soğuk su

500 liraya tecrübe kazandınız. şahıs işletmesinden aldığın giysinin boyası kanser bile yapar, öyle kalakalırsın.

Gelen cevaplara bakılırsa anladığım kadarıyla pek bir şey yapabilmek mümkün değil

Şahıs şeyini geçtim çoğu büyük marka kotlara chino pantolonlara yazıyor boyayabilir diye. Ne koltuklar telef oldu kim bilir şimdi yazmayı akıl ettiler.

Kullanmıyorum öncelikle. Ama kullanmak için deneme süresi vermemeleri sıkıntılı bir durum. Eğer tam performans alabilirseniz çok iyi ama oyun oynayacaksanız ping değil de packet loss biraz fazla diyordu arkadaşım. Dizi film net kullanımı için gayet iyidir.

online oyun oynanmaz fakat download yada birşeyler izlemek için yeterli. telefonunuz 4.5g'de nasıl performans veriyorsa 3 aşağı 5 yukarı aynı performansı veriyor cihaz.

Kopmalar çok, stabil değil alma mecbur değilsen..

false pretension +1
superbox'ın içinde 4.5g sim kart var bulunduguuz yerde 4.5 nasıl çekiyor ona göre alabilirsiniz.

Evde kullanıyorum oyun oynamıyorum ancak video izlemede vs sorun yok smart tv'de buna bağlı çalışıyor şimdiye kadar sorun yaşamadım.

60 bin mayışım olsa havamdan geçilmez.
var mı öyle bir dünya?

1 milyon dolar

Miktardan ziyade almak istediğim her şeyi düşünmeden, anında aldığım vakit zenginim demektir.

min 10m$

10 bin euro :D

aylik 100k

1 milyon dolar ile ölene kadar çalışmaya gerek yok olmazdı.

10 milyon $

oturup hesapladım, 30 milyon gibi rakam kurtarıyor hocam.

Şu an 150bin tl

aylık 100 bin tl.

şimdi hesapladım, 50 milyon dolar gibi bir para beni düze çıkartır. o zaman böyle sorulara gülümseyip paranın ne önemi var önemli olan gönül zenginliği derim.

zenginlik = özgürlük + sağlık

eğer aylık kazandığım paraya muhtaçsam o zenginlik değil. Aylık 100 bin tl kazanıp 40 bin tl harcıyorsam yine de zengin değilim mesela.

Gece uyurken hala bir yerden para geliyorsa ve ben istediklerimi özgürce yapabiliyorsam o zenginlik. Parasal karşılığını bilemedim, yaşamadığım için sallamak istemedim :D

Hesabımdaki 1 milyon dolar.

2-3 bin kazanıp sabah kalkmak zorunda olmasam, sürekli gezsem, uçak biletine para vermesem...

işte zenginlik böyle bir şey benim için.

maaşla zengin olunmaz. lazım olduğunda trink diye 10 milyon dolar nakit çıkabiliyorsam zenginim. yoksa 100 milyon dolar borç 100 milyon dolar alacak olsun elde var sıfır. net equity sağlam olmalı.

bir milyon dolar nakit yeter.şimdiki harcama düzenimle beni götürür.

İlk 1 milyon dolar. Sonrasını ben hallederim.

Spesifik bir miktar değil de herhangi bir işi düzenli olarak yapmadan yine de endişelenmeden gelir ve birikim elde edebildiğim bir yaşam tarzında zengin olduğumu düşünürdüm.

Yaşamak için çalışmak zorunda değilsem zengin olduğumu düşünürdüm.

Hemen hesaplayalım,

Bugün ortalama / ortalama üstü bir ev kirası Adana'da yıllık 26K 'dan başlıyor, Bu değerde bir evi satın almak isterseniz 750K - 1.5 Milyon TL nakitinizin olması lazım. Böyle bir evde oturmak için her odada klima ve kışın da kombinizin olması lazım bu da her şekilde ayda ortalama (Yaz ve Kış ortalaması) 250 TL elektrik faturası ödemek demektir. İyi bir arabanızın olması için en az 500K nakite ihtiyacımız var, Eğer çocuğumuz varsa ve bir kolejde okumasını istiyorsak en az senede 30K cebimizden çıkacak demektir. Mutfak giderlerimiz aylık 4K civarı olduğunu varsayalım. Telefon, İnternet, Kablo TV, Netflix vb. bunların tamamına ortalama 250 - 400 TL ödeyeceğimizi farz ediyorum. Arada sırada dışarıda yemek yiyeceğimizi de hesaba katarsak ayda en az 1500 TL harcayacağımızı düşünürsek.

Tüm bunların toplamında elimizde bir sefere mahsus, 2 Milyon TL ve sonrasında her ay en az 10K maaş geliri lazım. Bu Adana gibi bir il için geçerli olan rakam, İstanbul için tahminim bunun en az 2 katı olurdu.

Amaranta + 1

Gelirden bağımsız olarak, para kazanmak için çalışmaya ihtiyacın varsa zengin değilsin.

kırabilir. kötüyü çekme, olumlu düşünmek zor ama imkansız değil. kötü olanı düşünmeye daha çok meyilliyiz. (öfke, üzüntü vs.)

Şanssızlıkla ilgili bir belgesel izlemiştim ismini şimdi hatırlamıyorum, bir araştırma ekibi kendini çok şanslı hisseden 10 kişi ile kendini şanssız ve bahtsız hisseden 10 kişiyi bir teste tabi tutuyorlar. Testte kişilerin eline gazete verip okumalarını istiyorlar tabi bu gazeteler özel olarak hazırlanmış, gazetenin orta sayfalarına bir ilan yerleştiriyorlar hani şu iş ilanlarına benzer, ilanın birinde bu numarayı arayın ve 10 bin dolar kazanın yazıyor, bilin bakalım bu ilana dikkat edip numarayı arayan kimler? kendini şanslı hissedenler;

Testin sonucunda şöyle bir tespit çıkıyor ortaya, kendini şanslı hisseden insanlar ayrıntılara daha çok dikkat eden, önlerine çıkan her fırsatı değerlendiren kişiliğe sahip olan insanlar. Bu insanları diğerlerinden ayıran tek şey hemen her açık kapıyı zorluyorlar bir kapıdan geçemeseler de birinden mutlaka geçiyorlar yani örneklem sayısı fazla olunca başarı sayısı da artıyor ancak şanssız insanlar ayrıntılara dikkat etmiyor ve ayaklarına gelen şansı tepiyorlar.

Gerçek hayattan bir örnek vermek gerekirse, kendi abeyim çocukken sürekli sağdan soldan eşantiyon, hediye vs gelirdi buna nedeni çok basit örneğin tipitip sakızlarının paketlerini toplayıp posta ile fabrikasına gönderip t-shirt kazanmıştı, bisiklet ve hatta bir keresinde plat station 1 kazanmışlığı vardı üstelik üst üste iki kez, ama ben hayatım boyunca bir kez olsun bile hiç bir kampanyaya vs katılmadım. Abim ise hala bu yaşında evli çocuklu olduğu halde markaların kampanyalarını takip eder, mail atar sms gönderir ara ara da hediyeler kazanır.

ben odaklanmıyorum eskisi gibi, nasıl olsa diğer otobüse binerim diyorum mesela, o yüzden kaçırdığım otobüs umurumda olmuyor ve şansızlık gibi bir söz konusu da değil.

*ama acelem varsa evden erken çıkıyorum.

Şansa inanmıyorum. Bir çok inanış gibi şans da bir olayın sorumluluğunu kendinden başka bir şeye yüklemekten ibaret.
Kader, kısmet, şans hepsi aynı şey.

olasılığa inanıyorum.

bence her yaşadığımız sadece bizim sorumlulugumuz değil. tek sorumlu elbette şans kader vs değil ama olasiliksal durumlar da gerçekleşiyor.

sans nedir? dogada bir karsiligi var mi? yok.

kelime ve kavramlar da birer icattir. sans, insani ve soyut bir icat ve bu soyut icat bazi insanlar arasinda kabul edilen bir sey.

sansa inanmiyorum. cunku oyle bir sey yok. tekrarlanan olaylari etiketlemek, formlastirip inanc haline getirmek sadece biz insanlarda var.

otobuse yetismek yerine, saatinden once durakta bulunun.

solo +1500

şöyle açıklayayım: 2014 eylül - 2017 ocak arasında 7-8 tane araştırma görevlisi sınavına girdim, apartman üniversiteleri dışında açılan neredeyse her ilana başvurdum, sonunda iyi bir kadroya girdim ve 3-4 kişiden "çok şanslısın" lafını duydum?! Wtf?! çok sinirlendim, çünkü sonunda girdiğim kurumun sınavına 2 buçuk sene önce de girmiştim yeni mezunken, şanslı olsam o zaman girerdim herhalde. oysa ben çalıştım, didindim, bir kez olmadı diye vazgeçmeyip tekrar tekrar denedim.

kısacası şansa inanmıyorum. fırsatları değerlendirmeye, kaybedince vazgeçmemeye, kendini geliştirip, tekrar tekrar denemeye inanıyorum. "şanssızım" diyerek kendine acımak, kolaya kaçmak bana göre.

her ihtimale karşın fotoğrafını çekip tutanak tutmanız gerekirdi. zaten yaşlı adammış. bulsanız bile ters yaparsa bunun için dövecek misin adamı ?

ben sineye çekerdim. cana gelen mala gelsin derdim.

Yani şimdi normalde o anda ne yapılması gerekiyorsa o yapılmalıydı sanırım, yani tutana mı tutuluyor ne yapılıyorsa ama bu noktadan sonra iş işten geçmiş oluyor gibi geldi bana, bi şey çıkmaz sanki.

selam, bu durumun aynısını birebir yaşadım ama karşı taraf hatalı olmasına rağmen kavga çıkarmaya çalıştığı için uğraşmadım. sadece oto ayna işiyle ilgilenen bir yere yaptırdım eğer ankaradaysanız yerini söyleyebilirim.

Öncelikle geçmiş olsun, .yapılan en büyük hatalardan birine, ve en sık kullanılan bir oyuna gelmişsiniz. Öncelikle çok büyük ihtimalle amcanın zorunlu trafik sigortası yok ya da ehliyeti yok yani resmi olarak başını ağrıtacak süreçten kaçmak için size oyun oynamış. Bir daha böyle bir durum olduğunda ne olursa olsun direk trafiği arayın rapor tutturun.

Ne yapabilirsiniz sorusunun cevabına gelince geçmiş olsun ama hiç bir şey yapılamaz artık şu noktadan sonra, sağlık olsun diyin, cana gelen mala gelsin diyin unutun gitsin.

ayna ile kurtardigima sevinir, yeni ayna taktirir devam ederim.

bu saatten sonra yapılacak bir şey yok.

iyi yırtmışsınız yine bir aynayla. "sağlık olsun." deyin, yaptırın geçin. en azından ders çıkarmış oldunuz.

En temel nedeni fakirlik. Yatay mimari birçok kişinin gidecekleri yerlere uzakta olması ve gitmek için para harcamaları gerektiği anlamına gelir. Bunun haricinde müstakil ev daha fazla yer kaplar, daha fazla malzeme ile daha küçük bir insan grubunun ihtiyacını karşıları. Yani 30 katlı daire yapıp içerisinde 180 hane tıkıştırmak çok daha ekonomik.

yanlış kentleşme ve yanlış algılar sonucu ortaya çıkan bir durum. ben bile 15 yaşına gelene kadar falan, müstakil evde oturan dedemlerin fakir olduklarını sanıyordum. paraları yok diye apartmanda oturamadıklarını, apartmanda oturmanın daha zengin işi ve modern bir şey olduğunu sanıyordum. kentlilik apartmanda oturmaktı.

rant.

Şehir merkezleri dünyanın çoğu yerinde yatay değildir. Bunun da temel nedeni nüfus yoğunluğunu karşılamak. M2 ye düşen insanlar için mecburen dikey konumlandırma yapılacak.

İkinci neden ise maliyet. Arsa fiyatları pahalılaştıkça alımlar da zorlaşacak.

Üçüncü neden ulaşım. Hanelere ulaşım için harcanacak asfaltlama maliyetinin hane başına minimum değerde ancak çok katlı ve nizami yapılarla sağlayabilirsiniz. Bunun yanında bu asfaltlama için hane başına harcanan zaman.

Nüfus yoğunluğu ve engebe çok da fazla yatay yerleşime müsaade etmemektedir.
Kırsal kesimdeki eski yapılaşma ise güvenlik kaygısıyla araziye çok yayılmış değildir.

birim fiyat azaltma, ortak alan ve altyapı paylaşımı

Asıl ve tek nedeni tavşan gibi üreme eğilimi. Bu kadar insana yatay alan mı yeter?

o kadar büyük torpaamız yok, torpakları verin bu iş burada bitsin

Ben köyde apartman gördüm. Bildiğin dümdüz arazide köy. Apartmanın sahibi köyün en zengin adamı olarak saygı görüyordu. Bir de her kata başka çocuğunu oturmuştu. Dikey yerleşimi prestij meselesi sayma ve "altlı üstlü oturma"yı sevme de birer etken sayılabilir.

fakirlik +1, sermaye yok. abd'de herkesin arabası var, bir lüks değil ihtiyaç. ötv, bir bana bir devlete diye bir şey yok. adam her yerde yaşayabiliyor, aracıyla gidip geliyor. suburb olayı bizde işlemez. rant +1, bir yere suburb yapmaya çalışsan, belediyesi senin maliyetini istediği rüşvetle 2'ye katlar. beyaz yakanın, orta direğin de yüksek maliyetli suburb'lere gücü yetmez.

planlı şehirleşme yok. 4 tane şehrin toplamı ülkenin yarısı. bizde 81 il var, her ilde 1 milyon kişi yaşasa, şehir merkezi beyaz yaka çalışan için, kırsal suburb ve fabrikalar olsa, ama yok. illa 16 milyon göt kadar yerde istif olacak. ülke insanında bir problem var. illa göt göte girecek.

doğuda ve kırsalda güvenlik yok. gidip ev yapsan bile, adamın götünü keserler, kimsenin haberi olmaz, hillbilly korku filmleri sahnelerini yaşarız.

faizler çok yüksek. düşük faiz oranlı, uzun vadeli mortgage bizde asla olmaz. faizlerin 0,99'a inme haberi bile emlak fiyatlarını yükseltmeye yetti. gerçekte faizler inmedi, banka sözde faizi indirdi ama kimseye kredi vermedi. ama evlerin fiyatları arttı mı? arttı.

düzen böyle.

Kul grisi gibi bir sey iste. Gey gibi algilanman icin eflatun falan istemen lazim.
Kul grisi daha koyuymus pardon.

bizim eksi araba ruhsatta böyle geçiyordu ama bildiğin gümüştü.

2015 model altı araçlarda Türkiye'de en çok tercih edilen araç renklerdendi ay tozu, piyasada metalik gri ya da gümüş diye geçer kimse ay tozu diye bilmez, isminin tersine tozu belli etmeyen yegane renktir ne çok açık ne çok koyu bir renk olduğu için güneş yanığı derdi olmaz, toz derdi olmaz mis gibi. Ayrıca Geylikle yakından uzaktan alakası yoktur.

türkiyede resmi olarak bankacılık yapıyorlarsa güvenilir bence. bi de devlet garantisi altındaki miktar 100000tl idi sanırım. yani böyle düşününce güvenilir tabi. ama benim param npara da mesela :)

Yüz bine kadar vadesiz mevduat hesabında ki paran garanti altında. Batsa da alırsın ama kaç yılda alırsın orası belli olmaz.

Alternatif bank eski adıyla ABank 26 yıllık bir banka ve devlet güvencesi altında. Kanımca alternatif bankın şu an tüm diğer bankalardan yüksek faiz vermesinin nedeni diğer bankalara göre Türkiye genelinde daha az şube ve çalışan sayısına sahip olması, öyle her köşede bankamatikleri yok, her ilde 20 tane şubeleri yok, her şubede 50-60 çalışanları yok haliyle giderleri az bu yüzden rahatlıkla yüksek faiz verebiliyorlar diye düşünüyorum.

en hızlı linuxda çalışıyor birde storage da ssd varsa minimalize centos7 kurun üsütüne sql atın içine db yi gayet stabil çalışır hem yedeğini alirsiniz kolayca hemde uçar db

Debian xfce + docker bir denemek lazım.

Windows server önermiyorsunuz o halde?

Öncelikle sorudaki yavaş çalışıyor ifadesi yetersiz onu bir açalım, SQL Server Management Console açılırken yavaş mı açılıyor , db'ye erişirken ping süreniz mi uzun? çektiğiniz sorguların bekleme süresi mi uzun? yavaş çalışıyor ifadenizdeki yavaş tam olarak nedir önce onu bi netleştirelim.

SQL Server öyle hayvani sorgular çekmediğiniz sürece ve de veritabanı optimizasyonu, normalizasyon kuralları, doğru yapılandırılmış bir veritabanı ile çalıştığınız sürece Windows sunucu üzerinde sorunsuz ve gayet hızlı çalışır, 10 sene önceki bilgisayarlardan bahsetmiyor isek mevcut işlemci ve ram teknolojisi ile ortalama bir DB'ye erişimde yavaş ama bu diyebileceğiniz bir ortam oluşmaz/oluşmamalı.

Eğer anlık yüzlerce bağlantı ve saniyede yüzlerce sorgu geliyorsa o zaman derim ki sorgularınızda ve index yapınızda bir sıkıntı var ya da tablolarınız doğru yapılandırılmamış ya da sunucuya wifi ile bağlanıyorsunuz ping kaybınız var.

Ayrıca SQL Server'ın da farklı sürümleri var örneğin Express Edition makinenizde 10 Tb raminiz de olsa 1 GB ram kullanmanıza izin verir maksimum yani Express Edition kullanıyorsanız Db boyutunuz çok büyük connection sayınız da fazlaysa o zaman bir yavaşlıktan söz edebiliriz belki.

Sizin işletim sisteminden çok kullandığınız SQL Server türü, db boyutu, normalizasyon ve optimizasyon durumu bunun yanında da bilgisayarın network ağına erişim türüne bakmanız lazım.

@solo : Cevabınız için teşekkür ediyorum. Olabildiğince detaylı cevap vermek istiyorum. Yavaşlıktan kastım, clientlardan ulaşırken program bekleme yapıyor. Tüm clientlar kablo ile network switch e bağlı. Clientların herhangi birinden pinglediğimizde 1 ms altında değer alıyoruz. Server olarak kullandığımız donanım i7 3770K-16 gb ram-Samsung Evo 256 SSD. Server üzerinde de programımız yavaş çalışıyor. (Çalışan program Mikro Jump, muhasebe yazılımı) SQL Serverın sürümünü birazdan kontrol edeyim. İşletim sistemi W10 Pro. Ben işletim sisteminden kaynaklandığını düşünüyorum. Başka bir bilgi isterseniz kontrol edip yazayım.

Şimdi kontrol ettim SQL Server 2017 Express çalışıyor. Serverdan programa girdiğimizde dahi aman aman bir hız görmedik. Windows Server a geçsek hızlanma düzelir mi ne dersiniz? Ya da ne yapmamız gerekir?

@o kadar da degil aga : Sunucu olarak kullandığınız makinenin donanımı gayet yeterli, (Dediğim gibi eğer SQL Server Express Edition kullanıyorsanız makinenizin raminin 16 GB olması bir fayda sağlamıyor SQL Server bu durumda maksimum 1 GB ram kullanır zaten) Windows 10 aslında bir sunucu olarak çalışacak şekilde tasarlanmamıştır yani bir miktar performans kaybı işletim sisteminden kaynaklanabilir ama sorununuz işletim sisteminizden çok bir yapılandırma hatasından kaynaklı gibi duruyor.

Peki biz bunu nasıl kontrol edebiliriz? Ya da firmaya ne söylememiz gerekir ki bu şekilde yapılandırsın? Sistemde kaspersky free çalışıyor, kaldırmak fayda getirir mi?
Siz bu serverı sıfırdan kursanız sırasıyla ne yüklerdiniz?

Çok iddialı olmamakla birlikte Kaspersky'nin sorunla doğrudan ilişkili olduğunu düşünüyorum kaldırır ya da devre dışı bırakırsanız sorununuz hallolabilir isterseniz bir deneyin. Antivirüs yazılımları bu tür sunucu sistemler için farklı bir yapıda çalışırlar, sisteme gelen giden her isteği karşılama eğilimindedir ve bu da response süresini etkiliyor olabilir.

Evet muhasebe programının forumlarında benzer bir problemden bahsetmişler ve kaspersky i kaldırmışlar. Yarın bir deneyeyim.

Uzmanlar gelip yazacaktır ama artık Türkçe kaynak içeren bir site için Adsense onayı almanız neredeyse imkansız. Diğer sorunun cevabına gelince hangi ülkede yaşıyorsanız o ülkenin para birimiyle ödeme alıyorsunuz, Yani Türkiye'de yaşıyorsanız ödemeniz de TL olur

İngilizce yazılara yabancı ülkelerden girerlerse ve bu yazılarda İngilizce reklam çıkarsa, o ülkedeki reklam verenden dövizle tahsilat yapılacağı için sana da o dövizin tl karşılığı yatar. Ayrı ayrı hem döviz hem tl olmaz. Türkiye'de yaşadığın için döviz ödeme alamazsın adsenseden.

Ek olarak aynı sayfada bir Türkçe bir İngilizce yazan karmakarışık bir siteye adsense onayı alabileceğini de çok sanmıyorum.

sayfaya gelen kişinin kullandığı dil önemli.

yani full türkçe içerik sayfaya abd'den kullanıcı gelip reklam görüp tıklıyorsa (kendi dilinde reklam) o da usd üzerinden tlye çevrilerek yansılır türkiyeden gören kullanıcılara göre daha büyük bir meblağ olur.

aslında içeriğin dili değil de kullanıcının kullandığı ve dolayısıyla reklam gördüğü dil / bölge önemli

Adsense onay alınıyor arkadaşlar. Daha 1-2 ay önce bir site için aldım. 2 günde onay geldi.

VPN hiç kullanmadınız mı? Hollanda vpn kullanırken sayfada gösterilen reklamlar o ülkeye ait reklam oluyor. Bu da yayıncıyı etkilemiyor normal olarak.

Sitenin hangi dilde olmasından ziyade içeriğine bakıyorlar. Ona göre onay veriyorlar.

Başarılar.

sitede farklı dillerin olması site onayını etkilemez, birçok sitenin farklı dilli sayfaları var zaten, fakat böyle sayfanın yarısı ingilizce ve yarısı türkçe karmakarışık ise belki ondan onay almayabilir.

ödemelere gelince de base usd olarak düşünebilirsiniz, bütün ülkelerin cpc oranları vs. farklı olur. haliyle cpc oranı yüksek olan ülkelerden daha çok kazanırsınız.

eğer tl ile ödeme alıyorsanız zaten kazancınız kur üzerinden hesaplanır ve ona göre tl olarak ödeme alırsınız. ayrıca usd ödeme olmaz.

techkhabri.com

yazdığın koda, çalıştırdığın process'e göre değişir

Hosting firmasının size tahsis ettiği donanınıma, verileri okuduğunuz/yazdığınız veritabanının optimizasyona, tablolardaki index yapısının doğru yapılandırılıp yapılandırılmadığına, yazılan sitenin scriptinin kodlarının optimize edilip edilmediğine bağlı bir sorudur bu. Ama bu soruyu soran bir kişinin aylık 20 TL'ye aldığı ve üzerine bir wordpress kurulu hosting olduğunu tahmin etmek zor değil böyle bir siteye aynı anda kaç kişinin gireceği değil de bence içeriğe önem verin önce, kaldıramacağı kadar ziyaret almaya başlarsanız zaten bu soruyu sormadan çözüm bulabilecek bilgi birikimine çoktan erişmiş olacaksınız.

baya fark var hem de. honda freni bosalmis kamyon gibi soguk uflerken, mercedes usul usul buz gibi havayi akitiyor ortama.

klima kalitesi sessizliği havanın temizliği yön kontrolü vs. üst sınıf mercedeslerde düğme dahi oluyor ızgarayı kapatmak için hava gelmesin diye.

benim arabamda otomatik klima var örneğin. arabanın sağ tarafını buz gibi soğuk, sol tarafını 30 derece sıcak üfletebiliyorum. ya da araç içi sıcaklığını 23 dereceye ayarlıyorum yaz kış hiç ellemiyorum o gerektiği kadar sıcak gerektiği kadar soğuk veriyor.

sonuç: klima aynı arabanın aynı modelinde seçtiğin pakete göre dahi değişiyor.

Aracın marka, model ve sınıfına göre klimanın da özellikleri değişiyor, arkadaşlar belirtmiş zaten ama ben de yazayım bir çok segment araç kullanmış birisi olarak, C sınıfı bir araçta klima genellikle tek ayar düğmesi ile kontrol edilir klimanın şiddeti ayarlanır o kadar ama E sınıfı ve üstü araçlarda sağ/sol ayrı ayarlandığı gibi arka koltuklar da ayrıca ayarlanabilir mesela. E sınıfı araçlarda klima bariz şekilde daha sessiz çalışır ortamı yavaş yavaş soğutur/ısıtır. En önemlisi üst segment araçlarda arka koltuklar için ayrı bir klima kontrolü vardır.

o dediğin rahatsız etmeden soğutma olayı e ve s kasa mercedeslerde var.

Octavia'da motor durunca (start-stop) klima'nın kompresörü de duruyor. İçerisi fazla ısınırsa motoru tekrar çalıştırıyor. Yine VW gurubu olan bir üst segment Passat'larda ayrı klima motoru olduğu için klima hiç durmuyormuş. Bence büyük rahatlık.

seat ibiza 2017 dsg 1.0 ecotsi.
son bakım özel servis 500 tl. yetkilide 1000 üzeriydi sanırım.
ekstra masraf : çıkma boğaz kelebeği . boğaz kelebek yayı kırıldı komple çıkmadan değişti. 1400 tl.

1 yıl önce 2008 model bir toyota yaris aldım. Sadece 300 lira periyodik bakım parası verdim 1 yıl boyunca.

Bugün balatalara baktırmak için tekrar götürdüm, "15-20 bin daha gider bu, niye getirdin" dedi adam bana. Maşallah diyeyim.

Citroën, c-elyessé, 2013, 300 lira.

bu sene akü bitti, masrafı çok arttı. 6 yaşında araba, daha bakımdan başka masrafı yok.

megane, 8 yaşında polen, hava, yağ filtresi ve yağ değişimi 270 tl özel servis.
Periyodik bakımını zamanında yaptırırsan ve arabana güzel bakarsan çok masraf çıkamıyor. Ama ertelediğin görmezden geldiğin her ses, sorun sana yüksek masraf olarak geri dönüyor kesinlikle.

BMW 520d, Periyodik bakımı aşağı yukarı 2500 - 5000TL arası duruma göre, Yakın zamanda ön düzen bakımı yapıldı, salıncaklardan birisi eğildiği için salıncaklar set halinde ve 4 lastik değiştirildi, toplam 15K tuttu. Türkiye'deki delik deşik yollar ve kafalarına göre ölçüsüz/ayarsız yapılmış asfalt hız kesicileri de hesaba kattığınızda sadece periyodik bakımları değil aynı zamanda yürüyen aksam hasarlarını da hesaba katmak gerekiyor maalesef.

bugün yaptırdım 2. bakım A3 1950 TL
yetkili servis

edit: geçen sene 1400'e yapmışlardı, kur farkını siz hesaplayın

renksiz isinizi goruyorsa lazer alin arkaniza bakmayin. oyle sirf keyfine alinacak bissey degil bu renkliler. basa bela.

renkli çıktı lazım olabilir. canon sonradan takma değil kendinden tanklı ise alın geçin.

hız lazımsa lazer yazıcı kesin çözüm. ama yavaş da olsa sıkıntı yoksa bu tipler daha ekonomik.

Ben Epson L3050 kullanıyorum çok memnunum hem tarayıcı özellikli, hem wi-fi hem tanklı ve çok ekonomik

tahminen geçmiş olayların sonucudur. adama uyarı yapılmış dinlememiş sonra dört beş el ateş sonrası ölü taklidi yapıp fırsatını bulunca polis öldürmüş olabilir. malum seri katiller manyaklar ülkesi.

Kişisel düşüncem; Kanunlar sana gerekli şartlar oluşmuşsa öldür izni veriyorsa muhtemelen öldürme fiilini %100 yerine getirmek istediği için olabilir. Suçlunun suçu belli, etrafına ve polise tehdit artarak devam ediyor ve kanunlar şartlar oluşmuşsa hiç riske girme yaşamına son ver diyor muhtemelen onlar da hiç yaşama ihtimali kalmasın diye abartıyor olayı.

Biraz da kültürel kodlarla alakalı bir durum var. Arka planda kasaba şerifinin yeri geldiğinde yargı ve infaz memuru da olduğu vahşi batı geleneği var. Aynı zamanda kişisel silahlanma çok yaygın olduğu için risk almıyorlar.

Abd'de silah kullanımı serbest ve çok yaygın. Dolayısıyla durdurdukları kişi, silah çekebileceği herhangi bir noktaya elini atınca direk vuruyorlar. Değilse kendisi güme gider.

Ancak araçlarında hepsinde kamera oluyor. Adamı vurunca alıp, inceliyorlar.


.

Çünkü ruh hastası neredeyse hepsi. Sağlıklı değiller. Kamerayla inceliyorlar ama bir şey değişmiyor her zaman. Bir sürü görüntü var, karşıdaki bir tehdit oluşturmadığı halde, 10'larca mermiyi üzerine boşaltan polisler ile alakalı. Yalan tehditlerin oluşturulduğu görüntüler var. Ve bu görüntüler ne hikmetse, bozuk kameralara denk geliyor. Mağdurların kameralarıyla ortaya çıkan görüntüler oluyor genelde bunlar. Genelde de siyahların başına geliyor tabii.

@kartallar yuksek ucar
Supheliyi vurma kismina takilmiyorum, yukarida da bahsettigim gibi vurma seklinden bahsediyorum.

bunu ben de çok düşünmüştüm, zaten etkisiz hale gelmiş şüpheliye neden bir çok olayda illa öldürene kadar ateş ediyorlar diye. eyalet kanunlarından kaynak veremeyeceğim ama polis şüpheliye uyarıda bulunur ve şüpheli buna rağmen geri adım atmayıp tehlike oluşturacak bir hareket yaparsa herhangi bir sınırlama olmaksızın (ilk havaya ateş edilir, ilk bacağa hedef alınır vb.) atış serbest gibi bir uygulamaları olmalı. aynı zamanda polislerde, suçlu hayatta kalırsa bana kin güder, ailemin ve benim peşime düşer, en iyisi ben bunu hayattan koparayım düşüncesi hakim gibi.

internette yazanlara göre aldıkları eğitimin temeli tehtidi engellemek adınaymış.

www.ajc.com

bu linkte de anlatılana göre öyle hollywood'daki gibi birini 1-2 el ateş edince deviremiyorsun. tecrübe ile sabitmiş. ayrıca çok yetenekli isen kollardan omuzdan bacakdan vurabiliyormuşun. aslında kısaca adam kendini düşünüyor.

www.businessinsider.com

Aldıkları eğitim vs. önce kendilerini korumayı öğretiyor. Amma velakin cidden bazı olaylarda 3-4 polis bütün şarjörü boşaltıyolar tek kişinin üzerine psikopat gibi. Korkaklık herhalde.

amerika'da gecmiste cok polis olumleri oldu. bu sebeple polis seni durdurunca arabadan cikmiyorsun, ellerini gorebilecegi yere direksiyonun uzerine koyuyorsun ve filmli cam kullanmiyorsun gibi.

polis ates acinca hepsi aciyor ve adami oldurmek icin aciyorlar. oyle once bacagina sonra bilmem ne filan yok. mesela bir kere zenci bir adam araba mi kacirmis nolmus, bunu kistiriorlar. ellerini goster ve yavasca cik diyorlar. bu hala artistlik pesinde hizlica cikiyor elinde silah gibi bir cisimle. adami senin belirttigin gibi delik desik ediyorlar. gidip bakiyorlar ki adamin elindeki tarakmis.

Evet birkac mermi yiyip tekrar kalkabiliyorlarmis. Ve asiri sabırlı da olabiliyormus polisler: www.youtube.com

70 80 le giderken kapı açmış şöför, kız da dalgın, bu tür inme binme olaylarında otomatiğe bağlıyor vücut, büyük ihtimalle otobüsteyken binmek istediği aracı gördü ve acelesi olduğu için dalgınlığın da etkisiyle böyle oldu. güvenlik kamerasında hız olarak 40 yazıyor ama inandırıcı gelmedi.

dolmuşçunun amk. hepsi böyle. otobüs tam durmuyor hafif hareket ediyor hala kız inerken. tam inmeden de inmiştir diye hızlanıyor. şöför kesinlikle suçlu bence.

şöförün arkasındaki kişilerden biri kız zaten. ben garip bir şey göremedim.

Öncelikle Şoför büyük oranda kusurlu, araç tamamen durmadan kapıyı açıyor, böyle gerzek bir dolmuş şoförü benim park halindeki aracımın kapısını alıp götürmüştü geçmişte açık olan kapısına takarak ve tabi 8/8 suçlu bulundu, diğer taraftan videoda kız muhtemelen yanında oturanın koluna ya da altına sıkışmış çantasının kulpunu çekiyor o yüzden çocuk kolunu kaldırıyor olağan dışı bir durum yok gibi. Bazen insan böyle dalgın ve refleks haliyle hareket edebiliyor sonucu üzücü olmuş ne yazık ki.

sormak istediğin sanırım, kız ile yanındaki yolcu arasında bir şeyler mi oluyor yönünde. sanki kız adama dokunuyor adam da kıza aynı şekilde gibi.

Evet, video başlar başlamaz kız sol eliyle yanındakine bir şey veriyor gibi görüyorum. Alan arkadaşın da baştan sona hal ve hareketleri eğreti duruyor.

Önceki cevabımda kız çantasının kulpunu alıyor kaldırıyor demiştim ama video'yu yavaşlatıp izleyince çocuğa bir şeyler verdiği açıkça görülebiliyor ayrıca iki kişinin birbirine yabancı durmasına ve kızın gayet ince bir yapıda olmasına rağmen kızın çocuğun dibine kadar sokulmuş olması (Kızın solunda bir adam oturacak kadar mesafe var) Daha sonradan çocuk kızın bıraktığı/verdiği şeyi alıp tepkisiz kalıyor kız sonrasında heyecanla aniden ortamdan uzaklaşma eğiliminde.

Muhtemel senaryo: kız ve oğlan düzenli olarak aynı toplu taşıma ile gidip geliyorlar kız oğlandan hoşlanıyor en nihayetinde cesaretini toplayıp çocuğun yanına oturuyor öncesinde de telefonu vs yazan bir notu çocuğun eline tutuşturup sonra da heyecanla ortamdan uzaklaşmaya çalışıyor eğer böyleyse gerçekten çok acı bir son.

@038576'in uyarısı üzerine düzeltme, kızın (bize göre solunda) görünen boşluk arka koltuktan kaynaklı bir göz yanılmasıymış.

sofor suclu
bu kizin boylesine acele etmesinden bagimsiz. ya kizin bir acelesi var, artik orada bir taciz mi var, bir isler mi ceviriyorlar supheli.

soforun de bu konuda maalesef ihmalkarligi var. acele etme diyorsan niye kapiyi aciyorsun, hava gelsin diye mi? ve yani refleks olarak bile insan inmek isteyebilir sonucta.

Şoför yüzde yüz suçlu. Araç durmadan kapıyı açamazsın. Ancak 70'le gitmiyor 50-40 olabilir.
Kadın da hayatını kaybetmiş yazık. Allah ailesine sabır versin.

Bence kız adama bir şey veriyor. Bunu çaktırmadan yapmaya çalışması, verir vermez hemen kalkıp inmesi illegal bir madde olabilir diye dusundurttu bana.

Kız bir şeyler veriyor ve ortamdan acele bir şekilde uzaklaşmaya çalışıyor, telefon numarası ihtimali daha büyük. Adam şaşırmasa uyuşturucu vs derdim ama değil.

Kazada suçun büyük kısmı şöförde. Kız dikkatsiz olsa da o şöför alır cezayı. bunu engellemek için yeni otobüslerde hareket halinde kapı açmayı geçtim kapının önünde dursanız bile kapı açılmıyor.

Allah rahmet eylesin ne diyelim.

Kız bir şey veriyor gibi geldi ama kaza ile ilgisi olduğunu düşünmüyorum.

Şoförler araç durmadan kapıyı aciyorsa bu bir hatadır. Yalnız şoför kızın indiğini görüyor. Inmiştir diye düşünmüyor. Hızı da kapı açıldıktan sonra iyice yavaşlıyor ama tam durmuyor.
Kız aracın durmasını beklemeden iniyor.

Iki tarafta da hata var. Ama kız arabanın hareket ettiginin bilincinde olmalı çünkü görüyor inerken (dalgın değilse)

Bizim burada da bu durmadan kapı açmayı minibüsçüler yapıyor. Tamamen durmadan inmiyorum ve bazen arkalarda kalıp son anda inecekken hareket ediyor.

hülasa iki taraf da hatalı.

aradığınız bu mu?

www.impawards.com

Valla bu. Teşekkürler.

Yırtık dondan çıkmak gibi olacak ama Susan Sarandon değil de Sigourney Weaver olması gerek sorudaki kişi sanki

Evet afişi görünce farkettim ben de. Susan sarandon yazması daha kolay. Kgskgjg

evet o da bir yere kadar

evet boşaltıp oturabiliyoruz.

ayağımıza beton kalıp döküyoruz

Hayir boşaltmıyorum. Onu nereden cikardin?

Suya ne kadar dik şekilde dalarsanız o kadar kolay batarsınız. Biraz da kollar ve bacaklardan destek almak lazım tabii.

kafayı aşağı eğiyoruz işte.

ciğerleri boşaltıp dalarsan 2 saniye sonra huahh hufhh huffhh boğuluyodum amk diye geri çıkarsın.

kast ettiğin denizde yüzerken serbest bir şekilde dibe dalmaksa tam tersine ciğerleri iyice hava doldurup öyle dalıyoruz. vücudu aşağı doğru dikince zaten bir miktar iniyorsun. kıpırdamazsan su seni geri çıkarır. o yüzden el ve ayaklarla kendini dibe doğru iterek ilerliyorsun.

Yıllar sonra bana dalmayı eşim öğretti, eskiden bırak dalmayı doğru düzgün yüzemezdim bile, dalmanın 1. kuralı ciğerlerdeki nefesi boşaltmak değil dalış açısı, eğer ciğerlerini boşaltırsan bir kaç saniyede boğulursun zaten. Vücudun dik ve başın yere bakacak şekilde suya atlayıp ayakları yukarı pozisyona getireceksin tıpkı takla atıyormuş gibi, sonra da aşağı doğru kulaç atmaya başlayacaksın, kulaç atıp aşağı doğru hareket etmezsen direk vücut istemsiz bir şekilde yatay pozisyona geçmeye çalışıyor çünkü vücudundaki havadan dolayı su seni yukarı kaldırmak istiyor. Bu yüzden aşağı kulaç önemli ve vücudunu ok gibi yapman lazım istediğin derinliğe indikten sonra da kulaç atarken el ayasını yukarı gelecek şekilde açıp atarsan hem ileri doğru hareket eder hem de yukarı doğru kürek gibi elini kullandığından dipte kalmayı başarırsın.

Doğru anlattım mı bilmiyorum ama ben böyle öğrendim ve bu şekilde dalıp bir süre su altında kalıp ileri hareket edebiliyorum ama hala 3 - 4 metreden fazla gidemiyorum yani istesem de istemesem de su yüzeyinde buluyorum kendimi. Bunun nedeni de muhtemelen çok sık yüzmediğim için kol kaslarımın zayıf omuzlarımın dar olması kürek görevi görmesi gereken kollar bu iş için ideal boyutta ve güçte değiller.

coca-cola yıllar sonra beni pepsi'ci yapacak. eski burun yakan tat yok. sağlık yönetmelikleri vs. mi değişti ne oldu bilmiyorum ama kola zaten sağlıksız bir içecek. iyi yaptılar. tüketimimi baya kestim.

Bir şekersiz (zero) bağımlısı olarak. İsmi değiştiğinde tadı da değişti bu zero'nun.. Daha kötü hale geldi ama alıştık.. Asit meselesine gelince evet daha az asitli artık neden öyle bilmiyorum. Bir de bazı partilerde tat farklılığı var biraz ama düzeliyor bir sonraki partide..

Peki bu kadar insan farkındaysa belli ki üretimle ilgili bir sıkıntı var, bu firmanın yetkilisi, tadım uzmanı vs yok mu aga bu nedir demiyor mu? Sözlüğe de bakınca son yorumların bazıları tadının bozulduğu yönünde gibi. Evet zararlı evet en güzeli hiç içmemek ama sonuçta yıllardır tercih ettiğimiz içtiğimiz bir ürün.

Olay baya bi yaygınmış az biraz araştırmak yeterliymiş hemen herkes aynı dertten muzdarip gibi

www.sikayetvar.com

Nadiren kola içiyorum ama ben de geçenlerde bir asitsizlik hissettim; hatta paranoya yaptım acaba kapağı açılmış şişe mi getirdiler diye.

O eski tadi artık mavi kirmizi logosu olan veriyor. Digeri cop suyu oldu.

tanrım bu geyik ne zaman bitecek...

kolanın tadı muhtemelen bir kez değişmiştir o da gerçek şekerden glikoz/mısır şurubuna geçişte falan yaşanmıştır. onu da algılayabileni tebrik etmek lazım.

tat alma duyusu yalnız tattığınız şeye değil sizin ağzınızın o andaki kimyasal/ fiziksel yapısına göre de değişir. bu nedenle degüstatörler ağızlarına hayat boyu çok iyi bakarlar.

pepsiye geçtim ben pepsi daha alfa bi tat bırakıyor gazlı böyle lıkır lıkır buz gibi içiyorsun falan böyle

1 yıldan fazladır kullanıyorum neredeyse her gün, nakit kullanmıyorum alışverişte, hiç söylediğin sorunla karşılaşmadım, güvenilirliği düşük falan değil.

ben de memnunum.

Ben 6 aydır kullanıyorum başka kredi kartım yok kredi kartı kullanmak gibi bir düşüncem de hiç olmadı ancak internetten alışveriş yapmam gerektiğinde sıkıntı olduğu için almak zorunda kaldım o da aidatı olmadığı için. Şimdilik bir sıkıntı yaşamadım. Not: Kafanıza göre limiti yükseltmiyorlar ama onu söyleyeyim, defalarca limit arttırımı için başvurdum reddedildi.

memnun değilim. güven uyandırmıyor, bazen çalışıyor bazen çalışmıyor maalesef. limit azaltınca tekrar artırma olayı otomatik değil. o yüzden iptal edeceğim,şu aidat ücretini haftaya alınca.

edit: şöyle söyleyeyim, 6 aydır falan kullanıyorum bu kartı en az 5 kez kart okuma hatası vermiştir, yani karttan çekim yapılamıyor, nedenini bilmiyorum. ben de mecbur başka kartla ödeme yapmak zorunda kaldım. genelde çalışıyor ama o ufak ihtimal insanı düşündürüyor yani.

edit2: yapıkredi'de müşteri limitim dahilinde istediğim kadar artırım azaltım yapma seçeneği var. 10.000 lira limitini bugün 500 tl olarak belirleyebiliyor yarın tekrar 10.000 yapabiliyorum ancak enpara'da limiti düşürdükten sonra tekrar başvuru yapmak gerekiyor ve red gelirse 6 ay sonra yeniden limit artırım talebi hakkı veriyor. 5000 lira limitle başlamıştım kartı kullanmaya, sonra limiti 1.500 liraya düşürdüm, bir yerde lazım oldu 2000 lira yapayım dedim, red geldi.

ykb'sında limitim 6.000 lira idi en son, tek tıkla 10.000 liraya artırma talebim onaylandı.

gayet stabil ve muhtesem calisiyor. borcunu duzenli odeyen ve puani yuksek olanlara daimi kullanici oldugu surece limit arttirimi yapiyorlar araliklarla.

adam gidiyor kredisini gec oduyor, borclari var icrasi var, bagkuru yok sgk si pasif, sizlaniyor limit yukselmiyor diye, niye yukselsin, kulak asmayin limit yonunden elestiren cikarsa

ben ve eşim yıllardır kullanıyoruz, sorun yaşamadık hiç

Ben çok memnunum daha bir sorun yaşamadım. Aidat olmadığı gibi kullanıma bağlı iade durumu bile var.

ilk çıktığından beri kullanıyorum, hiç sıkıntı yaşamadım.

Ben kartla ilgili hiç sorun yaşamadım. Ama en sevmediğim özelliği yaptığım alışverişlerin mobil uygulamada anlık görünmemesi. İş bankasında bekleyen işlemlerde de olsa görürdüm anında, Enpara da 2-3 gün sonra düştüğü bile oluyor. Limit takibi için kötü oluyor.

valla 1.5 yıldır kullanıyorum. hiçbir sorunla karşılaşmadım şimdiye kadar. bazen temassızda limit olduğunu unutuyorum o kadar. o da bu karta özel değil sonuçta.

benzinlikle kalmak ney yav 2019 yılında. kart fiziksel olarak zarar görmüşse bozulabilir de altyapı olarak ödeme alamadığını ilk defa duydum ve şahit olmadım daha önce.pos sistemleri kolay bozulan şeyler değil. saniyede binlerce çekim geçiyor oranın 10 saniye durması bile büyük bir facia.

zamanında gece yarısından sonra 4 gibi garantinin pos akışı durmuştu bir dk falan. milyon dolarlarca zarar hesaplanmıştı bankada.

Demem o ki yaşadığınız sorun kişisel ve kartla alakalı olabilir. ama altyapı kaynaklı ödeme alamama problemi olacağını düşünmüyorum.

Ilk çıktığı günden beri kullanıyorum hiç kartımın çekmediği olmadi. Sonradan vade farksız taksitlendirme avantajı için bile tercih edilebilir.

bitcoin ponzi değil. milyarlarca dolar işlem hacmi olan bir piyasa. bildiğiniz gibi teknik analizin çalışması için birden fazla ayı ve boğanın çatışması gerekir ki bu bitcoinde oldukça fazla var. bitcoinin tek sorunu bir anda popüler olup gereğinden fazla yükselmesi oldu sonra büyük yatırımcılar bir yere kadar yükseltip satış yaptılar. bu satış bir anda lak diye olmadı düzeltmeli düşüşler oldu bu da teknik analizin ve bahsettiğim birden fazla ayı boğa çarpışmasının bir ürünüdür. yeteri kadar düşüp teknik açıdan gerçek fiyatına yaklaştıktan sonra bir süre hareketli ortalamalarını toplaması için zamana ihtiyacı vardı. bu noktada birçok haber çıktı bitcoin öldü bitti ponzi kaybettik tarzında. bu haberlerin aslı astarı yoktur. bu arada insanların bitcoin öldü bitti sat sat sat demesi büyük yatırımcının bir oyunudur, insanlar ağlarken büyük yatırımcı 3 bin dolarlardan bitcoin toplamıştır. neyse sadede gelelim dediğim gibi zamana ihtiyaç vardı, yeteri kadar zaman verildi bir süre sonra yataya bağladı, yeteri kadar vakit geçiren bitcoin haliyle uygun zamanın gelmesiyle tekrar yükselişe başladı. şimdi ise umut edeceğimiz tek konu tekrar eskisi gibi hızlı yükselmemesi ve gerçek fiyatından fazla uzaklaşmaması olur. öyle olursa tekrar sert bir düşüş dalgası gelip insanları baya bi üzecektir. ama bir yandan zaten sistem bunun üzerine kurulu. (küçük yatırımcıyı ütmek)

hepsi birden. Bitcoin'in kendisi müthiş bir şey başlattı, ama geleceği illa bitcoin hatta blockchain bile olmak zorunda değil. DAG gibi farklı yapılar da var.

Ponzi kısmı şöyle, çok boş beleş projeler bull market sırasında milyon dolarlar topluyor, milyon dolarlık ekonomi yaratıyor ve sonra batıp gidiyor. Evet bu açıdan doğru. Fakat geleceğin Google'ı Amazon'u da bunların arasından çıkacak.

Devletlere başkaldırı olayı... bilemiyorum. Yani evet kimsenin haberi olmadan para veya bilgi taşımak çok kolay artık, fakat şimdilik en nihayetinde bir ülkenin borsasına para sokup dolar/euro/tl bir "fiat" currency alıp harcamak zorunda kalıyorsun. Onu alırken de kimlik bilgini, iban'ını veriyorsun. Henüz orada değiliz yani.

Fakat büyük bir fırsat orası doğru. Çok büyük kazançlar elde edilebilir(çok büyük kayıplar yaşanabileceği gibi), yazılımı öğrenilerek geleceğe yönelik acayip işler yapılabilir. Henüz 1990'lardaki "internet"e bakıyoruz bence. 10-20 yıl içinde esas olayı anlaşılacak.

Sadece parasal açıdan diyorsan, şimdiye kadar 3 kere oldu dördüncü cycle da yaklaşıyor. 100x 1000x yapan tokenlar oluyor, kimisi projesi ve tokenomics'i cidden iyi olduğu için, kimisi ponzi/pumpdump şeması. Bitcoinin kendisi dipten 20-30x yapabiliyor. Ben bu sefer 60k ila 150k arası tahmin ediyorum. Fakat sonrasında %90a varan düşüş geliyor, eğer aynı olursa.

İmza: Geçen bullda çok kazanmış ve bear'de de çok kaybetmiş biri.

Edit: bu arada ponzi kısmına bir şey eklemek istedim, Türk'ler kolay yoldan para kazanmak için nerede ponzi var onu buluyorlar. Deex'çi Holo'cu bir tayfa var, zamanında da Bitconnect'çiydi bunlar. Bir şeyi sadece Türkler çok övüyorsa arkana bakmadan kaç. Ayrıca yatırım yapacaksan market cap nedir öğren. Yine bizim milletin bilmediği şeylerden. Adam "tanesi 0.01 dolar, 1 dolar olsa ohoo" diyor. Fakat circulation supply, market cap olaylarından habersiz. Biraz okumadan öğrenmeden yatırım yapma lütfen. Özet olarak, bilerek yaptığında her şey mantıklı. Mesela ICO'lar scam derler, ben de başta korkmuştum ama sonradan tüm paramı öyle kazandım. Ama seçmeyi bilmek uzun bir süre gerektiriyor. İnsan bilmediği şeyden korkar. Ama hiç korkmadan bilinçsiz girdiğin şey de seni mahveder.

macera, bilinmezlik, yuksek risk ve gerilim sevdigim icin bitcoin'i seviyorum. ne olacagini bilmiyorum. kimse de bilmiyor. yapilan hicbir fiyat grafigine ve kehanete guvenmiyorum. guvenilmemeli.

bitcoin ani yasama sanatidir.

bence bitcoin'in guzelligi kural tanimazlik ve bilinmezlik.

Çok güzel cevaplar geliyor buna bağlı olarak kullanıcılardan bağımsız sorulara devam edeyim,

Misal ilk cevapta "gerçek fiyatından fazla uzaklaşmaması" gibi bir ifade var buna göre olması gereken nominal değeri ne olmalı ki insanlar oturdu fiyat desinler?

Sonraki cevapta Bitcoin'in fiat karşılığı hala bir beklenti savı var, yani paraya dönüştürmek zorunda kaldığın sürece Bitcoin bir işe yaramaz düşüncesi hala hakim diğer taraftan Günümüzde kullanılan paranın da bir geçmişi olduğu aşikar, insanlar bir zamanlar takas yöntemi kullanıyorlardı :) Yani bir ödeme aracının doğum sancıları belki de içinde bulunduğumuz durum.

Macera, Yüksek Risk ve Heyecan, bu bildiğimiz Forex olmuyor mu? :D

@solo 20-50-100-200 günlük hareketli ortalamalar ve fiyat olabildiğince birbirine yakın olmalı. benim gerçek fiyat kıstasım budur. bir başkasının başka bir görüşü olabilir.

forex'e hiç girmedim ama, bitcoin veya ether/ltc'yi kaldıraçlı şekilde oynarsan tam o kaldıraçlı forex kafası oluyor sanırım. Çok pis ama çok da heyecanlı bir şey.

bu arada, tepeyi kestirebileniniz varsa veya tekniğiniz varsa söyleyin bu sefer ATH'ye yakın bir yerden short'layalım btc'yi :) ben sanırım ma144 veya 200'ün altına düştüğü zaman shortlayacağım.

Bitcoin özelinde konuşacak olursak, bir şeye yatırım yapılabiliyor olması onu "Para" yapmıyor. Yatırım yapan insanların sayısı, çokluğu, piyasasının derinliği vb. o şeyin değeri için çok önemli ancak değişim ve servet saklama için bunlar tek başına yeterli değil.

Hemen her şey üzerine yatırım yapılabilir, burada bence önemli bir fark yatırım yapılan şeyin gerçekle ne kadar bağı var. Örneğin insanlığın geliştikçe daha fazla avokado tüketeceğini görüp avokadoya yatırım yapabilir; paranızı avokado yetiştiricilerine ortak olmak için harcayabilirsiniz. Ya da daha soyut bir seviyeye çıkar, Güney Afrika'nın bir ülke olarak geleceğini parlak görüp paranızı Güney Afrika devlet tahvillerine yatırabilirsiniz. Skalanın diğer ucunda gerçekle somut bağı olmadan "Fiyatı artacakmış" dürtüsüyle yatırım yapılan şeyler var. İnsanların Bitcoin'e ponzi demelerinin arkasında da sanıyorum bu yatıyor. Ponzi şemasının ne olduğu belli; Bitcoin de tabi ki bir ponzi şeması değil. Ancak "Fiyatı 100.000 dolar olacak" fikrinin arkasında "Çünkü çok yaygınlaştı, herkes ona yatırım yapacak" dışında somut bir fikir yoksa yine aynı kısır döngüye giriliyor. Ayrıca yatırım, kazanç beklentisiyle yapılır ve o kazanç yoktan varolmaz; Bitcoin'in Ponzi olmaması; çok göz önünde olması, çok ünlü insanların ona yatırım yapması vb. bir tür "Daha büyük aptal" (Greater fool theory) yapısı oluşmadığı anlamına gelmez.

bakış açım yok
ucuzken alıyorum, pahalı iken satıyorum
hepsi bu

eskiden temkinli yaklaşırdım. şimdi ise çöp diyorum. balinalar istedikleri gibi şişirip patlatıyor. küçük balıklar ya bu uğurda yem oluyor ya da balinanın kuyruğunda batmadan devam etmeye çalışıyor.

blockchain teknolojisi belki geleceğin teknolojisi ama bitcoin'in kendisi tam bir tuzak ve geleceğin ödeme teknolojisinde yerini tam anlamıyla alamayacak bir birim.

Nereye giderseniz gidin lütfen 23 Haziran'dan sonra gidin.

çanakkale - assos, kadırga koyu ve bozcaada

badavut ve sarımsaklı plajı

gümüşlük

akyaka (azmak nehrine uğranabilir)

datça

marmaris- içmeler/turunç/selimiye/kız kumu

dalyan (tekne turu yapılabilir)

dalyan iztuzu plajı

göcek

ölüdeniz

kaş

adrasan - çıralı - olympos

bu güzergah isteklerinizi karşılıyor. kendinizce rota belirleyip istediklerinizde konaklayarak seyehatinizi oluşturabilirsiniz.

23 Haziran'dan sonra gidiyoruz. Temmuz ortası ya da Ağustos. Olmadı Eylül ortası.

Gece hayatı aramıyorsan ayvalık'a git demişlerdi bana. Bir araştırın. İzmir mordoğan da olabilir.

direk datçaya git 2 gün yap. 1 gün hayıkbükü, 1gün palamutbükü. marmarise geç turunç selimiye 1 gün takıl 1 gün diğer koylar 1 gün akyaka gökova. geç fethiye ölüdeniz 2 gün 8 gün gitti. 2 günde kaşta takıl 10 gün.

arkeoloji turu yapabilirsiniz

Çanakkale'den başlayın, meşhur peynir helvasını tatmadan uzaklaşmayın. Oradan ufak ufak Ayvalık'a gider, iki tur atıp balık yersiniz. Ayvalık'tan direkt İzmir'e. Foça da olur ama tavsiyem Çeşme. Sakın Alaçatı veya Ilıca'ya girmeyin, istikameti direkt Altınkum'a çevirin. Türkiye'deki en temiz ve en güzel kumlu plaj burada. Tabii henüz kirletmediler ise. Çok sakin ve güzel oluyor ama suyu biraz soğuk. Şezlonglar epey ucuz Ilıca ve diğer beach club'lara göre.

Denize doyduktan sonra oradan Selçuk'a gidip Efes Antik Kenti'ni dolaşabilirsiniz. Bir gün sadece buraya gider. Tapınak ve Kiliseler derken vaktin nasıl geçtiğini anlayamazsınız. Sonra en yakın olan lokasyona yani Kuşadası'da gidebilirsiniz. Oradan da Didim, Bodrum, Akyaka, Marmaris veya Fethiye şeklinde devam edebilirsiniz. Mis.

söğüt iyidir bence de...
tam kafa dinlersiniz.
bu yaz hayatımda yediğim en iyi balığı "esinti" diye ufak bi restoran var sahilinde orda yedim.
tavsiye ederim...
bu arada bozburun kesinlikle tavsiye etmem, aşırı sıcak, denizi söğütünkü kadar iyi değil ve fiyatlar söğüte göre pahalı.

datçaya gidin ucuz yollu arıyorsanız.

kop kop istiyorsanız bi gün feribotla bodruma geçersiniz. ya da marmaris.
sedir adası var marmaris datça arası güzel bi gün geçirilebilir. bayramda kalabalık olur ama normal vakitlerde kısmen daha az kalabalık.

bence şöyle yapın sabah erkenden istanbuldan çıkın, izmirde ya da selçukta kalın, ucuz otel pansiyon bulursunuz. izmirdeyseniz izmiri, selçuktaysanız efesi gezin. sonra datça, sonra marmariste 2 gün. dönüşte de izmir ve selçuk hangisinde kalmadıysanız orda kalın. sonra istanbul.

4 gün datça 2 gün marmaris 2 gün izmir - selçuk.

kalabalık olmaması için eylül ayı şart

fethiye

eylulde ozellikle okullar acildiktan sonra giderseniz her yer muhtesem olacaktir, o zaman icin kas'i oneririm. ama su anda cehennem sicagi icinde yanarsiniz (bence). eger imkaniniz varsa eylulu bekleyin.

Bozcaada

kabak'ta shambala'da kalabilirsiniz bi kaç gün. denizi pek iyi değil ama kafa dinlemek için güzel.

Bekleyip göreceğiz.

Küskün secmen neden simdi barissin

Küskün muhalefet de var, nasıl olsa kaybedicez deyip oy vermeye gitmeyen.

Kuskun secmen akp icin de chp icin de gercekci degil. Secime katilim oranlari seviyesi zaten yuksek. Secmenler fazlasiyla mobilize idi ki secimlerde ozellikle akp insanlari sandiga tasimak icin efor sarfediyordu. Maddi imkanlari da bu eforu destekleyecek seviyedeydi. Diger yandan bu ulkede oy satan cok, oy ticareti belirleyici olur mu bu da ilginc bir soru.

Küskün akp seçmeni diye bir güruh yok, umudu olmayan ya da seçimlerin işe yaramadığına inanan bir muhalif seçmen var ve o seçmen de bu kez hala umut olduğunu gördü onlar kullanacak oyunu. ben şimdiye kadar akp'ye küstüm o yüzden oy vermiyorum diyen bir akp'li görmedim, nasıl olsa işe yaramıyor o yüzden oy vermeyeceğim diyen çok muhalif gördüm.

Çok farklı şekillerde olabilir. Mesela bir yazılım yapıp lisans satabilirsin. Yada yazılımı bir yere yükler, kullanıcılara ucret karşılığı erişim verebilirsin. SaaS araştır.

Su anda bireysel ya da kucuk yazilimci arkadas grubu olarak en cok parayi kazananlar uygulama marketlerine oyun yazanlar.

bir mobil uygulama yazabilirsin. bu esasında bir yazılımdan ibaret. oturursun, insanların kullanabileceği güzel bir mobil uygulama yazıp store'lara koyarsın. kenarına vs. bi reklam çakarsın, insanlar indirir, kullanır, onlar kullandıkça da sen paranı kazanırsın.

20 yıldan uzun süredir yazılım işi ile uğraşan biri olarak söylüyorum, bilgisayar yazılımı geliştirerek para kazanman geçimini sağlaman mümkün değil, @crown ve @metrobus yoluna kacan angus nasıl kazanabileceğini tartışmaya kapalı şekilde açıklamış, tek yol mobil oyun ya da mobil uygulama geliştirmek ve reklam geliri ya da item satışından para kazanmak.

Web yazılımları konusunda da hala bir şansınız olabilir ama hiç denenmemiş keşfedilmemiş bir proje bulmanız gerekiyor, ama şu haliyle tutulmamış bir köşe bulmanız imkansız gibi.

Bir diğer sektör de oyun sektörü, eğer bir ekip kurabilirseniz oyun geliştirip kayda değer para kazanabilirsiniz ama oyun işi hem çok zahmetli hem de çok büyük bütçe gerektiriyor (ekibin maaşını oyunu piyasa çıkartana kadar cebinizden vermeniz gerekiyor, şirket masrafları vs. bütçeniz sağlam olmalı)

arkadaşlar cevaplar için çok teşekkür ederim. oyun yazabiliyorum daha önce yazmıştım. daha çok odaklanacağım bu konuda

bi de oyundaki itemları fiyatlandırırken hatırlamak lazım, gelirin %90 ı oyundaki %10 top oyuncudan geliyor.

zarar gelmez diye düşündüğüm arkadaşlarıma güvenmek, bir de açık sözlü olmak.

Acele etmemek gerektiği. Sakin bi şekilde beklemek gerektiği. Geriye çekilip olanları izleyip öyle yorumlamak gerektiği. Bi anlık öfkeyle hareket etmemek gerektiği.

Kendi başında durmadigin hicbir ise girmemej

Öncelik sırasıyla

-Bugünü yaşa
-Yarın için tedbir al
-Doğmak, çocuğunun isteği değili senin tercihindi. Ona iyi bir gelecek hazırlamakla mükellefsin.

"Hiçbir köle efendisine yeterince yaranamaz ve tarih boyunca da asla yaranamamıştır. Köleliğe bir başladınız mı her zaman "daha fazlası" istenir" Emre Kongar'dan duymuştum ilk defa. Telefona da kaydettim, günde bir kere okurum.

Köle efendi düzlemini biraz açarsak: atıyorum birine iyilik yapıyorsun, kendinden fedakarlık, ödün vererek 10x lik iyilik ya da yardım yaptın, ama karşı taraf bunu x kadarlık algılıyor. Atıyorum İngiltere'ye gittin, gelirken bir sevdiğine hediye alıyorsun, 200-300 yıllık babadan oğula şemsiyeci dünyaca ünlü şemsiye dükkanından şemsiye alıp hediye ediyorsun, kaliteli, pahalı, evladiyelik. Karşı taraf diyorki içinden "getire getire şemsiye mi getirmiş ya burda daha kalitelisini, ucuzunu bulurduk bunun" Sen 10x lik bir iyilik yaptın, karşı tarafın gözünde bu x kadar. Yani sürekli karşıdakini, çevrendeki memnun etmek için yaşanmaz, yaşanmamalı.

yaşadığımız acımasız dünyada güçlü,sevgi dolu bir aileye sahip olmanın önemi.

Bazı durumlarda o yolun sonunun nasıl olacağı az çok gözümüze sokuluyor aslında, onları görmezden gelmeyip ona göre davranmak gerekebiliyor. Uygulaması zor ama en önemli derslerden biri bu sanırım benim için.

hayattan ders cikarmiyorum. insan kendisinden nasil ders cikarabilir ki?

hayatta (kimseye zarar vermeyen) çok istediğin şeyleri insanları önemsemeden yap , bir gün öleceksin

Israr etmeyeceksin arkadaş..Israr..

Az konus, mumkunse hic !

Abi ile asla iş yapma!

Torklarini eşit alirsan zaten baştan hatali bir soru sormus olursun.

Torkların eşit olması mantık hatası evet haklısınız. Ama anlayacak dilden olması için öyle sordum. Yani en ergonomik tasarım nasıl olur ?

aracın kasa ağırlığından motor teknolojisine göre yakıtı değişir. 1500 ton araca 1.2 motor koyarsan 1.6dan fazla yakar. otomatik ve manuel olması da değişir. model marka değişkenleri de çok.

Arkadaşlar daha net cevap verebilmeniz için soruyu tekrar revize ediyorum. Bütün araçlar Volkswagen Polo ise ve hepsi 90 km/h hızla aynı yolda aynı sürtünme katsayısıyla ve aynı sıcaklıkta aynı motor teknolojisiyle sürülüyorsa ve hepsi manuel ise?

tamamen subjektif olarak söylüyorum 1.4tdi en idealidir.

Bu araçların hepsi dizel ve aynı torku veriyorlarsa zaten yüksek hacimli olanlar büyük ihtimalle eski teknoloji motorlardır. En az yakması için aracın hacmine ve kullanım şekline en uygun hacim/tork/beygir kombinasyonuna sahip olması gerekiyor. 900 kiloluk b segment bir araç 1.2 motor 75 beygirle çok az yakıt tüketerek fırlayabilirken 1.5 tonluk c-d segment bir araç kendini zor kaldırır, kaldırmak için de daha fazla yakıt tüketir.

Yani polo örneğinde bu 3 motor türü varsa, aynı teknoloji motor değillerdir, yakıt tüketimi için sürtünmeden falan önce motor teknolojisinin farklılığı etki edecektir.

Öncelikle hem lpg hem benzin hem de dizel hem otomatik hem manuel hem yüksek silindir hem de düşük silindir hacimli araç kullanan birisi olarak cevap vereyim.

1.2 motorlu araçla maaş yetiştiremedik aracı evden çıkartıp eve dönmemizle ibrenin bariz şekilde yer değiştirdiğini görüyorduk, o da uzun yol değil ha bildiğin şehir içi, araç ışıklarda ya da trafikte her durup kalktığında su gibi içti benzini.

1.6 motorla hem benzin hem lpg gittik lpg'de gayet ekonomik yol yaptık benzine aldığımızda benzin fiyatı yüksek olduğu için içimize oturdu ama hiç bir zaman 1.2 kadar yakıt tüketmedik 1.2 bariz şekilde bir yanılgı.

2 Lt dizel otomatik kullandık, bildiğin gönlümüzde taht kurdu, o ibre yerinden hiç oynamadı, uzun yolda 1400 km yaptık şehir içinde minimum 600-700 km'yi devirdi her depoda, gözümüz ibrede araba kullanmamanın keyfi nedir dizel ile gördük.

Yukarıdaki cevaplar da gayet net anlatmış ama karşılaştırmalarda bir çok unsuru ayrı ayrı değerlendirmeniz gerekiyor

dizelse ve ayni kasa agirlik teknoloji ise en yuksek hacimli olan en az yakar.

Revize edilmis soruya cevabimdir. Ceteris paribus yani diger tum sartlar esitken hacmi en yuksek olan motor en az yakar. Cunku hacim buyuyunce silindirler icine daha cok hava yani oksijen ceker ve yanma daha verimli olur. Bu yuzden motorun kuvveti yani krank milini döndürme kuvveti (güç ayri bi seydir, beygir gucu ile olculur) kisacasi torku artar.

Torku yani kuvveti yuksek olan motor daha az devir cevirir.

Dakikada 1.750 devirle saatte 90 km /e sabit hizla giden bir 1.6 dizel arac, ayni sartlarda eger motoru 1.4 e dusururseniz ayni tork kuvvetini saglayabilmek icin 2.000 devir, 1.2 lt motor ise ornegin 2.500 devir cebirmek zorunda kalacaktir.

Enjektorlerin her devirde bir kere yakit puskurttugunu varsayarsak 1.750 devirde 200 Nm tork veren bir motor 2.500 devirde bu torku veren aractan daha az yakar. Cunku daha az yakit.puskurtur enjektorler.

Buraya kadarki kisim düz yol icindi. Eger bahsettigin bu 3 araba Bolu Daginin ilk girisinde sabit hizla 90 km de tirmanmaya baslasalar yakit farki bariz sekilde daha da artacakti.

Buyuk hacimli arac 90 km hizda Bolu Dagi otoyolunu tirmanirken 4. viteste 2.500 devir cevirirken 1.2 hacimli arac ayni hizi korumak icin misal 4.000 devir cevirmek zorunda kalacakti.

Son olarak da şehir ici surusune gelelim. Araclar yakiti en cok durmuşken ilk kalkis esnasinda harcar. Dusuk hacimli motorlarin kuvveti yani torku buyuk hacimlilere gore daha yuksek devirde oldugu icin ilk kalkista 1.6 aracin 1.500 devir cevirmesi yeterliyken 1.2 arac yine misal 1.800 devir cevirmek zorunda kalacak ve yine daha fazla yakacakti.

Dumduz bir 100 km lik yolda 90 km/s sabit hizda ucu de gitse yakit miktarlari cok fark etmez. Biri 4.2 yakarken digeri 4.4 oburu de 4.5 olur en fazla. Asıl fark yokuslarda ve surekli dur kalk yapilan sehirici trafikte belli olur.

4 senedir magicmouse 1 kullanıyorum, bir defa mouse ile ilgili bir problemle karşılaşmadım.

internette araştır, genel bir problem mi, yoksa sana özel bişey mi emin ol, daha sonra apple destekten yardım talep et.

Modeminiz veya herhangi bir kablosuz ağ öğesi mouse'a yakın bi' yerdeyse uzaklaştırın, 2.4 GHz üzerinden çalışan kablosuz ağlar parazite yol açabiliyor. Metal herhangi bi' nesne de buna yol açabilir.

@Beherit masada 5Ghz wifi'ye bağlanan telefon var imac'in kendisi de aynı ağa bağlanıyor yakında başka bir cihaz yok ama yine de telefonu kaldırıp deneyeyim

İddiası güzellik değil sanırım gerçekçilik. Ekranı hissettiriyor, kendi adıma hastahaneye gidiyorum,tüneldeki sıcağı hissediyorum, hasta yatağındaki adamın gözlerine bende bakamıyorum. Bir dizi daha ne yapsın

Bence teknik olarak harika bir dizi. Atmosfer şahane, oyuncular iyi, görüntü yönetmenliği falan üst düzey. 2. bölümün sonundaki o gönüllü 3 adamın 10 dakikalık sahnesi ve aynı sahnenin sonundaki geiger sayacı sesi bile insanı etkiliyor. Harika çekmişler diziyi.

Ayrıca konu herkesin bir şekilde bildiği, merak ettiği ve hala araştırdığı bir konu olunca yüksek puan alması normal.

o yılları yaşamış biri değilsen siyasilerin ne söylediklerini nasil bizleri kandırdılarını bilmiyorsan çok bir şey ifade etmeyebilir
kazım koyuncu gibi bir sanatçımızı bir hiç uğruna kaybettik buda sana bir şey ifade etmiyorsa insana abartı gelebilir benim arkabalarımın birinin bebeği o senelerde doğdu ve kafası kocaman doğdu sonra büyüdü büyüğü ve bebek öldü bu tip şeyleri yaşayanlara daha anlamlı geliyor

eksiup.com

Soruyu yanlis sormusum Aslinda dizinin kalitesini tartismiyorum ben begendim hissiyati gercekten guzel vermisler katiliyorum ama diziden daha fazla belgesel gözü ile baktim kiyaslandigi diziler kurgusal olarak insan yapimi ve fikri ama bu dizi daha cok belgesel tadinda bu konuda kiyaslama yanlis seklinde dusunuyorum breaking bad i solladi got u gecti falan yanlis kiyaslama gibi geldi bana band of brothers ile kiyaslasa eyvallah derdim

daha 3-5 bölümü yayınlanmış bir diziyi breaking bad, got ya da band of brothers ile karşılaştırmak nedir allasen?
american gods ile bile karşılaştırmam henüz. fbi ile whiskey cavalier ile falan karşılaştırırım ancak. bak new amsterdam ilk sezonu bitirdi onla karşılaştırabilirsin.
biraz mantıklı olalım.
bu arada spoiler vermeden konuyu özetleyecek biri lazım. başlayıp başlamama konusunda kararsızım. ilk sezonu geçer mi onu bilmek lazım.

Kesinlikle izlenmesi gereken bir dizi. 5 bölümcük zaten

@ozdek geçmeyecek 5 bölüm olarak çekildi.

aşırı iyi dizi. bunu kolay kolay söylemem ama yakın zamanın en büyük felaketini bu kadar detaylı ve kolay anlaşılır anlatılması, atmosferi ve olayların işlenişi çooooooook iyi.

Bence fazla bayık. 2 bölüm izledim daha bakmam. Çok fazla güzelleme yapılmasını saçma buldum.

ilk bölümünü izledim ama sarmadı. overrated diyorum.

konu hakkındaki belgeselleri izlemek daha güzel örneğin birand'ın 32. gün programındaki. youtube'da var. ayrıca yerinde gittim gördüm hissettim. kurguya ihtiyacım kalmadı.

Güzel dizi ancak en iyi dizi değil. Konusu çok çarpıcı, onun dışında 10 üzerinden 6 üstünü vermem. Çok daha iyi işlenebilecek bir konuydu.

Makyaj, oyunculuk, set tasarımı her şeyi ile mükemmel bir yapım, film insanı içine çekiyor sanki izleyen kişi o an olan olayları birebir yaşıyormuş gibi hissediyor, abartıdan uzak her şey gerçeğe yakın. Bir diğer unsur gerçek bir hikayeden hatta burnumuzun dibinde gerçekleşmiş bir olaydan esinlenmiş olması. Bu yüzden ben bir abartı görmüyorum hakkı neyse onu almış durumda. Keşke 5 bölüm değil de 15 bölüm çekilmiş olsa. soluksuz izlenir.

Bu HDDlerde normal bir durum, servise götürseniz de bir şey yapmazlar. Benim daha önceki tüm laptoplarımda oldu.

Eğer çok rahatsız ediyorsa SDD takın. En ufak gürültüsü yok.

Zamanında o tıkırtılar bir şeylerin doğru çalıştığının, programların yüklendiğinin, oyunun birazdan açılacağının Windows'un yüklendiğinin göstergesiydi :) panik yapmayın disk kafalarının hareketinden ortaya çıkan olağan seslerdir onlar, eğer Seagate barracuda filansa disk 5600 RPM'dir onlarda ses daha çok oluyor.

Benim ilk aldığından beri devam ediyor. işlemciden cızırtı geliyor ve hddden yüklenirsem ses geliyor. 7200rpm benimki. Bence servise göndermeyin aşırı gürültülü değilse. Beni de rahatsız etti ama alıştım sayılır artık.

sadece oyunu yüklerken oldu, sonra kesildi

haftada 1. kendimi bildim bileli böyle.

her sabah fix kahvaltı çay sigara peşine sıçarım.
eğer akşam yemeğini çok yersem bir de akşam bırakırım emaneti.

oha haftada 1 ne yahu, için çürür o kadar sürede.

Günde bir kere yaparım. Günde bir kere yapmak lazım en az.

Haftada 1 ne olm ya?

Gün-de iki kesin. Üç nadir.

Bazen günaşırı bazen 2 güne bir 5-6 sene önce günde 2 kez çıktığım oluyordu yaş ilerledikçe sanırım sindirim sistemi de yavaşlıyor ancak haftada bir diyenler ciddi iseler acilen bir doktora görünmeleri gerekiyordur diye düşünüyorum, çürür yahu o içinizde.

haftada 1-2. doktora gidin diyenler, zaten az yenildiği için dışkı hemen oluşmuyor.

Günde en az iki, max 4.
Düzenli beslenen kişi günde 2 çıkar. Bol su için.

Haftada 1 bağırsak kanserine sebep olur. Günde 1 veya 2 kere çıkmak gerekir.

senin gibi.

bu arada haftada 1 yapanlar, içinizde çürür evladım. sağlıklı bir durum değil o kesinlikle.

her sabah, hiç sekmez + 2 günde 1 çift yevmiye.

2-3 günde 1.

günde bir. bazen iki günde bir.

doktor üç günde birin altında olmamalı demişti. bence içinize atmayın arkadaşlar :/

Bir yerde okumuştum, günde 3-haftada 3 arası normal deniyordu.

Haftada 1 sıkıntılı. Annemde öyleydi. Kolon kanserinden kaybettik.

minimum günde 2-3. atladığım olmuyor, geçen mecburiyetten 1.5 gün falan yapamadım mermeri kırıyordum az daha şaka değil.

günde 1 yada 2.

haftada 1 nasıl ya? hiçbirşey yemiyor musunuz? nasıl iş arkadaş anlamadım :D

gunde 1 veya 2

günde 1-2'leri gördükçe geriliyorum ya, "bende ciddi bir sorun var galiba" diye düşünüyorum.

ben 2-3 günde bir yapıyorum ki ergenlik ve öncesinde 3-4 idi bu. öküz gibi de yiyen bir insanım ayrıca. umarım ölmem. her gün kaka mı yapılır yav canı sıkılır insanın otur otur.

gunde 2, sabah - aksam.

haftada 1 diyenler acil doktora gidin bir kolonoskopi yaptirin.

bazı cevaplar gerçekten korkutucu. ne sıklıkta yaptığınız, sağlığınız hakkındaki en önemli göstergelerden birisidir.

Günde bir kez, nadiren iki günde bir.

en az 3-4 gün ara olur. hiç her gün yaptığımı hatırlamıyorum.

en az komisyon ödemeniz için xlm olarak, adresini (memo adresini de doğru yazmalısın) ver.

illa btc olarak yollayacam diyorsanız btc adresine gir hesabımdan kopyala yapıştır bu kadar basit.

orda btc hesap numaranı bul. o numaraya gönderecek işte.

BtcTurk sitesinde BTC Yatır sekmesine gir, Orada sana özel üretilmiş bir Bitcoin adresi göreceksin 3 ile başlıyor genelde, o adresi kopyala arkadaşına gönder ama arkadaşına gönderirken mutlaka o sayfadaki ile aynı olduğunu gözlerinle teyit et çünkü bazı trojanlar bitcoin adresi kopyalandığını farkettiği an adresi kendi adresleriyle değiştirebiliyor.

Arkadaşın bu adrese bitcoin gönderdiğinde 3 onay alınca BtcTurk hesabına geçer sonra satarsın

dismainpula +1 komisyon az olsun diye bitcoin yerine bir başka para biriminin cüzdanını açın mümkünse.

48 ay vadeli vakıfbank'tan çekin. Aylık 500 civarı ödemesi olacak, kredi kartını dizginlerseniz siz sağ biz selamet. 48 ay çok gelebilir gözünüze ama 2 yıl sonra o para pul olur maaşınıza yansıyanlarla.

borç borçla ödenmez derler ama senin borcun miktarı düşük. bence bu mantıklı. ama sonrasında kredi kartına bulaşmaman lazım.

en doğru planı sen çizersin. aylık harcamalarını bilmeden doğru yönlendirmemiz pek mümkün değil ama ben de hemen hemen senin durumundaydım. kredileri tek bir yerde toplama planını hangi bankacı arkadaşımla görüşsem bir sene idare et daha iyi dediler. idare edebilecek durumun varsa bir sene idare et. edemiyorsan da kredi kartını kapatacak kadar kredi çek. ben kredi kartımı kapatmak için ve miktarı en yüksek olan 600 liralık kredimi kapatmak için çekip ayda 600 ödeyecek şekilde vadesini uzatmıştım. aynı kredi miktarına kredi kartını kapatmış oldum.

hayatımda yaptığım en doğru işlerden birisi kredi kartımın limitini 500 liraya düşürmek oldu. cepte para olmadığı zaman ufak ufak harcanıyor.

bence mantıklı düşünüyorsun tek bir kredi borcu ile kafan da rahat olur .

eğer dayanacak gücün varsa sekiz ay dayan, sonrasında rahatlayacaksın. boğulmaya başladıysan yapılabilir. ancak toplam ödeyeceğin borca baktığında 10K krediye vadeye bağlı olarak 10K'da faiz ödemek saçma olabilir.

Esasında ben de dayanmaya çalışırım diyordum yılbaşından beri. Aylık 1000-1200 liralarla geciniyordum ama iki aydır borçlardan sonra hesap bakiyesi sıfır oluyor. Yani dayanabilecek para da kalmadığı için bunu düşündüm yapılabilecek.

1000 lirayla bile iyi kötü dayandiysam 2500 lirayla kenara para bile atarım. O kadar az harcamam oluyor aslında.

ay sonu elde sıfır kalması müthiş bir şey benim için. şuan ki durumumda bile sık sık eksilere düşüp kredilerle tekrar kapatma derdine giriyorum. ayağını yorgana göre uzatan biri olamayacağım maalesef.

ay sonu eksilere düşmüyorsan sabretmeni öneririm.

Ay sonu sıfır kalmıyor :D daha ay başı ödemeleri yaptıktan sonra 1 ay harcama yapacağım para kalmıyor. O yüzden daha ilk günden eksiye düşüyorum maalesef.

Bundan 6 yıl önce benzer bir baş belasıyla boğuşuyordum, hem ödediğim kredi hem de kredi kartı borçlarım vardı, bankalar da kredi vermiyordu bana, sağolsun kayınbaba benim için kredi çekti parayı aldık kredi kartlarını toptan kapattık krediyi kapattık tek yere borçlandık, her ay bir sonraki ay ödememiz gereken sabit borcumuzu bildiğimizden düzene soktuk ekonomik durumumuzu.

Eğer nasıl olsa borcum bitti diye gaza gelip yeni ve plansız alış verişler yapmayacaksanız en mantıklı şeydir bu yazdığınız ama tekrar söylüyorum kontrolü elden bırakmamanız en önemli kriter.

Kredi kartini hayatindan cikarmayacaksan tek fark yeni cekecegin krediye bos yere odeyecegin faiz olur.

Mevcut kredilerin+kredi kartini komple kapatip sana ay sonuna kadar yetecek parayi birakacak kadar kredi cekip kredi kartini iptal ettirirsen olabilir.

Ama bunun hastaligi var ani gelisen durumu var dugunu var dernegi var. Aksama ihtimali var bu planin ve 2. Kez kredi cekeyim dediginde de sonsuz donguyu baslatmis olursun.

5-6 ay sagdan soldan idare etme durumun olsa cok tatli olur aslinda. Rakam kucuk de olsa 30-40 aylik borctan yirtarsin.

Benim de aynı şekildeydi hatta birebir aynı :) Bütü borçları kapatmak için kredi çektim, kredi kartını da kapattım. Çektiğim krediyi 8 ay ödedim. Sonrasında şirketin verdiği primle kalan krediyi kapattım. Bütün borçları sıfırladım. Tekrar kredi kartı çıkarmaman gerekiyor ama.

Kredi kartını dediğim gibi ya kesin kapatıcam ya da çok çok cüzzi bir miktara çekicem. Bu zamana kadar kartı kullanma sebebim nakit olmamasıydı, şimdi en azından nakit olacağı için kartı kullanmak zorunda da kalmam zaten.

Ek: Krediyi çektim, borçları kapattım. Kartın 15 bin lira olan limitini 3 bin liraya düşürmek için talep oluşturdum. Aylık 600 lira ödemeli, 48 ay vadeli çektim. Önümüzdeki 3-4 ay içerisinde çıkması muhtemel 2-3 bin liralık birkaç harcamayı düşündüm. Onları da kattım (araç için sigorta ve kasko ücreti) bunu katma sebebim kredi kartını kaskoda da sigortada da kullanmamak için. İnşallah patlamam :D

Sadece kredi kartına her ay 120 lira alışveriş faizi ödüyordum asgarisini ödediğim için. bu da 48 ayda yine 6 bin lira ediyor neredeyse. Faizden değil de, kredi kartına tekrar yönelmekten çekiniyorum. Onu şimdilik 3 bine çektim, yazdan sonra da tamamen kapatmak gibi bir plan yaptım.

en azindan kafa olarak rahatladin.

onumuzdeki 4-5 ay kenara bir seyler atip ara odeme yaparsan en az bi 10-15 ayini sildirirsin kredinin.

gecmis olsun

limit dusurmekle olmaz, kredi kartini kapatmazsan patlarsin. bu borcu yapmis olman kaza degil, mevcut borcunun ustune tekrar yapacaksin, o gun gelecek ve kredi karti anlik "kurtaricin" olacak. ama basina yine bu sefer daha cok bela olacak.

22 euro sınırı kaldırıldı, ancak resmi gazetede yayımlandı mı bilmem, ona bi bakın..

eksisozluk.com

artık 22 eur muafiyeti yok, dün resmi gazetede yayınlandı. 15 gün sonra geçerli olacak, senin alacağın şeyler 15 gün içinde gelemeyeceği için, ister 3 ürün al ister 5 ürün vergi ödeyeceksin :) geçmiş olsun.

edit : @lostys, evet resmi gazetede yayınlandı

2 yazar da belirtmiş ama ben de belirteyim, aldığınız ürünler her şekilde free shipping olarak geleceğinden 15 günden önce elinde olamayacak, resmi gazetede yayınlandı artık çinden sana mektup bile gelse vergisi olacak haliyle ne yaparsan yap vergi ödeyeceksin 22 eur limiti yok artık.

balon uçuşu için dünyada en uygun bir kaç yerden biri. ayrıca meteorolojik olarak uygun olup manzara olarak da en iyi en güzel yer olmalı.

pamukkale‘de de var. Travertenlerden vadiye bakarken görülüyor.

pamukkale de yeni başladı.

Balon turu yapacağın yerin görsel içeriği önemli, sen ankaranın tepesinde sıcak hava balonuyla dolaşmak ister miydin mesela? çarpık kentleşme ve gürültü altında. Kapadokya'daki doğal kaya oluşumları koruma altında, şehirleşme denetim altında öyle kafana göre şuraya gece kondu dikeyim şurada 10 katlı apartmanım olsun diyemiyorsun. Diğer taraftan hem coğrafi hem hava şartları açısından bu tür uçuşlara müsait misal rize'de bu işi yapsan muhtemelen yağmursuz gün bulup uçamazdın, urfa'da yapsan sıcaktan keyif alamazdın.

evet, olumsuz :/

Olumsuz. :(

bu sene de kazanamamışım.
buralarda telef oldu şu ezik diye acır insan bee.
zalım amarika.

bana da çıkmadı.
şu tweet zincirine bakıp biraz moral buluyorum. abd rüyası olan herkes iyi okusun derim:

twitter.com

:)

siteye giremedim ki çökmüş :) umutlar hala istanbul başkanlık yarışı kadar taze ama..

alternatif şeyler arıyorum, yoksa çok pis düşüş yaşayacağım :/

Benim sonucum da olumsuz maalesef dün gece bakabilmiştim ben

olumlu sonuç alan arkadaşlar beni evlatlık alabilirse çok sevinirim.

Bende hala umutları taze tutuyorum siteye giremedigim için :)

site hala ulaşılmaz.bakanlar çıksın da biz de bit bakalım.

ilk dakikalarda sorgu ekranina erismistim, sonra yanlis bilgi girdiniz yazisi cikti. o dakikadan sonra tekrar gir(ebil)me sansim olmadi. site coktu heralde.

bu arada turkiye ile ilgisi yok bu baglanmama durumunun. ingiltere'deki bilgisayarim uzerinden (teamviewer) denedim, yine acilmiyor.

siteyi acamadigimdan bakamadim ben de, bu sefer sansin bana gulmesini temenni ediyorum ben de.

Bu seferde gülmedi şans kaldık buralarda

olumsuz.

Aracın önceki sahibi o izleri rötuş boyasıyla kapattırmışsa boya akmıştır izler çıkmıştır. Boya korumadan önce aracı izopropil alkol ile temizlemişlerdir o da boyayı almıştır. Aracın boya koduna uygun bir rötuş boyası yaptırıp siz de kapatabilirsiniz

@goodman 2 durum var birincisi bu zaten bir sorun değil mi? madem böyle bir tablo çıkacaktı ortaya beni uyarmaları gerekmiyor mu rütuş yapıldıysa bu rütuşlar silinir demeleri gerekmiyor mu?

2. durum Araçta rütuş olmadığından eminim, daha önce de çok kapsamlı bir bakım yapıldı araca ve üstüne de seramik kaplama yapıldı eğer benzer bir durum olsaydı mutlaka orada ortaya çıkardı ya da uygulamayı yapan yer rütuşlar var derdi.

var evet.
maaşım kalmıyor açıkçası ilk günden ve en az 3-4 ay daha böyle gidecek gibi görünüyor.
hayır kredi olayına girmedim kişisel ihtiyaçlar için. (henüz)

var ama çok değil. 2 -3 aya toparlayacak seviyedeyim.
kişisel ihtiyacım için hiç kredi kullanmadım.

Var. Bayağı kat kat hem de.

Hep vardı kk. Yok diyen milletin halinden bi haber.

otomatik fatura ödemelerini ve taksitli alışverişleri kk ile yapıyorum. günlük alışveriş, yeme içme vs için kullandığım çok çok nadirdir.

karttan harca, maaşı karta yatır, tekrar harca ... bunun sonu yok. bu durumda olsaydım harcamaları minimuma indirir, dışarıdan su bile almaz borcu bitirir ve nakite dönerdim.

Kredi kart limitim 1700 lira. Ya pesin alirim ya da almam. Paramin yetmiyecegi islere girmem.

maaş*1,5 kk borcu var. hep asgarisi ödendiği için azalmıyor bir türlü. ayrı olarak kredilerim de var. iş hayatı beni bozdu. öğrenciyken daha zengindim.

kullanmıyorum. para varsa nakit alırım yoksa olana kadar beklerim.

birikmiş borcum yok.
sene başına kadar vardı, aldığım prim ile kapattım tamamını.

Mecburiyetten 3 aydır kredi kartım var, Gelirimin yarısı kadar bile limiti yok kredi kartını ticari işlemlerimde kullanıyorum özellikle online hizmet ödemelerinde (google ads, vb) İnternet için gerekmese hiç kullanmazdım. Borç olayına gelince nakit ödemem gereken parayı kk ile ödediğim için borcu bir köşede tutuyorum hesap kesim tarihini bekliyorum eğer bu borç sayılıyorsa bir tek bu var borç olarak.

Hiçbir zaman maaşımdan çok borcum olmadı ama şu ara evlilik masrafları başlayacak, muhtemelen taksit vs. derken maaş x 2 falan olur. Ufak ufak öderim.

Kredi hiç çekmedim, şu oranlarla çeken varsa da Allah kolaylık versin.

Kart limitim 1000 TL. Gelirime göre az yani. Taksit olayına da hiç girmem. Alacağım şeyleri peşin alırım. Alamıyorsam da almam. Neden var o zaman? Hakikaten neden kredi kartım var acaba? Kapattırayım ben bunu ya.

Gelirimizin 1/3'unu geçmeyecek şekilde aktif kullanıyoruz, borç devir etmiyor, her ay kart sıfırlanıyor. Taksitli bir şey almıyoruz uzun zamandır. Ancak kasko MTV falan odeyince direkt 2-3 taksit yapıyorlar sadece o var. Pahalı bir şey alacaksam (TV gibi mesela) para biriktirip kartla peşin alıyorum, puan kazanıyorum.

9-10k arasinda geliyor ortalama hiç borç kalmıyor her ay sıfırlıyorum. Benzin zaten 1,5-2k tutuyor. Market 2-3k gezme tozma 2k ortalama böyle. Kredi kartından kullanma sebebim Yapikredi crystal her boka indirim oluyor. Restaurant direkt yüzde 5 anlaşmalıysa yüzde 20 her ay da Elektroni̇k gözlük vs bir seye yüzde 10 indirim hediye ediyorlar. Yurt dışında da 300 lirayı geçince tek seferde 15 lira hediye ediyor.

Kullanıyorum ama hiç yok her zaman tam şekilde ödediğim için borcum kalmıyor.

borcum yok, her ekstre tutarını son ödeme tarihinde ödüyorum.

tabii ki.

Domainden kazandığı kadar veri satarak/kullanarak kazanıyorlar.

Bunu yapmayan firma var mıdır diye sorsan muhtemelen daha doğru olurdu. Bunu canlı canlı yaşamışlığımız var, Türkiye'de lider durumda olan bir domain/hosting firmasından jenerik diyebileceğimiz bir domaini sorguladık, bu bir hataydı biliyorduk ama yaptık bir kere daha sonra asıl çalıştığımız uluslararası bir domain register firmasına Paypal ile para gönderdik işlemlerin tamamlanmasını beklerken 1 saat ya geçmiştir ya geçmemiştir domaini register etmek istediğimizde bir kaç dakika önce kayıt edildiğini gördük.

Başım ağrımasın diye buradan yazamıyorum ama bu Türk firma baya meşhur bilindik bir firma. Bir daha bırak bunlardan domain sorgulamayı gönderdikleri e-postayı bile açmıyorum direk çöp kutusu ya da spam'a

Slim kasalar çok kısıtlı bir alan sunar bu yüzden daha çok ofis terminalleri için tercih edilirler, CS GO oynamak istersen yeni nesil ekran kartlarının bir çoğu bu slim kasaya sığmayacaktır muhtemelen, ayrıca kasa üstünde gelen psu da çok düşük olacaktır, ha yok ben grafiklere filan takılmam dersen onboard ekran kartı olan ya da ucuz model single slot bir ekran kartı alabilirsin. Onun dışında slim boş kasalar satılıyor vatan bilgisayarda kendin toplayabilirsin.

Low profile sağlam kartlar var. Ben de aynı model kullanıyorum. Bir tane hp z240 var elimde sadece kasa ve motherboard. Söyle bir fiyat al git işine yarıyorsa. Ddr4 falan yani üzmez.

ucuz şeyler aldıysanız ocak ayına özel bir şey değil her ay olabilen bir durum bu.

neler yapabileceğiniz için google'a:

türkçe olarak: "aliexpress dispute açma"
ingilizce olarak: "how to make a dispute on aliexpress"

yazmanız yeterli.

ocak ayini ozellestirmek icin belirtmedim, ocakta aldim bakin nisan sonuna geldik hala gelmediler anlaminda dedim.

tesekkurler.

Benim de aynı süreç başıma geldi. Satıcı ile görüştüm gönderdik vs dedi toplamda iki buçuk ay sürdü bu mevzu fakat siparişlerim geldi.

Gelir telaş yapmayın. Benim ocak siparişleri şimdi geliyor. Tracking varsa durumunu takip edebilirsiniz.

cok tesekkur ederim cevaplariniz icin

Aliexpress'den 20-30 tane sipariş vermişimdir, elime ulaşan 15 tanesi filan. Nedenini de şöyle anlatayım, Çinden aldığınız ürünler PTT aracılığı ile geliyor 2 türlü yolla gönderiliyor bunlar birincisi takipsiz diğeri takipli sistem. Takipsiz sistemde satıcı ürünü toplu olarak Airmail gibi bir aracı ile gönderiyor herhangi bir takip kodu olmuyor ellerinde çuvallarla toplu halde teslim alınıyor. PTT çalışanları bu tür kargoları hiç sallamıyor bazen kapınızdan içeri atıyor gidiyor bazen kapınıza bile gelmiyor canı isterse yoldan geçerken çöpe atıyor bazen içindeki ürün değerli olabilir düşüncesiyle alıp eve götürüyor satıcı firma takip edemediği için de sorumluluk almıyorlar ve ulaşmadı diye siz de itiraz edemiyorsunuz maalesef. Eğer kıymetli bir şeyler getirecekseniz takipli kargo olmasına dikkat ederim.

bu kadar pasif olma, aç telefon ya kanka para lazım, sana şu tarihte verdiğiz xyz miktarı bana ne zaman ödeyebilirsin diye direkt sor.

Kendi paranı istiyorsun, borç istemiyorsun.

Çözüm dahiyane. Ama ben öyle yapmazdım. Direkt söylerdim. Paraya ihtiyacım varsa isterdim bu çok doğal. Paraya ihtiyacınız yok mu? Yoksa çok yakın arkadaşım olduğu için lafını etmezdim. Konusu açılırsa hatırlatır ama vermesine gerek olmadığını eklerdim.

Böyle şeyleri espriye dökerek yapmak genelde daha iyidir. Yakın arkadaşınız sonuçta, alınmaması gerekir bundan.

Ben de isteyemiyorum borcumu ama kalkıp bu şekilde “saf” yerine koyarak söylemek de hoş gelmedi. İlla söyleyeceksen ihtiyacın doğduğu için istediğini söyle

keşke soruma cevap verseydiniz. parayı öyle almak ahlaki bir durum mudur? günahı sevabı nedir

Hiç kıvırmaya utanmaya gerek yok en uygun isteme yöntemi, "Kardeşim, durumun var mı bilmiyorum da acil paraya ihtiyacım oldu sana verdiğim borcu ne zaman ödeyebilirsin bulduğum her kuruşa ihtiyacım var" diyebilirsin. O da önce hatırlamayacak sonra da hatırlayıp kendisi utanacaktır.

para ne kadar senin paran da olsa o baska amacla verdigi icin bence ahlaki degildir ve caiz de degildir. belki o parayi kendisi zekat verdi olarak hesaplayacak zekatindan dusecek. Yada bir sure sonra borcu aklina gelecek sana bir de borcunu odemek isteyecek o zaman ne diyeceksin? "o verdigin burs paralari var ya, aslinda ben onlarin uzerine yattim" mi diyeceksin? eger tutar senin icin onemli bir tutar degilse unut, aklina gelirse verir. boyle seyler dusundugune gore tutar demek ki senin icin onemli o zaman iste. yakin arkadasinsa zaten sorun olmaz. sorun ederse demek ki yakin arkadasin degilmis

insanlar borcunu unutabilir ama alacağını asla unutmaz. bir de yarım kalan şeyler unutulmaz.

ön not: 2001 model renault clio 1.4 16v

litre bazında tükettiği yakıt benzin ile aynı. yani yakıt tüketiminde litre olarak bir avantajı yok. 100 kilometrede 8 litre benzin yakıyorsa, lpg ile kullanınca da 8 litre gaz yakıyor.

avantajı sadece lpg'nin fiyatının daha ucuz olması. benzinci tabelasına bakın, benzin ile lpg arasındaki fark kadar tasarrufunuz olur.

ilk taktırma masraflarını saymadım. ben 1500 liraya taktırmıştım ve kilometrede 15 kuruş tasarrufum olmuştu. yani 10.000 kilometreden sonra lpg kiti masrafını çıkardı.

Hocam sizin hesaba göre %60 kar bile mümkün. Ama benim araç benzinden iki üç litre fazla gaz yakıyor.

Gaz 1-2 litre fazla yakıyor kesin bilgi. Onun dışında bence arabaya tüp taktırdiktan sonra nasılsa ucuz ya diyip daha fazla kullaniyorsun psikolojik olarak. Cebindeki para olarak aynı yere geliyor. Normalde de %30-40 civarı bir kârı var

not:aracım yok
geçen gün bunun hesabını yaptım. 10bin km de 1200-1300 tl arası fark yapıyor lpg-benzin kullanımı.
gider olarak bakım masrafları ve lpg kullanırken harcadığınız yakıt etklenmeden bu şekilde.

kaliteli olarak ifade ettikleri kitlerin 500€ dan ucuz olmadığını düşünürsek, montaj ve bakım masraflarını toplayıp yapacağınız km ye göre kolaylıkla hesap yapabilirsiniz.

sonuç: bana göre yılda 20bin km yapmıyorsanız çok gerek yok. alacağım araçta lpg olursa bakımını yaptırır kullanırım o ayrı.

not: 2-3 lt fazla yakma demeyelim de %10 fazla yakıyor dersek araçtan araca farklı olan tüketime göre düzgün bir sonuç çıkar

Hiç LPG’li aracım olmadı ama araştırdığım kadarı ile sıvı sistem lpg olmayanlar lpg’nin yanında benzinde harcıyor. Ve bildiğim kadarı ile sıvı sistem olup salt lpg ile çalışanlar bile en fazla %40 tasarruf sağlıyor. Sıvı sistem montajı ise çok pahalı.

hessap yapılır da anlatayım anla.
aracım benzinde 38 40 kuruş yakarken tüp takınca 18 kuruşa düştü.
yeni aracım benzinde 70 80 kuruş arası yakarken sakin kullanımda 40 45 kuruş yakıyor.

Öncelikle yukarıda X litre benzin yakıyorsa X litre gaz yakar denmiş, eğer araç uzaylılar tarafından yapılmadıysa böyle bir şey mümkün değil tamamen algısal yanılgıdır. gaz'ın ürettiği enerji miktarı ile benzinin ürettiği enerji farklıdır ve motorun gücü gaz'da çalışırken daha düşüktür haliyle daha fazla gaz yakar aynı kullanım alışkanlığında. İkinci olarak araç tüplü olsa da ilk çalıştırmada bir kaç kilometre benzin de tüketir muhtemelen bu bir yanılgıya sebep oluyordur, diğer tarafan tüm uzmanlar araç tüplü de olsa arada sırada bir süre benzinle kullanmayı tavsiye eder.

Gelelim ekonomi kısmına, tartışmasız tüplü araç kullanmak benzinli araç kullanmaktan daha ekonomiktir, iki yakıt türü arasındaki fiyat farkına bakarsan bunu açıkça görebilirsin. Benzinli araç da, Tüplü araç da, dizel araçta kullandım, Eğer performans istiyorsan benzinli, hem ekonomi hem performans istiyorsan dizel, sadece ekonomi istiyorsan lpg'li araç tercih etmelisin.

euro 6 normundan sonra akıl karı değil. hassas ayara sahip bu motorlarda zamanlama hatasına yol açmakla beraber, triger kasnaklarına zarar verir.

P0014 diye google'lattır, ne dediğimi anlarsın.

-------

ha birebir fabrikasyon (onu da her firma türkiye'de satışa sunmaz, bayinin "biz sonradan taktık ama bu fabrikasyon, garantili, bir bok olmaz demesine inanma) alırsan tamam. fabrikasyon lpg ile lpg'li olmayan arabanın motor blok parça numarası bile farklı oluyor.

---------

not: euro 6, hatta devamında euro 6.2 otomotiv sektörü satış sonrası hizmetlerinde ezber bozacak.

Benzinli ve lpgli arac kullandım. Kaç lt benzin yakıyorsan en az 3 lt fazla gaz yakıyorsun bu kesin. Avantajı miktar değil fiyat kaynaklı yani. Uzun vadede ise benzin daha hesaplı bile olabilir cünkü aracta lpg kaynaklı tamir masrafları cıkabiliyor, benzinli aracın bakım periyodu daha uzun.. Vs.

@ primetime, hocam ben 10 binde tüpün bakımını, 15 binde aracın bakımını yaptırıyorum. Aracın bakımına etkisi olmuyor ki bu bakımdan

Lpg ucuz olmasına ucuz ama aracın motorunun dengesini bozuyor. Bakım ve tamir masraflarını da ortaya çıkarıyor. Sen ne güzel kar ettim diyorsun ama sanayi masrafı yüzünden o kar ettiğin para uçuyor.

Ben kendi düşüncemi son olarak söyleyeyim. İyi bir kitten ziyade iyi bir usta şart. Tabi uyumlu motoru söylemeye gerek bile duymuyorum.

Birçok tanıdığım şu tarz bir yorum yapıyor. LPG den 11 bin lira kardayım, 2 bin liraya sübap (sübaptan emin değilim örnek olsun diye, fiyat kısmı da örnek olsun diye) değişimi yaptırdım ama hala 9bin lira kardayım.

Ben bir yıldır LPG kullanıyorum dolayısıyla şimdilik hiç bir şikayetim yok. Hatta şu an için "keşke daha önce taktırsaydım" diyorum

yukarıdaki "litre bazında tükettiği yakıt benzin ile aynı" çıkarımını kendi kullanışıma göre hesapladım. yani bilgisayarın gösterdiği ortalama tüketime göre değil. zira o bilgisayar lpg takıldıktan sonra doğru değer göstermemeye başladı. ha bu arada lpg'ye geçene kadar kullandığı benzini de gözardı ettim, çünkü o tamamen hava sıcaklığına göre değişken. benim hesabım tamamen ortalama kullanımıma göre.

lpg taktırmadan önce 40 litre benzin alırdım (ışık yandıktan sonra fulleyince 40 litre alıyordu), bununla şehir içinde 450 kilometre yol yapardım, benzin ışığı yanardı. 40/450x100 = 100 kilometrede 8,88 litre.

2012 yılında lpg taktırdım. bomboş depoyu fullüyorum, 32 litre gaz alıyor ve ben bu gazla (tabii gaza geçene kadar kullandığı benzinle de) şehir içinde en az 360 kilometre yol yapıyorum, bazen daha fazla oluyor, soğuk havada benzin de kullandığı için. 32/360x100 = 100 kilometrede yine 8,88 litre.

yani fazla yakıyordur, söyledikleriniz mantıklı ama benim kullanımımda fazla bir tüketim göremiyorum. 2012 yılında takıldığında araba 88.000 kilometrede idi, şimdi 203.000. 7 yıl ve 115.000 kilometre boyunca motorda en ufak sıkıntı, masraf çıkarmadı. performans açısından da bir sıkıntı yaşamadım.

@kibritsuyu, hocam araç neydi bu arada?

araç 2001 model renault clio 1.4 16v.

lpg kiti brc marka.

2001 Odyssey
Ex. Machina
A.I.
Prometheus (Bilimkurgu & Gerilim)
Moon
Gravity
Alien Serisi (Bilimkurgu & Gerilim)
Back to the Future
Blade Runner

minority report
children of men

Sphere

contact, contact, bi de contact.
:P

Ben de bi coherence bırakayım şuraya.

Ready player one
Her
The martian

ben de dinlemek isterim gerçekten. aynı dertten muzdaribim.

benim düşüncem bir sonraki uçak seyahatine sarhoş çıkmak.

air crash Investigation izlemek olabilir.

bende de vardı, bine bine alıştım ben. daha sonra bu belgeseli izlemeye başladım. uçakların düşmesinin ne kadar zor olduğunu görüp iyice korkumu yendim.

yine binince yusuf yusuf olunuyor biraz ama kalktıktan sonra uyuklama başlıyor bende artık. (:

thy'nin bildigim kadariyla bunun ile ilgili bir programi var gidip katiliyorsunuz maket ucak icersinde.
2 duble viski her zaman ise yarar. kalkisi inisi bilen, ucak ne zaman neden sallanir bosluga dusmesi nasil olur yaninizda aciklayabilecek birisi ile ucmak rahatlatir

benim de ileri seviyede korkum vardı. korkudan başıma ağrı giriyordu. sonra erasmus yaparken en merak ettiğim 2 şehre ryanair ve easyjetten bilet aldım. bunlar avrupanın low-cost firmaları. pegasus ayarında diyeceğim ama bence daha kötüsü. bu deneyimleri yaşayınca uçak korkum bıçak gibi kesildi. şimdi zevk alıyorum.
ben panik yaptığımda konuşmayı seviyorum. eski uçuşlarımda sağımdaki solumdakilerle konuşarak aşıyordum korkuyu. kaldı ki siz yalnız da değilsiniz, tablet veya telinize bi film dizi ya da cem yılmaz indirin. ben cem yılmaz izliyordum vakit su gibi akıyordu.

diğer yandan bazı mantıki durumlar var uçağın kara ulaşımına göre kat ve kat çok daha güvenli olduğuna dair. flight24'e takılın biraz. hava trafiği acaip yoğun ama bir uçağın başına kötü bir şey gelme ihtimali çok zayıf...

@avianthem +1, Her ne kadar konusu uçak kazaları olsa da Air Crash Investigation bir uçağın düşebilmesi için onlarca şeyin aynı anda kötü gitmesi gerektiğini gösteriyor insana, yani bindiğin otobüsün kaza yapma olasılığı bir uçağın düşme olasılığı ile kıyaslandığında otobüsün ne kadar güvensiz olduğunu görüp belki otobüse bile binmezsin.

Alkolü tek geçerim, 2 şişe 20 Cl jagermeister çiçek gibi yapıyor.

Abi gözünde çok büyütme. Büyüttükçe daha çok korkarsın. Alkol kullanıyorsan 1-2 kadeh bir şey iç öyle bin. Türbülanstan neden korkuyorsun ya bırak sallansın uçak nolcak, uçağı uçuran düşünsün :) sen yaslan arkana keyfine bak.

ölümü uzak görme uçaktan inince de başına bir kaza gelebilir
ahiret için hazırlık yapmış olmak önemli

Uçak kazasında ölme ihtimalin 10 milyonda 1. Hayatın boyunca evden çıkmadan yaşasan bile ev kazalarıyla, hastalıklarla veya doğal felaketlerle ölme ihtimalin çok daha yüksek. Youtube’dan bol bol kokpitten çekilmiş uçak yolculukları izle, geçer.

Ben işim sayesinde bol uçarak yendim, ilk uçuşlarda kendimi kasıyor, özellikle kalkış esnasında baya sıkıntılar yaşıyordum. Bol bol uçak dinamiği hakkında videolar izledim, kafada bir mantığa oturtunca daha kolay atlatılıyor.

Şöyle anlatayım, Aracımın siyah olması nedeniyle Haftada en az 1 kez yıkatmak zorunda kalıyorum aksi halde Simsiyah araba bildiğin griye dönüyor tozu toprağı geçtim bir de yağmur atıştırmışsa bildiğin puanlı elbise gibi oluyor, Araba yıkatmak için ayırdığım zamanı en boş anıma denk getirmeye çalışıyorum ama her defasında bu illet iş için Berber ile beraber burada kapıdan dönüyorum çünkü en az 1,5 saat bekleme süresi veriyor yıkamacılar çünkü millet sırada bekliyor.

Bulunduğum ilde iç dış yıkama 25 - 30 TL civarında, Harcayacığın su, elektrik taş çatlasın 5 lira tutmaz yani her araçtan en az 20 TL kar ediyorlar ve bu gelir asla faturalandırılmıyor yani götürü usülü çalışıyorlar giren her kuruş para tertemiz kar. İşte bu yüzden @müptezel dostoyevski'nin dediği olay devreye giriyor, mafya'ya bulaşmadan bu işi yapabileceğine ihtimal vermiyorum muhtemelen kazancının en az %50'si mafyaya gidiyordur o da tabi açık kalmana izin verirlerse.

Oto yıkama ve Otopark işi Türkiye'de tertemiz geliri olan ve öyle sahipsiz bırakılmayacak kadar değerli bir iş dalı, yani sana, bana sahipsiz insanlara bırakmazlar o pastayı. Ha mahalle arasında herkesten uzak iş yaparım dersen ona bir şey diyemem.

Geliri bilmem de burda çalışacak adamı bulmak tam bela. Her hafta biri girer çıkar, tutar adamın arabasını bir yere sürter yeterince temizlemez müşteri ile sen uğraşırsın. Bunlara dayanirim dersen aç geliri iyi ama mafya konusunu Anadolu da bile duydum.

oto yıkama işi karlıdır ama oto kuaför, cila, boya koruma, seramik işi daha karlıdır bana göre. hatta araba kaplama olayı son 2 senede çok tutmuş durumda, bunu da düşün.

www.youtube.com

bi arkadaşımın eşi bu işi yapıyor hem de ilçede hatun memurluktan istifa etti çocuğunu büyütüyor, baya iyi para var hem de.

hisse için bişi diyemem ama tek bir hisse senedine tüm parayı gömmek sıkıntılı olabilir, en azından 3 hisseye yatırım yapmak daha mantıklı.

kozal çok iyi bir şirket, şu anda da iskontolu fiyatlanıyor. yakın gelecekte büyük prim yapma potansiyeli var ki zaten bir çok aracı kurum ya alım tavsiye ediyor ya da model portföyüne ekliyor.
ons altın fiyatları ilk çeyrek ortasında yukarı gitmişti baya ama şimdi yılbaşındaki seviyelerine döndü. ilk çeyrek bilançosunda güzel bir pozitif etkisi olacak bunun haliyle ama ikinci çeyrek için muhteşem bir haber değil tabii ki. mevcut konumunda zaten iskontolu olduğu için ekstra bir negatif etkisi olacağını hiç sanmıyorum. geçen yılın ikinci çeyreğinde de düşüş trendindeydi, dengesiz bir baz etkisi olmayacak yani.
bunların hepsi kozal ile ilgili aklıma gelen ilk şeyler. yatırım tavsiyesi falan değil zaten yatırım tavsiyesi verecek donanımda birisi değilim.

kendi fikrimi paylaşmış olayım diye yazdım ama hocam sana verebileceğim tavsiye, yatırım tavsiyesi almak için duyuruya gelme. aracı kurumundaki danışmanlarla görüş, kendin oturup şirketin faaliyet raporlarını oku. istersen her akşam 19:45te bloomberg radyoda barışın sesi programı var, her gün farklı bir konuk gelip telefonla gelen soruları cevaplıyor. arayıp oraya sor. ne yaparsan yap ama duyurudan gelen cevaplarla hareket etme.

Yatırım dünyasında altın bir kural vardır. Bütün yumurtaları asla aynı sepete koyma.

Yatırım firmaları al diyorsa iki kez düşün. Adam alım tavsiyesi verir bakarsın 2 gün sonra en çok satan o tahtada.

geppettousta.com
geppettonuntezgahi.com
geppettonunciragi.com
geppettoahsap.com
geppetto....

Bu uzar gider böyle