Giriş
(5)

soğuk algınlığının bağışıklığı olur mu?

Wakatakakage
Mesela soğukta 1 saat yürüdüğüm için hasta oldum. 1 hafta sonra iyileştim. Tekrar aynı şartlarda yürürsem tekrar hasta olabilir miyim yoksa şartların daha ağır olması mı gerekir hasta olmam için?
Mesela soğukta 1 saat yürüdüğüm için hasta oldum. 1 hafta sonra iyileştim. Tekrar aynı şartlarda yürürsem tekrar hasta olabilir miyim yoksa şartların daha ağır olması mı gerekir hasta olmam için?
0
Wakatakakage
(25.11.21)
soğuk algınlığının, soğukta yürümekle ilgisi yok. bağışıklık sisteminin zayıflaması ile ilgisi var. iyi beslenir, spor yaparsan soğukta 24 saat kalsan gene hasta olmazsın.

soruna yanıt ise, bu anki bağışıklık sistemin ve vucut direncine bağlı bir durum.
0
orpheus
(25.11.21)
Soğuk algınlığı için soğukta yürümenize gerek yok zira soğuğun kendisinden değil başta rinovirüs olmak üzere çeşitli virüs türleriyle enfekte olmanız sonucunda soğuk algınlığı geçiriyorsunuz.

Bağışıklığınız da hangi virüsün hangi mutasyonuyla enfekte olduğunuza göre değişir. Daha sizde hastalığa sebep olmamış başka bir virüsle karşılaşırsanız yeniden hasta olmanız yüksek ihtimal. Aynı şekilde virüsler sürekli mutasyona uğradığı için aynı yıl içerisinde birden fazla kere hasta olabilirsiniz.

Covid ve gripte geçerli olan aynı dinamikler bunda da geçerli kısaca.
0
akhenaten
(25.11.21)
Soguk alginliginin sogukta yurumekle ilgisi var. Zira, hastaliga virusler yol acsa da soguk burada senin viruse karsi direncini dusuruyor ve sonucta hasta oluyorsun. Yani yazin ayni viruse maruz kalsan bir sey olmama ihtimali cok daha yuksek. Yuzlerce yildir bosuna soguk alginligi denilmiyor.

Bence de kismi bagisiklik mumkun olabilir.
0
ahm1
(25.11.21)
Arkadaşım kendisini soğuğa alıştırmak istiyordu. Bir süre kışın odanın penceresi açık uyudu. Hasta oldu, iyileşti, tekrar devam etti. Bir süreden sonra soğuğa alisti. Şimdi 10 derecede bile gömlekle dolaşıyor hiçbir şey olmuyor. Yani bence bağışıklığı var soğuğun. Üzerine gittikçe üşüme ve hastalanma eşiğin değişiyor.
0
sckxyss
(25.11.21)
soğuk algınlığı viral bir hastalıktır. hatta covid19 ile akraba koronaviruslerin de yol açtığı bir hastalıktır. soğukta bir etmen ama tek başına yeterli değil zaten arkadaşlar yazmış.
0
false pretension
(25.11.21)
(2)

sizce gıda sektörü ekonomiden nasıl etkilenir

isimsiz uye
olumsuz anlamda etkilenmeyecek sektör olmayacağının farkındayım ama tekel ve gıda işi bitmez goygoyu var, siz ne düşünüyorsunuz?
olumsuz anlamda etkilenmeyecek sektör olmayacağının farkındayım ama tekel ve gıda işi bitmez goygoyu var, siz ne düşünüyorsunuz?
0
isimsiz uye
(24.11.21)
Gıda sektörü çok geniş. İthalat yapan fabrikalar için bitmez. Üretim ve hizmet birbirinden ayrı değerlendirilmeli. Üretim için ham madde sorunu olursa olumsuz etkilenebilir. Bir de gıda sektörü tarımla bağlantılı. Fiyatlar artar kısaca.
0
dissendium
(24.11.21)
Zannedersem bu kriz en fazla orta sınıfa hitap eden işletmeleri vuruyor. Şimdiye kadar duyduğum yorumların dengeye ulaştığı nokta burası.

Gıda sektörü için de atıyorum lüks restoranlar ve ucuz lokantalar ve büfeler daha az etkilenirken orta sınıfa hitap eden cafe ve orta karar restoranlar diğerlerine göre ziyadesiyle fazla zorlanıyor şu anda.

Kendi gözlemlerime göre konuşacak olursam ucuz börekçi, büfe ve dönercilerin işine bile geliyor olabilir şu durum. "orta sınıfın" birçoğu buraların müdavimi oldu şu sıralar, yemeğini kendi getirmeyen herkes buralardan sipariş veriyor.
0
akhenaten
(24.11.21)
(12)

Şu logoda bir şeyi değiştirecek olsanız, bu ne olurdu?

anladespina
Logodan beklentim minimal ve modern olması, fazla göz yormaması. Ayrıca Instagram gibi yerlerde logo küçüleceği için ne yazdığı / neyi ifade ettiği açık olsun istiyorum.Düzenleme: Öneriler doğrultusunda biraz güncelledim (Açık mavi tonda olan hali güncel hali).
Logodan beklentim minimal ve modern olması, fazla göz yormaması. Ayrıca Instagram gibi yerlerde logo küçüleceği için ne yazdığı / neyi ifade ettiği açık olsun istiyorum.

Düzenleme: Öneriler doğrultusunda biraz güncelledim (Açık mavi tonda olan hali güncel hali).
0
anladespina
(24.11.21)
Yazi olmazdi
0
floydian
(24.11.21)
@floydian yani yalnızca insanımız mı kalırdı? Baş harfleri dahi olsun yazı bulunmamalı mı sizce?
0
🌸anladespina
(24.11.21)
Yazı olmamalı +1
Olacaksa da kafanın dışına taşmamalı bence
0
Yavuşuhlu
(24.11.21)
daha az formal bir yazıtipi kullanırdım, anlaşılır psikoloji ile uyumlu
0
freebird5406_2
(24.11.21)
Çenenin devam eden çizgisini yazıya kadar çıkartmazdım.
0
curukturpkokusu
(24.11.21)
*arka plan rengini lacivert yerine daha açık bir mavi veya turkuaz ayarında bir renk yapardım.
*yazıyı kafanın içine değil, logonun altına yazardım ve kesinlikle yazı puntosunu küçültüp daha dinamik bir punto seçerdim.
*kafanın içine farklı bir obje yerleştirirdim. ışık, güneş, yaprak, beyin vs.
*bu logo bir iş yeri logosu ise türkçe karakterler kullanmamaya özen gösterirdim çünkü daha sonra mail adreslerinde, web sitesinde domain alırken falan baya sıkıntı çıkarıyor.
0
burty
(24.11.21)
saçı olmadığı için "erkek" izlenimi var. Bu canımı sıkardı. yazının kafayı delip çıkması yine canımı sıkardı. kafa ve yazı birbiriyle uyuşmadı ya kafada ya yazı da blr sorun var
0
velvetmorning
(24.11.21)
İnsan silüeti ve fontu değiştirirdim.

Yani tamamını.
0
perfectlysplendid
(24.11.21)
Tamamini +1
0
all girls dream
(24.11.21)
İlla yazı olacaksa baş harflerini kullanırdım. Bir de kaligrafi ile harfleri logoyla bütün haline getimeye çalışırdım.
0
kimlanbu
(24.11.21)
yanlizca bas harfleri kullanip kulak yapardim bir tane, madem elimizde siluet var.
0
cooperr
(24.11.21)
Kafa çok ayrıntılı, biraz daha stilize edilebilir surattaki her kıvrımı göstermesi çizimi çok ağırlaştırmış. Yazı çok kaba duruyor, daha zarif fontlarla çizimle bütünleştirilebilir. Arkaplan rengi çok cırtlak, pantone gibi bir katalogdan daha gözü yormayacak bir ton seçilebilir.

Bu saydığım üç özellik yan yana gelince logoyu çok eskitiyor, örneğin windows 98 sistemde internet explorer tarayıcıda çevirmeli bağlantıyla bağlandığımız bir sitede bunu görebiliriz ancak.

Modernize etmeniz daha iyi olur bence.
0
akhenaten
(24.11.21)
(12)

Son yıllarda geliriniz döviz bazında ne kadar düştü?

gmzo
2017 Haziran'da maaşım 1030 euroymuş, bugün itibariyle 530 euro. Devlet kurumunda araştırma görevlisiyim. 750-800 eurolara alışmıştık ama dün bu hesabı yapınca sinirim bozuldu.
2017 Haziran'da maaşım 1030 euroymuş, bugün itibariyle 530 euro. Devlet kurumunda araştırma görevlisiyim. 750-800 eurolara alışmıştık ama dün bu hesabı yapınca sinirim bozuldu.
0
gmzo
(24.11.21)
Nisan 2017'de mevcut işime başladım. O zaman 2030 dolardı. Şimdi 1030 dolar...
0
mey17
(24.11.21)
2019'da 1000 dolar alıyordum, şu an 384.
0
akhenaten
(24.11.21)
valla ben de ar görüm, ilk başladığım yıla kıyasla yarıya inmiştir :D ki bu sırada dil tazminatı, kıdem mıdem arttı. son yıllarda da herhalde 2/3e inmiştir
0
passion rules the game
(24.11.21)
İş hayatına Mayıs 2020'de başladım, o zaman maaşım 390 dolardı. Hala aynı şirkette çalışıyorum, aldığım zama rağmen şu anki maaşımı 286 dolar.
0
deveyidiken
(24.11.21)
"Hani herkes 30-40 bin kazanıyordu burada?" demek istiyorum öncelikle. Sonra da cevap veriyorum: Kamudayım ve enflasyonun çok çok altında zam aldığımız için dolar bazında da alım gücü açısından da son 3-4 senede yarı yarıyadan fazla düştü. Eskiden birikim yapabilirken şu an zor geçiniyorum.
0
prole
(24.11.21)
from 1700$ to 840$ baya %50 yemişim. psikolojik etkisi ise %70 ama
0
avatar is back
(24.11.21)
%45 düşmüş dolar bazında.
0
unalub
(24.11.21)
@avatar is back haklısınız psikolojik etkisi hatta reel etkisi daha da fazla, çünkü ödediğimiz dolaylı ve dolaysız vergiler de arttı. bir de onları karşılaştırmak lazım birkaç sene öncesine göre.

kamu kurumlarında @prole'nin dediği gibi zaten çok az zam alıyoruz ama, görünüşe bakılırsa özel sektörde de maaşın erimesini engelleyebilen pek yok.
0
🌸gmzo
(24.11.21)
Ben hafif comezken 3bin dolar aliyordum su an hesaplayasim yok. Uzebilir.

Cok yurt disi teklifini reddettik o donem :)
0
divit
(24.11.21)
2010-11 yılında 5bin dolar olan maaş, şimdi benzer pozisyonda 1500 dolar etmiyor, belki yılbaşı zammı ile 1,5-2bin arası olur..
0
nuisance
(24.11.21)
2016'nın başında şimdiki işime girdiğimden bu yana dolar bazında %10 azalmış. Yine iyiymiş benimki. (Şimdiki doları 12 aldım, 13 alınca %17 azalmış oluyor.)
0
peki madem
(24.11.21)
2018'de girmiştim işe, yıllık %30'dan fazla zam almama rağmen (son zammı saymazsam) şimdi hesapladım tam 1249 dolar içerideyim.
0
roket adam
(24.11.21)
(9)

Huzur hakkı vs 300 tl

noxell
Selamlar,Bir derdimi paylaşıp sizinle fikir alışverişi yapmak istiyorum. Tam bir orta sınıf tedirginiyim şu an.Uzun zamandır çok uygun fiyatlı bir dairede oturuyorum. Apartman geçtiğimiz ay satıldı. Yeni ev sahibi daireye %45 zam yapıyor. Oysa ki Tüfe oranı olan %17.09'dan fazla yapamaz. Avukatla bi
Selamlar,

Bir derdimi paylaşıp sizinle fikir alışverişi yapmak istiyorum. Tam bir orta sınıf tedirginiyim şu an.

Uzun zamandır çok uygun fiyatlı bir dairede oturuyorum. Apartman geçtiğimiz ay satıldı. Yeni ev sahibi daireye %45 zam yapıyor. Oysa ki Tüfe oranı olan %17.09'dan fazla yapamaz. Avukatla birlikte gidip konuştum, anlaşamadık tam. Dava açayım o zaman diyor.

1100 tl olan kirayı 1600 tl yaptı. (1600'den 1 tl aşağı inmiyor) Oysa ki yasal olarak en fazla 1300 tl olabilir. İki avukatla görüştüm, 1300 tl yatır geç dediler. Çok uzun sürüyormuş dava süreci, ben avantajlı konumdaymışım. 1 yıldan önce sonuçlanmazmış. Ben de en fazla o kadar kalırım herhalde, bilemiyorum. Bir de bu evde pek kalmıcam şu an, biraz kenarda dursun diye tutuyorum.

Ama bu süreçte beni sürekli arayıp taciz eder gibi geliyor tabiri caizse. Ben de 1300 verecekken 1600 verip huzur hakkımı koruyayım mı? 300 tl fazla verip kafam rahat etsin diye düşündüm ama kerizlik de oluyor biraz tabii. Siz ne dersiniz?
0
noxell
(23.11.21)
Ayağı kayanın treni kaçırdığı bir zamandayız, ben kendi adıma şöyle ilerlerdim

Eğer avukatların ilerde başım ağrımayacağına dair dediklerine güveniyorsam ve bütçeme uygun başka bir ev bulabileceğimi düşünüyorsam kirayı 1300'den verir ve aynı anda ev arayışına başlar bulunca da çıkardım.

Eğer bütçeme uygun başka bir ev bulacağıma inancım yoksa ve avukatların da sözleri çok rahatlatıcı gelmediyse 1600 liraya indirmeyi kendime kar sayıp kabul ederdim.
0
akhenaten
(23.11.21)
Böyle bir çakala hayatta 300 TL fazla vermezdim. Para sokakta bulunmuyor. Size her ay hiçbir şey yapmadığınız hâlde 300 TL veren var mı? Yoksa siz de kimseye fazladan 300 lira vermeyin. Avukat değilim de artış yasal oranın üstündeyse zaten kazanma ihtimaliniz yüksek davayı.
0
dissendium
(23.11.21)
yerinizde olsam demeye kalmaksızın neredeyse aynı olayı yaşıyorum. defalarca konuştuk ama laf anlamıyor ben de bir şikayetiniz varsa mahkemeye başvurabilirsiniz diyerek artık tüm iletişimi durdurdum. önümüzdeki aydan itibaren yasal oranda zamlı olarak ödemeye devam edeceğim.

300 lira sizin için huzurumdan önemli değil diyebileceğiniz bir meblağ ise neyse fakat diğer türlü bu işin sonu yok. seneye yine %50 zam isterse ne yapacaksınız?
0
hadsafhada
(23.11.21)
bir dakika bile durmam gerekirse çadirda kalirim. evini başina çalsin. minnet etme. mal adamin. başina dizine dursun de çik.
0
tunaktunaktun
(23.11.21)
emlakkulisi.com

Daireyi aldığında sizin eski ev sahibiyle yaptığınız sözleşmeyi de üstüne almış oluyor. kafasına göre zam yapamaz. versin mahkemeye madem o kadar inanmış.
0
zoghurt
(23.11.21)
huzur önemlidir hele de oturduğunuz evde çok önemli.

yeni alan kişinin mahkemeye verme hakkı var, o süreçte dava ile v.s. uğraşırsınız, kaybederseniz masrafları ödeyip tahliye etmek durumunda kalırsınız. süreç boyunca aramalar mesajlaşmalar mahkeme v.s. hep bi yerden aklınızda olacaktır.

ucuza oturduğunuzun kendiniz de farkındasızın zaten, ki gördüğüm kadarıyla fiyatı x2 felan da yapmamış. sizin yerinizde olsam 1500tl teklif eder oturmaya devam ederdim, tahminim ev sahibi makul teklifi kabul edecektir.
0
nuisance
(24.11.21)
1 hafta daha 1300 de diretirdim. mahkemeye verin falan derdim (adamın kavga çıkarmayacağına eminsem) sonra 1500 son fiyatım der çekilirdim büyük ihtimal
0
gizemli dede
(24.11.21)
Tekrar kira tespiti için açılan mahkeme 60. Aydan sonra açılabiliyor. Ve bu mahkemenin tüm masrafları ev sahibinw ait oluyor. Çünkü davayı zaten evinin değeri tekrar hesaplansın diye açıyor, sizi evden çıkartmak için açmıyor. Zaten evden çıkartamaz öyle durup dururken. Ve evet bu dava en az 1 sene sürecek vs. Size giren çıkan yok yani.

Senelik 3600 tl. Tatile gidersiniz yahu. Neden ev sahibinize tatil ısmarlayın ki? size boştan 300 tl veren oluyo mu her ay, hayır.

Kaç senedir oturuyorsunuz siz bu evde?
0
zimbirik
(24.11.21)
Ben böyle konularda orta yolu bulma taraftarıyım. Çünkü evde değişecek, tamir edilecek bir şey olur, yine başınız ağrır. yasal sınır 1300, ev sahibinin istediği 1600 ise, 1450-1500'te anlaşalım derdim. Diretmeye devam ediyorsa da buyur dava aç diyerek 1300 ödemeye devam eder, yeni ev aramaya başlardım.
0
gmzo
(24.11.21)
(1)

APA'da atıflar arasında yazarın cümlesini bulma?

The colors of my sea perfect color me
GünaydınApa'da aynı paragrafta bir atıftan sonra 4-5 cümle var ve bu cümlelerin sonunda başka bir atıf var. Şimdi atıflar karışmasın diye bize okulda hoca, X'in de dediği gibi bla bla bla (1989:5). şeklinde göstermişti. Burada nasıl yazarın atfını bulacağım? Şöyle örnek vereyim: Örnek örnek örnek...
Günaydın

Apa'da aynı paragrafta bir atıftan sonra 4-5 cümle var ve bu cümlelerin sonunda başka bir atıf var. Şimdi atıflar karışmasın diye bize okulda hoca, X'in de dediği gibi bla bla bla (1989:5). şeklinde göstermişti. Burada nasıl yazarın atfını bulacağım? Şöyle örnek vereyim:

Örnek örnek örnek... örnek (Yılmaz, 2000:34). Yazı yazı yazı yazı. Bla bla bla.... bla. Bişi bişi bişi... bişi. Devam devam devam.... devam. Misal misal misal... misal(Çelik, 2013:78).

Makalenin yazarı da X olsun. Yukarıdaki pragrafa neresi X'in neresi Çelik'in?
Bunu nasıl anlıyorsunuz?

Teşekkürler.
0
The colors of my sea perfect color me
(23.11.21)
Bu konu çok yanlış anlaşılıyor, sizin bir kaynakta okuduğunuz bütün cümleler o makaleyi yazan kişinindir. Alıntılanan kişinin cümleleri doğrudan alıntılanacaksa o cümleler girintili şekilde ve tırnak içinde verilir.

Alıntı yaptığınız kişinin cümlelerini kullanamazsınız.

Alıntı yapılan kişinin konu hakkında ne dediğini anlamak için kendiniz açıp kaynağa bakmalı ve kıyaslamalısınız.

Örneğin birinci kaynağımız şu olsun, 1993 yılında yazılmış ve Abc yazarı tarafından yazılmış olsun;

"Eskiden insanlar daha anlayışlılardı, birçok konuda daha tahammülkar davranıyorlardı."

Sizin okuduğunuz makale ise 2021 yılında Xyz yazarı tarafından yazılmış olsun ve şöyle densin;

"90'lı yılların ilk yarısı içinde yaşamış olan insanların kendilerinden önceki dönemleri uzlaşmacı bir karakterde gördükleri anlaşılır. Abc. (1990)"

Şimdi bu alıntıda neresi ABC yazarının fikri? Hiçbir yer. Abc yazarı burada kendisi bir örnek olarak bulunuyor ve Xyz yazarı onunla ilgili bir çıkarım yapmış. Eğer siz bu cümlede bir şeylerin yanlış olduğunu düşünüyorsanız verilen kaynağa gidip bakıp makalesini okuduğunuz yazarın kritiğini sorgulayabilirsiniz. Bunun için alıntı yapılıyor.

Verilen bir referans size makale yazarının orada yazdığı tezi neye dayandırdığını gösterir. Alıntı yaptığı kişinin fikirlerinin ne olduğunu değil. Alıntı yaptığı kişinin fikirlerine tamamen zıt konuşuyor veya onu yanlış anlamış dahi olabilir.

Yani o cümlenin hiçbir yeri alıntı yapılan yazarlara ait olmayabilir. Alıntı yapılan yazarları doğru yansıtmıyor olabilir.

Eğer bahsettiğiniz şey hangi cümle hangi alıntıyı temel alarak yazılmış gibi bir şey ise; bu durumda bu referanslar cümle sonunda ya da verilmek istenen fikir, örnek, yargı, görsel her neyse verildikten sonra onun sonrasında verilir. Yani bir kişiye ait bir referans görüyorsanız, ondan önce gelen öbek o referans üzerine yazılmıştır.

Sizin örneğinizde "Örnek örnek örnek... örnek " kısmı Yılmaz kişisinin eseri, "Yazı yazı yazı yazı. Bla bla bla.... bla. Bişi bişi bişi... bişi. Devam devam devam.... devam. Misal misal misal... misal" kısmı Çelik kişisinin eseri dayanak gösterilerek yazılmış.

Ama bunun tamamı X'in yani makale yazarının.
0
akhenaten
(23.11.21)
(3)

Edebi bir mekan tasviri konusunda yardım

utherofo
1-1.5 sayfalık mekan betimlemesi yapmam gerekiyor nasıl olması gerektiği konusunda yardımcı olabilecek biri var mı,ben hiç anlamıyorum da.Mekan gerçek bir yer ya da kurgusal olabilir,mekanın özellikleri,insanda uyandırdığı çağrışımların vs edebi bir dille anlatılması lazımmış,yardımcı olursanız çok
1-1.5 sayfalık mekan betimlemesi yapmam gerekiyor nasıl olması gerektiği konusunda yardımcı olabilecek biri var mı,ben hiç anlamıyorum da.Mekan gerçek bir yer ya da kurgusal olabilir,mekanın özellikleri,insanda uyandırdığı çağrışımların vs edebi bir dille anlatılması lazımmış,yardımcı olursanız çok sevinirim
0
utherofo
(21.11.21)
Tam olarak ne istediğinizi anlamadım, ama bu soruyu sorduğunuza göre çok da akademik bir çalışma falan yapmadığınızı varsayıp iş görecek bir yol olarak birkaç şey söyleyebilirim.

Google images, pinterest, tumblr gibi mecralardan kafanızda yaratmaya çalıştığınız ya da sizden istenen bütünle az çok uyuşan bir görsel bulun. İç dizayn bloglarına vesaire bakabiliriniz.

Sonra o fotoğrafta özellikle belli başlı klasik tasarımları yapabildiğiniz kadar tespit edin. Örneğin perdeden bahsedecekseniz kruvaze perdeleri "perdeler iki yana ayrılıp iplerle bağlanmıştı" diye tarif edip yüzlerce yıllık tasarımı çok ilginç bir şeymiş gibi anlatmanız manasız. Bunun yerine kruvaze tanımını kullanmanız daha yerinde olur.

Eğer bu tasarımların adlarını bilmiyorsanız perde türleri, masa çeşitleri, halı desenleri vesaire diye aratıp eşleşen şeyler olup olmadığına bakın.

Sonra bu mekanı tarif etmeye başlayın, öncelikle genel bir hava sunun örneğin içeri girdiğinizde ilk ne hissediyorsunuz sorusuna cevap olabilir. Bazı mekanlara gözü kapalı da girseniz oranın ne olduğunu bilirsiniz, eczanelerin kendilerine has kokusu vardır mesela. İlk göze çarpan şeyler neler? Buna cevap verebilirsiniz. O mekanın görünüşünün sizde uyandırdığı hisleri anlatabilirsiniz, örneğin depolar genellikle kör ışıklı ve kasvetli ortamlardır, gibi.

Sonra eşyaları ve eşyalar hakkındaki fikirlerinizi yazmaya başlayın; yine örnek olarak bir tablonun orada çok absürt durduğunu düşünüyor olabilirsiniz, mesela bu tablo aslında bir sarayda olmalıyken adını duyuramamış hangi yetenekli ressamın değer görmemiş tablosuydu acaba?

Vesaire vesaire, durum bu.
0
akhenaten
(22.11.21)
Bence burada esas olay şu: öyle betimlemelisiniz ki okumuş değil izlemiş kadar etki bırakabilsin. Gerçek detaylar + o nesneye dair benzetmeleriniz ve çağrışımlara da yer vermelisiniz.

Betimleme konusunda ilk aklıma Marquez ve Yaşar Kemal geldi ama mekan özelinde örnek vermesi açısından Tezer Özlü'nün Eski Bahçe Eski Sevgi kitabındaki "Cafe Boulevard" öyküsünü öneririm. Dilerseniz özelden pdf'ini atabilirim.
0
Amaranta ursula
(22.11.21)
her zamankinin aksine, kolu sağa konuşlanmış devasa bir kapıyı kendime çekerek açtığım an fark ettim kapının ne kadar ağır olduğunu. bu kapıyı bu kadar ağır kılan şey neydi? ceviz ağacından olması mıydı yoksa bu kadar büyük olması mıydı? sanki yıllardır hiç insan yüzü görmemiş yaşlı bir adamın inlemesi gibi gıcırdayan kapı aralanınca içeri dolan gün ışığyla birlikte, kapının neden ağır olduğunu düşünmeyi bırakmıştım bile. içeriye dolan ışıkla birlikte bu ağaç dağ evinin gizemi beni içeriye doğru sürüklemeye başlamıştı.

ilk adımımı attığımda fark ettim zeminin kapı ile aynı ağaçtan yapıldığını ve evet, aynı yaşlı adam zeminde de beni karşıladı inlemesiyle. daha ilk adımımda merhaba dedi ve devamında attığım hemen her adımda ben buradayım diye hatırlattı kendisini. giriş kapısının hemen sağında yığılmış odunlar sanırım karşıdaki şöminede yanmak üzere sıralarını bekliyorlardı. şöminenin bacası en kısa yoldan tavana ulaşmak istememiş de içeride biraz dolaşmak istemişcesine uzanıyordu tavanda boylu boyunca. olası en uzak rotayı çizip terk ediyordu dumanlar bu kasvetli dağ evini.

gibi gibi devam edebilirsin.

şimdi bu duyuruya cevap verirken bir çırpıda yazdım bu arada.
0
reanarchy
(22.11.21)
(10)

10, 20, 30 yıl önceden "patlayacak" denilen teknolojiler nelerdi?

ya ben lan neyse
ben çocukken "insan ömrü artık 1000 yıl olacak" diye manşetler vardı. şu an o seviyeye gelinmedi sanırım.sizin yıllar öncesinden köpürtüldüğüne şahit olduğunuz teknolojiler neler, bugün gerçekten patladı mı?dipnot: cem yılmaz'ın "mars'ta su bulundu! ama kuyu suyuymuş içilmiyormuş." esprisi çok güze
ben çocukken "insan ömrü artık 1000 yıl olacak" diye manşetler vardı. şu an o seviyeye gelinmedi sanırım.

sizin yıllar öncesinden köpürtüldüğüne şahit olduğunuz teknolojiler neler, bugün gerçekten patladı mı?

dipnot: cem yılmaz'ın "mars'ta su bulundu! ama kuyu suyuymuş içilmiyormuş." esprisi çok güzel anlatmış derdimi.
0
ya ben lan neyse
(21.11.21)
Patlayanlar malum, klişe zaten görüntülü konuşma falan.

Asla patlamayan klişelere bir örnek de hapların öğün yerine geçmesi falan...

Daha sıradan bir olay belki ama divx playerlar vardı bir ara; vcd ve dvd player arası bir yerde kabul ediliyordu. asla gün yüzü görmeden yok oldular, ilk ortaya çıktıklarında baya kişi tarafından zikredildiğini duymuştum. Çıktığı gibi kayboldu ama...
0
akhenaten
(21.11.21)
Uçan araba
0
olaylar olaylar
(21.11.21)
Milli uçağımız göklerde.
0
apistogramma
(21.11.21)
3d yazici, en cok kolpalanan sonra taca atilan teknoloji oldu.
0
divit
(21.11.21)
yakın zamanda en hypelanan ve fos çıkan olay şu segway zımbırtısıydı. o da duyurulduktan 20 sene sonra falan dünyayı değiştirdi.

bir de 90'lardan iridium efsanesi var, onun da hikayesi epey ilginç. uydu telefonu olayı.

minidisc player'lar

hd-dvd olayı (blu ray alternatifi idi patates oldu)

microsoft zune
0
roket adam
(22.11.21)
3D sinema/tv ler. Çok popülerleşip zamanla kayboldular
0
senolll
(22.11.21)
Adını bilmediğim için Google'a sordum. İki tekerlekli Segway olarak çıkıyor. O isim doğru mudur yoksa bir marka ismi midir bilmiyorum. İlk çıkışında Dünya çapında yüzyılın icadı olarak lanse edilmiş, ne olduğu bir süre gizlenmişti.
Şimdi aklıma geldi de güldüm.
0
Mirket
(22.11.21)
minidisc player +1

zamaninda baya ovulmustu ama populerlesmeden yokoldu gitti.
0
cooperr
(22.11.21)
Bence VR
0
nhtzmc
(22.11.21)
2000’lerin basinda ginger’in acayip parlatildigini hatirliyorum. Ulasimda devrim, artik arabalari kullanmayacagiz vs. Bush surerken dustukten sonra yalan oldu.
0
gibicibicis
(22.11.21)
(2)

Bozuk besin

uykulu
Olay şu: marketten şu plastik kutu içinde parmak sucuk geldi dün akşam 17:00 gibiPoşeti bu akşam 19:00 da farkettim.Bozulmuş olabilir mi soğuk zincir kırıldı ?Tşk.
Olay şu: marketten şu plastik kutu içinde parmak sucuk geldi dün akşam 17:00 gibi

Poşeti bu akşam 19:00 da farkettim.

Bozulmuş olabilir mi soğuk zincir kırıldı ?

Tşk.
0
uykulu
(21.11.21)
Fotoğraf görünmüyor, ancak bozulmuş bir besini kokusundan ve tadından anlayabilirsiniz. Bu konuda biyolojik yapınızın size verdiklerine güvenin. Eğer kokladığınızda ve/veya tattığınızda size her zamankinden farklı bir his vermiyorsa bozulmamıştır.

Sucuk diğer etlerin aksine çok hızlı şekilde bozulan bir ürün değil. Uzun süre dışarda kalabilir, kalıyor da. Sadece çok nemli bir ortamda bulunmasın yeterli. Dün akşam 17'de gelen sucuk bugün 19'da bozuluyorsa onu soğuk zinciri kırılmadan da tüketmenizi tavsiye etmem.
0
akhenaten
(21.11.21)
Bir sey olmaz gom gitsin. Sucuk eskiden dolaba bile konmazdi.
0
divit
(21.11.21)
(2)

laptop tutucu

bebekbebesi
şundan almak istiyorum ama benim laptopları tutsun istiyorum. iki tane laptopum var kullandığım.onun için ne almam gerekir?laptoplar yatay duracak tabihttps://www.amazon.com.tr/BONTEC-E%C4%9Filebilir-Bilgisayar-Monit%C3%B6r%C3%BC-Boyutlar/dp/B07PN8XQ78/ref=rvi_3/262-0803307-1658307?pd_rd_w=yEKIF&pf_
şundan almak istiyorum ama benim laptopları tutsun istiyorum. iki tane laptopum var kullandığım.

onun için ne almam gerekir?

laptoplar yatay duracak tabi

www.amazon.com.tr
0
bebekbebesi
(21.11.21)
tutucudan kastınız nedir tam anlamadım ama geçenlerde şöyle bir şey dikkatimi çekmişti; tinyurl.com
0
akhenaten
(21.11.21)
size bundan lazım

www.aliexpress.com
0
lancelot du lac
(21.11.21)
(6)

Elektronik ürünlerden altın çıkarma

buffy de vampir sayılır
Bunu yapan, ya da yapmayı deneyen oldu mu hiç? YouTube önerilerinde karşıma şu video çıktı;https://youtu.be/1BOzNPvg-ucŞüphe ile yaklaşılması gereken bir video mu bu?
Bunu yapan, ya da yapmayı deneyen oldu mu hiç?

YouTube önerilerinde karşıma şu video çıktı;
youtu.be

Şüphe ile yaklaşılması gereken bir video mu bu?
0
buffy de vampir sayılır
(21.11.21)
Hayatta her şeyin bir değeri var. Elbette ki üreticiler cihazlarda iyi bir iletken olmasından dolayı altın kullanıyorlar ve bu da cihazın fiyatına dahil ediliyor zaten, çünkü cihazın üretimindeki gider kalemlerinden birisi de bu altın.

Videodaki kadar altın üretmek için videodaki kadar hdd pini ve elektronik parça kullanmak gerekiyor. Bu sana gerçekçi geliyor mu? Eğer bu parçaları bir yerden bol miktarda elde edebiliyorsan ve 4 gram altından daha az maliyetle bu parçaları alıp gerekli ayrıştırıcı ekipman ve kimyasalları sağlayabiliyorsan neden yapmayasın?

Böyle bile olsa "yoktan" 4 gram altın elde etmiş olmayacaksın, bildiğin ticaret yapmış olacaksın. Bunun yerine bilinen yollardan ticaret yapman daha kazançlı olur.
0
akhenaten
(21.11.21)
Evde verimli olmaz. Zannediyorum ki bu tip videolardan elde ettikleri kâr altından daha fazla. Yine de meraklanıp izlemek isterseniz şu kanal bedavaya anlatıyor. m.youtube.com
0
emirleblebikemir
(21.11.21)
altın oranı yüksek elektronik hurdayı ucuza bulabiliyorsan olur ya da altını elektronik komponentten ayıracak daha ucuz bir yöntem keşfetmen gerek.
0
reactionic
(21.11.21)
Denklem gayet basit.
Bir seyin egitimi varsa isin kendisi karli degildir zaten.
0
divit
(21.11.21)
O videolar kurnazların geçim kapısı. Videolarda bahsettikleri malzemeleri pazaryerlerinde satarak keriz.avi yapıyorlar. Evet elektronik malzemelerden ayrıştırılabiliyor ama bu 3-5 elektronik kartla olacak iş değil. Örnek olarak bir Cep telefonu hurdasında altın oranı 350ppm yani 1 karttan yaklaşık 35mg altın ayrıştırılabilir. 1 gr altın için 2858 adet karta ihtiyacınız var.
Elektronik atıklarda ki değerli metal oranları için tabloya bakabilirsiniz
ibb.co
0
delikedidilimiyedi
(21.11.21)
karlı değil. yurtdışında elektronik ürün atıklarını toplayıp toplu olarak bu işlemi yapan tesisler var. sizin türkiye'de parayla alacağınız atıklardan işlem ile elde edeceğiniz altın çok fazla olmayacaktır. hemde işlem riskli olduğu için riskleri var diye biliyorum.
0
kendicoplugundeotenhoroz
(21.11.21)
(5)

Direksiyon sınavını ilk seferde geçme oranı nedir?

ya ben lan neyse
veri ya da tahmininiz var mı?100 adaydan kaçı ilk seferde başarır?
veri ya da tahmininiz var mı?

100 adaydan kaçı ilk seferde başarır?
0
ya ben lan neyse
(20.11.21)
Benim zamanımda araç stop edince direkt kalıyordun. Şimdi 1 kez stop hakkı var. Dolayısıyla yüzde seksen geçiyordur bence.
0
adwokat
(20.11.21)
Bir hocadan 10 kişi ders alıyorsa bunların 8 tanesi kalır, 2 tanesi geçer. Geçenlerin sayısı 5'i geçmez. Bu işin sürücüyle alakası yok. Gözetmenler için gelir kapısı olmuş durumda. Adaylar sınavdan kaldıkça her hafta sınav ücreti alıyorlar. Eskiden puan sistemi varmış. Şimdi paralel parkta araba paralel olsa bile yeşil alana yeterince yakın değilse bırakıyorlar.
0
dissendium
(20.11.21)
%72.
0
j r r tolkien hayrani
(20.11.21)
Ben tam bir oran veremem ama azımsanmayacak bir insan tanıyorum bizzat kalan. Ben geçmiştim mesela, ama ben de kalsam kalırdım. Çünkü araç sürme alışkanlığı olan birinin refleksif olarak yapacağı birçok şeyi henüz alışkanlık kazanmadan bilinçli olarak yapmanız bekleniyor. Ek olarak sınav heyecanı var.

Birkaç ders alarak bu alışkanlıkların oturması biyolojik olarak mümkün değil. Mesela ben park için her yanaştığımda sinyal verip duruyorum, bunu düşünmüyorum artık, ama sınav günü "evet şimdi sınavın sonuna geliyoruz, sağa yanaşırken sağ sinyal vermeyi unutma, aynadan sağı solu da kontrol et, araçtan ineceğin zaman kapıyı açmadan yolu kontrol etmeyi de unutma. Tabi en önemlisi bütün bunları düşünürken el frenini çekmeyi unutma sakın" diye içinden bilinçli olarak planlamak gerekiyor bunları.

Ezberden metin okumak gibi bir şey bu. Eğer iyi ezberlemişsen rahatça geçersin. Eğer bir "kelime" unutursan bırakıyorlar ki bu da çok olası bir durum.
0
akhenaten
(20.11.21)
Yüzde 72nin neyini beğenmedin
0
buffy de vampir sayılır
(21.11.21)
(1)

tez yazarken alıntı yapma

Wakatakakage
"According to Teece (1994) sustainable advantage requires notonly the ownership of difficult to replicate assets but also unique and difficult to replicate dynamic capabilities. Corecompetencies are resources and capabilities that serve as a source of competitive advantage for a firm over its rivals
"According to Teece (1994) sustainable advantage requires not
only the ownership of difficult to replicate assets but also unique and difficult to replicate dynamic capabilities. Core
competencies are resources and capabilities that serve as a source of competitive advantage for a firm over its rivals.
Competencies act as a linkage between the firm’s internal resources and the current environment. Though two firms
might have the same resources, employing these resources to meet market needs will make one firm successful and
the other not so. The role of competence building in a firm is therefore of utmost importance."

şeklinde yazılmış ve sonra yeni paragraf başlamış. bunun tamamı aktaranla mı alınır? burada hangisi yazarın, hangisi Teece'nin tespiti olur?
0
Wakatakakage
(17.11.21)
Siz alıntılayacaksanız kendi gördüğünüz kaynak neyse onu alıntılamanız gerekir, yani Teece (1994) değil alıntı yapacağınız kişi.

Bu zaten mantıken de doğru olmaz, çünkü esas kaynağı bilmiyorsunuz. Dediğiniz gibi ne kadarı aktaranın ne kadarı kaynak yazarın fikri bilemezsiniz.

Örneğin ben "Wakatakakage (2021)'e göre kaynak gösterme konusunda bir takım belirsizlikler mevcuttur, bu durum yazarların kaynakçalarını oluşturmaları konusunda sorunlara sebep oluyor gibi görünmektedir." dersem

ve bir başkası benim bu dediğimi wakatakakage (2021) de kaynakça göstermek konusunda bir takım belirsizlikler olduğunu dile getirmiştir derse hatalı alıntılama yapmış olur. çünkü bu wakatakakage (2021)'in söylediği şeyi değil, akhenaten (2021)'in ondan yaptığı bir çıkarımı alıntıları aslında.

bu açıdan alıntı yapan kişinin;

1- akhenaten (2021) olarak kaynak göstermesi gerekirdi.
2- wakatakakage'nin eserine kendisi bakıp akhenaten'in çıkarımlarından bağımsız şeyler söylemesi gerekirdi.
3- eğer akhenaten'in çıkarımlarıyla aynı şeyi söyleyecekse wakatakakage'den alıntı yapması zaten yanlış, bu durumda akhenaten'den alıntı yapmalı.

kısaca siz hangi kaynaktan okuyorsanız onu alıntılamalısınız.

örn. "akhenaten (2021) bazı araştırıcıların kaynak gösterme konusunda yaşadığı belirsizliklerden bahseder", gibi.
0
akhenaten
(17.11.21)
(2)

ing sorusu

jimjim
girls' school attendance mı?school attendance of girls mü? neden?thanks.
girls' school attendance mı?
school attendance of girls mü?
neden?

thanks.
0
jimjim
(16.11.21)
İkisi de olur. Çünkü neden olmasın.
Ama girls' yerine ikincisini tercih ederim ben. Ama bir yerde "the" gerekiyor sanki, "of the girls" gibi, tam olarak ne demek istediğinize bağlı olarak.
0
kobuzchu kiz
(16.11.21)
School attendance rates for female students tarzı bir anlamdaysa ikincisi,

School attendance rates in single-gender schools tarzı bir anlamdaysa ilki.

Bana böyle daha olağan göründü en azından.
0
akhenaten
(17.11.21)
(8)

Batı Avrupalı/ Amerikalılarla Çalışırken Sorun Yaşıyor musunuz?

dreamnesiac
Kastettiğim günlük iletişim sorunları daha çok. Genelleme yapmak istemesem de bazıları bizi genelliyor sanırım:) Yazı dilinde mesela gayet kibar yazdığım bir maile "In anywhere in the world, in whatever language.." gibi bir cevap aldım az önce. Ben şeyi soruyorum, işte İngilizce sayfadan Türkçe'ye v
Kastettiğim günlük iletişim sorunları daha çok.

Genelleme yapmak istemesem de bazıları bizi genelliyor sanırım:)
Yazı dilinde mesela gayet kibar yazdığım bir maile "In anywhere in the world, in whatever language.." gibi bir cevap aldım az önce. Ben şeyi soruyorum, işte İngilizce sayfadan Türkçe'ye ve Lehçe'ye link yok neden bunlar raporda görünmüş. İlk kez yazıştığım biri, anadili İngilizce olan biri için daha kibar yazabilirdi gibi geldi. Benim sorular would'lar could'lar Cem Yılmaz misali :)

Eskiden yüzyüze toplantıya gittiğimde de bazı Doğu Avrupa ülkeleri dışında nezaketen bile hiç dialoğa girmeyen insanlarla çalıştığımı hatırladım düşününce.

Yakın coğrafyadaki insanlarla bu tarz sorunları daha az yaşıyorum sanki.

Ne diyorsunuz?
Teşekkürler
0
dreamnesiac
(16.11.21)
Bati Avrupa'da yasiyorum, gün içinde asya, amerika, avrupa, orta doğu herkes ile görüşüyorum.

Bir sorun yaşamadım hiç. Çok da öyle would/could da kasilmiyor is dünyası yani. Aldığınız cevabı da tam anlamadım açıkçası.
0
logisticsmanager
(16.11.21)
Bati Avrupa'da calisiyorum. Gun icinde Dunyanin her yerindeki ofislerle iletisimim var. Bahsettiginiz sorun kulturel bir sorun degil bireysel.
0
cleric
(16.11.21)
"Yazı dilinde mesela gayet kibar yazdığım bir maile "In anywhere in the world, in whatever language.." gibi bir cevap aldım az önce. Ben şeyi soruyorum, işte İngilizce sayfadan Türkçe'ye ve Lehçe'ye link yok neden bunlar raporda görünmüş. İlk kez yazıştığım biri, anadili İngilizce olan biri için daha kibar yazabilirdi gibi geldi."

Bu kısımdan hiçbir şey anlamadım açıkçası, ama ben kendi adıma sorun yaşamadım. Bence gayet uyumlu insanlar. Çalışma sahasına göre farklılık gösterebilir belki, ben akademik bir alanda saha çalışmalarında birlikte çalıştım. Belki atıyorum finans sektörü farklıdır...
0
akhenaten
(16.11.21)
almanya'da cümleyi ingilizce kurup, hatirlayamadigimda almanca devam ediyorum. hatta bazen türkce objelerde kullandigim oluyor. daha haci sen ne diyorsun diyen cikmadi :)
0
helenart
(16.11.21)
bir ihtimal farkinda olmadancok damarina bastiginiz bir ifade kulandiniz, ondan ters bir cevap gwlmis olabilir, is hayati acisindan duzgun is yapan turk nadirdir, duzgun is yapmayan batili nadirdir, isahlaklari kesinlikle daha iyi bizimkiler sark kurnuazligi diye dusunerek goz gore suc isleyecekler neredeyse. fakat nadir de olsa tabi anlayissiz bir bireye denk gelmis olabilirsiniz, is yerinde inigilzicesi iyi olan birisi sizin sektor acisindan kesin hata bir ifade olup olmadiginiz kontrol etsin bence emailde
0
mavicorap
(16.11.21)
Cevaplar için teşekkürler. Uzun yıllardır İngilizce kullanarak çalışıyorum, bu nedenle direkt dil üzerinden olan cevaplar doğru gibi gelmedi.
En yakın cevap @mavicorap'ınki bence, Türklerin ve bulunduğumuz bölgelerin iş yapışıyla ilgili önyargılar sanırım.
0
🌸dreamnesiac
(16.11.21)
amerikalılarla çalışmayı çok eğlenceli ve kolay buluyorum.
çok rahat ve çözüm odaklılar.
işi halledebilmek için gerekirse fazladan efor sarf edebiliyorlar ve bunu yaparken de mutsuz olmuyorlar.
avrupalılar biraz daha zor olabiliyor ama ülkeye göre değişkenlik gösteriyor o da.

hiç böyle bir tepkiyle karşılaşmadım şimdiye kadar, size denk gelmiş bence.

sektör: medya / post prodüksiyon
0
blatta hiberna
(16.11.21)
(5)

Amazondan sıfır monitörün çerçevesinde eğiklik

marlonbranda
Dün Amazon'un kendisinden 32" bir monitör aldım, bugün geldi ölü pixel vs yok fakat sağ üstte çerçevede montajda oluşmuş şöyle bir eğiklik mevcut -fotoda-, yani çok rahatsız edici bi şey değil ama göze takılıyor, sanki düşmüş de eğilmiş gibi. satmak istesem sorun çıkarır mesela orası.iade, değişim v
Dün Amazon'un kendisinden 32" bir monitör aldım, bugün geldi ölü pixel vs yok fakat sağ üstte çerçevede montajda oluşmuş şöyle bir eğiklik mevcut -fotoda-, yani çok rahatsız edici bi şey değil ama göze takılıyor, sanki düşmüş de eğilmiş gibi. satmak istesem sorun çıkarır mesela orası.

iade, değişim vs ile hiç uğraşmak istemiyorum açıkcası, amazona durumu anlatıp hediye çeki veya bir miktar iade istesem var mı böyle bi imkan? veya değişim yapacağım en son ihtimal.


siz ne yapardınız böyle bir durumda, kozmetik defoyu kabullenip kullanır mıydınız yoksa kafaya takar mıydınız?

imgyukle.com
0
marlonbranda
(14.11.21)
foto yok.
rahatsız olursan yolla. ben olsam göndermezdim ama görmek lazım tabi
0
sutlu nescafe
(14.11.21)
Ben değiştiririm. Böyle durumlarda içime bir "hoşnutsuzluk"(?) doluyor, diyorum ki şimdi bunu yollasam gitmesi gelmesi bir süre alacak, ayrıca ya gelen monitörde ölü piksel çıkarsa..." vs. vs.

Sonra içimdeki anneyi çıkarıp, "Evladım bu böyle kullanılmaz." dedirtiyorum. "İade hakkın var, ürün kusurlu daha ne olması gerekiyor? Bunun köşesi yamuk 300 lirasını iade edin bari desen edecekler mi sana? yok. E sen niye bunu böyle kullanasın?" deyip iade sürecini başlatıyorum.
0
akhenaten
(14.11.21)
amazondan alacağın elektronik eşyaları koşulsuz iade edebiliyorsun. 1 ay geçmediyse geri yolla. sıkıntı çıkarmazlar.
0
false pretension
(14.11.21)
iade et, yenisini al. kafan rahat olsun. ayrıca para verip ürün alıyorsun sonrasında dilencilik gibi oluyor hediye çeki verin bari filan demek.
0
ronartest
(14.11.21)
Valla ben olsam iade ederdim sıfır ürünü defolu kullanmak istemem.
Amazon bazen iadelerde bu problem kullanımı etkiliyor mu diye sorup bir miktar para iadesi teklif edebiliyor ürün iadesi yerine. Ama bunu siz teklif ederseniz kabul etmezler, onlardan teklif gelirse gelir.
0
mg3929
(14.11.21)
(4)

Virüsler evrim ağacının neresinde?

ya ben lan neyse
neticede yoktu ve bir yerden başladı.google a "virüs evrim" yazınca hep virüslerin mevcut evrimi listeleniyor. "evrim ağacı" da yazınca sitesine yönlendiriyor.ilk canlılık oluşurken virüsler ne konumdaydı?bakterilerden önce mi sonra mı ortaya çıktı? bilinen evrim ağacında yeri var mı?
neticede yoktu ve bir yerden başladı.

google a "virüs evrim" yazınca hep virüslerin mevcut evrimi listeleniyor. "evrim ağacı" da yazınca sitesine yönlendiriyor.

ilk canlılık oluşurken virüsler ne konumdaydı?

bakterilerden önce mi sonra mı ortaya çıktı? bilinen evrim ağacında yeri var mı?
0
ya ben lan neyse
(13.11.21)
Virüsler canlılığın oluşumunda yer almıyor. Çünkü hücresel canlılar değiller. Hatta virüsler canlı mı değil mi o bile belli değil.

"Virüs sınıflandırması, virüslerin taksonomik bir sistem içinde adlandırılma ve gruplandırılmalarını içerir. Hücresel canlıların görece oturmuş sınıflandırma sistemlerinde olduğu gibi, virüs sınıflandırması da süregiden tartışma ve önerilerin konusudur. Bu, büyük ölçüde, virüslerin henüz kesin bir şekilde "canlı" ya da "canlı olmayan" varlıklar olarak tanımlanamamış olmasından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla da virüsler, bitkiler ve hayvanlar gibi hücresel canlıları konu edinen biyolojik sınıflandırma sistemleri içine çeşitli nedenlerle sorunsuz bir şekilde yerleştirilememektedir."
0
himmet dayi
(13.11.21)
Şurada özeti var ama kesin kanaat yok.

www.nature.com
0
Euxinos
(13.11.21)
Tanımlara baktığınızda neden evrim ağacına yerleştirilmedikleri anlaşılıyor aslında, canlılığın ortak kriterleri arasında sayılan özelliklerden birisi de hücresel yapıda olmalarıdır. Hücrenin tanımında ise onun canlılığın tüm özelliklerini sergileyen, kendi kendi kendine yeten en temel yapı olduğu vurgusu öne çıkar. Tüm hücreler kendilerine yetecek enerjiyi üretebilecek kapasitedirler, virüslerse kendi başlarına enerji üretemezler. Haliyle "canlı" çatısı altında ele alınmıyorlar genel olarak. Ama tabi herhangi bir "cansızdan" farklı olarak genetik materyalleri var. Bu da işleri karıştırıyor.
0
akhenaten
(13.11.21)
bana kedicik derdi
(14.11.21)
(1)

İstanbul ekmek fiyatı

prole
Haberlerde 250 gram ekmeğin fiyatı 2.5 lira oldu haberleri geçti geçtiğimiz günlerde. Lakin bizim burada ekmek 3 aydır 2.5 liradan satılıyordu. Bu işte bir sorun mu var? Bu farkın sebebi nedir?
Haberlerde 250 gram ekmeğin fiyatı 2.5 lira oldu haberleri geçti geçtiğimiz günlerde. Lakin bizim burada ekmek 3 aydır 2.5 liradan satılıyordu. Bu işte bir sorun mu var? Bu farkın sebebi nedir?
0
prole
(13.11.21)
Doğrudur kararı beklemeden zam yapanlar olmuş, haberlerde bu da geçiyor zaten örneğin;

www.haberler.com

"Bazı ilçelerde 1 Eylül'den itibaren 2,5 TL'den satılmaya başlanan ekmek fiyatlarındaki yüzde 25'lik artış, İstanbul Ticaret Odası'nın (İTO) bu akşamki meclis toplantısı sona ermesiyle resmileşti.

BAZI FIRINLAR ZAMLI SATIYORDU
İstanbul'da ilçelere göre ekmek fiyatının değişkenlik gösterdiğini söyleyen fırıncılar, özellikle Büyükçekmece, Çatalca, Sarıyer, Ümraniye, Eyüpsultan, Bağcılar ve Şişli ilçelerindeki fırınlarda fiyat artışının henüz kesinleşmemesine rağmen uygulandığını söyleyerek tepki göstermişti."
0
akhenaten
(13.11.21)
(1)

bu mevsimde kıbrıs a gidilir mi?

bebekbebesi
ucuzdur insan yoktur vs diye düşündümhiç gitmedim
ucuzdur insan yoktur vs diye düşündüm

hiç gitmedim
0
bebekbebesi
(13.11.21)
Deniz, kum, güneş kısmı için şimdi uygub olmaz haliyle. Şehir gezisi olarak Kıbrıs'ın aman aman bir hali yok, daha ziyade yaz tatili için güzel Kıbrıs. Bu mevsimde Sapanca falan hem daha güzel hem de ekonomik olarak daha uygundur. Sonbaharda ormanlık bölgeler kesinlikle daha güzel oluyor.

Kıbrıs için diğer seçenek de kumarhane ve otelde kafa dinleme tatili modeli ki bu da dört mevsim yapılabilir bir şey. İster şimdi gidin ister kış ortasında.
0
akhenaten
(13.11.21)
(2)

kyk taksitlerimi birkaç ay ödemesem nolur?

floydian
kyk kredi taksitlerimi düzenli ödememe rağmen vergi dairesine aktarılmıştı yani şu an takibi vergi dairesinde. bu zaten normal pek çok kişiye oldu. benim sorum şu, birkaç ay geriden ödesem kyk taksitlerimi, mesela 3 ay hiç ödemeyip sonra yavaş yavaş eritsem gecikme faizi dışında bir zararı olur mu?
kyk kredi taksitlerimi düzenli ödememe rağmen vergi dairesine aktarılmıştı yani şu an takibi vergi dairesinde. bu zaten normal pek çok kişiye oldu. benim sorum şu, birkaç ay geriden ödesem kyk taksitlerimi, mesela 3 ay hiç ödemeyip sonra yavaş yavaş eritsem gecikme faizi dışında bir zararı olur mu? gecikme faizi cidden çok düşük çünkü ve kredi notuma etki etmiyor. sene başı zammına kadar ödemesem sonra ödemeye başlasam sanki daha avantajlı olurum gibi ne dersiniz?

sene başında en az 35-40 zam alacağım varsayımıyla ilerliyorum.
0
floydian
(13.11.21)
Gecikme zammı dışında bir şey olmuyor bildiğim kadarıyla. Benim borcum 6 ay kadar gecikmişti (başladığından haberim yoktu, erken başlamış) Bu sırada vergi dairesine geçmiş ve oradan da yapılandırma duyurusu gelince haberim olmuştu. Neticede ödedim, bir şey de olmadı.
0
akhenaten
(13.11.21)
Bir şey olmaz hocam kafanıza göre aralıklı olarak ödeyin. Zaten yapılandırma vs çıkıyor. Vergi dairesine aktarılsa da daire öyle kolay kolay haciz yapmıyor. Düzenli ödeme yapıyorsanız hiç uğraşmazlar. Belki 1 tl dahi ödememiş olanlara haciz yapmaya çalışıyorlar diye biliyorum. Sıra size gelene kadar çok zaman geçer zaten. Ben de yapılandırmadan önce 2-3 ayda bir ödeme yapıyordum bir sıkıntı olmamıştı.
0
bayc
(13.11.21)
(4)

Otoyol Ücretleri Gişe ve SGS Farkı

akhenaten
Selam, ehliyetimi yeni aldım ama anlamadığım bazı şeyler var. Şu iki listedeki ücret tarifesi mesela;1- KMO Anadolu Otoyolu 2021 Ücret Tarifesihttps://tinyurl.com/5fvcwukt2- KMO Anadolu Otoyolu 2021 SGS Ücretlerihttps://tinyurl.com/r626vz9pBirincisinde nereden girip nereden çıktığına göre ücretlendi
Selam, ehliyetimi yeni aldım ama anlamadığım bazı şeyler var. Şu iki listedeki ücret tarifesi mesela;

1- KMO Anadolu Otoyolu 2021 Ücret Tarifesi

tinyurl.com

2- KMO Anadolu Otoyolu 2021 SGS Ücretleri

tinyurl.com

Birincisinde nereden girip nereden çıktığına göre ücretlendirme yapılmış onu anlıyorum, SGS olayını anlamadım. Nedir bu olay? Nasıl bir mesafeye göre, neyi ücretlendiriyor?
0
akhenaten
(13.11.21)
SGS serbest geçiş demek. herhangi bir gişeden geçmeden, yol üzerindeki TAK altından geçtiğinde tahsilat yapıyor. Ana gişelere gelmeden veya çıktıktan sonra var.
0
obscure
(13.11.21)
Yok sistemin kendisini anlıyorum da, bu yaptığı 2-3 liralık ücretlendirmeler neyin ücretlendirmesi ki? Örneğin Mermerciler'den girip Kurnaköy 2'den çıksam 13,5 lira yol ücreti + 3 lira da SGS toplam 16,5 lira mı vereceğim onu anlamadım. Örneğin A kuzey-güney diyor, bu nedir?
0
🌸akhenaten
(13.11.21)
obscure'ında söylediği gibi o takın altından geçince tahsilat yapıyor.geçtiğin anda parayı çekecek.
0
biergarten
(13.11.21)
Dostum o tarifeleri anlayani ulastirma bakani yapiyorlar.

Ben ayni yoldan ayda 3 kere git gel yapiyorum her seferinde farkli para oduyorum.

Gecen aradim tam 15dk kavga ettim, dosya olusturdular.
bi baktim 35 tl iade etmisler.

Kendileri de bilmiyor yani.
Bagiriyorsa haklidir deyip iade ediyorlar.
0
divit
(13.11.21)
(4)

kaliteli/makul fiyatlı en iyi takım elbiseyi nereden alabilirim?

asırlardır yandaş bir süredir çağdaş
ilk defa takım elbise alacağım. hangi markaya bakmalıyım? ben 1000 lira civarı bir bütçe ayırdım ama internette 600-700'e de görüyorum. tüm tavsiyelere açığım.
ilk defa takım elbise alacağım. hangi markaya bakmalıyım? ben 1000 lira civarı bir bütçe ayırdım ama internette 600-700'e de görüyorum. tüm tavsiyelere açığım.
0
asırlardır yandaş bir süredir çağdaş
(13.11.21)
valla tan france'ın da dediği gibi, erkek takım elbisesinin tek bir kriteri var o da üstünüze tam olarak oturması. üstünüze tam olarak oturduğu takdirde pazardan da alsanız, sarar'dan da alsanız fark yok. bir renk beğenin ve denemeye başlayın.

takım elbiseyi internetten almak asla uygun değil, milimetrik ayarı tutturmanız gerek. bunun için mağazalara gidip tek tek denemek en doğru olanı.

youtu.be
0
akhenaten
(13.11.21)
Mağazadan alman en doğru olanı. İlaveten, O takım elbiseyle giymeyi planladığın gömleğin, kravatın ve özellikle ayakkabıların üzerinde olsun.

Gömlek kravat renk uyumu için değil. Tişört, kazak, spor gömlek vs üzerine ceket denenmez.

Pantolon bol geldiyse, belinden azıcık alıveririz diyen satıcıya inanma.

Bütçe önemli değil dersen ve İzmirdeysen Hugo Boss'un outlett mağazasına uğramayı unutma.

İster pazardan al diyen arkadaşa itibar etme. Önce kumaş kalitesi, sonra kesim'dir.
0
Mirket
(13.11.21)
damat iyi ama "ds damat" değil o düşük kaliteli markası. orada prova yapıp kolunu bacağını tam üstünüze oturacak şekilde ayarlatın.
0
xrated
(13.11.21)
Kiğılı da polyester takımlar oluyor. Senede 10 kere falan giyilecekse bence 10 numara. Fiyatlar da 600-700 dü Ağustos'ta. Hatta 100 lira farkla kravat, gömlek de vermişlerdi. Sürekli giyilmek değil, düğün dernek için alınıyorsa sıfır sorunla kullanırsınız.
0
baal
(13.11.21)
(2)

beslenme sorusu

Pertev nail
merhaba, her gün dönüşümlü olarak et, tavuk, köfte veya balık yiyorum. bunun bir zararı var mıdır? mesela tavuk makarna, et pilav, balık salata vs.teşekkürler
merhaba,

her gün dönüşümlü olarak et, tavuk, köfte veya balık yiyorum. bunun bir zararı var mıdır? mesela tavuk makarna, et pilav, balık salata vs.

teşekkürler
0
Pertev nail
(08.11.21)
Yakın ölçülerde lif almıyorsan kabız olursun, suyu fazla içmezsen protein artığı üreyi daha geç atarsın vs vs.
0
Zaman Tamircisi
(08.11.21)
Günlük diyetinizde zaten et ve et ürünleri bulunmalı, ancak her şeyde olduğu gibi miktarı önemli. Özellikle kırmızı et tüketimini haftalık ~500gr'ı geçmeyecek şekilde tutmanızda fayda var. Düzenli olarak fazla kırmızı et tüketmenin en bilinen zararı kalp damar sağlığı üzerine etkileri. Eğer fazla tükettiğinizi düşünüyorsanız kolesterolünüze baktırmanızda da fayda var.

Balık seçerken de her zaman somon gibi çok yağlı balıklar tüketmemeniz daha faydalı, kilo problemlerine yol açabilir. Başka bir önemli husus da büyük balıkları küçük balıklara oranla çok da az tüketin, çünkü büyük balıkların ağır metal içerikleri küçüklere oranla çok daha fazla.

Beyaz etin sorunuysa yetiştiricilikte yaşanan kanunsuz besleme yöntemleri uygulanması gibi şeyler... Örneğin antibiyotik takviyesi alan hayvanları tükettikçe antibiyotik direnci geliştirmeniz olası. Benzer risk hormon takviyesi alan hayvanlarda da mevcut, bunlar hormonal dengede düzensizliğe sebep olabiliyor düzenli tüketimde, onun için güvenli markaları tercih edin.

Bunları gözetirseniz bir sorun yok.

Not: dukan diyetinde olduğu gibi sadece et yiyerek yaşamadığınızı varsayıyorum, aksi halde bu kadar yoğun et diyetini 2 haftadan fazla devam ettirmemeniz gerekir. günlük aldığınız toplam kalori içinde et, süt ve süt ürünleri, tahıl, sebze ve bakliyat kendi paylarına sahip olmalı.
0
akhenaten
(08.11.21)
(6)

kulüp güzel bir dizi mi cidden?

veritaslibertas
sb.pek türk dizi izlemiyorum, tv de izlemiyorum.ama fi'yi çok övmüşlerdi, izledim ve aşırı abartılmış olduğunu gördüm.kırmızı oda mesela, öve öve bitiremiyorlar bir bölüm denk geldim çok sığ diyaloglar, beğenmedim kötü de demeyeyim de, yani..şimdi kulüpten çekiniyorum da merak ettim güzel mi cidden?
sb.
pek türk dizi izlemiyorum, tv de izlemiyorum.
ama fi'yi çok övmüşlerdi, izledim ve aşırı abartılmış olduğunu gördüm.
kırmızı oda mesela, öve öve bitiremiyorlar bir bölüm denk geldim çok sığ diyaloglar, beğenmedim kötü de demeyeyim de, yani..

şimdi kulüpten çekiniyorum da merak ettim güzel mi cidden?
0
veritaslibertas
(08.11.21)
Kırmızı oda başlı başına bir fiyasko zaten özellikle de ruh sağlığı alanında çalışıyorsanız asla izleyemiyorsunuz. Ben fi'yi sevmemiştim.

Kulüp'ün dün bir bölümünü izledik; fena değil gibiydi. En azından atmosferini sevdim ben. Yoksa senaryosunda abartılacak kadar bir şey yok.
0
fraise
(08.11.21)
Konusu türkiyedeki azınlık bir topluluğun etrafında dünyasında geçiyor bu bakımdan farklı, bu ilgini çekerse güzel çekmezse değil
0
freebird5406_2
(08.11.21)
Görselliğe çok özenildiği belli. Kostümler, makyaj harika. Müzikler özenle seçilmiş. Oyunculuklar için ekstra bir şey söylemeyeceğim, çünkü ülke standartlarında normal. Sadece teknik anlamda dünya standartlarında bir dizi olmuş bence, ancak oyunculuklar lokal standartlara göre değerlendirilebilir, kötü demiyorum.

Konu olarak da eğer Türkiye'deki Sefarad Yahudilerinin kültürüne ilginiz varsa ya da bu insanları merak ediyorduysanız, bizim ülke için son derece orjinal bir konuya sahip. bu zamana kadar neden hiç işlenmedi bu konu bilmiyorum. Aynı zamanda dönemin şehir yaşamını da güzel ele alıyor.

Yani bence teknik anlamda dizide bir sorun yok, eğer konuyu seviyorsanız seveceksinizdir.
0
akhenaten
(08.11.21)
Hic sarmadi, konuyu bile anlamadim.
0
divit
(08.11.21)
Kulübün ilk bölümünü izledim beğendim devam edeceğim.
0
mg3929
(08.11.21)
Ben çok beğendim, keyifle izledim. Hayatımda izlediğim en güzel değil ama bir zamanlar böyle bir Türkiye olduğunu görmek nostalji yarattı bende sanırım. Bu insanlar hala burda olsaydı bugün İstanbul nasıl olurdu diye düşünmeye sevk etti beni, ve galiba o yüzden de çok sevdim bu diziyi
0
euteamo
(09.11.21)
(8)

hepatit b testi istemeyen havuz :/

rewlack
cadde'de istek vakfının/lisenin havuzunu kullanan takımlar, kursiyerler ve hocalar var. ben de stil öğrenmek için özel ders veya grup dersi için aradım, detayları anlattılar. yalnız girişte, kayıtta rapor falan istemiyorlar. bu biraz hoşuma gitmedi ama tabi öte yandan tatilde şurada burada da aynı d
cadde'de istek vakfının/lisenin havuzunu kullanan takımlar, kursiyerler ve hocalar var. ben de stil öğrenmek için özel ders veya grup dersi için aradım, detayları anlattılar. yalnız girişte, kayıtta rapor falan istemiyorlar. bu biraz hoşuma gitmedi ama tabi öte yandan tatilde şurada burada da aynı durum. (tatilde şurada burada havuza girmeyeli 10 sene olacak) bunun hpv'si var, hepatiti var :/

gitmesem mi?
daha tedbirli başka seçenek neresi var?
bu durum normalse başka yerler neden test sonucu istiyor peki?

nenen ölsün burhan felek. çok uzaksın yaa.
0
rewlack
(07.11.21)
havuzdan hepatit b, c virüsleri kapma şansınız yok sayılacak kadar düşük. aksi halde zaten havuza gitmek bu kadar kolay olmazdı merak etmeyin. yani atıyorum evli olduğunuz kişinin sizi aldatması sonucu hastalık kapma olasılığınız eminim daha yüksek olurdu.

ayrıca test isteyen havuzlar da sonuçta bir sefer istiyor. bu da göstermelik bir durum... havuzun temizliğine dikkat etmeniz ve kriter olarak bunu göz önünde bulundurmanız sizi daha çok şeyden koruyacaktır. havuzun bakımı düzgün yapılıyorsa hastalık kapma şansınız testle alıp vasat durumda olan havuzlardan daha düşük olur.
0
akhenaten
(07.11.21)
istek vakfının havuzuna 7 yaşındaki yeğenim 2 yıldır haftada iki gün gidiyor, babası da stil öğrenmek için bir dönem yoğun şekilde gitti. ne çocuğu ne kendisi herhangi bir sağlık sorun yaşamadı ki kendisi de oldukça titiz ve dikkatli bir insandır.
0
hypathia
(07.11.21)
@hypathia
yani nickinizi bile hepatit A diye okuyacak haldeyim :D

istek vakfı bana da güven veriyor neblim kontrollü falandır diye. ama işte ne benim ne de sizin verdiğiniz argüman "ruşen amcanın oğlu sedat da yapmış bişey olmamış" tan öteye gidiyor.
0
🌸rewlack
(07.11.21)
:) işte o kısım da artık sizin kararınız, sizin kaygılarınız. yani mesela covid konusunda endişeli bi insanım, iki sene neredeyse evden çıkmadım, insan görmedim diyebilirim ama bi havuzdan hastalık kapma fikri beni endişelendirmiyor. ayrıca akhenaten in dediği gibi test isteyenler de ilk seferde istiyor ardından herhangi bir takip kontrol yok. yani hastalık riskini hiçbir zaman yok edemezsiniz. ben sadece etrafımdaki birebir tanıdığım insanların yaşadığı konuda bilgi verebilirim. karar size kalmış :))
0
hypathia
(07.11.21)
yıllardır bir sürü şehirde antreman için havuza gittim daha test isteyen bir havuz ile karşılaşmadım.

Sanırım neredeyse hepsi devlet havuzları olduğu içindir. (Üniversite, belediye, Gençlik Spor)

şu ana kadar havuzun kendisinden bir hastalık kapan arkadaşım olmadı, zira antreman yapılan havuzlar, otel vs.nin eğlence havuzlarına göre oldukça temiz oluyor. Sonuçta havuz suyu oldukça ilaçlı ve bir organizmanın içinde yaşaması be bulaşması hiç kolay bir durum değil.

Arada soyunma odasından mantar kapan arkadaşlarım olmuştu, ama bu durumu da uzun bir süredir (15 seneden fazladır) hiç görmedim. Ki bu da doğrudan havuz ile alakalı değil, spor salonunda hijyen riskleri havuza göre çok daha büyüktür.
0
yeninesiltupcu
(07.11.21)
Test isteyen de düzenli istemiyor ki. +1

Yani ben test yaptırdım negatifim ve havuza devam ediyorum diyelim, 3 ay sonra hepatit kaptım ve havuza girmeye devam ediyorum. Ben dahil kimse hepatit olduğumu bilmiyor ki?

Bence de göstermelik bu havuz kaydından önce test isteme işi.

Ha desen ki xxx havuz işletmesi var, 3 ayda bir düzenli test istiyor. Ona şapka çıkartırım.
0
John Bloor
(08.11.21)
valla her yer başka demekki.
benim daha önce gittiğim havuzlarda (ibb) periyodik olarak isteniyordu. hatta çok net hatırlıyorum, kayıtta sıra olduğunda testi şimdi yaptırmayın nasılsa geçerliliği bitecek, sıra gelince yaptırırsınız falan diyorlardı.
0
🌸rewlack
(08.11.21)
valla her yer başka demekki.
benim daha önce gittiğim havuzlarda (ibb) periyodik olarak isteniyordu. hatta çok net hatırlıyorum, kayıtta sıra olduğunda testi şimdi yaptırmayın nasılsa geçerliliği bitecek, sıra gelince yaptırırsınız falan diyorlardı.
0
🌸rewlack
(08.11.21)
(4)

Haritada nerelerden gitmişim uygulamasi

i-pek
Günün sonunda arabayla, bisikletle, yürüyerek fark etmez nerelerde dolasilmis olduğumuzu eforsuzca görebileceğimiz app var Mı? Tek tek simdi bisiklete geçiyorum falan diye elle seçmeden. Android için. Teşekkürler.
Günün sonunda arabayla, bisikletle, yürüyerek fark etmez nerelerde dolasilmis olduğumuzu eforsuzca görebileceğimiz app var Mı? Tek tek simdi bisiklete geçiyorum falan diye elle seçmeden. Android için. Teşekkürler.
0
i-pek
(07.11.21)
Geo Tracker: play.google.com
0
himmet dayi
(07.11.21)
Muhtemelen yıllar öncesinden kalan her adımınız kayıt altındadır zaten hali hazırda. Google maps timeline'ınızı kontrol ettiniz mi? timeline.google.com çok yuvalar yıktı.
0
akhenaten
(07.11.21)
Google maps günlük olarak kaydediyor zaten.
0
lappuntamento
(08.11.21)
Google maps time-line kapalıydı. Dün açtım ama hiç detaylı kaydetmemis, upuzun düz çizgilerle cokgen çizmiş.
Geo trackerda da kayıt a basmayı unuttum.
Daha eforsuz çalışan ve düzgün kaydeden bir şey var mıdır?
0
🌸i-pek
(08.11.21)
(6)

overthinking - aşırı düşünme

bebekbebesi
bir mesajdan, bir olaydan aslında hiç kastedilmeyen bir anlamı çıkarıp onun üzerine felaket senaryoları kurup bütün günümü, haftamı rezil ediyorum.bunu kendi çabamla nasıl aşabilirim?kendimi ikna etmeye çalışıyorum öyle olmaz saçmalama diye ama panik hali sürekli devam ediyor.
bir mesajdan, bir olaydan aslında hiç kastedilmeyen bir anlamı çıkarıp onun üzerine felaket senaryoları kurup bütün günümü, haftamı rezil ediyorum.

bunu kendi çabamla nasıl aşabilirim?

kendimi ikna etmeye çalışıyorum öyle olmaz saçmalama diye ama panik hali sürekli devam ediyor.
0
bebekbebesi
(07.11.21)
zgrydn
(07.11.21)
burcun su grubu mu?
yengeç-akrep-balık

öyleyse burcunu iyi öğren kendini tanı ve vesveseleri her fark ettiğinde arkasından, bu bir vesvese, varsayım ise bu bir varsayım de.
her bir cümlenin arkasından bir cümlede bunu kurmayı dene.
yani kendini ikna etmiyorsun, duruma dışarıdan sakince bakıyorsun, asla kendine kızma ve savaşma bu durumu artırır.

ya da depresyonda olabilirsin, taktik aynı ama yardım alman en iyisi böyle hayat geçmez
0
hopp
(07.11.21)
Kafaniza taktiginiz seyin sizin icin 3 gun-5 gun-1 ay ,artik ne kadar derseniz, sizin icin ne kadar onemsiz oldugunu dusunun.

Yillardir ayni sorunlar bas etmeye calisiyordum, bunu kesfettigimden beri cok daha kolay ustesinden geliyorum boyle seylerin.

Biri size kotu bir sey mi soyledi, bir hafta sonra onun sizin icin bir onemi olmayacagini dusunun mesela.
0
yaraticinick
(07.11.21)
Valla ise farkli bir acidan bakarsan bu duyuru bile cozum degil sorun olusturur cunku nasil fazla dusunmem diye dusundukce bu sefer de fazla dusunmemeyi fazla dusunmeye basliyorsun. Dolayisiyla sorunu sadece farkli bir zemine tasimis olursun. Pek caba sarfetmene gerek yok aslinda, meseleleri mesele etmezseniz ortada mesele kalmaz diyen kisiyi dinleyip meseleleri mesele etmemek yeter sadece.
0
j r r tolkien hayrani
(07.11.21)
Bunun temelinde yatan sebeplerden birisi güvensizlik duygusu. Benimle benzer şeyler yaşıyorsanız benim olayım şöyle;

Aynı şeyi ikili ilişkilerimde çok fazla yaşıyordum. En sonunda birlikte olduğum kişiye aklıma takılan her şeyi doğrudan sormaya başladım. Zaman zaman rahatsız hissediyordu, ama eğer sormazsam manasız şekilde böyle şeyleri kafamda büyüttüğümü dertleşir şekilde anlattım, o da beni anladı. Her şeyi sordum, bazen çok detaylıca irdeledim ve nihayet bu davranışım yok oldu gitti. çünkü artık güveniyorum. sorular sormaktan kendim vazgeçmedim, zamanla bu alışkanlığım kayboldu sadece, çünkü hiçbir zaman kuşkulu bir şeyle karşılaşmadım.

Benim güvensizliğime sebep olan şey birlikte olduğu kişiyi aldatıp bunu da marifet gibi her yerde anlatan çok fazla insan olduğunu keşfetmemle başlamıştı. Sonrasında kimseye güvenmemeye başladım. Karşımdaki kişi bana cevaplar vermeye çalışmasaydı ya da beni anlamak istemeseydi sanırım bu güvensizliği üzerimden atamazdım.

Demem o ki, güvensizliğinizin kaynağı neredeyse orasıyla yüzleşin. İrdeleyin. Somutlaştırın ki sizde tam olarak hangi mekanizmanın bu güvensizliğe sebep olduğunu ortaya çıkarıp sadece ona karşı tetikte olun. Bunu bulamazsanız her şeye karşı sürekli tetikte dolanıyorsunuz.
0
akhenaten
(07.11.21)
david burns- iyi hissetmek kitabını okumanı öneririm.
0
elitoangelito
(07.11.21)
(4)

Yeni Laptop İndirim Önerisi Verebilecek Var mi? (Kasım fırsatlarinda)

technicalte
SelamlarŞirkette iş icin kullanilacak bir laptop ariyorum ekran 15.6Autoacad vs kullanilacak, SSD en az 512 olmali, RAM de en az 8gbİslemci de en az i5Bütce max 10 bin falanEfsan kasim denen olaylarda guzel bir indirim kampanyasi var mi tavsiye edeceginiMarka model onerisi varsa o da olurTesekkurler
Selamlar

Şirkette iş icin kullanilacak bir laptop ariyorum ekran 15.6
Autoacad vs kullanilacak, SSD en az 512 olmali, RAM de en az 8gb
İslemci de en az i5
Bütce max 10 bin falan

Efsan kasim denen olaylarda guzel bir indirim kampanyasi var mi tavsiye edecegini
Marka model onerisi varsa o da olur

Tesekkurler
0
technicalte
(07.11.21)
amazon.com.tr de msi lar indirime giriyor. takip et 26 kasımda
0
xrated
(07.11.21)
İndirimsiz olarak da zaten tarif ettiğiniz tarzda laptoplar bu fiyatlara satılıyor.

örneğin; tinyurl.com

bu laptopun işlemcisi ryzen-5 5600h ki bu da intel için i7-11800h'a tekabül eden bir işlemci. ekran kartı rtx 3050. Bu da 8gb ram beklentinizi rahatça karşılayacak bir render performansı almanızı sağlar gerekirse. ssd ve ram seviyesi de istediğiniz gibi.
0
akhenaten
(07.11.21)
ryzen5 nasıl i7 'ye tekabül ediyor ryzen 7 olmasın o.
0
xrated
(07.11.21)
@xrated, i7 10. nesilden bahsediyordum, 11 nesil örnek vermişim haklısınız. tinyurl.com
0
akhenaten
(08.11.21)
(13)

Kadikoy barlar sokaginda yasanir mi?

serseri marti
Gencler ne dusunuyorsunuz, kadikoy barlar sokaginda (kadife sokak) bir daire kiralasam bekar bir erkek olarak, orada yasayabilir miyim, yoksa fittirir miyim gurultu vs'den? malum kiralar cilgin, bir tek orada uygun bir seyler bulabildim.
Gencler ne dusunuyorsunuz, kadikoy barlar sokaginda (kadife sokak) bir daire kiralasam bekar bir erkek olarak, orada yasayabilir miyim, yoksa fittirir miyim gurultu vs'den? malum kiralar cilgin, bir tek orada uygun bir seyler bulabildim.
0
serseri marti
(07.11.21)
Yaşanmaz
0
kisa
(07.11.21)
Ben yaşardım, ailem hep sessiz sakin, nezih emekli semti türünden yerlerde yaşamayı isterdi ve öyle de yaptılar hep. Ben de belki de ondan dolayı hep hareketli, olaylı, cıvıl cıvıl yerlere ilgi duydum.

Kapıdan inince olayın içinde olacağım yerleri seviyorum. Siz de severseniz yaşanır. Ama her saniye şu ses bir dursun artık diye kendinizi yiyip bitirecekseniz o sesler yıllarca her saniye yanınızda olacak. Sizin karakterinize bağlı kısaca.
0
akhenaten
(07.11.21)
bu sadece hareket sevip sevmemek değil, ben yaşamadım fakat yaşayanlar şundan şikayetçiydi özellikle yazın cam açık uyumak durumundasın fakat 24 saat bitmeyen bir gürültü, sen istesen de istemesen de evin içinde, yazın çok daha çekilmez oluyormuş
0
freebird5406_2
(07.11.21)
Nö dostum nö. Moda'da yaşayan arkadaşım bile şikayetçi gürültüden.
0
dreamnesiac
(07.11.21)
Tarz meselesi. Kabadayı filmindeki ali Osman'ın oğlu gibi bir hayatın varsa neden olmasın? Ama kimsenin duvarına işemeyeceğinin garantisi yok sanırım.

Bir de ufak bir ayrıntı vereyim, geçen cuma mevzubahis yerde oturuyoruz. Biraz ileride tatlış bir kedi koklaya koklaya kendi etrafında dönüyor. Dedim ki "çişini yapacak". Kedi mastırı eşim ise "toprak falan yok mümkün değil" dedi. Gerçekten de ufukta hiç toprak yoktu. Kedi utana sıkıla çişini kaldırım taşının hafif çukurda kalan köşesine yaptı. Ardından çişin üstünü kapatmak için tırnaklarıyla betonu kazımaya çalıştı. Uğraştı uğraştı, bir sağdan, bir soldan... Tırmalama sesi bir an bana kadar geldi. Sonra utanarak uzaklaştı. İşte o an dedim ki "Allah hepimizin belasını versin."
0
prole
(07.11.21)
ilk bir kaç gün, süpermiş burası dersin. sonra uykular haram olunca, nerden geldim buraya, dersin.

imza: iki sene modada yaşamış ve zor kaçmış biri.
0
scudman1
(07.11.21)
Birak yasamayi aksam saati ekmek almaya gidemezsin yolda bicak takabilirler acik havadan korona kapabilirsin.
Hayatim kadikoyde gecti 2 senedir gitmiyordum, bu hafta gittim sok gecirdim.

Beyoglunun eski halinden bile kotu olmus.
Turizm bolgeleri bile bu kadar karisik ve les degil.
0
divit
(07.11.21)
Asla yaşanmaz, daireyi bedava verseler bile gitmeyin. Müşteri olarak güzel ama sakin olarak berbat bir sokak.
0
BuddyGuy
(07.11.21)
Delirirsiniz. Ssokağın bitmeyen gürültüsünün dışında, oradaki binaların arkada bahçeleri ortak ve onlarca barın bahçesinin sesi ölümcül bir uğultu olarak evi dolduracaktır. Eğlence bitti sakinleşti derken iki ergen sevgili pencerenizin altında iki saat bağırarak kavga edecek. Sonrasında uyuyabilirseniz sabah evden çıktığınızda apartmanın önünde ya kusmuk ya idrar ya da en iyi ihtimalle kırık şişe olacak.
0
whoosie
(07.11.21)
asla.
moda saint josephin sokağından, insan kalabalığı nedeniyle taşındım ki yoğunluk kadife'yele kıyaslanamaz. hele bir de gürültü, kir pasak. evlerin hepsi depreme dayanıksız derin çatlaklı.

asla asla asla. parkta yatın daha iyi.
0
rewlack
(07.11.21)
Kişiye göre değişir. Ben yıllarca yaşadım ve takmadım gürültüyü. Hem şimdiki Ağaç Ev' in sokağında hem de Kadife' de yaşadım. Yatak odaları arkaya bakıyor zaten.
0
guitarissimo
(07.11.21)
moda komple sesli gibi anlatılmış da her yeri bir değil. mühürdar ve yaver bey'de yaşadım. sanki istanbul'da bile değilmiş gibi sakindi. ama barlar sokağı falan delirmek için birebir. acı çekmek istiyorsanız girin.
0
erenderk
(07.11.21)
Kadife sokakta kafayı yerdim herhalde ben, birkaç yıldır gitmiyordum geçenlerde bir gece oradan geçmem gerekti, walking dead seti gibiydi yemin ederim.
0
lappuntamento
(08.11.21)
(8)

Dating App - Görüşme öncesi yürütülen "iletişim dönemi" hakkında...

magni
Selam. Bir konuda fikirlerinizi öğrenebilmek istiyorum.Dating app'lerden eşleşip konuştuğum kişilerle whatsapp'a geçiyoruz ve bir süre de oradan iletişim halini devam ettiriyoruz. Sonrasında görüşüp durumlara bakıyoruz, nedir ne değildir diye.Benim eşleşip de iletişim yürüttüğüm kadınların tamamı, g
Selam. Bir konuda fikirlerinizi öğrenebilmek istiyorum.

Dating app'lerden eşleşip konuştuğum kişilerle whatsapp'a geçiyoruz ve bir süre de oradan iletişim halini devam ettiriyoruz. Sonrasında görüşüp durumlara bakıyoruz, nedir ne değildir diye.

Benim eşleşip de iletişim yürüttüğüm kadınların tamamı, görüşme öncesindeki o iletişim sürecinde hiç renk vermek istemiyorlar. Temkinliler, söylediğim güzel şeylere "Yüz yüze görüşülmeden belli olmaz" şeklinde cevaplar veriyorlar. Mesela arada seksi bir detay paylaştığımda frenleniyorum falan. Görüşme öncesi süreçte düz sohbet etmek istiyorlar sadece.

Bende durumlar bu şekildeyken, geçen gün bir arkadaşımla buluştuk. Sohbette Tinder, OkCupid mevzuları döndü. Arkadaş bana oradan konuştuğu birkaç hatunla olan sohbetlerini gösterdi. Henüz hiç görüşmemişler ama sanırsın ki 10. kez görüşecek kadar "sıcaklar". Görüşme sonrası evde yapacakları aksiyonlara kadar derin sohbetler falan...

Anlamadım valla. Bana denk gelen insanlar nasıl hep bu derece soğuk ve mesafeli olabiliyor da ona denk gelenler bu kadar sıcak olabiliyor.

Sizlerin dating app görüşmeleri öncesindeki sohbetleri genelde ne seviyede gelişiyor peki? Benimki gibi mi, yoksa arkadaşımınki gibi "daha sıcak" sohbetler mi?
0
magni
(06.11.21)
O iş değişiyor ya çok sıcak samimi olduğunda da işler yürümeyebiliyor.bi bakmışsın ghosting. Dating appler bizim ülkemizde işe yaramıyor
0
olaylar olaylar
(06.11.21)
kişiden kişiye göre değişir bu işin standartı yok. önemli olan yüz yüze görüştükten sonrası.
0
kelepir
(06.11.21)
Çok fazla şey etkili olabilir. Örneğin senin sohbet etme tarzın daha muhafazakar kalıyordur, karşındaki kişi kendisini sınanıyormuş gibi hissedip çekimser kalıyordur. Tam tersi, çok rahatsındır önce seni tanıyıp ısınmak istiyorlardır. Belki sebep sen değil karşındakidir, insanın tipi öyle ya da böyle karakterini de yansıtır, belki de hoşlandığın tip kişiler hep benzer bir sosyal çevreye tekabül ediyordur?

Ya da sadece böyle denk gelmiştir. Kesinlikle bir cevabı yok bu sorunun.
0
akhenaten
(06.11.21)
konuuğun kadınlar o sırada 938 tane daha erkek arasından seçim yapmaya çalışıyordur
0
bir soru sorcam
(06.11.21)
senin konuşma biçiminden kaynaklı aslında denk gelmekle alakası yok, aynı kişilerin numarasını o arkadaşlarına ver o kadınları yine aynı sıcak hale getirirler. bu arada benimde seninki gibi. bu biraz konuşurken kelimeleri nasıl seçtiğin veya karşı tarafın kelimelerini nasıl yorumladığın ile alakalı. üstü kapalı bir şekilde cinsellikten bahsetmeli, emojilerin nasıl kullanıldığını iyi analiz etmelisin. ben yüzmyüze daha iyiyim bu konuda mimikler vs. daha faydalı oluyor yazılı iletişimden bu nedenle dating app kullanmıyorum.

mesela aşağıda bir dialog var, videonun sonlarına doğru, kelimelerin nasıl çarpıtılığına dikkat et.

www.youtube.com
0
selam
(07.11.21)
@bir soru sorcam Ama başlıkta bahsettiğim arkadaşımla konuşan kadınlar da sadece onunla konuşmuyordur bence :/
0
🌸magni
(08.11.21)
sen bir tık daha kalitelisin belki, ciddi ilişki isteyenler geliyor.
arkadasın daha ilk cümleden belli ediyordur niyetini onun gibilerde ona geliyordur.

valla tinderde her gun baskasıyla yatan kızda evlenmek istiyor, ben anlamıyorum o kızları da. o yuzden muhtemelen senin ciddi ilişki potansiyelin daha yuksek olabilir.
0
hopp
(12.11.21)
Kadınım, görüşme öncesi telefon vermek falan asla yani.
Ama konuşma içeriği kişiden kişiye ve beklentiden beklentiye değişir. Dirty talkingle başlayan veya bunu seven de var, normal düz sohbet edip sonra daha samimiyete geçildiği de oluyor veya düz başlayıp buluşunca çok daha yakınlık kurulduğu da olabiliyor. Olay etki tepkiyi iyi analiz etmek. Hem kendi istediğiniz modu iyi aktarmak hem de karşı tarafın tepkisini anlayabilmek yani. Sırf eşleşmeyi kaldırmasın diye hoşlanmadığınız biçimde ilerlemek de mantıklı değil bence.
0
rewlack
(12.11.21)
(8)

yunanistan bu cesareti nereden buluyor?

super gazi
herkese iyi akşamlar.ne zamandan beri sormak istediğim bir soru vardı şimdi soralım.yunanistan sürekli türkiye'yi tehdit edip duruyor.hayır adamlar bu cesareti nereden buluyorlar?.yunanistan küçük bir ülke,hatta bizim arkadaşlar gitmişlerdi buraya ziyarete,görebildiğim kadarıyla türkiye ayarında bir
herkese iyi akşamlar.ne zamandan beri sormak istediğim bir soru vardı şimdi soralım.yunanistan sürekli türkiye'yi tehdit edip duruyor.hayır adamlar bu cesareti nereden buluyorlar?.yunanistan küçük bir ülke,hatta bizim arkadaşlar gitmişlerdi buraya ziyarete,görebildiğim kadarıyla türkiye ayarında bir yer(insan kalitesi vb şeyler),öyle sanayisi,güçlü bir toplumu falan olduğunu düşünmüyorum,tabii nüfus konusuna girmeyeceğim,adamların tarihlerinde küçük asya felaketi diye bir olay var.buna rağmen buraya saldırmaya düşünüyorlar.hayret ediyorum.yani yunanistan'da yaşayanların hepsi ciddi ciddi bunu düşünüyor mu?yani burayı işgal etmeyi.diyelim böyle bir şeye cesaret edebildiler,bunu kimin öncülüğünde yaparlar?yada küçüklüğümüzden beri okuduğumuz tarih derslerinde ki şeyler olabilir mi bu coğrafya yeniden,siz bu konuda ne düşünüyorsunuz peki?
0
super gazi
(04.11.21)
Avrupa Birliği'ne güveniyorlar, onlar da yav he he deyip biraz fon verip gönderiyor bunları. Fakat kendi içlerinde de bizde olduğu gibi militarist ruhlu insanlar var, bize yansıtılan hep bunlar olduğu için ülkenin tümünü böyle zannediyoruz, halbuki alakası yok.
0
Zaman Tamircisi
(04.11.21)
turkiye nereden buluyorsa oradan buluyor. butun ulkelerin mantik disi millyetci sanrilari var.

"hepsi ciddi ciddi bunu düşünüyor mu?" hayir.

"küçüklüğümüzden beri okuduğumuz tarih derslerinde ki şeyler olabilir mi bu coğrafya yeniden" sanmiyorum
0
hot potato
(04.11.21)
Yunanistan'da yaşayanlar ciddi ciddi turkiyeyi işgal etmeyi düşünmüyorlar. Sizin ciddi ciddi bunu düşünmeniz asıl tuhaf olan
0
dafuq
(04.11.21)
Valla olay direkt tribunlere oynama meselesi. Ona bakarsan Turkiye de surekli dunyaya kafa tutuyormus gibi gozukuyor. Sence gercekten kafa tutuyor mu peki? Milletin gazini almak icin yapilan aciklamalar. Nasil ki burada 'osmanliyi diriltecez, herkes akilli olsun' tarzi aciklamalari duyunca kendinden gecen bir kitle varsa onlarda da 'Turkiye ye sunu sunu yapacaz' deyince kendinden gecen kitle var.
0
j r r tolkien hayrani
(04.11.21)
Asla bizim ayarımızda değiller.
Bir kaç devletin gazına geliyorlar sadece. Amerika'ya da askeri üsler verdiler.
Bizim onlarla savaşmamıza gerek yok.
Sınır kapılarını açtığımızda anda Ortadoğu ve Asya'dan gelen göçmenlere
- hadi goçlarım göreyim sizi.. dedik mi tamamdır.
Hatırlayın geçen sene başlarında olanlar:
streamable.com

Doğuda da emenistanın tehditleri, büyük ermenistan hayalleri var(dı) bir zamanlar ama Azerbaycan onlara yetti.

Yunanistan Türkiye'ye karşı bir şey yapmayı asla düşünemez. Kamuoyunu rahatlamayı amaçlıyor kendi hükümetleri.
İnternette Yunan spiker diye arama yapın Türkiye'nin yükselişini ve ona karşı izlenmesi gereken taktikleri ne yapılması gerektiğini anlatan Yunan milliyetçisi birini göreceksiniz. O derece türkiye karşıtı biri . Bazen konuyu yerli yapım silahlarımıza getirir ve
yaptığımız füzeler hakkında sinirli bir şekilde bir videosunda:
- sanırım gerçek menzillerini savaş çıktığında göreceğiz.

Almanya'ya da Türkiye'ye karşı kendilerine gerekli yardımı yapmadığı için oldukça kızgın olarak:
- aslında Doğu ve batı Almaya'nın hiç birleşmemesi gerekirdi.

Bu arada İran'ın da ABD ve İsrail'e tehditleri yıllardır bitmez hiç bir şey de yapamazlar.
0
Erva
(04.11.21)
yunanistan tarihini araştırmanızı öneririm, ha ben araştırdım mı hayır ben de üşendim ama sağda solda izlediğim videolarda özellikle cem gürdeniz generalin mavi vatan projesiyle alakalı videolarda karşıma çok çıktı bu yunanistan olayı.

yunanistan için vekil devlet diyolar, yani amerika'nın finanse ettiği, stratejik üst amaçlı kullandığı bir ülke.

tam anlatamamış olabilrim ama merak ettiğiniz şey 'yunanistan'ın vekil devlet olması'
0
killerbee
(04.11.21)
Yunanistan ve Türkiye iç politikaları gereği birbirleriyle didişiyorlar. Yunanistan milliyetçilerine göre Türkler onların ata topraklarına kapak atmış "gayrihristiyan" barbarlar. Türk milliyetçilerine göreyse Yunanlar kendi egemenlerine başkaldırıp devleti zarara uğratmış, aslında hiçbir zaman birlik olmaya yanaşmamış "gayrimüslim" güvenilmez bir halk.

Yunanistan AB'de, Türkiye ona saldıramaz. Türkiye ve Yunanistan NATO müttefiki, Yunanistan Türkiye'ye saldıramaz. NATO haricinde AB'nin geri kalanı da bu savaşın çıkmasını istemez. Böyle bir şey olamaz kısaca. Türkiye ve Yunanistan hukuki kimlikleri uluslararası düzlemde tam ve eksiksiz olan, aktif dünyanın parçası, bilindik devletler.

Türkiye'de Yunanistan da buna güveniyor. Bu iki halk milliyetçi düşünce ekseninde birbirlerinin nemesisi. Ne var ki ikisinde de milliyetçi fikirler ön planda, haliyle doğal olarak politikalarını buna göre şekillendiriyorlar.

Böyle bir savaş olur mu? Olur, ancak çıkması yıllar alır. Nato dağılır, Türkiye Rusya-Çin bloğuna tam olarak geçer ve bu blok Batı bloğuyla olan münakaşasının dozunu arttırırsa böyle bir savaş çıkabilir. Bunun dışında o-la-maz. Şu anda olan ne anlaşmazlık varsa bir şekilde birinin taviziyle de olsa masada çözülmek zorunda. İki devlet de bu sebeple tüylerini kabartıyor.

Ayrıca günümüzde hiçbir devletin kendi başına ordu büyüklüğünün bir önemi yok. 2021 yılında artık bunu konuşmuyoruzdur heralde. Malta da istese bize kafa tutabilir, köy kadar yer diyerek saldıramayız. Çünkü AB. Basit.
0
akhenaten
(04.11.21)
ABD ve müttefikleri gözlerini Çin'e çevirip bütün güçlerini oraya kaydırma senaryoları yaparken Rusya'nın doğusunu da boş bırakmak istemiyip Akdeniz'de ve Ege'de bulabilecekleri her noktaya yığınak yapıyorlar. Çok net bir şekilde bir NATO ülkesi olan Türkiye'ye güvenmiyorlar. Bu nedenle bizim ülke hariç Kuzey Irak dahil her yerde üs parselliyorlar.

Hal böyle olunca da Yunanistan kıymete biniyor ve sesi çıkıyor.
0
buck rogers
(04.11.21)
(15)

Kişilerden borç alınca rahat edebiliyor musunuz?

gmzo
4 ay önce araba almak için bir miktar (70k) kredi çekmeye karar verdik. Hesap kitap yaptık, 2 senede rahat rahat ödeyebiliriz, hiçbir şeyden de geri kalmayız dedik. Keşke kimseyle konuşmadan gidip çekseydik, aileler bir miktar biz yardımcı olalım, faiz ödememiş olursunuz, kendinizi sıkmadan istediği
4 ay önce araba almak için bir miktar (70k) kredi çekmeye karar verdik. Hesap kitap yaptık, 2 senede rahat rahat ödeyebiliriz, hiçbir şeyden de geri kalmayız dedik. Keşke kimseyle konuşmadan gidip çekseydik, aileler bir miktar biz yardımcı olalım, faiz ödememiş olursunuz, kendinizi sıkmadan istediğiniz zaman ödeyin diyerek üstteki rakamın yarısını verdiler (tamamını da verirlerdi de, pandemi vurdu işleri).

Yalnız bankaya iki senede yavaş yavaş ödeyecektik borcu, şimdi benim içim katiyen rahat etmiyor ve üst baş almadan, ek harcama yapmadan maksimum tasarrufla ailelere borcu bir an önce kapatasım var. Gidip keyfine 250 tl'lik bir şey alsam bile kötü hissediyorum. Neyse ki birkaç aya kapatmış oluruz gibi görünüyor. Yani uzun vadede yardımları dokunmuş oldu elbette ama kısa vadede hem kendimi, hem de eşimi çok sıkmış oldum.

Siz nasılsınız böyle durumlarda? Borcunuz varken rahat rahat gezer misiniz, lüks harcama yapar mısınız?

Galiba bundan sonra banka dışında kimseye borçlanmayacağım.
0
gmzo
(04.11.21)
Ben de rahat etmezdim. Önümüzdeki yıl maaşlar zamlandıktan sonra bi kredi daha çekip ailelere borcunuzu kapatıp, yine yavaş yavaş ödersiniz.
0
himmet dayi
(04.11.21)
ben de sizin gibiyim. ailelerden bile olsa para isteyemiyorum. verecekse karşılıksız versinler. yoksa her türlü kredi çekerim/çekerdim. benim kendi ailem de öyle kimseden borç para almadılar kredi çektiler kapattılar.
0
Hallegadola
(04.11.21)
fikri bile çok kötü geliyor, o yüzden hiç borcum olmadı bugüne dek. umarım bundan sonra da olmayacak.
0
erenderk
(04.11.21)
Durum sebeplere göre çok değişir. Sizin durumunuzda ben olsam diye konuşacak olursam, kendi adıma borcu almadan önce biz planımızı iki sene boyunca şu kadar miktarı bankaya ödeyecek şekilde yaptık, yardımcı olmak isterseniz seve seve kabul ederiz ama ödemeyi hızlandırmak da huzurumuzu kötü etkileyecektir diye açıklar, "bir an evvel bir geri dönüş olmayacağını" açıkça söylerdim. Eğer aile bu söz üzerine teklifini geri çekemeyecek tarzda bir yapıya sahipse geri çekilme hakkı vermek için tekliflerini kibarca reddederdim.

Bütün tasamı açıkça ortaya koyduktan sonra hala yardımcı olmak istiyorsalar ya da reddettiğim halde ikinci kere teklif ederlerse o zaman dert etmeden alırım. Beni rahatsız eden şey "adettendir" diye kendilerine de külfet olacak bir şeyin altına girdiklerini hissetmem olur kısaca. Yoksa ailelerinizin yardım tekliflerini geri çevirmeyin bence, böyle durumlarda anne babalar sırf yardım ettikleri için mutlu oluyorlar.
0
akhenaten
(04.11.21)
Kisilerden borc almam, bankaya giderim faizimi veririm kendi yagimda kavrulurum. Elime para gecerse oderim, gecmezse sallarim. Ritmi ben ayarlarim.

Sagdan soldan borc almak insanin toplum icindeki guvenirligini zedeliyor kesinlikle, zamaninda odesen bile.
0
cooperr
(04.11.21)
aile ise sıkıntı yok,

sen kendi çouğuna yardım etmez miydin?

kafanda bir ödeme planı çıkar ona göre öde.

rahat ol. böyle şeyleri kafana takarsan hiç bir şeyin tadı çıkmaz.

sana destek olan bir ailen olduğu için mutlu ol.
0
duyurukullanıcısı
(04.11.21)
Ben de biraz daha rahat düşünmeni tavsiye edeceğim. Arkadaş, akraba olsa bi derece ama o kişiler senin ailen. Aynı durumda onlar da olabilirdi, krediye faiz ödemesinler diye sen de destek olabilirdin. Bu çok normal bişi. Karşı taraftan bununla ilgili olumsuz bir tepki, laf sokma olmadığı sürece elin rahatladığında yavaş yavaş ödersin. Ailenden bu desteği alabildiğin için gerçekten şanslısın.
0
ırene adler
(04.11.21)
başkasından borç almaktan nefret ederim. gider paşa paşa bankadan borcumu alırım, 70 bin dediğine yazacağı faiz 5-6 bin olacak max zaten. özellikle ailedeki para muhabbetlerinden nefret ediyorum, yaptığım her hareket "bak borcu var ama geziyor tozuyor" diye insanların gözüne batar çünkü. ayrıca faiz ödemediğin sürece borç aldığın paranın aynısını ödemiş olmuyorsun, yani ailenden 70 bin alıp 1 sene sonra 70 bin tl olarak geri ödersen aslında 50 bin tl ödemiş gibi oluyorsun enflasyondan ötürü, ailemi bu duruma düşürmek zarar ettirmek de hoşuma gitmez.
0
roket adam
(04.11.21)
benzer durumdayım, yaz ayında araba alırken annemden borç aldık. sağolsun her zaman kendinizi sıkıştırmayın ne zaman eliniz bollaşırsa o zaman ödersiniz diyor ama içimiz rahat etmiyor. aylardır resmen yemiyoruz, içmiyoruz elde avuçta ne artarsa kenara atıyoruz niyetimiz yılbaşından önce bitirmek. bankaya borç bu kadar bunaltmıyor insanı, yakınlardan borç almak daha sıkıntı bana göre, manevi yükü daha fazla. borç yiğidin kamçısı diye boşa söylememişler. evladım istesin canımı veririm para ne ki diyorum, ama annemin de o parayı kolay kazanmadığını bildiğim için tek derdimiz bir an önce geri ödemek.
0
kakamelsokoban
(04.11.21)
Bir an duyuruyu ben mi yazdım acaba dedim :) aynı şekilde bir hafta önce, araç almak için 70 bin eksiğimizin 45 binini ailelerden aldık. Biz istemedik, faiz ödemeyin boşuna diyerek ısrar ettiler. Birebir aynı şeyi düşünüyorum, kredi çeksem aylık ödeyebileceğim tutarı belirler ona göre kendimi ayarlardım ama şimdi borçlu olduğumu biliyorum ve standart bir taksitim yok. Elimize geçen maksimum tutarı ödeyip borcumuzu kapatmak istiyoruz. Araba aldık ama ben çok gezip, keyfi harcamaktan kaçınıyorum, kesinlikle aileler böyle bir şey düşünmez bu arada. Bizden çok istediler araba almamızı, şöyle şöyle öderiz dediğimizde cümlelerimizi tamamlattırmadılar bile istediğiniz zaman ödeyin diye. Ama benim de içim rahat etmiyor. Her şeyden kısmaya çalışıyorum. Dediğin gibi 2 sene yerine belki 6 ayda kapatacağız borcumuzu ve belki 10 bin lira faiz ödemekten kurtulduk ama biraz huzursuz oluyor insan. Birebir aynı durumdayız yani, yalnız değilsin :)
0
hrvl
(04.11.21)
açıkçası araba vs almak için ailelerimizden yardım istemiyoruz ama alsam da bırak rahatsız olmayı, geri bile ödemezdim herhalde:D
0
co2s2
(04.11.21)
Aile arkadaş fark etmeksiniz geriliyorum.

Lüks harcamayı bırak kendimi iyice sınırlarım, gezmeyi de tozmayı da unuturum gibime geliyor.

Bir keresinde çok yakın arkadaşımdan bir maaş kadar borç almıştım. Çocuğun en az 10-15 katı bankada parası vardı, ihtiyacı yoktu yani o paraya. Neyse o ara işten çıktım, birkaç parça ödemiştim ama askerlik girdi araya falan derken sürekli borcumu düşündüm durdum. Ailemin de durumu iyi değildi onlara da kapatın ben size öderim diyemedim. Sonrasında işe girer girmez ilk iki maaşımla kapattım borcumu.

Araba alırken de açıkçası bankaya borçlanmak daha mantıklı geliyor bana da. 5-10 bin faiz öder ailem de olsa kimseye sıkıntı vermem, kendimi sıkıntıya sokmam.

Şu an bir yıllık daha kredim var mesela ama iki şişe şarap alıyorum kendime. Anama babama borcum olsa almazdım :D
0
chicha_v2
(04.11.21)
iyi kafa hocam. öde kurtul kafandan çıksın. yani borçlu olmak iyi bir his değil ama devir böyle. bankalarla uğraşacağına aileden al ver daha makul. sıkın kendinizi birkaç ay kafanızı boşaltın değer.
0
fatihkkk
(04.11.21)
aileler dedigin esinle senin anne-babaniz diye anladim.
kimi anne-baba al der, sonra problem eder. benimkiler mesela hic almadim ama alsam geri bile odetmezler cok eminim.
yani bunu netlestirmek lazim, sen kendini bilirsin de esinin annesi-babasi nasildir durustce soylemeli.

anca size para verip zora duserlerse vicdan yapilir. yoksa kafaya takacak konu degil bence. oyle bi durumda da mecbur kredi cekip borcu kapatirsiniz.
0
Kittie
(04.11.21)
cok rahatsiz edici bir durum olsa gerek. hic borcum olmadi su ana kadar.

Bence kilit cumle su: ust bas almadan, ek harcama yapmadan maksimum tasarffula... yani oncesinde ek harcamalar yapip surekli ust bas mi aliyordunuz? bu kadar borca girip de ek harcama yapilmamali zaten. tatiller iptal, gereksiz alisveris (giyim, elektronik yenileme, eglence aktivitelerinin pek cogu vs) iptal.
0
Sour
(04.11.21)
(11)

Fransızca & Almanca

liberal
Merhaba arkadaşlar,size bir anket ile birlikte geldim.Şu an liseye yeni başlayacak olsanız ve imkanınız da olsa, veya yaşı büyükler çocukları için de bunu cevaplayabilir.1- Fransız liseleri ve sonrası Fransa'da üniversite ve orada bir yaşam.2- Alman&Avusturya lisesi veya almanca eğitim veren alev gi
Merhaba arkadaşlar,
size bir anket ile birlikte geldim.

Şu an liseye yeni başlayacak olsanız ve imkanınız da olsa, veya yaşı büyükler çocukları için de bunu cevaplayabilir.

1- Fransız liseleri ve sonrası Fransa'da üniversite ve orada bir yaşam.
2- Alman&Avusturya lisesi veya almanca eğitim veren alev gibi liseler ve sonrasında almanya'da üniversite ve orada bir yaşam.

Siz hangisini seçerdiniz, ayrıca yaşınızı da yazabilir ve anketime katılım gösterirseniz sevinirim.
0
liberal
(01.11.21)
Bu tamamen hangi alanda çalışma planlandığıyla alakalı bir şey. Fransa'nın A sektörü gelişmiştir, o alanda çalışan insanlar için Fransızca bilmek fayda sağlar. B sektöründe Almanya öncüdür, bu alanda çalışanlar için Almanca olmazsa olmazdır.

Yaşam kısmına gelince, bir ülke bir sektörde öncü olsa bile o alanda iş gücüne çok ihtiyacı olmayabilir.

Kısacası bu seçimi yapacak kişinin hangi alanda ilerleyeceği üzerine bir planı yoksa yaptığı seçimin de çok bir anlamı yok açıkçası. Kişisel zevkine göre bir seçim yapabilir.

27
0
akhenaten
(01.11.21)
cocugun neye egilimi olduguna gore degisir.

fen matematik ise almanca
sanat sepet ise fransizca

dil ile de bitmiyor, sonra sectigi universitenin de ekolu onemli, dikkat etmek lazim.

39
0
cooperr
(01.11.21)
Üniversitelerini düsünerek Almanca derim.

Fransiz sistemindeki hoca-ogrenci iliskisini hic sevmiyorum. Hoca gelir, anlatir, ona pek soru sorulmaz, seve seve ulasilmazlari oynar; Türkiye´dekiler gibi... Almanya´daki üniversite anlayisi cok farkli.

Almanya´da lise ve üniversitede ogrenci cok daha ozgur alana sahip, bununla birlikte tek basina hareket edecek ve tek basina kararlar verecek kadar da ozguvenli ve isini halledebilen biri olmasi sart.
0
buf-e kür
(01.11.21)
şu anda almanca çalışıyorum, akademideyim, özel sektörde de çeşitli ama çoklukla alman şirketlerinde çalıştım.
eğitimle ilgili danışmanlık destekleri de verdim. bununla birlikte; fransız liseleri diyorum. mümkünse orada yaşam diyorum.
bir de bi noktadan sonra yetişkinler, ebeveynler olarak daha fazla yönlendirme yapamıyorsunuz. en doğrusu/ideali diye bişey yok. fransada üniversite okuyup, ben rusyaya gitmek istiyorum da diyebilir. sizlik bir durum yok yani.
ısrarla fransız ekolü dememin sebebi (özellikle bu yaşta) alman eğitiminin konservatif, içkin yapısı. fransız eğitim sistemiyse -her şeye rağmen- daha liberal daha aşkındır. hayatta herhangi bir şeyden vazgeçerse alternatif bulma imkanı kolaylaşır diye düşünüyorum.

yaşım 30 civarı : )
0
rewlack
(01.11.21)
Türkiye'de Fransız liseleri Alman liselerine göre daha çok sayıda. Bu da seçeneğin artması demek. Bir de Fransız liseleri daha tanınmış. Ben Fransa'da yaşamayacak olsaydım bile Fransız lisesine giderdim. Yaşam konusu bundan bağımsız.

28
0
dissendium
(01.11.21)
Fransa mı kaldı, oldukça hantallaşmış, geri düşen ülke. Dahası Avrupa'nın birçok ülkesinde Almanca konuşuluyor. Kıyaslanamaz bile, doğrudan Alman lisesi, Almanca.
0
kullanilamayan ruhumuzlar
(01.11.21)
almanca eğitim veren bir anadolu lisesinde okudum. seçme şansım ve imkanım olsa kesinlikle direkt alman lisesinde okurdum. alman lisesi yetmiyorsa en azından abitur verebilen diğer almanca öğretim yapan liselere bakardım. o da olmuyorsa ennn azından sprachdiplom/dsd alabileceği bir lise arardım. ancak bunların hiç biri olmuyorsa fransız liselerine bakardım.

mühendis - 31
0
roket adam
(01.11.21)
cocuk ne okumaya meyilli? politika vs ise fransiz, bilim, mühendislik ise alman okulu.
30
0
Coma
(01.11.21)
eğitimi kendi normalarınızla değerlendirmeyin.
dil veya üniversite "meslek edindirme" için seçilemez.

eğitim, yaşam, gelişim, kazanım hepsinin toteline bakıldığında elbette fransız liseleri daha iyi bir seçenek.
alman lisesine de gitse pişman olmaz.
hem mühendis, hem sosyal bilimci/sanatçıyım.
30
0
jimjim
(01.11.21)
Fransiz mezunuyum, lisenin 1 kurus ekmegini yemedim verdigi ozguven disinda.

Gecmise donsem yabanci liseye zaten gitmem. en guzel zamanlarinda esek gibi calisip sabaha kadar odev yapiyorsun, en fazla 5 ustunden 2 almak icin.
Yazlarin falan okulda geciyor.
Hocalarin egosu kaprisi omrunu kisaltiyor.
Bir de parani aliyorlar.
O paraya 2 ev alsam su an yatardim.

Fransizi da almani da ayni.

Ha 2 okul arasinda kalsam is bulma acisindan almani secerdim.
Su an benim meslegimde(muhendis) almanlik iyi.
Ayrica almanlar disardan isciye daha acik.

Fransiz ik'si ile gorusmek yerine kafana sik daha az aci cekersin. Universite kaydi bile oyle, adamlar is yapmamak icin dogmus.

Is bulma derdi yoksa fransizca kulturu almani dover.
Fransizca egitim alinca tonla dile kulture asina oluyorsun.
0
divit
(01.11.21)
alman&avusturya. fransizcayi da fransayi da pek sevemedim

27
0
ala09
(01.11.21)
(6)

Kahve çekirdeklerinin taze kalması için

sevenay
Ne yapıyorsunuz? 500 gramlık paketi açtım şimdi kara kara düşünüyorum. Çabuk tüketilmeyecek epey bekleyecekler. Elbette taze kalamazlar ama süreci nasıl yavaşlatabiliriz?Aklıma sadece vakumlu kavanoza koymak geliyor fakat ona da yatırım yapılır mı bilmiyorum. Yine de verdiğim paraya değdi dediğiniz
Ne yapıyorsunuz? 500 gramlık paketi açtım şimdi kara kara düşünüyorum. Çabuk tüketilmeyecek epey bekleyecekler. Elbette taze kalamazlar ama süreci nasıl yavaşlatabiliriz?
Aklıma sadece vakumlu kavanoza koymak geliyor fakat ona da yatırım yapılır mı bilmiyorum. Yine de verdiğim paraya değdi dediğiniz bir marka falan varsa bir deyiverin.
Teşekkürler.
0
sevenay
(01.11.21)
benim ev sahibim buzdolabina koyuyordu.
0
Coma
(01.11.21)
Kaliteli çekirdek aldıysan içinde geldiği tek yön valfli paket işini 1 aya kadar görür. Aynı zamanda çıtçıtlı kapanabilir oluyor iyileri.

Bu yoksa normal kavanoza streç gerip kapatabilirsin ama degassing önemli, dışarı hava vermemesi ideal saklama koşulu değil.

6 aydan uzun süre için vakumlu poşet+buzluk.
0
Bruce
(01.11.21)
Mirket
(01.11.21)
Nem, ışık ve hava temasından korumak gerekiyor kahveyi. Vakumlu kapların tam olarak yaptığı da bu. ben bir süre şu tipte bir ürün kullandım; tinyurl.com kullandım ama muntazam bir fark oldu mu diye sorarsanız hayır olmadı. Hatta fark edilir hiçbir şey olmadı. Sadece kahve içmek daha eğlenceli bir hale geldi, böyle ne bileyim, daha törensel bir havası oluyor bunu açıp sonra değirmende öğütmenin.

Bundan önce muhafazası güzel kahvelerden alıp paketinden çıkarmadan, ağzı büzülen keten bir torbanın içinde muhafaza ediyordum.
0
akhenaten
(01.11.21)
Vakumlu kahve kutusu. Benimki su: www.coffeecircle.com
Bir yila yakin oldu kullanali. Ben bir kilolugunu kullaniyorum. Bir ayda bir kilo bitiyor. Uzun süre derken, 4-5 aydan mi bahsediyorsunuz? O zaman vakumlu almak mantikli olabilir.

Her gün kahve iciyorsaniz normal, hic sizdirmayan iyi bir metal kutu da gayet iyi bir cozum bence.


Vakumlu kutular pahali. Ama sürekli degistirip, yilda 2-3 tane alacaginiz seyler de degiller.
0
buf-e kür
(01.11.21)
öğütülmemiş-kavrulmuş çekirdek kolay bayatlamıyor ama havadan nem alıyor asıl sorun bu. contalı kapaklı bir kavanozda 2 ay kadar aromasını kaybetmeden kalabilir.
0
orpheus
(01.11.21)
(5)

Müzekart'taki inanılmaz mantık hatası

kibritsuyu
Bugün müzekart aldım. 300 küsur müzede 1 yıl geçerli, 60 lira.Müzekart sitesini gezerken fark ettim, museum pass diye bir kart var, aynı 300 müzede sadece 15 gün geçerli, 600 lira.Museum pass kapadokya var, sadece 3 gün ve sadece kapadokya civarında geçerli, 230 lira.Nasıl yani yahu? 60 liraya bütün
Bugün müzekart aldım. 300 küsur müzede 1 yıl geçerli, 60 lira.

Müzekart sitesini gezerken fark ettim, museum pass diye bir kart var, aynı 300 müzede sadece 15 gün geçerli, 600 lira.

Museum pass kapadokya var, sadece 3 gün ve sadece kapadokya civarında geçerli, 230 lira.

Nasıl yani yahu? 60 liraya bütün müzelere 1 yıl sınırsız girmek varken, 3 gün kapadokya için 230 lira, 15 gün türkiye için 600 lira? Üstelik hepsine tek giriş hakkın var.
0
kibritsuyu
(30.10.21)
Bazı yerlerde sanki müze kart geçmiyordu. Yanlış hatırlıyorda olabilirim
0
ayhsegull
(30.10.21)
yabancilar icin o kart.
0
in vino veritas
(30.10.21)
Museum Pass'le müzekartla giremeyeceğiniz müze içi müzelere girebiliyorsunuz. Efes'teki yamaç evlere müzekartla giremiyorsunuz, ama museum pass'le girebiliyorsunuz mesela. İstanbul için Aya İrini müzesi de böyle olmalı. Böyle yerler var daha.

Bunun dışında hatırladığım kadarıyla müzelerdeki hediyelik eşya satan yerlerden indirimli alışveriş ve sıra beklemeden geçiş gibi özellikleri vardı.
0
akhenaten
(30.10.21)
Hocam museum pass ile müzekart ile giremeyeceğimiz yerlere girebiliyor bile olsak 15 güne 600 lira nedir? Efes yamaç evler için tek seferlik giriş 55 lira, göreme karanlık kilise 30 lira. Müzekart'la girilmeyen her yere gidip, hepsine tek seferlik bilet alıp girsen yine 600 - 60 = 540 lira etmez. Üstelik girilebilene de 15 gün süren ve tek giriş hakkın var. Bu çok mantıksız.

Museum pass'in yabancı turistler için olması en mantıklı gerekçe bence.
0
🌸kibritsuyu
(31.10.21)
yabancılar için o, yazılmıi zaten.
0
adivar
(31.10.21)
(5)

şarkı bulmaca

syozkn
çok az ipucu vereceğim ama burada ne şarkılar bulunduğunu gördüm ümidim var o yüzden. çocukluk arkadaşıma verdiğim bir karışık cd'nin ilk şarkısıydı. girişi bize biraz komik gelirdi o sebeple aklımızda kalmış orası. şarkının geri kalanını hiç hatırlamıyoruz.dinlediğimiz zamana göre düşününce şarkını
çok az ipucu vereceğim ama burada ne şarkılar bulunduğunu gördüm ümidim var o yüzden.

çocukluk arkadaşıma verdiğim bir karışık cd'nin ilk şarkısıydı. girişi bize biraz komik gelirdi o sebeple aklımızda kalmış orası. şarkının geri kalanını hiç hatırlamıyoruz.

dinlediğimiz zamana göre düşününce şarkının 1995-2002 arasında bir yerlerde çıkmış olması muhtemel.

söyleyen amcanın zenci sesli olduğu aklımızda kalmış ya da tok sesli bir abi olabilir.

şarkının girişi aynı şöyleydi;

ummm (es) tıs aha!(es) um tıs yee!

es kısımlarında yarım saniye kadar es verirseniz aşağı yukarı hatırladığımız kısımı ağzınızla söyleyebiliyorsunuz gibi geldi şöyle yazınca.


tıs kısımları ağızla mı yapılıyordu anımsayamıyorum ama umm kısımları böyle hafif erotik bir umm işte. rap-hip hop tarzı bir şeydi gibi aklımızda kalıyor.


tekrar edeyim

ummmm tıs aha ummm tıs yeaaa!


:)
0
syozkn
(30.10.21)
Şansımı deneyeyim.

www.youtube.com
0
dissendium
(30.10.21)
bu mudur ki www.youtube.com
0
akhenaten
(30.10.21)
candy shop diil dimi :)

edit: candy shop diil in da club'i kastetmisim :) in da club diil dimi?
0
in vino veritas
(30.10.21)
maalesef hiç biri değil. bunu sorduğum insanların bir çoğu will smith şarkısını söylüyor genelde ama o değil :( diğerleri de değil. keşke olsaydı ama değil ühüh
0
🌸syozkn
(31.10.21)
keşke ses atsan. daha kolay olur.
0
Sour
(06.11.21)
(8)

küçük araba hasarları neden önemli?

erenderk
soru saçma gelebilir. arabam yok, olsun gibi bi isteğim de hiç olmadı. o yüzden anlamıyor olabilirim. kardeşimin arabası var. dün biri çarpıp gitmiş, bi yeri minik çizilmiş. ben böyle minik çizik, küçük çapta içe göçme vs görsem hiç umursamam bile, devam ederim öyle. ama o hemen sanki çok büyük bi ş
soru saçma gelebilir. arabam yok, olsun gibi bi isteğim de hiç olmadı. o yüzden anlamıyor olabilirim. kardeşimin arabası var. dün biri çarpıp gitmiş, bi yeri minik çizilmiş. ben böyle minik çizik, küçük çapta içe göçme vs görsem hiç umursamam bile, devam ederim öyle. ama o hemen sanki çok büyük bi şey olmuş gibi tamire götürüp birkaç yüz lirayı gözden çıkarabiliyor. bana motor ve genel aksam bozulmadığı sürece çizik/göçüğe çok takmak garip geliyor. niye böyle? benim göremediğim bi önemi mi var bunların? araba satılınca kötü durmasın diye mi hepsi? neden sürekli satma ihtimali düşünülüyor? araba sahibi olmak öyle bi şey mi? hep satacak gibi mi kullanılır araba? öyleyse, rahatsız edici bi duygu değil mi bu? evdeki eşyalar da çiziliyor, bozuluyor, satma ihtimalini düşünüp yaptırmaya göndermiyoruz. araba bu bi de dışarda yani sürekli, illa ki bi şeyler olacak. yarıp geçmediği sürece çizilmiş olsun, öyle kalsın nolur ki? satılacağı zaman komple tüm çizikler düzeltilir, bir kerede aradan çıkmış olmaz mı? niye her seferinde olay oluyor? araba sahiplerinde anlamadığım bu tuhaf hassasiyetin sebebi nedir?
0
erenderk
(30.10.21)
Türkiye'de genel olarak bir boya takıntısı var. Bu doğru. Abartılı bulmakla birlikte bu ufak hasarların giderilmesini kısmen doğru buluyorum. Doğru bulduğum kısmı da şu; boya ve altındaki astarın çizildiği durumda ilgili sac parça oradan paslanmaya başlar ve paslanma içten devam eder. O ufak çizik kapatılmazsa parça komple hurda olabilir. Bu da çok ciddi bir problem bence.

Bir de neden satacak gibi kullanılır kısmına degineyim. Evet her zaman satacak gibi kullanılır. Çünkü her zaman satılır. Bir aracı 40 yıl kullanıp en sonunda hurdaya ayırma işi bir tek köylerde falan kaldı muhtemelen. O yüzden ev eşyası ile kıyaslamak doğru değil. Zaten eve 300 bin liralık eşya almıyoruz. Eğer öyle bir şey alırsak da (atıyorum bu bir tablo olsun) onun bırak çizilmesini, tozlanmasını bile göze almaz kimse. Bu kadar yüksek değerde bir şeyin (araba için maalesef diyelim) değerini kaybetmesine göz yummak ekonomik anlamda mantıklı değil. Özellikle bizim gibi hayat şartlarının zor olduğu ülkelerde.
0
himmet dayi
(30.10.21)
Genel olarak bizim insanlar arabalarına çok önem verir, özellikle erkekler.

Bir çok şeyden önce gelir arabaları, ben bunu genel olarak arabanın ülkemizde zor ulaşılır bir emtia olmasına bağlıyorum.

Arabaya doymuş, belirli bir yaş üstü insanlarda bu huy zamanla azalıyor. Ben mesela kolay kolay araba yıkatmam bile, senede bir bilemedin iki kere yıkatırım.

Ulan yine kirlenecek çünkü! Yakıt alırken oradaki süngerli cam silme zımpırtısıyla camları siler geçerim.

Ufak tefek vurukları, çizikleri asla önemsemem. Koşa koşa yaptırsam hemen yarın başka biri daha vurabilir çünkü, İstanbul bura.

Ama bunları şimdi 40 yaşında biri olarak söylüyorum, 20 yaşlarımda ben de arabamı yıkar, siler, cilalardım.

Eğer vuruk/çizik saca inmediyse çürüme ve paslanma riski olmaz, eğer bu risk varsa yaptırmak lazım tabi ki.
0
John Bloor
(30.10.21)
Almanya’da ingiltere’de yaşamıyoruz maalesef. Bir maaş karşılığında alınmıyor araçlar. 5-6 bin lira maaşı olan adamın 150bin liralık bir araba alması bile ya yıllarca birikim ya da kredi borcu anlamına geliyor. Bunu araç almanın maliyeti kısmına girmeden bilmek anlamak mümkün değil. Ee bir de sürekli artan araç fiyatları gerçeği var. Aracın fiyatı çizilmeden vuruktan düşüyor. Bugün 150’ye aldığı arabasını bu sebeplerle 135’e satan biri 1 ay bekleyip yeni araç alayım dese aynı fiyat bandında istediği araba 150’den 165’e çıksa 30bin açıkta kalmış olacak mesela. Ufak görünebilir ama 30bin lira bu kriz ortamında 5-6bin maaş alan biri için çok büyük para

Tüm sebep bundan mütevellittir
0
avatar is back
(30.10.21)
Çok anlaşılmayacak bir yanı yok aslında, eğer araba fiyatları bugünkü durumda 5-45 bin gibi bir bantta olsaydı durum farklı olurdu.

Birkaç durum var;

1- İnsanlar arabalarını uzun süre sorunsuz kullanmak niyetiyle alıyorlar.
2- İnsanlar uzman değil.

Müşteri kitlesi bu. Bu insanlar uzun süre biriktirdikleri parayı toplu şekilde bir araca vermeden önce kazıklanmadıklarından emin olmak istiyorlar. Psikolojik bir yönü de var bunun, yıllarca ya da aylarca çalışarak kazandığınız parayı tek seferde bir yere verirken onun üzerindeki en ufak bir ezik size büyük görünür. O parayı "kusurlu" herhangi bir şeye vermek istemezsiniz.

Aynı şekilde insanlar araçlarını satabilmek de istiyorlar. Bu çeşit ezik ve boyalı ürünleri kendileri sorun etmese dahi, eğer değerinde satamazsam elimde kalır endişesi yaşıyorlar ve bu endişenin mantıklı sebeplere dayalı olması gerekmiyor. Çünkü, millet yeni araba almak için her seferinde tekrar sıfırdan para biriktiremez. Sadece araba almak için çalışmıyor bu insanlar. Haliyle elindekini satması gerekecek.

Türkiye'de otomobil son derece değerli bir şey. Eğer erişilebilir olsaydı böyle olmazdı. Anlaşılmayacak hiçbir şey yok bence bunda.
0
akhenaten
(30.10.21)
bence derin değilse önemsiz. çizik falan boyatmak gereksiz yani sonra satarken boyalı diye laf ediyorlar. ama vuruksa tabii yaptırılmalı
0
jelly bear
(30.10.21)
bence de önemsiz. 0 aldığım aracın sağında solunda bir sürü çizik var, napayım yani şimdi yenisini mi alayım. bana kalsa hemen boyatırım ama herkes "satarken zor olur abi" diyor. tek bir çiziğe uygulanacak boya işlemine bile takılacak kadar pimpirikli adamlarla dolu otomobil piyasası. bu da maddi sebeplerin yanında bir de türk insanının aracı kendi kişilğinin bir parçası olarak görmesi. Aşırı bir anlam yükleniyor yani, arabası çizilince kendi çizilmiş gibi ağlıyor,
0
roket adam
(30.10.21)
Piyasada o kadar dolandırıcı var ki insanlar o yüzden ince eleyip sık dokuyor. En büyük sebep bu.

Bir de arabaya bakılarak araba alınmaz, sahibine bakarak araba alınır der atalarımız.
0
westblack
(30.10.21)
geçen sene arabama arkadan çarptılar bagaj kapağı yamuk fırsat bulup hala uğraşmadım, devamında arka tampondan bir daha çarptılar, kapısında bir derin bir de nerde kimin yaptığını bilmediğim 1 parmak göçük var. inan umrumda değil, satılacağı zaman da böyle koyarım ilana alan uğraşsın. ya da kaskodan yaptıracağım zaman üstüne eklerim tek seferde çıkar. her gün sağlığımız/hayatımız elimizden gidiyor. herhangi bir eşya aşınmış kırılmış buna bu kadar takılmak boş iş. bence karakter meselesi.
0
orpheus
(30.10.21)
(6)

Sağlıklı ve yapması kolay yemekler

admiral
Ne olabilir?
Ne olabilir?
0
admiral
(27.10.21)
Brokoli, karnabahar buharda haşlanır, sonra üzerine zeytinyağı-limon dökûlüp yenir.
0
msb
(27.10.21)
Fırın poşet alınır, içine kemikli veya kemiksiz tavuk butlar atılır. Kafana göre parçalanmış soğan, patates, varsa havuç falan atılır. Biraz tuz, zevke göre baharat konur. Poşetin ağzı bağlanıp 2-3 kürdan deliği açılır. sıcak bi fırında 45 dakika tutulur. Afiyetle yenir.
0
Mirket
(27.10.21)
Yarım fincan limon, zeytinyağı karışımı, temizlenmiş bir çupranın içine dışına her tarafına sürülür. Çupranın içine bir dilim limon bir dilim soğan bir defne yaprağı konur ve balık fırın poşetine konur. Soğan, patates havuç vs ye ve daha sonra fırın poşetine yukarıdaki işlem uygulanıp afiyetle yenir.
0
Mirket
(27.10.21)
Balkabağı, patates, havuç, karnabahar, brokoli, dolmalık kabak, patlıcan zevke göre doğranıp bir fırın tepsisine güzelce doldurulur; tuzu eklenir, üzerine de içerisinde biraz kekik ve sarımsakla hafif kızdırılmış zeytinyağı dökülür (yağ çok değil, karıştırınca hepsini ince bir film şeklinde kaplamaya yetecek kadar)

sonra olduğu gibi fırına. (önceden 10dk ısıtılmış, 200C) Sebzelerin üstü minik minik kararmaya başlayınca alınır ve yenir.

pişince cidden güzel oluyor tatları.
0
akhenaten
(27.10.21)
Menemen ve bulgur.
0
j r r tolkien hayrani
(27.10.21)
Dun yaptim. 200gr kiyma, tuz ve karabiberle yogrulur. Tepsinin ortasina yuvarlak sekilde dagitilir. Cevresine dilimlenmis domates ve kuru sogan koyulur. Domates ve soganin uzerine hafif yag ve tuz gezdirilir. 180derece firinda yarim saat pisirilir. Afiyet olsun.
0
dedim ben sana
(28.10.21)
(12)

İstanbul trafiğindeki artışın nedeni nedir?

admiral
Mahalle aralarında bile trafik sıkışık. Özellikle son zamanlarda daha da arttı. Bunun nedeni ne olabilir?
Mahalle aralarında bile trafik sıkışık. Özellikle son zamanlarda daha da arttı. Bunun nedeni ne olabilir?
0
admiral
(27.10.21)
benim gördüğüm ve sinir krizi geçirdiğim sebeplerin başında herkesin şahsi aracını alıp kendini yollara vurması. her arabanın içini özellikle inceliyorum trafikteyken, her araba sadece 1 kişi var. toplu taşıma kullansalar incileri dökülecek sanırım. ekremin yerinde olsam iş çıkışı ve işe gidiş saatlerinde şahsi araç kullanmayı çok özel durumlar dışında yasaklarım. paşalar toplu taşıma kullanmayı öğrensin.
0
pelovann
(27.10.21)
insanlar covid nedeniyle toplu taşıma kullanmayı azalttı doğal olarak.
paşalıkla ilgili bir durum değil, gayet doğal yani.
taksi bulmanın zorlaşması da aynı sebebe dayanıyor bence.
0
blatta hiberna
(27.10.21)
blatta, istanbul trafiği covidle beraber ortaya çıkmadı malumunuz, ben genel bir yorum yaptım. paşalıkla ilgili bir durum maalesef ki.
0
pelovann
(27.10.21)
Okulların açıldığı ilk günden beri kriz geçiriyorum ben. Okul servisi zorunlu falan olsun, ne güzeldi trafik aylarca swh.
0
akhenaten
(27.10.21)
gelen araplar ile birlikte artan nüfus,
ekonomik sebeplerle yatırım amacıyla alınan araba sayısındaki artış,
covid nedeni ile toplu taşıma yerine özel araç tercihi

artıştaki sebepler bunlar
0
dafuq
(27.10.21)
pandemi nedeniyle özel araç kullanımı çok arttı.
0
co2s2
(27.10.21)
blatta hiberna +1
0
since1907
(27.10.21)
blatta + 1
0
dreamnesiac
(27.10.21)
istanbul nufusundaki artışın nedeni nedir sorusuyla aynı bu sorunun cevabı. 25 milyon vatandaş ufacık bi alana toplanmış ne olacağıdı demek lazım.
0
roket adam
(27.10.21)
Otomatik vitesin yayginlasmasi artirdi. Gecerken dikkat et hepsi otomatik.
Eskiden yetenek sebepli insanlarin yarisi eleniyordu trafige cikamiyorlardi.
Diger yarisi da debriyajdan yoruldugu icin cikmiyordu.

Ben manuel sahibiyken yokusli trafikli yerlere gitmek istemezdim, ise hayatta arabayla gitmezdim sol ayagim felc olurdu.
Simdi tuvalete bile arabayla gidiyorum.

Manuel arabayi da istanbul'da cok zor sattim, soran herkes manuel deyince kapatiyordu telefonu.
0
divit
(27.10.21)
Valla toplu tasimada multeciler gibi surunmemek icin ciddi para verdik arabaya, paşa olmasam da İstanbul halki belki bir nebze trafikten kurtulur diye kendimi toplu taşımada heba edecek kadar erdemli duyarlı ve kolektif düşünen biri değilim sahsen.

Of bu ne trafik yaa diyen insanlarin rahatini degil kendi rahatimi dusunmek tercihim. Trafiğe bayilmiyirim ama iki saat sogukta durakta arac bekleyip ondan sonra tikis tikis aracin icinde saga sola donemeden yolculuk yapmaktansa tikanmis trafikte arababin icinde oturarak muzigimi acip agir agir giderek işten eve gitmek daha mantikli geliyor. Yani buna pasalik mi denir bilmiyorum istanbul trafiği belki azalır diye toplu tasimada sürünmek istemiyoruz genel olarak, olay bu. Ahmet mehmet eve hizli gitsin diye ben neden rahatimi bozuyorum? Boyle bir kolektif düşünceyi kimseden bekleyemezsin.

Arabada da daima tek kisi oluyorum, ne yapayim konu komsuyu arabaya mi toplayayim trafikte kalabalik etmesinler diye? Arabayi zaten toplu tasima lanetinden kurtulmak icin aldik zamaninda, keriz miyiz o kadar mtv, sigorta, benzin, bakim masrafi odeyelim yoksa değil mi?

Trafik artisinin sebebi dedikleri gibi covidden sonra cogu kisinin sahsi aracini kullanmaya baslamasi. Bunun yanı sıra araba fiyatlari surekli arttigi için araba almaya normalde pek yanasmayan insanlar son iki yılda "simdi almazsak ileride asla alamayacagiz" mantigiyla arabaya saldirmak zorunda kaldilar ve cok daha fazla kisinin arabasi oldu.
0
stavro
(27.10.21)
Nufusun 10 milyon olduğu zaman var olan yollar ile, şu anki var olan yollar arasında çok büyük bir artış farkı yok.

Aklıma gelen büyük ilçeleri/semtleri şöyle bi hayal ettim;

Saymaya ve yazmaya başladım ki sildim sonra hepsini, neredeyse eski semt ve ilçelerin tamamının yollarında belki de 50 senedir hiç bir değişim ve genişleme yok.

Aksine yaya kaldırımı için daralmalar bile var, aslında iyi bir inceleme yaparsak belki de 1970-1980'lerden beri İstanbul'un ana arterlerinde hiç bir değişiklik olmadığını görebiliriz.

Sürekli artan araç nufusu, hiç artmayan yollar ile başka bir sonuç imkansız.
0
John Bloor
(28.10.21)
(9)

Emeğin karşılığının olmaması

Cenk Daniels
Çalışıyoruz, didiniyoruz, haftanın 45 saatini bir şirketin modern kölesi olarak geçiriyoruz, fakat sermaye sahibi insanlar hiç çalışmadan parasıyla çok kolay para kazanabiliyor. Bu durumu düşününce motivasyonum düşüyor ve emeğin karşılığının olmadığını düşünüyorum.Usd faizi bonoda %7 seviyelerindeyk
Çalışıyoruz, didiniyoruz, haftanın 45 saatini bir şirketin modern kölesi olarak geçiriyoruz, fakat sermaye sahibi insanlar hiç çalışmadan parasıyla çok kolay para kazanabiliyor. Bu durumu düşününce motivasyonum düşüyor ve emeğin karşılığının olmadığını düşünüyorum.

Usd faizi bonoda %7 seviyelerindeyken, normal mevduat faizi %16 lardayken parası olan parasına değer katarken emek harcayarak para kazanmak zoruma gidiyor bazen.

Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Teşekkürler
0
Cenk Daniels
(27.10.21)
o sermaye de çalışarak ve doğru zamanda doğru kararlar verilerek kazanılıyor yalnız bunu unutuyorsun. dedenden bir mal kalsa bile dedenin onu elde etmesi lazım yani. o yüzden yaptığın karşılaştırma yanlış. sen de elindeki emeği kullanarak paradan para kazanılacak sermaye elde edebilecek bir iş yaparsan sen de o pozisyona geçersin.
0
roket adam
(27.10.21)
Türkiye'de belli bir kesim bu şekilde. Esas sorun kazanılan paranın anlam ifade etmemesi. Çalışan boşa çalışıyor gibi yani. Bu yüzden Türkiye'de en iyi iş memurluk oluyor.
0
admiral
(27.10.21)
45 saatten fazla çalışanlar da var benim gibi.
ama zengin olanlar için çok dar bir çerçevede tanım yapmışsın.
hepsi aynı değil. kendi bildiklerimden örnekler vereyim.

patron: hala hepimizden daha çok çalışıyor. paranın ve hırsının kölesi olmuş durumda.

patronun arkadaşı: hasbelkader fırsatları iyi değerlendirip ticaret ile zamanında voliyi vurmuş. daha sonra belli yatırımlar (emlak vs.) yaparak istanbul'un dışına kaçmış daha çok hayatın keyfini çıkarmakla meşgul. hatta bir ziyaretinde ben 10 sene sonra geleceğim sen hala eksi 1'de (patronun odası garaj katında) uğraşıyor olacaksın diye patrona laf sokmuştu.

borsacı tanıdık: kendini teknik ve psikolojik olarak çok iyi yetiştirmiş. zamanında çok hatalar yapmış ama tecrübe edinerek artık bağımsız şekilde para kazanan ve 9-5 modern kölelikten kurtulmuş biri.

akraba: o da yıllardır esnaf. süper zengin değil ama ortalamanın gayet üstünde. o da işinin esiri olmuş durumda. gece gündüz aklı fikri iş kovalamakla telefonla konuşmakla geçiyor.

atadan parayı bulmuşları bir kenara koyarsak bu adamlar gibi olmak da kolay değil. o kadar hırs ve motivasyon sahibi değilim mesela. ticaret yürütecek kadar insani ilişkilerim de güçlü değil. sonra kalkıp onlar niye ben niye böyleyim diye söylenmek doğru olmuyor. ben de kendimce borsa ve finans işleri ile emeklilik günlerimde daha rahat etme hayalleri içindeyim.
not: eyt
0
lazpalle
(27.10.21)
Ben aylardır düzgün bir bilgisayar almak için para biriktiriyorum, ben biriktirdikçe bilgisayarın fiyatı da kendini biriktiriyor. Bir türlü denkleşemedik. Bir süredir bunu düşünüyorum.
0
akhenaten
(27.10.21)
aynen öyle düşünüyorum. tarihin her döneminde çalışmak köleliktir. çalışmak ne ara kutsallaştırıldı anlamıyorum.
0
dafuq
(27.10.21)
birisi bir tweet atmıştı, diyor ki fakire 1000 dolar ver, iki haftaya bitirir hepsini. zengine 1000 dolar ver, iki haftada ikiye katlar. birisi de buna cevap veriyor, diyor ki : fakirin yaşaması için o 1000 doları harcaması lazım, zenginin ise yaşaması için zaten parası var, 1000 dolar tamamen ekstra oluyor.

bir yerde de şöyle bir geyik vardı : adam diyor ki, bir haftadır borsada oynuyorum, 1.5milyon dolarla kapattım haftayı. öbürü de soruyor : ooo süper, kaç parayla başladın? öbürü cevap veriyor : 2 milyon dolarla.

şimdi bizim durumlar da bunlara benziyor aslında. fakir adamın ticaret yapması için sermayesi yok. olmayacak da. küçük küçük başlaması da mümkün değil. insanlar hollywood filmlerindeki gibi istifa ediyorum vs diyemiyor.

benim asıl derdim, normalde bir bok olamayacak kişilerin sırf aileleri zengin diye paradan para kazanmaları
0
co2s2
(27.10.21)
@co2s2,

genel hatlarıyla yazdıklarına katılıyorum aslında ama şu cümlene karşı çıkacağım:

"benim asıl derdim, normalde bir bok olamayacak kişilerin sırf aileleri zengin diye paradan para kazanmaları"

şimdi zengin olmayan insanların genelde yakındığı şey, babadan dededen zengin olan insanların şanslı olması ve o hayata hak etmeden ulaşmış olmaları. öte yandan senin bu cümlende bahsettiğin konuyu açarsak, zeka dediğimiz şey de insanın çalışarak kazandığı bir yetenek değil. doğuştan geliyor aynı zenginlik gibi. o yüzden zeki ama fakir bir adamın zengin ama kafası çalışmayan adama laf söylemesi kendi içinde çelişen bir durum.
0
del piero10
(27.10.21)
Bu duruma bi ara fena kafayı takmıştım, nerde okudum nasıl okudum bilmiyorum şu yaklaşım bayağı bir değiştirdi her şeye bakışımı:
Dünyada şuan yaklaşık 100 milyonu aşkın engelli, 157 milyon kronik hastalığa sahip, hala temel besine bile erişme sorunu yaşayan milyar insan var.
Aileden kalan maddi/manevi/genetik (güzellik büyük asset, uzun boy, renkli gözlülük vs gibi çoğaltın işte) bu tip unsurların ötesinde bir çok insan karaciğeri sıkıntılı doğuyor mesela. Biz bizden üstteki sınıfa öykünürken(çok bilenirdim ben eşşek gibi çalışırken emeksiz dünyalarca mal mülkle doğanlara) bizim halihazırda sahip olduğumuz rastgele gelişmiş bir çok başka artıları düşünüyor muyuz ? Şükür değil abi bu öyle algılama şükür falan etme zaten emek sömürüne, sadece hayatın rastgeleliliği ile barış yapmak diyorum ben buna.
Özetle nereye vardım derseniz, bu dünyada denge imkansız. Yaşam varsa kaos var. Haksızlık adaletsizlik var. Kartlar böyle dağıtılmış, annelerimizin yumurtalığına bir sonraki sıradaki sperm ulaşmış olsa, bahsi geçen kronik hastalıklarla doğanlar gibi bir ömür zulüm içerisinde yaşamamız için hiçbir sebep yok. Belki bir sonraki de seni top model yapacaktı kim bilir ? O yüzden oyna devam.
0
wiekannich
(27.10.21)
@del piero10 : zeka tamamen doğuştan mı geliyordur? emin değilim. daha doğrusu çocuğun yetiştirilme biçiminin, en azından zekanın ortaya çıkması anlamında önemli bir faktör olduğunu düşünüyorum. tabii burada da ailenin maddi kaynakları önemli bir faktör oluyor. yani ailenin "mirası" öyle de önemli, böyle de önemli.

ancak, kafası çalışmayan adamlardansa, kafası çalışan adamların iş yapıyor olması daha mantıklı değil mi? ikisi de diğer insanlara haksızlık, adil değil ama işlerin daha verimli olması, daha fazla insanın daha ferah yaşaması için bunu kabul etmek daha kolay.
0
co2s2
(28.10.21)
(1)

Ayakkabı hakkında

patos64
Arkadaşlar şu kumaşı böyle delikli delikli ayakkabılar var ufak ufak delikler, anlatabildim umarım:). Şimdi onlardan hiç almamıştım önceden de kirlenmesi kafama takıldı, kirlendiğinde nasıl temizlenir? Lekesi kolayca çıkmaz gibi duruyor da.
Arkadaşlar şu kumaşı böyle delikli delikli ayakkabılar var ufak ufak delikler, anlatabildim umarım:). Şimdi onlardan hiç almamıştım önceden de kirlenmesi kafama takıldı, kirlendiğinde nasıl temizlenir? Lekesi kolayca çıkmaz gibi duruyor da.
0
patos64
(27.10.21)
Valla pek kirlenmiyor aslında, ayakkabı spreyleri var bir de toz ve su tutmayan. Onlardan kullanabilirsiniz.

Gözüme çok kirli görünürse atıp makinaya yıkıyorum. Sadece delikli ayakkabıya özel değil ama bu, bilemedim. Siz kirlenen ayakkabılarınıza başka ne yapıyorsunuz ki?
0
akhenaten
(27.10.21)
(13)

Sevgiliye dair hissedilen "Bu kadın bana fazla" hissi...

norules
Bir süredir beraber olduğum biri var. Daha onu en başta gördüğümde "Bana düşmez ya" diye içimden geçirmiştim. Ama tanıştık, görüştük. Sevgili olduk.Kendisi dış görünüş olarak oldukça alımlı, dikkat çeken bir kadın. Bir mekana girdiğimizde hemcinslerinin bile baştan aşağı süzdüğünü defalarca yakaladı
Bir süredir beraber olduğum biri var. Daha onu en başta gördüğümde "Bana düşmez ya" diye içimden geçirmiştim. Ama tanıştık, görüştük. Sevgili olduk.

Kendisi dış görünüş olarak oldukça alımlı, dikkat çeken bir kadın. Bir mekana girdiğimizde hemcinslerinin bile baştan aşağı süzdüğünü defalarca yakaladım. Kadınlar birbirlerine bu süzme eylemini genelde yapabiliyorlar ama bu defakinin farklılık düzeyini ayırt edebiliyorum, tecrübe. İyi bir iş kariyeri var. Önemli bir şirkette, iyi bir pozisyonda. Benden bayağı bayağı fazla kazancı olduğunu tahmin etmek zor değil. Çok sosyal, gezmeyi dolaşmayı çok seviyor.

Ben ise daha sakin bir hayat yaşayan biriyim. Öyle aşırı bir sosyal hayatım yok. Bana yeten ve ortalama bir işim var.

Fiziksel olarak elim yüzüm düzgündür, bir kadına nasıl davranılması gerektiğini bilen nazik biriyimdir. İletişim yönüm güçlüdür. Frekansımın tuttuğu kişiyle iyi eğlenirim, onu da eğlendiririm. Sanırım kendisini de bunlar çekti.

Sorun şu ki beraber dışarıda toplum içerisinde zaman geçireceğimizde ben kendimi "gergin" hissediyorum. Bu gerginlik hissi de daha buluşma hazırlığımda başlıyor. Belki çok saçma gelecek ama sanki dışarıdayken bizi gören insanlar, bizi yakıştırmıyorlar falan gibi hissediyorum. Oysa nereden bilecekler ki neyin ne olduğunu. Ev ortamına girip başbaşa kaldığımızda ise rahatlıyorum.

Gözlerinin içi gülen, "Yanında kendimi huzurlu hissediyorum" diyen bir sevgilim var ama ben bu kafadan kurtulamazsam bir çuval inciri berbat edeceğim diye endişeleniyorum.

Bir el atın dostlar... Duruma ne diyorsunuz?
0
norules
(27.10.21)
yeni ilişki herhalde, zamanla alışacaksın sen de, normalleşecek şu an gözündeki yüceliği, o zaman rahatlarsın sanırım. yarı tanrı falan değil sonuçta, kendini baltalama.
0
veritaslibertas
(27.10.21)
iyi zaman gecirirsiniz, iki sene sonra ayrilirsiniz. her yasadiginiz da yasamaya deger. el atmadim ama eyyorlamak istedim
0
ala09
(27.10.21)
İki gönül bir olduktan sonra kimin ne düşündüğünü ne umrunda ki ? İlişkilerde bu tip statü bildiren unsurların düşünülmesi bile bana üzücü geliyor, aklıma bir aralar kız arkadaşım işsiz kaldığında kasiyer olarak çalışmıştı bir dönem "benden utanıyorsundur" belki vs tarzında birşeyler söylemişti, tam aksine ben onla gurur duyuyordum, yalnız kadınlarda bu olay erkekteki kadar anlayışla karşılanmıyor tecrübem bu yönde (bkz hipergami) dikkatli olmak lazım.
0
wiekannich
(27.10.21)
Onun güzelliğine de, hayat standartlarına da bi zaman sonra mutlaka alışacaksın. Alıştıktan sonra cool hareketler sergileyip sevgisini, sadakatini tırt sebeplerle sınamaya kalkarsan eğer büyük tekme yersin. Aranızdaki uçurumun o da farkında. Sen bunu unutursan eğer "vay g.tü kalkmış bunun" der sana mutlaka bi ders verir.

imzayı atana kadar alttan al bence :)
0
IncredibleMau
(27.10.21)
eğer üstünlük sadece fiziksel güzellikse

huzurlu hissetmekle, aşık olmak çok farklı şeyler
yani geçmişte üzüldüğü için seni kullanmıyorsa

birbirinizden üstün olduğunuz, merak duyduğunuz konular varsa
1-2 aya adapte olursun, dert etcek bi şey yok

ayrıca akıllı kadınlar fiziksel güzelliğin geçici olduğunun farkında olarak tercihler yapar
0
bir soru sorcam
(27.10.21)
Dışarıdan sizi gören insanların ne düşündüğünün ne önemi var?

Yanlış anlama ama bu aşağılık kompleksinden kurtulman lazım. Gerisi önemli değil.
0
himmet dayi
(27.10.21)
Çok net olan bir şey var bence. Bu hisler karşı tarafa iyi hissettiren şeyler değil. Bu güvensizliğiniz nihayetinde başka davranışlarınızı da etkiler ve karşınızdaki kişiyle iletişiminiz donuklaşır. Tuhaf bir ortam oluşur yani ister istemez...

Bu kişi bir nedenle sizi beğenmiş. Siz kendinizi ondan daha iyi görseniz de kendi adına, gidip kalmak üzerine karar onundu zaten.

Kendinizi eksik görmeyin, ama kendinizi üstün görün de demiyorum. Bunların hepsinin tuhaf yansımaları olur. Bunun sizin meseleniz olmadığını kendinize anlatıp tüm bu meseleyi bir tarafa bırakmalısınız. Siz kendiniz bu kişiyle ilgili beğenip beğenmediğiniz yönlere odaklanın.
0
akhenaten
(27.10.21)
akhenaten +1
Bunun dezavantajı çıkıyor ortaya zamanla o yüzden bu histen kurtulman lazım.

Şunu kabul etmek lazım, bazen insanların kendinde olumlu görmediği bazı özellikler başkalarının başka eksiklerini tamamlıyor. Klişe ama geçerli bir bakış açısı; kendine sen değer vermezsen başkası vermez. Onu yukarıda gördüğün sürece bunun gerçeğe yansıması da kolaylaşır.

Kimseyi bişeye zorlamıyorsun neticede, bunu sorun etse seninle olmazdı. Olduğuna göre şimdilik etmiyor demektir ama sen buna devam edersen etmeye başlayabilir.
0
Bruce
(27.10.21)
insanın sevgilisine karşı böyle hissetmesi tabii ki saçma ve ben bu tarz uyumsuzlukların çözülebilecek şeyler olduğunu düşünmüyorum. fazla diye düşünüyorsanız fazladır. bugün yarın ona göre şekil alır o ilişki zaten ve biter büyük ihtimalle. benim anlamadığım böylesi bir hisle boğuşup nasıl sevgili olabildiniz? ya ben böyle işlerin cahiliyim ya da siz biraz hızlı davranmışsınız gibi geldi. bana sevgili olmak için bazı temel konularda (uyum gibi) biraz daha rahatlamış/belli konularda anlaşılmış olmak gerekiyor gibi geliyor.
0
erenderk
(27.10.21)
ya kaybetme korkusu sarmış seni. dostum kaybetme diye bir şey yok ilişkilerde. istediğin kadar mükemmel ol güzel bir ilişkiden ayrılınca mükemmel olan da çok üzülüyor kötü olan da. ilşki içinde iken üstün taraf her zaman olacak bunda da sne olmayıver. senden üstün birisi senin yanında olmaktan mutlu iken sen ayrıldığınızda tek kaybedenin kendin olacağını düşünerek kendini germe boş yere. sen kendin ol frekansı yakalamışsın işte. dik dur yanında. her şey olacağına varıyor.

başkalarını da salla yani mesele beraberken başkalarına değil sana bakması seni dinlemesi. başkalarının ona bakması değil. bu ülkede kızlara başkaları hep bakıyor hem de ayı gibi.

aranızdaki uyumu da dengelersiniz zamanlar bazen sosyal bazen durgun güzel güzel gider.
0
andlee
(27.10.21)
Bu kafadan kurtulmazsan sıkıntı yaşayacağın konusuna katılıyorum. İster istemez kısıtlayıcı veya özgüvensiz davranmak karşı tarafı zamanla rahatsız edebilir. Yapman gereken şey insanların birbirine denk bile olsa herkesi eleştirdiğini ve yargıladığını ve ilişkinin devam etmesini sağlayanın statü, dış görünüş vb. gibi şeylerden çok iki kişinin arasındaki dinamikler olduğunu kabullenmek.
Bu kadar harika bir kadının seçimlerine de güvenmek lazım :) İlişkiden aradığı şey huzur, güvenlik vs. olabilir dışarıya karşı nasıl görünürüzden çok (öyleleri de var ama belli ki sizin sevgiliniz değil)

Örnek verirsek ben hayatım boyunca hep kitap okumayı seven entelektüel seviyesi bana yakın ve cool bir sevgili hayal ettim. Kendim de insanlarla çok içli dışlı değilim. Kendimce akademik ve kariyer olarak başarılıyım ve güzel bir kadındım (kilo almama ve mutsuz görünmeme sebep olan olaylardan önce) O zamana kadar bu saydığım özelliklerde çok erkekle tanıştım ancak hiç huzurlu hissettiğimi hatırlamıyorum.

Şimdiki nişanlım kitap okumaktan nefret ediyor ve en tahammül edemediğim şeylerden olduğunu sandığım bozuk bir Türkçesi var. Giyimine falan da dikkat etmez ve akademik açıdan başarı kovalayacak biri de değil. Ama ben de huzurlu hissediyorum ve inanın bu hissi dört dörtlük bir erkeğin yaşatacağı tutkulu bir aşka da değişmem. Bazı insanlar stabillik ve belirlilik sever.
Beni mutsuzken de sinirliyken de kiloluyken de kendimden nefret ederken de gerçekten sevdiğini gördüğüm biri benim için başarılı zengin iyi giyimli arkamızdan "vay be ne cool çift" dedirtecek bir erkekten daha değerli.
0
eatpraylaw
(28.10.21)
bu modla devam edersen elindekinin kaçırırsın, sonuçta olanlar olmuş kendini sana eş hissetmiş artık "o bana fazla" diye düşünmenin bir mantığı yok.
0
lcha
(28.10.21)
Kimler kimlerle beraber. Nice güzel kızlar maganda cahil tiplerle arkadaşlık yaptı, sonunda da ezildi. Anlattığınıza bakılırsa siz gayet uygun görünüyorsunuz birbirinize. Mutluluklar.
0
firez
(28.10.21)
(5)

Kimlik değiştirme sorunu

pikap
Bugun yeni kimlik kartı almak için nüfusa gittim. Eski kimliğimi gösterdiğimde babaniz olmadan islem yapamam dedi. Sebebi eski kimligimin on yıllık olduğundanmiş. Fotografim çok eskiymis. bana benzemiyormus. Benzememe kismi yalan bence. Eski de olsa benziyor hatta biyometrik fotoyla yan yana koydum
Bugun yeni kimlik kartı almak için nüfusa gittim. Eski kimliğimi gösterdiğimde babaniz olmadan islem yapamam dedi. Sebebi eski kimligimin on yıllık olduğundanmiş. Fotografim çok eskiymis. bana benzemiyormus. Benzememe kismi yalan bence. Eski de olsa benziyor hatta biyometrik fotoyla yan yana koydum bakin dedim. Bu arada prosedur boyleyse tabii ki babamla gidecegim ama kurumlara guvenmekte insan zorlaniyor.mesela adam diyor ki benzemiyor. Yani bu kismi anlamadim. Bana benzetebilse islem yapabilecek miydi. Kendi inisiyatifine mi kalmis? Sorun benzememek mi belli bir yil gecmis olmasi mi tam olarak. Bunu soyledigimde de ben o sorumlulugu alamam resmi belge vs dedi. Yani gercekten on yil kusur eski kimlik olunca ailemle mi gitmem gerekiyor.
0
pikap
(26.10.21)
Ne alaka anlamadım. Kimliğimi kaybettim deyince hiçbir şey sormuyorlar. Eskisini götürme, kaybettim eski kimliğimi de. Belki verirler o zaman.

Ben sadece biyometrik foto ile gittim. Başka kimlik vb. yoktu yanımda.
0
himmet dayi
(26.10.21)
Nüfus memurları tam kanser sebebi;

Bir seferinde kayıp için gitmiştim, kayıp için ailenizden biriyle gelmelisiniz demişlerdi. Bu arada şehir dışında tatildeyim, uçağa binmem gerekiyor akşamına. Her neyse, dedim benim kimim kimsem yoksa ne olacak peki? Komşunuz falan gelsin diyor :D Dedim siz şaka mısınız, akşam uçağa yetişeceğim saçmalamayın. Sonra akraba ilişkileri testi yaptı amca hala teyze dayı kim varsa sordu, eski kaldığım adreslerimi sordu. Cevap verdim aldım kimliğimi. İşin kötüsü normalde biyometrik bilgilerim alınmıştı onlar da sistemden silinmiş.

Yani evet, hangi keskin zekalının ürünüyse bu iş gerçekten böyle bir şey var. "Aha bu dayıya sor" sistemiyle çalışıyorlar.
0
akhenaten
(26.10.21)
Hay allahim kacinci yuzyildayiz ugrastigimiz islere bak. 70 yasinda adami beni tespit etsin diye yanimda surukleyeceğim yani.
0
🌸pikap
(26.10.21)
Yani burada işimiz görülmediği için bu tip önlemleri saçma görmek normal sayılır ama nüfus memurları kandırılarak ne dolandırcılıklar olduğunu görseniz veya bir gün başınıza gelse önlemek için tüm aile üyelerinizle gidersiniz nüfusa.

Yani tmeelde şunu kabul edin, memur sizin siz olduğunuza inanmadıysa dediğini yapacaksınız.
0
atom karincanin torunu
(26.10.21)
Başka bir ilçede şansını deneyebilirsin. Ben öyle yaptım.
0
hebanon
(27.10.21)
(7)

Başarılı bir mobil uygulama yapma ihtimali sıfır mı?

Benyinegulerim
İstediğiniz herhangi bir uygulamayı android ve ios için yazacak, yayınlayacak beceriniz var diyelim. Bunun indirilme, beğenilme şansı artık sıfır mı sizce? Şu an teknoloji kanalları artık alanı domine eden şirketler yüzünden bunun mümkün olmadığını söylüyor. Ne düşünüyorsunuz?Edit: söylemek istedikl
İstediğiniz herhangi bir uygulamayı android ve ios için yazacak, yayınlayacak beceriniz var diyelim. Bunun indirilme, beğenilme şansı artık sıfır mı sizce?

Şu an teknoloji kanalları artık alanı domine eden şirketler yüzünden bunun mümkün olmadığını söylüyor. Ne düşünüyorsunuz?

Edit: söylemek istedikleri şey sektör domine ediliyor ve aradan sıyrılmak zor.
0
Benyinegulerim
(26.10.21)
onu söyleyen kimse bir daha takip etme, saçmalık.

teknoloji hiçbir zaman bitmez. sonlanmaz. her zaman devam eder. sadece senin vizyonun sığ ise görüş alanın dar demektir. o sebeple herşey yapıldı diye sanabilirsin.

şurada discord kaç yaşında? cluphouse daha oturmadı bile. daha yapılacak binlerce şey var.
0
duyurukullanıcısı
(26.10.21)
Sıfır değil. Pazarlamaya ne kadar sermaye ayırdığına bağlı. "Uygulamayı yapayım, markete atayım. Orada keşfedilsin." diye düşünürsen tarihin en iyi uygulamasını yapsan da hiç indirilmeyebilir. Günümüzde kulaktan kulağa yürümüyor bu işler. Reklama, tanıtıma parayı basan düdüğü öttürüyor. Piyasayı domine eden şirketlerin gölgesinde kalmak tabii ki beklenen bir şey ama "artık mümkün değil" demek absürt.
0
himmet dayi
(26.10.21)
aslında ihtimal var gayet yok değil de bence tek sıkıntı;

biraz dikkat çeksen, piyasada daha güçlü olan bir şirket daha iyisini veya benzerini yapıp önüne geçebilir ve sönebilirsin.

eğer demek istedikleri o ise haklılar. ama uzmanlık ve geniş çaplı bir altyapı isteyen (herkesin he deyince yapamayacağı) bir ürün ortaya koyarsan bu ihtimali de azaltırsın.
0
ananiyimioguz
(26.10.21)
alakası yok. daha yepyeni tiktok gibi, clubhouse gibi örnekler var. her gün çıkan yeni hypercasual oyunlar var. vesaire, vesaire.
0
roket adam
(26.10.21)
Açıkçası ben "bunun için kesin bir uygulama vardır" diye arayıp bulduğum ve daha önce kullanmadığım bir uygulamayı indireceğim zaman öncelikli olarak kaç kişinin oy verdiğine ve bunların kaçının 4-5 yıldız olduğuna bakıyorum. Örneğin +1m kişi tarafından 4.5 yıldızı olan bir uygulamayı +500k kişiden 4.9 yıldız almış bir uygulamaya tercih ediyorum.

Diğer taraftan kullanıcı etkileşimi daha düşük bir uygulamanın arayüzünü daha çok beğendiysem geliştirici açıklamasına ve yorumlara verdiği cevaplara bakıyorum, samimi geliyorsa riske girip indiriyorum. Eğer klasik esnaf kafasında yazılmış bir şeyse hiç dokunmuyorum.
0
akhenaten
(26.10.21)
bir arkadaşım (32 yaşında), 20'li yaşlarda olan çocukların kurduğu şirkette işe girdi geçen hafta :D Google Play Store'da milyonlarca indirilen bir oyun yapmışlar genç yaşta bile şirket kurup yürümüşler mesela.
0
nhk ni youkosu
(26.10.21)
orpheus
(26.10.21)
(4)

konserve mantar ile mantarlı makarna yapılır mı?

la lykia
evde tat konserve mantar var.kremalı mantarlı makarna olur mu konserve ile?olursa nasıl olur, onu da normal mantar gibi mi kavurmalı?çok teşekkürler.
evde tat konserve mantar var.
kremalı mantarlı makarna olur mu konserve ile?
olursa nasıl olur, onu da normal mantar gibi mi kavurmalı?
çok teşekkürler.
0
la lykia
(19.10.21)
Makarnayı bilmiyorum. Konserve mantarı normal mantar gibi kavurarak pişirince bariz bir tat farkı oldu. Bir daha konserve mantar almam dedim.
0
inheritance
(19.10.21)
Konserve mantarlar turşu gibi, temelde mantar ama tadı çok farklı. Eğer yakıştırıyorsanız olur. Ben önermem.

Konserve mantarı ben daha çok salatalarda, kumpir gibi şeylerin içinde, bir şeyin yanında soğuk meze olarak falan kullanıyorum. yemek yapmak için uygun değil.
0
akhenaten
(19.10.21)
Valla makarnayla olmayacak seyi ben bilmiyorum. O yuzden ben olur diyorum.
0
j r r tolkien hayrani
(19.10.21)
Tadı güzel olmuyor. Konserve mantarların tadılastik gibi.
0
e mice
(19.10.21)
(4)

araba'da işe yarayan uygulamalar

ayseee
var mı öyle güzel uygulamalar..yandex ve hgs yükledim başka bir uygulamaya gerek var mıdır?
var mı öyle güzel uygulamalar..

yandex ve hgs yükledim başka bir uygulamaya gerek var mıdır?
0
ayseee
(07.10.21)
YouTube premium
0
stavro
(07.10.21)
eğer obd2 vericisi almayı düşünürseniz torque var. verici üzerinden araç bilgisayarına bağlanıp aracın hızından, araç sensörlerinin durumuna ve hatta parçacık filtresinin mevcut tıkanıklık durumuna kadar her şeyi görebilirsiniz.

youtu.be
0
akhenaten
(07.10.21)
fuelio. aracınız için yaptığınız masrafları takip edebiliyorsunuz. istatistik çıkartabiliyorsunuz.
0
inheritance
(08.10.21)
radar, çevirme uygulamaları. mavili bir tane vardı unuttum adını güzeldi.
0
Whily
(08.10.21)
(9)

Çikolata mı çiçek mi?

invictae
Üst edit: Çiçeğin çok daha özel olduğuna karar kılıp Taze Çiçek'ten bir buket gönderdim. Her şeyden önce siteye ekledikleri görselin neredeyse aynısıydı giden çiçek. Gönderdiğim kişi de çok çok mutlu olduğunu söyledi. Fikir veren herkese çok teşekkürler. Çok çok sevdiğim ve değer verdiğim bir büyüğü
Üst edit: Çiçeğin çok daha özel olduğuna karar kılıp Taze Çiçek'ten bir buket gönderdim. Her şeyden önce siteye ekledikleri görselin neredeyse aynısıydı giden çiçek. Gönderdiğim kişi de çok çok mutlu olduğunu söyledi. Fikir veren herkese çok teşekkürler.


Çok çok sevdiğim ve değer verdiğim bir büyüğümün doğum günü yaklaşıyor. Yaşı epey var... Farklı şehirlerdeyiz, o nedenle yüzyüze kutlama imkanım yok.

Aklımda birkaç hediye vardı ama ben istiyorum ki tam gününde gitsin, eh kargo ile bu mümkün olmayacak. Hediyeleri eledim.

Çikolata veya çiçek göndermeyi düşündüm. Çiçeksepetinin son zamanlarda çok rezilliklerine şahit oluyoruz, sürprizimi piç etsin istemiyorum.

Tazeçiçek diye bir uygulama buldum, tecrübe edeniniz var mı? Buradan yanında not ile güzel bir çiçek gönderebilirim.

Veya Melodi Çikolata'dan güzel bir kutu çikolata. Melodi Çikolata'nın hem ekşideki hem genel yorumları çok güzel. İstanbul içine aynı gün teslimat da yapıyor. Yani tm istediğim gibi doğum gününde gidebilecek.

Göndereceğim kişi çiçekleri, hayvanları, doğayı çok seven birisi. Çikolata yemeye de bayılır :)

Hangisini göndersem? Fikir verir misiniz? Sanki gönlüm çikolatadan yana gibi. Çiçek fotoğrftaki gibi olmaz, soluk olur falan kötü görünme ihtimali daha yüksek gibi geliyor. Ne dersiniz?? Değerli fikirlerinize gerçekten ihtiyacım var.
0
invictae
(07.10.21)
çikolata hacı.
çiçek solunca, hüznü kalıyor.
0
seyduna6687
(07.10.21)
Çikolatayı çok seviyorsa kendisine alır:) Bence çiçek daha almak daha hassas bir düşünce.
0
beraesad
(07.10.21)
Çiçek almanın sembolik anlamı çok büyük, bence bu kişinin daha önce çiçek almadığını düşünüyorsanız ya da biliyorsanız çiçek yollayın. Ama eğer böyle bir durum yoksa işlev daha önemli, o zaman çikolata ama güzel bir çikolata. Eğer hediye olmaya layık farklı bir çikolata yoksa yine çiçek.
0
akhenaten
(07.10.21)
ben çicek tercih ederdim
0
all girls dream
(07.10.21)
Çiçekteki tek çekincem: gerçeğinin fotoğraftaki gibi olmayıp mezarlık çiçeği gibi gitmesi :D

bunun olmayacağından emin olabilsem...
0
🌸invictae
(07.10.21)
eğer çok fantastik bir çiçek göndermezseniz, mesela orkide gibi sıklıkla gönderilen bir çiçek gönderirseniz mezar çiçeği gibi gitmez. sirkülasyonu bol olan çiçekler daha taze olur.
0
co2s2
(07.10.21)
çiçeksepeti.com ve çiçeksepeti.net birbirinden farklı siteler. çiçeksepeti.net gerçekten facia ve pişmanlık. çiçeksepeti.com işini düzgün yapıyor. Şuana kadar pişman etmedi beni. Gününde saatinde güzel çiçekler gönderebildim.

Ben olsam çiçek gönderirdim. Yaşlıların şeker hastalığı olabiliyor, çok da çikolata yiyemiyorlar.

edit: çikolata yemeye bayılır demişsin. O zaman güzel bi çikolatacıdan enfes bi çikolata gönderebilirsin.
0
zimbirik
(07.10.21)
@zimbirik, "çiçççeksepeti varvar" bunlardan hangisi oluyordu :D
0
🌸invictae
(07.10.21)
Ben olsam çiçek gönderirdim. Çiçeği daha özel görüyorum, bana da çikolata vs çiçek durumu olsa çiçekte daha mutlu olurum.

Çiçeksepetini anneler günü, öğretmenler günü gibi zamanlarda hiç kullanmadım ama normal zamanlarda hiç sorun yaşamadım. Yani o kötü yorumlar yoğun zamanların yorumları olabilir. İnsanoğlu olumsuzu paylaşmaya meyilli olumluyu değil.
Oturduğu mahalleden bir çiçekçi bulup whatsaptan fotoyla onaylamak suretiyle de gönderebilirsiniz.
0
somethinginthewayshemoves
(08.10.21)
(18)

araba sürmeyi manuelde mi öğreneyim otomatikte mi?

buenosdias
ders almayı düşünüyorum da. hangisini seçsem bilemedim. normalde otomatik derdim. ama atıyorum bi yerde eski püskü manuel araba kullanmak zorunda kaldım. otomatiğe alıştığım için süremezsem dezavantaj olacak.
ders almayı düşünüyorum da. hangisini seçsem bilemedim. normalde otomatik derdim. ama atıyorum bi yerde eski püskü manuel araba kullanmak zorunda kaldım. otomatiğe alıştığım için süremezsem dezavantaj olacak.
0
buenosdias
(07.10.21)
Manuel öğrenirsen avantajı olur. Atıyorum şirket aracı kullanmak durumunda kalırsın ve manueldir. Manuel kullanmayı bilen biri otomatikte hiç zorlanmaz. Tersine ise alışması çok zor olur.
0
himmet dayi
(07.10.21)
Tabiki manuel vites.
Otomatik olan bastın mı gidiyo zaten
0
etna
(07.10.21)
beklentinize, yaşamınıza göre değişir. ben de kursa yeni yazıldım, otomatik ehliyet alacağım. şirket arabası kullanmak gibi bir durum yok, büyük şehirdeyiz, arabamız otomatik. hızlıca da öğrenmem lazım. manuel ile uğraşmamı gerektirecek bir durum yok yani. kendinize göre değerlendirip karar vermelisiniz.
0
gmzo
(07.10.21)
Manuelde hata yaparsan en fazla stop eder kalir, otomatikte baslayinca frenle gazi karistirdi dukkana daldi oluyor.

Acemilik bence hep manuel olmali.
0
divit
(07.10.21)
otomatik ehliyet ile manuel araba kullanamazsınız zaten, yasak. tabi yakalanmadığınız sürece. otomatik ehliyeti manuele çevirmek için de yeniden ders alıp sınava girmeniz gerekiyor.

ayrıca yasal kısmı önemli değil diyorsanız bile manuel alırsanız otomatiği kendi çabanızla hemen öğrenirsiniz. ama otomatik alırsanız manuel öğrenmek için illaki ders almanız, çabalamanız gerekecek.
0
elorelia
(07.10.21)
otomatikte öğren. düz araba mı kaldı? 3. sınıf şirketler hariç hepsi otomatik vites araç veriyor zaten. %1'lik bir ihtimal için araba öğrenme işini işkenceye çevirme. muhtemelen hayatın boyuncamanuel araba kullanmak "zorunda" kalmazsın merak etme.
0
yazar yazmaz yazan yazar
(07.10.21)
Zorunda kalmaktan kastınız nedir bilmiyorum, ama bu zamana kadar ehliyetiniz yoktu mesela? Aynı durumda "ehliyetim yok" demek yerine "otomatik vites ehliyetim var" diyebilirsiniz. Eğer tüm ihtimalleri dahil edecekseniz, evet manuel ehliyet tek seçenek.

Diğer taraftan, eğer kendi aracınız olmayacaksa ve farklı şirketlerle çalışıyorsanız, evet o zaman nihayetinde manuel bir araç tek seçeneğiniz olabilir.

Kısaca eğer kendi otomatik aracınız olacaksa otomatik alın bence, zaten adım adım manuel araçlar "zevk meselesi" olmaya başlıyor. Günlük kullanım için otomatik araçlar yaygınlaşıyor. Ama yok farklı farklı şirket araçlarıyla çok işiniz olacaksa manuel öğrenmeniz daha iyi şu dönemde.
0
akhenaten
(07.10.21)
otomatikte öğren manuel aracta kullanma.
0
sizofren06
(07.10.21)
manuelde tabii ki. bi insan niye sadece otomatik araba kullanmayı öğrenir hiç anlamıyorum. acil bir durumda kullanacağınız tek araba manuel olursa ne olacak? ya da şirket ehliyetiniz var mı dediğinde "var ama manuel kullanamam" mı diyeceksiniz?

ayrıca gayet etraf manuel araba dolu. sanki tedavülden kaldırılmış gibi yorumlar çok garip.
0
bohr atom modeli
(07.10.21)
Ben de manuel diyorum. Zaten otomatigi surebiliyorsun.
0
Pufpuf
(07.10.21)
Dünyanın binbir türlü hali var. Aracın bozulur acil birinden emanet alman gerekir, kiralaman gerekir, gece çocuk hastalanır araban serviste olur taksi bulamaz komşudan araba alman gerekir, şirkette bir durum olur sadece manuel araba vardır... belki teki bile başına gelmez ama binlerce ihtimal var. Ehliyet kursundan sonra hiç manuel araba kullanmadım bende ama ben olsam manuel ehliyeti alırım öyle aşırı zor efor sarfedeceğin bir olayı yok.
0
cilekli pasta
(07.10.21)
Manuelde öğrenmek daha iyi. Gaz fren karıştıranların iddia ediyorum tamamı uzun süre manuel kullanmamış, verseler manuel kullanamayacak olan sürücülerdir.
0
bana kedicik derdi
(07.10.21)
manuel, manuel, manuel.
0
kitap arasında kalmış silgi tozu
(07.10.21)
arkadalsar herkese tesekkurler. durumumu soyle ozetliyim. 10 yildir ehliyetim var. ama sadece ehliyet alirken kullandim. sonra kullanmayi unuttum. sanirim o donem ehliyetler manuel veya otomatik ayrilmiyordu. o yuzden yasal sikinti yok sanirim. pekiyi bir sorum olacak. baslangicinda kendime manuel eziyeti cektirmektense, kolayca otomatik ogrensem. sonra vakit bulunca manuel'e donsem? niye soruyorum cunku bana gore asil olay vites degil, yol, direksiyon hakimiyeti, ozguven falan. bunlari otomatikte kazandigim zaman manuel'de tek is vites ve debriyaj hakimiyeti olacak. diger turlu hem yol hem direksiyon hem vites hem debriyaj hakimiyeti hepsini bir arada baslangicta ogrenmek zorunda kalacagim. haksiz miyim?
0
🌸buenosdias
(07.10.21)
Ben olsam hiç manuel'le uğraşmazdım. Hala manuel araba üretiliyor olmasına bile şaşırıyorum.
0
pispinti
(07.10.21)
Manuel araba kullanmayı öğrenme isini niye bu kadar abartıyor insanlar, dünyada anlamadığım gizemlerden birisi gerçekten.

Otomatik aracta neyi öğreneceksiniz ki? Yani alay veya küçümseme amaçlı sormuyorum, gaza basıyorsun gidiyor, frene basıyorsun duruyor işte.
0
wilhelmwasmuss
(07.10.21)
Ehliyet zaten varsa ve işle ilgili araç durumu falan yoksa otomatik öğren geç. Acil durumda kullanabilecek kadar manuel biliyorsundur ehliyet aldığına göre (stop ettirmeyip yokuşta kaçırmayacak kadar)

Otomatikte öğrenecek ne var diyenler ilk araba kullandıkları zamanları unutmuşlar veya zaten çok iyilermiş. Aracın boyutunu algılayıp sıkışık yerlerden sürtmeden geçebilmek, 3D düşünüp park edebilmek veya örneğin daha uzun araçla dönüşleri nasıl yapacağını kestirebilmek gibi şeyler otomatikte de alışmadığınız sürece başınıza dert olabilir. Arabanın üç boyutlu yapısını ve hareketini algılayıp sonra diğer araçlarla uyumlu olmak yani. Mesela İstanbul'da sinyal vermeden önüne kıranlar, takip mesafesi bırakınca önünü dolduranlar var alışman gerekiyor. Şerit değiştirmek için bazen başkasının önüne burnunu kırman gerekiyor vs. bunlar gayet otomatik ile de çalışılabilecek öğrenilecek şeyler.
0
nhk ni youkosu
(07.10.21)
Kadinsaniz otomatik, erkekseniz manuel kullanmayı öğrenin.
0
Kirmizibavul
(08.10.21)
(7)

squid game ***AŞIRI SPOILER*** izlemeyen açmasın

kibritsuyu
arkadaşlar izledim bu diziyi, sözlükte mantık hataları falan denmiş, bunlardan mı bahsediyorlar, bazı şeyleri anlayamadım.1. madem dede oyunun kurucusu ve eğlence için böyle bir şey yapmış. niye ikinci bölümde oyunu feshetme oylamasında en son ve belirleyici oyu kullandığı halde red oyu verip oyunu
arkadaşlar izledim bu diziyi, sözlükte mantık hataları falan denmiş, bunlardan mı bahsediyorlar, bazı şeyleri anlayamadım.

1. madem dede oyunun kurucusu ve eğlence için böyle bir şey yapmış. niye ikinci bölümde oyunu feshetme oylamasında en son ve belirleyici oyu kullandığı halde red oyu verip oyunu feshediyor? orada hakikaten bunaklığı mı tuttu, yoksa anlamadığım başka bir sebebi mi var?

2. front man polisin kardeşiymiş. polisin arşiv kurcalamasından yanlış anlamadıysam 2015 yılı şampiyonu muymuş neymiş, harfler korece olduğu için baktığı kağıtlardan bi halt anlamadım. yani bu oyun her yıl oynanıyor, kardeş de 2015'te şampiyon olup tezkere bırakıp orada mı kalmış? yoksa geri dönmüş 5-6 sene şehirde takılıp yeni oyun için tekrar mı gidip front man olmuş? polis abi kardeşini yeni kaybolmuş gibi arıyordu. 6 yıl durup durup aramayı akıl edecek hali yok ya? anlamadım bu kardeş ne zaman kaybolmuş, ne zaman ve nasıl front man olmuş da polis abisi gelmiş arıyor?

3. organ olayı nedir? ben maskeli çalışanların teşkilat kurup hazır ölen adamlar varken front man'den gizli organ ticareti yaptıklarını düşündüm. fakat doktor yarışmacı bulmalar, onca düzen içinde adamı kaçırıp kimse görmeden kamera kaydı silmeler, organı çıkarıp satacak ekipman, düzenek, dalgıç personel, tüpler müpler. koskoca fiyonklu tabutu da, yansın diye konulan fırının içinden uzaktan kumandalı düzenekle aşağı alıyorlar falan. adamlar fırının içine cesedi başka yere aktaracak uzaktan kumandalı düzenek kurmuş. bunları front man biliyor, organdan mı haberi yok? yoksa organ işi de front man ve dedenin bilgisi dahilinde mi?

4. polis 29 numaranın daire maskesini çalıp onun yerine geçiyor. şeker oyunundan sonra da ölen kare maskeyi alıp 29 numarayı boş bırakıyor. hadi kimse görmeden nasıl aldı taktı orayı geçelim. sonra birinin öksürükle mors kodu verip "29 numara" mesajı verdiğini anlayıp geri 29 numara oluyor. o kısmı hiç anlamadım, öksüren kim, sen geri nasıl 29 numara oldun?

devamı gelebilir.
0
kibritsuyu
(06.10.21)
1. finalde bunu hatırlatıyor. herkes bildiği halde geri döndü diyor. yani tam rızayı almak için yapmış. haklılığını kanıtlamak için
2. bu tam net değil. ama ikinci sezon front man e odaklanacak diyolar bazı sitelerde.
3. organ tamamen gizli.front manin haberi yokmuş. tüpler ve dalgıç ekipleri VIP lerin kaçışı için hazırda bekletilen ekipmanlar. bu teşkilat bu ekipmanları kullanıp işlerini halletmişler.
4. 28 ile 29 arkadaş. organ mafyası. aralarında da mors kodu ile iletişim kuruyolar. 28 öksürüp iletişim kurmaya çalışıyor ama cevap gelmeyince şüphelenip bi sonraki buluşmada (ameliyat) 29 u kenara çekip sorguluyolar.
0
sttc
(06.10.21)
1 - kartvizitler ilk dağıtıldığında oyuncular ne tür bi oyunun içine gireceklerini bilmiyorlardı. Bilselerdi belki katılmayacaklardı. Fesihten sonra yeniden katılanlar kendi rızalarıyla oraya geldiler sonuçların da farkında olarak. Dışarıdaki sefil hayat - oyundaki tehlikeli sonuçlar ya da olası kazanç arasında tercihte bulundular. Dolayısıyla adil bir şey çıktı ortaya.

2 - emniyetteki konuşmaları tam hatırlamıyorum ama bana front manin yakın zamanda kaybolduğunu düşündüren şey odasındaki ölü balıklardı. Kardeşinin bir şekilde bu oyunu öğrenmesi lazımdı. Abisinin odasındaki kartı bulması gerekiyordu, dolayısıyla odaya girmesi lazımdı. Balık detayı olmasa belki ben abisinin yakın zamanda kaybolduğunu düşünmeyecektim. Mantık hatası mı yoksa dekor hatası gibi küçük bir şey mi bilemedim.

3 - organ ticareti bana da çok saçma geldi. Allahın unuttuğu adasında nerden gemi ayarladın da organ ticareti yapar oldun. Saçma. Halbuki başka bir halt karıştırıyor olsalar daha mantıklı olurdu.

4 - polisin rütbe değişimi, içeri sızma gibi eylemlerine zemin hazırlamak için organ ticareti yapan ekipte olduğu gibi zorlama detaya benziyor. Ben de anlam veremedim.
0
IncredibleMau
(06.10.21)
dizide mantık namına bir şey yok ki mantık hatası olsun, üzerine düşünmeden yemek yerken falan bakmalık dizi işte.

1. dede onlara ikinci bir şans veriyor ve öleceklerini bile bile bu defa kendi rızalerıyla oyuna geri dönüyorlar. son bölümde dede yatakta tiradını yapsın diye var o sahne, başka bir nedeni yok. burada daha saçma olan şey, iki yüz küsür kişi oy kullanıyor ve kimin kazanacağı son oya kalıyor, tv8 yarışması gibi dizi anasını satayım fjkhsdfdkjs.

2. polisin kardeşinin 2015'te yarışmayı kazanması ve sonrasında kore'nin en zengin adamlarından biri olmasına rağmen sivilde sığır gibi o tek göz otel odasında yaşamaya devam etmesi büyük saçmalık ama ne yazık ki öyle sanırım. çünkü otel görevlisi kadın bir haftadır kirayı ödemediğini söylüyor. zaten polis, annesi merak ettiği için o otele gidiyor. yani adam yeni kaybolmuş, adaya gitmiş yarışmayı yönetmek için.

3. dizinin en filler oğlu filler yan hikayesi buydu sanırım. yarışmayı takıntı derecesinde dikkatli ve zeki bir front man yönetiyor ama bodrum katta personel organ mafyası kuruyor, yetmiyor yarışmacılardan birini koğuştan çıkarıp her gün saatlerce çalıştırıyor, bizim kerizin haberi yok. evet insan gerçekten de hayret ediyor ama senaryo böyle yazılmış.

4. polisin yarışma içinde fink atması, önce işçi, sonra asker, sonra vip'lerin garsonu olması tam bir çocuğun yazabileceği dandik ajan hikayesi. ona öksürükle mors mesajı gönderen adam organ işi yapan ekipten. çünkü yerine geçtiği 29 numara da onlardanmış. falan filan.
0
sir gawain
(06.10.21)
1- Bu basit bir şey, dizide ana tema zaten "bir şans vermek" üzerine kurulu. Dizi içinde birkaç kez demokrasiye vurgu yapılıyor. Kural olarak oyuncuların çoğunluğu sağladığı takdirde oyunu bitirebilecekleri söylenmiş. Yani oyunun "hür iradeyle ve gerçekten istenerek oynanması" gibi bir ideal var.

Bir eşitlik varsa ve o eşitliği bozacak tarafsız bir irade ortada yoksa eşitliğin çekilmek isteyenler lehine bozulup, kalmak isteyenlere de dönme şansı verilmesi tek mantıklı seçenek. Haliyle burada mantık hatası yok.

Mantık hatası bu kadar eşitlik vurgusu yapılırken dedenin oyuna imtiyazlı olarak dahil olması ve bununla da kalmayıp başrole yardım etmesi.

2. ve 3. sorularına dizide net yanıt verilmedi, bu açıdan mantık hatası denemez. Sonuçta bu dizi, gelecek sezonu olacaktır.

4. Evet bu da bir mantık hatası! Ama olmaya da bilir. Olmamasının tek ve mantıklı bir yolu var. Front man tarafından kollanıyordu. İstediği gibi dolaşıp etrafı ve olanları görmesine izin verildi. Sadece bilgileri dışarı sızdırmaması için kontrol altında tutuldu.
0
akhenaten
(06.10.21)
bence mantık hatası olan kısım karı ve kocanın birlikte katılması. lan hadi ilkinde katıldın bilmiyordun, ikincisinde niye bi daha geliyorsun, bir kişi kazanacak işte ödülü.
0
bohr atom modeli
(06.10.21)
1. önce gitmeye karar vermiş olsalar bile sonra her şeyi bilerek, kendi rızalarıyla geri döndüler durumu için. bir nevi haklılığını ölüm durumunda bile kanıtlama girişimi.

2. kardeşlerin yakın olduğu hissiyatını aldım. oyunun organizasyonunda sanırım önceki yıllarda katılan oyunculara görev alma seçeneği sunulabiliyor. dolayısıyla 2015 kazananı front man'in 2021 edisyonuna liderlik yapması için davet edildiğini düşünüyorum. yeni bir ortadan kaybolma gibi geldi bana, önceki yıllarda front man de sade vatandaş olarak yaşamıştır bence.

3. oyun organizasyonunda güvenilirlik faktörü açısında daha önceki yıllarda çalışan kişilere görev vermeleri makul gibi. oyunun birkaç edisyonunda askerlik ve işçilik yapmış olan, detayları öğrenmiş olan minik bir çalışan topluluğu ekstra kazanç sağlamak için bu işe girişmiş gibi. bu topluluk içinde kare olan bir yönetici olduğundan dolayı da ciddi anlamda borcu olan ve doktorluk geçmişi olan birini de yarışmacı olarak alınabilir adaylardan göstererek almıştır sanırım.

4. maskelerdeki vericiler üzerinden kimin kaç numara olduğu anlaşılıyor. kare maskesini almak polis için stratejik olarak zekice bir hareket ama yan odasındaki kişi polisin sahip olduğu eski maske numarasını mors alfabesiyle seslenince kare maskeyi kullanmaktansa 29 numara maskesinin daha avantajlı olacağını düşünmüş olabilir.
0
yviene
(06.10.21)
@sttc +1

@bohr atom modeli şanslarını arttırmak için olabilir mi? Sonuçta ikinci katılmada henüz çiftli ve/veya birbirine karşı oyunlara başlamamışlardı yani beklemedikleri yerden geldi.

edit: @yviene süper yorum müthiş deli gibi ayrıntılı.
0
emininsel
(06.10.21)
(10)

2. Viteste sürekli debriyaja basıyorum

zoque
Selamlar duyuru ahalisi, henüz 3 4 aylık aktif bir şoförüm. Aracım clio 1.5dci.Aracı sürerken özellikle şehir içinde ikinci viteste olmaktan nefret etmeye başladım çünkü ayağımı mecburen gazdan çektiğim noktada devir 1.2 altına düşünce vites boşta gibi araba hızlanmaya başlıyor devir biraz daha düşü
Selamlar duyuru ahalisi, henüz 3 4 aylık aktif bir şoförüm. Aracım clio 1.5dci.

Aracı sürerken özellikle şehir içinde ikinci viteste olmaktan nefret etmeye başladım çünkü ayağımı mecburen gazdan çektiğim noktada devir 1.2 altına düşünce vites boşta gibi araba hızlanmaya başlıyor devir biraz daha düşükse de araba sarsılmaya başlıyor. Bunun önüne de ancak kendimce debriyaj bastığımda geçtiğimi farkettim. Bu iş arabanın bir şeylerine bir şeyler yapıyor mu? Yoksa yıllık bakımlarını yaptır verdiğin zarar yıllık bakımda rutin değişen kalemleri etkileyen şeyler gibi bir durum mu vardır?

Son olarak bu normal mi, değilse önüne nasıl geçebilirim?

Şimdiden çok teşekkür ederim..
0
zoque
(05.10.21)
Benim hatirladigim arac viteste ise zaten uygun hiz araligini koruma egilimindedir. 1. Viteste araca gaz vermeseniz bile kendi kendine gidecektir.

2deki hizlanma ile 1deki hizlanma ayni mi oluyordu bilmiyorum ama daha yavas gitsin istiyorsaniz 1. vitese takmaniz lazim. Ama orada da gitme egiliminde olacaktir.

Bu yuzden surekli vites degistiriyor, bu yuzden surekli araci boşa alıyoruz. Manuel kullanacaksanız buna alismak zorundasiniz. Bayadir arac kullanmadigim icin tecrubelerim birazcik ucmus ama durum bundan ibaret gibi geldi.
0
ananiyimioguz
(05.10.21)
tam tersine gazdan çekince araç yığılır ve yavaşlar boşta gibi hızlanamaz, devir düştüğü için titremeye başlıyorsa ya gaz vereceksin. gaz verdiğinde hızın yüksek kalıyorsa da vites düşürmen gerekir.

sürekli yarım debriyaj yaparsan hem debriyaj balataların erken biter hem de bir gün yokuşta duman için kalır, yokuşu çıkamazsın. araba yanıyor zannedersin.
0
orpheus
(05.10.21)
2den1e olayının suyunu çıkarmak da bir yerde şanzımanı dağıtır diye okumuştum sanki ama tamamen hayal ürünü olabilir bu dediğim. Yoktu dimi öyle bir olay :)
0
🌸zoque
(05.10.21)
evet tamam @orpheus dürtünce anımsadım, benim dediğim belli bir hız aralığında gitme eğilimi olayı motor freni yaparken idi. Karıştırdım. Araç bulunduğu vitese göre hızlanmıyor. Ama bulunduğu vitesin uygun hız aralığını korumak için gaz vermeniz lazım +1

vites değiştirmeden yavaşlarken o vitesin hız aralığının altında kalırsanız araç titriyor. Siz de o sırada debriyaja basıyorsunuz aracı rahatlatmak için. Sonra vites değiştirmeden tekrar debriyajı kaldırdığınızda, eğer gaz vermezseniz veya hızınız bir şekilde artmadıysa, yine mevcut vites için gerekli hızı sağlayamayacaksınız. O yüzden 1 ve 2 arası mecburen gidip gelmek gerekiyor. Sarsmadan düzgün yaparsanız vites geçişlerini, diğer türlü vites değiştirmeden sarsa sarsa yavaşlayıp hızlanmalarınıza göre çok çok daha az zarar verirsiniz debriyaj balatasına.
0
ananiyimioguz
(05.10.21)
Motor gaza basmadığınızda rölanti devrinde durmaya çalışır. Haliyle 2. viteste gazı bıraktığınızda araç ilk anda kendi ağırlığı sebebiyle yığılır gibi olur fakat hemen sonra rölanti devrine çıkmaya çalışırken dişli oranına göre bir miktar hızlanır ve belli bir hızda sabit olarak gider/gitmeye çalışır (eğim yoksa). Tabii bu yüksek viteslerde olmaz (anormal tork üretmiyorsa tabii araç), ilk iki viteste olur genelde. Dizel araçlarda tork yüksek olduğundan aniden hızlanma hissini yaşıyorsunuz. Özetle normal bir durum yani.

Bunu yumuşatmak için mecburen ya debriyaja basılı vaziyette bekleyeceksiniz, ya vites düşüreceksiniz ya da boşa alıp debriyajı bırakıp sonra duruma göre tekrar uygun vitese geçeceksiniz. Debriyaj balatasına zarar veren şey yarım debriyajdır, bu şekilde balata sürtmeye/aşınmaya devam eder. Ya tam kavrama yapmalı ya da tamamen ayırmalısınız. Debriyaja basılı tutmak balatayı korurken yayı yıpratır. Ama burada bahsettiğim yıpranma/aşınma öyle hemen olacak bir şey değil, binlerce kilometreden bahsediyorum. O yüzden abartmamak kaydıyla istediğiniz gibi kullanın, kısa vadede bir şey olmaz.

Ama en sağlıklısı ya viteste durmak ya da hızlıca boşa almaktır (debriyajı bırakarak ve sadece düşük hızlarda).
0
orient blue
(05.10.21)
Önce şunu belirteyim. Düz yolda giden araç, yokuşa falan denk gelinmediği sürece 2'den 1'e alınmaz. Araç sadece tamamen durdu ise ya da artık durmaya çok yakın ise 1'e alınır.

Giden aracı 1'e alırken zor geçer zaten. Bunu sürekli yaparsanız o şanzımanı bir süre sonra elinize alırsınız.

Sizin yaptığınız şey temelde doğru aslında. Yani araç 2. viteste ise ve 1000 devire doğru iniyorsa, gaza da basmamanız gerekiyorsa debriyaja basmanız lazım ki araç hızlanmasın. Bu arada ikinci viteste giden araç yine yokuşa denk gelinmediği sürece stop etmez. Devir iyice düştükten sonra tekrar bir miktar artarak yürümeye devam eder. Bu hız yeterli ise debriyaja basmanıza gerek yok. Ama atıyorum önünüzde bir araç var ve yavaşlıyor ya da ilerde trafik var. O zaman debriyaja basıp boşa alıp ayağınızı frenin üstüne koyarak ilerlersiniz. Trafik durunca da durursunuz.
0
himmet dayi
(05.10.21)
Yıllık bakımda debriyaj balatası değişmez. Dizel arabada 2. Viteste debriyaja gerek yok, debriyajsız halletmeye çalış, alışırsın. Debriyaj sadece vites geçişlerinde ve kalkışlarda kullanılır, araba yarım debriyajda sürülmez, tam debriyaja alınıp boşta gidilmez. Bunlar hem arabaya zarar hem güvenli bir sürüş tarzı değil.
0
bana kedicik derdi
(05.10.21)
Tam olarak aynı şeyi ben de yaşıyorum ve ben de 4-5 aylık şoförüm. Yavaşlamam gerektiğinde araç titremeye başlamasın diye debriyaj kullanıyordum. Sonradan daha uygun bir yöntem fark ettim. Debriyaja basmak yerine vitesi boşa alıyorum, ondan sonra istediğim kadar ve vites düşürmek gerekmeden frene basabiliyorum. Tekrar hızlanacağım zamansa o anki hızıma göre (ki genelde araç durmak üzere değilse 2. vites oluyor bu) uygun vitese takıp gaz vererek devam ediyorum. Gayet akıcı oluyor.

Örneğin bir kasise yaklaşırken boşa alıyorum, yavaşça frene basıyorum; araç boşta olduğu için yavaşlamaya başlama hızınız kaç olursa olsun hiç titreme olmuyor. Uygun hıza geldiğimi düşününce vitesi takıp gaz vererek devam ediyorum. Kavşaklarda da aynı şey. Kavşağa yaklaşırken boşa alıp yavaşlamaya başlıyorum, vites düşürmem gerekmediği için dikkatim kavşakta oluyor. Kavşak girişinde durmamı gerektirecek bir ortam yoksa hızıma uygun vitese takıp devam ediyorum; durmam gerekiyorsa da durana kadar frene basıyorum ve araç boşta olduğu için gayet rahat bir duruş oluyor.
0
akhenaten
(05.10.21)
Verdiğiniz her cevap çok kıymetli oldu gerçekten. Çok çok teşekkür ederim hepinize.
0
🌸zoque
(05.10.21)
Anlattigin olayda bir yerde bir sikinti var. Gazdan cektiginde hizlanmmamasi lazim, aksine yığılır araba. Bir yerde bir yanlış var. Debriyaja basmani gerektirecek bir durum da olmamasi lazim duracak kadar yavaslamasigin surece. Ve Debriyaja neden basma ihtiyaci hissediyorsun anlamadım o kismi.
Bir seyleri yanlis yapiyorsun ama gormek lazım simdi o esnada.
Gazdan cektiginde araba hizlanmaz ama.

Baahettigin durumda gaza basmiyorsun ama arac rolanti hiziyla halen ondeki trafikten hizli gidiyor diyorsan bu durumda bir noktada debriyaja basman lazim zaten ki ya duracaksın ya da vites düşüneceksin zaten. Bunu da devir dusup arac sarsilma noktasina gelmeden yapacaksin haliyle.
0
stavro
(05.10.21)
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler basond, compumaster, fraise, kibritsuyu, rakicandir
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır.