www.udemy.com

udemy'de kişisel ve mesleki videolar izliyorum size faydası olur mu bilmem ama python kursları türkçe için fena değil bence.

şuna da bakabilirsin faydalı eğitimler için;

seyler.eksisozluk.com

ruhi çenet i almıştım, dersleri gördüm, sonra itiraz edip paramı geri istedim yatırdılar.

günaydın, yorgunum.

Sana da günaydın.
Uyumuş olsaydım kalktım diyebilirdim. Uykusuz ve yorgunum.
youtu.be

Gunaydin. Her seyi kenara koyup bi sahilde biraz kafami dinlemek istiyorum şeklinde uyandim..

youtu.be

günaydın turkiye! ve bütün dünya.

bugün hastaneye gitmedim, kendime izin verdim. yedi sularından beri uyanık bir vaziyette yataktayim. bir sürü şey okudum. belki tekrar tatlı bir uykuya dalarim veya çarşafın ayaklarima değişini hissetmenin ne kadar mükemmel olduğunu düşünürüm.

güneşsizlikten d vitamimine başlama kararı alarak başladım

www.youtube.com

Bir cift korkunc gozun karadelik gibi beni icine cekmesi sonucu kalktim, iyiyim. Siz nasilsiniz?

open.spotify.com

herşeye rağmen iyiyim, işe biraz geç kaldım ama hiçbir şeyi umursamıyorum artık, üçüncüye zam konuşması yaptım yine pek umut yok, bikaç haftaya oğlum olacak inşallah bitek onu bekliyorum.

Günaydınlar. 8 civarı kalktım. Her şey 3 yıldır olduğu gibi boktan. 3 yıldır tam bu zamanlar diyorum ki hadi hayat bana bir doğumgünü hediyesi versin; hep de bu zamanlar tüm kapılar kapanıyor, emekler karşılıksız kalıyor. Ve uzun zamandır her sabah bunlar kafama hücum ederek uyanıyorum.

Bu sabah da öyle uyandım. Kahvemi içtim, spora çıktım, eve geldim tekrar uyumak istiyorum.

1-Neyse sağlık yerinde şükür diyelim, kalkmasak daha iyiydi tabii.
2-İyi demek adetten, bok gibi.

Normalsin. Benim için de yüz güzelliği olduktan sonra kilo ve boy ikinci planda kalıyor. Üstelik şişmanların yüzleri daha güzel oluyor

So what?
Kilolu seviyorsan kilolu seviyorsundur. (Bu nasıl bir cümle:/) Her neyse bunun normalliģini tartışabilecek merci değiliz bence. Millete de bakma.
encrypted-tbn3.gstatic.com

aynı ben :D ama siyah saç beyaz ten de olur. adele'e bayılıyorum mesela.

herkes kadar normalsin. zevklerin kimseyle benzemek zorunda değil. herkesin bir alıcısı var. kendini tıfıl diye tanımladığın için söylüyorum çevremde gördüğüm kadarıyla daha ufak zayıf erkekler iri veya kilolu kadın seviyor. minyon kadın sevmiyor. herkes kendinde olmayana ilgi duyuyor ben öyle tanımlıyorum.

Bana gelmiyor. Ama gelene geliyor iste, normal yani olabilir :D

Valla ben oynadigim tum oyunlarda kadin karakter yaratirim mesela. Niye? Cunku kadin vucudu estetik oluyor, bakmasi keyif veriyor. Bence estetik kadin vucudu cok guzel bir sey <3

*keske kadin olsaydim aq, kesin model olurdum :D

Beren Saat'in şirinliğinde bir zayıflığa tercih ediyorsan bence normal değilsin. ya da bulamadığın içindir.

normal. benim abim de hoşlanıyor, yengem de baya kilolu.

seks cok zor ama onlarla.
tavsiye etmem.
bir de sucu sana atarlar.

Bana gelmiyor ama bunun normali, anormali yok yahu.. Cok genis bir skala neyi/kimi begeniyorsan begenirsin yani

normalsin. çekici gelmiyor

İnsanların kendilerinde olmayan ya da kendilerinde eksik gördüğü şeyler karşı tarafta daha çok hoşlarına gidiyor +1 Misal ben çok minyon bir kadınım (164 cm’e 44 kg) ama kendim gibi tıfıl erkekleri hiç beğenmiyorum, bana hiç erkeksi görünmüyorlar. Uzun boylu, yapılı hatta 190 üzeri erkekleri çok çekici buluyorum. Kapı gibi ohh asfsfs. Doğal yani böyle hissetmen.

karım 110 küsur kilo, başta senin gibiydim, sana tavsiyem, yapma, etme aman diyim

neyin cekici oldugu tanimi ne yazik ki medya tarafindan pompalanan bilgilerle degisti, kendimizi unuttuk bu kadar fazla dayatma neticesinde. 40 kilo kadin begenen erkek kadar normalsin.

balık etli başka kilolu başka. 100 kilo dersen obez sınıfına bile girebilir boyuna ve yağ oranına göre. ayrıca büyük konuşmamak lazım. belki de hiç beğeneceğini düşünmediğin bir kıza kapılacaksın. bu işler hiç belli olmaz :)

www.allure.com

hayatının ilk 19 yılını SEXS BOİ olarak geçirip sonrasında OBEZ olan bir erkek olarak, linç edilme korkusuyla yazıyorum: zevkinde "anormal" bir şey yok, bence ekstrem ya da aşırı tuhaf bir durum değil ama kendi adıma benim anlayamadığım, anlamlandıramadığım bir şey.

günümüzde "medya dayatması" mevzuunun bku çıkmış durumda. evet sıfır beden, incecik kadın vs. bunlar medya dayatması da... marketlerde "yemek" diye satılan kalori bombaları, sağlıksız besinler, asla hareket etmeyen ya da sporu "ekstra" haline getirmeye çalışan ve ücretlendiren bir anlayış... bunlar ne o zaman?

insan vücudunun çalışma prensibi nispeten basit. biz acayip hareket etmek, dağda bayırda bulduğumuz eti-otu yemek durumundayız. et kısmı mevcut şartlarda biraz sıkıntılı tabii. hayvanlara yapılan muamele olsun, et için harcanan para ve kaynak olsun vs. tartışmalı konular ama sonuç olarak bilim b'sine inanan bir insan, vücudun nasıl evrimleştiğini ve az çok neye "uygun" olduğunu bilir.

3-5 kilo fazlalık hiç sorun değil ama obezite ya da çok kilolu olmak vs. hastalıktır. kendim yaşadığım için biliyorum ne kadar korkunç bir şey olduğunu. bence insanın doğası gereği "sağlıksız" olandan hoşlanması ilginç bir durum ama seni bu yüzden yargılamam şahsen. bok yemekten, penisine iğne sokmaktan hoşlanan insanların olduğu bir dünyada yaşıyoruz; dombili hanımları seven adama (ya da dombili adamları seven kadına) "yuh sen ne yapıyorsun manyak" diyecek değilim. benim açımdan hiçbir sorun yok.

ama ilginç geliyor bana bu durum. balık etli kadınlara lafım yok, ayva göbek vs. eyvallah ama düz ŞÜŞKO kadınları ben çekici bulmuyorum. habire kan şekeri falan düşen, iki adım yürüyemeyen, leş gibi terleyen, hormonları bozuk, diyabete ve çeşitli kalp rahatsızlıklarına yakalanma ithimali yüksek bir insanı "cinsel açıdan çekici" bulmam cidden zor. ben açıkçası tek hamlede boynumu kırabilecek, hayat dolu, delifişek, ağzında jilet çeviren kadınları seviyorum. çünkü evrim bunu gerektirir.

ha gelgelelim insanlık olarak çok yol aldık ve artık mamut avlayıp kafasına odunla vurduğu kadınlarla sevişen yaratıklar değiliz... önceliklerimiz, anlayışlarımız, beklentilerimiz değişti. ben de böyle diyorum ama mesela en güzel ilişkilerimi, en "çekici" hissettiğim dönemlerimi ironik bir biçimde şüşko bir adamken yaşadım. sigara içiyordum, gençliğimin belki en güzel döneminde diz ağrısından ayakta duramıyordum, nefesim kesiliyordu, 3-5 saat kola içmesem deliriyordum vs. öyle saçmasapan bir heriftim. bu süreçte yaşadıklarımı "taş gibi"yken yaşayamamıştım mesela. gerçi biraz yaşla da alakalı bu ama neyse.

velhasıl ben chubby, thick, pawg seven adama "aa ne kadar anormal, tuhaf birisi" demem asla. hakkındaki fikrim, görüşüm, değerlendirmem değişmez. ama kendi adıma "ulan pawg da sevilir mi" diye sorarım, ilginç gelir. arnold olalım demiyorum ama İNSAN dediğin zayıf, kaslı, affedersin MAYMUN GİBİ olur. olması gereken budur çünkü.

green street hooligans

warriors

m.imdb.com

pulp fiction

Rumble Fish

Cidade de deus

Daha iyileri var mi bilmem;
Heat
The town
Mystic river
Good fellas
Ronin
Jackie brown
Bir dilim suç
Rocknrolla

baya eskilerden ama

final sahnesiyle (bkz: trainspotting)

hatta oldukça deneysel denebilecek; (bkz: run lola run)

Scarface

Heat
The usual suspects
Goodfellas
Baby driver

public enemies

Açılış dans sahnesi dışındaki çoğu sahne doğaçlama imiş. Benim bilgim bitti bu kadardı.

Oyuncular profesyonel oyuncu değil selva hariç, hepsi dansçı. Imdb'den trivia'lara bak, ilgini çeken bilgiler bulursun.

Noe filmlerine bir tek bir diğer noe filmi benzer, diğer filmlerini izle. Vuruculuk istiyorsan L. V. Trier filmlerine de bak. Son filmi the house that jack built gayet vurucu bir film mesela.

Gaspar noe'nin tüm filmlerini izlemiş biri olarak bu kadar tepkili olmanıza şaşırdım, gerçi climax ı henüz izlemedim, bugün izlicem=) ben de Trier demeye gelmiştim, fakat onun da bazı filmleri mide ister, özellikle Antichrist.

@mslny yanlış anlaşılmışım, filmi acayip beğendim, tepkiden çok takdir etmek istemiştim. :)

söylemem, sallamam böyle şeyleri. ama beni suistimal etme boyutuna geçtiyse söylerim. yani her hesabı bana kitliyorsa, hesap ödeme aşamasında yarım ağızla bile olsa ben ödeyeyim gibi bişeyler demiyorsa söylerim tabi. bu tip durumlar haricinde sallamam.

ya tam versin ya da hiç vermesin. yarım işleri hiç sevmiyorum. benzer durumda 7 lira ney olm lafı mı olur der geri parasını verirdim. anlar heralde.

Valla genelde sonrakini de ya da biraları falan sen ismarlarsin şeklinde olur 7 lirasına gelene kadar.

etmem, onlar da etmez.
zaten arkadaşım olarak etrafımda takılanlar, bu gibi şeylere aynı benim gibi dikkat ettiği için bir problem yaşamıyoruz.
ha zaten çok yakın arkadaşımsa çok param geçmişse bile etkilenmem, aksine hoşuma gider, yakın arkadaşıma para yediririm :D çünkü yine ; o da bana yedirir mantığı var.

arkadaşa göre değişir. Ben arkadaşlarım arasında yapmıyorum. Çünkü kimse birbirine geçirme derdinde değil kimin parası varsa o bonkör davranıyor.

yakın arkadaşımsa yediği paranın mümkünse iki katını almaya çalışırım, o da vermez zaten :D
aramızda para konusu pek geçmez yakın arkadaşlarımla. ama diyelim ki geçti az verdin ya da çok oldu da demem, çakıl taşı verse alır cebime koyarım ve muhabbete devam ederim.

çevremdeki arkadaşlarım da böyleler

hiç vermese hiç sormam

Tabii ki söylemem. Hatta ödedikten sonra parasını da almam. İlla ki bir şeyler yiyip içiyoruz oturdukça bir yerlerde. Bazen ben öderim bazen arkadaşlarım öder. Çok pahalı bir yere gittiysek alman usulü yaptığımız da olur. Hiçbir zaman da arkadan para hesabı yapılmaz.

her zaman ben ısmarlarım, vermeye çalıştığında da asla almam. para üstüymüş falan çok saçma.

bu durum bence tek bir olayla değilde uzun zamanın getirdikleri ile yorumlamak lazım. bir arkadaşım vardı. o kadar elini cebine atmazdı ki 1 liralık olay bile beni rahatsız ederdi. ama bir arkadaşım vardı. bir ben öderim bir o. böyle bir arkadaşta niyetini bildiğim için o 7 tl'nin de lafını etmezdim.

hononu +1

Eger o zamana kadar para olayini dengeli bir sekilde goturmussek lafini etmem. 10 senelik cok yakin arkadasim var, bir defa hatirlamam sen sunu verdin ben bunu verdim diye para olayi gectigini aramizda. Ama hep de karsilikli dikkat etmisizdir bir tarafa cok yuklenmemek adina.

Daha neler. Aklimdan bile gecirmem.

Odediysem para almam. Ayni sekilde onlar da.

Normalde yakın arkadaşımla yemeğe çıktığımızda bir o bir ben ödüyorum. 30 senelik arkadaşım. İşsiz kaldığı zamanlar oldu ki o zamanlarda zaten ödetmedim. İstanbul'un farklı yakalarında yaşıyoruz. Özellikle "benim yakamda benim sözüm geçer" muhabbeti yaptım ki alınmasın diye. Ama ikimiz de 20 küsur senedir çalışan insanlarız. Öğrenci olduğumuz zamanlarda, ya da yeni mezunken suiistimal durumu olmasın diye arada para alışverişi yapardık. O zaman da 7 lira filan konuşmaya değmez. Eksik söylemek ayıp.

Olay iki kadın arkadaş arasında geçmektedir ama bu durumda zaten cinsiyetin önemi yoktur.

hononu +1 ayrıca elini cebine atmak için seni bekleyen tanıdığın varsa kaçıcan.

Adamına göre. Karşı taraf cimri hesapçının tekiyse veya hep almaya meyilliyse 1 lira bile gözüme batar.

hesap yapılmaz, para da alınmaz, sonraki yemeği de o öder.

Etmem

Etmem

Sorun etmem ama suistimal edenler var, zamanla uzaklaşıyorum, lafını etmem hiçbir şekilde.

Kadın başka arkadaşlarına nasıl hitap ediyor? Bir arkadaşım var, annesine, babasına, ablasına, yeğenine, kedisine, bana, benim sevgilime, diğer yakın arkadaşlarına... aşkım diye sesleniyor. Bu da böyle bir manyak diye kabullendik, ben de ona bebeyim diyorum, öyle anlaşıyoruz.

Samimi olduğu herkese aşkım, bebeğim, kuzum diye seslenen kadınlar var, onlardan olabilir. Öyleyse arkasında bir şey aramamak lazım.

Hiç normal değil tamamen saçmalık

Cok sacma.

Sorun yok. Aradaki yakinlik derecesi onemli.

Başıma bir iş gelmeyecekse benim midem bulandı.

normal değil. birbirlerini gondiklemeyi düşünüyolar muhtemelen.

Erkegi kadin arkadaslarindan biri gibi goruyor. Yoksa agdasini magdasini elin adamina neden anlatsin bi kadin?

Kadin arkadasi gibi samimi olmus. Bana bi zarari olmaz dusuncesinde demek ki.

ps: kadin gorusu.

ağzı alışmıştı, herkese aşkım diyordur orada sorun yok
ama akıntı, ağda, kuku detaylı gibi meseleler pek olası değil.
kız çok "arkadaş vari" bile olsa, herif kesin "gondiklemeyi" düşünüyor.
Kesin...

Olabilir de olmayabilir de. Kadin belki herkese oyle hitap ediyordur bilemeyiz.
Ama biraz ilerlemye acik durum.
Erkek agir meric degilse bir seyler dusunmeye baslayabilir, bir seyler yapabilir.
Bende de var boyle bir tane bebegimli neli, hala sevismedik. Sevisirsek haber veririm referans olmasi acisindan.

Iyi de arkadaslik bu degil mi zaten.
Bunu diyebiliyorsan ve bisey olmuyorsa arkadassindir.
Bunu diyemiyorsan zaten potansiyel goruyorsun demektir.

Ağdasını akıntısını anlatmak ne ya, insan sevgilisine anlatmaz o kadarını. İğrenç

erkek feminen biri mi? bence degil. olsaydi soruyu sormazdin zaten.

belki de gizliden sevgilidirler nerden biliyorsun?

Başka samimi arkadaşlarına nasıl hitap ediyor +1

Ablamın bir arkadaşı (biraz da kalın sesli bir ablaydı) bana "ağhşkıımmm" anneme de "abblammm" derdi. Bir ürperiyor tabii insan.

ya çocukluk ya da libido.

ikisi de normal değil tabii.

normal değil,
kadın varoş.

Kesinlikle sevgili değiller. Kadın biraz rahat bir tip ama başka bir arkadaşına böyle dediğini duymadım. Erkek de hiç feminen biri değil.

iki kişinin ilişkisinin "normalliğini" tartışmak size yada bize düşmez sanırım. neden arkadaşlıkta bu kadar ileriye gidilemesin? kadın ve erkek arasındaki arkadaşlığın evrensel kuralları mı var?

benim kız arkadaşım kendi arkadaşına dese ayar olurum
bir kız arkadaşım bana dese yine ayar olurum

anormal, az ötede yaşasınlar.

En fazla lisede olur böyle şeyler. Bana o yaşlarda bile anormal gelirdi ama herkes bir olmuyor.

Gözlemlerime göre yetişkinlerde ilgiye aç kadınlar yapıyor bunu. Erkek de kadını beğense zaten durmazdı ama yan cebinde tutuyor işte terslemeyerek.

bir kadının hoşlanabileceği erkeğe öyle şeyler anlatacağını sanmıyorum. bence kadın erkeği erkek olarak değerlendirmiyor bile o onun kız arkadaşı.

Bu tip bir arkadaşlığı olmayan biri için anormal gelebilir fakat maalesef durum sandığınız gibi işlemiyor. Böyle bir arkadaşım var. Elbette hitap konusunda bu kadar sevimli değil fakat hemen her şeyini anlatabilecek kadar yakın görüyor kendisini bana. Bunun ne varoşlukla ne de "gondik" amacıyla alakası var.

10 yıllık arkadaşım. Ne o bana farklı bir niyetle yaklaştı ne de ben ona farklı bir niyetle yaklaştım. İlk gün nasılsak yine aynı şekilde devam ediyor. Fikri olmayan biri için evet, mide bulandırıcı fakat aradaki muhabbet yine sizin sandığınız gibi ilerlemiyor.

Dolayısıyla ne anlatması kolay ne de anlaması. Tek diyebileceğim şey samimiyet frekansınızın belli bir seviyede olması ve sürekli o seviyede kalması sonucuyla kendiliğinden gelişen bir durum. Ne olumlu düşünüyorum ne de olumsuz.

Larsson'un Milenyum serisi olabilir. Grange'ın kitaplarından uyarlanan filmleri de öneririm. Özellikle Kurtlar İmparatorluğu, Leylekler'in Uçuşu ve Kızıl Nehirler'i.

hangi açıdan ama? gizemli ve sır çözme olayı mı, hikayenin tarihe dayalı olması mı ?

Hangi açıdan?+1
El Secreto de Sus Ojos/ Gözlerindeki Sır.

şu açıdan, kadim bir hikayenin günümüzde polisiye bir hal alması, katolik inancının günümüzdeki fanatiklerinin yapabilecekleri gibi.

Cinayetten ve çocuk tacizinden suçsuz olma ihtimali var, cinayet için gerekli koşulları hazırlayıp bunlara işletmiş olabilir ama doğrudan cinayetle alakası çıkmama ihtimali yüksek.

İsa denilen kayınçonun çocuk tacizi ile alakalı olma ihtimali Tuncer'den yüksek.

Baldızla tecavüz konusu var o kesin, ama baldız bana tecavüz etti diyor.

Fakat dolandırıcılık, din istismarı, üfürükcülük vs bir sürü suçtan ceza yiyeceği kesin.

havva ısrarla, bu muska-cin olayları tuncer gelmeden başladı diyor.
müge de emine'ye (tuncer'in eşi) yaptırtmıştır dedi.
orada senaryoda bir boşluk var.

tuncer basmis uyusturucuyu, basmis sentetigi bunlara. bunlar da ne dedilerse yapmislar iste.

igneler vurmasi, birilerine biseler yaktirmasi (sentetik), dislerinin dokuk olmasi, cok zayif olmalari vs. vs.

tuncer'in torbacisi bulunursa olay cozulur, yanlis yerden yuruduler hep :D

bi ara yaptığım ettiğim belli, suçlanıyorsam da yerim belli kaçtığım yok demişti, müge anlı da bunun üzerine bi müddet bişi diyemedi.

Valla çevremde herkes %10 yaptı, yasalar ne derse desin, kimsenin maaşı o kadar artmadığı için 1900de anlaşırsınız gibi geldi bana.

+150 lira bence makul bir zam. zor zamanlar. 2.000'den bir kapıyı açın ancak 1.900 çok makul.

2000 sizi de onları da üzmez diye düşünüyorum

Zor zamanlar +1. Kiracıyla aranız iyiyse, sorun yoksa, heyecan aramadan +150 lira bence de çok makul.

Adamın gelirinden bağımsız olarak 2000 de çok bence.

Sen o parayla geçinmiyorsan o kadar zama gerek yok, 1900 iyi bence de.

hep kiracılar yazmış, ben de evsahibi gözüyle yazıyım. ben kiracılarımıza maksimum zam yapıyorum her sene. özel sektörde olsa hadi neyse de memurmuş üstelik ek geliri varmış. duygusal değil mantıklı düşünün ve çıkarlarınızı koruyun. 450 lira 2019 şartlarında çok yüksek bir artış olmaz. maalesef paramızın değeri çok düşük.

ev sahibi güzünden yazıyorum, memnunsanız evinize hasar vermiyorsa makul birşey yapın, o kadar kötü durumda evi bırakıp gidenler var ki 200 lira çok alıcam diye daha fazla masrafa girmeyin. 2200 dersiniz açık yol bırakarak, o da birşeyler yapabilir misiniz diye rica edecektir zaten.

bence de çok zorlamaya gerek yok. biraz alacağınız miktardan feda ederseniz sorun olmaz herhalde. şu devirde memur kiracı büyük nimet bence. eve zarar da vermiyosa çok güzel. 1850-1900 en iyisi.

ev kiralamak normal ticaret mantığıyla yaklaşılabilir bir şey değil. eğer başka bir ihtiyaç olsa bir şekilde bütçesini idare etmesini, kısmasını beklemek gerçekçi olur ama ev oldukça hassas bir konu. sürekli olan bir ödeme durumu var, insanların eve ihtiyacı var.

sağduyulu davranmaya çalış, eğer kendin de bir noktada kiracı olduysan az çok biliyorsundur durumları. kamuyu bilmiyorum ama özel sektörde maaş artışları %26-27 seviyesinde kesinlikle değil.

Artiz mi artiz ne arar la burda.
Neyse, 2000 uzeri fantastik su sartlarda bana sorarsaniz. 1900-2000 arasi ne anlasirsaniz artik.

1900 +1

Memursa acimam, ozel sektorse %10 iyidir.

1900den aç, 1850ye anlaşın.

Ben günü gününe kirasını ödeyen, ev sahibine hiç sorun çıkarmamış bir kiracı olarak ev sahibim 1750'den kirayı 2000'in üstüne çıkarırsa anında evden çıkardım. 1900-1950 falan bence de.

kiracı giderse ne kaybedersin ona göre düşün bence. adamın işi,durumu vs ne önemi var? ödeyebilecek olana bindirmek normal mi?

kiracı 2000 kabul etmez de giderse sen zora gireceksen heyecan arama. yok sen zora düşmeyeceksen, duygusal olmaya ne gerek?

memnunsanız canını yakmayın

%10 dolaylari makul olur. 2000’den kapiyi acik 1950-1900 bandinda tutmak iki tarafi da tatmin eder diye dusunuyorum. Zam yapmamak gibi bir sey dusunmemelisiniz bence.

bende ev sahibiyim. 3 tane dairem var kirada kocaelinde.
eylül ayında bir kiracı boşalttı. enflasyon kadra zam yapınca 1100 tl ediyordu. kiralık yazısı yazdım ve internete koydum 1100 tl üzerinden. 60-70 kişi aradı ama hiçbiri 1100'e tutmadı. bende 1000 tl'ye düşürdüm mecbur ve hemen tutuldu.
aslolan kiracı çıkarsa sizin kaça kiraya verebileceğiniz ve kiraya vermeden önce kaç ay evin boş duracağıdır. kimse babanızın oğlu değil, duygusal davranmanın anlamı yok. ev işide bir ticarettir.

@bugunku antremanda goz dolduran futbolcu +1.

memurları bilmiyorum belki %26-27 civarında zam almışlardır ama alsalar bile diğer şeylerden öyle bir geçiriyorlar ki sağolsunlar, bir anda 450 tl onlara bile çok bence. özel sektöre zaten hiç değinmiyorum.

sizin de hakkınız tabii anlıyorum, ona da bir şey diyemem ama bir özel sektör çalışanı olarak bu miktarı duyduğum anda daha pahalıya mal olacak bile olsa taşınırım maalesef.

kiramız 1750’ydi 1850 yaptı ev sahibi ricamız üzerine,makulu bu geliyor. evimizi çok sevdiğimiz halde 2222 dese evden çıkardık..

sen ne düşünüyosun gibisinden önce bi sorabilirsin. o da muhtemelen 1900-2000 gibi bişey söyleyecektir. 1900-2000 civarı uygun bence, sizce de uygunsa kabul edersiniz.

cok tesekkurler arkadaslar, kiracimdan cok memnunum, hic aksatmaz, onun icin 2200 pek dusunmedim, cikarsa 2200'e verebilecegimden emin degilim, muhtemelen arkasindan evi boyatmak filan da gerekir ve o aradaki donemle de ugrasamam. ayrica memura da sanirim %10 civari bir zam yapilmis zaten. sevgiler herkese.

bir de zaten arkadaş çıksa evden 1 ay boş kalsa sizin yapacağınız zam eriyip gidiyor.

5 ayda anca normale dönüyorsunuz.

Tesekkurler arkadaslar, 2000tl yapalim dedim ikiletmedi.

sevindim.

ailece başvurmuyorlar. içlerinden biri mağdur sıfatıyla başvuruyor. herkes suçsuz gibi takıldığı için ben zaten suçsuzum ayağına çıkmak zorunda kalıyorlar.

alakası yok müge anlıya çıkan bütün konukların durumu savcılık ve polis te belli bir aşamaya gelmiş konular..mügeye birazda zorla çıakrtıyorlar ki görgü tanıkları daha çok olsun ve baskı altında kalıp sonuçlansın..
seni beni çıkartamazlar ama cahiller çıkabiliyor savcı het höt dedi mi..

programa hava palu başvurmuş - kızım kayıp müge anlı bulur diye, arkası çorap söküğü.

Ikinci hesap icin bekliyorlar belki. Yazar olmayan mi kaldi?

gençler için normal. çocuk belki 17 yaşında, ne yapsaydı 11 yaşındayken mi yazar olsaydı?

Hesap uçunca çaylak hesapla sürekli bir şey yazası geliyor insanın. Yazamadığım zaman gözümde yeniden büyümüştü yazarlık işi.

ssg kendi hesabını verse yine de girip iki şey yazmam +1

gençler için normal +1.

reklam yapılacaktır, bekleniyordur

Bence net olmak iyidir. Çünkü bir yerden sonra iş cevap vermeyerek ima etmeye çalışma noktasına varıyor. "Çok iyi birisin ama ben çok etkilenmedim, seni de kırmak istemem o nedenle açık olmak istedim" demekte bir zarar yok. Herkes net olsa hayat mis gibi olur. (Kadın kişisiyim)

çok iyi birisin demen samimiyetsiz oluyor. görüşmek istemiyorum demen yeterli.

net olmak +1. görüşmek istemiyorum demek her 2 taraf için de en iyi yol. kimse zaman kaybetmiş olmuyor, böylelikle kimsenin aklında soru işareti de kalmıyor.

Bazen net bir şekilde ama kırıcı olmadan söylüyorum bazen buluşmaları kabul etmeyerek, konuşmayarak ima ediyorum. Karşımdaki kişinin ısrarına göre biraz da.

Ama 4 ay kadar önce dediğin uç örneğe benzer bir durum yaşadım.

Bulunduğum kurumda bir adam yanıma gelip direkt olarak uzun zamandır beni gördüğünü ve tanışmak istediğini söylerek instagramım olup olmadığını sordu. Ben de hal ve tavırlarından problem çıkaracak bir insan olmadığını düşünerek instagramımı verdim. Ama daha sonraki konuşmalarında çok ısrarcı bir tip olduğunu fark ettim. Konuşmalarından rahatsız oldum ve görüşmek istemediğimi söyledim.

Bundan sonra o kadar çirkinleşti ki, işin sonunda bana hakaretler etti. Sırf çay içmek istemedim diye "her kadın bir kaledir erkek onu feth etmeye çalışır. Ama sen kapılarını kapamışsın. Çok ön yargılı bir insansın" demeye başladı. Zaten böyle laflara uyuz olurum adam gözümde iyice bitti. Laftan anlamadığı için mesajlarına geri dönmedim. Bu sefer bana "adisin, senin her yerin güzel olsa ne olur arkadaş artık sana selam bile vermem" demeye başladı. Birkaç gün üst üste hakaret mesajları atıp ardından "günaydın bugün bir görüşsek mi" falan demeye devam etti. Hala ara ara yeni bir sosyal medya hesabı açıp beni ekler sonucunda ben de onu tekrar engellerim.

Kısacası bazı insanlara net olmak fayda etmiyor. Köşe bucak kaçmak gerekiyor.

allah belamı versin benim söyleyemiyorum. kırılmasın gücenmesin derken olan hep bana oldu. hala da oluyor, uç örnek olarak evlilik yaptım.

Cok iyi birisin demeye gerek yok bence.
Kusura bakma ben gorudmeyr devam edemeyrcegim demek yeterlidir bence mesaji almasi icin.

sopiro +1

Vay arkadaş ne insanlar varmış.

Ben sallamam. İlgisizlik görünce kadınlar kendi kendine gidiyo zaten

aradığında açma yazdığına cevap yazma sallamasyon cevaplar ver anlar bazen çok da açık olmamak daha mantıklıdır.

"bugün biraz abaza herhalde" diye düşünürüm.

iğrenç bir iltifat.

Adamdan hoşlanıyorsa hihi tisikirlir derler.
Hoslanmiyorsa tersler ya da surat yapar, hos karsilamazlar.

Yani adama bagli.
Ama bu bir "yoklukta olan adam" cumlesi oldugu dogru:)

Mide bulandırıcı

Yakisikliysan islatir, tipsizsen mahkemeye verirler.

Valla omuriliğiyle düşünen bir mal olduğunu düşünürüm herhalde.

Erkeğim,
Olduğum yerde bunu derse biri oha ya da çüş derim. Direkt ağzımdan çıkar.
(arzum, kadının, 'anan diriltsin babamın ölüsünü' demesidir)

Bu iltifat değil taciz. Öyle dolaylı falanda değil, hadsiz bir taciz ifadesi. Doğrudan sert tepki gösteririm ve sınırı bilmesi konusunda uyarırım.

"ölüyü diriltmek" argoda penisi işlevini yitirmiş birininkini bile kaldırmak anlamına gelir. epey cinsel çağrışımlı bir laf. yani anca iki sevgilinin yatakta oynaşırken kullanabileceği türde.

samimiyetin olmayan birine basbayağı taciz bu.

not: erkeğim.

Bu direkt taciz. Hem de en hadsizinden. Çüş yani...
"Hayırdır, değişik gördüm bugün sizi?" gibi bir karşılıkla adamı yaptığı edepsizliğe aymak lazım.

Net bir şekilde taciz. Ortada soru işareti yok.

Abi bir konuda fikir birliğinde olmamız lazım. Bunun gibi zibilyon soru geliyor, hepsinin tek cevabı var; yakışıklıysan istediğin çirkin espriyi/iltifatı yap sıkıntı yok, bunu bir özgüven olarak görüyorlar. Çirkinsen selam desen sapıksın, abazasın, taciz ediyosun vb... kadından bahsediyoz la...

cüş, kadına alenen f*ckbody olalım demiş, iyi bir tarafı yok, iltifat ta değil.

"erkeğim"

Iltifat etmeyi bile bilmeyen bir ayıya bu şekilde konuşma yüzünü nasıl vermişim diye düşünürüm.

Çok güzel konular ama gelin görün ki İstanbul'da değilim :')

Çalışıp mı geliyoruz?

ben isterdim ama bu konular hakkında bilgim yok üzgünüm

:) ahahah cok tatli bulusup kahveden sonra molekuler biyolojiye mi geciliyor istenilen konudan baslanabiliyor mu :) dalga gecmiyorum yanlis anlamayin cok sempatik :)

ışıltılı sohbet olabilir ayahuasca varsa

Güzel insanlar bunlardan anlamanız gerekmiyor, merak ettiğiniz bişey varsa gelin sorun maksat muhabbet olsun.

İstediğimiz konudan başlayabilir miyiz?

9 konudan 6.5 ile katılım hakkı kazanmış olur muyum :D

ülke neresi?

@turkuaz son 10 senede 6 kere ülke değiştirdim.

sen bursa ya gelsen sabaha kadar sohbet ederdik.

Hiçbirini bilmiyorum. Kedi üzerine belki konuşurduk ama kedi de sevmiyorum :/

Yazık bana...

aa ne guzel konular. cok konusamam, ama cok sorabilirim. ne zaman donuyorsunuz?

Yeni Şükran Oteli?

yeni şükran değil maalesef

Kan var mı? Diş etiniz falan kanıyor olabilir.

hayır kanama da yok

kan yoksa beyaz sirke ve su (1/3) ile gargara deneyebilirsin, ondan sonra takip edersin durumu.

diş taşlarının temizlenmesi gerekiyor olabilir belki. o da metal tadı yapıyor.

yakında hasta olacaksın grip nezle vb bende hep böyle olur.

Mide kanaması geçirdiğimde ağzımda hep metal tadı vardı. Dışkın koyu renk mi?

Dostum vitamin mineral eksikliğinde böyle hissedilir diye okumuştum ama.

kendi orijinal isimleriyle.

orijinal adıyla yayınlandı bunlar.

Full Metal Jacket film degil ama Turkce cevirisi Tam Metal Gomlek/Kaplama bir mermi turu bu.

Çelik çekirdekli mermi - Bill'i öldür

Edis cikarsa boyle dusunmem. Bu sarki Cem karaca'ya yakistigi kadar yakismaz ona. Edist'te ses mi var mk.
Evet cok iyi. Cocukken bayilirdim buna.

1- çok iyi.
2- hayır.

Ben de çok severim. Cahit Berkay'ın mimikleri de çok komik bu kayıtta.
Edis'in kim olduğunu bilmiyorum.

1 çok iyi
2 hayır

1. falza iyi.
2. bu şarkıyı söylemek göt ister. o göt de edis'te yok. o yüzden bu sorunun cevabı boş küme.

hocam allah aşkına edis nere CEM KARACA nere.
Cem Karaca nın hayat öyküsü burdan köye yol olur hala edis medis.

Çok guzel şarkı. 9-10 yaşinda da severek dinliyodum hala öyle.

Bu arada edis değil ama bu şarkiyi manga coverladı zamanında cem karaca anı albümünde. Aynı etkiyi yaratıyor mu? Bence hayır. Yani mangayi çok severdim, ergenlikte en cok dinlediğim yerli gruptur, her şarkısını ezbere bilirdim falan ama cem karaca etkisi yaratamamiştı.

Edit: yav bu arada edis'i bilmeyenler nerede yaşiyor? Gecen de ahmet kural ve sıla'yı bilmeyen bi topluluk vardı. Hayatımda bilinçli olarak edis'in tek bir şarkısını açıp dinlemedim ama Türkiye'de günde ortalama 1 saat internette takılan biri edis'i tanir, burda popüler figürü tanimama coolluğu yapmayalim lütfen.

Hatta internete bile gerek yok, İzmir'de yakin zamanda konseri varmiş, bugün okuldan eve gelirken 10 farkli yerde reklamını gördüm. Çok net bu senenin en ünlü figürlerinden biri Türkiye medyasında.

edis deyince ortalık karışmış ama şarkı şimdi çıksa yine sever miydik diye merak ettin sanırım. severdik bence. manga coverlamıştı mesela bi ara, ilk kez o versiyonu duysak yine ilgi çekerdi diye düşünüyorum.

Altta çizgiyi çift tıkla, yani çizginin ayarlarına gir. orada corner ve line caps var onların uclarını yuvarlak yap bir dene

bu sorun köşeler tam olarak kaynaklanmadığında ortaya çıkıyor.

anladığım kadarıyla zigzag deseni düz-açılı çizgileri uç uca ekleyerek oluşturmuşsun. bunu yaparken, bir çizgi bittiğinde, mouse'u hiç oynatmadan diğer çizgiye başlarsan bu sorun ortadan kalkacaktır. zaten bunu yaparken imleç kenarında aşağıyı gösteren küçük bir ok ile çizginin sonunu belli eden "node" yazısının belirdiğini göreceksin.iki ayrı yerde çizilmiş çizgileri uç uca eklemeye çalışınca senin karşılaştığın sorun ortaya çıkıyor. çünkü sen çizgileri herhangi bir zoom ayarında ne kadar hassas birleştirmeye çalışsan da her zaman daha fazla zoom yapılabilir ve hiç bir zaman o çizgilerin birleştiği görülmez.

umarım açıklayabilmişimdir. eğer anlaşılmıyorsa haber et ekranın fotoğrafını göndermeye çalışayım, o zaman belki daha anlaşılır olur.

kolay gelsin

ctrl+shift+q yaparak çizgi kalınlıklarından vektör elde edebilir siniz, ardından nesneleri çoklu seçip "weld" butonuna tıklarsanız kaynak olurlar sonra fazlalıkları atarsınız.

Feto bir mafya değil miydi mesela? Polis ve asker de silahlı gücü değil miydi? Şu an mafya yapılanmalarına rahmet okutacak durumdayız.

Toplumun dinamiğini bozan şeyler yasaklanıyor, bu yasakları delmek de para kazandırıyor. Uyuşturucu ticareti, fuhuş, insan kaçakçılığı, piyasaya sahte para sürme... Mafya'dan kasıt bu işleri örgütlü bir şekilde yapan topluluklarsa tabi ki vardır. İllegal iş yapan adam devletin kendisini korumasını bekleyemeyeceğine göre kendini ve çıkarlarını korumak için adam besler, silahı ve askerleri olur, içinde bulunduğu süreçler rakiplerini ortadan kaldırmasını gerektirir, politikacılarla aynı masada oturur, çıkar ilişkileri kurar...

ismini verip yeğenlerinin hışmına uğramak istemediğim şahsı tarif etmişsiniz (öyle de korkağım).
açık havada konuşma yapıp yüzlerce kişiye dinletebilen birinin toplumsal iktidarı ve bu iktidar sonucunda eylem gücü olması beklenen bir sonuçtur.

90'lı yıllardaki gibi çok ve büyük ölçekte yok, o zamanlar (ve o zamanlara kadar) birbirinden farklı ve birbirine rakip bir çok babanın kendi örgütü vardı. Yanlış hatırlamıyorsam sadettin tantan zamanında bir çoğu çökertildi, akp iktidarı ile birlikte de neredeyse isim soyisim anlamında mafya babası kalmadı.

90'lı yıllardan beri mafya babaları bitirildi ama ciddi örgütlenen adları hepimizce bilinen bazı örgütlerin gücü bölgesel olarak hala devam ediyor.

İstanbul'da belirli bazı bölgelerde sevgi pıtırcığı olan ve siyasi partileri de bulunan bu arkadaşlara haraç vermeden ticaret yapabilmeniz çok zor.

Adına haraç demiyorlar ama, küçük esnafı gazete abonesi yapıyorlar, dergi satıyorlar. Büyük tüccarlardan da doğrudan "partiye bağış" adı altında yüklü ödeme alıyorlar.

Var. ORnek cete lideri Sedat Peker.

fetö mafyaysa tayyip marul heralde. fetö şamaroğlanından başka hiçbişey değildir. gerçek anlamda mafya yok, mafyalaşmış devlet var. İnfazlar yapan, adam kaçırma, tehdit, şantaj vs. hepsi iktidar tarafında icra ediliyor, bayağı da ustalaşıyorlar artık. Ak Parti sağolsun mafya ya gerek kalmadı yerli ve milli mafya olarak oraya da kendilerini atadılar. hayaldi gerçek oldu.

90'lardaki anlamıyla yok. akp neredeyse hepsiyle anlaşıp gelirlerinin belirli ölçüde kaybolmayacağı garantisi karşılığında faaliyetlerini durdurmasını sağladı. anlaşamadıklarını pasifize etti, ellerini kollarını bağladı. bir kısım sonradan akp ile anlaşmak durumunda kaldı, diğerleri elini eteğini çekmek zorunda kaldı.

kısmen istanbul, doğu marmara, batı karadeniz ve eskişehir bölgeleri için konuşacak olursam; gerek büyüdüğüm çevrede gerekse akrabalık ilişkilerinde ülkenin en babalarıyla bağlantısı olan insanlar oldu hep. zaten bu adamlar çekirdekten büyüyüp yetiştiği için bilinen noktalara gelene kadar çok insanın işini görmüş, sosyal bağlantılar kurmuş ve bu sayede etki alanlarında saygı görmüş insanlar. mafyaları bitirmek de bu yüzden kolay değil, en tepesini içeri atınca faaliyetler durmuş olmuyor. haliyle akp işi kökten çözmek için halihazırda teşkilatlanmış ve çoğunluğu sağcı-muhafazakar olan bu kesimleri kendi "davasına" katmaya çalıştı. akp kendi başına güçlü bir teşkilat olunca bir kısım mafyöz teşkilatlar akp'ye yanaşmakta bir sorun görmediler. akp gerek tatlılıkla gerekse devletin gücünü kullanarak bu teşkilatları yavaş yavaş içten çözdü. tabii bu sırada ekmeğinden ve gücünden olan babalarla masa başında anlaşmalarını yaptı. açıkçası çoğu akp'nin maşası olmayı bırak, adlarının yanında anılmasını bile istemedi. tabii bahsettiğim bu tipler daha önceden de hükümetlerle birlikte çalışmış insanlar değil, bağımsız mafya diyebiliriz.

herkesin bildiği sedat peker var işte akp'ye yanlayan, onun haricinde benim gerçek hayattan bildiklerimden kimse açıkça yanında durmadı. zaten çoğu mafya usulünün eskisi kadar rahat yürümeyeceğinin farkındaydı. büyükleri hapiste ölümü bekledi, nispeten küçükleri etki alanlarını ve sosyal bağlarını kullanarak "esnaf" ya da "iş adamı" oldular. kafe işletmecisi olup çoluk çocuğa karışanı bile var.

Eskinin mafyaları bugünün müteahhitleri, faktoring şirketi sahipleri, buralardan kazandıkları parayla futbol kulübü başkanı vs. oldular. İşlerini kılıfına uydurdular. Eski fedailerinin adı silahlı yakın koruma oldu.

bir insanın 9 ay boyunca hayvan görmemesi imkansız. hayatımda duyduğum en saçma şeylerden biri.

abi google bile tamamlıyor “hamileyken hayvana bakmak” diye.

salak saçma şeyler

böcekler hayvan değil mi? o zaman gözümüzün önünden sinek de geçmesin, çocuğun kanatları çıkar mazallah.

sert çıkma he de geç.
cahille mücadele edemezsin.

tartismak bile komik

ülkede evrimini tamamlamadan doğan insanların nereden geldiği konusunda ciddi bi aydınlanma yaşadım şu an.

hurafe olur mu ya... gerçek tabi. cal-tech'te araştırması bile var. huxington ve arkadaşları 100'er kişilik kontrol ve deney grubu oluşturup deney grubuna günde 4 saat hayvana baktırıyor. 7 ay sonunda doğan çocukların kontrol grubundaki çocuklara göre yüzde 80'i eşeğe, ayıya falan benziyor.

sakın karına hayvana baktırma. SAKIN!

Ben atım.

@ya ben lan neyse

hocam ciddi mi dalga mı?

voldemort yılan bazlı bir şampuandır aslında. (yılanı yıkarlarken görmüş annesi. ufff :(

dalga tabi. rahat ol.

Burada sıkıntı hayvanat bahçesine gitmiş olmanız.

Allah eşine sabır versin hamile kadın. Bir de bu manyaklıklarla mı uğraşacak

Bunun hurafe olmama olasiligini dusunup burada soruyosan cok kitap okuman gerek.Hdmde cok..

Düşüncenin kaynağı cahillik ve muhakeme becerisinden yoksun olmak.

Mutlusismankedi2015+1
Bu durumda senin kayın familyası evrime inanıyor gibi görünüyor?

Hayvancılıkla uğraşan herkes birkaç nesil sonra yok oluyor zaten. İnek besleyenler inek doğurmaya, kümes hayvanı besleyenler yumurtlamaya başlıyor belirli bir kuşaktan sonra (tam sayısını unuttum). Zaten ülkemizde bu yüzden kimse hayvancılık yapmıyor artık.

john coltrane

ray cahrles

Miles Davis

Türkiye'den Okay Temiz.

sırasıyla:
louis armstrong
duke ellington
art blakey

Cazı caz yapan insan Billie Holiday.

James Brown.

Bir kişi gelmiyor.

Louis Armstrong
Ella Fitzgerald
Billie Holiday
Miles Davis
Herbie Hancock
Chet Baker
Duke Ellington
Gerry Mulligan
Keith Jareth
Wes Montgomery
Django Reinhardt
Jim Hall
John Socifeld
Michel Petrucciani
Bill Evans
Dave Brubeck
Dexter Gordon
Buddy Rich
Art Tatum
Art Blakey

Bir çırpıda aklıma gelenler bunlar.

Ekleme: Cannonball Adderley'i yazmamışım. Çok Severim kendisini. Onu da ekliyorum. Hatta şunu da bırakayım şuraya.

www.youtube.com

michael brecker

şu an buddy rich geldi. yarın değişebilir.

Blues bir caz türüyse Bb King

Coltrane.

chet baker

Ella Fitzgerald ve Louis Armstrong.

Art Blakey & The jazz messengers

Efsane olarak da aklıma şu geliyor:

www.youtube.com

Şöyle diyor şarkıya başlamadan.

"We sincerely hope you buy our record. God knows we need the money"

Tüm zamanların en çok satan caz albümlerinden biri için, başlarda söylenmiş bir söz bu. Efsanevi bence.

digerleri de geliyor ama yazilmadigi icin Jaco Pastorius diyeyim.

herbie hancock

Yazılanlardan çok var ama tekrara girmesin şimdi. Yazılmayanlardan ilk aklıma gelenler;

Diana Krall
Norah Jones
Sarah Vaughan
Nina Simone
Peggy Lee

Saçmalık...

3 aylık kız arkadaşından gizlersin anlarım da. Evli adam karısından maaşını gizlerse anlamam aga. Evlilik ekonomik bir ortaklıktır aynı zamanda.

Hayır tabii ki.

O bilmeyecek de kim bilecek yahu.

gizlemem ama sorulmadıkça söylemem de.

Maaşımı bile bilmesine güvenmediğim kişiyle niçin evleneyim? Ne saçma insanlar evleniyor ya arkadaş...

gizlemiyorum. samimi olduğum herkese çekinmeden söylerim.

hayır, aynı eve ekmek getirdiğin birinden maaş gizlemek koca bir saçmalık.

oral seks ne alaka? sırf oral yapıyor diye maaş mı söylenmeli?

bazı şeyler gizli/özel kalabilir.

gizlemem ama sormazsa konuyu oraya getirmem.
Evlilerin saklaması saçmalık.

Gizlerim.
Gizli tuttugun seyi gerektiginde aninda aciga cikarabilirsin ama aciga cikmis olan seyi bir daha gizleyemezsin.

yeri gelince soylerim, durup dururken soylemem.

gizlemem yani

henüz oturmamış ilişkide sevgilimden gizlerim ama uzun vadeli sevgili - evlilikte gizlemem.

Bu soru neden sorulsun eğer birlikte yaşanmıyor ve maddi durumla ilgili birlikte kararlar alınmıyorsa? Ben de bunu anlamadım.

Hiçbir şey gizlemeyi doğru bulmam ama ciddi aşamaya gelmemiş bir ilişkide bu konuların açılmasını yadırgarım.

hayır kuruşu kuruşuna hepsini doğru şekilde söylerim

ikinci çeyrekte sanırım söylemiştim de niye söylediğimi hatırlamıyorum yani atla deve bişey de değildi şekil yapayım. onunkini de biliyordum ama sorduğumu hatırlamıyorum. böyle işte.

@datnet +1

eşimden niye saklayayım amk? sevgiliden belki.

yaşlı bir nineden şöyle bir tavsiye duymuştum: 10 alıyorsan 9 söyle, o 1'i kenara koy.

önce şunu şuraya bırakalım -kadının yaşı, erkeğin maaşı sorulmaz-

Evliyim ve eksik söylüyorum, sebebi de onun bilmediği borçlarım olması, borçların büyük kısmı ikimiz yada evimiz için girdiklerim, bana belirlediğimiz bi harçlığım var, o benim harçlığımdan bile 1/5 harcayabildiğimi bilmiyor. Borçlar bitince de araba alıcam ona hediye olarak.

Not: Karım çalışmıyor.

Meryem Yusuf ile evliydi. Babası diye ondan bahsediyor sanırım.

öncelikle "gülün adı" çok güzel bir kitap. bence kafan karışmamalı çünkü zaten kitapta kilise, papa, din, inanç, Hristiyanlık mevzuları tartışılıyor.

Yusuf da marangozdu, isa da marangozdu. Inanisa gore, tanri da marangozdur zira bizi yontar.

İslam inancına göre Hz. İsa babasızdır, yaratıcı kudreti babasız olarak yaratmıştır.
Hristiyan inancına göre ise tanrının oğludur, hatta kimi versiyon incillere göre çarmıha gerilmeden önce "benim kalbim hazır baba" demiştir. Marangoz olan da kendisidir.

Carmiha gerilmeden onceki gece, sanirim getsemani bahcesi'nde "baba baba beni niye terk ettin?" diyordu (tanriya).

Soyle de bir sey var: encrypted-tbn0.gstatic.com

Muhakkak ki içerdiği mânâlardan biri Yusuf'un da marangoz olması.

durmadan konuştuğum çok oluyor, kendimden tiksiniyorum bazen. hele ki hevesli, meraklı olduğum bişeyse direkt kafa sikiyorum. neyse ki her önüne gelene anlatan biri değilim, konunun ilgilisine ve/veya beni çekebilecek olanı iyi seçiyorum ama onlar da öeeh diyebiliyorlar.

benim gibi tiplerle karşılaşınca olay lafını bölmeye giriyor çünkü o an bişey söylemem lazım ama bu insan susmuyor. ben kendini durdurabilen bi insan değilim ki nasıl tutayım içimde, ne yazık ki araya giriyorum ister istemez ama fark edince susuyorum. çok ayıp çok kabaca ama kendimi bu konuda geliştirmeye çalışıyorum.

Pek konuşkan olmadığım için karşımdaki çok konuşmuş oluyor, aslında benim için bu daha iyi çünkü hayatta en nefret ettiğim sorulardan biri "neden hiç konuşmuyorsun, utanıyormusun" cinsinden sorulardır. Benim konuşmamamı sorun etmeyen kişiler üzerimden yük alıyor. Ben dinlemekten de memnunum. Sadece iyi bildiğim bir mevzuda temelden yanlış konuşan, konuştuğunun kaynağı olmayan ve söz hakkı yada karşı tez şansı vermeyen tipler beni gıcık eder evet. Bir kaç kez durduğum yerde sinir küpü olmuşluğum vardır. Bizim millette bir hastalık vardır, fikrini söyleyip karşıdakine de kabullendirme gibi, tamam bu onun buda benim düşüncem demiyor böyle insanlar. Konuşturmazlar, araya giremezsin, sözümü kesiyorsun olur, bitireyim olur vs. vs.

Kişinin kendini iyi hissettiği yaştır.

25-30

21 askere gitsin gelsin

Hiçbir yaş.

25

hicbir yas

18'inden sonra sevip sevildiği.

bence 40

32

35

30-32 arası

ekonomik olarak düzgün bir hayat yaşayabilecek yaştır. kendine ait hedeflerini %100 tamamlamasa da %80-90 civarına getirdiği yaştır. son olarak da çocuk sahibi olmak istediği yaştır.

35 sonrası.
hatta 40 falan da gayet ideal bence.

'Artık baba olmak istiyorum' deyip; iyi anne olacağını düşündüğü kadınla karşılaştığı zaman

30-35

Yasama hizina gore degisir.
Her seyi yasayip bitirdigin, tukendigin yas.

37-38

30 33

18-25 diyen arkadaşlar kafayı mı yemiş acaba gerçekten merak ediyorum... bence 30-35.

60 - 90

evleneceği hanım da bu yaşlarda olmalı. ikinci bahar.

evlilik :34
boşanma :41

optimum

Nelerden hoşlanıyorsam o tür kitaplar seçerim mesela bilim kurgu ya da fantastik türleri diğer taraftan kişisel gelişim kitapları. Hiç aşk romanı okumuşluğum yoktur mesela ama bir başkasının şiddetle önerdiği bir kitapsa alır okurum.

Ölmeden önce okunması gereken 1001 kitap'tan bir liste yapmıştım. Oradan devam ediyorum.
Arkadaşlarla sohbetlerde adı geçen, beğeni topladığı söylenen kitaplar oluyor.
Tarihle ilgiliyim. Her kitapta mehaz olarak gösterilen kitaplar oluyor, oradan çorap söküğü gibi gidiyor.
Din kitaplarını irdeleye irdeleye okumak bir zevk.
Uzaktan kitapçı gördüğümde karşı kaldırıma geçiyorum. Aksi taktirde kendimi kitap satın almış buluyorum. Arka kapak yazıları etken bunda da.
Günde 2-3 saat.

Bir iki ilave yapayım.
Klasiklerde İş Bankası ve Yapı Kredi Kültür yayınları'nı gözü kapalı alıyorum. Bunlarda yoksa hangi çevirmenin kitabını alıp okuyacağıma dair internetten sıkı bir araştırma yapıyorum. Orijinal dilden çeviri olması önemli. Rus klasiğini Fransızcadan çeviren çevirmenler var. Şaka gibi.
Yıllar önce Sır (The Secret) diye bir selüloz israfı okutmuşlardı. Çağırıyorsun geliyor falan. O zamandan beri kişisel gelişim kitabı okumuyorum.

Yazarlarına göre seçiyorum. Yazarın bakış açısı, üslubu gibi etkenleri değerlendiriyorum. Amacım farklı hatta birbirlerine zıt dünya görüşleri olan yazarların en az bir eserini okumuş olmak.

Bunun haricinde moduma göre ya roman ya da psikoloji, felsefe kitapları okuyorum yani modum da önceliklerim arasında.

Kitabın özetini okumadan hakkındaki yorumları araştırıyorum. Tabi ki herkesin bir kitaptan alacağı zevk farklı buna binaen bir çok farklı görüş olacaktır ama en azından kitap hakkında genel bir bilgiye sahip oluyorum. Hatta bu en çok çevirmen ile yayınevi konusunda bana fayda sağlıyor. Misal Fahrenheit 451 okuyacağım zaman bu şekilde bir araştırma yapmıştım ve Dost Körpe çevirisinin inanılmaz kötü olduğunu öğrenmiştim.

Haftada bir kitap bitirme hedefim var bu yüzden ortalama saatleri de kitaba göre değişkenlik gösterebiliyor. Yine de günün en az üç saatini kitap okuyarak geçirdiğimi söyleyebilirim.

Umarım yardımcı olabilmişimdir :)

arka yazısına bakıyorum, kapağa bakıp seçenler sizede laflar hazırladım

Ilgi alanima gore. Tek kriterim bu.

Bi kitapta geçen başka bir kitap görürsem onu seçiyorum.

Popüler ya da son çıkan kitapları yada o anki halime gore kitap alıyorum..bi de tavsiye üzerine kitap okuyorum. Örneğin ilber ortayli bir programda stefan zweig önermişti gençlere onun kitaplarını bitirmeye çalışıyorum. Her hafta değişiyor kaç saat kitap okuduğum. zinciri kırma diye bir hedefim var hergun en az 15 sayfa düzenli okuyorum 2018 sonuna kadar yapicam insallah. Tavsiye ederim.

akademik yayınları okurken kaynakça bölümündeki kitaplardan ilgimi çekenleri not alıyorum. aynı anda iki kitap okumayı tercih ediyorum (akademik+edebi). edebi kitaplar içinse iş bankası kültür yayınlarının hasan ali yücel klasikler dizisini tercih ederim çoğunlukla.

Ruh hali, ilgi alanı, arkadaki açıklaması. bazen kitabın konusu ilgi alanım olsa bile ruh halim okumak istemiyor. dizi ya da film seçme gibi.

yazarına bakarım kim diye. izlediğim en dandik filmde de ilk önce yönetmen ve senariste bakarım.

goodreads'te birkaç yorum okurum. konuya bakarım.

arka kapağı, mümkünse kitabın içinden de bir iki paragraf okurum.

genelde türkçe çeviri okumuyorum. ingilizce hep. yolda okuyorum günde en fazla 1-2 saat.

okuyacağım kitap ile geçireceğim zamanın bana maksimum faydayı vermesini istiyorum.
bu sebeple genellikle dünya klasikleri okuyorum. dünya klasikleri haricinde okuduklarım bana bir şey katacağından emin olduğum kitaplar. gazetelerden dergilerden tvden twitterdan takip ettiklerimin kitapları vs..

övgülere göre, ekşiden yardım alıyorum, 1000 kitap var oraya üyeyim. oralara bakıyorum. bazen de ruh halime göre. çok yavaş bir okuyucuyum bir okuduğum kitabı tekrar okumaya bayılıyorum. her okuyuşum diğerine göre daha heyecanlı oluyor.

notos'un alternatif yüz temel eser listesi ve yüz felsefe metni listelerine bakmanızı tavsiye ederim.
kendim üç sene önce bir liste yapmıştım fakat çok dışına çıktığımı fark ettiğimden beri bakmıyorum. onedio'da bile onlarca liste var kitaplarla alakalı. iş kültür, can, yky gibi yayınevleri basıyorsa çok düşünmüyorum zaten.
edebiyat araştırmaları ve metin incelemeleriyle alakalı kitapları da zaten belli başlı kitaplar var, onları bitirmeye çalışıyorum.
ilgili olduğunuz konuyla alakalı akademik kitapları üniversitelerin yüksek lisans ve doktora okuma listelerinden seçebilirsiniz ama haliyle biraz ağır oluyorlar.
toplu kitap siparişi veriyorum genelde ve bir yazardan sadece bir kitap alıp deniyorum. sevip sevmediğime bakıyorum. yazarın külliyatından sevebileceklerimi seçip okuyorum.

artilari: maddi - iki kisi yasamak kisi basi daha ucuz
aktivite yapacak birini bulursan tek basina yapmaktan daha keyifli gezidir, sudur budur.

eksileri: hayatta egitim gibi tasinmak gibi yapmak istedigin seyler varsa es cogunlukla ayak bagi oluyor, engel oluyor, vs.

Babam 30 yaşında evlenmiş, şimdiki aklım olsa askerden gelir gelmez evlenirdim diyor.

Evliyim. Bir tabir vardır ya “ruh eşi” diye. Bulursan evlen. Eksisi yok, artısı çok evliliğin. Çevremdeki bir çok evli arkadaşım mutlu değil. Biz tam tersi, çok mutluyuz, kendimize yetiyoruz, sırdaşız, dostuz, aşığız, hayat arkadaşıyız.

evliyim, tam olarak super kahraman + 1 diyorum. benim düşüncelerimi yazmış.

it depends. kişisine göre değişir. kimi sevdiğimle olayım beraber gezelim tozalım der kimisi ben özgür ruhluyum vs der. ne istedigini, ne ile mutlu olacağına karar ver.

bu soruya erkekler hayır, kadınlarsa "tabi lan manyak mısın" şeklinde cevap verir genelde.

Evli değilsem de evli bir filozof olan Sokrates'ten bir aktarma yapayım.

"Evlenin. Eşiniz iyi olursa mutlu olursunuz, kötü olursa da filozof olursunuz"

Evliyim ve mutluyum çok şükür, ama şimdiki aklım olsa evlenmem. Karıma sor o da aynısını diyor :)

Canın sıkılınca basıp gidememek, özgür olmadığını bilmek, birilerinin sorumluluğunu taşımak çok zor.

Evli değilim birlikte yaşıyoruz.
Geçen sene evlenmek daha çok istiyordum artık neredeyse hiç istemiyorum.
Temizlik, yemek ve çamaşı benim üzerime kaldı. Evde hiçbir şey yapmıyor ve hiçbir şeyden haberi yok. İşten gelsin oyun oynasın. Beceriksiz olduğu için evdeki tüm tamirat işlerini de ben yapıyorum. Market alışverişinden sıkıldığı için markete de ben gidiyorum söylenmesini çekmeyeyim diye.
O kadar görüşünce seks de azalıyor.
Erkek için yine mantıklı da çalışıp kendi parasını Kazanan (asgari ücret vs değil iyi kazanan) kadın için mantıksız.
Süper kahraman filmleri izlemekten kusacağım.
Kendime ayırdığım zaman kalmadı hizmetçilikten daha bakımsız oldum.
Söylenen dırdırcı kadına doğru ilerlememi görüp üzülüyorum.

8 yıl civarı evliyim, mutluyum, zorlukları var, iki çocuk var onların ayrı zorlukları var, bekarlıktan yine de kat kat iyidir.

Yaş: 39 Erkek

PS: mutsuz bir evlilik kabus olabilir. karşı taraf sorumsuz bir insan ise hayatta mutlu olamazsın.

@fasulyek +1

Heleki bir kadın bizim toplumumuzda neden evlenmek ister?

Adamın çamaşırlarını yıka, yemeğini yap, evini temizle. Kölelik resmen :)

Yani bir kadına bunları yaptıran motivasyon nedir? Çok mantıksız ya!

@john sen niye kadının öyle yükümlülükleri olduğunu düşünüyorsun ki?

boşanma aşamasında biri olarak bu duyuruya evlenmeyi öneririm diye cevap vermek isterim. evlilik tamamen şans işi. yıllarca sevgili olup evlendiğin insan ile evlenmiş olsan bile evlilikte ilişkiler çok değişebiliyormuş. eğer şanslı isen ve ruh eşin ile evlendiysen evlilik dünyanın en güzel şeyi. bunu söyleyebilirim. tüm bu temizlikti, ütüydü rutinleri bir kenara bırakarak konuşuyorum, sürekli bir dert ortağının olması, acılara birlikte göğüs germek, varlıkta yoklukta ortak olmak, mutluluğu paylaşmak, birlikte tatile çıkmak, tembel pazar kahvaltıları, tv karşısında birlikte ikindi uyuklamaları, kız çocugunuzun doğumuna birlikte şahit olup birlikte hüngür hüngür ağlamak. bence zaten hayatta insanın mutlu olup olabileceği sınırlı anlar bunlardır diye düşünüyorum. hayatın gerisi iş güç bin tane dertle uğraşmakla geçiyor. hayat eğer karşına tartışmadan etmeden bu basit ama huzurlu anları birlikte yaşayabileceğin birini çıkardıysa dostum sen dünyadaki şanslı azınlıktan birisin. inanın bana para vs tüm bu anların sonrasında geliyor.
he ben eski eşimle bunları bir süre yaşadım, sonrasında ise hayattan beklentilerimizin farklı oldugunu anladık ve sonrası tam bir cehennem azabı gibiydi. :) özetleyecek olursam evlenin, ancak evlenmeden önce hayattaki beklentilerinizin benzer oldugundan emin olun. karşınızdaki insandan asla emin olamayacaksınız ama hayatla ilgili ana kararlarınız en azından benzer olsun sonra benim gibi üzülmeyin. ve mutlu bir evliliğin anahtarı karşılıklı fedakarlık, egoyu bir kenara bırakmak ve onu gerçekten seviyorsanız bunu küçük şeylerle bile olsa hissettirmekten geçer bunu unutmayın. ben ettim siz eylemeyin :)

Sevdiğiniz ve hayata sizinle aynı pencereden bakan birini bulursanız evlenin. Ben beraber vakit geçirmekten zevk aldığım biriyle evliyim. Yzın çocuklar anneanneye / babaanneye yazlığa gider biz çocuksuz kalırız. Valla işe gitsem bile o zaman bana tatil gibi gelir. Dezavantajı, bekarken bir kadın olarak kendime ayıracağım zaman daha çoktu, şimdi illa ki evin sorumluluğu oluyor. Söylenen insan değilim, yapıp geçiyorum ama erkek yardım etse bile olay "yardım"la sınırlı kalıyor. Planlamayı, direktifi kadın olarak ben üstlenmek zorunda kalıyorum. Bir süre yanlız da yaşadım, o yanlızlığı sevmiyorum, burası net. Bir süre ablamla yaşadım, orada sorumluluk ablamdaydı, ben evin erkeği gibiydim. Bunu da sevmedim. Dolayısıyla eksisi olsa bile evliliğimden memnunum.

@super kahraman olsaydim baba olurdum

Kadının böyle yükümlülükleri olduğunu düşünmüyorum, ama toplumun gerçekleri maalesef bu yönde.

Bu konuda yargıtay kararı bile var yanlış hatılamıyorsam, boşanma davasında ev işi yapmayan kadını kusurlu bulmuştu yargıtay.

SS kuralına göre.

bende çalışmak istemiyorum 80 grubundanım yanlış mesleği seçtim bir de çalıştığım kurum mezarlık gibi.

genellikle kendi işini yaratabilen insanlar mutlu oluyor. e tabii tatmin oluyorlar. belki de risk almak gerekiyor bilemiyorum.

6 ay işsiz kal, sudan çıkmış sıçana dönünce çalışmanın değerini anlarsın.

o gruba giren birisi olarak aynı sıkıntı bende de var, gençliğin sona erip orta yaş bunalımına girmekle mi, ya da hayatın ilerleyen yıllarında da muhtemelen aynı rutini kovalayacak olmakla mı alakalıdır sorguluyorum. Ülke geleceğini kestirememek ve belli hususlara bel bağlamak da cabası.

Bir işin var ve çalışmak istemiyorsan rahat batması olabilir. Arada bana da oluyor şöyle motive oluyorum; şu an iş bulmak isteyip de bulamayan milyonlarca insan var, evi olmayan sokakta yaşamak zorunda olan, yiyecek giyecek sıkıntısı çeken, istediği zaman duş alamayan( geçen doğalgaz kaçağı vardı ve yaklaşık bir hafta kettle da su ısıtmak zorunda kaldık)ki ne büyük nimetmiş, savaş soykırım vs ile can güvenliği olmayan nice insan var. Bunları düşünüp mutlu olmuyorum tabii ki sadece şükredip elimdekini de kaybetmemek için dua ediyorum. Az da olsa sağa sola bağış yapabilmem için çalışmam şart çünkü. Güven içinde işine gidip gelebiliyorsan, bugün ekmek alabilecek miyim diye düşünmüyorsan, nerde yatacağım diye endişen yoksa işine sarıl çalış. Hiçbirimizin garantisi yok. Allah sonumuzu hayır etsin.

78 burada! Genç arkadaşlara tavsiyem, iş beğenmeye çalışmayın ve bir yerden başlayın. İnsanlara saygılı olun ve işinizi yapın. Kuracağınız bağlantıların kalitesi hayatınızın geri kalanına yön verecek. Çok acaip bi gençlik döneminin ardından (kendimi supermen sanıyordum) hayatın hep böyle geçmeyeceğini bir kaç tokatla anladım ve bir gün önünden geçtiğim bir bilgisayarcıya girip eleman lazım mı dedim, çünkü her yere girip çıkma ve tonla insanla tanışma fırsatı vardı. İnsanların masalarının altında cat6 kablosu döşüyordum. Aradan 15 yıl geçti, şimdi bir zamanlar ilk ERP programını kurduğum, yani barkodlu sisteme geçirdiğim tek şubeli mağazanın ürün yönetiminden sorumluyum. Tecrübemden ötürü ünvanımla alakası olmadığı halde bilgi işlem de bana bağlı ve 15 şube olduk.

Kısacası, hayat size kuracağınız bağlantılar ve insanlar üzerinde bıraktığınız izlenimlerle doğru orantılı fırsatlar çıkaracaktır. Evde oturup kariyer sitelerini gezmek yerine sahaya inip genç yaşta bir yerlerden başlamanızı şiddetle tavsiye ederim. Şiddete karşıyım aslında ama neyse konu o değil..

bende istemiyorum ama el mahkum.

ben istiyorum ama sevdiğim işte ve bölümde.

Ben de hiç çalışmak istemedim. Sonra 1.5 gün çalıştım(evet gün) ve istifa ettim. 10 senedir de çalışmıyorum.

Calismak istemek icin ya işini ya da işyerini sevecek insan bence. Ben işime aşık degilim belki ama seviyorum yine de. Ama her gun işe severek keyifle gitmemin sebebi işyerimi ve calistigim insanlari sevmek kesinlikle. Işini degistiremiyorsan calistigin yeri degistirmeye calisabilirsin. Calismak guzel bi sey bence.

şu link'te çok güzel açıklanmış www.youtube.com

tabii at yarışı, bahis, sayısal loto, piyango, kazı kazan flan gibi şeyleri de deneyebilirsiniz.

Çünkü en iyi iş yerlerinde bile hak hukuk yok doğru düzgün. Bir insan sömürüldüğünü bile bile çalışırsa keyfi olmaz elbette. Eskiler fazla şükürcü. Türk milletini bu kadar atıl yapan da bu zaten. Ya işim olmasaydı, çok şükür eve ekmek giriyor bilmem ne. Giriyor ama insani şartlarda mı giriyor?

Benim çalışma koşullarım çoğu insana göre daha iyi mesela. Hafta sonu çalışmıyorum. Fazla mesai yok denecek kadar az. İnsanlar korkunç değil ama gene de çalışasım yok tam zamanlı işlerde. Zorla gidip geliyorum.

İstanbul trafiğinde işe servisle gidebilmek için 05:30'da kalkıyorum. Eve 18:30 gibi geliyorum ama bu sefer de onda uykum geliyor. Üç buçuk saatte kitap mı okuyayım, arkadaşlarımla mı sosyalleşeyim, banyo mu yapayım, kedimle mi takılayım?

Bir de bizim şirketin yurt dışında genel müdürlüğü. Onların haklarını, ne şekilde çalıştıklarını görüyorum. Yıllık izinleri, çalışma saatleri vs. Bizim burada iyi diye nitelediğimiz koşullar bile aslında iyi değil işte. Bence tüm sıkıntı burada.

Ülkece standartlarımız o kadar düşük ki şimdi gelip birileri "ne güzel mis gibi işin" diye laf atar örneğin. Para kazanmak için hayatımızın bu kadar büyük bir bölümünü feda etmemeliyiz, bunun farkındayız ama elimizden gelen bir şey de yok. O yüzden bunalımlara girip duruyoruz işte.

90'lar grubu da farklı değil. beklentilerimiz ve karşılaştıklarımız birbirinden çok uzak. dev bir hayal kırıklığı var milyonlarca gençte.

Mahalle bakkalı tebessümlü bir ifadeyle ''hala giremedin mi bir yere'' diye sorduğunda koşarak çalışmaya başlıyorsunuz. sorun yok.

ben 90'lar jenerasyonundanım ama çalışasım geliyor açıkçası. Sadece sabahları yataktan uzaklaşırken biraz lanet ediyorum hayata sonra hesabıma her ay para yatmadığını hayal edince geçiyor.

merhaba, benim de yazdığım romana sadece bir yayınevi olumlu döndü, %6 bence de çok çok az ama fazlasını teklif edebilecek birileri çıkacağını zannetmiyorum ne yazık ki. Sadece biraz daha zorlayın kulağa garip geliyor ama pazarlıkla ne kadar yukarı çekerseniz orada yapın sözleşmeyi. Çünkü kahir ekseriyeti projeyi okumadan reddediyor, hatta bana olumlu dönen de bir miktar para talep etmişti ilk baskı için. Türkiye'de yayıncılık böyle rezil bir vaziyette maalesef. Sahşi fikrim yasal bir zorunluluk getirilip %10'un altını teklif dahi edememeleridir.

Populer yazarlara yuzde 8 veriyorlar, cogu isimsiz yazara yuzde 4 veya basili kitap veriyorlar. Guzel teklif almissiniz acikcasi. Kitap isinde parayi ne kitabevi,ne yazar, ne dağıtımcı kazaniyor. Sadece yayinevi.

seslenen kitap veya ekitap benzeri platformlar var. Belki oradan baslanabilir.

çok çok düşük. çevirmene bile %7 veriyorlar. yazara %15 civarı vermeleri gerek. bir de ilk etapta belirli bir adet (misal 2000 adet) satılmış gibi peşin para verecekler mi yoksa sadece satıldıkça mı? ikincisiyse daha da kötü. alay eder gibi bir teklif yapmışlar, beklet daha iyi.

bir de sakıncası yoksa hangi yayınevi olduğunu mesajla atar mısın?

açmadım sicil kaydı

Belediyeye beyan vereceksin önce. “Burayı ben aldım bundan sonra vergisini bana yazın” gibi bir anlamı var. Tapu dairesi ile niçin kendi aralarında yapmazlar bu işlemi acaba?

belediyeden oturma izni falan almadınız mı? o sırada kayıt edilmiş olması gerekir.

emlak vergisi devlete ödenen bir vergi değil, belediyeye ödeniyor. dolayısıyla e-devlet veya gib'den borç çıkmaz. belediyenin sitesinden e-hizmetler, borç ödeme vs. gibi bir bölümden tc no veya sicil no ile sorgulayacaksınız.

Sorunu bilmeden yorum yapmak zor. İbrahim Abdülkadir Meriçboyu'nun (A.Kadir) bir şiiri var, "Olur biter" isimli. Ben çok moralim bozuk olduğunda, çok dibe vurduğumda onu getiriyorum aklıma. İyi geliyor.

şöyle düşün, şu an dünyanın %70'i temiz suya ulaşamıyor veya üstlerinde çatı yok.

Moral bozuklugunda: Tarkan sarkisi acip dans etmek.
Saka yapmiyorum bir sure sonra hayat toz pembe oluyor.

Dipteyken: Sosyallesmek, en yakinlarimin kafasini yemek ve kahve icmek

zaman...

Çok basit abi.
Baban ölüyor, dünyan yıkılıyor.

Üzerinden 1 yıl geçmiş, bir arkadaşının düğünü var, ağzın kulaklarında zıplaya zıplaya halay çekiyorsun.

Hayat böyle. Unutmak harika bir şey. Unutuyorsun. Zaman silip süpürüyor her şeyi.

Şöyle düşün geçecek:
Şu an dert ettiğin şey 1 yıl sonra aklına bile gelmeyecek.

Herneyse geçmesini bekle, hayatla olan bağını kopartma

unutarak tabi ki, tek bir olaysa seni üzen.

olayla arana mesafe koyuyorsun, kendini olaya iliştirmiyorsun. olay büyük ihtimal direkt seninle alakalı ama alakanı kafanda bitir.

yoksa çok acı çekiyorsun. tecrübeyle sabit.

Bu duyuru neden gonul isi kategorisine girdi yahu?

Bu akşam saat 9-10 gibi tak kulaklığı, en sevdiğin müzikleri aç ve bir şeyler hayal ederek 5-6 km yürü.. Hayal dünyası diye bir yer var gerçekler çok acıysa..

uyuyorum. bir nebze kaçabiliyorum bu durumdan.

usta doğru söylemiş, kaplama yaptırsa da paslanma devam eder; rötüş tek çare gibi

@cedex
paslanmanın duracağına dair garanti verilmiyormuş. Yetkili servis ile de görüşmüş, onlar da garanti vermiyorlarmış. Tek garantili çözüm boyanmasıymış.
Farklı bir çözüm önerisi var mı diye araştırıyor, ben de yardımcı olabilmek adına yazmak istedim.
Tavanı boyanmadan önce fotoğrafı çekilse, satarken o fotoğrafı gösterse yine mi sıkıntı olur?

bence boya yaptırma folya kaplat, satarken folyoyu çıkarır öyle satarsın. millet tavanda boya görünce araba taklalı diye almaz. alan çıksa bile çok fiyat kırar.

@guneyk
Boyatmadan önce fotoğrafı çekilse, satarken yine aynı muamele mi olur?
Folyo olabilir ama paslanma ilerliyormuş ve tavanı delebileceği söylenmiş. haliyle folyo bunu engellemez sanırım değil mi?
@hey corc versene borc
boyası iyi yapılırsa, tekrarlamaz değil mi?

kardeşim bak millet arabada birşey çıksın da fiyat düşüreyim derdinde. kullanıcı için sorun olmasa bile sana diyecek ki ben satarken sorun yaşarım sen boya parasını da indir bize vs araç başında fiyat kıracaklardır. arabayı bir süre daha (birkaç yıl) kullanmayı düşünüyorsan boyat gitsin. veya komple boyatma lokal yaptır, damalı eşek gibi çirkin olur ama komple boyatırsan çok üzerler seni. çürüme dedikleri gibi macun ve boya ile giderilir başka türlü olmaz.

boyatırsan dediğin gibi mutlaka fotoğraf çektir en azından satarken bir nebze olsun elin rahat olur. nedir araç?

@guneyk
Araç Opel marka. Opel markasında boya sıkıntısı fazlasıyla oluyormuş.Yakınıma sordum, kendisi aracı satmayı düşünmediğini söyledi. Dediğim gibi 15 yaşında bir araç. Satmayı düşünmediğine göre boyatabilirsin denilmiş ama acil bir durum olur, satmam gerekebilir diye de çekiniyor anladığım kadarıyla.
Pası durdurmanın tek yolu boyanması anladığım kadarıyla. Boya öncesi çekilen fotoğraflar umarım işe yarar alıcı açısından tatminkar olur yani.

hocam tavanı boyalı diye 24.000 tl. değerindeki aracı 17.500 tl. ye ancak satabildim.
bana da alırken söylenmediği ve expertizde de çıkmadığı için kazığın en genişini yedim.
ilk yorum "takla atmış" oluyor. sen bi fikir edinmişsindir.

@firemanjonny
Geçmiş olsun. Satış sırasında çok zorlandınız mı peki? Yani görmek isteyenler vaz mı geçtiler sıklıkla boyalı oldugu için?

@manco nun hayali arka arkaya 4 kez sahibinden.com'a ilan verdim, arka arkayada 7 hafta yanılmıyorsam araba pazarına çıkardım, sonunda "lanet olsun tamam yaa" modunda anlaştım alan arkadaşla. arayanlar/gelenler bakıyordu km düşük, dizel, sedan, bakımlı ama değişen çok. yanımda kendi arabası başında olan abi bile çıkıştı bi seferinde, kardeş 2004 araç bu 14 yaşında araba için boya değişen sorup bunlar var diyince de şok oluyorsun, adam ne güzel söylüyor işte sana parasıda ucuz yani, bu yaşta araba bakıp 0 km özellik mi arıyosun demişti. maalesef müşteri konumundaysa memleketimin insanı çok şımarık oluyor. bi kere tavanın t sini duyan arkasını döner, direkler kaput şase sormaz bile. ki bunlar da önemlidir. local boya dersin değişmiş muamelesi yaparlar. şu kadarı nettir artık benim için hatasız araba olsun içinden motorunu sök yine satarsın, çünkü motor tamiri olur ama bi parça işlem gördüyse sabıka kaydı gibi peşini bırakmıyor. Kardeşimde 2011 modeli vardı, çamurluğu sürttü sakın elletme dedim, hasarlı aracı daha kolay sattı, işlem/ değişen yok dedi verdi gitti.

buraya mağara şakaları gelebilir, eski video, ama acayip hakkaten Brezilya dev bir Adana da olabilir.

brezilya yolsuzluk rusvet bataginda + yeterli polis yok + polisler bile maaslarini alamiyor + suc orani cok cok yuksek ceteler polisleri de öldürüyor yeri geldiginde ve kimse yakalayamiyor cunku takip edecek yakalayacak adam yok + fakirlik cok fazla + polis canini riske atmak istemiyor cunku suclular ve arkasindakiler "hedi tutukla beni abi" demiyorlar saldiriyorlar vs. bir suru problemin bir araya gelisi.

Arada liveleak bakarım. Şu ana kadar gördüğüm en iğrenç en acımasız videolar Brezilya'dan çıktı. Sonra Çin ve Hindistan gelir. Vicdan diye bir şey yok bunlarda.

bu da bir şey mi 1 dolar için adam öldürüyorlar güney amerika'da. eğer yolunuz düşerse ve biri bıçak silah çekerse ne istiyorlarsa verin. hiç şakaları yok zira.

@üğpo

google'da balık etli diye aratınca çıkan sonuçlar bildiğimiz obez geliyor bana.
bu normal kiloda ama zayıf da değil ki?

:d çevremde bu kadından daha zayıfları gördüğüm için algım bozulmuş olabilir.

olsun bence hatları çok hoşuma gitti hatunun. :) bazıları dümdüz oluyor.

Zayıf da değil derken?
Yanlış fotoğraf mı ekledin acaba bi bakar mısın?
Gayet zayıf bir hatun.

Bu kadın '3-5 kilo verse tam ideal kilosunda olacak' grubundan bana göre. İdeal kilosunda değil ama kilolu da değil. Bir beş kilo daha alsa balık etli olur. Gerçi benim balık etli dediğime annemin 'yok canım gayet normal kilosu bu kizin' demişligi de var, o yüzden benim ölçülerim ne derece guvenilir, bilemedim şu anda.

Klipte daha net anlaşılıyor kilosu bu arada.

@mutekebbir

bence normal kiloda. ben iki kategoride değerlendirmiyorum. insanlar zayıf-şişman olarak net çizgi çiziyor. zayıf= ideal kilonun altında.
zayıf değil bence. :d kilolu da değil ama.

balık et = kilo korelesyonu yok aslında
(en azından benim algıma göre)
bu bir vücut tipi
oya aydoğan, sibel can, gülben ergen, iclal aydın gibi hatunlar balık eti yani kemikleri böyle belli belli durmuyor, et kemik üstünü örtüyor (et illa lömbür lömbür olsun anlamına gelmiyor bu aslında) tabi ki kemikli değil etli olursan daha kilolu durursunn (yağ demedim bak) bunların minyonu, monica belluci gibi (gerçi onun boyu minyona göre uzun da neyse)hoş bence.
buna mukabil nur fettahoğlu, çağla şikel, şenay akay gibi hatunlar var. kimi ince kimi kalın ama kemikli. atletik, kimisi at gibi (bu ne kadar kemikli ne kadar boylu ve trapez olduğuyla alakalı). bunların minyonu keira knigtley filan gibi işte, ben sevmiyorum, seven sevsin.
tabi ki atletik (kemikli) vücudun olur ama 120kilo olursan ortada görünen kemik memik kalmaz :D bu bambaşka bir vakıa. kilo = balık eti denmesine bu sebep oluyor ama bu değil işte.
aynı boyda ayni kiloda 2 hatun alalım biri balık etli biri kemikli olsun balık etli olan 5 kilo fazla görünür, olay bu.
ve elbette tüm dünya kadınlarını alıp 2 gruba böldük bitti diye de bir şey yok genel olarak karmayız. bence bu kadın tip olarak balık ete daha yakın.

balik etli degil bence. zayif degil gibi orta karar. balik et icin biraz daha kilolu olmasi lazim.

Ne balik etlisi yahu:) Buna balik etli dersek normlai nasil olacak? Incecik kadin.

Oya Aydogan ile Sibel can direkt sisman bu arada, balik etli falan degil:)

Balik etli dedigin sey sisman denmeyecek ama sismanliga ramak kala olan kilo oluyor. Hani az daha alsa artik bir sisman olacak ama simdilik degil, boyle dolgun, hafif yagli ama estetigini kaybetmemis. Bizim millete sismana da balik etli diyor. Sen de zayifa balik etli demissin:)

bence balık etliye yakın normal kilolu insan.
ayrıca ayılıp bayılmışsınız ama fotoğraftaki fiziksel olarak gördüğüm kadarıyla düz insan, ekstra güzel değil. erkek zevkini anlamak bazen mümkün değil.

en az 55 kilodur beli ince ama kolları bi tık kalın. yüzü geniş olduğundan kilolu duruyor ama değil

Balık etli değil, incecik de değil, normal kilosunda. Ama her an kilo alabilir gibi bir vücut yapısı var.

normal kilosunda.

amina cadelli. çok beğeniyorum kendisini, şu sıralar kariyerini sekteye uğrattı ama...

kilo verdi bu arada.

bu hali de balık etlinin bir altı bence, yine de tatlı.

hocam kadında hat mı var allasen, bildiğin teyze bu, beğenmişsin ama pek makbul bi vücut diil maalesef

2100 tl

3500
kullanmıyorum hiç

2000 tl'ydi, vadesiz hesabın içinde 1000 tl varsa bakiyeyi 3000 tl gösteriyordu. Canımı sıktı kapattım, şimdi 3000 tl ekpara ister misin demeye başladı.

Not: Enpara kredi kartım yok

Ben aksine düşürdüm eksi hesap kullanmak cazip gelmiyor.

Açılışta 3000 tl idi şimdi 250 Tl’ye düşürdüm.

bankaların en karlı ürünleri bu ekparalar. günlük faiz iletiyor oh mis gibi. o nedenle, kredi kartı alırsan ya da finansal risk açısından daha güvenli bölgede olursan limitin zamanla artacaktır.

valla ne kadarsa o kadar harcanıyor. 600 tl idi 1000 yaptım 1500'e çıkarttım sonra. şimdi 1900 tl eksideyim. :) o yüzden minimumda tutmakta fayda var.

4.000

750 tl.

1600 içerdeyim

7500. ne olur ne olmaz diye duruyor. hiç kullanmadım.

3000 TL idi, bugün bir kaç saat önce kapattım. Bizim olmayan parayı harcaya harcaya bankaya muhtaç kalıyoruz, günlük faizi de cabası. hiç gerek yok bence, kapatın, bu toplara da girmeyin. çok üzülürsünüz sonra. 3000 tl maaş alan adamın 3000 tl ek hesabı varsa, bir kaç ay sonra o maaşı direk oraya gömer, hesapta da 0 tl görürsünüz. üzülürsünüz.

6500TL. Normalde vadesiz hesapta para tutmuyorum, ödeme olduğu gün birikim hesabından para aktarıyorum. Bazen unuttuğum oluyor, o zaman ek hesaptan ödeniyor. Bu durumda da ek hesabı aynı gün veya bir sonraki gün ek hesaba parayı aktarıyorum. Bunun dışında ek hesabı kullanmıyorum.

Kredi kartı aldıtan sonra ek hesap limiti değişmedi.

5.000 TL idi. 2 sene sonra 10.000 TL oldu. Kredi kartı var, ama kullanmadım hiç.

Düzenli kredi ödemelerim var Enpara üzerinden.