Kirili iki saatte öğrenmiştim telaffuz da zaten zamanla oluyor bence rusça al en azından eğlenceli

Kim inandiriyor sizi su arapca cok faydali yalanina ya.

yerlileri gibi konuşabilirsen, biraz ayakkabı boyasıyla suriyelilerin faydalandığı imkanlardan faydalanabilirsin. onun dışında yapabileceğin en kral iş, ya tercümanlık ya da otelde resepsiyonistlik.

mesleğinle alakalı değilse (otel çalışanı, mühendis, mimar vs) hiç gerek yok. durduk yere kasma.

onun yerine başka dillere yönelebilirsin.

anlamadim, almancanin ingilizceye benzemesi ogrenmemek icin bir sebep mi? kaldi ki benzemedigi pek cok nokta da var. ben almanca ya da ispanyolcaya oynardim.

almanca arapçadan kat kat daha zor, en temizi burdakileri dinleme. hele ki ingilizcen varsa buna güvenip sakın sakın almancaya yanaşma. bir dile merakın yoksa o dili öğrenmen 2-3 kat zorlaşır o yüzden işime yarar diye değil ben bunu severek öğrenebilir miyim diye düşün.

bm'nin bir araştırmasını okumuştum yıllar önce notos'ta. ispanyolcaya son bir yılda çevrilen kitap sayısı arapçaya son bin yılda (yüz değil bin!) kitap sayısından daha fazlaymış. e islam dünyasında da en fazla telif eser üreten ülke türkiye imiş. yani adamlar ne üretiyorlar ne de üretilmişleri çeviriyorlar. dil öğrenirken bu tür verilere de dikkat edin. üretkenlik konusunda mesela ispanyolca çok zengin. diyelim yabancı bir dilden bir kitabı ispanyolca konuşulan bir memleket çevirmiyorsa bir başkası çeviriyor. ayrıca ispanyolca dünyada ingilizceden sonra en yaygın dildir.

dili sevmedigin surece ogrenemiyorsun, arapca kulagina hos gelmiyorsa hic bulasma. arapca ogrenmek icin sarki dinleyeyim, kitap okuyayim dersen bulamazsin. pratik yapacak adam bulamazsin her seyden ote, sana modern standard arabic ogretecekler ama her arap kendi arapcasini konusuyor olacak.

ruscayi seviyorsan gercekten rusca al, kirili iki gunde ogrenir, uc haftada normal hizda okursun.

mouth harp

Ağız kopuzu ( Damboi ), çıkış yeri Asya'dır.

Jew's harp

ak kedi - kara kedi filminde vardi bu :D olur olmadik yerde caliyordu eleman.

Ağız kopuzu +1 Bu adla gugıllayınca satan bazı yerler çıkıyor.

isteyen herkes oy sayımında bulunabilir. anayasal haktır. izin vermezlerse şikayetçi olun. gerçi polis de hukukta onların elinde ama şimdilik.

hak hukuk bilmedikleri için normal

oy kullanma anı için söylüyorsa doğru. sandık çevresinde bulunabilecek kişiler bellidir. görevliler ve parti müşahitleri dışında kimse oy kullanımı esnasında sandık çevresinde bekleyemez.

fakat oy sayımı ayrı bir durum. oy sayımını aksatmayacak şekilde izlenmesi mümkündür.

oy kullanma ânı için dediği doğru. oy kullandıktan sonra sandık çevresinde bulunulamaz. oy verme işlemi bittikten sonra sayım sırasında vatandaşlar bulunup gözlemleyebilirler. tabii müşahitler oy verme sırasında da sandık çevresinde bulunabilirler.

Oy kullandıktan sonra bahçede durmak bile yasakmış. Az önce radyoda duydum bende. hatta oylar sayılırken gelebilirler dendi.

bahçede de duramaz polis müdahele edecek diyor. haber yok lan hiçbir yerde

buldum
tr.sputniknews.com

'OYUNU KULLANAN KİMSE BİNALARDA KALMAYACAK'
Öte yandan Davutoğlu, Konya mitinginin ardından gazetelerin Ankara temsilcilerinin sorularını yanıtladı.
Başbakan Davutoğlu, seçim güvenliği konusunda şunları söyledi: "Oyunu kullandıktan sonra kimse binalarda kalmayacak. Binalarda, oy kullanılan mahallerde, oyunu kullanan çıkacak. O adam oraya giren mahalleliye şöyle bir ters baksa yetiyor. Binalarda bahçede ve çevrede kimse olmayacak. Güneydoğu’da ve diğer yerlerde, her yerde böyle olacak. Okul bahçesinde bile bekleyemeyecek. Oy sayılırken gelebilirler. Gizli oy, açık tasnif. Koridorlarda orada burada bekleyenlerle gizli oy ortadan kalkıyor. Oy kullanılırken o sandıkta görevi olmayan, o sandıkta oy kullanmayan kimse o sandıkta tutulmayacak."
'POLİS MÜDAHALE EDECEK'
Davutoğlu, "Gitmek istemeyenlere polis mi müdahale edecek?" sorusuna ise "Evet, polis müdahale edecek" yanıtını verdi.


Tamamını oku: tr.sputniknews.com

yasal mı kardeşlerim bu

Bakiniz:135 sayili genelge.sayfa 10.
Adi cikmis 9'a inmez 8'e misali her soylenilen yanlistir intibasi olusmus kafanizda.genelgede ne varsa onu soyluyor.

"...Oy sayılırken gelebilirler...Oy kullanılırken o sandıkta görevi olmayan, o sandıkta oy kullanmayan kimse o sandıkta tutulmayacak."

çok da farklı bir şey söylememiş ki işte. sayımda orada bulunabilirler diyor. oy kullanılırken orada tabii ki bekleyemezsin.

135 Sayılı Genelge'de şöyle diyor:

Sandık çevresinde bulunabilecekler

MADDE 19- Sandık çevresinde, sandık kurulu başkan ve üyeleri, adaylar,
milletvekilleri, o sandık bölgesinde kayıtlı seçmenler ve o sandıkta görevli müşahitler ile bina
sorumluları ve çağrı üzerine gelen görevli kolluk güçlerinden başka kimse bulunamaz. Şu
kadar ki, siyasi partilerin seçim kurullarına bildirdikleri itiraza yetkili kişiler ile temsilciler,
seçim kurullarınca önceden kendilerine verilen belge ile sandık çevresinde bulunabilirler.
Medya mensuplarının sandık çevresinde, sandık başı işlemlerine engel olmamak şartıyla,
haber amacıyla görüntü ve bilgi elde etmeleri de serbesttir (298/82-2).


Sandık alanında bulunabilecekler

MADDE 20- Sandık alanında, sandık çevresinde bulunma hakkına sahip kimseler ile
seçimin güvenliğini sağlamakla görevli kolluk güçlerinden başka kimse bulunamaz. Seçimin
güvenliğini sağlamakla görevli kolluk güçleri dışında, özel güvenlik görevlileri ve belediye
zabıtaları gibi görevliler de dâhil olmak üzere resmî üniforma ve silah taşıyanlar sandık
alanına giremezler (298/83-1-2).

Siyasi partiler ile bağımsız adayların, sandık başlarında görevlendirecekleri
müşahitlerin kamu hizmetlerinden yasaklı olmayan, ergin kimselerden olması şarttır. Bu
şartları taşımayan kimse müşahit olamaz ve sandık alanından uzaklaştırılır.
Bağımsız adayların gönderdikleri müşahitler, üçten fazla olursa, sandık kurulu başkanı
bunlar arasında ad çeker. Adları ilk çıkan üç müşahit sandık başında bırakılır. Diğerleri sandık
alanında kalabilirler (298/25, 72).

Bu konuda bir araştırma yapılmış ve Bulgarca düşündükleri ortaya çıkmış.

bildikleri tek dil işaret dili olduğuna göre o dilde düşünüyorlar.

İngilizce olması sorun olmayacaksa Radiolab'in bir bölümü ilgini çekebilir, doğuştan sağır ve okuma-yazma bilmeyen bir adam ve benzer durumdaki arkadaşlarının nasıl iletişim kurduğu anlatılıyor ilk bölümde. www.radiolab.org

Bir de Universal Grammar diye bir teori var, çok iyi anlatamayacağım (çünkü ben de çok hakim değilim) ama insanlarda doğuştan dil yaratma güdüsü olduğunu öne sürüyor, isimleri fillerden, sıfatlardan doğal olarak ayırabildiğini ve gramer kurallarını içgüdüsel olarak bulduğunu, eğer gramer kuralları yoksa kendisinin yarattığını (creole diller misal) söylüyor. Burada dil derken sadece sözlü dil anlaşılmasın aynısı işaret dili ile anlaşanlar arasında da görülmüş. Nikeragua'da sağır insanlar için ilk okul açıldığında ülkenin her yerinden çocuk gelmiş, hepsinin de ailesiyle anlaşmak için kullandığı kendine özgü işaret dili varmış. Birkaç jenerasyon sonra çocuklar birbirleriyle iletişim kura kura kendi dillerinden yeni, gramer kuralları olan bir dil yaratmışlar misal. Sağır insanın ailesi onunla işaret diliyle konuşursa, isimleri filleri gösterirse devam gelir diye düşünüyorum. İşaret dili ile bağlı olduğu sözlü dil biraz farklı oluyor galiba (ben işaret dili bilmediğim için bir şey diyemeyeceğim) ama kişi okuma yazma öğrenince o dilde düşünmeye başlar herhalde.

merhaba. bu konu ile birebir olmasa da black diye bir hint filmi var izlerseniz sevebilirsiniz. bende how deaf people think yazdım, okudum, özet geceyim sağırların birebir ifade ettiği, sessiz olarak kafamızın içinde bizimle konuşan bi içses var demişler (farklı farklı bir kaç insan) yaşadıkları toplumun işaret dilini öğrendikten sonra değişiyormuş, işaret diliyle simgelerle düşünüyorlarmış. ben kelimelerle ifade edemedim onlar neler çekiyor düşün yani.

Bu konuda oliver sacks'in sesleri görmek'ini bulabilirsen (piyasadaki son baskıyı ben almış olabilirim) sorularının cevabını bulabilirsin.

İşaret dili oğrenmeyen, sozel dil eğitimi almamış sağırlar görsel imgelerle düşünüyorlar sanırım. Kendilerine özgü bir işaret dilleri olsa da bu dil ilkel ve yetersiz. Zaten bir çocuğun beyni 0-6 yaş arasında gerçek (sözel ya da işarete dayalı olsun fark etmez) bir dille temas etmezse dil zekaları gelişemediği için işaret diline de hakim olamıyor ve "yarım dilli" kalıyorlar.

etraf yerine etraş, raf yerine raş yazılması çeviriyle değil dizgiyle ilgili bir sorun. dolayısıyla "çevirilerin bozuk olması"na dahil edilebilecek bir mesele değil.

önsözde spoiler (büyübozan mı desek ki şuna?) verilmesi sorun gerçekten. bu yüzden önsözleri kitapları okuduktan sonra okumak gerek. pek çok kişi sırf bu yüzden (kimileri başka sebeplerden) önsözleri en son okuyor.

celal üster çevirisi okuyorsan sakın ha önsöze bakma. kitap bittikten sonra da bakma. genelde 5-6 farklı kitaptan spoiler veriyor çünkü adam.

çeviri konusunda hassas birisi olarak ben sadece güvenilir bulduğum kitapları alıyorum. yani adama bakıyorum adam mı diye, çeviriye bakıyorum çeviri mi diye. yayınevine bakıyorum, çevirmenine bakıyorum vs... ithaki'den hiçbir şey okumadım sanırım, iyi mi kötü mü onu bilmiyorum. "e ithaki kötüyse nerden okuycaz kardeşim" dersen yardımcı olamayacağım o yüzden.

www.cafrande.org

O bayrak Bizans döneminden beri kullanılıyor. Osmanlı da kullandı.

heh tamam bu doğru dizi de sadece hilal olan bi bayrak kullanmışlardı ondan merak ettim

vignette4.wikia.nocookie.net (bu 1453-1517 arası kullanılan sancak diye çıkıyor)

ayrıca ufuk açması için şöyle bayrak/sancaklar da mevcut:

upload.wikimedia.org

ay-deezy.deviantart.com

www.eksiduyuru.com

-----

Şimdi ister bireysel olarak ya da bir yayınevine başvurarak kitabı çıkarabilirsin.
Bireysel olarak derken şöyle oluyor; bir kültür bakanlığına bağlı sertifika numarası olan bir matbaa bulup (çoğunda vardır yine de sor) ben kitabı bastıracam diyorsun. Gerekli özellikler boyut, sayfa sayısı vs onlar belirleniyor. Tasarımını genelde matbaalar yapar. Sonrasında teknik özellikler belli olunca sen de kültür bakanlığına gidip ben kitap bastıracam hacı bana bandrol ve ISBN ver diyorsun. Kayıt yapıyorsun. Teknik ddetaylar kültür bakanlığının sitesinde var. Sonrasında kültür bakanlığı bandrol ve isbn no veriyor. Matbaaya veriyorsun kitabın basılıyor. Hop istediğin gibi sat vs. kullan , eşe dosta ver :)
Yayınevi olarak derken; bunlarda demin ki matbaa ayrıntılarını onlar hallediyor. Teknik detayları yani. Kültür Bakanlığı, bandrol, isbn vs. Kitabın edit işini falan konuş.
Her yayın evi şiir kitabını basmaz. Sözleşme yapıyorsun. Ne bilim yayınevi derki ben bunu d&r de satacam vs. Şu kadar pay alırım cart curt. Onlar gerekli kitap dağılımını yapıyor. Tabi bunları önceden konuş, illa ki onlar yönlendirir.

Yayınevi şart. Yayınevi olmadan kitabın dağıtımını yapmanız çok zor ki kitabın dağıtımı hayati önem taşıyor. Ayrıca editörlük, kitabın kapak tasarımı vb. bir sürü önemli iş de var. Bunları kendiniz yapmanız çok zor. Yayınevleri şu kadar pay alırımdan ziyade yazara şu kadar telif hakkı veririm derler. Tabii basım masraflarını yazardan alan 'self-publishing' yayınevlerinden bahsetmiyorsanız ki bunları tavsiye etmiyorum.

skylife ve uted
şirket içi dergiler.

İstanbul Art News

şu an için düzenli olarak sadece socrates takip ediyorum.
bir de arada bir ilgimi çekerse nat geo ve altyazı dergilerini okuyorum.

National Geographic aliyordum 2-3 aydir biraktim. Onun disinda o ay ilgimi ceken bir konu olursa Atlas aliyorum. Italyan yemek dergisi var bir de ismini hatırlamıyorum ara sira ondan da aliyorum.

Düzenli takip ettiklerim MAGMA,Bilim ve Teknik,güzel ek verirse Atlas ve NGeo

popular science bilim ve teknik. Bu ay almadım gerçi kendilerini tekrar etmeye başladılar.

#tarih

Haftalik olarak bloomberg businessweek
Aylik
harvard business review
Populer science

aylık değil, iki aylık olarak (bkz: notos) ayrıca o ayki sayısına göre varlık, kitap-lık, #tarih.

İstanbul Art News +1

zarfın içinde verilmeli. görgü kuralıdır. zarf yetişmez diye düşünmeyin, mecbur kırtasiyeden falan paket halde zarf alacaksınız. en temizi odur.

Hicbir sey yok mahcup olacak. Agziniza emeginize saglik hocam tesekkur ederim deyip onceden hazirladiginiz parayi verebilirsin bence.

kesinlikle zarf +1

kesinlikle zarf değil. yıl 2015 la ne zarfı ya. görgü kurallarını da uyduralım artık şu seneye ufak ufak. git adamdan hesap numarasını iste, eft yap. ne sen uğraş, ne o uğraşsın.

"karşıdaki bunu önemsemese bile" siz önemsiyorsanız ille de zarf. mektup zarfı boyutunda olması gerekmez, ama A4 boyutunda zarfa da sığmıyorsa EFT.

fahrenheit i hangi akla hizmet okuttunuz o yasta ?

harry potter guzel gider

ejderha mızrağı (fantastik)

harry potter olabilir, ben biraz geç okudum ama tam o yaşlarda okunacak bir seri

arkadaşlar, teşekkür ederim ama bilimkurgu diyorum bana harry potter, ejderha mızrağı diyorsunuz. çocuk bilimkurgu istiyor, fantastik değil.

bu arada iki cevap kafamı karıştırdı, aydınlatılmaya ihtiyacım var. mvpatakan diyor ki fahrenheit 451 o yaşta okunmaz, buna karşın krem peynir o yaşta dune okumuştum diyor. fahrenheit 451, dune'un yanında çıtır çerez kalır gibi geliyor bana. yanılıyor muyum?

dogru, bilimkurgu dedin fantastik soyledim.
o zaman: otostopcunun galaksi rehberi ?

Doctor Who'nun bir sürü kitabı var. Sevebilir o yaşta eğer doctor who tarzı bilim kurgu seviyorsa.

@noluyo yaa

daha bugün elemana doctor who'nun öyküleri var dedim, doctor who'yu çok sevmiyorum dedi. bir de beyefendinin post-apokaliptik şeyler ilgisini çekiyormuş. o yaşa uygun post-akopaliptik nereden bulurum şaşırdım. ha, mesela aklıma açlık oyunları serisi geldi.

eksisozluk.com

@celi +1

Gülten Dayıoğlu'nun kitapları hem çok güzel bir dille yazılmıştır, hem de yaşına uygun güzel romanlardır. Aklıma gelen, tavsiye edebileceğim (ve post-apokaliptiK) kitapları :

1. Işın Çağı Çocukları
2. Dünya Çocukların Olsa

Ayrıca Fahrenheit 451'i okumuş olabilir, bir sakıncası yok ama yaşına göre sıkıcı bulabileceğinden ilgisini yitirebilir. Bu yüzden seviyesine uygun, ilgisini artıracak doğrultuda seçimler yapılmasında fayda var. Şimdi gençlik kitaplarını okur, 15-16'a gelince de yetişkinlere yönelik olanlara yönelebilir.

Ve evet bilimkurgu demişsiniz ama fantastik önerilerimizi esirgeyemiyoruz çünkü bu türler birbirini desteklediği için kendimizi alıkoyamıyoruz :) Harry Potter serisi gerçekten de tam onun dönemine ait, bence çok sevecektir. "Yerdeniz Büyücüsü"e de bayılacağına eminim :)

Nı nı nı nım !

sen haksızsın.

sahaf hakli geyler.

reddetme sebebi gayet açık, şurada yazmışlar,

(güzel ama ingiliççe)

www.nybooks.com

sahaf haklı ayrıca. bi' de adam sahaf abi. kiminle oynuyon sen. adam sahaf. kamon.

oynadığım falan yok ya yine böle işi bilen birinden almıştım ben bu bilgiyi ondan buraya sorayım dedim, yoksa adamla tartışmadım zaten

nobel edebiyat ödülü, yazarın o zamana kadar yazmış olduğu bütün eserlerinden dolayı veriliyor, sahaf haklı. sen kim oluyorsun?! sen uzman mısın, sen bilirkişi misin?! HADDİNİ BİL!111 (bkz: vurun adam ölmedi)

o değil de bir de ufak tavsiye: kulaktan dolma bilgiyle insan çok çuvallayabilir. bilgisine çok güvendiğiniz kişi yanlış bilebilir, konuşma esnasında kendisini bir anlık yanlış ifade edebilir, başka bir şey demek isteyebilir, yanlış anımsayabilir... bu yüzden arkadaş, abi, hoca vb. sözüyle iddialaşmayın.

Excel'de yaparsın. Hatta silinir kaybolur diye ben google drive kullanıyorum.

Bi örnek atar misin ya

excel'de bir sütuna kitapların adlarını, bir sütuna yazar adlarını, dilerseniz diğer sütunlara da yayınevi, basım tarihi vb. bilgileri gireceksiniz. bunun için örneğe gerek yok. ayrıca alternatif olarak goodreads veya neokuru da kullanabilirsiniz.

savaş ve barış

rusya tarihi deyince bizim milletin aklına rus romanlarından başka bir şey gelmiyor demek ki.

sadece 19. yy ile sınırlı değil ama şunlar var:

www.idefix.com
www.idefix.com
www.idefix.com
www.iletisim.com.tr

@micro

tamam kitap tavsiyesi veriyorsun çok akıllısında laf sokma amacın ne, ergen misin?

@KaraSakall

kalbinizi kırmak istememiştim. size özel bir kusur da değil. ne zaman burada birileri belirli bir konuda bilgi verici mahiyette (araştırma, tarih, bilim vb. içerikli) kitap sorsa bizim millet hemen roman/kurmaca kitap tavsiyesi veriyor. çeşitli duyurularda böyle çok cevap gelince patlamam size denk gelmiş. kırdıysam özür dilerim. iyi bayramlar dilerim.

Ben daha cok semsiye satanlari gordum Avrupa'da. Isin ilginc tarafi yagmur beklenmedik bir anda birden basliyor, zenci arkadaslar da es zamanli birdenbire birkac duzine semsiyeyle meydanda beliriveriyorlar.

Belki Turklerin yurt disinda kebap doner satmasi gibi zamanla geleneksellesmis bir durumdur. Ilk giden Nijeryalilar saat satmis biraz daha getirisi olmus ve durum boyle ilerlemistir.

"bilezik gibi geciririm" altmetni oldugunu dusunuyorum kapali kol saatiyle imgesel eslesmesinden.

saka bir yana, saatler ote yana. cakma saat isi bir yerde illegal (bir sebepten "suruklenme"yle baslanabilir) oldugundan, "beyaz adam" kokeni itibariyle halihazirda bahsettigin (saatci yogunlugu olan) cografyalara is hayati dahil her alanda kok saldigindan (bi nevi babadan ogulculuk) adamlara para kirip, mutsuzluklarini katmerlemeyecek nadir is opsiyonu kalabiliyor egitimleriyle orantili. (sosyolojik olarak gordukleri baski ve dislanmisligin getirisi olarak is hayatlarinda ihtiyaclar piramidiyle orantili ozgurluk-basina buyrukluk ariyor olabilirler) hayatinda hiyerarsiden uzak aldim-verdim islerine yoneliyor olabilirler. saat bunun en masumlarindan oldugundan goze batmiyor ve tatmin edici derecede talep gorup saglayicisini da devamli kiliyor. diger islerin aksine risk unsurunun azligiyla da baslayan cikmiyor bir sekilde. uyarlamam bu kadar.

bu muammayı çözen bütün midye dolmacılar mardinlidir muammasını da çözdü.

"2009 mid" mi ? bir de kac inc ?

Ah evet, yazmayı unutmuşum. 13 inç. 2009 ortası = mid 2009.

ben de turkiye web sitelerinde bulamadim. yurtdisi alisveris deneyimi varsa e-bay tavsiye edebilirim.

www.ebay.com

kargo vs. sanki daha ekonomik olur gibi.

köpeğiniz bbw seviyorsa bizde de bir adet dişi st. bernard mevcut.

barınakların halini biliyorum diyerek bunu istemek çok masumca olmuş(!) barınaktan alıyorsunuz(!) sonra ne yapıyorsunuz? bu kadar hayvana hangi bahçe yeter?

Yiyoruz abi barınaktan alıp. Koreliyiz biz. Tezgahımız da bu işte. Barınak gönüllüsü gibi çalışıyorum 15 senedir, çaktırma ama kimseye. Helal olsun çözdün ayıkladın bizi.

Teallaam herkes komedyen olmuş. Biri der bende saint bernard var, öbürü holmes kesilir başımıza.

(bkz: Kalem Ajans)

kalemagency.com

ya bizim sitede çok var ama yakalanabilen bişi mi bilemedim

gece vakti gökyüzüne süleymancık-adam sinyali göndermeyi denediniz mi? ya da saçma bir soruydu. siz boşuna süleymancık aramayın, o sizi bulur.

bizim eve girmişti bi tane de yakalayamadım çok ürkek.
ben bir kere örümcekleri süpürgeye çekip (sadece boruyla), süpürgenin torbasını da dışarda bırakmıştım bir gece.

@microfiction derdin ne? neyi anlamadin? neyden rahatsiz oldun?

Yavru kedi de iş görür. Hepsini oyun amaçlı yakalayıp avlar.

Hocam istanbuldasın sanırım. Beylikdüzü metrobüs son durağın git. (Tüyap durağı) kaya ramada otelle tüyapın arasında bi yol var, çok görüyorum orada.

Who am I ? bir tam cümle : Ben kimim?

Who I am: phrase ve devamı gelir mutlaka

I don't know who I am- kim olduğumu bilmiyorum. (gibi)

tek başına "who i am" diye bişey yok dendiği gibi. kendini tanıtmak için "let me tell you who i am" diye bilebilirsin mesela. burada who am i diyemezsin çünkü soru cümlesi değil.

- Who are you?

- Who I am is not your concern.

şöyle bir çeviri mümkün olabilir:

who am I? kimim ben?
who I am (devam ediyor veya başı var) kim olduğum(u)

who am i? kimim?
who i am kim oldugum

i am the one who knocks

evet dogrusun. ilki soru cumlesi, ikincisi kesinlikle soru cumlesi degil.
ama su kafani karistirmasin, soru cumlesi icinde geciyor sadece: Do you know who I am?

ilki kimim ben, soru cümlesi.

ikincisi de şöyle kullanılabilir: "i dont know who i am" kim olduğumu bilmiyorum.

vekalet ücreti saçmalık değildir. olay hukuk bürosuna intikal ettiyse ödemek zorunda.

Teblig tarihinden itibaren 7 gun icinde ilamin ciktigi icra dairesine basvurarak itiraz hakkinizi kullanin

tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde itiraz hakkınız var olmasına var da eğer böyle bir borcunuz gerçekte yoksa var. gerçekten böyle bir borç biriktirdiyseniz işleyen süreç sonunda itiraz etmeniz halinde daha da fazla ödemek durumunda kalırsınız.

Sikayet et bence, apartmanin icinde dugun mu olur? Gerci bir sey yaparlar mi bilmiyorum da, umarim ise yarar.

komşuların düğün yapıyorken sen evinde oturuyorsan, büyük ihtimalle yaşadığın yere ait değilsin. bu mutlu günlerine ortak olamamışsın. sonuçta apartman dediğine göre şehir hayatı. şikayet et şehirde yaşamayı öğrensinler.

şikayet +1.

Ya ne hosgorusu deli misin aaa. Hemen sikayet et. Bu seferlik diye diye tepemize cikiyo bu tipler. Gece yarisina kadar susmazlar bir de.

abi düğün ya bildiğin sünnet düğününün kına gecesi. istanbul'un göbeğinde oturuyoruz bir de.

polisi arıyorum bi dk

edit: 155'i aradım hemen geliyoruz dediler. ulan aradıktan sonra müziği kapatacakları tuttu, mola vermişlerdir umarım.

Istanbul'da polis genelde ilgilenmiyor diye biliyorum. Hangi ilce o? M.koy'de polis belki gideriz diyorlar. Buralarda gurultu sikayetleri basit vakalar.

tırt bir dergidir. editöryal hatalarının yanı sıra bilgi hatalarından da geçilmiyor.

zira: www.kalemkahveklavye.com

paranıza yazık. bunun yerine notos alın, kitap-lık alın, can yayınları yeni bir edebiyat dergisi çıkaracakmış, onu alın, varlık alın bunu almayın.

Barış manço çizimi çok başarılıydı fakat.
41.media.tumblr.com

güldüm valla

ahahhah. "özgürsün lan git uç işte ne bekliyon" bakışı <3

daha çok kaçmakta olan barış güvercinini yakalamaktaymış gibi görünüyor. "nıahahah" diye...

ikinci ve üçüncüsü süper. tayyip'i tanımasam sevimli bulurdum. ilki şunu hatırlattı,

galeri12.uludagsozluk.com

daha önce izlemediysen sıcak saatleri izleyebilirsin :)

konusu edebi, felsefi, sanatsal değil. ama öyle bir dizi ki izlerken bir edebiyat eseri okuyor gibi oluyorsunuz. en azından ben öyle oluyordum. hayata dair derinliği olan bir dizi. (bkz: six feet under) bunun dışında konu olarak da dediğiniz türden dizileri ben de arıyorum.

twin peaks'e de bakabilirsin.

Hannibal, biraz da penny dreadful.

(bkz: hannibal)

Hannibal +1

Tabi son sezon düşüşe geçti ve iptal edildi dizi ama önceki sezonlar gayet iyi.

Six Feet Under derinliğinin biraz benzeri In Treatment'ta bulunabilir. Özellikle ilk 2 sezonu çok beğenirim. @microfiction da izler belki.

hamam da ölen padişah vardı bitane (: bi bak derim

ertuğrul fırkateyni ile ilgili yazabilirsin. Önem derecesi göreceli biraz.

Lagari hasan çelebi, ilk kademeli fuze ile ucan adamdir. Hezarfen kadar bilinmez.

tr.wikipedia.org

Çok enteresan bir hayatı var. Türk Halk Müziği'nin atalarındandır. Tehcir ile birlikte tutuklanıyor ve bu sırada binlerce eseri yok ediliyor. Halide Edip ve bazı aydınlar araya girince serbest bırakılıyor. Döndüğünde ise hiçbir eserini bulamayınca deliriyor. Ondan sonra da ölene kadar yani 20 yıl boyunca hiç eser vermiyor, hastanede yaşıyor.

yakın tarih (:

(bkz: ali dibo)

bunu reşat ekrem koçu'ya sorsana delikanlı.

resatekremkocu.blogspot.com.tr (linkteki istanbul ansiklopedisi'ne bakın)

Çorum'da birkaç tane, Osmanlı zamanında getirilmiş siyahilerin bulunduğu Afro-Türk köy var, o yüzden olabilir.

antepli de var: www.youtube.com

Özel bir nedeni yok. Genelde çorumlularla ilgili hep dalga geçilir (espiri). Senin yaptığını çorumlu yapmaz vs. gibi. Siyahi arkadaşlarında söylemleri komik geldiği için öyle diyorlar.(kendin demişssin tatlı diye) Çorumlular, aslında iç anadolu insanı biraz esmer oluyor ya da geneli inşaat işinde olduğu için (amele) esmer oluyorlar. Bu şekilde benzer bir kıyaslama oluyordur. Ha komik mi bence değil.

Bir de bi video vardi, siyahi arkadaslarin yasadigi bi ulkede biriyle bi roportaj yapiyorlardi. Turkiyede en cok hangi sehri gormek istiyorsun diyorlardi. Adamda corum diyordu.

Baska bi sehir de olabilir ama boyl geldi aklima

çroumda zenci köyü var ondan

sanirim unlu sovmen ve halk kahramani mehmet ali erbil baslatti o geyigi.

@halanne hatırladım çarkıfelekte bi espiri vardı öyle :D
@arockm :) hmmmm

Kaleci Shorunmu ile ilgisi olabilir mi ki? :D

desiderius erasmus ? ama o hollanda'da doğmuştu.

İbn battuta mı?

ne spinozası abi ben de bu kadar tribe giren adamları anlayamıyorum. seçim meselesi her şey sen kant'ın diyalektiğini tamamen kavrasan da, bütün felsefeyi idrak etsen de yaşayacağınız hayat aynı hayat. hatta onların ki sokrates'in happy pig'i olduğu için senden bile mutlu olacaklar belki de. insanları nasıl mutluysa o haliyle bırakmalı.

görüldüğü gibi bu kadar şeyi okuyan sen onların aksine daha mutsuzsun.

Milleti sık boğaz etme yalnız kalırsın sonra ortak paydada hoşunuza giden şeyler varsa muhabbetiniz devam eder. Mutlularsa problem yok sen de mutluysan problem yok. Kimseye zarar vermeden herkes istediği gibi yaşasın boşver.

yeni arkadaşlar edinin chandler. bunlar da bir köşede dursun ama iki çift laf edebileceğiniz, kitap okuyan, dünyadan haberdar arkadaşlarınız da olsun. bunlarla böyle bir ömür geçmez. tam tersine kendinizi de köreltmiş, kapasitenizi aşağı çekmiş olursunuz.

sana uygun değiller, farklı ortamlara girip farklı insanlarla muhattap olmalısın.

çok fazla düşünme kafayı yersin.

eski arkadaşlarla hayatlar ayrılınca ister istemez bir kırılma yaşanıyor. herkesin birikimini yaşadıkları, deneyimleri belirliyor sonuçta.

senin için çok önemli olan bir şey onlara hiçbir şey ifade etmeyebilir. ayrıca açıkça ilgi göstermeyen bir insana zorla spinoza okutmaya çalışmak da gereksiz bir hareket. bazı arkadaşlarınla geyik yaparsın, bazısıyla film kitap tartışırsın, ötekiyle gezersin, berikiyle içersin, vs.

insanları olduğu gibi kabul etmek gerekir bazen. onlarla geçirdiğin zaman sana iyi geliyorsa görüşmeye devam et. rahatsızsan görüşmek zorunda değilsin. ama onları değiştirmeye, kendine benzetmeye çalışman da anlamsız.

sorgulama acı verici bir eylemdir, o güne kadar bildiğini sandığın şeyleri bilmediğini, hakikat diye inandığın şeylerin saçmalıktan ibaret olduğunu kabullenmek insan psikolojisinin kolay kolay kaldırabileceği bir şey değildir. Ayrıca doğduğun andan itibaren devlet seni güdülüyor, ailen seni güdülüyor, çevren-arkadaşların seni güdülüyor. Dolayısıyla sorgulamak, daha doğruyu daha mantıklıyı aramak, hayatını birlikte ya da kontrolü altında geçirdiğin tüm bu çevreye kafa tutmak anlamına da geliyor.

dünya inandığı şeyin ne kadar zırvalık olduğunun farkında olan dindarlar, düşüncelerinin ne kadar aşağılık ve vicdan yaralayıcı olduğunu bilen ırkçılarla dolu. ama inandığı/düşündüğü şey kendisini tam olarak tatmin etmese bile sorgulamaya yanaşmıyor, çünkü yukarıda söylediğim sebeplerden bu inancı/düşünceyi terk etmekten korkuyor. o yüzden ne zaman mantıklı bir şeyler düşünse şeytan vesvesesi, vatan hainlerinin kafa karıştırması, küresel güçlerin telekinezisi gibi avuntulara sarılıp bilişsel çelişkisini bastırıyor.

cehalet mutluluktur doğru. sonsuza kadar 14 yaşında huri yiyecem diye kendini patlatan adamlar emin ol çok mutlu ölüyor. ama cehaletin kimseye zarar vermediğini söylemek mümkün değil. arkadaşların masumca iç huzuru ve mutluluğu koruma yolu olduğunu iddia ettikleri cehalet aslında hem kişinin kendisine, hem yaşadığı topluma hem de tarihsel birikime ihanettir.

ben bu durumu biraz şuna benzetiyorum; arabaların motorlarında "sağırlaşma" denen bir hadise meydana gelebiliyor. özellikle yeni araçlarda, fazlasıyla sakin, düşük hız/yüksek vites/düşük devirli kullanımlarda ortaya çıkan kurum yüzünden motorun performansı düşüyor. söz gelimi 200'e çıkabilecek araç, 150'yi geçemiyor. ancak kalıcı bir problem değil. bu durumdaki bir araç biraz normalin üstünde yüklenerek kullanıldığında, motor açılıyor, üretmesi gereken gücü üretebiliyor. bir nevi silkinme yani.

bu da aynı. aslında biyolojik olarak insanlar arasında dağlar kadar fark yok ama belki zamanında fazla atıl durduklarından, belki benzer başka bir sebepten dolayı insanlar ortalama performansa ulaşamıyorlar. kafayı zorlayan durumlarda en basit seçeneği seçip, fazla sorgulamayıp hayatlarına devam ediyorlar.

yanlış anlaşılmasın, bu bir "onları aşağılama, kendini üstün görme" değil. sadece sesli düşünüyorum.

uzun lafın kısası; ben olsam boşverirdim. onlar öyle mutlu, sen de böyle mutlu ol.

bir arkadaşım ünlü bir markanın bayiliğini alıp işlek sayılabilecek bir yerde açtı ama çevresinde çok fazla benzeri mekan olduğu için birkaç ay anca idare edip kapatmak zorunda kaldı, ne zaman gitsem sinek avlıyordu.

günlük yapması gereken ciro 3 bin liraymış ama bu bin lirayı zor gördüğünü söylemişti.

Beyoğlu Galatasaray'da ünlü Ara Kafe var. Oradan öğrendiğim bir şey varsa cafe yerine kafe yazınca daha doğru olmanın ötesinde daha havalı oluyor.

Evet, yaklaşık iki yıl önce açtım.
Evet gerçekten zor, evet devredenler genellikle para kazanamadığı için devrediyor da o beceremediği için kazanamamış olabilir. Sen eksikleri görür tamamlarsın ve aynı yerde kat kat fazlasını kazanırsın.
Ama çok fazla bileşen var bu işte. Lokasyon elbette önemli ama yetmez. Ekip, pr, trendleri takip etmek, genel ekonomik durum...
Sıfırdan kurmak gerçekten uzun, zahmetli ve masraflı bir iş. Devir ücretleri yüksek geliyor insanlara ama aslında çoğu makul.
Bol şans sana.

hamdi koç çevirisi gayet iyiydi. zaten kitabın şiirsel, ağdalı bir dili olmadığı için çevirmesi çok zor değil ki bahsettiğimiz kişiler çeviri konusunda usta kişiler, pride and prejudice'i de yetkin ve kaliteli bir şekilde çeviremeyeceklerdiyse bıraksınlar bu işleri....
kimsenin çevirisi sizi tatmin etmiyosa orijinalinden okuyabilirsiniz zaten, dediğim gibi okuması kolay bir kitap.

bu soru hep soruluyor. iki yayınevinden de okudum, çok bir şey fark etmiyor.

can da iyi iş bankası da.

okuyabiliyorsan orijinal oku tabii.

Önyargı bitişik yazılır. Ciddi yayınevleri TDK'yı değil genellikle darbeden önceki son TDK başkanı Ömer Asım Aksoy'un başkanlığında hazırlanan Ana Yazım Kılavuzu'nu esas alırlar. YKY de alsanız İletişim de Can Yayınları da Metis de, söz konusu sözcüğü önyargı diye yazıldığını görürsünüz. Yıl 2015 olmuş 1980 sonrasında bütün yapısı bozulan ve dilbilimsel anlamda da birbiriyle çelişen ve iki yılda bir değişen ahkâmlar kesen TDK'yı hâlâ ciddiye alan mı var! Bir de ayrı yazılan bi(r)leşik sözcük diye bir şey uydurdular ki evlere şenlik. (Ayrı yazılıyorsa sözcük değildir o zaten. Ayrı yazılan bileşik sözcük olmaz.) Daha çok nitelikli kitap yayınevinden çıkma kitap okudukça siz de durumu fark edeceksiniz.

Soruya cevap: Sırf kitabın orijinal adına bağlı kaldıkları için bile İş Bankası Yayınları tercih edilebilir.

adına bağlı kaldıklarından dolayı benimde tercihim iş bankası yayınlarından yanaydı önceden ancak çevirisi ile ilgili sözlükte vs ciddi eleştiriler almış olduğundan sorma ihtiyacı hissettim.

Yayımlanmadı ama süreci biliyorum. Yazılarınızın, öykülerinizin hangi dergiye/gazeteye uygun olduğunu düşünüyorsanız o dergiye/gazeteye yollamak üzere bir dosya hazırlayıp editörlere gönderiyorsunuz.

Sırf yayımlatmak için yayımlatmamalı, o yüzden önemli uygunluk.

Öykü yazmaya yeni başladım, bir gün yayımlatmayı istiyorum. Lisedeyken okulumuzun dergisinde bir şiirim yayımlandı, o kadar. Zaten liseden sonra yazmayı bırakmıştım, tekrar yazmaya yeni başladım ama artık şiir yazacak romantiklikte olmadığım için öykü yazıyorum.

Arkadaşlar, öykümü, yazımı nasıl yayımlatırım, diye sormadım. Öykünüz, yazınız hiç yayımlandı mı, deneyimlerinizi anlatır mısınız, diye sormuştum. :)

kayıprıhtım sadece internet üzerinden yayımlanıyor, değil mi? basılı hali var mı yoksa?

merhaba, bunu birkaç gün önce ekşi'ye yazmaya çalıştım. biraz geç oldu ama umarım yardımcı olabilmişimdir:
eksisozluk.com

Ben doğrudan bir dergiye yazı göndermedim. Katıldığım yarışmalar sonrası yarışmayı düzenleyen kurumun yayimladığı kitapta ya da dergide yayımlanmıştı.
Dergiye yazı göndermek konusunda bir yazar arkadaşım her yerde olduğu gibi burada da niteliğin değil torpilin ve ismin önemli olduğunu epey deneyimlemiş.

oradaki "tutunamamak" sosyal ya da ekonomik statüye bağlı bir şey değil, ruhsal bir durum. yani paraya/eşe/işe bağlı günlük sorunlardan kaynaklanmıyor. bir nevi weltschmerz, dünya ağrısı.

tutunamamış olmak, öyle bir şey değil ki.

(bkz: kardeş sen çok yanlış gelmişsin)

Ya daha adamın kitaplarını okumamışsınız, bu abiyi çok severim, reyizlerimden biridir falan diyorsunuz! Kitabını okumadığınız adamı nasıl seviyorsunuz? Siz sadece 'Tutunamayanlar' adını çok afili bulmuşsunuz hepsi bu. Ona göre kafanızda bir şeyler uydurup Oğuz Atay'a da buna göre bir don biçmişsiniz, şimdi bize niye böyle diye soruyorsunuz.

Git uzaklaş buradan yabancı! Yoksa korkarım sana bir ziyanım dokunur!

okumadan yorum yapmaman gerektiği gibi sevmen de ilginç geldi bi yandan. yani itü'de doçent oluşunu mu sevdin mesela. bilmem.

microfiction +1

bi' de ne alaka yani, 5 senede 7 kitap yazan adamın derdinin işinde başarılı olup aile kurmak olduğunu mu düşünüyorsun? güzel bir aile kurup iyi bir iş sahibi olmak falan çoğu insanı tatmin edecek bir şeydir, güzeldir de bunu kimse reddedemez ama oğuz atay zaten bunu "tutunmak" için yeterli bulmadığından ötürü oğuz atay.

tutunan olsaydı dalgasına bakardı niye 7 tane kitap yazsın adam. ben hem tutunamıyorum hem yazamıyorum amk beni düşün sen, boşver oğuz atay'ı.

Eserlerini okumadan nasıl çok sevdiğinizi algılayamadım. Fakat Yıldız Ecevit'in hazırladığı biyografiyi okuyun diyeyim yine de. "Ben Buradayım".

arkadaşlar zaten olayı izah etmiş ama ben bir daha vurgulayayım: kitaplarını (en azından tutunamayanları) okumadan ahkam kesmeyin. hatta tutunamayanları okumak yetmez, zira herkes okuyup "oğuz atay çok reyizz ya" diyor fakat olayı anlamıyor; gidin tutunamayanlar üzerine de okuyun; niye mizah olduğunu, eleştirdiği kurumları, yerdiği kişi ve kavramları görün. ondan sonra anlarsın zaten neyin tutunan-tutunamayan olduğunu.

Okumadan fikir sahibi olmak. Turkiyede gayet normal :)

@der meister noktayı koymuş.cevabımı aldım.

"yada bu benim sorum şuna mı benziyor:kaybedenler kulübü;yaaa abi bu adamların nesi kaybeden yiyip,içip,çatur çutur bütün hatunları götürüyorlar işte."

Vallahi bu ornegi vermeye gelmistim ama sen zaten farkina varmissin.

oğuz atay güzel sanatlara meraklıydı, babası izin vermedi onun yüzünden mühendis oldu.

mühendislik yapmak istemedi, akademisyen oldu.

7 kitap yazdı (biri yarım kaldı) ama bu tutunmuş olmayı işaret eden bir olay değil. pessoa bir dönem portekiz edebiyatının tamamını oluşturdu tek başına, farklı isimlerde bir sürü şey yazdı belki hala bilinmeyen mahlasları var, o adam da huzursuzun önde gideni.

okumuş ve muhteşem şeyler yazmış olmasının sebebi çok zeki ve yetenekli olması. yazdığını yazmasının sebebi de dünya ağrısı littlejack'in dediği gibi.

ya bayılıyorum bu zihniyete. hayat size güzel.

nedir? hiç bir şeydir.

ne değildir? belki de bir şeydir.

kim bilir.

kitapları okusun işte? türkçelerini

Hiç bulaştırmayin bence

@shotgunwoman kitapları okusun işte ama zibilyon tane yorumu var o kitapların. bunun en yorumsuz hali budur işte diyebileceğimiz bir şeyden bahsediyorum.

kitaplari okusan bisey anlasilmiyor ozellikle kuran'dan.

aslinda ne demek istedigini anlatsin dedigin zaman da isin icine yorum ve onyargi giriyor, kendi inancina gore yorumluyor yazarlar. farkli bakis acilarini okuyup kendi fikrini olusturmak en mantiklisi.

kuran icin
ihsan eliacik'in modern bi bakis acisi var, ne yazdigina bakmayin aslinda bunu demek istiyor, ozu budur seklinde anlatiyor.

(bkz: mircea eliade)
(bkz: dinler tarihine giriş)
(bkz: dinsel inançlar ve düşünceler tarihi)

www.idefix.com
www.idefix.com
www.idefix.com
www.idefix.com

anan baban neye inanıyorsa otomatik olarak sende o dinle doğuyorsun al sana din.

bugub arkadasim bir video onerdi, dinler tarihi hakkinda 3-4 saat imis. ben de henuz izlemedim ama bayaa bilgilendirici dedi. kursat demirci dinler tarihi yazinca cikiyor.

kuran'ın en saf hali mevcut halidir zaten. varsa daha eskisi gösterin biz de okuyalım arkadaşlar.

gerçekten orijinal dilinde okumak gibi değil hatta alakası yok ama suat yıldırım'ın tefsirini tavsiye ederim.

zibilyon tane yorumu falan yok, her şey gayet net. tercümelerini okuduğun zaman hristiyanlık, islam ve museviliği öğrenirsin. budizm, şintoizm, taoizm vs vs var gerçi daha.

kaynak sorun değil de çok daha spesifikleştirmek gerek konuyu. hangi alanda, hangi mahkeme, hangi koruma mekanizması gibi.

www.hukukmarket.com
www.legalkitabevi.com

İnternetten ulaşabileceğimi yanlış anladınız sanırım. İnternetten çalışmam lazım. Yurtdışındayım ve herhangi bir türkçe kaynak bulma şansım yok burada.

Dersin adı avr insan hakları koruma hukuku. Tüm ders :( Her şeyi. Benim ebooka falan ihtiyacım var galiba...

tamam dersin adı bu da aradığın içerik neyle alakalı? aihm'nin yapısı mı, başvuru yolları mı, case law mu, ya da ne bileyim örneğin ayrımcılık yasağı özelinde bir ders mi işliyor hoca ona göre önereceğim. kaynak da oldukça bol bu konuda iki dilde de.

zannetmiyorum...ama değmez

ne gerek var ki?
kimse okuduğun liseyi sallamaz. eğer benim karşıma bir aday bu şekilde bir oyunlar gelse ve haspelkader bunu anlasam çizerim üstünü.

boşver, nereyi istiyorsan yaz.

not: illa yazacam diyorsan ve bir şekilde anlaşılırsa, "taslak bir cv kullandım, oradan kalmış" dersin.

çok gereksiz. nereden mezun olduysan onu yaz, kimsenin umrunda olmaz okuduğun lise. anlaşılırsa kötü bir intiba bırakır.

Cvde yalan beyanda bulunmak hoş değil ne zaman ne şekilde anlaşılacağı belli olmaz ve bu şekilde olduğu anlaşılırsa işe alınsan bile sözleşmeyi tek taraflı fesh hakları var kötü referans ve bıraktığın kötü intiba bütün kariyerini etkileyebilir Zaten etkileyecek bir şey değilse değmez

Gereksiz yalan. Zira görüşmeye gittiğiniz kişi o sizin salladığınız liseden mezunsa ancak öyle muhabbeti açılır. O zaman da çılgın sıçarsınız.

Liseyi kimse önemsemiyor. Çok köklü liselerden mezun olunsa bile, ancak İK'cı oradan mezunsa veya bir tanıdığı varsa ilgisini çekiyor. Tabii bu durumda da yalan beyan bir felaket olur.

yazma niye uğraşıyorsun? eksik bilgi vermek ayrı yalan bilgi vermek apayrı bir şey. bugün cvsinde bunu yazan yarın şirkette napar der siktirederdim anında ben olsam.

1- bunu yıldızlı harflerle bir kâğıda yazıp duvarınıza asın: özgeçmişinizde yalan bilgi olmasın. (!!!! bol ünlemli)
2- lisenizi yazmak zorunda değilsiniz.

mercedes e başvurmuyorsan önemi yok, oranın ik müdüründe kabaş erkek lisesi fantezisi var

mercedes'e basvursan bile bir onemi yok. liseyi hem yazma (yazmak zorunda degilsin demiyorum, lisenin isi yok cv'de), yazarsan bile yalan soyleme. ki onemi yok dedigim gibi.

eğer istanbul dışındaysan yapma.

Hızlı okuma teknikleriyle ilgisi yok. Bir konuyu farklı kaynaklardan karşılaştırarak okumak. Mesela Türk-Yunan Savaşını bir Yunan kaynaklarından bir de Türk kaynaklarından okumak.

yunus emre enstitüsünü araştırabilirsin.

Hangi dil olursa olsun mantıklı olan o dilde öğretmek. Yabancı hocası olan liselerde de dil derslerinde hiç Türkçe konuşulmaz, direkt İngilizce-Almanca-Fransızca konuşur hoca. Bence bu sebepten elemeyin.

Haklısınız ama kız hiç türkçe bilmiyor. Bir şeyler bilse bu durumu anlarım da, hiç ama hiç bilmeyen birine öğretmek zor olsa gerek. O konuda çekincelerimiz var.

Hocalar buna göre özellikle eğitim görüyorlar. Emin olun Türkçeyi Türkçe öğretmeleri sıkıntı olmaz.

bizim ofise gelen expat ve eşi tömer e gittiler ve gayet de memnun kaldılar.
sonra eşinin hamileliği ilerlediği için kursu bıraktılar ama öğrenmede bir sorun yaşamadılar.

fransız kültür'de de sadece fransızca konuşarak dili öğretiyorlar. bu dil öğretiminde kullanılan yöntemlerdendir. tömer iyidir.

okuryazar.tv

www.edebiyathaber.net

www.sabitfikir.com

şu an türkiye de tek bir meslek var ki tüm mezunları devlet tarafından istihdam ediliyor, tabi ki TIP.
bir de asker ve polis okulları var elbet,
bir de pilotluk bölümleri açıldı özel okullarda onlar da darphanedir..

Tıp. Nokta.

Dis hekimligi

bölüm veya üniversite iş buldurmaz, öğrenci bulur.

tescillimarka+1

Yukardakilere ilave: Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon

arkadaşım kafalara gel.Napıcan eniyisi oysa onumu okuyucaksın? Git neyi seviyorsan onu yap eğer zaten iyi yaparsan başarılı olursun. (aptal olmadığın sürece)

Tezer Özlü - Yaşamın Ucuna Yolculuk

(bkz: before sunrise) (viyana)

Büyük Budapeşte Oteli gerçekten var mı acaba? Yoktur herhalde ama en azından çekim yeri Budapeşte'de olabilir. Aslında cok mantıksız geldi niye orada çekim yapsın adam? Ama belki böyle ünlü, güzel bi filmin Budapeşte'de bi izi vardır. Hiç yararı olmasa da güzel filmdi izlemediysen belki güzel olur. :) bi de şu adam gitmişse bu yerlere onun videoları işine yarayabilir---- Burak Akkul. Boş gezmiyor gerçekten biliyor gezdiği yeri.

gayet net hatırlıyorum bunu. yabancı bir yapımdı. hatta kurbağa prens masalının olduğu bölümde kurbağa prensi robin williams oynamıştı. nerede bulunur bilmiyorum. youtube dedektifliğine girişmek gerek.

edit: ingilizcesi bulunabiliyor. ânında şunu buldum mesela: www.youtube.com

edit 2: youtube'da faerie tale theatre diye aratınca bütün bölümleri çıkıyor ingilizce olarak.

evet gerçekten buydu :) trt'deki program ismi neydi acaba? türkçe dublajlı bulmak mümkün olsa keşke yine.

bu arada: eksisozluk.com

sizin vesilenizle ben de yeniden buldum bunları. :)

yabancı
gökdelen
dava

(bkz: edebiyat hukuk ve sair tuhaflıklar)
(bkz: hukuk ya da kukla tiyatrosu)

ayrıca şurada sıralanan kitaplar:
eksisozluk.com

Mevcut düzenlemeler ve uygulama bu yönde. Ancak Fatma Hanım geçinemiyorsa eğer, kızı kendisine bakmakla yükümlü olduğu için ona karşı böylesi bir dava açabilir. Yani açılacak dava SGK'dan yatan maaşın bölünmesi sebebiyle değil, kızının annesine bakım yükümlülüğünü yerine getirmemesi sebebiyle kıza yöneltilebilir.

soyle oluyor.
1. 80 yaşındaki Ayşe teyze eşinden kalan tüm maaşı alıyor.
2. Dul kalan Fatma hanım dul maaşı alıyor. Ama bu yanı zamanda yetim maaşı almasına engel bir durum teşkil etmiyor. O yüzden başvurduğunda yetim aylığı da babasından hakkı olan kadari ile Fatma hanıma bağlanıyor.
3. Olaya miktarlar üzerinden bakarsanız tuhaf ama netice eş-çocuk aile bağları nedeni ile belli bir miras payı var. Netice ilk gün Ayşe teyze o maaş bağlanığında da için Fatma hanımın payı vardı.

@microfiction, peki böyle davalarda nafaka gibi somut bir miktar para bağlanabiliyor mu anneye?

@geldiler Evet. Zaten böylesi bir durumda mahkemeden talep edilecek şey yardım nafakasıdır. Nafaka ödenmesi yalnızca boşanan eşler arasında değil, altsoy ve üstsoyda için de söz konusu olabilir.

teşekkürler.

ben bilkent hukuk 2013 girişliyim valla memnunum ben, akademisyenlerimiz falan iyi. bilkentte burslular krallar gibi yaşıyor valla, burssuzlar olarak kıskanıyoruz :d şimdi mobildeyim, gece daha spesifik sorularını yanıtlayabilirim.

Gsu mezunuyum. Su an pariste burda master yapan hukuk mezunu arkadaslarimin yanindayim. Egitim acisindan muhtesem seyler bekleme ama cevre ve ufuk acma, on acma, master doktora acisindan sahane bir yerdir. Ingilizcen iyiyse kos gel. Amerika ingiltere yaninda fransq belcika isvicreye de acilirsin. Iyi fransizca da ogrenirsen dogu bati arasinda kopru olursun. Bir suru arkadasim var hukukta hepsi de kral adamlar. Pisman olmazsin.

Amaaa yok ben yasaydi falan ugrasamam cok bayik dersen de haklisin. Ilgi alanin neyse ona git sonra pisman olma. Hukuk okuyup sonra sikilma. Siralamati siktiret onemli olan senin gonlunde ne oldugu. Gonlundekinin en iyisine gitme sansin da vqr gibi zaten. Kolay gelsin.

Bi de gs hukuk icin siralaman biraz dusuk.

@pamplona

Bilkent gerçekten çok cazip ya. Hani nasıl söyleyeyim, klişe olacak ama Ankara yerine İstanbul'da olsaydı tereddütsüz bir şekilde Koç'a tercih ederdim. :D Gece daha detaylı konuşuruz hocam.

@mistreated

GS Hukuk zaten sınırda gibi, yani %50-%50 diyeyim ben. Bu sene sıralamalar tekrar yükselirse zaten o iş yaş... :D Fakat belki son sıradan da olsa girebilirim diye düşünüyorum ben. Tutmazsa da ziyanı yok artık.:) Hukuk konusunda oldukça kararlıyım, dediğim gibi esas idealim bu saydığım bu üniversitelerde iyi bir hukuk eğitimi almak fakat sene içinde hem "olm bu iş olmayacak galiba" hezeyanlarına kapılmam hem de Boğaziçi'nin cazibesi ve işletme'nin hukuka kıyasla daha kebap bi bölüm olması sebebiyle Boğaziçi hevesim zirve yapmıştı. Fakat şu an tekrardan Hukuk konusunda kararlıyım. Teşekkürler yorum için:)

gs'yi ele bence. en iyi devlet üniversitelerinden ama gerek okurken gerekse sonrası için koç ve bilkent'in imkanları ile kıyaslanamaz.Ben zamanında asla özel üni yazmam kafasıyla hareket etmiştim şimdi bunun pişmanlığını yaşıyorum.Koç'u bilkent 'i geçtim en dandik özeller bile köklü devlet ünilerinden daha iyi imkanlar sağlıyor iş,staj ve yüksek lisans bakımından

Lisansı Bilkent Hukuktan bildiğim birisi şu anda Bilgi Hukukta doktora yapıyor. Bilgi'nin açık ara Bilkent'ten daha iyi olduğunu ve anlayışın da çok farklı olduğunu söylüyordu. Bilgi'nin hukuk bölümü de burslu olarak yazılabilir bence. Değişik seçmeli dersleri, hukuk kliniği olması artı puan. Marmara Hukukta da hocalık yapmış tanıdık bir avukatın yanında bu hukuk kliniğine katılmış çocuklar vardı, canavar gibiydiler. Koç, GS olabilir. İkisinin de farklı avantajları vardır. Fransızca öğrenmeye bu kadar niyetliyseniz GS sizin için büyük avantaj sağlayacaktır.

@roe

Ben de özellikle imkanlar açısından olumsuz bakıyorum GS'ye. Okurken kesinlikle aileme yük olmak istemiyorum ve sefillik de çekmeye pek niyetim yok. Fakat yine de ilk sıraya GS yazacağım gibi geliyor bana, hâlâ emin olamadım.

@microfiction

Hocam ben pek Bilgi'ye ısınamadım ya. Ortam olarak pek istediğim gibi değil diye düşünüyorum. Tabii sıralamam farklı olsaydı daha farklı bakabilirdim belki de. :D

burslu okuyunca neden sefillik çekeceksin ki ? ortam tikkydir millet çok para harcar diyorsan o her yerde var. zaten o sıralamayla burs alırsın 1-2 yerden, parasız kalmazsın yani.

ben de bilgi diyorum dostum. ama burs olanaklarını iyi araştır. önceliğin burslar olsun. gs'yi düşünmezdim ben olsam.

@roe

Yok hocam benim sefillikten kastım yurt olayı aslında. Galatasaray'ın kendi yurtlarının olmaması benim için büyük dezavantaj. Yani burs falan gelecek ama ben kiraya para bayılmak istemiyorum hele ki okulun yerini düşünürsek.Çok uzakta falan ucuz ev tutsam ayrı sıkıntı, ancak ortak eve girmek lazım ama yine de belli bir dönem yurt bulmaya ıhtiyacim var. Bu açıdan Koç ve Bilkent daha ağır basıyor. Tabi GS'yi kazandıktan sonra her şeyin çaresi bi şekilde bulunur diye düşünüyorum :)

@laptu

Hocam peki Bilgi'nin avantajları vs. nedir diğerlerine göre? Burs olanakları da pek geniş değil diye biliyorum ben Koç ve Bilkent'e kıyasla. Ama arastiracagim bu okulu da detaylıca.

Gs egitim vakfi burslari var. Kazanirsan basvurursun baktin cikar. Bir suru vakiflar dernekler var. Ilk 100 ile kirani karsilarsin azcik harclik kalir. Gerisini bi sekilde denklestirmen lazim. Besiktas ortakoyde bi odaya en az 700 verirsin her sey dahil. Uskudar 550 600 civari. Ona gore kendini ayarla.

sadece başlığı okudum. gsü mezunuyum. fransızca hazırlık artık 1 sene o yönden şanslısın. hazırlık okuduktan sonra da siyaset bilimi yada uluslararası ilişkiler bölümlerindeki gibi derslerin hepsi fransızca değil hukuk bölümünde. o konuda içini rahatlatabilirim.yani eğer kendi çabanla sıcak tutmazsan 4. sınıftaki fransızcan 1. sınıftakinden kötü olacaktır. yalnız hocalar sağlamdır ve zorlar galatasarayda. çok ciddi networkün ve referansın olur ister yurtdışı ister yurt içi akademi ve önemli hukuk büroları için.
Fakat sıralaman galatasaray ı tutmazsa koç u tercih etmeni öneririm eğer ille de hukuk diyorsan. boğaziçi işletme gibi bişey gördüm duyuruda yani zaten hukuk aşkıyla yanmıyorsan bence galatasaray ı hiç düşünme. git boğaziçine rahat rahat oku. sosyalleş. rahat rahat işe gir. haa ben ille de sabahlamak istiyorum üniversite okurken diyosan hukuk oku tabi gsü de.

şunu da ekliyim : gsü hukuk olmazsa koç a yüzde 50 ile bile girsen bursunu okurken yükseltebilirsin. koç un vereceği imkanlar diğer özel okullardan ve tabiki galatasaray dan çok daha iyi.

@mistreated

Bir şekilde arastiracagim artık bunları :) Oradan burs koparabilirsem ev konusunda rahat edebilirim . Bir süreliğine özel yurtta kalıp sonra bir iki ortak bulup kiraya da girebiliriz, net bir öngörüde bulunamıyorum şu an. Tabi bütün bunların olabilmesi için evvela okulu kazanmak lazım:)

@gis

hocam peki bir sene içinde gerçekten sağlam çalışarak, bol bol pratik vs yaparak fransızcami ne aşamaya kadar gelistirebilirim gs'de? ya da gs'de hazırlığı geçebilmek için öğrenciden beklenen fransızca yetkinligi hangi seviyededir? dediğim gibi sifirim fransızca konusunda. Fakat hevesliyim. Tabii dediğin durum da doğru, canlı tutmak da gerekecek dili. Bir de bu bahsedilen zorunlu ingilizce ve hatta üçüncü bir yabancı dil eğitimi nasıl oluyor gs'de? Bunlar da hazırlıkta mi veriliyor yoksa lisans eğitimi boyunca mi öğretiliyor? Bu konuda da bilgilendirebilirsen çok çok sevinirim :)

Hukuk benim başından beri idealim. Tabi bu okullarda okuduğum müddetçe. Dolayısıyla buraları kazanacak puanı yapmasaydım İÜ ya da AÜ hukuk ile uğraşmak yerine boğaziçi işletme yazmaya yönelirdim. Hem sıkıntı çekmezdim hem de en nihayetinde boğaziçi etiketini alırdım. Yoksa işletmeye özel bi ilgim olduğundan değil :) Fakat şu şartlarda elbette gerçek idealim bu bahsettiğim hukuk fakülteleri.

şimdi öncelikle merak etme ben de tek kelime bilmiyordum girerken hazırlığı geçebilmek için aşırı bi yetkinlik beklenmiyor üstelik şu an ders saatleri daha yoğun diye biliyorum. bu kesinlikle öğrenciye bağlı. ben mesela bundan 7 sene önce eylül büt.üne kalarak fransızca hazırlığı geçebilmiştim.fakat tamamen benden kaynaklanan sebeplerdendi.Tek diyebileceğim hazırlığı geçer geçmez Delf B2 al sakın sonraya bırakma.
diğer diller hazırlıkta değil lisans boyunca veriliyor. ingilizceyi geçersen hukuktakilere genellikle almanca veriliyor ama geçemezsen zorunlu ingilizce alıyosun upper intermediate(sözde) seviyesini verene kadar. Ama şu kadarını diyim. ikinci yabancı dil dersleri yüksek not almaya yarayan krediler yani sana yetkinlik kazandırmasını bekleme okulda verildiği söylenen upper ingilizce, reelde intermediate bile değildir yani. ders saati geçsin kredi dolsun maksat bu. fransızca kadar zorlamıyorlar ikinci dil için.
gsü tutmazsa da çok üzülme aldığın başarı burslarıyla fransızca dersi alır öğrenirsin. hayırlısı öylesidir belki.(tekrar etmeden duramadım şahsi fikrim gsü olmazsa koç hukuktur. bilgi, bahçeşehir filan düşünm... neyse çok etkilemek istemiyorum) yolun açık olsun bakalım :)
ayrıca tebrik ederim başarını da. helal!

alttaki yoruma cevap editi: rica ederim. benden sonra durum ne oldu yeniler görüyorsa yeşillendirsin fakat benim ikinci yabancı dil için tecrübem bu yöndedir.
fransızca için ise dilin yapısı itibariyle ilk öğrenecek herkes için ekstra çaba gerekir bu okulun fransızca eğitiminin kötü olmasından değil dilin ana dilimizden oldukça farklı yapıda olmasından.

@gis

çok teşekkür ederim dostum özellikle gsü'deki yabancı dil eğitimi konusunda verdiğin bilgi çok önemli. demek ki okul haricinde ekstra çabalar göstermeden, dışarıdan destek almadan ileri seviyede bir ingilizce'ye ulaşabilmek mümkün değil. (şu anda standart anadolu lisesi seviyesinde ve vasat bir ingilizce'ye sahip olduğumu düşünürsek) fransızca'da bile ekstra çabalar gerekiyor hatta.:) gsü hukuk'un internet sitesine girince oluşan "üç yabancı dili birden hatmederek mezun oluyorsunuz" algısını da kırmış oldum böylece.

Geç gelip ben de bir şeyler söyleyeyim: Öncelikle tebrikler, ne güzel derece yapmışsın. Ben de GSÜ mezunuyum, hazırlık 2 seneyken okumuştum, ondan fakülteye başladığımda Fransızca'yı da, üniversite öğrencisi olmayı da biraz sindirmiştim. Yabancı dil sevmiyorsan GSÜ'ye hiç bulaşma. İleride muhtemelen büyük avukatlık bürolarında çalışacaksın, oralarda sadece İngilizce sözleşme tercüme edebilme yetine bakacaklar. Eğer akademisyen olmak istersen ikinci dil kesinlikle gerekecek; bu da çalıştığın hukuk alanına göre Fransızca, hatta daha büyük olasılıkla Almanca olmalı. Şunu da belirteyim ki GSÜ'den iki kelime Fransızca konuşamayıp, Erasmus öğrencilerinden not dilenip sınıf geçtiği halde Sorbonne'a yüksek lisans yapmaya gideni gördü bu gözler. Tuhaf işler dönüyor.

İstanbul'daysan GSÜ'ye gelip bir bak, adeta bir lise gibidir. Geçenlerde bir konferans için Koç'a gittim, buranın içine bizim okuldan kaç tane sığar diye hesaplıyordum. Alem okulunun içine yarı olimpik yüzme havuzu yaparken final dönemlerinde GSÜ kütüphanesinden çalışmaya bile yer bulamayınca insan bir tuhaf oluyor haliyle. Ama Koç cehennemin dibindeyken GSÜ her yere yakındır. Oraya kampüs yapıyorsa tabi ki içine her türlü imkanı koyacak adam değil mi? Beşiktaş'a Taksim'e gidiyoruz 15-20 dakikada biz de, aynı hesap.

Akademik anlamda GSÜ'nün kan kaybettiği de bir gerçek. Vakıf üniversitelerine kaçan hocalar, kadrosuzluktan kaçan hocalar oldu son senelerde. Yangından sonra da doğal olarak bir bıkkınlık seziliyor akademik kanatta. Ama kalanlar da kaleyi koruyor, merak etme.

GSÜ'nün diğer iki okula göre üstün olduğu bir alan bence sınıfların küçüklüğü. Maksimum 50 kişi üniversite okuyorsun; amfide ders dinlemeyi falan tahayyül edemiyorum ben. Hele son sınıfta sınıfın yarısı Erasmus'a gidiyor, sınıfta 20-25 kişi kalıyor. Dedim ya, tam lise.

Bir de GSÜ'ye sağolsun hep derece öğrencileri geldiği için çılgın gibi bir rekabet ortamı da oluyor. Lay lay lom liseden gelen Frankofonlar bile kendini kaptırıyor. Bilemiyorum başka okullarda hukuk tarihi sınavından 85 alıp da sınıfta 90 alan olduğu için İlber Ortaylı ile kavga etmeye yeltenebilecek öğrenciler var mı.

Çok dağınık şeyler yazdım, farkındayım, ama GSÜ ile ilgili sorun olursa bana da sorabilirsin :)

@wish i could find a way to disappear

teşekkür ederim:) galatasaray ile alakalı benim de en çok kafama takılan noktalara değinmişsin. aslında gsü'yü 1. sıraya yazacağım kesinleşti gibi. 2. sırayı ise koç hukuk ile alakalı alacağım görüşler belirleyecek, acilen bir koç hukuklu bulmam lazım artık:D

Hortlatmak gibi olacak ama Bilkent Hukuk geldi arkadaşlar sonuç olarak. Vatana millete hayırlı uğurlu olsun... :)

hayırlı uğurlu olsun anarko :)

 Kardeşim merhaba Bilkent Hukuktan mezun olmuşşundur hatta işe bile girmişşindir diye düşünüyorum.Yıl olmuş 2022 ama bu sene bende sınava girecem bilkent hukuk düşünüyorum öneririmisin ya da şu an toplumun da dediği gibi aman hukuka bulaşma eski şeyi kalmadı her yer hukuk mezunu dolu iş bulamazsın mi dersin mezun olduğumuz üniversite koç bilkent galatasaray gibi yerler bile olsa hukuk okunur mu şu an bir 5 sene sonra mezun olup iş bulacağımızı düşünürsek ya da boşver hukuku boğaziçi işletme veya ekonomi mi yaz dersin hukukdan vazgeçmeye değer mi bu bölümler,şimdiden çok teşekkür ettim kardeşim

mephistonun alt katında var o tip şeyler

mephisto var, alt katı yeterince kırtasiye bence. tünel'e doğru giderken lebon pastanesinin alt tarafında da bi kırtasiye var. mis sokağın en sonunda da var şimdi hatırladım. var yani, hiç yok değil. :)

d&r var knk

eskiden tünel'de tam dediğiniz gibi şahane bir iki kırtasiye vardı. bunun dışında halen mevcut olan (bkz: panter kırtasiye) (lüks olanı demiyorum, onun yanındaki) ve bir de tabii ki (bkz: mektup kırtasiye)

www.mektupkirtasiye.com

gs'dan aşağı uzanan sokakta hemen atmlerin karşınıda, homer'in yanında var dediğin türde bi kırtasiye.

mephisto, dr, panterstore (tam hatırlamıyorum ama bir tane daha vardı)

bu arada istiklalda kırtasiye pek elzem bir şey değil. neden bir girişimci istiklalde aşırı yüksek kira bedeli ödeyip kırtasiye açsın ki? insanların toplanıp kalem aldığı bir yer değil istiklal. 10 dk mesafede bir sürü uygun fiyatlı kırtasiye var.

Istiklal derken tabii ki tum cevreyi kastettim. Kizilay gibi... kizilaydan bahsederken kocaman bir bolgeyi kastediyoruz ama her sey bulunabiliyor kirtasiyesinden tut... medikal dukkanlarina kadar... ankaranin merkezi... ihtiyacin olup olabilecek her seyi temin etmek mumkun. Istiklal ve cevresi de istanbulun merkezi sayilmiyor mu? Istiklal civarinda medikalci aramayi aklima hic getiremiyorum mesela? Sadece yeme icme ve giyim mekani gibi insan kendini cok yoklukta ve dimdizlak hissediyor orada. Pek bir sey yok acikcasi? Kirtasiyeleri orendik okis... tesekkurler herkese.

ne demek istediğinizi anladım ama istanbulda o şekilde bir merkezileşme yok. zaten olması gereken de bu


istiklalde 50 mt dükkan kirası 5000 tl. dükkan sahibi aynı malı 120 liraya satar

az aşağıda şişhanede 2000 tl. dükkan sahibi aynı malı 100 liraya satar.

e medikal malzeme, kırtasiye alacaksan, bunun merkezi olması, manzara olamsı güzel ortam olmasının bir önemi yok.

İstiklale bakacak olursan hep yeme-içme-eğlence mekanları ki bunların yeri-manzarası ortamı çok önemlidir. bunların yanı sıra yeme içme dışında, parfümeri, bankamatik, tekstil mağazaları var ki bunlara geçerken uğrarsın bakarsın alırsın. hiç kimse geçerken medikalciye uğramaz :). yani müşteri kitlesi uygun değil.

biraz korkunçlu bi fotoğraf linki ekliyorum ama şuna benziyorsa çiyan olabilir
www.artiilaclama.com

ya da çiyan diye aratırsanız başka türleri de var bunun anlattığınıza biraz daha benzeyen.

bacaklarının sayısını kesinleştirmeye bakın. sekiz bacaklıysa örümcektir, altı bacaklıysa böcek.

çiyan diyen olmuş çiyan'ın kaç tane ayağı var biliyor musun kardeş? eleman 8 ayak demiş yani bilidiğin ev örümceği bu, sana tavsiyem böcek ya da örümcek, zarar verme bir şekilde evden dışarı çıkarabilirsin ama sakın zarar verme.

@le fantome haklısınız, benim gibi korkaksa belki düzgün sayamamıştır panikten diye dedim :) ama dediğiniz gibi örümcek olma ihtimali daha yüksek tabi ki.

@nimberjack yok, o kadar fazla bacağı yoktu eminim:) öyle bir görüntüyü unutabileceğimi pek zannetmiyorum.
@microfiction bana 8 gibi geliyor ama, acaba kafamda direkt örümcek diye kategorize ettiğimden mi öyle diye hatırlıyorum emin değilim.
@le fantome de l opera, kağıt peçeteyle, sıkmadan evden dışarı attık. bacakları kısa ve kalın olduğundan dolayı, acaba örümcek değil mi diye şüphelendim de. bu büyüklükte kene filan olmaz değil mi?

aklıma geldi de, 1,5 sene önce gece yarısı bacağımda kara fatmayla uyandıktan sonra hiç bir şey eskisi gibi değil.

@nimberjack madem korkak neden bu fotoğrafı atıyorsun ürkebilir (-: beni etkilemedi hatta neresi ürkütücü anlamadım senin benim gibi bir canlı işte?

100 tl verip avukata danışın isterseniz.

efrasiyab87 +1.

konuyla alakalı değil pek ama ben kiracı yerinde olsam, 150 lira için tatava yapan adamın evinde oturmazdım. bu devirde 12 sene boyunca sorunsuz kiracı bulabilecek varsa beri gelsin.

Evet haklısınız da, ben sadece şu 3 ay olayını merak etmiştim. Yoksa iş ciddiye binip de davalar açılırsa, tabii ki kendisi avukat tutar herhalde.

@orient blue ever, kesinlikle. Zaten şu ev sahipleri, evleri 3-4 ay boş kalınca edecekleri zararı bir hesaplayabilseler, böyle 3 kuruş için insanın başını ağrıtmazlar.

Ben hepsini Can Yayınları/Nihal Yeğinobalı çevirisiyle okumuştum. Kendisinin çeviriden çok uyarlama yaptığını söyleyenler de olmuş.

timaş'ı geçin derim. sırf pride and prejudice'ı aşk ve gurur diye değil de aslına uygun olarak gurur ve önyargı diye çevirdikleri için iş bankası dikkate değer.

iş bankası. ikinci tercih can yayınları.

bende de bilge klasik'in bir baskısı var, o da nihal yeğinobalı çevirisi. can yayınları da nihal yeğinobalı fakat dili daha güncel.

iflah olmaz bir jane austen hayranı olarak iş bankası yayınlarından okuyorum, size de öylesini tavsiye ederim. sadece bu yazarla sınırlı değil, çevirileri gerçekten iyi.

bölüm ve hocasına göre değişiyor, hangi bölüm düşünüyorsunuz?

iktisat okuyorum. yatay geçiş yapacağım Uludağ Üniversitesi'nden.

Bilgi her türlü döver. Ayrıca bildiğim kadarıyla ekonomi bölümünde Bilgi'de London School of Economics'le birlikte çift diploma alma imkanı da var.