Ispanaklı peynirli börek güzel olur.

beyaz peynir maydanoz

ıspanak beyaz peynir bu fırında büyük sigara veya öteki gibi tepsi olabilir

kabiliyetli değilim dersen milföy sosis, kaşar yapabilirsin.

Ispanaklı peynirli, ya da pırasalı peynirli (offf rumeli usulü,mmmm)

Beyaz peynir + maydanozlu iyi gider.

patates salatası da güzel bir tuzlu aperatif

mantarlı yapıp farkınızı ortaya koyun. tutturursanız çok leziz olur.

pırasa peynir favorim
kıymalı soğanlı da olabilir

ıspanaklı gül böreği

her seyli, bir sira kiymali, bir sira peynirli, bir sira pattisli ve bir sira dilli mantarli.

farkli ve lezzetli olsun dersen ve bulabilirsen isirgan otlu.

patlıcanlı kıymalı (bir tepsi için bir tane falan acı biber. çok minik bir acılık fena oluyor)

bir de tabi tam mevsimi pırasalı börek. biliyorsan ayranlı mantı da efsane olur çıtır çıtır.

Bütçe sorun değilse sucuk veya pastırmayı sebze ya da peynirle karıştırın

salt galata
filbooks
nevi cafe

alman kitapevi

Kuzguncuk'ta Nail Kitatabevi

edebiyat kiraathanesi

marks & spencer <3

oysho setlerinden memnunum ben de. h&m 3lü olanlar da güzel tavsiye ederim.

M&S +1

marks and spencer +1

Hm cabuk dagiliyor almam bi daha.
Penti iyi

neden kimse pazar yazmamış ki? pazarda hep sıra halinde görüyorum.
evet pazar.

Pazar ya da isimsiz butikler.

Boyner, pierre cardin filan bi iki marka oluyo orda 3 tane kampanyasi oluyo filan

HM
Koton
Penti

debenhams’tan aliyordum kapaninca bosluga düstüm, simdi oysho ve m&s +1’im ben de.

M&S , stimor, isimsiz butikler, pazar.

kom

iç çamaşırı satan yerlerde oluyorlar veya internetten alıyorum.
kom, ten, yeni inci..

La senzanın yokluğunu kim doldurabilir
Şimdilik oysho ve hm

Komple siteyi sunsaydın seçenek diye. Maşallah. Gül yeterli olacaktır.

çok fazla öneride bulunmuşsunuz:) Ben size limon ağacı öneriyorum

@kablelvuku :) işssizlik çok kötü birşey

bloomandfresh.com Klasiktir ama bence bu en güzeli

eğer çiçek bakmaktan hoşlanan biri ise sadece demet gül/kuruyacak çiçek göndermektense canlı çiçek göndermenizi öneririm

cennet bambusu veya pierre loti

kurukahveci mahmut efendi eminönünde dükkanı var tüm sokak kahve kokuyo.

taze kahve çekiyolar anında paketleyip veriyorlar

sıra baya uzun ama

Abicim neden kasiyorsun ki, eksperimi bu işin sanki. Git markete al bi mehmet efendi ve mahdumlari ya da bildik oturmus markalardan birini, misal kahve dunyasi.. yolla:)

Biliyorsun Turk kahvesinin onemi pisirme yonteminden geliyor. Yoksa kahve brezilyadan... burda yetismez bile. Sen aynen bunu yaz . Gelsin burda icsin. Anla be karrrdesimm..

az kavrulmuş ve espressodan ince çekilmiş iyi bir kahve al(tabii böyle direkt alamazsın çekirdeği temin edip çektirmen lazım veya kendisine sor espressodan ince çektirebilir misin ona göre çekirdek yollarım de) en iyisini arıyorsan "türk kahvesi" diye sorarsan anca en kötüsünü alırsın.

siz tr de o abd de mi yaşıyor ?

ben tr o abd.
pişirme yöntemi de önemli ise o zaman cezve de mi yollamalıyım?

Bir cezve de koyun kutuya, anladığım kadarıyla yaban ellerde cezve olayı yok. Süt kaynatılan tava benzeri şeyde kahve yapmaya kalkan insan gördü bu gözler. Hatta ideali kahve+cezve+fincan üçlüsü olabilir. Gerçi espresso fincanı da iş görür ama maksat şirinlik olsun.

Kurukahveci Mehmet Efendi bu işin piri olmakla beraber, İstiklal'de Mandabatmaz da yabancı sitelere falan çıkmıştı bir ara ve o da kahve satıyor. Bu arada taze çekilmiş kahve Amerika'ya gidene kadar taze kalır mı şüpheye düştüm, vakumlu paket alsanız daha iyi sanki. Mehmet Efendi'den alınca hep kağıt kesede veriyorlar, bilemedim.

www.amazon.com

türkiyeden yollamayın tabiki. türk kahvesi amerikqdw gümrükten geçmez amazondan alın yollayın.

türkiyeren hadi yollamaya kalksanız 20 25 dolar da kargo tutar ki gümrükten kesinlikle geçmez

kurukahveci mehmet efendi, mandabatmaz denedim ama benim en çok hoşuma gideni üsküdardaki Kurukahveci Hafız Ahmet oldu açıkçası.

türkiyede kahve yetişmiyor.
Türk kahvesi bir kahve (çekirdek) türü değil pişirme yöntemi.
Arkadaşım cappuccino'yu çok merak ediyor, italyadan kahve gönderecekler ne kadar saçmaysa, bu da o kadar saçma.

(btw: türkiyeyi geçtim, sanırım avrupada bile kahve yetişmiyor, hepsinin kökeni aynı: latin amerika)

Starbucks türkiyede "Caffè Verona" kullanıyor türk kahveyi yaparken.
Git bir mağazaya, al bu aromadan, çift çektir, (en ince taneli çektir) sonra evinde çezvede pişir ver arkadaşlarına

meksika'daki yine bu durumdaki arkadaşlara istanbul'dan kahve, cezve, fincan ve hacı bekir lokumundan oluşan küçük bir paket yapıp göndermiştik, gümrükten de geçti içtiler de mis gibi. kahvenin hava almaması gerek, o kadar sürede kendinden geçer. en güzeli diye iddialı olmaya gerek yok bence, mehmet efendi gayet iyi.

cezve gondermeye karar verirseniz toprak cezve de gonderebilirsiniz. kahvenin tadini etkiliyor.

1. yok ama bosch marka bi tane ödünç alıp kullanmıştım. harika bir şey.

2. var

3. matkabı taşınırken kullandım sonra bi daha da kullanmadım kullanmam zaten ben almamıştım ev arkadaşımdan kaldı. alacak olsam almazdım, her zaman ödünç alacak birileri bulunur. karşılığında bi paket sigara falan ısmarlarsın. black and decker matkap var bende ve dandik.

1,2: matkap ve vidalama aynı cihazda olandan var.
3: haftada bir kere lazım oluyor.

Kac tane var sayisini bilmiyorum. Haftada bir kullaniyorum.

1. evet. matkap ve vidalama aynı olandan, iki farklı marka.
2. evet. hem şarjlı hem darbeli.
3. çok sık. bosch pro (mavi)

1 - var
2- Var
3 - ayda bir mutlaka lazim oluyor. elektrikli tornavida dewalt, matkap bosch


bonus: en iyi marka? dewalt < bosch < makita seklinde gider bence..

ikisi de yok. Sadece Bosch marka küçük bir manuel tornavida seti var, taşınırken eşyaları monte ederken kullanmıştım. Bunun haricinde hiç kullanmadım diyebilirim, yılda bir kez sandalye ve masaların vidalarını sıkıştırmak için kullanıyorum.

Yıllar önce a101 den el tornavida seti almıştım farklı boylarda ve türlerde torvida ucu var. Markası atlas, çok memnunum.

Dusuk dirençli akülü matkap lazım oluyor arada bir. Bahsettiğim tornavida uçları matkaba uyuyor. Delmekten ziyade ahsap vidalamak gibi şeyler için gerekiyor. Elle de hallouyor, ama yoruyor

1. evinizde kaliteli bir tane elektrikli tornavida var mı?
> elektrikli tornavida ile "kontrol kalemi" demek istiyorsun sandım, ayrı bir aletmiş :) hayır yok..

2. evinizde matkap var mı?
> var. bosch. kutulu matkap ucu seti var. duvar, metal, ahşap delmek için.

3. her ikisini de ne sıklıkla kullanıyorsunuz ve ayrıca ne marka?
> matkap var, nadiren kullanıyorum. senede üç beş kez olabilir. ama iyi ki almışım diyorum. çünkü başka türlü halledilecek işler değil.

1,2: şarjlı matkap var, hızı düşürünce akülü vidalama da oluyor.
3: ayda bir civarı.

vidalama yok, keske olsa, cok guzel ve lazim bir alet.
matkap var, bosch marka, babamin dogumgunu hediyesi.

hic ele gune muhtac olmadan, her ihtiyacim oldugunda matkabimi keyifle kullaniyorum.

1- Var orta seviye. Kalitesiz degil ama en iyilerinden de degil.

2- Var. Darbeli.

3- Eskisi kadar sik kullanmasam da ayda bir kullaniyorumdur.
Sarjli Black&Decker, matkap Bosch.

4- Dremel hobi matkabi falan da var cesitli aparatlariyla birlikte. Baska seyler de var.

Buyuk villam falan olsa bir odayi ya da garaji komple hirdavat doldurur atolyeye ceviririm.

1- Var
2- Var
3- İhtiyaca göre elbette. Evde tadilat olduğu zamanlarda, taşınmalarda filan daha sık. 4 taşınma yaşadık, bu arada İkea'dan bebek odası almıştık, ıvır zıvır bir sürü şey. Matkap Bosch vidalama black&decker marka

Bu arada bizde elektrikli testere (jigsaw), lehim aleti, perçin vs bir sürü alet var. Bir kısmını eşime ben aldım. Hani 14 Şubat sevgilime ne alayım diye soran olursa erkekler çok seviyor, gerçi ben de seviyorum.

zafer plazanın yanında öğretmenevi var.

bu ama dagda degil, sehir icinde. dagda da bir orduevi var ama sadece 2 gun konaklamak mumkun degil.

Dagda ogretmenevi yok. Olsa da zaten kis icin aylar oncesinden rezerve edilir. Kis egitim merkezinde oyle en azindan.

kütüphanede. özellikle iü merkez kütüphanede :D önemli bulduğum yerleri a4 kağıdına not almak ve kağıdı 2-3 kere okumak yetiyor. bir de üstüne bir arkadaşıma anlattığım zaman aklımda bayağı uzun süre kalıyor.

Güneşli havada, yazın en iyi öğreniyorum.

@yine de geldim dunyaya'nın anlattıklarına yakın bir tarzım var. özet çıkararak çalışırım ben. bir top teksir kağıdım her daim hazırdır.

dersi dinlemek
basit basit not almak
altini cizmek
daha once cikmis sorulari cozmek

Tekme tokat dalar.. şaka şaka, çok rahatsız olduysam misafir gidince koltuğu silerim.

Hiç rahatsız olmam.

Afedersin kaba etiyle koltuğa oturan misafirlerim var benim. O koltuk benim özelim, yeri geliyor kafamı koyup yatıyorum. Aklıma geliyor... mevhibe teyzenin neticesi acaba şu an burnumun koltuğa değdiği yerde miydi diye düşünmüyor değilim.

Rahatsız olmam.

Rahatsız olduğum bir konuysa girişte herkese ayakkabıları çıkarmayın diyip galoş giydiririm. End of the story.

Koltuğa ayak kokusu sinme ihtimali bu postu okuyana kadar aklıma bile gelmemişti. Çok sallamıyormuşum belli ki.

Abartıyorsun bence ya da o TV de gördüğümüz titiz hastalardansın

temizliğe, kokuya karşı hassasımdır aslında, ama bugüne kadar benim de aklıma gelmemişti. hem gelen misafir açısından, hem gittiğim yerler açısından.

bence misafirin ayağı koltuğa değdi diye rahatsız olacaksanız ya evinize misafir almayacaksınız, ya da koltuğa kalın bir kılıf geçirip her misafir sonrası yıkayacaksınız. bence bu bir takıntı.

ayağımı koymuyorum ama az önce tuvalette çatır çatır zıçtıktan sonra gelip g.tümü koyuyorum, onu ne yapacük?

hatta bence bu dediğimi okuduktan sonra gelen misafirlerin hepsinden ayaklarını kıvırıp altlarına almalarını isteyeceksiniz, g.tü değeceğine ayağı değsin diye :)

aha ben. hatta halıya basmadan önce terlikleri çıkarıyorum :/ niye bilmiyorum evde terlik sevmem. panduf versinler giyeyim :D

özetle okb.

Rahatsiz olmam. O kadar takintili olsam misafir kabul etmezdim zaten, iskence olur cunku.
En kotu koltugun kilifini yıkarım misafir gittikten sonra. Takilacagim en son seylerden biri.

profesyonel yardım almanızı öneriyorum

aynı mantıkla düşünecek olursak, bir sürü ayağın girdiği, kokusunun sindiği bir şeyi insanlar niye giysin?

ya taharet alıp ellerini güzel yıkamadıysa? koltuğun kenarlarına kolunu yaslamak suretiyle kahve aromasını ellerinden bulaştırırsa?
hayvan çiftliklerine girerken kimyasal bi sıvıya maruz bırakılır insanlar ve arabalar, dışarıdan mikrop taşınmasın içeriye diye, öyle bi düzenek yapabilirsiniz eve.

misafir de sizin ne idugu belirsiz terliginizi giymek zorunda degil. icinde mantar mi var, kolibasili mi var belli degil.

bir insani evinizde agirlarken ona iyilik, kiyak yapmiyorsunuz. yani evinizde sizin tutsaginiz olmuyor.

ben de misafirlikte başkasının terliğini giymek istemem mesela. Ayağı kokan misafirden rahatsız olurum tabi, samimi olduğum biri değilse karşımda koltuğumda bağdaş kurup oturması da tuhaf gelebilir ama bunlar ayrı şeyler. sizin takıntınız ayağın temizliğinden bağımsız olarak sadece koltuğa temas etmesi ve biraz saçma kusura bakmayın.

jimicik + 1

misafir, evsahibine yük gibi gelmemeli, evinize alıp onu ağırlıyorsanız, sokaktan geçen alelade bir insan olmadığını düşünüyorum, ki öyle de olabilirdi, bunda birşey yok, azıcık hoşgörülü olun. belki şuan bizim bilmediğimiz şeyler yüzünden dar bakıp sinir oluyorsunuz,

aklıma shameless'daki temizlik takıntılı sheila geldi :D

insanları kapıdan içeri alırken ayakkaplarını poşetletiyordu =) koltuklar muşamba kaplı

misafirinizin dedikodusunu yaparak ayıp etmişsiniz bence.

Hepiniz terlige takilmissiniz dostlar.Tamam o giyilmesi diyelim de koltukta bağdaş kurmak ne bileyim.Kimsenin evinde yapmam ben bunu. Teyzemde olsun başkası da olsun.Terlik giyilmemesi bı yere kadar mantıklı da.

Giymiyorsa ısrar etmem. Ancak sizin koltuğa ayak değmesinden rahatsız olmanız biraz abartı geldi, koltuk sonuçta kıçımızı koyuyoruz. Çok rahatsız oluyorsanız örtü serin örtüleri yıkarsınız. Ben de örtü ile kullanıyorum koltukları, ayak konmasın diye bir rahatsızlığım yok ama bir süre sonra kol koyulan yerler ter kokuyor ister istemez. Örtüleri yıkıyorum mis gibi kokuyor.

Ciddi psikolojik bir temizlik hastalığı var sizde.

aklimin ucundan bile gecmeye ihtimaller/olaylar.

ne hayatlar yasaniyor harbiden :D

Bence bağdaş kurması güzel şey ya gelen misafirin. Yakın ve rahat hissetti demek kendini. Hoşuma gider yani. Sonuçta öylesine birini evime zaten almam. Gelen de kendini rahatsız hissediyorsa hoşuma gider. Yaptığı ayıp değil benim için. Halının ortasına işemiyor sonuçta.

Yalnız olduğumu sanıyodum değilmişim. Evet bence de okb bu benim çözümüm eve misafir çağırmamak. Bu yüzden koltuk sildiğim oldu. Aşırı rahatsız oluyorum, mantıklı olmaması rahatsızlığımı azaltmıyor.

terlik verilme sebebi ayak kokusunu engellemesiymis oyle mi?
bir yasima daha girdim.

Misafirlikte verilen terlik pamuklu ise giymem asıl herkesin giydiği terlik pis gelmeli. bağdaş kurarak ayak kokusunu sinebilen insan terliğe napar allah bilir. bu derece bir misafir ile denk gelmeyeli çok oldu.

jimicik+1
buna takıyorsanı misafir geldiğinde koltuğa kılıf geçirin

"kimsenin evinde bagdas kurmam" bu cumle hastalikli, icimi ciz ettirdi. ev mahrem bir sey ben birinin evine gidecek yakinlikta isem ayagimi bagdas yaparim. bu aklima bile gelmez. bir suru arkadasim var evime gelip giden birkac tane. onlar da ayaklarini koltuga koymus vs zerre umrumda olmaz. ben de titizim evime gelen arkadaslarima verdigim terligi baskasina vermem. pijamalarinin icene sabun saklarim. is fircalari kapaklidir ve sarar kaldiririm. ama ayagi koltuguma degmis bu cok sacma ya. nebliyim bunu dusunmek obsesyonla alakali, hayati insana zindan eder.

ha ama su var tiksindigim insanin ayagimi koltuguma koymasini istemem. guzel kokmayan bir arkadasim gittikten sonra yatak yorgan her seyi degistirmistim, guzel kokuya bayilirim. arkadasimi sevdigim halde ayagi beni rahatsiz etmisti ama ten kokusu bu kadar belirgin insanlara cok az rastliyorum.

Size biraz hak vereceğim sanırım. Çok misafir ağırladığım için bazı şeyleri söylemenin yollarını buldum. Yerler çok tozlu diyip zorla terliği giydiriyorum. Evde bebek var, doğum yaptığım günden itibaren halden anlamayı bırak laftan da anlamayan ailelere sahibiz. Kolonya şişesinin yarısına dezenfektan döküp misafirin eline boca ediyorum. Ayak mantarı , ter kokusu vs. bunlar önemli şeyler değil. Biz o kadar çok hastalık geçirdik ki ayak mantarı en son korkacağım şey.

Bizim insanımızın kodlarında el yıkamak yok. Bir eve misafirliğe gidildiğinde önce ellerimi yıkayıp sonra tokalaşıyorum. Mecbur kalmadıkça ev sahibinin eşyalarını kullanmıyorum. Ayaklarımı da iki saat sarkıtırım problem değil. Usturuplu oturmuş olurum böylece. Bence sizde problem yok. Aşırı rahat bizim toplum.

Hediye almana gerek yok bence verdigin bilgiler isiginda. Lokum falan gotursen kafi.

Aklıma nazar boncuğu geldi böyle geleneksel şeyleri seviyorlar genelde. Şık bir çini falan olabilir. Oğlana da kıyafet olur bence ya da oyuncak.

çift için arzum okka minio.

çocuk için www.uzmantv.com

kedi ve Istanbul temali bir seyler olabilir, seramik, kumas ortu vs.

cocuk icin tahta araba, (eskilerde kullanilirdi, ismini unuttum) veya topac olabilir. (geleneksel ahsap oyuncaklar)

danışman yapmak zorunda bunu evet, ama danışmandan önce sen doğru şekilde hesapladığına emin olsaydın keşke, tamamen danışmana bırakıp risk edilecek bir şey değil bu. ben lisanstayken önce kendimiz hesaplayıp emin olurduk sonra danışmanımızla bir kere daha hesaplardık öyle onaylanırdı. üzülerek söylüyorum ama iki taraf da hatalı bu noktada.

Geçmiş olsun. Bu tarz şeyler olabiliyor. Benden önce mezun olan birkaç kişi sizin yaşadığınıza benzer sorunlar yaşadılar. Bu sebeple yönetmelikleri inceleyip danışman hocaya soruyorduk sıkıntı var mı diye. Dönemlik krediler ve derslerin kredileri değişiyordu çünkü. Bazen de yeni dersler ekleniyordu. Neyse sonuç olarak bunlar insana ders oluyor. Kendi işinizi takip etmezseniz sorun yaşayabileceğinizi öğreniyorsunuz.

is hayatinda kendilerinden kaynakli bir sorun oldugunda soyle diyen tipler vardir; bana bunu niye hatirlatmiyorsun? neden beni uyarmadin? hadi ben gormedim, sen niye fark etmiyorsun? onlar da yukselir, kariyer yapabilir vs. ama esasinda olmasi gereken kendi soorumlulugunuzu alip isinizi dogru ve duzgun yapmak. sizin durumunuzda ogrenci oldugunuz icin, aile gecindirmek gibi bir sorumlulugunuz da yoksa asil isiniz derslerinizi takip etmek. yani evet sizin sucunuz.

Senin sucun tabii ki.
Danismanin kac tane ögrencisi, projesi, dersi vs. var. Senin derslerini saymakla mi ugrassin.

Bu nasıl öğrencilik? Derslerini takip etmek senin sorumluluğunda tabi ki. Sana kolaylık olması için okulda uyarı sistemleri tabi ki olabilir. Ama en büyük suç sende.

sen kendi aldigin/almadigin dersleri,kredini takip etmeyeceksin ama danisman takip edip seni uyarmadigi icin suclu olacak? ders/kredi takibini yapmakla sorumlu olan kisi sensin. danismanin nerden bilsin belki tek dersi okulu uzatmak icin bilerek vermedigini? senden baska kimsenin sucu yok.

Sadece sorumluluk / suç durumu değil, bazen ders eklemiş oluyorlar. Ben ilk üniversitemden bir ders bırakıp mezun olmadan ayrılıp 2. üni'yi okudum ve mezun oldum. Aradan zaman geçti, af çıktı ben ilk üniye dönüp o kalan bir dersimi vereyim dedim, o bir ders 3 ders olmuş. Küfrede küfrede çalışıp verdim.
Oluyor öyle.

suc senin. el elin işini ne kadar takip eder. kendi dersini sen takip etmemişsin

doakozmetik

proseedoils.com
www.artdehuile.com

simyaevi

Google Maps'ten evinin yakınındaki tekelleri tespit edip arayın, durumu anlatın. Parayı dükkan sahibinin hesabına gönderebilirsiniz veya yakında oturan başka bir arkadaşınız varsa ondan rica edebilirsiniz.

scotty'den bir moto kurye ile anlaşabilirsin. onun olduğu istikamette gibi motor çağırman gerekiyor...

bana gonder, gecerken birakayim.

Yemeksepetinden yemek söyleyip telefonla rica edilebilir.

Migrostan al arkadaşının adresini ver

topluyorum ve @dedetorunmavikapak hesabındaki kıza gönderiyorum. yüz küsür tekerlekli sandalye aldılar. instagramdan bakın isterseniz. eskişehirde oturuyorlar size de yakın. geçenlerde de esra erola falan çıktılar.

toplamıyorum. bu kampanya ilk başladığından beri bana fake bi olay gibi geliyor ve bu anlamda birkaç yazı da okudum zamanında. Genel olarak tüm şişeyi geri dönüşüm kutusuna atıyorum kapakla beraber.

ben de toplayıp @dedetorunmavikapak hesabındaki kıza gönderiyorum.

Topluyorum da hiçbi yere göndermedim henüz 2 3 torba duruyor evde.

www.birgun.net
Toplamıyorum.

Su firmalarının ne kadar “şişeyi” geri dönüştürdüklerine kanıt olarak kullandıkları bir hile olarak duydum. Yani şişeyi at kapağı topla olur mu öyle şey di mi? Ben ikisini ayırmadan toplayıp belediye ambalaj atık a veriyorum

Belediye cam,plastik, kağıt kategorisinde olan şeylerin tümünü alıyor

biz şirkette topluyoruz ve doldukça üç beş çuval gönderdik,
tofd.org.tr ye gönderiyoruz, haber verdik, gelip aldılar.

buyuk migros'taki plastik copune atiyorum. sert plastikleri de biriktiriyorum.

Uluslararası ilişkiler mezunuyum.
Devlette işe girebilmek için sınavlara çalışmadım, açıkçası önemsemedim de. Önemsesem de bir şey olacağımı sanmıyordum çünkü KPSS + girmek istediğin kurumun sınavı + mülakat/torpil durumu zaten tüm motivasyonumu alıp götürüyordu. Beni de yönlendiren olmadığı için, böyle salak bir bölüm okudum. Bu bölümü yaparken tek mantıklı ve işe yarar hareketim bölümün %100 İngilizce oluşu idi. Mezun olduktan sonra iki sene iş bulamadım. Geçen marttan beri bir firmada (patron firması, kurumsallıktan fersah fersah uzak bir yerde yani) lojistik operasyon elemanı olarak çalışıyorum.

Okula dair pişman olduğum tek ve en önemli şey ise kendimi bir konuda geliştirmek adına bir şey yapmamam.

Ortalamani olabildigince yuksek tut. Giris seviye ekonomi, hukuk vs dersleri al alabiliyorsan. TOEFL'dan en az 100 alacak kadar ingilizce ogren. Yazlari staj yap.
Ben ekonomi bitirdim.

Işletme mezunuyum. Ielts 6, kpss alan ve p3: 82 85 arası puanlar ile kurum sınavlarına girdim. Birini kazandım çalışıyorum. Ingilizcen mutlaka yds 70e eşdeğer ve üstü olan bir sinavdan puanın olsun, seni fazlaca öne geçirir. Imkanin varsa bir diger dil öğrenebilirsin.

iibf mezunuyum. Çalışmıyorum. Beni örnek alma.

işletme mezunuyum. yazılımcıyım.

keşke mühendislik okusaydım diye başımı taşlara vuruyorum.

22 yaşımda mezun oldum, keşke 22 yaşımda tkrar üniversiteye girseymişim.

İngilizce öğrenirdim. Dış ticaret kovalardım.

işletme okumazdım yüksek ihtimalle, bence iibf eğer cidden hedeflemeyip de öylesine girdiğin bir yerse boşuna zaman kaybı.
şimdiki aklım olsaydı lisede iyice çalışır güzel bir okula ve bölüme girerdim.

yapacağın tek şey ingilizce ilerletmek bence şu an

Anadolu iibf iktisat mezunuyum ozel bir bankada risk yonetiminde calisiyorum. 17 yasinda aile sorunlarindan kacarak sacma sapan bir tercih yaptim bana gore bir bolum degildi. Simdiki aklim olsa birakirdim.
Hic kpss kasmadim.

İktisat mezunuyum, yazılımcıyım. Bol bol gezerdim, aç yatardım. Araba yıkar para kazanır yine gezerdim. Tuvalet temizler para bulur yine gezerdim. İnglizcenin über olduğunu varsayıyorum değilse hemen başla. Bir müzik enstrümanında uzmanlaşırdım. Tekrar tekrar aşık olurdum, yine çok ağlardım ama olsun yine aşık olurdum. Maddi durumum ne olursa olsun çalışırdım, garson, yıkamacı, satış danışmanı, gündelik işler.

Amaca göre değişir, işletme mezunuyum. Yurt dışı işler için iibf yerine bilgisayar okusaydım diyorum ama amaç para kazanmaksa işletme mezunu olarak ta gayet iyi paralar kazanabiliyorsun.
Şimdi işletme 1. sınıf öğrencisi olsam;
1-Bir iş yerinde çalışarak departmanları öğrenirdim, işletme mezunu olarak, satınalma, muhasebe, finans, insan kaynakları, pazarlama v.b. bir sürü departmanda çalışabilirsin. Bunlardan hangisi sana uygun olduğunu çalışırken öğrenmek ve ona uygun kendini geliştirmek çok önemli. İŞ hayatının kurallarını da bu şekilde öğrenip çalışma hayatına başlayınca aa bu muymuş demezsin.

2-İngilizce öğrenirdim, derslerden çok daha önemli bu. Akademisyen olmak gibi bir hayalin yoksa ingilizce öğren, dizi izle, kursa git, ne yaparsan yap ingilizceyi öğren.

3- WAT yapar bir yaz amerika'da geçirirdim. İngilzice pratige dökme açısından.

4-Erasmus yapardım, erasmus sırasında avrupada bir çok ülkeye gidip daha sonra yaşamak istediğim bir yer mi veya hangi ülke bana göre onun araştırmasını yaparsım. Tabi 20 yaşında bunu yapmak çok kolay değil, zira gelecekte seni neler beklediğini bilmeden biraz havada kalsa da en azından fikir oluşturur.

4-İŞ hayatında anlayacaksın, ne olursa olsun excel sana çok yarayacak. Temel seviye için ismek vb ücretsiz kurslara gitmeni öneririm. Çok para verme, daha sonra excel en iyi problemleri çözdükçe öğrenirsin, forumlarda insanlara yardım ede ede excelin gelişir. Sen insanlara faydalı oldukça senin de bilgin artacak.

5- okul bitince 2 seneyi geçmeyecek şekilde iş hayatında deneyim elde edip, 2. senede yemeyip içmeyip para bitiktirip almanya'ya gitmek, orada yüksek lisans başlamak, yüksek sonrası 18 ay iş arama süresince iş bulup almanya'da kalmak.

6-Türkiye'de kalacaksan kpmg, pwc gibi 4 büyük denetim firmasına girmeye çalışırdım, oradan da bir şirkete müdür olarak geçip hayatımı devam ettirmeye çalışırdım.

Özet, ingilizce, excel, bol bol staj.

çok detay vermeyeyim, iibf bitirdim, şimdi üst düzey yöneticiyim.
şu anki aklım olsa iibf okumazdım. hadi okuduysam da gpa için kasmazdım. hayvan gibi kpss yapıp özele girdim, kamuya girerdim.

ingilizce kas, excel artık eskidi, excel de öğren ama kodlama öğren. otomasyon öğren.

siyasal ui mezunu, araci kurum calisani.
gene ayni seyi okurdum, belki bogazici olsun diye biraz ugrasirdim.
yapmadigim her sey keske yapsaydim diye aklimin kiyisinda duruyor. devlete girmek istemedim, ama keske deneseydim de diyorum. ama dis islerine girip ulke ulke gezen arkadasima bakinca yerlesik olmak iyi diyorum. ama hayalimde hep gezmeli is bulmak vardi. ic mimar veya endustriyel tasarim isi yapmak isterdim ama siyasalla hic ilgisi yok. devlet memurlugu cok bayik gelirdi, salla basi al maasi diye. simdi ne guzelmis diyorum.

yani ozetle ne istedigini anlamak uzerine konsantre olursan senin icin iyi bir baslangic noktasi olur. sonra onun etrafina orersin her seyi. atiyorum finans diyorsan spl lisansini al hemen 4. sinifta. yuksek lisans candir. ingilizcenin cok iyi oldugunu varsayarak ikinci dile basla. kisisel bir zevkin varsa onunla ugras, gitar, resim, fotograf vs. gezmeyi herkes sever sanirim, gezebildigin kadar gez. bilgisayar, excel falan uzmanlik alanin olsun. bol staj yap, calisma ortamlarini gor. insan iliskilerini ogren.

iktisat mezunuyum, %100 ingilizce okudum. 6 ay oldu mezun olalı, İngilizce'ye ek olarak Erasmus da var, ücret beklentimi asgari ücrette tutuyorum.

mülakata bile çağırmıyorlar.

Evde sadece kan şekerine bakabilirsiniz. İnsülin direnci hesaplaması için kan insülin düzeyinin de ölçülmesi gerekiyor. İnsülin değerine ancak laboratuvarda baktırabilirsiniz.

kan sekerini olcen cihaz sadece kandaki seker seviyesini olcer. onu da yanlis olcme ihtimali var. olcum yaptiginiz saat, kani parmaktan nasil cikardiginiz, kalemin ignesinin yeni olup olmamasi bile sonucu etkiler.

aile hekimliginde ucretsiz yapiliyor sanirim bu testler. daha saglikli sonuc alirsiniz.

henry kissinger world order kitabını öneriririm. malum ortamlarda pdf i filan var bulamazsan bana mesaj gönder.

Oncelikle, cok ama cok iyi bi fikir!
Benim tavsiyem Heywood'un 'politics' kitabi. Icinde bilmen gereken temel bilgiler ve dolayisiyla terimler var. www.amazon.co.uk eski versiyonlarini cok daha ucuza bulabilirsin.

ikinci olarak oxford'un politika ve uluslar arasi iliskiler sozlugu. bu hem egitim suresince, hem de sonrasinda cok isine yarayacak bi kitap. icinde bilmen gereken pek cok terimin ve olayin aciklamasi var. global.oup.com

son olarak da, the guardian weekly okumani tavsiye ederim. hazirlik okuman gerektigine gore dili biraz agir gelicektir. ama bi dene. hem alanin hem de genel kultur konusunda ihtiyaclarina cevap verebilecek bir haftalik gazete/dergi.

Öncelikle bu bölümü lisans programı olarak okuyanlar bana göre daha iyi ve isabetli cevaplar vereceklerdir, ir'da yan dal yapmış biri olarak tavsiyem: bu 1 senelik süreçte haberleri düzenli olarak takip etmeniz. DW, Euronews, BBC / Türkçe, Eurotopics ve seçtiğiniz diğer yayın kuruluşlarını düzenli olarak takip edin. Haberlerin yanında analizleri ve geleceğe yönelik tahminleri içeren içerikleri de okuyun. Ayrıca, bu süreçte, boş zamanlarınızda podcast de dinleyebilirsiniz. Önereceğim podcastler: The inquiry, World news (bbc), inside europe (ingilizceniz de çekinir).

Öğrenci psikolojisi diye bir şey olduğundan bu dönemde ders kitabı okuyacağınıza ya da bu uğraşın devamlı olacağına inanmıyorum, o sebeple, yukarıdaki önerilerimin hepsi ui, politika alanlarına yönelik genel kültür kazandırmaya yardımcı olacaktır. Ayrıca, bu 1 yıllık süreci çok yoğun bir şekilde ingilizceye ayırmanız çok yerinde olacaktır, özellikle de okumaya. Bölüme başlayınca göreceksiniz ki ingilizceniz varsa tüm bilgiler ayağınızın altında, ancak yoksa, hem ders içinde hem de ders dışında ciddi sıkıntı çekersiniz.

sait yılmaz
necdet pamir
haydar çakmak
onur öymen
Uluç Özülker
Michel Chossudovsky - GlobalResearch
George Friedman
Mehmed Arif Bey
Dünyayı Değiştiren Gizli Anlaşmalar
Joseph E. Stiglitz
Haydar Kazgan
Halid Özkul
Marshall McLuhan
F. William Engdahl
Volkan Özdemir
Naomi Klein

Anka politik

Tarih kitaplarından ve yabancı kitaplardan daha tonla kitap var okunması gereken.. Uluslararası İlişkiler ciddi ve emek verilmesi gereken disiplinlerarası bir alan. Şimdiden başarılar dilerim.

david fromkin'in barışa son veren barış'ı

A Peace to End All Peace: The Fall Of The Ottoman Empire And The Creation Of The Modern Middle East www.goodreads.com

Çok teşekkür ederim herkese, hepsini inceleyeceğim, hatta tavsiye ettiğiniz haber sitelerini okumaya başladım bile:), bu arada belirtmeyi unutmuşum Avrupa’da bir üniversitede okuyacağım o yüzden tavsiyeleriniz ona göre olursa çook sevinirim, mesela Osmanlı’dan ziyade Avrupa tarihi daha önemli olacaktır, teşekkürler tekrar:)

istanbul'daysaniz ders notlarimdan birseyler vereyim. atacaktim zaten. ders notu dedigim okumamiz icin verilmis ingilizce makaleler vs.

diplomacy kissinger
türk dış politikası baskın oran
siyasi tarih oral sander

üçünü okursan trdeki birçok ui bölümünden mezun olursun zaten.

Bence problem yok

Bence değil. Ama öyle olsa da garip olmazdı. Garip ve kötü bir iş. Bu kadar oluyor derdim, böyle düşünseydim.

Plaza dili işte.

Çalışanlarla ilgili bir durum değil zaten, onlar ne yapabilir ki?

Bir sure bekliyor olacaksiniz, sizi bos bos bekletiyor degilim, sizin isinizle ilgileniyorum anlamında bir ifade. Birini dinlerken yuzun ona donuk degilken de "ben seni dinliyorum, devam edebilirsin" dersin ya nezaketen. Bu da bir tur nezaket ifadesi iste. O yuzden itici falan değil bence.
Insanlae sik sik duydugu seyi itici bulmaya baslar, sorun bu.

benim calistigim yerde de boyle bir tip var. cagri merkezi olmamasina ragmen yazismalarda kontrolleri sagliyoruz, aksiyonlari aliyoruz, gibi cumleler sarfediyor, bir b.k yapmadigi gibi kendince yazisini susluyor, aman ne cok sey yapiyorum havasi estirmeye calisiyor, ama yerler mi yemezler

çağrı merkezlerinde bu tarz kalıp cümleler kullanılmasını istiyorlar, kullanıcıyı uzun süre sessiz bırakmak eksi puan onlar için, çağrı puanlarını etkiliyor, kalıp olarak garip gelse de, kullanmak zorundalar.

X saglamak diye bi kalip yok zaten ama cagri merkezi diye bi dil olustu ve ben de cildiriyorum.

Kontrol ediyorum demek ne kadar zor ve ayip olabilir ki?

ordaki saglamak 'saglama yapmak' anlaminda da olabilir sanki. kullanim gene yanlis tabi.

İtici ve zorlama ifadelerden biri.

"Kontrollerimi sağlıyorum", "X bey bekler/arar/sorar", "İletiyor/bildiriyor/yapıyor olacağım", "Aplikasyonumuzu denediniz mi?", "O lokasyon ile başka bir arkadaşım ilgileniyor" gibi gibi uyduruk ifadelerden nefret ediyorum şahsen.

ben de saçma buluyorum. bir de”oturma yapmayınız” lafı var. lisedeyken avm nin havuz kısmında oturup beklerdik arkadaşlarımızı güvenlik gelip “ burada oturma yapmayınız” diye uyarırdı:)) yıllar geçti kardeşimle telde birimizin “napıyosun? “ sorusuna diğer tarafın cevabı “ oturma yapıyorum” oluyor hala:))

Oturma yapmak iyiymiş, neyse ki hiç duymamıştum şu ana kadar.:)

Ben biraz sinir bozucu şekilde kontrollü kullanıyorum.

acelem varsa biraz agresif olurum yoksa yımış yımış sakince giderim. yayalara yol veriyorum hatta bu sebepten çok küfür yemişimdir muhtemelen

Tek başıma ya da yanımda birisi varken farketmeksizin kurallı, sakin kullanıyorum. Geçiş önceliği de her zaman yaya ve bisikletlerde oluyor, onun dışında da diğer şoförlere olabildiğince yol veririm.

Yurtdışıspor

Emekli amcaların Corolla sürüşü gibi kullanıyorum.

Sakin ve temkinli kullanırım. Kurallara uymayanlar, uyanıklık yapıp sağımdan önüme girmeye kalkanlara, kurallara beni tehlikeye atacak şekilde uymayanlara çok sinirlenirim. Düşük zekaları için aileleri adına üzülürüm

genelde sakin ve neseli kullanirim. neseli, cunku isten cikip motora binince bir oh diyorum, bir sevinc geliyor. sarkili turkulu surerim. dikkatliyim de. risk almam. yaya kutsalimdir. artci tasimam. cok sinirlenirsem hay senin anlaminda elle isaret yapar gecerim. birkac kere beni tehlikeye soktuklari icin durdurup yaptiklari seyin kotu oldugunu izah etmeye calismisligim var.

insanlara ve kurallara saygılı bi şekilde seri sürüyorum. =) bi tek hız limitlerini çiğniyor olabilirim ancak 90 120 arası giderim genelde işte nerde kaçla gittiğime bakmıyom, sokakmı, caddemi, otoyolmu çevremde riske atacak kimse olmadığını düşünüyosam basıyorum bu hız aralıklarında. şerit değiştirirken ve dönüşlerde kesin sinyalimi veririm, hızlı geçişler yaparken bile ˆˆ. fakat haksız ve sıkışık trafikteki çakallara denk gelince adeta hulka dönüşüyom sinir basıyo o zaman kural falan tanımıyom o çakala bi mesaj vermek için.

şehir içinde hiç kullanmıyorum, COMPLETE MADNESS!
otoyolda temkinliyim, belki de fazla temkinliyim.
bomboş ara yollarda ise tam bir rallici oluyorum, bizim köyün asfaltlı ama iniş çıkışlı ve virajlı yollarında, hele ki altımda güzel bir araba varsa, çılgın atıyorum.

araba kullanmayı çok severim, keyfini çıkarabileceğim zamanlarda fırsatı değerlendiririm. yolun tenhalığı önemli tabii, zaten bilmediğim, ilk kez geçtiğim yollarda o topa girmiyorum.

minimum yakit tüketimi. duracagimi sezdigim saniye gazdan ayagimi cekerim. kırmızıy gördüm mü asla gaza basmam. 90ı asla aşmam. az fren yaparım.

0zzy +1

trafikteki en önemli kuralın saygılı olmak olduğunu düşünüyorum. yaptığın her şeyi etrafta başka insanlar olduğunu düşünerek yapmak gerektiğini düşünüyorum. bu şekilde bakınca yolun ortasında 40-50 km hızla ilerleyip üstüne bir de çok kurallı, temkinli olduğunu sanan insanlardan nefret ediyorum. trafiğin doğal akışını bozmanın da bir kural ihlali olduğunu öğrenmesi gereken çok kişi var. araba sahilde dolaşır gibi sallana sallana kullanılacak bir araç değildir. dikkatinizi tamamen yola vermeniz ve a noktasından b noktasına en hızlı şekilde ulaşmayı amaçlamanız gerekir.

oh içim döktüm yemin ederim.

Seri, agresif ama kurallara uygun. Boş yolda bile sinyal veririm. Yayalara yol veririm. Takip mesafesine uyarım. Uyuşuklara tahammül edemiyorum. Yavaş gitmek de hızlı gitmek kadar trafiği riske atıyor. Otobanda kullanıyorum zaten ben, arabada birisi yoksa 120-130-140 genelde. Selektör yapanlara, kadın görüp sıkıştırmaya çalışanlara, makasçılara izin vermiyorum.

her daim konforlu sürüş. vites geçişleri-hızlanmalar-yavaşlamalar-dönüşler yumuşak. ama gerektiği zaman elbette atik kullanırım motoru sıkıştırmaktan yolcuyu rahatsız etmekten çekinmem.

hayatta her şey böyle zaten. denge..

sakin ve konfor odaklı kullanırım. keyfini sürerim araç kullanmanın.

yayalara hep öncelik veririm. yaya şeritlerinde dururum hep. genelde arkadaki arabadan küfür ve korna yiyorum bu yüzden. yağışlı günlerde hassasiyetim artar.
asla sinirli olmam. tek kötü alışkanlığım, bütün gün içmemiş olsam bile, arabaya binince bir sigara yakarım. açarım müziğimi. çerezlerim yanımda. yemişim trafiği falan. arabada mutlu olunmayacaksa nerde olunacak. arabasını sevenler çıksın trafiğe, yolu gideceği yere ulaşmanın önünde bir engel olarak görenler değil.

Yalnızken gayet agresif ve deneyselimdir. Diğer sürücülere sürekli söylenirim, trafik kurallarına tabii ki riayet ederim emniyet kemersiz markete bile gitmem. Yol müsaitse hız limitinin üzerine çıkabiliyorum. Yanımda biri varken sakin ve garantici sürerim, Konfor odaklıyımdır.

Güvenli ve defansif teknikte kullanırım.

2-3 sene öncesine kadar önümdeki boşluk dolana kadar gaza basardım, sanki dolduramadığım her boşluk Benim için kayıptı. Yaşlandım sanırım, aşırı sakin kullanıyorum, sağ şeritten 80le gitmek daha konforlu geliyor.

2009'dan beri bilfiil araba kullanirim her gun. En azi da 50 km olur. Suratli degil, seri ve agresif kullanirim. Ama bunu trafikteki diger araclar fark edemez. Onlara zararim yok. Benim gibiler trafige fayda saglar. Benim gibi surenlerle de yolda illa ki birbirimizi farkederiz, arkadas kazandığım bile olmustur.

En buyuk onceligim yayadir. Kurallara uyarim.

Cok kivrak kullanirim, fiti fiti.

Gozum hep dort beş sonraki hamlede ve araclardadir.

Nazar degmesin tek bir kazam yok.

Tahammulum olmayan tek sey dogru seritte yanlis hizla gidenler ve telefonla oynayip saga sola meyledenler ve kuyruga kaynak yapanlar.

Rap'i sahiden cok severim. Köpeklerim bile rap dinlemekten " yo yo madafaka " diye konuşmaya baslayacaklar diye korkuyorum. Böyle kliplerde gorüyoruz. Rapçi siyahi yiğidimiz arabadan kolunu cıkarmış müzik açık, usul usul keyifli bir şekilde başıni aşağı yukarı sallayıp arabayı da sanki dans ediyormus gibi hafif hafif zıplatarak usul usul mahalleleri dolaşır. Okadar yavaşçacık surer ki gülümser ve dişindeki pirlanta parıldar, görürsün. Işte ben de kafanızda bu imge benim araba sürüş tarzımla birleşsin diye rapçi gibi araba sürüyorum dedim. Yani sahiden böyle ve okadar keyifli ve usulca ki yürüyen birine yanımda arabanın pencerisinden gülimsesem dişimdeki pırlanta ışıldayacak, dunyaya böyle bir "yo yo madafaka"dercesine.

Poğaça ve Beyaz çikolata gibi

@rakıbalık poğaça yemiyorum, protein tozunu shaker ile içtiğim zaman böyle bir sıkıntı yaşamıyorum.

beyaz çikolatanın yağı yapıyor olabilir bilemedim ben simit poğaça yiyince mahvoluyorum

sicak su olabilir

Beyaz cikolata banko.
Ayrica reflunun bas dusmanlari kuru nane, cig domates, kurabiye, bisküvi, pogaca, yemekte su icmek ve hizli yemek yemek.uyku apneniz varsa o da reflunun sebebi olabilir.

her gun bir urunu eksilterek bulabilirsiniz. yada ekleyerek

once sade icin, sonraki gun yulaf ezmesi ekleyin, eger yanma yoksa bir sonraki gun tarcin...

reflüyü tetikleyen tedavi olmaman. gaviscon kullanman gerek.

Yazılan cevapları görünce şok oldum, kimse duyuruyu okumuyor galiba. Poğaça yiyorum demiyor! Yaşadığı hissi tariflemek için poğaça yedikten sonraki gibi bir yanma diyor. Beyaz çikolata yiyorum da demiyor, kullandığı protein tozunun aroması beyaz çikolata ve ahududu. Aromanın yanmaya sebep olması çok mümkün değil gibi.
Acaba yulaf ezmesini neyle karıştırıyorsunuz? Süt? Belki süt/laktoz filan sebep oluyordur.

pohacadan oluyordur dhsalkhdlksdhf saka saka
yulafin sutu diyorum ben de.

her gün bir ürünü eksiltip-arttırıp yap. bigün yulaf-su ertesi gün yulaf-su-tarçın falan gibi gitsin.
ben midem ayrıdığında gün gün ne yediğimi yazıp yanına bugun ağrı vardı, bugun şiddetli ağrı vardı bugün yoktu gibi notlar alıyorum. hassasiyeti o şekilde buluyorum. takıntılı değilim ama mecbur kalıyor insan bazen.

aah ahh @depol ve @jimicik de duyuruyu diğerlerine nispeten okumuş ama onlar da detaya inmemiş asdjjas duyuru sahibi yulafı su ile yediğini belirtmiş.
Aslında tarçının mideyi rahatlatması ile ilgili birkaç yazı görmüştüm yabancı kaynaklarda, yulafın lifleri sindirim açısından sana zorlayıcı geliyor olabilir, ilk aşamada tarçını arttırıp deneyebilirsin, çözüm olmazsa yulaf markasını değiştirebilirsin, o da olmadı yulafı çıkartırsın.

pmkfkfk poğaça da, beyaz çikolata da yemiyorum.

@cairo, @mrduck, @sizofren06 +1

@depol, yulafa sıcak su döküyorum ve 10dk kadar bekliyorum suyu emip, iyice şişmesi ve daha koyu bir kıvam alması için.
@ferrari evet mecburen bu yöntemi deneyeceğim.

ama yulafa geri dönmeden evvel, hiçbir türlü bu sıkıntıyı yaşamıyordum. ve hayatımda yine protein tozu ile tarçın vardı kimi besinlerimde. ama tek başına yulafın da reflüyü azdırması bana biraz mantıksız geldi, öyle ya da böyle bulmam gerekiyor tabi.


edit: @okumayi sevmeyen okur teşekkür ederim, karışık yazdıysam da diğer arkadaşlardan da özür diliyorum :) eti lifalif kullanıyorum, deneme yanılma yöntemiyle sıkıntı veren şeyi bulup ya çıkaracağım ya da değiştireceğim artık. keza ben de tarçının mideyi rahatlattığını duymuş ve okumuştum.

dün sadece yulaf, sıcak su ve tarçın yedim. sonrasında yine mide yanması :)

belkide sorun yulafın kendisidir :)

@ferrari , şu an öyle gözüküyor. alternatif yulaf markalarını deneyeceğim.

bildiğim kadarıyla reflü bi hastalığa dönüştüyse yediğin şeylerle direkt bir ilgisi kalmıyor artık. tabii ki beslenme düzeninin iyi olması şart ama midende veya yemek borunda yıllar içinde rahatsızlık gelişmiş olabilir. helikobakter pilori diye bir şey var, bende de vardı. antibiyotik, nexium ve gaviscon kullanmıştım iyileşmesi için. yani sen en iyisi gastroenterolojiye görün gitmediysen.

@nath yulaf yemeye başlayana kadar 3 aydır midemle ilgili hiçbir sıkıntı yaşamadığımı söyleyebilirim. bu arada aklımda şimdi geldi, spora gitmeden evvel kafein hapı kullanıyorum. kafein ile ilgili olabilir sanırım.

ekşi tadı daha çok yakıştırıyorum ben vişne ile güzel olacağını düşünüyorum.

bir de tabanını hamurla, içini de süzme yoğurt ile yapılan bir tarif var onu da deneyin değişiklik olabilir.

Olur olur. Limonlu çilekli bir dolu tarif var, cheesecake tarifi de var.

Bir önerim var, sizin tarifteki labne yerine mascarpone kullanın, çok daha güzel olur.

cok riskli, ben yapmazdim.

limonlu, frambuazlı, vişneli her türlü olur. ama altı limon üstü çilek yakışmaz. üstüne sadece çilek yapsan da olur. ama şahsen ben yapmazdım. ben de çiyzkekin mayhoş olanın makbul olduğu taraftanım.

işte insanın kendine verdiği değerle ilgili. ses çıkarmasını bilmiyorsa amiri de ezer sevgilisi de.

yanlış kelime kullanmış o kadar, sen daha çok içerlemişsin

ben olsam bozarım, kıl olurum böyle densiz laflara. baştan nasıl alıştırıyosanız öyle gidiyor maalesef. ama ben hassas biriyim başkası olsa alınmaz. siz de bana benziyosunuz biraz. başkalarında da görünce haliyle şaşırıyosunuz.

yüzünden düşen bin parça ile yüzün sirke satıyor arası bişeyler söylemeye çalışmış. yoksa gerçekten onu demek istemiş olsa, tavır olarak 45 yaşında da adile de hanımdan farkı kalmaz. kırıcı olamayacak kadar komik olur.

cocuk cahilmis, hem bilmiyor hem bilmedigini de bilmiyor. dogrusunu ogretirseniz yardimci olmus olursunuz.

sen neden minicik tatlı kızcağıza söylenen bir lafa bu kadar alındın?

@ lolilo ufacık minicik diye muhtemelen :) sessizliğinden faydalanıp ezmeleri sinirime dokunuyor. kızkardeşime çok benziyor, huy olarak da görüntü olarak da. istemsizce ona da ablalık yapıorum sanırım.

Çocuk bunu söylerken nasıl söyledi o da önemli. "Yüzünden şer akıyor" desem muhtemelen kavga eder gibi, ya da tiksinir gibi bir ifadeyle söylerdim. Mimik + lafın nasıl söylendiği önemli. Eğer bunu destekler bir görüntü yoksa yanlış biliyordur.
Sorunuza cevap: çok çok kırıcı bir laf.

@SiyamkedisiZorro gülerek ya da şakayla karışık söylemedi. mimikler de vardı şer derken harfleri bastırarak suratında tiksinti bi ifade olarak söyledi. o yüzden kızın üstünde durmaması garip geldi zaten. belki özel hayatlarında kız çok kaprislidir bezdirmiştir bilemem ama öyle bile olsa 3.kişilerin yanında öyle konuşmamalıydı.

Çocuk şer kelimesinin anlamını bilmiyor, cahillik diyelim. Umarsız kelimesini ısrarla umursamaz anlamında kullanan cahiller gibi.

Bigjoy aromaları güzel. tek servislik olarak paketlenmiş kutusu var, onu alabilirsiniz. kutu içinde kakaolu, çilekli ve muzlu olarak 3 çeşit aromalı paketler var.
optimum da kullandım. bigjoy aroması optimuma göre epey lezzetli.

şu: www.supplementler.com
mix olanı karışık

my protein kullanıyordum su ile gayet güzel gidiyordu

150-200ml su ile yap en fazla, sonra üstüne normal su iç tabi elbette. en iyisi muz aromalı ya bence.

Laktozsuz sutle icsen? Ben sutle icemesigim icin oyle yapıyordum.
Optimum un muzlusu suyla harika olmasa da içilebiliyor bu arada.

kesin çözüm: az suyla karıştırmak.

(bkz: syntha 6)

Musletech çikolata fena değil

aroma ve sindirim kolaylığı olarak weider'e yaklaşan göremedim.

Suyunu az koyun, karışımı içtikten sonra ekstra su için.

Ek olarak, blenderınız varsa (table blender) onunla da hazırlayabilirsiniz. Çünkü blenderla yapınca hafif köpüklü, krema gibi bir kıvam çıkıyor ortaya. Daha keyifli oluyor içmesi.

karisima bir tane gercek muz atin, blenderle (mix and go da guzel is goruyor) karistirin, cok guzel oluyor, muzlu sut gibi.

Multipower'ın çilekli olanı var. Güzel bence.

geçmiş olsun.
bence çocuk onu tekrar tekrar izleyerek normalleştirmeye çalışıyor.
psikolog veya çocuk psikiyatristi birinden uzman tavsiyesi almanızda fayda var.

benim aklıma gelen, o videodakilerin hikaye olduğunu, gerçek olmadığını, karanlıktan korkmasına gerek olmadığını söyleyip el feneri alabilirsiniz. korktuğunda bunu yakıp bakabilirsin diyerek. ama siz yine de uzmanına sorun.

bence buradan değil de uzmandan bir tavsiye alın kesinlikle

Kesinlikle bir uzmana danışın. Eğer erkenden müdahale edilmezse bu korkular ilerde daha farklı sorunlara da yol açabiliyor.

Merhaba sabah sizin duyurunuzunokuduktan sonra az once de sunu okudum;

instagram.com

Dogrudan Baglanti kurmak dogru olmayabilir, yalnizca boyle birsey de var demek istedim

Bağımlılık gibi olması normal bence, çocuktaki merak en üst düzeyde şu an. Ben ve arkadaşlarım da küçükken öyleydik.

6-7 yaşlarındayken yaz tatillerinde anneannemde kalırdık. Mahallede bizen büyük bir abla bizi toplayıp korkunç hikayeler anlatırdı, genelde dinle ilgili, cinli hikayeler falan. O ara ben de her şeyden korkmaya başlamıştım, ama ilginç bir şekilde her gün o kızın yanına gidip anlattıklarını dinlemek isterdim. Merak herhalde.
Ki sonradan anlıyorum ki psikolojik olarak kötü durumda olan bir çocukmuş o da.

Sonra 9 yaşında yatılı okula başladığımda orada yine geceleri korkunç hikayeler anlatılırdı, hem korkudan tir tir titrerdik, hem hoşumuza giderdi.
Korkunçlu oyunlar oynardık, cin çağırmalar, ayna önünde şeker adamlar vs vs.
Birkaç sene sonra okulda rotten diye ceset fotoğraflarının olduğunu bir internet sitesi keşfedilmişti, çoğumuz oradaki birçok fotoğrafa bakmışızdır. Hiçbiri aklımda bile kalmadı.

Şu an karanlıktan falan korkmuyorum, ruh sağlığım yerinde. Okuldaki psikolog ile düzenli seanslarımız olurdu, belki de o seanslar sayesinde bir travma haline gelmedi bunlar.
Mutlaka bir uzmanla görüşmekte yarar var.

benim yegenim de oyle, hem korkuyor hem izlemek istiyor. 8 bucuk yasinda. hala tuvalete tek gitmez. birini kapida beklettirir. ama bebekliginden beri oyle, o ayri. cok ugrastilar ama bir yerden o telefon o ipad bulunuyor iste. ayrica okula gidecek, arkadaslariyla oynayacak, sizin gorus alaninizin disina cikacak bir sekilde. yani kaynaklari yok etmeniz cok mumkun gelmiyor bana.

tabi ki yetkili birileriyle gorusun ama benim yegene yaptigim sey izledigi videonun bir kurgu oldugunu gostermekti. yabanci bir sey izliyordu, hem kuklalar var, hem insanlar. youtubedan kamera arkasi goruntulerini buldum. oturup senaryo yazmak nedir, film nasil cekilir vs. onlari anlattim. baska cocuklarin kendilerinden kucuklere korkunclu seyler izleterek ne amacladiklarini anlattim. oyuna gelmemesini tembihledim falan. sak diye degismiyor durum ama iyi geliyor bu telkinler.

sarajevo: çarşıda muhakkak cevapi denilen köfte ve yanında soğan + kaymak
mostar: mostar yolu üzerinde kuzu çevirmeciler var orada durup mıuhakkak et yenilmeli
üsküp: merkezde teteks diye bir hamburgercisi var hardallı mayonezi süper, ayrıda vardar nehrinin kenarında bir balıkçı var özellikle fried zucchini si şahane
ohrid: burada da aslin adında büyük bir restoran vardı çok uygun fiyata ve çok iyi pişmiş 1 kg et yemiştik.

belgrad: manufaktura'da balkan yemekleri, botako'da pizza

üsküp: çarşıda Tavče Gravče denilen yerel Makedon yemeği, fırında güveçte kuru fasülye gibi bir şey.

sarajevo: ćevapčići, excalibur35 +1

Budva, Kotor, Belgrad ozel bir sey yok. Cevapici var o da ozel bir sey degil zaten. Hamur isi var bol bol.

Burek, cevapcici, pljeskavica

belgrad: manufaktura gitmeyin. çok daha güzel yerler varken manufaktura gitmek yazık etmektir. popüler olsun derseniz tri sesira veya dva jelena, biraz daha az popüler ama lezzetli ?(dükkanın adı soru işareti evet), yine popüler ama direk köfteci olan walters cevapi,

Belgrad - Lovac (çeşit çeşit et, av etleri dahil)
Saraybosna - Kibe (kuzu çevirme)
Budva - Lim (deniz ürünleri)
Üsküp - Yerel değil ama ana meydanın orada bir Çin lokantası vardı, çok iyiydi.
Mostar - Sadrvan popüler ama kalabalık, tenha vakitte giderseniz olabilir. (et şu bu her şey var)

uskup'te tursu ile rakija icebilirsiniz.

Budva'da Gulaş. Porto restaurant var orda yiyebilirsiniz.

ege olabilir. görkem de çok var hem kadın hem erkek. anıl çok var yine böyle.
edit: bir de bence bu sizin hayatınızdaki insanlarla alakalı. görkem isminde kadın çok gördüm mesela, ama görkem ismi benim için erkektir, ilk aklıma gelen bu olur. çünkü çevremde erkek görkem vardı. bence böyle. aşağıdaki yüksel örneğini de görünce yazayım dedim.

Şöyle bir yazı gördüm:

"Yüksel" adıyla 98 bin 938 kadın ve 79 bin 783 erkek bulunurken, "Deniz" ismini 81 bin 498 kadın ve 56 bin 386 erkek kullanıyor.

Deniz kadar full uniseks az vardır istatistiki olarak ama çevreye göre değişir bence de, benim de aklıma Hikmet geldi mesela. ayrıca bkz. eksisozluk.com

tansu, toprak

Doga

Şafak

muzaffer, özcan, ayhan, seyhan.

göksel

tansu, ege +1
ekin

ekin

görkem geldi aklıma. hatta üni'de sınıfta bir erkek bir kız vardı görkem isimli. bahsederken kız görkem nerede falan diyoduk :)

Tuna.

yüksel,
göksel
ege

görkem +1.

ortaokulda bi piç vardı görkem diye, erkek. bi de sevgilim oldu görkem diye, o da kadın. onun dışında her iki cinsiyetten de eşit ölçüde görkem ismi duymuşluğum var.

ege denmiş. oğlumun adı ege. koyarken ben de tereddütte kaldım (git: 411206), büyüdüğünde sıkıntı olur mu diye ama gördüğüm kadarıyla uniseks olmakla beraber çoğunlukla erkek ismi. ege diye bir sürü erkek var (oğlumun yaşıtı veya daha büyük yaşta), ama ege isimli kadın hatırlayamıyorum.

Ekin
Evrim

beren

Burda yazılanlardan ekin, evrim, doğa, ege ve tuna uniseks. Kalanlarında bi cinsiyet baskın bence.

Bunlar dışında güneş, belki biraz yağmur diyebilirim. Bi de solcularin verdiği diren ismi de hem kız hem erkeklerde var sanirim

eren diyorum hatta arkadaşım vardı evlendi kendisi eren eşinin adıda eren :))

Şimdi aklıma geldi İlkay da tam uniseks denebilir

eniz ya da enis duydum geçenlerde

neredeyse 10 seneye yakındır çayı şekersiz içiyorum.
zordu. ilk başlarda çok zordu hatta. çay bile içemiyordum tadını sevmiyorum diye. ama sonra şekersiz içe içe alıştım. şimdi şekerli çayın tadını alsam midem bulanır.
işin sırrı ısrar ve birden kesmekte. azaltmak işe yaramıyor.

Bitki cayiyla basla. Bitki caylari daha kolay iciliyor sekersiz. Oradan normal caya gec.

Birden kes +1

10 sene önceki benim durumum bu. Kahveyi, bilumum bitki çayını şekersiz içen ben çayı bir türlü şekersiz içmeyi başaramamıştım. Bir süre aspartam kullandım ama bir türlü tatlı isteğimi yok edemedim. Ben de tatlı eşliğinde şekersiz çay içebiliyordum. Sonra karar verdim ve pat diye bıraktım. 2 sene hiç şekerli çay içmesem de aslında şekerli çayın tadını özlediğimi düşündüm. Artık o da kalmadı. Kolay değil ama başarıyor insan.

Şekersiz çaya alışmak gerçekten çok kolay değil, sigara kadar zordur belki de ama alışınca çok güzel oluyor. Hatta şekerli çaydan çay tadı gelmiyormuş demeye başlıyorsun. Bir hafta boyunca zorlayarak şekersiz içersen 8. Gün rahatça şekersiz içersin bence.

Earl Grey, Tirebolu 42 gibi çaylar şekersiz güzel gider. Ne kadar şeker kullanıyorsan attığın şekeri az karıştırarak işe başla sonra daha da az. Yavaş yavaş alışırsın. Ayrıca tarçın çubuğu şekerden daha güzel tat verir.

yavaş yavaş azaltmak en güzeli, 2 şeker 1 buçuk şeker 1 şeker yarım şeker sonra hiç. ben bu şekilde bıraktım 11 yıl evvel.

ben ilk başladığımda çok acı geliyodu ama yine de zorladım kendimi. 1-2 haftada alışmıştım. 10 seneye yakın olmuş =)

ben de ufak ufak azaltıp bırakan tayfadanım. en temiz yöntem bu.

Ben de yavaş yavaş azaltmıştım. Önce ilk bardak şekerli ikincisi şekersiz içtim. Ama zaten az şeker tüketen biriydim pek zor olmadı. Çayınız çok demli olmasın, belki limon katabilirsiniz ilk başlarda. Şekeri de azar azar miktarı düşürün. Bence rahatça bırakabilirsiniz onzaman.

birden kes 1 hafta sonra alışırsın.

ben şekersiz içerim çayı kahveyi ama bazen enerji ihtiyacım olur çaya kahveye şeker atarım hatta bol miktarda atarım.

insan alışıyor1 haftada o kadar zor bişey değil.

Direk kesmeli. Arkadaslar guzel oneriler vermisler. Cay kültürü edinmeye odaklanmanızı tavsiye ederim. Çay doğada nasıl, ne şartlar yetişiyor? Herbiri birbirinden farkli caylari alip ictigimizde neden ayni tadi almayiz bunun uzerine gitmek gerekir. Dogalligi kesfetmek gerekir. Doganin sundugu bir bitkinin tadina saf haliyle varmak varken neden tadini baskalastiran birsey ekleriz ki? Demleme cesitlerini arastirin. Cam bardak porselen bardak icime nasil etkilerde bulunuyor bunlari anlamaya calisin. Siz bunlara odaklanirken bir bakmissiniz cayi sekersiz iciyorsunuz.

universite doneminde bir karton bardaga 7seker atan biri olarak ben alistiysam herkes alisir.

onceleri azaltarak birakmaya calistim. cok anlamsiz geldi. bir kuplu hali de tatsiz sekersiz hali de tatsiz, madem oyle hic atmayayim dedim. baktim hic keyif almiyorum, aman icmeyivereyim dedim, baktim caysiz da olmuyor. aylar suren surecten sonar alistim. sabredince oluyor.

azaltarak birakmaya karar verirsen kup sekeri kolayca ikiye bolmenin yolu sekere nefes uflemek. o zaman pit diye kiriliyor seker.

10 yıl kadar önce birden bıraktım, başlarda zor oldu ama alışınca şekerli iğrenç geliyor.

ben 10 - 20 şeker atıyordum eskiden. sonra günün birinde şekerden aşırı tiksindim. sağlıklı olmak istedim. şeker çok tiksinç beni güçsüzleştiren zaralı iğrenç bişey gibi geldi. sonra birden şekersiz içmeye başladım. halen şeker sevmiyorum. iradeyle alakalı sanırım

direk küt diye bırakacaksınız. ilk bir kaç gün zor ve acı gelir ama enkaz altında kalmışssın da başka birşey yokmuş gibi direneceksin. kısa süre sonra 1 şekerli çayı içemezsin.

ben de tatlıyı çok seven biriyim ama çay konusunda zorlanmadım pek. artık atmayayım dedim bitti.

siz de birden kesin. başlarda yanında gün kurusu kayısı, kuru üzüm falan tüketebilirsiniz. sonra onlara da ihtiyaç duymazsınız.

okul zamanı finallere çalışırken çok 3'ü 1 arada tüketirdim. ilave şeker atmazdım hiç. bir gün 6. ya da 7. yi içerken şekerinden midem bulandı. bitiremedim. bundan sonra çaya kahveye hiç şeker aramadım.

sigaraya ara verdiğim zamanlar da her zaman çok abartıya kaçtığım, mide bulandırdığı zamanlar oluyor. istemsizce kesiyor vücut. doyuyor sanırım.

En sevdigim Dominos bol peynirli ekmek

Fast food pizzaları hiç sevmem, taş fırında pizza yapan küçük pizzacılar favorimdir.

Türkiye'de iyi pizza yok kardeş. Bu konuda iddialıyım. İsveç'te, İtalya'da falan pizza yemeden pizza yedim demeyin.

Ama asıl iyisini benim hanım yapar ekşi hamurdan mayasız.

Papa john's pizza.

firma sevmiyorum.
küçük esnaf daha iyi. ama işi pizza olacak sadece ve dilimi 4 tl olan ayaküstü pizzacı olmaaycak.
dışarıdan.
4 peynirli seviyorum ithal olan peynirler.
bilindik tüm firmalar.

franchise'lar arasında şubeden şubeye çok fark oluyor. mesela şu an evime yakın bir little caesar's şubesi var ve harika yapıyorlar(ulaşılabilirliğinin kolaylığına ve fiyatına göre tabii ki)

ufak mekanlar ayakta kalmakta zorlanıyorlar, iyi olarak başlasalar bile illa ki bozuyorlar. gerçekten bos gezen bos usta'nın dediği gibi hayallerimdeki pizzayı hiç yemedim türkiye'de. insanlar margherita'yı pizzadan saymıyorlar illa sucuk sosis vs. istiyorlar. o yüzden de mekanlar asla iyi peynir kullanmıyor.

edit: mesela eskiden bi mekan vardı böyle odun ateşinde pişiriyorlardı güzel oluyordu falan, en son gittiğimde bahçıvanın rendelenmiş bayat mozzarella peyniri ile yaptıkları margherita'ya 28 lira dediklerinde onlar da bitti. ekonomik şartların da etkisi var biraz.

yıllardır zincirlerden pizza yemedim. o malzeme kalitesiyle zor. yine de yediğim dönemde en iyisi pizza hut gibi geliyordu, dominos'u o zaman bile sevmiyordum. little caesars'ın da hamuru yağlı oluyordu.

butik pizzacılar en iyisi. bu aralar moda'da beppe'ye gidiyorum bazen. adamlar elli çeşit pizza yapıyor, her seferinde başka söylüyorum.

pizzayı öyle aşırı çok sevmem, hamburgeri pizzaya tercih ederim mesela. Ama yıllardır dominos falan yemedim onları hiç sevmiyorum. İzmir'de Pizza Locale'nin pizzalarını seviyorum ben ki aslında ona da çok laf eden var ama bence güzel yani. Çeşit olarak da etsiz pizza yemem ben o yüzden 4 peynir falan çok sıkıcı geliyor bana hiç denemedim. Şarküteri gibi bol etli pizzalar ya da kavurmalı falan seviyorum. Plase tavuklu barbekü soslu falan olabilir. Aslında villa grilla'da tavuk-barbekü sos-jalapeno'lu bi pizza vardı, o baya güzeldi

Dominos ve benzeri markaların pizzaları salçalı ekmek gibi, ağzına kadar sos ve kimyasala dolu olarak geliyor maalesef. Özellikle son dönemde epeydir tavuk salam - tavuk sosis kullanıyorlar, leş gibi bir tadı var ve ucuz da değil. Pizza yemek istiyorsan butik pizzacılar gideceksin, son dönemde Pizza Locale'i seviyorum. Ümraniye'de gitmiştim.

Olivia’s akar. İstanbul’da olan biri burada yemediyse pizza yedim demesin.

Pizza locale fena yapmıyor.
En sevdiğim ise antalya lara'da pizza napoli var, çok beğeniyorum çok güzel yapıyorlar ve çeşitleri harika. yanına da fesleğenli ayran<3 antalya'ya her gittiğimde uğrarım mutlaka.

franchise'lardan papa john's ve dominos'un dublex çedarı. little ceasars'ın peynir kenarı da puf puf çok güzel.

napoli usulü pizza için pizzeria il pellicano, istanbul'da alanında en iyisi. daha mainstream usülde ise miss pizzayı tercih ediyorum.

iki tipin de yeri ayrı, bir pizzasever olarak iki tipi de tüketiyorum.

bir daha asla dediğim fornello pizza. o kadar övülüp de ortalamanın bile altı pizza yapan başka bir yer görmedim. bir kere hamuru düzgün değil, malzemeler de kötü.

çok beğendiğim 2 pizzayla karşılaştım bu güne kadar, birisini litvanya klaipeda'da zincir olduğunu düşündüğüm pizzacıda yedim, ötekisini de eski antwerp de bir italyan pizzacısında.

onun dışında türkiyede beğendiğim olmadı pek, kendim güzel yaparım, tam istediğim gibi olur ama özetle taş pizza fırınında pişmesi tercihimdir.

aa sabah işe gelirken ulan bu pizzacılar çok da dandik nasıl azalarak bitmiyorlar diye düşünüyordum, hemen gömeyim.
zincir pizzacıların hiçbirini beğenmiyorum. kullandıkları malzemeler, peyniri, yağı bile aşırı kötü. gerçekten açlıktan ölecek durumda değilsem asla yemem. küçük esnaf <3 ev yapımı pizza uğraştırıcı bir şey, dolayısıyla dışarıda yemeyi tercih ederim. daha çok etsiz pizza seviyorum, at mantarı, at soğanı, dök üstüne yeşilliği, mis.

etiler'de odun pizza, şaşkınbakkal'da nello's. farklı tip pizzalar ama ikisi de çok başarılı <3 bunlardan başka bir yerde de pizza mizza yemem, başka şeyler yerim.

ortakoy - pizza pizano

istanbulda en güzel pizzaları upper crustta yedim, dominos ve benzeri pizzacılardan asla yemem

yetmiyo tabi ki

yetmiyor. levent pahali.

bizim ofiste yemek çıkıyor ama piyasadan haberdarım.
sizinki yine iyi
batı ataşehir gibi yerde günlük 15 tl veren var.
yetmez tabii ki.

17 lira bizim de günlük. Anadolu yakasında işyeri ama yetmiyor. Dediğiniz gibi en ucuz şey 23-24 olmuş.

Şubatta zam olacakmış bizde yemek ücretine ama en fazla 20 tl filan olur sanırım ve yine yetmez.

Ufak bir şirketiz. Yemek kartlarını da ben dolduruyorum. 2 senedir 17*22 üzerinden gidiyoruz. 375 TL yüklüyorum, ucu ucuna yetiyor. İş yeri Profilo'nun oralarda. O yüzden ucuza bir şeyler yeme şansımız oluyor. Ara sıra da şirkette yemek yapiyoruz.

2 sene önce Levent'te 18 lira bile zor yetiyordu. Zincirlikuyu, Gayrettepe, Levent filan minimum 25 TL anca kurtarır. Tavuk şiş bile 25 lira olmuş lan.

ankaradayım aylık 400 lira, haftada 5 gün mesai. yetiyor bana, iki lahmacun 16 lira mesela :)

400. genelde ucu ucuna. istanbul kadıkoy.

bizim 20 tl idi, zamlardan sonra artması için talepte bulunduk, 25 tl oldu günlük. maslaktayız.

Bizim aylık 600 lira. Şirkette öğle yemeği çıkıyor 15 liraya. Şimdilik yetiyor.

Zincirlikuyu'da karin doyurmak icin 50tl gerekli en az. Tek porsiyon olan hicbir sey doyurmuyor cunku.

biz 13 liradan yiyoruz. genelde böyledir. az tutulur. allah razı olsun ki 12 liraydı 13 liraya cıkardılar. istanbul gibi bir yerde yetmiyor tabi ki

Günlük 13.5 tl gibi birşeye denk geliyor şu an, ay ortasından sonra zorlanıyoruz (aylık 300, bölge osmanbey). yemek ücretleri astronomik rakamlara çıkarken ticket kart ücretlerimiz sabit kalmıştı, gidip konuştuk ama çok artış olmaz herhalde, en fazla 400 olur, ay sonunda göreceğiz.

aylık 600, maslak. ayın yarısında toplantı, eğitim, seyahat vs çıktığı için kalan günlerde yetiyor, artıyor bile. günlük bakarsak eh, ucu ucuna. günlük 35-40 yeterdi.

Kozyatağı. günlük 25'e denk geliyor. Etraftaki yerler 30TL civarı. Yetmiyor.

Haydar. İstiklalin taksim girişine yakın, küçük bir mekan.

bu arastirmayi yapmis ve kilit bar'a gitmeye karar vermistim. henuz gitmedim.

çok ucuz değil ama biergarten olabilir.

the wall taksim de ugra derim. sessiz ve sakin biraları da iyidir.

doktora tekrar gidilip, olmadı bu denebilir.
bildiğim kadarıyla kolay birşey değil zaten, tekrar gidip düzeltmesini isteyebilirsiniz.

Özel mi devlet mi?

yav tamam da bu çıkma parça gibi hemen oturmuyor ki. Provaları oluyor tekrar tekrar gidiliyor düzeltiliyor filan.

Odası vardır onları Diş Tabipleri Odası filan, devlet ise başhekimlik cimer vs.

İlk defada tam oturan takma diş görmedim hiç aile büyüklerimden. Tabii öyle ağız kapanmıyor kadar değil de 2-3 gün kullanır, vuruyor der, şurası olmadı der gider dişçiye birkaç sefer sonra tam oturur hale gelir.
Çözüm doktora tekrar gitmek, ama atar yapmasına gerek yok, oturmaması (bir yere kadar) normal.

Tekrar doktora gideceksin. Sakin ve efendi şekilde.

Özel diş hekimi. Dişler öyle böyle değil, ağzından büyük hem de alt çene yamuk duruyor.

arkadaslarin dedigi gibi bir kac kere gidip gelmek gerekebiliyor bu is icin. once hekime gidip gostermeniz gerek. bir dis hekimi kardesi olarak gordugumu de soyleyeyim, hastalar yuzunden oluyor o hatalarin cogu.

hekimden sikintili bir cevap gelirse oda'ya sikayet edebilirsiniz.

peki takilirken sikinti hissetmemis mi babaniz?

Jimicik, babam kendini güzel görüyor. Bakalım tekrar gitmeye ikna edeceğiz.

Ha bi de babanın da şikayeti yok yapılan işten memnun ama sen doktoru şikayet etmeyi düşünüyorsun?
Gerçi şaşırmıyorum artık bunlara.

Doktor senin dişin böyle deyince o da kabul etmiş. Durduk yere neden şikayet edelim? Kullanamayınca o da anladı guzel yapılmadığını. Ne yapabiliriz diye size soruyoruz. Silah alıp kapısına mı dayandık? Doktora şiddet mi uyguladık? Medeni bir şekilde ne yapabiliriz diyoruz. Ağzı kapanmıyor, kendisi düşünememiş demek ki.

Galenleather'a bakmanizi oneririm.

hangi sanat daliyla ilgileniyor? plakcalari varsa plak olabilir, kadin emegini destekleyen bir kurumdan el isi bir gomlek vs. olabilir, keceden onun ve esinin biblosunu yaptirabilirsiniz, evlernin bir odasinin minytayturunu yaptirabilirsiniz.

Valla çok orijinal var sanatçı bir insansa, burada önerilecek hiçbir şeyi alma derim. Hanımefendinin kişisel zevkleri, düşkün olduğu konuları, sevdiği filmleri vs bilmek gerekir.

Hanımefendi bu dünyada en çok neyden zevk alıyorsa (mesleği hariç) o konuyla ilgili bişey al.

teknoloji öyle bir hal aldı ki, "teknolojiden iyi anlamak" bir şey ifade etmiyor. telefondan iyi anlayabilirsiniz, televizyondan iyi anlayabilirsiniz. bu tarz, belirli bir kaç ürün grubundan iyi anlayabilirsiniz. bu nedenle isteğinizi gerçekleştirmeniz için tavsiyem:
keep calm and google it
devam

Okuyacaksınız, ekranınıza gelen uyarıya okumadan tamam diyip, uygulama yüklerken next next yaparak öğrenilmez. Kullanırken önününüze gelen her şeyi okursanız menüler arasında gezinirken açıklamaları okursanız belli bir süre sonra bazı şeyleri kavramaya başladığınızı farkedeceksiniz.
Ben Windows XP'de yardım ve destek'i okuyarak o kadar çok şey öğrenmiştim ki mesela siz de buna benzer şekilde önünüze gelen dökümanları okuyarak bir çok şey öğrenebilirsiniz.

Mesela wifi problemi demişsiniz, mesela bu noktada modeminizin kullanım kılavuzunu okumamışsanız bir eksikliktir bu. Google tabi en büyük yardımcın olacak ama önce kendi içinde inceleyerek bir şeyleri çözmeye çalışırsan daha kolay öğrenirsin.

hahaha ben yazdim sandim :)

kendinize bir alt baslik secip onu okumakla baslayin bence de.

ben hala boru yardimi olmadan sesimin binlerce kilometreye nasil ulastigini anlamis degilim.
dokunmaktik ekran nasil calisiyor. bildigin cam. pencereye parmagimi vurunca bir sey olmuyor ama telefon penceresine dokununca bir suru sey oluyor.
kablodan nasil ses gidiyor, bildigin bakir kablo. normal bakirdan sesim gitmiyor ama bu yaptiklarindan gidiyor. kulaklik nasil calisiyor?
bilgisayar/tv ekranda hicbir boya yokken nasil renkli gosteriyor goruntuleri?
bu ve daha onlarcasi kafamda donup duruyor.

bu tur sorulari merak ediyorum ama usengeclikten arastirip ogrenemiyorum. birinin havadan gelip beynime bunlarin cevaplarini yerlestirmesini bekliyorum, olmayacagini da biliyorum.

buradan soyle bir sonuca cikabiliriz. merak ettikleriniz icin zaman ayirin ve arastirin. sorun.

Bizim eski ofisteki IT'ci bir ara kat değiştirdi, adamı görünce "ya sen yokken bunlar her şeyi bana soruyor, ben de Google'dan bulup halletmeye çalışıyorum" dediğimde gülüp "sen bizim işi çözmüşsün" demişti.
Gündelik problemler, telefondaki bilgisayardaki ufak sıkıntılar için keep calm and google it+1

Diğer konularda da gerçekten teknoloji öyle bir hal aldı ki şu an kullandığımız her teknolojinin arkasındaki kümülatif bilginin hepsini bilmemiz mümkün değil. Özellikle merak ettiğiniz şeyleri araştırıp okumak lazım.

aldığınız ürünlerin kullanım kılavuzlarını okumakla başlayın. sonra da google'da nasıl etkili arama yapılır onu öğrenin. merak ettiğiniz konuları veya yaşadığınız sorunları arayarak öğrenin. ben exceli google ile öğrendim resmen.

Merak ederek ve deneyimleyerek öğrendik hepimiz.

İlk topladığım bilgisayar Pentium 3 idi. Zaten bilgisayar toplama işlemi başlı başına teknoloji güncellemesi gerektiriyor. 6 senedir sistem toplamıyordum, yeni yeni chipsetler ve soketler çıkmış baştan öğrenmek zorunda kaldım.

Mesela baktım bi işlemci var müthiş overclock oluyor, hangi anakart uyar buna şu şu şu, görünüyor zaten. Ama hangi anakart overclock yapabilir, sadece bunlar. Bunlar arasında fiyat farkı var mı buna bakıyorum, sonra ddr3 ddr4 falan farkları çıkıyor karşıma. Biri atx biri itx falan farkını bilmiyordum google layıp öğrendim. Böyle böyle gidiyor. Şu an laptopa harici ekran kartı takarak oyun oynuyorum, laptopu da defalarca söktüm taktım. M2 harddisk mesela uyan uymayan bir dünya standartı var öğrenmek için araştırırken farklarına bakarken bir baktım depolama algoritmalarına falan girmişim.

Bu işin okulu yok. Etrafımda bilgisayar mühendisliği bitirmiş bir dünya insan var güncel bilgisi yok sadece kod yazmayı biliyor nitekim adamın işi o.

Merak edeceksin, merakının sonucu olarak araştıracaksın. Evet bazen bozacaksın. Bazen kazıklanacaksın, bazen bozuk mal alacaksın ama öğreneceksin.

Türkiye için saçma sapan paralar kazanıyorum sırf zevk aldığım için eski bir sistemi overclock edip öyle kullanmak için eski püslü ikinci el parçalar alıyorum şu an. Çünkü diy bir hayat tarzı benim için. Parasını verip hiçbir şeyi hazır almam, mizacıma ters. Bu nedenle her boktan bir boklar anlarım.

Fotoğraf yok ama önemi de yok, ıslak ve nemli olan yerler tamamen kuruyunca belli edecek kendini zaten. Kuruduğunu anlayacaksın merak etme, ama suyu kaynağından kesseler bile bugüne kadar suya doyan beton kusmaya bir süre daha devam edebilir.

En az bir iki hafta bekle, yoksa iki kere boya işçiliği çıkarırsın kendine.

tavan boyası ve alçısı kuruyup dökülene kadar bekle

dun plastik supurgeyle tavanin kabaran, pamuklasan yerlerini supurdum, bayagi bir beyaz parca cikti. bir iki yerde tavanin gri betonu gorunuyor.

ben 1.5 sene ismek fransızca kursuna gittim. B1 sonunda bitti.
tavsiye ediyorum. hem de sadece kitap parası ödersiniz(80 tl idi). sonra ekstra hocanızdan fikir alabilirsiniz ekstra aktiviteler hakkında.
ben memnun kaldım.

onun dışında sorunuza cevap vermem gerekirse Fransız Kültür diyorum.

Ben Institut Français'ye ilk kura gittim. Araştırma yaparken GSÜ hakkında iyi yorumlar okumadım. IF'nin tek bok tarafı ilk kurdaki hocanın Fransız olması ve İngilizce, Türkçe bilmemesiydi. Bizim şansımıza böylesi denk geldi. Yoksa Türk hocalar da var. 3 ay gittim hiçbir şey öğrenemeden bıraktım. Öncesinde İngilizce ve Almanca'ya yoğun emekler verdiğim için Fransızca'yı beynim kaldırmadı.

besiktas belediyesinin ucretsiz kursuna gidiyorum. memnunum. belki ilk etapta ucretsiz bir kursta biraz zaman gecirip sonra fransiz kultur'e devam edebilirsiniz.

Geçen yıl sürekli fransız kültürdeydim, a2 bitti b1.1 terkim :D (doktora işleri var vakit ayıramadım b1.1 i tekrar alacağım)

Hocaların fransız veya en azından fransada doğmuş/yaşamış Türk (veya fransada okumuş moroccan) vb. olması artı, derste başka dil konuşmaları yasak zaten. Bazı Türk hocalar nadiren türkçe yardım ediyormuş herhalde bilmiyorum. Bizimki ingilizce yardım ediyordu bazen.

Dili öğrenmenin en iyi yolu zaten direkt o dile dalmak, fakat zamanlar vb. konularda insan bi karşılık arıyor, ben hep ingilizceyle karşılaştırarak ilerledim.

Ayrıca İngilizce bilen birinin öğrenmesi daha kolay, birincisi dil öğrenmeyi biliyorsun, ikincisi kelime dağarcığın fransızcaya geçecek çünkü benzeyen çok şey var. Benzemeyenlerin bir çoğu da Türkçeye geçmiş şeyler, Türkçe bildiğin için de onlara hakimsin :D yani bence bir İngilizin öğrenmesi daha zor, ingilizce bilen bir türkün öğrenmesi daha kolay.

Kitap çok pahalı. Ben en son 160 mı ne vermiştim ki kurlar böyle artmamıştı. Ama kadıköyde pasajda fotokopisi varmış 50-60 liraya.

moleskine janda

dokunmatik ekran uyumlu bayan eldiveni (taksim atlastan)

stalkladim, instagramina baktim. sevecegini dusundugum bir sort aldim ama maalesef bedeni tutturamamisim. neyse ki iade diye bir sey var.

bana kupa geldi, bir de kitap geldi. kitaptan benim de cinsiyetime bakildigini tahmin ediyorum.

eger sosyal medyada bulamiyorsaniz kupa, bardak alti, ajanda kurtarir.

Hediye secme kismi asiri zor ve kafa yorucu olduğu icin cekilise katılmadım bu sefer.

Isyerinde cekilis yaptik, bana kadin cikinca gittim bir mağazaya aksesuar bolumunden guzel gozuken seylerden sectim.

ben geçen sene bluetooth hoparlör yollamıştım, bana ikinci el dvd gelmişti :)
buradaki çekilişten. sonra tövbe ettim zaten dfsff

Geçen sene katılmıştım bana gömlek hediye gelmişti bense eldivenle bere gondermistim

ben geçen seneki çekilişe katılıp 1000 ya da 1500 parçalı puzzle almıştım. biraz genel bir hediyeydi. herkesin hoşuna gider diye düşündüm.

bana ise hediye gelmemişti :))

bu sebepten de bu sene katılmadım.

edindiğin hediye fikri ilhamlarını üzerimde denemek istersen hayır demem *

ben fidan götürdüm kabin içinde ama çantadaydı. dibinde biraz toprakla kağıda sarmıştım. çanta içine sokabiliyosan sorun olacağını sanmıyorum.

Yurtdisi ise cok dusuk olasilik

Yurtiçi uçuş*

biz yurt içi canlı çiçekle uçmuştuk. yurt dışı bilmiyorum

www.ucuyos.com

Menekseye 20gunde bir sey olmaz, ben daha once biraktim kac kere, ayrica yavas sulama sistemleri var, boyle bir sy icin yaninizda cicek tasimaya degmez bence.

hava zaten soguk. evde olmezler 20 gunde. dibine su koyup gidersiniz. bir de pet siseyi ters cevirip topraga gomerseniz mathilda gibi gezmenize hic gerek kalmaz.

yurt dışı olmaz diye biliyorum

Sıcak duş alın derim önce

Önce bir ateşinizi ölçün. Ateş yükselmeye başladığında bu tarz üşümeler geliyor. Eğer ateşiniz varsa ona göre yoksa ona göre bir yöntem tarif etmeye çalışalım. Çok geçmiş olsun.

Sabır ve sebat edip dinlenip düzgün biçimde beslenirsen iyileşirsin maksimum 12 gün.

sicak su torbasina sarilin, yoksa pet sise (duzgunce agzi kapatilmis ve beze sarilmis)

Böyle durumlarda yalnız isem kendimi yatağın içinde terletip sıcağımsı ılık duşa koşuyorum. Mümkün olduğunca çok su tüketiyor, çok tuvalete çıkıyor ve çok sümkürüyorum.

Sicak suyu acik tut. Banyo tamamen isinsin. Gir dus al. Sacini falan da kurut oyle yat.

- atesinizi olcun.
- nurofenin bildigim kadariyla ates dusurucu ozelligi var. uzerinden 4-5 saat gectiyse bir tane daha alin .atesinizin 38 derece civarinda oldugunu varsayiyorum daha yuksek ise bir doktora gorunun.
- kendinizi terletmeye calisin. acili corba yapabilecek biri varsa super olur. iyice terledikten sonra ilik bir dus alin.
- bol sivi alin

atesiniz 38 uzerindeyse lutfen bir doktora gidin.

once dışını sonra icini ısıt,
kaynar bir duş al, sıcak bir sey ic, mumkunse bal nane limon tarcin kekik falan ne bulursan karistir,
uzerine aferin, nurofen ya da antibiyotik çak,
mumkunse iyi bir terle..
sonra yine duş
gecmis olsun

ölü taklidi tabii manyak mısın

2-3 ay sonra haber edip aradaki farkları isteyebilir.
Bence zor durumda kalmamak adına orta yolu bulup anlaşın.

Aksi bir herif degilse o acana kadar siz acmayin bu muhabbeti.

Sen bi öyle inceden ölü taklidi yap bakalım. Benim kira aldığım 1 ev 2 dükkan var. Zam yapmıyorum. Dükkanlarda birinin 3. senesi diğerinin 2. senesi olacak yakında ama hala girdikleri fiyattan oturuyorlar ve zam yapmayı düşünmüyorum. Adam iş yapıp rahat ödesin, yemişim zammını mamını ya. ödeyemediklerinde çok sıkıntı çıkıyor. Belki benim gibi düşünen biridir.

deli misin tabiki ölü taklidi yap

@eazy sana helal olsun, umarım senin gibi düşünüyordur.
gerçi bizim ev sahibi de tatlı bi kadındı. zaten kendisi dünyayı geziyo, kirayı istanbulu terk edip bodruma yerleşen yogacı kızına gönderiyoruz. çok parayla dertleri yoktur gibi düşünüyorum yani: )

3-5 bişi at konu kapansın. yasal olarak yapmak zorundasın, hiç yapmazsan bu sene isteyemediğini seneye ister. yaşanmıştır :)

bence muhtemel zam oranı kadar biriktirin. hem bir sürprize hazırlıklı olursun hem de para biriktirirsin.

Ben de ölü taklidi yaptım. Gerçi unutmuştum askerlik falan araya girince. İki üç ay geçince yaptı. Geriye dönük sadece bir ayı zamlı aldı.

ben de ölü taklidi yapmıştım, 2 ay sonra kendisi ulaşıp ne yapalım falan dedi, cüzi bir sey yapıp devam ettik.

*zam icin aramayan ev sahibim bu sene %33 zam yapmaya calisti.

olu taklidi+1 ama yasal zam orani dogrultusunda bir parayi kenara ayirip dolar falan alin. cunku 2-3 ay sonra ay unutmusum diye arayabilir.

Olu taklidi olur mu canim? Arayin en azindan yapamam ya da az yapabilirim deyin. Ev sahibi sizin kirayi arttirmaniz gerektigini unutmaz. Kadinxlcagiz duyuru yazari olsaydi o da simdi kiracin kirayi artirmadi arayayim mi diye duyuru acacakti. Arayin hirsey soyleyin.

ne kadar candan olursa olsun elbet bir karşılaştırma/kıskançlık olur.

var, ama yaş ilerledikçe entrikalar artıyor sanırım.

Oyle insanlarla arkadas olma en basta.

Bir de insanlara mukemmel gorunme, yakin arkadaslarina iyi ve kotu olaylari anlat.

Ornegin senin yasinda en yakin kadin arkadaslarimdan biri zengin, basarili bir akademisyen ama erkek arkadasi ile buyuk problemler yasadi. Isi ve parasi kiskanilacak duzeyde ama onu kiskanamam cunku herkes gibi problemler yasiyor ve bunu anlatiyor bana. Ben de sosyal biri olmama ragmen parasizim, herkesin derdi farkli iste.