5651 sayılı internet üstünden yapılan yayınlarla ilgili kanuna göre yapılıyor erişim engelleme ve içerik kaldırmalar. bunu yapmak çok kolay, bir dilekçeye bakıyor. sulh ceza hâkimliğine başvuruyor bunun için, sulh ceza hâkimliği de ilgili sitenin içeriğine bile bakmadan içeriğin kaldırılmasına hükmediyor. muhtemelen dilekçede "falanca başlıkta hakkımda hakaret var" deniliyor, hâkim de "ilgili sayfadaki içeriğin kaldırılmasına..." diye hüküm veriyor. yani mesele hâkimlerde ve yargı sisteminde. mesela normalde kararları gerekçeli yazmaları gerekirken bu kararların hukuki gerekçesi de yoktur desek yeridir. yoksa bunu yapmakta bir numara yok.

sulh cezalarin ciddiyetsizligi +sözlüğün basiretsizliği, ticari kaygılar

sözlükteki gerizekalılar kendini bir bok zannetiklerinden olmasın. Hayatta hiç bir başarısı olmayanlar takma isim arkasına takılıp istediği gibi yorum yapabiliyor eleştirdigin yada yorumladığın kişinin; aile hayatı sosyal çevresi kendi duyguları yokmu? Senin adına hergün ekşide dünya kadar yazı yazılsa resmin google görsellerde çıksa 3-5 tane zibinin oyuncagı olmak kimin hoşuna gider? ifade özgürlügü, düşünce özgürlügüne sıgınmasın kimse Kişinin hissiyatı sosyal hayatı 3-5 tane zibidinin elinde oyuncak olamaz.

malum avukatı tanımam etmem, 3-5 zibidi istedigi gibi yazı yazıp anonimligin altına saklamaz.

çok rahat sabah ver oyunu geç istanbula. 17.00 dan sonra okulda olsan yeterli.

17:00'den sonra olsan yeterli diyenler sanırım siyasi partilerden müşahitlik yapmış olanlar. zira çeşitli partilerden bu biçimde müşahitlik yapma alışkanlığı olan ve bu yüzden de pek çok hak kaybına sebep olan müşahitler var. bu tutumdan da çokça şikayet ediliyordu. yoksa oy ve ötesi'nde sabah 7:00'de sandık çevrenizde olmanız isteniyor. kaldı ki pratikte belli bir saatten sonra gittiğinizde sandık başkanının kabul etmeme riski de var. siz yine de elinizden geleni yapın derim.

@microfiction 7'de sandık çevresinde olmaları isteniyorsa başka yerlerde oy verenler napıyor? oy verip 1.5 saat içinde geçmeyi düşünüyorum istanbula. oluru yok mu acaba?

sandıklar açılır açılmaz oy ver hızla geç istanbula işte. oy ve ötesiyle görüşsen organize edersiniz vakti

Hic olmamanizdansa oy sayiminda bulunmaniz daha iyi. Ancak mumkunse oylama baslamadanki hazirlik surecinde de bulunmaniz onemli. Oy ve otesi basta sandikta bulunmayi, gun ici bos bir anda oy kullanmaya gitmeyi ve oy kullandiktan sonra geri gelmeyi oneriyor. Ancak durumunuz yoksa sadece sayimda bulunmaniz da hic yoktan iyidir.

@la mort heureuse sabah gördüm ikinci sorunuzu. dinsiz adam ve f_d gayet yerinde cevap vermişler. oyunuzu verdikten sonra geçebileceğiniz en erken saatte sandığınızın başında olun. bu arada dinsiz adam'ın dediği gibi bugün okul sorumlunuzla bir görüşün, ondan fikir alın, zaman konusunu birlikte düzenleyin. başarılar.

işin başı tamlamasındaki baş, bildiğimiz başın en yukarıda/en önde olmasından kaynaklanan bir betimleme olduğu için eş sesli diyemeyiz.

yan anlamdır diyorum ben. ama kesin böyledir diyemem.

eşsesli sözcükler çoğulukla türkçeye farklı dillerden girme iki (veya daha fazla) sözcüğün türkçedeki okunuşunun aynı olmasından kaynaklanır. sözgelimi keriz'in argoda hem müzik-eğlence hem de kandırılmaya müsait kimse anlamları vardır. birisi çingeneceden gelmedir diğeri farsçadan. baş'ta ise durum farklı. burada birbirinden farklı sözcüklerin aynı seslerle okunması değil, aynı sözcüğün farklı yananlamları söz konusu.

sürekli takip ettiğim bir fanzin yok. ama mephisto'nun beyoğlu ve kadıköy'deki şubelerine gittiğimde ilgimi çeken fanzinler olunca alıyorum. özellikle kadıköy mephisto bu konuda oldukça zengin.

inciswf.com


ps: gs'liyim.

kaf kaf kaf sin sin sin kaf sin kaf sin kaf

ps. siirt yeni köy hizmetleri spor'u tutuyorum.

2-2 oldu aq

www.youtube.com

Evet, müşahitlik eğitimi oluyor. Gidebilirseniz gidin derim. Videolarda sorulmamış sorular sorabiliyorlar ya da daha önceki seçimlerden kişisel deneyimlerini, karşılaştıkları kimi sorunları anlatanlar oluyor. Yalnızca videoları izlemeyin, sitedeki dökümanların hepsini de okuyun. Ayrıca seçim günü yanınızda seçim genelgesi başta olmak üzere sitedeki belgeler bulunsun. Bir sorun çıktığında sandık başkanına ilgili maddeyi gösterip "Bakın kanunda/genelgede böyle yazılı" demeniz gerekebilir.

Toplantılara gitmenin bir iyi yanı da bağlı olduğunuz bina görevlileriyle tanışma ve eğitim sırasında kafanıza takılan soruları sorma imkanının olmasıdır.

a4 mü??? :D
mendil ama sanirim o bildigin mendillerden degil

sofra bezi.

mendil. ceket mendili/cep mendili/yaka mendili diye gugıllarsanız görürsünüz. hatta durun ben sizin için yapayım:

lmgtfy.com

tuvalet kağıdından yapılıyor o aniden bastırırsa kıçını silesin diye, a4 dedi adam ya...

üstüme gelmeyin ilk takım elbise tecrübem. ykm'de falan satarlar mı bundan? pahalıysa a4'ten yaparım ben.

şu mendil mi cidden? karton gibi duruyor ya

ifearbrooklyn.com

@micro

onu arattım da senin dediğin şu;
www.outlet34.com

benim aradığımı az önce paylaştım. beyaz, ucundan azıcık görüken istiyorum ben.

pahalı gelirse cebi boş bırak.

@icim ürperiyor fark etmez. hepsi mendil, farklı değiller. birisi şekil verilip kabartılmış, dışarıya taşırılmış. diğeri düz biçimde katlanmış. hepsi aynı. :)

@kuzey li

yok ya a4 kağıdı ne kadar 10 kuruş falan

bak hâlâ a4 diyor!

kardeş skdjfskjfksdf ne a4ü manyak mısın:D

ben zamanında benim takımın mendilini kaybetmiştim. aşağıda terzi vardı, 10 dakikada yaptı. ne kadar para verdiğimi bile hatırlamayacak kadar da ucuzdu. git bi terziye diksin hemen 2 dakikada. benimki de senin attığın gibi sadece ucu gözüküyordu. ceketin cebini kontrol et, cep dikişli olabilir. o durumda bu stili yapamazsın, açtırman gerekir. terziye git yani

ya :DDDDDD a4 demene o kadar çok güldüm ki of :D::D:D:D:D spor yaptım dün ve aşırı kas ağrım var :D:DD::D karnım :'D :D:D:D: ooof DDD:D:

a4'ten tabi ki olur. takım çizgiliyse çizgili a4 kullan.

kürdistanda uyanırız. herkes biji biji diye konuşur.

HDP barajı geçerse AKP'nin tek başına hükümet kuramama ihtimali var. Yolsuzluk soruşturmaları açılabilir. AKP ve yolsuzluk deyince böylesi soruşturmaların nerelere varacağını tahmin edebilirsiniz.

Ama HDP'nin barajı adil bir seçimle geçtiğini veya geçemediğini söyleyebilmek için seçimlerde hile yapılmadığından emin olmak gerek. Ama daha önceki seçimler öyle demiyor.

Zira Bkz:

www.zaman.com.tr

www.hurriyet.com.tr

Peki bu hilelere karşı ne yapılabilir? Mesela Oy ve Ötesi'ne gönüllü olunabilir. oyveotesi.org Gönüllü olmak birkaç saniyelik bir iş. Sonrasında istediğiniz zaman vazgeçebilirsiniz de. Yapmanız gereken tek şey de seçim günü müşahitlik. Müşahitlik nasıl yapılır, nasıl müdahale edilir, bilmiyorum diye üzülmeyin. Oy ve Ötesi bir-bir buçuk saatlik eğitimlerle bilmeniz gereken her şeyi anlatıyor. Eğitim videoları ve dokümanları internet sitelerinde de mevcut.

Yapmanız gereken iş çok karmaşık değil. Gecenin bir yarısı oy çuvallarını korumanızı da beklemiyor kimse sizden. T3 diye bir yazılım sayesinde Oy ve Ötesi sonuçların değiştirilip değiştirilmediğini de tespit edebiliyor. CB seçimlerinde bu sistem denendi ve nihai sonucu değiştirmese de denendiği bölgedeki sonuçların düzeltilmesini sağladı.

Ben bile kıçımı kaldırıp seçim günü gönüllü olacaksam herkes yapabilir.

akp'ye hükümeti kurma görevi verilmesi açısından herhangi bir sorun olmaz. ancak, hükümet kurulduktan sonra güvenoyu olması gerekir ki, asıl mesele burada başlıyor. bu yüzden, hdp'nin % 10 barajını aşıp meclise girmesi halinde akp'nin 276 oy alması sorunu ortaya çıkacak. rte'nin cumhurbaşkanı olduğunu düşünürseniz akp yine fazla oy alacağı için hükümeti kurma görevini alacak. güvenoylaması meselesinde de hdp mi destekler, mhp mi destekler asıl renkler orada ortaya çıkacaktır.

not: zinhar, akp'li değilim.

çok daha güzel bir türkiye'ye uyanırız.

oy ve ötesinde de parti seçim görevlisi oluyorsunuz.

ben bdp için bekledim bi defa sandıkta. arkadaşlar dedi git şu adamı bul, sana yeri gösterir dedi. gittim, esenyurtlu pala bi dayı bi karton kimliğe bilgilerimi yazdı verdi elime yolladı bi sandığa beni. levent tüzeli çıkardıydık işte sonra. sandık başındaki yövmiyeli görevliler bu levent tüzel kim loo demişlerdi :D mhpnin eksik sayılan bi oyunu düzeltmiştim zuhahah. sandık başında bir paladin kadar ahlaklıyımdır. cCc milli iradeye saygı cCc

ben de buna hdp'den müşahit olmak için bakıyordum şimdi. hdp'de parti üyesi olarak değil direkt müşahit olarak görevlendiriliyormuşsunuz. detaylı bir yanıta ihtiyaç var.

@kta, biraz daha açabilir misiniz? Oy ve Ötesi "biz herkese karşı eşit mesafedeyiz, işimiz oyların eksiksiz sayılması" gibi bir misyonla giriyor işe diye biliyorum.

@kaufman, istikamet ya HDP ya Oy ve Ötesi zaten :) arada kaldım ama. Takibe alın isterseniz, illa ki bir arkadaş bilgilendirecektir.

Oy ve Ötesi size birkaç partiden müşahitlik kartı çıkarıyor. Siz sandığa gitmeden önce size veriliyor. Partiye üye olmuyor, yanızca bu seçim kapsamında ilgili partiden müşahit oluyorsunuz.

Oy ve Ötesi oldukça örgütlü. Size sandık başında görevli olmak için bir buçuk saatlik falan eğitim veriyorlar. Bu eğitimler ve eğitim dökümanları internet sitelerinde de mevcut. Ayrıca siz seçim günü sandıkta bir sorunla karşılaştığınızda Oy ve Ötesi'nden okul sorumlusuyla irtibata geçebiliyorsunuz. Okul sorumluları genelde avukatlardan seçiliyor. Oy ve Ötesi'ndeki eğitimlerde sizin nelerle karşılabileceğiniz, karşılaştığınız şeylere nasıl müdahale edeceğiniz vb. anlatılıyor. Gönüllü olmak ve gönüllülükten vazgeçmek de birkaç saniyeye bakıyor.

oyveotesi.org

o değil de
akp seçim görevli sayısı: 800,000
chp: 350,000
hdp: 100,000
mhp: 3,000

diyolla. bu seçimler de gg diyorum.

Abov. Yüklenelim birader yüklenelim.

parti kartı olmayan birinin müşahitlik yapması yasak. mecburen böyle yapıyorlar.

Son bir soru: hangi bölgeye gidebileceğimizi kendimiz seçebilir miyiz Oy ve Ötesi'nde? Çankaya'da kolay kolay oy çalabileceklerini zannetmiyorum ama Keçiören, Sincan tarafları oldukça sakat görünüyor. Hem de bu saydığım bölgelerin oylara etkileri oldukça fazla. Oralara toplu bir şekilde gitmek faydalı olacaktır.

evet, kendiniz seçebiliyorsunuz. zaten siteye girip gönüllü ol dediğinizde karşınıza hangi il, ilçe, mahalle, okulda görev almak istediğiniz çıkıyor. oy ve ötesi'ne gönüllü olmak çok kolay. istediğiniz zaman vazgeçmek de öyle.

bu arada mhp'nin 3000 görevlisi olduğu haberiyle ilgili olarak mhp açıklama yapmış:

www.bugun.com.tr

eğer amacınız desteğe daha çok ihtiyaç duyulan bir yerde çalışmaksa, oy ve ötesi'nde görev alacağınız yeri seçmeyin. bu durumda, onlar en çok nerede ihtiyaç varsa -çok da uzağınıza gitmeden- oraya atıyorlar sizi. yerel seçim ve cb seçimlerinde oy ve ötesi ile çalıştım. bu sefer de oy ve ötesi ile çalışacağım. güvenebilirsiniz. türkiye'de işini bu kadar ahlaklı bir şekilde yapan bir topluluk görmedim ben.

özet: oy vereceğiniz yeri seçip, çalışmak istediğiniz yeri seçmeyin. onlar en ihtiyaç duyulan yere atayacaklar.

elimizdeki yararlandığımız kaynak kaçıncı baskıysa o yazılmalı.

gis'in dediği gibi elinizdeki baskıyı yazmalısınız. sebebi de elinizdeki baskıda ilk baskıya göre farklılıklar olması ihtimalidir.

bu olay güncel iken şu haberi okumuştum: kitap.radikal.com.tr

şimdi sana linki bulmaya çalışırken, bir de şu karşılaştırmaya denk geldim: vatankitap.gazetevatan.com

diğerlerini okumadım, geleneksel mavibulut elimin altında durur, onu okudum çok kez.

cemal süreya ve tomris uyar çevirisi mavi bulut'un çevirisinden de eskidir. sonra telif hakları mavi bulut'a geçti. o arada cemal süreya-tomris uyar çevirisi sahaflarda yüz tl'ye falan satılıyordu. telif hakkı düşünce cemal süreya-tomris uyar çevirileri de tekrar ulaşılabilir oldu. onu alın derim.

@micro

biliyorum ya o eski de...yukarıda kehanet'in verdiği radikal kitap linkine baktım, bir cümlenin çevirisini vermiş yazar, sanki selim ileri daha masalsı anlatmış gibi. gerçi tek cümleden de nasıl anlayacaksın ama öyle bir izlenim bıraktı bende.

cemal süreya ve tomris uyar çevirisi +1

Fikri korumanin yolu yok. Sen notere gitsen de ayni fikir pekala benim de aklima gelmis olabilir.

Ancak mali koruyabilirsin.

video oyunları için patent alınamıyor. öte yandan tek başına noter de işe yaramaz. çünkü video oyunları fikir ve sanat eserleri kanunu kapsamında korunabilirler. bunun için de ortada bir eser olması gerekiyor. bir roman fikri eser değildir ama tamalanmış bir roman eserdir. bu yüzden söz konusu fikir önce bir eser haline gelmiş olmalı. fikriniz eser haline geldikten sonra olası bir uyuşmazlıkta yapmanız gereken şey ilgili eserin yaratıcısının siz olduğunuzu kanıtlamaktır. halk içinde bunun tek yönteminin noter olduğu gibi bir kanaat var ama bu doğru değil. sözgelimi birisi noterde bir romanı eylül 2006 tarihinde noterden tasdikletmiş olsun. bir başkası aynı eserin eylül 2006'dan önce kendisinin bilgisayarında kayıtlı olduğunu ispat edebilirse diğer kişinin noter tasdiği hiçbir işe yaramayacaktır.

yani ne yaparsanız yapın yapmanız gereken biricik şey ilgili eserin size ait olduğuna dair kanıtlara her durumda sahip olmak. noter bunun pahalı bir yoludur. mesela böyle durumlar için www.myfreecopyright.com diye bir site var. sanırım dosyanıza zaman damgası basarak işliyor. türkiye'deki muadili tasdix'tir ama tasdix paralıdır ve yaptığı şey de tamamen aynıdır.

Peygamberimiz sakallarını keserken bıyıkların dudağı kapatmamasını tavsiye etmiştir. o yüzzden sakal bırakan ya da bırakmayan müslümanlar üst dudağı örtmeyecek şekilde traş ederler...bu olaya badem bıyık denmesi hakaret amaçlıdır.

wikipedia doğru aslında. yakın döneme kadar hitler bıyığına badem bıyık denirdi, halen de denilmekte gerçi. uzamış bıyığı dinî yönden tercih etmiyorlar. sünnet olduğu için falan olabilir. mesela ortadoğu coğrafyasında sakalı uzamış ama bıyıkları tıraşlı bir sürü tip var. bkz. cüppeli ahmet hoca.

bıyık ve sakal ezelden erkeklik ve kimlik ifade eder.

cumhuriyetle beraber sakalların mahkum edilmesi bu topraklar dahilinde sadece bıyığa vurgunun artmasına sebep olmuş olabilir.

hitler'in bıyığı dönemin asker modasını izler. "nasyonal sosyalizm" ise hem askerli hem bıyıklıdır.

ismet inönü'nün bıyığı kısaydı. adnan menderes'in bıyığı da kısaydı. necmettin erbakan'ın bıyığı da kısaydı.

ideolojik bıyıklar sınıfının son darbeden beri kazananı badem bıyık. siyasal islam'ın badem bıyığı çeşit çeşit.

baas ile şebbiha başka şeyler.

www.idefix.com

dönemin burjuva çevresini ve cinsel hayatını anlatıyor, okudum ama beğenmedim, açıkçası yatmadan önce yüz fırça darbesi gibi kitap

Marguerite Duras - L'amant (Sevgili) ?

Marquis de Sade'ın bütün eserleri.

gözün öyküsü, georges bataille.

itaatkar - karolin fişekçi.

çirkinin aşığı-yazarını hatırlamıyorum. adamin seyini bile 3 sayfa tasvirlemislerdi o derece bir kitap.

kürklü venüs - leopold von sacher masoch
tehlikeli masallar - ahmet altan

Bir kişi bile yazmamış:

(bkz: Henry Miller) - (bkz: Yengeç Dönencesi)/(bkz: Oğlak Dönencesi)
(bkz: Erica Jong) - (bkz: Uçuş Korkusu)
(bkz: Anais Nin) - (bkz: venüs deltası)

Edebiyat dedigin bunlar azizim.

(bkz: guillaume apollinaire)
(bkz: genç bir don juan'ın maceraları)

Kemik, Yatak Odasında Felsefe

çünkü ahlaklı ile ahlakçı farklı şeyler. bu arada neden yeni nesilde sözlük kullanma alışkanlığı yok? sorunuzun yanıtı sözlüklerin ahlakçı ve ahlakçılık maddelerinde yer almakta:

tdk.gov.tr

orhan pamuk'un icat ettiği bir sözcük değil. sözlüklerde yer alan ve belirli bir anlamı olan bir sözcük.

edit: tdk'dan madde madde link verilemiyor. siteye girince bir zahmet siz ahlakçı ve ahlakçılık olarak aratın.

microfiction, ciddi olduğuna inanamıyorum. TDK'ya mı yönlendirdin beni gerçekten? Sorumun yanıtı sözlüklerde yer almıyor. Ahlakçı kelimesinin resmi anlamını sormuyorum. Mutluluk/mutsuzlukla ilişkisini ve yukarıda bahsettiğim yazarların neden bu kelimeyi tercih ettiklerini anlamaya çalışıyorum.

Ayrıca yeni nesil olduğumu da nereden çıkardın?

belki yüzeysel gelecek ama nacizane fikrim, cinsel hayatın noksanlığının insanı mutsuz etmesi ve bir süre sonra o insanların -kıskançlık temelli- cinsellik yaşayanlara karşı daha ahlakçı yaklaşması olabilir.

ben ahlakçı deyince başka insanların ahlak kurallarına uyması gerektiğini düşünüp bunu savunan ve başkalarına da bunu empoze etmeye çalışan gibi bir manaya varıyorum. yalnız bunu mutsuzlukla nasıl bağdaştırmış onu bilemiycem, kitabı okuyan birileri bilir diye düşünüyorum. tahmin etmek gerekirse, mutlu olmaya çalışmayı bırakn huysuz ve kafayı başkalarının ahlaklı olmasına takmış biri olarak tanımlamış diyebilirim ama çok zayıf bir düşünce olucaktır kitabı okumadığım için.

neden ahlaklı yerine ahlakçı demiş derseniz verdiğim yanıtı almanız doğal. çünkü pamuk'un kullanımları gayet açık. yazar ahlakçı sözcüğünü tercih etmiştir çünkü anlatmak istediği şey tam olarak ahlakçı biridir. milliyetçi veya nihilist birini anlatmak isteseydi bu sözcükleri seçecekti. ahlaklı yerine ahlakçı sözcüğü neden tercih edilir sorusu bence abes bir soru. müslüman yerine neden islamcı tercih edilir gibi bir şey.

sorunuzun yanıtı: ahlakçı insanın mutsuz olması doğal. çünkü baktığı her davranışta kendi ahlaki değerlerine uyulmadığını görüp onun düzeltilmesi yolunda ya müdahalede bulunacak ya da kendi kafasına takacaktır.

öte yandan mutsuz insan da diğer insanların mutluluklarına müdahale edecektir. zira ahlakçılık da bir açıdan böyle bir şeydir. başkalarının mutluluk duydukları eylemler çoğu kere ahlaksız olarak nitelenir ahlakçılarca. sevişmekten müzik icra etmeye kadar akla hayale gelebilecek pek çok neşe kaynağı tarih boyunca ahlakçılar tarafından tahakküm altına alınmaya çalışılmıştır. (bkz: taliban)

2. maddede ka'nın mutluluğu için hiçbir şey yapmamayı hayata uygulanacak ahlaki bir ilke olarak aldığını görüyoruz. böyle ahlakçılar vardır.

edit: bu arada türkçe sözlükler tatmin etmezse ekşi sözlük'te ve wikipedia gibi mecralarda da ahlakçı, ahlakçılık, moralism üstüne bayağı şey bulabilirsiniz. siz her ne kadar sorunuzun yanıtının orada olmadığını söyleseniz de aslında apaçık orada duruyor.

Söğütlüçeşme metrobüs durağından çıktığınız an sağına bakın, göreceksiniz

metrobüs durağından dolmuşlar değil, kadıköy-kartal minibüsleri kalkıyor. (bkz: minibüs dolmuş farkı) ve üstelik o minibüsler bağdat caddesinden geçmiyor.

bağdat caddesinden giden kadıköy-bostancı dolmuşları ise rıhtımda, denizotobüsleri iskelesine doğru, karakolun oradan kalkıyor.

microfiction o kadar emin yazmis (sallamis) her gun onunden gectigim yerden bile insani supheye dusurur amk, minibus-dolmus farki felan demis laf gecirmis kendince :)

kahramanikarus'un dedigi gibi sogutlucesme metrobus cikisin da sag tarafta sahilden giden sarilar kalkmakta.

kime sorsan gösterir derecede yakın bir konumda olacak çok dert etmesin.
zaten her dakika geçen bir taşıt...
buradan tarif etmesi biraz zor bilmeyen için.

@anarquia dediğim gibi oradan mavi minibüsler kalkıyor ama sizin dediğiniz üzere dolmuşlar da kalkıyorsa kahramanikarus'tan ve soruyu soran tziras dream'den özür dilerim. zira dediğim gibi yıllardır hatta on yıllardır rıhtımdaki karakolun oradan da kadıköy-bostancı dolmuşları kalkıyor. yani sallamadım, onu belirteyim.

masonizm, bizdeki esnaf ve zanaatkar odası'nın birazcık gelişmiş hali. eski taş ustaları ve mimarlardan oluştuğu için de bir çok yapıya imza atmışlardır (bizim meclis dahil; tbmm girişi mason amblemi diye google görsellerde aratırsanız görebilirsiniz)

bu arkadaşlar biraz kendi içlerinde gizliliğe önem verdiği için (çünkü zamanında aydınların avrupa'da çektiği zulümler yüzünden açıkça toplanamazlardı) ve bu bir gelenek haline geldiği için, halk bunlardan birazcık tırsar.

bazı kafası güzel olan yurdum insanı da duvarlarda üçgen arayadursun, kendi içlerindeki nefreti ve kötülüğü göremiyorlar.

Zeki Alasya'nın mason olması, dinsiz olması veya satanist olması arasında fark yok benim için; bana ne inancından. Kemal Sunal ne kadar ikinci babamsa, beni onlar büyüttüyse; Zeki Alasya da özellikle Devekuşu Kabare döneminde yaptığı topulmcu mizahla halka, hayatıma çok şey kattı. Halkın sesi oldular. Babam hep "İnsanların birleşip de sesini duyuramadıklarını, bunlar bir oyunda söyleyiveriyor ve herkes duyuyor" derdi. Ayşen Gruda "Bugün herkesin evinden bir cenaze çıkacak" demiş, benim için öyle oldu. Adam neye inanmışsa, bundan bana ne, beni ne ilgilendirir; inansa ne, inanmasa ne. Rahmetliyi ilgilendirir.

Genel olarak masonlar hakkında da @yollarbenibekler'den farklı düşünmüyorum. İşaretler aramak mantıklı gelmiyor bana.

@emiter

masonluğu ne olarak görüyorsun, ne kadar bilgin var bilmiyorum ama "masonum" demek "esnafım" demek kadar anti-müslüman bir durumdur. müslümanlıkla çakışan bir noktası yok. bir dernek üyesi oluyorsun, o kadar.

müslümanlar o halde polis de olamaz? ya da doktor? şoför?

şoföre "şoför müsün?" diye sorduklarında, "hayır müslümanım" mı demesi gerekiyor?

Peki bu algı nasıl oluşmuş. Müslümanlığa karşı işlere mi giriş iş bu adamlar?

Kendinden olmayanı normal bulmayıp korkmak.

@intihar etsem de kendime gelsem

phonixboy +1. bir de bunlar kapalı bir topluluk oldukları için katmerleniyor. ayrıca insanların farklı olana düşmanlık beslemeleri için bir neden olmasına gerek yok. zenofobi, islamofobi, antisemitizm vb. kavramlar bunu ifade ediyor zaten.

hiya diyor. evet hi demenin bir başka biçimi. kuzeyli olabilir, yaygındır. myself yerine meself de diyorsa git bir city forması kap gel

hiya dıye yazılır. evet kullaniyorlar.

Haya et diyor sana. Edep yahu diyor." Kızlı erkekli hi, hello falan ayıp olmuyor mu?" Diyordur belki.

@unsuz bir turk dusunuru o sizin dediğiniz haya değil, hayâ. haya ise taşak demek.

"hey you!"nun sokak ağzıyla söylenişi gibi geldi bana.

çok kapsamlı bir kitap var o nitelikte.

www.idefix.com

ken robinson'ın kitaplarını okuyun ve ted videolarını izleyin. robinson bir eğitimbilimci. orada sizi yönlendirecek birtakım ipuçları var.

ayrıca iş bankası kültür yayınları, yapı kredi yayınları gibi yayınevlerinin çocuk kitaplarını araştırın. orada çocukların ilgisini çekecek, kimilerinde uygulamaya dönük (evde deneyler yapma vb.) çok güzel resimli kitaplar var. başka yayınevleri de olabilir. tabii kardeşinizi de yanınıza alıp kitapçıların çocuk kitapları bölümlerini gezebilirsiniz. kendi okumak istediği kitapları kendi seçsin. bu arada kardeşinizin hangi alana ilgisinin daha çok olduğunu da birlikte keşfetmiş olursunuz.

www.ted.com
www.ted.com
www.ted.com

tubitak bilim çocuk dergisine abonelik alabilirsiniz. yıllık 50 lira üstelik gayet uygun, 9 yaşındaki yeğenim için abone oldum ben. çok seviyor dergiyi, bazen bana okuyor telefonda. uzaya gitmişler filan diye hevesle anlatıyor.

Ya valla çok iyi insanlarsınız, alnınızdan öpmek istiyorum :)

Plastik kapak.

etrafına dikkatlice bakarsan bir çok şeyi kullanabileceğini görürsün.
mesela masamdaki bant bile gözüme çarptı benim.

@teritori ama yalnızca dış kısım değil ki iç içe geçebilen 2 parçadan oluşması lazım ki kumaş arasına sıkışsın. bant da bulamadım ofiste bakayım dedim de iç kısmında öyle çıkıp araya kumaş sıkıştıracak bi yer var mı ki?

ebayden bakın ucuza bulursunuz çinliler satıyordur kesin kargo bedava oluyor çoğu çinli satıcıda

yuvarlak bir şeyi teritori nin dediği gibi bantı mesela kullan kumaşı üstüne koy gerdirmek içinse paket lastiği kullanabilirsin cırt kablo bağları var onu kullanabilirsin. paket lastiği yoksa bulaşık eldivenin bileğini kesebilirsin. kumaşı banta koy paket lastikleri ile gerdir.

Meark ettim, işleme bittikten sonra, nasıl tamamlanacak? Nasıl kolye olacak yani, etrafına ne geçireceksin?

@old possum esas sıkıntı o zaten bu resimdekiler çerçeve gibi olduğu için kumaşı ona takıp yapıyosun sonra zincir taktın mı iş tamam. benim de böyle kolye yapmaya müsait bir şey bulmam lazım ama bulamadım. sadece işleme aşamasında olsa küçük boy kasnaklar da işimi görür ama pinterestte geziyorum şimdi. şişe kapaklarından yapanlar var onları inceliyorum.

@krem peynir evet 1 numara kasnakta yapayım gitsin en iyisi, diğeriyle uğraşana kadar işlemesi biter bile. o kolye uçlarından ben de gördüm hatta arkadaşımda varmış akşama getirecek haftasonu evde deniycem bakalım

tamam bitirince yollarım :)

pastelmecmua.com

buradaki minyatür kasnakların çapı 6 cm ama eğer iletişime geçerseniz belki istediğiniz ebatlarda da minyatür kasnak bulabilirler.

hiçbir şey.

gayet güzel. herkes snowboardcu, dağcı vs. olacak diye bişi yok ki.

hobilerin bunlar degil mii?

evet bunlar fazlası da yok

gayet guzel o zaman dayiko.

işveren olsam alırım gayet güzel işte.

Cv'ye hobilerim diye bir kısım koymayın eğer kendiniz oluşturuyorsanız.

cv'de hobilerime hiç gerek yok bence de.

cv'ye hobi koymayın! elin ecnebisi koymuyor, burada neden koyuyorlar anlayabilmiş değilim.

bence de koyma. çok efsanevi hobin olursa koyarsın, ben bunlarla da uğraştım manasında. ama bunlar zaten normal şeyler, yazdığında basitleştirebilir cv'yi. ama yazdıklarından birilerinde büyük başarın varsa eklersin, anca o zaman iyi olur.

özel bir konuda (sinema, teknoloji, müzik gibi) yazmayıp kişisel blog olarak ilerliyorsan, twitter'da-instagram'da falan bir fenomen değilsen bahsettiğin günlük 50-60 kötü değil. bir de minik düzeltme, rating değil ziyaretçi sayısı terimi kullanılıyor.

Benim günlük ziyaretçi sayısı ortalama 300-350'lerde.

Ziyaretçi sayısı aslında yazdığın konuların popülaritesiyle ilgili. En özensiz yemek bloglarının bile günlük binlerce hitleri olabiliyor. Kendimden örnek vereyim, 3-4 sene önce bir blog açmıştım, tamamen kar amaçlı açmıştım blogu hatta sadece 1 yazı bana aitti, insanlar bana fantastik hikayelerini yolluyordu ben de yayınlıyordum (aslında hiç etik değil insanların yazdıkların para kazanmak zaten hiç reklam alamamıştım o ayrı :) ) Zombiler falan baya meşhurdu o sıralar, kısa sürede günlük 250-300 hite ulaştım. 2 senedir bir şey eklemiyorum bloga ama hala aylık 1500 civarı hiti var. Kaliteli bir blog muydu dersen yazılarının çoğunu 14-15 yaşındaki çocuklar yolluyordu ama zaten o yaş kitlesine hitap ettiği için sorun olmuyordu.

Hitap ettiğin kitleyi bilmiyorum ama yukarıda yazdıklarımdan da anlayabileceğin gibi hit sayısını senin hitap ettiğin kitlenin büyüklüğü belirliyor, dünyanın en iyi yazısını yazsan bile kitle 100 kişiyse 1000 kişinin okumasını beklememek lazım.

2) evet, avukatlık kanununa göre reklam yasağı var. yapılması halinde ilgili avukatlar hakkında baroda disiplin soruşturması açılır.

1) yapamıyorsun.

ahahah siktir et gavatı ya. artılarımı vermedi zaten gıcık oldum. herkesten önce ben yazmıştım

Cevap yazasım geldi diye yazıyorum.
Yahu zorla bilinç altımıza sokulan kontrol mekanizmasının suçlusu da mı biz olduk?
Ne yapsın zavallım, "don" deyince bile utanacak hale getirildi bu toplum..
İki üç yabancıyla rahat rahat konuşunca "oha millet ne rahat" diye şok geçiriyoruz.

Amsterdam'da seks shop önünden geçip oteline gitmek zorunda olan türkün imtihanı resmen film olur.. (Boynu bükük vatandaş)

bence cevapları etkiliyor olabilir o ibare... yine de kimse "zevkli" yazmamış. neyse.

@quaker kimseyi suçlamak amacıyla değil, sadece insanlar farkına varsın diye yazdım.

kimse beni sevmiyor

penis kelimesi görünce kahrolan insanlar var aramızda öyle deme fdshfsjk. sonra duyuruyu ayağa kaldırıyorlar penis kelimesi gördüm hayatım kaydı diye.

Bence bu duyuru modlarının politikası ile ilgili. Cinsellik duyurularina takiklardi bi ara google ile ilgili birşeyler yüzünden. Reklamlar olabilir. Su an cahilligum yüzüme vurdu ama anlamış olanlar vardır. O yüzden o ibareyi koymak gerekir diye düşünüyoruz.

Bir de sırf okuyucu açısından bakarsak 18+ dikkat çekiyor, daha fazla hit alıyor. Bu da bi gerçek.

Kıssadan hisse. Size ne mk.

Isin asil garibi bizim insanimiz tatilde gezmeye Amsterdam'a gidip casa rosso'da kizli-erkekli gidip canli sexx show izliyor, canli canli orali bilmemnesi, buraya kadar her sey guzel, ama memelekete dondugun yine "ayy cok ayip aaa", "tu tu tovbe estaaafurullah" moduna devam ediyor. Bizim kulturu anlamadi ben.

@stravo, bizim memlekette vatandaş yurtdışına çıktığında kabuğundan sıyrılıyor, cinsel özgürlüğünü eline alıyor nedense. kurallar tamamen değişiyor dışarda.

Compumaster erotik seksli diye duyuruları siliyordu, google'da aramalarda çıkıyor reklam gelirlerini etkiliyor falan diye. Ben cidden müstehcen olduğunu düşünmediğim duyurularıma koymuyorum +18 ibaresi.

Iyide kendi orada aciga cikardin, kabugundan siyrildin madem, memlekete donunce tekrar ayni role giremye, cikardigin maskeyi tekrar takmaya anlam veremiyorum, ne kadar zorlasam da veremiyorum.

benim duyurumdan bahsediyorsunuz: +18 koymam gerek galiba (kadınlara)

gerek galiba yazmışım oraya yani daha evvel böyle başlıklar site açısından sorun olusturuyor diye biliyorum o yüzden böyle yazdım.

ayrıca bazı anasına ay çekirdeği yedirdiğim orospu çocuklarının cevaplarını tiklemiyorum. haberi ola...

@tebrikler sizin duyuruyu görmem vesile oldu ama doğrudan doğruya sizinkini kastederek yazmadım. ki zaten dediğiniz gibi "+18 koymam gerek galiba" demişsiniz. yoksa ekşi duyuru'da sıklıkla gördüğüm bir şey olduğu için bu duyuruyu açma gereği duydum.

18+ iceriklerin google algoritmalari yuzunden sorun yarattigi dogru, bu konuda yapacak bir sey yok.

excuse me'yi soru gibi söylemek. kafayı hafif uzatmak.

edit: sorry'i de soru gibi söylersen anlıyorlar.

could you repeat that?

sorry?

is goruyor

bi de

come again? var ama what? garip geliyosa bu da garip gelebilir :D

nereli arkadaş? irlandalıysa aey deyip kafayla ne diyon işareti yapabilirsin. iskoçsa aynı kafa işaretini yaparak aağ diyebilirsin.

come again, not following (kulağa kaba geliyor direkt türkçe'ye çevirirsen, ama değil)

sorry, would you please repeat?

@bir varmis bir yokmus+1

Onun yanına "would you please repeat slowly" gibi bir ekleme de yapılabilir belki, eğer aksandan veya telaffuzdan ötürü anlaşılamıyorsa.

"i beg your pardon" derim ben.

say again dersen yeter. oyle please, could you, sorry gibi seyler orta sinif ingilzilerden pek duymadim, onlar aynen sadece say again diyor.

Pardon
Sorry
Excuse me

@valerius, cok ilginc bu. ingilizler 'would have done', 'could have done' gibi cumleleri de hic kurmadiklari gibi anlamini da bilmiyorlar. almanca dersinde bir ingiliz ogrenci vardi, anlatamadik anlamini. o yuzden hakli olabilirsiniz. ama kibar mi 'say again (slowly)' demek?

acun ılıcalı i could not understand diyordu, o aklıma geldi.

ingilizcede söylenen şeyi anlamadığınızda "i beg your pardon" deniliyor. old possum +1.

say again kibar degil, ama is yerlerinde toplantilarda ekip arkadaslari arasinda kullaniliyor, i beg your pardon en kibar ve dogru olani anlamadigin zaman soylecegin karsidaki kisi cok yakin degilse.

say again you little bastard/slut diyorum ben. en kibarı bu.

yds ingilizce seviyenizi ölçen bir sınav değil. dil seviyenizi zaten böyle salt metin okumaya dayalı bir testle ölçemezsiniz. okuma, yazma, dinleme, konuşma (reading, writing, listening, speaking) olarak ölçen sınavlara tabi tutulmak gerek. yalnız şu kadarını söyleyeyim, bu sınava girenler yds'den 60-65 falan alıp ingilizce biliyorum diye gezmezlerse yerinde olur. o bir fikir verecektir yds'nin ingilizce ölçümü konusunda.

Psikoloji lisans mezunu değilsen her psikoloji dalından yüksek lisans yapamazsın. Spor psikolojisi, din psikolojisi, endüstri psk gibi talep olmayan alanlara kabul alabilirsin. Pek de bir somut getirisi olmaz. Zaten alan dışı psikoloji yüksek lisanslarinda devlet üniv.lerinden kabul alman çok zor.

murat gülsoy mühendislik eğitiminden sonra psikoloji y.lisansı yaptı. boğaziçi üniversitesinde. sonrasında biyomedikal mühendisliği alanında akademik kariyerini devam ettirdi ve profesör oldu. bunun dışında sözgelimi hukuk mezunu bir kişi için adli psikoloji alanında y.lisans yapmak bir seçenek olabilir. belli bir amaç doğrultusunda y.lisans yapıyorsanız aslında lisansınızın farklı bir bölüm olmasının size büyük getirileri de olur. yeter ki siz amacınızı belirleyin. yani psikoloji y.lisansı yapacaksınız ama ne için? lisansınızı tamamen değiştirip y.lisanstan sonra doktoranızı da mesela psikoloji üstüne yapmayı düşünebilirsiniz. bu tip örnek de çok fazla var. amam lisansın farklı bölümden olmasının artılarını türkiye'de idrak edemeyen, dar ufuklu taşra tipi akademisyen de maalesef çok fazla.

işin ünvan kısmına gelirsek... psikolog ünvanı alamazsınız, klinik psikologluk yapamazsınız, danışmanlık yapamazsınız. şu haliye yalnızca bir yl dereceniz olmuş olur. devamında doktora yapıp o alanda akademik kariyer yürütmek ise size ve koşullara bağlı.

İk 'cı da olabilir. Bence bir ikcının psikoloji eğitimi almış olması büyük artıdır.

şimdi ya save ya save as.

hocam ben teslim olmaya gidiyorum.

dostum böyle bir şey olmayacağını biliyoruz tabii ki. devletin işi gücü yok, benim elimdeki pornoyla mı uğraşacak allasen?..

geçmiş yıllarda da konuşuldu bu. online takip edecek hali yok sonuçta, 'efendim sen redtube'da geçen hafta bir double penetration, bir de pissing'li vidyo şeyetmişsin' diye. ya da bunu ifa ediyorsan devlet gelip de 'bak anal deniyorsunuz ama, cezası var!' demeyecek.

ama bir yandan da salaklığın daniskası. çoğu partner/sevgili/karı-koca beraberken porno izliyor. ki bunun için de anal da var, oral zaten allah'ın emri. ne yapacaksın, kalkıp bunları izleyen çiftleri de mi yargılacaksın şimdi? kalkıp nelerle uğraşılıyor anasını satayım...

aslında devletçe bir sevişsek hiçbir şeyimiz kalmayacak ama...

tabii ki pratikte uygulaması olmayacak bir şey "büyük ihtimalle" ama yasal olarak emsali var mı var. hoş mu sizce?

e değil tabi, haklısın. hukukta nasıl geçecek ki bir de, yüz kızartıcı suç olarak mı?.. maksat gündem değişsin işte...

kamçılı hayvanlarda üreme yasadışı mı beyler? :( bilenler bi cevaplasın.

ya durumu niye öyle düşünüyorsunuz ki. bi adam bi film yaptı içinde lezbiyen-gay veya oral seks sahnesi var. bu adamı yargılayamazlar mı şimdi?

@mermize hukukta nasıl geçecek derken? haberde yer alan, anayasa mahkemesinin önüne elen tük ceza kanununun 226. maddesindeki müstehcenlik suçu. 226. maddede yer alan "doğal olmayan yoldan" ibaresinin iptali için bir davada yerel mahkeme anayasa mahkemesine başvurdu. doğal olmayan yoldan cinsel ilişkinin ne demek olduğu belirsiz. ve adi müstehcenliğin aksine doğal olmayan yoldan cinsel ilişki içeren görüntüleri depolamak bile suç. bu arada devletin işi gücü mü yok diyorsunuz da ceza kanunundaki bu suçta dolayı insanlar hüküm giyiyorlar. pratikte gayet uygulaması var. bu suçtan dolayı memlekette edebiyat eserleri, kitaplar yargılandı ve ceza aldı!

anayasa mahkemesinin kararında karşı oy veren üyelerin (bilmeyenler için: karşı oy karara katılmayan üyelerin verdikleri oy demek) gerekçeleri gayet yerinde.

Kriminoloji

var. istanbul üniversitesi adli tıp enstitüsü, ankara üniversitesi adli bilimler enstitüsü ve maltepe üniversitesi'nde yüksek lisans programları mevcut. gugıllarsanız sitelerine ulaşabilirsiniz. belki o arada başka yerlerde de adli psikoloji veya adli bilimlerle ilgili yüksek lisans programları açılmıştır. sevil atasoy en son üsküdar üniversitesi'nde adli bilimler lisans programı açmaya uğraşıyordu.

kriminoloji dediğimiz şeyse bambaşka bir şey ve türkiye'de kriminoloji y.lisans programı yok.

aşağıda faydalı bir link paylaşıyorum:
adlipsikolog.blogspot.com.tr

@microfiction
Kriminoloji dediğimiz "bambaşka" bir şey derken?

Mesela "gastronomi" kadar bambaşka mı? Azıcık bile ilgisi yok mu? :)

Programı olup olmadığını bilmediğim için o konuda bir şey demedim ben de.

@whimsical kriminoloji, kriminalistik, adli bilimlerin dalları birbiriyle halk arasında çok karıştırılan şeyler. fizikle kimya da bambaşka şeyler mesela ama fizikle gastronomi kadar bambaşka değil. imdi birisi fizik için ne okumalıyım dediğinde birisi git kimya oku deyince bunu da birisi pekâlâ düzeltebilir değil mi? :) ya da fizik ve kimya demeyelim de mesela ceza muhakemesi hukukuyla hukuk felsefesi veya roma hukuku diyelim. ceza muhakemesi hukukuyla ilgili kitap okumak isteyen birine git roma hukuku oku denmez. denirse, birisi de çıkıp düzeltebilir bu yanlış yönlendirmeyi ki tabii ceza muhakemesi hukukuyla roma hukuku, ceza muhakemesi hukukuyla gastronomi kadar bambaşka değillerdir. :)

@microfiction
Benim takıldığım sadece o "bambaşka" sözcüğünün seçimi oldu, yoksa pekala hatamın düzeltilmesi beni memnun eder, kimseyi yanlış yönlendirmek istemem, ben de öğrenmiş oldum. ^_^

bi dili iyice bilmeden gerek yok digerine

bir dili tamamen halletmek bence.

ben de +1

türkiye'de "orta seviye ingilizce biliyorum" demek eşittir "doğru dürüst ingilizce bilmiyorum". ingilizcenizi geliştirin önce. geçenlerde türkiye'de advanced seviyede ingilizce bilen kaç kişi vardır diye bir duyuru açmışlardı. üniversite mezunları türkiye nüfusunun yüzde 5 veya 10 civarındaymış. ingilizcesi advanced olanlardaysa ingilizce bilen yüzde onu kadar falanmış. dolayısıyla ingilizcenizi mükemmelleştirmeye bakın. böyle bir şeyi becerebilirseniz önünüzde yollar açılır.

evet arkadaşlarıma kesinlikle katılıyorum:D ben kendimi orta seviye ingilizce biliyorum sanıyordum ieltsden de 7 aldım ama oturup adam akıllı çalışayım dedim hiçbir halt bilmiyormuşum hala da tamamen iyi bilmiyorum çooook geniş bir dil yani ingilizceye yönel kesinlikle.

Ya şimdi mesela bir dizi izlerken altyazıya gerek duymadan anlayabiliyorum %70lik bölümünü . Bir yazı okurken, birisiyle yazışırken falan anlaşabiliyorum. Sadece konuşup diyalog kurma konusunda orta seviye olmadığımı kabul ederim ancak diğerleri konusunda ingilizceyi orta seviyede bildiğimi söyleyebilirim. Şimdi bu seviyedeyken bi kursa gitmek beni pratik anlamda geliştirir mi ya da böyle beni saçma sapan kitaplarla boğmayacak güzel ingilizce eğitimi veren bir kurs önerebilir misiniz ?

kursa gitmeden de öğrenebilirsin zeminin var sonuçta. detaylı advanced usage ve grammar kitapları al, vocabulary ve usage pfleri indir. dizi ve filmlerdekki günlük ingilizce kolay anlaşılır ancak akademik anlamda ingilizceni geliştirmek istiyorsan buna yönelik kaynaklara yönel bence. phrasal verbleri öğrenmeye kas, preposition öğren, writing kitaplarının pdfleri var onları indirebilirsin yazını geliştirir.

ben de arkadaşlarımın hepsine katılıyorum. bir dili tam anlamıyla bilmeden farklı bir dile yönelmek doğru değil. hem orta seviyeden (pre-intermediate, hadi intermediate diyelim) advanced'e gelmek kolay iş değil. önünde daha çoook uzun bir yol olduğunu unutma.

tüm yorumlar için +1
ben de aynı durumdayım. (b2- intermediate) ikinci bir dile başlayıp ona yoğunlaşsan iki dili birden yürütememiş olacaksın. illa ki biri eksik kalacak, körelecek.

o yüzden bence de ingilizce ile haşır neşir olmak bir süre daha en iyisi.
ben kurs kısmı ile alakalı yazmak istiyorum asıl. diyeceğim şu ki (bkz: dil kursu pişmanlıktır)

yani şu seviyedeyken kurs gereksiz, bir şey katmaz bence. bu yıl iki farklı dil kursunu deneyip ayrılmış biri olarak yazıyorum bunu. sana sihirli değnek ile dokunup ingilizceni über yapmıyorlar sonuçta. kursta öğreneceklerini kendin de gramer kitaplarından, internetten halledebilirsin yani.

ben iki dil kursu maceramdan sonra böyle yapmaya karar verdim ve günlük düzenli çalışma ile çok faydasını görüyorum. internette zaten zibilyon tane kaynak var. ingilizce altyazılı filmler desen keza çok faydalı oluyor.

avukatın tam karşılığı bu söz. lawyer genel anlamıyla hukukçu gibi bir anlama da geliyor. attorney at law ise tam anlamıyla avukat demek. yerine koyabileceğiniz bir şey yok.

avukattan farkı yok.

lawyer da hukukçu değil avukat demek. ancak daha informal bir kullanım. yani arkadaş ortamında "lawyer" dersin, tabelanda "attorney at law" dersin.

lawyer temel olarak avukat demektir, doğru. ama kimi kullanımlarda lawyer hukukçu olarak da çevrilebilir.

ı-ıh. o şekilde çevrilmesi hatalı olur. avukatlık zaten hukukçu olmayı gerektirir, bu bakımdan teknik olarak doğru ama her avukat hukukçu iken, her hukukçu avukat olmadığı için yanlış olur "hukukçu" diye çevirmek.

"occupation: law practice/legal practice" olduğu vakit hukukçu diye çevrilebilir.

edit: "hukukçu"nun ingilizce'de tam bir karşılığı olmadığı için "hukukçu" kelimesini ingilizce'ye çevirirken ben de "lawyer" kelimesini kullanmayı tercih ederdim. ingilizce'den türkçe'ye çevirirken ise "hukukçu" değil "avukat" olarak çevirirdim.

(bkz: endülüs emevileri)

ispanya'da çok önemli bir islam etkisi vardır. dillerindeki pek çok sözcüğe kadar bu etki görülür. güney amerika'ya da buradan geçme.

İspanya 1400'lü yılların sonuna kadar İslam egemenliği altındaydı. Haliyle Latinler üstündeki etkileri hala devam ediyor.

Arjantin'li Keny Arkana'nın gerçek ismi de "Rabia Del Pueblo"
cevap olmadı ama alakalı ))

E yani daha iyisi yapilabilirmis.

özentisiz değil fakat ilban ertem'in çizim dili ve çizgileri o şekilde, önceki hikayelerine baktım onlarda da aynı çizgileri kullanmış.Bende de bir eksiklik ve eskiz hissiyatı uyandırıyor o yüzden bana da hitap etmiyor bu tarz.

Daha iyisini de sen çiz derler arkadaş. Daha iyi çizebilecek , çizgi hikayeci kaç adam var ki türkiyede.

çizerin tarzı bu. yapacak bir şey yok. beğenilmediği söylenebilir, ben de çok sevmedim ama özensiz çizim denilemez kesinlikle. sizin özensizlik zannettiğiniz şey çizerin üslubu. kimi çizer vardır ki bir iki çiziktirmeyle de işi kotarabilir. beğenirsiniz, beğenmezsiniz ayrı mesele.

not: özentisiz değil özensiz. özentisiz nedir yahu!

Hayatimda duydugum en sacma 5 cumleyi sorsalar, "daha iyisini sen yap o zaman" cumlesini bu 5 tane arasina sokardim.

Edit: "Ozensiz" kismina katilmiyorum ben de, uslup bu diye dusundum. (Ozentisiz degil:)

Çizerin özgün dili.

Hatta ben kitabın diline de baya uygun buldum çizgileri.
Nasıl çizilse beğenirdin dense bir şey diyemem ama bu tarz kötü mü derseniz bence değil.

@delifaruk niye saçma lan. Samsung dese ki iphone kötü, niye dersin şundan şundan der ve ekler benim yaptığımda bunlar da var! Helal olsun dersin, niye kötülediği anlaşılır. Şimdi bizim bakkal ahmet abi iphone kötü dese ve ortaya da daha iyi bir şey koyamasa ne dersin? Abi iki ekmeğin üstünü alayım da gideyim ben artık dersin. Ahmet abinin niye iphone u eleştirdiğini anlayamazsın, kifayetsiz muhterisliktir bu. Ki yine iphone objektif kriterlere göre eleştirilebilir bir şey. Bir sanat eserine sen özentisiz(?) diyemezsin. Beğenmedim dersin belki ama onu da kısık sesle öbür tarafa bakarken söyle... Ulan savunasım kalmadı, neyi savunduğumu unuttum.ama bence kesin ben haklıyımdır.

Birtakım okumalara katıldım; profesyonel değil, aşırı amatörüm. Okuma deyince gidip orada toplu okunmuyor, daha önce anlaşılan bir kitap veya o kitabın kısımları okunuyor ve tartışılıyor. Benim katıldıklarım sosyolojik ağırlıklıydı. Oturup üstüne tartışıyorduk. Birtakım roman okumalarına da katıldım, orada da yine romanın yazıldığı koşullar, o dönemki etkili akımlar, romanın müziksel veya resimsel karşılıklarını bulma, kitaptaki alegoriler, mecazlar gibi konuşmalar yapıyorduk. Öğrendiğimiz ve kafadaki soruları giderdiğimiz için mutlu oluyorduk. En sevdiğim okuma Freud ve feminizmle ilgili olanıydı. Bol bol tartışıldı.

Ekleme: high hopes'un dediği gibi bol bol aydınlanmalar yaşıyorduk. Zaten en çok çıkan ses "Haaaa" oluyordu.

abi işte kitap hakkında düşüncelerini paylaşıyorlardır, senin göremediğin bir açıdan bakmıştır mesela kitaba.sen de vay amına koyayım benim hiç aklıma gelmemişti falan dersin gibi düşünüyorum :)

Sosyolojik olani anlarim da, romani neden tartisiyor ki insanlar? Romani okudun, olan biteni yasamis gibi oldun, keyifli de oldu, sonra bitti, e peki neyi tartisacagiz? Gercek degil ki o, yasanmadi ki oradakiler, kurguydu zaten, guzel guzel okuduk icine girmis gibi yasadik olaylari ve bitti. Neyin fikir alisverisi yapiliyor? Anlamiyorum, o yuzden soruyorum, samimi soyluyorum anlamiyorum.

Örneğin, yazılduğı dönemi en iyi yansıtan öğeler neler, yazarın diğer romanlarına göre bu romanı ne yönlerde farklı, yakalanabilen metaforlar neler, bunun diğer sanat dalları ile ilgisi nasıl kurulabilir. Böyle sorular kitabı daha iyi anlamayı sağlıyor. Örneğin, bir roman ABD'nin güneyinde geçiyordu ve iç savaşla ilgili idi. Bu topraklar bol bol tasvir edilmişti. Şöyle bir toprağın tarifi vardı.
upload.wikimedia.org
Bu topraklarda ise güzel ve yeşil elbise giyen bir kızın hikayesi ile başlıyordu. Çoğumuz bu anlatımın ileride çıkan savaşı anlatacak bir metafor olduğunu anlamamıştık okurken. Kanlanan toprakların üzerinde yeşil üniformalı askerlere ileri bir referans verdiğini fark etmemiştik çoğumuz.

Daha fazla ustelemeyecegim, cunku hala anlamiyorum:) Sanirim kavrayamacagim.
Cunku, "neden metaforu farketmeye ihtiyacimiz olsun ki?" sorusu aklima geliyor bu sefer de. Neyse:)

@delifaruk sen ne konuşuluyor diye anlamadığını söylüyorsun.

1) edebiyat bir bilim dalı. akademisyenler bunun üzerinde yıllarca çalışıyorlar. öğrenciler 4 yıllık lisans eğitimi görüyorlar. senin fikrine göre onlar da boşa okula gidiyor ve boşa yaşıyor.

2) birinci maddenin tam da tersi olarak edebi, bilimsel tartışmayı geçtim. insanların bazen de bir ihtiyacıdır filanca kitabı okudum, şurasını beğendim, burasını beğenmedim diye paylaşmak. tamamen deli saçması bile olsa insan paylaşmak istiyor. başkalarından bir şeyler duymak istiyor kimi zaman.

Kitabı daha iyi anlayabilmek, daha çok özümseyebilmek için ya da hikaye benim kafamdaki gibi yüzeysel kalmasın diye. Oradaki sanatların ustalığını takdir edebilmek için de bazen. "Kitabı anlatıyor derdini, neden daha iyi anlamak istiyorsun ki" sorusuna kişisel merak diyebilirim. Merak ediyorum, sanki bir bulmaca gibi geliyor bana. Oturup analiz etmeyi seviyorum. Sevdiğim şeylerle ameliyat eder gibi uğraşmayı seviyorum. Oradaki ayrıntılar bana sürekli bir şey öğretiyor gibi geliyor, onları öğrenmeyi seviyorum.

roman dediğimiz şey yalnızca "canım okudun, keyif aldın, bitti" denilecek bir şey değil ki. bir romanda göndermeler olabilir, roman'ın bir meselesi olur, anlatmak istediği bir şey vardır vb. sözgelimi 1984'ü okuduğunuzda sadece olmuş bitmiş kurmaca olaylar mıdır orada olan? bu dediğim de bir istisna değil, her iyi roman için geçerli olan bir şey.

futbol maçından sonra yapılan tartışma programları gibi düşün, herkes aynı şeyi izliyor ama sonrasında pozisyonlar öyle miydi değil miydi, taktik neydi, ne olmalıydı farklı yorumlar yapılıyor meraklısına :)

arkadaşlarla film veya kitap kritiği yapmak gibi.
bunun farkı başında o tarz kitaplara hakim birisi var ve olaya farklı açılardan da bakmana yardımcı oluyor.

bu kişi sadece kuru kuruya bak şurda şu metafor var, şurda bu var gibi işaret edip durmuyor.
o eserin diğer edebi eserlerle bağlantıları, edebiyat tarihine ve yazıldığı döneme göre konumlanması, felsefe, politika, tarihle bağlantıları, varsa filmlerle veya diğer popüler kültür öğeleriyle ilişkisi gibi pek çok şeyi bilen birisi oluyor. veya ideali öyle en azından.

@mea
Edebiyat (bilim dali olan) "kitap okumalari" mi?

la havle vela kuvvete illa billahül aliyyül azzim

soruna insanlar iyi niyetle cevap vermiş, oturup uzun uzadıya yazmışlar.

bazen kötü niyetli olduğunuzu hissediyorum.

Neden kotu niyetli olayim? Kotu bir sey soylemedim ki. Soru sordum insanlar da cevapladilar, ortada problem goremedim? Cevap verenlere de tesekkurlerimi sunayim buradan.

ne açıdan? soruyu anlamadım ki ben.

bence gereksiz, boşuna aldığın kalori ve yağ.

günde bir avuçtan fazla yemesen daha iyi. gerçi sen 48 kiloydun.

yok, kilo problemim yok da saglik acisindan soruyorum ben.

kabak çekirdeği yemek yararlı. tabii tuzsuz olması tercih edilmeli.

kilo problemin yok ama olsun mu istiyorsun?

(bkz: yazın yediğin hurmalar kışın kıçını tırmalar)

İkisininde ciddi faydaları var.

Her gün ikisinden de 50 şer gram yemenin zararı dokunmaz.

Her gün yenmez ama haftada 2-3 yenebilir.

dur cevap vereyim ben de, cipsten her koşulda sağlıklıdırlar.

cips tüketeceğin zaman, canın istediği zaman göm 100 gr. fıstığı oh misler gibi.

afiyet olsun.

douchebag, senden baska herkes saglikli diyor. nolacak simdi?

çekirdek çok daha fazla gereksiz yağ içerir. antep fıstığı daha sağlıklı.

ne olacak? götüreceksin o zaman, yarasın :)

www.youtube.com

Kalori problemi olmaz, kalorileri sağlıklı kalorilerdir. Yani cipsten gelen kaloriyle bir tutulmaz. Ayrıca cipsin trans yağ gibi başka problemleri var. O nedenle tüketmemek gerekiyor. Asıl oraya odaklanmak lazım. Ayrıca kuruyemişler sağlıklı yağlar ihtiva ederler, o nedenle tüketilmesi faydalıdır ama asıl problem omega6 problemidir. Yani bitkisel ürünler yoğun şekilde omega6 barındırır. Omega6 fazlalığı omega3'ün kullanımını engellediği için omega6 omega3 dengesinin bozulmasına neden olabilir. Omega6 iltihap yapıcı bir yağ olduğu için abartmadan tüketmek faydalıdır. Yani zarar sıralamasında kalori en sondadır.

kendi kendinize depresyonda olup olmadığınızı ölçebileceğiniz david burns depresyon testi var. ciddi bir testtir, klinik olarak uygulanır. gugıllayıp onu bulabilirsiniz. bir de amerikan psikiyatri derneğinin tavsiye ettiği şu kitap var: (bkz: iyi hissetmek)

not: durumunuzun ağır olması halinde bir doktora gözükmeniz gerekebilir ki bu zaten burns'ün kitabında da yazılı.

Depresyonda olunca iyi hissettiğin an hiç olmuyor. Ne yapsan anlamsız geliyor. Yapmayı en çok sevdiğin şeyden bile zevk almıyosun. Annen öldü deseler üzülemiyosun falan filan ve bu durum aralıksız bir kaç hafta sürüyorsa depresyondasın diyorlar.

hypatia ve iskenderiye kütüphanesi'nin olduğu var.

(bkz: agora)

www.youtube.com

sofies verden

fonudan öğrendiğin ingilizceni geliştiremediysen önce ingilizce öğren. gerçek ingilizce ne arar fonuda.

kuzeyli kardeş laz mısın?

alakam yok ama sen olabilirsin, ömründe ilk kez fonudan dil öğrenebilen duydum.

@gss kardeş enişte hiç tanımadığın adamı eve almak için uydurduğun bi addır sonuçta takılma bu kadar.

fono'dan öğreneceğiniz ingilizcenin ve diğer dillerin yalan yanlış olması muhtemeldir. piyasada da en güvnilmez dil kitapları yayıncısı olarak geçer. sonuçta sözlüğünde köpekbalığına karşılık olarak dogfish diyen bir yayınevinden söz ediyoruz.

micro kardeş ben zaten tarzını beğendiğimi söyledim kolay konusma kılavuzları giriş seviyesi kitabıının dizgisi bence güzzel gecen fransızcasına da baktım diğer kitaplar gibi değil yorucu değil yanee

hocam devletler arasi diplomasi yapmayacaksan al, cat pat konusursun iste.

ha daha dogru, iyi ogreneyim diyorsan fono'nun duzgun bi kaynak olmadigi soylenmis zaten. baska kaynaklara yonel.

Tarzı da kötü bence nesini beğendin anlamadım hocam.

dafont.com a girip beğendiğiniz ücretsiz bir fontu indiriyorsunuz,
yüklediğiniz yerden yazıtipine sağ tıklayıp yükle seçeneğine basıyorsunuz. Daha sonra office programınızı açıyorsunuz ve deniyorsunuz. Türkçe karakter desteği olup olmadığını, ya da nasıl göründüğünü görebilirsiniz.

calibri ve verdana benim favorilerim; helvetica global efsane zaten.

Yazar fontu önereyim: Courier. Courier ve benzeri daktilo etkisi yaratan fontlar yazar fontlarıdır. Yayınevine teslim ederken manüskriptlerin çıktısını da genelde bu fontlarda alırlar.

Edit: Yazar fontu falan boşver derseniz Cambria da bir seçenek.

ingilizcesini mi soruyorsun?

yok türkçe olarak soruyorum, tercüme sorusu değil.

butik sözcüğü bu anlamıyla çok sık kullanılıyor. bence koruyun derim bunu. siz ilk defa duyduğunuz için belki garip gelmiştir ama butik otel, butik yayınevi, butik hizmet vb. kullanılan tabirler.

bende yky'nin 20. baskısı var. karşılaştırdım, bir fark yok.
yusuf atılgan'ın tarzı öyle.

yok, kitapta sorun yok. geçen biri de can yayınları'na saydırıyordu. saramago'nun bir kitabında bu kadar noktalama hatası olamaz, kesin yayınevinin dangalaklığıdır diye. 21. yüzyıla geldik, artık 19. yüzyıldaki gibi yazılmıyor. 20. yüzyılda da (y.atılgan örneğinde görüldüğü gibi) öyle yazılmıyordu. daha çok kitap okudukça bu tür yazımların doğal olduğunu, bir yanlışlık sonucu olmadığını görürsünüz. ayrıca pek çok yazar, eğer kurmaca eser yazıyorsa, virgül, nokta, soru işareti dışında zorunlu hissetmedikçe diğer noktalama işaretlerini kullanmayı tercih etmez. ayrıca iç konuşmadan tutun da bilinçakışına kadar pek çok teknik var, yazar bunları da kullanabilir.

velhasıl, dediğim gibi: bu tür kitapları daha çok okursanız alışırsınız.

250 tl alacaksınız. kaç bilirkişi varsa her bilirkişiye bir birim düşer. daha fazla alınamaz.

SMMM olarak bilir kişilik yaptınız sanırım, 750 alacaksınız. Biz o şekilde alıyoruz.

@microfiction. sanırım tam anlatamadım. soruyu da editledim bu yüzden.

kaç bilirkişi varsa herkese bir birim düşer de. üç kişilik bilirkişi atansın denmiş, üç kişilik para da dosyaya yatırılmış. ama sadece bir tane bilirkişi atanmış. üç kişi yok, bir kişi var.

şimdi o bir kişi, tek başına üç kişilik ücreti mi alacak, yine tek kişilik ücret alacak da kalan ücret iade falan mı olacak?

gider avansı iadesi diye birşey var, muhtemelen size 250 TL ödenecek ve geri kalan tutar dosyaya avansı yatıran tarafa iade edilecek.

250 tl olucak

İmzası kolaymış bence kendin imzala :D ajkashaha

www.zeynepinevi.com

sırf bu yüzden millete kitap ödünç vermiyorum. imzalı serenad yok ama imzalı engereğin gözündeki kamaşma var, olur mu?www.nadirkitap.com

kendi adına imzalı olmadığı için arkadaşınız yine de memnun kalmayabilir durumdan.

Açık açık söyleyin ilk imza gününde de gidip telafi edin bu durumu..
Benim amcam da Ahmet Ümit imzalı kitabımı kaybetmiş nasıl kaybettiğini bile bilmiyor, çok üzüldüm ve bir daha asla ona ödünç bir şey vermeyeceğim..
Dikkat etmek lazım böyle şeylere..
İmzalı kitap olarak bulmak mümkün mü bilmiyorum ama dediğim gibi, arkadaşınıza durumu söyleyin ve ilk imza gününde kurtarın durumu..
Geçmiş olsun..

ikinci suale cevap: kaliteli olmuyor.

bilgi üniversitesi'nin stk birimi tam da sizin gibi insanlara yardımcı oluyor, sertifika programları vb. düzenliyor.

stk.bilgi.edu.tr

Platform kurmak için birden fazla dernek vakıf gibi STK lar olarak bir araya gelmemiz. Platform kurucuların ilgili kurumlarından yetki almaları, platform faaliyetlerinin kendi faaliyetleri ile ilişkili olması, platformun temsilcilerinin kendi aralarında mutabakat tutanağı düzenlemesi, bunda platformun amacı yerleşim yeri üyeler ve koordinatörlerin isimleri yazılması gerekir.

Haddime değil ama dernek kurun bir günde 7 kişi ile halledebilirsin. İsim tüzük defter onayları ve diğer eklerin valiliğe teslimi ile faaliyet başlayabilirsiniz.
Ama şunu söyleyeyim hangi dernek kurarsanız kurun herşeyini düzenli olsun. Başınıza iş almayın. Sorumluluklar çok basit, bürokrasi çook kolay.. Ama maalesef dernek yönetimleri işlerini yapmıyorlar sonra ağlıyorlar.

koala var

abi tembel hayvan doğası gereği ağaçlarda yaşıyor, saklanabileceği gizlenebileceği çok alan var ve hep asılarak ilerlediği için vücudunda kas'a dair pek birşey yok diye dinlemiştim bir belgeselde. yere koyduğun zaman kollarıyla kendini kaldıramayacak kadar güçsüz bir kas yapısı var. çok fazla düşmanının olmaması da onu yavaş ilerlemeye itmiş olabilir. ancak yerden ağaca çıkarken leoparlar görürse yiyor. birde ağaç tepesindeyken kartal kapıyor bazen.

bunların genel olarak metabolizmaları yavaş. amerikada zamanında büyük bir ekolojik felaket oluyor da bu metabolizması yavaş türler ayakta kalabiliyor sadece.
benzer durum koalada da var. kola için sorun yediği zehirli okaliptüsler ama.
benzer şekilde, zehirli otlarda da metabolizma yavaş. zehiri üret, sitoplazmadan ayıkla, özel kofullara taşı.. derken çok enerji gidiyor, diğer hayati reaksiyonlar baskılanıyor (inhibisyon)
bu tür yavaş hayvanlar genelde aşırı zorlu ortamlarda yaşayan, ya da aşırı zorlu zamanlardan sağ çıkabilmiş survivor organizmalar aslında. (dodo kuşunu tenzih ederim, dodolar sefa pezevengiydi)

mesela bunların kankaları karıncayiyenler de amerika kökenli bir tür, bu karıncayiyenler yaşayan en soğuk memeliler. aşırı düşük vücut sıcaklığında yaşayabiliyorlar. haliyle yavaşlar. bunların sinirlerinde iletilen elektrik sinyalleri bile bizden yavaş.

eksisozluk.com

Bu arada tembel hayvan değil, tembelhayvan. Tembel bir hayvanı değil adı tembelhayvan olan bir canlıyı ifade ettiğimiz için bitişik yazılıyor. (bkz: ana yazım kılavuzu)

bunların hali çok acı kaplan filan bunları gördü mü mcdonaldsa gitmiş insan gibi seviniyor çünkü kaçamıyor garibanlarım anında fast food oluyorlar :(

ben de metabolizmaları yavaş diye biliyorum bu arada.

tembelliginden mi bilmiyorum ama bukalemunlar da "yurusem mi, yurumesem mi?" diye dusunuyorlar. bu kadar adimini saglam atan hayvan gormedim.
www.youtube.com

bukalemun sıcak kanlı bile dğeil.
bir de bunlar kaçamadıkları için, yavaş takılmaları daha mantıklı, ortamda bir dal parçası gibi yaşamalılar ki şu gözlerden kurtulabilsinler:
www.gifbin.com

gönderme olabilir ama belki de başka şeylere göndermedir.
zorlu şartlarda az enerji tüketimi, yağ biriktirebilme ve daha az hareketle hayatta kalınabilecek yerlere, mesela ağaç tepelerine çıkmak büyük yıkımlardan kurtulmada işe yarar.
mutant planet ya da onun gibi bir belgeselde vardı, armadillolar mesela, evvelden yaşadıkları yerde büyük sürü hayvanları yaşarmış. hepsi tükenmiş. büyük bir yıkım geçirdiklerine dair deliller var. vücut sıcaklığını düşürerek yaşayabilen büyük avantaj sağlamış.
tembelhayvanlar da hala hayatta kaldığına göre :D gönderme biraz takılma gibi aslında.
yaşayan her canlı, üremeyi başarabilmiş, yani doğal seçilimden bir şekilde kurtulup üreyebilmiş bir atadan geliyor sonuçta. tembeller de dahil, evrimsel açıdan aynı oranda başarılıyız. onlar da tükenmemiş, biz de..

3- Panda var. Ot sakinleştiriyor zaar.

ama benim izlediğim belgesel şuydu:
www.youtube.com

tam metabolizma hızının hayatta kalmaya etkisinden bahsettiği kısım ise şu:
youtu.be

karıncayiyen kardeşlerimiz 32 derece vücut sıcaklığıyla memelilerin en soğuğu imiş. beyinleri de ufak olduğundan "gereksiz" enerji harcamasını engelliyormuş.

70'ler ya da 70 ler diye biliyorum ben.

kesme işareti ile ayırıyoruz.

çok teşekkürler, peki resmi kaynak var mı bunun için? bana örneğin hep lar lar ayrılmaz gibi gelir de...

kesmeyle ayrılıyor olmalı. ayrılmıyorsa bile bu konuda tdk'yı dinlemeyip kesmeyle ayırırım ben şahsen. fak dı sistım.

rakamlardan sonra gelen ekler (sayı demedim, rakam dedim. dolayısıyla seksenler de doğru 80'ler de) kesme işareti ile ayrılır. kaynak (bkz: ana yazım kılavuzu)

olmaz kardeşim. teröriste oy verilmez. bu vatan hainliğidir.

ama iel başlayacak olan hiçbir cümle bunu haklı çıkaramaz.

Türk Kürt iç Savaşı'na ilerlediğimiz bugünlerde Ateş'e bir damla benzinde sen koyarsın. Bence AKP'ye at aynı yola daha hızlı gidersin

hdp'ye oy vereceğime 10 defa akp'ye oy verirdim.
11.

terörist.

dediğin şey zaman zaman benim de aklımdan geçmiyor değil, sırf AKP 400ü bulamasın da diye..bu adamlar barajı geçemezse AKP tulum çıkaracak doğuda.
üstelik bir parti aidiyetim de yok ne MHPden ne CHPden bişey beklediğim de yok
ama yine de elim gitmez sanırım
dahası ha AKP-HDP koalisyonu ha tek başına AKP, kürt sorunuyla alakalı olarak bişeyi değiştirmez gibime geliyor bu konuda zaten müttefikler

Bence mantikli dusunuyorsun. bu tarz konularda aklinin sesini dinlemelisin, kalbinin degil.

senin gibi düşünüyorum, şu an bulunduğumuz durumdan iyi olacağı kesin.

Türkiyede siyasetin hatta çoğu ülkede siyasetin nir fayda sağladığını düşünmüyorum. Seçim sonuçları doğru da olabilir manipule de edilebilir. Hiç bir şekilde fayda getireceğini düşünmüyorum. Hdp ve akp ninde aynı kafada ilerlediği ortada. Hdp ırkçı ve oportünist, akp ise faşist ve devlet eliyle asıl terörü getiren bir parti.

Sosyalist partilere (kastettiğim chp değil) oy atan birisi olarak artık oy kullanmıyorum. Bu ülkeden hiçbir sik olmaz. Hangi dilim olursa olsun yaptığı siyaset pragmatik ve bok gibi.

burada sacma sapan kahvehane muhabbeti yapanlari takma. Maarri var sozlukte, ac onun selahattin demirtas icin yazdigi entry'leri oku mesela. Cb secimi suresince yazdiklari. Demirtas'in aciklamalarini bul haber sitelerinden, oku. Verirsin zaten boyle bir fikrin varsa da. Ama hicbir temele dayanmadan akopo hodopo isbirligi yaa diyenleri gordugun zaman kac.

şu durumda akp'nin at koşturmasını bir miktar engellemek istiyorsam hdp'nin barajı geçmesi lazım. yapabileceğimi hala zannetmiyorum ama ben de değerlendiriyorum bu seçeneği.
sonuçta bu adamların terör ayağı barajı geçse de devam edecek geçmese de. geçemezse belki daha da azıtacaklar.

tahminimce hdp barajı geçemezse güney doğuyu pkk'ya teslim etme süreci büyük oranda sekteye uğrar, pkk-hdp de bu durumda silaha tekrar sarılır. böylece akp'nin süreci elinde patlar. bence vermemek daha hayırlı

hdp ye vereceğime akp ye veririm

Mecliste yer almayan partileri neden değerlendirmiyorsunuz? Örneğin şu anda mecliste olmayan ama anket sonuçlarına göre, yıllardır o meşhur "Diğer - %1" kategorisinde olmasına rağmen artık %5 civarında olan bir İşçi Partisi (yeni adıyla Vatan Partisi) var. Ayrıca kurulduğu an yapılan ankette %8 görünen, şu anda ise %4-5 arası görünen Anadolu Partisi var. Bu partileri veya başkanlarını seversiniz sevmezsiniz o ayrı. Ancak ikisinin birleşmesi durumunda gayet de %10'u geçme olasılıkları var. Üstelik birleşme olursa, toplam oy oranları onunki 5'ti, bu da 4, etti 9 diye hesaplanmaz. Birleşmeden önce ikisine de oy vermeyecek olan pek çok kişi, birleşmeleri durumunda baraja çok yaklaştıklarını görünce oy verecektir. Yani otomatikman ikisinin toplamından fazla bir oy oranı alır. Şu an zaten bu iki partinin iktidar olma hedefi yok, gayet gerçekçi davranıyorlar, meclise girmeyi hedefliyorlar sadece.

akp-hdp koalisyonu ile akp hükümeti arasında fark görmüyorum. selahattin demirtaş'ın söylemlerini okudum hiçbirine de inanmıyorum.

akp'nin hdp'yle anlaştığını,görüştüğünü biliyoruz.

bir de şöyle düşünün.akp = hdp

akp kaybederse hdp kazanacak dolayısıyla akp kazanacak
akp kazanırsa hdp kaybedecek dolayısıyla hdp kazanacak

win-win

hdp dürüst olsaydı barajın düşürülmesi için mücadele ederdi.
böyle önemli bir seçimde kumar oynanır mı ?
akp ile anlaştıkları ortada,
son günlerdeki çıkışları, ellerindeki sokağa çıkma kartını kaybetmemek için.

Hdp-akp koalisyonu zaten AKP hükümeti demek.

Geri kalan her şey zaten söylenmiş, uzatmama gerek yok.

Dun mecliste ortalik karisti hala akp esittir hdp. Sozlukteki ulusalci tayfa burayada coreklenmis. Ben sahsen etki tepki mevzuna inaniyorum. Sen zamaninda doguda tas ustune tas birakma, kurtleri cezaevlerine tik, iskence yap, toplu mezarlar ac sonra vay efendim teroristler. Terorist demek bence mit ve jitem demek. Yani zamaninda bu boklari yiyen devlettir asil terorist.

Bir turk olarak sonuna kadar bolunmeye katiliyorum. O topraklarda kurtler vardi, var olacaklar. İnsanlarin olmemesi buna bagliysa varsin onlarin olsun orasi. Hicbir halkin bir digerini bastirip sindirmeye, asimile etmeye hakki yoktur, olamaz.

Demirtas ise dogru bir lider. Soylemleri, hareketleri, durusu bence gayet olmasi gerektigi gibi. En azindan hareket ettigi nokta din degil. Toplumun dislanan kesimine kucak acmasi ise ayrica arti.

Zack'in de dedigi gibi "when ignorance reigns, life is lost". Toplumun tamamina hakim olan din ve cehalet dalgasi umarim en kisa zamanda temizlenir. Bizde belki o zaman bu topraklara aidiyet hissederiz, o zaman daha yasanilir bir ulke hayali kurmak yerine tum alt kulturlerle ve otekilestirilen insanlarla dahada guzel bir gelecegin ortak hayalini kurariz.

Terör diye medyanın lanse ettiği şeylerin bitmesi bu tür oylara bağlı biraz da.

Akp hukumetinden daha kotu bir hukumet varsa o da akp hdp hukumeti olur herhalde.

sırf şu duyuruda da görülebilecek halk düşmanı faşistleri trollemek için bile yapabilirsin aslında. yine de mücadele seçimle yapılmaz, sokakta yapılır. Verdiğin her oy, hangi partiye olursa olsun düzenin elini güçlendirir. Alternatif mücadele yolları öneririm oy vermek yerine.

valla abi helal, nasıl çözebiliyorsunuz böyle karmaşık algoritmaları da hemen akp eşittir hdp diyebiliyorsunuz çok şaşırıyorum gerçekten. ama haklısınız da bir yandan kimi zaman ortak paydada birleşiyor olmaları ve müzakere yapıyor olmaları, siyasi, sosyolojik, psikolojik, ontolojik allah ne verdiyse birebir denk olduklarını gösterir. ha bir de sizin siyasi perspektifinize ikisi de ters, yani bu bile, aynı şeyleri söylemiyor olsalar dahi onları aynı kategoride değerlendirmenizi gerektirir, evet.

neyse, ben yıllardır oy kullanmam ama bu seçimde götümü kaldırıp sırf hdp barajı geçsin diye oy kullanacağım. çünkü hdp geçemezse olacaklar gün gibi ortada, akp eşittir hdp karmaşık algoritmasını çözen arkadaşlar buna neden bu kadar dar bir pencereden bakıyorlar anlamak cidden güç.

şuradaki yorumları okudum da hala akp-hdp ortaklığı diyenler var. lan çözüm süreci diyen hiçbir bok yapmayan, bilakis kürt şehirlerine karakol/kalekol yaptıran, kürt çocuklarını öldüren, ışid'i destekleyip bir sürü kürt'ü öldürten, evinden eden, şimdi bir de tüm maddeleri kürtlere karşı olan bir iç güvenlik paketini çıkartan akp ile mi hdp ortak? çok acayipsiniz... hdp çözüm amaçlı hükümetle görüşüyor evet, hükümeti kim oluşturursa oluştursun onunla görüşmek zorundaydı. chp olsa onunla çözüm bulmaya çalışırdı, bu onları chp'yle ortak mı yapardı? ayrıca kürt hareketi siyasal olarak temsil edilemesin de silahla mı temsil edilsin ben gerçekten anlamıyorum. 90'larda dağdan ovaya inin dediler, şimdi de geri dağa çıkın diyorlar...
bu arada hdp'nin (bdp'nin) verdiği önergeleri incelemenizi tavsiye ederim, hdp'yi büyük medya kuruluşlarından değil de objektif olarak inceleyin.

edit: ben de oy kullanmayan biriydim (bkz: oy vermek bir şeyleri değiştirseydi yasaklanırdı) , ama artık kullanıcam (hdp'ye) içime sinmese de oy kullanma fikri...

hdp nin söylemleri farklı ama yıllardır icraatleri aynı.

hdp'nin akp ile görüşüyor olmasını "akp-hdp" birlikteliği olarak yorumlamak çok sakat. şu anda akp başta olduğu için hdp, akp ile görüşüyor. akp'nin demokrasinin d'sinden anlamadığını da biliyor hdp tarafı. bu yüzden de dişini gösteriyor, istediğimiz olmazsa sokak olayları olur diyor.

sen önce ülkende demokrasiyi oturt, ondan sonra hdp'nin antidemokratik eylem tehditlerini eleştir. kürtler bu şekilde davranmasalardı, bir şey kazanabilirler miydi? yıl olmuş 2015, anadilde eğitime laf ediliyor hâlâ. olaya hdp-akp birlikteliği anamızı belleyecek şeklinde bakanlar, hdp ile akp'nin şu anda birleşmelerini neyin engellediğini söyleyebilirler mi? şu anda hdp'nin kaç tane mileltvekili var bilmiyorum, 35-40 tane var sanıyorum. şu anda da akp ile birlik olup, anayasa değişikliğini referanduma götürebilir. ama yapmıyorlar. neden yapmıyorlar? referanduma gitse, hem akp seçmeni, hem hdp seçmeni oy verse bu değişikliğe kabul edilmez mi anayasa. bal gibi edilir. ortada bir anlaşma yok, pazarlık var. pazarlık olması da doğal. 2015 seçimlerinden sonra da akp'nin her istediğini yapmayacaklar.

akp'nin tek başına anayasayı değiştirmesi ile, bir parti ile ittifak yapmak zorunda kalması arasındaki farkı anlayabilmeniz için iç güvenlik paketine bakın derim. bu iç güvenlik paketi, akp'nin tek başına oluşturacağı anayasanın fragmanıdır. ancak akp'yi masadan kalkmak ile korkutacak bir ortağın olması durumunda ne olur? bunu da bir düşünün.

hdp meclise girerse, akp'nin milletvekili sayısı epey azalacak. 260-270 arasında bir şey olur diye tahmin ediliyor.bu durumda ya hdp ile, ya mhp ile ittifak yapmak zorunda kalacaklar. bu partiler de akp ne yaparsa her şeye okey vermeyecek partilerdir. illa ki kendi istediklerini de anayasaya sokturacaklardır ve belki de akp'yi anayasa değişikliği masasından kalkmaya zorlayacaklardır.

ben de her seçimde chp'ye oy verip pişmanlık yaşayan birisi olarak ve artık pişmanlık yaşamak istemediğimden dolayı, bu seçimde oyumu hdp'ye vereceğim. uzun zamandır düşünüyordum da dün kararım kesinleşti.

hdp işbirlikçi ve samimiyetsiz, aynı zamanda terörist. akp'ye oy vermekle hdp'ye oy vermek arasında bir fark olduğunu düşünmüyorum, adamların istekleri zaten ortak. isterlerse işbirliği içinde olmasınlar, ne fark eder ki? akp'nin istediğine hdp hayır demeyecek. anca işte iç güvenlik paketi gibi çok ekstrem şeyler için tepki gösterirler, ki o da bir işe yaramadı/yaramıyor.

ha koalisyon ha akp bence hiçbir şey fark etmeyecek ama verirsen eğer sen hdp'ye oy vermiş olduğunla kalacaksın. ben o yüzden vermeyeceğim. bu arada etrafımda ne kadar "cihangir solcusu" varsa hdp'ye yükleniyor. sırrı abelerini de çok severler. benim gözümde hdp, akp'nin paf takımı gibi bir şey. solculuk kisvesi altında etnik siyasetin kralını yapan pkk'lı bir oluşuma oy vereceğime giderim gominis partiye falan oy veririm şahsen.

HDP'nin barajı geçemediği bir meclis felaket olur. Terörist falan demeden önce biraz pragmatist olun. Ki şu günlerde gördük ki aslında HDP'nin bulunduğu meclis çok da kötü değil. Şu günlerde MHP-CHP-HDP canla başla İç Güvenlik Yasasına birlikte direniyorlar. Asıl yıkımı hızlandıracak olan şey HDP'nin barajı geçememesi durumunda D'Hondt seçim sisteminin ve seçim barajınının bir etkisi olarak AKP'nin ulaşacağı milletvekili sayısıdır. Sözlük'te falan bir mevcut seçim sistemini araştırın, ne kadar korkunç sonuçlar doğurabileceğini göreceksiniz.

hdp akp'ye tek başına hükümet kuracak sayıya erişmemişken bağımsız vekilleriyle destek çıkıp sandalye sayısını yukarı çekmiş bir parti. nasıl da unuttunuz hemen.

gizli anlaşmaları beraber yaptılar (oslo)
imzaları beraber attılar (chp ve mhp de çoğu yerde destek attı zaten)


bugünkü diktatörlüğe gelinmesinde hdp kadrosunun az çabası yok. zamanında o yasaları meclisten geçiremeyen, bugün zaten burada olamazdı. orada hdp'ye teşekkür etsinler işte. daha doğrusu kadrosuna.

bu da hdp'nin tek umut falan oladuğu gibi rezil cümleleri kurabilenlere.

ben de aynısı yapmayı düşünüyorum. en mantıklısı o.

hdp'ci "mantıklı" arkadaşları da görmüş olduk. "hıaa ne çok mal varmış"tan öte argümanı yok adamların. yazsanıza ulan o zaman, niye hdp?

Sen bırak teröriste oy verilmez diyenleri, boş konuşuyorlar. Verebilirsin tabii, AKP'ye vermek daha iyiymiş, şaka mısınız nesiniz.

Bir chp mhp ye bakıyorsun kaç bin kişilik katliamlarda isimleri var. Akp zaten yakın tarihte bile onlarcası. Bir de hdp ye bakıyorsun.

Ölümler hepsinde var yani. Geçmişi geçmişte bırakmak lazım, kırmak lazım o statükoları, ezbeleri bozmak.

hdp ye oy vermektense hiç vermemeyi tercih ederim.

Teröristlere oy vermek asla.

cb seçiminde demirtaş'a verdim. bu seçimde de hdp'ye vericem. muhalefet yöntemlerini ve parti programlarını beğeniyorum. özerklik isteklerini de haklı buluyorum. mecliste chp ya da mhp tarafından temsil edilmektense hdp tarafından temsil etmeyi tercih ederim. akp'yi sıkıştırabilecek tek parti hdp. 12 senedir chp ve mhp muhalefet partisi olarak ne yaptı? hiçbir şey.

hdp'ye bir şans verilmesi gerektiğine inanıyorum.

doğma büyüme istanbullu türküm.

ne bu "hdp kötüdür akp'yi seçin demeye çalışıyorlar" demagojisi.

niyet kötü, fikir bol, fikri desteğe gerek yok.

akp'yi mecliste tek ses yapanlar hdp'nin bağımsız kadrosudur. bitti. kapı gibi duruyor eski güvenoyları. bile bile yaptılar. bölünme için ilerleme sağlansın diye feda etmedikleri değer kalmadı.

anayasaya sataşanlar, aslında anayasayı delerek suç işleyenlerse sadece bu iki partinin kadrosu değil meclistekilerin hepsi. bunu da ben değil anayasa hukukçuları söylüyor, maddeleri saya saya.

ya başka partiler ya da oy moy yok. ben başka partiye vereceğim. bunlarla gelecek aynı.

tekrar etmiş oldum ama buradaki demagojiler tiksindiricilikte sınır tanımıyor.

tüm hdp'ye oy yok diyenler aslında topyekün düzene karşı olan güvensizliği referans gösteriyor aslında farkında olmasalar dahi. Ancak her birinizin bireysel olarak oy vermekten vaz geçip, güvensizliğinizi vurguladığınız düzeni desteklemez konuma geçemeye cesareti olmadığı için(bkz: suni denge) yapılan seçimlerde tüm partiler, devamlılıklarını sağlayabilecek kadar oy alarak meşrulaşmış biçimde aynı döngüde ilerlemeye devam edebiliyor.

Oysa bu parlementer sistem kandırmacasının dışına bireysel olarak çıkabilirseniz, o oylamaların sonuçların herhangi bir anlam ifade etmeyeceğini, seçimlerin meşru olabileceği oranda oy verilmediği takdirde, tıpkı gerçekte olduğu gibi basit bir piyes oluşunun ortaya çıkacağını ve düzenin içinin boşlacağını görmemeye meğillisiniz.

Bu yüzden suni denge gibi kavramları incelemenizi ve düzen partilerin tümünü birden reddetmenizi öneriyorum. Kurallarını egemenin koyduğu oyunları kazanamazsınız. Kazanmak istiyorsanız, kuralları siz koymalısınız. Bu da oy verilerek kazanılmaz, sokaklar başta olmak üzere hayatın her alanında, devlet otoritesinin tüm yansımalarını fiili olarak ortadan kaldırarak ve/veya işlevsizleştirerek, alternatifini tekrar oluşturarak kazanılır.

tüm meseleyi kafasında çözdüklerini sananlar mesele değiştirilebilir haldeyken gelecekte olup bitecekleri anlatanlara komplocu musun diyenlerdi.

bugün o köprüyü yaktıklarını anlamadıklarından olsa gerek hala kötünün iyisini (ki cidden diyorum bu kavram yok oldu artık hepsi çok kötü) seçip en azından pratik anlamda farklılık yaratacak bir değişiklik sağlamaktan bahsediyorlar.

böyle 4 yıl geriden gelip referanduma evet dediklerini hatırlamakta da zorlanıyorlar.

o köprü yandı. x ülkesi dağılıp yağmaya mı uğrayacak - bir de üstüne tarihe zulmeden olarak mı geçecek, x ülkesi bir arada kalmayı becerebilme ihtimali için faşizmin dibini mi yaşayacak.

bunların birini bari diğeri olmasın demek için seçmemin imkanı kalmadı.

ikisi de benim bu ülkeye bağladığım her anlamı öldürüyor.

sembolik de olsa bir seçim yapacak, bu sefer gönlümde yatanı seçeceğim ve küçük bir umutla çünkü parti artık cephe mantığında büyüdü, içinde cindoruk da var önkibar da.

hdp tr'nin bugününün baş mimarlarından biri. böyle olmalarındaki neden neyse o sürüyor. bitmiş değil, bir merhale aşılmış değil. şeylerin pratik değerini belki de bazılarımız sanılandan çok daha fazla düşünmüştür.

bu ülkeyle gönül bağı olmayan parti haliyle bu ülkeyi, insanlara ne olacağını düşünmez. oluşma amacına ters.
bugüne kadar ki hareketleri gösteriyor ki bu parti sosyalistin s'si de olamaz.zaten dünyada daha hiçbir yer ülke dışı bir tanıma resmen kavuşmuş, böyle bir tanım kabul edilmiş değil, öyle ya da böyle ulussunuz zaten.

bu gerçeklere bakıp razı gelmek mantığıyla gelenler gelsin, o müthiş analizleri göreceğiz seneler içerisinde.

bir gün aranızdan birisi bir şey iddia eder de dediği çıkarsa gözler yaşaracak. keşke yaşarabilse. keşke bu bok artık bitse zaten. bu gerçekdışılıkla, irrasyonellikle epey zor görünüyor, demek ki hala o lüksümüz var bizim.

bu da hala, apo (hdp) ile akp anlaşmadı diyen mallara kapak olsun:

img.hurriyet.com.tr
img.hurriyet.com.tr

www.hurriyet.com.tr

şu an mecliste konuşma yapan hasip kaplan'ı dinleyebilirsiniz neden oy verdiğimizi anlamak için

hasan sivri'nin dediğine göre ışid hesaplarından biri de doğrulamış konvoyu. yine de net bilgi yok henüz.

Görgü tanıkları var. Ypg izin verdi, müttefikler deniliyor. Şu an jetler bombalyıormuş sadece. Olay doğru mu diye işid sayfalarına bakar olduk.

Mecliste mhp hdp, Suriyede ypg tsk bir arada. Çok ilginç.

haber suriye haber ajanslarına düştü.

www.radikal.com.tr

www.sendika.org

www.evrensel.net

edit:
04:45 an itibariyle tbmm'de efkan ala'ya soruldu. beyefendi cevap verme gereği duymadı.