korun

Senden korunsunlar.

Spontane ve degiskendir insan, bu senin yaptigina porno film cekmek deniyor. Olay akisi, yapilacaklar, moneyshot etc. adult seyler izlemeyi birak, kaliplara sokmaktan uzaklas.

yerlere naylon poşet serin?

bu plana uymayı denersen eğer ilişki sırasında. muhtemelen boynun kızarmadan duşa girersin. maceran çok erken biter. listeyle olmaz o işler.

Schjkhgdshkkhgcghgffvgff gorseldeki listeye çok guldum. :)))

Spontane ol +1

evdeki kesici aletleri ulaşamayacağınız bir yere koyun.
bir de arkadaşlarınızdan birkaç saat içinde size ulaşmalarını, aksi takdirde itfaiye, polis, ambulans falan çağırmalarını isteyin.

edit: duyuruyu da silme lütfen. şundan sonraki en favori duyurum oldu.

eksiduyu.ru

Ajdjajdjajd sana veren kıza üzüldüm lan

ALDKSFLŞSLFKSF lan sevişmeye bizim kadar değer veren millet var mı dklskfşslcşskfşs

DAİRE ÇİZ NEDİR YA ALDHPADJPKAD

bence gayet güzel bir liste olmuş ben de hep böyle liste yaparım birkaç şey eklemek istiyorum sadece. korun denmiş zaten, ön sevişmeye yönelik pek bir şey göremedim yani var da penetrasyondaki kadar detay vermediğin için söyleme gereği duydum ön sevişmeyi es geçme. bir de içinde gezdir daire çiz maddesini tavsiye etmem.

sonuna kadar okumamıştım ldkfşslzkjLakdjsldlaljdSJDJKS ulan massive attack ne çekti be skfkaşkf

parçalara böleyim derken partnerini parçalama da.

ayrıca memeyi sıktır götü kızart nedir lan? az porno izle.

imza: bir kadın.

Hahahaha götü kızart ney la :) benimki az pişmiş olsun! :)
Spontan olsun, sakın bunları yapacağını hatuna söyleme soğuyabilir. Yani planlı programlı yazıp çizdiğini. Bir de kareli deftere yazmış, kaç ortalı o haha :))

lan asdadffg. deep/hard throat unutma.

haci liste cok guzel ama kronoloji üstünde calismalisin biraz daha. madde madde siralarken olay kurgusunu daha iyi oturtmaya çalış.

1) eve gelince gevsemek icin bir şeyler icin. alkol falan. belki sevisirim donunu giymeyi unutma.

2) icerken yakinlas öp okşa memelerini sıktır falan.

sonra ön sevişme ve devami senin listen.

bitince sigara yak.

istiklal marşı ve kapanış.

ayrica guzel bir karsilasmaydi tebrik ederim demelisin ona deger verdiğini düşünüyor.

Son maddeyi "bamya" diye okudum :D
Ayrıca meme tokatla ne ya? Bunu seven kadın var mı? Memem küçük olduğu için mi bana çok gereksiz geldi?

android oyunu gibi olmuş

kelepçe, kırbaç v.b. bulunsun bir köşede, hiç belli olmaz.

Dunyada gelmis gecmis bir ilk olabilir bu.

Nette böyle bişi vardı da bu bizi trollüyo bence

Oğlum seks böyle bir şey değil lan. :D

Akışına bırak, böyle madde madde yapman gereken bir şey yok. Zevk alıp zevk vermeye çalış. Zaten hemen geleceksin. Seks aralarında sevgi göster, sohbet et, espri yap tamamdır.

CMPE AL101-Programlamaya giriş ve algoritma

ahahahahahahahaha

tek yapman gereken içinden geldiği gibi davranmak, bakkal defterli sevişme mi olurmuş ^^

evladım, nazik ol, sakin ol, sabırlı ol.
başka birşeye ihtiyacın yok. :)))))

Hatuna bunu SAKIN gösterme! :)))

Akşam akşam 4 kişinin gülme krize girmesine sebep oldun kardeş. Sevap points bunlar hep.

çorapları çıkartmayı unutma,

popoya tokat değilde, sıkma daha uygun olur, hatun nasıl seviyorsa öyle.

gülme krizine girdim. bu nasıl bir planlama ya :)

Sevgili kardesim en sevdigim basligi actin. Sevismek listelerle ifade edilebilecek bir durum degil. Karsilikli olarak zevk almaya ve aldirmaya bagli. Ikincisi unutma sevismek pornodan farkli olacak. Bence listeden cok ne istiyorsaniz onu yapin. Ornegin ben anal seksten hoslanmam. Insanlar agzi sulana sulana anlatiyor ama sevmiyorsam yapmam. Bu yuzden bence listelere onem verme. Herkesin hayalleri fantazileri farklidir. Iyi eglenceler bu arada. Benim icin de bir kez bosal ve mutlu ol. Ve en onemlisi KORUN!

Mühendislikten yol yakınken vazgeç.

efsane duyuru. karnima agri girdi :D :D :D D::D D: D:D

adam donem odevi yazmis aq yapacagi seks hakkinda.

dogi de bekle :D :D D: D: bu ne lan.

başlamadan save al... check pointleri es geçme...
platiniuma kas...

Manuel Ferrera üstadın videolarını izle. Bir iki hareket öğrenebilirsin.

asgduoyasghduınasş :D
capsli seks diye gelip bununla karşılaştım gecenin şu saatinde :D

ya seks böyle bir şey değil :D

bir ihtimal sosyal anksiyeten olabilir mi kardes ? ben digerleri gibi dalga gecmem. benim tavsiyem listeyi bosver. pornoyu da bosver. gercek polisi ve aksiyon filmlerindeki polisi dusun. aralarindaki fark porno ile gercek sexden daha azdir. birak o yonetsin. tek tarafli olmamaya calis. ona da zevk ver.

Oooy adam hiç üşenmemiş ya la :( sonra sen dolabın üstüne çıkarsın oda bacaklarını açar sen de nişan alıp laaaap diye atlarsın üzerine bak buda iyi pozisyon... :D

Kulağına ayıp şeyler fısılda. Büyüklerin yanında bacak bacak üstüne atmak.

cevap yazmak ile yazmamak arasında kaldım... sabahımı şenlendirdin dostum. :))))
sanırım mühendisiz :) ne kadar komikte görünse doğru işler peşindesin.
neyse süre ve sertlik korelasyonuna da biraz kafa yorman gerekiyor. bol şans.

dostum önce bir 'partner dll.' oluşturmalısın, yoksa bu kod çalışmaz.

kulağını em.
ayak parmaklarını öp.
yanaklarını sık.
saçlarını çek biraz.

:D:D:DDDDDDDDDDDDDDD off :D::D:D:D::DDDDDDDD D:D:D::D:D:D

stres topuydum çok eğlendirdin :D:D:D:D:d dosyaya koy bunu güzel de bi kapak yap :D:D:D:DD

bu yazdıklarının birçoğu olmayacak biliyosun di mi?

ben de her seferinde "bu sefer de şu fanteziyi yapıcam" diye öncesinden tembihliyorum kendime ama her seferinde unutuyorum amk.. okulda da ezberim kötüydü zaten dfgdf

not: french kiss yok listede, ekle bence.
not2: kulak memesi ile boynun bitiştiği yer birçok kadının bug'ıdır kardeş, orayı atlama. *kıps*

Disi asindirabilir. 2-3 iyi.

Macunun fazlasinin disleri erittigini okumustum. Bir de flueridsiz macun kullanin fluerid bir zehirdir. Arastirabilirsinjz

tabii ki var dişlerini aşındırırsın. günde 2 ya da 3 kere yeterli

fırça önemli, macun da elbette önemli ama asıl iş "fırçalama" eyleminde. akşam 6'da değil de yatmadan evvel fırçalayın, ağzınız temiz uyuyun. bir de sabah kahvaltıdan sonra fırçalasanız yeter. elbette öglen yemekten sonra da fırçalanabilir. 3'den fazla fırçalamak gereksiz gibi. fazla fırçalamak diş minesine ve diş etlerine zararlı olsa gerek, aşındırıyorsunuz sürekli.

fakat hiçbirisi çürük çarık dişi kurtarmaz. sararmayı bir nebze kurtarabilir. çare diş doktoru.

3 ten fazlasi gereksiz. Ana Ogunlerden sonra fircala gitsin

çok sarı ise her seferinde kullanmamak kaydıyla sert kıllı fırça kullanabilirsin. yumuşak kıllı da alabilirsin mesela ne bileyim sabahları onunla fırçalarsın.

şahsen yemekten sonra fırçalamıyorum. sabah kalkınca, gece yatarken. bazen arada birini kaçırabiliyorum bile.

sıklık kadar zamanı da önemli.
yemekten hemen sonra fırçalamak, mineleri aşındırır.

en az 20-30dk sonra fırçalanabilir.
ağız hijyeni amaç ise, diş ipi şart. çürük var ise, zaten dişler çarpıktır %94. diş teli ile düzelttirin.

bol su.

ahaha o nickle yapma öyle şeyler boşver

Su durumda dusus icin aklima sadece tcmb'nin faizleri arttirmasi olasiligi geliyor.

2.90'dan nasıl alacaksın?
genel olarak herkes yükselir diyor ama her zaman risk var tabi.

Daha yükselecek.bakma Akşama doğru az düştü bunlar piyasayı anlamayan arkadaşlar piyasa kapanınca Paniğe düşüp satanlar.sabah yine millet asılacak 3 e kadar çıkacak.bu benim tahminim.

@dinsizadam +1
@sour +1

karl marx'ın kemikleri sızlamıştır... das kapitaller çöpe...

Fed açıklamalarına göre diğer ülkelerde dolar gevşedi. Türkiye'de tam tersi, tabi normal bir ülke değil. Yükseliş durmaz artık, anca tcmb faiz arttırırsa biraz düşer o kadar. bu da fed adım atmadan birşey yapmayacak. dolar çıkartmak için suan bir sebep yok.

2.90'a nereden bulduysan biraz da bize alsana

Ben doktoraya hiç başvurmadım ama o tarz rekabetlere çok şahit oldum. Özellikle de döner sermayeden para geliyorsa çoğu kişi için rakipsin(evet 3'ün 5'in hesabını yapan kesin vardır), hele de sayınız da azmış zaten akademisyen olarak kalmak isteyenler senin gitmene göbek atar. Bir de alan dışı girmiştin sanırım ve tıp fakültesi çıkışlı olman bayağı büyük bir rekabet yaratıyor olabilir. Gitmene sevinirler resmen bence yapma öyle bir şey.

Bir de hocanın teki senle ilgili bir şey sorsa ''ya evet işte doğum yaptı ya o işler aksadı'' şeklinde negatif algı yaratmak için fırsat oluşturanlar da kesin vardır. Tipik ''hocaya yalakalanma'' vakası. Geçiş yapabiliyor musun bilmiyorum ama başka üniversiteye geçiş yapabilirsin mümkünse.

@cosmic dedigin cok mantikli da o zaman neden samimi olmadigin adama soyluyorsun bunu diye sorarlar :)

@neferkitty ozel unideyim, doner meselesi yok ama iyi bi rakibim gelecek icin dedigin sebepten dolayi :)

esas sorun bu değil ama bence bırakma.

akademide o gizli rekabet var gibi, görmedim ama hissediyorum.

şu yeterliği ben de vereydim iyiydi. :D

doktoranın bitmesi demek kadro demek, biri öğretim üyesiyken diğerinin asistan kalması demek belki de sonra uzun süre beklemesi demek vs vs. bu insanların çoğunda büyük baskı oluşturuyor ve insanlar bir süre sonra herkesi rakip görmeye başlıyor. alışması zor, tuhaf şeyler bunlar.

doktora gittikçe kötüleşen bir süreç ve herkes bırakacam diye diye bitiriyor. siz de bitirirsiniz. bırakmayın tabii.

Hocalar ogrenciye ciddi emek verdigi icin birakmayi planlayan ogrenci ile calismak istemez, uzun vadeli dusunur. O sebeple kimseye soylemeyin diyor. Samimi olmamaniza ragmen soylemesi ise Turk insani olarak iki muhabbet edince samimiyet terazimizin sasmasindan kaynaklaniyor.

o rekabet, o yalan dolan akademide çokça var.
psikolojik olarak seni etkilemek için yapıyorlar belki bilinçli belki bilinçsiz.
ben de yaşadım, ve yaşadığımı sonra anladım.

bu zaten ispatlanmış bir şey. bi sürü araştırma ve anket sonucu yayınlandı seçim sonrasında. en fazla 2.5 puan olabiliyor emanet oylar.

edit:

ispatlanmış bir şey yok diyen arkadaşların cevaplarına istinaden, bir önceki seçimde akp'ye giden doğu oylarını alıp hdp'ye aktarıp, akabinde de bu seçimde ilk kez oy kullanmışları ekleyince, ortaya çıkan sonuç adeta ispat oluyor. yoksa gidip kapı kapı gezip her bir seçmene sorulmadı elbette. kavram tartışmasına giriyorsak; tırnak içinde "ispat" diyelim, herkes rahat etsin o halde.

yüzde 1-2 diye hatırlıyorum ben de sonradan açıklanan

Yuzde 1.5 civari oldugunu iddia eden yari-bilimsel (okuyunuz: bilimsel olmayan) bir arastirmayla karsilasmis olmakla birlikte ben yuzde 3 civari oldugunu dusunuyorum. Ispatlanmis bir sey yok.

max 3% diyebiliriz, daha çok akp'den geçme olma oldu doğu bölgesinde ve bazı illerde. Yani emanet oylar olmadan barajı geçebilecek güçleri var neredeyse.

chp demissin ama mhp ye 1 emanet bendendi, elimi seveyim.

(bkz: 400 vekil verin ve bu iş huzur içinde çözülsün)

+ 1 cevap botu adli kullanici

Elinde zaten bir nicelikle ilişkisi olmayan sayılar varsa buna pür matematik deniyor. Sayıların tek başına sana ne ifade etmesini bekliyordun ki?

çok haklısın.

Tartismayi buradan devam ettirelim herkes faydalansin.

Al, ben demin analiz yaptim sayilari sana yaziyorum. 1 13 29 3 -5 33 0 7 10

Simdi bu sayilar sana ne ifade ediyor? Mesela celcius cinsinden, hem progressive rock seven hem de limonlu tart seven insanlarin yasadigi sehirlerin su anki sicakligi olsa... Ya da benim kafamdan uydurdugum sayilar olsa...

Ilk durumda, bu standart sapma yuksekse bu insanlarin cok farkli cografyalarda yasadigini tahmin edebiliriz. Dusukse de tam tersini tahmin edebiliriz.

illah kıyaslamak önemli değil ki, elindeki verilerin standart sapması yüksekse senin o değeri birşeyle kıyaslamana ihtiyacın yoktur. o veriler hatalıdır.

Yanlis. Standart sapmanin yuksek olmasi illa ki olcumun ya da hesabin yanlis oldugunu gostermez. Yukarida bununla ilgili cok basit bir ornek verdim.

Hicbir olcunun, ve hatta hicbir seyin tek basina bir anlami yok.

standart hata ile karıştrdm beyler pardon. istatikçi değilim zaten neyimeyse yorum yapmak.

Ustasin benaaymi. Ama arkadas anlamli bir veri seti icin standart sapmanin tek basina ne anlam ifade ettigini sormus. Ben de olabilecek en anlamsiz(anlamli) veri setiyle aciklama yaptim.

Standard sapma kendi başına verinin ne kadar dağınık olduğunu gösterir. Örneğin bir anket varsa mesela, verilebilecek cevaplar 1'den 5'e kadar olsun. Standard sapması çok yüksekse o zaman insanların farklı farklı cevaplar verdiğini anlarsın. Yok çok düşükse o zaman herkes aşağı yukarı aynı düşünüyor gibi diyebiliriz.

Bir de evet genelde Normal (Gaussian) dağılımla karşılaştırılır.

yerinde duruyor. bir yere gittiği yok. çok fazla haber izlemezsen, okumazsan her zamanki normalliğinde aktığını görebilirsin. ayrıca biraz anayasa hukuku, vatandaşlık dersi aşılansa şu millete medenî olmayı başarabilirler belki.

bi' de kaldırımda yürümeyi öğrenmeleri lazım. iki kişilik kaldırımda benim geldiğimi gördükleri hâlde yan yana yürüyor dıbıklar. şimdi kaldırımda yürümeyi bilmeyen dıbıklara anayasa hukuku nasıl öğretilir? vatandaşlık dersi nasıl verilir? bunlar da işin ironisi oluyor artık.

Ulke iyiye gitmiyor. Bunun temel nedeni senin yaptigin gibi bilmedigi fakat fikir sahibi oldugu konularda, fikrine katilmadigi insanlara hakaret edebilecek kadar fanatik insanlarla dolu olmasi.

Tekrar iyi gunler gormek icin once haber alma ozgurlugunu ve adil yargilanma hakkini tesis edeceksin.

Tldr; kirli oyun.

@f_d Öncelikle cevabın için saol, öte yandan çok merak ediyorum neye istinaden benim bir şeyleri bilmediğimi düşünüyorsun,sana bunu düşündüren ne? Ben herkes gibi ülkesini seven sıradan bir vatandaşım,Ne şuan ki iktidarı seviyorum (12 Yıldan beri) nede öbürküleri.
ülkeni hergün tehdit eden , daha bugün yine bir polisimiz şehit oldu, İzmir de yine otobüs yaktılar içinde yolcu varken , bu yaptıklarına rağmen ülkeni BM,AB ye şikayet eden birilerine söylediğim o söz az bile, bunun fanatiklikle alakası yok, hele senin dediğin adil yargılanmayla haber alma özgürlüğüyle hiç yok


edit : biz konuşurken www.hurriyet.com.tr

Nasil ilgisi olduguna dair bir iki acidan ornek vereyim.
- Haber alamadigin icin bu saldirilarin sikligi hakkinda karsilastirma yapamiyorsun. Son zamanlarda saldirilar artti mi, yoksa bu saldirilar hep vardi fakat bana mi soylenmiyordu? Oyleyse ben neden simdi galeyana geliyorum?
- Bu saldirilarin hangi amacla, neye istinaden yapildigini bilmiyorsun. Cunku gelen haberler propaganda amacli, sehit soslu geliyor. Kim yapmis, neden yapmis, ne istiyor bilmiyorsun. Cunku analiz edip yayinlayabilecek ne ortam ne gazeteci var.
- Cozum sureci neydi, kimleydi, ne zaman basladi, ne zaman bitti, bitti mi, ne iceriyordu bilmiyorsun. Cunku acik degil, soylenmiyor.

Diger yandan BM'ye, AB'ye "sikayet" eden kimselerin, burada adil yargilanip yargilanmadigindan nasil eminsin ki buna istinaden serefsiz diyorsun?

akp tek başına iktidar olana ya da cb başkan olana kadar böyle devam edecek. sonrasında düzelir.

kimse 400 vekil geyiği yapmamış. çok pis küfür edesim var bu 400 vekil diyenlere... çok pis! çooook pis hem de!

Evet çok haklısın haber alamadığımız için saldırıların sıklığından haberimiz yok ,diyarbakır da polis olan kuzenımin eşinin akşam 7 den sonra lojmandan dışarı çıkamadığının, çocuklarının psikolojisinin bozulduğundan, cizrede , kağızmanda öğretmen olan arkadaşlarımın anlattıklarını hiç anlatmıyayım. Saldırıların hep olduğunu , bizim basınımızın yazmadığını biliyorum mesela.Galeyana gelmenin bu olmadığını biliyorsun umarım.

-Sehit sos dediğin nedir senin ya , o kelimeyi nasıl kurabiliyorsun sen.İlk önce kuruduğun cümlenin farkına var.

-Çözüm süreci safsataydı bana göre hala öyle,sadece PKK yı daha çok güçlendirdi.
www.hizliresimyukle.com

biz konuşurken Şırnak ta şehit sayısı 5 E YÜKSELDİ (Sos değil o anladın mı )

Galeyana gelmek tam olarak bu. "Sehit soslu" ise oldurulen insanlarin sorumlulularinin sorumluluklari uzerine almamak icin sehitlik mertebesine siginmasini tarif ediyor.

@f_d güzel açıklamış,

soruna cevap; ortadoğu ülkesi olma yolunda hızla geriye gidiyor.

ölen siviller, askerler.
çocuk tecavüzler,
eğitim, sağlık, hukuk skandalları,
rüşvetler,
çevre katliamları,
enflasyon,
polisin çetelerle işbirliği yapması,
kontrolsüz göç,
hızla artan işçi ölümleri,
kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddetler,
işsizlik vs vs

Sour tamamen yanlı bakıyosun olaya savaşmalımıydık yada zaten 30 senedir bir savaşın içindemiydik burasını anlamak lazım.
Önerin ne peki benim yazdıklarımı beğenmiyosun madem

cehalet artınca kitleler daha fazla kontrol altına alınır ve ülkemizde durum böyle

yüreğinin götürdüğü yere gidiyor.
çünkü bizde mantık işlemez pek :)

şaka maka akp ülkeyi kutuplaştırıp kamplaştırmaktan besleniyordu
yetmedi iç savaştan beslenecek sanırım.

hangi konuda?

-ankara'nın göbeği: gidersen eğer kalabalık yerlerde takılma, malum; bomba falan...

-yardım vakfı: yıllar önce kan veren birine aids bulaştıran bunlar değil miydi?

-maden suyu: tadı kötü, zaten kalitesiz olduğu söylenir genelde. beypazarı forever!!!

ak partisinin bulaştığı hiçbir kuruma güvenmem.
çalarlar, kanları işid'e gönderirler
herşeyi yapar bunlar

Yardım kuruluşu olan kızılay. Bayadır gerek kan gerek trombosit bağışı yapıyordum. Fakat işid duyumları aldıktan sonra elimi ayağımı çekmeye karar verdim. Siz ne düşünüyorsunuz?

güvenmiyorum, güvenmem için neden yokken güvenmemem için tonla neden var.

Ben düzenli olarak kan verenlerdenim. Güvenmiyorum. Başkanını günahım kadar sevmem. Ama el mahkum insanlar yararlanıyor bu hizmetten. O yüzden veriyorum.

kan bagisinda alternatifi yok, el mahkum.
ama giysi-para-malzeme yardimidir asla.

kesinlikle güvenmiyorum.
akp=ışid'in bulaştığı kuruma ben de uzak dururum.

ben sadece kızılay değil, dinamik, hareketli, kendini sürekli operasyonlara hazır tutması gereken yapıdaki devlet kurumlarına fazla güvenmem.

misal tapu kadastro müdürlüğüne daha çok güvenirim, ona da çok güvenmem de daha çok güvenirim niye adamların tek işleri mevzuat. ama kızılay öyle mi, mevzuattan ibaret değil,

kan depoluyorlar, onların lojistiği lazım, depolarının dolup, boşalıp yenilenmesi lazım. depremde filan çadırdır, battaniyedir carttır curttur bunları her an aktif olarak temiz, düzenli tutması lazım, ihtiyaç olduğunda ulaştırması lazım, bunlar hep sürekli hareket, denetim ister. alaman disiplini, iş ahlakı isteyen şeyler.

bu tip işlerle ilgili işler ister devlet kurumu ister özel kuruluş olsun güvenmem fazla.

bir de doğası gereği, yolsuzluk yapmaya, dolandırılmaya çok müsait bir kurum bence, diğer kurumlara nazaran.

güvenmiyorum. tıp fakültesine gidip kan veriyorum. sanırım kızılaydan bağımsız, oradaki ihtiyaçlara kullanılıyor.

Zerre guvenmem.

1) 100bin 100m2 standart bir evin insaat maliyetini rahatlikla karsilar. Arsasi da ucuzdur ya da kat cok olunca uyguna gelmistir. Luks insaat yapilmamistir.

2) Hangisi var bilmiyorum ancak 0 faize inanmam. Oradan verecegini ev fiyatina yedirir.

@melv: kooperatifler kanununa göre yapiliyor olmasi ne demek peki? alici olarak beni endiselendirecek bi durum olur mu misal?

@f_d: evet maliyet konusunda haklisin ama diger projelerle kiyaslayinca 3 kat fark var neredeyse.

innovia'ya bak. banka kredisi olmadan falan diyordu çağrı merkezinde çalışan tanıdıklar. faizini bilmiyorum. senetle satıyolar.

sıfır faiz yalan. alacağınız evi peşin ne kadar olur diye sorarsanız indirim yaparlar. aradaki fark satıcının fiyata giydirdiği faiz maliyetidir.

1) gayet mümkün. Hadımköy çok uzak bi yer. Bir de sosyal anlamda oturmuş yerler değil. 100.000 + Tabi bir de şerefiye farkı falan vardır. Ama kura ile satarlar.

2) gayet mümkün. Ancak peşinatı daha fazla vermen gerekebilir. Çoğu lüks konut projesi dediğin olayı yapar. Ve genelde 48 ay 0 faiz oranı sunurlar. Peşin alsan daha avantajlı olur ancak o kadar paran varsa.

Honda ve Toyota derim. Otomatik olursa elinden kolay çıkarırsın. Sakın BMW veya Porsche gibi luks avrupa araçlara veya buyuk 2.0'dan buyuk hacımli motorlara çıkma. Bunun dışında mesela bi honda Civic veya Toyota corolla gibi bir arac alırsan Craigslist'e koyduğun an 3 mesaj garanti. O derece kolay gider.

+ Türkler de boyle araçları her zaman alır düşünmeden.

Minimum fiyatli, al kullan sata uygun hangi model dersiniz?

Toyota +1

Tipinizle is aramiyorsaniz, tipinizi isveren tarafinda degerlendirmeye acma niyetinde degilseniz fotograf koymayin.

Bu devirde sektör ne olursa olsun fotoğrafsız CV olmaz.

Siyah ceket, beyaz gömlek ve uygun bir kravatlı fotoğrafınızı ekleyin derim.

beyaz gömlek + siyah ceket + kırmızı kravat + sakal traşı

Yasal durumu bilmiyorum ancak yillardan beri suregelen tipik bekci hareketidir, o konuda bilginiz olsun. Benim bildigim kadariyla hirsizlara karsi uyaridir esasen.

hocam çık söyle birader şunu söyle öttürme de, laftan anlamıyorsa mabadına sok düdüğü...

adam sitedekilerin kendilerini güvende hissetmek için düdük sesi istediklerini söylüyor da, yönetim bunu doğruluyor mu?

bana kalırsa siz şikayetinizi doğrudan yönetime iletin adamla daha fazla muhatap olmayıp.

site yönetimi bunu istediyse ve site sakinleri tarafından çoğunluk sağlanıp yönetime bu durum iletilmediği sürece o düdük çalacağa benziyor.
Düdük çalma, özel güvenliğin münferit bir davranışı (büyük ihtimal) değildir.
Bir çok yerde özel güvenliğe bazı iş araç gereçleriyle birlikte düdük verilebilir ama gece kullanılır diye bir şey yok yasada. düdük, esasen ikaz aracıdır, güven hissi vermez.
düdük çalınmasının başka sebepleri de olabilir.
(yönetime sormak gerek bunu )

çoğunluk sağlanmak zorunda mı gece düdük çalınmaması için? yasal haklarım arasında gece yüksek sesle saat başı uyandırılmamak yok mu? site yönetimi devam etmesini istiyor düdüğün.

yeni bir karar verilebilmesi için çoğunluğun sağlanması gerekiyor, evet.

hatta düdük isteyenlerin de her sene çoğunluğu sağlayıp o kararı vermeleri lazım. son toplantıda verilmiş bir karar mı onu araştırabilirsiniz. kararı size göstermelerini isteyebilirsiniz.

kulak tıpası kullanmanızı önerebilirim bir de. güvenliği susturmaz ama sizin uykunuz bölünmez hiç değilse.

yani site ortak karar alarak geceleri yüksek sesli müzik yayını yapabilir mi? yapamaz. çünkü yasalar bunu yasaklıyor ortak kararın dışında kalan insanlar için. şikayet edilirse susturuluyor gece gürültü ve tekrarlanırsa ceza veriliyor. aynı şekilde ortak karar alarak site içerisinde insanları silahla vurmak serbesttir de diyemez mesela. vurulanlara da çelik zırh giyin bir şey olmaz diyemez mesela :) bu yüzden, aynı mantıkla düdük çalmak da yasak olmalı. yani yarım saatte bir neredeyse düdük çalınıyor tüm gece.

whimsical, sözlerimdeki hafif sinirli hal size değil tabii, olumlu yaklaşmışsınız siz. gece uyuyamamanın siniri bu :)

müzik yayını ile bu bir olmadığı için yasalara uygun. kesintisiz bir düdük çalma söz konusu olsaydı iş değişirdi.

diğer yandan da yarım saatte bir diyorsunuz, az değil gerçekten ama düdüğün sesi ne kadar süreyle duyuluyor önemli olan aslında bu. karara karşı, kararın iptali için burada belirttiğiniz gerekçelerle dava açmayı deneyebilirsiniz.

sitenin güvenliğinin sağlandığını düşünenler çoğunlukta, güvenlik gürültüden üstün tutulabilir o yüzden.

ben objektif olarak yazıyorum. tabi ki rahatsız olmakta haklısınız, yanlış anlamayın.

Coldplay'den bahsediyorsak huzunlu bir sarki elbette.

When you try your best, but you don't succeed
When you get what you want, but not what you need
Diyen şarkıdan bahsediyoruz, pek de neşeli değil yani,

lights will guide you home
and ignite your bones
and i will try to fix you...

bunu birisi bana söylese mutlu olurdum. bu mutluluk ise şey kaynaklı, diyor ya hani 'seni iyileştirmeye çalışacağım'; demek ki bir yerlerde bozulmuşsun, seni birileri ya da bir şeyler kötü yapmış. ve bir adam/kadın çıkıp gelip bunu diyor sana. seni düzeltmeye çalışacağım...

umut verici. ama üzücü de bir yandan. f_d'ye de katılmak elzem bir yerde.

beni her zaman ağlatır. ama bu duyguyu "üzücü" olarak nitelendirmem. daha karışık tanımlayamadım.

moduma göre değişiyor. gerçi coldplayde canlı performanslarında bazen hüzünlü bazen neşeli çalıyorlar bana göre şarkıyı.

çok hüzünlü bence ama bazen duygulandırmadığı da oluyor. dinlenilen an da çok önemli.

matrix sase yapmıs

belki ash pikaçuyu sizin şebekede şarj ediyordur ;_;

tam o saatte başka bir kaynağa geçiyor olabilirler. ama kesilmemesi lazım normalde.

(bkz: groundhog day)

bilgisayar başında olduğumdan elektrikler gittiğinde saati kontrol ettim

fazla takılma sistemle ilgilidir bir kere takarsan olaylar büyür.

sadece sizin binada mı yoksa tüm sokakta mı?

tüm sokakta

Bugun gece az once tam saat 3.00'da Kadikoyde bulundugum sokakta elektrikler kesildi ve 3.04'te geldi. Daha once oluyor muydu bilmiyorum.

bir ara da benim yaşadığım yerde gece tam 3'te 15 dakikalığına elektriği kesiyorlardı. bilinçli yapılan bir şey kesinlikle. artık elektrik tasarrufu mu yaptıklarını düşünüyorlar oradan, bilmiyorum.

evet var. çok kötü kokuyor :(yüz bile yıkanmaz resmen.kimse ilgilenmez de iski olsa gerek evet.

Eşim sürahiye musluktan su koyup çiçekleri sulamış. Ben de sabah bilmaden o suyu içtim. Aman yarabbi o neydi öyle. Kustum.

bakırköy'de oturuyorum herhangi bir sorun yok.

haberlerde bahsediyordu dun

bende depodan falandır diye düşünüyodum aynen toprak tadı var

Kadikoyde birkac haftadan beri var.

Masraf olarak %2 alici tapu harci, %3 emlakci komisyonu gozukur. Pratikte isr emlakcinin komisyonu pazarlikla daha dusuk olur, saticinin %2 tapu harcini da aliciya yuklemeye calisirlar.

yuzde 4 arti yuzde 3.

tapu harcini rayic bedelden odersen masrafin duser ama krediyle aliyorsan ilerde sikinti yaratir.

%2 alıcı, %2 satıcı tapu harcı var ama uygulamada ikisini de alıcı ödüyor. Dask yoksa, dask sigortası yaptırmak lazım satıştan önce. Tapu dairesinde bir de sanırım döner sermaye harcı filan oluyordu. Bir de emlakçı komisyonu var tabi. Ama tapuda satış bedelini belediye rayiç bedelinden gösterirseniz çok daha düşük bir ücret ödersiniz. 145binlik evin rayiç bedeli 70-80 bin filandır sanırım.

145 in yüzde 4 ü tabi ama belediyedeki değeri daha düşükte olabilir, ev 145 bin gözükmüyor olablir. bir de 200 küsur harç var.

Anlaşmada yoksa satıcının tapu masrafını ödeme bence. DASK da satıcıdan istenir genelde.

çünkü soğuk çorba filan içmek dünyanın en mantıklı şeyi, hepimiz malız ondan ısıtıyoruz.

yemeği soğuk sevmiyor olabiliriz yani gayet basit.

Ben yemek ısıtmayı pek sevmediğimden birkaç gün yiyeceğim yemekleri zeytinyağlı yapıyorum. Sıcak yemekleri de o gün bitecek şekilde yapıyorum. Mantıksız değil tabi ki yemeği ısıtmak çünkü çalışan insanın her gün yemek yapmasındansa yaptığı yemeği ısıtması daha kolay. Yeni yemek yapmaktansa yemeği ısıtmak çok daha pratik olduğu için ısıtılıyor yani temelde. Sıcak yemeklerin soğuk yendiği vakit ne kadar lezzetsiz olacağını söylemeye ise zaten lüzum olmamalı. :)

@shotgunwoman
Ben de tam soğuk çorba yapıp içmiştim. :(
www.yemektarifleri-sitesi.com

Tamam sevmiyoruz tamam tadi cok pis ancak bunlar aliskanlikla ilgili seyler. Soguk alisirsaniz soguk seversiniz. Niye pisirdigimiz seyin isitarak tekrar molekul yapilarini bozuyoruz? Reel bir faydasi var mi acaba?

Soguk soguk tatsiz olabiliyorlar. Cok isitinca da tadi olmayabiliyor. Cok soguk ve cok sicak seylerin tadini alamiyorum. Dis dondurucu soguk karpuz yiyemem ornegin.

Aliskanlik meselesi de bebekken alismak gerekiyor. Bebeklerin cok umrunda degil sicak/soguk isi, onlar icin yeni, su yastan sonra o aliskanligin degismesi icin bol bol ugrasmak gerek.

Lezzet alışkanlıkla ilgili bir şey değil (soğuk yemeye alışılır ama yemek daha lezzetli olmaz). Nasıl ki soğuk yenen bir yemeği ısıtınca bir şeye benzemiyorsa tam tersi de geçerli.

Makarna benzeri şeyler soğuk da yenir tabi.

faydası yok zararı var. yemeğin pişme süresi arttıkça besin değeri düşer. o yüzden ideali kısık ateşte ısıtmaktır zaten.

alışkanlık meselesi.

sen hic kati yagli bir yiyecegi soguk yedin mi? kavurma mesela? yada ciger kapama?

çünkü, ondan.

özellikleri et ürünlerinde yaşayan bir çok parazit bulunur ve bir kaç milenyum geriye gidersen bunların bilinen tedavisi yoktu. keza diğer yemeklerde bekletildiğinde içlerinde mikroorganizmalar ürüyor. ve bu mikroorganizmaların çoğu yüksek ısıya dayanamaz.
yemeği pişirip yemeği sevenler, pişirmeden yiyenlerden daha sağlıklı olup, hastalık kapabilme şansları daha az olduğu için, insanlar yemeği pişirilmiş sevecek şekilde evrimleşti.

ben soğuk yemek yiyemiyorum misalen, zeytin yağlı dolma bile olsa dolaptan çıkartıp yersem ağzımda yara çıkıyor ( ama soğuk suda olmuyor neden bilmiyorum) bende her şeyi ısıtıyorum en azından ılıtıyorum.

Bence bölgeyi iyi bilenlerden yapılacak projeler hakkında bilgi al buralar değerlenir denen bi yerden arsa al. İstanbulda kupon arazi dedikleri :p 5-10 yıl sonra birkaç katına satarsın neden olmasın?

Yatırım yapacaksan arsa al. Arsa altındır. Üstüne bina yaparsan gümüş olur. İçine de kiracı sokarsan teneke olur.

Vehbi koç'un bu sözü kafamı çok kurcalıyor açıkçası. Bu işleri bu adamdan daha iyi bilecek halim yok. Bunun yanında kiradan gelecek 300-400 lira ile zengin olacağımı da düşünmüyorum. O yüzden aklıma arsa yatıyor. Ama yazıldığı gibi kredi çekip arsa alıp öyle bekletmek de saçma geliyor. Daire alsam az da olsa kira geliri olacak.

hiç bir kredi çekmeden elindeki parayla arsa al.
tabi benim bahsettiğim genellikle kırsal, yatırım arazileri. yapılaşmadan çok rağbetin artacağını kestirdiğin yerlerden al. iklimi ve bitki örtüsü güzel ufak ilçelerden al. şuanki en büyük trend büyük şehirlerde yaşayan insanların köy,ilçe gibi yerlerden doğal manzaralı araziler alması. neden üzerine para ekleme diyorum, çünkü bahettiğin rakamlar, hatta 5-10 bin tl daha azı olan rakamlar alındığında her zaman fazla para kazandıran ve sirkülasyonu inanılmaz hızlı olan yerlerdir. geyve/sakarya , kandıra/kocaeli. böyle yerlerde yaşayan tanıdıkların varsa iletişim kur ne demek istediğimi anlayacaksın. bu işin içinde biri olarak söylüyorum ki ; henüz arsa alıp satmaktan zarar etmiş birini görmedim.

Selam, ailemin birkaç arsa alım satım işini yaptığım kadarıyla bilgi vereyim;

2012'de 280 bin liraya sattığımız arsanın ederi şu an 700 bin civarında.

2009 ya da 2010'du tam hatırlamıyorum, 44 bin liraya aldığımız arsayı elimizi öpene 90 bin liraya satabiliriz.

2010 yılında 80 bin euro'ya sattığımız arsanın ederi 180 bin euro civarında şu anda.

Anneannemin 7-8 yıl önce 100 bin euro'ya satmadığı yer için şu an 12 daire teklif ediyor müteahhitler. Daireler yapıldığında ederleri 140-150 bin lira civarında olacak. 140 bin dediğimizde 1.68 milyon tl yapıyor.

Anneannemin arsasının dışında diğer yerlerde, bölge olarak çok kayda değer bir değişim olmamasına rağmen bahsettiğim değer değişimleri ortada. Bu arada şehrin kayseri olduğunu da ekleyeyim.

araba. araba al-satta iyi para var. tok satıcı olacağın için bir satışta 3-5 bin arası kazanırsın. sadece alırken tutulan araçları tercih edersin. hem satana kadar altında araban olur hem de para kazanırsın.

Memleket neresi?

Vehbi Koc da dahil cok yanlis yaklasimlar goruyorum (vehbi koc'un yatirimi ile sizinki bir degil). Buradan gelecek tavsiye ile is yapmazdim ben olsam. Ironik olarak, verecegim akil memleketin gelisip gelismedigi, mevcut fiyatlar, sizin paraya ne kadar dokunmayacaginiz gibi faktorlere bagli olarak degisirdi.

memleket ordu.

ordu'da eğer bildiğin bir şey yoksa (yeni imar planları vs..) arsa almak mantıklı değil.
samsunda 20 sene önce aldığımız arsalar anca değerlendi de sattık.

karadenizde samsunun doğusu göç alan memleketler değil (gerçi samsun neden göç alır onu da anlamam ya neyse). bu sebeple gayrimenkul yatırımı çok uzun vadede ancak geri döner.

ha illa alacam dersen de üniversitenin yeni kurulacak kampüsü filan varsa onun yakınlarına bak (özellikle dükkan).

avrupa birliği bakanlığı, yaptıkları hiç bişey yok, arada twit atıyorlar

normal bir ülkede olsam kültür ve turizm bakanlığı'nda çalışmak isterdim.

Millî Eğitim Bakanlığı'nda Bilişim Teknolojileri öğretmeni olmak isterdim. Hayalimdi, hem nasip olmadı, hem de bendeniz nasip olması için zamanında gereken çabayı göstermedim açıkçası...

1- M.İ.T > spesifik olarak ETİ'de (Elektronik ve Teknik İstihbarat Daire Başkanlığı)

2- Dışişleri Bakanlığı

Büdüt: çalışmak istemediğim kurumlar din ile ilgili olanlar..

şansımı deneyeceğim kurumlar,
1-sayıştay
2-spk
3-dış işleri
4-savunma sanayi müsteşarlığı
5-classified :)

Lan şu kültür bakanlığında çalışanlar kim hele :) Gelsin beri tekme tokat dalacam
Sikimsonik devlet anlayışı yüzünden kültürsüz kaldık.
Sinema Genel Müdürlüğü ile..Ah lan ah :)
DSİ Müdürünü sen Kültür bakanı yaparsan o adamla ne sinema konuşabilirsin ne kültür

Su devletin hicbir kurumunda çalışmak istemem. Hantal, kokuşmuş, yolsuz bir yapıda eli kolu bağlı etkisiz bir eleman olmak istemem.

SGK'da yenilikçi bir yapıyla çalışmak isterdim. işlerin tamamiyle elektronik olarak ve hızlı şekilde ilerlemesi için gerekli işlemleri sağlamak isterdim :)

Belediyede calismak isterdim
Gerci yine gecebilirim de off kim ugrascak :)

enerji bakanlığı.

enerjiye meraklıyım. istiklal caddesi yolunu dev plakalarla döşeyip plakaların altına küçük partiküller yerleştirerek insanların yürümeyle yarattığı enerjiyi elektriğe çevirme projem vardı bi ara. ama hukuk fakültesinde okuyorum. evet manyağım biraz.

dışişleri bakanlığı iyi olurdu. tembel ve disiplinsiz biri olmasaydım şansım da olurdu aslında.

Cumhurbaşkanlığı Twitter bölümü benim için uygun olabilirdi, çünkü güzel iş.

TPAO meslekten ötürü,
Dışişleri Bakanlığı ikinci daldan dolayı
MEB olabilir eğitimin ağzına sıçtılar çünkü

vee
tabiki dinayet işleri bana çok ters.

Duzgun bir ulke olsaydik istihbarat teskilati veya disisleri bakanligi.

tema vakfi minimum 300 kg olanlari aliyor.

kapının önüne koy. kağıtçılar alır.

kağıtçıların nereye verdiğini usta bi istihbaratçı gibi ögrenebilirsen 3-5 lira verirsin
ama ben bi kağıt toplayıcısını sevindirmek istiyorum dersen yoldan çevirirsin. alır koyar araçına duasını eder çıkar gider. sizde mutlu mesut duayı almış, ülke ekonomisine bir nebze can vermiş olursunuz.

belediyeyi ara.

kilolarca kağıdı boşa harcadığımız bir yerde çalışırken bir kaç kuruluş ve belediyeyi aradığımda ya en az bilmemkaç kg olması gerektiğini ya da kendi imkanlarımla ayaklarına götürmem gerektiğini söylediler. kimsenin umrunda değil yani, o yüzden sokakta kağıt toplayan gençler+1..

Bim'lerde atık kağıt kutusu oluyor,hergun bir poset atma yontemiyle eritebilirsin elindekileri

@nrmnm, ayaklari neresi?

bana onu söyleyen yer kartal belediyesiydi. getirebilme imkanım yok dediğimde de "zaten o kadarın geri dönüşümünden bir şey olmaz, atın gitsin"e getirdiler olayı..

atikyonetimi.kadikoy.bel.tr
İletişim bilgilerine buradan ulaşabilirsin.

Ambalaj atığı diyorlar ama kağıt konusunda da yardımcı olurlar.

Tam çeviremeyeceğim ama "zihinsel meşguliyet" denilebilir.

Engagement, mesgul olmayi degil, ilgilenip olaya katilmayi ifade eder.

Ortadaki sey her neyse onla zihinsel olarak ilgilenmek.

Mesguliyet yerine mesgale olursa ,zihinsel meşgale ?

Dikkat (sinirli) bir kaynaktir, insanda sadece bir miktar vardir.

Giris sinav notunu cikarip bakinca daha net gozukur ne oldugu. Ancak ben buradan torpillin tillahini goruyorum.

Kızın adı Eren mi?

Yazılı/sözlü ilgili anabilim dalının isteğine göre oluyor. İsterse sadece sözlü, isterse yazılı yapar. her ikisini yapma ihtimali de var tabi.

Inanmiyorum, ben torpil varim diye bagiriyor tablo, dekanin kizina 78 veren uni, 2. Siradaki kiza -ki bu kizin diger tum notlari dekanin kizindan cok daha yuksek- bu kiza 40 veriliyor. Hangi mantikla? Gercekten cok cirkin bir tablo. Su an o dekana da, kizina da, bunu yapan unideki o bolumdekilere de cok fena kufrediyorum. Bu resmen hak yemek! Asagida incelenirse diger bircok adayin notu da 1. Siradaki kizdan yuksek zaten. Soyleyecek soz bulamiyorum, cok beddua okurdum ama Allah indan bulsunlar ne diyeyim

Yazılı sınav oluyor. Genelde doktora yeterlilik ile eşdeğer oluyor. 12 sorudan 4'ü zorunlu, kalan 8'inden de 4'ü seçilecek şekilde oluyor.

Torpil olup olmadığı hiç belli olmaz. Kız o okuldan mezundur, diğerlerinden çoğu başka yerlerdendir ya da kız uzun süredir o okuldadır. Bu nedenle böyle sınavlarda soru hazırlayan hocaları tanıyordur ve ne çıkacağını biliyordur. Çünkü bir benzerini ben yaşadım. Doktora yeterliliğe böyle çalışmıştım, sonradan da yeni kadro için dışarıdaki başvurularla birlikte başvurdum. 8 yıldır o okuldayım, zaten kimin soru hazırlayacağını az çok tahmin edebiliyorum. O kişilerin çalışma alanlarını ve hangi dersleri verdiğini biliyorum. Ötesinde, kim ezber cevap bekler, kim yorumlu ve kısa cevap bekler biliyorum. Ona göre de cevap verebilirim. Daha önce çıkmış soruları biliyorum. Hatta bir hocanın 3 konudan birinden soracağını biliyorum, çünkü son 7-8 yılın doktora yeterlilik sınavlarında öyle yapmış. Dolayısıyla sınavın iskeletinin çoğu belli. Dolayısıyla dışarıdan girenler aynı sınavdan 40-50 arası alırken ben 89 almıştım. Sorular da son gün biz sınava girecekken hala toplanıyordu. Başka bir üniversitede birlikte sınava girsek belki sonuçlar daha farklı olurdu ama orası benim çöplüğüm, çöplüğümü tanıyorum; dolayısıyla olanı biteni biliyorum. Herhangi bir torpile ihtiyacım yoktu, diğer puanlarım da yüksekti onlardan. Ama diğer puanlarım kafa kafaya gitse, o zaman arkamdan torpil dedikodusunun çıkması işten değildi.

Tabii bu torpil olmayacağı anlamına gelmez. Dekanın kızının özelliklerini bilmiyorum. Dekan soruları tanıdığı, kanka olduğu hocalara hazırlatmış olabilir.

geçen yıl çok tartışıldı bu mesele, gerek fakültenin sözlüğünde gerek öğrenciler arasında. dekanın kızı baya çalışkan biriymiş. ama bu uçurum kızın başarısı mı torpil mi bilemeyiz

apaçık torpil yahu. buna giren 10 adamın 10'uda yoldan geçerken girmemişlerdir. birincinin 78 alıp diğerlerinin 40 ve altı alması baya şaibeli. tabi dekanın kızı da boş değilmiş yds puanı falan baya yüksek ama bu durumunu baya gölgelemiş

seni x sektöründen alıp y sektöründeki bir firmanın başına getirmedilerse, yani aynı sektördeysen, zaten senden beklenen o. işini yapmaya devam et.

Aynı sektör, hatta aynı ürün grubu diyebiliriz.

Farkli bir goz lazimsa ve destek icin fikir vermenin otesinde bir is anlayisi gerekiyorsa danisman tutardim.
1 aydan kisa vadede cozulecek bir isse mesela ben turkiyede oldugum sure boyunca yardimci olabilirim.

Tam ''her şeyi çözdüğünü sanan cahil'' beyanı :)

''Hiçbir aşıyı yaptırmazdım'' demiş, işte tipik 3-5 literatürden kısıtlı bilgiye sahip olup da demeç veren insan modeli, bunlar da kendilerine bilinçli hasta deyip sonra da doktorlar bize tahammül edemiyor diyorlar.

Önce bi aşı tiplerini araştırın, canlı aşı, ölü aşı, toksoid aşı, rekombinant aşı nedir ne değildir.
bu kadın canlı aşıları yaptırmam dese hadi anlarım da HİÇBİR aşı deyince, kapattım, zaman kaybı :D

yaptırmayıp doğal seleksiyona katkı sağlayabilir bence problem yok.

''Şöyle yanıt vereyim, bir çocuk daha yapacak olsam hiçbir aşıyı yaptırmazdım. ''

hamileyken kızamığa yakalanıp sakat çocuk doğurduğunda da bakalım aynı şeyleri söyleyebilecek mi.

Edit:

1- referans gösterdiği kaynağın medikal anlamda hiçbir değeri bile yok,edebi olarak olabilir, kontrollü deney filan da değil.

sm.stanford.edu

hayatımda gördüğüm en saçma immunoloji kaynağı.

2- Bunun aşı ile ne alakası var anlamadım erişimi olan birisi hayrına yollasın çünkü giriş kısmının aşı ile alakasını çözemedim:

www.nature.com

3- Kaynak gösterdiği diğer makalede de aşı geçen tek bir cümle var o da daha iyi aşı gelişimine faydası olacağı yönünde :D

www.jleukbio.org

Neonatal humans and rodents are susceptible to infection with encapsulated bacteria as a result of an inability to make antibodies to capsular polysaccharides. This is partly a result of decreased production of proinflammatory cytokines by splenic macrophages (MΦ) from neonates.

----

The results from these studies are likely to have a significant impact on the development of better pneumococcal polysaccharide vaccines.

sonuç : bu kadın ne dediğini bilmiyor, Tuğçe Kazaz modeli.

bir kaç sene önce ulan modern tıp yüzünden en salak bile hayatta kalıyor doğal seleksiyon kalmadı yemin ediyorum diyordum ki şu aşı karşıtları çıktı ortaya. doğa bir yolunu buluyor arkadaş hehehe=)

İngiliz Dili ve Edebiyatı bitirip aşı konusunda sallayan mı, bunu haber yapan mı, yoksa bu tipleri ciddiye alan mı sorunlu bilemedim.

hepsi de olabilir bak, doğal seçilim önemli sonuçta.

mal beyanı. amerikada bunlardan sürüyle var. alayını göndericen afrikaya aşısızlıktan gebersinler.

(bkz: #22075104)
bunu yazmıştım zamanında. hala da aynı fikirdeyim.

çocuk felci aşı kampanyalarıyla Türkiye'de bitmişti, Suriyeliler sayesinde hortladı yeniden. İkinci çocuğunu aşılatmayıp çocuğu bu hastalık gibi bir şey yaşarsa ne hisseder onu merak ediyorum.

i.kinja-img.com

aşılarını yaptırmayanları doğal seleksiyon olarak görüyorum. ne yazık ki çocuklar/bebekler bu kararı kendileri verebilecek yaşta değiller. kendisi için konuşsa her şey süper ama, yaptırmayabilir tabii ki :)

3-5 google araştırması ile bile aşıların yan etkilerinin bu kadar medyatik olmadığı rahatça görülebilir. ama algıda seçicilik tabii ki...

hayır bi de gösterilen kaynaklar çok komik :D

bunun savunucuları için belli birkaç çalışma vardır genelde direkt o kaynak gösterilir.

işte bilmem kaç çocuk arasından otizm olduğunu savunan çalışma, ya da bunun en popüler örneklerinden birisi her hpv aşısı karşıtı sitede vardır, japonya'da rekombinant aşıda aktif virüs bileşeni bulunmuş tek bir çalışma, gibi belli demirbaş karşıt makaleler vardır.

Onlar mı diye baktım alakasız şeyler çıktı, bu kadından daha donanımlı aşı karşıtları var ABD'de :D

Buna inanan insanlar yüzünden geçen sene amerika disneyland de kızamık salgını başladı diye hatırlıyorum. sebep de çocuklarını aşılatmayan bir aile yüzünden.

@acemi beni gören zaten ilaç lobisi sanıyor paso, halbuki durum tamamen procrastination ile alakalı afsdadsaf.

i.kinja-img.com

sürü bağışıklığı olayı ve el kadar çocuğun suçsuz olması durumu olmasa gerçekten hiç umrumda olmaz bu mallar. ama malesef ebeveynin cahilliğini o çocuk ve senin benim çocuklarım çekiyor. şu anda bu ülkede çocuk felci görülmüyorsa, kızamık, kabakulak gibi hastalıklar çok nadir görülüyorsa bunun tek nedeni aşılamalar. ömer seyfettin'in kaşağısındaki çocuk, o zamanlar difteri aşısı icat edilmiş olsaydı ölmezdi.

kendi çocuğunun sağlığı bir yana, aşılanmayan çocuklar bu hastalıkları kapıp diğerlerine de bulaştırma riski taşıdıkları için normal aşılı çocuklara da risk oluşturuyorlar. aşı lobisi değil, cahillik var dünyada. yani nasıl bir insan dünyadaki bütün doktorların, bilim adamlarının savunduğu bir olguya internetten okuduğu kıçıkırık üç satır bilgiyle kafa tutmaya çalışır, aşı lobisi var :( der, anlamıyorum vallahi.

ayrıca dördüncü yaş aşısı diye bir şey yok. ne aşısı olmuş ki bu arkadaş 4 yaşında? yazının ilerisinde de homeopati denen soygunculuğu savunmuş. bazen ciddi ciddi sırf bu tipleri kazıklamak için homeopatist olasım geliyor. doldur çeşme suyunu, ver gitsin.

Yazida katildigim bircok nokta var. Son yillarda bilimsel olarak ne kadar gelismis olursak olalim vucut hakkinda genel itibariyle cok az sey bildigimiz ya da insan uzerinde daha butuncul ve ozel bir yaklasimin gerekliligi gibi. Daha da otesi, ilac sektorunun les bir sektor oldugunu, daha genel olarak saglik sektorunun de temelden yanlis dinamiklere sahip oldugunu dusunurum. Diger taraftan, ek olarak, yolsuz ve niteliksiz tc devletinin bana dayattigi asi dahil her seye supheyle yaklasirim, cunku bu dayatmalarin saglikli mekanizmalardan benim iyiligimi dusunerek ve kontrollu bir sekilde gecmek zorunda olmadigini (hatta cogu zaman oyle olmayacagini) iyi bilirim.

Ancak asilari tumden reddetmek bana da mantikli gelmiyor. Ortada bir polio, efendime soyleyeyim bir hepatit gibi gormemenin imkansiz oldugu gercekler var. Soyle ifade edeyim, ulkeden birazcik cikip doguda veya guneyde ne var bir gidip bakayim diye merak etmis olsan, karsilasabilecegin cok sayida hastalik ve bunlarin asilari hakkinda bilgi sahibi oluyorsun. Ve dunyanin bu sekilde kuculmesiyle hanfendinin ifade ettigi cozum olan cocukken bagisiklik kazanmak burada ise yaramiyor cunku senin cevrende gorulmeyen hastaliklarla baska yerlerde karsilasabilirsin. Kendine o kadar guveniyorsan asilarini yaptirmadan gez bakalim o fakir ulkeleri derdim ben. Zaten modern tibbin basarisi ortada. Tabelaya bakildiginda diger herhangi bir yaklasima karsi sayisiz tur bindirmis oldugu bariz.

Ozetle, bu kadar bilinmezin oldugu bir ortamda bize onerilen her asinin (ya da ilacin) %100 gerekli olduguna inanmak ne kadar yanlissa tum asilari hatta modern tibbi yekten reddetmek de bana yanlis geliyor.

tıpta herhangi bir maddenin yüzde 100 gerekliliği diye bir durum yoktur. Her ilaç için, her tedavi, her operasyon için kar zarar hesabı yapılır. o ilacın vereceği olası fayda zararından daha fazlaysa verilir. o yüzden çoğu karar klinik değerlendirme ile alınır, o yüzden hastalık yoktur, hasta vardır. tamamen aynı semptomları olan iki tansiyon hastasının birine tansiyon ilacı başlanır, birine başlanmaz. bir doktora gidersin tansiyon ilacı yazar, diğeri yazmaz. herkes kendine göre bir kar zarar hesabı yapar çünkü.

tıpta mutlak doğru bulmak zordur. bireysel bakıldığı zaman yanlış değerlendirmelere ulaşılabilir. oranlarla değerlendirme yapmak genelde daha doğru sonuç verir. 100 sigara içen hastanın 90 tanesi akciğer ca olurken 10 tanesi olmaz. bu olmayanlar gelip doktora ben 50 sene sigara içtim, akciğer turp gibi zaa der. bu sigaranın akciğer kanser yapmadığını kanıtlamaz. aynı şekilde 100 akciğer kanserinin 90 tanesinde sigara öyküsü varken 10 tanesi ömründe ağzına sigara koymamıştır, gelir hocam ben hayatımda bir tane sigara içmedim, neden ben yine de akciğer kanseri oldum der.

o yüzden doktor değerlendirmesi çok önemlidir. siz yılda en fazla 2-3 kere grip olursunuz ama doktor o hastalığı yılda 2000 defa görür, hangi hastada hangi ilacı verdiğin zaman en yüksek oranda fayda edeceğini de o doktor bilir. internetten vs yapılan çoğu araştırma, oradan okuduklarınız da yine bu nedenle çoğunlukla doğru sonuca ulaştırmaz.

neyse sıkıldım. öyle işte. :)

evet aşı çok zararlı. öyle zararlı ki geçtiğimiz ay ispanya'da çocuğunu aşılatmayan bir çift gerizekalı ebeveyn yüzünden ülkede 28 seneden sonra tekrar difteri vakası görüldü. işin kötüsü, tek suçu dangalak bir ana-babanın oğlu olmak olan küçük çocuk öldü. bi dönem arkadaşlarının evden çıkmasına bile izin verilmiyordu hastalık taşıyor olabilecekleri gerekçesiyle.

@fayfim, evet ben de onu diyorum.
sadece, o kar zarar hesabini tabii ki birey de yapiyor. ve mutlak dogrularin olmadigi bir alanda bireyin kararlarina da saygi duymak lazim.

ilaçlarla ilgili konularda bireyin kararına tabi ki saygı duyulur. hiçbir doktor hastanın kafasına ilaç dayayıp illa da bu ilacı içeceksin diyemez. doktor tavsiye eder, içmek veya içmemek, tedaviyi kabul etmek hastaya kalmıştır.

fakat aşı bu konuda biraz özel. sizin verdiğiniz karar sadece sizi değil, bütün toplumu etkiliyor. o yüzden bu aşılama reddi meseleleri mahkeme konusu dahi olabiliyor. ingiltere ve fransa gibi ülkelerde zorla aşılatma kararları çıkabiliyor.

Evet, bireylerin davranislari toplum sagligini etkileyebiliyor, catisma bu noktada. Isin detayina inebilecek yetkinlikte degilim ancak burada da kar zarar hesabi cok kesin gozukmuyor. Detay derken, hangi asilarin hangi kriterlere gore zorunlu olmasi gerektigi ve bunlarin ne kadar guvenilir olculdugu gibi konular.

Burada da tum asilari (butun toplumu etkiledigi yonunde) ayni kefeye koyamayiz. Ustelik esasen ilaclar da o kadar farkli sayilmaz. Asi ile ilac etik acidan ayni sey: medikal bir mudahale. Zaten bireylerin kullandigi ve kullanmadigi ilaclar (orn. antibiyotikler) da tum toplum sagligini acik sekilde etkiliyor. Buralardaki olasi bir zorlama ile asi konusundaki bir zorlamayi neden farkli degerlendirelim?

Diger bir catisma noktasi da, (belirli hata paylari dahilinde) toplum geneli icin iyi olan bir seyin (asinin) birey ozelinde iyi olmayabilecegi, hatta kotu olabilecegi. Ozeli incelemeden zorunlu tutulan asinin tartismaya acik bu noktasi da var. Proaktif bir mudahalede "hata paylari"nin sorumlulugu kimde olacak?

Baya bir açıklanmış da ben başka bir şeye dikkat edip geldim. Konuşan kişinin kim olduğuna bakmayın. Daha geçen gün de bir tane doçentin yazısını okudum, duyuruda da paylaştım hatta "Tavuklar kanser oluyor, yerseniz siz de kanser olursunuz." diyen. Doçent bu adam da.

İnsanın kromozom sayısını bilmeyen bir biyologla tanıştığımı söylersem bu haberdeki şahsa da neden güvenmemen gerektiğini anlarsın bence.

dünya sağlık örgütünce onaylanmış, çocuklara uygulanması önerilmiş bütün aşıları aynı kefeye koyabiliriz. bunların hepsi toplum sağlığını geliştirmekte çok önemli rol oynuyor. o yüzden bireysel bakmak diye bir şey söz konusu olamıyor. bir milyon çocuğu kurtarmak için uygulanan aşıdan yan etki gören 100 çocuk şansına küsmek durumunda. kar zarar ilişkisi. bu aşılardan hangisinin devletçe uygulanıp hangisinin uygulanmaması ise tamamen devlet bütçesi ile alakalı bir şey. toplum sağlığı söz konusu olduğu zaman devlet nasıl kapalı mekanlarda sigara içmeyi diğer vatandaşlara zarar verdiği için yasaklayabiliyorsa çocukların da aşılanmasını sağlayabilir. bence burada etik olarak bir sorun yok. ebeveynin çocuk üzerindeki hakları vs hukuk konuları. hukukçu değilim, o konuları mahkemelere bırakmak en doğrusu ama benim bireysel görüşüme göre bilim adamlarınca etkisi kanıtlanmış bu aşılardan hem çocuğu hem de toplumu mahrum bırakmak kabul edilemez. ebeveyn istese de istemese de çocukları aşılatmak gerekir.

antibiyotiklerle aşıların hiçbir alakası yok. antibiyotikler reçete ile satılan ilaçlardır, kimse kafasına göre gidip eczaneden kendi kafasına göre antibiyotik alamaz. ülkede bu kuralın ne kadar uygulandığı ayrı bir tartışma konusu. antibiyotik kullanmadığı zamansa toplum sağlığına negatif bir etkisi yok. sadece bireyin kendi sağlığını etkileyen bir karar. ama mesela verem gibi toplum içerisinde hızlı yayılan hastalıklarda antibiyotik kullanımı da zorunludur. hastalar her hafta gelirler, aile hekimlerinden imza karşılığı verem ilaçlarını alırlar. ben ilaçlarımı içmiyorum, benim sağlığım deme hakkı yoktur. devlet ulaşır, o ilaçları ona verir. aynı şekilde mesela bir ebola vakasında karantina uygulanır. banane kardeşim can benim canım bırakın ben gideceğim, bence ebola öldürmüyor bunlar hep amerikanın afrikayı karıştırmak için uydurduğu hastalıklar diye bir savunma yapılamaz.

aynı şeyin dediğim gibi bence aşıda da uygulanması gerekir. türkiye'de mahkemeler bunu uygun görmüyor. ama mesela fransa'da aile reddetse de zorla aşılama kararı alınıyor. almanya'da zorla aşılama uygulanmasa da kızamık aşısı olmayan çocukların derslere alınmama kararları çıkabiliyor. doktor olarak ben tavsiye ederim, reddederse tutanağımı tutarım. gerisi ülkenin hukuk sistemi ile hasta arasında :)

benim bahsettiğim öngörülen, doğal yan etkiler tabi. uygulama sırasındaki hatalar hata yapanı bağlar.

birisi de twitter'da bunun icin sunu yazmis:

"
aşı tartışması yoktur, proje çocuğu için organik beslenmeyi ve evde sabun yapmayı yeterli görmeyen canı sıkkın ebeveyn vardır.
"

ne alaka ki?

Sigara konusu bambaska. Orada, baskasina kanitli ve dogrudan bir zarar + rahatsizlik verme var. Buna karsilik bir mudahale, hele ki vucuda yok, ceza var.

Digerinde ise olasi bir riskten ve bu riske karsilik vucuduna dogrudan, zorunlu ve olasilikla yan etkili bir mudahaleden bahsediyoruz.

Su ayrimi yaparsak daha net gorulebilir. Birey aslinda asi olmadigi icin toplum sagligini tehdit etmiyor. Birey hasta oldugu takdirde toplum sagligini tehdit ediyor. Hastalik riskine karsi asi olup olmamaya da istedigi takdirde kendi karar verebilmeli. Nasil ebola oldugunda karantinaya aliniyorsa, asi olmadigi icin hastaliklara yakalanirsa yakalandigi zaman, yani ebola gibi bulasma riski acik sekilde kesinlestiginde zorunlu mudahale edilmeli diye dusunuyorum. Diger mudahaleleri mumkun oldugunca butceden, tesviklerle ve egitimle gerceklestirip zorunluluk yoluna basvurmamali.

kızamık gibi bulaşıcı hastalıklar da yakalandığı zaman derhal araştırılır, hasta çocukla temaslı olan herkes tek tek bulunur, tekrar aşı vurulur vs. ebolanın da aşısı olsaydı o da tıpkı kızamık gibi vurulurdu. bütün bulaşıcı hastalıklarda bu tedbirler zaten uygulanır. bulunduğu zaman müdahale edilsin, aşıya gerek yok yaklaşımı yine yanlış. zaten şuanda kızamığı, çocuk felcini, difteriyi ebola gibi öldürücü, çok ciddi bir hastalık olarak görmüyorsak bu aşılar sayesinde oldu.

neyse meseleyi yeterince anlattığımı düşünüyorum. selamlar.

proje çocuk yorumu çok güzel, hatta orijinal link varsa retweet etmek isterim. Gerçekten de bu neo-doğalcı akımın güzel tarafları var ama militan veganlar ve "daha nereden ne çıkartabilirim" doyumsuz deli ablaların abilerin elinde saatli bombaya dönüştü. Hele çocuk varsa ve bu çocuğu dört dörtlük, mükemmel, doğayla uyumlu, übermensch hatta 20 sene öncesinin popüler sıfatıyla indigo çocuk olarak yetiştirmek isteyen ebeveynler nereye saldıracaklarını şaşırdı.

aklıma geldi favor olur mu?

"cause to" bence olumsuz gibi görünen bi kalıp. bir sorun var ve bişeye sebep oluyor gibi.
cause to increase olabilir bilmiyom terim nasıl kullanılıyor contextte

hastalığa zemin oluşturmak gibi bir şey diyeceksen underpin

örn:

Acute inflammation modulates substantia nigra responses to stimulus novelty and may underpin effects on exploratory behaviour

www.sciencedirect.com

gayet kullanılan şık bir fiil

edit: age, gender and parity factors (may) underpin occurence of urinary incontinence.

favor da olumlu. türkçe metni yazarsanız daha isabetli öneriler gelir.

X leads to an increase in Y

expedite ?

Daha spesifik kelimeler istiyorsaniz ne anlatmaya cabaladiginizi daha spesifik ifade etmeniz gerekli.

Yukaridaki kelime onerilerini kullanmaniz duruma gore uygun olabilecegi gibi, duruma gore cok cok yanlis da olabilir.

yaş, cinsiyet ve doğum sayısının üriner inkontinansın üzerinde etkili olduğunu/ sebep olabileceğini/ etiyolojik faktör olabileceğini anlatmak istiyor örnek vermiş arkadaşlar. cause dışında fiil kullanmak istemiş.

increase demek için de belli bir level'dan bahsetmek lazım o olmaz bence.

görülme sıklığını artırır dersek increase olur. (sayısal bir artış lazım)

lead ya da cause deyince de zaten direkt temel sebep oymuş gibi ama arkadaşımızın bahsettiği anlam o değil benim anladığım kadarı ile. gender cause dese tüm kadınlar üriner inkontinans olur gibi bir anlam çıkar.

bu yüzden oluşumuna katkıda bulunmak ya da zemin oluşturmak anlamında bir şey kullanmak daha mantıklı olur bence.

''have a role'', ''play a role'' de kullanabilirsin.

age, gender and parity factors (may) have/play a role on occurence of urinary incontinence (hastalığın oluşmasında etkili)

age, gender and parity factors (may) have/play a role on the onset of urinary incontinence (hastalığın başlamasında etkili)

üriner inkontinans zaten var ve o tablo üzerinde etkili ise de progress /process kullanmalısın. (hastalığın ilerlemesinde/ seyrinde etkili)

age, gender and parity factors (may) have/play a role on progress /process of urinary incontinence.

correlates?

rüşvetle filan alakası yok. yapabilirsin tabi. uygun bi bina bulursun alırsın. belirli şartları vardır yerine getirirsin olur sana hostel. illaki bazı şeyler için ek ödeme yapınca daha çabuk olabilir ya da izin verilmeyen bişeye izin verilebilir ama şart değil. işin en can alıcı noktası da çok büyük beklenti adamı yorar. adam y.dışından gelmiş belli ki bazı şeyleri arkasında bırakmış. kendini garantiye alıp gelmiş. iş olsa da olmasa da adamın işyeri var takılıyor orda. senin açış amacın hemen kar yapayım büyüyeyim olursa hayal kırıklığı olabilir. çünkü yeni bi yer açarsın insanların orayı bilmesi lazım sonra çevresine tavsiye etmesi lazım sonra onların da başkalarına. yani bi kaç sezon oturup iş yapmama riskini alman lazım. müşteri memnuniyeti sağlamak da kolay değil.

+1 ergenpezeveng

küçük bir turizmci olarak risk büyük ve kar beklentisi çok düşük olacak. hani harcadığın parayı geri kazanman çok uzak bir ihtimal. sen göremeye bilirsin yani. 6 yıl önce pansiyon açtık, boş arsayı aldık, inşaat, ince işler, otel malzemeleri vs vs derken 700-800 bin TL civarı tuttu. 6 odalı ufak bir pansiyon. kesinlikle lüks değil bu arada. ilk sene epey boş oturduk, bir kaç yıl sonra işler oturdu diyebilirim. hostel ki türkiye de nereye açacaksın sıkıntılı bir konu. taksim, galata, sultanahmet diyelim. buralardan bina satın alıp o masrafın altına girmek çok uçuk rakamlara mal olur. hostelden bir müşteriden zaten ne kazanacaksın ki. oranın ekmeğini torunun falan yer anca.

Bilen bilmeyen yazmis. Istanbulda hostel icib izin almak kolay degil, para yedirmeli isler. Piyasadaki hostellerin %90i izinsiz, yani kacak.

1 aylık kira kadar sermayen varsa sana cok guzel bi yer onereyim.

önce ana makaleyi oku, sonra ilk 5 makaleyi (1,2,3,4,5) ve sonra 20. referans makaleyi oku.

Yani toplamda 7 makale okumanı istiyor.

Eger konu hakkinda hic bi bilgin yoksa muhtemelen ilk 5 makale konunun en temellerini anlatiyor. Ordan baslayabilirsin ilk basta. Ama cok gorev adami degilsen direk sana verilenden basla anlamadigin yerlerde digerlerine bak.

Referans denilen sey "su bahsettigim surada yaziyor" diyen bir not, baska bir sey degil.
Bizim, sizin elinizdeki makalelerin konu anlatimini bilme imkanimiz olabilir mi hic?

Ayrica sirasi ne kadar fark eder ki? Cok onemsiyorsaniz bakin makalelerin yazim tarihlerine kronolojik siradan gidin.

ben anahtarla çiziyordum bi ara, özellikle tam karşıya geçmek tek yol olan bi yerde önümde duran araba, minibüs felan görmeyeyim hemen sevgilimin adını kazıyıp uzaklaşıyorum. ne bok yiyosa yesin, genelde evimin çevresinde olduğu için atarlanan dangalakları da bi güzel pataklıyorum. insanlıktan nasibini almayana başka iyilik yapmanın anlamı yok.

oğlum az bile takılıyoruz bence. yaşanmayacak nefes alınmayacak bir yer burası. elbet güzel yerleri var, elbet güzel insanlar var ama o kadar az ki denk gelmiyor.

dün araç kullanıyorum, ufaktan virajlı yol, geliş - gidiş. karşıdan öyle bir geliyor ki afedersin amkodumun çocuğu, resmen canıma kast etti. ara sokak ve virajlı yolun ortasından 80km/h ile geliyor. hemen frenledik karşılıklı, ben 20 ile falan seyrediyordum, çünkü karşıma bi o.ç çıkabileceğinin bilincinde olduğum anlardandı. dalgın ve yorgun değilsem hep bir şeyler çıkabilir, bir şeyler olabilir kafasındayım genelde.

sonra yan yana gelince elini kaldırdı, sanki suçlu benmişim gibi. öyle araba mı kullanılır a.kodumun oğlu dediğim gibi bastı gitti. hayır çarpsa bana gittim ya, gg'yim resmen.

böyle insanların kimseye zarar vermeden duvara falan vurarak farkındalık kazanmaları lazım. hem suçlu hem güçlü insanlar gördükçe yaşadığım yerden de, insanlardan da ayrı tiksiniyorum.

Ben almanyada yasiyorum, daha gecen hafta nezih bir yerden turklerin yogunlukta oldugu bir mahalleye tasindim. Bisikletle okula giderken kullandigim yolun mesafesi ve yapisi digeriyle birebir ayni. Trafik isigi falan ikisinde de yok. Ama digerinde 5 dakikads okuldayken burda 10 dakikadan fazla suruyor cogu zaman. Cunku bisiklet yolu turkler tarafindan direkt yok sayiliyor.

Bir de gecenlerde bisiklet yolunda kirmizi isikta beklerken onumde, bisiklet yolunda duran yayalara dilililili zil caldim. "Yuruyoz ya iste 2 saniye beklesen patlar misin" dedi bana amca.

Takilmamak mumkun degil. Isin kotusu bu sadece bir trafik sorunu degil, her alanda olan bir kultursuzluk sorunu.

@1zenciolmasamda
neresi acaba o güzel yerler? ya da güzel insanlar? ben daha hiç denk gelmedim.

nerede eski şoförler?
cevap, şoförlerde jenerasyon değiştikçe acelecilik, tahammülsüzlük, artıyor, hoşgörü azalıyor. sonrada böyle oluyor.

Hem bu konuda denetimlerin ve cezalarin caydirici olmamasi, hem de insanin icindeki kendi disiplin dürtüsü az oldugundan diye dusunuyorum.

Bence de insanlarin medeniyetsizligi vs asiri sinir bozucu, abime bile sinir oluyorum, mal gibi araba kullaniyor pis cahil, binmiyorum onun kullandigi arabaya mesela.

Bu magandalıktan ben de tiksindim artık. Sadece yaya-sürücü meselesi de değil bu, bakkalda, iş yerinde, lokantada, hastanede filan da aynı magandalık başka şekillerde karşına çıkıyor.

Milletçe genel olarak öküz ve karşımızdakine tahammülsüzüz bu bir gerçek. Araç kullanırken ayrı, yaya olarak yolda yürürken ayrı, bisiklet kullanırken apayrı sinir yaşıyorum. Sürücü yaya fark etmez, herkes önceliği kendisinde görüyor. Geçen bir sokağa girdim arabayla arkamda da en az 10 tane araç var ve yol tek şerit. Sokak da tek yön. Neyse sokağın diğer ucundan teyzenin biri yardıra yardıra geldi, bana da el kol yaptı "Geri git" anlamında. Ters yönde olduğunu söylesem de "Bana ne ben böyle gidicem" dedi, ellerini kavuşturdu bekledi öyle. Arkada bir sürü insan bekliyor filan. Yemin ederim arabadan inip bir tane ağzına vurasım geldi en sonunda.

Yayalar desen onlar da sütten çıkmış ak kaşık değil. Kendisine kırmızı yandığı halde yola atlayanlar, korna çalınca el kol yapıp küfredenler... Özellikle Mecidiyeköy'de sabahları yolda yürüyen yayalar yüzünden Walking Dead atmosferi ile işe gidiyorum her gün. Bisiklet sürersin, bisiklet yolunun yarısında mangallar sıralanmış, bisikletle geçtin diye sen suçlu olacaksın neredeyse... Herkes kendini dünyanın en önemli insanı olarak görüyor, önce o geçecek geri kalan böcekler beklesin, tüm öncelikler kendilerinde kafasındalar, temel sıkıntı bu.

@hzne bilmiyorum abi işte. öyle de demesem çok karamsar olacaktım, ki bence de yok.

@etna olayın eski şoförlerle alakası tabi var ama bi de artık her önüne gelenin kredi çekip araba alabilmesiyle alakalı bi durum bu. araba lükstü eskiden, epey lükstü yani. şimdi herkesin altında kıyak kıyak arabalar. dolayısıyla para kazanmayı, harcamayı bilmeyen, görgüsüz, eğitimsiz tipler aramızda

bana çocuktan çok annenin sorunları varr gibi geldi. aile terapilerine katılmaları faydalı olur. sonuçta ikisi arasında bir anlaşmazlık var ve ayrı ayrı psikologa görünmeleri pek faydalı olmayacak gibi.

evet bende öyle düşünüyorum, annemiz sorunlu.

aile terapilerini bir araştırayım ben.

bir daha kardeşinizin yanında bu konunun bahsinin açılmasına bile izin vermeyin. değil ki başka bir psikiyatrist. kıza o kadar 'sende sorun var' baskısı yapılırsa kızın var olan asıl sağlığını alacaksınız. annenizi susturmak ya da annenizin içini rahatlatmak için kızı oradan oraya sürüklemeyin. inanın olumsuz etkileniyordur kız.
annenizi razı etmeye bakın anneniz bir psikolog ya da psikolojik danışmanla görüşssün. psikiyatriste götürmeyin ama bir danışma ayarlayın. yanlış inançları var olabilir.
geçmiş olsun. asıl zor iş size düşüyor burada ama. annenize engel olup kardeşinizi koruyacaksınız. annenizi bir danışmaya yönlendireceksiniz. bence en iyisi bu şu durumda.

anne tedavi olmalı o açık ama bir de daha fazla kardeşinize bu durumu belli etmeden işleri halledin. yoksa normal olan kardeşinizin psikolojisini siz bozacaksınız. kız belli ki zaten ergenlik filan zor bir dönemden geçiyor, bir de anne bu şekilde davranarak kızın hem özgüvenini yok edecek, hem hasta edecek.
bence daha fazla onun yanında psikolog doktor hasta muhabbeti yapmayın.
aile terapisindense önce anneniz yalnız tedavi görmeli bence. gerekirse doktor bırakın kardeşinizi çağırsın ama kızı şimdi yeniden sürüklemeyin peşinizden.
ona normal davranın annenizle de konuşun onun yanında bu konuları daha fazla açmasın.

hastaneye anneni yatir. kendi cocuguyla ugrasamayip hastaneye yatirmaya calisan anneden hayir gelmez.

Anneniz sussun diye ergen kardeşi psikiyatriste götürmek hiç doğru bir hareket değil, kızcağız az şımarıkken hakiki deli olacak anneniz yüzünden, sonra size de düşman olabilir. Annenizin bu durumu hakkında bilgi verdiğiniz bir psikiyatristle görüşmesini ve uzun süre görüşmesini sağlayın derim.

Kardeşinle annen hakkında konuş. Muhtemelen annenin daha önce yaşadığı bir sıkıntı var ve ondan korkuyor. Bunun kardeşinle kesinlikle ilgili olmadığını sadece annenle ilgili olduğunu anlat ona. Yani onun da bir birey olduğunu ve onu dikkate alarak annen konusında işbirliği içinde olduğunu hissettir.
Yuksrıda aile terapisi demişler. Çok iyi fikir. Ama konuşup kardeşini de buna istekli hale getirmen gerekiyor. Zorla gitmesin gene.

kardeşim de sorunun annemde olduğunu bildiği için o kadar etkilenmiyor açıkcası, sadece bu bilinçsizliğine sinir oluyor.

teşekkür ediyorum tavsiyeleriniz için. aile terapisti araştıracağım.

Kardeşini koruman gerek. Bence tam tersine biraz ayırmalısın birbirlerinden.

abi çok sıkıntılı, kardeşin dışarıdan gördüğü ilk ilgiye o kadar yoğun tepki gösterir ki ailecek mahfolursunuz. aman diyim, anneni çek ve sert bir dille konuş. çocuk mahfolur, annen bu durumu alttan almazsa eğer işler fazlasıyla çığrından çıkar.(yaşadım biliyorum)

şuan annenle konuşman gereken, anne bu kız hasta lütfen ne yaparsa alttan al ve üzerine gitme. yoksa kendisine dahi zarar verebilir. yani biraz gözünü korkut. kesinlikle kız kardeşine çok iyi davran ve onun en iyi dostu ol gerçekten dışarıdan gelecek kötü bir çevre onu mahfeder. çok içten yazdım lütfen ciddiye al.

Anneyle ayirin, kardese sorumluluk ve destek verin.

kardeşimi koru anneni hastaneye yatır. annen olmasa bu kadar olmazdı brlki krdeşin

İkisinin yıldızını barıştırmanız zor görünüyor; insanlar zor değişir biliyorsunuz, bu saatten sonra annenizin de tutumunu terapiyle değiştireceğini sanmıyorum. O yüzden kendinizi annenin hatalı tutumunu düzeltmek için yıpratmayın bence.

Bana kalırsa sizin yapabileceğiniz tek şey: kardeşinize destek olmak, ''sen anneme bakma, idare et, ben senin yanındayım.'' diye yanında olarak, en azından üniversiteye gidip ya da başka bir şekilde kendi hayatını kurmak için evden/anneden uzaklaşana dek, olaylardan en az şekilde etkilenmesini sağlamak.

kardeşinizin annesini sorunlu biri olarak görmesi inanın ilerde çok çok büyük sorunlara yol açabilir. psikolojik sorunlar. kendimden biliyorum. annem sorunlu bir insan, hiçbir zaman sağlıklı bir ilişki kuramadım ve tam üniversiteye başladığım zamanlar bundan dolayı 1-2 yıl depresyonla boğuştum. o güne kadar bastırmıştım ya da derslerden depresyona girecek vaktim olmamıştı herhalde bilmiyorum.

kardeşiniz etkilenmiyor diye sakın düşünmeyin. annenizi kenara çekin konuşun. kardeşinizin önünde cephe alma durumu olmasın, yani kardeşiniz annenize karşı daha da dolmasın (ama mutlaka kardeşinizi anladığınızı, ona hak verdiğinizi belli edin). sadece anneniz davranışlarını değiştirsin.

bogaziçi iktisattan mezun olup da iş hayatında sıkıntı çekenini görmedim. "mesleğin olmayacak" gibi bir saçmalık nedir allasen?

anladıpım kadarıyla ankarada yaşıyorsun. istanbula git. boğaziçinde oku. kendi kendine yaşamayı öğren.

ezbere dayalı olmayan hukuk diye bir şey yok. tabi ki uygulamaları vardır ama hukuk bu sonuçta.

hukuka özl ilgin yoksa ki yok gibi duruyor zorlanabilirsin. çok disiplinli çalışman gerekecek vs. boğazıçi de öyle ama iktisatta o kadar kasman gerekmez.

senin hukuka ilgin var mı, bitirince hangi işi daha severek yapacaksın gibi sorulara cevap vermen gerekiyor önce. bunun dışında biz ne desek boş çünkü ikisi de güzel, gelecek kaygısı yaşatmayacak bölümler.

bu arada boğaziçi ekonomi bitirince iş hayatında sıkıntı çekersin diyenler çok yanılıyor. biraz kafasını çalıştırana, staj vs. ilgilenene güzel imkanlar var işletme, ekonomi gibi bölümlerde. boğaziçi olunca daha da kolaylaşır işler. ha ama nasıl olsa boğaziçine girdim diye mal mal yatan bir arkadaşım vardı mesela ekonomide, şu an işsiz.

illa bir cevap istiyorsan ben boğaziçi ekonomi seçerdim.

edit: boğaziçi işletme olmuyor mu?

müsait bi gününde istanbul'a gel. sana boğaziçi'ni gezdireyim, sonra karar ver. boğaziçi'ne gelip de kafasını kullanabilen insanların güzel paralar kazanamadığını görmedim ben. aptalsa kazanamıyor.

Teşekkür ederim cevaplarınız için. Açıkçası hukuğa karşı özel bir ilgim yok, matematiksel bir bölüm daha çok ilgimi çekebilir. Ama uluslararası avukatlık ve ingilizce hukuk okumak da farklı bir şey sonuçta, bir türlü karar veremiyorum.

edit: @king lizard, işletme çok sınırda yani olmaz yüksek ihtimalle. bir de işletme okuyasım gelmiyor nedense.

Ekonomi pişmanlıktır. Ders içeriklerini iyice incele öyle karar ver ama iş olanağı bakımından 3. Senende bile işini ayarlayabilirsin uzun dönem stajla. İstanbul olmasının avantajı kesinlikle burada çıkıyor mesela.

Bilkent hukuk ise hukuklar arasında belli saygınlığı var özel devlet diye düşünme o yüzden.

İkisi de iyi kağıt üzerinde iş sıkıntısı da olmaz iyi para kazanırsın. Önemli olan hangisi sana daha uygun. Avukat hakim savcı ya da danışman olmak ister misin? Yoksa şu an karar veremem, farklı alanlara da kayabileyim seçeneğim olsun/bilemiyorum diyorsan ekonomi daha iyi bir seçenek olacaktır. Ve dediğim gibi mutlaka ders içeriklerini inceleyip karar vermelisin. Anketle olacak iş değil.

boğaziçi ekonomi.

tesekkurler yorumlar icin.
@patiska, guzel anlatmissiniz ama ekonomi neden pismanliktir onu tam anlayamadim :(

ikisi de çok güzel bölümler öncelikle tebrikler.

acemi'ye cevap olarak yazacağım biraz.

iş düşünmek zorunda kalıyorsun mecburen bu seçimi yaparken, anlıyorum. Ama işleri düşünürken de egonu karıştırma seçimine. orkid, prima satarken ajanslarla, yaratıcı insanlarla çalışan, reklam çekimlerinde ünlülerle takılan, satışları arttırmak için deneyler vs yapan ve çok mutlu olan insanlar da tanıyorum, şampuan mı satıcam ya diyip bir sene dolmadan çıkanlar da. Ama onlar şampuan satıyor, bunlar audit şirketinde skecıl ediyorlar demek, avukat zenginlerin ağız kokusunu çekiyor, milletin evlilik hikayelerini dinliyor, pilot havada şoförlük yapıyor, manken kıyafet askılığı yapıyor vs demekten farklı değil.

Beyaz yakalı işlerin hiç biri diğerinden önemsiz ya da diğerinden üstün değil. Sonuçta kar amaçlı kurulmuş büyük şirketler var, bunların fonksiyonlarını yerine getiriyorsun ve başarılı olursan yükseliyor, iyi bir hayat standardına kavuşuyorsun. Başlangıçta bazı pozisyonlar daha hızlı yükseltse de bir yerden sonra Boğaziçi, Bilkent gibi bir yerden mezunsan çok farketmiyor. Audit şirketine girersin yıllarca deli gibi çalışırsın 10-15 sene sonra auditte partner ya da bi şirkette CFO olursun, avukatlık ofisine girersin orada da deli gibi çalışırsın yıllarca orada da sonra partner olursun ya da bi şirkette hukuk direktörü, p&g ye girersin 10-15 sene sonra direktör olursun ya da daha ufak bir şirkette genel müdür vs örnekleri çoğaltmak mümkün. o yüzden sana ne keyif veriyor, neyi 30-40 sene daha severek yaparım onu bulmaya çalış. tabi bunu 2 ayda bulamayacaksın o yüzden ben a)boğaziçi diyorum, hem daha geniş iş alanından hem de ist vs ank dan.

@acan
dediklerinize katılıyorum ileride yaşam şartları vs. açısından çok büyük farklar oluşacağını düşünmüyorum ben de. matematik kafam ağır bastığı için ekonomiye kayıyorum biraz ama burada okumanın rahatlığı vs. gibi şeylerde de bilkent ağır basıyor. tercih fuarlarına falan gideceğim tabi daha, bir karar vericem mecbur.

Öncelikle ben boun ekonomidenim.

İkisi de çok spesifik alanlar aslında ama hukuk daha can sıkar herhalde uygun olmazsa. Ezber yok diye bir şey yok, ne olursa olsun her bölümde ezber var, hukukta çok daha fazla var. Lise gibi değil artık. Sayısal seviyorsan ekonomi sana sanki daha uygun, hele boğaziçinde bol bol matematik görürsün, sayısal sevgini tekrar gözden geçirirsin bile :) İş bakımından iki okul da sıkıntı yaratmaz, eğer 4 yıl yatmazsan, kafayı çalıştırırsan iş bulmak çok kolay. ben daha 3. sınıfın başında bir yere girdim hala hiç fena sayılmayacak bir maaşla full time çalışıyorum, yazın da 2 stajım var yoğunluktan kafamı kaldıramıyorum. Boğaziçi hakkında hayallerini çok yukarıda tutma, okul gerçekten amele kaynıyor sonuçta tek bölümü ekonomi değil, zibilyon tane saçma sapan bölüm var ve iyi öss kafası çalışan adam demek değil. Ekonomi nispeten iyi.

İyi yanları: Eğitim iyi, ingilizce ciddiye alınıyor, ismi oldukça saygı uyandıran bir bölüm, hocalar iyi, yoklama alınmıyor neredeyse hiç bir derste (bu benim için kötü bir özellik aslında ama çoğunluk seviyor), okul güzel, istanbul güzel, güney kampüs güzel, kütüphane güzel.

Kötü anları: Okul çok kalabalık, devlet okulu olduğu için ilgi alaka minimum seviyede, elinden tutan kimse olmayacak yani; hocalar da öyle ne ödev var ne yoklama ne ilgi, kendin kovalaman lazım; güney kampus diye geleceksin derslerin neredeyse hepsi kuzey kampusde, güneydekiler de natuk birkan'da; ders yükü yine de ağır, işletmeye göre falan çok daha zor; bölüm öğrenciyi iş hayatına değil de akademiye hazırlamaya çalışıyor, staj, kariyer vs hak getire kendin ayarlaman lazım; etiler trafiği, hisarüstünde acayip fiyatlara kalabileceğin dandik evler, yokuş yokuş yokuş :)

Yani gördüğün üzere şikayetim de çok ama ben genel olarak memnunum yaptığım tercihlerden, bölümü de seviyorum. Ben iyi ki işletme seçmemişim diyorum, bana göre değilmiş ama sen bir düşün, seveni çok. Yatarak mezun oluyorsun falan.

Bu da benim yıllar önce senin durumundayken sorduğum soru, nostalji oldu duygulandım :) :

www.eksiduyuru.com


Bu arada bana verilen şu tavsiye doğruymuş, dikakt et: Eğer mutlaka yurtdışında master/doktora yapacağım diyorsan ve deli gibi ders çalışıp 4 e yakın bir ortalama getirecek karakterin yoksa boğaziçine gelme. Koç'taki arkadaşların rahat rahat takılıp mis gibi ortalamalarla kabul alıyorlar, bizim bölümde daha çok çalışıp daha düşük ortalama getiriyorsun; e yurtdışında da boğaziçi öyle çok bilinen bir okul değil, ortalamaya bakıyor millet patlıyorsun.

taze bir avukat olarak hukuk kısmıyla ilgili yorum yapacağım.

istemeden hukuk yazdım, hukuk denildiğinde akla gelen ilk okullardan birinde okudum. okulu ilk dönem bırakmayı düşündüm. össden yeni çıkmış birine tarih, iktisat ve anayasa hukuku ağırlıklı program sudan çıkmış balık etkisi yarattırdı. ikinci dönem roma hukukuyla okulu ve bölümğ sevdim. bilkent hukuk, "hukuk camiasında"(sevilir böyle sözler:)) diğer okullara oranla bilinen ve sayılan bir hukuk. mezunlarının geldiği yerler de gayet iyi yerler. yani bir berkesu üni mezunu gibi olmayacaksın ondan emin ol. ama hukuk zor, onu diyeyim. ezber de çok onu da diyeyim. fakülteye girdiğimde ilk duyduğum laf kanun ezberleyecekseniz gidin buradan olmuştu. gerçekten de kanun ezberlemedim. ama bir noktada bir baktım ki kanun numaralarından tut maddelerine kadar hepsi beynime işlemiş resmen. zevkli bir bölüm, toplumun temel taşlarından birinin nasıl oluştuğundan başlıyor, günlük hayatın her noktasına etki eden her ıncık cıncığı öğreniyorsun. bir de gerçek şu ki, gerçekten istemeden hukuk okursan heder olursun. bunun daha 1 yıllık rezil bir stajı var. avukatlık sınavı desen piyon olmuş, canları sıkılınca öne sürüp geri alıyorlar. sonra gerçekten doktorluk gibi, ömrün boyu okumak zorundasın. her gün yeni bir karar her gün yeni bir mevzuat. alanına göre çok azını da bilmen gerekir, çok büyük kısmını da. şirkette de çalışabilirsin, gece 4 te çıkılan ofislerde de. büro da açabilirsin, hakim savcı olup il il gezebilirsin de.
avukatım demek beni mutlu ediyor, bu ünvan vardı ve ben onu almak için gece gündüz çalıştım. ileride sen de böyle hissedebilirsin, buna eminim.

gel gelelim, yurt dışında/türkiyede çok daha rahat iş bulabileceğin, pek çok pozisyonda çalışabileceğin ve hard core prestijli bir okul boğaziçi. ben olsam kaçırmazdım. hukukta sınırlı bir alandasın, bir yere kadar yükselirsin ama ekonomi bu kadar dar bir alan değil.

bunlar benim düşüncelerim. gerçekten 6 sene sonra stajyer avukat olarak adliyede memura kendini sevdirmeye çalışmak mı, çalışmaya gerçekten başlamış olmak mı? 8 sene sonra işini beğenmediğinde değiştirebilmek mi yoksa "ulan bunca sene ceza yaptım şimdi nasıl m&a'ye geçerim" düşüncesiyle iş değiştirmeye çalışmak mı? benim perspektifimden durum bu.

Ikisi de kendi icinde iyi. Bolum secin, hukuk mu ekonomi mi.

Anketle karar verilecek bir is degil, sizin sahsi ozellikleriniz dikkate alinarak karar verilecek bir secim.

Yazdıklarından yola çıkarak bence okulundan bağımsız olarak Ekonomiyi seçmelisin. Neden dersen, diğerlerinin de yazdığı gibi çok normal olarak ne işle ilgilenirsen mutlu olacağını kestiremiyorsun.

Hukuk baya özel bir bölüm. Hukuk okuyup sonra kariyerini 360 derece döndüren bir insana henüz denk gelmedim. Fakat ekonomi altyapısı ile mühendislik ve tıp hariç istediğin neredeyse her konuya yönlenebilirsin.

Ayrıca İstanbul'a alıştıktan sonra ankaraya dönmek istesen de dönemiyorsun. Ankarada özel sektör baya kısıtlı hem de istanbul koşturmacasına alışmış biri olarak onu arar oluyorsun.

Hukuk okumayın. Bilkent hukuk şahanedir, ama hukuk sırf okumuş olmak için okunacak bölüm değil. Kaldı ki rekabet çok yüksek, mezun çok, maaşlar düşük ve piyasa şu an çok kötü. Kendi işini yapman ayrı zor, bir büroda senelerce günde 10-12 saat çalışıp ancak öyle bir yere gelebilmen ayrı zor. Hukuk okuduktan sonra iş imkanı da çok kısıtlı. Avukatlık yapmak istemezseniz hakimlik savcılık yapacaksınız, onlar zaten sevilmeden yapılmaz. Noterlik sırası emeklilik yaşında gelşyor. Danışmanlıkta da pek para yok. Hukuk okursanız uzmanlaşmanız da lazım. Yani yüksek lisans yapıp daha az rekabet olan daha gelişime açık alanlara yönelirsiniz ama tabi bu arada seneler geçecek. Bir yandan çalışacaksınız da tabi.

Hukuk ezber kesinlikle değildir, son olarak da bunu demiş olayım.

Ekonomiyi tercih edin bana sorarsanız çünkü bir mesleğe yapışıp kalmamış olursunuz yolun sonunda. Dediğim gibi, hukuk sırf adı var diye okunmaz. Sevmek şart.

Ben de ekonomi üzerine bir şeyler söyleyeyim


Türkiye'de Odtü-Boğaziçi yerler de dahil olmak üzere bu bölümde sen kafanı kullandığını mı zannediyorsun? Adam çıkıp portakalın talebe bağlı fiyat elastisitesinin grafiğini çiz dediğinde- mikro 1 dersi - senin analitik beynin onlarca faktör ararken sen hocanın sana ezberlettiği şekilde öğreneceksin. Aynı şey maliye para politikaları için de geçerli -makrekonomi- Matematik geometri dersleri gibi geçmiyor bu bölüm sadece ama sadece ezber yapıyorsun. Bir yerden sonra ekonomi okudğunu bile unutursun. Git istediğin ekonomi öğrencisine sor, AB ekonomisini
Türkiye ekonomisini yorumlamasını iste ne söyleyebilir sana. Keynezyen iktisat ile şikago okulu arasındaki farkları kaçı biliyor? Kaçı adam smith okumuş keynes okumuş*

Abicim bunları sana niye söylüyorum, fizik kitabı vardır değil mi kanunu Newton yazmıştır Serway kitaplaştırmıştır. Ekonomide her ne kadar kanun derecesinde kesinlikler olmasa da referans kitaplar bellidir. Hangi okul referans kitaplar üzerinden ders işliyor veya okumayı zorunlu kılıyor?

Hangi okula gidersen git adamın kadının biri gelecek sana elinde notlarla tahtaya bişeyler yazıp çizip gidecek sen bunları not adı altında toparlayıp ezberliceksin.
Matematik altyapısıymış ekonomi altyapısıymış bırakın bunları.


ps* boun ekonomi

cevaplar için teşekkür ediyorum. bilkent hukuk beni diğer hukuk fakültelerine göre biraz daha ayrıcalıklı yapmaz mı peki?

hangisine göre mesela?

gözlemlediğim kadarıyla iyi denilen okullar istanbul, marmara, ankara, gsü, bilkent, bilgi, koç. akademik kadrolar, yayımlar ve kaliteleri bakımından durum bu.

-şahsi görüşüm tabii ki, vurmayın-

seni, mezunlarına karşı ayrıcalıklı yapmayacağı okullar şunlar olabilir kanımca,

koç, istanbul, gsu, ankara

@whimsical
bana kalırsa boğaziçi ekonomi ismi çok daha havalı. artislik yapmak tek amacım olsa direk boğaziçi ekonomi yazarım zaten. ama hukuk mezunlarının yaptığı işleri çok kısıtlı anlatmışsınız gibi geldi bana.

Neresi geldi ?

küfredicem ama bu kesin ekonomi yazmıştır o kadar anlattık.
kendi bilir.

#52950596

bilkent hukuk olmuş

1) çok paradır :D (hiçbir fikrim yok)
2) Ne mühendisi?

haklisin belirtmemisim: elektronik ve/ya makine.

1) 8 5k
2) 5.5k

(kusuratli sayi vereyim de salladigim anlasilmasin)

1- +30k alıyorlardır çok rahat

1) Net bilgi sahibi degilken tahmin etmesi zor, cunku yan haklar ve hisseler cok yer kaplar. Ancak tahmin etmek gerekirse ellerine gecen net paranin 1M civari oldugunu dusunuyorum. (yanlis anlasilmasin 1M maas arti diger hak ve opsiyonlar)

2) 6-8K

1. Pazarlama, Hazine ve IT'nin başındaki abiler 50-80 aralığında değişen maaşlar alıyorlardır. Ayrıca 300-500 veya bankanın yıllık başarısına göre daha yüksek primler de alıyorlardır.

2. Hangi bölümde çalıştığınıza ve şansınıza göre değişir ama 5k üzeridir. 8k altıdır. 8k üstüne çıkması için çok şanslı olmak gerekir. (Müdürün gitmesi, bölümde işi bilen tek adam olarak kalmanız vazgeçilmez olmanız vs)

PS: Bu arada belirttiğim rakamlar net maaş rakamları.

1) bunlar kardan falan prim alıyorlar maaşları var yaşlar ilerlediyse yıpranma tazminatları var var da var. yıllık 500000-1000000 tl arası oynar ellerine geçen para pozisyona göre diye tahmin ediyorum. enka'nın yönetim kurulu bundan daha fazla para alıyor ama ondan eminim.

2) il / sektör / pozisyona göre değişir. istanbulda 5 sene tecrübeyle alt kademe yönetici isen 8-10k civarı alırsın diye tahmin ediyorum.

1- o adamlardan birinin bir süs tabağına yaklaşık 30 bin lira verdiğine şahit oldum. gmy gelirleri muhtemelen yıllık 2 milyon TL üzerinde olmalı diye tahmin ediyorum.

sen değil şirketin muaf olacak.

"..çalışan Ar-Ge ve destek personelinin; bu çalışmaları karşılığında elde ettikleri ücretlerinin doktoralı olanlar için %90’ı, diğerleri için %80’i gelir vergisinden müstesnadır."


Sirket muaf olacak demek degil gibi geldi bu bana.

evet, bununla ilgili özelgeler de var, gib'den bulabilirsin. bordronu incele, gelir vergisi tam kesiyorsa ayıp ediyor patronun.

ücret anlaşman brüt üzerinden mi net mi?

anlaşma net üzerinden ise, bordroda brüt yazıyorsa bile muafiyet sana değil şirkete yansır.

o muafiyet şirkete yansıyor maalesef.

adam kendi kazancını sana verir mi? belki de o muafiyet yüzünden arge kısmını açtı ve istihdam etti personeli.

Sizin gelir verginizi sirket beyan eder ve stopaj adi altinda oder, bahsedilen muafiyet bu. Diger bir deyisle, kazandiginiz brut ucretin vergisi size hic ugramadan dogrudan devlete gider. Yani net ucret anlastiysaniz sizi dogrudan etkileyen bir durum degil. Ayrica ar-ge departmaninda olmaniz sirketin muhasebesinde ar-ge personeli olarak kayitli bulunmanizi gerektirmez. Ustelik saat bazinda arge yapiyor ya da yapmiyor olabilirsiniz. Oyleyse (devletin herhangi bir kontrol imkani olmasa da) muafiyet kanunen degisiklik gosteriyor. Bunlar sirketin muhasebesinin bakacagi konular.

Ek olarak bu muafiyetin de sartlari var. Teknokent'te olma, belirli limitleri gecmeme vb. gibi sartlari sirket olarak saglamiyor da olabilirsiniz.

Sigortaya bildirirken sizi ar-ge ekibinden biri olarak bildirmemiş olabilirler. AR-GE şirketi de olsa bir fiil AR-GE ekibinde olmayanlar normal vergilendirilir çünkü. Aklıma bundan başka bir sebep gelmiyor.

Benzer bir sirkette benzer bir ekipteyim. yukarida soylendigi gibi muafiyet sirkete yariyor. Bunu size yansitip yansitmamak onlarin elinde. Ayrica bildigim kadariyla her kisinin egitim derecesi onun muafiyet oranini belirliyor. Yanilmiyorsam doktora olunca %80'lere cikiliyor. Lisans veya Yuksek lisans daha az muaf. Bir de aon olarak sizin aylik calisma surenizin tamami arge faaliyeti kategorisinde raporlanmiyor olabilir. Bu da ayri bir parametre. Telefondan bu kadar yazabildim :)

- arge şirketi dediğin sanayi bakanlığı tarafından ar-ge merkezi olarak tescillenmiş mi?
- tescillense bile senin vergi kesintilerin şirkete döner. dolayısı ile sana verdikleri net paraya yakın bir brüt masrafları olmuş olur.
- anlaşmanın brüt ya da net olmasının bir önemi yok. para şirkete döner. bildiğim kadarıyla bu parayı çalışanlarına veren tek bir ar-ge merkezi var ülkemizde. o da kısmı olarak veriyor.

Yillardan beri oyle bir sacmalik mevcut bagkur konusunda. Prim oranlari cok yuksek, yakladik 1/3 gibi bir oran. Odeyenler, odemeyenler, minimumdan gosterenler oluyor. Dogrusu ne hala cozuldugunu sanmiyorum.

minimumdan, yani asgari ücretten beyan ederseniz 415 lira.

ama şirkette çalışan en düşük maaşlı personelden düşük olamayacağı için, eğer en düşük ücretli asgari ücretli değilse onun üzerinden hesaplanıyor.

yani en düşük ücret alan 2000 lira net ücret alıyorsa siz 2000 liranın brütü üzerinden bağ-kur primi (%34,5) ödeyeceksiniz.

personeli olmayan bir serbest meslek erbabı olarak minimumdan ayda 415 lira ödüyorum. daha doğrusu borç çıkıyor da ben ödemiyorum. biriksin amk. bir daha af çıkınca öderim.
maalesef durum bu.

Sorular okunmuyor. Ve bu kadar cok soruyu ayni anda sormamanizi oneririm.
Ek olarak ders sorularini cevrenizde cozebilen yoksa cevrenizi degistirmenizi de oneririm. Bir soruyu cozmek icin alti ustu bir kitabin ilgili bolumu okunup uygulamasi yapilacak.

şöyle okunabilirliği daha da artıyor sanırım;
i.hizliresim.com
i.hizliresim.com

gecirebilirler ama gecirmek isterler mi istemezler mi, supheli.

geçirebilirler. ancak seçim yasaları 1 sene sonra yürürlüğe girer. erken seçim olursa baraj uygulması devam eder.

Umrunda degil denilen partilerden biri gecmis donem baraji dusurmek icin onerge verdi. Digeri baraji yeni gecti, tekrar gecip gecmeyecegi riskli. Sonuncu da bu gidisle gecememe tehlikesi yasayabilir.

moskova dünyanın en pahalı şehirlerinden. o verdikleri para senin vasfına bakarak tr için bile düşük. 11 saat, pazarsız bir işten bahsediyorsun. üzüldüm açıkçası bunu değerlendirmiş olmana.

ama asıl sorun askerliğini yapmamış olman olabilir.

Ucret bu sartlar icin cok dusuk bence. Yurtdisina giden insaatci degil ama santiyede calisan makinaci arkadaslarim oldu daha iyi paralara gittiler daha iyi sartlara 6 ay zor dayandilar. Bence biraz daha arastir acele etme cok daha iyi paralara cikabilirsin yurtdisina. Ki sigorta olayi sikinti aman diyim

@sttc askerliğim tecilli ancak öyle bir ortam var ki türkiye'de her sene yüzlerce inşaat mühendisi mezun oluyor üniversitelerden, insanın psikolojisi bozuluyor. bu durumda firmalar köle alıyor tabi, en azına kanaat getirenleri.

11 saat ve sigortasız

Neyleyim verdiği 4 öğün yemeği 6 ayda bir uçak biletini tlf giderlerini.

Modern köle ol diye inşaat mühendisi olduğunu sanmıyorum
ben sizi ararım de kapat

burda sartlar cok cok agir diyen arkadaslar ayni teklifi alsa kosa kosa giderler.

evet dogru sartlar agir, zor olucak bir tecrübe, zorlanacaksiniz da eger karakteriniz buna uygun degilse.

fakat türkiyede daha iyisini bulamayacaksiniz muhtemelen, yani tahmin ettigim kadariyla sadece okul mezuniyeti var, bir alanda uzmanlasma etc , is tecrübesi, okul vakti part time calismislik yok, bundan dolayi zaten alacaginiz her teklif bundan kötü olucak.

istanbulda global bir cok beyaz aka sirkette durum bundan farkli degil ki, arayin sorun bogazicinden yeni mezun global cok iyi sirketlerde calisan arkadasinizi, haftaici minimum sabah 9-aksam 10 gibi calisiyordur, cumartesi istedir, belki deli gibi seyahati vardir. maasda 5 bin filandir. aynisi iste. sosyal hayatada zaman mi kalir bu durumda...

buradaki en ciddi eksik sigorta bence. onun disindakiler yeni mezun tecrübesizlere genelde verilen seyler.

@kurnaz istanbul'da 5000 yeni mezuna verildiğini ilk kez sizden duyuyorum. benim duyduğum örnekler genelde 1300 - 1500 lira arası verilip yeni mezunların küçük düşürülmesinden ibaret.

Sigortasız olması kafamı karıştırırdı. Bunun dışında yeterince tecrübe kazanana kadar it gibi çalışmayı normal görüyorum. Tüm bu çekilenin ileride tatlı tatlı yemeleri oluyor.

Bu arada Türkiye'nin en iyi üniversiteleri Kapıkule'den sonra çok da fazla bir işe yaramıyor. Ama hangi işin kapılarını açacağı, insanın kişisel özelliklerine ve şansına kalmış biraz da.

Yeni mezun mühendis için 2000$ üzeri olsa makul denilebilir. Maaşlar ülkeye göre değişiyor. Türkmenistan'da 2000-2500, Irak'ta 3000-3500 civarı olur mesela. Bahsettiğin firma sağlamsa maaşı çok dert etmeyip gidebilirsin. Tabii "3-5 sene şantiyeci olurum, bu sayede dövizle askerlik yaparım, parayı da çok çarçur etmem" diyorsan geçerli bunlar. Birkaç ülke ve proje gezersin bu sayede.

Bu arada sigortasız olmuyorsun. Yurtdışında işçi çalıştırma kapsamında sigortan oluyor, sadece prim yatmıyor, sen istersen firmaya maaşından kesip prim yatırtabiliyorsun, ya da döndüğünde topluca kendin prim yatırabiliyorsun.

@virgul o zaman 2000 doların içinden sgk primini çıkartsak geriye bize pek birşey kalmıyor.

Ben 1 yıl çalıştım, Sgk primi yatırmadım, önemsemedim açıkçası. Sen burada bir işe girsen muhtemelen 1500 TL gibi bir rakama başlarsın ve onda da sigortanı asgari ücretten yapmaya çalışırlar. Yani ilk birkaç sene için hiçbir şey yatırmasan da çok prim kaybın olmaz.

Başka birkaç detay var.
- Projenin süresi nedir? (Başka projeye geçerken zam alırsın)
- Şantiyede yaşamaya hazır mısın? Aile ve arkadaşlardan uzak olacaksın, yediğin içtiğin çoğunlukla vasat olacak, kısacası her şeyi "mış gibi" yaşayacaksın.
- Para ve deneyim kazanıp buraya döndüğünde gerçekten rahat etmek için birkaç seneni feda edebilir misin?

Insaat mh piyasasini ve sizin durumunuzu bilmiyorum ama sunduklari sartlar firma hakkinda hic iyi bir izlenim vermiyor. Iki ay parayi tutmak ne demek? Bu sartlari kabul ettiginizde daha sonra firmaya karsi herhangi bir sekilde agzinizi acamazsiniz.

meslektaşın olarak cevap veriyorum ;

sigorta olayı yurt dışına personel çıkaran çoğu firmanın başvurduğu bir durum herhalde. orda bi kaza sigortası yapıyorlar ama primden düşmüyorsun herhalde. belki enka stfa fln yapıyordur bilemiyorum.

bizim meslek için avrupada iş kapısı tünelin ucunda görünen küçük bir ışık. eğer odtü, itü mezunu felansan işte belki avrupada bi yerde mba fln yapsan olur belki. bizim firmalarda kapı kuleyi geçen yok hep rusya, türkmenistan arap ülkeleri fln.

yeni mezun mühendis için yurt dışında 2000-2500 dolar bandı söylenir. sizinki de ona yakın gibi değerlendirilebilir. hocam şimdi iyi bir okuldan mezun türkiye de yeni mezun olarak dağda taşta iş bulsan 2500-3000 tl ye taş çatlasın bulursun. normal firmalarda bulsan 1500-2000-2500 civarı bulursun. eğer yaşın genç ise bence bi değerlendir düşün, diğer alternatifler ile kıyaslar. atıyorum 3000 dolar alabileceğin başka bir şantiye varsa değerlendir ama yoksa git en kötü çalış bi 8-10 ay baktın yatmıyor kafana değiştirirsin. hem dil öğrenirsin hem yurt dışı tecrüben olur. seneye de başka yere bakarsın kafana yatmazsa.

sorun olursa yeşillendirebilirsin.

bu arada iki-üç aylık maaşı tutmak da standart bir uygulama, işten çıkarken hesaplaşıyorsun. bu konuda duyduğum en insancıl uygulama ilk 4 ay yarım maaş yatırıp sonra tam maaşa geçen firmaydı.

Gecmeme ihtimali yuksek. Donanimdaki bir aksamin bozulmasi neden olabilecegi gibi yazilim kilitlenmesinden de olabiliyor. Donanimda sorun varsa cozum servis. Yazilimda sorun varsa bir ihtimal daha kolay kurtarilabilir.

Eger bir sure sonra gecmezse "Volume Up + Home + Power" tuslarina beraber basarak telefonu recovery modda acip hard reset atmak denenebilir. (bu islem telefondaki tum verileri siler)
Eger sorun yazilimdaysa cozer. Cozmezse ya da veriler onemliyse servis.

Ayni sey gecen gun benim telefonuma da olmustu. servise verdim. bataryasi sismis. degistirmisler duzeldi.

tatlı kavun severim yerim

kavun > karpuz
kavun severim yerim.

kavundan güzel meyve mi var ya

kavun pek sevmem ama asetona benzetmek ağır olmuş.

annenizin eli asetonludur.

kış kavunu değil de var mı israil kavunu gibisi. tatlı serin ne hoş oluyor o öyle.

beyaz peynir ve rakı da varsa seviyorum.

onlar yoksa canım çekmez. karpuzu çeker mesela canım.

aseton tadı ise kavunda bir sıkıntı olduğu anlamına gelebilir çünkü -gerçi asetonun tadını bilmiyorum ama kokusundan tahmin yürütebilirim- ilgileri yok.

balkavun <3

bozuk o kavun, keşke yemeseydiniz...

o saatte trafik olmaz merak etmeyin ama ben olsam otobüs şirketine güvenmezdim. alibeyköy'den gelirken servis sizi dolandırabilir, servis geç kalkabilir vs gibi durumları göz önüne alın. uçuştan 1 saat önce bankoda olmanız yeterli.

Saat 6'da havaalanında ol. Şirinevlerde işin ne kadar bilmiyorum ama ben olsam risk almayıp alibeyköyden taksiye atlardım.

işim hemen 15, 20 dakikalık birşey şirinevler'de.. ben riske atmayayım nolur nolmaz 8'e bineyim o zaman.

Online check in yap sure kazan

Istanbulda o saatte trafik olmaz diye bir sey yok. Daha once koprude olmuslugunu gordum. Bu sebeple isiniz kritikse normal hesapla en azindan yarim saat oncesini hedeflemenizi oneririm. Diger detaylari okumadim.

online checkin yaparsanız biletteki boarding zamanından 15-20dk önce havaalanına giriş yapmanız yeterli. (bagajınızın olmadığını varsayıyorum. yoksa 1-1,5 saat diyin siz ona)

Eğer AKP şartları zorlamadan erken seçime giderse oy kaybeder ama şartları zorlarsa bakın işte belirsizlik oluyor diyerek oylarını artırır.

sözde o görüntüde duruyorlar.

erken seçim olursa muhalefet oyları düşer kesin.

bence erken seçim akpye oy kaybettirir. iktidardaki bir partinin oyları zamanla artar, bir süre sonra düşer. aynı şey anapın da başına gelmişti.
akp için düşüş süreci başladı artık, akpnin yenilmez oldugunu düşünen kişilerin gözünde karizması çizildi.

ama bu tarz olaylar beklenmedik sonuçlar doğurabiliyor. seçmenin oy vermesini etkileyen o kadar çok faktör var ki. örneğin şu an koalisyon kurulamaması akpnin işine geliyor.

sonuç olarak herşey olabilir, kapsamlı bir kamuoyu anketi yapılmadan kimse bilemez.

akp'nin güç kazanması şu yüzden: koalisyon hükümetleri ülkemizde hep iki başlı istikrarsız diye düşünülmüş bir şey. ne kadar demokrasi olsa da ülkede insanlar kafa yapısı olarak hala monarşide olduğu için sürekli bir iktidar peşinde. yani istemeye istemeye akp'ye oy verecek mhplilerin tek isteği başlarında bir çoban olsun onları gütsün iki tane olursa istikrar olmaz.

(1) akp erken secimi istiyor.
(2) erken secimin akp nin isine gelip gelmeyecegi muamma. akp devlet imkanlarini seferber ettigi icin haksiz rekabetten dolayi isine gelebilir. Ancak ekonomideki kotu gidisat ve akpnin dusus trendinde olmasi akp ye simdikinden daha kotu sonuclar da getirebilir.

Akp nin bu belirsizlik icinde erken secim istemesinin sebebi ise kendi acilarindan kaybedecek bir seyleri olmamasi. Yani mv sayisi 10-20-30 daha dusmus fark etmiyor. Su sartlarda iktidari kaybettiler ama erken secimle bir ihtimal yeniden iktidar olabilirler.

Cunku esas dertleri iktidardan ayrilmak zorunda kalirlarsa bulastiklari pisliklerden dolayi tepelerine binilmesinden korkmalari. Tum olay bu.

Sende sıkıntı var.

sende sıkıntı yok.

empatin fazla kaçmış.

Ufkun aciliyor

korku değil ama adını koyamadığım bir duygu bende de oluşuyor. bazen aklımı alan, 1000 sene yaşasam düşünemeyeceğim şeyler okuyor/dinliyor/izliyorum. o kadar etkileniyorum ki gözüm falan doluyor. ama bu endişe ya da korku değil. yani sende sıkıntı yok. sadece sen böyle hissediyor olsaydın da sende sıkıntı olmazdı. diğerlerinde olmayıp da sende olan bir duygu seni sıkıntılı yapmaz, farklı yapar. neyse konumuz bu değildi pardon...

uzayı falan da düşünürken ben de panikatak geçiriyorum. interstelları falan izleyemedim mesela hala o yüzden.
bence de korkunç ya ben baya korkuyorum.

ben gece sivrisinek sesi duyduğumda korku oluşuyor.