yazdığın kitapların don kişot ve ölümcül tür hariç neredeyse tamamı varoluşsal sıkıntılar, buhranlar üzerine kurulu. o yüzden bence senin için 'ölümcül tür'

Yabanci, dava, bulanti ruh halinize iyi gelmeyecektir.

ya bence biraz gerilim biraz.polisiye biraz heyecan lazim

harlan coben in myron bolitar serisini bi oku
ama yarin.icin bu secenekler bence sana yarin icin olmaz

Don kisot. Yapi kredi yayinlarinin cevirisiyse. Icindeki hikayeler surukluyor antik olsa da eglenceli. Aradigin kitap don kisot bunlarin icinden.

+ yanında taşıyabiliyorsan otostopçunun galaksi rehberini de tavsiye ederim.

don kişotu aldım ama ben de daha okumadım. ölümcül tur hakkında da bir fikrim yok.

diğerleri arasından satranç ya da siddhartha diyorum ben. iyi gelir bence. dava ve yabancı da çok hoşuma gitmişti benim. ama yabancı şimdilik dursun. satranç-dava-siddhartha. ay seçemedim ama umarım bir fikir verebilmişimdir. :<

edit geliyor: biraz daha düşündüm, davada anlatılan şeyler moralinizi bozabilir. satranç son kararım!

Yıkılıp yenisi yapılırsa tabii ki güzel kar edersin. Zaten ucuza alıp böyle bir kar edebilme sebebin yıkılıp yenisinin yapılmama riskini alıyor olman. Olmazsa eski evinle başbaşa kalırsın çünkü. (Bu arada evi satanlar "kesin yenilenecek anlaşmalar yapıldı" falan diyorsa inanma, yakın zamanda yenilenecek ve anlaşması yapılmış evi kimse ucuza satmaz. Ucuza veriyorlarsa ya sıkıntı vardır yenilenemiyordur ya da öyle bir düşünce yoktur henüz.)

bostancı'daysa alınır. kadıköy'de ise alınır. taksim'de ise alınır. merkezi den kastınız nedir? alibeyköy'ün merkezi ise kentsel dönüşüme kurban gidebilir.

yer ankara-emek.

bi arkadaşın başına geldi. bina yenilenirken her evden 90bin tl falan gibi bişi talep ettiler ek olarak. olay dikmen'De geçiyor.

emek'te bir tahmine göre yaklaşık 60 yaşında olan bir apartmanda oturuyorum. annem de zamanında fiyatı nispeten ucuz olduğu için almış evi, alırken emlakçı da ona aynısını söylemiş yakında yıkılır zaten, sizin de yeni bir eviniz olur diye. bunun söylenmesinin üzerinden 18 yıl geçti. apartman gittikçe eskiyor, bir gün üzerimize yıkılmasından korkuyorum açıkçası. içinde oturmayacaksanız, yatırım olarak alıp kenarda tutarım diyorsanız alın. bu evler yenilendiğinde olduklarından çok değerlenecekler çünkü. ama mordorlu ziya'nın da dediği gibi, halihazırda bir sözleşme olduğunu da düşünmüyorum ben. çok çok nakde ihtiyacı olmayan biri yıkılıp yapılacağı belli olan bir evi elinden çıkarmazdı.

bir de o yıkılıp yapılma sürecinde ev sahiplerinden ek para istenme durumu da var; çünkü emek mahallesinin evleri genelde 3-4 katlıdır. ama yeni imar izinlerinde 5 kata kadar çıkılabiliyor. o aradaki farkı işte ev sahiplerinden istiyor müteahhitler.

Bu arada en az 200000 liraya alıcaksınız emekte bir evi.. geri maksimum 300e satarsınız.

Turkuaz tokilerden veya yapracık tokilerden o paraya 3 ev alıp kiraya verebilirsiinz.

fiyatları bilmemekle beraber emek tarafları henüz kentsel dönüşüme açılmadı sanırım. açılırsa fiyatlar patlar zaten.

@argent dawn

kentsel dönüşümden kasıt toki ise, açılmadı. hem de çukurambar'da yapıldığı gibi yüksek bina izni de verilmedi emek'te. ama binaları eskiyenler -ki sayıları çok fazla- eski bnaları müteahhitlere verip apartmanları yenileştiriyorlar. toplu bir hareket değil, bireysel ilerliyor her şey.

Yesiltepe sitesinden mi alacan :p

Yenisi yapilinca illa kara gececeksiniz diye bir sey yok.

10k civari

Üstteki arkadaş +1

he ya

bırak temizlensin oralar.

bu saydıklarının hepsinin tek bir ortak paydası var dikkat edersen.

@volkan o kadar kolay degil. birakamiyorum cunku ornegin bugun durduk yere gaz yedim, fiziksel guvenligim olmadigini hissettim. ya da ornegin etrafimizda savas var, ekonomimiz cok kirilgan. her olay ekonomiye ve dolayisiyla benim yasamima direkt olarak nasil etki edecek bunlar onemseniyor. veya ornegin yasadigim yerde temel haklarim mevcut degil..

@fayfim, birden fazla ortak payda goruyorum.

Öyle olduk valla. Hadi şerefine

Bunlar buzdağının görünen kısmı. Medyanın bizlere sundukları. Muhtemelen o bölge için büyük bir stratejik istihbarat mücadelesi dönüyordur. Pkk/kck/hdp de kendilerine bu mücadelede bi yer bulamadıkları için isteklerini yerine getirsin diye Türkiye'yi iç savaş çıkartmakla tehdit ediyor.

not: benim anladığım bu. mas o menos.

Okumadim ama basliga cevaben var.

@f_d, hocam nasıl mümkün oluyor peki? yani çok garip geliyo bana. belde bi problem var ama sadece sağ ayak bileğime vuruyor. diğer her yerim sağlam, sadece sağ ayak bileğimde problem var. öyle minik bi noktada da değil yani koca bilekte ve ayakta sorun var. tövbe estf. ne biçim iş yav.

Iste bunlar hep sinir.

sinirlerde problem yok ama. yani emg raporu öyle dedi.

bel fıtığı zaten çoğunlukla tek ayağı etkiler.

beyin cerrahına gidin, bir de bel mr'ı çeksinler bence.

yanlış anlamayın, artistikten değil de cidden bilmediğimden soruyom... bana ortopedist de bel için nörolojiye gitmem gerektiğini söylemişti.

1) belimdeki ağrı için neden nöroloğa gidiyorum? fizik tedavi ya da ortopedi falan bakmaz mı bel eğriliği, bel ağrısı gibi şeylere? benim hem eğrilik hem ağrı şikayetim mevcut bu ayağı saymazsak.

2) diyelim ki bel fıtığı dendi... ben gencecik adamım. spor yapmak istiyorum. çok değil bir sene önce köpek gibi koşuyoduk buz pistine gidiyoduk çinli gibi masa tenisi oynuyoduk. bunları bi daha yapamaz mıyım? tedavi yöntemleri nedir nasıl olur?

3) ya ayrıca gerçekten çok ilginç bir olay. sağ ayak bileğinde şiddetli, zaman zaman sol tarafta belli belirsiz bir ağrı mevcut. sebep ne? bel. tövbe estağfurullah yav ne kadar garip garip şeyler. her gün yeni şeyler öğreniyorum, teşekkür ederim allahım ama artık sağlıklı olsam hiç fena olmaz bence

1. nörolog bile değil. beyin cerrahı. niye? çünkü ayaktaki ağrı, beldeki sinirlerin sfıtık nedeniyle veya başka bir nedenle sıkışmasından kaynaklanıyorsa sinirler iele beyin cerrahisi ilgileniyor. zaten ortppediye, fizik tedaviye gitmişseniz de arayıp bulamamışlarsa onların yollaması lazım bir de beyin cerrahına gidin fıtık var mı baksınlar diye. ya da onlar muayene eder, fıtık bulguları varsa yine gönderir.

2. hayır sadece dikkat etmeniz gerekiyor, spor yapamazsınız diye bir şey yok. ama bel için zararlı sporlar önerilmez sadece. bel fıtığınız tedavi edildikten ve bel kaslarınız güçlendikten sonra istediğiniz sporu yapabilirsiniz. olsa olsa halter, ata binme gibi sporlar önerilmez. hatta bisiklet, yüzme gibi sporlar özellikle öneriliyor.

3. beyinden çıkan parmak kadar kalın bir sinir var. omurganın içinden geçiyor ve her noktada dallanıyor, kimi kollara gidiyor, kimi bacaklara gidiyor. beynin emirlerini elimize kolumuza bu sinir iletiyor. omurgadaki disklerden biri pırtlayıp bu sinirin bir yerini sıkıştırınca nereye giden dalı sıkıştırmışsa orada problem yaşanıyor. sağ ayak bieğine giden sıkışmışsa o sıkışığı çözmek gerekiyor. durum basitse fizik tedaviyle, egzersizle düzeltiliyor. yok patlamış, sıkışmış fıtıksa ameliyatla o pırtlağı alıp siniri rahatlatıyorlar.

mutluysaniz, isinizi seviyorsaniz sorun yok. hem 19:30 gibi trafik de rahatliyor.

iskoliklik genelde bazi eksiklikleri is ile doldurmadan ortaya cikar. isinizden mutluysaniz normal, keyfini cikarin.

işini ve ortamını seviyorsun. ibre ters yöne döndükçe daha geç gidip daha erken kaçmaya bakacaksın...

Ideal durum, sorun yok.

ben genel olarak işkolik insanları, asosyal insanlar olarak gözlemliyorum. asosyalliklerini işle sıvamaya çalışırlar. yanlış anlama sen böylesin demiyorum. kendi çapımda tespit. durumunda bir gariplik görmüyorum.

Earth modunda bakin, fotograf cekimini gorursunuz. Evet yesillik.

(Sol alt koseden Map ve Earth gorunumleri arasinda gecis yapabilirsiniz)

Evet uydu goruntulerinde gozukuyor. Ama mesela belgrad ormanlari normal gorunumde yesilken polonezkoyun yesil olmamasi garip geldi.

soru acik degil.

basit bir içler dışlar çarpımı yapacaksın. yani;
410/960 x diğer şıklardaki ilk değer.

a. 1600 x 683,33
c. 700 x 298,95
d. 450 x 192,18

benim anladığım kadarıyla ilk değeri sabit tutmuş, ikinci değeri belli bir sayıya bölmüş. o sayı da 410/1280=0,32 oluyor. diğerlerinde de ilk sayıyı sabit tutup ikinci sayıyı 0,32 ile çarpmalı benim mantığıma göre.

binali yıldırım, bulut hakkındaki açıklaması.

Binali yildirim. O aciklama sirasinda zor sartlarda teknoloji ile ugrasan biri olarak hayatim boyunca unutacagimi sanmiyorum. Kafayi yedirirmis...

www.youtube.com

kds lerde kullanılıyor. ibre göstergeli

edit: kadran grafik yazınca çıktı bir şeyler.

Grafikte hatali kullanilan kartezyen duzlemi olduguna gore resmi bir adi yok diyorum.

biraz spesifik bir grafik ama belirli bir adı olsa gerek.

edit : dial graph deyince bir şeyler geldi. bu olsa gerek. farklı fikri ya da önerisi olan var mı?

@prhn; teşekkür ederim. net olarak buldum sanıyorum.

gauge meter chart veya speedometer chart

nereye gidicen ki? hangi sahil? fsm'den geç saatte 500t olur.

Su anda bir yere gidecegimden degil de genel olarak soruyorum. Koprunun iki tarafinda da binip/inilebilecek denize en yakin duraklar hangisi?

kavacık. öbür tarafta yok durak falan levent mecbur ordan bjk.

Kadınlar çok yapıyor bunu. Direk kezban ayracı diyebiliriz.

Kesinlikle haklısın. yaya olarak ben bile uyur gibi karşıdan karşıya geçenlere sinir oluyorum.

sonra diyorlar ki; "sürücüler çok kaba. hiç kimse yol vermiyor." ablacım sen biraz kıçını kaldır. hadi onuda geçtim; yol verince elinde veya başında bir "teşekkürler" işareti falan yap. bön bön suratıma bakıp yavaş yavaş karşıya geçersen, nah sana bir daha yol veririm.

Ya okurken utandım. Bildiğin koşarak geçiyorum ben o yolu. Hatta kanatlarım filan çıkabilse minnetle de karışık olarak direkt uçabilirim bile. Buna karşılık ben arabadayken gördüğüm tabloysa genelde aynı. İnsanlar gayet aheste aheste, sahilde gezer gibi geçiyor; çıldırıyorum.

@pandispanya; kesinlikle bende koşarak geçiyorum. hatta göz göze gelip teşekkür ediyorum. anlayamıyorum bu insanlar neden bu kadar rahat.

Türkiye'de yol veren sürücü sayısı yok denecek kadar az olduğu için, o yol verdiğiniz yayalar bir nevi ışığa tutulmuş tavşan gibi oluyor; şapşallaşıyor. Hareketlerin ağırlaşması, bön bön bakışlar, ne yaptığını bilememeler, beyin-uzuv koordinasyonunun falan kaybolması hep ondan.

Vites boştayken gaza bas öyle durumlarda :D Akılları çıkıyo :D Sonra ayaklar popolarına vurarak koşuyolar :D

ahaha pandispanya. ben onu yapıyorum ama üzülüyorum sonra ya :)

Üzülecek bişey yok, onlar da seni üzmesinler :D Çocuklar ve yaşlılar hariç gayet yapılır. Erkekler yemiyo genelde ama kadınları ve gençleri saran telaş çok tatlı haha :D

yalnız viteste unutup üstlerine çıkmakta var :)

Yol verip insanlara lutfettiginizi sanmayin. Kalitesizlik akmis bu duyuruda, yok hizli gecmiyorlar, yok hep kadinlar, yok yayalari korkutuyoruz, yok ne guzel telaslandiriyoruz, bilmem ne.

Adam gibi yol verecekseniz verin, vermeyecekseniz hem insanlari tedirgin etmeyin hem kendinizi daha fazla sinirlendirip toplumun cekilmez olmasina katkida bulunmayin.

Evet, trafik lambasının olmadığı bi yerde, yayayı 5 dakika ayakta bekletmeyip de durup yol vermek, nezaket amaçlı yapılan ekstra bir durumdur. Bu nezakete kayıtsız kalmak, bir kafa eğme hareketiyle bile olsa teşekkür etmemek, üstüne üstlük de yol sanki babasının malıymış gibi, arkadaki araçları da hiç düşünmeden bencilce hareket etmek de çok büyük kabalık ve çiğliktir. Kimseye depar atsın demiyoruz; bu ülkede insanlar sadece teşekkür etmeyi öğrense bile çok fazla şey değişecek.

Bu arada geçenlerde bi kız, erkek arkadaşım ona yol verdi diye öpücük atmış asjdhajhaha o kadarına da gerek yok tabi :D:D

@f_d; sen beni tanıyor musun? yok. ne düşündüğümü biliyor musun? yok. hala ne konuşuyorsun?

daha dün bir anne ve ufak kızına yol verdim. 5 saniye kadar ben bekledim onlar bekledi. geç diye işaret ediyorum, geçmiyor. sonra gaza bastım onları geçince hemen arkamdan geçtiler.

bir diğer gün, kaldırımdan inmiş bir kadın. yarısı yolda. durdum yol verdim. yüzüme bile bakmadan yavaş yavaş yürümeye başladı. arkada kornaya basan basana. ne olur yani başınla bir teşekkür etsen? ya da biraz hızlı geçsen.

araban yok belli ki. istanbul trafiğini de bilmiyorsun. trafikte gerçekten kurallara uyan ender insanlardanım. benim için rahat. ama burdan sana ekmek çıkmaz.

@pandispanya, kimseye depar atsin demiyorsaniz saniyorum mevzubahis sure farki yaklasik 5 saniye. 5 saniye icin mi insanlari onlarin uzerine surmekle tedirgin ediyorsunuz yoksa anlik ve varsayimsal (karsidakinin durumunu bilmiyorsunuz) bir ego savasi icin mi?

unutmamali ki yarim iyilik iyilik degildir.

@f_d; sen iyilik karar mercii misin? neye göre yarım iyilik? buna sen nasıl karar veriyorsun? bu durum başına geldi mi? nasıl bir şey olduğunu biliyor musun?

f_d, gaz sesi verilebilecek kitleyi ince bi şekilde belirtmiştim :D herhangi bir problemi olduğu anlaşılan, yaşlı ya da çocuk vs bu insanlar zaten sonsuz tolerasyon gösterilecek insanlar. Bi zahmet, suratından meymenetsizlik akan, yol verdiğin için sanki sana bi küfretmediği kalan, seni arkadaki dengesiz tiplere karşı zor duruma sokan ve bunu umursamadığı 10 km'den belli olan vakaları da ayırt edebilelim.

@domates, seni tanimiyorum, ne dusundugunu burada ifade edebildigin kadariyla biliyorum, hala konusuyorum cunku (1) burada toplumu ilgilendiren bir konudan bahsediyorsun ve (2) bana yonelmis sozler sarf ediyorsun.

benim hakkimdaki varsayimlarin hatali. istanbulda yeteri kadar hem surucu olarak hem de yaya olarak bulundum. ben de karsilik olarak senin hakkinda varsayimda bulunayim. yeteri kadar olgun, hosgorulu ve empati sahibi degilsin. cunku olgun ya da empati sahibi olsaydin sorulumlugun altinda insanlar olabilecegini her an bilir, onlara istanbul'da davrananilmasini istedigin gibi baskalarina davranirdin, arabayla korkutmak icin gaz vererek degil. hosgorulu olsaydin da insanlar yavas geciyorsa bunun altinda binlerce neden ya da dusunce tarzi olabilecegini bilir ve bu kadar uzerinde durmazdin.


@pandispanya, yuzunden meymenetsizlik aksin, niye aktigini kime aktigini bilmiyorsunuz ki.

Geçiş hakkı her zaman yayanındır. İstersem yola yatarım, bana yol vermek zorundasın. Dünyankn birçok ülkesini gördüm, hepsinde böyleydi. Sadece Türkiye'de insanlar sabırsız ve saygısız. Bana yol verip geçene kadar bekleyeceksin kusura bakma.

Bi de teşekkür edecekmişim. Zaten benim olan bir hak için niye teşekkür ediyorum?

bir gün bana denk gelirseniz ezilirseniz kusura bakmayın o zaman.

@suicides: yaya geçidi nedir biliyor musun? Bizim bahsettiğimiz bu durumun yaya geçidi olan yerler değil de yayaya yol verme olayının sürücünün insiyatifinde olduğu yerler olduğunu farkettin mi? Ne demek her yerde yaya geçmek "zorunda"?! Tek şeritli yolda, sen arkadan küfür ve korna yemek uğruna bir inceliğe girişiyorsan, karşındakinden de benzer oranda nezaket görmek ister; bunu hiçbi sefer de göremezsen aynen böyle isyan edersin. Her yolun "zaten senin" olduğunu düşünüyorsan zaten bi daha evinden çıkma çünkü sana yol vermeyi hiç düşünmeyen bir barzo tarafından ezilmen yakındır. Bencilliğe bak.

başta hak verecektim ama vites boştayken gazlayıp akıl çıkarma ekşınını görünce sinirlendim. yarın bir gün o aklını aldığınız üşengeç kadının eşi dostu çıkar yakınınızda, aynayı elinize verir bak. bu ne lan, arabadaki yayanın aklını çıkarsın, tır şoförü arabadakinin aklını çıkarsın. welcome to the jungle.

john lee: olm amma alıngan olmuşsunuz, ağız tadıyla bi dalga geçemedik :D Ben ömrümün çoğunu şoför olarak değil, yaya olarak geçirdim ve geçiriyorum. Ben bile "hiç sebebi yokken" arabasından gaz sesi çıkararak beni korkutmaya çalışan insanlara bu kadar kinlenmedim hayatım boyunca :) Adam birilerine sinirlenmiş; iki komik muhabbetle hak verip güldürmeye çalışıyoruz, nasıl tahammülsüzsünüz :)

yayadır ne yapsa yeridir hesabı öyle kafasına göre yola atlarsa, ezilir ölür gider. yaya geçidinde zaten zaruri olarak yol veriyorum. diğer kısımlarda yol verdiğimde sallana sallana gitmesiydi benim sinirlendiğim. o gaz verme olayı da 1-2 kere yaptığım bir şey. yani her yol verdiğimde yapmıyorum. biride "yol benim, istersem yatarım" demiş. yat bakayım sen o yola. bak neler oluyor. ayrıca aracım araç kamerası var. bir gün bu dediklerimi derleyip yayınlayayım burda. ne demek istediğimi anlarsınız.

ekleme : 26 yıllık hayatımda aktif olarak 6 aydır araç kullandığımı belirteyim. öncesinde yıllarca motosiklet kullandım ve asıl öküzlüğü motorculara yapanları gördükten sonra yayaların götünü başını ayrı sallayıp hiç umrunda olmayan bir şekilde hareket etmesine kızdım. amacım öyle birinin aklını almak falan değil. iyilik yapma amacı olmasa niye durup yol vereyim? nasıl insanlarsınız lan siz?

valla alınganlıkla ilgisi yok bence. ben ki, yaya halde karşıdan karşıya geçerken arabasıyla bana çarpıp hastanelik eden adamdan şikayetçi olmamış biriyim. hata bendeydi. ancak "gaza bas topukları götüne vursun" yaklaşımını sinir bozucu buldum. yapanlar var çünkü bayağı.

john lee: evet, benim de bi üstte dediğim gibi, durduk yere ya da keyfine yapan çok insan var, benim de başıma özellikle çocukluğumda çok fazla gelmiştir. Ne istiyosun çocuktan ulan it :) Ama bu başlıkta bahsedilen tarzda -bi engeli olmadığı halde- sırf kendi zevki için yaylana yaylana geçen, bi de üstüne size bi trip atmadığı kalan kişinin gerek korna, gerekse sahte gaz yordamıyla dürtülüp uyarılarak "hop kardeş bi silkin de kendine gel" havasının yaratılmasına sıcak bakıyorum. Bi sonraki seferde hayatını bile kurtarabilir bu uyanış; ciddiyim.

@prhn gibi arkadaşlar durumu sadece sokak arasında karşıdan karşıya geçmek ya da yaya geçidinde beklemek olarak algılıyorlar eminim. yaya geçidinde araba zaten beklemek "zorunda" ama kavşakta ya da geçidin 15 metre ötesinde böyle bir zorunluluk yok; bu bir insiyatif. Üstelik Avrupa'da kimsenin almayacağı bir insiyatif. Ve üstelik bu ülkede siz bunu yaptığınız için ya birileri gelip size arkadan çarpar; ya ana avrat düz gitmektedir ya da yaya için durduğunuzu bile anlamayıp sizi sollarken yayaya çarparlar. Bahsedilen durumlar bunlar. Yaya geçitleri değil.

@prhn; çoğu zaman araç ile gidiyorsam bir yerlere yetişmeye çalışıyorumdur. malum istanbul trafiği.

adamlar insiyatife bağlı yol vermekten bahsediyor...
gelip öpücük vermesini beklemiyor kimse yayayın.
istenilenler ise biraz hız ve mümkünse de bir güleryüz.

zira o durumda siz geçemeyeceğinizi düşünürken şoför kişisi trafikteki onlarcasının aksine size değer vermiş ve geçiş üstünlüğünüzü korumuş.

şimdi çıkıpta yok o yol benim hakkımdı zaten, kıldı tüydü demeye gerek yok.

yaya olduğum durumda birisi yol verdiğinde gayri ihtiyari elimi kaldırır bir selam çakar veya kafamı ufaktan öne eğer teşekkür ederim.

@prhn zaten yol verildiğini anlayamayan yaya modeline kızıldığını düşünmüyorum. hatta şirin bile olabiliyor.
sürücü ve yaya birbirine bakıyor malak malak.

mevzu bahis kızgınlık yol verildiğini anlayıp rahat rahat yürümeye başlayan ve aynı rahatlıkla yürüyüşünü tamamlayan kişilere yönelik.

@prhn; istanbuldaysan bir ara haber ver bana, alayım seni biraz turlayalım. bak bakalım gerçekten düşündüğün gibi miymiş.

öncelik her zaman yayaların. otoyolda değilsen yol vereceksin. yol verdiğin için sana minnettar olmaları beklenemez. ona zaten yol vermek denilemez, yol zaten onun, sen karşıya geçeni gördüğünde yavaşlayacaksın.

depar atıp karşıya geçmek güvenli bir yol değil, ayağın kayıp yere kapaklansan gaza basıp korkutmaya çalışan üzerinden geçse ikinizin de hayatı kararır.

defansif sürücü eğitimleri var, herkese tavsiye ediyorum.

@douchebag
zaten burada yol verip vermeme tartışması yapılmıyor.
rahatsız olunan şey yol verilen kişilerin bazı durumlardaki kayıtsızlığı. burada tam olarak ideal şartlarda bile miskin miskin yürüyen umarsız insanlardan bahsediliyor.

özetle kimse depar atıp kendini ve trafiği tehlikeye atmasını beklemiyor yayaların.
alışveriş merkezinde yürür gibi karşıdan karşıya geçen insan rahatlığı diye bir durum var ortada.

ek olarak beklenen şey minnettarlık değil.
genel olarak bencil bir ülkede yaşıyoruz ve birisi bana yol verdiğinde bu benim hoşuma gidiyor. benim gibi düşünen insanların halen var olduğunu bilmek rahatlatıcı en azından.

bu bile bir selamı hak ediyor.

maksat iletişim yani. ufak bir jest mesela. ego savaşına döndürmeye gerek yok.

genelleme yaparsak; suruculeri surucu degil, yayalari yaya degil ! sinirlenmemek gerek cok zor olsa da...

Ben kafamla ve elimle "eyvallah" işareti yapıp koşar adım geçerim. Salına salına geçenleri vurasım gelir.

özler

özler bence

Hayir, cunku erkekler tam birer ayi ve boga kirmasi.

Edit: ayilarin ve bogalarin ozlemedigini hepimiz biliyoruz.

Bence erkekler kadinlardan daha cok ozler.
Ozunde onlarin kadinlardan daha cok sefkate ihtiyaci var gibi geliyor bana hep cunku pek cok kadin sefkati cok rahat bulur ama erkek icin bu daha az gibi.
Ama yaniliyor da olabilirim.

bazı bazı

asla özlemiyorlar sanırım. ama bak içince aklına gelme diye bi mekanizma var o çalışıyor bence çoğunda.

neferkitty+1

neferkitty hakli.

Özlemez mi?

Ozlese soylerdi.

Zannetmem. Gamsız bir şekilde uykuya daliyorlardir bence. Hatta o yeni tanistigi kizi bile düşünüyor olabilirler. Hayat iste.

özlemez.

yıllardır bu adamı bekliyorsun, bunun gibi zibilyon tane duyurun var.

unut artık bu adamı. sana geri dönme ihtimali yok. yazık ediyorsun kendine. özler diyenlerin gazına gelip de umudunu yeşertme.

Erkek kadın kadar hislerini kelimelere dökmez. Dökemez. Ama en az kadın kadar da özler. Deli gibi hem de. En az dedim hakikaten öyle. Daha fazla özler. Ve bir daha görüşemeyeceğini biliyorsa bu özlem onu içten içe yer, bitirir.

editlemiyorum gormezsin belki diye.

soru ozler miydi cevabi ozler. ama soyle bir durum var; ozledigi seni arayacagi, sana geri donecegi, hatta o yeni tanistigi kizi dusunmedigi anlamina gelmiyor.

Sen de dahil herkesi ozler.

Erkegine gore

Uyumasam özlerim de direkt uyuyorum ben.

şu kadınlar ağlar erkekler ağlamaz, kadınlar özler erkekler özlemez genellemesi ve bu basmakalıp genellemeye dayanan tüm muhabbetler fazlasıyla bayıcı, klişe bence.

özler tabii ki, insan sonuçta.

Hem de nasıl özler. Aklına anılar da geldiğinde uykusu kaçar.

neferkitty +4288249. bu tip durumlarda ağlayıp zırlayanlar, özleyenler erkekler oluyor genelde.

Sen ne diyorsun ya..

özlüyor

@douche baydım artık biliyorum ama geçmiyor

seks

nasıl bir ayrılık olduğuna göre değişir. örneğin aldatan bir kadını asla özlemeyiz.

Greenpeace her boka karşı. Yenilenebilir Enerji en fazla % 40-60 oranında kullanılabilir. Ondan sonrası anında kapatılıp açılabilen HES, kömür veya doğalgaz santrali olmak zorunda.

yenilenebilir enerji kullanman için, tasarruftan ödün vermemen gerek. lüzumsuz yere harcanan enerjinin hesabı yapılamıyor. greenpeace bana göre fazla yozlaşmış bir örgütlenme.

zeitgeist belgeselini yapanlar, var olan sistemlere karşı olduklarını ancak bu sistemin bir parçası olduklarını unutmadıklarını söylüyorlar. onu kökten yok etmek yerine dünyaya ve insanların geleceğine daha iyi ışık tutabilmek adına çalıştıklarını da belirtiyorlar.

ancak greenpeace 'istemezükçü' bir kafada. fosil yakıtlara tamamen karşı çıkıyorlar. gel gelelim petrol çıkaran deniz üstündeki platforma veya balina avlayan gemiyi engellemek için de bildiğin benzinli motorla çalışan botla geliyorlar. kullandıkları bayraklar, giydikleri kıyafetler hangi enerjiyle ve malzemelerden üretilmiş acaba? greenpeace'i iyice araştırmadım ama enerji alanında ar-ge ve yatırım yaptığını da henüz görmedim. varsa bravo, yoksa stfu.

kömür kullanma, hesleri kapa, doğal gaz yok, nükleer desen leş... ee ne kullanalım? mevcut enerji ihtiyacının %99.9 u şu saydıklarımızdan karşılanıyor. bunlardan vazgeçmek mümkün değil ben de isterim doğaya saygılı yenilenebilir enerji olsun.

soyle bir okudum da cahillik gozumu aldi.

HES yenilenebilir enerji.
%100 yenilenebilir enerji mumkun. Almanya'nin 2050 vizyonu da bu. HES ile yetinen ya da jeotermal gibi enerjileri bulunan Izlanda gibi enerjisinin %100'u (simdi ya da gecmiste) yenilebilir olan ulkeler de var.
Ayrica Greenpeace niye enerji ar-ge'si yapsin?

Burda söz konusu olan pat diye yarin bunlarin kapatilmasi degil, zaten imkansiz, elektriksiz kaliriz. Burada mantikli olan enerji politikalarini olustururken agirligi cevreye zararli enerji üretimi ve yüksek enerji tüketimi yerine verimli enerji ve yenilenebilir enerji üzerine kurulmasidir. Mesela en basitinden tasarruflu ampul kullanimi zorunlu hale getirilir, mevcut ampuller yasaklanir. Almanya politikasini bu sekilde kurdu, birden kestirip atmadi ama hersene daha az disa bagimli, daha cevreci enerji üretiyor, nükleer santralleri kapatiyor. Karbon salinimini azaltti, 100% basari saglanamadi, ve cok zor ama her sene daha iyiye gidiyor. Greenpeace bu konuda sert ama daha orta yolu bulmali, yumusak gecisle her sene yeni cevreci hedefler konmali.

evin cephesi, yalıtımı, kaçıncı kat, ne kadar aydınlık, alt kat/üst kat dolu mu, duvarlarda tavanlarda su alan/nem olmuş yer var mı?

aklıma ilk gelenler bunlar.

konfora bakacaksın dostum. yani deli gibi ses yapan bir insan isen yalıtımı çok önemli işte ekstra durumlara'da bakabilirsin cephe, kat, balkon uzunluğu, deprem yönetmeliği, metre kare falan ama sana tavsiyem ilk bakacağın şey;

1.ev yeni mi eski mi? şehir merkezlerinde 30 senelik evler var, hiç tavsiye etmem.
2. sobalı mı doğalgazlı mı? bir de merkesi kalorifer var işte. sobalı evden doğal gazlı eve çıktım, yemin ediyorum medeniyet değişti.
3. muhit hoşuna gitti mi? ön araştırma yap ev almadan, hangi tipitipler yaşıyor diye? yani muhafazakar adamsındır, herkesin götü başı açık dolaşmasını seyretmek istemezsin ya da ne bileyim dinle işin yoktur ama mahallede her gün bangır bangır son sesle mevlüt falan okutulur bir yerden sonra kafayı çizersin.

bu üçü geç, geri kalan extraları halledersin.:)

depreme dayanıklı olup olmadığına bak, gerisi halledilir.

bakacağım ev eski (26-30 yıllık). yeni evlere param yetmiyor. depreme dayanıklılığını nasıl öğrenebilirim ki, yani evi satan adam dürüst olur mu?

krediye uygun mu? ona bak.
k

krediye uygun yazmış ilanda.
alacak olursam krediyle ilgili sorular da gelecek zaten

Evin ozelliklerini geciyorum, hadi evi begendin sayalim.
Almadan once evin tapu durumuna (sattigini soyleyen kisi satabiliyor mu, soylenildigi gibi orn. kat mulkiyeti var mi), belediyedeki planina (kacak yapi var mi), evin uzerinde ipotek olup olmadigina ve belediyede borcu olup olmadigina bakman lazim.

lüks kriterlere girelim:

isik aliyor mu? aydinlatma masrafindan evin ferah olmasina kadar farkli etkileri olsa da yazin serin tutmaniz da zorlasabilir. direkt isik aliyor mu ona bakin.

hava aliyor mu?

evin icinde rahatsiz eden detaylar var mi? mesela haliflex temizlenmiyor adam gibi, dösemeler tahta kurdu bile kapmis olabilir, nasil ince ince elden gecirilmis mi, mutfak dolaplari nasil, agirlik kaldirir mi yarin kafaniza düser mi? elektrik tesisati nasil? dügmeler oynuyor mui? elden gecmis mi yoksa kirik dökük halleriyle yamanmislar mi? yarin öbürgün sürekli sigorta atar ütü takinca ya da priz tutusur kisa devre yapar, belli olmaz.

yerleskesi nasil? cevredeki millet nasil? yarin evde boxerla dolasiyorum diye karsi komsum sikayet ediyor diye duyuru acma sen de. ya da karsi cinsten arkadas gelir, laf olur mu? evden atmaya kalkarlar mi? bunlari ev sahibiyle görüstükten sonra komsularla görüserek ögrenirsiniz/izlenim edinirsiniz. mesela karsi daire kiralandiginda gelen cifti cok sevmistik ailecek, duvaar nem yapiyor catiyi tamir etmediler diye dürüst dürüst konusmustuk.

komşuları kontrol et. alt üst yan kenar kim varsa kapıyı çal tanış. biraz yokla insanları, gürültü yapan var mı, hırsızlık güvenlik sorunu var mı bunları öğren. aklına gelenleri sor.

Her insanın kendi normları olabilir ama insanoğlu "ideal"den bahsedemeyecek kadar çok çeşitli fiziksel özelliklere sahip.
Tektipleşmeye yönelik bir baskı oluşturulmaya çalışılsa da bahsettiğim sebepten ötürü mümkün değil bu. Kadının neden olabileceği en güçsüz fiziksel halinin (sıfır kas, sıfır beden dediğimiz nane) en güzelmiş gibi lanse edilmeye çalışıldığını da bilmiyorum. Daha muhtaç mı görünüyoruz öyle acaba? Erkek egemen toplum uzmanları o konuya bir el atsın.

film oldukca etkileyici, benim hosuma gitti.

evet boyle bir baski var. sosyal bir yaratik oldugumuz icin de her zaman olucak. ve bu baskiya ragmen mutlu olmayi ogrenmek cok onemli bir yetenek. kimse "ideal" olamaz. herkesin kusuru olmak zorunda. kendi vucudunla, kendi kusurlarinla yasamayi ogrenmek zorundasin. bunu hayatta ne kadar erken ogrenirse insan o kadar mutlu oluyor.

ideal normlar olmali bence. ama su anki normlarimiz cok cok yanlis. ideal norm incecik bir kadin olmamali. saglikli olmak olmali. spor ve saglikli beslenme incecik olmak icin degil saglikli olmak icin yapilmali.

her zaman az olan, nadir bulunan degerli olmustur. herkesin fakir, ac yasadigi yuzyillarda aristokrasideki kadinlar hafif armut gobekliymis ve guzellik anlayisi buymus. veya mesela korselerin moda oldugu zamanlarda asiri ince bir bel modaymis. barbie bebek caginda koca bir kalca, buyuk gogusler, incecik bel modaymis. 90-60-90 yani. 90larda 0 beden mankenler, nispeten daha kucuk gogusler modaydi. yani zamana gore ideal normlar degisiyor, ama baski hep var.

asil onumuzdeki yuzyil bu ideal normlar acisindan en korkuncu olucak bence. 2050 ve sonrasi diyebilirim. genetik manipulasyonun hizli ve kolay bir teknik haline gelmesiyle insanlar dogucak cocuklarinin genetigiyle oynamak istiycek. basta kesinlikle izin verilmese de once hastaliklarin giderilmesi icin izin cikicak. sonrasinda fiziksel ozelliklerle oynanmaya baslanicak. bu bir norm haline geldiginde insanlik nasil bir "ideal" cilginligiyla ne hale gelicek sen dusun..

Alacakaranlık Kuşağı'nın Number 12 Looks Just Like You diye bir bölümü vardı. İngilizce dinleyebiliyorsanız, izlenebilir.
www.youtube.com

Fütüristik bir dünyada özel bir ameliyata herkesin ömrü birkaç katına çıkartılıyor ve bu arada da katalogdan seçeceği güzellerden birine benzetiyorlar. Bir kız bu dönüşümden geçmek istemiyor. Oradan birtakım diyalogları yansıttığımda bana da pek laf kalmadı.

Psikolog (adı Sigmund Friend): Neden dönüşüme girmek istemiyorsun?
Kız (Adı da Marilyn - Marilyn Monroe'ya gönderme olabilir): Hiç, Shakespeare okudunuz mu?
P: Kim?
K: Keats (bkz: John Keats) veya Shelley'i (bkz: Mary Shelley)?
P: Bu kitaplar yıllar önce yasaklandı. Nereden buldunuz onları?
K: Babam bana vermişti. Çok daha fazlasını. Aristo, Sokrates, Dostoyevski. Dostoyevski'nin epileptik olduğunu biliyor muydunuz? Çirkindi, biçimsizdi. Ama güzelliği; gerçek güzelliği yazardı. Bu insanlar hayatı, insanın bireyselliğine saygı duymayı, sevgiyi biliyorlardı.


Önce konuya girişti, başka bir diyalog da şurada.
Kız: Gün gece uyumadan önce babamın söylediği bir şeyi hatırladım. Demişti ki: Herkes güzel olduğunda aslında kimse güzel değildir, çünkü çirkinlik olmadan güzellik olmaz. Anne farkında değil misin? İnsanların güzel olup olmaması umurlarında değil, sadece herkesin aynı olmasını istiyorlar.

Başka bir sahnede arkadaşı ile konuşurken:
Kız: Babam hakkında konuşmayı bırakın! Kimse anlamıyor mu? Onu seviyordum. İyi bir insandı, kibar bir insandı, beni severdi. Giyindiklerim için değil, neye benzediğim için değil; düşündüklerimi ve hissettiklerimi severdi. Kendini de severdi, bir birey olduğu için kendine saygı duyardı. Valerie, babam kazada ölmedi; kendini öldürdü. Çünkü dönüşümden geçip kimliğini elinden aldıklarında artık hayata devam etmek için bir nedeni kalmamıştı.

Aynı şekilde şu güzellik yarışmadaki kızlara bakalım:
2.bp.blogspot.com
Bunlar az çok aynı insan değil mi? Ya da şunlar
static.rappler.com
Biz burada onların kişiliklerini, huylarını, zevklerini, vb görmüyoruz. Gördüğümüz tek duygu, tek görüntü, tek hava var.

Buradan da şunu kastetmiyorum:
colorfully.eu
Bu da apayrı ve garip uç. Ruj ile kitap birbirini ikame eden şeyler değil; ikisi birlikte bir insanda pek ala olabilir. Başka bir insanda ikisi birden olmayabilir ve hala o insan bireyselliğini sürdürebilir. İnsan elbette ki olduğundan güzel olmak ister ama güzelliğin nihai amaç olduğu nokta kişiliğin kaybedildiği yer ile aynı.

Kapitalizm muhabbetine girmek istemiyordum ama şuradan girip çıkacağım. Nasıl ki firmalar hep birbirinin üstüne çıkmak için akıl karı olmayan şeyler yapabiliyor, insanlar da dünyanın seyrindeki aşırı hıza güzelleşerek uymaya çalışıyorlar. Apar topar güzelliği tüketerek.

Film baya iyi. Kendimle ilgili konu hakkinda bir tek kiyafet modasindan sikayetciyim. Oyle bir donduruyorlar ki, bir sene once aldigim seylere "bu da uzerimde hic guzel durmuyormus" derken buluyorum surekli kendimi. Halbuki kiyafet iste, bi noktasi elbet "guzel" durmayacak.

Evet fiziki olarak tektipleşme.

fgdhfjmk komedi lan.

terliğin arkasıyla vuracaksın hem de bunlara.

terlik, kürek.. üç boyutlu olması kafi

mustafa sandal malının söylediği herşey çok yapmacık kitap okuyuşu bile öyle asdfsdf. insan kitap okurken o kadar oynamaz kafası ya numara yapacağına gerçekten 1 cümle oku lan işte salak.

Ahahahha o mustafa sandalın kitap okuma şekli nedir ya. Sanki define haritası bulmuş adam gözler fıldır fıldır hahah.

Niye gicik oldunuz soyleyin biz de olalim?

Abi Ali Sunal hariç hepsinden nefret ediyorum zaten. Bu da üstüne combo olmuş.

Bunların sivil versiyonlari da tam dayaklık. Ekşi'de de bolca varlar. Kitap okuyorum okumayan cahil ben okuyorum çok zeki ve Aydınım, kültürlüyüm ayakları. Aga okuduğun kitap roman,zevkine eğlencesine okuyorsun dil hqkimliğin gelişir, hayalgücün artar bir de ortamlarda muhabbet edecek konu. Ben de sık okuyan 1 insanim ama bu dallamalar yüzünden dile getirmiyorum. Geçen en sevdiği kitap Tanrı Daima Tebdil-i Kıyafet Gezer olan, kürk mantolu Madonna'yı bu yaşına gelip daha yeni okuyan adam bana kitap okumayan cahil muamelesi yapmaya çalıştı. Gelmiş Zülfü Livaneli yazarlıkta müzisyenlikten daha başarılıdır bilmezsin ama diyor, soruyorum sadece mutluluk'u okumuş aq çocuğu o da filmini izledikten sonra.

Yalnız çok dolmusum be konudan saptım sori.

ahaha saçmasapan bi şey ama o kadar komik ki, ben "iyi ki yapılmış" dedim valla. tepkiler çok hoş.

reha muhtar rol kesememiş, tonlamasız vurgusuz dalmış. mustafa sandal soruya çok sinirlenmiş, belli ki dikkati dağılmış. kolay değil tabii adam bir saniyede iki satır okuyor. yılmaz erdoğan ikinci kez sorulsa kitabı fırlatıp tekme tokat dalacak. abov.

seda sayanla kitap okuma mesajı vermek neden acaba. sergen de at yarışı bülteni mi okuyor napıyor.

Hahaha Sergen kim kitap kim videoya bak ya. İddaa bülteni saklamıştır içine o kitap falan okumaz.

seda sayan'ın, sergen'in ve mustafa sandal'ın gerçekten kitap okuduğunu düşünmüyorum. Sırf bu kamu spotu için ellerine almışlar gibi zaten. O ellerindeki kitaptan önce hangi kitabı okudun en son diye sorsanız cevap veremezler.

oha reha muhtar amma yaşlanmış. bu duyuru altında reha muhtar yazıldığını görmeseydim adamı tanımamıştım vay anasını.

gordon ramsey

Tesla

Ulus Baker

(bkz: Hüseyin Nihal Atsız)

Kesin bir cevap veremem ama kesinlikle bir edebiyatci olmayacagini soylerim hic dusunmeden.

Bilgi birikimimden memnunum. Eskilere ozenmiyorum.

aa hayret kimse ilber ortaylı dememiş :)

Ahmet serif izgoren.

basarılı bir playboy olmus herhangi bir erkek. evet.

Çok kişi var sanırım ama şu an aklıma ilk gelen 2 isim var, Mîna Urgan ve İlber Ortaylı

isaac asimov

steven wilson, roger waters, jean-christophe grangé, steven moffat.

Peki o şahsın yerine geçiyor muyuz yoksa kuru kuru bilgiler bize mi geçiyor? Kişinin yerine geçiyorsak tabii ki Bill Gates. Hem yarattığı şeyler tüm dünya tarafından kullanılıyor, kullanılacak hem de aşırı zengin.

1-emre kongar
2-aydın boysan
3-ilber ortaylı

nikola tesla

fuat köprülü

louis c.k.

ciguli

rem koolhaas

-ilber ortaylı
-nikola tesla
-muazzez ilmiye çığ
-zahi hawass
-albert einstein
-karl marks
-the doctor

www.youtube.com

Noam Chomsky

İlber Ortaylı. İlberalizm!

Google!

@i was made for you: sadece bilgisini olacak, bedenini veya konumunu değil :)

atatürk

david foster wallace.

@proletarier aller lander vereinigt euch: neden atatürk?

iskender savaşır

freud efenim freud. nasıl kimse demez.

o kişinin bilgi ve birikimine sahip olduğumda,
mevcut hastalık ve korkularına da sahip olacağım düşüncesi ile 'hiç kimse' diyorum.

(eklediğin bedeni ve konumu değil cevabını görmemiştim)
bedeni zihinden ayıramıyorum,
bu da benim bilgi birikimim,
ona ne olacak peki,
ya bilgilerimiz çakışırsa,
veya onun bilgi birikimi benim bedene overload olursa ve beni kanser ederse
o bilgi ile hayatımda tutmak ve yol vermek istediğim şeyler de değişeceği için zaten ben ben olmayacağım ki
neden böyle sorular soruyorsun
ühü

@sadegazoz: öyle irdeleyince çok acayip oldu tabii :))

Başkasının bilgi birikimine ihtiyacım yok şu anki bilgi birikimim ve düşünce yapımı 14 sene öncesindeki halime aktarabiliyorsak o yeter de artar bile bana..

kendimin.

Şu halimize bakın; daha imla hatalarımızın önüne geçebilmiş insanlar değiliz.
O bilgi birikimle ne yapmak istediğimiz önemli.

neden atatürk çünkü pek çok sayılan kişi burada hep tek alanda bilgili kişiler, karl marx misal adamdır adamın hasıdır ama yaptığı hareketler yanlış, yaptığı düzenlemeler yanlış değil. neyse demek istediğimi anla yani bu adam misal ekonomist diğeri başka vs. atatürk çok daha kapsamlı bir adam gerçekten o yüzden onunkine sahip olmak isterdim. kitaplar atatürkü put gibi anlatıyor ama şöyle tarafsız bir kitap olsa da okusak atatürkü insan gibi anlatan neler başarmış neler biliyormuş öğrensek gerçi böyle bir şeyi tam olarak asla öğrenemeyiz çünkü adam kendini geliştirmiş sonra da savaşa girmiş kendini pazarlayacak hiçbir şey yapmamış ki doğru düzgün. yani belki yeni bir ülke kurmakla devrimlerle uğraşmak yerine mevcut imparatorluğu sürdürseydi şu an tam bir ortadoğu ülkesi ama çok da zengin ve refah içinde olan bir ülke olabilirdik. Diyeceksin ki sen nereden biliyorsun çoğunlukla oradan buradan parça parça ufak bilgiler ve onları birleştirme biraz da varsayım ve tahmin.

@bigl0rd: sence o kadar basite mi indirgenmeli durum?
bence daha fazlası yapılabilir.

Madem kişinin yerine geçmiyoruz sadece bilgi geçiyor, o zaman sevdiğim bir müzisyenin bildiklerini bilmek isterdim. Eric Clapton, John Mayer, Stevie Ray Vaughan vs. vs. O zaman onlar gibi şarkı yazabilirdim herhâlde. Karl Marx gibi bir şeye derman olmayan adamın bilgisini ne yapayım.

ada lovelace, marie curie, albert einstein, stephen hawking, nikola tesla, robert oppenheimer -ama kesinlikle yerinde olmak istemezdim :/ - , ebu musa cabir bin hayyan -bak düşün ne kadar geriye gittim.. gerçi onun ürettiği bilgileri şimdi zaten biliyoruz da, bazen "oha nasıl düşünmüş ki bunu?" dediğim olmuyor değil.. ben salağım, evat-, niels bohr, john william strut rayleigh,werner heisenberg, erwin schrödinger ...daha bu böyle gider. evet bir kısmı quantum mekanikçisi ve onların bilgi birikimine sahip olmak isterdim. (bir kısmı değil tabi)

ha bi de, sadece bilgi birikimlerini değil de zekalarını ve sebatlarını da alsak oluyor mu? :/ zira şu anda çok ihtiyacım var da :( *ağlayarak uzaklaşır*

warren buffett.

para lazım. :)

Nikola Tesla
Hedy Lamarr
Marie Curie

Birincisinde birden fazla yazari veya yayinevi olan kitaplari kaydedebilmek icin duplicate veri kaydedersin.

2. Yöntem doğru kurgulanır ise daha hızlı sonuç getirir. Her taraf İd olunca takip fe zor oluyor haliyle.

Mülksüzler

kablelvuku +1

ursule le guin kitapları olabilir.
huxley kitapları olabilir.

şu an mülksüzleri okuyorum kesinlikle aradığın kitap.

Benim de aklıma Mülksüzler geldi okurken.

(bkz: brave new world)
(bkz: the giver)

ikisi de harika kitaplardır.

(bkz: lord of the flies)

william morris - gelecekten anılar

Ne guzel bir suru kitap oneren biri vardi az once. Cevabini niye sildi ki acaba?

Onun önerdiklerinden aklımda hatvan çiftliği ve ütopya kalmış. Bir de demir okceyi oku

Katharine Burdekin - Swastika Geceleri

Margaret Atwood'un kitapları, Damızlık Kızın Öyküsü mesela.

Kazuo İşiguro - Beni asla Bırakma

China Mieville kitapları

A.L. Mccann - Subtopia

Detayli hakim degilim ancak avrupada ekonominin durgun olmasi ve buyumenin yavas olmasi ana etken olmali. Faiz azaltimi ve varlik alimi ile piyasaya para verip dolanimi hizlandirmaya calisiyorlar.

uzman değilim kesinlikle ama avrupa'da deflasyon endişesi olduğunu biliyorum.

bir yerde okumuştum.

+ türkiye'nin ekonomik endişesi: döviz fiyatları
+ amerika'nın ekonomik endişesi: büyüme
+ avrupa'nın ekonomik endişesi: deflasyon

şimdi bu adamlarda hiç bir şeyin fiyatı yükselmiyor enflasyon yüksek olmadığı için. hatta ucuzluyor bile diyebiliriz. e noluyor bu durumda kimse bir şey almamaya başlıyor nasıl olsa ucuzlayacak diye. ekonomide sıcak para dönmüyor. faizi düşürerek bankalarda bulunan paraların artık likide dönmesini umuyorlar bu şekilde çünkü faiz maksadıyla tutulmayacaklar. sıcak para ekonomiye akmaya başladığında ise enflasyon yavaşça yükselecektir. yamuluyor muyum? bilmiyorum.

türkiye'de faizin düşürülmesinin istenmesinin sebebi tamamen siyasi. halbuki mevcut şartlarda yükseltmesi gerekiyor tcmb'nin ya da en azından bu koridorda tutması gerekir.

Sevgilim girmişti öncelik inanılmaz amatör bir okul bilkent.

lakin bu sınav zor.hatta çok zor.ingilizceyi gerçekten iyi bilmek gerekir geçmek için.barajda kalanları geçirmiyorlar genelde.
lakin puanları düşük veriyorlar.şöyle örnek vereyim , sevgilim 100 üzerinden 75 almıştı (salladım) geçme notunu 76 açıkladılar.itiraz etti 75.25 yaptılar.

daha sonra ben avukatım diyerek üstlerine gittim notu bir anda 80 oldu.

çok ama çok amatör bir kurum bilkent bunun bilincinde olun.

not:kız arkadaşım bilkent öğrencilerine göre bu sınava itiraz dilekçesi vererek geçen tek öğrenciymiş.

bilkent inanilmaz amator bir okul degil. daha sinavi bilmeden, alinan notu bilmeden puani dusuk veriyorlar diyen birinden de tum okulu tek kalemde silmesi beklenirdi zaten.

zinav da zor degil, zira zorluk kolaylik goreceli. yani bana sorarsaniz o sinavi bile gecemiyorsa zaten ingilizce icin hazir degildir.

gecemezse ingilizce ogrenmeye devam edip sonraki sinava (ya da toefl'a) hazirlanin. diger sorulari da telefonla okulda ilgili birime sorabilirsiniz.

daha yeni girmiş ve ingilizce seviyesi Türk devlet liseleri seviyesinde olan birisinin o sınavı geçmesi imkansız.

zorluk göreceli filan değildir . başlangıç sınavları yabancı dili olmayan herkes için aynıdır.

bilkent amatör bir okuldur.verilen dilekçeleri bile temizlik görevlileri toplar burada fan olarak çalışacağınıza kendi okulunuzu eleştirmeyi öğrenin.

benim oda arkadasi da girdi o da zorlanmis sabahki kisimda, oglen daha iyiymis ama.
cope'a girip gecemediyse zaten ya upper ya pre-fac baslar kur olarak, onlarida yarim sene de bitirip tekrar ocak cope'una girebilir. gecemezse tekrar haziranda girer.

ancak tanidigi iki kisiden yola cikip okulu silen biri buradaki tek cevaptan fanboylugu, okulun elestirilmedigini filan cikartabilirdi.

diger arkadastan farkli olarak birinci elden tecrubelerim ve tanidigim abartisiz yuzlerce bilkentliden bu sinavla ilgili problem yasayan gormedim. (mantik yurutemeyen arkadaslar icin aciklama: bu demek degildir ki sinav problemsiz.) ancak bu sinava zor diyen kisi sahsi kanaatimce yeterli ingilizce seviyesine sahip degildir.

mesela boyle boyle m.inploid.com

Parasut dedigin katlanip konuyor kilifina. Ornegin katlama hatasi olursa duzgun acilmayabilir. Ya da ip kopar sikisir dugum olur vs. ilgili bir ton aksilik olabilir.

Diger soru parasutun turune ve kac metreden atladigina gore degisir, cunku (1) hepsi ile ayni hizla inmiyorsun (2) parasut acildiginda ilk hizin farkli olacak (ilk hizin ne kadar onemli bir etkisi var bilmiyorum). 1000 metreden atlayinca parasutsuz kac sn. de yere cakilacagini ve hizini hesaplayabilirsin. Buradan da yaklasik bir parasut acilma yuksekligi olusabilir kafanda. Ben herhalde bi 150 metre vardir diye sallarim.

paramotorda yedek parasut kullanildigini biliyorum.

normal parasutle atlamada da vardir herhalde, riske atilcak bir sey degil.

Merakini gidereyim, parasutun acilmayip adamin ya da kadinin yere cakildigi vakalr var yok degil. Thk ogrencilere yedek parasut de veriyormus atlayislarda.
Diyeceksin ki ya yedek de acilmazsa? Zaten o kadar sanssizsan o atlayisi yapmasan bile kafana gok tasi duser olursun.

Bireysel emekliliğe girme.

Vadeli hesap iyi bir başlangıç. Her ay biriktirdiğini dövize de çevirebilirsin. Dövizi bozdurmadan kullanamayacağın için iki kere düşünmüş olursun en azından.

10 seneden önce çıkacaksan girme.

47 yaşında değilsen girme.

şirketin, yatırdığını 1'e 1 desteklemiyorsa girme.

öncelikle, böyle bir ailen olduğu için şanslısın. bazı alışkanlıklar ancak aile zoru ile elde edilebiliyor. para biriktirmek de bir alışkanlıktır.

benim başarılı olduğum yöntemi anlatayım... hiç çalışmadığın bir bankadan vadeli hesap aç. o bankaya ait ne bir kredi kartı ne banka kartı, para harcayabileceğin hiç bir ürün alma. Her ay minimum bir tutar belirle kendine, disiplin meselesi olsun bu. örneğin, "ölsen de, kalsan da o 200 tl bankaya yatacak!!" gibi...

bundan sonra da her ay minimum 200 Tl veya bunun üzerinde yatırabildiğin bir tutarı yatırmak için bankaya yolculuk yapıp parayı elden yatır.

bir süre sonra alışkanlık oluyor zaten. para yatırmadın mı huzursuz oluyorsun. o parayı emeklilik parası gibi düşün... şimdiden başarılar.

Bireysel emekliliği kullanıyorum ben, kullanıyorum dediysem ayda 100 tl kesiliyor, 56 yaşında çıktığımda 28000 x 1,25 = 36000 tl biriktirmiş olacağım. Tabii buna fon getirisi ve yıllık artışlar da eklenecek.

Bana mantıklı gibi geliyordu ama işkillendim şimdi, kerizleniyor muyum?

ben de acayip önyargılı yaklaşmıştım ama bireysel emeklilik sistemi basit düşünen insanlar için o kadar da yerin dibine sokulacak bir şey değil.(ekonomist olmayanlar için konuşuyorum) bu sistemin tek problemli yani devlet katkısını alabilmek için gereken 10 yıl ve 56 yaş kuralı. bunu da en basitinden sisteme anne-baba veya ilişkilerine göre abi/abla/amca/teyze vs üzerinden girerek atlatabilirsin. 10 yıl/56 yaş geçince duruma göre ister devam eder ister alır farklı bir yatırıma geçersin. aylık ödemeleri internet üzerinden kolayca değiştirebiliyorsun ayrıca. @buttercup'ın üzerinde durduğu paraya istediğin zaman kolayca ulaşıp harcayamaman da cabası.

benim tavsiyem de birikimi yalnız bes'e bırakmayıp yanında yukarıda söylenen ve daha sonra söylenecek yöntemlere de girmek. vadeli hesap en garantisi, kovalarım dersen de altın, döviz, borsa'nın daha çok getirisi olur.

Küçük küçük gram altın ve dolar alin. Vadeli hesap bir sey getirmez. Aktun hesabı actirun. Bir de dolar. Paranizi ikiye bölün.

Bireysel emeklilikten de uzak durun.

ekonomi.haber7.com

Bireysel emeklilikteki %25 devlet katkisi oldukca iyi bir yatirim aslinda. Salt girme diyenlere niye oyle dediklerini sormak lazim.

Neden bireysel emeklilikten durmak gerek sorusunun cevabı ali Tezel'in makalesinde.

Ali Tezel devlet katkısından hiç bahsetmemiş. Devlet katkısı için girilebilir. Aylık 1000 tl yatırıyorum. 250 tl devlet katkısı alıyorum.

evet neden girmememiz gerektiğini tam olarak açıklayan biri çıkarsa ben de çok memnun olurum.

yukarıdaki linkte hiç bir şey yazmıyor. adam sadece şirketlerin şeffaf olmadığından falan bahsetmiş. sitesine de girip baktım bes'in insanlar tarafından yanlış anlaşıldığından, ssk/bağkur gibi sağlık güvencesi sağlayan emeklilik sistemiyle karıştırıldığından bahsetmiş. bes sadece birikim ve tasarruf aracıdır demiş. e o zaman birikim yapmak isteyen adama neden uzak dur diyorsunuz?

evet.
yalniz, yatirimcinin diger ulkelerde de dolarla yatirim yaptigi gibi bir dusunceniz var sanirim. orasi yanlis diye dusunuyorum.

Abd'nin bastığı dolarların neredeyse 2/3'ü yurt dışında, dolayısılığı ile yatırımların bir bölümünün dolar ile yapıldığı su götürmez bir gerçek.

Önermeniz normal şartlar altında doğru.

ornegin turkiye'ye yatirim yapacaginizi dusunun. elinizde dolar var. fabrika kuracaksiniz. dolari tl'ye cevirip, insaatte calisan iscisinden fabrikanin ham mallarina islemlerinizin cogunu tl uzerinden yapiyorsunuz.
dunyada abd disi yatirimlarin bir bolumu tabii ki dolar ile yapiliyor. cunku dolarin gectigi ulkeler var. turkiye de zaman zaman bunlardan biri oluyor. diger yandan abd disindaki dolarlarda diger ulkelerin dolar rezervlerinin de etkisi buyuk.

yakın zamanda çok duyduğum bir şey abd'nin ekim-kasım aylarında faiz arttırımına gideceği, bu yüzden ufak veya büyük çaplı bir krizin avrupa/türkiye piyasasını vurabileceği yönünde, eğer böyle olursa doların artmasını bekleyebiliriz sanırım. hayatımda ilk kez dolara yatırım yapacağım da pek anladığım bir şey değil. mantıklı bir şey mi yapıyorum acaba?

yatirim tavsiyesi vermek mumkun degil. zaten yasal degil, orasini bir kenara koysak bile yaptiginiz yatirim sizin yatirim felsefenizle ilgili bir sey aslinda. yani bir kisi icin dolar almak mantikli iken bir digeri icin dolar satmak ayni anda mantikli olabilir.

abd'nin faiz arttiracagi bir suredir bekleniyor. benim haberlerden takip ettigim kadari ile haberlere cikan beklentiler 2014 sonu, 2015 basi, 2015 ortasi olarak degiskenlik gosteriyor. dolarin tl karsisinda kuvvetlenmesi bekleniyor ama ne zaman ne kadar olur bu islerin kesinligi yok.

ben olsam rahatsız olurum
çoluk çocuğunda öyle görmesini istemem.

Bence böyle bir özgürlüğü olmamalı.

Edit: Bu millet hangi dünyada yaşıyor anlayamadım gitti...

Var tabi ki ama özgürlükten anlayış bu mudur yani?

olmamalı,

dışardan görünebilip görünebilememesine bağlı.

Toplumsal sözleşme dediğimiz bir olay var.

Mesela karşı komşunuz sizin evinizde misafir varken cama doğru cinsel organını sallamıyorsa bu toplumsal sözleşmedendir.

Siz hastaysanız ve komşularınız biliyorsa geceleri sessiz olmaya çalışmaları da öyledir.

Bu yüzden biraz toplumsal sözleşmeye uymak lazım. Evde bir yere kadar çıplak gezilebilir lakin komple sıkıntı yaratır.

Evidir ne yapsa yeridir.

Bakmak istemeyenin kendi perdesini kullanma secenegi var.

bence evet. evimde de rahat edemeyeceksem nerde edicem? istedigim gibi yasarim evimde, ister ciplak gezerim, ister incir yapragi orterim.

normalde ev ozel alandir, herkes istedigini yapmali. ama bizde ozel hayata saygi, ya da ozel alan diye bi kavram olmadigindan pek mumkun degil. eger

disaridan gorunup gorunmemesi de onemli olmamali bence, ideal bi dunyada tabi. kimse kimsenin evinden iceriye bakmamali, dikizlememeli. coluk cocuk gorur diye bisey yok. benim camimdan iceri bakma kardesim, cocuguna da bakmamasi gerektigini ogret.

olaya bak erkekler dışarıyı rahatsız etmemek için gezemiyor, biz de dışardan rahatsız edilmemek için gezemiyoruz. iki şekilde de sinir bozucu

ben evin içinde perdeler açık kapalı fark etmeden a şıkkını uygularım daima. bir sorun yaşamadım şimdiye kadar. ne olacak ki biri kapıma gelip "kardeşim seni dikizliyorduk da meme uçlarını gördük ve alevlendik lütfen atlet giy" falan mı diyecek?

Kesinlikle var, evin icinde ne yaptigim beni ilgilendirir. Cikip da biri cam perde acik diye de dikizliyorsa bu o kisinin ayibidir.

yasal bir yaptırımı var mı bilmiyorum ama perdelerin açık tutulması dışarıya yönelik bir niyet gösteriyor, teşhircilik de suç olarak kabul ediliyor.

atıyorum bu iş mahkemeye düşse hakim önce yazılı mevzuata bakar evde çıplak gezen açısından.

orada belki bir hüküm yok -sanırım öğrenmek istediğiniz de bu hüküm-


o zaman -hiyerarşide yamulmuyorsam- gelenek-görenekteki yerine bakar olayın. sanırım ezici çoğunluk gelenekte bu işin çıplak gezenin aleyhine sonuçlanacağında hemfikirdir. o yüzden bana sorarsan evde perdeler açıkken çıplak gezme özgürlüğü biri seni görene kadardır.

insan evinde olabildiğince rahat ve özgür olmalı tabii ama eğer tam karşında komşun seni görebiliyorsa ve bunu bilerek yapıyorsan bu rahatsızlık verir elbette.
yani şikayet giderse polis gelip gayet ilgilenir bence durumla.

@divit benim odamda var disko topu, kimse de gelip bu ne ya, odasinda disko topu var irispinin demedi

Hukukçuyum (oehhhhhh)
Biliyorsunuz pencerelerde cam madeni! Kullanılıyor. Bu sadece içeri güneş gjrmesi için değil iceridekinin de disarisini görmesi için. Yani aynı sistem arabalarda da var. Çok uzatmayayim arabayı çıplak kullanamayiz evde de çıplak gezemeyiz. Niye diye sormayın epey bir kopipest yapmam gerekecek. Anlayın artık.

var. yarayan kanaya parmak atmışsın. sürekli çıplak geziyorum ve sürekli gözetlemeye çalışıyorlar. bunun sebebi perdelerini kapatmaları. perdesini kapatan zaten röntgenci zihniyetini o perdeyle örtmeye çalışmaktadır.

Gezebilirsin. Ama malesef seksist yapi, erkeksen "sapik"; kadinsan "cesur" der..

erkeğin üstsüz gezmesine kim nasıl ne diyebilir ki? gayet vardır.
geri kalanından emin değilim, yasaksa da serbest olmalı, ama türkiye boktan...
bu ülkede bir şeyin olması gerekiyorsa olmaz. o zaman serbest olması gerektiğine göre değildir...

yok. hukuksal olarak yasak.

araya 50 kağıt sıkışmıştır. servisi çağırın gelsin çıkartsın.

gaz geliyor mu kontrol et.

Bizimde oyle olmustu. Servis icinden bi parcayi degistirdi. Asinmis dedi. 350 lira aldilar.

ezeriko +1

gaz gelmiyor olabilir.
baca çekmiyor olabilir.
kombi bozulmuş olabilir.

Muhtemelen anakart problemi.

anakart bozulmus. sikisan 250 lira imis.

Yapacağın işleri küçük parçalara böl. Sadece en küçük ilk task'i hallet, o sana bir ivme kazandıracaktır. Bütün işi düşünüp zihnini yorma.

herkeste olur. insan dedigin minimum enerji harcayarak yasamak ister. bazilari ise aliskanliklarini degistirebilir. bu da her seyden once istek gerektirir.

yapabileceğin şeyleri yapmamak, ertelemek genelde başarısızlık korkusuyla da alakalı.

Bende de var. Ayni ben. Calismadigim icin dusuk gelen ortalama ve bunun farkina calisinca kolayca yukselince varmak ve pismanlik, bilmeme ragmen basvurmadigim icin kesin alabilecekken alamadigim yuklu burs, is basvurusu yapsam en az 2000 ile baslayacak yetenekteyken kicimi kaldirip is aramamam ve cok gec kalinca is bulup baslayamamam... Kanka olup birbirimizi gaza getirelim bence :d

aynen öyle diyecekler, hatta türk olduğunu öğrendiklerinde uzak durmaya da çalışacaklar. tabi bu avrupa da biraz kırıldı ama amerika da hiç kırılmadı desek yeridir. avrupa da bu kadar cahil az kaldı.

hayatımda bir kere yurtdışına çıktım. bir tanesinde adam sizi zorla camiye götürüyorlar mı diye sordu. bir başka adam da ramazan'da yemek yiyince polis sizi tutukluyor mu diye sordu. maalesef bunlarla uğraşacaksın.

O dediklerinizi sanan pek yok da yine de cevap vereyim hayir demeyecekler.

en modern zamanlarmızda da farklı değildi bakış açısı. eskiden ben de sinir olurdum ama bir vakit sonra anlıyorsun, bütün dünya cahil dolu.

senin ülken ile ilgili oturup araştırma yapmazlar zaten, önyargıyı da dayayıverirler. sevmemezlik olarak görme, cahil cahildir adam sınır komşusuna da aynı önyargı ile bakıyor. isviçre'li italyan'a sıçan der, alman isviçre'liye köylü der.

biraz da kendimizi eleştirelim, yurt dışındaki imajın sorumlularından önemli bir kısmı da yabancının karşılaştığı türkler. online oyun oynayan adam ana avrat düz giden 13-15 yaşındaki türk ile büyüyor. yurt dışındaki türk imajı da malumunuz.

ha türk insanı da önyargı konusunda hiç az değil batılıdan. batılının önyargısına laf eder bütün asyayı "köpek yiyorlar" diye sınıflandırıverir.

tavsiyem, yurt dışında bunlara takılmayın. siz ayrı, kendi bulunmak isteidğiniz çizgiyi çizin. eğer olur da buna rağmen size ırkçı yaklaşırlarsa "nothing worth of value is lost", batının cahili ile karşılaşmışsınız demektir. nasıl görgülü, akilli, en azından yeni tanıştığı biri ile politika konuşmaya girmeyecek bir çok batılı varsa görgüsüzü de var.

Dün çok yakınlarımdan biri İngiltereden geldi. Orada bir tane eczaneciyle tesadüfen diyaloğa girmişler ve kadın Türkiye'yi bilmiyormuş.

Bu konunun fazla şişirildiğine inanıyorum. 32 milletten insanla muhattap olmuşumdur. Türkiye ve Türk insanına bakış açıları sanılanın aksine gerçekten olumlu. Bu sosyal anlamda da kültürel anlamda da ticari anlamda da böyle. Çoğunluk bizi Avrupa'nın bir parçası olarak görüyor ve doğu-batı sentezinde hassas, dengeli bir noktada olduğumuza inanıyor. Eyyorlamam bu kadar.

Ek: Kendi milletini, devletini, insanını bu kadar itin götüne sokan tek millet oalbiliriz.

1) turkler araplarla komsu. Normal. Ben bile bazen lan biz arap miyiz diyorum.
2) soyleyen basbakan yardimcisi. Basbakan da ayni tiynette. Bu konuda haklilar. O seviyede boyle bir ifade dile getirebiliyorsan firsatini bulunca uygulamak istersin demektir.
3) haklilar. Internetimiz yasak. Guzel bir elestiri yazisi yaz, populer olsun ve olaylari izle.
4) idam var sanmalarindan bir sey cikmaz bence. 4 es konusunda cahillik yapmislar. (Yalniz ulkemizde yok degil)

5) hayir demeyecekler. Cunku eli is tutan biri olarak gidecelsin.

5) Evet. Hayvan gibi hem de. Deli gibi önyargı yıkmak zorunda kalacaksın. Özellikle de bir avrupa ülkesine gidiyorsan. Sürekli 'aa türk gibi değilsin' diyecekler, başta iltifat gibi gelecek sonra hakaret olduğunun farkına varacaksın aslında.

Bunları kafana takmaman lazım yurtdışında yaşayacaksan. Günlük hayatta sürekli karşılaştığım şeyler. Hatta bazıları senin o ülkede, o şartlarda yaşamana bile kafayı takacak. Mesela suriyeliyi q7 jipte görünce nası diyosun 'amına kodum arabı nası takılıyo benim ülkemde benden daha iyi' diye, sana da aynı öyle bakacaklar. Alış bunlara.

Dibimizde olmayan ama aramızda da 4-5 ülke olan bir ülkede "Türk o; sigara-alkol almaz, denize girmez, deveye biner. Bakma sen, o burada soyunmuştur. Evli olmadığına göre kumadır" önyargısı yüzünden 1-1.5 ay kimse benimle konuşmamıştı iş yerinde. Tabii bu Avrupa'daki herkes değil ama bir üniversitede bu önyargı ile karşılaştım. En son "Ford marka deve ile işe gidiyorum; arada çarşafım devenin bacaklarına dolanıyor ama çok da zor değil" diye patladığımı hatırlıyorum.

Hollanda da yaşlı çiftlerle güzel güzel sohbet ediyordu nerelisiniz diye sordular türküz dedik ve yüzlerini asıp sandalyelerini çevirip sırtlarını çevirdiler. Benzer şeyleri belçikada da fransada da ve daha birsürü avrupa ülkesinde yaşadık. Ama amerika da durum biraz daha farklı sanki. Zaten birsürü göçmen olduğu için kimse kimseyi dışlamıyor gibi.

Ya ben de değilim ama başbakanlığın gereği olarak muhakkak vardır bikaç ufak tefek şey işte.

İşte vardır da ne onlar acaba? Cidden aklıma bir şey gelmiyor.

vatandaştan alınan kol gibi vergilerle yaptığı şeyler mi? onu beş yaşındaki çocuk da yapar. ki yapması da gerek zaten? yok yol yaptı, yok metrobüs yaptı; bunları iyi olarak değerlendirmek aşırı saçma.

ben hayatıma artı olarak bir şey kattığını görmedim-bilmiyorum. en son gss girdi zaten

duble yol panpa nasıl es geçersiniz.

sağlık alanında yapılan reformlar. hasta açısından tabi...

toplu bulunulan ortamlarda sigara içme yasağı.bana göre.

Güzel bişey dediğin şey metrobüs mü?

Ben sana onun da güzel olmadığını hızlıca anlatmaya çalışayım.

- Benzin bizi dışarı muhtaç bırakan, bu ülkede kullanılması artık gerçekten embesillik olan bir olay. Sen devamlı benzin harcayan bi aleti ülke sisteminin en ortasına oturtursan (yeni ve çağdaş bir sistemden bahsediyorum), Amerika'ya ya da o benzinini kimden alıyosan artık bilemiyorum, oraya first class hizmet etmeye ant içiyorsun demektir.

- İkinci olarak Hollanda'dan mı nereden kullanmayıp, hurdaya attıkları otobüsleri misli misli paraları vererek satın aldık.

- Bu hurdalar elimizde patlayarak en ufacık bir yokuş dahi çıkamaz; buralarda stop eder oldular.

- Yine metrobüs sisteminin aptal kapılarının yönünün saçmalığı yüzünden gidiş-dönüş yönleri ters çalışmaya başladı.

- Zaten varolan bi yolun ekstra bölünmesiyle, emniyet şeritleri ortadan kalkmak zorunda kaldı.

- Zaten varolan bir yolun bölünmesiyle, sen Avcılar'a 1 saatte gitsen de arabası olan adam 3 saatte gidemez oldu.

Daha var bikaç madde, işten çıkmam gerektiği için yarım yamalak bi yazı oldu kusura bakmayın.

Yani, 2000'li yıllarda raylı sisteme ya da yer altı sistemine değil de yukarıda saydığım özellilklerdeki bi mallığa "güzel çözüm" demek gerçekten saflık olur.

Adamın yaptığı güzel bi iş yok, hayır. Duble yol olabilir belki, onun da katekullilerini ben bilmediğim için nispeten güzel geliyodur kesin.

Bi de bunların hiçbirinin adamın maaşıyla yapılmadığını; bizim vergilerimizle zaten yapılması "zorunlu" şeyler olduğunu hep hatırlatmak isterim.

Bunun dışında sağlık sistemi, eğitim sistemi, kültür vs hepsi en az 60 yıl geriye gitti.

Yapmayı bırak, Cumhuriyet döneminde zar zor elde edilmiş kurumlar vs gibi şeyler özelleştirildi. Hem de değerinin çok altında bir fiyata. Sonra bu parayla üç beş bir şey yaptılar. Deprem paralarıyla bile duble yol yaptılar.

marmaray'i sayabiliriz

bir de bolu tuneli yillarca bitirilemeyip bunlarin doneminde hizmete acildi. belki bunu da sayabiliriz.

Var tabii. Meslek liselerinin onunu acmak amaciyla kendisi imam hatiplerin onunu cok guzel acti.

Mesela 85 puan alip atanamayan ogretmenler varken, 50-60 larla atanan imam hatip mezunu din kulturu ogretmenlerinin yolunu acti. Ustelik bir de bu bolumlerin atamasini iyice durdurdu.

Bence ulke, ulke olali bu kadar guzel bi dolandirma, torpil, kayirma gormedi.

Bunlar benim gozumde yaptigi en iyi isler. Ha bi de ulkeye ne oldugu belli olmayan ipsiz sapsiz bi ton suriyeli getirdi. Cok vicdanli ya.

Ben de hayatima arti olarak kattigi hicbir sey oldgunu dusunmuyorum. Tam tersi goturdugu cok sey oldugundan eminim.

Paradan 6 sıfır atması iyiydi.

metrobüsün ben taa...

metrobüs sıfır yaratıcılık gerektiren bir embesil projesi. varolan yolu daralt, arabaların trafiğini 2 katına çıkart. gerçekten süper bir proje.

theconqueror, alkış einstein. lütfen emniyet şeritleri için de bişey uydur. bence insanlar o kadar bilinçlendi ve kusursuzlaştı ki artık kaza yapmaz oldular; bu yüzden de emniyet şeridine gerek kalmadı.

sağlık alanında yapılan yatirimlar, halkın iyiligi icin degil, saglik sisteminin özellestirilmesi icin yapıldı. sicko'yu bir seyredin, amerika'da 1950lerde olanların hepsi simdi türkiyede oluyor.

hansel ve gretel de cadı önce yedirip semirtip sonra fırına atıyordu, tayyip'in yaptiklari sadece kendisi icin iyi, kendisine yaramayacak hicbir ise el atmaz.

Orta,sinifa degil alt sinifa faydasi olmus koylere doktor ve eczaci devamli gidiyor kapisina kadar ugruyormus. Bakimi ustlenilen yaslilar icin maas,issizlik maasi, cocuk yardimi vs buna benzer bir suru ivir zivir ozel hastaneye giden seni beni cok irgalamaz belki ama garibanin hayatinda buyuk fark yaratiyor. Zaten senin oy vermeyecegini bildiginden sana degil koye varosa calisiyor. Ben geldigimde taksim ve aksaraydan baska metro yoktu. Simdi ortalik metro doldu ama srhir merkezinde bi bok yok hepsi varoslara gidiyor.

aklima gelenleri yazayim:
- sigara yasaklari: eskiden butun mekanlar duman alti idi. simdi sadece polise zabitaya rusvet yedirenler. (destekledigim bu duzenlemeleri sosyal yasami iyi yonde duzenleme amaci ile degil, farkli amaclarla yapti.)
- eski mafyavari yapilanmalari bastirmasi. (destekledigim bu sonucu yine iyi amacla yapmadi. eski guc odaklarini bastirdi ki kendi gucunu ispat etsin ve arttirsin, tek guc o olsun) ilk baslarda etkili olsa da artik farkli mafyavari yapilanmalar var. yani sifira sifir elde var sifir.
- otoyollari ve ulasim: eskiden otoyollarinda yolculuk zulume yakindi. bu altyapilar faydali altyapilardir. teknoloji gelistigi icin zaten bunlar da olacakti, orasi ayri. (yine iyi amaclarla yapmadi. ihaleler ve rantlarla cark dondu. isler kalitesizdi. bu tarz yatirimlarin yaninda diger alanlara yeterli kaynak ayrilmadi)
- belirli bir kesimin ezikligini tanima: daha onceden ezilmis toplumun bazi kesimlerini adam yerine koydu.(iyi yontemlerle yapilmadi. din somuruldu. millet somuruldu. eski eziklik giderilmedi. adam yerine koymak sozde kaldi. ustune diger kesimler ezildi. sonuc yine elde var sifir)
- iktadara geldiklerinde ecevit'in getirdigi dervis tarafindan onceden hazirlanmis ekonomik plani bozmadilar. ve uyguladilar. bu da onlara ekonomik basari olarak geri dondu.
- devlet sistemleri entegre internet kullanimina gecis yapti, modernlesti. (teknoloji devrinde olmamasi ayip)
- turk ticaret kanunu gibi bazi kanunlar modernlesti. (olmamasi ayip adimlardan bir digeri)
- okullarda kitap dagitimi yapildi (icine tayyip resmi, akp afisi vs. koydular), sut dagitimi yapildi (izmir belediyesinden ornek aldilar, arzi ayarlayamadilar ve bozuk ve yapay sut dagittilar), tablet dagitildi (vurgunlardan bir digeri)

bunlara karsin ulkeden goturdukleri cok ama cok cok fazla.

muahliflerin daha özeleştirel, özgürlükçü ve demokrat olmasını sağladı bence. şu anki chp, bdp ve mhp 10 yıl önceki çizgilerinin dışına çıkıp ezber bozuyorlar zaman zaman. akp ise gitgide geriye gidiyor. 10 yıl önceki söylemlerini bırakıp despot, otoriter bir parti oldu, tayyip yüzünden.

ekonomik anlamda iyi işler çıkardılar, ki şu anki oy çokluğunun en büyük nedeni bu. bunda kabinenin en akl-ı selim adamı olan ali babacan'ın etkisi var ama. onu da dün "paralel" diyerek hedef gösterdi yiğit bulut. lakin hatalarını görüp önlem almak yerine yangına körükle gittiklerinden en iddialı oldukları konuda sıçıp sıvamaya başladılar. inşaat merkezli büyümenin suyunu çıkardılar, limitlere ulaşıldı.

sağlıkta reformlar yaptılar ama bunda da tadında bırakmayıp doktor, eczacı ve sağlık sektöründeki özel sektörün anasını ağlatma yoluna gittiler.

genel olarak sorun çözme odaklı değil de oy odaklı çalıştıklarından iyi başladıkları hiçbir şeyi iyi devam ettiremediler.

şahsi fikrim bu yönde.

sağlık ve ulaşım alanındaki yatırımlar (hiç metrobüs kötü falan diye bok atmayın lütfen, metrobüs olmasa istanbulda yaşanmazmış). belli devlet iştiraklarindeki ciddi kalite artışı (thy gibi), devlete ciddi bel fıtığı yaratan bazı şirketlerin özelleştirmeleri, amerikan tipi marketinge dayalı seçim modeli, falan filan

Kesinlikle atmaca.ged +1

Sağlık sistemi ilk değiştiğinde çok güzeldi, şimdi yavaştan zorlamaya başladı ve amerikaya benzeme yolunda da ilerliyor.

Benim aklıma gelen en iyi şey üniversite harçlarının kaldırılması. Bir de devlet yurtları son zamanlarda inanılmaz güzel oldu. Tabii güzel ama bu yurtlara girmek için de milletvekili kontenjanına sahip olmak gerekiyor, yoksa girme şansı oldukça düşük.

Yapılan icraatlere şu açıdan da bakmak lazım: kaç yılındayız, diğer ülkelerde insanlar ne koşullarda yaşıyor. Hala ekmeğin karneyle verildiği günleri söylüyor insanlar. Bilmiyorlar ki o dönemde avrupada da ekmeğin karneyle verildiği yerler vardı. Türkiyenin geçmişine kıyaslarsak ülke düzelemez. Bir an önce olması gerekenlere odaklanmayı öğrenmeli insanlar.

başörtü ve katsayı sorununu da ekleyin lütfen. devlet üniversitelerine yapılan inanılmaz kaynakları da ekleyin. ha gerçi kullanacak insan yok o ayrı mesela, çarçur ediyorlar paso.

bunlar karşısında tabii götürdüğü çok büyük şeyler var. hani bu saydıklarım 1 ise götürdükleri rahat 100'dür bence, o yüzden yine hesapta negatif kalıyor hacıtlar. yine de hiç hayırlı işi olmadı demeyin lütfen, göz var izan var.

Kimsenin Iphone'u yoktu Tayyip geldiğinde, şimdi herkeşlerde akıllı telefonlar.. :)

En az 50 yıl önce yapılması gereken şeyler bu yapılanlar. Niye öncekiler yapmadı demenin bir faydası yok. Ülke neo liberal sistemin kölesi oldu, bütün yollar altın kaplansa ne olur.. Parası olmayanlara ölümden başka yol gösterilmiyor..

Yahu metrobus hataydi diye Kadir Topbas bile itiraf etti, siz hala saksakciligini yapiyorsunuz. "Turkiye kosullarinda bla bla" diye baslarsaniz lafa evet, iyi tabi. Bu capsizlikla gelinen nokta, ancak daha buyuk bir capsizlik. Istanbul'un trafik sorununu uzun vadede cozecek bir plandan ziyade nufus patlamasini koruklemeye, yapilasmayi arttirmaya yonelik sehir planlari var elimizde. Metrobusu 3 yil kullandim, gayet de bok gibi sistem. Birinci sinifta okuyan 3-5 tane cevre muhendisi, kentsel tasarimci, mimar filan bul, abartmiyorum sana daha iyi bir proje cikartirlar. Bir de belediye islerinin hukumete mal edilebilmesi saniyorum hukumetin, hayatin her alanina mudahele merakini sergiler durumda.

duble yol kafalar için yol.

Kocaeli için sahil düzenlemeleri çok iyi oldu. Eskiden körfezde aferdersiniz boklar yüzüyordu ama şimdi karadeniz sahillerinden tutun marmara sahillerine kadar düzenleme var. belediyenin elinin değdiği çok açık. resmen denizlere ulaşabiliyoruz.

harçların kaldırılması çok önemli. resmen eğitim almak kolaylaştı.

dumansız hava sahası mükemmel bir olay. sigara kullanmıyorum ve milletin pis dumanını koklamak zorunda değilim.

sağlık anlamında internet altyapısı çok iyi. mhrs birçok sorunu çözdü.
elektronik reçete kağıt israfını önlüyor.

iyi şeylerin sayısı fazla ama din konusunda kafa yapıları benim pek hoşuma gitmiyor.

hayal bilgisi +1 :)

başörtüsü denmiş, katılıyorum. ayrıca andımızın kaldırılmasına da olumlu bakıyorum. bir de tünel münel işlerini iyi beceriyor bu adamlar, doğruya doğru. daha da başka şey aklıma gelmiyor.

metrobüs trafiği rahatlattı mı? köprü yapılıyor, kendi trafiğini oluşturan köprüler trafiği rahatlatacak mı? her yanımız deniz, deniz ulaşımıyla alakalı en ufak bir girişim var mı? şu çakal sarıgül'ün bile deniz ulaşımını %10'a taşıyacak projesi vardı. akp istanbul trafiğine çare bulamadı, aksine daha da beter hale getirdi.

bir de sigara mevzusu vardı, o da hoş bir olay tabii sigara içmeme rağmen.

Koca bir nesli dinden soğuttu. Müthiş bir şey bence. Tayyip olmasa belki de şu an hala müslümandım.

Sigara yasakları var bi de.

üniversite harçlarının kaldırılması.
dumansız hava

başka yok sanırım.

sağlık sistemi için şunu söyleyeyim kaçayım.
kişi başına sağlık harcaması yıllık 600 dolara çıktı, 2018'e kadar 2000 dolara çıkması planlanıyor, evet 2000 dolar.
bunu şöyle düşünürseniz durumun vahimliğini fark edebilirsiniz. genelde insanlar 40 yaşına kadar bu konuda pek masraf yapmıyorlar.
özet olarak, 40-50 yaşını geçtiğiniz, yılda 10 bin belki de daha yüksek bir rakamı sağlık için harcıyor olacaksınız. bu da neredeyse bir emeklinin gelirlerine denk bir rakam.

istanbul'da yaşayıp haziranda mezun olmuş bir öğrenci olarak bana faydası olan icraatler;
1) marmaray
2) metrobüs
3) harçların kaldırılması
4) sağlık sistemi


- marmaray efsane işime yaradı, okula oturarak gittim oturarak geldim.
- metrobüs çok kalabalık olmadığı saatlerde bindiğimde inanılmaz pratikti. karşıda staj yaptım, metrobüs olmasa en az yarım saat erken kalkmam gerekecekti.
- harç ödeyemeyecek kadar sıkıntı yaşamadık hiçbir zaman ama yine de her dönem 300 liranın cepte kalması iyiydi.
- bir kere devlette cildiyeye işim düştü, her şey tıkır tıkır işliyordu. randevumu aldım, tam saatinde girdim sıra beklemedim. aksaray'daki yeni haseki hastanesi binası mis gibiydi.

sigara yasakları

yakında çıkacak olan hayvanları koruma kanunu, petshoplarda hayvan satışının yasaklanacak olması vs.

çözüm süreci

aklıma gelenler bunlar.

tabii ki de konumdan kaynaklı bir durum bu. kadıköy abi sonuçta? daha ne istersin?

yine aynı paraya daha uzak bölgelerde daha konforlu dairelerde kiralayabilirsin, piyasanın işleyişi bu değil mi zaten?

taşınanlarda kadıköyde oturmanın mutluluğu ve kendine göre rahatlıklarıyla evlerine tadilat falan yaptırıyorlardır herhalde? başka açıklaması yok çünkü.

bu şeye benziyo.. hani ronaldonunkine oturmak ile bizim bakkal ahmetinkine oturmayı kıyaslamak gibi. yani biri ronaldo, diğeri bakkal la. bilmem anlatabildim mi?

merkezde olduğu için. beylikdüzü'nde oturan adam levent'e arabasıyla gitmek istese 2 saat trafik çekiyor. metrobüse binmek istese kesin hergün dayıyorlar. o da veririm parasını merkezde otururum diyor. çünkü günde 8 saat çalışıyor 8 saat uyuyor. geri kalan 8 saatin 2 saati öyle böyle geçiyor. kalıyor 6 saat. bu 6 saatte yaşasın mı yoksa git gel 4 saatini yola mı harcasın?

niye normalleştiriyoruz abi bunu? 65 m2 eve 1200 TL kira falan normal mi gerçekten herhangi bir insanın nezdinde?

Kentsel donusum sebebiyle cok fazla bina yikildi, yeniden yapiliyor. E bu insa halindeki evlerde oturanlar kiraya cikinca piyasada ev kalmadi.

Birkac yila kadar normallesir.

koru florya evlerine bakın. en ucuzu 1,250,000 TL peki bu normal mi? karşın cennet mahallesi. metrobüse sıfır ev.

@jacknife iyi de piyasa böyle olunca mal sahipleride olması gerektiği gibi davranıyor.

yani sen açıp bakmışsın piyasaya, mal varlığı sahibi sen olsan o fiyatlardan daha alçağa mı kiralatırsın evini?

o zaman şunu merak ettim. ev sahibine açıp konuşsam, bu fiyatlandırmanın normal olmadığını açıkça belirtsem bir ihtimal aklının başına gelmesi ve gerçekten hak ettiği fiyatı belirlemesi gibi bir durum olabilir mi acaba?

kadıköyde gördüğün kiralar öyleyse bayağı pazarlık payı vardır. 2+1 kombili 5.kattaki dairede 1000 liraya kalıyorum

hah, çok güzel oldu bu. maleficent, ev nerede? m2'si falan nedir evin?

@jacknife öyle arama, gülünç duruma düşersin.

Kimsenin kendiyle zoru yoktur bence en azından büyük bir çoğunluğun. Ederinden fazla söylerse zaten kiracı bulamayıp, kazanç elde edemez. Arz talep durumuna göre değerlendirip, benzerlerine yakın fiyat koyarlar.

arz-talep, serbest piyasa ekonomisi. fiyatlar olması gerekenden yüksek olsaydı olması gereken yere inerdi zaten. neye atarlandığını anlamadım ben.

konuşup da gene antipatik olmak istemiyorum ama bu durumu kabullenmiş insanları hiç anlayamıyorum. ne kazanıyoruz ki bu kadar kira veriyoruz ülke olarak biz?

valla benim kabullendiğim şey mikro ekonomi bilimi. romantik lafların faydası yok, her satıcı en yüksek fiyattan satmak, her alıcı en düşük fiyattan almak ister. buluştukları nokta ideal denge noktasıdır. eskilerde new york'da uygulan "rent control" iyi sonuçlar vermemiştir.

durumu kabullenmek filan yok. 15 milyonluk şehirde bir piyasa var ve genel yönelimlere göre gidiyor bu. krizde kiralar düşmüştü, sonra çıktı, depremden sonra bazı yerlerin fiyatı iyice düştü, yakınından metro geçen, üniversite, hastane olan yerler değerleniyor-kiralar artıyor falan filan.

sen buradan oturduğun yerden 15 milyonluk piyasayı değiştiremezsin. ev sahibine telefon açıp aklını başına getirme fikri bana sır kapısı dizisindeki hikayeleri hatırlattı. onlar filmlerde oluyor.

ha adamın evi 2 aydır boştadır, bu kira yüksek galiba kiracı çıkmadı diyerek 50 lira yüz lira düşer. budur durum yani.

ilginç. sonuçta bir evi kiralamak olduğu gibi bir eve kiraya çıkmak da var. bir yerden sokulan kazık diğer yerden geri döner yani. sırf "alan var lan, kakalayalım işte." mantığından dolayı 3'lük yere 5 isteniyor ve bunu herkes artık kabullenmiş.
toplum bozuk toplum.

abi geçen sene böyle değildi bu ya. ben de bi bakındım kafayı yemiş ırıspı çıcıkları aynen dediğin gibi. ama nolduysa bu sene oldu yaz diye mi acep.

istanbul'a sırf gereksiz pahalı kiraları yüzünden dönmeyi düşünmem. insanların mecburiyetini kullanıyor çakallar işte.

fikrimi cidden cok merak ediyorsan argumanlarinin komik oldugunu dusunuyorum.
senin evin degerine 3 demen onun degerini 3 yapmiyor. bu basit bir gercek. bosuna ev sahiplerini, parasi olanlari ya da toplumu suclama.

f_d; ben dedim diye mi? kadıköyde 65 m2 evin ederi 1200 TL olabilir mi? göreceli bir bakış açısı değil ki bu.
ben de istanbulda düşük-orta kesim arasında büyümüş bir insanım. milletin parası çenemi yormuyor sonuçta. ama cidden 3'e 5 istediklerini düşünüyorum. 3'e 10 istiyorlar falan da demiyorum bak.

tabii ki goreceli. insanlar evin degerinin o kadar ettigini dusunuyor ki veriyor parasini ve kiraliyor. sence etmiyordur, dogrudur, o zaman vermezsin. ama bu evi kiralayan insanlarin salak oldugunu (3 olacak eve 5 verdigini) dusunuyorsan feci halde yaniliyorsun.

doğru

Elbette. Tabi sandığa gitmekten de ziyade akılla mantıkla gitmek var bi de.

"Amaaan bir oyla mı değişecek sanki?"

diye bir görüş de mevcut tabi...

bu olay sadece 'tayyip' için geçerli değil. sandığa gitmeyen insan iktidarı eleştirmemeli. her alanda.

ben böyleyim mesela. oy da vermiyorum, iktidarı -hatta siyasi erki de- da eleştirmiyorum.

(bkz: #44666495)

tabii ki sandığa gitmek görevidir ama yine de kimsenin kimseye "sen oy kullanmadın, sus" deme hakkı yok. Eleştirilecek bi şey varsa eleştirilir, koşul koyamazsınız.

ad hominem'in kitabi tanimi.

Özel bir durumu olmayıp gitmeyenler için kesinlikle doğru söylem, gidersin sandığa boş oyunu atar çıkarsın en azından boşta olsa oyunu kullanmış olursun, ama öylezevkinden gitmeyenler mümkünse vır vır edeveklerine gitsinler güneşlenmeye devam etsinler.

kaldı ki tayyipe oy veren biri de tayyipi eleştirebilir yani, insanlar değişebilir. Ya da bi açıdan doğru bulup bi açıdan yanlış da bulabilir. Takım tutar gibi parti tutmamak deniyor buna.

değil. niye doğru olsun ki? ya adam komple siyasete karşıysa ve sandığa gitmiyorsa, bununla birlikte iktidarın politikalarından etkileniyorsa? şikayet edebilmek için illa sandığa gitmek gerekiyorsa 18 yaş altındakilerin şikayet hakkı yok o zaman. ya da türkiyede yaşayıpta türk vatandaşı olmayanlar da şikayet etmesin. aynı şekilde kadına seçme seçilme hakkı verilmeyen ülkelerde kadınların da şikayet hakkı yok bu düşünceye göre.

oy kullanmıyorum, çünkü çoğu dünya ülkesindeki halkı yönlendirerek oy kapma çabasını samimi bulmuyorum. iktidar halka hizmet değil, ideolojiyi zorla kabul ettirmek için başa geliyor. hemen hemen her yerde bu böyle.

şimdi çıkıpta kimse "sen sandığa gitmedin, o yüzden soma işçilerine üzülemezsin, özel yaşama müdahaleyi şikayet edemezsin, yüksek vergileri paşa paşa ödeyeceksin" diyemez.

doğru.

Doğru

@lesmiserables ve de+1.
Oy kullanmayınca bir siyasi görüş bildiremem mi!
Vatandaş olarak sorgulama hakkım yok mu!

Oy kullanmıyorum son 5 seçimdir.

Doğru.

sandığa gidecez gitmesine de tayyip ilk tur alacak.

doğru.
"hiç bi adayı beğenmedim, oy kullanmayacağım, hıh!" tavrı çok saçma.
sen oy kullan ya da kullanma o 3 adaydan biri seçilecek ve içlerinden biri kötülükte açık ara önde gidiyor. seçim sonuçları hesaplanırken oy vermeyenlerin hiç bir etkisi yok. isterse 10 kişi oy vermiş olsun sonuç o 10 kişi üzerinden hesaplanacak.
şikayet edeni dövecek değil kimse ama "değiştirmek için ne yaptın da şimdi mızmızlanıyorsun?" derler adama..

Treize +1

şaka mısınız lan. o zaman ben diyelim ki erdoğan'a oy verdim son seçimlerde ama memnun kalmadım ona oy verdim diye eleştiremez, şikayetçi olamaz mıyım ? oy kullanmayan adam ne zararlı ne zararsızdır o zaman onun bir şeylerden şikayetçi olma hakkı erdoğan'a oy verenlerden fazla mıdır ? mantığınıza sokayım, şikayetçi olma hakkı gibi saçma bir tamlama kurdurttunuz bana. isteyen istediğinden şikayetçi olur isterse oy pusulasına kıçını silip atsın ister uyandığında aa seçim mi vardı bugün diyecek kadar bi haber olsun dünyadan.

Neyin neden olduğunu göremeden boykotçulara kızmak kolay. Bence de sandığa gidilmeli ancak chp'nin kalkıp mhp ile her geçen gün daha fazla saçmalamaktan çekinmeyen Ekmeleddin'i aday göstermesi mağlubiyetin habercisi oldu. Bence asıl bu iki partinin fazla şikayet etmemesi gerekiyor. Bu iki partinin her aptalca icraatinden sonra bize oy ver bak gitmez yoksa bu adam saçmalığından tıkanmışız zaten, boykotçulara laf etmek bizim haddimize değil. Kitlesel bir boykot (sandık boykotu değil) girişiminde bile bulunamayan zamanın sözde direnişçileri olarak kendimizi fazla bir bok sanıyoruz.

Eyüp Sabri Tuncer.

eyup sabri
selin
pereja
rebul


rebulun mandalina kolonyasi da guzel

Rebul kullanıyorum bir süredir. Eczaneden almıştım. Mandalina, ice ve lavanta almıştım küçük şişelerde. Hepsi güzel.

Geçenlerde paşabahçe'de gördüm, güzel çeşitleri de vardı. Cam şişede falan. Kokuları da güzeldi, onlardan alabiliirim bir dahaki sefere.

eyüp sabri tuncer'in üstüne kolonya yok.

Selin iyi degil. Eli garip bi yagli hale getiriyor ve kokusunda yapaylik var.

bogazici ve selin

Pereja
Eyüp Sabri Tuncer

Limon olmayanlar için Paşabahçe'nin Çam ve Ihlamur Kolonyaları.

zeytin kolonyası muhteşem

selin +1

BİM'de satılan Karayel Limon Kolonyası

dış politika; "komşularla 0 sorun"
kanlı bıçaklı komşumuz kalmadı...

reza caldiyi kabul etmiyorsan daha bastan yanlis yoldasin. daha nasil bir belge istiyorsun bilinmez.
ayrica soylemler kanitli olarak mantaliteyi yansitir, bozuk mantalite de ulke hakkinda gercekten cok kotudur.

reza çaldı çalmadı bilmem, ama bir akp'liye söylediğimde "mahkeme serbest bıraktı" demesin istiyorum.
söylediğim anda dut yemiş bülbül gibi olacakları şeyler lazım.

cihatçı örgütlere verdiği destek.
öldürülen bazı ışidçilerin üzerinden türkiye'de düzenlenmiş kimlikler, noter onaylı belgeler...vs çıktı. şu meşhur, hastanedeki tedavi görüntüsü de malum.
tır muhabbeti var. tabii reyhanlı saldırısı.
salladığı yalanlarla halkı kışkırtmak var. ülke açısından yeterince kötüdür, iç savaş çıkarma gayreti içerisinde olmaktır bu.
yargıya müdahaleyi de unutmamalı sanki.
birçok olay sonucunda direkt müdahale ile halkın haber almasını engellemesi de ülke açısından gayet kötü olsa gerek.

@etna, kanitlar ortada. Bilinmeyecek bir sey yok. Olaylar sonucu bir bakan Erdogan'i suclayarak istifa etti, sonra geri dondu. Haber kaynaklari siki kontrolde, haber alamiyoruz. Bunlar tarafsiz bakan rasyonel insanlar icin yeterli kanitlar.

Ek olarak konusulan kisinin rasyonel olduguna dair varsayim da dogru olmak zorunda degil. Bu kadar uzattiktan sonra soruya ilk aklima gelen cevaplari vereyim:

turgev'e 100m bagis, caglayan'in saati, bayraktar'in istifasi ve istifa ederkenki sozleri, gezi olaylarindaki polis siddeti, siddeti yapan polislerin korunmasi ve tesvik edilmesi, roboski/uludere saldirisi, soma kazasina goz yumulmasi ustune sirkete para verilmesi, reyhanli saldirisi, ulkedeki sadece resmi kayitlara gore 1.3M suriyeliler, siyasilerin emlak ranti, haber kanallarina devasa sansur ve manipulasyon, cuval olayi/diplomatlarin kacirilmasi gibi kucuk dusurucu olaylar, yargi guvensizligi, korukledikleri ulkedeki kasti kutuplasma, yaptiklari mezhepcilik...

bunlarin hepsi laga luga yapilmayacak, gercek kanitli olaylar. ve cok buyukler. daha tonlarca kanitli sey var.

IMF'e borcu ödedik ekönömimiz süpeğğrf diye ortalarda dolaşırken aldıkları şu tip krediler çok garip mesela: (13 Haziran 2013'te screenshot almışım. Şu an baktım sitede bulamadım.)
imgur.com

iyi de bunları bir akpliye anlatsan bir tarafında olmaz ki. sigara içen adama sigara zararlı demek için uğraşıyorsun. aklı selim olan insan zaten parti bazlı düşünmez. hepsi aynı bok

www.haberalp.com

2004'te veya işte ilk dönemlerinde bir sene içinde; bir yasayı meclsiten geçirdiler, elbette bunda sadece akpye değil teklif eden onaylayan hazırlayan her bir kişinin de payı var, bu yasaya göre mecliste bir karar yahut yasa teklifinin içeriği türkiyenin lehine olsa bile, beynelmilel anlaşmalar ya da bağlı olduğumuz/olmadığımız beynelmilel kurumların çıkarlarıyla (örn. nato, bm vb.) çelişen bir şey varsa, o yasa kabul edilmeyecek. yani yasa mealen böyle bir sonuca götürüyor bizi, elbette açık açık benim yazdığım şekilde yazmıyorlar. üşeniyorum şimdi aramaya link vermeye vb. ama var böyle bişy.

- bir diğeri, amerika ve israil uçaklarını da vurabileceğimiz şekilde uçaklarımızın programlarını yeniden düzenlemeye çalışan aselsan mühendislerinin öldürülmesi hadisesi. yani bu ne demek? eğer böyle bir şey olabiliyorsa, biz bu ülkede hiçbir hükmü olmayan insanlarız, "ülke için" yapıldığı söylenenlerin hiçbiri bir şey ifade etmiyor hal böyleyken. bunu bilen birinin israil'e güya "kınama" falan yapan başbakanın rol kestiğini anlamaması da mümkün değil, ancak işine geldiği için "anlamamazlıktan geliyor" olabilir.

gss

hayatımda gördüğüm en gerizekalı olay.

@zetahead: hayır değil, "türkiyede kanunları türkler biz müsaade ettiğimiz kadar, biz müsaade ettiğimiz zaman yapabilir ancak" demek mevzuubahis şey, bunun türkiye için iyi bir tarafı yok. beynelmilel hukuk ve anlaşmalar denilen şeyler amerikanın ırakı işgali ya da nato'nun insansız hava uçaklarını denerken afganistan'da belki her gün onlarca sivil öldürmesine müsaade edip meşruiyet kazandıran şeyler demek; hatta "fazla kaşınırsanız size de çıkabilir" deyü aba altından sopa göstermek demek.

Çürümüş o :/

yok, curuk degil. sert arakabuk gibi bir sey.

Hindistan ceviziyle ciftlestirmisler onu

Yeni mendel'ler yetişiyor demek ki,

Şaka bir yana, o iç kabulmuş.

tr.wikipedia.org
muskat tır o

o tür seylerin genel patenti alınmaz he mesela yapım tekniğinin patenti alınabilir yada o ürünü yapan makinenin patenti alınabilir ama bunlar oldukça ayrıntılı süreçler özellikle topluma mal olmuş ürünlerde.birde isim hakkı var tabi o ayrı bir mevzu.

patent alındı diyelim.artık o ürünün üretim hakkı sizin elinizdedir yani siz istediğiniz sürece insanlar onu üretebilir siz istemezseniz üretemezler eğer sizin isteğinize rağmen üretiyorlarsa dava edersiniz vs.

yine o ürün topluma mal olmuş bir şey ise büyük ihtimalle patent alamazsınız.ama be bunu şu şekilde üretiyorum ve gördüğünüz gibi geleneksel üretimden tamamiyle farklı derseniz bunun patenti alınabilir.

diye biliyorum..

adamlar istiklal marşının patentini almıştı almanya'da bir ara kriz olmuştu..

www.tpe.gov.tr 'ye girin önce. oradan bir bakın, sol tarafta açıklayıcı yerler var. ciddiyseniz, tpe'yi arayıp bilgi alın hatta.

patent bambaşka bir şey, öyle köy ürünlerine filan verilmiyor. detaya girmeyeyim, buluşlara veriliyor diyeyim.

bunları dedikten sonra şunu belirteyim: başvuracağınız sınai hak koruması (marka, patent, tasarım, her neyse) hangi ürünü istediğinize göre değişir. köyde yetişen bir ürünü, tamamen kendinize özgü, kendi buluşunuz olan bir yöntemle işliyorsanız (pişirme, paketleme, koruma, hazırlama vesaire) bu yöntemin patentini alabilirsiniz belki. ürünün kendisinin patentini alamayacağınız gibi, herhangi bir şekilde üzerinde hak da talep edemezsiniz.

ancak bu ürünün satışı için kendinize bir marka tescil alıp, ürün tanıtımınızı yapabilirsiniz.

verdiğiniz çiğ köfte, baklava örnekleri ise bambaşka. onlar "coğrafi işaret" olarak korunuyor ki, coğrafi işaret başvurusunu bireysel olarak yapamıyorsunuz zaten.

belki patentini alırsın ama o adamlardan biri o ürünün patent alınmasından önce de çok uzun sürelerdir yapıldığı-satıldığını ispatlarsa sadece yaptığın masraf ile kalırsın.

ayrıca patent sana bir ürünü toplatma yasaklama hakkı vermez. sadece bu konuda dava açabilme hakkın olur.

Patent farkli bir olay. Patent icin bulus yapmak gerekli.

Marka tescil yapabilirsiniz. Ya da cografi isaret tescili diye bir sey var ona bakabilirsiniz.

gayet de alınır.

eğer sen üretim sürecini detaylı olarak biliyorsan, her soruma cevap verebilecek düzeyde hakimsen, bunun patentini alabilirsin. ama uzman birileri ile çalışman gerekir.

daha bu memlekette yazılıma patent alınmaz sananlar var, takma fazla.

patent aldığın zaman ihlal davası açtırman lazım, sonra mahkemede haklı bulunursan toplatabilirsin. öyle kafana göre toplatmak yok.

colgate, 4000 yıllık bir diş fırçalama ürünü patentledi, bizimkiler hala neyin derdinde.

konuyla ilgisiz ama şu da şurada dursun. ileride bu duyuruya gelen cevapları okuyacak olan insanlar yanlış bilgi edinmesin.

www.tpe.gov.tr

ufak bir makro ile yapabilirsiniz.
ya da makro bilginiz yoksa offset fonksiyonu da isinizi gorur herhalde. sum(offset(....)) gibi bir sey.

=SUM(G16:OFFSET(G16,0,B12-1)) (virgülleri noktalı virgül yapmak gerekebilir ayarlara göre)

cok sık ucak ile sehat etmedim gidis gelis toplam 6 kere bindim ucaga. kisa ucuslarda gerci ama hafif kulak tikanikligi disinda bir problem yasamadim. korkan insanlarinda neden korktugu anlamiyorum acikcasi.

pasiflora kullanan arkadasim var ama babasi eczaci. kafasina gore kullanmiyor.

pskolog ile gorusseniz daha saglikli olmaz mi.

Binişim 70'i geçmiştir, 100'e varıyordur, hepsinde korkmuyorum. Bazen korkasım tutuyor. Ne zaman olacağını tahmin edemiyorum.