halk otobüsüne binip tutacakları+dur butonlarını yalarım daha iyi. 400km nedir abi, bu sıkıntılı dönemde.
azıcık sıkın dişinizi. bence hiç gerek yok.

gitme. gitme fikrini de çıkar.

Kendi arabanla mı gideceksin, hiç çiş molası vermeden? Ve inince direkt temiz bir otel ya da onların evinde mi olacaksın? Yemek siparişi vermeden bikaç paket gıdayla geçinebilecek misin?
Bunlara cevabın evetse bence gidilebilir.

gitme

aklın neden onda kalıyor? neden huzursuzsun?

Nasıl gideceğine göre girilebilir yada gidilmez
Aklin neden onda kaldı sıkıntılı durumda mı? Tek mi kaliyor erzagi mi yok vs?
Megalo+1

değil 400km, 400 metreye çekiniyor millet. evden çıkma bence de

şahsi aracın varsa sıkıntı olmaz. toplu taşıma kullanacaksan iş değişir.
bu arada bazı otobüsler koltuk şemalarını değiştirmiş, 1+1 otobüsler çıkmış. herkes tek oturuyor yani.

@basond tek kaliyor su anda. Ondan dolayi

kendi arabamla giderdim.

edit: mart ayında gönderilmiş. altta ki cevaptan uyandım.

ben de merak ettim gittin mi ?

gitti mi acaba?

sabun yeterli corona icin
sabun yoksa dezenfektan da olabilir.

@inter

dışarısı için dedim sabun olmadıgı zamanlarda. işte dezenfaktan yok kolonya yeterlimi?

kolonya yeterli alkol oranına sahip olsa da uçucu olduğu için olmuyormuş sanırım. alkolün deride 30 saniyeden fazla durması mı ne gerekiyor yazmıştı birisi burada.

Elinizi ağzınıza burnunuza gözünüze sürmeyin dışarıda, her fırsatta el yıkayın. Aksıran tıksıran insandan uzak durun, toplu taşımada vs yüzyüze nefes almamaya çalışın, arkanızı filan dönün.

Kolonya da hiç yoktan iyidir.

bence kolonya yeterlidir. ancak yarım kolonya yarımda dezenfenktan alkolü birleştirirsen hem alkolün kötü kokusundan yırtarsın hemde daha etkili olur. Ben öyle yapıyorum.

Elinizi yuzunuzun herhangi bir yerine degdirmemek gerekiyormus. Virusun girebilecegi bir suru yol varmis. Heralde bu siyah noktalar, sivilceler vs.?

Dün akşamki oytun hocanın da katıldığı programda 3 doktorun da hemfikir olduğu konu kolonya idi. Burada daha çok bile var belliki adamların dediği 80 derece kolonya iyidir etkilidir yüzde 60 alkol oluyormuş öyle olunca fslan filan

Bence irkcilik degil

bence de değil.

Irkçılık tabii ki, kız muhtemelen Çin'den gelmiş değil ki oranın yerlisi. Çin asıllı diye böyle bir şeye maruz kalması da ırkçılık haliyle. Zaten Çinlilere ırkçılık da demiyor, Çin asıllı bile olmayabilir, Uzakdoğulu olduğunu görüyoruz sadece.

Çin'den dün gelmiş beyaz biri öksürse kadın hiç öyle bir şey yapma ihtiyacı duymayacak.

Eğer kız öksürmeden önce, daha kızı ilk gördüğünde sırf Çinliye benziyor diye ağzını atkıyla kapattıysa bariz ırkçılık.

Yapmayın arkadaşlar ırkçılık böyle bir şey değil. Atıyorum tipi Nordik biri olsun trene ilk girince değil ama öksürünce çevredeki insanlar yine tedirgin olurdu, ya da takır takır italyanca konuşsa ve sonra öksürse. Buradaki ırkçılık her çekik gözlüyü çin/japon zannetmemizden kaynaklanıyor ama ırkçılık bence çok başka bir şey.

@SiyamkedisiZorro Konu öksürmesi değil, yazdığı twit. Bindiğinde kadının ağzını kapadığını, denemek için öksürüp kameraya çektiğini söylüyor.
Her Uzakdoğuluyu da mikroplu yerine koymak da ırkçılık oluyor.

ırkçılık. kız daha öksürmeden atkıyla ağzını, yüzünü kapamış. aynı şey size yapılsa siz de kötü hissederdiniz.

bu ırkçılıksa hastalıktan geberek.
neresi ırkcılık arkadaş.

nasıl duyarcısınız anlamadım.
ırkcılık değildir.

daha öksürmeden sırf Asyalı fenotipinde diye yüzünü kapatmış. Aşşırı net ırkçılık.

Gordugu gibi tepki veriyorsa net irkcilik, lami cimi yok… oksurmeye herkes tepki verebilir...

Dünyayı tehdit eden bir hastalık var ve bu Çin den çıktı.
Tepki Çinli olduğu içi. Değil, Çin den yeni gelmiş ya da Çin den yeni gelmiş biriyle teması olmuş olma ihtimali diğer herkesten daha çok olduğu için tedbir alıyor. Bu ırkçılık değil.
Aynı şekilde elinde bir pankart olsa ve az önce wuhan dan geldim diye yine aynı tepkiyi alırsın

Irkcilik. Kaldi ki herkes irkcidir ama gostererek yapmak ayrica ayiptir.

Irkçılık olması için ırkı yüzünden bir tepki almalı. Buradaki tepki ırkı yüzünden değil, hastalık riskinin yüksekliğinden.

Ha, cinliyi gördü ve asyalilar pis kokar diye burnunu kapattiysa bu ırkçılık, arada fark var.

Irkçılık değil

degil. sinir oldum bugun bu tivite. degil iste ya dunya etrafinizda donmuyo aq bi sakin olun.

Irkçılık değil. Hastalık oradan çıktı ve kadın gebermek istemiyor. Özür dilerim ağzımı kapatacağım mi deseydi yani

kesinlikle alkol. dışarıda viski tüketmiyorum artık, sadece evde. ve onları da yurt dışından free shoptan vs. temin ediyorum.

edit: nasıl unuturum tabii ki yurt dışı tatili!

kıyafet

Ayakkabı, alkol, sinema. değmeyecek fiyatlara sahip hepsi.

Dışarıda yemek.
Dışarıda içmek.
İçmek.
Dışarı çıkmak.
Daha ucuz gözlük camı mesela.
Bir de kıyafet, ayakkabı almıyorum neredeyse 1 yıldır.
Kitap yerine pdf okuyorum.
Kombiyi daha az yakıyorum.

Resmen ağzıma sıçmış. Net.

Dışarıda alkolnet. Dışarıda alkol içince elim ayağım titriyor. Eskiden sürekli meyhaneye giderdik ve alkol gazıyla ''ben ödücem karışmayın beleş para zaten'' falan derdim. Şimdi meyhaneye özel bir şey yoksa gitmiyorum. Bara, dorock'a morocka gittiğimde evde viski içip kafayı kurtarıyorum, içeride en fazla 3 bira içip dalgama bakıyorum.

Kıyafet henüz öyle koymuyor bana ama evet pahalı.

anasını satim memlekette cigara bile pahalı ya. 100-150 liradan aşağı vermiyorlar 1 parmaklık şeyi. her şey çok pahalı.

sadece yurt disi tatilleri konusunda kisitliyoruz kendimizi. o da euro bolgesi ve vize isteyen ulkeler icin. euroya tepkiliyim şengen vizesi ucretine de tepkiliyim keza. onun disinda gunluk rutinimizden bir kesinti yapmadik ama zaten cilgin harcamalarimiz vs. yoktu. sadece yilda 5-6 defa yurt disi tatilimiz vardi yilda hice veya bire dustu :/

alkolu eskiden hafta bir dışarda tüketirdim. artık ayda bir dışarda tüketiyorum. geri kalan evde tüketiyorum.
onun dışında başka kısıtladıgım olmadı.

alkol, dışarda yemek yeme tarzı şeyleri azalttım. her şeyi kısıyoruz. maslovun pramidinde bir kademe üste çıkamadan öleceğiz galiba. okuyup iş sahibi olup gündelik şeyleri bile düşünmek gerçekten hayattan zevk alma derecemizi kısıtlıyor.

alkol + yurtdışı tatili.

Spor salonu ve personal trainer konusunda vurdu en cok beni. Spor salonunun ucuzuna kaciyorum max mac fitin ucuz salonlari ve pt yok. Reformer pilates yapamiyorum mesela. Sacma ama spor konusunda vurdu en cok ekonomik kriz beni. Bi de pahali canta filan alamiyorum artik.

Eskiden bütün seyahatlerimi uçakla yapardım ay otobüs tutuyor beni vs diye şimdi kırk yılda bir ucuz bilet düşerse ancak yapıyorum. Mekanda birden fazla içki içmiyorum, üstte bir arkadaşın yazdığı gibi kafayı kurtarmadan mekana da gitmiyorum.

Eskiden daha çok birikim yapıyordum, artık yapamıyorum. İndirimleri takip etmeye çalışıyorum. Bunlar dışında çok fazla değişmedi aliskanliklarim.

Kiyafet harcamalari, yurtdisi seyahati.

dışarıda yemek içmek,
kılık kıyafet,
farklı şehirlere gitmek, tatil.

muhtelif sebeplerle aşırı tüketimim yoktu, kemer sıkmak benim yaşam tarzımdı.
geçen sene %30'a bu sene %60'a yakın zam aldım, artık kemer sıkmama gerek yok diye düşünürken baktım ki, hala aynı. tutumlu ya da dikkatli olmazsam ipin ucu kaçacak.

ben teknolojiye harcanan paraya acımıyorum çünkü insanın cidden organı gibi artık bunlar.
1 ay kadar önce casper excalibur aldık mesela sonra üstüne eşimin de bilgisayarı eskidi diye daha uygun bi bilgisayar daha aldık, çünkü ihtiyaç. birimiz excaliburla işini tıkır tıkır yaparken diğerimiz 2012den kalan bilgisayarlarla iş yapmaya çalışıp sinir krizi geçiriyordu.
yani eğer elinizdeki mevcut telefon işinizi görmüyor ve sizi strese sokuyorsa bence acımayın. iyi para kazandığınız bir işiniz de var, ailenizle yaşıyorsunuz, şimdi almazsanız böyle şeyleri sonra hiç alamazsınız. tabii ki kenara para koymak önemli ama ihtiyaçlarınızı da temin edin yani.

Telefona 10 bin birim para ödemek çok aptalca bence. Gelişmiş ülkelerde 10 bin birimin karşılığı düzgün bir arabadır ama maalesef bizim yarı diktatörlük ülkemizde anca telefon alınabiliyor. Tavsiyem Huawei gibi bir marka almanız. Fiyat performans olarak oldukça başarılı. İlla Iphone diyorsan garantili, çok yıpranmamış, pil ömrü iyi durumda bir 2. el Iphone 8 de olabilir.

çevrendekilerin iyi seninkinin eski olması seni rahatsız ediyorsa bu farklı bir durum. eğer gerçekten ihtiyacın varsa al. çevre baskısıyla telefon alıyorsan yarın bindiğin araba eski diye laf ederler. böyle gider. kişiye göre değişir bana göre 5bin üzeri tr şartlarında abartı.

@fobfilm'in dediği gibi Huawei çok güzel ben mate 20 lite kullanıyorum. Eğer olur da google ile anlaşmazlığı sona ererse bundan sonraki telefonum da Huawei olur ki ben iphone 3gs'ten bu yana iPhone dışında telefon kullanmadım ama telefon tavsiyesi istemediğiniz için alın dedim. Huawei iyi, güzel ama google'la arası bozuk.. Anlaşmazlıktan önce çıkan telefonlar hoşunuza giderse onlardan biri de olabilir.

Hem meslegim geregi, hem de gunluk ihtiyaclarim icin yaklasik 20 yildir Apple marka bilgisayar kullaniyorum. Dizustu de var masaustu de. Fakat telefon anlaminda fiyat/performans bakimindan Apple urunlerini yeterince basarili bulmuyorum.

En son Redmi Note 8 pro aldim 128 gb olanindan. 2150 lira para verdim. Aylik gelirimle yaklasik 2 adet iphone alabilecek olmama ragmen gereksiz buluyorum. Bahsedilen gereksiz "marka prestiji"nden baska bana saglayacagi herhangi bir artisi oldugunu dusunmuyorum.

Velhasil bilgisararda Apple kullaniyorum, telefonum da Apple olmali seklinde yerlestirilmis algidan kurtulmali bir sekilde.

hacı abi al xiaomi geç, 10 numara telefonları var. iphone'a para bayılma.

2 yıl önce sorsaydın kesin iphone al geç derdim ama şu an absürt fiyatlar gerçekten. 6k yakın maaşım var telefona max 5 veririm o da max yani. milleti boşver. kendini rahat hissedecek kadar para biriktirince en iyisini alırsın zaten.

en iyi alternatif xiaomi şu anda.

telefona kılıfı geçirdikten sonra hepsi aynı görünüyor. bence uygun fiyatlı 2000-3000 arası bir android telefon al. telefona o kadar para verilmez.

parayı siz kazandığınız için nasıl harcayacağınıza siz karar verirsiniz neticede. bu nedenle apple iphone üzerinden gidecek olursak şunu önerebilirim:

bir çok teknoloji marketi bankalar ile anlaşmalı 3-6 taksite telefon satıyorlar. bu şekilde ödeyerek bütçenizin sarsılmasını engellemiş olursunuz.

ben uzun süre kullandığım için telefonumu dört yılda bir iphone ile değiştiriyorum. eskisinin de bir değeri oluyor değiştirdiğimde dahi.

Telefon hâlâ akıyor. 64 gb olması hayat kurtarıyor. Bu sebeple ben bataryasını değiştirip kullanmaya bir süre daha devam edeceğim.

bak dostum. bir telefona o para verilmez. o parayı vermen için maaşının 15bin falan olması gerek. biriktirilmiş parayla ilgisi yok. sen 2 aylık maaşını telefona vermeye razımısın? bende sana benzer durumdaydım. iphone 5s'im vardı. onu sattım 500 tl'ye ve a70 aldım 2.800 cok memnunum. gidipte 10 bin para vermem.

sen kendin mi rahatsız oluyorsun başkası rahatsız olduğu için mi değiştirmek istiyorsun önce ona karar ver.

bir telefonu her şarj aletiyle şarj edememek ve pilini günde 2 kere doldurmak seni rahatsız eden durumsa ver servise şarj soketiyle pilini değiştirsinler 500tl gibi bir para tutar sonra rahat rahat kullanırsın.

10k kazanıp hala iphone 5 kullanan insanları tanıyorum. tamamen ihtiyaç ile alakalı adam whatsapp kullanıyor o kadar neden gidip 11 pro max alsın.

izmirde bazen maske takanları görüyorum, bilhassa toplu taşımada. aslında gerekiyor hele ki irandakilerin tr ye rahat rahat gelip gittiğini gördükten sonra

Toplu taşımada insanın nefesini hissediyorsun adeta bu tarz kalabalık yerlerde takılmalı.

mümkün mertebe bu aralar toplu taşıma kullanılmamalı kalabalık ortamlara girilmemeli.

istanbul metrosunda düzenli olarak disposable cerrahi maske ve eldivenle dolaşıyorum, tuhaf görünüyor ama tedbir iyidir.tek sıkıntım son 1 ayda maske fiyatlarının 6 misline katlanması.

Takılmalı diye düşünüyor ama takmıyorum.

Çünkü; Maskenin tanesi hastalık ilk duyulduğunda 25 TL idi şimdi 75'e bulursan iyi. Bunlar bir de tek kullanımlık.

Sabah akşam metro ile işe gidip gelen insan olarak, başka zaman dışarı çıkmasam dahi; haftada 750 ayda 3000 TL demek.

Devlet maske dağıtmadıkça zor yani.

arkadaşlar maske takmak sizi hastalıktan korumaz malesef, onu hasta kişinin takması gerekiyor ki hastalığı yaymasın.

bol bol el yıkayıp elimizi gözümüze yüzümüze sürmememiz gerekiyor.

ayin yazari doğru söylüyor. ayrıca maskelerin de 3-4 saatte bir değiştirilmesi lazım, nefesle yaratılan sıcak hava virüsün üremesi için ideal ortamı sağlıyor.

maske takacağına eldiven tak daha iyi. ama eldivenle telefona kendi eşyana da dokunmıycan, hem otobüsü tutup hem telefonu tutunca da bir önemi kalmıyor.

yani pratikte uygulanacak bir önlem yok. bağışıklığını sağlam tut ve toplu ortamlardan olabildiğince uzak durmaya çalış. elleri sürekli yıkamak, ağızdan burundan uzak tutmak önemli.

ben c vitamini takviyesi alıp dezenfektan sprey bulunduruyorum evde ve işte masamda. bundan sonra bir sprey de yanımda bulunduracağım.

henüz takmadım maske, ama hiç yoktan bir koruma sağlar diye düşünüyorum. şu en basit maskeler bile.

hastaysaniz takin, yoksa size bulasmasini maske pek engellemez bence. elinizi sabunla yikamadan yuzunuze degdirmeyin, en iyisi bu bence. cebinizde antibakteriyel tasiyin bir de.

Bugün burada biri yıl sonu öngörüsü 400 lira demişti. Bu bir öngörü tabii ama günümüz ekonomik şartlarına ve İdlib gerilimine bakarsak altının düşeceğini pek öngörmüyorum.

Kısa vadeli al sat konusunda çok tecrübeli değilsen ben önermem. Kendi adıma söyleyeyim ben o riske girmezdim. Şimdi satsan 860 lira kar etmiş olursun evet. Ama yarın 340 liraya çıkmayacağını kimse garanti edemez. Sonra "tüh kaçırdık" diye düşünürken 340'tan alacaksın, bir de bakmışsın 330'a düşmüş. Bu işler zor. Ben olsam eğer ihtiyacım yoksa uzun vadeli yatırım yapardım. Kısa vadelide daha çok kazanma ihtimalin elbette var. Sonuçta riskin büyük olduğu yerde kazanç büyük oluyor. Ama kaybetme ihtimalin de var. Uzun vadede altın üzmez.

altın al satla kazandırmaz. kısa vadede kazandırmaz zarar edersin.

altından ne zaman çıkarsan çık pişman olursun. tl'nin çöküşte olduğu bu kadar barizken altından euro'dan usd'den vs. çıkmak anlamsız. tutabildiğin kadar tut, hatta eline para geçtikçe üstüne ekle, birikim olarak kullanırsın.

Al sat yapcaksın da neye göre? Sözlük yorumları okuyarak mı? Hep derler ya bedava peynir fare kapanında olur diye.

Gram Altin-Dolar arasi trade yap.

doğru, hemen kapmalıyız ama nasıl ?

sesli güldüm :D bundan daha mantıklı çok az şey gördüm.

hayır mantıklı değil.
ilerde tedavi yöntemi geliştirilecek belkide tek bir iğne yada hapla tedavi edilebilecektir.

@sizofren06, bunu da tartışmışlar. şöyle deniyor; neticede kısa zamanda tedavi bulunamayacak (yukarıdaki videoda uzman kişi de onaylıyor) ama diyelim ki bulundu, yine de bu ilacın, aşının veya her neyse bu tedavinin herkese kısa sürede ulaştırılması teknik olarak mümkün olmayacak.

Bir kez kapan bir daha kapmaz diye bir şey yok. Cinde iyileşip taburcu olan iki kişide tekrar nuksettigi söyleniyor.

Şu an tedavisi yoksa hastaneye gitmenin nasıl bir artısı var?

Şimdi kapacağıma 1 yıl sonra kapayım. Belki bir yıl sonra tamamen tedavisi ya da aşısı bulunmasa da bugüne göre daha etkin önlemler alınabilir.

@himmet dayi, iyi ama eğer hastanenin bir faydası yoksa, neden batıdaki sağlık hizmeti koşulları daha iyi olduğu için ölüm oranları orada daha düşük deniyor?
sonuçta insanoğlu bu virüs hakkında halen yeterli bilgiye sahip değil, o yüzden ne desek boş.

yani cok mantiksiz gercekten. domuz gribini dusun, ilk hastalanan insanlar öldü yok yere, birkac ay sonra tedavisi kesfedildi ve artik kimse domuz gribinden ölmüyor. siradan bir seye donustu domuz gribi olmak ayakta gecirenler bile var. ahah ama teoriye iyi guldum :))

ha bi de batidaki ölüm oraninin dusuklugu yayginligiyla ve etkinligiyle de alakali olabilir saglik kosullarindan cok. saglik kosullari tabii ki daha iyi batida ama maruziyet cindeki kadar olmadigi surece ölüm oraninin cindeki kadar olmasini zaten bekleyemeyiz.

@cureforlove, virüs epey ağrılı sancılı öldürüyor okuduğum kadarıyla. tabi yine de toplumsal vahşetten evladır.

şaka yapmıyorum,

"doktorlar tüm dünyaya yayılacak diyor:" kısmını okuduğum an içime sevinç doldu

inşallah kimsenin bana yardım edemeyeceği şekilde kaparım virüsü

ilk 1-2 gün şiddetli olur. sonra hafifler merak etme. 1 haftaya bi şeyin kalmaz. hamlamışssın.

Hamlamışsın +1

5-7 gün.

Şu sayfayı oku.

www.agirsaglam.com

kilo almak için kaç kalori alman gerektiğini, bunun ne kadarını proteinden ne kadarını kabonhidrattan, ne kadarını yağdan alman gerektiğini hesapla.

Telefonuna FatSecret uygulamasını kur. Bilgilerini ve günlük öğünlük yediklerini yaz. Hangi makroların açık kaldığını gör. O açığı kapatacak şekilde beslenme rutinini yeniden düzenle.

Protein tozu alayım mı diye sormakla bir yere varamazsın.

yazdıklarınla kilo alamazsın ama kilo almaktan ve spor salonuna gitmekten daha mantıklı

et/balık/tavuk da yemen lazım ama salon aleti kullanmıyorsan fazla protein de gerekmez
40a doğru göbek yapmak istemiyorsan tatlı vs. abanma yemeklerden sonra
spordan önce gerektiği kadar karb.lı beslen

Protein tozuyla alakası yok kilo almanın, yavaş kilo alman ve düzenli gerek yağlanmaman için (daha doğrusu minimum yağ alman için).

protein tozu değil karbonhidrat tozu alacaksın.

www.protein7.com

evet bundan al. benim arkadaşım 15 kilo aldı 3 ayda.

eğer temiz ve güvenilir bir yerse bence hiç uğraşma.

hiç ugrasma kardesım. sen bunları evde yapsak 20 tl tutar. evde yapılan yemek çok kişi olunca maliyeti düşer.

Bir sefer yapıp 4-5 için yersen daha ucuza gelir. 10 liralık nohutun 600-700 gramını pişirsen 7 lira diyelim. Yağı, salçası, soğanı ve tuzu ile 10 lira eder. Çok rahat 5 öğün çıkar. Bi de yanına yarım kilo bulgur, bi kase yoğurt olsa bence 25-30 lira civarında edecektir en az 5 öğün bedeli. Ki 700 gram nohut 5 tabakla da bitmez. Bayarsın diye 5 öğün diyorum.

4-5 öğün yersen*

evde yemek maliyet açısından dışarıya göre sözü bile edilemeyecek kadar karlı. örneğin 100 liralık pazar alışverişi seni 1 hafta idare eder. ama dışarda onu 1 günde eritirsin.
pirinç pilavı uzun zaman beklemez tadı kaçar. ikinci defa ısıtayım desen çok zahmetli tüpte ısınmaz kurur. benmari usulü ısıtırsın uğraştırır. fırını düşük dereceye alıp ısıtırsın o da olur. makarna da öyle ama bazı yemekleri ısıt ısıt ye. örneğin kuru fasulye yap 3 gün ye. durdukça tadı güzelleşir. bazen teyzeler yaprak sarıp satıyor. onları keşfet pişir at dolaba 1 hafta ye.
daha acemiysen yemek konusunda evde yaptğını hiç sevmez sürekli dışarda yemek istersin ama zamanla evdekinin tadı da çok hoşuna gider.

benim düşüncem tamamen dışarı bağımlı kalma arada kendinde yap.

maliyete sürekli dışarda yemek yemenin uzun vadede oluşturacağı sağlık sorunlarını da ekleyin bence.

pazar günü 3-4 günlük yemek yapabilirsiniz. kalan günlerde dışardan çözebilirsiniz. ortalama yakalamış olursunuz.

@phoebe hocam dışardaki dediğim de ev yemeği zaten. Kadınlar yapıyor ve sulu yemek+pilav+cacık şeklinde oluyor. Sağlık probleminden kasıt kalitesiz kullanılacak malzemeler mi?

bu konuda bir iki cümle söylemek artık hakkım diyorum :D

tek kişilik yemek yapmak başlı başına zor.

Günü birlik yapsan verdiğin emeğe değmez,
3 günlük yapsan hem 3. gün aynı yemeği yemek istemezsin hem de yemek 3. gününe gelmiş olur.

malzemeleri azıcık azıcık alman lazım. 1 yada 2 yemek yapacak kadar malzeme alman da daha sık dışarı çıkman anlamına gelir. pazardan alacaksan adamlar az vermek istemez, sıkıntı, süpermarketten alman gerekir. 1 kişilik yemek yaptığın için az malzeme kullanacaksın, çoğu kez az malzeme satın alamayacağın için dolapta bir şeyler pörsüyecek.

malzemeleri alacaksın, taşıyacaksın, hazırlayacaksın, pişireceksin, bulaşıkları yıkayacaksın, bulaşıkları yeniden rafa koyacaksın. bunların hepsi = ZAMAN. artı bir de yorgun argın eve geldiysen yemek yapma kolay bir şey değil. hele aç karna hiç yapamazsın. basit gibi geliyor değil mi ? sırf burası için bile 10 tl verilir yani.

kimi bulaşıkları elde yıkaman gerekecek, aksi takdirde her gün bulaşık makinasını daha dolmadan çalıştırman gerekir. kesme tahtasını, bıçağını vs. hep elde yıkarsın her gün.

10 tl'ye iyi fiyat bulmuşsun, eğer yemek yapmak senin için özel bir zevk değilse her akşam gitsen ayda 300 tl yukarıdaki işlerle uğraşmaktan çok çok daha iyi derim ben.

edit: ayrıca evlilik <3

@six packsiz, evde yaparken örneğin tatlı yapacaksın, şekeri az, yağı, tuzu az katıyorsun sağlığını düşünerek. dışarda yapanlar basıyorlar bol bol hepsinden kalitesini bir yana bırak onların derdi pazarlama şeker ne kadar bol olursa tat o kadar iyi hesabıyla ürün çıkarıyorlar. ama sen bunu evinde daha azıyla da ayarlayabiliyorsun. örneğin dün revani yaptım, 4 su bardağa 3,5 su bardağı şekerdi tarifte. ben onu 2'ye indirdim. güzel de olmuş hani. dışarda yeseydik 2 katını yemiş olacaktık.

Hiç uğraşma hafız. Doğraması pişirmesi bulaşığı vs. Ye geç dışarıda.

bu fiyata yemek yapan yerde kullanılan yağlar sıkıntılıdır muhtemelen. örneğin pilava margarin konulur genelde. ya da kızartmada palm yağı vs.

tek seferlik yaparsanız zarar ediyorsunuz, 2-3 günlük yapınca kara geçebilirsiniz ama aynı şeyi yiyip durmak... :(

her türlü ev daha ucuz ama onun için de aynı şeyi yemen lazım sürekli çünkü sen bir yemeği tek öğünlük yapamazsın yaparsın da bi anlamı olmaz. baal demiş 4-5 öğün yersin ucuza gelir ama orada biraz daha fazla çıkar cebinden bu sayede her gün farklı yemek yiyebilirsin vaktin de sana kalır. ha temizlik ve kalite bekleme tabii.

akrabamızın otelleri var kızartma yağlarını satıyorlar, toplu yemek yapan yerlere.

arkadaşlar aynı yemeği defalarca yemekten söz etmedim elbette. örneğin kuru fasulye yaptınız o akşam yediniz ertesi gün dışarda yiyin. bunun gibi bozulmayacak türde yemekler yapıp atabilirsiniz. sürekli dışarda yemekten iyidir. örneğin yaprak sarması kolay bozulmaz.

mercimek çorbası...dışarda mercimek çorbası 10 lira.

Herkes ortada gibi. Dur bakaım düşünelim biraz :)

keyfiniz yerindeyse evde yapin. yorgunsaniz zamaniniz azsa o sokaktaki joker gibi dursun. onu da tuketmeyin birden.

pilav gayet de 3 gun ustuste yenebiliyor. biraz su serpmek gerekiyor sadece isitirken. makarna zaten kolay ve arada bir mutlaka kendi sosunuzu yapmak isteyeceksiniz.

evde yemek yapin yani ozetle.

Bemcd dışardan yiyin. Ucuz bi yerdr dr yaşıyorsanız maliyeti kesünlikle daha iyi. Biz 2 kişiyiz. Yüzde 90 oranında dışarda yeriz. Baya güzel yemekleri 2 kişi 30 40 lira arası öderiz. İçecek çay vs her şey dahil. Evde bazen yrmek yapalım deriz. Manava girip çıkmamız en az 20 lira. Az biraz et al 20 lira. Bunu pişir, yıka uğraş. Dışarısı daha iyi.

Ek olarak eğer bi yemek yapıp 3 gün yiyrbilirim diyorsan o zaman evde yap. Geçemn sene tek iken yapıyordum bi tava 3 gün yiyordum. Daha az maliyetli oluyırdu.

İyi de niye sadece ya sürekli dışarda yiyeceğim, ya da sürekli evde yiyeceğim der gibi düşünüyorsun ki? Bazen dışarda yenir, bazen evde yapılır. Sanki bir kere evde yapmaya başlayınca dışarda yiyemiyormuşsun gibi konuşmuşsun.

Ayrıca 10 liraya yemek olmaz. Çok maddi sıkıntı çekmiyorsan 10 liralık yemeği her gün yememeni tavsiye ederim.

@synesthesia Aslında şöyle. Normal menü fiyatı 14 tl ancak ben anlaşma yaparsam 10 tl oluyor. Yani anlaşırsam 15 günlük peşin veriyorum öyle yemek alıyorum v.s.

İnsanlar da salak olmasın, dolduruşa gelmesin ozaman. Seni tanıyıp kendi fikirlerini edinmektense onun dolduruşuyla yetinenlerden zaten ne arkadaş olur ne de başka bişey. Sıkma canını boşver.

Elemanla konuş hakkında böyle dediler de..

bu maldan kurtulmanın tek yolu konusmak.

@megoloman hocam haklisin da herkesten nefret eder oldum öyle yapınca da. Kendisiyle bikac kere konuştum embesilce cevaplar veriyor konuşarak çözemedim

Kafes dövüşüne çağırmak +1

kendisiyle konustuysaniz, ve halledemediyseniz, ik ya ya da mudurune cikmanizi tavsiye ederim. cunku gercekten cok sacma bir hareket. herkes haddini bilsin.
edit: amir dinlemiyor yazmissiniz. o zaman is arayin valla.

kimse haddini bildirmiyorsa ben o ortamdan mumkun oldugunca hizli uzaklasmaya bakardim. is arardim bulur bulmaz da giderdim. patronu babasi vs. soz geciremiyorsa daha ne yapabilirsin ki yani? dovus secenegini mubalaga olsun diye yazdigini varsayiyorum :)

Senin hakkında bir şeyler söylüyorsa alır karşına konuşursun hayırdır diye. Anlamıyorsa üstlere söylersin. Yine olmuyorsa Sen mesafe koyup işini yap, çok takılma. İnsanlar da biliyordur herhalde senin nasıl biri olduğunu. İftira, hakaret gibi ciddi bi şeyler varsa kanıt bulmaya çalış lazım olur.

Hemen herşeyi denedim şaka gibi ortam yılışık kızlara herkes göz yumuyor amirler dahil. Benim gibi yalakalık etmeyenler dışlanıyor.

Aynı durumdaydım.şekeri azaltıp ev yoğurdunu her akşam tüketerek ve haftada iki gün ikişer diş çiğ sarımsak yiyerek çözdüm. Yılda 3 defa süründüren grip dahil hepsi hayatımdan çıkıp gitti.

Bir süredir Uz. Dr. Filiz Gökaslan'ın instagram hesabını takip ediyorum.Kendisi çocuk doktoru aslında ama herkese hitap edecek önerilerde bulunuyor. Hastalık öncesi önlem almak adına da bazı önerileri var. Ben mantıklı bulup uygulamaya başladım. Açıkçası bu sene ilaç kullanmamı gerektirecek bir hastalık yaşamadım.
İncelemenizi tavsiye ederim.

www.instagram.com

En son ne zaman hasta oldum ya da ilac aldim hatrlamiyorum. Ozellikle yurt disina tasindiktan sonra, son 10 yilda, en hasta oldugum donem "bugun biraz basim agriyor" oldu (bir de bazen sinuzit oluyor). Gozlem ve deneyimlerime gore bagisikligi artiran seyler:

- Stressiz, huzurlu hayat
- Temiz hava
- Kaliteli su, bol ve kaliteli et/balik tuketmek (Turkiye'deki etler saman gibi buradakilerin lezzeti yaninda). Sebze meyvenin az tarim ilacli olmasi
- Sigara kullanmamak
- Alkol kullaniyorum ama bagisikliga etkisi var midir bilmiyorum. "Alkol mikrobu oldurur" diye teselli buluyorum :)
- Spor yapmiyorum ama yaptigim donemlerden biliyorum ki spor ciddi oranda bagisikligi kuvvetlendiriyor
- Gunesi az olan bir ulkede yasadigim icin takviye amacli gunluk D vitamini aliyorum
- Her yil grip asisi oluyorum

Imkanlar sebebiyle bunlarin hepsi mumkun olmayabilir ama dikkat etmekte fayda var.

belki de sebze ağırlıklı beslenmek yeterince sağlıklı değildir.
et tavuk balık yumurta tüketin.
güneş alan odada oturun.

edit: "sağlıklı besleniyoruz aslında, sebze ağırlıklı çoğu zaman. dışardan da çok nadir yemek yeriz."
bu cümle biraz mızmız ve hassas oldugunuzu düşündürdü bana.
dışarıdan nadir yemek yemek ve sebze ağırlıklı yemek ile grip-nezle arasında ilişki yok ki. aksine böyle seçici insanlar daha kolay hasta oluyor.

takviye besinler dışında evi-ortamı bol bol havalandırmak, yatak çarşaflarını düzenli olarak değiştirmek de etkili oluyor.

takviye olarak, her sabah çayınızın içine bir tutam zencefil kökü.

Bagirsak florasi. Onu iyi tutmak lazim. Bitkisel besin agirlikli beslenmek iyi bunun icin. Sebzeyi mama kivamina getirene kadar pisirirseniz, lifli beslenmek disinda ekstra bir iyiligi olmaz. Sebzeyi, yesili cok oldurmeden yemek lazim.

Cok insanla calisan ya da toplu tasima araclarini her gün kullanan insanlarsaniz, grip asisi olun.

Spor cok etkiliyor.

Bir-iki aylik kür yapabilirsiniz kis aylarina girmeden. Prebiyotik kürü gibi.

ben herseyı yaptım. ama hala hasta oluyordum. bende care olarak beta glukan takviyesi almaya basladım. işe yaradı. bence takviye ilac al.

Takviye vitaminlerin hastalık döneminde kullanılınca virüsü/bakteriyi, neyse artık adı beslediğini ve hastalığı uzatabildiğini duymuştum. Ne kadar doğru bilmiyorum.

probiyotik, prebiyotik ve spor. 3-4 aydır haftada yaklaşık üç gün az kardiyo, üstüne yüzüyorum. çok iyi geldi.

bunyeye gore degisir. ben hicbir seye dikkat etmiyorum diyebilirim.

sigara iciyorum gunde 3-5 tane.
alkol haftada 2-3 kere
susamadigim surece asla su icmiyorum. zorla su icmenin zararli olduguna inaniyorum.
et sevmiyorum dolayisiyla pek yemiyorum
temizlik hastasi degilim, yani oyle eve girince ellerini yikamaya kosan bir insan degilim.
stres ise hayatimdaki en buyuk problem.

cok acili yiyorum. acidan kastim biber ama baya boyle yag limon dokup yerim kahvaltida, o derece. yag demisken zeytinyagi cok tuketiyorum.

sut yumurta yogurt aman aman tukettigim seyler degiller.

burnum sadece aci biber yiyince akiyor. sadece bozagima bisi takilinca oksuruyorum. basimin agrimasi sadece yorgunluktan uykusuzluktan veya hangoverdan oluyor. grip olmayali sanirim 3-5 sene oluyor.

36 yasindayim. bi massalahinizi alirim :P

Fiyatına yorum yapamam ama yaşına göre kilometresi o kadar da fazla değil bence.

Yetkili bayinin satması avantaj, hatasız olması iyi, km yaşına göre bi tık fazla, 80-90 bin olmalı 4 yaş için ama önemli değil.

Fiyat emsallerine göre normalse alınır.

goral in arabalari iyi oluyor. ama piyasanin biraz uzerinde satiyorlar

Dizel araç için kilometre bu civarda normal sayılılabilir. Göral gibi yerler genelde kiralık şekilde kullanılmış araç satarlar. Kamuda veya şirketlerde kullanılmış ve 3-4 yıllık kullanım ömrünü bitirmiş araçları görürsünüz. Avantajı ekspertizi doğrudur, bölgesel al-satçı veya galericiler gibi çakallık çıkma olasılığı düşüktür. Dezavantajı kiralık araçların nasıl kullanıldığını kestirmek zor olur.

4 yaşında, 128.000 kilometrede dizel bir araç beni üzer mi, canımızı sıkar mı peki?

Fransız dizel motorları gayet sorunsuz ve yakıt tüketimleri de gayet iyi bence. Ben Peugeot alırken son düşüneceğim şey motoru olurdu sanırım. Daha düşük kilometrede aynı temizlikte aracı en fazla 5-6 bin fazlaya bulabiliyorsanız düşük kilometre mantıklı, aksi halde ben bunu alırdım.

Motoru sıkıntı olmaz, bir ihtimal otomatik şanzıman sıkıntı çıkarabilir. Araçta kullanılan şanzıman hakkında bilgi toplamak lazım.

off bunun haşatı çıkmıştır. 3 yıllık dizel araç bu kilometredeyse kesin kiralıktır. hadi araç sorunsuz olsun..yüzlerce, binlerce kişinin bindiği kimbilir içinde ne maceralar yaptığı arabaya binebilecek misin, aileni sevdiklerini gönül rahatlığıyla bindirebilecek misin?

alınmaz.

Bu tip bu kasa araçtan kiralık olmaz kolay kolay, ne çalışana verilecek bir tipi var ne de yöneticiye.

Kiralık olsa kesin bir kaç parça boya olurdu, değişen olmasa bile. Malum kiralık araçların nasıl kullanıldığı belli.

Boya bile yoksa bu araç sahibi tarafından kullanılmıştır, biraz fazla şehir dışı yapmış ya da iş icabı sık sık farklı şehirlere giden bir kullanıcı profili var.

Şanzıman hakkında yorum ve fikir alın forumlardan.

Ben almazdım.
Hem konya’dan araba almam
Hem de 130 bin km yapmış aracın nokta hatasız olması bana imkansız geliyor.
Kilometreye bakılırsa şirket aracıymış. Yılda 25 bin kilometre iddialı bir rakam.
Kesinlikle eski sahibini sorgula. (Şahıs mı şirket mi kiralık mı)
Konya’da başka bir pejo bayii varsa mutlaka oraya da ekspertize sok. Vereceğin para 400-500 TL.
Kimse yoğurdum ekşi demez.

araç konya'da değil yahu ankara'nın göbeğinde.

konya nereden çıktı?

130 135bin tlye daha az kmli 2008 bulursunuz. Peugeot 2008 kullananlar gurubu var facebook'ta oraya göz atin ilanlar oluyor. Ben 130bin paramı 125bin kmdeki araca vermezdim. Ki ben de 2008 kullanıyorum sıfır almıştım 2015te. 5 bin filan daha çıksanız 130 135e pazarlikla 50binde 40binde araclar var degmez. Kullandığım icin biliyorum alt takim masraf çıkarabilir. Degismesi gereken parcalar olabilir.

yarı otomatikten uzak dur. bir ki sene ileri versiyonunda tam otomatik aisin olabilir.

peugeot'un bu dönem araçlarında adblue ve eolys katkıları var emisyon düşürmek için. arkadan vurmazlarsa eolys sıvısı ömürlüktür (yine de seviyesini kontrol ettirmekte fayda var). adblue'yu ise kendin doldurmalısın uyarı çıkmadan. dibine kadar kullanırsan enjektör, boru ve adblue pompası masrafı (pompa genelde tankla gelir) sana girer. sürekli yağlanan triger kayışı var diye biliyorum bu arabada. motor yağ seviyesini kontrol ettir. triger kayışı değişim periyodu 180 bin km civarı olması lazım.

peugeot dizel motorları çok kurumlanmaz (eolys sayesinde özellikle) ama bence şehir içinde sık dur kalklı kullanacaksan dizel gereksiz.

illa 2008 istiyorsan 1.2 turbo benzin almanı tavsiye ederim. peugeot teknik bültenleri 0w30 yeni nesil yağ kullanıyor. bunun da kullanıldığına emin ol.

not: konya'da özkaymak da peugeot bayiliği yapıyor artık.

125bin cok bir km degil hocam. Hele de dizel icin. Dizel motorlar daha uzun omurludur, 125bin dizel icin cok bir km degil. Ben bu km yi sikinti yapmazdim fiyati da ona goreyse.
Yani araba kafaniza yattiysa bu km ye gore de fiyato normalse alin derim temiz ise.
Milletin abartmasina bakmayin Offf bunun hasayi cikmis hosag olmustur bu mahvolmustur falan. Araba bakarken hep boyle korkuturlar adami.
Arabayi alacaksaniz ekspertiz disinda servise de goturup baktirin motoruna, sorun cikmazsa alin.
Hor kullanizlmazsa dizel motorun omru 500-600bin rahat var. Benzinli motor daha kisa omurludur.

He ben sahsen yari otomatik arabaya yanasmam ama motor konusunda ben cekinmezdim, servise gosterirdim ama.

Biraz bakındım aynı paket, aynı model araçları filitreleyip. Ortalama 130 bin liraya 50-80 bin km lerde var araçlar.

Fiyat avantajı olmayacaksa bu km almaya gerek yok bence, 128 bin km motor ömrü açısından hiç önemli değil ama bunu ileride satacaksınız da, fiyat avantajı yoksa yüksek km almaya gerek yok.

Bir kaç cevapta otomatik - yarı otomatik konusunda yazılanları okuyunca yanlış bilgiler olduğu kanısına vardım.

Yeni nesil arabalarda tam otomatik (tork konvertörlü) şanzıma yok denecek kadar artık, her markada robotlaştırılmış şanzıman var.

Çünkü tork konvertörlü şanzıman aşırı yakıt tüketimi yaptırıyor, bunun aksine robotlaştırılmış şanzıman insandan bile daha iyi yakıt tüketimleri yakalayabiliyor.

Çok ekstrem modellerde, 5-6 bin cc motorlu, 2-3 tonluk premium lüks arabalarda kullanılıyor olabilir.

Tuhaf bir şekilde hyundai getz, kia ceed, bazı astra modellerinde de vardı yakın zamana kadar. Sanırım zamanında üretilip stokta bulunan şanzımanların değerlendirilmesi için varlar.

am'den fm'e vs geçmeyi denediniz mi? karışmış olabilir kurcalarken.

denedim zaten fm'den deniyorum ama yok saçma sapan 2-3 tane kanal var. :(

İstediğiniz kanalları manuel bulup tuşlara basılı tutarak kaydedin.

Otomatik arama sağlıklı çalışmıyorsa çekim gücü zayıftır, anten kablosu çıkmış ya da kopmuş olabilir.

Bulundugun yer sikintili olabilir. Bazi bolgelerde benim de cekmiyor, 3 farkli arabayla denedim ucu de ayni.

anten arızalı olabilir

şimdi siz önce köpek küçük. 1 yaşında pedi alacaksınız göstererek dışarı koyacaksınız oraya yaptıracaksın agacın altına mesela. sonra o pedin dısarda oldugunu gorecek çişi gelince dısarı cıkmak isteyecek bu kadar... :)

Günde iki defa ve 12 saat arayla ama mutlaka aynı saatlerde dışarı çıkarıp gezdir. Kısa süre içinde istediğin sonucu alırsın. Köpekler insanlar gibi değildir. Bulundukları ortama pislemeyi sevmezler.
6 aylığı aşınca iki gezdirmeyi arasını günden güne kapatarak günde 1 e indir. Evde tasmasız, gezdiğinde mutlaka tasmalı bulundurup, evde tasmayı ulaşabileceği bir yere koyarsan, acil durumlarda tasmayı sana getirip çok sıkıştım diyecektir.

Köpeği hangi yaşta olursa olsun 2 kez çıkartmanızı öneririm. Sabah az vaktiniz varsa 15 dakika çıkarın ama yine de çıkarın. İleri yaşlarda tutamayabilir çünkü.

Ayrıca evde sıkılıp yanlış davranış geliştirmemesi için de önemli 2 kez dışarı çıkması.

Yaşı çok küçük, muhtemelen o da ayağı toprağa basınca daha rahat gideriyor ihtiyacını ama bu yaşta uzun süre tutamadığından pede de gidiyor. Anlattığınız kadarıyla bir sorun yok. Bir yaşına doğru hep aynı saatte evden çıkartın ve başlarda pedi de onun gözü önünde dışarı taşıyın. Büyük ırklarda 1.5 yaş, küçüklerde 1 yaş sonrası fiziksel gelişim ya çok yavaşlıyor ya da duruyor. O raddeye geldiğinde zaten tutabilecek.

o kadar ciddi.
para akıp gidiyor resmen.

yasanir elbette, ama elleri siki olmali ve iyi planlama yapmalari gerekir. Tasinmasalar, mumkunse ayni maasa tasrada kalsalar daha iyi. neden Istanbul'a geliyorlar?

rahat yasarlar

yaşanır da sadece yaşanır yani. pek para biriktirilmez, allah korusun sağlıkla ilgili ekstra harcama vs çıkarsa zor duruma düşülür.

ama mesela aileleri zengindir, gerektiği durumda arka çıkabilecek birilerine güveniyorlardır. o zaman sorun yok.

3 kişi mi 7500 tl ile geçinecek yoksa eşinin de maaşı var mı? Bu önemli.

Çocuk dediğin zaten maaşının yarısını götürüyor. Ben zorlanırdım.

Yasanir ama epey sikintili olur. O civarlarda yasamak icin kira+fatura bi 3500'u cikar bi kere. Kaldi 4000. mutfak masraflari, cocugun giderleri vb... Para gercekten su gibi gidiyor istanbul'da. Disari cikilmayacaksa falan belki idare edilebilir ama o kadar.

Araba da varsa biraz zor. Toplu tasimayla gidilip, harcamalara dikkat edilirse olur.

Cocuk kucukse yine iyi ama okula vs gidiyorsa hepten zor.

Tek başıma o paraya anca geçiniyorum. Kira yok, fatura yok ona rağmen anca geçiniyorum. Lüks harcamam da yok. Biraz giyineyim biraz yiyeyim diyince hemen bitiyor. Haftasonlaeı dışarı bile çıkmam. Geçen gün ağlayasım geldi ben böyleysem millet çoluk çocukla nasıl geçiniyor diye. Yani geçinirler yine elbet atıyorum ben kıyafet alıyorum onlar almazlar. Ucu ucuna anca olur.

Kira vermiyorsa, çocuk da devlet okuluna gidiyorsa yaşanabilir. Sadece yaşanır ama.
Ve evet durum çok ciddi.

geçinemez net. istanbulda her adımın para. yaşam alanının daraltman lazım.

eğer borçları yoksa (borçsuz insan yok ama)

kira 2500
mutfak (cocuk dahil ) 1250
faturalar (en iyi ihtimal) 750
harcama esktra (dışarda yemek, kıyafet vb) 800
araba varsa yakıt ve masraflar 1000

böyle yaşarlarsa yaşayabilirler

7500 net ise bahsedilen muhitlerde ucu ucuna yasarlar o da cocuk devlete giderse ve borclari yok ise buyuk bir harcama cikarsa patlarlar. metropollerde kari koca calismak lazim artik tutunabilmek icin eger eger bireylerden birinin maasi cok cok iyi degilse.

bahsettiğiniz semtlerde bu gelirle yasamak cok zor. kiranın daha uygun olduğu bölgelerde yasayıp her gün toplu taşıma çilesi çekilerek olabilir.

yasanmaz.

biz ( anne-baba ve 2 yasinda bebe) 9.000 ile beceremedik ki 3 sene oncesi dolar henuz 3 tl idi.

ustelik ev kira degilken, araba ve benzin sirketten olmasina ragmen. her ay basabas yada ekstra bir masraf cikinca eksiye dustuk.

7500 ile sikinti yasamalari muhtemel, yasanmaz mi? yasanir. ama surekli bir kisma, gitmeme, yapmama, idare etme durumu ile.

tek maaş mı var?
15.000 gelir olursa ancak.

evet, o kadar ciddi.

Bu sorunun bi cevabı yok. Fark ettiysen herkes farklı bi cevap vermiş. Yaşam standardına, çocuğunu nasıl yetiştirmek istediğine bagli. Söyle örnek vereyim Benim 5000tl maaş alan bekar arkadaşım vardı Maltepe’de oturuyodu ve yetmiyor diyodu iyi bir geçişle 10bin lira alıyor suan. Beşiktaş’ta oturuyor ve yine geçiremiyorum diyor.

Umarım anlatabilmişimdir.

Kıt kanaat

Kilometresi biraz fazla tabii ama bu fiyatlara anca bu olur. Otomatik vites ve kilometresi nedeniyle mekanik arızalara davetiye çıkarıyor gibi. Masrafı olur yani.

kullanmadım. 3bin motor ve pejonun tutmayan kasası. tr şartları için mantıksız.

Eski tip 3000 motor bir aracın yakıt tüketimini hayal bile edemiyorum. Fabrika verisi 14.4 olan bir araç, lpg ile 20 litrelerde geziyordur diye düşünüyorum. Tüketimini ve lpg uyumunu iyi araştırın.

Peugeot'nun son 3-4 senede cikardigi kasalari bi kenara koyun, ben olsam kalanina bulasmazdim. Onun haricinde arac 321.000 km'de ve 'hatasiz, boyasiz" oyle mi? Bir de arac 3000 motor. Bunun yakit ve diger giderleriyle krediye girip sifir arac alinir net.

lpgli ve boyasız olması ilgimi çekti benimde.

araba galeriden farkındasın değil mi?
galericiler arabayı komple boyar sonra da boyasız diye satar.
şanzımanı eski tip, yarı otomatik olması da sorunlara davetiye çıkarır yaşı itibariyle.

@fire, 321.000 km'lik bir aracin boyasiz olmasi hemen hemen imkansiz bir durum. Arac isinden ne duzeyde anliyorsunuz bilmiyorum ama ikinci el otomotiv sektorunde dolandiricilik cok fazla. Bu surecte yaninizda bu isten anlayan birileri mutlaka olsun. Yoksa darmadagin olup sonradan toparlanmis pert bir araca para vermeniz olasi.

@msb yok daha önce alım satım yapmışlığım kazığımı yemişliğim var iyi bir ekspertiz yaptırmadan almam zaten, temiz ve bakımlıysa km çok önemli değil benim için, boyada da yoksa gerçekten ancak o zaman alırım zaten. Bu piyasa için f/p açısından makul.

bu km'de bir araç hemde peugeot alınır mı ya :/

parçasını bulmakta çok çok zorlanırsın. parçadan kastım fren balatası, diski gibi çerez şeyler değil tabi. debriyaj, şanzıman sistemi parçalarından bahsediyorum. muhtemelen çoğu arızası kara düzen idarelik tamir edilmiştir.

1- resmi çalışma saatleri kurumdan kuruma değişir. 8.5 - 5.5 , 9-6, 8-5 gibi.
2- 40 saattir.
3- öğle arası kurumlarda genelde 1 saattir ama yarım saat olan kurumlarda vardır.
4- öğle arası çalışma saatine dahil edilmez.

- tek bir saat yok. şehire, kuruma, kurum içindeki birime göre bile değişebilir.
- haftalık çalışma saati 40, bu her memur için sabit. öğle arası buna dahil değil o yüzden 9-5 çalışan bir memurun öğle arası yok demektir.

kurumdan kuruma şehirden şehire değişir. 9 5 yok. 8 5tir o. aydın 8.5 5.5 saatleri arasında çalışır ankara 8 5. öğle araları 1 saattir.

Saat falan hikaye hocam, 8-5 olan yerde geç geliyor erken gidiyor adam kimse de (ne yönetici ne oraya gelen vatandaş) bir şey demiyor.

CİMER'e şikayet ediyorsun uyardık daha yapmayacaklar diyorlar, bakıyorsun yine aynı.

kuruma göre değişir, 9-5 olup öğle yemeği saati mesaiye dahil olan yerler de var.

1.) ohal ilan edilmesin diye resmi olarak 18 bin olarak açıklandığı iddia ediliyor, ki büyük ihtimalle doğrudur. çeşitli metodolojiler kullanarak yapılan hesaplamalara göre en az 45 bin kişi öldü.

2.) 18 bin sayısı doğru olsaydı dediğinizde haklıydınız ancak 45 bin civarı ise, ciddi hasar alan her 2 binadan birinde en az 1 kişi ölmüş demektir. ayrıca videolardan izlediğim kadarıyla binalarda çökme, yan yatma olmuş genelde. yani o binaların hepsi tam manasıyla yerle bir olmamış, bu durum da enkaz altında kalıp da ölen kişi sayısını azaltmıştır.

@tabiri

1) anladım

2) 45 bin olduğunu düşünsek, çökmelerin çoğu yan yatma olsa bile çöken her 3 binada toplam 1 kişi ölmüş. Bu insanların tamamına yakını deprem eğitimi almamış kişilerdi ve binaların çoğu kötüydü. Her 3 binada toplam 1 kişi ölmesi denklemi bize şunu veriyor. Örneğin çöken 1 binada 30 kişi ölmüşse, o bölgedeki diğer 89 çöken binada kimse ölmemiş. Şaşırdığım şey de bu.

Tüm dünyada benzerdir belki bu oranlar. Türkiye daha bile kötü olabilir hatta. Ama afetin sarsıcılığına kıyasla hayatta kalım oranı çok yüksek. (sakatlık vs saymıyorum) Merakımın sebebini belki teknik bilgiler daha iyi açıklar. Demek ki çöken binada hayatta kalma oranı yüksek. Boşluk çok fazla oluyor ve insanların %90 ı boşluklara sığınıp kurtuluyorlar gibi bir durum mu var acaba, masa altı vs?
Beton her şeyi yerle bir eder ve çok az insan kurtulur diye düşünmüştüm.

@rosey

ben en iyi ihtimali yazdım, ki sadece gölcükte 35 bin kişi öldüğü söyleniyor. diğer ilçeleri ve şehirleri de eklediğinizde 100 bine yakın bir sayıya ulaşıyor. pek çok gazete ve haber sitesi 100 bin civarı kişinin öldüğünü yazdı, o 45 -50 bin kişi en iyi ihtimal, minimum kişi sayısı yani. bu durumda bina - ölen kişi sayısı da gayet mantıklı bir orana ulaşıyor.

@

133 bin çöken binadan 20 bini zemine doğru dikey anlamda çökme olduğunu varsayalım (ya da bu sayıyı biliyor muyuz?) bir binada ortalama 20 kişi ölse 400 bin kişi ölse buna şaşırmazdım. Çökmenin öldürücülük etkisinin azlığına şaşırıyorum. Ortalama neden bir binada 20 kişi ölme tahmini yapıyorum çünkü İnsanlar çok boşluk bulamamıştır gece 3 te panik halinde, zaten herkes evinde oluyor ve uyuyor o saatte. İnsanların nasıl kurtulduğunu merak ediyorum. Masanın altına giriyorlar ve üst katlardaki binlerce tonluk kütle nasıl zeminde boşluk bırakıyor yerle bir etmiyor? Kurtulanlar nasıl saklandı da kurtuldu. Çünkü maruz kalan insanların %90'ı ya da %99 u ölmedi.

sayı 18 bine ulaştığı andan itibaren daha ölü sayısı artışı olmadı sana o kadar deyim.
gerçek sayının 45 bin civarı olduğu o zamanda konuşuluyordu.

1) Bir sürü istatistiki gubidik yaptılar, yoksa sayı hakikaten +45bin
2) Bu gubidiklerin başında hasarlı yapıdan çıkan ve hastaneye vardıktan sonro ölenler de depremden ölmemiş sayılıyor. Ağır hasarlı binalardan çıkan ve yaşayan insanlar oldu, çok şükür. Yani 133bin yapı çökmedi.

---doktor değilim cevabım saçma anlamsız ve bilim dışıdır-----

bu hastalığın zatüreye çevirme ihtimali var. antibiyotik kullanmak faydalı olabilir.

Doktor degilim ama kronik bronsit hastasiydim bi aralar.

Bronsit virüse bagli degil iltihaplanma sonucu olusmustur. Bu yuzden antibiyotik doktorlar tarafindan verilir.

Bunun yanında bugu, gargara, sicak icecekler, buhar, sıcak dus vb seyler iyi gelebilir ama gecirmez.

geçmez

yok

haklılık payları kısmen var.mesela deniz bok kokuyor buna kimse itiraz etmez.Yine belediyecilik anlamında malesef çok iyi olduğunu söyleyemem

not:chpspor

Konak,Alsancak civarında kaldırımlarda kirin rengini, yapış yapışlığını açıkça görebilirsiniz. O kısmı ve bazı semtlerde koku konusu doğru.vatandaş da normalleştirmiş sanırım. Konak kemeraltındaki mekanların önü falan leş gibi ama bütün mekanlar dolu . Pislik manzarasıyla rahat rahat yiyip içiyor herkes.en azından geçen sene ben oradayken böyleydi.yeni başkan döneminde bir şey değişti mi bilmiyorum.

konak, eminönü gibi bir yer. herkes orada, mültecisi, turisti, alışverişe geleni temiz değil ve oradaki insanlar da pek güvenilir değil. gitmemek için özel çaba harcarım. bence her büyük şehirde olduğu gibi pis yerler var ama akp'liler bunu abartmayı seviyorlar tabii ki.

%90'ı uydurma. Bi kere deniz kokmuyor :) 24 yıldır bu şehirde yaşıyorum. Hemen her semtine de girdim çıktım. Denizin koktuğu bir yalan. Mesela kordonda yürürken spesifik bir noktada koku var, ama o nokta hani toplasan 10 metre karelik bir alanı kapsıyor. Onun dışında yıllardır bi kere almadım şu denizin pis kokusunu ne hikmetse..

Sokaklar da pis değil. Arkadaş Alsancak'ta, Konak'ta yerlere pislikler yapışmış yazmış ama neresi acaba ben niye hiç görmedim yıllar boyunca. Hani anlık olarak belki pis olduğu oluyodur çünkü Alsancak eğlence mekanlarının olduğu yerler, pislenmeye müsait. Ama kronik bir sorun yok.

Kemeraltı dağınık evet, orasıyla ilgili eleştirilere hak verebilirim ama Tunç Soyer başkanın en büyük projelerinden biri orayı ıslah etmek.

Yav onlarca yıldır İstanbul'u, Ankara'yı görüyoruz. Oralardan daha pis ya da bakımsız değil. Belediyecilik olarak da bence daha iyi. Aziz Kocaoğlu'na yıllardır çok sövüldü ama ben kötü bir başkan olduğunu düşünmüyorum asla. Tunç Soyer baya baya iyi başladı neredeyse geçen 1 yılda.

Ha mesela eleştirdiğim noktalar yok değil. Ulaşımda kritik otobüs hatlarının kaldırılıp raylı ulaşıma özendirilmesi çok kötü bir tercih değil ama şu an onu kaldıracak altyapı yok. Ama bunlar giderilebilecek şeyler. Onun dışında yok su yokmuş yok pismiş deniz kokuyomuş vs ben 24 yılda açıkçası çok bariz bir pislikle kokuyla karşılaşmadım. Ha sular arada bir kesiliyor, yılda bir büyük bir kesinti oluyor, o da devlet su işleriyle ortak yürütülen bir olay.

Melih Gökçek gören bir Ankaralı'nın, Kadir Topbaş deneyimlemiş bir İstanbullu'nun laf edeceği düzeyde bir sorun yok İzmir'de belediyecilik olarak..

geleli çok olmasa da, anlatıldığı gibi berbat olmasa da, mükemmel de değil. alt yapı sorunu var bana göre, yağmur yağdığında çoğu yer batıyor hala. ulaşım ciddi sorun, otobüsü izbanı zamanında gelmiyor bazı bölgelerde. deniz anlatıldığı gibi leş değil, en azından sahiller değil, koku da almadım hiç.

aslen izmirliyim, aile ziyareti disinda pek gittigim yok artik ama ailemden duyduklarim ve kendi tecrubeme gore belli bir kirlilik soz konusu. inonu caddesinde, konakta alsancakta yolda ucusan cop gordugum cok oldu. belki bunlar gecici seylerdi ama beni en cok sasirtan sey 20-25 yil once ben cocukken olan korfez kokusunun geri gelmis olmasi. korfez eskiden halicin koktugu gibi kokardi. Ahmet Piristina sagolsun atik aritma tesisini yaptirip bu kokuyu tamamen yok etmisti. son iki yildir gittigimde bu koku tekrar geri gelmis durumda hem de yaz/kis. ustelik eskisi gibi sadece konak, alsancak gibi sahil seridinde degil. hatay, buca gibi yerlerde de bu kokuyu aldim. izmirdeki arkadaslarimin soyledigine gore ya aritma tesisinin kapasitesi yeterli gelmiyormus yada tesis tamamen kapatilmis ve kanalizasyon tekrar korfeze akitilmaya baslanmis. bu kismi ne kadar dogru bilmiyorum. ama koku var ve eskisinden daha kotu. bir de en ufak bir yagmur yagdiginda kanalizasyonlarin tasmasi durumu var. sahil yolunda bile bunu gozlemledigim zamanlar oldu.

egeliyim şu an istanbula geldim bence izmir daha temiz. ayrıca izmir yanındaki manisa kadar hükümetten destek bile almıyor. tabiki pis kötü semtleri var ki bu heryer de var. izmirin yapılaşması istanbul gibi çok kötü denizi kokuyor ancak aynısı istanbulda da mevcut. chpnin yıllardır izmirde olmasıda dezavantaj adamcılık bölgecilik hep var. ama bu nüfusa bu kafa yapısına hangi parti gelse durum değişmez.

1 yıl önce istanbul fulya'dan izmir bornova'ya taşınmış biri olarak diyebilirim ki fulya'da çöp tenekesi sorunu yüzünden sokağa bırakılan çöp poşetlerinden sonra bornova bir cennet. fakat izmir'in bazı yerlerinde rüzgar sebebiyle denizden koku geliyor.

Temizlik de kıyas istanbul ya da Ankara olmamalı. İzmir gibi bir şehir den beklenti çiçek bi olması çevremde gördüğüm, haklı da bir temenni. Belediye upraşsa en azından popüler lokasyon ları çiçek gibi yapabilir. Ama bu oy garantisi, ceketimi koysam kazanırım muhabbeti etkiliyor kanımca. İzmire has bir durum da değil bu zihniyet, seçimi fanatik kazanacağını bilen partiler çok da hizmet için kasmıyor

Çok uzun zamandır İzmir'de yaşıyorum. İzmirliler bu tarz konularda ülkedeki en muhafazakar insanlardır. İzmirde Belediyecilik üç aşağı beş yukarı Türkiye ortalaması seviyesinde bana göre. Fakat Dünya şehirleri ile kıyaslanamaz bile
İzmirliler çeri çöpü gecekonduyu pisliği vs görmez, göstersen de görmek istemez
İzmir dediğin Belediyenin de tanıtımlarında kullandığı kadarıyla tüm körfez sahil şeridi, kordon tarafları, bir kaç gram da iç kesim. Geri kalanı tamamen çarpık kentleşme.
Örneğin Alsancak kordon, ne kadar fotojenik. Gir içeri 100 metre Alsancakın arkada sokaklarına Felluce mi burası dersin. Göztepe, gir kordondan 2 arkada sokağa yol yok kaldırım yok. En lüks yerlerinden biri Mavişehir; 250 metre, tren yolunun üst tarafına bir çık ortaçağ'a dönersin varillerde ateş yanıyor başıboş atlar falan geziyor.
İzmir'in %80i ya çarpık kentleşme ya gecekondu. Devasa gökdelenlerin Folkart'ın yanındaki dibindeki apartmanlara bir bak tam Getto
Şu kordon boylarındaki binalar var ya bir de onların arka taraflarına bak
İzmirliler hiçbirini görmez ama tam dışı parlak içi çürük elma
İzmir zaten kendi tanıtımını havaalanından izban'a binip şehri dolaşan misafirlerine çok güzel yapıyor.
Bu arada Diğer şehirlerimiz çok mu matah hayır. Laciverti

Ben de 2,5 ay önce taşındım İstanbul’dan İzmir’e. Ya koku algım çok yok ya da gerçekten bir koku yok. Rahatsız etmedi o durumdan hiç beni. Fakat altyapısı bence gerçekten zayıf. Yağmurda göl oluyor bir çok yer. Gecekondulaşma da çok. İstanbul’a ziyarete gittiğimde artık gözümde büyüyor şehir, tam bir metropole gitmiş gibi hissediyorum. 20 milyon mu artık kaçsa nüfusu, gerçekten o 20 milyonu kaldırabilecek kadar mükemmel bir şehir. Bence iyi yönetiliyor. Ama öyle ama böyle. Politikayla işim yok. İzmir’e iş için geldim, bi de ailemden ayrılıp kendime ait bir hayat kurabilmek için. Yazın belki daha güzel gelecek İzmir. Tatil yerleri elinin altında.

Doğma büyüme İzmirliyim...
İzmir hakikaten pis. Yollar berbat.
Toplu taşıma zayıf.
Yıllarca hep aynı belediyeye oy attık ancak şımardılar iyice...
Deniz kokmuyor, o çok eskidendi.
Araba ile dolaşmayın siniriniz bozulur. Çukurlara girmemek için ralli yapıyoruz.
Kentsel dönüşüm berbat, rantsal dönüşüm olmuş. Düşünün kentsel dönüşüm olan yerde çıkmaz sokak var, hiçbir planalama yapılmamış.
Dağlar ev dolu, gökdelenler ise gittikçe artıyor. Yeşil de gittikçe azalıyor.
Sadece merkez dışındaki sahil kesimlerin doğal güzelliği var, inşallah oralara da sıra gelmez.
Bu şehri çok sevdiğim için gidemiyorum, umarım daha iyi birisi gelir ve güzelleştirir...

buzlukta duran et öldürmez üç haftada. mikrodalgada çözdürün imkan varsa yok olmuyorsa da fırın olabilir. bir süre dışarıda bekletip döküm tava da olabilir

buzlukta 1 sene et duruyor. ne alaka anlamadım?

Buzluktan çıkarıp direkt fırına atarsak nasıl olur diyorum. Dışarda beklet çözülsün gibi bir zaman da yok. Sulanır ve bişeye benzemez mi

Sertleşir

Fırından önce mühürlemen lazım. Donmuş haldeki eti direkt tavada mühürleyebilirsin. Ama dikkat, soğuk eti kızgın yağlı sıcak tavaya atarsan alev alabilir. Yağı ısıt iyice, sonra tavayı kaldır ocaktan, eti koy, sonra ocağa. Standart bir t bone için 2 dakika yeter.

Sonra tavadan al, tuz karabiber ve istiyorsan biberiye vs ile aromalandır. 200 derece önceden ısıtılmış fırına koy. 150ye düşür, 10 dakika fırında kalsın. Bu haliyle medium olur, mid-rare için 7 dakika uygundur.

Saçma sapan işlere gerek yok.
Dolabın altına köy 24 saat çözülür. Dışarı al, marinasyona koy oda sıcaklığına gelsin pişir.
Ya da mikrodalga + tava.
Ya da; ya mikro ya dolapta çözdürme + tava + fırın.

Benim enişte yatak odasındaki yastığının altında saklıyor.

yurtdisindan ornek vereyim. kuzey amerika'da kural kasa, baskalarinin kolaylikla ulasamayacagi bir yerde saklanmasi lazim. bulundugum eyalette insanlar silah delisi, onlarca silahi olan adamlar var eger kasaya sigmaz ise o zaman evin bir odasini kasaya ceviriyorlar (celik kapi, camlara demir, uc-bes kilit, vs.)

sifonun içindeki rezervuarin içinde su geçirmez bir poşetin icinde saklıyor benim enişte.

gündüz kasa, gece yastıgın dibi.

Bulundurma amacı önemli +1

Saldırıya uğrama ihtimaliniz var mı?
Düşmanınız var mı?
Ev müstakil ve korunaksız mı?
Evde çocuk var mı?
Çocuklar kaç yaşında ve silah eğitimleri var mı?

Taşınan bir tabanca ise akşam eve gelince yüksek bir dolaba veya kilitli bir çekmeceye koyulabilir.

Gece saldırıya uğrama korkusu varsa yatak başında bir çekmeceye ya da şifonyer üstüne koyulabilir..

Taşınmayan, sadece bulundurulan bir silahsa zaten kasa da durmalı. Gece saldırı korkusu varsa her gece kasadan çıkartılıp yatak başına alınabilir.

Tavsiyem fişek yatağı dolu halde bulundurmayın, sadece çocuklar değil normal insanlar için de riskli bir yöntem bu.

Evde çocuk varsa silah eğitimi verin ve meraklarını giderin, sık sık uygun yere götürüp uygun ekipman ile atış talimi yaptırın. Böylece asla evdeki silahı kurcalama merakı olmayacak, bir şekilde masada vs unutulan bir silah bulsa da diğer çocukların emniyeti için o silahı nasıl tutup güvenli bir yere kaldıracağını bilecek.

Oyuncak tabancayla bile tetik ve namlu eğitimi için sık sık hatırlatma yapıp pratik yaptırın, bir süre sonra kas hafızası oluşacak ve çocuğun oyuncak tabancada bile tetik disiplinine dikkat ettiğini fark edeceksiniz.

Evet kız çocuklarınıza bile silah eğitimi verin, eşlerinize de.

Yatağının hemen yanında olsa ne yapacaksın, uykulu uykulu silahı bile kuramazsın, emniyetini açamazsın falan. John Wick misin sen?

yatağa mı uzak?

aktif bir tehdit varsa mermiyi namluya verip yastığın altında tut o zaman.

Silahi kullanacaginiz kisi evin icine kadar girmisse zaten vay halinize. Ben olsam evin güvenligini artiririm, silahida kasada saklarim.

4+1 evi al geç hiç düşünme

16 bin geçinmek için fena para değil. 4+1'i alın.

kredinin şöyle bir olayı var, baştan zor gelyor ama seneler içerisinde maaşınız artacak, ama kredi oranı sabit. 2. yıldan sonra falan eliniz rahatlar.

oturmak için ev alıyorsan bir defa alacaksın. ben mesela kesinlikle önü kapalı yerde oturmak istemem zaman zaman çeşitli yerlerde kirada oturdum çok kötü bir his, perdeyi bir açıyorsun önünde koca bir bina. hatta binalar yakınsa perdeyi bile açamıyorsun.

maaşlarınız da az değiil yani 16 bin lira ile çok güzel geçinirsiniz.

ankara da bu fiyatlara ev almak hiç mantıklı değil.

4+1 ve 2+1 yerine metrekare soyleseniz daha iyi olacak :) 4+1 ve buyuk metrekareli evi olan arkadaslarimin cogu temizligi ve isinmasi ile ilgili sorun yasiyor, en buyuk karar sizin, beklentileriniz ve oncelikleriniz neler acaba ? ayrica o para ile arsa filan alip kiraya da cikabilirsiniz

4 odaya neden ihtiyacin var?

2+1 olan net 76 metrekare, 4+1 olan net 200 metrekare.

Aslında 3 oda yeterli (yatak odası, çocuk odası, akademisyen olduğum ve bana ait veremeyeceğim fazla kitabın varlığı nedeniyle çalışma odası ihtiyacı) ama Ankara'da saçma şekilde ya 4-5 odalı büyük evler var ya da 1-2 odalı küçük evler var; 3 odalı ev sayısı yeni evler içinde yok denecek kadar az. Bu nedenle baştan büyük ev alıp 2-3 sene sonra çocuk istediğimizde taşınma faslıyla uğraşmasak mı diye düşündük.

Eğer sıklıkla evinizde kalacak misafiriniz, aile üyeleriniz -anne,kayınvalide gibi- olmayacaksa 2+1 daha mantıklı gibi. 4+1 olan ev diğer evin neredeyse iki katı fiyata sahip. Eğer çalışan bir çiftseniz önemli olan evin konumu, güney/kuzey cephesi, dairenin bakımlı olması önemli. 4+1'i alırsanız baya borca gireceksiniz. Aynı borca tekrar girip iki tane 2+1 bile satın alabilirsiniz.

4+1 ayrı bir çalışma odasıo ya da sinema odası yaparsınız, ya da çocuk olduğunda iki çocuğa yrı oda yapabilirsiniz. ayrıca o kadar para verip önü kapalı evde oturmayın derim. tabi iki tane 2+1 ev de alabilirsiniz

edit: 76 m2 evden uzak durun odaların tek tek genişliğine baksanız 50m2 etmez sanırım. bir de odalar ince uzunsa hiç bulaşmayın. 200 m2 evde odaları da gayet rahat kullanırsınız, boyut ve enboy oranlarının makul olması önemli

2 çocuktan fazlasını düşünmüyorsanız 4+1 fazla gelecektir.

lüks olur yani gereksiz bir harcama. sonuçta kişiye bağlı.

paranız varsa 1200 m2 evde de oturabilirsiniz. sizi bağlar. kimse de eleştiremez.

ben 3+1 öneririm ileride satması vs daha kolay bir boyuttur. 4+1 in müşterisi göreceli olarak daha az olur.

ankara için bu fiyatlar herhalde markalı bir konut projesi diye düşünüyorum. önü açık olmasına da güvenmeyin. istanbul'da önü kapanmaz diye villa vs mahallesi olan bir muhitin önüne 5 tane gökdelen diktik adamlar güneş ışığı alamıyorlar artık. evlerinin değeri %50 düştü. deniz manzarasına bakan koca bir mahalle artık bizim blokların sırtını seyrediyor.

toki ve emlak konuta dikkat mesela boş bir alan varsa oraya cami yapılma ihtimali vardır. ben seviyorum mesela camiye bakan evi ama herkes sevmeyebilir.

Ankara'da bugün 1.1 milyon verilebilecek tek site bence Park Oran. O da yavaş yavaş cazibesini yitirmeye başlayacak çünkü yapılalı 10 seneyi buldu. Şu an yabancı falan bir sürü kiracı olduğu için kiralar da yüksek.

Ama başka yerdeki mesela Sinpaş, İncek vb. 1.1 milyonluk evi 700-800'e rahat alırsınız. Aynı evi kiraya verseniz veya kiralasanız 4.000TL falan tutar. O yüzden gidip de kredi ile o evlere 1 milyon + vermeyin. Sizin yerinizde olsam peşinatı yatırım hesabında tutarım, madem maaşlarınız yüksek kirada oturur ama piyasayı da sürekli araştırır ve en uygun fiyatı bulduğumda satın alırım. Madem 375bin var, üzerine de her ay 5-6 bin atarsınız, en zor anınızda bile 400bin'e gider Çankaya merkezde 3+1 yeni daire alabilirsiniz.

ankara'da bir eve 1,1 milyon tl verilmez. katılıyorum. biraz daha araştırın daha iyi seçenekler vardır mutlaka. ha metrekare, oda sayısı olarak soruyorsan da en az 4+1 derim.

İkisi de mantıksız, nişanlıyken ev alıp 1 ay sonra boşanan bir sürü çift tanıyorum.

Hakan1980 +1

en az iki sene evli kalmadan bu işlere girmeyin, böyle böyle 3 arkadaşım boşandı bir sürü uğraştılar

2+1 alın, peşinat olarak sadece 165 verin, geri kalanı bu faizlerle kredi çekin. 350bini birikim için kenarda tutun.

Daha uygun fiyatlı bir yerden 4+1 ev alın.
Duyuruyu okurken bahsettiğiniz yeri ilk önce İstanbul sandım, her şey daha normal geldi kulağıma, Ankarayı duyunca çok şaşırdım. Tamamen saçma bir harcama bence. O kadar para verip ankara'da 2+1 evde oturmak hiç makul değil.
Bir Ankaralı olarak söylüyorum bunu.

1. nişanlı ile ev alınmaz. alınırsa da bir centilmenlik anlaşması yapın.
2. ankara'da bir milyonluk ev alan adama çok şey demek isterim. sadece alma diyeyim.
3. alacağınız şey altı-üstü bir ev. git 375'e bir ev al. olmadı 400 olsun. deli misiniz gelirinizi eve bağlıyorsunuz.

Finansal hedeflerinize ve yasam biciminize gore degisir. Ben o parayi seyahat, dil egitimi, ozel spor egitmeni gibi seylere harcardim. Bunlari yapmiyorsam parayi arttirmaya calisirdim. Ama mesela sizin boyle bir onceliginiz yoksa ve yasam tarzinizda evin prestiji ve buyuklugu onemliyse 4+1 mantikli olabilir.

Benbaska bir şey sormak isterim. Akademisyen olarak nasıl on iki bin beşyüz TL (ortalama) kazanıyorsunuz? Profesör musunuz?

geçersiz bir belge ile trafikte dolaşıyor olursun.. cezası mutlaka olacaktır!

ayrıca bir kazaya karıştın diyelim..
yine geçersiz bir belge ile trafikte olduğun için kusurlu bulunma ihtimalin de var!

bu yıl için soruyorsan yok. önümüzdeki yıl için soruyorsan var elbette, o yüzden ortada bir son tarih var zaten. yakalanırsan ehliyetsiz araç kullanmış olarak işlem yaparlar.

bende daha değiştirmedim. yıl sonuna kadar zaman var. tahminen süre uzatılacak.

@sizofren06 sürenin uzatılacağını sanmıyorum.. 2016 yılından 2020'nin sonuna kadar geçiş için süre tanındı zaten.. 4 yılda bu basit işlemi yapamayanlar da bi zahmet trafiğe çıkmasın artık!

Sure en az bir veya iki yil uzatilacak.

@strobist trafiğe çıkmadan, sadece kartı değiştirmediğim için herhangi bir yaptırım olabilir mi yönünden sormuştum. Yani atıyorum 2022 de yeniye çevirmeye gittiğim de "sen bunu zamanında çevirmedin şu kadar cezası var" baabında.

değişirmedin diye durduk yere ceza olmaz. sadece değiştirme ücreti bugüne göre biraz daha pahalı olabilir. süreyi bana da uzatırlar gibi geliyor.

kesin uzar+1

bu yılın son 2-3 ayında randevular kilitlenecek millet nüfus müdürlüklerine yığılacak o yüzden de en az bir kaç ay, hatta belki 1 sene uzatırlar.

sen kartını değiştirmemişsin diye durup dururken ceza yemezsin fakat şu an 15-20 lira gibi bir ücrete yenileniyor ehliyetler, süre dolduktan sonra artık harç ödeyerek yenilenebilecek falan diyebilir devlet belli olmaz.

tavuklu mamalar daha fazla tüy döker diyorlar. ben de pet shopcuların yalancısıyım. henüz bir çözüm bulamadık biz de tüy dökmesine kedimizin.

her gün taramanız gerek ve tüyle yaşamaya alışmalısınız :(

ayda bir taramak mı? bu haliyle tabi ki dökülür.

Peki tüyleri dönemsel kestirsem ?

biz probiyotik takviyesi yaptigimizda tuy dokulmesinin dustugunu gorduk, oyle olunca duzenli kefir gibi probiyotikli gidalar veriyoruiz ciddi anlamda azaldi tuy dokulmeleri

Öyle bir dünya yok. Elin puması bile kendini tarattırıyor diye düşünüp ger fırsatta girişeceksiniz. 2-3 hafta sonra alışıyorlar.

Taramak sadece tüy dökülmesini engellemek için değil ki. Deri sağlığı için de önemli.

"astigmat diye bişey yok o dünyanın en uyduruk şeyi" diyen sahsin diplomali bir doktor olduguna emin misin? :)

Aynı durum bende de var. Hem miyop, hem astigmat var dendi ama cok uzaktaki yazilari okuyabiliyorum. Gozluk takinca cok daha rahat ve net oluyor gerci. Ama gozluge alisamadigim icin takmiyorum. 1 ay hic cikarmadan taktim ama alisamadim.

Bir de gozluk takmadan geceleri uzun mesafe araba kullanamiyorum onu fark ettim. Bilmedigim yolda geceleyin mumkun degil 80'i gecemiyorum. Gözlük takinca cok rahatladigimi hissediyorum.

Merak ettim o doktor "astigmat diye bişey yok" dedikten sonra "aslinda sen de yoksun" dedi mi?

gözlüğünü tak.

hocam yakın tabakları. üstünde mikrop falan kalmaz. biz böyle yapıyoruz evde.

Senin gibiyim. Bulaşık makinesi var ama yeterince durulamadığını düşündüğüm için yıkamadan sonra bir de hem deterjan hem parlatıcı gözüne sirke koyup tekrar çalıştırıyorum. Elde yıkarsam da aynı senin gibi duruluyorum. Tek başımayım, 60 tl geliyor fatura. Makineden başka çözüm yok gibi. Veya daha az durulayıp bir şekilde içine sindireceksin. Ne şekilde bilmiyorum. Ama şöyle düşün, dışarıda veya başkasının evinde seninki kadar durulanmamış tencereden tabaktan vs yemek yiyorsun.

tezgahüstü bulaşık makinesi?

Bulaşığı elde yıkarken (1-2 parça değil de çok bulaşık varsa) durulamaya geçmeden önce lavaboyu fırçalayıp içine büyük bir çırpma kabı, küçük leğen gibi plastik bir şeyler koyuyorum. Sonra çatal bıçağı, küçük kaseleri bardakları içine atıyorum, üstüne tabakları koyuyorum. Ben en üstten alıp tek tek yıkarken alttakiler de akan suyla köpüğünden epeyce arınıyor, daha kısa durulayıp kaldırabiliyorum.

Bir tane derin kabı suyla dolduruyorsun. Kaba durulamayı o kaba batırarak yapıyorsun. Arada kapdaki suyu değiştiriyorsun. İstersen kap sayısını arttirabilirsin.

Deterjanınızı değiştirmek alternatif olabilir. Ekolojik olanlarla mesela. Fairy vs. Gibi markalar gerçekten kimyasal dolu. Fosfat vs. İçermeyrn gvenli alternatiflere geçmek hem sizi rahatlatır hem de çıkan atık su daha temiz olur dünyaya da güzellik yapmış olursunuz. Migrosta satılan just green markanın portakallısını kullanıyorum elde yıkamaya harika da temizliyor. İş yerinde de turmepa kullanıyorum o da güzel. Bulaşık makinesi için de frosh kullanıyorum.

110 cok normal bi rakam degil. Sonraki ay da kontrol edin. Aynıysa ya da arttıysa bi tesisatçı çağırıp kaçak var mı diye baktırin.bazen farkına varmadan sifondaki kaçak bile faturayı ziplatir

www.sahibinden.com

çıkılır. dikimevi olur.

Sahibinden e baktım ama biraz kafam karıştı. Neresi merkezidir mesela? Eryamanda 800 e falan var ama uzak sanırım baya kızılaya falan. Pek bilmiyorum ankara yı. Faturalar falan aşağı yukarı ne kadar gelir? Doğalgaz korkutuyor biraz.

Yasamkent Relax’da 1000 tl’ye evker vardi bir arkadasim oruruyor genel olarak memnun ama uzak iste... Konutkentte de her sey dahil 1+1 ler var onlarin fiyati da 1300 civari... ama elektrik su isitma icinde evler... ama ulasim belki sikinti olur..
eryamandaki 1+1 ler daha uygun... nerde okudugunuz veya calsitiginiz onemli

Verdiğim linkten, sol üstte haritaya basın. Sonra başka bir ekranda da yandex.maps'ten metro duraklarına bakın ve sonra sahibinden haritasında o konuma gidin falan oynayın işte biraz.

Eryaman evet uzak ama metro var. Bahçelievler'e bakıyorum mesela orada 1 tane giriş kat kiralık kalmış. Eski bina bir de...

Cebeci’den ve Kurtuluş’tan bakın. Kızılay a 15 dakika yürüme mesafesindedir ve metro vardır. 700-800 e rahat bir şekilde ev bulursunuz. Aynı zamanda Ankara Üniversitesi nin kampüsü var oralarda, hareketlidir

bin liraya biraz zor. 1500 ü gözden çıkarırsan cebeci, kurtuluş bölgesi mümkün olabilir.
eryaman merkeze yaklaşık 1saatlik uzaklıkta. bence çekilmez.

Hangi metro yakini ama? Ankarada bile metro tek hat degil artik.

Diş derinliği 1.6mm’ye inmiş lastiklerinizi mutlaka yenileyin.

@duster tamam da 5 yıl değilmi?

daha en az 20bin kmsi var
yılı zaten doldurmamış

2016 model araçta 2015 model lastik kullanılması çok olası, fakat hamuru sertleşmediyse hala idare edebilir. Virajlarda zorlayarak tutuşunu test edin değiştirmeden isterseniz.

seneye kadar idare eder sanki ama önemli olan aşınması şu anda. aşınmışsa değiştirin.

muayeneden geçmiş araç ne kasıyosun, diğer muayeneye doğru yani 2021 değiştirirsin. kilometre az.

Derinlik sıkıntılı seviyeye inmemişse yazın 50 bin km civarı yeni yaz lastiği alırsınız.

oryantasyon yeni bitmiş zaten.
haftada kaç gün gidiyorsan o kadarlık bir program yazılmasını iste. uğraşmazsa buradan rica et biri yazar.
bol bol spor videosu izliyorsun. verilen programdaki hareketlerin doğru yapılışını öğreniyorsun.spor öncesi dinamik esneme, spor sonrası statik esneme hareketleri yapıyor ve standarta bağlıyorsun her gidişinde. düzenli artan yükleme neymiş öğreniyor ve uyguluyorsun.
diyet yapmıyorsun, sağlıklı besleniyorsun.
araştır oku öğren. işin tadı öyle çıkar.

tavuk yerine hindi ve kırmızı ete yogunlas derim.

henüz ilk aylardasın vücudun alışma döneminde.

eğer hareketlerden sıkıldıysan hocana söyle sana başka hareketler gösterir.

tabii ki soyulmaz kim soyun diyor? çerkesim ve kimsenin kabuk soyduğunu görmedim. kabuk da değil kaldı ki o, sertleşmiş yüzey. tadı orada ayrıca.

@bruce satın aldıgım paketin üstünde kabugunu soyarak tüketin yazıyor.

paketli gıda olarak satılan halini nasıl isliyorlar da yemeyin demişler bilemediğim için soy diyorlarsa soy. evde yapılanı soyulmaz. hatta ben dışarıda yediğim bazı yerlerde paketli yedim, soymamıştım. bişey de olmadı. yine de sen bilirsin.

Ben de aynı kapsamda sorayım: küflenme oldu ilk defa. küfü yenir mi İsli peynirin?

Çerkesim. Soymadan yerim.

Bu peynire özel değil de piyasada satılan peynirlerin ne kadar peynir olduğu hep kafamı kurcalamıştır. Bu yüzden üzerinde 'Soy' yazıyorlarsa soymanda fayda var.

Küfü yenmez.

bademcik iltihabı gibi olabilir mi? bu ara çevremde baya insan var ateşler içinde 5-6 gün savaş verdiler. salgınımsı bir durum sanırım. yoksa normal basit faranjit genelde 2 günde hafifliyor, ateş de pek yapmıyor. bir arkadaşım hastanede kaldı bir gece bu yüzden, diğer biri de ciğerlere inme şüphesiyle baya bi uğraştı. ihmal etmeyin doktora gitmeyi.

Beni en çok seven hastalıktı..Yılda 3-4 defa yakalanırdım.Eskiden 10 gün boyunca yataklara düşürürdü beni 6 kere iğne ve ekstra antibiyotik ile ancak geçerdi.. Yeme alışkanlıklarımı değiştirip biraz vücudumu hareket ettirmeye başladım. 2.5 günde geçti geçen sene yakalandığımda.. Belki biraz daha kendinize iyi bakmalı radikal kararlar almalısınız sağlıklı yaşam adına..

Farenjit cok kotu bir hastalik. 1 kez gecirdim, 2 hafta yattim.
Kendinize dikkat edin. Dinlenin iyice.

faranjitin kötü tarafı önlem alınmazsa bronşite veya daha kötüsü sinüzit iltihabına çevirmesi. 2-3 sene üst üste sinüzit iltihabına çevirerek beni haftalarca yatak döşek süründüren bu hastalığa karşı son zamanlardaki tedavim alkol oranı %70'i bulan bulgar rakısı ile gargara yapıp sonra da birkaç shot atıp uyumak.
çok sıcak ve çok soğuk şeyler yiyip içmeyin sakın.

oyy ben de geçen hafta atlattım, hatta iş arkadaşlarımın ikisi pert oldu benim gibi. ondan önceki hafta patron atlattı, kesin bize de bulaştırdı (-_-). apartmanda da bir sürü insan hastaydı. bademciklerin üzerinde beyaz bölgeler varsa kriptik anjin kulübümüze hoş geldin :( öldürmüyor süründürüyor şerefsiz <insert here ana avrat yedi ced küfür> antibiyotik gerekebilir, eğer beyaz bölgeler varsa normalde on tane penisilini gacırt diye yapıyorlar ama ben yarım kutu cefaks + yarım kutu cec ile atlattım. türkmen bir komşumuz var kadın sadece sarımsak + theraflu ile atlattı nasıl yaptı ben de bilmiyorum kadın resmen babushka (rus teyzelerden öğrenmiş sarımsağı, doğal antibiyotik ya) bence direkt doktora git, hiç aksatma. şansıma dört kilo birden verdim iki günde, tek artısı bu oldu bana XD kemiklerim öldü acıdan, hatta vücudumda bilmediğim kasları falan keşfettim o derece pis bir hastalık ki romatizmam var yıllardır çekiyorum ağrı, ondan bile beter bu <insert here ana bacı küfür> hastalığı..

özet geç diyenler için: doktora gidiniz efendim.

farenjit olmamak için sürekli takviye alıyorum.

maalesef faranjit (gırtlak iltihabı) biraz öyle. hatta kronik ve akut olmak üzere iki tip var. biraz uzun sürebiliyor. boğazınızda cam kırıkları varmış gibi hissiyat, yutkunma zorluğu, halsizlik vb etkileri olabiliyor. bol bol dinlenmek , sıvı tüketmek, fazla konuşup sesi yormamak gerekiyor. adaçayı (hazır poşetler değil) gargarasını gün içinde boğazınızda gargara yapmak faydalı olabilir.

İnsanlar mutlu ve güzel vakitler geçirmek için böyle günleri bahane ediyor sadece, çok da abartı değil.

abartmıyoruz. maksat yeşillik olsun. eğlenmeye bahane işte ne güzel.

angelus +1, sembolik önemi olan ve insanların sevdikleriyle bir araya gelip güzel vakit geçirmeye çalıştığı bir gün sadece. abartılı olan kısmı nedir, anlamıyorum. kutlayanlar da aralık ayının bitmesinin özel bir anlamı olmadığını biliyor, merak etmeyin.

geçen bir arkadaşın çocuğu oldu böyle sevinçli falan
dedim çok abartıyorsun sonuçta dünyadaki 7,53 milyar olaydan biri,
bir küfretti aboovvv

ya insanları rahat bırakında eglensinler. bir bahane.

@angelus +250
@sizofren06 +250

Burada olay herkesin başına aynısının gelmesi. Mesela herkes depremi hissettiği ve kimlik fark etmeksizin etkilendiği için herkes depremi konuştu. Oysaki trafik kazasında ölme riskimiz daha yüksek. Ama herkes trafikte değil, konuşulmuyor.
Örneğim kötüyse af diliyorum. Özetleyeyim:
Büyük olmasının sebebi herkesin aynı anda bir şeyi, (bir yılı bitirmek) başarması. Tek başımıza olduğumuz bir gezegende yaşasak umursamayız mesela. Ama iki kişi olsak, muhtemelen bir şeyleri farklı yaparız. Bu da böyle, gezegende birçok ulus bunu anlamlı ya da anlamsız olarak büyüttüğünde doğal olarak herkes yapmış olmak istiyor. Sonra dünyaca kutlanıyor. Amaç moda, amaç iletişim, amaç ''biz de sizin kadar insanız'' demek. Moda bunu sağlar.

abartan biz miyiz sadece? bi avrupa ülkelerini gör. abartılsın neden kafana takıyorsun ki.

Sizofren ve Angelus +1 demeye geldim. Kutlamak istemeyen kutlamaz da kutlayanlara karsi sürekli bir eleştiri içinde olmak da doğru değil. İnsanların hayatlarında o kadar kötü şey varken bırakalım da böyle günlerde bahaneleri de varken eğlenip mutlu olsunlar.

Kimsenin abarttığı yok ? Tatil günlerinde ne yapıyorsa farklı bir şey yapmıyor insanlar. İnstagramda herkes sahte takılıyor aydınlanmasını yasayan üniversite 2. Sinif öğrencisi tespiti bunlar.

Abartıyoruz tabi ki, abartmaya özel gün arıyoruz, şimdiden 2020 resmi tatili hesaplayan arkadaşım bile var herif bırak 2020 ye girmeyi şimdiden yılı bitirdi.

bence bu sene çok sönük, sen birde 2000'i hatırla, yada ne bileyim 1997'yi hatırla, çok değil 5 sene öncesini hatırla.

bu yıl başı için ise hissettiğim yeni bir ayı bitirdiğim ve bir yıla girdiğimin, biraz daha yaşlandığımı anladığım biraz daha mutsuz, sinirli biraz daha ruhsuz bir gün mesela, işten kaçmak için bir bahane etrafıma soruyorum onlarda benzer durumda, işte aslında yılbaşı kutlanılması demek bu hissiyattan kurtulmak biraz olsun ortama ısınmak demek aslında. dolayısı ile bence abartmıyoruz, abartamıyoruz, o seviyeye gelemedik, gelemeyeceğiz. başka şeyleri abartacağız ama.

O bende de var. Evet onun görevi hangi şartta olursa olsun bana o ürünü getirmek için maaş alıyor ama ister istemez vicdan yapıyorum ben. O durumlarda da fazlasıyla bahşiş veririm.

Hava kotu bile olsa acil ihtiyaclar icin siparis verilebilir bunun icin maas aliyor sonucta ama bahsisi de mutlaka verilmeli diye dusunuyorum.

Ben kuryelerin kötü hava şartlarında çalıştıkları için çok üzüldüklerini düşünmüyorum, kötü hava şartlarında biraz gecikme olunca kendilerine ayı gibi davranan müşterilerle karşılaşınca üzülüyorlardır muhtemelen. Birkaç gün önce böyle bir durumda hava şartları nedeniyle trafik vardı ondan geçiktik özür dilerim deyince ne önemi var hocam canın sağ olsun dedim adam mutluluktan boynuma sarılacaktı nerdeyse, artık nasıl tiplerle karşılaşıyorlar da nasıl muameleye maruz kalıp bu hale geliyorlar sen düşün, yağmurdur soğuktur çok etkilemiyordur bence anlayışsızlık kırıcı oluyor.

Onların işi bu ve bunu bilerek o işi kabul ediyorlar. Ona göre giyiniyorlar, hazırlık yapıyorlar. Bence kendinize dert etmeyin, fazla duygusal bakıyorsunuz olaya :)
Ayrıca kurye piyasası var, bunlar nazlı ve iyi paralara çalışan adamlar. Öyle asgari ücrete çalışanını bulmak mümkün değildir. En azından İstanbul'da durum bu.
Bir de hayatta kolay iş yok.
Hepimiz gerçekten çok zor şartlarda para kazanıyoruz.
Ya insanların, yöneticilerin, patronun ağız kokusunu çekiyoruz akşama kadar ya da hava koşulları ile, trafikle mücadele ediyoruz.
Ne bileyim hepimizin hayatında çeşitli zorluklar var.
Onların yaptığı işin zor tarafı da bu.
Başka birşey yok.

İşte bu yüzden kötü havalarda ve tatil günlerinde sipariş getiren olursa bahşişi kapıyor. Hem kendi vicdanımızı hem de onların moralini bir nebze de olsun düzeltiyor.

şöyle düşün o app olmasa ve sen olmasan adam işsiz kalacak.

Hiç bahşiş vermeyen bir tek ben miyim? Gerçi öğrenci olduğum için söz konusu olamaz ama ben de teşekkür edip hızlıca alıyorum paketi mahçup hissettiğim için. Mesleğini icra etmesinden ziyade herkesin bahşiş verme kültürü olması ve bir tek benim bahşiş vermiyor olma suçluluk duygusu mahcubiyete neden oluyor

glovo'nun hava kötüyken aldığı ekstra bir ücret var, o işime geliyor.
o yüzden genelde yemeksepeti'nden ya da restoranın kendisinden değil de, glovo'dan sipariş veriyorum hava kötüyken.

diğer yandan, çok duygusal bakmamak lazım muhtemelen.
insan üzülmeden edemiyor tabii, ama bu durumda her kış 2-3 ay çalışmamaları falan lazım.
onların çalışmaması restoranlara ve glovo tarzı uygulamalara da yansır.

hatta diğer yönden düşününce, asıl bu havalarda işe yarıyor bu uygulamalar.
hava güzelken herkes çıkıp alışverişini yapar istese.
ama bu havada "ya isteyeyim gitsin" demek daha kolay oluyor.

140 journos bu konuda belgesel çekmişti
youtu.be

zor şartlarda çalışıyorlar ama bu da onların ekmek teknesi
ben mutlaka bahşiş veriyorum

asansörsüz eski bina dolu semtte damacana kuryesi değilse o kadar da yazık değil arkadaşlar.

birincisi, adamın bir yeteneği özelliği olsa yapabileceği daha iyi bir iş bulur onu yapar. Siz paket siparişten vazgeçtiğinizde bu arkadaşlar uzun vadede işsiz kalır. merak edenler için yazayım çöpü yere atmazsak çöpçüler işsiz kalır diyen dayı ile akrabalığım yok.

ikincisi, aslında o kadar da eziyetli bir iş yapmıyorlar. Sipariş için sıraları var, 100 siparişi yüklenip sabahtan akşama paket gezdirmiyorlar, verilen 2-3 paketi yarım saat içinde teslim edip dönüyorlar. Pazarcı esnafı, ispark biletçisi, türlü seyyar satıcı, polis/asker ve belediye temizlikçileri çok daha fazla bu soğuğa yağmura maruz kalıyorlar, onlara kıyasla oldukça iyi durumdalar.

son olarak şunu yazayım, kaşar paketçiler bu soğuk işini avantaja çevirip daha çok bahşiş toplayacakları taktikler geliştiriyorlar ve iyi semtte iyi iş yapan bir paketçi çok güzel paralar kazanabiliyor.

üzülecek bir şey yok yani, rahat olun.

Adamın işi bu ve bu iş karşılığında maaşını alıyor. Bu şartları kabul ederek giriyor işe. O yüzden bahşiş vermeye karşıyım.

aşağı yukarı her kurye çıktığı iş başına ekstra para alıyor; sadece kuru maaş değil yani.

dün yürüyerek getirdi bir kurye,15 dakikalık yol. Yağmur da vardı, bir de kurye kadındı. baya üzüldüm, bahşiş versen dert, vermesen dert...bilsem sipariş vermezdim.

Bende arada vicdan yapıyorum ama uygulamayı kullanmasan kurye çalışmayacak. Adam işsiz kalacak veya işletme çalışmayacak. Onun yerine bahşiş olmasa bile geç getirdi diye kızmamak lazım diye düşünüyorum. Teşekkür etseniz güzel bir davranış.

Mutlaka bahşiş veririm kuryeye, normal zamanda 3-5 bozukluk ne varsa, ama yağmurlu ve zor hava şartlarında 10 liraya kadar çıkarım.

1 lira bile olsa bahşiş verin, her gittiği sipariş 1 lira verse seve seve yapar işini.

yağış olduğu zamanlar çok acil bir ihtiyaç değilse eğer sipariş vermiyorum. çok lazımsa yağmurun dinmesini bekliyorum ondan sonra veriyorum.

böyle durumlarda ben de üzülüyorum ama bahşiş veriyorum. "bahşiş vermiyorum" diyene saygım var, kimsenin cebindeki parayı yönetecek değilim ama "işini yapana bahşiş vermek saçma" zihniyetini anlamıyorum. arkadaşlar, dünya o kadar adil ve güzel bir yer değil maalesef. maaş veriyorlar da az veriyorlar işte. adam belki günde 10 saat trafiğin içinde sürekli baskı altında motor kullanıyor, günde üç tane hata yapsa belki 10 saatini boşuna çalışmış olacak. gün içinde hem trafikte hem de gittikleri yerlerde bir sürü aptal saptal tiple karşılaşıyorlar, sürekli azar işitiyorlar. klasik tabirle "herkes 1 lira verse" bu insanlar maruz kaldıkları terbiyesizliğe karşı en azından daha fazla kazanç elde etmiş, hiç değilse "bunca boka püsüre katlanıyoruz ama hiç değilse elimize güzel para geçiyor" demiş olurlar.

"eee madenciler de zor şartlarda çalışıyor, onlara da bahşiş verelim!1!!" diyorlar böyle deyince... dünyadaki her şeyi, tüm kötü koşulları tek başınıza bir anda değiştiremeyebilirsiniz. bu yüzden yapabileceklerinizden geri durmak zorunda mısınız? evet siz devrim yapmayacaksınız, evet sizin bahşişleriniz dünya kuryelerinin hayatını güzelleştirmeyecek ama tek bir insan için dahi adım atmış olmak, atmamaya kıyasla daha güzel değil mi?

o yüzden ben kendi gtünde donu olmayan bir öğrenci olmama rağmen son 20 liramla 15 liralık sipariş veriyorsam dahi 1-2 lira bahşiş vermeye çalışıyorum, "siparişin üstüne 2 lira daha ekleyemeyeceksen sipariş verecek paran yoktur, dışarıdan söyleme o zaman" diye düşünüyorum. "ayranı yok içmeye, atla gider sçmaya" durumu biraz ama olsun, hiç gocunmuyorum şahsen, kendi adıma doğru olanı yaptığıma inanıyorum.

neyse, çok gaza geldim, bu konu üzerine manifesto yazmanın lüzumu yok, uzatmayayım. kısacası o kuryeler siz sipariş vermeseniz başka yere gidecekler, maalesef yapılacak fazla bir şey yok. angelus'un da değindiği üzere kendilerine iyi davranarak, saygı göstererek, küçük de bir bahşiş vererek sanırım imkân ölçüsünde en iyisini yapmış oluruz.

"bunlar vicdan rahatlatmaya yönelik ucuz hareketler" diyen varsa da kalksın devrimini yapsın o zaman, arkasından yürümeyen şerefsizdir.

yazık değil. sadece sen onlara insan gibi davran aşağılama. adamın işi o. bahşiş konusundada biraz cimriyimdir :)

kötü hissetmenize gerek yok çünkü bu onların işi. bazı şirketler sipariş başına prim de veriyor merak etmeyin. eğer içiniz rahat etmeyecekse bahşiş verebilirsiniz.

Dilenciye para vermem ama her gelen kuryeye 5 lira fix bahşiş verir ayağına sağlık derim. ben de kendimi kötü hissediyorum bazen. ne yapalım hayat böyle işte.

bazı yerleri çok tırmalasa da genel olarak beğendim.

1 bölüm izledim, 2nci bölümün ortasındayım şu an.
haliyle türkçe de bildiğimizden, diyaloglar genel anlamda (özellikle atiye ve sevgilisi arası + atiye ve ailesi arası) çok yapay. yabancılar izlerken nasıl hissederler bilmiyorum tabii. çok doğal bulmadım.

ama ilgi çekici yanları var mı? göbeklitepe zaten kendi başına çok merak uyandıran bi mevzu.

Ben beğendim. Beren Saat in oyunculuğu çok fazla rahatsız etmedi. Gayet akıcı, hikaye, kurgu, başroldekiler hariç oyunculuklar gayet iyi. Dediğim gibi başroldekiler de o kadar sırıtmıyor. Hele Nemrut Dağı'nda çekilen bölüm alegorisiyle gönlümü fethetti.

sonu dışında begendım.

sessizce çık git, salla.

hiç diziye çevirmeye gerek yok. Hadi eyvallah der ceketini alır çıkarsın. Laf eden olursa o zaman karşılık verirsin.

ne olursa olsun kibarca, sessiz, sakin. hayat devam ediyor, yarın o insanlarla başka bir yerde karşılaşabilirsin.

sessiz , sakin , kibarca ver istifanı çık. yeni hayatına bak.

Her şey yolunda giderse mart ya da nisan gibi istifa etmeyi planlıyorum ben de. Şu anki birikmişliğimle inanılmaz bir şekilde hepsine tek tek sövüp ne mal olduklarını yüzlerine vurasım var ama o gün gelip de kurtulacakken kesin “amaan salla gitsin, bu zavallı karakterleriyle ne halleri varsa görsünler” deyip sessiz sakin veda ederim diye tahmin ediyorum.

Hesaplasarak ne abi, kurtlar vadisi mi bu. Kimin kime na zaman isi dusecegi belli olmaz, gereksiz adini cikarma ve iliskilerini iyi tut.

@hot potato: valla kurtlar vadisine kurban olayım. öyle rezil bir kurum garbanın ağzına tükürürler zengine gık diyemezler banada batıyor bu durum. ayrıca yeni işimden dolayı bir daha hiç birini görmeyeceğim o kesin.

basıp giderdim ya işim gücüm yok bi de milletle mi hesaplasacam. parayı bulmusum zaten. ohh keyfime bakardım. gelsin gece alemleri :D

benim bildiğim en sıkıntılı devlet kurumu adalet bakanlığı. kime ne gösterecen ki çek git.

Çok kötü ayrılsam da kimseyle hesaplaşmam. Vedalaşıp çıkarım.

hayatta hesaplaşmam. hadi bye der geçerim.

Aynı durum bende de var yine kamu atama isteyip gideceğim. Amir boklanacak biliyorum tutup hesaplaşmak istemiyorum neden dersen bu tipler ondan anlamaz yine sinirden sen kudurursun. Hadi bye de salla gitsin. Dediğin parayı kazansam siktir olur giderim orası da ayrı.

Memuriyetin de, istifanın da bir adabı var kardeşim. Yarın bir gün o kurumda yaptığın işlerden soruşturma açılmayacağı ne malum? Böyle ego tatminine gerek yok. Eyvallah de, çık git.

ammannn allah belanızı versin ben kurtardım kendimi, ne halinz varsa görün diyip hiç bir şey demeden istifa

gazozailacatmauzmani +1

Öfkeyle kalkan zararla oturur demişler. Siz şu anda güzel bir değişim yaşama imkanına sahipsiniz, her ne kadar haklı da olsanız böyle bir kapanış ile aklınızı orda bırakmayın. İnsanların ne yapacağı belli olmaz, bu tür kişiler bırakın çıkar ilişkilerini filan bazı insanların sırf düzgün yaşayışlarından bile rahatsız olup onu bozmak isteyebilirler. En güzeli yavaş yavaş kendinizi hazırlayın, boşuna münakaşaya girip tadınızı kaçırmayın. Ayrılacağınız gün geldiği zaman da basit bir şekilde iyi çalışmalar dileyip yolunuza devam edin ve bu defteri kapatın. Şimdiden yeni yılınızı kutlar, ailenizle huzurlu zamanlar dilerim.

Diyelim hesaplaştın. Bunları yapan kişilerin yüzü kızarır mı sanıyorsun? Onlar da sana laf sayacak, kötü duruma düşecek olan yine sen olacaksın.

Yüzleri eşek derisi olmuş insana söyleyeceğine duvara söyle daha iyi

tecrübe ve bilgelik aslındadır. sonradan gelende/olanda değil gibi bir anlam çıkartıyorum ben.

Boynuz kulağı geçer ama duyamaz gibi bir şey değil mi ya? Öyle sanki.

her işi agacın yaptıgını, meyvenin olusmasında kendinin degil agacın payı oldugunu anladım ben.

Çocuğun, anne/baba karşısındaki durumu.

Yıllarca baktığı çocuk tarafından huzurevine(!) yerleştirilip bayramlar da bile onları sormayan evlat misali.

armut dibine düşer sözünün versiyonu işte.
kamp yaparken dağları inceleriz hep. çok ağaç olmayan dağlarda; en tepedeki ağacın yıllar içinde meyvelerini dökerek yamacı nasıl doldurduğunu görmek mümkün oluyor. eğim sayesinde meyveyi özgür bırakan bir ağaç, özgür meyvelerden orman oluşturuyor bazen.

özetle meyve toydur ve ağacın bilgeliğine henüz ulaşmamıştır anlıyorum ben.

Kucuk bir pozisyondaysan senden ustte, senin gibileri kontrol eden adamin bildigini bilemezsin, karar veremezsin. Seklinde anladim ben de.

2 kişiyi kapsayan içecek dahil paket bir fiyat kampanyası etkili olur bence.
Yemeksepeti önemli. Gece açık olan yemeksepeti restoranları daha çok ilgimi çeker.

Gunumuzde bence fiyat,lezzet ve kaliteden daha onemli sey servis hizi. Ben super teslimat yapan yerlerden soyluyorum. Zaten vakit olsa evde kendim biseyler yaparim oyle degil mi?

@burock +1. Hız ve güleryüz cidden çok önemli. Ayrıca pide yanında gönderdiğiniz mezelerde sizi diğerlerinden ayırabilir. İçecekli menü de çok önemli. Onun dışında hız ve lezzette istikrar. Merkezi konumdaysanız mutlaka multinet ve ticket işine girin. Restoranlar için biraz kötü yanları olabilir ama multinet gibi yemek kartınız varsa ve fiyatını uygunsa yemek kartı kullanan kişi için ilk tercih sebebi olursunuz.

Birde şunu eklemek istiyorum. Ofisinin yakınında bi sandaviççi var, adamlar her siparişe "mutlu bir gün geçirmenizi dileriz :)" gibi el yazısı ile notlar yazıp notun yanına en dandiğinden küçük bir şeker iliştiriyorlar. Fiyatların pahalı olmasına rağmen millet manyağı olmuş restoranın. Restoran puanları 9 un üzerinde geziyor.

türk milleti hediyeyi çok sever.yanındaki küçük bir tatlı(halley,çokoprens)tüketicileri çok mutlu eder.yemeksepetinden verilen siparişlerde servis puanınızı arttırır.ve sipariş sayınız çoğalır

istanbul’daysanız, biz mesela yemeksepet’inden başka getir yemek’i de kullanıyoruz.
sipariş verirken puan dışında, uygun bir yerse örneğin, minimum sepet tutarı’nın atıyorum bi pide söylememe izin vericek miktarda olmasına dikkat ederim.
tek tek almaktan daha uyguna gelecek bir menüyü e ona 12 verene kadar tatlı ve içecekli 17’lik menüyü alayım diyerek alma ihtimalim daha fazla olur.

Glovo ve getir yemek kullanıyorum.

apartmanalara kampanyalı broşür dağıt ve yemek sepetine üye ol. en önemli şey söyledikleri gibi hız. bir de lahmacuna kas 2 lahmacun 15 artı ayran gibi kampanya yap.

yemek sepeti + getir kullanıyoruz ofiste.
arkadaşlar çok güzel öneriler vermiş zaten.

alakasız olabilir ama ben ek olarak şunu söylemek istiyorum, dükkanınızın nerede olduğunu bilmiyorum ama bazı pizzacılar ve hamburgerciler beyaz yakalıların çok olduğu semtlerde sadece online sipariş alarak çalışıyor istanbul'da. böylece dükkanın fiziki maliyeti düşüyor sadece atölye gibi kullanıyorsunuz.

Yemeksepeti.
Urunun sicak gelmesi, yaninda pecete ve islak mendil vs de bulunmasi onemli.
Gece gec saatlerde de acik olmasi tercih sebebi.

yemeksepeti ve glovo kullanıyorum.
çevremde de en çok bunlar kullanılıyor.

yemeksepeti için notlara dikkat etmek, küçük bir ikramda bulunmak, hızlı servis, restoranın çok geç saatlere kadar açık olması gibi şeyler olumlu etkileyebilir.
glovo için ne yapılabilir bilmiyorum, ama hız önemli tabii.

iki platform için de "menü" mantığı pratik olacağı için işe yarar diye düşünüyorum.

ben yemeksepeti'nden sipariş veriyorum çoğunlukla. arkadaşlar kampanya olarak güzel önerilerde bulunmuş, pideci olduğunuz için minik bir öneri yapmak istiyorum. pide hamurunun gevrekliğini ve yağlılık oranını müşteri seçimine bırakın. telefonla sipariş verirken olsun, yemek platformlarından seçim yaparken olsun bu bence belirleyici bir şey.

nerde actın söylede siparis verelim dostum.

İçecekli siparişlerde Yemeğin yanında 1 tl ye filan malolacaksa gazoz açacağı ekleyebilirsiniz. Poşete aşırı broşür koymayın birde dandik kutu değilde, sağlam pizza kutusunda getirenler var burda pideleri ordan sipariş ediyorum. Mümkünse alt limitte 15 tl den fazla olmasın.