5 metreye yumurta atamıyorsan eğer büyük problem.

ahaha beklediğim akıl. deneme yapacak sayıda yumurtam yoktur belki.

sapanla da atmak o kadar kolay degil. kedinin su an ihtiyaci yemekten cok sudur.

sapanla yumurta neden atamazsin derken psimis olursa elle lastigi gererken uzaga gitmesi icin baya sikmak gerekiyor ve sapanin gucu goreceli ufak hafif 5-10gr ve ruzgar direnci dusuk objeleri atmak. yumurta gibi eliptik bir obje sacmasapan bir yorungede hareket edecektir.

su var muhtemelen. ama iyice zayıf düşmemesi için basit sekilli protein olarak yumurta geldi aklıma ama dediğin gibi olabilir. bir ihtimal boyle seylere eli yatkın birilerine denk gelirim dedim.

Bende var Küçükyalı

mesaj attım.

kaynak yapayim

kediler haslanmis yumurta yer mi? sabahlari bazen yumurta artiyor yanina bir iki tane daha haslayip sokak kedilerine verebilir miyim?

ver valla. pişmiş yumurta yiyebilirler.

itfaiye ara

ince buzdolabi posetinin icinde kuru mama atin. kedi kokusunu alip parcalar torbayi kesin. posete dugum attiktan sonra sallayarak bayagi uzaga firlatabilirsiniz. sapanim var benim ama haslanmis yumurta olmaz, ezilir atarken.

Yumurta değil de kedi maması fırlatabilirsiniz, 5 metre demek iki katlı evin çatısı demek aşağı yukarı (ki normalde 6 metredir iki kat)

Sapansız da atılır ama yerden yukarı gerçekten zor olur.

halloldu neyse, herkese teşekkürler, çok uzamış bir durumdu. itfaiye sadece bir yere sıkıştığında geliyormuş. serbestçe dolaşıyorsa, ki bizimki terasta serbest dolaşıyordu, gelmiyormuş. bilginize.

recep ivedik 5'in youtube videolarini izledim dun aksam. hani iki dakikalik kesitler yukluyorlar ya filmden, onlardan.

recep ivedik 2

serdar ortaç - mesafe albümü. özellikle "istersen" şarkısı. anlamsız ama bağıra çağıra söylemesi keyifli.

Masterchef :(

Hmm...
Online okey oynamak, tam bir vakit kaybı. Bazen yapıyorum hala.
10-11 sene öncesinde, sabahları yarı zamanlı çalıştığım ofisi açıp 9-10 gibi okula gitmeden önce İstiklal'deki bol kepçe lokantalarından birine uğrayıp ezogelin çorbamı içerken Fanatik'in yalan futbol haberlerini okumak :)

maalesef masterchef izliyorum ve merak ediyorum takip ediyorum.
beyin yıkayan programlardan hoşlanmam ama daniloyu sevip ortasından başladığım masterchef i takip ediyorum

Masterchef +1

özcan deniz derin duygular şarkısını dinlemek en sevdiğim guilty pleasure'ım

İşte benim stilim kavgalarını izlemek

Özcan deniz - derin duygular +1

leş gibi soğuk esprilere gülüyorum. başkalarına da yapıyorum. arkadaşsız kaldım bu yüzden.

Olumume turkce muzik dinliyorum bağımliyim. Sabah kahvaltida manus baba dinledim o derece :(

Demet Akalın'ın birkac sarkisini dinliyorum arada..

esra erol seyretmek

Netflix'te insanların kötü kötü pastalar falan yaptığı Nailed It diye bir program var. Onu izliyorum.

bir donem serdar ortac - ne olur gitme

son zamanlarda masterchef +1

amerikan survivorını izlemek. gerçi haftada bir 42 dakika program, ne kadar guilty pleasure sayılır bilemedim..

son zamanlarda arkadaş ortamında içtiğim 3 5 dal sigara, derken bu akşam bi coştum keyiflendim, yürüyüş yapıyordum ulan dedim bi paket sigara alayım, aldım yaktım bi tane, yürüyüşümün yarısında olmama ve çok dinlenik olmama rağmen ayaklarım beni eve resmen zor getirdi, ne gücüm ne kuvvetim kaldı.

anladım ki sigara böyle bişeymiş, pazartesi yeniden bırakıcam.

Maden suyu

Valla o dediğin durumda biranın yerini tutacak bir şey yok :(

çörçil. soda tuz limon.

espri kismi bittiyse fikir alabilir miyiz?

Ucuzundan ufak şarap.

Eskiden tekellerde minik konyaklar vardi. Olabilir mi?

ufak sarap kac'lik oluyor ki, konyak'a bakarim

geçenlerde tekelde görmüştüm adını hatırlamıyorum ama bira şişesi gibi bir şişede satılan gazlı alkollü şarabımsı bi içki vardı, bira dolaplarına bakın orada satılıyordu. kaç kalori bilmiyorum ama biradan pek farkı yoktur belki

maden suyu

jack and coke. Kutuda viski kola karışımı. Ama göbeğe olan etkisi birayla benzer olur muhtemelen.

aç bitir olabilecek kadar küçük şişeler artık yasak diye biliyorum, eskiden vardı alırdım yine iki seferde bitirirdim ama kaldırmışlar o konudan çok muzdaribim, büyük şişe alınca sarhoş olma ihtimalim küçük şişeden sarhoş olma ihtimalime göre daha fazla olduğundan alkol tüketimim bitti.

cider

pbs.twimg.com

eksisozluk.com

Bu wine cooler tarzı gazozlu şarap türü şeyler var ama kötü ya.

Aç bitir şeylerin içinde çok fazla renklendirici oluyor unutmayın. Ufak bi matarada şarabınızı taşıyıp üzerine şekersiz gazoz ya da soda ekleyebilirsiniz.

İstanblue mix olabilir. Meyvelisi vodka-redbull karışımı gibi.

zenginsozluk.com

sevmedigim bir sey icecegime sevdigimi az icerim daha iyi. kucuk kutulari var efesin.

veya buyuk bir jager alip mataraya koyup yudum yudum ondan icmek.

O şekilde bira gibisi yok. O aç bitir şaraplardan, hazır kokteyllerden uzak dur.

Matara fikri için +1. Evde sangria hazırlayabilirsin ya da tinto de verhano'ya bakabilirsin ispanyol usülü şargoz( sanırım böyle deniyor)

Cider da güzel ben türkiyede bulunabilen strongbowu pek beğenmiyorum ama deneyebilirsin.

İlk 3 cevaptan sonra espri bittiyse falan demişsiniz. Soruda alkol önerisi istediğinize dair bir şey yok ve kilo almak istemiyorsunuz diye alkolsuz, şekersiz öneri yazdık. Ne var bunda espri diye algılayacak anlayamadım.

bira yerine diyorum, birayi biraktim mecburen diyorum, elbette bunun yerine alkollu bisey ariyorum, illa herseyi yazmak mi gerek?

smirnoff ice var.

benimkini kediler kirmisti, yerine kulplu bira bardagi koydum. ama isiya dayanikli olmadigi icin zamanla ince ince catlama oluyor. simdi cam caydanlik var.plastik kapak gibiyi atmadiysaniz ayni boy cam caydanlik is goruyor. maksat plastigin ortasindaki cikinti damlama yerinin ordaki yayi ittirebilsin.

Elektrolüx servisinden yedekparça ister gibi istiyorsunuz

geçen sene bahçe marketten almıştım.

Antalyada yaşıyorsanız size kendi sürümümden verebilirim epeydir üretiyorum :) doldu taştı her yer..

Kargoyla çelik yollayabilirim istersen.

satin almadim. aile evinden kokleyip evime tasiyorum.

cosku dolu buyumus bir bitkinin uygun yerinden kopartarak buyutebilirsiniz. yoksa etrafinizda marketlere geliyor, migros'a vs. buyuk marketlerin btki bolumunden alabilirsiniz.

@denizmania herif @laluna teşekkür ederim. Yaşadığım yerdeki çiçekçilerde de görüyorum da güvenemdiğimden sorayım dedim, çiçekçilerden alayım.

Iste cicekcilerden alma. :D evde buyumuslerden verelim diyoruz, yasatmasi daha kolay diye. Saksi bitkileri ve ciceklerinin en guzelleri elden ele gecenlerden olur. Etrafinda aleo vera yetistiren varsa, bi balkonda gorursen falan bi dal iste, onu ek topragina veya.

bazen yol kenarında oluyor, onlardan bir parça alıp dikilebilir

bilen arkadaşlar, tam neresinden keseceğiz ? bir el atın, ben de balkona dikeyim :)

1.sızdıran yerini yapıştırarak tamir edebilirsiniz
2.contası kaçırıyor ve tamir edemiyorsanız, içine su doldurup, sonra da conta etrafını da yapıştırarak tamamen izole eder ve mikrodalgada ısıtabilirsiniz

ısının geçmesi için plastik kalın kaçar.
bi de kullanışlı olmaz.o kiraz çekirdeğini 150 derecede falan ısıtman gerekir.pirinci ısıtınca da pilav olur heralde olmaz o iş (:
reflü olan bebekler için kullanılıyor kiraz çekirdekli bez torbalar(bez torba olduğu için ısıyı dışarı aktrabilyor.)
damlatma metoduyla çiçek sulama da olmaz.birkaç saatte damlar biter oradaki su.

geri dönüşüm kutusuna at plastiği.sonra da gidip başka bir su torbası al.

ısı tutan başka malzeme de alüminyum folyo var.marketten alüminyum folyo alıp göbeğine sarabilirsin

durdugu yerde torbanin alt kisminda ufak bir catlak olmus. ordan sizyior su cok az az. contada sorun yok.

pirinc kuru ya, pilav olmaz. su konmuyor icine pirinc koyunca.

Hayir, kesinlile herkes boyle degil. Bilhassa erkekler boyle degil asla. Bir erkegin boyle olmasi istisna.
Instagram artik hayatin bir parcasi oldu, bu bir gercek. Ama bir erkegin bu kadar kendini kaptirmasi cok siradan degil.

böyle birinde sıkıntı vardır evet. kendini beğenilerle bozmuş. kafası gitmiş.

Takıntı haline getirmiş instagramda yapıp ettiklerini. Bana pek sağlıklı gelmiyor. Kendi kızkardeşim de böyle. Sürekli seyahat ediyor ve gittiği yerlerden 64258655 tane fotoğraf paylaşıyor. Onları ne ara çektin, ne ara kırptın, ne ara yükledin, gittiğin yeri ne ara gezdin? Caption mevzusu var bir de, fotoyu öyle - afedersiniz- s.k gibi yayınlayamazsın, altına komik, sarkastik ya da uzun, anlamlı, alıntılı bir şeyler yazman, Tonlarca hashtag ekleyip servis etmen lazım. Anlatırken bile mideme ağrılar giriyor, anksiyetem azıyor. Çok normal değil gibi.

Lisedeyken yakın bir arkadaşım vardı. Gerçi lise sonrası görmedim hiç. Neyse, gün içinde Instagram'da sürekli story - hikaye paylaşıyordu. En az 3 hikaye paylaşımı vardır. Neredeyse çocuğun günlük çizelgesini çıkarabilecek kadar hikaye vardı. En son sessiz aldım.

narsisizm kokuları geliyor

yazdıklarından bu erkek net şekilde uzak durulması gereken bir insan olarak yorumlarım. Hatta ötesinde net geri zekalı diyebilirim.

böyle birinde sıkıntı vardır, normal değil. ne zamandan beri instagram kullanmamak anormal oldu? üsttekilerin hepsine katılıyorum ayırca.

Sıkıntı değil de gey olabilir

kız olsa neyse de böyle erkek anormal

sikintili, antipatik, sig, keko

acilen ortamını değiştirmeni tavsiye ederim.

bunun 3 ay içinde olup bitmediğine ikna ederdim kendimi önce.

Ayrı dünyalarda yaşıyormuşuz diye düşünürdüm.
@nahtoderfahrung da haklı.
Bunlarla beraber eğer gerçekten 3 ayda sözlendiyse görücü usulüdür.

@megalomaniac, aynı iş yerinden

Benden ayrıldiktan sonra olan bi seyse uzulurdum tabii ki ama benleyken tanisip sevgili olup beni aldatmasi kadar yaralamazdi.

3 ayda tanisip sozlenenin haddi hesabi yok. Herkes 5 yil iliskiden sonra evlenmeye karar vermiyor. Ortalik damdan duser gibi evlenenlerle dolu.

hiç normal gelmiyor bana. ne zaman kendini toparladın, ne zaman biten iişkiden tamamen arındın da yeni birine hayatında yer açtın gibi şeyler düşünüyorum. büyük ihtimal aldatma derdim ama belli de olmaz. ani gelişmiş de olabilir.

İlişkinin yoğunluğuna, verilen emeğe göre degisir illa ki cevap ama, ucuz yirtmisim diye düşünürdüm ben.

@stavro +1800

her iliski farklidir o yuzden garip bir sey yok bence. bazisiyla 10 sene birlikte olsan da evlenmeyecegini bilirsin, bazisi aklina yatar ve beklemeye gerek duymazsin.

hamilelikten suphelenirim.

uzun süren ilişkilerin klasik sonu bu. aa benden önce o yapmış der, şaşırmazdım.

Ciya'ya gidilir tabii. Millet Japonya'dan falan geliyor Kadikoyune, orada yemek yiyor.

çiya, tatar salim, halil lahmacun

Harbi Yiyorum'un yeni yayınladığı videoyu izlemiştim, gittiği mekanlar burada;
www.youtube.com

1 - Meşhur Menemenci
2 - Asker Abinin Yeri
3 - Ekspres İnegöl Köfte
4 - Ali Muhiddin Hacı Bekir
5 - Tatar Salim
6 - Özcan Turşuları
7 - Yanyalı Fehmi Lokantası
8 - Kadı Nimet Balıkçılık
9 - Midyeci Yasin
10 - Kokoretto
11 - Müsaade Kadıköy
12 - Halil Lahmacun
13 - Sayla Mantı
14 - Haçapuri
15 - Baylan
16 - Hasanusta Kebap

fornello pizza var, normal pizzacilardan iyi crakers ile kafa kafaya.

Yanyalı Fehmi Lokantası

Yukarıdaki listeden Halil lahmacun ve yanyali Fehmi dışında hiçbirine gitmem şahsen.

Yanyali Fehmi

sanırım bu fotoğraftaki kaktüs boyanmış. orjinal hali böyle olan kaktüs hiç görmedim. yanılıyor da olabilirim. boyanmış kaktüs diye aratırsanız bir sürü görsel çıkıyor.

boyanmış evet

civcivleri boyarlar ya satmak icin, o geldi aklima :(

renkli kaktus diye aratinca cikiyor.

macbook air, sırt çantası, bluetooth kulaklık

yok benim. fiyatlar zaten çok yüksek. geçen seneki zırvalar yine dönecek.

örnek: 100 tl normak değerli ürün.
black friday günü: 150 TL ürün %50 indirimle 100 tl.

inanmayın böyle şeylere. babasının hayrına ucuz satmıyor kimse. aliexpress'tekiler 26.5 dolara 1 dolar indiriyor. zaten değerinin 2 katına satıyorlar. senden parasını alamasa bile karı erimiyor herifin.

monitör, mekanik klavye.

Belki ps4 olabilir. Aslında sistem yenileyeceğim de beklesem mi bilemedim.

Monitör

PS4 Pro kovalayacağım, bi de Miele süpürge.

xiaomi süpürge alıcam yerde fıtı fıtı gezen.

kablosuz kulakustu kulaklik
serbest gezen supurge

türkiyede o işi yapmıyorlar

lol kanka hangi semt??

çok geçmiş olsun, gerçekten hangi semt?

alajahalsksj
Şu geldi aklima direkt:
m.youtube.com
Tam 10:00'da başlıyor senin olay

Burada ben sinir oldum, kim bilir sana neler olmuştur. Keşke açsalarmış kapıyı. Çilingiri ve komşuyu dava ederdin.

bu cureti tamamen kendilerinden buluyorlar. Muhattap olma.

Ahahhaja bu ne lan :) Oha yani

efsane duyurulardan biri olacak bu. lütfen silme.
yeni komşu görünümül yaratıklarla hayatta başarılar diliyorum sana.

Bence ev anahtarının bir kopyasını onlara verin. Arada bir kullanmak isteyebilirler. Böyle çilingir çağırmak filan çok masraflı olur onlar için.

sutlu nescafe +1

Yanlış anlamadım Di mi asjsjs
Karşı daireye yeni biri taşınıyor ve sizin balkondan taşımak daha kolay olur diye sizin evde olmadığınızı düşünüp çilingir çağırıyor. Tam dayaklık bak. Dövsen polis filan çağırsa bir de polis dövmeli bence bunları.

Geçmiş olsun hocam, benzerlerini günlük hayatta çok yaşıyoruz ama bu baya abartı olmuş, direkt dava açın, buna okey derseniz daha neler yaparlar tahmin edemiyorum

Sert konuşun.Bi daha muhatap olmasınlar sizle.Gerekirse şikayetçi olun.

Geçmiş olsun, bu kadar abartı olmasa da buna benzer bir durum yaşamıştım. Üst komşu balkonda asılı olan halısını benim balkondan geçilebilen sundurmaya düşürmüş. Kapıyı çaldı, balkonundan geçip alayım diyor. Ben yarı çıplağım, evde tek değilim, balkona geçilecek oda hiç müsait değil. Ev müsait değil sonra gel dedim. Ya hemen girip alayım çıkarım geri diyor. Yok müsait değil ev dedikçe hala hemen alır çıkarım diyor. Yaklaşık bi 4-5 kez ısrar ettikten sonra kapıyı kapattım direkt. Bu arada bu, bu komşuyla ilk ve son iletişimimizdi. Bu samimiyeti nereden buldu anlamadım.
Sendeki durum bu yüzsüzlüğün çok daha ötesi tabi.

Bazı insanlar gerçekten diğer tüm insanları kendi hayatlarındaki figüranlar olarak görüyor, herkes onlar için var olmuş, ne isterlerse yapabilirler gibi geliyor sanırım. Narsisizmle bağlantılı bir hastalık olsa gerek.

Siz çok kızmışsınız ama kusura bakmayın ben çok eğlendim. Elalem deliye, siz akıllıya hasret durumu olmuş.
Hadi komşunuz manyak onu anladık ama bu arada çilingir kapıyı açarken ya bir kolluk görevlisi ya muhtar en olmadı apartman yöneticisi ile açmak zorunda

bir yasima daha girdim. sinirlarim zorlandi su an.

Ben de bir apartmanın giriş katında yaşıyorum. Dairemde apartmanın arkasına bakan bir bahçe var benim kullanımıma ait. Salondan kapı açılıyor bahçeye. Ama ben hiç kullanmıyorum, pek de güvenli değil gibi geliyor, o yüzden o kapının önünde kitaplık vs var açılmasın diye. Çıkmıyorum yani. Bir gün üst kattaki komşu gelip bir şeyler sordu, cevap verdim. Bahçenizdeki otlar da uzamış, temizlesenize, dedi. Yok temizlemiycem dedim. "E kullanılırdı ne güzel" dedi. Bütün gün işteyim zaten, geldiğimde de kullanacak durumda olmuyorum falan dedim. E biz kullanırdık, dedi. Nasıl olacak o ben yokken, dedim. Ya bir anahtar bırakırsınız işte, ne olacak yani dedi. Ben de tersleyince bayağı bozulmuştu, evimin anahtarını istedikleri zaman bahçemi kullansınlar diye kendilerine vermediğim için.
Sizinki süpermiş.

sorusuyla cevaplarıyla efsane olmaya aday bir duyuru.

Bunlarla işin iş valla. daha ilk günden hırboluğa başlamışlar hiç acıma canlarına oku derim. laftan anlamazlarsa bi gece yarısı kapılarını çal, komşu olcaz madem beş dakikalığına karını versene de adama bak bakayım napcak tövbe tövbe lskgllgşsşdl

Bu arada şu müthiş tespit cidden diyanet takviminin cevabı
"Bazı insanlar gerçekten diğer tüm insanları kendi hayatlarındaki figüranlar olarak görüyor, herkes onlar için var olmuş, ne isterlerse yapabilirler gibi geliyor sanırım." ayyyynen öyle.

Bu arada semt/ilçe neresi aşırı merak ettim.

benzer şekilde olmasa da bende nerede ise her sabah bu şekilde her şeyi kendilerinde hak gören insanlara daha evimden dışarı çıktığım anda karşılaşıyorum, sinirden kendi kendimi ...., neyse insanlar bu hale nasıl gelebildi nasıl oldu bütün bunlar bir türlü bilmiyorum. allah sana kolaylık versin.

oha çok iyiymiş. şaka maka büyük terbiyesizlik diyecem de başka bi seviye bu

anten ya da kablo bağlama nedeniyle izin alıp girenleri anlarım da bu başka bir şey..
değişik bir şey, acayip bir şey, yok böyle bir şey.
Hatta çilingir ağır hipnoz altında bunları söylemiş olabilir.

Senaryosu yazılsa "absürd komediyi de iyice abartmışlar" denir.

Ama bence kızmadan önce bi düşünmekte fayda var, bunu düşünme sebepleri hırtoluk, cüret filan da olamayabilir.

Bu yapmak istediklerinin bir sıkıntı olmayacağını düşünecek kadar saf ve naif de olabilirler.

Hayır yani bundan nasıl korkmazlar, siz evde olmasanız ve bunu yapsalar, siz de sonradan "lan benim evde 11 tane bilezik, 34 tane yarım altın, 49 tane de çeyrek altın vardı. çalınmış hepsi" diyecek biri olsanız ne halt yiyecekler?

oha+1

tabi zaman gecti ustunden ama keske o sirada hic uzatmadan polis cagirsaydiniz.

yer görükle/nilüfer.
bu olaydan sonra sınav için şehir dışına çıktım ama nasıl çıktım bilmiyorum.

hahahaha iyi güldüm ha.
evinin kapısını açık bulsalar girip diş fırçanı falan kullanabilir bu tipler.
sen uyurken eve girip ödünç don falan alabilirler.
:) :)

bunun devamı gelecek hissediyorum. maceralarını ara ara yazsana buraya :-)
karşılaşınca napıyosunuz falan

windows95 +1

bana da öyle geliyor ki bu insanların eylemleri artarak devam edecek. Bizi habersiz bırakma.

Ya bu komşular ne oldu?

bende merak ettim şimdi. güncelleme alabilir miyiz acaba?

Çok düşük bütçeyse, hediye verilecek kişinin de ekonomik olarak bir şeye ihtiyacı yoksa güzel bir buff alabilirsiniz.

Ama yok elemanın ekonomisi iyi değildir ve ihtiyacı olan bir şey vardır o başka.

kaliteli polar üst giysi. eldiven de olabilir. bence ceketin, kabanın altına soğuk geçirmeyen bir şey en mantıklısı.

cinsiyet, butce ve motosiklet modeli belirtmediginiz icin karisik yaziyorum.

buff, tshirt, sweatshirt, disk kilidi, bel korumasi, goggle, jersey, bugu onleyici, kask temizleyici, zincir yagi, anahtarlik, pinlock, birtakim reflektorler, bardak alti, kupa, bandana, yagmurluk, dizlik, scottoiler, bagaj lastigi, telefon tutucu, wd40, sol taraf ayakkabi koruyucu


bkz. ridetolove.net

motorcunun ekstrası, masrafı asla bitmez. bir fiyat aralığı vermen lazım. 50tl-150tl gibi.

uğraşamam diyorsan bir zincir bakım seti al gitsin.

soğan halkası severseniz o olabilir. turşu dilimleyip koyun. çoğu yer patates kırzartması ile servis eder aklınızda olsun.

tursu

ayran (bol köpüklü)

kokoreç in yanında patates kızartması servis eden yerler nereler acaba yahu? bebekliğimden beri gitmediğim kokoreçci kalmamıştır bir yerde bile görmedim.

güzel baharatlarınız ve güzel bir ayranınız olması yeterli bu menünün yanına.

karışık ızgara tarzı sakatat tabağı hazırlayabilirsiniz, uykuluk ciğer falan.

@karsiyakaliyiz ankarada genelde menü olarak böyle satarlar şampiyonda özellikle. aoç'de pek olmaz da.

Mısıra benzettim valla :)

Çiçek:)

Yuka olabilir mi?
www.google.com.tr

@kisa @kirmizi, cok komiksiniz guldum valla :))

@some, yok degil sanirim, Yuka beslemistim daha once, ondaki guclu govde karakteristigi yok bunda. Ama yapraklar benziyor evet.

Dracaena lemon lime

shop.chelseagardencenter.com

dracaena +1

@bubirisimdir123, tamamdır hemen bakıyorum çok teşekkürler.

@filipis @whoosie, maalesef Dracanea da değil :(

www.agaclar.net

yukka her zaman cicekcilerdeki kadar saglam guzel gorunmeyebiliyor.

Bu olduğunda ısrarcıyım :D
www.houseplantsexpert.com

@whoosie sanirim haklisin Dracanea'ya benziyor epey..

En azindan ben ona Dracanea muamelesi yapicam artik bakimi vb icin.

Sag olun dostlar.

@msb yahu emlakçı ofisi çiçeği. Resmen ofis itemi :)) Adını nasıl buldum sanıyorsun? Nerede olsa tanırım, bu bir kauçuk çiçeği iki.
Bir ofisten atmışlardır onu.

bildiğin yukka bu

"lütfen soğanlarımızı mesai saatleri dışında (17:30'dan sonra) kavuralım."

- kıl kuyruk sitesi yöneticisi ahmet kıl.

İnsanların saat kaçta ne pişireceğine karışmak gibi bir hakkınız olduğunu sanmıyorum

Aynı ama bir insan neden sabah sabah soğan kavurur ki ve bu koku nasıl tüm apartmanı sarar.
Ben de evde yemek yapıyorum mutfak harici evin hiçbir yerinde soğan kokmuyor onu da pencereyi kapıyı açıp havalandiriyorum yemek pişene kadar o koku da gidiyor.
Bunlar apartmanı kokutuyorsa evleri ne haldedir?

muhtemelen giris kapisini aciyorlar havalansin diye.

yaziyla degil de biraz takip edip daireyi belirleyip kapiyi actiginda komsu kapiyi kapatir misin kokuyor apartman diye rica etmek uygun olur.

Seyyar börekçi lahmacuncu vb var apartmanda muhtemelen. Kapının önünde arabası varsa ordan bulutsun kim olduğunu. Abi bi çare bulalım de.

ay komşum tuzum bitmiş, ay komşum sende şeker var mı misafirim gelecek,vs vs gibi bahanelerle hepsinin kapısını çal bi sabah. kim olduğunu anlayınca gerisi kolay :d

Saat kaçta kim ne yemek yapacak karışamazsınız, ama düzgün bir davlumbaz kullanımı ile o kokunun önüne geçebilirsiniz.
Bu konuda bir yazı asın apartmana.

kendi evinizde soğan kavururken evin hiçbir yeri kokmuyorsa, başka zaman, farklı yemek kokuları da gelmiyorsa apartmandaki dairelerin havalandırmasında sorun yoktur.

soğanı kavuran kişi; bırak davlumbazı, büyük ihtimalle evinin penceresi bile olmayan, yerin iki kat altındaki kapıcı dairesinde yaşayan apartman görevlisidir.

@kibritsuyu apartmanın bodrum katı yok.
Havalandırmadan bazen koku geliyor banyoya fakat bu koku havalandırmadan gelmiyor direkt dış kapıyı açınca apartmanın içini sarmış oluyor.


*Birde bildiğim kadarıyla seyyar börekçi lahmacuncu da yok sanayi ilcesi burası herkes fabrika işçisi.

Bazı günler bizim apartmanda da oluyor. aynı şekilde ben de çok rahatsız oluyorum. farkettiğim kadarıyla da her yemek yapılan evden koku gelmiyor.

buradaki sorun insanların saat kaçta ne pişirdiği ile alakalı değil, asıl sorun yemek pişirirken aspiratör/davlumbaz/cam açmaması (gördüğüm kadarıyla bazı kişiler bunu alışkanlık haline getirmiş, mutfağında havalandırma olduğu halde açmayan kişiler var) ve bütün kokunun apartman içerisine gitmesi.

eğer durum bu şekildeyse "apartmanın içerisine rahatsız edecek derecede yemek kokusu gelmektedir,apartman sakinlerinin yemek pişirirken aspiratör/davlumbaz vs. çalıştırılması hususunda hassasiyet gösterilmesi rica olunur (vs.)" gibi, rahatsızlığınızı belirtir bir şekilde yazı yazabilirsiniz. ya da apartman yöneticisine söyleyin uyarı yazısını bu şekilde assın.

biz yöneticimize söylemiştik, o da buna benzer bir yazı asmıştı. sorun büyük ölçüde azaldı.

bilader allah senin yardımcın olsun sen ölmüşün toprak atanın yok vesselam...

Bu aciz halinden allaha sığın töbe ve tevekkül et

son paragrafta cevabi vermişsin zaten. sürekli benzer kültüre sahip ülkelerde gezmek bir süre sonra 'eee ne ki yani' duygusu oluşturabiliyor. sosyalleşerek bunu aşabiliyorsun ama sen onu yapmak istemediğin için dediklerinde haklısın.

senin çözümün amerika'da da değil mesela. orada da bu duyguları yaşarsın. asya-afrika-güney amerika senin ilacın :)

boşver kanka seyahat meyahat bozar adamı. hem düşünsene havaalanına gidiş gelişi, uzun pasaport ve bagaj kuyruklarını, rötarları aksilikleri soğuğu yağmuru..çağır hatununu eve mis gibi takılın!

geçmiş olsun, ruhun ölmüş. bence de evde otur hocam, boşa masrafa giriyor seninki. sen bu tavırla aya gitsen "ee zaten görüyoduk bunu dünyadan dümdüz gri yer" der mekikte beklersin.

instagrama fotoğraf ekliyorsun işte başka bir olayı yok gezmenin
3 gün bir şehre gittin diye fazla beklentiye girmeye gerek yok

Yazdiklariniza bakilirsa seyahat etmeyi pek sevmiyorsunuz, sevmek zorunda da diilsiniz, nedense son yillarda herkes seyahati sevmeli gibi bir kanun var (bu arada ben cok seviyorum, seyahat etmediğim zamanlarda bir sonraki seyahatimi dusunuyorum ve hayal ediyorum)

Kendi adima sehirlerde sokaklari, insanlari izlemeyi seviyorum en cok, farkli bir yerde olmak bile basli basina ruhumu tatmin ediyor.

Dogasi guzel yerlerde dogayi izlemek ve fotograf cekmek hosuma gidiyor, yazin seyahati hic sevmem (anca golgede yatmali) kisin da yagmur camur olmadikca cok usume problemim yok,o nedenle park bahce, cicek bocek beni mutlu eder.

Tipik turist aktivitelerini de seviyorum, aptalca oldugunu bile bile bir duvarda elimi 360 derece dondurmeye calismak, bi cesmeye bozuk para atmak bana eglenceli geliyor.

Daha once kitaplarda okudugum, filmlerde dizilerde izledigim yerlerde bulunmak bana zevk veriyor.

Yolda olma halini seviyorum, ozellikle tren yolculuguna bayilirim.

Aslinda bakinca yukarida yazdiklarinizdan cok da farkli bir sey yapmıyorum ama bu dediklerin bana zevk veriyor.

Bence sorun bahsettigim dayatmada, herkes seyahati sevmek zorunda degil. Eksikligini de hissetmiyorsan evde otur ne sakincasi var.

vizyon dediğimiz şey tam da bu işte. sende yok ondan baboli.

evde çekirdek kola akıt gitsin.

Bu kafayla, her boka bir kulp bularak hiçbir şeyden keyif alabileceğini sanmıyorum. Güney Amerika ya da Asya da farklı olmayacak. Yine müze, manzara, eğlence mekanları falan olacak.
Madem aksiyon istiyorsun, safariye falan git dicem ama belli ki sen ona da 2 saat sonra "ya anladık işte aslan kaplan amk" diyeceksin. Boşver otur çayını iç.

Ben tarihi yerleri gezerken zevkten dört köşe oluyorum mesela. Bambaşka kültürler, yaşantılar varmış lan bizim gördüklerimizden diyorum ve aşırı ilgimi çekiyor. Müze falan gezerken bu tarz düşünürsen belki biraz daha ilgi çekici olabilir.

millet de bir şey yapmıyor pek. dediklerini veya azını yapıyor.

ben mesela farklı yerde olmayı seviyorum. bir şey yapmasam bile 2 gün paris'te olsam önümüzdeki günden itibaren bana iyi gelir. ama herkes sevmek zorunda değil.

enerjin düşük bence senin, tempolu yürüyüş yap ya da kapalı havuzda bol bol yüz bol bol taze meyve suyu içi kelle paça karışık çorba falan iç. sonra gezersin önce enerjini yükselt.

aslinda gezmek zorundaymisiz gibi bir algi olustu sosyal medya etkisiyle. keyif almiyorsaniz gezmeyin. bir anlami yok ki oyle.

ote yandan bahsettiginiz durumlardan keyif almiyorsaniz neden keyif aliyorsunuz? cunku bu durumda yasadiginiz yerde de cok keyifli bir hayatiniz olmaz. yani durup beni ne mutlu ediyor diye dusunmek lazim cerceveyi genisletip.

bana yurtdisinda gordugum her sey muazzam geliyor. farkli insan yuzleri, farkli diller, bambaska yemekler, aliskanliklar, gormedigim meyveler, agaclar...

bir de bir hobiniz varsa, atiyorum ata binmek, onu farkli ulkelerde gerceklestirmek keyif verebilir.

avrupa hep aynı evet. tokyo'ya falan git belki seversin. seyahat etmeyi sevmiyorsan da kendini zorlama.

surekli benzer yerlere gitmissin anlasilan ama o bile keyif verici aslinda... dedigin gibi baska yerlere gitme vaktin gelmis senin ama onlar da cok mutlu etmeyebilir seni; hayata karsi tutumunu degistir bence :)

genelde 5-8 gun arasi ayni sehirde kaliyorum ben. hem cok bilindik yerlerini geziyorum, hem de sehrin icinde kayboluyorum; sehir ici yuruyorum bol bol ve kesif yapiyorum. yemekleri bilindik ve turistik yerlerde degil halkla konusup ya da yuruken kesfettigim local yerlerde yiyorum, iciyorum. ayrica sehre yakin guzel yerler varsa da sabah erkenden cikip tren,otobus ile tum gun pass alip, gezip dolasip geliyorum merkeze.

her seferinde de cok keyif aliyorum seyahatlerimden :) asya tarafini deneyebilirsin, doga olarak cok daha muazzam

"bilader allah senin yardımcın olsun sen ölmüşün toprak atanın yok vesselam...
Bu aciz halinden allaha sığın töbe ve tevekkül et" +1

anaaa :D
kız vizyonsuz musun?

müze geziyorum, her şeyi anlamak zorunda değilim bir sanat eserine bakınca tarihinden estetikten etkilenmem de yeter. ayrıca böyle şeyler zamanla gelişir. hiç gitmeyip hiç ilgilenmezsen nasıl bakış açısı kazanacaksın sevmezsin müze falan tabi.

bit pazarlarını, sahafları geziyorum.

özel yemeklerini/içeceklerini/tatlılarını falan deniyorum.

o şehre özel bütçemin el verdiği cafeleri deniyorum.

ilgi alanımın olduğu bir etkinlik varsa; konser tiyatro falan onlara bilet bakıyorum önceden.

online platformlardan birileriyle tanışıp buluşuyorum, bişiler içiyoruz, geziyoruz falan.

hediyelik eşya bakmıyorum, onun yerine türkiyede olmayan ya da pahalı olan yiyecek/içecek alışverişi yapıyorum marketlerden ve kapanış.

Duyuru komik cevaplar ondan da komik, gülmekten okuyamıyorum. :))

Hakikaten kendinizi bir kontrol edin ölmüş olabilirsiniz.
Ben bu kadar hayattan zerre zevk almayan ve memnuniyetsiz birini görmedim.:)

Ben olsam yeni bir yer görüyorum diye sevinçle gezerdim ki yurtdışına çıkma ihtimal ve imkanım yok.
Dediğiniz yerlere gitmeyin tamam kafe, müze vs sıkıcı diyelim.

Çıkın sokaklarında kaybolun, insanlarının içine girin vakit geçirin bazen dil bilmek gerekmiyor insanları tanımak için, yemeklerini keşfedin.
Çocuklarını görün onlarla vakit geçirin. Aslında yapılacak o kadar çok şey var ki.
Starbaksa gidip tabii ki mutlu olamazsınız.

sevişmek de belki bu anlarda ilaç gibi gelebilir.

Sevmiyorsanız seyahat etmeyi, etmeyin. Bence insanları bu konuda “itelemek”, seyahati övmek etmek çok saçma. Instagram’da havalı dursun diye gezeceğinize evinizde istediğinizi yapın. Aptalca bir zorbalık yapılıyor bu konuda. Herkes gezmeyi, yeni yerlerden zevk almayı “görev” ediniyor. Saçmalık.

Sorunuza gelince, merak ettiğim yerleri geziyorum, orayla ilgili planlarım oluyor gitmeden önce. Spontane bir geziyse, en güzel barlarına giderim, daha turistik olmayan yerleri de keşfetmeye çalışırım. Gidip sokaklarında aylaklık da yaparım, insan izlemek hoşuma gider. Bit pazarlarına giderim. Varsa ilgilendiğim bir müzesi, oraya kesinlikle gitmeye çalışırım. Müze gezmeyi severim zaten, arkadaşlarımla buluşup da gezerim kendi yaşadığım şehirde.

Dağ-taş, tırmanma beni zorladığı için ayrı bir zevk alıp gezerim. Bisiklet sürerim. İnsanlarla iletişime çok kapalı gözükmemeye çalışırım. Zaten yalnız seyahat ediyorsam, kesin oradakilerle uzun-kısa muhabbete girerim. Tavsiye alırım. Bunlar bana yük değil.

Sırtımda çantayla epeyce dolaştığım bir vakit, yatağımı özlediğimden bir iki ay seyahat etmemiştim. O sırada bana spontane gelen bir teklifi kabul edip Amsterdam’a gittim ve çok da zevk alamadım oradaki gezimden mesela. Yük geldi bana, modum düşüktü. O günden beri asla istemediğim yola çıkmam, belki evde oturup film izlemek daha iyi gelecektir bana. Gezmek için gezmem.

walmarta git şişko arabalarına bin gezin, tam senlik aktivite.

www.youtube.com

bu video geldi aklıma :)

çok bir beklentiye girmeye gerek yok, çok abartılacak büyülenecek bir durum yok, oralar da yaşanılan yerler, insanlar normal olarak yaşıyor.
Farklı şeyler görmek ilgi çekicidir. Mesela yolda yürürken sıra dışı bir insan görürsen ilgini çeker, aynı mantık, sıra dışı şeyler görüyorsun ve ilgini çekiyor. Nerede olduğunu sorguluyor kafa, kendini sorguluyor, insanları sorguluyor, memleketini sorguluyor, karşılaştırıyor, yeni fikirler ediniyorsun. Ne kadar sıra dışı ise gördüğün gittiğin yer o kadar derin bir şekilde yaşıyorsun bu tecrübeyi.
Herkesin gittiği yerlere gitmekte korkulacak bir şey yok.
Mesela endonezya ya gittim, motosiklet kiraladım ve rastgele dağlara köylere kökledim 5-6 ay kadar önce. Çok sıra dışı bir tecrübe, çok değişik kafası var. İnsanlar gidiyorlar, atıyorum bilmem ne dağında gün doğumunu izliyorlar bali adasında, bunu yaşamak çok sıra dışı, insanın kafasını açar, farklı bir tecrübe.

Tabi seyehatin %100 ünde bu kafada olmayı beklemeyin. Seyehat etmek aktif olmak demek, gidip otel odalarında bol keseden karın şişirmek içmek sıçmak falan bunu seyehat etmek olarak değerlendirmiyorum, o farklı bir şey. Ne kadar yorulursanız o kadar çok experience yaşarsınız.

Özet geçmek gerekir ise ilgini çeken bir coğrafya / toplum da ilgini çeken tecrübe ( experience) ler kovalayacaksın ve oralara gideceksin ki bu hoşuna gitsin.

Sizin gibi biriyle kazara gezmeye çıkmam umarım.

İlgimi çeken konularda ne varsa onu yapıyorum. Gitmiş olmak için müzeye ya da tarihi bir yere gitmem. Sıkılıyorum. Genelde doğa ile ilgili yerleri seviyorum. Park bahçe köy kasaba gezmek gibi.

Club cafe gitmem. Sevgilimle gezerken yemek yemeyi vakit kaybı olarak görürdük. En hızlı şekilde halledip yola devam ederdik.

Alışveriş çok yapıyorum. Paramı bitirmeden gelmeyi sevmiyorum. Sadece bardak altlığı gibi standart şeyler değil gittiğim yerin butiklerini çok gezerim.

Birde çıkıp rastgele gezmeyi seviyorum. Çok kayboldum ama çok güzel yerler buldum.

Genel olarak depresif ve mutsuz bir ruh haliniz olabilir. Bazen bir yerden sonra insan her şeyden sıkılabiliyor. "Ee ne oldu ki şimdi?" moduna girebiliyor. Eğer sizde bu durum yoksa gezmeyi sevmiyorsunuz demektir. Sevmek zorunda değilsiniz zaten. Sevmiyorsanız yapmayın, sevebileceğiniz farklı şeyler bulun kendinize. Burada size laf sokan tiplere de takılmayın.

Bu saydiklarindan keyif almiyorsan deniz tatili yap. Plaji, denizi güzel olan ülkelere gidip denize girer, yemegini yer uyursun.

Ona da "Ee noldu suya girdik ciktik simdi!" diyorsan gercekten ölmüssün dostum :D
O zaman seyahat etmemelisin.

Sorun olaya tersten yaklaşıyor olmanız, herkes x ülkesine gidiyor ben de gideyim diyorsunuz, gidince de rutine düşüyorsunuz. Önce ilginizi çeken bir şey bulun, bu ilginç bir yeri görmek olabilir, adrenalin aktivitesi olabilir, çok istisnai yöresel bir aktivite olabilir, belli bir yemek olabilir, karşı cins olabilir, bir şeyin eğitimini almak olabilir, sevdiğiniz bir muzisyenin konserine katılmak olabilir vs. vs. o şeyi bulunca da hangi ülkedeyse oraya gidin. Bu yer belki küçük bir kasaba da olabilir. Aklınızda şu an bir şey yoksa keşfedene kadar gitmeyin zaten. Seyahat etmek Paris'e gidip fotoğraf çekilip instagrama koymak demek değil, hatta bundan daha berbat bir seyahat düşünemiyorum.
Yazılmış zaten herkes seyahat etmeyi sevmeyebilir, tatilde seyahat dışında aktiviteler de yapılabilir.

herkes seyahat etmeyi sevmiyor, siz de sevmek zorunda değilsiniz. bir kenara gidiş dönüş bileti diğer yana 20-30 kitap koysam, hiç düşünmeden kitaplara sarılacak bir arkadaşım var benim. yemeğe düşkün, tüm seyahat planlarını buna göre yapan tanıdığım da var. insanlar çeşit çeşit, zevkler de öyle. biri diğerinden iyi demek anlamsız.

ben ne yapıyoruma gelirsem, farklı yerler görmeyi seviyorum. aklımda kalan bir müze için ikinci kez seyahat ettiğim şehir de var, gidip en ünlü müzesine gitmediğim şehir de. gitmeden vaktim varsa blogları okurum ama genelde kafama göre takılıyorum. hava çok soğuk değilse yürüyerek gezmeyi, ilgimi çeken sokaklara dalmayı, yerellerin takıldığı kafelerde oturmayı seviyorum.

onlarin cogu kitap sevdikleri icin degil ise ihtiyaci olduklari icin orada. tabii ki gonul isterdi ki tavsiye sorunca mantikli bir cevap alinabilsin ama ulkede hicbir sey olmasi gerektigi gibi olmadigi icin :/

yanlış anlamayın ama siz kendinizi ifade edememişsiniz. "komedi kitabı okumak istiyorum" diyen birine ben olsam ben de bakakalırım. komedi kitabı nedir? kaldı ki görevli arkadaşın çizgi roman olarak algılamasını hiç yadırgamadım. bence sorunuz sıkıntılı ve kitapçıya yanlışlıkla yolunuz düşmüş gibi görünmüşsünüz.

mizah rafıysa doğru yönlendirmişler bence. beklediğiniz hugh grant'in kitapçıdaki rolünün kız olanı gibi bişiyse çok zor diyorum.
sadece işe ihtiyacı olduğu için çalışıyorlar her gün o kadar kitabın içinde olup çoğu bir kitabı bile açmadan günleri bitiyor. ki ben olsam her gün bir kitap okurum o ortamda.
bu kısmı salladım tabi çalışırken kitap oku da bir yerinden - baş parmağından misal- kan alsınlar.

Üzüm yemek istiyorum ama bağcıyı dövsem de iyi olur gibi bir şey olmuş. Kasadaki 3 kızdan güzel olana gitmeniz hayatta her şeyin mizah olmadığını gösteriyor. Kasadaki kızın size komedi kitabı önermek gibi bir görevi olduğunu sanmıyorum.
Mizah rafı ne tarafta derseniz göstermek zorunda o ayrı.

Orada ne oldu diye merak ediyorsanız, kız kendisine yürüdüğünüzü ve kitap olayının bahane olduğunu düşünüp sizi müsait bir yerde bırakıp işine dönmüş. Ben bunu anladım.

belli başlı kitapçılar dışında büyük zincirlerde çalışanlar orada iş sahibi olmak amacı ile bulunuyor. yani gerçekten kitap kurdu olup da tecrübe üzerinden yönlendirme yapabilecek kişileri bulmak zor zanaattır. Bu konularda ise en iyileri şu anda yok olmaya yüz tutmuş sahaflardır. reklama girmeyecekse birini önerebilirim, beyoğlu sahafı idi ama artık İzmir'e taşındı, kendisi ile kontağa geçersen ne arıyorsan bulur, ilgine göre tavsiyeler verir, bir de muhabbet adamdır.
www.facebook.com

hayatım boyunca komedi kitabı tabirini hiç duymamış olabilirim. sen ona mizah diyecektin. görevli de seni karikatürlerin olduğu yere yönlendirecekti. oradan benim de söyleyeceklerim var'ı alıp ayrılacaktın. problem sende.

Saglam sacmalamissiniz. Kizin bakakalmasi normal. Komedi kitabi nedir alllasen

derdini düzgün ifade edememişsin. "yeni çıkan romanlardan komedi türünde bişeyler bakıyorum" filan deseydin biliyorsa gösterirdi.

bir de işi sadece kasada durmak olabilir, bilmiyor olabilir.

en son ihtimal de yürüdüğünü düşünmüş olabilir. erkek çalışanlar falan dediğine göre...

kusura bakmayin ama, kitapcida calisiyor olsam, biri gelip komedi kitabi okumak istiyorum, eglenceli kitap okumak istiyorum dese, ben de size roman yerine okumasi kolay olacak cizgiroman bolumunu gosterirdim. soruyu sorus sekliniz kitaplarla normalde cok isi olmayan, tesadufen oraya yolu dusmus biri izlenimi uyandiriyor. ya da bir muzaffer izgu kitabi verir yollardim.

Kusura bakmayın erkek personel ilgileniyor da ne demek. Ben kadınım ve mizah kitaplarına bayılırım özellikle de ince mizah ise.

Max Aub- Örnek Suçlar. Tam senin aradığın kitap hocam. Baskısı yoktur belki ama Nadir kitaptan bak.

Sen kendini eksik ifade etmişsin. Ne istediğini tam olarak ifade etmemişsin. Personelde bilememiş senin ne istediğini.

Kusura bakmayın erkek personel ilgileniyor da ne demek. --->

@oldpossum yazilandan anladigim kadariyla gorevli kiz cizgi roman okuyucusu degil. cizgi roman meraklisi bir musteri geldiginde o sirada orada olmayan bir/birkac erkek calisan var, o/onlar ilgileniyor genellikle.

kadinlar cizgi roman okuyamaz, hicbir kadin mizah kitabi sevmez, sevemez falan demiyor.

Bir dahaki sefere kasadaki en güzel kadin yerine en komik kadina sorarsin soruyu :D

Okuma yazmayi söktügümden beri kitap kurdu bir insan olarak bilinirim, ilk defa "komedi kitabi", "komik roman" ifadelerini bu entry'de okudum.
Calisanlarda bir sorun yok. Zaten biz de elimizde kitap listesiyle gidip kitabi bulamazsak adamlara "Pardon su yazarin bu kitabini nerede bulabilirim?" diye yardim istiyoruz. Yeni birseylerden haberdar olmak icin de ilgimizin oldugu alanlarda raf karistiriyoruz.

Ps: Konak Pier'de Jokeri'i izlemenle soru arasinda bir bag kuramadim ben :D

kitapçılarda kafelerde dükkanlarda o güzel kızlar satış yapsın diye varlar. ne bilcek ne aradığını. insan bir sorar daha önce ne okumuştunuz, hangi dönemden arıyorsunuz, vs diye.. pehhh!

Film çok dramatik etki yarattı, sinemanın hemen karşısında kitapçı, o yüzden alıp komik bir roman okuyayım demiştim. Mizah romanı istesem yardımcı olurlardı belki, sonraki gidişimde soracağım bu şekilde.

ben bisiklete çıkıyorum 2 gün eve uğramıyorum.

Spa masaji.

binge watch

Sahile gidip kendi kendime konuşuyorum içimden.

Adamların da dediği gibi, Sarılırım birine

Steam

en zor puzzle'larımı böyle günler için stokluyorum.

Alisveris yapiyorum. Giysi aliyorum, cilt bakimi urunlerine dunya para veriyorum cok da mutlu ediyor. Bir de korku gerilim filmi filan izliyorum cok beynimi yormadan dusunmeyi gerektirmeyen mis gibi aktiviteler. Bir de saatlerce kosuyorum. Cocukluktan beri lisansliyim o cok is goruyor.

Bazen koşuya çıkarım, bazen arabayla gece yarısı boş yollarda gezerim. Şimdi arabanın yerini motosiklet aldı.

Yemek <3
Uzun zamandır yemediğim ama çok sevdiğim bir yemek ısmarlıyorum kendime. Bazen çok yıkık olunca eve sipariş ediyorum, bazen de üşenmeden sırf yemek için restoranına gidiyorum. Normalde sigara içmem ama üstüne de bi sigara yakıp peşine de tatlı kombini yapınca dert tasa kalmıyor, pamık gibi oluyorum.

yürüyüş, müzik dinleme yemek hazırlama süreci(evde tarif arastirip marketten malzemeleri alip yapip yemek)

Erken saatse ada vapurunda yan tarafa otururum, geç saatse tarabya oteli, kireçburnu sahil tarafına çıkar kafayı boşaltırım

Değişik şeyler deneyip üstüne düşüyorum onların. Mesela etobur bitki tohumu aldım, yetiştiritorum. Killfish miydi neydi, cins bi balık var, onun yumurtalarını aldım, ufacık fanusta elimde büyüteçle uğraşıp duruyorum. En olmadı yeni bi diziye başlıyorum, canım sıkıldıkça bi bölüm izliyorum. Tabi bunların hiçbiri işleri yoluna koymuyor fakat yeni şeyler öğrenmek, bi şeylere heves etmek bana hep iyi geliyor.

temizlik, oyun, motosiklet... araba ya da motosiklet yıkamak da kafayı pırıl pırıl yapıyor.

Koşu

motosiklet ve kamp, evde temizlik, bahce isleri, evde duzenleme derleme toplama isleri, diy projeler

Satranç oynuyorum

Uzun ve hızlı yürürüm tek başıma.

Kendi başınıza kaldığınız zaman demişsiniz. Eğer kendi başıma değilsem eşime sarılırım.

bisikletim ve ağaçlarım.

Kendim.
Nelerin üstesinden geldiğimi tek tek detaylarıyla hatırlayıp ne kadar güçlü ve yıkılmaz olduğumu kendime hatırlatırım. Sonra bi yürüyüş bi koşu. Biraz doğa, ağaçlara dokunmak. Sonra iyi bi duş ve tamamen fiziksel güzelleşmeye yönelik bişeyler yapmak.

kamping alanında mı yapacaksınız yoksa tesis olmayan bir yerde mi?

çadır almak yerine birinden kirala. muhtemelen kamptan sonra satın almadığına sevineceksin.

ekipmaniniz tam mi?

cadiri kurarken; egimli yere kurmayin, Sabah gunesin dogacagi yere kurmayin, cadir zemininin altini temizleyin (keskin sivri sey mati patlatabilir), ruzgar yagmur ihtimaline karsi cadiri iyi gererek kurun, saglam sekilde sabitleyin, cadir mutlaka cift katmanli olsun, pompayla sisen yatak kullanacaksaniz sarj kablo vs. unutmayin, o yataklar cadirin icine konduktan sonra sisirilebiliyor cadirin agzi kucukse, o yuzden kalacaginiz yerde elektrik ve uzatma kablosuna ihtiyac duyabilirsiniz.

ayakkabilari, gida malzemelerinizi disarida birakmayin. domuz vs. varsa gelip copu karistirir. copu agaca vs. asin. ineklerin gecis yoluna cadir kurmayin. cadirin agzini hep kapali tutun, iki arada bocek sinek girer. yagmur yagdiysa cadir islandiysa cadiri toplarken bez vs. ile kurutup oyle toplayin. sabahtan damlalari silerseniz ayrilma vaktine kadar rahat rahat kurur. kamp yerine gidince cadiri kurduktan sonra hemen uyku tulumunu acip serin cadira ki geceye kadar iyice pofuduk olsun. tuluma cok giyinik girmeyin. iclikle girin. kafada bere, boyunda buff, ayakta corap olsun. yatmadan tuvaletinizi yapin, cisiniz varken daha cok usursunuz. yatmadan ufak pet siseye sicak su koyup agzini iyice kapatip sizdirmadigina emin olduktan sonra uyku tulumunun icine koyabilirsiniz. veya sicak su torbasi alin yaniniza.

ates yakacaksaniz yaninizda kuru cira vs. olsun. yerdeki odunlar islak olabilir. odun toplamaya hava kararmadan baslayin. atesin etrafini tasla orun. yatmadan atesi iyice sondurdugunuze emin olun. mumkun oldugunca daha once ates yakilmis yerde ates yakin.

yerlesmeden once mintika temizligi yapin. baskasinin copunu toplamaya erinmeyin. giderken de ardinizda cop birakmayin. copu torbaya koyup orda birakmak ile hic toplamamak ayni sey. copu yaniniza alip cope atmaniz gerekiyor yoksa o torbalari hayvanlar parcaliyor. yaniniza cop icin buyuk poset ve eldiven alin.

manyak gibi alisveris yapmayin kamptan once. yiyeceginiz kadar alin. atiyorum zeytin vs. gibi seyleri evdeki ufak bir kaba koyup goturebilirsiniz. ne kadar az cop uretirseniz o kadar iyi. copu ateste yakma konusunda tam bilgim yok. yakmak mi iyi cope atmak mi emin olamiyorum. bilen biri yazsin.

kamp giysiniz ile tuluma girerken giyeceginiz sey ayri olsun. is kokar disarda giydiginiz sey, pislenir. tulumu mumkun oldugunca temiz kullanmak gerek.

jimicik harika özetlemiş valla, ek olarak ben de birkaç şey yazayım. sıcak su torbası veya şişe yerine decathlonda el, vücut ısıtıcıları var onlardan alıp uyku tulumuna koyabilirsiniz. Biz sıcak su koyuyoruz genelde ama suyun dökülme ihtimali olabilir.

Çadır satın alma konusuna gelince, birinden kiralamak mantıklı olabilir ama doğayı seven biriyseniz almak daha mantıklı, su geçirmez alın mutlaka. Decathlonda çok iyi çadırlar var, hatta fazla ağaç falan yoksa gideceğiniz yerde özel çadırlar var orada, içeriye güneş ışığını geçirmiyor vs. biraz daha pahalı ama iyidir.

Odunu fazla fazla toplayın, düşündüğümüzden daha hızlı yanıyor, ağaç kesmeye gerek yok, tonla kuru ağaç olur muhtemelen etrafta. Ben bazen marangozdan kullanmadığı odunları alıyorum kampa giderken.

Yatmadan önce biraz açma germe, ısınma hareketleri yapın, ısıya dönüşür enerji ve gece üşüme ihtimalinizi düşürür bu durum.

iyi eğlenceler.

yaniniza antihistaminik bir seyler (alerjikseniz), agzi kapakli kupa, kullan at olmayan derin tabak/kasik, caki, kafa lambasi (pilleri kontrol edin cikmadan), hoparlor (sarji tam olsun), igne-iplik, sabun, dis fircasi, tuvalet kagidi, cimbiz (kene mevsimi degil ama gene de corabinizi pantolonun ustune cekin), duduk, saglam ip, harici batarya, termos, nakit para (pos cihazi olmayabiliyor bazi koylerde), sarap icilecekse tirbuson, nemlendirici, gunes kremi, tarak, gozluk, ducktape, katlanir testere, saribez, hamak, sisme mat tamir malzemesi, snickers, ceviz findik, tuz, kulak tikaci (cadirin yakininda sabaha kadar konusanlar ve ayi gibi horlayanlara karsi), bel cantasi almanizi da oneririm.

ayrica sandalyesiz bir kamp dusunemiyorum.

kamp yemegi onerilerim; sovanda yumurta, kasarli mantar, kozde yumurta, kozde patates, kestane, cikolata dolgulu muz, severseniz marsmello, cekirdek, kisir, kolayda yemek icin borek, kahvalti icin melemen

ayrica yayla'nin hazir yemekleri var, fena degil.

@jimicik güzel yazmış +1

ben aklıma gelenleri ekleyeyim;

En başta belirtmem gerek, ilk kampınız ise 3 günlük olarak planlamayın. Mutlaka hemen ertesi sabah kalkıp gitmek isterseniz gidebilecek imkanlar ile program yapın.

Mesela sürekli kamp yapan birileriyle gidiyorsunuzdur, sizin ilk kampınızdır, kabus gibi birşey gelir size, belki de nefret edersiniz. Ertesi gün bir an önce kaçıp kurtulmak istersiniz ama birilerine bağlı olduğunuz için gidemezsiniz, zehir olur o 3 gün.

Ha yok tamamen bir acemi veya acemiler olarak yapacaksanız yine de 3 gün kalacakmış gibi planlamayın.

hele ki grupta hanımlar var ve az buçuk tikilerse zehir olur oo üç gün :)

@jimicik'e ek olarak yiyecek içecek işini çadırın kapısında yapmayın, mümkün mertebe çadırdan uzakta yiyin için.

Yine özellkle yemek kokusu sinen üstünüzle çadırda kalmayın, yabani hayvanlar için önemli bir konu bu.

Ayı olma ihtimali olan bir yerde yapacaksanız ayı ile ilgili gerekli tedbirleri okuyup öğrenin. Burada çok da uzatmayalım konuyu, yok zaten bir tesisde yapacaksanız yaban hayvanlarıyla ilgili derdiniz olmaz zaten.

cevaplari gorunce geliyor aklima;

cadirinizi atesten uzaga kurun. atesten firlayan koz cadiri deler, is kokusu siner ayrica. ve tabi horlayanlardan da uzaga kurun. bir de bazi agaclardan recinemsi seyler akar, ona da dikkat edin. cadiri katlamadan once de icini boslattiktan sonra kapisini acip, cadiri havaya kaldirip sallayin kuvvetlice ki icinde bocek, toprak vs. varsa dokulsun.

hayvan olarak cakal sesi gelebilir en muhtemel. cocuk aglamasina benzer. korkulacak bir hayvan degil. ama kamp yerinize gelirse yiyecek vermeyin. kopek varsa besleyin, hem koruyucu olur kopek. eve donunce soyunup saginizi solunuzu control edin, kene var mi diye. ayi denk gelmez saniyorum. ayi oyle insanli gurultulu yere gelmiyor. mantarlari da ellemeyin cok bilgili degilseniz.

cadiri denizin icine kurmayin.
biz cok yakina kurmusuz, sabah ayaklarimizda su ile uyanmistik.

kardes o dyson'lari, rainbowlari zebella gibi makineleri alma. Onlari aliyorsun, bir sure bir heves kullaniyorsun, sonra kullanilmiyor. supurgenin hafif, pratik bir sey olmasi makbul.

dyson supurge almistim, muhendislik harikasi, sahane. Sonra bir yeri bozuldu simdi hatirlamiyorum, agirligindan oturu tamir ettirmedik, attik gitti.

Bunlar yerine kediyi sik sik tara, iyi besle. tuy o kadar problem degil. Benim evimde her zaman kedi oldu.

2 uzun tüylü kedim ve 1 golden'ım var. Evim dubleks. Geçen sene 3500 liraya aldığım sulu süpürürgeden illalah geldiği için idareten aldığım şu bit.ly makinadan inanılmaz memnun kaldım. Haznesini haftada bir bulaşık makinasına atıyorum. Süngerlerini de çamaşır makinasına. Oh mis.

Ben Dyson cinetic bigball animalpro kullanıyorum. Memnunum.

Ne olursa olsun kesinlikle sulu süpürge almayın. Yıkaması, kokusu vs o kadar problem ki hayvan tüyüyle gezerim daha iyi diyorsunuz bir ayın sonunda.

Bence de o kadar para vermeye değmez. the she ronin'inkine benzer Fakir marka bir süpürgem var. Memnunum.

oncelikle su tuy toplayicidan aliyoruz. koltuklarin ustunden fiyti fiyt bunla gecince mis gibi oluyor.

www.rossmann.com.tr

sonra yerler parke ise bunla yerleri siliyoruz, ikinci turunu elektrostatik bezle geciyoruz. tuyler yapisiyor.

www.rossmann.com.tr

bir tane de sarjli el supurgesiyle koselere, duvarlara falan girisiyoruz.

www.koctas.com.tr

dyson v8 ile miele c3 cat&dog arasında kalıp miele aldım, gayet memnunum. tüyleri çok güzel topluyor halılardan, koltuklardan.
miele tercih etme sebeplerim: dyson'ın batarya ömrü konusunda çok fazla şikayet olması (2 yılda batarya ölüyormuş ve yenisi çok pahalı)
hazneli süpürge temizliğinden bıkmış olmam ve toz torbasının daha sağlıklı olması
iki model arasında yaklaşık 1000 tl fiyat farkı
haftada ortalama 2 kere süpürüyorum, 3 ayda torbası henüz dolmadı.
internetten aldım, mağaza fiyatından %20 daha ucuzdu.

ben en ucuzundan bir öneriyle geleceğim fantom pratic s diye bir süpürge aldık geçende evdeki hayvan tüylerini toplamak için özel üretilmiş şarjlı süpürgemiz bozulunca. sanırım 110 120 lira arası bir şeydi. şimdi masraf yapmayalım büyük süpürge de ha deyince açılmıyor evde de bebe var tüyler uçuşup yerde gezerken çocuğa musallat olmasın diye geçici çözüm olarak aldık fakat ciddi söylüyorum o kocca süpürgelerden çoook daha iyi. bu kadar ucuza bu kadar güzel çeken bir süpürge olacağını tahmin edemezdim. tipine bakınca oyuncak gibi duruyor ama çalıştırınca halıları yerinden söküyor resmen. bizim kızçe geze dolaşa yemek yediği için kırıntıları da süpürmek için günde 8 10 defa süpürmek gerekiyor salonu. hem hafif, hem güçlü, hem ucuz. elimizin altında duruyor sürekli fişe takılı vaziyette. resmen büyük temizliğin yükünü hafifletiyor her gün birkaç kez süpürülünce ne toz ne tüy birikemiyor evde. pahalı süpürge almadan önce bunu bir deneyin derim.

tek kötü tarafı kablosu kısa. eviniz büyükse habire fişi ordan çıkart oraya takla uğraştırır sadece. en pahalı parçası olan motoru bile bozulsa yenisi 30 liraymış.

2 kediyle bundan aldim cok memnunum.
www.amazon.com.tr

dyson myson bence de sacma, instagram ozentiligi. normal bir supurgeden islevsel farki yok. burada olay evi sik ve duzenli/disiplinli bir sekilde supurmek. marka esya alinca kendi kendine supurmeyecek gene netiecede.

Benim kardeşim bonus oldu aynı şekilde. Yapacak bir şey yok hocam, sevmeye bak.

Not: bence çok güzel olmuş.

Kemoterapiden sonrada saç yapısı değişiyor ama sanırım bahsederdiniz, keratin baya zararlı kanserojen bir uygulama asla yaptırma içinde formol bulunmakta.

Kivircik sac iyidir. Kendine güzel bir sekillendirici krem al ve keyfine bak.

Hayallerimi yaşıyorsun :(

noisette +1

Bi ara her kufore saclarimi nasil kalici kivircik yapabilecegimi sorardim ;(

Not: bence çok güzel olmuş. +1

Kıvırcık saç nasıl bakılır bloglarına alalım sizi.

Edit: soru nick uyumu ^^

Icha;
O zaman başa gelen çekilir diyeceğiz. Teşekkürler.

Eja;
Bu yaşıma kadar şampuan haricinde hiçbir şey kullanmadım. Keratin sıcak gelmiyordu, verdiğin bilgiyle artık asla yaptırmam.

Chitosan;
Tavsiye alabilirim.

Noisette; haydaaaa :(

Nerdeyim ben;
Çıldırmış olmalısın.

Kobuzchu kız; Entry nick uyumunu farketmenle gönlümde taht kurdun.

saclariniz kivircik olmamis dalgali olmus. ama iyi ki de olmus. hic kurcalamayin bence de.

Saçlarınızın anlık hali baya havalı olmuş. Yukarıda yazdılığı gibi başkalarınım hayallerine sahipsiniz.

Saçlarını kuruturken fön fırçası kullanabilirsiniz.

Düzleştirici şampuanlar var

İyi dilekleriniz için teşekkürler. Genlerimle ve kıvırcık saçlarımla yola devam edeceğim.

kalkıp elimi yüzümü yıkıyorum, merdivenlerden aşağı inip kantinden bişeyler yiyip tekrar yukarı çıkıyorum. bazen dışarıda bi hava alıp geliyorum. işim varmış gibi dolaşıyorum.

ya da ofisten birine gidip bişeyler soruyorum. konuşurken uykum açılıyor.

Öğle arası çıkıp arabada uyurdum 40 dk falan evvelden. Çok güzel gelirdi o uyku bana. Çok da zinde uyanırdım. Gündüz şekerlemesini hep sevmişimdir.

Çalıştığım ilk iş yerlerinden birinde de içeride uzanmak için bir bölüm vardı. Patron ve patroniçe, karı koca ikisi de mimar, "çocuklar uykunuz gelirse çekinmeden dinlenin mutlaka" demişti. O koltukta hiç uyumadım.

Birisyle konuşmak. yoksa sarpa sarıyor

Sprey limon kolonyaları var. Masaüstünde bulunsun. Ele alna biraz da burun deliklerine sür kokla mütemadiyen.

uyuyorum. hatta bir keresinde öğle yemeğinin ağırlığı da çökmüş, bi uyumuşum, akşam mesai bitiminde uyandırdılar hadi gidiyoruz eve diye. çok tatlı bi uykuydu.

ben çay içip yanında da tatlı bir şeyler yiyorum.Bir de öğle arasında yemekten sonra 30 dk falan kestiriyorum.

Çıkıp biraz uzaklaşıp AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA diye bağırıp dönmüşlüğüm var. Başta eğlenceli ve işe yarıyor ama iki üç defadan sonra o da anlamsız oldu.

Ben de direk uyuyorum valla. Önünü alamıyorum, uyku tren gibi üstümden geçiyor.

tuvalete gidip klozete oturup bes dakika kapiyorum gozumu

espresso

aklıma direkt boksörlerin kullandıkları geldi.
www.decathlon.com.tr

bir arkadasim cocuklarindan birinin kafatasi seklini duzeltmek icin bir sure kask takmisti cocugun basina. yetiskin icin de yaptirilabilir saniyorum benzeri. butce var mi bunun icin?

www.cranialtedavimerkezi.com (bunu rastgele buldum googledan)

Bütçede hiç sıkıntı yok gerekirse bizzat alırım. Çocuk çok zarar görüyor çünkü. Tepesi açık olanlarda kafasının tepesine vuruyor. Herhangi bir travma gelişebilir diye korkuyoruz

@jimicik tam olarak aradığım böyle bir şey teşekkür ederim

Cenaze teshis ve kisiye ozel cenaze islemleri uygulanamiyor bildigim kadariyla, belirlenen alanlara topluca gomuluyoruz.

istanbul'un altyapisi ve deprem hazirligi yetersiz bir megakent olmasi nedeniyle gida, su ve temizlik konularinda cok cok buyuk sorunlar yasanmasi muhtemeldir. Elbette devlet ve yardim kuruluslari yardima kosacaktir fakat nufusun fazlaligi ve enkazlar isi fazlasiyla zorlastiracak, ilk haftalarda depremden sag cikmis olsak dahi temiz su ve gida konusunda sikintilar yasayacagiz. Bu surecte kolluk kuvvetlerinin yeterli varligi gosterememesi durumunda da farkli kaotik durumlar bas gosterebilir. Hatta gordugum kadariyla insanlar simdiden bireysel silahlanmaya basladilar bile.

Ozetle buyuk bir deprem olmasi durumunda istanbul icin cok da iyi senaryolar gorunmuyor maalesef.

Ben bu felaket senaryolarina katilmiyorum. Ulkemiz 80-85 milyon ve hala baskentimiz Ankara. Sabahina hava deniz yolu ile bir sekilde sivilden cok kamu gorevlisi ile dolar istanbul. Yurtdisi yardimlar da cabasi. (Istanbulda yasiyorum)

Diyelim binalar yıkıldı bu durum gündüz yaşandı ise Marmara ve cevresi ucuz kurtuldu diyebiliriz. Lakin gece depreminde gerçekten savunmasız kaliyoruz. 1. Ordu cb'nin emri ile İstanbul'u kuşatır kesin vur emri verilirse güvenlik bir nebze sağlanır.
İstanbul için en kritik yer Atatürk havalimanı tam biçilmiş kaftan eğer orası acil durum için kullanılırsa vatandaşların yaşama şansını arttırıriz. Türkiye'deki helikopterlerin %80i cb'nin emri ile kullanılması ile hava trafiği doğru yönetilirse acil durumdakiler yakın illerde hatta komşu ülkelerdeki hastanelere iletilebilir. Radyo çok önemli radyodaki yayın tek frekanstan verilirse doğru bilgi tüm Türkiye ye ulaşır. Telsiz kullanımında askeri birimler iletisim ağı için tsk yardımını alırsa problem olmayacaktır.ulkeye en büyük yardım havan gelecek yardımla kurtarabiliriz karadan gelecek yardım için b planı bu olmalı çünkü insanlar İstanbul'u terk etmek isteyecek ve d100 kilitlenecek tır.

seyler.eksisozluk.com

izmit depreminde hayatta kalanlar için ilk gün olmasa da ikinci gün tonlarca yardım getirmişlerdi. bir mahalleye yığdıkları yiyecek içeçeklerle bir şehir doyardı öyle diyim.

ikinci gün yakın illerden, üçüncü dördüncü gün üzerinde van-kayseri-malatya ve diğer bir sürü il yazan kamyonlar geliyordu.

yıkım çok büyüktü ama kimsenin aç kaldığını, sokakta derbeder olduğunu görmedim.

burada ve sosyal medyada yazan arkadaşların yaşı biraz küçük sanırım. olacak şeyleri oyunlarda gördükleriyle ya da filmlerde gördükleriyle çok ilintiliyorlar. depremden sonra yapılacakları yazanlar var burda, sanırsın john wick 4'ü çekiyor. olay basit, depremde evinde ya da her nerdeysen orda kalıyorsun (zaten istesen de çıkamazsın), deprem biter de dışarı çıkabilirsen de etrafına yardım ediyorsun. sonrasına sonra bakarsın zaten. ac susuz kalmazsın yani korkma.

istanbul için zorlayıcı tek şey iletişim kesileceği için yakınlara ulaşmak ve dezenformatif bilgiler olur. (ergenin biri illa ki yok sultanahmet yıkılmış vs. diye ortalığı velveleye verecektir).

cenaze için tören yok, toplu olarak büyük çukurlara gömüyorlardı.cenaze namazları gıyablarında kılınıyordu sanırım.

99 depreminde 9 yaşındaydım tvds
e gördüğüm toplu olarak büyük çukurlara insanları gömmelerini asla unutmayacağım. Sanırım ortam saha kaotik olacak o dönem bile diyarbakırda yaşadığımız halde gecenin üçünde marmarada olan depremin sarsıntısıyla uyanmak, o birkaç gün elektriklerin sürekli kesilmesi, tv başında olan biteni anlamaya çalışmak bir de o anı yaşayan insanların ne hissettiğini aNlamak gerçekten zordu.

Muhtemelen ulaşım, haberleşme vs. bir çok altyapı çökecek. Şanlıysanız, eviniz ayakta ise bir şekilde yaşayacaksınız. Yardımların ulaşması haftaları bulacak.

Sonra "bu işin fıtratında bu var. Olur böyle şeyler, 1800 küsur depreminde şurda da şu kadar insan öldü" denecek ve şehir enkazı temizlenecek. Açılacak alanlar, yandaş müteahhitler tarafından paylaşılacak. Şehrin enkazında birileri rahat gezsin diye, deprem parasından 15-20 helikopter alınacak.


.

Alıntıdır:


1999 depreminde izmit, yalova ve adapazarı gibi istanbula nazaran daha küçük şehirler zarar gördü. istanbulun hastaneleri, ambulansları, arama kurtarma ekipleri, iş makinaları o şehirlere akın etti. istanbul sağlam kalmıştı, çok büyük bir şehirdi, çok az zarar görmüştü ve o küçük şehirlere çok yakındı. fakat istanbulda deprem olduğunda, zaten normal bir günde tıkalı olan istanbul trafiğinin nasıl olacağını siz düşününün. o zaman boludan nasıl ambulans ve iş makinası istanbula ulaşacak. atıyorum öyle bir deprem olduğunda zaten istanbul itfayesinde çalışan itfayecilerin çoğu kendi dertlerine düştüğü için işe gitmeyecekler. herkes yakınına, akrabasına ulaşmaya çalışacak. şehre kara yoluyla giriş çıkış imkansız olacak.

devlet kurumları arasında bu gibi felaketlerde en büyük görevi şimdiye kadar hep türk silahlı kuvvetleri üstlenmiştir. hava, kara ve deniz birlikleri türk silahlı kuvvetleri içerisinde çok kordinelidir. görev tanımları bellidir. kim ne yapacak bilir. kimsenin o gün işe gelmeme şansı yoktur. ama devletin malesef diğer kurumları arasında böyle bir koordine yoktur. buna tıkanan trafiği, göçen viyadükleri, patlayan doğal gaz hatlarını, göçen binalardan sızan doğal gaz yüzünden çıkan yangınları ve zehirlenen depremzedeleri, deprem olduğu için görevinin başına gelemeyen itfaiyeciyi, ambulans şoförünü, doktoru, hemşireyi, sivil savunma memurlarını eklersek tam bir kaos ortamı olacağını görebiliriz. ama en kötüsü dediğim gibi çevre illerden gelen yardımların, çevre illerde kullanılacak hastanelerin istanbulu kurtarmak için çok yetersiz kalacağı gerçeğidir.

izmit'te turkiyenin dort yanindan gelen tek sey yardim degildi, hirsizlar, gaspcilar gelmisti kilometrelerce oteden.

Istanbul zaten karisik sehir, 20 yilda daha da karisti nufus. fakirlik, issizlik artti. insanlarin suc islese bile yanina kar kalabilecegi fikri yerlesti. silahlanma da artti haliyle. cunku adelete, polise, hukuka guven yok. cok buyuk kaos olacak. daha cok hirsiz, gaspci daha buyuk istahla saldiracak bu sefer.

ibrik olabilir mi

sulak, sulama kabı/bidonu deniyor.

çiçek sulama kabı

galvaniz mi takildiginiz kelime? metali galvaniz diye.

Doğru cevaba tik atıyoruz ama bu değil butonu yok. Olmayınca da bazen bu değil demek lazım geliyor. İbrik aklımıza geldi ama değil malesef. Sulama kabı/bidonu da online alışveriş sitelerinde yazıyor google'layınca ama aradığımuz o da değil.

Kamer Genc aparati:) (30+ larin anlayacagi espri)
Ibrik diye biliyordum ben de ama o lavaboda kullanilana deniyormus galiba. Cicek sualama kabi diye geciyor internet sitelerinde.

Özel bi adı yokki

süzek mi?

Suver

Watering Can

Bu ekteki emzikli kova. Genel adı, sulama kovası.

buz uygulayin aralikli. en onemlisi o.

sonra bandaj ve krem. voltaren olur. hirudoid olur.

soğuk kompres (buz) + fastjel

Nimes

Reparil

Gerofen ayak burkulmama çok iyi gelmişti.

Cırcırtlı, fermuarlı bir kitap kılıfı ya da enli bir dosya işinizi görür bence.

Kitabın etrafına havlu veya benzeri bir şey sarın iki kat ve en sert diğer iki eşyanın arasında olsun dikey veya yatay.

plastik zarf şeklinde dosyalar oluyor. ona koyun.

alışverş için kulanılan küçük bez çantalardan birinin içine koy. çantaya öyle at.

Kapax diye marka gördüm ama kullanmadım, ben de küçük bez çantaya koyuyorum.

kitapların köşelerini selobant/para bandı ile güçlendiriyorum, kıvırarak yapıştırıyorum

uygun bir ayakkabı kutusu yardımcı olabilir.

urun.gittigidiyor.com

buzdolabı poşetine koyarak taşıyorum. yıpranmasını engelliyor.

Plastik dosyalar iş görüyor. Ama çok kalın bir kitapsa koruyucu etkisi daha az olmakla birlikte bez torbaya geçiyorum.

müzik öğretmeniyim ama gitarist değilim.

bu bir elektro gitardır evet.
vic, sanırım ibanez taklidi olan bir marka. yerli olması lazım.
şurda bişiler demişler
www.mygitar.com

sözlükte de şöyle yazıyor
izmir-hatay'da yapilan ibanez benzeri gitar
firmanin sahibinin adi zafer
zafer-victory-vic

teller cortlamıştır değişmesi gerekiyordur.
değerini bilemiyorum.

satamazsan vic olması hasebiyle ben alabilirim. gençliğimizin fakir gitarı... birbirimizi kandırırdık "vic aslında daha iyiymiş lan bilmemne abi öyle söylediydi" falan diye...

o kolun sürekli dönmesi normal. o öyle zaten.

-elektro gitar.
-siyah çevirme kolu değil itme ve çekme kolu o. adı da tremolo koludur. en basit tabirler sesi dalgalandırır diyelim.
-ne kadar para edeceği gitarın kondisyonuna bağlı. ama bence 200-300'den fazla etmez yine de anlayan birine göstermek lazım. büyük yanılmış olabilirim.

Büyük ihtimal yanlış hatırlıyor da olabilirim ama alındığında ya 500 civarı ya da 750 tl civarıydı ki tam emin değilim ama galiba 500 civarıydı. Gitarda çizik filan yok. İnternete bakıyorum 800 diyen de var 100 diyen de. Artık ne yaparım bilmiyorum.

Yanıtlar için çok teşekkürler.

izmirli detected. vic izmir'de senfoni muzik'in urettigi ucuz bir gitardir. o zamanin f/p urunu denebilir sanirim. 5manyetik var ama bir gitar hocam bunun 3u cakma demisti. bende de var da aynisindan. 800tl biraz fazla bence bu gitar icin.

@jimicik

800 bana da çok geldi. Zaten o yüzden kesin 500 civarı dedim sonradan. Ha satsam zaten 500'e hayatta satamam. Onu biliyorum. Ben sadece zamanında kaç para verildiğini hatırlamak maksatlı söyledim. Nereden baksanız en az 15 senesi var. Orijinal/çakma gerçekten anlamam neyin ne olduğunu ama yanlış hatırlamıyorsam zamanında 500 civarı para verilmişti(400 civarı vs filan da olabilir) 100-200'e satsam bile iyi ama bilmiyorum artık ne olur.

hurma

fistik ezmesi de olur ayni sekilde. snickers'in bu durum icin bicilmis kaftan oldugunu ogrendim. deprem cantama koydum 10 tane.

Tahini neden plastik şişe almıyorsun hocam? Hem daha hafif, hem kırılmaz.

snickers ve krakerler olabilir.

kalorisi hacmine gore cok yuksek yiyecekler aniden kan sekerini yukseltir ve enerji verir fakat verdigi enerji kan sekeri dusmesi ile gegen geldigi gibi gider. ayrica zannedildigi gibi sporcular icin uretilen protein barlarin kalorisi o kadar da yuksek degildir.

depren esnasinda bence yiyecek asil ihtiyac degil.

Cevaplar için teşekkürler
@hebba gabler
@jimjim
@in vino veritas
@orpheus
Bu dedikleriniz gibi tatlı seçenekleri düşündüm, lakin olurda bir farenin nevaleyi patlatması durumunda tatsız (böcekler için tatlı) durumlarla karşılaşma ihtimalimden dolayı bana sıcak gelmiyor. Evde hiç fare görmedim ama bir ilk olursa fena olur. Veya yine yanlışlıkla çantaya bir darbe gelip içindekini patlatması durumunda da bu geçerli.

@bizkid onun bir baskıda patlaması daha kolay diye düşündüm

Snickers hala birim hacim başına en çok enerji veren atıştırmalık.

burda gidanin olayi enkaz altinda kaldiysak kurtarilana kadar acliktan olmeyelim, duduk calmaya, bagirmaya mecalimiz olsun diye mi, kacmayi basardiysak o hengamede aile/dost evine ulasana kadar ac kalmayalim diye mi?

cunku ikisi icin farkli seyler koymak gerekir sanki. bir de enkaz altinda kaldiysak ne bicimde kalacagimiz da mechul. diyelim ki bir kolunu oynatabiliyorsun. o zaman kavanozu acamazsin. o yuzden dislerinle acabilecegin plastic ambalajli urun daha mantikli olabilir.

100 dolares

asıl soruya cevap değil ama zaten çeyrek de taksanız, dolar da taksanız iğneyle takacaksınız zaten. yani bunu beğendiyseniz iğne kısmı kafanıza takılmasın. bebeklerin sırf bunları iğnelemek için bir yastığı olur.

ama buna bu parayı verecekseniz bence de çeyrek takın. geri paraya çevirmesi de daha kolay olur onlar için.

altının olayı değer kaybı olmadan paraya cevrilebilmesi.
yani onu satıp bebeğin bir ihtiyacini alırlar.

Bebek bezi yerine tulum alabilirsiniz, bebekler gunde defalarca üst değiştiriyor.

Kendi bütçenize göre para veya çeyrek takmak daha dopru olur çünkü o para veya çeyrekle bebeğe harcama yapılacak zamanı geldiği zaman.

Ayrıca o verdiğiniz link güzel hediye gibi duruyor ancak 14 ayar. ilerde satmak isterlerse muhtemelen yarı fiyatına anca satarlar. Ancak çeyrek altın değer kaybetmez.

Çeyrek tabi ki.

takı yastığı gibi bişey almışlardır muhtemelen.
ama bence çeyrek alın yani.

www.nadirgold.com

gumus

çeyrek çok pahalı bebek görmek için

bence hediye kıyafet almak mantıklı ya da eğlenceli oyuncak

Çeyrek en makulu. hem ihtiyaç durumunda çocuk için kullanılabilir.

Çok yakınsa çeyrek, değilse gram ideal.
Linkteki şey eğlenceliden ziyade amaçsız. Bana gelse bunu alanın zevkine tükiriym derdim. Üstelik lazım olunca 5 para etmez.

Linktekine benzer bir iğne kayınvalidem aldı oğluma. Anneler malum nazar diye beyin yiyorlar, takıyorum ben de arada.
Ucu küt iğnesinin, bebeklere öZel diye sanırım. tene batmıyor ama kumaşa geçiyor. Omzunun arkasına takıyorum ben de.
Bir de atasay değil de x bir kuyumcudan daha uyguna gelecektir. Bizimki 350 tl ye almış mesela.

Ceyrek al, anne baba kullansina katilmiyorum. Etrafa mi guvendiler bebegi dunyaya getirirken.
Buldugun hediye guzel. Karyolanin bi ucuna ilistirmek icin guzel ya da odadaki baska bi yere.
Ama bence en makul olani bebek kiyafetidir.
Ceyrek anca cok yakinsa olur

Tesekkurler herkese. Hediyemi aldim. Gelecek sefere de oyuncak alacagim. Hoscakalin.

bozdurunca deger kaybetmeyecek bir sey al. linkini verdigin sey asiri gereksiz ve cirkin, bozdurmak isteyecekler haliyle derhal ama deger kaybi olacak.

Kilyos yolunda bir suru yer var boyle. Oralari bir arastirabilirsiniz

ekrem'in yeri var dere kiyisi, pasamandira'da. ama ben tekrar gitmem, asiri kazikci.

beykoz mahmutşevketpaşa köyünde kulindağ diye bir yer var, aradığınız özelliklere uyuyor. biz gidip memnun kalmıştık.

öncelikle teşekkürler
bu vesileyle doğru bildiğimiz yanlışları ve hiç bilmediğimiz konuları da tartışalım bence.

hatta mod'lar bi sür üstte tutsa ne güzel olur.

paylaştığın linkte deprem sırasında yapılacaklar görselinde masanın altına giren insan var. ben mesela, bunun çok yanlış olduğunu; doğrusunun masadan daha sağlam bir eşyanın (beyaz eşya) konsol vs'nin "yanına" ve diklemesine çömelerek değil; cenin pozisyonunda fakat tepsideki kol böreği gibi yatay şekilde kıvrınılması gerektiğini doğru biliyorum. net olan biri bizi aydınlatabilir mi lütfen?

ya da es geçilen başka konularla ilgili falan..

benden not; deprem çantası için kolay bozulmayacak gıdalara kuru hurma örneği aklıma geldi.

yine zır cahil olduğum bir konu da kolon meselesi. deprem anında "kirişler" yani kapı girişleri/geçişleri tehlikeli fakat what about kolonlar? yani yanına yamacına sığınacağımız koruyucu eşyalar kolon yanında belki.. onlar da tehlikeli mi yoksa tam tersi mi?

afad'in sitesinde

2.Enerji hatlarından, diğer binalardan, direklerden, ağaçlardan ve duvar diplerinden uzaklaşın

agaclarla ilgili ne sikinti var bilen varsa yazabilir mi? ben guvenli olacagini dusunmustum. kapimin onunde bir mandalina agaci var. binadan dusen parcalari fln da biraz tutmaz mi?

Ağaç devrilirse falan diye olabilir mi?

@jimjim, evet deprem aninda agaclar devrilebilir.

Modlara teşekkürler.

www.afad.gov.tr

Teşekkürler. Deprem çantası nerede durmalı? Yatağa yakın mı yoksa kapıya yakın mı?

hocam bizimki kapının karşısında duruyor dışarı çıkarken almak için ama allah korusun büyük bi şey olursa da düdük su gibi şeylerin de başucunda olması lazım.

Benim de naçizane bi önerim var; Bridgefy isminde bir program var, internet-gsm şebekesi kesik olsa bile bluetooth üzerinden iletişime imkan veriyor, işinize yarayabilir.

99 depremi baz alınarak yapılmış bir araştırma. Ne yapılması ve ne yapılmaması ile ilgili baya bilgi veriyor.

www.earthquakecountry.org

deprem çantasının kapının hemen yakınında olması lazım. mesela deprem anında mutfakta, salonda, banyoda olsanız çanta için odanıza gidip alıp kapıya ulaşmanız gerekecek. bu da vakit kaybı demek. belki de siz alana kadar çantanın üstüne bir şeyler devrilecek vs. o yüzden kapıya çok yakın, tek hamlede alıp çıkacağınız bir uzaklıkta olsun.

Masa altına girmek kişiyi tavandan sıva parçaları, raflardan şişe tabak vs düşmelerine karşı, hayat üçgeni oluşturmak yani çamaşır makinesi, karyola gibi sağlam bir objenin yanına yatmak ise kolon, kiriş, dolap benzeri büyük ağırlıklara karşı koruyacaktır. Kısaca biri sizi yaralanmaktan, diğeri ölümden korur.
Deprem çantasını yatak odasına değil, dış kapıya yakın bir yere koymalısınız. Çünkü evde bulunduğunuz zamanın büyük kısmını yatak odası dışında geçiriyorsunuz.
Evde varsa baret, bisiklet kaskı vs bir şey, açık alana çıkana kadar, kafanıza bir şey düşmesinden sizi korur.
Büyük depremde en çok sıkıntısı çekilen şeylerin başında kadın pedi ve çocuk bezi vardı. Çanta hazırlayanların göz önünde bulundurması gerek.

@jimjim @Mirket
jazzabel'in eklediği yazıda yaşam üçgeninden bahsetmiş. yanında durduğunuz o büyük ve ağır obje bina farklı şekilde eğilirse güçlü depremde hareket edip sizi duvarla arasında bırakıp ezebilir de diyor. ama mesela kanepe gibi bi şeyse güvenli de olabilir ama bunlar test edilmeli diye vurguluyor. fakat afad ve evrim ağacı yazısında çök kapan tutun tekniğinden bahsettiği ve yine bu yazıda da bunun daha güvenli olduğuna dair sunduğu nedenler ötekinden daha mantıklı geldiği için çök kapan tutun'un daha güvenli olduğunu düşünüyorum.

bu arada ana gönderiyi güncelliyorum kaynak geldikçe. diğer ipuçlarını da soru cevap olarak ekleyebilirim.

Merhaba. Yedek telefon denmiş de, nasıl kullanacağız onu? Hep içinde aktif tuttuğumuz bir sim kartı mı olsun? Yoksa bizim cihaz bozulursa sim kartını ona takıp kullanalım diye mi? İkincisi pek gerekli gelmedi, 1.sinde ise aylık fatura ödememiz gerekir

@karabasun
merhaba. elde şarjı uzun giden akılsız telefonlardan varsa yedek olabilir. bildiğim kadarıyla aynı hat için bikaç tane sim kart çıkartılabiliyor, yeni hatta gerek olmayabilir. bendeki eskilerin bataryaları öldüğü için powerbank aldım yedek telefon almak yerine.

(bu arada görmeyen varsa sözlükte seferberlik başlığı açılmış yukarı ekledim bina kontrolü başlığıyla beraber. seferberlik başlığında change.org kampanyasının linki de var, 132k kişi imzalamış. kamuoyu oluşturmak için çok değerli.)

Sevgili büyüğüm levent pekcan dedi ki "bu hayat üçgeni hafif duvarlı(alçıpan vs.) ve ahşap evler için geçerli. Bizdeki evlerde kullanılan tonlarca betonu olan duvarları tavanları kıçı kırık dolap bilmem ne taşımaz"
Bu üçgen konusu abd çıkışlıymış, onların evleri ile bizimkiler genelde farklı olduğu için bizde çok geçerli olamazmış.
Bilenlerden yorum alabiliriz bence.

bu söylediklerim söyleyeceklerim kendi görüşüm. çoğu da kendi yaşadığım tecrubeler ile sabittir, bahsettiklerim en kötü ihtimal dahilinde uzman kişilerden yardım alana kadar yapabileceğiniz şeylerdir.

ilk önce şunu demek isterim. her şey genel bir durumda. bir formasyon üye birim zemin diyim, berbat olabilir o bölgede ama o binayı zemine göre yaparsanız imalatçı da buna uyarsa sorun olmaz. şu an istanbulun en kötü yerleri kabacı avrupanın güneyi marmaraya bakan kısımları ise ve bunlar olması gibi yapıldıysa sıkıntı olmaz. nereler iyi mesela sancaktepe üstü beykoz arkası tavşantepe arkası gibi gibi buralarda sok buyuk granitler var. en sağlam kayaçlardandır. ama 5 km öteye gidiyorsunuz hem alüvyon vs vs. denizkumu olayı var mesela. şayet denizkumu kullanan kişi çok pahalı da olsa güzel şekilde arındırma yaptıysa denizkumu çok sağlam kırma testı sonuçlaır veriyor çunku sahil plaserlerinde bazalt gibi kireçtaşı gibi güzel malzemeler var. ne demek bu yüzdeyüz yıkılır ya da bu yüzdeyüz ayakta kalır diye bir şey yok. siz her türlü hazırlıklı olmak zorundasınız.

ilk olarak söylemek istediğim şey, deprem anında dışarı kaçmayın derim ben. sebebi ise merdivenler. bu merdivenler çok lanet bir şey. yapması da çok zor zor olduğu kadar sağlamlığı da en az olan imalat. bırak depremi herkes aynı anda üstüne çıksa zıplasa belki de aşağıya sahanlıkla beraber iner. normalde sakal bırakmak gerekirken epoksi yapılıyor falan fişman. neymiş deprem olurken merdiven kullanmıyoruz. yaşam üçgeninde korunmayı bekliyoruz.

2 en üst katlarda oturmak büyük avantaj. hele hele 4-5 katlı binalarda en üst katlar genelde sağlam kalıyor en alt katlar kötü şekilde eziliyor. ve en üst katlarda yaşam alanı kalıyor. nete bakın yıkılan binalara çoğunda en üst katlarda bi hayat belirtisi görürsünüz üstelik sizi buralardan çıkartmaları daha kolay olacaktır.

3. kağıt sıkıştırılamıyor arkadaşlar kolay kolay. eğer evinizde korunaklı bir şey yoksa yatağınızın bazanızın içini kiyafetlerinizle değil. kitaplarınızla ansiklopedilerinizle silme ağzına kadar doldurun. bu durum sizin ezilmenize engel olur. çok büyük koruma sağlar şanzınızı arttırır. depremde hemen korunma pozisyonu alıp bazanın yanına yatın. bazanızın yanında da gerekli temel ihtiyaçlarınızı bulundurun.

4. ve aklıma şu anlık gelen son bilgi. bu çok ilkel bilgidir tartışılır. meslek arkadaşlarımla da tartışıp daha da geliştirmeye açığım.
c30/35 betona 10'luk çivi girmez (priz almış betondan bahsediyorum) girmemesi gerekiyor sokamazsınız hatta c25'e de girmemeli.
biz şantiyede mesela 10 günlük c30/35 betona çivi girdiğinde hemen anlıyoruz hee diyoruz bu beton sıkıntılı. bi numune al arkadaşım. bakıyoruz ki değerler düşük. kırın abi.
evinizde en azından uzman kişiler gelip kontrol edene kadar sizin yapabileceğiniz bir şey var.
gidin nalburdan bi 10'luk çivi alın. bir yerden de beşe on parçası bulun. 30 cm 50 cm fark etmez. beşe ona 10'luk çiviyi çakın. çivi arka yüzeyden çıkmaya çok yakınken artık çakmayın. beşe onunuzu kolona yaslayan yapıştırın ve çakmaya öyle devam edin. şayet bu çivi o kolona 1/1.5 cm'den fazla girerse hele hele neredeyse hepsi girerse bu beton mukavemetini yitirmiştir. bunu birkaç yerine ve birkaç kolona deneyin. o çivinin normal şartlarda yamulup girmemesi gerekiyor. 10luk çivi c25 ve üstü priz almış betonlara girmemeli. giriyorsa durum çok ciddi. çok kaba çok ilkel bir sistemdir ama işe yarar. önbilgi verir. bunu yapıp bırakmayın uzmana gösterin. meslek arkadaşlarımla bu konuda konuşmaya da açığım eksiği gediği olan varsa yazabilir.

edit: sakın aa girmedi bu çok sağlamdir uzmana gerek yok demeyin. bu belirli aralıklar için geçerli, kötünün de kötüsünü bulmaya yarar.

edit2: söylediğim anlaşılmadı herhalde. beşe on demek kereste türü bunun 2. 3. 4 metrelik olanı var gerek yok 40 cm ya da 50 cm de olsa yeter. bu beşeonu alın kolona yaslayın ama kılıcına yaslamayın yanı en geniş olan yüzeyi kolona temas etsin. çiviyi beşeona çakmaya başlayın. çivinin ilerlemesi kereste içindeki hareketini tamamlayınca betona devam etmek isteyecek siz vurmaya devam edin. yani keresteyi kolonnun bir parçası olarak düşünün ve öyle çakın. daha basit nasıl anlatayım bilmiyorum. keresteyi kolona çivi ile tutturur gibi çakın. o çivi 1.5 cm fazla betona kolona girerse kötü durum.
betona doğrudan niye çakmıyoruz sorunun da 3 cevabı var?
1 eline vurma ihtimalini ortadan kaldırırsın
2 çivi sekip gözüne girmez
3 çivi sert yüzey görünce yamulur yanal eksendeki yamulmaları ise kereste tolere eder. kerestenin içindeki çivi nasıl yamulsun. kerestenin dışında kalan kısmı yamulur. yani çakmaya kolaylık sağlar. siz kereste üzerinden kolona çiviyi çakın.

bir elinde sigara tutarken araba kullanmak riskli. ama bu mantıkla düşünüldüğünde araba kullanırken bir şeyler yiyip içmenin de yasaklanması lazım. sonuç olarak art niyet var evet. amaçları herşeye ceza yazıp ceplerini doldurmak.

burada mesele kesilen ceza miktarı da değil, sağlık güvenlik riskleri de.

burada mesele yöneticilerin özel alanlara kadar müdahale ederek toplumu kafalarına göre şekillendirmek istemeleri. ben sizin özel aracınıza dahi karışırım mesajı vermek için yapıyorlar.

yoksa daha bugün dev gibi ilçede kimyasal sızıntıları boyutları ve sonuçları ile ortaya çıkaran akademisyeni yargılıyorlar. ayrıca adamı işten attılar çektirmedikleri kalmadı.

mesele sizin sağlığınız değil, mesele islamcı faşist rejimin özel hayatın her noktasına müdahale etme isteği.

Özel alan diyip yasağa karşı çıkmak pek mantıklı değil, araç sürerken sigara içen biri başkalarına karşı da bir tehtittir.

"Direksiyon hakimiyetini kaybetti" ana temalı kazaların kaçının teyple uğraşırken, kaçının düşen sigara izmariti paniğinden, kaçının telefona mesaj yazarken olduğunu bilemiyoruz.

@theseachange;

Zaten yasak, araç sürerken birşeyler yiyip içemezsiniz. Su bile içmek yasak direksiyon başında aslında.

Tütün içermeyen ancak tütün mamulünü taklit eder tarzda kullanılan her türlü nargile ve sigara, tütün ürünü kabul edilir.

yani elektronik sigaraya da ceza yazabilir. bu isin sinirlari nasil ciziliyor?

su icene de yazilabilir ama yazilmiyor. arac surerken konusmak da dikkat dagitici bir eylem. telefonu hoparlore baglayip konusmak yani. kafani yanindaki kisiye cevirmek de tehlike yaratir. bu sinirlari cizilebilecek bir sey degil ki.

Sigara içmiyorum, içilmesinden hoşlanmıyorum, bir kişinin her önüne gelene karışmasından da hoşlanmıyorum.

gayet olumlu buluyorum. içki kötülüklerin anası ise sigara kötülüklerin babasıdır. hem de ağa babası!

peki yasaklanmasi uygundur diyenler icin gerekceniz sagliga zararli olmasi mi yoksa trafikte surus guvenligini riske attigini dusunmeniz mi?

evet,
gidip bi köyden alsan bile o da aynı. çünkü tohum gdo'Lu artık.
almanya hollanda gibi tarımda daha iyi yerlerde nasıldır bilemem.

soyle bir sey soylenmisti;

aldiginiz misir 6-8 sirali ise guzel, olmasi gereken sey o. ama 16-18 sirali ise oynanik genetikli ithal tohum. koylu daha cok verim alabilmek icin bu ithal tohumlari kullaniyor artik.

bazen cok eski kurumus misir kocanlari gorursunuz, dekor gibi durur bir kosede, onlar hep az sirali, aralari bosluklu misirlar.

evet, genetigi degistirilmis misir. gdo kategorik olarak kotu bir sey degil, ama eski misirin tadini ozluyorum.

tadinin oyle olmasi cinsinin sweetcorn olmasindan kaynakli. sweetcorn da dogada olusan bir mutasyonun hibridizasyonu ile elde edilmis bir misir turu. seker orani yuksek. o yuzden bildigimiz misirlarin aksine tam olmadan henuz daha yumusekken yenmesi gerekiyor. bu yuzden yurtdisindaki konserve misirlarin cogu sweetcorn oldugundan tatlidir, bize garip gelir.

genetigiyle oynanan misirlar genelde tat ile alakali degil verim, tarim ilaclarina karsi dayaniklik, boceklere karsi guvenlik vb. konularda oluyor.

istanbul'da cebinizde 3-4 milyon liraniz varsa, tabii bahceli evde oturmak mantikli gelebilir. bana da mantikli geldi.

Eski bir evse sorunları olabilir. Kışlık yerde yollar kapanabilir. Çok değişken var ama daha rahat olacağı kesin.

@ebabil curnatasi; İstanbul'un nispeten az gelişmiş ilçelerindeki büyük firmaların yaptığı sitelerde 500.000 TL civarına bulunabiliyor.

Mutlaka bir bahçe katında kirada oturup tecrübe edin önce, kimi çok sever asla başka daire tipinde oturamaz, kimi de 1-2 ay sonra kaçar.

ben de çok seviyorum. bahçede vakit geçirmeyi, kahvenizi içerken kitabınızı okuduğunuzu, kahvaltı ettiğinizi hayal edin. hava güneşliyken biraz güneş ışığı almak için orada oturduğunuzu hayal edin. mis gibi hanımeli kokusunun evi doldurduğunu orada çiçeklerinizle ilgilendiğinizi düşünün.

Giriş katlarda çok oturdum. Böcek, fare, akrep gibi fobileriniz yoksa önerebilirim.

alt yapı kötüyse bazı yağmurlarda alt kat wc'si falan taşabiliyor.

istanbul'da degil ama bahceli giris kat bi evde oturuyorum, biraz dert olabiliyor.
kapilar ince ve tahta, ruzgar giriyor, yagmur siziyor
sonra hic alismamisiz giris kat mustakil evde oturmaya, guvenliksiz geliyor (celik kapi, parmaklik vb yok)
bahce isleri, camur, bocek bazen fare

ama gunes acinda unutuluyor

6 aydır bahçe katında oturuyorum. Çiçek bakmaktan zevk alsam daha hoş vakit geçirebilirdim. Bir kere çıkıp kapıda oturmadım koca yaz.

Camlar demirli herhangi bir güvenlik sorunu yaşamadım. Direkt toprak üstü olursa rutubet fazla oluyormus sanırım bizim altında depo var. Yine de rutubet oluyor donem donem. Ama bizim bina eski. Zor ısınabilir bizimki merkezi o yuzden o problemi de yasamadım. Bence yeni binaysa sorun cıkmaz. Bir de tesisat konusunda problemler oldugunu duydum usk kattan akma vs.

duz giris onunde bahce olan dairede oturuyorum. cok keyifli bir sey bence. bahceye girip saatlerce yaprak temizleyip, cicek ekip, sulayip huzur doluyorum. bitkilerin gelisimini gormek muthis mutlu ediyor. arkadaslar gelince bahceye iki sandalye atip sohpet etmek cok guzel. aracimi kapimin onunde yikayip bakimini yapabilmek guzel. eli kolu yuklu merdiven cikmamak harika. esya tasimak cok kolay. yol kapinin hemen onunde olunca dis dunya ile biraz daha iletisim halinde gibi olunuyor. konu komsu ile selamlasiyorsun, ayak ustu sohpetler vs. guzel seyler bunlar da.

bir iki kere fare olusu buldum bahcede. olmeye yakin kedi de geldi. kutu icinde yavru kedi birakildigi oldu. ciceklerimi calmaya calisan teyzeler oldu. bahcede biraktigim birtakim esyalar calindi. sigara izmaritleri, bos kola kutulari, cer cop topluyorum surekli. bir de kediler bahceye diskiliyor, kokuyor.

2 sene kadardir bahceli evde yasiyorum.
Bahce bakimi icin bir ucret odemek gerekiyor. Onun haricinde bahceden sebze, meyve toplayip yemek, bahcede oturmak, guneslenmek, yildilzlari seyretmek muhtesem. Bir de evde hayvan varsa muhtesem x 3500.
Ha ama bir kere fare girdi kediye ragmen, onu da kapanla hallettik.
Temizligi cok oluyor surekli verandadan giris cikis yapinca. Ben dert etmiyorum.
Tek ikazim gece gec vakitlerde ozellikle bahcede yuksek sesle konusmamaniz.
Ben kendime gore tavsiye ederim. Somineli bulun bir de.. ohh mis,