ben geçen sene kullandım. bok gibi bişey. devamlı uykun var uyuyamıyon. cinsel yönden de sıkıntı çıkıyo. kalkması gerektiğinde zor kalkıyo. uygunsuz zamanlarda sebepsiz yere şahlanıyo. kullanma la. prozac kullandıydım ben.

ismi lazım değil x li mx li bişey kullanmıştım. Pek de bir şey hissetmiyorlar desek yeridir. Biraz leyla böyle. Liseli aşık gibi. Dünya sikime minare götüme misali.. Dünya yansa umrunda değil. Nasıl tarif edeyim ki, hiçbir olay önemli değil senin için. Tınn... Kasımpaşa..

@lazor zaten ben normalde öyle biriyim ama çok fazlaca düşüncelere dalarım. o da uçuyor mu?

hiç bir şey hissetmiyorsun, cinsellik sıfır

Şu sıralarda Wellbutrin kullanıyorum. Bir ay kadar 150 mg kullandım, şimdi 300mg'a geçtim.

Bir olay yok, ilk kullandığın zamanlarda duygusal yoğunluk yaşıyorsun bir de zamansız uykun geliyor. Sonraları alışıyorsun ve hayatını düzene sokmaya başlıyorsun. Doktor 6 aylık bir süreç olduğunu söylemişti, ufak tefek gelişmeler görüyorum ben yine de kendimde.

hangi grubu aldığınıza göre değişkenlik gösterir durum. antidepresan adı altında 1 tane etken madde yok. öyle bile olsa yine de kişiden kişiye değişiklik gösterirdi etkiler.. o yüzden bu veriler size çözüm olmayabilir belirtmek istedim. zaten bir ilacın prospektüsünde o ilacın yapabileceği, o güne kadar yaptığı tüm yan etkileri/beklenmeyen etkileri görebilirsiniz.

hayattan keyif aldığım nadir anları antidepresan kullanırken yaşadım diyebilirim. evet başta bir mallık, uyku hali olabiliyor ama 1-2 ay daha kullanmaya devam edersen beynindeki kimyasal dengesizlik bir şekilde düzeliyor. her ne kadar vücuttaki sorunların kimyasal maddelerle giderilmesine karşı çıkan bir olsam da antidepresan kullanırken ciddi anlamda düzelmiş olduğum gerçeğini inkar edemem.

bir de bırakınca çok kötü oluyorsun, uyuşturucuyu bırakmak gibi birşey diyebiliriz. "cold turkey" uygulamak gerekebiliyor.

Prozac, Selectra (25, 50, 100 mg hepsini kullandım), Lustral (100 mg) farklı dönemlerde 6 yıllık süreçte hepsinden kullandım. Doğrusu kullanırken pek bir fark hissetmiyordum. Ara ara böyle olmadık şeylere gülme ve rahatlık olduğunu sonradan farkediyordum. Şahsen çok işe yaradıklarını düşünmedim.

hiçbirşey hissetmeme durumu yaşanmaması lazım sanki. hatalı tedavi olabilir. benim tedavim prozac, cymbalta, desyrel ve gyrex dörtlüsüyle başlamıştı. ilk başta ufak bir mallama olabiliyor evet (sürekli uykulu olma, hiçbişeyi siklememe vb.) ama ikinci ayda falan düzeliyor. ben de antidepresan kullanımına uyuz olan bir kişiydim ama şu an ilaç tedavisine daha erken başlamadığıma pişmanım. düzgün bir psikiyatrist bulun ve bir an önce hayatınızın normal akışına dönmesinin keyfini çıkarın.
cinsel problemlerde doz ayarlanması, alternatif ilaç kullanımı gibi düzenlemelerle üstesinden gelinebiliyor. dediğim gibi iyi bir doktor bulursanız en az yan etki ile en doğru ilaçları kullanır ve yaşamaya devam edersiniz.
p.s: wellbutrinin a.ına koyayım afedersin. hayatımda böyle bir baş ağrısı çekmemiştim. ama arkadaşın tedavisinde faydalı olmuş mesela.

Ben şu anda cipram kullanıyorum başlayalı 8 gün oldu ilk gün ölüm gibiydi, çenem kilitlendi resmen, sürekli bir esneme ve uyuşukluk vardı, neredeyse yürüyen ölü gibiydim ertesi gün de aynı etkiyi gösterdi şu anda biraz azaldı bu etki ama sersemlik devam ediyor.

uzun süre cipralex kullandım, uzun süreli kullanımda ilk başlarda mide bulantısı, çene kasılması, uyku gibi sorunları oluyor ama bir süre sonra anksiyete sorunlarına kökten çözüm oluyor. endişe duygusunu ortadan kaldırıyor neredeyse, takmıyorsun sorunları, gerilmiyorsun ve hayatın daha kolay hale geliyor fakat şöyle bir sıkıntısı daha var, yaratıcılığını biraz törpülüyor insanın. çok düz düşünmeye başlıyorsun çünkü amacı bu zaten. ben yine de tavsiye ediyorum çünkü benim anksiyete ile ilişkim eksama, migren hatta ishal gibi ikincil rahatsızlıklara yol açacak seviyeye gelebiliyor bazen.

andy olmayan biri adına mektupla hesap açtıktan sonra müdür namına işlenmesi gereken yüzbinlerce doları bizzat müdüre havale ettiriyor. hatta repliklerinden birinde geçiyor. mektupla yapabileceklerinizi bilseniz yaşarsınız diye. müdür hiç farkında değil tabi olayların. sonra da olmayan kişi olarak tüm parayı bankadan çekiyor.

Andy mektup yoluyla gerçekte var olmayan birini yaratıyor kimlik, diploma vs her şeyi var bu yaratılan kişinin ama aslında fiziksel olarak böyle biri yok, ama bu sanal kişinin tüm kontrolü andy'de müdürün tüm illegal işlerinden aldığı paraları (rüşvetleri) bu hesaba aktarıyor, müdür aklın sıra emekli olduğunda bu hesaptaki paraları alıp köşe olucak. hapisten çıkınca bankaya gidip hayali şahsın hesabını boşaltıyor çünkü tüm resmi bilgileri andy'de.

amerika : hemen sevişir.
avrupa : hemen sevişir.
türkiye : ağzına sıçar.

evet çünkü friendzone denilen şey sadece türkiyede var. amerika ve avrupada kızlar ilk sarılana veriyolarmış.

seni çok seviyorum biraz ağır kaçar da çok tatlısın/ çok hoşsun filan gibi şeyler söylesen. o da bişeyler hissediosa gereken tepkiyi verir zaten. yok hissetmiyosa canım sen de öylesin, ne güzel arkadaşımsın filan der.

zenginsen ve yakışıklıysan sıçmadan önce düşünür.

elemanın biri, bunun, asansörde dudağa yapışmalı versiyonunu yapmıştı bi arkadaşa.. pek iyi şeyler olmamıştı ona..

seninki daha hafif bi versiyonu belki ama yine mantıklı değil bence..

kan alırlar. uzak dur.

yapmayacaksın. tak açacaksın.

yok lan manyak mısın evladım. yapma öyle şeyler kızı korkutup kaçırırsın. usul usul zamana yay.

(bkz: kezban)

a)Eğer ulu orta herkesin önünde yapıyorsan:
a.1) O da senden hoşlanıyorsa : Çok hızlı oldu ama sanırım ben de sen hoşlanıyorum der.
a.2) Senden hoşlanmıyorsa : manyak mısın be napıyorsun der arkadaşlarının yanına gider ağlamaya başlar seni maymun eder. (daha sert de olabilir)
b)Eğer kuytu bir yerde yapıyorsan:
b.1) Oda senden hoşlanıyorsa : Muhtemelen bir süre birbirinize baktıktan sonra olay öpüşmeye gidebilir.
b.2) Senden hoşlanmıyorsa : ben seni arkadaş olarak gördüm senin yaptığın şeye bak, lütfen bundan sonra biraz daha resmi olalım diyebilir.(daha da sert olabilir)

solo programlama kodu yazmış.

hem hiç beklemediği bir an da sarılman onu daha çok sevdiğin anlamına gelmiyor. bence abuk sabuk hareketler yapmadan da onu sevdiğini kanıtlayabilirsin.

yapma.

gardaş bokunu yiyim yapma..

exla'ya katilmamak elde degil.

tamamen karşındakinin reflekslerine bağlı alacağın sonuçlar.

bence eğer sevdiği/hoşlandığı başka biri yoksa, şaşırır ve fakat çok hoşuna gider.

dene ve sonucu burada paylaş. hakkında farklı farklı düşünülen toplumsal bir konuya örnek teşkil edecek;)

her şeye rağmen içinden bu geldiyse yap, buradan da sonuçları yazarsan muazzam olur.

yap. kesinlikle yap.

buradakilere de güzel kapak olur.

(bkz: cinsel taciz) (bkz: sexual assault)

"amerika: hemen sevisir"

konusuna aciklik getireyim. ABD'de bu hareketi yaparsan, yarraklara yan basma ihtimalin de var. kendini, ellerin arkadan kelepcelenmis ve yuzustu halde kaldirimda yatarken ve polis, kafana postaliyla basiyo halde bile bulabilirsin. hadiseler boyle gelismeyebilir tabii. ama bunu da hatirda tutmakta fayda var.

bunu asansör'de planlayan arkadaştan daha haber alamadık. sen de öyle olma hacu.

naked man dene, başarılı olursa sonuçları daha faydalı olur :)

tokat atar. "n'apıyorsun be salak :S" der, kalkmış götüyle oradan uzaklaşır.

bir kız olarak cevaplıyorum: "haklı". ama haklı oluşu götünün kalkmayacağı anlamına gelmez. ben olabilecek şeyleri söylüyorum.

o zaman söyleyebileceği tek şey;

(bkz: 4s)

la olm manyakmısınız? bak kadın olarak söylüyorum bi laf dinleyin şöyle salak salak hareketler yapmayın. sizin yüzünüzden asansöre binince paranoyak oluyoruz. onun yerine gidin birlikte bişeyler için çakırkeyf olun, gevşeyin. sonra yavaş yaklaşın öyle pat diye de öpmeyin. ne bileyim yüzüne, saçına dokunun önce, gülümsüyorsa artık gelini öpebilirsiniz, yok huzursuz hareketler yapıyorsa ellemeyin vazgeçin.

bişeyler içmeye davet edecek kadar samimiyetiniz yoksa zaten hiç sarılmayın.

devlet baba oyle istiyor.

çünkü günah:/

güvenli netten çıkın kardeşim,bir pakete üye olmak zorunda değilsiniz.
kim kime dava açsın,istemeyen güvenli internet kullanmaz,bizde hala yok mesela.

güvenli netten çıkınca tüm porno sitelere giriliyor mu?

İstediğiniz pakette olun bazı sitelere erişim mahkeme kararıyla engelli onlara hiç bir suretle(!) giremezsiniz, seçtiğiniz paketle alakası yok.

Şimdi hocam yaptıklarına uzak değilim fakat konuya çok da vakıf değilim.

Eğer bahsettiğin modem bildiğimiz adsl modem ise onu bridge modda çalıştıramassın çünkü şu an trdeki servis sağlayıcıları pppoe üzerinden çalışır ve bunun böyle olması şarttır. Başka türlü internete bağlanmazlar.

peki bu işin olur yolu nedir ? evde test amaçlı bir server kurup dns, iis vs testeleri yapamaz mıyız ? amacım hosting işlerinin nasıl yapıldığını öğrenip kendimi geliştirmek hosting firmalarına kapak atmak.

bi vps alarak başla bana sorarsan daha güzel olur.

ben vpn olayını o şekilde çözdüm.

vps'im var zaten şu anda amacım evde eksiklerimi gidermek.

tüm bu soruların tek ve basit bir cevabı var aslında. ama şok geçirirsin diye diyemiyorum.

yok şok geçirmem yazabilirsin aklı başında bir adamım :)

konuyla ilgili bahadir baruter'in bir karikaturu vardi, ordan da bakabilirsin.

Din dediğinizden kasıt ibrahimi dinler ise, islam görüşüne göre tevrat bozulup, incil ve incil bozulup kur'an gelmiştir... ancak bir hristiyana sorarsanız onlar tevratın bozulmadığını kabul edip kutsal olarak ele alırlar ve ayet ayet gökten inen tek yasa da tevrattır hristiyanlar için. incil ise bir kitap olmasından çok yaşanan olayların kendisidir. yani ms.325 yılından önceye tarihli bütün bir kitap halinde incil bulabilmeniz söz konusu bile olamaz reel olarak baktığınız zaman. dolayısıyla hristiyan görüşüne göre din hiçbir zaman revizyona uğramamıştır (insan eliyle). ancak protestan mezhebi bunun dışındadır.

Yahudiliğe baktığımız zaman ise yine bir revizyon görülemez ve dinin ve yasanın olduğu gibi kaldığı savunulur, ki tevrat 30 yıl gibi bir sürede inip tamamlanmış bir kitap değil, çok çok uzun yıllar süresince muhammed gelene kadar tüm peygamberlerin öğretileriyle oluşmuş bir kitaptır, ki isa tevrata ekleme yapmaz, onu olduğu gibi kabul eder. yani tevrat isa zamanındaki tek kutsal kaynaktır. incil ise isa'nın yaşamından ve havarilerin öğretilerinden ibarettir.

revizyon sadece islam inancında olan bir kavram. islam gelene kadar hristiyanlar o güne gelen gelen tüm ayetlerin korunduğunu ve değiştirilmesinin mümkün olamayacağını savunur ve inanırlar.

islam'da revizyonun nedeni olarak ise insanların dini değiştirmeleri olduğu söylenir. ancak dediğim gibi bir konuda cevaplanamayan bir soru var ki, islam'da incil aynı kuran gibi ayet ayet inmiş bir kitap gibi tasvir ediliyor, oysa hristiyanlık tarihinin hiçbir döneminde bu kabul görmemiştir, ve böyle bir yazılı kaynağın olduğuna dair hiçbir arkeolojik kanıt da yok.

ikinci soru ise birinciyi baz alarak cevaplarsak, sir gwain'e katılıyorum.

allah yok din yalan

@mehtuhotep o zaman şöyle bir durum ortaya çıkıyor, anlattığına göre kutsal kitaplar farklı şekillerde ortaya çıkıyor, bu da kafa karıştırıcı bir durum, tek bir kitap tek bir teknikle ortaya çıkması gerekmiyor muydu ? insanoğlu bundan bilmem kaç yüzyıl sonra bu kitabı değiştirecek, ben kesin ve değişmeyecek bir şekilde göndereyim kitabı denmesi gerekmez miydi ? sonuçta insanoğlu rahat durmayıp bunu değiştirecek bu belli ?

İkinci sorunun cevabı ise hala muallakta

kutsal denen ama kanımca fantastik edebiyattan öteye gidemeyen kitapların bir tanrının emriyle değil de şiir ve politika konusunda yetenekli insanları tarafından yazıldığını fark ettiğinde bu sorduğun sorular otomatik olarak cevap bulacak.

birinci soruya müslümanlar şöyle cevap veriyor: allah geleceği kadim sıfatıyla biliyor. yani baktığın mantıkla bizim günah işleyip cehenneme gideceğimiz de belli ama yine de yaşıyoruz. yani kaderi insan/insanlar kendi elleriyle yaratıyorlar ama allah bunu kadim sıfatıyla biliyor. cevap ne kadar tatmin edicidir bilemem. ikinci soruya da şöyle cevap veriyorlar: bunlar kuranda zaten var :) okumadım bilmiyorum, vardır belki.

@Solo bence de öyle, bence de illaki kafasında din üzerinden insanları sınamak gibi bir tasarısı varsa, tek bir kitap gönderip tek bir yolu gerçek olarak tutup, kendi sözüne insanların karışmasını engellemeliydi... ancak bunların hepsi bir yaratıcının var olmasıyla alakalı bir durum. benim orda demek istediğim, islam ve diğer ibrahimi dinler arasındaki tutarsızlık ve bunun insanların aklında bir soru işareti bırakması gerektiği.

ikinci sorunun ise cevabı bu bağlamda, büyük ihtimalle öbür gezegenlerde eğer yaşam varsa, oralara bir dinin gitmek zorunda olmaması... insan bu dünya'da yaşanan bir evrimin sonucu var olan bir canlı ve şekli, kimyası bizim bugüne kadar gördüklerimize göre bir norm kazanmış halde, ancak başka bir gezegendeki başka bir canlının insan gibi görünüp, insan gibi düşüneceğini kabul edip bir fikir yürütmeye çalışmak ne derece doğru olur bilemiyorum. hiçbir şekilde din gibi bir konuyu akıllarına getirmeyen, bugüne kadar tahmin edemediğimiz bir yapıda olan varlıklar da olabilir bunlar, eğer varlarsa bu yüzden "din" kavramının sadece bize özgü olabilme ihtimalini de göz ardı etmemeliyiz. Ama eğer olur da içinde bizim gibi din kavramını barındıran bir yaşam varsa da bu din'in (dünya'da bile birbiriyle çok çok farklı olan dinler varken) bizim yaşadığımız yerdeki gibi bir şey olabilmesi sanırım ancak dünya'da yaşayan insanlarla kültür etkileşimi içine girdiklerinde mümkün olabilir ki bu durumda oldukça uzun tartışmaları başlatabilecek bir durum.

diğer taraftan ibrahimi dinler açısından olaya yaklaşacak olursak, zaten dünya'da olmayan bu varlıklar adem soyundan olmayacağı için bizden çok farklı özellikte olmalılar ve bulundukları dünyalarında dine ihtiyacı olmayabilir, çünkü insanların bir dine göre yaşamasının sebebi anlatıldığı üzere allah'a karşı gelen adem'in suçu yüzündendir ve insanlar günahın bedelini ödeyip sınanmak için buradalar, dolayısıyla adem soyundan olmayan bir canlının da dine ihtiyacı olmayacaktır.

felsefi açıdan bakmazsak, hepsi aslında bir yaratıcının olup olmaması durumuna göre değişiyor...

İnsanların verdiği yanlış kararlar sonucu oluşan durumlar, insanın asıl yapmak istediği değildir. O kişinin iyi ya da kötü olduğunu belli etmez. Yanlış karar sonuçta.

Böyle bir şey anladım. Ne kadar doğru bilmem.

kötü bir çeviri gibi sanki

Güzel hızlı giden bir araba aldın, araba saatte 300 km basıyor, sen tuttun trafiğe açık bir yolda ulan basayım bakalım 300 km hıza çıkıyor mu bu alet gerçekten dedin ve kaza yaptın, Bu araba kaza yapıyor hatalı diyemezsin, hata sende o yolda o hıza çıkmamalıydın, gibi.

www.google.com.tr

"Lupas Rename 2000"
Bu programdan başkasına ihtiyacınız yok.
Binlerce dosyayı sayesinde tek tıkla değiştirdim onlarca sefer..
Hayat kurtarır..

sorun insanlarda. etrafımızdaki çoğu insan gerçekten gerizekalı.
yürümesi, konuşması, hareketleri, tavırlar ile tam bir gerizekalı.

bana da oluyor bu, annem ve babam kbb doktoru sağır olsam anlaşılırdı herhalde ama şöyle bi durum var, bu daha çok evde başıma geliyor, evdekiler mıy mıy konuşuyor olabilir bence :D

Bahsettiğiniz sorun kulağınızla ya da etrafınızdaki insanların anormalliği ile ilgili değil, sorun sizin etrafınızda olup biteni algılayıp analiz edecek kadar sakin bir beyninizin olmayışı, bu beyinsiz olduğunuz anlamına gelmesin, demek ki o kadar çok stresli o kadar çok yoğun bir yaşamınız var ki beyniniz kafanızda çözülmeyi bekleyen onlarca sorunla uğraşırken etrafında olup bitenleri algılamakta zorluk çekiyor. Bir uzmana görünmenizde fayda var.

bu aralar çok mu düşünüyorsun. yani sürekli hayata dair kafa mı yoruyorsun. başka bir algıya geçmiş gibisin daha çok.. olur öyle. ama seni doktora gidecek kadar rahatsız ettiyse uzman yardımı alsan iyi olur. arkadaşlarınla konuşsan da olur dicem ama arkadaşlar böyle şeylerden anlamaz

Kebapçı şeyhmus.

bi adana demirspor maçına git envai çeşit yeni küfür öğren
bankalar caddesinde dolaş
bu mevsimde var mıdır bilmem dondurmalı baklava ye
seyhan nehrini falan dolaş
sabancı camisi civarını dolaş
sokak satıcılarından şalgam al iç
kebabıda seyyar tezgahlardan ye

şehirden azcık uzaktır ama real'deki sinema ve optimum'daki restoranlar tatmin eder sizi.

kazım büfe nin muzlu sütünü de içiniz.

üniversiteye gidin görmeye değer.

çu kampüsü'nü ziyaret etmenizi tavsiye ederim, arabanız varsa menderes'i dolaşabilirsiniz tahta masa adında bir mekan vardır menderesin sonunda güzel bir mekan. Ziyapaşa'da çok güzel mekanlar var yine.

kebap için, kazancılar-süleyman demirel bulvarında. yine aynı yerde pasta bahçesine gidebilirsiniz barlar cafelerde baya var.
kazım büfe-gazipaşa bulvarında muzlu süt için.
adnan menderes bulvarına kesin gidin, alın biralarınızı keyif yapın.
üniversiteyi gezin.
karataşa gidin salim'in yerine orada balık yiyebilirsiniz. çok uzak değil adana merkeze.
hatta bi gün mersine de geçebilirsiniz orayı da gezersiniz.

şehir gezmeye gelip alışveriş merkezlerindeki saçma fast foodlarda yemek yerseniz sizi kovalarım. "gidip şurada yiyin" diyemem çünkü isim bilmem pek. ama gidip real'de optimumm'da bk'e falan da takılmayın. (ha aklıma geldi kazancılar var. orada yiyebilirsiniz-yerini bilemedim şimdi)

not: kazancılar için süleyman demireldekine değil çarşı içindekine gidin. farkı göreceksiniz.

herkes şunu yapın demiş ben de şunu yapmayın diyim;

süleyman demirel bulvarındaki kazancılar kebapçısına gitmeyin. sebebi için:

(bkz: #19734781 )
(bkz: #20884155)

ben vakti zamanında ekap'tan ve ihale bülteninden bakardım ihalelere. ekap.kik.gov.tr
www.ihalebulteni.com

fakat bunlar kamu ihaleleri. bir de ben daha çok işin yasal kısmıyla ilgili konularda araştırma yapardım ve şirketin aylık bültenini hazırlamak için takip ederdim. yani günlük olarak güncellikleri ne kadar güvenilirdir bilemeyeceğim.

Artık sağdan soldan ihale siteleri araştırmanıza gerek yok Ekap adında devletin kurduğu kendi sistemi var onu kullanabilirsiniz ücretsiz bir sistem.

ekap.kik.gov.tr
(bkz: ekap)

twitter sayfalarına girip şikayetini yaz onlar yarım saat içinde sana ulaşır.

Geçenlerde ben ulaşmaya çalışmıştım 40 dakikamı aldı internette bir kaynakta buldum önce işe yaramadı ama bir iki fazla tuşa basınca sonunda bağlanabildim umarım senin de işine yarar.

www.burayayaz.com

kredi kartıyla kontör yükleme bölümüne girin. hemen bağlanıyor.

sorunun cevabı değil ama ttnetin ne kadar pislik olduğunu abonelik iptalinden sonra daha da iyi anlayan biriyim. 12 aralıkta ben de tahaahütümü bozmayı göze alara iptal ettirdim. 200 lira ödeme yapmam gerekecek. dün fatura gelmiş 1 aralık- 12 aralık arası yani 12 günlük kullanım ücretim 140 tl. buna kapatma ücreti dahil değil 200 lira da sonradan gelecek.şimdiye kadar 60 liradan fala fatura gelmezken 12 güne 140 lira hesap kesmişler. abonelik iptalinin cezasını kesiyolar bizden bu kadar ucuza kurtulamazsın diyolar.

ya peki bunun bi yolu yok mu? her türlü ss ödeyecek miyiz biz bunu? yani kanunlarla falan koruma altında olmayı beklemiyordum türkiye'de tabi ama, ne bileyim bazen mucizeler oluyor ya...

Sozlesmeyi imzalamadan once dusunecektin derler. Yani s.ke s.ke odemek zorundasin.

Dün TTNet bağlantımı iptal ettirdim çağrı merkeziyle, iptal ettirene kadar 4 kez hat kesildi nasıl kesildiği de meçhul, iptal işleminin gerçekleşmesi için TTNet ofislerinden dilekçe de imzalamanız gerekli yoksa 10 gün sonra tekrar açılır dedi, iş yerimizin bulunduğu caddede koskoca TTNET bayi var renk, tabela tasarımı, içeriğindeki ürünler apaçık TTNet'in resmi bir şubesi olduğunu gösteriyor ancak elemanlar bizim yetkimizde değil dedi, peki nereden yapmam gerekiyor dedim, falanca yerde TTNet Ofisinden yaptıracaksınız dedi eleman sinirlenip çıktım.

Neden iptal ettirdiğim konusuna gelince, sınırsız internetimi 3 ay önce kotalıya çevirdim, en az gelen fatura 48 TL bu ay 61 TL fatura geldi, kota aşım ücretiymiş, evde değilim akşama kadar, eşim kullanıyor gündüzleri o da fazla girip çıkmıyor 8 GB internet kullanımı görünüyor, Wireless şifreli bilişimciyim, birilerinin girmesine imkan yok ama kota sorgulama sayfasında kota aşımı görünüyor.

şöyle diyebiliriz bence. her program bir yazılımdır ama her yazılım bir program değildir. eclips bi programdır. eclipsle yaptığı geliştirmeler ya da kodlar yazılımdır.

Mantık olarak program ve yazılım farklı şeylerdir, örneğin Windows işletim sistemi temelde bir program değil bir yazılımdır, ancak Word bir programdır, belli bir işi yapmak için tasarlanmış yazılımlar program olarak nitelendirilebilir, örneğin bir ticari program ile sadece muhasebe kayıtları ve stoklarla ilgili işlem yaparken Visual Studio ile program yazabilirsiniz yazdığınız program da sayısız işi yapabilir, Yazılım genel bir kavram program ise spesifik.

software engineering perspektifinden bakıyorsak eğer, yazılım yani software bir amaca yönelik bütünü anlatır. program ise belirli bir iş yapan executabledır. örneğin bir sıkıştırma yazılımı arkaplanda zlib, zip, rar için ayrı programlar kullanıyor olabilir, ama önyüz ve arkaplanla birlikte bir yazılımı meydana getirir.

2. resimde 2012 ve 2011'in yanında detaya indirecek + işareti var, ona basmayı denedin mi?

cakabo sorun 2. resimde değil zaten 2. resimde her şey olması gerektiği gibi sorun 1. resimdeki özet tablonun 2.resimdekine benzemesi

pivot tabloda tarihleri gruplamak istiyorsan ilgili tarih alanını satır etiketlerine at, sonra tarihlerden birinin üzerine gel ve gruplandır'a bas. eğer alan gerçekten tarih alanıysa çıkan listede gün, ay yıl vs olması lazım. istediğini seç ve grupla. bu işini görür.

(bkz: load balancing)

@Solo acayip bi olay o ya, anlamadım ben bişey :) Şöyle programla basit yapılabileni yokmu ki? illa bill gates mi olmamız gerek :D

Load balancing e gerek yok. Şöyle birşey yapabilirsiniz;

-bilgisayarınızın varolan internet çıkışını (default route) wireless atıl internete yönlendirir ve tüm internete onun üzerinden çıkarsınız.
-yedekleme deposu olarak kullandığınız ethernet bağlantısının default gateway ini boş bırakır ve sözkonusu sunucuya doğru statik route yazarsınız.

Yukarıdaki senaryo ile internete wireless sadece depoya ethernet üzerinden erişeceksiniz. Kafanıza yatıyorsa detay verebilirim.

sonra öğlen yemeğinde aklıma başka süper fikir geldi. Bi tane vmware de sanal host yaratıyosun hocam onda senin intnernet cıkışın bu diye wireless i gösteriyosun oldu bitti.

clash of "the" titans

edit..

(bkz: Clash of the Titans)

ağrıtır. Yatırım danışmanlığı lisansınız olmadan yatırım tavsiyesi vermek suçtur. Web siteniz varsa kapanmasına, sizin de reşitseniz önce para cezasına ve borsa işlemlerinden men edilmenize sebep olur.

Ama, herhangi bir yerdeki public, gecikmeli veya değil, herhangi bir bilgiyi kullanıp rapora dökmek, analiz etmek, bu analizi paylaşmak YASALDIR. yasal olmayan tavsiye vermektir. O yüzden, son yıllarda artık her site, görülebilecek bir alana, "burada yer alan bilgiler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir..." şeklinde resmi bir uyarı yazmak zorunda kalmıştır. Ama o yazıyı yazmak yine de yaptığınız işi legal yapmaz. Yatırım danışmanlığı yapabilecek kişilerin ehliyeti SPK'nın mevzuatlarında belirtilmiştir.

"İZİNSİZ SERMAYE PİYASASI FAALİYETİNİN TESPİTİ ÜZERİNE KURULCA ALINABİLECEK TEDBİRLER

Sermaye Piyasası Kurulundan izin alınmaksızın sermaye piyasası faaliyetinde bulunulduğunun tespiti halinde Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunulmaktadır.

Sermaye Piyasası Kurulu, izinsiz sermaye piyasası faaliyetlerinin durdurulması için gerekli her türlü tedbiri almaya, izinsiz sermaye piyasası faaliyet ve işlemlerinin doğurduğu sonuçların iptali için tespit tarihlerinden itibaren 3 ay, vukuu tarihlerinden itibaren 1 yıl içinde dava açmaya, yetkili kılınmıştır.

VATANDAŞLARIMIZDAN BEKLENTİMİZ

Sermaye Piyasası Kurulundan izin alınmaksızın sermaye piyasası faaliyetinde bulunulduğu konusunda bilgisi veya şüphesi olan vatandaşlarımızın Sermaye Piyasası Kurulu'na aşağıdaki telefon, faks ve adreslerden ulaşması mümkündür."

spk.gov.tr

ekleme yapayım:

Sanal parayla işlem yapmak suç değil, fakat böyle bir ortamı kullanarak al-sat tavsiyesinde bulunduğunuza kanaat getirilirse yine suç işlemiş olursunuz. Eğer işlemleri internet sitesi üzerinden gerçekleştiriyorsanız, web sitenize yasal uyarıyı eklemeniz durumunuzu hafifletip giderebilir.

Peki şuradaki adamlar bu işi nasıl bu kadar aleni yapabiliyorlar anlamış değilim www.turkishbulls.com bildiğin al / sat diyor adamlar, diğer taraftan her iki mesajdan da anladığım Şunlar.

1. Geçmiş verileri de kullanarak bir rapor halinde bilgileri Public olarak paylaşmak YASAL

2. Sanal olarak insanların sanal sistemde al / sat yapmalarını sağlayan uygulama YASAL


Ama Hiçbir suretle şu kağıdı al şu kağıdı sat diyemiyoruz ?

Bunun gibi binlerce site vardır. Ama sizin de farkedeceğiniz gibi, sitenin altında görünür bir yerde yasal uyarı verilmiş. O uyarıyı yazdıktan sonra, herhangi bir sistemden aldığınız sonuçları pekala paylaşabilirsiniz.

Ama, eğer bu işin para toplayacaksanız, bunun adını koymanız lazım. Demem o ki, aslında bir şekilde yasanın etrafını dolaşıyorsunuz. Yaptığınız işin yatırım danışmanlığı değil, bilgi vermek olduğunu belirtmeniz gerekiyor.

Eğer bu tür bir hizmet için ücret alıyorsanız, tüzel bir kişilik olmanız, gelirleri şirket kazancı olarak göstermeniz ve vergisini ödemeniz gerekir.

belediye

çalışma saatlerinin dışına çıkmadıkları sürece hiçbir yere şikayet edemezsiniz yasalar hafta içi ya da hafta sonu sınırı olmaksızın yasal çalışma saatleri içinde her türlü inşaat faaliyetlerine izin veriyor, eğer inşaat gece geç saatlere kadar devam ediyorsa ancak o zaman polisi arayabilirsiniz anında müdahale ediyorlar test edildi onaylandı.

ilce belediyeleri bakiyomus buna.

bizimki sisli, aradim; 'haftasonu dahil, mesai saatlerinde istedikleri gibi calisabilirler' dediler. sikeyim boyle isi.

shyl annen seni yemiş ya da sen bizi yiyorsun.

ilk olarak polisin inşaatı durdurma yetkisi yok, zabıta-belediye işi olduğu için sadece uyarı yapabilir polis.

bunun dışında inşaatlar resmi tatil, bayram, pazar dinlemeden sabah 7'de başlama haklarına sahipler... pazar günü yasak filan değil, element uydurmaya gerek yok.

allah sabır versin zamanında ben de gürültüden çok çektim seni anlıyorum nawres.

belediyeyi ara. güvenlik önlemlerini almadıklarından bahset. polisede bizi taciz ve rahatsız ediyorlar de. her ne kadar çakma bi hakları da olsa istedikleri zaman çalışmak sonuçta sizinde bireysel haklarınız var ve onu gasp etmiş oluyorlar. ayrıca müteahhitler sürekli projeyi degiştirme ekstra bölümler ekleme gibi bir niyet içerisindeler. bu farkedildiğinde ruhsat iptali ve para cezasına kadar yolu var. şişliyi bilemem ama kadıköy ve ataşehir belediyeleri çok hassas bu konuda. siz de bunlar projeye göre hareket etmiyo diye şikayet edebilirsiniz en sonunda muhakkak belediyenin onayladığı projeye aykırı bir şeyler vardı :)

altavista kullanilirdi en cok. ayrica icq daki bir avuc insan birbirini tanirdi. turkiye den degil bak dunyadan bahsediyorum. bir avuc insan. chat odalari zaten mahalle kahvesi gibiydi.

Google'dan önce de arama motorları vardı elbette. En popülerleri webcrawler, lycos ve tabi ki altavista idi. Bunların temel prensibi aranılan anahtar kelimenin bir websayfasında ne kadar çok geçtiğine göre sonuçların sıralanmasıydı.

Bunun dışında webdizinleri vardı, örneğin Yahoo bir webdizini şeklindeydi ("David and Jerry's Guide to the World Wide Web"). Websiteleri kategorik olarak gruplandırılıyordu. Ulaşmak istenilen bilgiye bu grup/alt gruplar üzerinden erişiliyordu.

Ayrıca webring'ler vardı. İlgili bir siteye erişilince benzer amaçlı diğer sitelere üye oldukları bu webring üzerinden geçilebiliyordu.

Google'ın ayırt edici özelliği PageRank adını verdikleri algoritma oldu. Buna göre sayfanın anahtar kelime ile ilgisini o sayfanın diğer sitelerde ne kadar "refere edildiği" belirliyordu.

Kısaca eskiden "çarliston biber" yazınca arama motoru içinde bu kelimelerin geçtiği ama içerik olarak tamamen çöp siteleri listeliyordu. Çünkü sayfada ve meta bilgilerinde webmasterlar site içeriği ile alakalı olmayan ne varsa giriyorlardı ve böylece sonuçlarda üst sıraya çıkıyorlardı. Halbuki Google içinde "çarliston biber" geçen sayfaların diğer siteler tarafından ne kadar dikkate alındığı, link veren sitelerin kendi değerine göre puanlamasıyla birlikte sıralıyor. (Bu esasında bilimsel bir makalenin değerini ölçmek için kullanılan yönteme benziyor.)

bir ekleme yapmak istiyorum. hatiri sayilir bir yastayim ve 90 larin sonunda yani internet iyice yayginlastiginda bile internetten bir sey arattigimi hatirlamiyorum. ya cok okuzdum ya da saf.

hemen her konuyla alakalı forumlar vardı, bu paylaşım siteleri oldukça aktif idi örneğin programlama konusunda bir bilgiye ihtiyacınız varsa aramak yerine kafanıza takılan soruyu programlama forumlarına yazardınız en fazla 10 - 20 dakika içinde cevap gelirdi, bunun gibi hemen her konuyla ilgili forum bulabilirdiniz nette google çıktı forumlara olan ilgi de hatırı sayılır şekilde düştü çünkü artık insanlar dertlerini forumlara yazmak yerine daha önce yazılmış soruları rahatlıkla google aracılığı ile bulabilir hale geldi. bilen bilir sorucevap.com vardı mesela

arabul.com, altavista, ( astavista bambaşka bir siteydi:)
bir de tempo mu aktüel mi ne zamanında telefon rehberi gibi türkiye de ki tüm internet sitelerinin yer aldığı bir fihrist vermişti düşün artık.

en çok altavistayı kullandığımı hatırlıyorum. webringlerde benzer konulardaki steleri bulmak için oldukça iyiydi.

hatta yanılmıyosam google ilk başlangıçta arama sonuçları için altavistayı kullanıyordu.

belki alakalı olabilir: (bkz: oyun motoru)

(bkz: animasyon)

OpenGL ve DirectX bazı şeyleri senin yerine yapıyor, diğer taraftan Low Level programlama ile uğraşırsan öyle sistemi kastırmadan işlemciye kırk takla attırabilirsin, günümüz OOP platformları gereksiz onbintane componenti de projeyle birlikte derlediği için kasılır öyle sistem.

Çok teşekkür ederim.

www.microsofttranslator.com bi de bu var, gooogle dan iyi olduğunu söyleyenler var ama hepsi aynı bokun mavisi.

yok, offline da yok

bir programın insan gibi çeviri yapmasını beklemiyorsun inşallah.

türkçe sondan eklemeli bir dil olduğundan bu tür çeviri motorları tam anlamıyla doğru bir çeviri yapamaz, en azından şimdilik

www.hemencevir.com en iyisi bu.

(bkz: arduino)

www.elektronikhobi.com

Bu iş sizin stajınızı da aradan çıkarabilir. Okulda staj yapmanıza izin veriyorlarsa aranızın iyi olduğu bir hocayla konuşun, sizi yönlendirsin.

Sanmam. Zaten belediyenin izniyle oluyor, pek bir yaptırımı olacağını zannetmiyorum. Ama tabiki deneyin, zararı yok - yararı olabilir.

Kendi sorumun cevabını kendim buldum çalışma hakları varmış kanunlar öyle diyor :D

rega.basbakanlik.gov.tr

Madde 23 : saat dilimi veriyor ama gün ayrımı yok yani avcumuzu yalıyoruz :D

microsoft ürünlerinde genel sorun olarak bakınca; yine bir microsoft ürünü olan işletim sisteminde olabilir mi acaba esas sorun?

nolur nolmaz bir format at sen bence, ya da öncesinde bi registry recovery ya da cleaner programı ile bi tarat belki bişey bulur...

Kimi zaman bi format iş görür ama bazı durumlarda Ram'den kaynaklanan arızalar da bu tür sorunlara neden olabiliryor, sadece microsoft ürünleri gibi düşünmemek lazım eğer mümkünse format atmadan önce ram değişikliği yapıp denemenizi öneririm.

VB6 ile yaptığını varsayarak

Combobox için :
Set Rs = Conn.OpenRecordset("select * from tablo1 where field_name like '%" & combo1.text & "%'")

With Rs
If .RecordCount > 0 Then
Msgbox(rs("field_name"))
End if
End with
Set rs=nothing

Textbox için :

Set Rs = Conn.OpenRecordsetselect * from tablo2 where field_name like '%" & text1.text & "%'")

With Rs
If .RecordCount > 0 Then
Msgbox(rs("field_name"))
End if
End with
set rs=Nothing

düzenli banyo yap derim. o suyu boşa harcama 3 soluna, 3 sağına.. anladın sen onu :)

şaka bi yana, takma kafana her insan her dönem bu tip kaygılara giriyor. mesala şu an içindeyim. ermoo intihar etse - e haklı sebepleri vardı zaten derler. o derece bunalıyor insan çıkmaza giriyor. biraz daha pozitif bakmaya çalış olaylara. şu anlattığın başından geçen olaylara en çok senin gülmen lazım. hayat işte vapurlar filan..

"bendeniz 20li yaşlarda hayattan zevk alamayan bireyim"

belki de böyle düşündüğünüz için oluyordur yahu?

iyi düşün, iyi olsun :)

aynı dertten muzdaribiz.5 yıldır aynı bok.yavaş yavaş kabullenmeye başladım.bu yüzden böyle şeyler artık daha az acıtıyor.

bence sen sirf sanssiz tarafindan bakiyorsun, kotu dusuncen de kotuyu cekiyor bir sekilde. sansli/iyi tarafindan bak. (biliyorum cok klise oldu ama en iyisi bu)

denemediğim totem yapmadığım, şey kalmadı. öyle bi takıntı oldu ki bende, gusül abdesti aldıktan sonra bide teyemmüm alıp evden çıkar hale geldim. aslında çok pozitif düşünen biriyim, günlük hayatta çok sakinim. sakinliğimden dolayı bu başarısızlıklarımı içime atıp stres yapıyorum. içim içimi yiyor şuan. vize haftasındayız. bugün ne umutlarla girmiştim sınava. işin bana en çok koyan tarafı artık bu başarısızlıklar öyle bir hal aldı ki arkadaş çevremde bile alay konusu olduğumu fark ettim. yarın yine sınav var yine umut dolu gideceğim. ama sınavdan sonra o boktan durumla karşılaşmak beni başarıdan bir adım daha uzaklaştırıyor.

ahah, üslubun çok güzel öncelikle. şans oyunlarında normal olan kazanamamaktır zaten:) sürekli kazanıyorsan bi anormallik vardır. uzaktan bakıp ahkam kesmek gibi olucak ama sınav sonuçları ile ilgili bahsettiklerin biraz bahane gibi sanki. cevap neyse onu yazdın mı alırsın istediğin puanı. kağıdını görmek iste, nasıl hatalar yaptığına bak. aynı hataları tekrarlama.

negatif bakma. biraz olumlu düşünmeye çalış. hayatta başarılı olduğun alanlar vardır, olucaktır. yılmaz vural bir gün milli takımın başına geçicek mesela, ben inanıyorum:)

Takıntı yaptıkça ama çok daha fena yaparsın.

Bak şimdi, bizim ailecek bir uğursuzluğumuz var.

Ben ne zaman trene binsem o tren bozulur. %40 gibi bir durumlardayım artık. Babam da öyledir, resmen gökten Sparcatus Blood And Sand dizisinin ekibi düşse, bize onca kadın köle arasından gladyatör malafatı düşer.

Ama artık alaya alıyorum. Benimle gezen kişilere "bakın karakediyim" diyorum. Onlar da gülmeye şaşırmaya vs başladılar.

Sanki bir süredir geçiyor gibi..

Hayat, kafana taktıkça zorlaşan bir şey. Aman diyeyim, kanser de böyle oluşur uzuuuun yıllar sonrasında. Evham yapma, koy gitsin, hayallerini yıkılacak diye kur, yıkılmazsa sana kapak olur.

Artık biriyle konuşurken, istediğimin olmayacağını düşünüyorum gülüp geçiyorum, olmadığında işte bu ben(: diyorum, olduğundaysa ise ehoho gene kodum çocuğu, modundayım.

Asıl şanssızlık mı istersin?
Eşi vefaat eden Kaan Sezyum'un şu yazısını oku.. www.radikal.com.tr

sonra bir de kendine ve planlarına ve de hayatına bak..

sans oyunlarindan basari bekleme.

sinavlara çalisma yöntemini sorgula, sinavda hocanin istedigini verebiliyor musun neyi yanlis yapiyorsun bir bak.

"bendeniz 20li yaşlarda hayattan zevk alamayan bireyim"

ne ibnelik ne de ukalalık olsun diye yazıyorum:

sorun burda... daha dur bakalım... hayatta görecek çok şey var. belki de bunlar ilerisi için yatırımdır.

hayat önce tokadı atar, dersi sonra verir.

sabır...

düşündüğünüz gibi yaşamak değil, yaşadığınız gibi düşünmek mümkün bence. pozitif düşünerek hayatı düzeltebileceğinizi sanmıyorum. ancak iyice abartılıp işi hiçbir şey yapmamaya vardıracak kadar engelleyici düşüncelere varmamak lazım.

bir de düztabanlık diye bir şey var, anneniz demeyeyim ama teyzeniz yaşındayım ama bende de azımsanmayacak bir düztabanlık var, inatlaşın biraz koşullarla, pozitif düşünüp hayallere dalın demiyorum, ziterim ulan hepinizi modu bazan faydalı olabiliyor.

birde şu durum var. yakın çevrem beni gerekeni yapmadığım için eleştiriyor. ilkokul çocuğuymuşum gibi üzerime geliyor. onlara anlatsam ya çok sallıyorsun derler yada dinlemezler. naapsam ?

yakın çevreye anlatma durumu çoğu zaman problemli olur. bir anlatın, iki anlatın; anlamazlarsa üçüncüyü denemeyin, enerjinizi laf anlatmaya değil ne yapmayı planlıyorsanız ona harcayın.

Şu kadar özetle anlatayım kendimi; aynen senin gibiydim...

iddaa oynamayı bıraktım, çünkü sadece senin degil, çogu insanın tek maçtan yatıyor...üslubundan kolayca cıkarılabilir ki aptal bi adam degilsin aksine ciddi bi r zeka oldugunu tahmin ediyorum...derslere eskiden 3 saat çalışıyoduysan 6 saat çalış 6 yetmezse 8 calış..

hayat böyle be aga... ne kadar düşersen düş arsız arsız kalkıp zorlamaya devam ediceksin... benim böyle anlar için motivational bi videom var son 1 senedir... rocky balboa filminde rocky nin cocuguna yaptıgı bi konuşma var... başıma gelen her boktan şeyden sonra bir doz alırım ve devam ederim...

"it aint about how hard you can hit, its about how hard you can get hit and keep moving forward..."
özetle; arsız ol.

sevgiler...

ben de çok şanslıyım mesela şanssız olmak nasıldır hep merak ederim. bi süre yer değiştirebiliriz mesela. bugune dek lotoda sekiz kere falan 5 cıktı bana. eğer kötümser bi insansan bunu da direk çok büyük şanssızlık olarak nitelendirebilirsin. diyeceğim odur ki baktığın yere bağlı. belki düşük not almana rağmen hocalarının seni takdir etmesi çok işine yarayacaktır? gibi.

şu filmleri bir kaç kere izle izlediysen bile tekrar izle dikkatini ver !
yardımcı olacatır.

Fight Club
Cidade de Deus
Se7en
The Big Lebowski
The Shawshank Redemption
Memento
Dead Poets Society
Little Miss Sunshine
American Beauty
Eternal Sunshine of the Spotless Mind
Requiem for a Dream
Oldboy
Donnie Darko

www.codxpert.com

bir oku derim

Kardeş? Sen ben misin? Yoksa ben sen miyim?

Ben de aynı derdin farklı detaylarına sahibim. Ezelden beri birçok başarım oldu: Dokuz yaşında resim yarışmasına katıldım, ikinci oldum. Çok müthiş bir öğrenci olmamama rağmen il çapında bir sınavda derece yaptım, bedava dersane kazandım. Anadolu Lisesi'ne de keza birincilikle girdim, okulun ilk günü kalabalığa konuşma yaptırdılar...

Üniversiteyi kazandığım yıl, bölümümün (Dilbilimi) 16 yıldır devam eden formasyon ve öğretmenlik hakkı iptal edildi. Mezuniyetime ek olarak grafik tasarımcı oldum. Ekstra hizmet için, ikisinden de hayır gelmedi. KPSS'de bölümümün adı yok. Türk Dil Kurumu bile Dilbilimci almıyor. Liselerdeki Dilbilimi dersine bile Dilbilimi mezunu öğretmen olamıyor. Herkes grafiker olmuş. İki satır yazamayanlar editör oluyor. Çalıştığım işyerlerinden paramı alamadım. Altı aydır işsizim...

Gel de hayata küsme...

Çoğu yazılım şirketi kendi içerisinde halleder olayı. Ama bazı şirketler yıllarca çalıştıkları şirketlerin bilgi işlem departmanlarında da denetebiliyorlar. Hatta beta denettirdikleri için sürüm hazır olduğunda yazılım fiyatında indirim yapıyorlar. Çok büyük yazılım firmaları ise zaten internete sürüp anonim kullanıcılardan yorum alıyorlar.

Pek standartı yok bu işin. Ama şirket içinde çözümlemek en iyisi.

kullanıcı ile de bi süre test minvalinde ufak tefek bugfix ler yapılabilir.

yazılan uygulamanın yazılan kurumda belirlenen bir kaç kullanıcı tarafından test edilmesi en doğru olan yöntem, programı yazan kişinin test edebilme olasılığı yok bir programcı olarak normal bir kullanıcının yapabileceği hataları ben yapamıyorum mesela, çünkü program hata vermeyecek şekilde kullanıyorum ama normal bir kullanıcı program ne kadar iyi yazılmış olursa olsun mutlaka hata verdirecek bir açık bulacaktır.

yalnız dikkat edilecek nokta programı test edecek grubun bir kaç kişiden ibaret olması herkesin kullanımına açmamak aksi halde kullanıcılar programın test aşamasında olduğunun farkında olmayıp söylenmeye başlayabilirler, bu nasıl program hep hata veriyor bıdı bıdı şeklinde.

Tecrübeyle sabit

literatür de( off hep bu kelimeyi kullanmak istemişdim)

Kurum içinde yaptığın(dış kaynakda olabilir) alfa testing
alfadan sonra kısıtlı bir kullanıcı grubuna yaptığın beta

yani beta müşteride o uygulamayı kullanıcaklara yaptırılır

türkiyede

kurum içi yaptığın test sistem testi
müşteriye yaptırdığın UAT (user acceptance test)

anakartın üzerindeki pili çıkarsan da çalışır bilgisayar, pil biterse bios sıfırlanır. bilgisayar saati aklında tutamaz vs.

formattan sonra olması, yüklemede bir terslik olması ihtimalini akla getiriyor, yoksa virüstendir derdim.

bilgisayara format attıktan sonra direk driverları kurmak yerine önce .net fx 2.0 ı kurun. bu tür problemler yaşamazsınız. kolay gelsin.

Böyle bir problemde olası nedenleri şöyle sıralamak mümkün

1. Eğer browser olarak explorer kullanıyorsanız firefox ya da opera tarzı bir browser deneyip sorunun browser'dan kaynaklı olup olmadığını test edin eğer diğerlerinde de aynısını yapıyorsa aşağıdaki olasılıklara bakın, diğerlerinde aynı sorun oluşmuyorsa explorer kurulumu ile ilgili bir hata olabilir SP yükleyerek sorunu gidermeyi deneyin.

2. Ethernet kartınızın driverları yanlış kurulmuş olabilir, eğer windows ethernet kartı driverlarını otomatik kurmuşsa ethernet kartının orjinal driverlarını kurmanız gerekir.

3. Ethernet kartı ile modem arasındaki kablo yanlış çakılmış ise yine windows'un kilitlenmesine neden olur kimi zaman da reset attırabilir. Kabloyu değiştirip deneyin.

4. Eğer hala sorun çözülmemişse bir anti spyware ya da system mechanic ya da combofix benzeri bir yazılımla sistemi denetleyin.

5. Sorun hala çözülmemişse bir bilgisayar firmasından destek alın gerekirse windows'un yeniden kurulmasını isteyin.

bsa'nın ihbar hattını isteyen herkes arayabiliyor bildiğim kadarıyla ama yaptırımları ne derece olur onu bilemem, yalnız bsa genellikle bağcıyı dövmek değil üzüm yemekle ilgileniyor gelmeden önce uyarıyorlar bakın kısa süre sonra bölgenizde sizin de içinde bulunduğunuz bir denetleme yapılacak gelin lisanslarınızı yenileme kampanyalarımızdan yararlanın şeklinde. çok nadir ani baskın yapıyorlar.

refresh etmeyi dene klasörü yani kopyalama bitnce ileri geri yap ya da copy paste bttkten sora klasörü kapat yeniden aç.

sadece dosya kopyalamalarında değil metin kopyalamalarında da var aynı problem. refresh yapınca düzelmiyor.

inan bana ben 1 gün açık bırakınca farmvilleye bile girmiyor. şebnem ferahın bir şarkısı vardı. yeniden başlamak gerekli falan birşey. işte o yüzden:D

kopyala yapıştır için işletim sistemi clipboard denilen bir yapı kullanıyor windows açık kaldığı sürece torrent uygulaması ya da bilgisayarında açık kalan herhangi bir uygulama clipboard'a abanıyor ve bir süre sonra işletim sisteminin clipboard için ayrılan hafıza alanını işgal ediyor olabilir bu da kendiliğinden bu alanı kullanan tüm özellikleri devre dışı bırakıyordur, örneğin ardı ardına sürekli copy paste yaparsanız explorer bir süre sonra copy yapmıyor mesela.

tcyx
altıncı nesil yazar

için rahat olsun hala yazarsın, soruna gelince muhtemelen websense tarzı bir uygulama kullanmaya başlamışlardır ondan giremiyorsunuzdur.

peki var mıdır bir çaresi?

(git: 90582)

verdiginiz bakınız boş çıkıyor!

sözlük dışına kapalı olabilr belki de bilemiyorum.
ultra surf, hotspot shield gibi prgoramlar çözüm olabilir sorununuza

ultrasurf candır.

aynı sorun bende de var, acaip geniş kapsamlı bi websense var elimiz kolumuz bağlı. portable ultrasurf indirdim onu virus diye sildi, virüs değil diye ikna ettim, programı çalıştırdım ama nafile ultrasurf ile internet explorer hiçbir siteyi açamıyor.

sorun cozuldu arkadaslar. kendi hesabımdan girdim simdi. hepinize tick koydum farzedin.

yaşasın ultrasur diyorum. ve tesekkürler sammie

program ekle kaldırda ask.com adında bir uygulama olarak görünüyor kaldır diyince kaldırıyor zaten ek bir uygulamaya gerek var mı ki ?

denedim program ekle/kaldırdan fakat yine çıktı ortaya.

orda ki bara sağ tıklayınca ask.com un tikini kaldırın. en azından gözükmez. :)

ya alınma üzülme ama iş olarak bu piyasada böyle zamanda hiçbir şansın yok. ne yazık ki programcılığı sıfırdan öğrenip meslek edinmene gelene kadar ne cevherler boş dolaşıyor inanamazsın.

bunun dışında hobi olarak yapacam dersen c ile başlaman herhalde en kolayı olacaktır.
kaynak için google 'da aratabilirsin. bir çok üniversitenin online dersleri var bu konuda. oradaki ödevler filan (menü yapmak, fibonacci sayıları, efendime söyleyeyim mükemmel sayılar filan alıştırmalar kısaca)
kendi başına yeterince çalışırsan çok şey öğrenebilirsin. kursa gitmek tamamen öğrenme kapasitene bağlı. kendi kendime ben öğrenirim diyorsan kursta verecekleri internette de var sonuçta.

orta düzey ingilizce tam olarak ne kadar orta düzey bilemiyorum yeter. kaynakları anlaman yeterli olacaktır (çoğunun türkçesi de var)

orta düzeyden kastınızın ne olduğuna da bağlı biraz ama, eğer anlayabilecek seviyede ingilizceniz varsa bruce eckel'in internette ücretsiz olarak bulabileceğiniz thinking in c++ ve thinking in java kitaplarına bakın derim. profesyonel olarak programcılık yapmak konusunda düşüncelerim darknum'unkilerle aynı, iş hayatında da kullanabileceğiniz bir dil öğrenmek istiyorsanız sql gibi bir şey daha elverişli olabilir.

Öncelikle belirtmek isterim ki öğretmenlik gibi saygın bir meslek'ten vazgeçip bilgisayar programcılığına soyunmak, ipi boynuna geçirip intihar etmekten farksız, bir bilgisayar programcısı olarak bunu katiyen tavsiye etmiyorum 10 yıldan fazladır bu sektördeyim ve adam gibi karnını doyuran en fazla 3-5 kişi gördüm, onlar da zaten bu işin kurdu olmuş insanlar ve genellikle ya iyi bir ticari yazılım üretip piyasaya sürmüşler ya da sırtlarını devlete dayamış adamlar.

Gelelim sorunuzun cevabına, bilmenizi isterim ki bilgisayar programcısı kitap okuyarak olunmaz çünkü piyasadaki hemen hemen bütün kitaplar ya ingilizceden Türkçe'ye çeviri (ki çeviriler bu işi bilmeyen adamlar tarafından yapıldığı için çevrilmemesi gereken ifadeler de çevrildiği için kitabın çoğu yeri anlamsız) ya da türkçe hazırlananlar da yüzeysel bir anlatımdan öteye gidemiyor, sonuçta sizin araştırma ve öğrenme yeteneğinize kalıyor herşey.

FORTRAN ile haşır neşir olduğunuz konusudaki ifadenize diyeceğim tek şey unuttun gitsin olacaktır lakin FORTRAN zamanından şimdiye pek fazla birşey kalmadı tamamen nesne tabanlı yazılım geliştirme platformlarıyla çalışıldığı için mimari tamamen değişti.

Benim size tavsiyem programcılığı kesinlikle bir meslek olarak görmeyin, onu balık tutmak gibi bir hobi olarak düşünün, tuttuğunuz balıkları satıp para kazanma hayalı kesinlikle kurmayın. Programcılık en iyi hobi olarak yapılırsa zevkli olabilir ve öğrenilebilir.

tamam para kazanmayı unutalım, ama sizde devlette olmadığınız sürece öğretmenliği çok matah bir meslek olarak görmeyi unutun derim. hele benim gibi dershane öğretmeniyseniz, durumunuz çokta iç açıcı değildir.. zira dershane patronları vampirden daha fena, gündüz de hayatta kalabiliyorlar :)

işin hobi kısmına gelelim, ingilizce kitabı okuyup anlamaya yetmese de faydalanırım kitaplardan ama türkçe internet sitesi yok mudur faydalanabileceğim ?

sana bu konu hakkında ali bulaç'ın iz yayıncılıktan çıkan "çağdaş kavramlar ve düzenler" kitabını şiddetle tavsiye ederim. yalnızca aradığın soruların cevabını bulmakla kalmıycak daha da fazlasına sahip olacaksın. kitap ideolojileri anlattığı için biraz sıkabilir seni il başta. ilk yirmi sayfadan sonra heyecanla okursun ama. öyle roman gibi falan hemde..

genel bir cevap vermek, yeteri kadar açıklayıcı olmaz ama şu bir kaç konudan yola çıkarsan bie nebze yardımcı olunabilir;

(bkz: rönesans)
(bkz: sanayi devrimi)
islamiyet bence iki dönemide görmüş değil.

dine bağlı geri kalmışlık, çoğunlukla dinin insanın özgür düşünebilmesine ne kadar izin verdiği ile alakalı çok özet olarak. örneğin budist toplumlar bu konuda rahat iken, hristiyan toplumlar bu rahatlığı biraz da uğraşarak aydınlanma çağı sonrasında yakalamışlar. özgür düşünce; eğitilmiş, dünyayı birçok farklı akımdan görebilen insanlar yaratıyor ve bu beraberinde toplumsal olarak anlaşmayı, birbirine saygı göstermeyi ve barışı ek olarakta bilimsel ve teknolojik gelişmeleri getiriyor. çok özet olarak bu. işine gelmeyen yaşam tarzlarını desteklemeyen yasaklayan ve işine gelmeyen bilimsel gelişmeleri onaylamayan, desteklemeyen ve engelleyen islam dünyası açıkçası daha yolun başında diğer bir çok büyük dine göre.

islam ülkeleri ekonomik olarak geri kalmış diyorsunuz haklısınız da. dubai'den başka ekonomik bir örnek verebiliyor muyuz? zor. peki dubai'yi ayakta tutan ne? petrol. bu yüzden dubai'yi de bir örnek olarak kabul edemeyiz.

hristiyanlar kültürel değişimlere açık olmayı başardı. bunun sebebine rönesans de, başka birşey de farketmez. herhangi bir avrupa yahut amerika televizyonunu açtığınızda isa ile dalga geçildiğini görmeniz mümkün mesela. bu, sorunuza bariz bir cevap bence. müslümanlık her zaman daha katı ve değişimlere kapalı oldu. teknolojiyi de son raddeye kadar reddetti. bilime önem vermedi. bu da onu sömürülen konumuna getirdi. ve artık çok geç.

islamiyet, dünya sevgisini barındırmaz. şöyle ki; müslüman bir insanın dünyada yaşama amacı kuran'a göre allah'a kulluk etmektir. başka bir amacı yoktur. işin özü budur. birçok ayette, hadiste dünya malına bağlanmayınız der zaten. tabi bu demek dünyada koyun gibi yaşayın hiçbir şey yapmayın demek değil ama şöyle birşey var..

zaten evvelinden beridir fakir olan bir insan düşünün.. zengin olabilmek için hiçbir şansı olmasın.. (burada anlatmak istediğim karadenizin, anadolunun, akdenizin işçisi, çiftçisi, madencisi şusu busu) yaşadığı ülkede bu insanın kendini geliştirmek için ne gibi bir şansı var bunu düşünün.. istanbulda izmirde ankadara olduğu gibi değil bu ülkenin bazı yerlerinde hayat. basıt bir roman'ı bile alamıyorsunuz çoğu şehirde kolay kolay. yok çünkü.. internet ortamından ulaşabilirsiniz anca bilgiye. ee ulaşsın ozaman araştırsın demek kolay. nasıl ulaşsın diye bir sorulduğunda cevabı buluyorsun zaten. adam sabahın köründe kalkıp tarlasına veya işine gidiyor. akşama kadar köpekler gibi çalışıp kazandığı üç kuruşlada anca karnını doyuyor. ya çalıp çırpacak bu adam kurtulmak için. yada ulan zaten bu dünyada gülmeyeceğiz bari ahireti kurtaralım diye kendini tamamen dine verecek.. geneldede böyle oluyor..

islam'da bu dünyada hiçbir çakılı çiviniz olmasın demez. bilimsel araştırmalar yapmayında demez. ama kimse inkar etmesin şöyle birşey var. islam'a tam anlamıyla teslim olduğunuzda dünya sevgisi diye birşey kalmıyor. böyle insanların televizyon izleyesi bile gelmiyor zaten. günah olmasın diye kadın eli bile sıkmıyorlar. bu zihniyetteki adam da hadi birleşip iki deney yapalım demez. nasıl daha çok sevap kazanırız derdine düşer.. adamın geçim derdi başından aşkınken kurtuluşu dinde ibadette bulmaya çalışması normal tabi ama bu kafadaki milyonlarca insanı rahatlatıp aydınlatmadan gelişemezsin.. (ekonomik olarak rahatlatmadır burdan kasıt, müslümanları dinden çıkartalım rahatlayalım demek istemiyorum)

artı türkiyedeki yiyicilik zihniyeti değişmeden ülke genelinin dini ne olursa olsun böyle gelir böyle gider.. her başa geçen müslümanım dedi bu ülkede ama kaçı müslüman kaçı yalancı belli oluyor dışardan bakınca..

bir atatürk daha gelse idi keşke..

sağlıklıca karşılaştırmak için 1 hristiyanlığın etkisinde kapkaranlık bir avrupa ortaçağı 2 o sıralarda islam etkisindeki aydınlanmayı da hesaba katmak gerek.

bence mevzu dinlerin kendisinden ziyade, nasıl "kullanıldığı", nasıl "sömürüldüğü" ile ilgili.

uzmanı olmadan tarih konuşmayı hiç sevmem ama dediğim gibi ortaçağ üzerinde dur, o karanlıktan avrupanın bugünkü haline geçişi nasıl olmuştur bunları araştır derim. belki de islami nüfusların aydınlanma zamanı daha gelmemiştir? (ve iki din arasında 7 yüzyıl bir fark olduğunu da gözetmek gerek)

bence daha fazla bilime önem verilmesi lazım misal evrim konusu bu konuda iyi islam alimleri yetişseydi mutlaka bugün evrim hakkında daha iyi bilgilere sahip olabilirdi baştan beri reddetmenin bi anlamı yok yani Allah bizi bu halmizile bu bilgimizle ve dünyayı bu şekilde yaratabilirdi ama yaratmadı bişeyler öğrenmemiz lazım yani evrim var oluşla değil canlılar nasıl değiştiğini bu güne geldiğini anlatmaktadır.Herhangi bi arkadaşın la evrim konuştuğunda "ehehhe maymundan mı geldin lan ehehhehe" gibisinden salakça şeyler söyleyebiliyorsa eğer bizim bilim de eğitim de kendimizi geliştirmemiz lazım
p.s : imla hataları ve yazım hataları olabilir

din insan üzerindeki etkisi nedeniyle bir ülkeyi geliştirici etkiye de sahip olabiliri tam tersi de. islam bilimle çok barışık bir din sayılmaz, yapılabilecek her şey, teknolojiden sanata geniş bir yelpazeden bahsediyorum dinin ve ona bağlı geleneklerin engellerine takılmıştır. bir din bunun tersine -öğretileri o yöndeyse- geliştirici bir etkiye sahip olabilir, bunun en uç örneğini de yahudi/musevilikte görürüz. çünkü kitaplarında "çalış, biriktir, yatırım yap" (hemen hemen böyleydi) der.
bunu temel prensip kabul eden bir dinin mensupları da doğal olarak para işlerinde başarılı olacaktır, çünkü dinleri bile bunu emreder ve o kültürle yetişmişlerdir.
bu yüzden evet ülkelerin gelişmesinde din önemlidir. türkiye laiklik nedediyle en gelişmiş müslüman ülke sayılır, siyaset ve insan hakları açısından. ekonomide ise bizim toprağın altından petrol ya da altın fışkırmadığı için zengin arap ülkeleriyle bir tutamam.

sozluknickmiverulan sen de haklısın ama senin de yanıldığın çok büyük bir nokta var

Dubai'yi herkes zengin bir ülke olarak bilir ama işin aslı hiç de öyle değildir dubai halkı Türk halkından daha fakirdir ancak Dubaide kral ve ailesi kavramı vardır, ve kralın hakları sınırsızdır bu nedenle dubai'ye giren paranın tamamı kralın ve kraldan sonraki soyun hakkıdır, halk yine sefalet içinde yaşamaktadır National Geographic izliyorsanız orada sürekli olarak Dubai hakkında bir belgesel program yayınlandığını görürsünüz çok güzel bir kare yakalamıştır hatta NG fotografçılarından birisi, Dubaideki ünlü yelken oteli arka fonda dururken resmin ön kısmında çöp kutularını karıştıran, peçeli insanlar ve o esnada yoldan geçen at arabası şoförleri görünür. yani aslında Dubai ekonomik açıddan güçlü bir ülke değil kral ve ailesi zengin.

Ülkemiz açısından basit bir cevap verecek olursak, kurtuluş savaşından sonra Atatürk'ün önderliğinde gerçekleştirilen atılımlar sonucu belirli bir gelişme gösterdik ancak Atatürk'ten sonra gelişimimiz yavaşlamaya başladı. Bunun nedeni hepimizn kendi içinde ve çevresinde duruyor bence:

Hangimiz daha çok vergi vermek için uğraşıyoruz? Hiçbirimiz. Vergi konusunda tek yaptığımız : Nasıl daha az vergi öderiz?

Hangimiz kurallara uymak için üstün gayret gösteriyoruz? En basitinden sürücüler karşıdan karşıya geçen yayalara nasıl hisler besliyorlar? Dünün SSCB ülkesi Letonya ve Litvanya'da bile hangi yolda olursanız olun yaya yola adımını attığında tüm trafik durup yol veriyor ve hiçbir yaya da yaya geçitleri dışında karşıya geçmeye çalışmıyor.

Bunlara benzer konular çoğaltılabilir. Bu konuların dinle imanla alakası olmadığı gayet açıktır. Çünkü vergi vermek de kurallara uymak da dinli dinsiz tüm vatandaşlar için geçerli olan uygulamalardır.

Bir diğer neden de sorunları çözmek için kalıcı çözümler üretmek yerine palyatif tedbirler alınmasıdır.
Sosyal güvenlik sistemimiz delik deşik oldu.
Depreme dayanıklı binalar üretme zorunluluğu ancak 17 ağustos'tan sonra çıkabildi ancak ne kadar uygulanabildiği tartışılır.
Hala her seçim döneminde seçim konuları tartışıyoruz.
Bağkur primini yatırmaya giden esnafa "ya ne yapacan, nasıl olsa af çıkar ilerde, indirimli yatırır, kısa yoldan emekli olursun" diye öğüt verilen bir ülke burası! Maalesef bu öngörü genelde doğru çıkıyor. Ömründe hiç prim ödememiş çiftçilerin son dönemde fi tarihinde teslim etmiş oldukları tütün dolayısıyla geriye dönük maksimum 20000 TL ödeyerek anında emekli oldukları bir ülkede yaşıyoruz.
Çalışanların büyük çoğunluğunun ya kayıt dışı olduğu ya da gerçek kazancından daha düşük gelir gösterildiği bir sosyal güvenlik sistemimiz var.
En basitinden ev kiralarında bile kaç evi olursa olsun istisna kapsamından çıkmamak için düşük kira geliri gösteren ev sahiplerinin bu kararının diniyle ilgili olduğunu kim söyleyebilir?
Eğitim sistemimiz yolunmuş tavuğa döndü. HEr ay yeni bir kural çıkarılıyor. Kimi zaman sistem tamamen değiştiriliyor, kim zaman 15 yıl önceki sisteme dönülüyor.
Bu sorunların çözümü tamamen tekemmül etmiş bir sistemin oturtulup eğitime yüksek önem verilmesinde ve vatandaşların zihniyetlerinin "önce ben"den "biz"e dönüşmesinde yatmaktadır bence. Ondan sonra ister müslüman olsun ister hristiyan, ajdar ya da kavun karpuz dininden olsun fark etmez.

Bana kalırsa mesele biraz da Arap'ların birbirlerine sahip çıkmamalarından kaynaklanıyor. Malum, birsürü Arap devleti var. Bunların birçoğu senelerce emperyalizme maruz kalmışlar, senelerce kaynakları sömürülmüş. Cezayir, Fas, Tunus, Suriye, günümüzde Irak.. Lafa gelince Müslümanlar ama nedense bir emperyalist devletler kendi ülkelerine girdiklerinde onları bir kurtuluş yolu görüp, gerek kendileri gerek içlerinde yaşayan diğer etnik unsurlar işbirliği yapmaktan (buna başka bir terim kullanacaktım, ağır kaçacak) çekinmiyorlar, (!!!). Sence bu devletler & topluluklar bu kafayla sittin sene yüksek bir refah düzeyi yakalayabilirler mi?

@cro magnon: Birleşik Arap Emirlikleri (Dubai başkent) dediğiniz yer Türkiye'nin 1/10'u kadar bir yüzölçüme sahip. Nüfus olarak Türkiye'nin %5'i falan, küçük bir devlet yani. Petrol ve doğalgazdan kaynaklanan fazla fazla zenginlikleri var. Eh turizmde de fena değiller. Dolayısı ile Arap ülkeleri arasında bir istisnadan öteye geçemez.

Sayın 44

siz sorunun kaynağını dile getirmişsiniz, bunlar zaten bilinen şeyler sorumuzun cevabı bu değil ki ? zaten vergilerin adam gibi ödenmediği, insanların diğer insanlara saygı göstermediği, herkesin bencilce yaşadığı bir toplum var ortada ama bu toplumun neden Müslümanlardan çıktığı ki diğer müslüman ülkelerde de durum malesef aynı.

@solo
dubai'ye gittiğimde rehber işsiz kalan vatandaşların devlet için ajanlık görevine atandığını söylemişti. fakirlik diye bir şey yok, yan gelip yatarsan az maaş alırsın dedi. onun yalancısıyım.

batı'nın silkinip kendine gelmesi dinden uzaklaşmasıyla oldu. din olduğu sürece bunu istismar edecek insanlar da olacaktır. özellikle ilahi din denilen islamiyet, musevilik ve hristiyanlık felsefi olarak da tanrıya tapınmaktan başka hiç bir alternatif sunmuyor (yamuluyorsam söyleyin). diğer bahsettikleriniz ise yaşam felsefine tapınmak dışında şeyler de sunuyor.

hayat zorlaştıkça insanlar tanrıya yaklaşıyor, mücadele etmektense enerjilerini hayallerine odaklıyorlar (cennet v.b). aslan tarafından kovalanınca sıkılıp yatan bir ceylan gibi. kaçsa kurtulabilir belki ama yatarak aslanı yoksayıyor, çünkü tanrı daha büyük bir güç. oysaki aslan onu oracıkta yedi bile.

soruna gelecek olursak, bunu müslümanlığın daha genç bir din olmasına bağlıyorum. ama hristiyanların aksine müslümanların uğraşması gereken çok daha fazla şey var (manevi olarak). bu açıdan daha şanssız, kendi haline bırakılıp doğal evrimini tamamlayamıyor çünkü. benim görüşüm bu sefaletten ancak dine sarılmaktan vazgeçerlerse kurtulabilecekleri...

@44
bu ülkede bir devrim yapıldı evet, ama yönetim felsefesini değiştirmek isteyen tek kişi musafa kemal'di, ve zamanı buna yetmedi. şu an cumhuriyet ve demokrasi olabilir ama devlet felsefesi hala aynı: halk devlet içindir.
tam tersi olması lazım...
halkın bu kurnazlığı boşuna değil. çünkü hayatın yanı sıra devletle de mücadele etmesi gerekiyor.
sırf eğitimle de bitmiyor ki bu iş. sorun devlette, insanlar sadece yansıtıyor. devlet düzelirse insan da düzelir diye düşünüyorum...

redlinetheturk

öncelikle dubai konusunda aydınlatıcı bilgi için teşekkürler, dubai için biraz daha fazla araştırma yapacağım ama sadece bir konuda katılmıyorum, sadece çalışmayanlar fakir düşüncesi biraz garip geldi bana bir topluluğun istatistiksel olarak değer kabul edilmesi için çoğunluk içinde belirgin bir boyutta olması gerekir, ki şu durumda fakir bir toplumdan bahsediyoruz çalışmadığı ya da çalıştığı halde hakettiği maaşı almadığı için o ayrı ama rehber arkadaşın da fakir bir halk var ama çalışmıyorlar demesi (konusu geçtiyse demekki belirgin bir fakir topluluğu mevcut) yine bir sorun teşkil ediyor eğer 71 milyonluk bir toplumda 10 bin insan fakirse bu sorun değil ancak nüfusu 1 milyonu ancak bulan bir ülkede bu rakam azımsanamaz.

yine sorumuzun özünden uzaklaştık aslında sorumda sadece ekonomik refahtan değil kültürel gelişmekten de bahsetmiştim, tabiki buradaki kültürel gelişmeyi, magazin programların her dakika tv'de boy göstermesi, kimin eli kimin şeyinde, kim ne zaman kiminle yatmış anlamında değil, kültürel ve bilimsel açıdan da gelişmek olarak anlamak gerekir, örneğin neden bu ülkelerden adam gibi yazılım devi çıkmıyor, neden gelişmiş uydular tasarlanıp uzaya fırlatılamıyor herşeyden önemlisi neden insanlar sorunları konuşarak aşmaya çalışamıyor da kelle, kol, bacak kesiliyor ve buna rağmen suç oranı önüne geçilemez bir hızla artıyor ?

sanırım kendimi net anlatamamışım,
dubai b.a.e'deki 7 emirlikten en zengin olanı ve fakirlik yok. en az parayı çalışmayanlar alıyor demişti rehber. o konuda derin bilgim yok o yüzden fazla girmeyelim bu konuya.

diğerine gelince, islam kültürlerinde kültür insanla ilgili olmuyor çünkü. allah ile ilgili oluyor. ve tanrıya giden yol bilimden geçmediği için bilimle alaka sıfıra yaklaşıyor.
ayrıca insanlar dediğin gelişmeleri yapmak için uğraşmıyor. bunun yerine tanrıları adına saçma sapan mücadeleler veriyorlar, bu şekilde tatmin edince tanrı kalanını getirecek diye düşünüyorlar.

Bulgur tat olarak ağır gelir pirincin yanına.Güzel olmaz bence.Zaten pişme süreleri vs aynı mı ?

gayet normal ve güzel olur. yapin. biz mecburiyetten degil, zevkten yapiyoruz onu :)

birazdan sorunun cevabı belli olacak...
edit: daha da bundan başka pilav yemem. brezilyalı güzeller gibi olmuş...

pirinci once, bulguru sonra at derim ben...

bence bulguru hafif yağda pişirip üstüne pirinci ekleyip pişirilirse daha güzel olur şehriye pilavı gibi.

bedava LAN messenger'lar mevcut ya da office communicator kullanabilirsiniz.

(bkz: office groove)

local networkdeki sunucunuza jabber servisini kurabilirsiniz.

daha sonra pidgin ile bağlanabilirsiniz. www.pidgin.im

exchange server varsa en iyi çözüm office communicator olacaktır

Windows 98 sürümlerinde Winpopup, Windows Xp üzerinde WinChat uygulaması hbalihazırda var aynı network üzerindeki pclerde pek güzel mesajlaaşabilirsiniz. 3. parti bir yazılıma ihtiyaç duymadan

ancak durum şudur ki hem mac hem de pc var burada. yani dolayısıyla her ikisine de uyumlu olması lazım.

bence senin doğa üstü güçlerin var hacı... ilk başta hep böyle olur insana sıkıntı verir falan, ama o güçleri kullanabilmeye başlayınca bir sorun kalmaz... sen muhtemelen ya geleceği görebileceksin ya da insanların zihnini okuyabileceksin..

telefon sinyalerine karşı beynin hassas olabilir (var böyle insanlar) . bi doktora görünmen de fayda var.

bence hocaya git.

bende de benzer bir sorun var. ama benimkisi kesilmiyor ya da kafamdan ışık saçmıyorum. ağrı yapıyor kulağımın içinde. bluetooth kulaklık kullanınca hiç bir şey olmuyor. rahat rahat kullanıyorum. ama en sorunsuzu kablolu kulaklıkmış sanırım.

benim de şimdiye dek telefonla cok haşır neşir olunca kafam beynim ağrımıştır, ben hep psikolojik yaa kendimi şartlarım deyip geçiştirdim...

hocaya git ve doğa üstü güçlerin var diyen arkadaşlara hitaben.

daha yardım sever ve işin ehli arkadaşlar soruna daha verimli çözümler buldular faydası olması açısından yazayım da siz hocayla hacıyla uğraşmayın.

Öncelikle cep telefonu, bilgisayar, mikro dalga fırın ve hatta bir vantilatörden dahi etkilenen insanlar varmış dünya genelinde 1000 insandan 1'inde bu sorun yaşanabiliyormuş ve hatta kimileri en ufak bir elektronik eşyanın bulunduğu odada dahi bulunamayabiliyormuş.

Hattın kesilmesi olayına gelicne tamamen teknik bir konu olduğunu öğrendik efendim şöyleki, kesinti çoğunlukla evde oluyor bölgedeki baz istasyonunun çok yoğun olması ya da güçlü olmaması veyahut evimize uzak olması nedeniyle ara ara kapsama alanı dışına çıkabilirmiş kulaklık takıldığında ise kulaklığın bir nevi güçlendirici anten görevi görmesi telefonun daha iyi çekmesine neden olmasına bu yüzden de kesintinin yaşanmamasını sağlayabiliyormuş

yani neymiş birine yardım etmek için daha mantıklı yaklaşıp hacı hoca işine karışmak yerine sessiz kalmak daha mantıklıymış.

"mac ip numarasi" nedir ?
kim, neresinden uydurmu$ cok merak ettim.

inanmayiniz oyle $eylere. baglanti hizi client tarafi (modem, hat vs.) ile alakali degildir. telekom hatta ne atarsa hiz odur.

çoook eskiden kablo internette kablolu modemlerin bazılarında yapılıyordu, uncap denilen bir hadiseydi.
on saniye içinde anlarlar maksimum. cezası eşek sudan gelinceye kadar dayaktır... yapmayınız etmeyiniz...

diğer arkadaşlar da cevaplamışlar ama boşuna zaman kaybetmemeniz için ben de açıklayayım bundan bir iki sene öncesine kadar kablo modemlerin bazılarında (tamamında bu yapılamıyordu) içerisindeki konfigürasyon dosyası düzenlenerek bunu yapabiliyordunuz bu dosyada modemin MAC adresine bir hız ataması yapılıyordu kablo net görevliler gelip bu dosyayı oluşturup modeminize atıyorlarladı fakat o zamanlarda kontrol modem tarafında yapılıyordu şimdi ise sanırım hem modem hem uzak server tarafında yapılıyor çünkü artık bu yöntem işe yaramıyor o dönemde bir çok defa özellikle gece yarısından sonra korkunç hızlar görmüştük kablonette pek öyle yakalama cezalandırma olayı da olmadı şimdilerde işe yaramıyor ama.

ADSL'e gelince ADSL kablonetten farklı olarak size özel bir port açıldığı için doğrudan sizin kaynaklarınız yönetilebiliyor, kablonette ise ortak kullanılan bir kablodan tabiri caiz ise bir dereden akan suya boru atıp suyu pompayla çekmek gibi çalışıyor bu yüzden bu tür açıkları olabiliyordu adsl için bu durum söz konusu değil ne yazıkki her bölgede adsl hizmeti verebilmek için abone sayısına göre bir dağıtıcı devre bulunuyor siz bakır kablolar yoluyla kendinize açılan bu porta yönleniyorsunuz bu port size kaç Mbit akış hızı vermişse en fazla o hızla dolaşabiliyorsunuz nette.

çok teşekkürler
bahsedilen zaten cablenet'miş ben de yeni şeettim :)

doktor değilim ama çok rahatsızlık çekiyorsa lavman yapılabilir.

bir yemek kaşığı zeytinyağı içebilir

belki denenmiştir ama;
1-kuru kayısı yesin
2-aç karnına ılık suya bal karıştırıp içsin.
3-sinameki çayı içsin.

yürüyüş yapsın ya da koşsun. spor bağırsakların daha iyi çalışmasına yardımcı oluyor

kuru kayısı ve kuru incir yesin,ardından bol bol su içsin,yürüyüş yapsın(bağırsakları iyi çalıştırıyor) elma ya da üzüm hoşafı yapıp içirttin.

Şalgam suyu fazla içildiğinde bağarsak hareketlerini hızlandırır çoğunlukla da ishal yapar ayrıca kuru kayısı ve kayısı çekirdeği de aynı etkiyi verir eğer bulunduğunuz bölgede şalgam suyu bulamıyorsanız benimle iletişim kurun size adana'dan göndereyim. çok geçmiş olsun.

bir not olarak belirteyim. verdikleri ilac muhtemelen 12-24 saat kadar sonra etkisini gostermeye baslayacak.

bu arada kuru kaysi sinemaki denenebilir tabe

duphalac diye bir ilaç vardı, isal yapmaya yarıyor. içtikten yarım saat etki ederdi bana.

Keten tohumu. Bir tatlı kaşığı keten tohumu su ile içildiğinde bağırsakları çalıştırır. Alternatif olarak aklınızda bulunsun. Bol bol da su içilip düzenli yürüyüş ve egzersizler yapılması lazım arkadaşların dediği gibi. Hareketsizlik bu rahatsızlığı tetikler çünkü.

tatlı badem yağı,kuru kayısı ve ılık su

aynı zamanda olmuyo diye stress yaptıkça daha çok durur ve gelmez

eklenti değil de seslisözlük sağ üstteki arama kutucuğuna eklenebiliyor. kelimeyi de kopyala yapıştır yerine seçip sürükle bırak yapabilirsin.

sözlükte sağ tarafta araştır diye bir şey var, başlığını girdiğin bir şeyi oradaki yönlendirmelerden biriyle araştırabilirsin...

babylon kullanabilirsin. üzerine tıkladığın kelimenin diğer dildeki karşılığını anında verir.

babylonla yapabilirsin.kelimeyi şeçip crtl+sağ tık yaptığında babylon açılır ve anlamını yazar.

babylon da var öyle bişey. kendi tercihinle mouseun bir tuşuna ya da klavyeye atama yapabiliyorsun. ben mouse orta tuşu seçtim. babylon açıksa kelimenin üstüne gidip orta tuşu tıklıyorsun sana küçük bir pencere içinde anlamını gösteriyor.

opera kullanabilirsin, operada sayfadaki kelimeyi seçip sağ tıkladığında bununla ara diye bir secenek ve yanında arama kutusu olarak eklediğin siteler çıkıyor, (eksi sozlukten, google'a, seslisozluge ne eklediysen) ve bunu yeni bir pencerede açıyor(bu ayarı da yapmıs olman lazım)..

sağ üstte seslisözlük ekliyse ve seçiliyse, kelimeyi seçip sağ tıklaınca seslisözlük'te ara seçeneği de çıkıyor.

www.vokabula.com

Vokabula'nın arama eklentisini kullan IE ya da Firefox için bir eklentisi var arama kutusuna yazdığın kelimeyi doğrudan gidip sözlükte arıyor.

hangisini yaptın merak ettim? beni seç beni seç. :p

seslisozluk'un hali hazirda bir eklentisi var zaten. (firefox icin) kelimeyi seciyorsun, sag tik, "Look in up Seslisozluk" diyorsun, yeni tab aciyor. En hizlisi bence bu, kullaniyorum da.

www.ug.bcc.bilkent.edu.tr adresinden cekebilirsin. Linkini seslisozluk.com adresinde asagidan firefox plugin'den de alabilirsin saglam gorunmediyse.

edit: bu yontem en kisasi bunu oku once :) javascriptli olan gereksiz yavaslatacaktir seni. opera falan ayni sayfada aciyormus o da kotu. tertemiz kur gitsin bunu. seç, sag tık ara de, o kadar.

Nafi Opera'dakinin tek yamuğu aynı pencerede yapması. Okurken aradığım kelimeyi diğer pencerede açsa süper olurdu. Belki bir ayarı vardır...

çok güzel bir formatta şu yöntemi kullanabilirsin: addons.mozilla.org greasemonkey eklentisi kurulur firefox a. ardından userscripts.org adresine greasemonkey etkinken firefoxla girilir. Sonracıma sağ üstteki install butonuna basılır.
Kullanım: sayfa içerisinde bir kelimeyi seçili yapıp "s" butonuna bastığında sayfanın yan tarafında sözlükteki sol frame gibi light bir yan panel sağ tarafta açılır. seslisozluk ten çeviri ile birlikte elbette. çok pratik, dolayısıyla kelime öğrenme konusunda gerilemeye yol açabilir.
|| --------
ayrıca eklemek istedim; firefox için nekibuki die de bir eklenti var..
sayfa içerisinde gömülü çeviri yapıyo,
ekşi sözlükten arama yapıyo,
kişisel arama motoru da eklenebiliyo..
sayfadan çıkmadan lightbox gibi bir pencereden bu diğer arama seçeneklerini kullanmanız da mümkün oluyo.

(bkz: #15081108)

Tam senin istediğin şey.
Ben de kullanıyorum bunu..

babylon kurdum gayet kullanisli

bi mesaj at hocam konusalim.

benim pek sık yaptığım şeydir. bana da atabilirsin mesaj

Ben de sizden kod isteyeyim o zaman :=)
Şimdi işyerinde talimatlar el ile yapılıyor.Ben istiyorumki, Kendi içimizde de 2-3 firma var.Ve 2-3 banka da çalışıyoruz yani toplamda 3*3 9 hesap çalışıyor dersek.
Bir şirket adı seçilip, bankası seçilince, hesap türü, usd, trl, seçince aşağıya kendi otomatik banka adı, şube adı, hesap numarasını yazacak biz sadece tutarı seçecegiz.daha sonrada aşağıda bir liste olacak o listedeki firmalardan istedigimize de para gönderebilecegiz.Ayrıca o listede alt alta 4-5 firmaya para gnderebilmemiz lazım, bir talimat ile 5 firmaya hesap göndermemiz gerekebilir.Yaparsanız pek sevinirim.Yaparsanız size örnek bir talimat gönderebilirim.

olayı yanlıs anladın sen, baska turlu bir sey benim istedigim :)

yaninda yumusatici kullaniyor musunuz?

kuruturken etek kısmından çok gererek asılınca da oyle laçka olabiliyor tshirtler dikkat etmek lazım. ya da utulerken cok gere gere utulememek lazım aynı şekilde.

kuruturken koltuk altlarından asıyor ondan da şüphelendim hatta inanmadım belki belinden asıyordur diye ama baktım koltuk altlarına yakın yerlerde maşa izleri var gerçekten, ayrıca annem genellikle tshirtlerimi ütülemez. çok nadir ben istersem ütüler

kaliteli ve değerli giysileri makineye atmamak gerekiyor. ne yazık ki narin çamaşırlar, özellikle t-shirtler makinede yıkanmamalı.

ben sadece evde giyindiğim uyduruk t-shirleri makinede yıkıyorum, diğerlerini hep elde yıkıyorum.

1. makinenin kalitesi önemli. bazı makineler giysileri rezil eder. bu bir gerçek.
2. makinede kullanılan program önemli. bu çeşit giysileri makinede yıkayacaksanız narin çamaşırlar için hafif programlar var.
3. deterjan olarak narin çamaşırların yıpranmaması için çıkarılmış sıvı deterjanlar var. (örneğin lovela, perwoll gibi) bunların kullanılması çok faydalı oluyor.
4. çamaşırın yıkandığı sıcaklık derecesi önemli. yüksek ısılarda giysiler ya bollaşıyor, bozuluyor.

anlattığınız kadarıyla anneniz pek narinmiş, kaliteliymiş ayrımı yapmadan makinede yıkıyor, normal deterjan kullanıyor ve kıyafetler bozuluyor.

tavsiyem narin çamaşırlarınızı sıvı deterjan ile elde yıkamanız. gayet güzel tertemiz oluyor, yıpranma olmuyor. biraz zahmetli ama naparsınız. yoksa sonuç sizinkiler gibi oluyor. belki o giysileri anneniniz yormamak için siz yıkasanız daha iyi olur. yazık ona da çünkü.

elde yıkamak çok zor değil. ılık suya basıyorsunuz çamaşırı 20-30 dakika sonra biraz söyle çitiliyorsunuz abartmadan, eğer gerekirse yakasını ve koltuk altını fazla çitileyin veya beyaz sabunla ayrıca sabunlayın, sonra durulayın ve yumuşatıcıya koyun. burda yazarken uzun görünebilir ama 1-2 dakika sürmüyor bu. gözünüzü korkutmasın.

böylelikle çamaşırlara, giysilere birşey olmuyor.

böylelikle 15-20 senelik kıyafetlerim dolapta duruyor, artık sıkıldığım için giyinmiyorum. evet, başak burcuyum, bazı şeylere takarım böyle.:))

EK: Kendi yazdıklarımı okuyunca ben bile kendimden korktum. Yok valla temizlik manyaa filan değilim, hatta yazlık t-shirtlerim poşette henüz yıkayıp kaldırmadım bile. Aralık ayına gireceğiz ama hala duruyorlar.
Ama @solo oturup nasıl oluyor da oluyor diye düşünüp düşünüp duyuruya yazıyorsa, ihtiyacı varsa bu bilgilere ben de değer verip ayrıntılı açıklarım.

düşük ısıda (30-40 derece uygun aslında sizin yaptığınız gibi) ve düşük devirde yıkamak lazım.
kuruturken de asla ipe mandalla asmayın, askıya asıp ipe takın, hatta mümkünse serin, mesela portatif çamaşırlıkların üstüne serebilirsiniz yani asmayın üzerine koyun iplerin.

aslında bu işleri anneye bırakmayıp kendiniz yapsanız, en azından hassas giysileriniz için, daha iyi olur. anne, bunca ev işi arasında bir de sizin giysinize özen göstermekle uğraşamayabilir.

(bkz: kurk mantolu madonna)

i never promised you a rose garden (sana gul bahcesi vaad etmedim.)

eskiden olsa bu kitabin adini buraya yazmazdim, cunku dunyada ne kadar az kisi bilirse o kadar bana ozel olur diye dusunurdum. Deborah delidir, niceleri denemistir onu kendi dunyasindan cikartmayi ama kimse basaramamistir, bir doktor basaracagini anlayinca ona bunu isteyip istemedigini sorar. isin sonunda ise "sana gul bahcesi vaadetmedim" der..

(bkz: kemalettin tuğcu)

(bkz: gazap üzümleri)

(bkz: silahlara veda)

piedra irmaginin kiyisinda oturdum agladim. bogdu beni bogdu.

gülden kale'nin yazdığını yazacaktım: gazap üzümleri +1
bari bunu yazayım:
(bkz: anayurt oteli)

gazap uzumleri +2. verem eder adami.

Gazap üzümleri +3 buradan. Gerçi öbür Steinbeck'lerin de arda kalır yanı yok.

Bir de Turin Turambar olayı vardır ki, of anam of diyorum başka bir şey diyemiyorum.

gecenin sonuna yolculuk ya da kinyas ve kayra

kinyas ve kayra diyecektim ben de.

kara kitap'da eklenebilir. okudugum en karamsar kitaplardan.

kumarbaz- dostoyevski
ezilenler- dostoyevski
ölesiye yaşamak- erich maria remarque

(bkz: başucumda müzik)

Tolkien - Hurin'in Çocukları.

Edit: Sui de önermiş zaten Turin'in hikayesini.

1984

açlık - knut hamsen

hatta seneye ramazanda filan okuyup etkisini katlayabilirsin.

stefan zweig - amok kosucusu

Bir de aklıma gelmişken, kitabın yanına Yaprak Dökümü ve Menekşe ile Halil dizilerini izleyebilirsin, acı kasvet tam olur memleket işte o zaman.

Okurken ulan bu kadar da olmaz b.kunu çıkartmışlar böyle hayat mı olur demeden ağır ağır acı çekmek uzun süre etkisinden kurtulmadan yaşamak istiyorsan kinyas ve kayra tam aradığın kitap olur.
yine hakan günday'ın piç'ini de tavsiye ederim.

tutunamayanlar - oğuz atay

HALİL CİBRAN kitaplarını okuyabilirsin,özellikle ERMİŞ tabi oradaki acıları görmek senin gözüne kulağına kalmış