Hic sisman degilim ama biraz gobegim var. Tisort giyince cok siritiyor. Sayilir mi?

eskiden öyleydim şimdi gayet fit insanım.
dayı klasmanına da giriyorum.

inanmayın sakın! sevgili arıyor, şişmanım diyenleri eleyecek.

1.82 ye 90 yeter mi? Got yok göbek oturunca var.

var ! ben varım, ortalama göbekli türk erkeğiyim, gurur duyuyorum

son 3.5 senede yaklaşık 40 kilo aldım ve basket maçlarının banko adamıyken, büyük boy pizzanın üzerine tatlı olarak 4 kişilik yaş pasta yiyen dehşetengiz bir şüşkoya dönüştüm. konu kilit. gerçi ben bunu 4 sene önce de yapıyordum ama yakıyordum. necip türk halkı sağolsun "KİLONA GÖRE İYİ DURUYOSUN LAN" diyerek moral veriyorlar. özgüvenim hep düşük olduğu için şüşkoluk ayrıca düşürmüyor, o anlamda da bir sıkıntım yok. hedefim patlayarak ölmek.

Bored to death var benim bildiğim. Severek izlemiştim.

merhaba. the following ama californication ile uzaktan yakından bi alakası yok ona benzer bir dizi arıyorsanız.

@libertine Aslına bakarsanız ben de Californication'la uzaktan yakından alakası olmayan diziler arıyorum. :)

Niçin parayla bastırmayı düşünüyorsunuz? Onun yerine düzgün bir biçimde size telif ödeyecek gerçek yayınevlerine dosyanızı göndermeyi denediniz mi? Tabii ben bunu kitap dosyanızın niteliğini bilmeden söylüyorum. Dosyanız ve hedefiniz hakkında bilgi verirseniz daha fazla yardımcı olabilirim. Dilerseniz özelden de yazabilirsiniz.

m.imdb.com

tam olarak şöyle

Komedi filmi olurdu.

truman show olurdu

Otobiyografik belgesel filmi olurdu. Kendimden üçüncü şahıs olarak bahsederdim.
Yönetmen ben olurdum, istediğime rol verirdim isted... Adhfhhkfhs

kara mizah olurdu. woody allen filmi gibi.

The Matrix
fakat henüz Trinity benimle irtibata geçmedi, daha filmin çok başındayım. İş ve akademi arasında iki hayat yaşıyorum, bir şeyler yanlış. Trini beni bulunca her şey daha gerçek olacak, mutlu olacağım. Henüz orada değilim. (inanmak istediğim şey bu)

ya da

The Mask
Stanyley Ipkiss'in maskeyi bulmadan önceki hali gibiyim. Bir ortamda içeri güzel bir kadın giriyor, umutlanıyorum ama çok da oluru yok. Maskeyi bulup id'imi dışarı saçmam lazım. Bu filmin de başındayım.

Arkadaşlar, kimse kimseyi kandırmasın. Buradaki herkesin hayatının Nuri Bilge Ceylan filmi ayarında olduğunu biliyoruz. O yüzden... Lütfen...

olayların kimin açısından gösterildiğine bağlı değişir.

ancak benim açımdan bakıyorsak, aşırı sıkıcı bir gerilim filmi olurdu. seyirciye "bu ne şimdi", "durup dururken gereksiz gerdi film" tadında yorumlar yaptırırdı.

3. göz dışarıdan bakarsa "how not to be a lady" tadında genç kızlara izletilecek belgesel olurdu. haha.

los lunes al sol. aynı. belki de yaşananları çok iyi bildiğim için en sevdiğim filmdir :)

Halil İnalcık'a bakabilirsiniz birsürü kitabı var, istediğin gibi bir şey bulabilirsin.

philip mansel'in konstantiniyye (constantinople) adlı kitabı var. fetihten itibaren payitahtın ve hanedanın tarihini anlatıyor. keyifli de bayağı.

Dogville

the man from earth

venüs with für tam istediğin gibi sadece 2 kişi ıynuyor tek mekanda çekilmiş

sunset limited iyi film.

Locke

Coherence

12 angry men
cube
buried
phone booth
bunlar hep o cinsten olup efsane olan filmler

edit: 1408 var bir de

Tek zamanlı verelim, victoria. gerçek zamanlı yani:)

jarmush - Kahve ve Sigara

the man from earth +1. şahane filmdir üstelik.

bir başka film: (bkz: tape) www.imdb.com

ayrıca kapalı mekanda değildir ama sırf diyaloğa dayalı olduğu için before sunrise'ı da bu kategoride sayabiliriz sanırım. devam filmleri before sunset ve before midnight kült bir üçlemedir. tape'i çeken richard linklater çekmiştir.

Coherence.

Persona geldi niyeyse aklıma. Bir ara düşünüp yazarım yine. Şu an aklıma gelmiyor.

(bkz: the hateful eight)

süper.

hepsini izledim vay arkadaş...
peki şöyle angel-a gibi bi film var mı fransız tatlı filmlerden?

diyaloğa dayalı denince benim aklıma bi o before serisi bi de woody allen filmleri geliyor. whatever works olur, scoop olur, you will meet a tall dark stranger olur.

locke demeye gelmiştim ben de

www.imdb.com

closer

birdman

Tape(2001)
The lesse evil(1998)
Under Susicion(2000)

Le prénom.

Çok eğlenceli diyalogları var ve %90 tek mekanda geçiyor

Popülerlik sebebini bilmiyorum, benim bi arkadaşım yapıyordu çok güzel form buldu ve kondisyonu arttı. Ben de ondan görünce heveslendim ve kick boksa başladım. 1 senedir yapıyorum.
Başladığımdan beri kendimi daha enerjik hissediyorum ve toplu ders aldığım için ortam da eğlenceli oluyor.

Fitnessçıların yapabileceği başka spor yok zaten. Karate, Tekvando desen hız ve esneklik gerektiren sporlar. Judo desen son derece teknik bir spor. Yiye yiye şişmiş ve bu sayede güç kazanmış ama estetik olarak sporla alakasız kişiler mecbur olarak kaba kuvvete dayalı sporlara yöneliyor. Boks bence yapılacak iş değil. Karateciyim, bulunduğum kulüpteki boksörlerin üzerinde çok baskı var. Sürekli aslansın kaplansın gazlamalarıyla insana zarar veren seviyede bir antrenman programıyla çalışıyorlar. Belki popülerliğin sebebi Muhammed Ali olabilir.

@dissendium ne kadar saçma bir yorumdur bu.
senin yorumuna göre karate de kaba kuvvete dayalı bir spor, neden yapıyorsun?
boks hız ve esneklik gerektirmiyor öyle mi? yiye yiye şişmiş ve güç kazanmış sporla alakasız insanlar yöneliyor öyle mi boksa? boksör değilim amatör boksör bile sayılmam ama ben kendimi tutamayıp sana cevap yazıyorum eminim bu kadar salakça yorumu bir boksör okusa sinirden eldivenlerini kemirir.

boksun popüler olmasının sebebi de salon sporu olması bence, 365 gün yapabilirsin spor salonunda imkan varsa orda da çalışabilirsin, kardiyo olarak mükemmel bir aktivite, yumruk sallamak çok rahatlatıcı bir olay, kendini savunabilecek bir dövüş stili öğrenmek de ekstra güven kaynağı.

@gaza gelen, nickinden de anlaşılabildiği gibi gaza gelmişsin. benim yorumuma salakça demişsin ama senin yorumun salaklıktan daha beter. boksa salon sporu demişsin, karateyi biz havuzda yapmıyoruz. karate de salon sporu, o zaman karate de en az boks kadar tercih edilmeli. bunu nasıl sebep olarak ortaya koyuyorsun? karateyi de 365 gün yapabilirsin, masa tenisini de. boks, karate ve tekvando kadar hız ve esneklik gerektirmiyor. esneklik dediğin zaman 1,85 boyundaki birinin kafasına tekme atmak olarak anlıyorum ben, yumruklardan sağa sola kaçmayı değil. Gerçek fitnessçıları olayın dışında tutuyorum tabi ki. Boksörler zaten en fazla sinirlenirler, başka da bir şey yapamazlar. Yaptıkları şeye spor demek zor çünkü. Ben hiç bir yüzücünün yüzme sporu eleştirilince sinirlendiğini görmedim. Sen daha amatörsün, olur böyle şeyler.

edit: karate'nin kaba kuvvetle alakası yok. karate hakkında bilgisiz olduğun nereden belli. karatede yumruklar boks gibi gelişine değil, hara (karın) bölgesinden direkt olarak çıkarılır. Yapılan her teknikte (kime) sıkışım gösterilir. Amaç yüksek güç yoğunluğunda bir atak yapmaktır, bu gücün kaba kuvvetle hiçbir ilgisi yoktur. Çünkü kaba kuvvet dediğimiz şey çoğu zaman teknik hareket değildir.

boks, tarihin en rezil döneminde.

popülerlik ve maç zevkleri bakımından yerlerde sürünüyor adeta şu sıralar bence.

insanlar eskiden nba gibi sabaha karşı uyanırmış boks izlemek için. şimdi kimsenin şeyinde değil.

geçenlerde tarihin en büyük maçı oynandı güya.
birbirine vurmaktan aciz, sürekli savunmada kalan 2 tip karşılaştı. 15 dakkada uyuttu.

bence boks popüler değil

ben de bir soruyla czn'nin sorusuna kaynayayım. boks sporunu yapmak için illa ringde yumruk yememiz gerekiyor mu? yoksa sadece diğer antrenmanları yaparak da bu spor yapılabilir mi?

@microfiction, boks karşılıklı yapılan bir spor. sen kendini biri üzerinde geliştirirken bir başkası da senin üzerinde kendini geliştiriyor. oyun alanına bulaşmadan yaptığın şey sadece spor olur, oyun olmaz. Boks aslında bir oyundur. Adı üstünde olimpiyat oyunları.

www.idefix.com

Öykü kitabıdır.

oeh

bence yerinde bir tanim degil.
Kaldi ki terside mümkün.
Sosyoloji 90'larda berlin duvarının neden ve nasıl yapildigini araştırırken, psikoloji o duvara darbeyi indirmeyen kişilerle de ilgilenir.

tanimla ilgisi olmasa da berlin duvarinin yikilmasina iliskin olarak bildigim (gercekte) o duvari yikmaya calisanlarin ve ardindan tirmananlarin aslen ajan oldugu yönünde.

Olmadı :(

3 hayırla uğurluyoruz.

olmamış
sosyoloji o duvara ilk darbeyi indiren kişiyle de ilgilenir.

metafor olmamış. yani olabilirdi ama eksiklik var bir yerde.

kendisi üniversitede Ahmet Refik Bey'in asistanıdır. 16. asır sonrası Osmanlı şehir hayatını onun kaleminden okumak büyük zevktir. Güvenilirdir, referanstır.

yazdıklarının doğruluğunu her halükârda çapraz okumalarla sınamanız gerekir. hiçbir tarihçi mükemmel değildir. ama şu var, eğer tarihle ilgileniyorsanız mutlaka reşad ekrem koçu'yu okuyun derim. türk tarihçiliğinde ve dahası türk entelektüel hayatında müstesna bir isimdir. tarihle ilgilenen birisi okumadım dememeli. rek okuyunuz, okutunuz.

hukuken hakkınız.

Doldurun yine de fakat artık lütfen şu siteden alışveriş yapmayın. Kitap üzerine güzelim hizmet veren yerler varken şu adamları daha fazla zengin etmeyin.

www.babil.com

bu daha pratik geldi bana. ama e-kitap ftw.

linkini verdiğiniz ürün çok ama çok kullanışsız.

klasik basit lamba almak çok daha güzel.

Txhibo'dan aldigimdan memnunum

ben daha çok karanlıkta uzanarak okuduğum için en güzel tuz lambası ile rahat ediyorum, ergonomik bulursanız öneririm.

@passion, Evet bu daha güzelmiş.
@kurnaz, aynen vazgeçtim ben de.
@la noix, link pls?
@candanag, pilli ve ufak olsun istiyorum.

@foma mobilden bakamiyorum ama tchibo.com.tr ye girip tepede arama cubuguna kitap okuma galan diye yazarsan cikar bence. Bulamazsan aksam bilgisayara gecince atarim

@la noix, bulamadım ama akşama kadar bekleyemem. yine de sağol.

www.tchibo.com.tr
www.tchibo.com.tr
www.tchibo.com.tr
www.dr.com.tr

heykel sanatçısıysa heykel yapar yapar sonra sergi açar, o sergiye gelenler ya da eserlerden haberdar olanlar beğendiklerini alır.

daha sanayi tipi heykelcilikten bahsediyorsan bilemiyciim.

İnstagram denenebilir gibi.

+ olarak küçük bir dükkan açıp meraklısına satabilir

büyük meblağlardan ve büyük heykellerden söz ediyorsak tabii ki belediyeler. özellikle akp'li olmayan belediyeleri kovalamak gerek. gerçi fatih sultan mehmet heykeli gibisinden heykellerle akp'lilerle de bağlantı kurulabilir.

sergi işlerini biz de biliyoruz fakat şu an için işin sanat kısmıyla ilgilenmiyoruz. sadece ticaret gözüyle bakıyoruz şu aşamada. ne bileyim, oteller, fabrikalar filan ilgilenmez mi heykel yaptırmakla?

konu 'otellerin, fabrikaların filan' ilgilenmesi mevzusu mu yoksa ilgilense bile niye sana yaptırsın mevzusu mu? muhakkak ilgilenirler tabi.

Mini figürinler vb. yapmak markalaşmak daha çok para kazandırır. Büyük para kazanmanın yolu markalaşmaktır.

Ben bir ara kendi bustumu yaptirmak icin arastirma yapmistim, ama uygun bir secenek bulamamistim.

Bence kendi ayristirip uzmanlasacagi bir kac alan secip onlara yonelik web siteleri ile lead yakalamaya calisabilir.

Buna ek olarak bireysel kullanici haricinde dendigi gibi belediyeler, oteller vb de secenek olabilir eger baglantilari varsa.

sanat için değil para için yapıyorsan para kazanamazsın ondan, başka şeylere yönel derim.

@the thin white duke

eğitimini almış diye özellikle belirtmiştim ama neyse.

haha :)

şişmanken küçük göründüğünü söylerler aksine, o da sadece görünme işidir, boyut hala aynıdır. bence sana öyle geliyor :)

tam aksine, etrafındaki yağlar eriyince daha büyür. yani biyolojik olarak büyümez ama daha büyük görünür devilred'in dediği gibi.

abi 58 kilo yetişkin erkek mi olur, sen nesin ki penisin ne olsun? boyunu bilmiyorum gerçi ama hani ideal kilon 58'in üzerindeyse ona çıkmaya çalış bence. vitaminsizlikten belki daha küçük görünüyodur gözüne.

normalde tam tersi oluyor. ekstra 10 kilo için 1 santim gider. yani penis olduğu yerde durur ama yağ tabakasından dolayı ocak dışı kalır, toplamda 6 santimse 5 görünür anadın mı. kendimden biliyorum amk. mis gibi pipi gitti yav :/

Kuculmez. Kesin bilgi.

Pipiyi değil kilonu dert etmelisin bence.

Dostum yanlis anlama da burada ki bircok kisinin sadece penisi 58 kilo zaten. Nesin sen hobbit falan mi? Ekmeh ye ekmek, kilo al biraz. O ne oyle.

@der meister @kareem said:
boyum 170, en fazla 63 kiloya çıkabildim. sonra hep bir düşüş yaşadım. iştahım tam zannedersem çünkü boğazım da hiç boş kalmıyor. ama nedense kilo alamıyorum, hep kaybediyorum.

o değil de çevremde 116 kiloluk adamlar var. kiloları sizin tam iki katınız kadar! :)

öte yandan kilo al diyenlere bakmayın. sağlıklı olacak kiloda olun yeterli. şişman olmaktansa zayıf olmak daha iyidir.

kilo verdikçe penis etrafında gömülü olduğu deriden çıkar dolayısıyla kilo verdikçe uzar. senin küçük görmen psikolojik olsa gerek

tabi, 43 ol mesela komple içine kaçar.

duolingo ya bi bak derim seviyesi biraz basit gelebilir ama idare eder.heh de interpals diye bi site vardı ordan da yardımcı olacak yabancı arkadaşlar bulabilirsin.

Her ne kadar şimdi buraya aksi yönde düşünen bir sürü kişi üşüşecek olsa da öncelikle sağlam bir gramer temelinizin olması gerekiyor. English Grammar in Use veya Betty Azar'ın Understanding and Using English Grammar kitaplarını alıp çalışın. Gramer temeliniz olmadan tek başına kitap okumak, film izlemek işe yaramayacaktır. (Dil öğrenmekle ilgili İlber Ortaylı'nın da geçen bu yönde konuşması vardı.)

Ondan sonra sözgelimi www.ted.com videolarını altyazılı olarak izleyebilirsiniz. Oldukça faydalı ve eğlencelidir. www.quora.com gibi sitelerde ilginizi çekecek soru-cevapları okuyabilirsiniz. Bu arada ingilizce öğrenmekle ilgili çok yararlı bir site: www.engvid.com

roman oku panpa. ben eskiden 2 satır okumaya korkardım şu an ingilizcem pek iyi değil ama intermediate kitaplar okuyabiliyorum. yüzde 90 ını anlıyorum. onun dışında listening için effortless ienglish ve dizilerden gidiyorum. şindik böyle bende. biraz daha gelişeyim konuşmaya ve yazmaya da çalışcam.

bir de düzen gerekiyor. eğer çevrende ingilizce pratik yapabileceğin ortam yoksa her gün 1 saatini atıyorum düzenli olarak ayır. yoksa hemen unutuyorsun öğrendiğini

Kim kötü dedi? Kim aklınıza sokuyor olm bunları?!

Aşırıya kaçmadıktan sonra kimseye zararı yok. Ama bazıları onların tek tanrısına inanmamız için bunu kötü göstermişler.

semavi dinler için soruyorsun herhalde. insanlara zararı yok, yaratıcıya karşı var.

cunku bireylerin deger yargilari toplumun ortalama kimligiyle sekillenir ve biz islamin egemen oldugu bir ulkede dogdugumuz icin putperestlik bizim icin kotu.

Allah'ın gücüne gidiyor diyenler yok değil.

Kötü değil, aptalca.

Putperestligin su an terk edildigi kanaatinde degilim. Eskiden insanlar gorunen putlara tapinirken; bugun gorunmeyen putlara tapiyoruz. Ozunde bir degisiklik yok. Hala ayni durumdayiz. Benim putum senin putundan buyuktur.

Mevzu gonuldeki putları yıkmak yigen.

İslamiyetten bi suru analoji var putlarla ilgili. Okuyup bakmak lazım niye kotu, pis demişler. Bana bi zararı yok, notrum ben putlara karşı.

bu arada putperestlik demişken... sanırım şu putperestlik oluyor: www.youtube.com

bkz:tr.wikipedia.org

putperestleri yakın, yıkın, öldürün demiş tanrı.

Niye ki?

Adam cana kıymamış, kimsenin tavuğuna kışt dememiş, namuslu vs.

Ne olmuş ki, tanrıyı bir taş aracılığıyla yüceltmişse?

Anlamak için soruyorum, eleştirmek için değil.

Eski ahit bilgilileri nasıl açıklıyorlar bunu.

şu adamın ne kötülüğü var ki şimdi: www.krishnalounge.com

bir de şu var:

17. Tanrınız RABbin size buyurduğu gibi, onları -Hitit, Amor, Kenan, Periz, Hiv ve Yevus halklarını- tümüyle yok edeceksiniz.
18. Öyle ki, ilahlarına taparken yaptıkları iğrençliklere uymayı size öğretemesinler, siz de Tanrınız RABbe karşı günah işlemeyesiniz.
(Tesniye 20:17,18)


bkz: www.uludagsozluk.com

(tahrif vıdı vıdısı yapacaklar yazmasın)

Çünkü onu temsil eden bir nesne aracılığıyla tanrıya tapınırsan inancın sınırları daha belirli ve net olabilir(mantıklı demiyorum, belirli diyorum). Ancak görünmez, belirsiz bir tanrı figürü yaratırsan kavraması daha zor olacaktır. Herkesin hayalgücü, tahayyül ve idrak yeteneği aynı düzeyde olmadığından insanlara bu görünmez tanrının niteliklerini, sıfatlarını dilediğin gibi anlatabilirsin. Dolayısıyla inançlarını, bağlılıklarını pekiştirmek istersen görünmez bir tanrı figürü çok daha işlevsel olur.

avukatlar da öğretmen benzeri bence adli tatile bi giriyolar ohh 1 ay iş güç yok.

Patron avukatlar oyle, biz isci avukatlar adli tatilde sadece duruşmalara girmiyoruz , geri kalan her seyi yapıyoruz.

avukatlarda 1 ay iş güç yok diye bir şey yok. sadece duruşmalar yok ki o da her durumda değil. soruşturmalar bir ay askıya mı alınıyor zanneidyorsunuz?

Devlet tiyatroları bünyesinde oyuncu olmak var.
Senede bir kez bir oyun için bir ay sabah on akşam altı arası çalışıyorsunuz. (Prova zamanı) Onun dışında akşam 20:00'daki oyun için bir saat evvel orada hazır bulunmanızı istiyorlar. Oyun 22:00'da bitiyor.
Tüm yaz tatilsiniz. Oyununuz oynamayabiliyor dönem içinde kalkabiliyor, yata yata o maaşı alıyorsunuz üstelik insanları aşağılayarak çok yorulduğunuz yalanını söyleyerek aynı zamanda hem dizide oynayabilir hem seslendirme yapabilir karizmanıza karizma paranıza para katabilirsiniz.

Sehir rehberlerine her gun tatil.

akademisyenlik demek isterdim, ki birileri de diyecektir, ama şu saatte ders çalışıyorsam o tatiller bi halta yaramıyor demektir. dışardan bakan ooh ne güzel saat 10'da okula geliyorlar der ama sabah 4'e kadar çalıştığını bilmezler.

diğer yazılanlara çeşitlilik olsun diye hemşirelik ve itfaiyecilik diyorum. 24 saat kesintisiz nöbet sonrasında 2-3 gün yatış yapıyorlar genelde.

Banka müfettişliği. 6 ay geziyosun 6 ay gezmiyosun.tam öyle değil yalnız. Zor iş.

kabin ekibinde olmak. normal boşları hariç arada 4-5gün boşları denk geliyor iki üç ayda bir, 2li 3lü olanları saymıyorum. kışın bir yazın bir 10 gün civarı tatilleri var ama tarihleri şirket tarafından belirleniyor seçemiyorsun. tabii bu sırada hayvan gibi yoruluyorsun çalışırken, bunu unutmamak lazım. thy için konuştum diğer firmaları bilmiyorum.

popülist yalanlar.
bu yalanları söyleyenlere kızmıyorum.
yerimizde saymadık tabi ki, geriye doğru gidiyoruz.

Ben anlamiyorum bi kurulusun kapisinda 50 sene yatmayi, bu kadar mi caresisiZ, bu kadar mi yuzsuzuz ya

Caresiziz olacak

Yalan olduğunu nereden çıkarıyorsunuz? Kadın 1998 dememiş ki, 98 demiş. 2098'i kastettiği çok açık. İnsanlarda hiç anlayış yok. Cık cık cık...

Şimdi normalde kelime uydurulmuş bir şey olduğu için mutlak bir doğrusu yok zaten. Kelime yazımları da sürekli değişebiliyor haliyle. Dolayısıyla farklı sözlükler de farklı yazım şekilleri verebiliyor. Belki şöyle yapılabilir; birkaç sözlük karşılaştırılır, atıyorum 3ünde şu şekilde 2sinde bu şekilde yazım veriyordur bir kelime için, en çok hangi yazım karşına çıkıyorsa onu tercih edersin.

Dil Derneği'nin sözlüğüne de bakabilirsin.

bence pek guvenilirligi yok. gercekten uzeirnde anlasilmis tek bir kilavuz olmamasi cok sacma.

Bence pek guvenmemek gerek ornegin artirmak ve arttirmak farkli sozcukler. Gunluk yasamda bunu fark edemesek de dilbilimciler ve edebiyatcilar bunlar arasindaki farklari ablatabiliyor. Artirmak 3 iken 5 yapmak demek arttirmak ise pastayi kucuk dilimlere bolup aksama da kalmasini saglamak gibi bir sey.

Ikinci olarak TDK diger kurumlar gibi iktidara gore tanim yapan bir kurum. Eskiden Kemalist idi simdi Islamci oldular. Kendi cizgileri yok belki de ellerinde degil ama bu durum guvenirliklerini azaltiyor.

O kural Türkçe kökenli sözcükler için geçerli. Dolayısıyla düşmüyor. Kavmi yazarken düşüyor mesela, o da Türkçe değil ama onun da orijinali kavim değil zaten kavm.

Tanımlarında da bir sıkıntı yok. Dil Derneği sözlüğüne de bakabilirsiniz, aynı kirli tanımı var. İnsanlar gereksiz şeylerden sansasyon yaratmaya bayılıyorlar.

i was made for you

ünlü düşmesiyle ilgili bilgi için teşekkürler. ben yine de hiçbir kadına regl döneminde diye "kirli" diyecek kadar cinsiyetçi olmayacağım, herkese de tavsiye ederim. zaten böyle dendiğini de ne gördüm ne de duydum.

tdk özellikle son yıllardaki tubitak ile beraber devletin en işe yaramaz 2 "bilimsel" kurumundan bir tanesi. türkçe, mevcut haliyle beraber, gelişme çağını tamamlamamış bir dil. zaten çok fazla etkiye maruzken bir de alfabesi değişince iyice dağıldı ve kendini bulup ergenlik çağından çıkması için daha zamana ihtiyacı var. en büyük şanssızlığı gelişim çağını globalleşmenin hat safhada olduğu bir dönemde yaşaması. böyle kritik bir dönemden geçen bir dilin resmi "kural koyucusu" ve "düzenleyicisi" olmak kolay bir iş değil; bir de bunun üzerine beceriksiz insanların insafına kalınca tamamen işe yaramaz hale geliyor. türk devlet anlayışının eksikliklerinden biri de tdk gibi tübitak gibi ilk etapta önemli görünmeyen kurumlara gerekli ehemmiyetin gösterilmemesi, ben bunun sadece iktidar ile alakalı olduğunu düşünmüyorum; devlet geleneği ile ilgili.

Rica ederim. Ben de kesinlikle kullanmam. Ancak kullananlar var, dolayısıyla sözlükte yer alması normal. Sözlükte neden küfürler var çok ayıp demek gibi bir şey bu. Onları da kullanan insanlar, o yüzden var.

Zamanında çok yazdım. Artık üşeniyorum. O yüzden direkt link vereyim.

(bkz: Ömer Asım Aksoy)
(bkz: Ana Yazım Kılavuzu)

Özet: 1980 darbesiyle eski ve gerçek TDK dağıtıldı. Yenisi bir sürü çelişkili ve dil mantığına aykırı uygulama yapıyor. Benim zamanımda üniversite sınavında bile TDK imla kılavuzu esas alınmazdı. Bildik yayınevleri de TDK'yı esas almazlar. Anda Yazım Kılavuzu'nun başında bütün kurallar ve TDK'nın çelişkili uygulamaları anlatılıyor.

Acikcasi ben ikilemde kaldigim durumlarda dogrusu icin genelde eksiye bakiyorum. Hayatim boyunca tdk'ya birkac kez girdim. Onda da link verilmisti onun icin.

Ama umrumda degil umurumda. Ona da zamaninda eksiden bakmistim. :)

sabahattin ali.
konu kapanmıştır.

Sabahattin Ali. Çünkü maalesef ne demek istediğini anlıyorum. Bir de aynı gün dogmusuz, daha bi yakın buluyorum kendime. Ama hangisiyle arkadaş olurdun desen, Sait Faik derdim.

sait faik.

anlatım da daha iyi seçtiği konular da.

Sabahattin Ali. Orhan Veli'yle kıyasladığım zamanlar daha çok oluyor ama her zaman Sabahattin Ali.

Nedeni ise, yazarken gerçekten hissettiğini hissediyorum. Yani bu adam yaşamış, bu adam gerçekten böyle düşünüyor dedirtiyor bana. Tabi bir de nasıl bu kadar saf bakabilmiş vay be demişliğim var.

sait faik bence. tarzına bayılıyorum.

Sabahattin ali

Sait Faik.

Uslubu, yazilarina konu ettigi durumlar, yerler, kisiler, dunyaya karsi tutumu

Sabahattin ali

Sabahattin ali

Arkadaşlar, yazanlar sebebini de yazsa? Zira soruda da "Hangisi sizin yazarınız? Neden?" diyorum.

sait faik'i pek okumadım birkaç hikayesi dışında ama ben oyumu sabahattin ali'den yana kullanıyorum.

dostoyevski yeraltından notlar'da (en azından belli bir) insanın iç dünyasını nasıl çok güzel şekilde psikolog edasıyla tahlil etmişse, sabahattin ali de eserlerinde karakterlerinin düşünce yapısını ve hareketlerini o derece güçlü şekilde bize aktarmıştır her ne kadar bazen ağır romantizm koksa da. ayrıca sabahattin ali'yi bir o kadar da gerçekçi buluyorum. yani hayatın aslında bu kadar güzel olmadığını, bir yerlerde acılar, yalnızlıklar içinde kıvranan insanların varlığını hep hatırlatır durur.

Anlatımı samimi, kurgu olsa bile yaşanmışlık kokuyor. Kitap okuduğunuzu anlamıyorsunuz bile. Basit şeyleri çok başarılı bir şekilde anlatabiliyor, bu yüzden seviyorum.

@m e b'in yanıtı bende bir aydınlatma yaşattı. Bu yüzden soruyu zenginleştireyim. (Bunda son dönemdeki Kürk Mantolu Madonna modasının da etkisi var) Yanıt olarak Sabahattin Ali veya Sait Faik diyenler, diğer yazarı da yeterince okudunuz mu? Yoksa birini okudunuz, çok sevdiniz de o yüzden mi onun adını söylediniz?

Sabahattin Ali , duygularıma tercüman çünkü . Bir de aynı gün doğmuşuz saygım sevgim sonsuz kendisine

sabahattin alinin kürklüsünü ve kuyucaklı yusufunu okudum. az çok tarzını, olayını biliyorum.

sait faikin yüm hikaye kitaplarını okudum. romanını okumadım, fırsat olmadı.

çok ayrı tarzlarda adamlar bu arada. niye ikisini karşılaştırıyorsun onu da anlamadım gerçi :)

benim sait faik sevme sebebim durum hikayesi olayını genel olarak sevmem. ayrıca eksi istanbul, rumlar, kadınlar, içki vs. gibi bir çok öğeyi harmanlıyor. sanki o dönemlerde sokakta yanımda sait faikle yürürken, bir fahişenin iş atmasına tanık olmuş gibi hissediyorum. hem neşeli ama aynı zamanda derin bir hüzün, keder.

sait faik :)

mattia ile aynı nedenler.

@mattiadestro eskiden edebiyat dergilerinde falan türk öykücülüğünde iki ana adamar olduğu, bunlardan birinin sait faik, diğerininse sabahattin ali olduğu yazılıp çizilirdi. o yüzden sordum. bir nevi acid'ci misin metalci mi tarzı bir soru. yani biraz da karşılaştırmanın sebebi farklılıklarında. benim üniversite yıllarımda sait faik daha çok sevilirdi. ben şu an yaptığım minik anketteki farklılığı biraz da sabahattin ali'nin kürk mantolu madonna'sının popülerliğine bağlıyorum ki yanılıyor olmam muhtemel. ilginç olan bir şey de sabahattin ali eskiden öyküleriyle daha çok anılırken günümüzde romanlarıyla anılıyor.

ikisini de ayrı severim ama nedense gönlüm sait faikten yana. Durum hikayesini çok güzel yansıtıyor bir anlamda hayatın fotoğrafını çekiyor çok tatlı bir üslubu var insanı içine çekiyor.

Sait faik her seyi bir baska guzel anlatiyor, sanki o sahili, kahveyi goruyormus gibi.
Sabahattin ali ise boguyor beni, karamsarligi canimi sikiyor.

"sizi bekliyorum. sizi göreceğim; içimde bir şey koşacak. siz görmeden geçeceksiniz. ben kederle sevinci duyup dalacağım istediğim aleme. dünyayı yeniden kederlerle kuracağım. sonra çarşılardan çarşılara, insan sesleri arasında,
her şeyi sizinle kurulmuş bir şehirde dolaşacağım.”

sait faik. dedem olsaydı lan keşke.

SAit Faik'in sadece bir öykü kitabını okumuş bulunmakla birlikte, bence, Sabahattin Ali.
Nedeni ise, insanoğlunun karmaşık ilişkilerini çok daha güzel ve ayrıntılı bir şekilde işlemesi.
SAbaattin ALi'nin karakterleri daha kanlı, canlı, gerçekçi geliyor bana.
Onların halet-i ruhiyelerini anlatmakta çok başarılı.

elimde kindle var, kobo hiç incelemedim ama ikisinin de başa baş olduğuna dair yorumlar okudum. dolayısıyla kobo mantıklı geliyor son durumda.

Dili belirtmenin sebebi kaynak ve format çevirme açısındandı. Malum, Kindle epub desteklemediği için sürekli format dönüştürmek gerekiyor. Ayrıntıları yazarsanız memnun olurum tabii.

İlgiyle takip ediyorum başlığı.

koboyu bilmiyorum ama kindle paperwhite 3 var bende. muhtesem.

ikisi de var bende. pek fark yok. ama türkçe ve yerel kitap satın alma desteğiyle kobo önde.

İngilizce okuyorsan ve kitapları Amazon üzerinden almak istiyorsan Kindle daha mantıklı. Ama dersen ki "Amazon'dan alacağıma indiririm .epub'ları öyle okurum İngilizce kitabımı", o zaman Kobo öne geçiyor.

@ufoozgur o açıdan düşününce kobo'nun da tıpkı amazon gibi kendi e-kitap sistemi var ve amazon'dan hiç de altta kalır yanı yok.

Calibro kullananlar da yorum yaparsa ne güzel olur. ben 1.5 2 ay kadar calibro kullandım ve gayet memnundum ama kindle ve kobo'yu sadece bir kaç saatliğine denedim.

calibro ne ya diyenlere:

www.calibro.com

Ben paperwhite kullanıyorum. Bende 2 var, eşime 3 aldık. Gayet memnunuz. Ama kobo hakkında güzel yorumlar okuyorum internette. Ve denemek istiyorum. En azından dnr'da incelemek isterim. Dnr güzel bir girişim yapmış, ve kesinlikle yanlış ata oynamıyor.

Kobo Glo HD'de karar kıldım. Bundaki etkenler şöyle:

1- Youtube başta olmak üzere internette bir sürü Kobo-Kindle karşılaştırması var. Sayısal olarak ikisinin de ortak özellikleri olmasına karşın Kobo görüntü kalitesi başta olmak üzere pek çok teknik özellikte daha iyi.

2- D&R'ın Kobo'yu Türkiye pazarına sokması pek çok açıdan avantaj. Türkçe kitaplardan tutun da bir sorun çıktığında karşınızda muhatap bulmaya kadar...

@gunhanselas Calibro'nun ürünleri Kindle ve Kobo'nun çok gerisinde. Her halükârda seçenekler Kindle veya Kobo olacaktır. Calibro bu ikisinin kalitesine - hem de pek çok özellik açısından - yetişemiyor.

yok. 50 + puan temel şartlardan. bazılarında 55

Min 70 ales ve 50 yds ar gör olma şartı ki ilanlar genelde şarta daha yüksek yazar hadi yazmadı diyelim hatay da bir ilana 78 ales 55 yds ile 47. mi ne olmuştum başvuru sırasında. Kanunen ilk on yazılı sınava gittiği için elenmiştim :/ bölümünüzü yazıp araştırma görevlisi ön değerlendirme sonuçları diye aratın rakipleri görürsünüz kaçla girmiş önceki ilanlarda :)

var. bölümüne göre değişir.
genelde ales şart sanırsam.

Bildiğim kadarıyla yok. Mantıken de olmaması gerek. YDS ki doğru dürüst dil ölçen bir sınav bile değil, dil bilmeyen kişi nasıl akademisyen olacak? Türk Dili ve Edebiyatı çalışıyor olsanız bile yabancı literatüre ihtiyacınız olur. Araştırma görevlisi olacağınız için hocalar sizden bir kaynak taramanızı, yerine göre bazı kısımları çevirmenizi vb. ister. Bence kendinize yatırım yapın ve bir yabancı dil öğrenin genç dostum. Bu sayede İlber Ortaylı'nın TV'de cahil diye aşağıladığı taşra tipi akademisyen olmaktan da kurtulursunuz, hem kendinize hem memlekete bir faydanız dokunur. Öğrencileriniz de sizi küfürle değil saygı ve muhabbetle yad ederler.

elbette yabancı dil bilmenin yararlarını da bilimin dilinin türkçe olmadığını da biliyorum. ancak kısa dönemde atanıp daha sonrasında ingilizcemi geliştirmek istemekteyim. biraz atanma zorunluluğu hissediyorum açıkçası. bunun için sordum. cevaplar için çok teşekkürler.

Araştırma değilde öğretim görevlilerinde ing. istenmiyor genelde. Ama onlarda min 2 ya da 4 yıl falan şarta göre alanında herhangi bir firmada çalıştığını ispatlamanı istiyorlar.

hiçbir veri vermemişsiniz. anlaşmalı boşanma mı çekişmeli mi? boşanma davasının gerekçesi ne? tazminat, nafaka vb. istenmiş mi? ortada şiddet, aldatma vb. bir tarafın kusuru olan bir durum var mı? siz davalı taraf mısınız davacı mı? erkek misiniz, kadın mı= ortada çocuk, velayet vb. sorun var mı?

eğer anlaşmalı boşanma değilse her halükârda ben avukata gitmenizi öneririm. (hatta taraflardan birinin diğerini suistimal etme ihtimali olan durumlarda anlaşmalı boşanmada da avukat tutulmasını öneririm. tutmasanız bile en azından bir saatlik bir danışma bile işinize yarayabilir.) eğer çekişmeliyse avukat tutmamanız halinde mağdur olmanız kuvvetle muhtemel. dava süreçleri "hâkime meramını anlatmak"la kotarılamayacak derecede detaylı hususlar içerebilir.

boşanma davası değil, aile mahkemesine adli yoldan gidilecek.
konu aile içi şiddet. kadın tarafı adına soruyorum. yeni evli genç bir çift bunlar. erkek evlenip boşanmış bu kadın ikinci eşi. adam ilk evliliğinden sonra alkole başlamış. psikolojik ve fiziksel şiddet var. hepsi de alkollüyken olmuş.
fiziksel şiddetin olduğu gün kadın ailesinin yanına gitmiş, ailesi darp raporu almaya yönlendirmiş. kadın psikolojik ve fiziksel muayene olmuş. raporun içeriğini bilmiyorum, hastane raporu karakola gönderecekmiş. olayı çok ayrıntılı anlatmayayım başkasının özelini paylaşmak olmasın. şiddetin derecesi tokat sonucu dudak patlaması gibi şeyler. kadın şimdi babaevinde kalıyor. polisler mahkemeye kadar ailende kal demişler. sanıyorum adama uzaklaştırma yazmışlar, karakol yazabiliyor mu bilmiyorum. polis amiri 1 ay uzaklaştırma yazın aklı başına gelsin demiş galiba. aiile de çok üzgün, şokta gibiler. deneyimli akıl fikir alabileceğim kimseyi de bulamadım. nasıl yardımcı olabileceğimi bilemiyorum.

mahkeme kurulunca hakim ayrıntıları sorup iki tarafı da dinleyecek mi, kadına ne yapmak istediğini mi soracak, avukat tutacak durumları yok, avukat gerekiyorsa mahkemeden avukat talep edilebiliyor mu?

Merhabalar, şimdi aile mahkemesi ile çok işiniz yok gibi. Olay şu böyle şiddet olaylarında karakol yada mahkeme uzaklaşma veriyor bu olaydaki rolü bundan ibaret. Şiddetle ilgili kısım asliye ceza mahkemesinde (aile mahkemesi hukuk mahkemesidir, asliye ceza ceza mahkemesidir.) devam edecek. Basit yaralama suçu adı altında olması lazım. Bu mahkeme sürecinden önce aile içi şiddet savcısı ifade alabilir dava savcının talebiyle açılır. Mahkeme sürecinde heyet yada kurul yok. Ağır ceza mahkemesi dışındaki mahkemeler (asliye ceza, aile, sulh hukuk vs.) tek hakimli mahkemelerdir.Asliye ceza mahkemesine dava açıldığında bir dilekçe yazsın maddi durumum kötü avukat talep etmek istiyorum diye uygun görülürse barodan bir avukat görevlendirilir.

Aklıma gelenleri yazdım, aklınıza takılan bir durum olursa bilgim kadarıyla yardımcı olabilirim.

avukat karşılayacak durumları yoksa ve bu ispatlanabilir bir durumsa adli yardıma başvurabilirler.
İstanbul'da olduğunuzu varsayıyorum. İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi gelir durumuna bakmadan bu konuda ücretsiz yardım da bulunabiliyor.

Teşekkür ederim. Mahkemenin yolunu bilmem diyebilecek kadar bu konulardan habersizim. Olay üzerine internetten araştırdım, 6284 sayılı kanunu okudum. O çerçevede aile mahkemesine çıkacaklar sandıydım.

Aile İzmir'de. İzmir Barosu'nda da kadın merkezi vardır muhakkak. Bi onlarla görüşsünler madem. Kadın çalışmıyor, ailesi kızlarını evlendirken epey borcun içine girmişti, okuyan çocukları da var ve emekli maaşıyla geçinen bir aile.

Yazdıklarınızdan anladığım kadarıyla adam asliye cezada yargılanacak ve kadının şikayetçi değilim deme durumu yok, kamu davası olacak. Adam suçlu bulunursa siciline işlenecek mi? Ne cezası alabilir?

Kadın eşinin alkol nedeniyle bunları yaptığını söylüyor, Adamın şiddet eğilimli olup olmadığını anlamak istiyor. Kendi isteğiyle alkolü bırakma ve şiddet/ öfke kontrolü tedavisi olursa evliliğini sonlandırmayabilir gibi. Daha kafası çok net değil ama konuşmalarından bu yönde de açık kapı bıraktığını düşünüyorum. Bu konuda kadına nasıl yardımcı olabilirim tam bilmiyorum. Aile terapisini düşünmüştüm. Araştırdığım kadarıyla şiddet olan durumlarda terapistin tavrı hayli önemliymiş. Aile bakanlığının aile terapisi hizmeti var ama açıkçası güvenemiyorum. Devlet Buhari tipi aileyi destekliyor ve bakanlık çalışanlarının da aynı yönde düşünüyor olma olasılığı hayli fazla. Zaten de eşle birlikte yapılacağı için şu durumda bu mümkün de değil.
Kadına birkaç kitap verdim, Irvın Yalom'un evlilik terapisi kitabı faydalı oldu dedi. diğerlerini henüz okumamış. kitap öneriniz varsa makbule geçer.

izmir barosunun kadın merkezi var. bazı avukatlar çok usulen ilgileniyorlar ama bazıları gerçekten inceliyor ve ilgileniyor. boşanmaya niyeti olsaydı bizim destek olmaya çalıştığımız kadınlardan birinin işlemlerini mükemmel götüren cabbar bir gönüllü avukat vardı ama siz açık kapı bıraktı demişsiniz.

yinede isterseniz o gönüllü avukata süreç nasıl işleyecek sorabiliriz belki?

bu işin piri mircea eliade'dir.

www.idefix.com

11,723 Euro yapar bugün.

italyan istatistik kurumunun web sitesinde hesaplayici var, italyanca biliyorsan istedigini karsilastirabilirsin.

iste o site: rivaluta.istat.it

Bu arada lira değil liret o. (bkz: liret)

Hepsi çöp gözümde. IAN Edebiyat, Kitap-lık, Notos alınabilir. Bir de bu ay Karakarga diye bir dergi çıkmaya başlıyor. O da ümit vadediyor.

çöp olup olmaması beklentinize göre değişir.sağlam bir edebiyat dergisi istiyorsanız hafif kalırlar.ama eğlenceli vakit geçirmelik, çeşitli hoş yazılar okumak istiyorum diyorsanız okuyabilirsiniz bence.
saçma insanlara yazar diye sayfa ayırabiliyorlar ama içinde hoşunuza gidenler de olacaktır.saydıklarınızdan kafayı okudum sadece fena değildi.şu iyidir diyemem ama çöp diye önyargılı yaklaşmayın bence alıp deneyin.ayrıca ben bu dergilerin kitap-lık notos gibi dergilerle aynı kulvarda yarıştığını düşünmüyorum popüler edebiyat dergisi ayrı bir şey, kafa, ot sorulunca notos önerilmesini anlamıyorum.

Ot

@aquiarium

Hazır popüler dergiler ve edebiyat dergileriyle ilgili güzel bir duyuru açılmışken müsaadenizle konuyu biraz uzatmak istiyorum. Ben Ot ve Kafa'yı almıştım bir iki kere. Fakat mesele şu ki dediğiniz "eğlenceli vakit geçirme, çeşitli hoş yazıları okuma" amacını da bu dergilerle tatmin edemedim ben. Yoksa bu dergiler ilk çıkmaya başladıklarında çok ümitliydim. O keyifli zaman geçirme kısmını Notos'un 'Aganta' bölümündeki yayıncılık ve edebiyat dünyasından haberler ya da güzel bir öykü bana daha çok yaşatıyor. Ki zaten Notos, Kitap-lık, IAN Edebiyat falan öyle ağır akademik metinlerin olduğu dergiler değil. Geri kalan Ot, Kafa ve türevi dergiler beni keyifli yazı okumak anlamında da kesmiyor. Tabii şu dediğiniz doğru: all girls dream önce kendisi bir alsın, baksın, ona göre karar versin.

Bu arada yukarıda da demiştim, Karakarga diye bir dergi çıkmaya başladı. Henüz almadım, kapağından yazarları ve çizerleri gördüm sadece. Alıp göreceğim nasılmış. Ot ve türevlerinden daha iyi olmasını umuyorum şimdilik. (Onda da bir çalıntı kapak mevzusu var. Çalıntı mı yoksa Believer dergisine bir "saygı duruşu" mu, bilmiyorum)

@microfiction yok ben notos ve kitaplik icin agir demedim zaten.yani nasil desem ot kafa kafkaokur vs onlar ayri bir grup gibi geliyor bana.daha populist daha birkac sayfa karistirip gecmelik gibi.notos seven zaten notos okur.ben de seviyorum ama ot dergisiyle eglenen de onunla eglensin onu demek istiyorum.soran kisi zaten bunlardan hangisi diye sormus.o tarz bir sey ariyor yani.notos ve kitaplik benzemiyor ki bunlara.onun istedigi tarz baska.bir edebiyat dergisi onerin diye sormamis ki.

Yukarıdaki üç seçenekten birine cevap vermek için ot dergi dedim.
Dışarıda, bir kafede vakit gecireceksem ot favori dergim.
Eğlencelik hafif okunur bir dergi bana göre.

Karakargayi merak ettim. Ben de bakinayim.

@aquiarium tabii onlarla keyifli vakit geçiren varsa geçirsin ama benim dişimin kovuğuna gitmiyor. all girls dream de "hangisi okunmaya değer" demiş. ben de hiçbirini okunmaya değer bulmadığımı, çöp olarak gördüğümü ifade ettim. notos türü dergileri sormamıştı ama onları da okumaktan keyif aldığım dergiler olarak saymak istedim. mesele bundan ibaret. Karakarga'yı aldım, henüz okumadım ama şöyle yarım yamalak göz attım. şimdilik aynı kategorideki ot ve türevlerinden daha dolu geldi. tabii kutlukhan perker başında olduğu için oldukça çizgi ağırlıklı bir dergi.

manco kardesim simdi sen haklisin, ama internette telif sorunlari cok büyük. en basta onedio mesela, reddit surdan burdan kotarilan haberler cogu.

özgün icerik maliyetli etc bundan hep ordan burdan aparilan seyler.

kisaca o yaziyi ordan kaldirsaniz da hic bir sey olmayacak, o sie yine baska yerlerden alacak. parayi kabul edin bence devam edin yolunuza, bununla ugrasmak imkansiz artik.

yaziyi bence inattan ötürü silmek istemezler.

bunlar disinda kanitlama sansinda cok cok düsük zaten.

ben kardesime ait dalga gecilen bir videoyu örmüstüm, daha dogrusu kuzenim sansa görmüs, baktim alkislarlayasiyorum, 59 saniye, youtube, allah ne verdiyse tüm sitelerde var. tek tek aradim, dedim bu video kardesimin, 18 yasindan kücükken cekilmis video, izni yok, bunun üzerinden siz para kazaniyorsunuz, 18 yas alti izinsiz video yayinlamanizdan dolayi kaldirmanizi istiyorum dedim. hepsi kaldirdi.

noter onayın olmalı telif için. öyle yazıyı ilk ben yazdım telifi benim demekle olmaz. senin de bir yerden almış olma ihtimalin var.

kurnaz kullanıcı adlı üyeye;

bakalım bir sefer daha deneyeceğim aramayı.

cekilmis gayfe kullanıcı adlı üyeye;

makalem, telif hakları genel müdürlüğüne kayıtlıdır.

o zaman dava aç iyi para alırsın.

sözlükte rezalet başlığı açabilirsiniz.ülkemizde hukuktan daha hızlı etki gösterdiği kesin maalesef.

davasız tek yol telefon açıp kaldırın demek.
site içerik ile trafik çekiyor ve çeşitli yollardan para kazanıyor. şöyle söyleyeyim, x kişi olarak telefon aç ve siteye reklam vermek istediğini söyle, bak ne diyecekler.

bırak öyle bir siteyi, facebook'ta saçma sapan görseller videolar paylaşan kalabalık sayfalar var. onlar bile ciddi paralar istiyorlar.

neden dava açmak istemiyorsun? sonuçta yazı 2 senedir yayında ve onlar fayda sağladılar, yani hemen sildireyim dediğinde ne onların bi zararı var ne de senin bir kazancın. şu noktadan sonra yapacağın en güzel şey dava açıp parayı almak.

öncelikle geçmiş olsun, bence de üzerine gidin ya paranızı alın(iyi bir miktar, öyle geçiştirmelik websitesi makale parası değil) ya da bir şekilde sildirin. Anladığım kadarıyla bilimsel bir makale öyle hürriyet haberi de değil yani.

Bilen varsa diye sormak istedim, peki online tasdik methodları (tasdix vs) geçerli mi ki böyle durumlarda? Ben de bir dergiye yazılar yazdım, şimdilerde kendi websitemde/blogumda bir şeyler hazırlıyorum yakında yayınlayacağım ve toplama değil, sıfırdan içerik üretiyorum. Bunları korumanın yolu nedir yani? Hani "şu kişinin şu sitedeki/dergideki makalesinde bahsettiği gibi..." diye yazsalar sorun çıkmaz bence ama bi isim bile vermemeleri rezillik yani.

geçenlerde Hürriyet gazetesi bir gezgin-bloggerın yazısını çalmıştı, o adamla bir iletişime geçebilirsiniz onlar ne yaptı sonuç ne oldu vs.

Tekrar merhaba;

İlgili siteyi biraz önce tekrar aradım. İlgili beni numaramdan direk tanıdı ve uzun süredir kendilerini aramamdan ötürü rahatsızlık duyduklarını iletti.
Bende kendilerinden bir dakika bile sürmeyecek bir işlem istediğimi ve içeriğin silinmesini istediğimi aktardım.

Verilen cevap:

"sitemiz telifsiz bir sitedir, bizim sitemiz yurtdışında ve o ülkede telif işlemiyor bu yüzden silip silmemek bize aittir" dediler.

arkadaşlar,
anında yetkiliyle görüşmek istediğimi ilettim. Beni şirketin CEO yardımcısı birisine bağladılar. O kişi çok ilgilendi, içeriklerin en geç bir gün içinde silineceğini ancak tarafıma ödeme yapılabileceğini ve içeriğin kalabileceğini söyledi.
Bende uzun süredir ulaşmaya çalışmamı vs hepsini anlattım. Siteleri telifleri tanımıyormuş ve sunucuları bir başka ülkedeymiş bu yüzden devlet oraya müdahale edemezmiş. İstemezse silmezlermiş.
Bu kadar kötü hissettiğimi hatırlamıyorum arkadaşlar..
Neyse ki kendileri benden 24 saat zaman istedi. Bende kendilerine bu süreyi verdim ve eğer silmezlerse dava açacağımı söyledim. sonuç olarak 24 saatleri var ve yarın bu saatlerde, halen kaldırılmamış ise davamı açmış bulunacağım.

cevap yazan tüm arkadaşlarıma teşekkür ederim.

Not: Hukuki bir süreç olduğundan, sitenin ismini malesef veremiyorum. Türkiye'de en çok ziyaret edilen ilk on site içerisinde bulunuyorlar. Yaşlısından gencine herkes bu siteyi aktif takip ediyor. Böyle bir ipucu vermiş olayım.

Not2: yazıyı nereden aldıklarını ceo yardımcısına sordum. Bilgiyi veremeyeceğini söyledi. Ayrıca benden talep ettikleri, "telif hakları genel müdürlüğüne ait, dosyanın kayıt belgesi", yalnızca hukuki süreçlerde mahkemeye kanıt olarak veriliyormuş ki, bu benim içimi rahatlattı.

Tekrardan teşekkür ederim.

Ben de sonucu merak ettim... Hem siteyi, hem sonucu. Sonuçtan haberdar edersin değil mi?

Bence tavrınız yanlış. Bilimsel bir makale ise, insanların faydalanacağını düşünüyorsanız, bırakın kalsın. Sizin isminizi ve gerekli açıklamaları eklesinler yeterli bence. Her şey para demek değil. Hatta çok kişiye ulaştığı için mutlu olmalısınız. Kaldı ki karşı taraf parada teklif etmiş, tavırları biraz ukalaca olsa da...

Ancak makale ve emek sizin, istediğiniz gibi değerlendirebilirsiniz tabii. Ülkemizde bu işe pek önem gösterilmiyor maalesef. Bir noterden olayı tespit edip dava açabilirsiniz.

olayi biraz acayim o zaman.

simdi en basta yazdigim gibi imkansiza yakin telif olayi. neler neler oluyor, en basit teknoseyirin basina gelenler.

www.youtube.com

adamlarin videosu, calinip sesleri silinmis filan, ki youtube da bu daha ciddi.

bu daha komigi
teknoseyir.com

kisacasi internette yaptigin caliniyor ve yargi mekanizmasi kücük icerik sahibini korumuyor, microsoftsan istedigini yaparsin ama sence manconun hayali olarak hic bir sey yapamazsin hocam.

bana sorarsan güzelce bir eksi entrysi gir. destek veririz, site belli zaten. dedikleri gibi icerik saglayicisi yurt disindaysa istersen site bile kapanir ama olmuyor iste kücüksen yapamazsin.

olay su birazda, adamlar türkiyedeki teliflerden kurtulmak icin bunu yapmislar belki ama dogru dava acilamaz bu dogru. ama dolayli olarak zorlastirilabiliyor isleri. ama bu konuda kücük olanlarin isi zor.

brk37 kullanıcı adlı üyeye;
Dava açmadan halledebilir miyim diye merak etmiştim. Birde, dava süreçlerinde (öncesi-dava sırasında) isim zikretmek yanlış olur diye düşünmüştüm.

gneral kullanıcı adlı üyeye;
tabiki haberdar ederim.

kartallar yuksek ucar kullanıcı adlı üyeye;
Yazı bir makale. Bu makale oylaması açık olan kurullardan geçmiştir ve telifi derhal alınmıştır. Üzerinde emek harcanmış bir makaledir ve çokça terim içermektedir. Doğal olarak insanlara faydalı olmaz, sadece alanındaki kişilere yardımı olur. Onlarda zaten makalelerin kayıt edildiği sistemlerden buna ulaşabiliyorlar ve atıfta bulunabiliyorlar veya esin kaynağı olarak belirtebiliyorlar.
Site bu makaleyi, sadeleştirilmiş olarak verilen haber sitesinden değil, teknik terimlerin olduğu, yayınlandığı dergiden orjinal haliyle almış. Dergiyle görüştüm, kendilerinin olaydan haberi yok.

Ben de sonucu bekliyorum fakat server yurtdışında olunca her şeyden muaf olmak da nasıl bir iştir... Dizi siteleri de bunu kullanıyor.

Fakat bu sitenin bir şirketi yok mu? Şirkete bağlı değiller mi? Eğer yabancı şirketse bilemem ama Türkiye'de kayıtlı ve vergi veren bir şirketse(ki reklam gelirleri varsa olmak zorunda) bence server lokasyonundan bağımsız yine dava açabilirsiniz. Hukukçu değilim ama bir sorun bunu.

Zaten para kazanıp vergi vermiyorlarsa direkt onu şikayet edebilirsiniz.

@manco nun hayali,

ÖNCELİKLE AVUKAT DEĞİLİM, ONU BELİRTEYİM.

Aksini belirtmediğine göre anladığım kadarıyla içeriğini yayınlayan sitenin sahibi şirket Türkiye'de. Eğer durum buysa sunucuların kamboçya'da ya da okyanusun, denizin ortasında olmasının hiçbir önemi yok, ihlali gerçekleştirenlerin yaşadığı yer önemlidir.

"Site yurtdışında, o zaman bizi bağlamaz" argümanı sadece "sen benim kim olduğumu bilmiyorsun ki, önce git o ülkede mahkemeye ver beni, onlar bilgilerimi verirse buraya taşırsın" durumu için geçerli. Ancak bu durum burada geçerli değil çünkü yayınlayan şirketin adını biliyorsun, ihlali kimin gerçekleştirdiği belli. Burada dizi/film sitesi ya da mp3 yayınlayan bir siteden bahsetmiyoruz ki üç ülkede birden dava açman gereksin (alan adı, sunucusu, operatörü, hepsi başka yerdedir vb), adı bilinen bir şirketten bahsediyoruz.

"bu yüzden devlet oraya müdahale edemezmiş."

iyiymiş.

Devletin oraya müdahale etmesine gerek yok zaten, buraya müdahale etmesi senin için yeterli olur, çünkü ihlal burada gerçekleşiyor.

Mesela diyelim ki bambaşka bir ülkede yaşıyorsun, ABD'yi ilgilendiren bir bilgisayar suçu işledin, ABD senin ülkeye yazıp (ülkelerin anlaşmaları var) "bu adam bizim ülkedeki x şirketine zarar vermiş" deyip seni ABD'ye getirip orada yargılayabiliyor.

EUROPOL ve INTERPOL diye iki büyük organizasyon var. Örnek bunlar tabi, buradaki ihlal hapisle sonuçlanabilecek türden bir ihlal değil ama sen "izin vermiyorum" dediğin zaman "e ama bilgi paylaşıyoruz, çiçekler var hep" diye bir savunma yapamazlar.

Elsevier dünyanın en büyük akademik makale yayıncılarından biri mesela, orada yayınlanan bir makaleyi okumak istersen önce para ödüyorsun. Bedava hiçbir şey yok.

Neden yazıyı silmek istemediklerine gelince, üzücü ancak internette işler böyle işliyor. Seni yenemezlerse yarın başkasının yazısını da kopyalayamazlar, emsal oluşturmak istemiyorlar o yüzden. İnternetin gerçek hayattan inan hiçbir farkı yok, güçlü olan güçsüz olanın üzerine basmaya çalışabiliyor zaman zaman.

Peşini bırakma bu işin derim.

bana "server yurt dışında istersek silmeyiz" deseler dava açınca web sitesine türkiye'den erişimin engellenmesini talep ederdim. terbiyesizliğe bak lan, yüzsüz ibişler...

oluru var mı yok mu bilmiyorum ama bak şöyle bi'şey buldum;
www.tib.gov.tr

yanlış anlamadıysam, içeriği kaldır dediğinde kaldırıp vereceğin yazıyı yayınlamak durumunda kalıyorlar, site sahibi cevap vermezse siteyi barındırana başvuruyorsun. o da yurt dışında olduğu için ulaşamadım diyerek tib'e başvuruyorsun ve siteye erişim engelleniyor.

yasaya ve 9. maddeye buradan ulaşabilirsin
www.resmigazete.gov.tr

umarım peşini bırakmazsın. ilk 10'da olup böyle bir mallığı yapan siteyi çok merak ediyorum.

edit: bak @khiron yetkili bi abiye benziyor, yabış ona anlatsın detaylı.
bu arada cevap verirken "x kullanıcı adlı üyeye" yerine "@x," şeklini de kullanabilirsin, daha rahat.

bence site mynet :)
eğer bu ibişlerse çok güzel paralarını yersin hacıt hemen davayı yapıştır.

Madde madde anlatayım:

1- Server' ın yurtdışında olması bir şeyi değiştirmez. Hak talep edebilirsiniz.

2- Yapılacak şey maalesef dava açmak. Başka bir çözüm görünmüyor. Ama burada birilerinin bilip bilmeden yazdığı gibi ispat için noter onayı vb. şeylere ihtiyacınız yok. Metniniz başka bir yerde daha önce yayımlandıysa yeterli bir ispattır. Eğer yayımlanmamış ama sizin söz konusu metni daha önceden elinizde bulundurduğunuzu ispat edebiliyorsanız bu da geçerli bir delildir.

Bunun dışında bazı hukuki sıkıştırma yolları var. Onları özelden yazacağım.

Sen yazıyı bir başka yer için hazırladığını ve oranında kapandığını söylemişsin, ancak yazıyı verirken hangi haklarını devrettiğini söylememişsin.

Sana şöyle ifade edeyim, ben bir grafik hazırladım, bu grafiği bir gazeteye kullanması için verdim, eğer aksini belirtmemiş isem gazete bu içeriğin sahibidir artık, tv'dede yayınlar bilboardlara da basar.

Ancak anlaşmam da sadece yazılı basında kullanılacaktır dersem, bilboardlara basamaz, tvlerde yayınlayamaz.

eğer ben anlaşma sırasında içeriğin sadece sadece o gazetede kullanılacak şekilde satmamış isem, içeriğin sahibi artık gazete olduğundan bir süre sonra bu içeriği bir başka gazete ile paylaşabilir, satabilir kiralayabilir.


Bir başka şekilde anlatayım, senin bir evin vardı, adamın birine sattın, daha sonra bu adam bunu başkasına sattı, satamazsın mı diyeceksin? tuttu iki tane öğrenci soktu eve, öğrenci oturamaz mı diyeceksin? sonuçta mal senin malın değil artık, yazıyı senin yazmış olman bir şey ifade etmiyor.

Bu arada, bilimsel makaleler için, tüm telif hakkı yayınlayan dergiye ait oluyor, her ne kadar kamunun malı olsa dahi. Bakınız: aaoron swartz ve JSTOR olayı.

Ya mesela konu geriatri falan olduğunda millet bu kadar kolay sallayamıyor da konu hukuk olunca maşallah bilen bilmeyen herkes ayıp tutuyor. FSEK' teki anda kural eserin sahibi eserin yaratıcısıdır. Siz bir dergiye bir yazı verdiğinizde - dergiyle aranızda başka türlü bir sözleşme yoksa - siz dergiye yazınızı yayımlamak üzere vermiş olursunuz, bütün haklarınızı devretmis değil. Fikri haklarınızı devretmek için bunun özel olarak belirtilmesi gerek ki söz konusu mecranın hükmi şahsiyeti son bulmuşsa zaten böyle bir şeyden de söz edemeyiz.

@microfiction
mesaj gönderdim size, teşekkürler.

@rodriguez
Merhaba. Burdan bilgilendirme yapacağım, teşekkürler.

@hayirsiz
Site türkiye'de faaliyet gösteriyor evet, ancak sunucuları yurtdışındaymış.
@azizakin
çok teşekkürler.
@khiron
çok teşekkür ederim..
@selam
dergide yayınlanmasına bianen hazırlanan sözleşme, yalnızca tek seferlik basım ve yalnızca derginin o sayısında olmasıyla ilgiliydi, yani farklı yerlerde kullanımı için madde koymadık.
haber sitesinde ise, sadeleştirilmiş halini, yalnızca web sitesinde diye anlaştık. Ayrıca, yazının tek seferlik yayınlama haklarını aldıklarını da kabul edip imzaladılar.
Yani ikinci bir kullanım söz konusu olamaz (gazetede,dergide vb. basım)

Arkadaşlar merhaba.

Bugün ilgili firmanın avukatı tarafımı aradı. "İçerikleri silmeyelim, çok fazla görüntülenmiş, isterseniz ücretini hesabınıza yatıralım" dedi. Kendisine ücret kabul etmediğimi ve içeriğin silinmesini söyledim. Ayrıca, TİB'e başvuru yapıp siteleriyle alakalı erişim engeli talebinde bulunacağımı, bu işin iyi niyetten çıktığını aktardım ve kendilerine tanıdığım sürenin dolmak üzere olduğunu söyledim. (hatırlarsanız 24 saat istemişlerdi, bende verdim) Herneyse, avukat gülmeye başladı ve "erişim engeli o kadar kolaymıymış, burada yüzlerce insan ekmek yiyor, kimse bunu göze alamaz" dedi. Bende sinirlendim ve "site geneline değil, benim içeriğime dair bir erişim engeli talebinde bulunacağımı" söyledim. Avukat gülmeye devam etti ve bende telefonu kapatacağımı söyledim.Akabinde, telefonu birisine aktardı ve bu kişi sitenin içerikleriyle ilgilenen birisiymiş.(ingilizce bir ön ad söyledi, hatırımda kalmadı malesef)
Ve bu kadın arkadaş, tarafımı azarlar derecesinde, "ne olmuş yazı seninse dursa ne olur durmasa ne olur, sileriz istersen" dedi. Bende kendisine uzun bir süredir bildirim yaptığımı (şirkete) ve içeriklerin halen durduğunu aktardım. Hanımefendi lafı uzatmak isteyince ben kendilerine avukatımın numarasını aktardım ve telefonu kapattım.

Ne olsa beğenirsiniz? Avukatımı, şirketin avukatı arayıp "telif sahibini ikna edin, aramızda çözelim" demişler. Bende bu söylemlerin hepsini dava dilekçeme ekledim.

Arkadaşlar.. Kendilerine tanıdığım 24 saatlik sürenin dolmasına saatler kaldı. Bu süre sonunda, içerikleri kaldırmazlarsa eğer, dava açması için avukatımı derhal bilgilendireceğim.

Ek olarak, biraz önce bu şirketin bir yetkisi daha bana ulaştı. Bu kez bir beyefendi idi. Bana daha ılımlı yaklaştı, editör olduğunu ekledi ve içeriği sileceklerini, ancak çok fazla görüntülenmesi olduğundan dolayı biraz uzadığını belirtti. Bende yeniden, sürenin dolmak üzere olduğunu belirttim.

Arkadaşlar, beni arayanların tamamı birbiriyle irtibatlı. Bildiğiniz suç şebekesi gibi beni yıldırmaya, parayla beni ikna edebileceklerini zannettiler.Şu an avukatımdan gelen bilgiye göre, şirketin avukatı içeriğin bugün kaldırılacağını ve dava açılmamasını talep etmiş. Saat 5-6 mesai bitimine kadar bekleyeceğim, içerikler halen oradaysa pazartesi günü davamı açmış bulunacağım ve bu davanın emsal olması için elimden geleni yapacağım.

Bugün içeriği silmezlerse, şirketin adıyla birlikte ekşi sözlükte başlığı açıyorum arkadaşlar. Herkeste öğrenecek..

Arkadaşlar, söz konusu web sitesi içeriği kaldırdı.
Alakanıza çok teşekkür ediyorum..

hayırlı olsun.
o gülen avukat ve diğer zevatla uğraşmayıp erişim kararı aldırabilseydiniz site sahibine ne hesap verirlerdi çok merak ediyorum

Unutulan, Oğuz Atay

Bölüm değil, öykü o. Korkuyu Beklerken adlı öykü kitabından bir öykü.

"mahkeme kararlarına uymamak, saygı da duymamak" gibi bir lüksümüz var mı, bunu sorabilirsin.

hukuk bilim midir, sor 90 dakika konuşur zaten :)

söyleşi yapacağınız kişiye sorun. Onun bahsetmek istediği şeyler de olabilir.

kayyum atamalarının hukuki niteliğini sor.

Hukukçu demişsiniz de tam olarak neci bu şahıs? Avukat mı, yargıç mı, savcı mı, akademisyen mi? Uzmanlık alanı nedir? Kitap mitap yazmış biri mi. Bunları bilmek gerek. Bir de bu söyleşinin başlığı ne? Yani her meslekten birini çağırıyorsunuz da bu da onlardan biri mi, yoksa özel olarak bu zatı çağırmanızın başka bir sebebi mi var?

meslegin dezavantajlari neler?

açılacak olan bölge adliye mahkemelerininin işleyişi nasıl olacak hangi dosyalar gidecek gelecek vs bunları sorabilirsiniz.

etkinlik: Belli bir kesime hitap eden tanitim, bilgi aktarimi, farkindalik olusturma adina yapilan faaliyetler ve anlatılmak istenenlerin sosyal ortamlarda yer edindirmeye çalişilması anlamina geliyor.

etkililik: belli bir soruna karşı daha çok çözüm odaklı faaliyeti anlatiyor.

(konunun uzmani değilim, bildigim bu & kopya çekmedim)

Terim açısından soruyorsan şöyle söyleyebilirim. Etkinlik girdileri ölçerken, etkililik çıktıları ölçer.

Etkinlik = Gerçekleşen Girdi / Teorik Girdi
Etkililik = Gerçekleşen Çıktı / Teorik Çıktı

Kolay diye etkililikten başlayayım. Diyelim bir kişi 4 metreküp tahta kullanarak 10 sandalye yapıyor ama o gün biraz fazla tahta kullandı, 4 metreküp tahtadan 8 sandalye üretti.
Bu durumda 4 metreküp tahta girdi iken, planlanan çıktı 10 sandalye, gerçekleşen çıktı 8 sandalye. Dolayısıyla etkililiği 8/10 = 0.8.

Etkinlik ise aynısının girdilisi. Diyelim bir sandalyeyi üretmek 1 saat sürüyor ama o gün 1.5 saat sürdü. Bir sandalye çıktı, işgücü için harcadığın saatler girdi. Dolayısıyla etkinlik 1.5/1=1.5 Burada şöyle bir sorun oldu. Normalden daha fazla zaman harcayınca, normalden daha etkin göründüm. Oysa, ne kadar az girdi kullanıyorsam o kadar etkin olmam gerek. Bu yüzden, formül tersine çevriliyor.

Etkinlik = Teorik (Planlanan) Girdi / Gerçekleşen Girdi

Buradan etkinlik = 1/1.5'tan %67 çıkıyor.

Etkinlik: aktiflik, faallik.
Etkin: aktif, faal.
Etkililik: efektiflik, tesirlilik.
Etkili: Efektif, tesirli.

Tekrardan hastaneye (belki başka bir hastane) gitmenizi öneririm. Hekim değilim ama böyle bildiğim?pankreatit vakaları var. Öyle ha deyince tespit edilemiyor ama çok ciddi bir durum. Yeniden bir gitmemizde yarar görüyorum. Duyurunun hekimleri belki daha aydınlatıcı şeyler yazabilir.

Karnınızın sağ alt kısmına yavaşça bastırıp hızlıca geri çekin, keskin bir ağrı olursa apandist şüphesi olabilir.

Not: Doktor değilim, internette okumuştum ama denemenizden zarar gelmez.

Sol alt kadran ağrılarının en sık sebebi divertikülittir. Bunun haricinde daha nadir görülen sebepleri de olabiliyor. Ama bunlar genelde ağrı yanında da semptomlar(ishal,kusma,ateş) verir. Çok nadir olarak over torsiyonu da sağ ve sol alt kadranda ağrı yapabilir ama röntgenle o sorun da ekarte edilmiş okuduğum kadarıyla.

Buradan gözüktüğü kadarıyla lökosit fazlalığıyla birlikte enfeksiyöz bir olay olduğu yönünde. Birkaç gün daha ağrı kesiciler ve antibiyotiklerle idare edip semptom takibi yapmak en güzeli gibi. Divertikülit de ekarte edilirse, gaz ağrısından başka bir şey kalmıyor geriye sanki.

Disaridayim su an. yarin evde tuttugum notlarin birinde bir tarihcinin tavsiyesi vardi bu konuda. burada mesaji düzenler eklerim.

(Ben unutursam mesaj atabilirsin)

abdülbaki gölpınarlı +1

Aslında eklemeyi unuttuğum şey, aradığım şeyin akademik, bol editör notlu ve non-muslim okuyucuya yönelik bir basım olduğu. Bu açıdan tarihçi tavsiyesi gerçekten yardımcı olur, teşekkürler.

evet baktim notlara mesnevi degil ama şerhiymiş.

Mesnevi şerhi - şefik can

Benim okuduğum bu linkteki, ama artık kalmamış nuhtemelen.
Basımı vs.vs.vs. şahane. Kuşe kağıttır.
www.idefix.com

@microfiction+10 üzeri 23

akım bilmiyorum ama paul auster'a bir bak istersen.

en.wikipedia.org

arthur c clarke


gopyala yapıstır guzum

transendentalism
fireside poetry
beat kuşağı
imagery (şiir)
great depression dönemi eserleri
harlem renaissance


seç beğen al.

Dirty Realism - Raymond Carver - What we talk when we talk about love

beat kuşagi - jack kerouac

bostancı dolmuşlarının oradan (akm'nin yanı) artık ataşehir'e de dolmuş kalkıyor. her saatte çalışıyorlar mı bilmiyorum.

Dolmuşlar hem pahalı diye düşünüyorum hem de köprüde filan trafik olmaz m, uzun sürer diye tahin ediyorm.

muhtemelen 1 sene erteleme sebebi sayacaklardır. bir daha gittiğinizde de aynı gerekçeleri sunarsanız muhtemelen askeri hastaneye sevkederler. askeri hastanenin kararına göre durumunuz belli olur.

@dahili erteleme verirler mi hocam gerçekten?

işin uzmanı değilim kesin olarak öyle olur diyemem ama alma ihtimaliniz var. hastalığınıza koyulan teşhislerle ilgili bulabildiğiniz tüm doktor raporlarını vs toplayıp götürün. mümkünse bir devlet hastanesinden kurul raporu alın.

@hayirsiz, hiperaktivite çok ciddi sıkıntı hocam, biraz hızlı koşunca kalbim çamaşır makinesi gibi oluyor, ilacı kullanmayınca zaten çok ayrı sıkıntılar...

askerde ilaç kullanamazsan sıkıntı olur. bakma öyle revir var, askerler doktora çıkıyor vb geyiklerine. ilaçlarına bir el koyarlar bir daha al alabilirsen. sıkıntı olur.

bence iş tamamen asker hastanesinde sana bakacak olan doktorda bitiyor. onun isnafına kalmışsın. askeriyede de standart diye birşey olmadığından bu durum doktorundan doktoruna çok değişecektir. şu aşamada birşey söylemek zor.

misal bizde kalbinde sorun olan bir gayrimüslim arkadaş gelmişti ksıa dönem. silahlıkçı yaptılar bunu, tüm gün orda oturdu silah dağıttı ama askerdeydi yani muaf olamamıştı.

edit: ama kesine ykaın olarak sana silah vermeyeceklerini söyleyebilirim.

Hayirli teskereler kardesim. Kis mevsimi askere gitmeni onerebilirim.

baya düşük ihtimal.

rdm'de yaparsın askerliği

Askerlik şubesine gittiğinizde durumunuzu izah edin. Sizi askeri hastaneye sevk ederler. Orada psikolojik testler vb. yapılıyor. Heyete giriyorsunuz. Dedikleri gibi önce erteleme verirler. Üç yıl üst üste erteleme verebilirler. En nihayetinde karar veriyorlar askerliğe elverişli olup olmadığınıza dair. Bence mutaf olma ihtimaliniz var ama kesin olur veya olmaz demek afaki konuşmak olur. Yapılan psikolojik testler vb. sonucunda verilecek heyet raporuyla kesinleşir.

Mutaf değil muaf olacak. Telefondan yazıyorum, düzeltemedim.

Moral bozmak gibi olmasın ama hayırlı teskereler sayılı zaman çabuk gecer

Öyle bir suç yok TCK'da. Suçların ve cezaların kanuniliği ilkesi gereği yasada yazmayan bir suçtan ceza veremezler. Ama maşallah savcılarımız iddianamelerde böyle kanunda olmayan seyleri dayanak yapıyorlar. Demokratik bir hukuk devletiyiz, hamdolsun.

abdülbaki gölpınarlı

mesnevi ve şerhi

www.kitapyurdu.com

3 cildi kimi yerlerde tek tek bulup alabilirsin de.

Bende prof. Dr. Adnan karaismailoglu nun cevirisi var gayet guzel. Ancak sadece bu bile ansiklopedi gibi. Dedigin sekilde olursa en az 2 koca cilt olmasi gelir ki sanmiyorum bassinlar.

Bir de orta seviye en az dini bilgun olmasi lazim yoksa anlayamazsin.

Misal diyor ki "o guzel yuzlu gibi kör kuyunun dibindesin, daha ne kadar duracaksin? Haydi saril ipe de cik yukari"

Guzel yuzlunun kuyuya atilan hz. Yusuf oldugunu ve yusuf un da guzellik ve yakusikliliyla meshur oldugunu bilmezsen normal bir cumle gibi okur gecersin burayi. Bunun gibi yuzlerce ornek var mesnevi de.

Baska bir ornek : haydi cikar ayakkabilarina da o mubarek vadiye sen de yalin ayak gir ki o padisahlar padisahi seni de aziz kilsin.

Hz musa ya allahin dedigi soz bu. Tur dagina cagirdiginda atese yaklas dediginde ayakkabilarini ve asasini birakmasini soyluyor ya. Ordan cagrisim yapmasi lazim. Padisahlar padiaahi da allah oluyor. Yani boyle temel konulari bilmezsen cogu seyi anlayamazsin. Ne demek iatiyor acaba yalin ayak gel demekle falan diye afallarsin.

play.google.com

Farsça bilmiyorsanız orijinal dizeler bir işinize yaramaz. Mesnevi Farsça yazılmıştır. Abdülbaki Gölpınarlı +1.

beyoğlu'ndaki robinson crusoe o dönemlerde çalıştı, birkaç yıl önce kapandı ve yeni bir yere taşındı. kadıköy'deki penguen kitabevi var. beyoğlu'nda istavrit vardı. beyoğlu'nda arkadaş kitabevi vardı. sonradan adını istiklal kitabevi yaptı en son da kapandı ve d&r oldu. beyoğlu'nda mephisto iki şube halindeydi biri kapandı. simurg kapandı. can yayınlarının kitabevi kapandı. ah en önemlisini nasıl da unuttum! tam dediğiniz tanıma uygun beyoğlu küçükparmakkapı sokak'ta adam yayınlarının kitabevi vardı, efsaneydi, kapandı. beyoğlu'nda galatasaray'ın aşağısında sel kitabevi vardı, kapandı. baro'nun binasının altında ada kitabevi vardı, duruyor mu, emin değilim. literatür yayınları vardı, o da kapandı diye anımsıyorum. yine beyoğlu'ndaydı o da. kadıköy'de alkım kitabevi daha önce başka bir yerdeydi. hatta başka iki yerdeydi, oralar kapandı, yeni yerine taşındı. kadıköy bahariye'de en eski penguen vardı, kapandı, çarşının oradaki penguen açıldı, sonra o kapandı bahariye'deki penguen bu yıl yeniden açıldı.

sevan nisanyan - elifin öküzü ya da sürprizler kitabı

cok eglenceli bir kitap.

www.idefix.com

Bye bye türkçe - oktay sinanoğlu
türkçe ve japonca arasi benzerlikler söz konusu. örnekleriyle bahsediliyor bir bölümünde.

Xxx words of xxx origin

Mesela english words of french origin diye aratabilirsin

Ya da russian words in arabic diye gider

Kaynak değil de, maksat komiklik olsun:

www.buzzhunt.co.uk

images-cdn.9gag.com

en.m.wikipedia.org

bundan bi' on - on beş yıl önce falan sözlük'te, türkiye'deki vasat okuyucunun duymuş olsa bile okumadığı eserler, yazarlar vb. hakkında pek çok şey görebiliyorduk. lakin günümüzde gelinen noktada ortalama sözlükçünün edebiyat ufku sabahattin ali (daha doğrusu kürk mantolu madonna), oğuz atay, ihsan oktay anar ve hakan günday'la sınırlı. eskiden emrah serbes'e de rağbet vardı şimdi küfür ediliyor daha çok. belki bir de tanpınar ile barış bıçakçı'yı anabiliriz. sözlük'te en sık gördüklerim bunlar. velhasıl ot, kafa, fil vb. dergilerin de bu adları yineleyip banalleştirmesini anlamak zor olmasa gerek.

eğer üçlemenin üçüncü filmini izlemediyseniz tabii ki önce:
(bkz: before midnight)

sonra,
(bkz: viki cristina barcelona)
(bkz: l'auberge espagnole)
(bkz: new york i love you)
(bkz: paris je t'aime)
(bkz: midnight in paris)

güzel manzara, insana dair falan deyince akan sular durur.
(bkz: the fall)
trailer: www.youtube.com

The fall +1

(bkz: youth)

Yastık battaniye :) bilen bilir, daha iki gün önce ankarada kalacak yer bulamadım, kütüphanede yattım... Bi allahın kulu da gel bende kal demedi la :)

internet

İnternet ücretsiz zaten. Bence abur cubur sa satılmalı. Dışardan yiyecek sokmak yasak çoğu kütüphanede, fakat 7/24 açık kütüphanelerde akşam belirli bi saatten sonra bisküvi falan satılabilir..

edebi konulu posterler var. yazar posterlerinin yanı sıra mesela hemingway'in "write drunk, edit sober" nevisinden sözleri falan gibi. ayraç satılabilir. edebi konulu tişört satılabilir. üstünde yazı, edebiyat konulu bir şeyler olan kupalardan satılabilir. hatta düşününce ya bunlar bizim memlekette niye yok. keşke bizde de olsa. gugıllarsanız eğer, bu dediklerimin hepsinin örneklerini internette ingilizce sayfalarda, pinterest'te vb. bulabilirsiniz.

edit: bir de mesela ünlü yazarların action figure'leri var. hemingway'in, shakespear'in, edgar allen poe'nun falan. onlar da çok eğlenceli şeyler.

ücretsiz internet dışında yüksek hızlı, kaliteli internet bağlantısından bahsediyodum. belki de zaten öyledir, bilmiyorum. pek kütüphanelerde vakit geçirmedim.

üstünde "cise gittim gelicem" ya da "ihtiyac molasinda" tarzinda yazilar olan park saati benzeri sembolik bir kart.

prezervatif. süreli yayınların 1960 öncesi basımlar kısmında neler dönüyor bi bilseniz.

insanlarin esyalarini koymalari icin dolap kiralanabilir, günlük kullanim 1 TL gibi.

yastık

tasarı kısmını bilmem ama toka, taç vs. iyi giderdi.

sandalye. sandalye bırakmıyor şerefsizler.

elde tasinabilen, pilli ve hafizali bir scanner. scan edilen dokumani pdf e cevirip hafizasina atsin.

bi de sarap olabilir

bende hasan ali yücel baskısı var ama henüz okumadım. ama klasiklerde tereddüt etmeden onu seçerim.

parola yayınları ne yahu! hasan âli yücel dizisinden olanı alacaksınız. azra erhat çevirisi. abuk sabuk yayınevlerinden almaya kalkmayın.

Hasan ali yücel var bende. okumadım henüz. Kitap çok kalın geldi. Ciltli lmak istiyorum o yüzden. İstanbul'daysan elden teslim olarak satayım sana şu an idefix'te indirimli olan fiyata.

Klasiklerde hasan ali yücel'den şaşmam.

oyle oldugu bilinen bir sey zaten :))
rejiden on a göre soru yolluyorlar. hatta evde düsündük mal taklidi yapmak ise yarardi diye

30.000'lik soru için gayet makuldü bence. ne yapsınlar yani, altın tepside mi versinler? sorular ilerledikçe zorlaşıyor. dolayısıyla o köylüyüm acıların çocuğuyum diyenler de 30.000'lik soruda çuvallayabiliyorlar. tabii eğer gerçekten adamına göre soru ayarlama varsa haklısınız. ama dediğim gibi bu soru öyle çok kazık bir soru değildi. acıların çocuğuyum diyene de çıkabilirdi.

Izleme?

Bu bi şov programı, devlet kurumu değil ki. herkese adaletli sorular sorma gibi bir zorunluluğu yok. İster hakkaniyetli olur, ister birine kolay sorup ötekine zor sorar. Ne reyting getirecekse onu yapar. Nefret ediyorsan izleme yahu, neden bu stres :)

bireysel yarışılan bütün bilgi yarışmaları böyledir. zevk olsun diye ön mülakat yapıp ilgi alanlarını sormuyorlar insanların.

akıllı cep telefonu için tarama aplikasyonları var. önce fotoğrafını çekiyorsunuz, sonraki işlemlerle birlikte a4 boyutunda pdf olarak taranmış halde cillop gibi oluyor. onları deneyin, şahane sonuç veriyorlar. scanner diye aplikasyonlar arasında aratırsanız bir sürü seçenek bulabilirsiniz. (iphone için de var android için de)

scanner pro by readdle iphone icin

Hic bilmiyordum boyle bi sey, tesekkur ederiim:)

ben şunu kullanıyorum:
scanbot.io

(bkz: office lens)
bu da Microsoft'un telefonlar için fotoğraf/tarama programı.

hep böyle yapıyorum. tarayıcıdan daha iyi.

Camscanner uygulamasını kullanabilirsin. Fotokopi modu var.

elinizdeki tebligatın üstünde (bir tebligat olduğunu varsayıyorum) istanbul 58. asliye ceza mahkemesi yazıyorsa eğer çağlayan adliyesindedir. eğer istanbul anadolu 58. asliye ceza mahkemesi yazıyorsa kartal'da, bakırköy yazıyorsa bakırköy'dedir.

bilmediğinizden hareket ederek elinizdeki tebligat vb. yazılı kaynağın üstünde istanbul 58. asliye ceza mahkemesi olduğunu varsayıyorum. öyleyse o zaman çağlayan'dadır.

benim bildiğim ferit edgü 3 baskı yaptı. daha fazla da olabilir en son 3. baskıda kaldım. şükran kurdakul'un tüm öyküleri'de 2012 'de 2.baskıyı yapmıştı. şimdilik hatırladıklarım bunlar.

seray şahiner, yekta kopan, ahmet büke, sine ergün. hepsi can'dan çıkıyor.


seray şahiner bayağı iyi. yabancılardan da alice munro.

+mustafa kutlu

ben 2. baskisini biliyorum sadece ama ayse sarisayin'in "yorgun anilar zamani" var.

@sayns tam "saydıklarınızdan çoksatar olmuş bir tek yekta kopan var. " yazacaktım ki bir de baktım burası tekin değil 3. baskısını yapmış. ahmet büke reisin de kumrunun gördüğü 4. baskısını yapmış. güzel, güzel... :) tahminimden daha fazlaymış tekrar baskı yapan öykü kitapları. :)

@bu nick tam yirmi alti karakter ferit edgü de sanki klasik olmuş gibi... sonuçta 1950 kuşağı. ama en nihayetinde hayatta olan bir yazar olduğu için sayıyorum. ama sanki onunki de çoksatar olmaktan ziyade hepsatar (longseller) olma durumu gibi.

50'lerden bu tarafa gelemedim ben daha öykü konusunda =)

klasik olduğu kesin de zamanının çoksatanları arasında diye dedim.

emrah serbes ve murat uyurkulak'in öyküleri iyi satti diye biliyorum.

bir de baskı sayısı güvenilir bir ölcüt degil. her baskıda kac tane basılmış ona da bakmak lazim.

sevmek zamani

edit: odullu kismini okumamisim.

umut, kult neye gore bilemiyorum ama odullu ve etkileyici oldugu kesin.

(bkz: ah güzel istanbul) (1966 yapımı olanı, sadri alışık ile ayla algan oynuyor)

sizin koyduğunuz fotoğraftaki amblem (akp amblemindeki ampulü andıran güneşin içinde osmanlı arması) osmanlı ocakları tarafından kullanılıyor. dolayısıyla bu osmanlı başkanlığı denilen şey de o osmanlı ocaklarının başkanlığı falan gibi bir şey olsa gerek. bir de bunlar yine aynı şekilde üç hilalli yeşil bayrak kullanıyorlar.

(bkz: vüs'at o. bener)
(bkz: tomris uyar)
(bkz: ferit edgü)

Eğer okumadıysanız:

-Sabahattin Ali: İçimizdeki Şeytan
-Ahmet Hamdi Tanpınar: Saatleri Ayarlama Enstitüsü
-İhsan Oktay Anar: Puslu Kıtalar Atlası
-İlhami Algör: Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku

Bonus 1- Jean Paul Sartre: Akıl Çağı
Bonus 2- Etgar Keret: Tanrı Olmak İsteyen Otobüs Şoförü

leyla erbil- kalan / eski sevgili

sayfa sayısı tutmuyor da, Bilge Karasu'dan Kılavuz'u seversin fikrimce.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü +1
Attila İlhan, Sokaktaki Adam

vüsat o. bener - dost/yaşamasız
vüsat o. bener - bay muannit sahtegi'nin notları
ferit edgü - o/hakkari'de bir mevsim
demir özlü - bir küçük burjuvanın gençlik yılları

Peyami safa-yalnızız
Amin maluf-doğunun limanları
İhsan Oktay anar-efrasiyabın hikayeleri