İlaç katkı payı değil de muayene fark ücreti alıyor olabilir mi? Siz doktora gittikçe sistemde muayene ücreti birikiyor sonra bir yerde böyle topluca karşınıza çıkabiliyor. Bunların tahsilatın eczanelere yükledi devlet.
Kısacası daha önce doktora gittiği zamanki muayene farkı olabilir? Ayrıca isterseniz eczacı size kalem kalem ne ödediğinizi gösteren bir belge de veriyor. Talep edebilirsiniz.

@balik kraker; Zaten özel muayene bölümüne gitti hep babam ve her 21 günde bir 85 lira muayene ücretini ödedi. Bu ilaç için alınan paraymış, yeni çıktı demiş eczacı. İnanamadım.

eczaneden döküm isteyin vermek zorunda

başka bir eczaneye danışın.

bencede bi döküm isteyin hatta sonucu yine bu soru altında paylaşırsanız güzel olur benim babamda kanser tedavisi görüyor. durum nedir merak ettim.

Astım için symbicort inhaler kullanıyorum. Son 1 yıldır ilaç başı 30 TL civarı katılım payı ödüyorum. Raporum olmasına rağmen ödüyorum. Başka eczaneden de durumu sordum evet kullandığım ilaca katılım payı ödüyorum. Öncesinde yoktu.
Diğer taraftan başka bir raporlu ilaç daha kullanıyorum, onda ise katılım payı ödemiyorum. Sanırım ilgili tedavi için kullanılan ilacın eş değeri ya da diğer bir ilaç daha varsa SGK ona katkı payı almıyordur . Durumu doktorunuzla konuşun ya da eczanenizle konuşun onlar bilgilendirir.

ulaşılamayacak bir yer ise vinç getirmek gerekir. onun masrafı da sana ait olur.

Ücretsiz kurulum için belirli şartları oluyor, bu genelde balkon teras gibi ayağın yere bastığı alanlar oluyor.

Camdan sarkıp montaj yapmak için ekstra ücret isteyebilirler ya da güvenli değil diye yapmayabilirler.

En kötü özel bir servise dış montajı yaptırır içerisi için servisi çağırırsınız. En güzeli servisle konuşmak tabiki.

Yetkili servisin böyle çılgınlıklar yapacağını sanmıyorum ;

www.google.com

Edit: @hadsafhada güzel fikir vermiş, vinç çağırılırsa bir saatliği ortalama 300 liraydı en son

işte camdan sarkarak yapmaları gerek. ayagın yere basacagı bir yer değil. ne yapmak gerekiyor peki.

ofise aldığım klimaların montajını camdan sarkarak yaptılar. adamlar düşecek diye onlardan çok korkmuştum. duvarı delip dış üniteyi içeriye bağlamışlardı. kablo hortum vs için belli bir metrenin üstüne ekstra ücret isterler. dış ünite montajı için dışarıya iki tane L ayak takmışlardı. özetle dış cepheye montajı çok absürt bir durum yoksa yapıyorlar. dış cephe konusunda bina yönetimine de, izin almak şeklinde olmasa bile böyle bişey yapıcaz demek gerekebilir.

adamlar kurulum için geldiklerinde keşif yaparak tüm olasılıkları belirler zaten biz evi bilmeden görmeden şu an ne desek boş. en kötü ihtimalle başta dediğim gibi vinç gerekebilir. onun da piyasasını @john bloor yazmış.

Dışarıya vinç gerekebilir.
İç ünite için de TV üstüne mesela montaj yapılmaz, çok uzun tahliye borusu kullanılmaz. En uygun yeri bulup montaj yaparlar.

birleştirmedim. yarım gün işe geleceğim. bende terk etmek eziyet olmaz. erkenden terketmek gerek.

birleştiriyorum, kemer, dalışa gidiyorum.

Kartalda herhangi bir yaşam yok. Dışarıda arkadaşlarınızla buluşmak için varsa arabanızla, yoksa toplu taşımayla bir yerlere gitmeniz gerekecek büyük ihtimal. Kartalda öyle gidip oturulacak pek bir yer yok.
Sahil tarafı en nezih yeridir. Toplu taşıma kullanacaksanız kartal veya atalar tren istasyonuna yakın, sahil tarafında bakabilirsiniz.

kartalin bazi yerleri iyidir bazi yerleri kotudur. takilacak eglenecek yer de girla var. eskiden kartala oturuyorum diye boburlenerek derdi. bazi bolgeleri kotu ismini de orasi kotu yapti.

kartal merkezi referans alarak yazıyorum, e-5 üstü dağ tepeleri de kartala bağlı, dikkat et.

ulaşım kolay,
denize giriyorsan adaya yakın
iş yerine kolay ulaşırsın.
alış veriş çarşı pazar için merkezi bir yer
tutucu değildir

sosyalleşemezsin
eskiden beri işçi semtidir
sosyoekonomik ve sosyokültürel açıdan vasattır.
deprem açısından risklidir.

*kartaldan kadıköye gidildikçe refah ve sosyal açıdan yaşam standartı yükselir. kartaldan daha doğuya, tuzla yönüne gidildikçe düşer. böyle hesap yapabilirsiniz.

ben kartalı çok severim. kartal merkez tam bana göre. kartal merkezden bakın.

Kartal merkez dediğiniz yer neresi? hangi mahalleler / semtler?

sosyalleşmeyi daha çok Kadıköy/Bostancı'da yapan biri için çok zorlanır mıyım?

Bir de @jimjim, Kartal sahil kıyısı dışında aslında zemini çok sağlam diye okudum/duydum. İnşaat mühendisi arkadaşım hatta referans göstermişti.

kartal merkez; ahmet şimşek koleji, marmaray istasyonu, kartal ido iskele'den kartal mezarlık/9 palmiyeler sitesine kadar uzanan alan ve biraz da kuzeyidir (e-5e gelmeden)

zaten zemin olarak daha sağlam olan ve yeni yapılanmaların olduğu yerler taş ocağı da denen; e-5 ve e-5'in de kuzeyinde bulunan mahallerdir, haritadan bakın, boş vaktinizde metroyla gidip etrafına göz atın size uyuyor mu uymuyor mu diye.

yani seni biz tanıyamayacağımız için bilemeyiz. dedikleir gibi araban vardır, zaten 9-6 çalışan beyaz yakalısındır o zaman çok da farketmez istinyede kalmışsın, kartalda kalmışsın, caddebostanda oturmuşsun.. ama arabam yok ayrıca mahalle havası korunsun, çok arkadaşım var, dışarı çıkıp hemen bi cafede, pubda takılayım,komşularım nezih saygılı tipler olsun, türlü türlü ayılıkla karşılaşmayayım istersen zor. imkansız demiyorum zor.
zaten istanbulda yaşıyoruz bi kaç kurtarılmış bölge haricinde her yerde zor.

Ben kartalda e5 üstündeyim. Oturduğumuz yeri, ormanı, sessiz sakin olmasını seviyoruz. Araba olduğu için zorlanmıyoruz. Ya araba olacak ya da metro ve marmaraya yakın oturacaksınız.

yanına elma koyup gazeteye sararak hızlıca olgunlaştırabilirsiniz.

boşete koy hava almayacak şekilde bağla dolaba at

buzdolabına atmayın.

yesil hali daha faydali.

yanina elma koyup bir torbada oda sicakliginda saklayarak hizlandirabilirsin sararmayi.

tek haline koparın. birleşik oldukca geç olgunlasır. oda sıcaklıgında beklesin.

yanına bir elma bir limon koy, karanlık bir yerde oda sıcaklığında beklesin.

Yusuf'ta yemeyin, bir de başka bir yerde yiyin, yine aynısı gibi oluyorsa kontrole gelin.

sen direkt kontrole git bir yerde bi şey yeme. böyle yedikçe en kötü karaciğerin yağlanmıştır.

yüksek tansiyon

İskan konusunda herkes öyle der iskan kesin alıyoruz diye de pek öyle olmuyor

yapi denetim dediginin parasini muteahhit veriyor. belediyeye bi sorun siz

dostum iskan ücretini düşerek evi al. sıkıntı cıkmaz iskan almakta.

hocam
yapma
eve izin cıkmaz
kacaktır vs.
aglarsın

tapusuna kredi cikmayan evi alma bu kadar basit

İnkansız eve kredi çıkıyor. Biz aldığımızda da iskansız aldık. Müteahhit sözleşme yaptı bizimle şu tarihe kadar iskanı alacağım almazsam cezai şartlar şunlar diye. Gerçektende söylediği tarihte aldı. Ama başka bir arsamızı başka müteahhite verdik belki 4 yıl iskan alamadı. Siz bir sözleşme yapın derim. Etraftanda firmayı araştırın

Cezai şart olsa adam batsa ne fayda. Iskansiz ev bende almazdim. Kirasina bile çıkmadım faturalar fazla geliyor diye.

Sağolun cevaplar için. Ankara’da Bahçelievler’de bu daire. Kredi kullanarak almayı planlıyordum ama bir süre daha düşüneceğim gibi görünüyor

hocam
kredi ile alacaksan
tapuyu goster yine
kredi cikarsa al
iskansız da olsa
evin degeri var
benim demek istedigim
bitirecegiz vs. bu sozlere inanma.
banka ne derse o.

ibrik olabilir mi

sulak, sulama kabı/bidonu deniyor.

çiçek sulama kabı

galvaniz mi takildiginiz kelime? metali galvaniz diye.

Doğru cevaba tik atıyoruz ama bu değil butonu yok. Olmayınca da bazen bu değil demek lazım geliyor. İbrik aklımıza geldi ama değil malesef. Sulama kabı/bidonu da online alışveriş sitelerinde yazıyor google'layınca ama aradığımuz o da değil.

Kamer Genc aparati:) (30+ larin anlayacagi espri)
Ibrik diye biliyordum ben de ama o lavaboda kullanilana deniyormus galiba. Cicek sualama kabi diye geciyor internet sitelerinde.

Özel bi adı yokki

süzek mi?

Suver

Watering Can

Bu ekteki emzikli kova. Genel adı, sulama kovası.

nöroloji.

geçmiş olsun.

zaman kaybetmeyin. başka bir şikayeti var mı? nöroloji ayrıca kardiyolojiyede bir gitmekte fayda var.

Gut hastaligi da var ama onunla alakali olabilir mi?

Gut ile ilgisi yok.
Ellerinde de titreme var mı?

Hayir ellerinde titreme yok.

ilk akla parkinson geliyor ama öyle bir kesilik yok. nöroloji.

Benim peder de yıllardır salliyor. Ve yas arttikca artiyoe aallanma ama doktora gitmeye ikna edemedim. Sebebini bizimle de paylaşırsan ne guzel olur.
Norolojiye gidin

www.eskisehir.net

Zaten başka yer bırakmamışsın. Gel bizim bahçede takıl istersen...

ahlatlıbel atatürk parkı

ya simdi cok genel olacak ama bilen belki cikar, golbasina giderken boyle soldan bir yol ayrimindan gittiginiz bir dag gibi bir yer vardi, ormanlik falan, kimse gelmez oraya, oraya gidebilirsiniz ama adini hic bilemedim simdi.

@tinky winky eskişehir çok uzak. o kadar yol gidemem maalesef.


@sizofren06 ahlatlıbele sık sık gidiyoruz. pek keşfedilmemiş bir yer değil. üstelik ateş yakmak yasak. mangal semaver olsa iyi olur.

@malheiros bahçe nerede? :)


@kassiopeia neresi tam anlamadım

Soruyu tam soramadım galiba. Filanca köyü geçince şurda bir gölet var diye bir tarif bekliyorum. yoksa bilindik mesire alanlarının hepsine gittim daha önce.

Beypazarı'na giderken görüp gelelim dediğimiz yerler oluyor ama gidemedik bi türlü. Yeşildere olabilir

beypazarı girişinde kelebekler vadisi diye giden yoldan girip Bolu gölcük milli parkına kadar dağların arasından giden bir yol var aradığını orada bulabilirsin

Güzelyurt köyüne gidiyorum ben, istediğin gibi çamlık.

www.citkoy.com

risk almazdım, bence yemeyiniz.

Evet tavuk dolapta 2 gün kalır en fazla.

koklayarak anlarsınız. bozulmuş olması lazım.

bozulmuştur.

Ne adadiniz?

küçükbaş

Küçükbaş alıp kestir ve bağışla.

Küçükbaş adadıysanız o küçükbaşı alıp kestirmeniz lazım dinen, yoksa parasını hatta 10 tane koyun parasını da bir yere bağışlasanız olmaz.

5-6 ay önce ortalama 1000 TL idi küçükbaş, şimdi bayram var pahalıdır. Bayramın 2. hatta 3. günü gidip yoklayın, satılmamış koyunlar ucuz olur. Hemen orada kestirip etini bir yere verin.

Adam adadıysanız o kan akacak. Yerine başka türlü geçmez Allah kabul etsin :)

İstanbuldaysanız darulacaze de kurbanlık küçükbaş oluyor ordan alıp gözünüzün önünde kesiyorlar.

sucuğa gir şey olmaz da tavuğu yeme bence.

sucuga bisi olmaz. Ama sen yine de kokusuna bak. Tavuk olayi riskli.

sucuğun dışı küflense bile içi sağlam kalıyor. bi şey olmaz. tavuğu çöpe at direkt. ne olur ne olmaz.

sucuk bozulmamistir yedemn once kokla anormal koku kuf vs yoksaa sorun olmaz
tavuk yeme bozulmus olabilir

Tavuk zehirlenmesi diger zehirlenmelere benzemez. Oldurur adami. Tavugu at direkt.
Sucuga bir sey olmaz +1

herkes yazmıs bende yazayım. tavuk bırak 6 günü buzdolabında 2 gün bile beklemez. sucuga ise hiçbir şey olmaz.

bence saglam olmasi icin bir kac cevap daha gelsin oyle ilerleyin :)

tavugu hep yiyorum aslinda 4-5 gun sonra bir sey olmadi su ana kadar :D

tavugu pisirdikten sonra kac gun icinde tuketmeliyim o zaman?

ben de persembe aksami yaptigim tavugu yedim biraz once. 4 gunluk. bir sey olmaz ya.

ciftlik bank bu hocam dikkatli ol mazallah

Ekstradan bir tanımlama yapmaya gerek yok bence. "çiftlik" diyorum doğrudan. çiftliklerin kendi yemlerini üretmesine veya ürettiği süt ürünlerini kendisinin satmasına bir engel olduğunu düşünmüyorum.

@hjarteblod

yok hocam öyle bir olay değil. adam kendisi yıllardır yapıyor bunu. para içinde yüzen bir adam. hisse falan sattığı yok.

bunun üzerine tez hazırlamayı düşünüyorum.

@re noreno

doğru diyorsun asılnda bu anlattığım şeyler sırayla bitkisel üretim-hayvansal üretim-süt ürünlerinin işlenmesi konuları. bütün bunlar tarım tanımına giriyor. ancak bunlardan sadece birini yapan da tarım yapmış oluyor, hepsini yapan da.
yok mu bunu ayıracak bir terim?

Tarım ve hayvancılık ana başlığı altında şöyle bir üncan olabilir;

hidrolikortakol TARIM HAYVANCILIK YEM GIDA SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ SAN.TİC.LTD.ŞTİ.

Şahıs firması olarak da iştigal konusuna yukarıdakiler yazılır ve bunlara karşılık gelen nace kodları eklenir.

"kombine ziraat işletmesi" pek mantıklı değil, görünce bende "tohum, tohumdan fide üretimi, meyve fidanı üretimi ve satışı" yapan bir işletme hissi uyandırıyor mesela.

bazı şeyleri tanımlamaya sizce de hukuk literatürü yetersiz gelmiyor mu
tanımlama çabanız takdire şayan ama

gerek var mı

(sanmıyorum)

NO OFFENSE

"entegre büyükbaş süt hayvancılığı" ya da "entegre büyükbaş süt hayvancılığı tesisi"

www.researchgate.net

@bardakigüneşgözlüğü

elbette bunların tamamını "tarım" ile anlatabiliriz. bu işletmeyi pazarlarken sadece "tarım" dediğimde karşı tarafın kafasında;

"tarla ekip biçiyor"
"hayvan ahırı var"
"gübre ve tohum satıyor"
"mandırada yoğurt yapıyor"

şeklinde basit düşünceler canlanıyor. ancak kazın ayağı öyle değil. bunları bir arada yürütebilmek ciddi özveri isteyen bir iş. bugün sosyal medyaya baktığımızda 50 baş hayvanlık bir işletmeyle kolayca başa çıkabileceğini zanneden insanlar var.

bu işletmenin bu kadar basit düşünülmemesi için kullanılacak teknik terimin karşı tarafın kafasında soru işareti bırakıp araştırmaya sevketmesini istiyorum.

mandıra

Entegre deniyor piyasada kabaca. Yün de çıkıyor deri de çıkıyor yem de çıkıyor et de çıkıyor süt de peynir de.

@jugador

kaynak için teşekkürler.

oteline göre değişir. otel kendi forecast'ında gördüğü doluluk yüzdesiyle doğru orantılı olarak oda fiyatlarını artırır. eğer yeni bir otelse forecast'ı boş olabilir.

kışın

yapılamadı :/

yeni olduğun için onlar da nezaketen sana birşey getirmeyesin diye soylememislerdir belki. sabah ne güzel davet edilmissin. katilsana be arkadasim. tabi sürat asarlar.

bir şey al yiyecek ikram et onlara. tatlı gibi. hayırlı olsun anlamında.

Yeni bir iş ortamında insanlarla kaynaşmak istiyorsanız sizin daha fazla çaba göstermeniz gerekiyor. İnsanlar kahvaltıya davet etmişler, laf olsun diye söyleseler bile gidip iletişim kuracaksınız ki insanlar zamanla sizi tanıyıp sevsin, bir sonraki etkinliğe laf olsun diye davet etmesinler. Madem katılmıyorsunuz katılmama sebebini uygun bir dille söyleseydiniz bari. Artık ekstra çaba sarfetmeniz gerekiyor, bence iletişimi iyice koparmayın, etkinliklere gönüllü ve aktif olun.

İş ilişkisini hallettikten aonra sosyal olarak görülmek zorunda değilsiniz ki. Ayrıca hep bi boklık çıkar iş arkadaşlarından. İyi insanlar mı değil mi biraz zamana bırakıp ona göre dılarıda görüşmeye karar vermeniz daha mantıklı bence.

Merhaba. Çok ayıp etmişsiniz gerçekten de, hiç yakışık almamış. Nezaketen ekibi topluca evinizde çaya veya dışarda bir yere davet etmeniz icap eder.

Yeni iş yerinde sizin ekstra çaba sarfetmenize gerek yok bence. 1 aydır tutumları genel olarak nasıldı o önemli. Sizi aralarına almadıklarını hissettiyseniz hep, boşverin gitsin o insanları.

onemli bir durum degil, zamanla duzelir. sizofren +1, kucuk bir jest yaparsin gecer.
katiyen eve falan cagirma, gerek yok oyle seylere.

@merakli
Kaynaşamadıktan derken kastım tam da buydu. Ama davet eden kişiler nispeten sohbetim olan insanlardı. Tavrım onlara değildi aslında. Şimdi açıklama yapmaya falan kalksam iyice ilkokul 3 mevzusuna dönecek.

işe yeni girmişsin, iletişim kurmadan nasıl kaynaşmayı bekliyorsun ki? kahvaltıya davet etmişler, daha ne yapsınlar? henüz tanışmıyorsunuz, belki mesafeli bir şekilde ve "laf olsun diye" davet ettiler ama normali bu değil mi zaten, henüz tanımazken ne kadar samimi bir davet bekliyorsunuz? yeni iş arkadaşları olarak benimsemişler sizi, "bize katıl" demişler. hiçbir şey söylemeden direkt ektiyseniz çok ayıp olmuş. nazikçe, sebep sunarak reddetseniz neyse... insanlar belli ki sen kendini dışarıda hissetme diye davet etmişler, sen reddetme zahmetine dahi katlanmayıp ekmişsin.

tamam iş dışında kimseyle muhatap olmak zorunda değilsin, boş zamanını iş dışında iletişim kurmayacağın insanlarla çay içerek geçirmek mecburiyetin de yok ama yeni başlamışsın. keşke gitseydin veya en azından sebep belirtseydin.

bence de çaya falan davet et, "geçen sefer gelemedim kusura bakmayın, kaynaşamadık ehe mehe" diye şirinlik yap. tanışsanız, iletişim kursanız belki iyi anlaşırsınız. kaldı ki öyle bir mecburiyet de yok. "iş arkadaşımla samimi olmak istemiyorum" ayrı, "iş arkadaşlarım davet ediyor ama ben hiç umursamıyorum" demek ayrı... öyle yapmamak lazım. ayıb.

Aşırı ayıplık bir durum yok yahu. Eve çaya çağırmak falan aşırı hareketler. Sevdiğiniz bir pastaneden kurabiye almak ya da sabah 5-10 tane simit+peynir götürmek işi halleder.

Sohbet ettiğiniz kişilerle devam edin, diğerlerinin de samimimiyetine güvenmeyin. Yeni biri gelmiş banane kafasında olanlardan hayır gelmez. Aynı kaderi yaşıyoruz, kolay gelsin size de. Biraz gelecekten bildiriyorum; işten ayrılmak istiyorum.

Ilk maaş ikramı kurabiye söylemiştim sabahtan ilk iş. Tatlıya bağladık gibi. ;)

buna benzer bi şeyle askerde karşılaştım. özellikle bacak içlerinde kızarıklıklar olıuyordu. zirai ilaç satan bir dükkandan malzeme ve bilgi aldık. koğuşun duvarlarına püskürttük. işe yaradı. evi ilaçlayabilirsin.

Tahta kurusu ya da pire olabilir.

Pire olsa kaşıntıdan kafayı yerdin, tahta kurusu olma ihtimali var. Bayer k-othrine kullanmakta fayda var eczanelerde bulunuyor.

Yatak böceği diğer adıyla bedbugs, diğer adıyla ev tahtakurusu (Cimex lectularius) olabilir. Yatakların lastiklerinin altlarında, kenarlarında saklanırlar. Yatağınızı temizletmeniz gerekebilir.

tahtakurusu

tahtakurusu. yatağı değil evi yaksan tamamen temizleyemezsin. yataktan başla bi tabii.

tahta kurusu galiba. Cok fena bir seydir, kolay gelsin.

tahtakurusu olsa evin diğer odalarını da sarması gerekmez mi? benim dışımda ısırılan yok. ilaç dışında alternatif bir yöntem var mı?

christopher nolan filmleri, açlık oyunları serisi muhtemelen

www.imdb.com

kült tanımı da biraz subjektif olmakla birlikte filtrelenmiş şekilde imdb'de şu filmler çıkıyor, parametrelerle (puan, oy sayısı) oynayabilirsiniz.

www.imdb.com

ana yemek yapmasanız da bir sürü meze yapsanız herkes kendi tabagını alıp bi yerde takılsa, küçük kanepeler, humus, sandviçler, börek, makarna salatası, meyve, peynir tabağı,cips çerez vs..

böylece kim ne içiyorsa kendi tabağını ona göre şekillendirmiş olur.

mangalı nerede yapacaksınız? bahçedeyse mangal mantıklı. hem herkesin başında sohbet edebileceği bir ortamınız daha olur. bir yardımcı tutun mutlaka, kendiniz yapmayın.

benaslında +1

20 -30 kişinin ortak seveceği sekilde et köfte sucuk vs ile uğraşmaktansa bir masayı mezelerle donatıp herkes istediğinden istediği kadar ve istediği zaman yeme fırsatını tanımanız çok daha ideal olacaktır.

çok kalabalıksa herkes bir şey yapıp getirse ve ortaya büyük bir masaya açık büfe gibi konsa güzel oluyor. herkesin kendi küçük kolay spesyali vardır. yapamayacak olanlar da hazır şeyler getirebilir, pizza, çiğköfte, vb.

böyle durumlarda biz pizza söylüyoruz. elinde tabakla gezmek zorunda kalmıyor kimse, eline alıp yiyor. hem rakı haricinde her şeyle gidiyor, herkes seviyor. masalara da çerezler koyarsınız, gece boyunca atıştırılır.

belki bir de peynir tabağı ayarlarsınız rakı ve şarapçılar için. gene rakıcılar için belki bir iki çeşit meze de olabilir.

Kesinlikle meze.
Bol miktarda kisir, makarna salatasi, humus, börek, peynir tabagi, cips vs.

bol bol meze bırak mangalı o kadar kişiyi zor doyurursun.

yeterince büyük bir mangalınız varsa kesinlikle mangal. ufak bir mangalla yapılması biraz zor fakat büyük bir mangal ile kolaylıkla altından kalkılabilir. tekbaşıma 30 35 kişeye kadar mangal yapmışlığım var. mutlaka birileri gelip gidiyor yardıma 4-5 kişi zaten mangal başında oluyor dönüşümlü olarak. malzeme olarak antrikot gibi çabuk pişen bir et tercih edip tavuktan kaçınırsanız kolaylıkla altından kalkılabilir. biber, patates, soğan, sarımsak, patlıcan vs şeylerde közlenerek tabak zenginleştirilebilir. etlerin üstüne cila niyetine güzel bir kasap sucuğu ile yemek faslı kapanır.
evet yazarken kendimi gaza getirdim bu akşam yapıyorum.
not: safkan etoburum.

dışarıdan kilo ile pişirilmiş et söyleyebilirsiniz (köfte/tavuk fileto)
bunun dışında mezeler;
haydari-fava-humus-patlıcan salatası-yeşillik-rus salatası-turşu
üstüne de kanepeler
-ton balıklı/somonlu - jambon/cheddar -zeytin/kaşar vs.

eskişehirdeyseniz beni de çağırın...

sigara ve biraya para yetişmiyor, ne sineması¿

tolga¿naber?
sigaram biram yok, sinemam var, bu mereti de mi bırakıym

Yaşadığım yerde sinema yok o yüzden sadece çok bekledigim bir film olursa gidiyorum

para verip üstüne 15 dakika reklam izlemektense içmek daha iyi bence. bahse varım daha az beyin hücren ölür :)

Yılda bir iki defa gidiyorum

kampanyaların bitmesi çok iyi oldu, fakirin zaten sinemada ne işi var otursun evinde. gidenle gidemeyen bi ayrılsın, sinema ihtiyaç değil lükstür neticede..

gidiyoruz sürekli, içkimiz yok kumarımız yok parayı bu işlere gömeceğiz

Türkiye'de sinemaya gitmenin hiçbir mantalitesi yok bu bilet fiyatları ortadayken.

Ayrıca genel konuşayım, beni sinmeya gitmeye zorlayacak kalitede filmler yapılmıyor artık, Amerika'da da yaşasam durum bu.

Yıllardır gitmiyorum, cinemaxiumum etkisinin yanı sıra zaten dünya sineması son yıllarda duraklama dönemine geçti, sinemayı geç torrentten bile indirmeye değecek film sayısı oldukça az.

Ancak Bir Zamanlar Hollywood ile simemaya gitmeme sürecimi noktalayacağım kaçınılmaz olarak.

En son deadpool'a gitmiştim o da 2016 şubatmış.
Milletin mısır cips sesleri. telefonla oynamaları. arkadakinin rahatsız etmesi. kötü koltuklar vs vs daha da kolay kolay gitmem.

Başka sinema filmlerine giderim ara sıra. ana akım filmleri sarmıyor.
Kadıköy sinemasında 15 TL hep.

İşsiz bir üniversiteli olarak her ay 2 3 filme gidiyordum fakat kampanyalar bittiği için anca başyapıt filmlere giderim bundan sonra. Geçen yaz 1 ayda 10 filme gittiğim de olmuştu. Hiçbirinden pişman olmadım.

en son ne zaman sinemaya gittiğimi hatırlamıyorum bile. internetteki netflix'te eski filmleri tüketiyorum yetiyor bana.

hatirladim en son jurassic world'e gitmistim tam 1 sene once.

Gitmiyorum

güzel bir korku gerilim filmi çıkarsa giderim. onda da cinemaximum'a değil, daha ucuz opsiyonlara ve kimsenin gelmeyeceğinden emin olduğum saatlere yönelirim. salonda maksimum 2-3 kişi olur. gelen, sevişme ümidiyle gelmiştir, üzgünüm ergen arkadaşlar...

en son us'a, ondan önce hereditary'e gittim mesela. şimdi de midsommar'a gitmeyi düşünüyorum.

cinemaximum ilk seans kampanyasiyla 7-8 liraya epey filme gittim. hem salon bos, hem ucuz, hem de kanyon’da sinema keyfi... baya guzeldi.

son donemde uzun suredir duzgun film yoktu diye gidemez olmustum, zaten kampanya da bitmis. artik parasina degecek filme giderim ancak.

Beyoğlu sineması'na falan gidiyoruz, 15 mi 18 tl mi ne o da.

Sinemia varken IMAX'e giderdim, arada DH çek satış bölümünden PNR kodu alır giderdim ama artık çok sevdiğim film de olsa bir bilete 40 lira vermem.

Satışlar düşünce görürüz sinemacıları.

eskiden sık olmasa da ayda bir iki ayda bir giderdik kız arkadaşımla. şimdi düşündüm de en son end game'e gittik. bir bilete ikincisi bedava kampanyası ile. şimdi olsa gitmeyebiliriz. çünkü bir yemek parasını bile geçiyor.

Başka Sinema filmlerine gitmeye çalışıyorum. Sinemia'nın ilk zamanları her hafta giderdim ama artık daha seçici davranıyorum

yalnızca "başka sinema"

çocukları götürmeyi saymıyorum kendim için cevapladım.

Milletin mısır cips sesleri. telefonla oynamaları. 25 dakika reklam ve fahiş fiyatlar bir de guzel film olmuyor

Her şeyin hızlı tüketiliyor olması sinemaya da yansıdı. Devir dizi devri, 45dk 1 saatlik yapımlar daha çok iş yapıyor şu an. Evinde takılıyor insanlar.

evime 1080p projektör aldım her gün film izliyorum. vizyona gelenleri de 1 ay sonra izlemek pek koymuyor. bi the lion king gibi uzun zamandır beklediğim şeyleri izlemeye gidiyorum bir de festivallere.

yılda toplam 10 kere gitmiyorum. evde qled 8k 85 inch tv + bose ses sistemi var.

senede bir kere gidiyordum, bir senedir de gitmiyorum :)

bilet fiyatları pahalı,
yalnız sinemaya gitmeyi sevmiyorum, arkadaşımla bulustugum zaman iki buçuk saat salona tıkılı kalmayı saçma buluyorum,
aa şu film gelmiş, mutlaka hemen herkesten önce görmeliyim diye bir düşüncem olmuyor

gitmiyorum. gitsemde sadece değecek filmlere giderdim. o da yılda toplasan 5-6 film olurdu.
ayrıca evde 120 ekran led tv var. 6 sene once almıstım cok işime yarıyor bu konuda. ısıkları kapattım mı sinemada gibi oluyorum. evde ayrıca netflix ve blutv uyelıgım var.

Benim için sinema keyfi Kadıköy Süreyya'nın operaya dönmesiyle bitti sayılır. AVM'lerde sinemaya gitmekten hiç hoşlanmıyorum. Beni sinemaya itecek türden filmler senede en fazla iki kez falan geliyor. O zaman da genellikle CKM'ye gidiyorum. Bu kadar az gittiğim için fiyat konusuna çok takılmıyorum ama buna rağmen aldığım keyfe kıyasla ödediğim para fazla bile. Eskinin cep salonları şimdinin standartı oldu.

Yani bunun yanında parası bi yana, insanlarda sinema kültürü de yok. Patırtısı, telefon ışığı, haşır huşur ambalaj sesi falan derken salonda cinnet geçireceğime gerekirse evde laptop ekranından izlemeyi yeğlerim.

uzun süredir hayır zaten vizyonda dogru düzgün de film yok.

10 yildir gitmiyorum,güzel film yok

her hafta enm az bir defa gidiyorum
baskasinema rocks

gitmiyorum. kucukken gitmedigim icin ve cevremdeki insanlarin da gitmemesi sebebiyle bende sinemaya gitme kulturu olusmus degil. lise ve universitede birkac defa arkadaslarimla sinemaya gitsem de hic isinamadim.

aslinda gitmek istiyorum. disney ve pixar'in animasyonlarini sinemada izlemeyi cok istiyorum ama bu tur filmleri gosteren salonlara coluk cocuk doldugunu dusundugum icin ben de gitmiyorum. cocugum olunca alir giderim herhalde. tabii o zamana kadar sinema diye bir sey kalirsa.
maddiyat nemli degil cunku sevdigim turden filmler birkac yilda bir cekilebiliyor.

bende sinemaya gitme kulturu yok.

bahsettigin sinemia batti sanirim. musterilerini magdur etti diye duydum. nasil is yapilmamasi uzerine sinemia'nin vakasinin derslerde okutulmasi lazim.

eskiden haftada 1 kesin giderdim de şimdi çoook pahalı olmuş yahu. hevesle beklediklerime anca

klima daha çok yakar. 100km de yarım litre kadar tasarruf edersin klima açmak yerine camı açarsan.

Yüksek hızlarda (genelde 80km/h üstü) tüm camların açılması drag (hava içindeki akışa karşı direnç) üzerinde ciddi derecede olumsuz etki yaptığı için bu hızlarda cam açmak yerine klima çalıştırmak daha fazla yakıt tasarrufu yapmanızı sağlar.

www.youtube.com

Klima az yakar. Arabanın aerodinamiğini bozman daha çok yaktırır. Camlar kapalı olacak, klima açık...

geri geri gidersen hiç yakmaz.

eger bu kadar detaya ineceksen araba kullanma bence. biraz da konfor onemlı.

bakacağınız yer kavaklıdere ve kolej olmalı diyorum. ama orada eli yüzü düzgün ev bulmak zordur. biraz eski ama olgunlara doğru rahat gidip geleceğiniz bir yer olur

hatta kavaklıdere'nin üst tarafı nenehatun reşitgalip filistin ve başçavuş sokakta sosyal olarak en rahat edilecek yerdir benim için. ama evler ortalamadır. ben filistinden reşitgalip'e oradan başçavuş sokağa doğru yürümenizi ve koleje doğru inmenizi tavsiye ederim. yürüyüş yapmayı seven biri için harika olur. yukarı doğru yürürseniz seğmenler parkı var ki ankara nın en özel parklarından biridir. aşağı doğru yürürseniz kurtuluş parkı var.

çayyolu toplu ulaşım için uygun değil. ama evler pırıl pırıl.

esat, seyranbağları, arjantin, uğur mumcu, kısmen kırk konaklar

Bütçe dememişim kusura bakmayın. 1700 e kadar giderim var.

ankara'ya hoşgeldiniz 1700'e kral gibi yaşarsınız. kavaklıdere, ayrancı, bahçelievler.

dikimevine bak daha uyguna bulursun.

Tabi ki ev

@ikikerekac,

Neden?

1. Ev + düşük profil araç

2. Klas araç

Bu durumda 1. alternatifi seçerdim ben

Bu hayatta insanın bir evi olacak. Yaşlandin, 30 yaşındaki ev sahibinin agiz kokusunu mu cekeceksin. Araba yürütme maliyeti artık çok fazla. Yani fiyatı yüksek aracın yürütme maliyeti de artık bir hayli fazla. Son olarak şu ortamda ev almak için iyi tartip biçmek gerek.

Şu dönemde ev almak çok da mantıklı değil açıkçası bana göre. Şimdi hazırda 250k paranız olduğunu düşünelim. An itibari ile bu paranın 1 aylık vadelideki getirisi 3600 TL. Bunun 2000 TL si ile 10 numara bir evde kalarak kiranızı öder üstüne kalanı da diğer giderlerinize kullanırsınız. Geçen hafta bu oranlar daha yüksekti ve aylık getirisi 4k nın üstündeydi.

Diğelim ki 125k hazırda paranız var üstüne kredi çekecektiniz. 125k nın bile 1800 TL getirisi oluyor şu an. Bahsettiğiniz evlerin kıralarını ödemeye hayli hayli yetiyor.

Ne zaman ki vadelilerin getirileri kiralardan az olur o zaman ev almayı düşünebilirsiniz. O zamana kadar bir miktar daha para biriktirmiş olursunuz.

Ben oyumu orta halli bir arabadan yana kullanıyorum. Her türlü işinizi görür ve eğlencenize bakarsınız.

Not: Paranızı bu şekilde vadelide değerlendirmek istemiyorsanız Ev almak birinci önceliğiniz olabilir.

kredi çekmedikten sonra ev. arabasız olmuyorsa, evden sonra yettiği kadarıyla araba.

ev almak şu devirde mantıklı mı bilmiyorum ama araba almaktansa ev almak daha iyidir.

araba yatırım değil parasını zor korur korursa bile tonla masrafa girmeniz gerekir. ev öyle mi? illa klas araç lazımsa kiralarsın.

Ev ev ev

benzer yerde 6 yıl önce ev artı 88 reno ile başladım, 2010 modele yeni çıkıcam. (kredi ödüyorum, bişey kalmadı) memnunum kararımdan. fakat nakitse önce düşük profi araba 6-12 ay sonra ev olabilir. nakit değerlendirilir. ev için acele etmezdim şu an. bir kolaylıklar olabilir ya da reel bazda düşüş devam edecek. iki ihtimalde alanın lehine.

ev

ev alırsan ömür boyu rahat rahat oturursun, yaşlanınca kira derdin olmaz.
klas olan bir araba da alsa 3-5 seneye o araba klas olmayacak. Satsan aynı seviyede yeni bir araba almayacaksın. Ev hayatta sürekli alınmaz ama bir kaç sene sonra araba alabilirsin.

sen bir iki kere tasın o zaman görürsün. al evini kur düzenini ya.

araba aldım ben. evler 400.000'den yukarı yaşadığım yerde. 1500 lira kira veririm daha iyi. 200.000 peşin verip ayda 6000 lira mortgage ödeyeceğime, 1500 lira kira veririm arabayla da gezerim istediğim gibi. ulaşım zaten pahalı.

Araba bir yatırım değil, aksine birkaç senede paranın döviz bazında yarıdan aza düştüğü bir para savurma çeşidi. Eğer ailen zengin falan değilse mutlaka bir ev al kendine derim.

bas istifayı, çekilmez öyle dertler 27 yaşında

kendini çıkarmaya bak. tazminatın yanmasın.. maaşın iyi olduğu için diyorum 1,5 yıla 10 bine yakın para alırsın.. senin hak ettiğin para o. sakın istifa edip de bırakma.

Aslında olay çıkartacak yer arıyorum daha doğrusu içimdekini boşaltacak yer, bazen benim alevli olduğum gün onlar bir şey demiyor, sakin olduğum an saçmalıyorlar, bir denk getiremedik:) dediğiniz gibi tazminat 10 bin falan olacak ama işte bu zor bir ihtimal, absürt şeyler olmadıkça çıkartmazlar.

bu olaylarla arana mesafe çek. iş hukuku içinde karşılığını ver yani bu tiplere. sevmediğin ve istemediğini bildiğin bir şeye katlanıyorsan, kararsız değilsin. ağız kokusu çekmene gerek yok. onlar seninkini çekemeyip, yol versin.

ya salla başı al maaşı, hiçbir şeyi umursama. elini ağırlaştır. şeflere agzının payını ver. bak bakalım geri adım nasıl atıyorlar.

İş bulmadan çıkmak neden imkansız? En kötü ihtimal sonrası için planların olsun. Ben o şekilde çıktım, pişman olmadım. Bide merak ettim sektör ve maaş nedir acep? Buraya yazmak istemezsen msj at.

Kendine onay tiki atman da hoşmuş:)

bavulu içkiyle doldurup gelirsen değer.

Hocam Kıbrıs'ın zaten 3-4 günlük yeri var gezilecek, bir haftasonu Girne'ye fazlasıyla yeter.

Kalabiliyorsan 2 gece kal, 1 geceni club, 1 geceni casinoda geçirebilirsin, slot için merit lefkoşa 1 numaradır, aktiftir yani pazar gündüz ve cumartesi akşam.. gündüz de gezersin denize girersin, araba kiralaman şart gibi bir şey, kiralamasan daha az yer gezersin daha az rahat edersin o zaman taksi kullanacaksın tabi.

ruleti bizim yerimize de döndür usta=)

breaking bad derdim ben de.

edit:
dexter ve six feet under falan da olabilir aslında.

sherlock olabilir. breaking bad'in ilk 2 sezonunda sıkılırsın.

Hayatında hiç yabancı dizi izlememiş birisine 5 tane dizi öner diyecek olsalardı;

Lost
Lost
Lost
Lost
Lost

derdim. 6.dizi yine Lost olurdu...

lost +1

Sherlock

bb, lost falan sıkılır ya ağır gelir hem. Hafiften başlasın sonra temposunu ve seviyesini yükseltsin.

Erkekse footballers wives, kadınsa bad girls izlesin.

sherlock +1

veya prison break.

How I met your mother.

lost ve prison break +1

dizi izleme alışkanlığı yaratmak için Lost. Sonra sitcom'a alışmak için ve kafa dağıtmak için how i met your mother,
ondan sonra kült dizilere kayabilirsiniz.

Lost'la başladım ama finali korkunç olduğu için önermem.

Coupling derdim.

Tabii ki sopranos.

anneme breaking bad izlettim. türk dizilerinden sonra gayet sürükleyici buldu. çok da sevdi.

çocukken izlediğim cosby ailesi, alf, married with children'ı falan saymazsak; hayatımda ilk izlediğim yabancı dizi lost. çok da sürükleyici geldi.

ardından prison break'e başladık, ikinci sezonda bir ara verdik, sonrapek geri dönesimiz gelmedi, lost öyle değildi, sezon başlasa da izlesek diye çatlardık.

arada başka yabancı diziye bulaşmadık. breaking bad'i hep duyduk. o dönem annem kanser hastası diye içinde kanserli hasta barındıran diziyi izlemek istemedim belki rahatsız eder diye. annemi kaybettikten sonra breaking bad'i izledik, lost'un önüne geçecek kadar güzeldi.

yani özetle:

1. breaking bad
2. lost

40 küsurluk bir dinozor olarak sıralı tam listem: www.wikiwand.com


Şaka bi yana yaşına, zevkine göre değişir bu sorunun cevabı. Yaşlıysa zaten bu üsttekileri bilir, ilk defa yabancı dizi izlemiş olamaz :)

hepsi leş gibi dandik dandik filmler boşver

bence kayıp, yeşilçam'ın bir kültür olduğunu düşünüyorum. kardeşim de senin gibi hangi ismi söylesem bilmez, film esprisi yaparsın anlamaz vs. benim jenerasyonum daha ilgiliydi 93 94 sonrası nesil ilgili değil bunlara.

Komedi filmleri güzel. Gerisini izlemesen de olur.

3-5 film disinda bir olayi yok. eskilerin elinde sadece bunlar varmis izeleyecek, elbette sevmisler, anilar biriktirmisler ondan bu yesilcam geyikleri. yoksa kalite, oyunculuk filan bir kac film ve oyuncu disinda cok iyi degil bence.

yaş kaç bilmiyorum ama ilk defa böyle birisini görüyorum
türkiyede yaşıyorsanız bence kayıp. bu filmler türk halkına dair çok şey içeriyor.

Yaş 23. Mesela yaşıtlarım baya biliyo aslında, çoğu izlemiş yani bu filmleri.

Türkiye'de yaşıyorum ama Türk halkına dair de pek bi şey görmek istemiyorum açıkçası. Zaten sokakta yeteri kadar maruz kalıyorum. Şimdi düşününce hayatımda izlediğim Türk dizisi de bir elin parmaklarını geçmez.

içinde kemal sunal ve şener şen'in olduğu komedi filmlerinin neredeyse tamamı çok başarılı filmler.

bir türe ait külliyatı izlememek tabi ki kayıp değil (tercih meselesi) ama en azından kemal sunal ve şener şen filmlerini izlersen hoşuna gider diye düşünüyorum.

çok da lazım değil diye düşünüyorum.

Sadece Çöpçüler Kralı'nı izlesen yeter bence.

Ayrıca;

(bkz: parka gidecekmiş iki gözümün çiçeği)

ee yıl olmuş 2019, netflix çağı falan :)
biraz geç kalınmış bir hareket, her şey zamanında güzel..

tabi ki kayıp hemen bir liste oluşturulup tez zamanda izlenmeli.

Bunları izleyerek büyümüş bir nesil için yeri farklıdır, objektif bakmak ve cevap vermek zor.

Artık televizyon da izlenmediği için yeni neslin bilmemesini yadırgamam. Gene de "ziyaaaaa" dediğimde karşımdakinin anlaması iyi olurdu.

Al yazmalım selvi boylum
Devlerin aşkı
Namuslu
Milyoner
Dila hanım
Komiser cemil

E bunlar izlenir ama;)

@kimlanbu
İnternette çok zaman geçirdiğim için bu tarz muhabbetleri biliyorum. Ayrıca ziyaaa turşu sulu filmdeydi onu izledim :D

Ya bu saatten sonra izlemem zaten hala düşününce bana ilgi çekici gelmiyorlar ama herkesin bu kadar izlediği filmleri izlemediğim için acaba kaybım var mı diye merak ettim.

"Türkiye'de yaşıyorum ama Türk halkına dair de pek bi şey görmek istemiyorum açıkçası. Zaten sokakta yeteri kadar maruz kalıyorum." cümlelerinin konuyla alakası yok ayrıca çiğ de geliyor bana böyle yorumlar. aslında kayıp diyebiliriz ama bahsettiğin filmleri izleyip fazlasını izlemeyi istemediysen zorlamaya da gerek yok. bi fikrin var sonuçta.

izlemişsin işte. ona benzer filmler var, eğlencelik güzel olanlar da çok

bence bu zamana kadar izlemediysen gerek de yok. ama yine de izlememiş olup da merak edenler için olmazsa olmaz diyeceklerim.

sultan
şekerpare
yakın zamandan neredesin firuze
yakın zamandan komser şekspir
alın yazısı (cüneyt arkın-erol taş)

daha çok yazarım da içimden gelmiyor.

Kültürel anlamda kayıp sayılabilir bir yerde. Yeşilçam'dan kastettiğimiz ne, o da ayrı. '50'li yıllardan başlayan birşeyden söz ediyoruz dolayısıyla yaşadıgınız toplumun o dönemlerde nasıl olduguna dair de ipuçları yakalamış oluyorsunuz.

'60'lı- '70'li yıllarda dram/melodram ağırlıklıdır. '70 sonları itibariyle erotik film furyası devreye girince çöküşe geçmiştir. '80'lerde arabesk patlayınca onun tesiri altında kalmıştır.

Kötü örnekler oldugu kadar iyi örnekler de var, araştırmanız lazım. Örneğin "Sevmek Zamanı" kendi dönemindeki diğer örneklerden çok başka bir filmdir.

"Yılanların Öcü" mesela bir uyarlama olarak fena değil gibi, romanı okumakla aynı şey olmasa da.

Sadri Alışık'ın filmleri mesela ayrı bir tat barındırır.

Ayrıca, Türkan Şoray filmi izlememiş olmak, hele Tosun Paşa'yı falan bilmemek de ne bileyim:))

Türkan Şoray'dan aşırı nefret ediyorum ya :D kadının her türlü ifadesi, konuşması irite ediyor beni. Bi de bu kadını güzel diye gaza getirmişler zamanında :D (Ki gerçi aşırı estetikli olduğu ortaya çıkmıştı sanırım ama o hali bile çirkin)

bazı yeşilçam filmleri biraz ağlak oluyor. o turşu suyu kavgalı film mesela (neşeli günler). "yokluk içindeyiz ama böyle bir aileye sahip olduğumuz için nasıl da mutluyuz" konulu. sonra, hani münir özkul'un "bak beyim sana bir çift lafım var, ben yaşar usta" diye ünlü repliğinin olduğu "bizim aile" de aynı öyle bir film. bunlar tam türkiye'nin o yıllarıda ihtiyacı olan filmlermiş belki ama şimdi artık yemiyor.

ama bazı yeşilçam filmleri de çok absürd komedi tadında. gerçek hayattan kesit yapmaya çabalamamışlar, gelişine saçmalayalım demişler. örneğin tosun paşa'yı tek geçerim. bence en azından onu mutlaka izle.

kayıp mıdır tartışır tabii ama, hemen hemen herkes tüm filmleri biliyor. sohbet muhabbet esnasında "tam yerinde" komik bi türk filmi repliği yapıştırınca ve herkes anlayınca aşırı keyifli bir an oluyor.

"şimdi ananı laciverde boyadım"
verilmiş örnek ama "parka gidecekmiş iki gözümün çiçeği"
"aa dalılılım"
"bunu da yazıcam gasteye"
"teybiko çalıştırdınko / bokoto yemişişko"
"efenim röntgen insanın içini gösteren bi alettir..."
ilk aklıma gelen örnekler.

36 yaşındayım, ben de senin kadar izlemişimdir televizyonda bölük pörçük denk geldiğim kadar. İşyerinde yaşıtlarım replikleri sık sık kullanıyor, genelde anlamıyorum. Onun dışında bi zararını görmedim.

kayıp falan yok hepsi çöp açıkçası. türklerin toz konduramaması tamamen nostalji romantizmi yüzünden. çocuklukları onları izleyerek geçmiş insanlar güzel hatırlıyor doğal olarak.

objektif olarak bakıldığında bir yabancı bugün oturup birini bitirmeye tahammül bile edemez ki böyle yorumları çok görmüşlüğüm var bir ara hababam sınıfını imdb'de top 250'ye soktuklarında.

Yaşıtız, ben televizyonda denk geldikçe yarım yamalak izledim. İzlediğim kadarıyla ilgimi çekmediler fazlaca abartıldıklarını düşünüyorum. Bazen muhabbeti olduğunda katılamamak dışında bir eksikliği yok bence.

çıralı?

Çıralı villa zeytin öneririm. İki yatak odalı bir ortak salonu olan villası vardı baya iyiydi. Ümit diye işletmecisi var arayın pazarlık yapın. Uygun fiyatlıydı.

değil. 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı çok iyi falan değil.

7500 teklif alan duydum özelde. daha yüksekleri elbette vardır. Alan matematik.

Normal. Türkiye'de özel sektör maaşları çok düşük, sorun burada.

Yol yemek yok, ayrıca iyi bir okula gelene kadar hayal bile edemeyeceğin şartlarda çalışan öğretmenler var. Sabah güneş doğmadan tarlanın ortasında okuluna çamurun içinde giden kaç öğretmen var biliyor musun?

özel sektör az alıyor +1

3 sene önce bu maaş olsa çok iyiydi ancak şu an değil. 2012 de 8 1 de işe başlayan memurun maaşı 1250 dolardı. şimdi 850 dolar anca ediyor. yani şu an 7bin civarı alsa bir öğretmen anca iyi denir.

özel sektör az denildiği gibi. yalnız bu parayı almak için kıdemli olmaya gerek yok, 1 yıllık sözleşmeli öğretmen halimle bu paraya yakın alıyorum.

Su yanilgiyi da ortadan kaldiralim, full ek dersle bu parayi alabilirsiniz. Yoksa alacaginiz para 4000 civaridir ki bu parayla istanbul gibi bir sehirde sadece gecinmeye calisabilirsiniz, yasayamazsiniz. Full ek derse girmek de hem ogretmen hem de ogrenciler icin cok saglikli degildir genelde. Cunku verim yari yariya duser. Yani ortalama ogretmen maasini 5500 dusunmek yanlis olur, genel ortalama 4000 civaridir ne yazikki.

Arkadaşlar sokakta boş boş dolaşan bekçiler bile 4 küsür bin alıyor, öğretmene 5500 neden fazla olsun?

Asıl parayı öğretmen bilgiliyse özel dersten kazanır.
5500 iyi bir maaş değil, genel olarak maaşlar kötü.

Ogretmen maasi iyi.

5500tl cok para olmamasi ayri konu. Son 1 yılda tum mesleklerde alinan maasin sagladigi yasam kalitesi zaten dustu. Ogretmen maasi iyi mi sorusuna cesitli mesleklerin kazanclaeina ve ulkedeki orta sinif gelir duzeyine bakilarak cevap verilir ki ogretmen maasi kotu degil.

5500tl cok para degil tarafindan bakarak ogretmen maasini degerlendirecek olursak yonetici vs. disinda neredeyse herkesin maasi kotu tr de. Herkesin maasinim kotu oldugu ortamda da kotunun daha kotusune kotu denir ancak.

merhaba, öğretmen maaşı hem iyi hem çalışma şartları çok iyi. şimdi 3 ay tatil. haftada 16 saat çalışıyorlar bu maaşa daha ne olsun?

Maalesef insanımız ekonomiden paranın değerinden falan anlamıyor.
Normal olan her ülkede memurun alması gereken minimum para ailesini geçindirebileceği, temel besin maddelerine (evet et de var) rahat ulaşabileceği miktar olmalıdır.
Bizim millet bundan 5 yıl önce de 5 bin liraya çok diyordu. Şimdi de çok diyor.
5 yıl önceki alım gücüyle şimdiki kıyas bile kabul etmiyor.

Bir süre tasarruf moduna çekilerek Muş diyorum.

mümkünse üçüncü seçenekler aranmalı.

"özel şirkette 2.500 TL maaş", " Ancak firma mali kriz içinde, son 5 aydır maaşlar 20 gün gecikmeli yatıyor", "aile şirketi burası" üstte de dendiği gibi o firma batar, batmasa dahi sürünür, sizin maaşlar 20'den 25'e oradan 35'e oradan 3 aya falan sarkmaya başlar. "ya canım kaçmıyoruz ya" derler "off paramız yok" derler.

Olabilecek iş, maaşı iyi, muş'ta harcama yapmazssın herhalde, iyi birikim yaparsın ama "bir umut memur olurum" gibi şeylere güvenip gidilir mi? senin bileceğin iş. Diyelim ki 2 sene dişini sıktın ve memur olamadın, tekrar izmir'e ya da başka bir büyük şehire gitmek istedin (ben isterdim) tekrar sıfırdan düzen, iş arama vs.

muş+1

aksi takdirde ne uzaliyorsun ne de kısalıyorsun bir de şirket batarsa vay haline

insan kaynaklarında çalışıyorsan yine insan kaynaklarında neden iş bakmıyorsun, izmir iş imkanı için bir istanbul kadar değil ama yine de bir muş da değil.

muş'tan sonra dönebilecek misin, tüm hayatını muş'ta geçirebilir misin? bunu göze almadan ben izmir diyorum.

3. seçenek aranmalı +1

kendinizi sadece bu 2 seçeneğe kaptırmayın, iş aramaya devam edin.
eğer sadece bu iki şık arasında seçim yapılacaksa 1.si derim

İzmirdeki işte devam edersen her türlü başka bir iş aramalısın zaten ama muş seçeneği de çok yeterli değil. Geri dönüşü var mı mesela, ne kadar süre mecburen orada kalmak zorunda olacaksın bunlar önemli. sırf 4500 tl için muşa gidilmez bence. Garanti bir meslek sahibi olursun, prestijli bir memuriyettir, tayin hakkın vardır falan anlarım ama şu durumda çok parlak görünmüyor.

Muşta çok güzel para biriktirirsin, kadroya da geçersin ilk seçimde. Tayin hakkın olunca İzmire geri gelirim diye düşünme, çok kolay gelinmeyebilir ama batıda başka bir yere gidebilirsin.

3. Secenek.

Bir umiutsa memurluk, kesin degilse hic girme o ise

eğer ikisi arasında kaldıysan kesinlikle muş. bu devirde 2.500 para mı asgari ücret o kadar zaten.

yaş kaç? o da önemli bir faktör.

muş yani izmir'e hayli uzak üstelik iklim farklı, kültür farklı. yaparım ben diyorsan muş'a git derim ben de.

izmir'de iş ara, iş bulana kadar mevcut işine devam

muş

muştayken de o ilde veya çevre illerde yüksek lisans yapın, dilinizi geliştirin, alanınızla ilgili en az 1 teknik program öğrenin(mesela R). bu süre zarfında da yaşamak istediğiniz illerdeki iş ilanlarını takip edin.

işini deli profesyonel yapan kişilerin izmirden kayseriye, ordan da bir doğu iline gittiğini gördüm. amaç bir yandan gelirlerini artırırken diğer yandan cv'lerini geliştirmekti. ki bu dediğim kişiler koç holdinge bağlı bir şirkette yöneticiydi izmirde.

İzmir'den Muş'a gittiğinizde büyük bir boşluk hissedeceksiniz. Yapılacak hiçbir şey yok İzmir'e nazaran. Yukarıda belirtildiği gibi tamamen kendinizi geliştirmeye odaklanırsanız, devlette kadro alamasanız dahi tekrar büyükşehirde çalışma fırsatınız artar.

Muş' u seçerdim ben.

3. seçenek +1

Muş'tan İzmir'e geçmek travmatik olur +1

15bin

6 bine fitim

3500 e oldukça mutlu olurum çünkü şu an asgari ücret bile değil aldığım maaş

30 bin.

30K iydir beya

20k eur

5 bin euro'ya neşeyle işe giderim.

20+

16k

TL sürekli değer kaybettiğinde 3000 usd diyorum

50-60bin mutlu eder.

şu anki şartlarda 7bin beni sevindirir. 7 ve fazlası birikim için artık kısım olur. ihtiyacıma göre konuştum yani yoksa ben de 15k isterim

"maaş" olan hiçbir meblağ beni mutlu etmez.
Ortalığı bulandırmadan net cevap vermek gerekirse: 15 bin.


j r r tolkien hayrani +1

%15-20 zam alıyorum senede. %100 zam alsam parayı ne yapacağımı bilemem. iyi böyle. ne ihtiyaçların ne de zenginliğin sınırı var. mutluluğu parada aramadım hiç.

10bin euro.

200 bin

mutlulugunuzu maaşa endekslerseniz her zaman mutsuz olursunuz. öncelik tabiki belli bir maaş skalasına ulaşmak olmalı ortalama bir hayat yaşamak için, ikinci öncelik yaptığınız işi sevmelisiniz..

3 milyar 750 milyor

hiç çalışmadan 4000 TL versinler. fazlası için mevcut piyasa şartlarında ben çalışayım.

6.000-10.000 EUR
Ederi bu, ama vermiyorlar.

şu anki işimden 6-7 alıyor olsam beni maddi olarak olarak daha çok tatmin eder.
daha üzerini almak için başka bir iş yapıyor olmam gerekir. o yüzden uçmuyorum.

10 bin

15-20 bir arası

13+14tl

net 15.000 birim, ulkeye gore kur turunu degistir. bence faturalari pek dusunmeden yasayabilmek icin gerekli minimum miktar bu.

devit zararlı maddeler yok. bak sana sadece şunu diyeceğim benim d vitaminim değerlerini sadece devit yükseltti. ocean d vitamini kullandım o değerlerimi yükseltmedi.

Damla d vitaminleri yükseltmiyor. Eczacı devitte böbreklerde biriken bir madde var dedi

Devit'te paraben var.
Doktor bebeğimize D vitamini damlası verdi.
Ama Devit 3 damlaysa, bu damla 5 damla kullanın dedi.
Bebeğe verdiği için de içinde paraben olmadığına eminiz, her gün veriyoruz.
Adı: deca-tabs

ben de ocean kullandım bir ara kreatinim yükseldi ama tam ondan diyemem.

Coledan D3

yeni bir ilaç kullanmaya başlayacaksam, prospektüsünde baktığım ilk şey hamileler için yazdıkları uyarılar oluyor. hamileler kullanabilirse rahat şekilde kullanıyorum.

wellcare alın

Önerilerin hiçbiri ampul formunda değil, Damla aynı etkiyi yapmıyor

En iyisi ocean. Sonra wellcare. Kalanı kötü.

devitte paraben yok, BHA var. bu da uzun vadede yüksek kullanımda zararlı, kimi ülkelerde kullanımı çok sınırlı, burda da sağlık bakanlığı onaylı ve sgk'nın karşıladığı bir ürün. ancak tahminimce ampülü her gün içmeyeceğiniz için hemen kanser olmazsınız.

d vitaminini idealde kanda sabit tutmak gerekiyor, depolanamadığı için de sürekli yeniden sentezlenebilmesi, sentezlenemiyorsa da dışardan takviye olarak alınması gerekiyor.

eğer ampül yaptıracaksanız bir anda d vitamini seviyeniz güzel yükselecektir ancak kısa bir süre sonra eski haline geri gelecektir eğer güneşe çıkmıyorsanız. bu nedenle ampul yaptırıp sonrasında düzenli takviye almaya başlayabilir, veya ampul yaptırmadan düzenli güneşe çıkarak (her gün öğle güneşinde 20dk) ya da takviyeyle d vitamini seviyenizi yükseltmeye çalışabilirsiniz. güneşe çıkmak ve düzenli şekilde takviye alarak seviye yükseltmek en az 2-3 ay sürer.

damla şeklinde takviye alacaksanız dikkat etmeniz gereken bazı kurallar var, örneğin günlük ne kadar d vitaminine ihtiyacınız olduğu. bazı doktorlar kg başına 150 IU önerir, bu da 60 kg birisi için 60*150 = 9000 IU demektir (bu aynı zamanda 20dk öğle güneşinde durunca sentezleyebileceğiniz miktara yakındır). damla takviyeleri genellikle damla başına 1000 IU'dur, 9000 IU alabilmeniz için günlük 9 damla almanız gerekir. ek olarak d vitamininin vücut tarafından emilimini arttırmak için yağlı gıdalarla birlikte almanız gerekir.

damla şeklinde takviyelerde günlük kullanım önerisi için 1 damla yazar, bu da 1000 IU'ya tekabül eder, ancak yukardaki hesaba göre bu miktar çok azdır ve bu şekilde d vitamini seviyesi yükselemez. bu önerinin sebebi bu tipteki takviyelerin sağlık bakanlığı değil gıda bakanlığı onaylı olmasıdır, gıda bakanlığının onayladığı ürün daha yüksek dozda kullanım öneremez. sağlık bakanlığının bu ürünleri onaylaması yıllar sürdüğünden firmalar düşük doz öneri ile ürünleri piyasaya sürüyor.

kendimden örnek verecek olursam ocean D3'ü günde 7-8 damla şeklinde kullanarak 2 ayda 33 olan d vitamini değerim 66 oldu. bu iki ayda hiç güneş görmedim desem yeridir.

bu bilgiler ışığında kararnızı kendiniz verebilirsiniz.

kardeş kusura bakma haklısın sürmemesi lazımmış ama tepkin abartı.

biraz abartmıssın. bir şey olmaz bol su ile yıkayın.

edit: abartmıssın derken bende kızardım. ama 2,5 saat geçmiş bir şey olmaz anlamında dedim. agzını burnunu dagıtmaya gerek yok gereken seyi demissin zaten.

haklısın ve abartı tepki görmedim ben.

ona ne? benim başıma gelse senle tam aynı durumda olurdum.

Çocukluğımdan hatırlıyorum ben bu ritüeli. Camide amcanın biri birden senin elinin üzerine sürer ardından sürdüğü şeyi elden ele gezdirirdi. Zararlı bir şey olduğunu sanmıyorum ama sürmemesi gerekirdi. Ama tepkin de abartı olmuş. Bu olaydan ziyade başka bir şeye kurulmuşsun önceden.

psikoloğa bir görünmelisin bence.

cevap: belli olmaz, 20 saat sonra da sorun olabilir.

Abartmamışsın. Abarttın diyenleri de cidden anlamıyorum.
Nefret ediyorum insanların başkaların çocuklarına “olağan dışı” şeyleri ebeveynlerine sormadan yapmalarına. Akraba olsa dahi. Ulan annem olsa bile bunu yapan burnundan getirirdim.

Sizin akraba profili de sıkıntılı, ne dersen de laftan anlamaz belli. Uzak tutun çocuğu.

sonuna kadar haklısın.

Abartmaya gerek yok bu kadar , psikolojik destek almanız önerilir

abartmışsın diyenler "çocukta deri hastalığı var" cümlesini okumadı mı yoksa benim kaçırdığım bir şey mi var

Cocuk hastaymis neden abarti diyor herkes?

Lutfen bu kisiler anne baba olmadan once tekrar dusunsun. En basta da dusunmeyi ogrensin.

abartmışsın diyenler bir de bunu okusun: rareddit.com

daha ciddi bir alerjisi de olabilirdi.

abartmışsın diyenlerin insan psikolojisinden hiç haberi yok. biraz alice miller falan okuyun.

tepkinizde haklısınız demek için geldim sadece, insanlar böyle şeyleri yapmayı kendinde hak görüyor, bunun dinle alakalı olanı size denk gelmiş, kişinin dindarlığıyla alakalı değil, dünyada herhangi toplumsal pratikler içerisinde yaşayan sıradan bir insan olmakla alakalı.. çocuğu rahatsız olacağı şekilde ve çocuk rahatsızlığını size belli ettikten sonra, "ne var sevgimden yapıyorum, o benim elime doğdu" falan gibi bahanelerle normalize ederek aşırı mıncırmak falan da benzer şekilde tepki gösterilmesi gereken bir şey mesela. ki siz çocukta bir de cilt rahatsızlığı var diyorsunuz. burada durum bir de aileden izin almadan çocuğa kafasına göre davranmak. çocuklara ailelerine sormadan yiyecek falan da verilmemesi gerekiyor, neye alerjik olduğunu bilemezsiniz sonuçta, bu da onun gibi bir şey.

genel olarak konuyla ilgili sakinlemeye çalışın, bir şey olmaz herhalde. ama bu, çocuğa isteyenin istediğini, çocuğun rızasının olamayacağı şekilde sürebilceğini göstermiyor. karşı taraf doğrudan size karşı art ya da kötü niyetli değildir. ama bu, kibralık çerçevesinde tavrınızı ya da rahatsızlığınızı belli edemeyeceğiniz anlamına gelmez. bence. ki galiba belli etmişsiniz zaten, karşı taraf da anlamıştır tahminen.

haklısın
tepkin abartı
not: alice miller falan okudum

ben de abartıyorsun diyenlere kızan arkadaşlara katılmıyorum. duyuru sahibinin öfke kontrolü yaşadığı önceki duyurularından açıkça belli. abartan cevap verenler değil duyuru sahibi

çoğu şeyi abarttığını düşünüyorum (diğer duyuruları gözlemle), adamın ağzını burnunu kirmalik bir şey yok. Kırsan eline ne geçecek onu da anlamadım. Yapan yaşlıdır da. Benim dedem de yapardı ben küçükken napalım şimdi. Kaldi ki hacı yağını sürmenin böyle bir amaç taşıdığını ilk defa sendem duyuyorum. Sürdüm dindar olacak mı dedi bu adam açıkça. Çocuk daha 2.5 yaşında böyle gidersen sürekli kavga edecek birini bulursun.

Haklısın ama tepkin abartılı. O sırada tepki verilmesi gerekiyor, sonrasında verilen tepki bu haltı yapan kişiyi mazlum haline dönüştürür. Çocukta sorun olup olmadığını doktora danışmanız gerekir. Ama daha da yanaştırmayın çocuğu bu kendini bilmezlere.

prima aktif bebek - külotsuz olan
çevremde çoğu kişi bunu kullanıyor hep gözlemlediğim kadarıyla

Prima aktif bebek. 2-3 numaralarda premium care kullanıyorduk. Hareketlenmeye başlayınca aktif bebeğe geçtik. Memnunuz.

prima aktif bebek. 4 numaraya kulot bez ile devam ettik.

sleepy kullanıyoruz oldukça memnunuz hem maddi hem kalite açısından

edit:çok fazla araştırarak aldım

prima aktif bebek kullandık 4 numaraya kadar. 4 numaradan sonra da külot bezle devam ediyoruz. 5 numaraya geçtik gün itibariyle. diğer markaları ara ara denediysek de prima kadar emici değiller genelde. emici olanlar da pişik yaptı devam edemedik.

ancak alternatif olarak denediklerim içinde en iyisi migrosun bezi minnies oldu. hem çok güzel emiyor, hem pişik yapmıyor ancak benim kız artık tuvalet eğitimine çeyrek kala zamanda olduğu için bezden nefret ediyor cırtları açıp çıkarıveriyor diye kullanamıyoruz.

instagramda muhendisinoglu diye bir hesap var. dönem dönem farklı ürünler için içerik araştırıp paylaşıyor, bakmanızı tavsiye ederim. tek bir marka değil de, temiz içerikli bir kaç marka öneriyor. sleepy+1 bu arada. ben de ondan almayı düşünüyorum.

Bizde tüm markalar pişik yapmıştı. Denemek için Migros'un ürünü olan Minies'i almıştık. Zaten o zaman fiyatı 14 tl falandı. 60-70 tl primadan sonra bu da olmazsa veririz birine, olmadı atarız çöpe gider demiştik. Mucize gibi çıktı. Ne pişik, ne sızıntı. Şu anda da 25 tl fiyatı. Yalnız 1 senede yediği zama bakın.

e bebek'in bezini kullanıyoruz. önceden prima kullanıyoduk primadan iyi.

pampers

sürekli kafan sabit, yukarı aşağı bakmayı dene belki ulaşabileceğin bir yere oynar... tabiki ulaşmaya çalışırken elini güzel yıka ve çok iyi durula mümkünse içme suyuyla durula....

Hepsini yaptım ama hepsini. Yok görünmüyor çıkmıyor. Delireceğim

Kulak çubuğu ile almaya çalış ?? Benim alt göz kapağına kirpik kaçıyor çoğunlukla ve batıyor. bu şekilde almaya çalışıyorum ve başarılı oluyor.

Görünmüyor

Doktora git. Gozunu minciklama iyice. Mikrop kapacaksin.

Çıkmış olabilir ama sen şu anda çıldırdığın ve gözünle çok fazla oynadığın için psikolojik olarak hala orada sanıyor da olabilirsin. Aynı şey başıma pirinç pilavı yerken hapşırdıktan sonra gözüme girmişti :D Çok fazla oynamıştım gözümle ve bu yüzden kızarıklık oluşmuştu gözümde. E bu da batma yapıyordu sanki hala gözümün içindeymiş gibi. Bir süre sonra ne olduysa artık geçti gitti.

üst kirpiğini tut ve aşağı kirpiğine doğru çekip bırak. 2-3 kez dene çıkacaktır.

çok tahriş etmeseydin belki de çıktı tahriş acıtıyor olabilir.

göz, yabancı gördüğü maddeyi dışarı atar. çıkarmayım dursun desen bile durduramazsın.

gözünü kapatıp açılmayacak şekilde bantla (koli bandıyla değil elbette, hazır göz bandıyla veya sargı bezi koyup üstüne yara bandıyla). sonra yat uyu. sabaha bandajı açtığında kurtulmuş olacaksın.

ama bence arkadaşların da dediği gibi o çoktan çıktı da çok oynadığın için tahriş oldu, hala orada sanıyorsun.

ne su katması ya göze su katılırmı kurur. suni gözyaşı al göze bocalt.

Gözünle cok oymama. Suni göz yasi damlasi al eczaneden, gözüne damlat. Kaygan bir ortam olussun ki göz kapaginin altindan insin asagi.

bir diyetisyene danışmalı

Mobildeyim editleyemedim, E/27/185/90

Doktor doğru söylüyor. Karatay diyeti zırva. Karbonhidratı lifli ve glikoz ve nişasta formunda alır onu da gün içinde yakarsan yağ sentezine katılmaz aldığın karbonhidrat.

Ama aldığın her yağ, yağ sentezine katılır.

Proteini de aşırı derecede alırsan yağ olarak depo edilir.

Klasik yöntem doğru yöntem.

Yağsız yiyeceksin, lifli yiyeceksin. Bol sebze, az veya sıfır et. Et yiyeceksen de beyaz et olarak.

Bununla beraber kardiyo yapacaksın, her gün 7-8 km en az yürüyeceksin yüksek tempoda. Yağlanma falan kalmaz.

Kırmızı et ve yumurtada kolesterol yüksek. Bunları tüketmeyeceksin.

dostum bak şimdi. öncelikle karaciğer dostu yiyecekler tüket. şekeri sıfırla. kaliteli yağ ve kaliteli karbonhidrat tüket. spor yap fazla kilolarından kurtulmaya çalış. daha sorun varsa özelden mesaj at. geçmiş olsun.

Adama rapor aldırarak

Oda arkadaşınız dikkat ediyordur umarım. Aksırıp tıksırırken kağıt mendil kullanmıyorsa kullanmasını rica edin. Kendiniz de mümkün olduğunca odayı havalandırın, sık sık elinizi yıkayın, özellikle ortak eşyaları kullandıktan sonra. Durum çok fenaysa ikinizden biri maske taksın hatta.

sakınılan göze çöp batar misali hijyen olayına dikkat edip düşünmeyeceksin. beslenmene dikkat edip kendine iyi bakacaksın. eve gider gitmez bebekle temas etmeden tüm kıyafetlerini değiştirmelisin.

maske tak

modem değil de access point bakın isterseniz

@kisa bunu düşündüm ama modemim çok kötü.

netspot diye bir uygulama var onu kurun

anten dbi bilgileri aklınızda bir fikir oluşmasına yardımcı olur.

devit almayın öncelikle, iyi değil.
wellcare alabilirsiniz.

ben hep wellcare aldım. hiöç yükseltmedi. sonra devit aldım yükseldi.

Dr zaten eksiklik icin size uygun oranda d vitamini verecektir. Bu isi doktora birakmak lazim bence. Fazlasi toksik olabiliyor.

@veritaslibertas

devit'in iyi olmadığına nasıl karar verdiniz ?

doktora gitmenize gerek yok madem ilacı alacaksınız.

@delidir yakalayın,
ben karar vermedim. devit bazı ülkeler yasaklandı, içinde zararlı maddeler olduğunu biliniyor paraben ve bazı kanserojen maddeler gibi, doktorun söyledikleri.

@veritaslibertas hadi ya :/
benim kanser hastası anneme Devit verdiler :(

ilk olarak doktorunuza danışmadan ilaç ve vitamin kullanmayınız. doktor sizin ihtiyacınıza göre bir reçete hazırlayacaktır. bu 300.000 IU'lik devit ampul olacağı gibi düşük dozajlı bir ilaç'ta olabilir. mesela arkadaşların tavsiye ettiği wellcare'in en yüksek dozu 1000 IU. arada 300 bin'lik bir fark var :)

ayrıca bilgi olarak vereyim. devit 3 içinde paraben yoktur. formülü için aşağıya bakabilirsiniz;

eksiup.com

sadece yardımcı madde olarak Butylated hydroxytoluene bulunur. kansorejen etkisi kanıtlanmış değildir. FDA ve EMA tarafından onaylı bir maddedir.

www.wikiwand.com

devit'i içindeki BHA/BHT içeriği sebebiyle bazı doktorlar önermiyor, bazı ülkelerde bu maddelerin kullanımı çok çok kısıtlı. devit'deki miktar da zaten ölümcül değil, ancak dediğim gibi tercih meselesi.

d vitamininde olay mümkün mertebe kanda değeri sabit tuabilmekte. değeri çok düşükse eğer önce yükleme yapıp sonra düzenli takviye öneriyor bazı doktorlar, yüklemeyi de devit ampulleriyle yapıyorlar, atıyorum tek seferde 300.000 IU almak gibi. bu sayede atıyorum yükleme öncesi tahlil sonucu 10 iken yükleme sonrası 60'a çıkmış oluyor.

ancak vücut d vitaminini depolayamadığı ve güneş olmadıkça sentezleyemediği için bu değerler hızlıca düşüyor. sabit tutabilmek için düzenli takviye almak lazım. bunun için canan karatay'ın da aralarında bulunduğu d vitanimi konseyi ile ahmet aydın gibi bazı doktorlar, kg başına günlük 100-150 IU'luk takviye önerir. Örneğin 70kg iseniz 70-100 = 7000 IU. yine aynı doktorlar d vitaminin üst sınırını 100 civarı olarak belirler.

Ocean, VeNatura gibi markaların sıvı ürünleri var, her bir damlası 1000 IU olacak şekilde. 7000 IU için günde 7 damla almak gerekiyor. Tablet şeklinde de bulabilirsiniz. Ancak bu markalar gıda takviyesi statüsünde olduğu için gıda bakanlığı denetiminden geçer ve prospektüsünde günlük önerilen kullanım şeklinde 1 damla yazar. daha fazlasını önerebilmek için sözkonusu ürünün sağlık bakanlığı onaylı olması gerekir ki devit de burda devreye giriyor. hem sağlık bakanlığı onaylı hem de sgk nın karşıladığı ürün.

vücutta d vitamini yükseldikçe kalsiyum emilimi de yükselecek ve uzun vadede böbrek taşı, damar plakı gibi istenmeyen sonuçlara sebep olacak. bunun için d vitamini alırken kalsiyumu da kontrol ettirmek gerekli. d vitamini seviyesi 60-70'in üstüne çıktığı durumda K2 vitamini almayı öneriyor bazı doktorlar. hatta bazı d vitamini takviyelerinin içinde K2 de eklenmiş oluyor.

kendimden örnek verecek olursam d vitaminim ekim ayının sonunda 33 idi, aralık-ocak aylarında ocean marka d3 isimli ürünü günde 7 damla olarak kullandım, şubattaki tahlilde d vitaminin 60 çıktı ancak kalsiyum da üst sınırı aşmıştı. şimdi doktorun önerisiyle haftada 2-3 kez k2 de alıyorum, d vitaminine ise aynı şekilde devam ediyroum. herkesin sentezleme kapasitesi de farklı olacağından aynı miktarlarda kullanmanız sizde farklı sonuçlara sebep olabilir.

@taurina

değerlerime şimdi baktım:
D vitaminim - 21
Kalsiyum - 9,5

ben de Ocean'ın K2'li olanını aldım öğle arasında ama iyi mi ettim bilemiyorum şimdi. :/

sanki sen almayi kafana koymussun da bizi de ikna etmek istiyormussun gibi. ben kesinle almazdim ama soyledigin sey mantikli, ekspertize gotur adamin ne dedigine bakma. bi arkadasim agir hasarli arabalari tamir ettirip kendininmis gibi satiyor ve aynen bu soyledigin cumleleri soyluyor ahaha “motorda sorun yok”

ağır hasarlı araç alınmaz çünkü şase zarar görmüştür airodinamiği bozulmuş olur
hatta bazen normal kaza yapan arabaların bile şasesi eğilmiş olabilir çektirerek düzeltirler yani ne olduğunu bilmediğin kazali araba alma özellikle kimsenin yazdığı gibi çıkmıyor araçlar insanlara güvenme

Yapman gereken basit; öncelikle onarımın yetkili servise mi yoksa sanayide herhangi bir yere mi yaptırıldığını öğren. Yetkili servis onarmadıysa asla ama asla alma.

Yetkili servis onardıysa muhakkak kaydı vardır, atıyorum araç Honda ise herhangi bir Honda servisi aracın tüm geçmişini ve yapılan işlemleri, değişen parçaları görebilir. Git servisten bilgi al, döküm rica et. Onlar sana en doğrusunu söyleyecektir.

Yetkili serviste onarıldığını sanmıyorum. Baya risk sanırım. Ve bu riskler ekspertiz raporu ile bertaraf olmayacak gibi.

Ben 2008 senesinde 48000 liraya aldığım aracımla otoyolda bir kaza yapmıştım ve hasar 17000 lira tutmuştu. sadece kaporta hasariydi, motor ya da yürüyen aksam zarar görmedi, hava yastığı açılmadı. Gitti serviste kaskoda yapıldı. Sonra 10 sene daha kullandım, şimdi 260.000 km'de, bir kere tık demedi.

Önemli olan aracın kaskodan yetkili servise yaptırılmış olması. Kayıtları gör mutlaka.

kazası neymiş bunu öğrenmeden, fotoğrafları, servis kayıtlarını vs. görmeden almak büyük risk.

alırsında satamazsın.

ağır hasar kaydı yeni araçlarda daha çok. sebebi de kurların coşup parça fiyatlarının artması. mesela bir opel kaza yaptı, ön tampon kaput kaputtan 1 2 parça değişti ve bir kapı değişti aracın ederi 60 bin parça değişimi 20 bin bu ağır hasar oluyor. motorda sıkıntı veya hava yastığı açılmadıysa araç pert olmayıp ağır hasarlı oluyor.

ağır hasarlı araçlarda önerim önden darbe almamış olmasıdır. önden kazalı araçların satışı daha zor.
ekspertizlere de güvenme çoğu doğru değil. 85 model torosun motoruna yüzde 90 veren ekspertizden ne beklenir. iyi bir ustanın şanzıman ve motoruna bakması lazım.

Saglam yemek yiyorum is cikisi bir yere gidip direkt. Girtlaga kadar doyacak et yiyince stres geciyor.

çıkışta iki bira içiyoruz.

2 bira ya da 2-3 kadeh şarap. dışarda ya da evde fark etmez.

Çıkışta iki bira +1
Hava güzelse sahilde yürüyüş

Kafa arkadaşlarla buluşup muhabbet, güzel bir yemek.

akşamına karışık kebap

içiyorum

eve gidip müzik açıyorum son ses, bir müddet bağıra çağıra şarkı söyledikten sonra koltukta kitap okuyorum, mum yakıyorum. çok iyi oluyo.

Viski/şarap koyup piyanoya oturuyorum.

sex