yerdi, sırf ateş yok diye et yemeyeceklerini düşünecek kadar saf değilsinizdir diye umuyordum ama hayalkırıklığına uğradım doğrusu. Bir de Wiki'den link veriyor ya, araştırma yaptığınız yer ora mıydı :) Of ya, ateşten önce et yemezlerdi ne demek allah aşkına, son yıllarda duyduğum en komik iddia bu oldu et yemezlerdi de ne yerlerdi, karnabahar mı yiyorlardı, zeytinyağlı pırasa mı yiyorlardı :) Valla ben de sıkıldım sizden, daha zekice şeyler sunacaksanız tartışalım yok eğer ateşten önce et yemezlerdi gibi garip açıklamalar yapacaksanız bırakalım bu işi. Et yemiyorlardı dedi ya :)

Al, hemen bulunabilen kaynaklar vereyim sana:

Et yiyemiyorlardı değil sindiremiyorlardı, vücutları elverişli değildi:
www.ibtimes.com

"A key problem that researchers have encountered with Homo erectus anatomy was the small size of their teeth and jaws which were ill-fitted for eating the tough raw meat of game animals."

www.slate.com

"Access to cooked food means a hominid no longer needs enormous teeth to break down all that raw meat and roughage into swallowable hunks, nor does it need as robust a digestive system to process it all."

Çiğ et yemek insanın doğasında yok. Pişmiş et de kendi icadımız. Doğadaki diğer et yiyen hayvanlarda pişirmek gibi bi dert yok.

Kaynak gösteren hep ben oluyorum, hiç gösteremeyip kendini salak durumuna düşüren sen oluyorsun. Bi de benimle dalga geçmeye çalışıyorsun, komik adam seni :)

Ayrıca bu dakikadan sonra bu konu altında Jeniffer Lawrence'ın yeni fotoğraflarını göstersen bile cevap yazmıyorum. Az önceki sözümü bozdum zaten kendime kızdım.

"Köpek dişleri olan bir türün otçul olduğu söylenemez" denilmiş. İnsanların ağzındaki köpek dişleri öğütmek ve çiğnemek için vardır; gerçek et oburlar gibi söküp parçalamak için değil. Ölü bir hayvan gördüğünüzde ağzınızın suyu akarak onu yemek istemiyorsanız, bu sizin doğanızın otobur olduğunu gösterir.

İnsan ırkının otçul olan diğer canlılarla gösterdiği fiziksel benzerlikler ve aslında doğanızın ne olduğunu karşılaştırmalarla görmek için şuraya bir bakıverin et yediğiniz için ışıldayan, zeka küpü beyinlerinizle (git: 1.bp.blogspot.com )

Vegan olmakla ilgili şunu da anlamanız lazım. Veganizm sadece bir beslenme şekli değildir. Bir felsefedir, yaşam biçimidir ve vicdani bir durumdur. Vegan olmayı seçen kişilerin, bu seçimi yapmadan önce düşündükleri son şey sağlıklı ve/veya insan doğasına uygun bir beslenme şekli olup olmadığıdır. Çünkü etik nedenlerden dolayı vegan olmayı seçen kişiyi sağlığından ve doğasından önce o nedenler ilgilendirir ve yönlendirir. Eğer sağlık başka canlıları katletmeyi ve sömürmeyi gerektiriyorsa, o sağlığın vegan kişi için hiç bir anlamı yoktur.

Ey siz mahalle baskıcıları, "et yiyorum o zaman süper zekalıyım ve aşırı derecede sağlıklıyım"cılar, "insanoğlu 15 milyon yıl etle beslenmiştir"ciler. Bu işin felsefesini ve vicdani sebeplerini anlamıyor veya anlamak istemiyorsanız yorum yapmayın. Veganların sağlığını sıhhatini düşünmeyin. Neyin doğa gereği olduğunu veya olmadığını tartışmayın. Her doğa gereği olan şey doğru olacaktır veya kişi doğasını hiç reddetmeyecektir diye bir kaide yok! Binbir çeşit işkenceyle hayatına son verdiğiniz canlıların hücrelerini vücudunuza alarak, bağırsaklarınızda çürüyen ceset artıklarıyla, kanla ve gözleriniz endüstrinin vahşetine tamamen kapalı bir şekilde sözüm ona mutlu mesut, sağlıklı bir şekilde yaşayın. Bırakın veganlar sağlıksız olsun. Siz bir susun yeter.

Bakın size daha çok şaşıracağınız bir bilgi vereyim. Yirmilik dişler var ya, onlar sırf çiğ eti daha kolay parçalamak için vardı atalarımızın ağzında. Yani sırf eti yiyebilelim diye ağızlarında bu diş vardı inanabiliyor musunuz? Sonra ateşi bulunca etler yumuşayınca o dişe de gerek kalmadı, kullanılmayınca da yirmilik dişler bugünkü halini aldı. Yani doğamız bile eti yeme biçimimize göre evrimleştirmiş bizi. Hala diyorsunuz ki yok hazmedemiyordu yok bilmem ne :) Kaynak sunmuyorum ben gerek yok zira, sizin için yeni olabilir ama bunlar milyonlarca yıllık insanlık tarihiyle ilgili sıradan bilgiler :)

Edit: Veganlığı desteklememekle birlikte bunun temelde felsefi ve vicdani bir beslenme şekli olduğuna katılıyorum. Ama bu veganlığın sağlıksız bir beslenme şekli olduğu gerçeğini değiştirmiyor yine de.

insanların sindirim sistemi et yemek için çok elverişli değildir.

insanlar hayvansal protein olarak ne yer biliyor musunuz?

böcek. evet böcek. insanın yemesi gereken şeyler böcek, yemiş, sebze ve meyve. tahıl tüketimi de sanıldığından çok daha uzun süredir var.

www.sciencedaily.com
www.alternet.org

1)tahıl tüketimi sanıldığından uzun süredir var olsa bile, ne kadar uzun olabilir ki,insanlığın tarihine kıyasla. TAhılda problem, kan şekerinin fazla yükselmesidir. Hayvansal ürün kullanmayan bir kişi, gerekli aminoasitleri kombine etmek için tahıla yüklendiğinde, çok fazla karbonhidrat bağımlısı olmuş olacaktır. Bu da kişiyi, metabolik hastalıklara eğilimli, uyuşuk bir hâle getirebilir. Vegan değil de vejateryan olan bir kişi, bu sorunları pek de yaşamayacaktır, yumurta, süt ürnleri vs. tüketerek.

edit : böcek de yenebilir tabii, sağlıklıdır :)


2) İnsanoğlunun 700bin yıldır et yediğini düşünmek komiktir, insanın et-hayvansal ürünleri temel besin maddeleri hâline getirmeleriyle, beyin hcimlerinde pik yaşanma devirlerinin paralel olduğu artık neredeyse kesin oalrak bilinmektdir. Ateşin etle buluşması, sabun ve antibiyotikten önceki, mikroroganizmalarla savaşımız sürceindeki, ilk büyük silahımızdı; faydaları bir kez yerleşince, vazgeçilmezimiz oldu. Sindirim süresini kısaltması da çok büüykk bir avantajdı. Kaldı ki, 700bin sene de, evrimsel açıdan, anlamlı bir süredir.

3) Veganlık vicdani bir tercih olabilir, fakat doğanın gerçekleri, vicdani gerekçeleri umursamaz. Ki bana göre, ve birçok kişinin de böyle düşündüğünü sanıyorum, asıl vahşet, etinden-sütünden yararlanmak üzere mutualist ilişki getliştirdiğimiz hayvanları -bu anlamda varlıkları da bise bağımlı hale gelmiş olan- kullanmak değil; onları 'modern tesis' adı altındaki işkencehanelerde, eziyet içinde, hareket bile etmelerine fırsat vermeden, kelimenin tam anlamıyla 'meta' olarak işleyip kullanmaktır. Asıl sorgulanması gereken budur. Erdemli, geleneksel bir hayvancılıkta (Atlas dergisinin rengeyiği türkleri konu başlıığını okuyunuz, sütlerinden beslendikleri geyiklerine nasıl da can yoldaşları gibi davrandıklarını göreceksiniz), vicdanî rahatsızlıklardan sözetmek, 'snobluktur'.

takip
bir ara okiyim ben.

Protein tozu kullanıyor musun?

@arnold schwarzeneger evet hocam kullanıyorum. Ama bacak çalışmadığım dönemlerde çok da sivilce yapmıyor protein tozu. bacakla birleşince uçuyor. belki başka bir etken vardır bilmiyorum ama gözlemlerim o yönde.

O zaman Growth'tan çok Testo sebep oluyor muhtemelen. Bacak çalıştığın dönemde tozun dozajını arttırıyorsan karaciğerin tepki veriyor da olabilir.

Karbonhidrat, süt ürünleri ve tuzu sıfırla. Bisikletin temposunu arttır. intermittent fasting yap.

Şok diyetlerin vücuda ne kadar zararlı olduğunu araştırabilirsin. Daha önce sonuç aldın ama tekrar kilo aldın değil mi? Bu şekilde az öğünlerle yapacağınız tek şey metabolizmanızı yavaşlatmak olur. Ha verir misiniz evet siz o 5 kiloyu verirsiniz. Ama normal yemeye döndüğünüz zaman kıtlık hissine girip her şeyi depolama eğiliminde olan metabolizmanız yağlanmaya sebep olacaktır.

Ama gelinlik, kıyafet vs acil bir durumsa cevap veriyim:

Bol-bol cırcır yapıcı yiyecekler tüket, ishal olduktan sonra spor + terleme su kaybı yetersiz beslenmeden inanılmaz fazla kilo verebilirsin kısa süre içerisinde.

Ama dediğim gibi acil kilo vermen gerekiyorsa yap şok diyetini. Eğer ya 10 günde 5 kilo veriyim sonra bırakıp daha dikkatli beslenerek o kiloyu koruyacağım diyosan yapma. Zira bu şekilde verilen kilo dediğim gibi çok kolay alınabilir geri.

Cırcır için keten tohumu çiğneyebilirsin.

Spora başlamadan önce doktora gittiniz mi? Gitmediyseniz dahiliyeye gidip değerlerinizi ölçtürün, sonra bir diyetisyene gözükün belki yaptığınız spor ve beslenme size ağır geliyordur.

Spor sonrası kusuyorsan dolu mideyle çalıştığındandır. Bir de kızartma, şnitzel gibi şeyler sana yaramaz.

yiyeceklerden kalori olduğu için filan tiksinme mi geliyor?
eğer öyleyse sorun psikolojik, istemli kusmasan da anoreksia-bulimiaya dönüştürebilecek bir sürece girmişsin.umarım öyle değildir yoksa ihmal edersen tüm hayatın boyunca yeme bozukluğuna sahip olursun.

o kadar yag agir gelmistir bir anda, yavas yavas alistir kendini.
yalniz 1.5 saat kosmak fazla degil mi?

Bir de koşuları o kadar uzun yapma. 15 dk. HIIT yeter artar.

Yüksek nabızda uzun süre egzersiz yapmak kan akışının mideden uzaklaştırılmasına sebep olur ve bu da kusmana neden olur. Miden dolu antrenman yapıyorsan kan akışının midenden çekilmesi ile kusman zaten çok normal. Mideni üzdüğün için (upset stomach) akşam da kusman doğaldır.

150 nabız atışını 40 dakika ile sınırla. Toplam antrenman süresi de 60 dakikayı geçmesin (sonrasında ağırlık falan kaldırıyorsan). Antrenmandan 2 saat önce bir şey yeme ama sabah aç karnına da antrenman yapma (mesela portakal suyu yeter).

allah aşkına spor salonunda biri de gelip sana "aga nabıyon?" demiyor mu?
koşma dediğin 20-30 dakika yapılır. hadi açık havada koştuk 45 dakika.
1.5 saat çok uzun süre.

sporu aç karnına yapıyorum ya 7 seviyesinde 20-25 dk koşma, 20-25 dk şu cross trainerlarda çalışıyorum. 20-25 dk da bacak kol çalıştırıyorum aletlerde. bana da vücudum yemekten tiksiniyormuş gibi geliyor :/

Koşu ve cross trainer'ı HIIT formatına çevir ve biraz daha kısalt. Aç karna spor problem değil. Kullandığın yağlar da sıkıntılı olabilir.

Olmaz. Naturel çalışanlar için en iyi kütle kazanım yöntemi 5 tekrarı geçmeyen setlerdir zaten.

mesela bench press'te 3*8 (10'ar kg takacağıma) 3*5 (15'er kg takmak) daha mantıklı olacak o zaman.
yoksa bench press için filan yine normal yapıp, atıyorum chest press gibi "makine" tarzı aletlerde mı ağırlığı yükseltmem mantıklı olur?

Serbest ağırlığı ağır gir.

Mesela bench için, 20-30-40 diye arttırarak ısın. Sonra atıyorum 50 ile 5 tekrarlı 5 set gir. Bunlar senin çalışma setlerin olacak. Sonra istersen 3 ve 1 tekrarlı 2 set daha girip maks testi yapar, ne kadar güçlendiğine bakarsın. Yine istersen üstüne 8 tekrar civarı, 30 kilo ile speed reps atabilirsin.

Makinelerde 10 tekrar civarı çalışmak daha mantıklı.

@arnold
ısınmadan kasıt tam olarak nedir? atıyorum ben eliptik bisiklete 10 dk biniyorum. ardından genel ısınma hareketleri yapıp ilk bench press için yatıyorum. sonrasında programda yazan setlere uymaya çalışarak ağırlıkları kaldırmaya çalışıyorum.
20-30-40 diye ısın demişsiniz. bu sadece 1 kerelik mi? mesela 20(10+10)'yi kaldırdım. sonra kalkıp 30'lukları ardından 40'likları. ama hepsinden birer kere gibi? en sonuncusunda da 50 mi kaldırayım? bahsettiğiniz teknik böyle mi acaba?

Hepsi birer set. Isınma setlerin 8-10 tekrar civarı olabilir.

Aralarda da 30-60 saniye arası dinlenirsin.

Evde yok maalesef

Kas gevşetici iç. Sonra ağrıyan bölgelere krem sürüp, sar. (Çengelli, krem rengi bandajlardan yoksa tülbentle sarsanda olur.)

Oklava gibi bir şeyi kas boyunca gezdir hamur yoğurur gibi.

ayağı yüksekte tutmanın bayağı faydası oldu

aslında pahalı değil..normal bir cafede toz dan yapılmıs hazır kahveye 5tl 6tl vermektense aynı fiyatı verir hatta 7tl verir çekirdekten çekilmiş taze kahve içerim daha iyi

populer kulturden nefret eden biriyim. ama starbucks haric:)

Yarım litre gerçek kahve için 5 tl hiç fena değil.

yıllardır her günümün bir öğünü yaptığım mekan.
bazen kahvaltı bazen akşam yemeği niyetine giderim fix
seviyorum. tükettiğim şeylerin tadını seviyorum.

bazı günler 2 3 starbucks gezdiğim bile oluyo :/ refresha komasına giriyorum.

ürünleri bana dandik gelmiyor

ben seviyorum. kimi starbuckslar çok sakin oluyor, bilgisayarımı, kitabımı, ders notumu, makalemi her ne ise alıp gidip kafa dinliyorum, evde bunaldığım zamanlarda.

dandik değil bence, sizin damak tadınıza uygun değil belki. ayrıca kahvenizi beğenmediyseniz değiştiriyorlar isteğiniz doğrultusunda.

popüler olandan uzak dururum o yüzden starbucks'a gitmemek için bayağı direndim. ama istanbul için pahalı değil hatta ucuz. kışın da sıcak ve sigara içilebilecek ender mekanlardan

Sade filtre kahve tercih dden bi insanin oturabilecegi en makul yer bence. Abidik guvidik konsantre trans yagi icecek olarak tercih edince pahali oluyor ama.

Edit: alternatifi olan yerde alternatifleri de degerlrndiriyorum. Onemli olan garson tacizi olmamasi ve filtre kahve.

ciddi ciddi itici buluyorum, üstelik gidenleri bile.
eminim türkiye dışında hiçbir yerde hiçbir insan adres belirtmek dışında cümlelerinin içine "işte geçen starbucks'tayım" diye mekanın adını serpmiyordur ikide bir.

alt tarafı bir kahveci, üstelik türkiye'de satış yaptığı halde türkçe sipariş verilemeyen tek yer galiba.

pahalı değil kesinlikle ama kahvesi kötü, hemen hemen hepsi fazla kavrulmuş olduğu için neredeyse yanık gibi bir tadı var.

vay arkadaş hepiniz mi seviyorsunuz lan? bende bi anormallik var o zaman. hayır bir değil birkaç ürününü denedim, birkaç yudum hariç içemedim bile o derece. verdiğim paraya acıdım. fıstıklı pastası güzeldi ama :p

fiyate bişi diyemem. ama tadı madı tırt. pek gitmem. ablam seviyor onçün gidiorm tek tük

chai lattesi bok gibi, bebek şubesi güzel.

Adı itici, her yerde karşıma çıkması da sinirimi bozuyor, düşündüklerim bunlar, hiç gitmedim, lezzet ve fiyatını bilemeyeceğim..
Ama yukarıdaki örneklerden yola çıkarak fiyatlar çok değilmiş diyorum..

Seviyorum ben, buzlu beyaz çikolata mocha gayet güzel bir içecek. Fiyatı da normal, dandik nescafeye beş lira istiyorlar başka yerlerde.

Kahveli pastasının çok çok güzel olduğunu düşünüyorum.
Kremalı içecekleri yağ gibi. İçersem filtre kahve onu da ekürim varsa french press'le alıyorum, lezzetli hem ucuza da geliyor.
Oturunca kalk denmemesi, masaya kimseninm gelmemesi falan hoş özellikleri.
Elimde tchibo kahve bardağıyla girip oturdum kaç defa o 2,5 telelik olan hani kimse de bir şey demedi.

yok lan yanlız diilsn bende sevmiorm amk. bi kere masalar fln pis. cok temizlemiolarmıdır nedir. bi oturan kalkmıo 3 saat vs vs.

Sevgilim çok seviyor. Ama ben tchibonun kahvesini daha çok seviyorum.

Öncelikle "Ben Starbucks'a gitmiyorum, orası kapitalist yuvası" diyen insanların biraz yavşak tavırlı olduklarını düşünüyorum. Zira ayağındaki ayakkabıdan cüzdanındaki kredi kartına kadar hepsi ayrı bir kapitalizm ürünü, siz onlar olmadan da yaşayabiliyorsanız eğer o zaman söyleyecek bir sözüm olmaz, takdir ederim. Yok Starbucks kapitalist yuvası deyip paranı yatırmak için hangi banka daha yüksek faiz oranı veriyor diye saatlerce araştırma yapıyorsan, bir numaralı yavşaksındır benim için. Bu işin sosyolojik kısmıydı, ekonomi sağlık ve lezzet bölümüne gelirsek de; Fiyatları gayet makul ve ürünleri (Büyük bir kısmı) kaliteli. Bugün işletmelerin birçoğu üçü bir arada ürünleri fahiş fiyatlarla kitlerken Starbucks'ta orta boy bir Americano'yu daha az bir ücretle içebilirsiniz. Üstelik granül kahve olmadığı için sağlıksız bir yanı da yok, bir de 11 kalori. Daha ne olsun. Ha sen gidip kahveyle alakası olmayan büyük boy White Chocolate Mocha içersen obez de olursun gider kusarsın da, o da ayrı bir konu. O nedenle artislik yapmaya hiç lüzum yok bence.

pahalı değil, aynı parayı verip içtiğin diğer yerlere göre (örn: kahve dünyası) kahve kalitesi daha iyi

tabi çekirdek kahvelerinden bahsediyorum diğer alengirli kahveleriyle alakam yok

ama gitmiyorum.

hic gitmedim.
bir kac kere arkadaslarim yalvardi ders calisalim diye yine gitmedim.ciktim otukene maneviyat ile orada calistim. zaten isin o kismi fail aq.

Miktar-fiyat kıyaslaması yapıldığında hiç de pahalı değil. Normal bi kafede bi bardak kahveye 5 lira veriliyor ortalama. Starbucks'ta kremalı şuruplu muruplu kocaman kahve 7-8 lira.

Ben seviyorum epey. Türk kahvesini hiç beceremiyorlar o ayrı. Ama genel olarak hastasıyız.

Hicbir sey dusunmuyorum. Hic gitmedim cunku. Gidecegimi de zannetmiyorum. Genel olarak, disarida bi seyler yiyip icmeyi pek sevmiyorum.

çalışanları çok cool. türkiye'de hizmet sektöründe çalışan garson ve türevlerinde pek göremeyeceğin bir incelik bir kibarlık var. amerikan insanında var bu özellikler daha çok. özel bir eğitimle mi bu hale getiriyorlar yoksa böyle olanları özellikle mi seçiyorlar açıkçası merak ediyorum.

tabii bu benim denk geldiğim 3-5 şube için yaptığım bir genelleme. başkası başka şeyler söyleyebilir.

öyle ahım şahım bir güzelliği yok. Bildiğin kahve işte.

ben de küçük bir yerde yaşıyordum oğlum bi kahveye 7-8 lira verilir mi lan diye atar yapıyordum. sonra istanbul şartlarında hemen her yerde kahve fiyatlar 6-7-8 lira olunca dedim ki starbucks çok da pahalı değil o zaman. hem ben seviyorum lattesini, mochasını falan. la caffe miydi neydi onu da bi kaç denedim o da fena değil onunda fiyatları aynı mesela.

Turk kahvesi disinda kahve pek sevemedigim icin iceceklerine bayilmiyorum. Pasta boregi guzel ama denizasiri yerlerden donmus olarak geldigi icin aslinda yememek mi lazim emin degilim. Ama ortam bence gercekten cok iyi. Bi kahve al aksama kadar otur kimse rahatsiz etmez tepende dikilen garsonlar yok, ister kitabini oku ister laptop i ac calis. Kisin sicak yazin serin, rahat koltuklar. Ve musteriye servis ve saygi hat safhada. Zaten adamlarin oncelikli stratejileri de musteri memnuniyeti, bunun egitimini veriyolar. Herhangi bi cafeye tercih edilir bu ozellikleriyle.

Gitmiyorum, kırk yılda bir gittiğimde de portakal suyu, soda içiyorum.

Sevmiyorum da, hiç hem de.

Seviyorum, sevmeyenlere saygı duyuyorum ama sevip de gidenlere neden bok atarlar bunu anlamıyorum kimse kimsenin beğendiği bir şeyi beğenmek zorunda değil. İnsanları içtikleri kahveye göre bile yargılamak gereksiz.

Kısaca, starbucks güzeldir. Ağzının tadını bilene...

dandik amerikan kahvesine para vermem

seviyorum. kahveleri kaliteli. ama bence öne çıkan özelliği ortam. garson tacizi olmadan istediğin kadar oturabiliyorsun.

ama starbucks sevmeyenlerin, starbucks'a gidenleri de sevmemesi güldürdü.

kahvelerin bazılarını sevdim bazılarını beğenmedim. bir kahve alıp saatlerce oturduğum oluyor ders aralarında. termoslarını merak ediyorum. kasada küçük orta büyük deyince tall grande venti, beyaz çikolatalı mocha deyince vayt çaklıt moka diyen tiplere acayip sinir oluyorum. tuvaletleri de şifreyle girilmesine rağmen pis. ürünlerinin de bazıları pahalı, bazıları normal. 8/12/16 floz boyları. işte orta boy yarım litreye yakın kahve oluyor. öyle hesapla.

Pahali degil ama ne esprisi var anlamadim bu starbucks'in. Iyi pazarlamislar ne diyim. Viyana'ya bile kabul ettirmisler kendilerini.

-haftada 4 gün giderim.
-kahvelerini severim.
-chai tea lattesine bayılırım.
-garsonlar anlayışlı.
-tek başıma gitmeyi çok severim.
-burada kitap okumaya bayılırım. (özellikle bebek, caddebostan, altıyol, bahariye(idi, kapandı) şubelerinde)
-arkadaşlarımla bir yere gitmek istersem o yer starbucks olur.
-tumbleri çok güzel.
-fiyatlar pahalı değil, ucuz da değil tabii ki.
-bazı şubelerinde ders çalışmak için özel odaları var. bkz. ortaköy sahil starbucks
-canım bir şey içmek istemediğinde bir şey almam ve saatlerce otururum. wifi ile -internetlerine bağlanırım. en ufak bir garson tacizi işitmem.
-sıkıştığımda en ufak bir çekinme hissetmeden tuvaletlerini kullanabileceğimi bilirim.


gibi gibi birçok madde. muhtemelen benden önce söylenmiştir bunlar. yorumları okumadım.

Hergün 1 tane filtre kahve içiyorum ve çok seviyorum . Eger benim gibi salt kahve içersen hem pahalı değil hem de gereksiz kalorileri tüketmemiş olursun. Bu arada kahve sevmiyorsan da chai tea latteyi öneirirm

mocha'sı vs güzel ancak filtre kahveleri beş para etmez. Ayrıca filtre istediğinde o gün ne varsa şansına onu içiyorsun.

kahve diyarı filtre kahve konusunda oldukça iyi (birde oreo frappe'si güzel)