garanti için cep şifrematik kurabilirsiniz telefonunuza. internet veya sms gerektirmiyor bir kez kurulduktan sonra. yapı kredi'nin de benzer bir uygulaması vardır mutlaka.

enpara, cepteteb vs. derdim 2.si için ama bunlarda cep şifrematik benzeri uygulama var mı bilmiyorum. ama enpara mobil uygulamada sms şifresi istemiyor.

1. yurt disi hatlara banka sms gelmiyor, o nedenle ben türkiyede bir kontörlü hat aldim, 3 ayda bir kontör yüklüyorum smsler o hatta geliyor. bu sekilde türk opatörüde bir hat tutman sadece internet bankaciligi icin degil bazen internet bankaciliginda problem yasagidinda telefon bankaciligini da kullanabilmen icin önemli, cünkü telefon bankaciligi icin de sms ile konfirmasyon isteyebiliyorlar. ara sira internet bankaciligina girmek istediginde hata verebiliyor, süpheli giris nedeniyle. o durumda da cagri merkezini arayip yurt disinda oldugunu belirtince aciyorlar.

2. ailen icin de ek kart cikartabilirsin. bunun yaninda ailene tüm resmi islemlerini yapabilmeleri icin ülkeden cikmadan veya ciktiktan sonra konsolosluk üzerinden vekalet de verebilirsin.

Yurt dışı hatlara SMS geliyor mis gibi. Ama asıl mesele yurt dışındaki yeni telefon numaranı bankaya bildirmek. Çünkü şubeden kişisel başvuruyla ekleme yapıyorlar ancak.

Sen de gitmeden numaranı bilemeyeceğin için numaranı önceden bildiremiyorsun. Bu durumda vekalet verdiğin kişi senin adına telefon numarası bildirebilir bankaya.

Para çekmek için de ikinci debit kart ya da kredi kartı talep edip aynı hesaba bağlayabilirsin. Ben banka kartı taşımıyorum, kredi kartım hesaba bağlı olduğundan takıp para çekebiliyorum.

sms problemini çözseniz bile yurtdışı ip ile giriş yapılmasına izin verilmiyor. yurtdışı kullanıma açtırmak gerekiyor. bankayı arayıp yurt dışından erişimde bulunacağınızı, herhangi bir kısıtlama olup olmadığını öğrenin mutlaka.

ziraat bankası'nda var en azından böyle bir şey. diğerlerinde de vardır belki.

Olayı biraz daha zorlaştırmak için. Neticede açlık susuzluk kadar sıkıntı çıkarmayabilir Arabistan ortamlarında. Biraz da susuzluk yaşatalım demiş olabilir kuralları belirleyen arkadaşlar.

su sinirsiz, ücretsiz ve ulasilmasi kolay degil, hatta tüm dünya düsünüldügünde gidadan daha zor ve kuraklik arttikca giderek daha da zorlasiyor. en.wikipedia.org

dünyada 7.4 milyar insanin 1.2 milyari suya erisimde problem yasiyor. yani her 7 kisiden 1 i.

Orucun amacı açın halinden anlamak olduğunu kim söyledi nerde yazıyor?

Dinde mantık yoktur, biattır. İnanır ya da inanmazsın, neden aranmaz. Buradan allahın varlığı sorgulanmaya kadar gideceği için yasaktır.

Oruçta suyun içmeme mantığı yok, gayet zararlı ve gereksiz, saçma. Bu sıcakta oruç tutmak gayet zararlı.

:)

Soru sormuşsun güya ,
duymak istediklerini yazanlara tık ı atmışın.
Emrahday , koymuş .
Sana da bu koymuş olabilir tabi.

Ne kadar saçma bir mantık kurmuşsun. İnsan sürekli yemeye olduğu kadar içmeye de ihtiyaç duyar. Bu iki arzunu yerine getirmeyerek nefsini köreltmiş oluyorsun. Senin mantığınla sakız, şeker vb. şeylerin de oruç açısından sakınca oluşturmaması gerek.

Amma çemkirdiniz yahu, din dersi hocasının söyledikleri bunlar ben uydurmadım. Yok lafı koymuş ta bilmem ne. Mal mısınız nesiniz. Ben müslümanlardan bahsediyorum, dünya Su oranından değil. İki dakka çomarlığı unutun da insan taklidi yapın. Adam smayli atmış ona da mı tik atayım. Te allam. Gerçek islam bu işte

(git: 1084532)

iki yeri de görmüş biri olarak.Berlinde daha uzun süre kalmalısın derim.5 gün Berlin 2 gün Hamburg

4,496 eur

otel gecelik 30 euro olan da var 2000 euro olan da
yemek 2 euro olan da var 100 euro olan da
parkta bedavaya oturabilirsin de özel rehber tutup 200 euro verebilirsin de
ulasimi yürüyerek ya da bisikletle halledersin ya da günlük 50 euro araba kiralayabilirsin

berlinde yasiyorum ben de bilmiyorum hafta sonu cebimden kac para cikacak. yapacagin seyleri söylersen az cok bütce cikar ama. burada ne ürün ne hizmet kac euro bulabilirsin www.numbeo.com

kalabalıklar. bi ermenistan da yoklar amk. arjantine bile gitmiş fakirler.

onlar konuşuyor, biz bağırıyoruz.
bu konuda haklıyız ama başarıyı onlar hak ediyor.
biz hala düşünmüyoruz yine bağırmaya başladı bizimkisi.

Adamlar hristiyan, gelişmiş çoğu ulke de hristiyan, magduruz ayagina hemen kabul goruyorlar. Sen oraya gitmeye calissan, 7 kusagini incelerler.

Kirtler de ayni mantikla avrupa'da yayildilar. Adam tuekiye'de yasiyor, t.c. Bizi magdur etti diyor ve avrupa'ya gocebiliyor.

almanya'da bu yasanın çıkmasında ermeni lobisinin etkisi devede kulaktır ancak. başka amaçlar aramak lazım bu konuda. yasanın çıkması için nerdeyse kıçını yırtan türkiye asıllı cem özdemir'i ele alalım. adam 2001 yılında "meclis tarih yazmamalı" diye makale yazıyor. bugün canlabaşla yasanın geçmesi için çalışıyor.

politika. politika. politika.

bu işin temelinde pakraduniler olmalı.

sermaye, tarihsel yakınlıklar, emperyalist çıkarlar vs.vs.

**
ama denildiği gibi bunun diasporayla falan pek alakası yok. daha çok ortadoğudaki durumla alakalı. o ypg bayrakları falan fuzuli değil.

Seyduna'ya katiliyorum. Bagirip cagirmaktan baska birsey yapmis oldugumuz yok. Sen istedigin kadar bagir, avrupali esek gibi aniran adami dinlemek istemiyor. Efendice derdini anlatana bakiyor.
Soyle dusun: karsinda ermeni soykirimi yoktur diye bagiran bi adam, ki zaten avrupali'ya turkum dersen maras dondurmacisi soytari gibi bir goruntu geliyor gozunun onune. diger tarafta daha efendi oldugunu dusundugu ermeniler. Onlari dinliyorlar.
Din kardesi demisler de; katolikler ve ortodokslar ne zamandan beri kardes oldular?

- Yurt disinda yasayan kalabalik bir diaspora toplulugu var
- Cok organizeler
- Birlik halinde hareket ediyorlar, topluluk icinde fikir ayriliklari olsa da Türkler kadar farkli fikirde düsünmüyorlar
- Bilincliler
- Ermenistan toplumunun en önemli ülküsü bütün dünyada bunu soykirim olarak kabul ettirmek. Türkiye gibi herkes ayri telden calmiyor
- Ermenistanin ekonomik olarak cikar yolunun Türkiyeyi tazminata mahkum etmek oldugu görüsü hakim, bu nedenle ermeni politikacilarin sarsilmaz bir destegi var

Bunlarin yaninda dini etkenler cok kücük ve etkisiz kaliyor, ekonomik, siyasi ve lobicilik konusunda güclü iseniz dinden bagimsiz olarak güclüsünüzdür. kaldi ki ermenilerin kuzey avrupa, bati avrupa, ve amerikan toplumuna göre önemli bir mezhep farkliligi var. Isi sadece müslümanliga ve hristiyanliga yormak büyük bir tembellige yol aciyor "Hepsi hristiyan, baska ne olacakti ki" denilip geciliyor. Diger hersey göz ardi ediliyor.

Almanyadaki durum ise daha cok politik. Türkiye giderek yanlizlasiyor, ülkenin dis politikasina ceki düzen vermesi lazim.

bu satira bak,
$query =mysql_query("insert into hastalar(adi, tc_no, password, tel) values ('$name2', '$tc2', '$password2','$contact2')");

bunlardan '$name2', '$tc2', '$password2','$contact2' biri "undefined" deger iceriyor.

@emrahday undefined sorununu çözdüm yalnız hala hastalar tabloma değerleri girip "Form Submitted Succesfully" cevabını alamıyorum.

$query= "insert into hastalar(adi, tc_no, password, tel) values ('$name2', '$tc2', '$password2','$contact2')"
$result=mysql_query($query)
or die("Error in pushing".mysql_error());
mysql_close($connection);

eger kodunun son bölümünü yukaridaki gibi degistirirsen $result true degerini almasi lazim insert basarili olursa. $result icinde dönen degere bak.

@emrahday Error in pushingQuery was empty döndü.js den datastring dizi olarak php sayfasına gönderdiğimden mi oluyor anlamadım ki...

index hatası önceki sayfadan POST verisinin istenen formatta gelmemesinden. string oluşturuyorsun form verilerinden, bu yüzden.

o zaman script.js'de:

data: dataString,

yerine;

data: { name1: name, tc1: tc, password1: password, contact1: contact },

olması lazım..

Türkiye de geri dönüşüm var.

@frederick Co
büyük ölçeklerde değil bu varoluş ama..

Kar getiren bir alan değildir belki. Devlet de zorlamayınca kimse yanaşmıyordur.

Çünkü insanlar çöplerini ayrmak istemiyor, üşeniyor, gocunuyor. Bilinç yok. Eğitim yok.

@Frederick Co : Türkiye'de geri dönüşüm oranı OECD'nin 2013'te yayınladığı rapora göre %1 oranındadır. Almanya'da bu oran %65 Almanya tabii ki geri dönüşümde bir ekol ancak burada geri dönüşüm bir hayat tarzı haline gelmiş. Biz de iki pil toplayınca geri dönüşüm yaptığımızı sanıyoruz. Geri dönüşüm sadece evsel atıkların dönüşümü olarak düşünülmemeli.

www.forbes.com

Kultur yok. Yoneticilerin de bu kulturu olusturacak vizyonu yok. Kultur yok, cunku belediyesi iyi calisan, geri donusum icin ayri posetler dagitan, ayri ayri toplama yapan yerlerde bile insanlar bununla ugrasmaz, hepsini ayni yere atar. Yoneticilerin vizyonuysa ortada. Hala Osmanli, fetih, nasil da koyduk lay lay lay diye geziyorlar. Geri donusumu 20 sene once halletmisti herkes. Su anda ise millet %100 yenilenebilir enerjiye gecti, gecmeyenler ilerleyen senelerde patir patir tamamlayacaklar. Bu kafayla, biz yine 50 sene sonra Japonya'dan Almanya'dan geri donusum fabrikasinin insaatini yapmasi icin sirket tutup bununla ovunecegiz.

şirkette 4 ayrı kutu var. kağıt, plastik, cam ve pil şeklinde. biz bunları ayırıyoruz ofiste. geçen dışarı çıktım, baktım o çöpleri ofisimizden alan abi hepsini aynı kutuya fırlattı gitti.
yakaladım ben bunu birkaç gün sonra, sordum nasıl gidiyor geri dönüşüm işleri falan diye; adam da dürüst çıktı. abi ne geri dönüşümü ya, atıyozzz gidiyoooo gibi bir cümle kullandı.

bu işler duyar kasmak ile olmuyor sevgili arkadaşlar, herkesin bilinçlendirilmesi lazım.

Goddard +78741053

www.hurriyet.com.tr

ben almanya'dan bahsedeyim.
benim gördüğüm kadarıyla geri dönüşüm daha çok evlerde yapılıyor. yani ofislerde kağıt, plastik, cam gibi ayrımlar çok yok. her evin iki tane büyük çöp konteynerı oluyor. birden fazla dairenin bulunduğu evlerde duruma göre bu sayı artıyor.

Bir tanesi yeşil çöp konteynerı: buraya her türlü ambalaj, kağıt, plastik gibi şeyler atılıyor.

Diğeri de siyah çöp konteynerı: buraya da organik çöpler, meyve sebze ve yemek artıkları, çocuk bezleri atılıyor.

bu konteynerlar haftada bir kez evin temizlik ve bakım işleriyle görevlendirilmiş olan kişi tarafından (hausmeister/in denen bu kişi evde oturan birisi olabildiği gibi dışarıdan da tutulabiliyor ve ücret alıyor tabii) yolun kenarında belirlenen bir yere bırakılıyor ve çöpçüler tarafından boşaltılıyor.

sistem müthiş işliyor. büyük miktardaki cam şişe gibi atıklar içinse her kasabanın belirli yerlerinde büyük demir konteynerlar var. burada şişeler renklerine göre ilgili konteynera atılıyor. bu konteynerlar da ayda bir falan boşaltılıyor sanırım.

bunun dışında dışarıya bedava çöp bırakma günleri oluyor. çöp dediğim eski beyaz eşya, koltuk vs gibi her türlü büyük veya ufak eşya yolun kenarında belirlenen yerlere bırakılıyor. bunlar da toplanıp geri dönüşüm fabrikalarında geri dönüşüm işlemine tabi tutuluyor.

ancak en önemli nokta nerdeyse bütün pet şişelerin depozitolu olarak satılması. diyelim marketten bir litre kola aldın. 65 cent kola için 25 cent de depozito için veriyorsun. verdiğin 25 centi geri almak için boş şişeyi her markette bulunan boş şişe toplama makinesine atmak gerek. o makine sana ister o dükkanda kullanabileceğin isterse yine o dükkandan nakit olarak tutarı geri alabileceğin bir fiş veriyor. 50 cl'lik pet şişelerin depozito ücreti 15 cent oluyor. bazı cam şişeler de depozitolu olarak satılıyor. cam doğaya fazla zarar vermediği onlar da miktar daha düşük oluyor.

adamlar bu sistem sayesinde %65 gibi müthiş bir geri dönüşüm ortalamasına ulaşıyorlar.

bizim mahallede salı ve cuma sadece geridönüşüm atıklarınızı dışarıya çıkarınız diye anons geçiyorlar, salı ve cuma şöyle bir atılanlara göz atıyorum; herkes bildiğimiz ıslak mutfak çöpünü falan çıkarıp atmış yine. çünkü bilinç yok. bunun için insanlar suçlayamıyorum çünkü okullarda bu konuyla ilgili en ufak eğitim vermeden sadece "salı günü plastikleri dışarı çıkarın" "bu kutuya sadece cam atın" diyerek bir anda vahy indirir gibi bir bilinç oluşturamazsınız. ben bile sözde bilinçliyim, "amaan ayırsam nolucak, arttığım çöpte yine hepsi birbiriyle karışacak" diye düşünüp ayırmıyorum. zincirin ilk halkasından son halkasına kadar herkesin bilinçli bir şekilde efor sarfetmesi gereken bir konu geridönüşüm. öyle ha deyince yapılamıyor malesef.

İnsanlar bu konuda bilgisiz ve umursamaz ama bilinci arttırmak için de adam akıllı çalışma yok. Birkaç sokağa göstermelik bir şeyler koyuyor belediyeler, o kadar. Durum böyle olunca geri dönüşüm, bu konuda duyarlı insanlar için bile zahmetli bir iş haline geliyor. Evde çöpleri ayrıştırdıktan sonra yükleyip sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek geri dönüşüm kutularına taşımak pek de kolay bir iş değil. Demek istediğim, geri dönüşüm kutuları yaygınlaşırsa insanlar da ufaktan ufaktan bilinçlenmeye, bu kutuları kullanmaya başlarlar. Sokaktaki konteynerin yanında bir de cam atıklar için bir konteyner olursa insanlar da içtiği sodanın şişesini çöp konteynerine atmaz bence. Ufak bir örnek sadece. Benim hala umudum var :)

almanyada ciddi cezalar var. cöpünü yanlis yere atarsan belediye görevlisi bina hakkinda rapor tutar, binanin yöneticisi de cöpten o cöpü kimin attigini tespit etmeye calisir. sonra ceza yazilir. bu konuda sertler, bu konuda iyi olmak icin esnemeyen güclü kurallarin olmali, bu kurallari uygulayacak mercilerin olmali, kisiden kisiye esnememeli. bu da tam almanyaya göre bir durum. türkiyede trafik kurallarinda bile, kurallar cok net olmasina ragmen ceza yazilamiyor, cöp konusunda ne yapilabilir.

ikinci olarak bilinclendirme önemli. almanyada bir cocuk ana okulundan itibaren hangi renk cöp kutusuna hangi cöp atilir ögrenir. cöp kutularinin renkleri, bulundurulmasi gereken yerler ciddi kurallara baglanmistir ve bu kurallar cevre örgütleri, partiler, yerel yönetimler tarafindan denetlenir. halkin egitim nedeniyle bu konuda hassasiyeti güclü, ne kadar önemli oldgunun farkindalar.

son olarak da öncelikler. türkiyede bu konuda sert önlemler alsan insanlar "bu kadar derdimiz var, bi de bu mu cikti basimiza" derler. is kazalarinda liderlige oyandigimiz, terörün oldugu bombalarin patladigi, trafikte kazalarinin, tecavüzlerin oldugu ülkemizde maalesef bu konuyu tartismaya, önlemler almak icin aksiyon almaya sira bile gelmez. almanyada haberler izlendiginde gündemlerinin ne kadar sakin oldugu ve türkiyeyle karsilastirilamaz bicimde kafalarinin rahat oldugu cok acik.

@emrahday : sana kesinlikle katılıyorum. türkiye'de çoğu sorunun çözülememesinin en büyük nedeni "ceza" kurumunun olmaması veya uygulanamamasıdır. park veya çöp bunlardan sadece ikisi. adam makas ata ata gidiyor trafikte, trafiğin ebesini bellemiş bir de utanmadan videoya çekip youtube'a koymuş aldığı ceza 170 tl.

polisler vatandaşa ceza kesmekten korkuyor. siyaset her türlü kurumun içine feci derecede sızmış. belediyelere yetkiler verilmeli. bu tartışma merkezi sistemin ankara'dan türkiye'yi yönetmeye çalışması tartışmasna kadar gider ki hiç çıkamayız o işin içinden. belediyelere yetki versen partizanlık belediyelerde devam eder tabii.. sonuç olarak : zor dostum zor.

bizdeki sorun sözde milliyetçilik. gerçekten milliyetçi isen gelişmiş ülkelerdeki gibi sokağa atılan çöpe yatak odana atılmış gibi tepki göstermelisin. bunu yapabildikten sonra sıra geri dönüşüme gelir.

bütçe nedir?

valla öncelikli amaç iş bulmak :)
eğitim için de bütçeyi yaratırız artık, şu an TR'de doktora yapıyorum ama her şeyi yakıp gidebilirim :D doktora seviyesinde işler farklı yürüyor galiba avrupa'da

öyle pat diye iş bulamazsın, yerel dili bilmen gerek, doktora içinde ciddi biçimde güzel bir alanda ve backgroundun yoksa çok zor.

birincil öncelik yerel dil.

iş olayı direk çok, çook zor diyim öyle anla.

bir de ben hep aynı örneği veriyorum.

şimdi suriyede doktora yapan biri gelse, ben türkiye de iş bulucam dese. bulma şansı nedir? doktoraya devam şansı nedir?

aynısı türklerin avrupa ya da amerika hayali için aynı.

çok iyi suriyeliler çok güzel koşullarda gelir türkiyede iyi yterlere gelebilirler, keza onlar avrupada da aynı durumdalar.

al babam.
goo.gl
goo.gl

iş bulup gitmek çok zor. 1.si kimse türkiyeden elemanı almaz avrupaya kolay kolay 2.si görüşme yapamazlar. ilk aşama hep telefon/skype 2.aşama ve son aşama hep yüzyüzedir. bu gelişmiş ülkeler için böyle romanya falan demiyorum.

yapabileceğin en kolay şey master başvurusu yapıp atıyorum bulgaristana gelmek orada iş kovalamak. son olaylardan sonra inanılmaz zor burada tutunmak.

eğitim için: mastersportal.eu

masterı ingilltere'de yaptım, 1 sene iş arama hakkım da vardı ama mal gibi döndüm :(

bakalım orada çalışan arkadaşlar var, bir oradan zorlayayım yoksa balkanlara kapak atmak lazım :D

almanyada bir firma bir eleman alacaksa önce almanyadan bulmaya calisir, sonra abd, birlesik krallik gibi ülkelerden bulmaya calisir, daha sonra ispanya, italya, fransa gibi ülkelerden bulmaya calisir, daha sonra ab mevzuati geregince polonya, romanya, bulgaristan gibi ülkeler gelir, en sonunda da bunlarda bulamazsa hindistan, türkiye gibi ülkelerden is gücü saglar. yani uzmanlik ve tecrübe konusunda diger ülkelerdeki kisilerin arasindan cikmak, fiyat olarak da uygun olmak gerekli. uzmanliginiz var ise olmayacak sey degil, bu ascilik olabilir, kuaförlük olabilir, yazilim mühendisi , makina mühendisi, doktor bir sekilde ihtiyaca göre is bulabilir.

ilani nerde bulabilirsin? yaptigin ise bagli, bir ascinin, ya da bir mühendisin, ya da bir doktorun is aradigi mecra, is arama yöntemi birbirinden cok farkli. bir uzmanligin yok ise egitim en iyi secenek.

i.hizliresim.com

(Uzmanı degilim ama) tam anladıysam java da işin içinde görünüyor.

1adam bilmiyo java ile alakasi yok.

Javascript (bir kütüphane kullanın jquery gibi) ve php ve html. Phpye belki çok ihtiyacıniz olmayabilir ama o koca tabloyu bir dosyadan veya veritabanından okumak iyi olur

bunlar gibi birsey ariyorsun herhalde ,
www.guriddo.net (özellikle bunun searching/filtering kismini incelemeni öneririm.)

dhtmlx.com
mleibman.github.io
www.datatables.net

Bu tarz tablolara "datagrid" deniliyor. column üzerinden filtrelemeye ise "combo box quick filter" deniliyor.

PHP ile data olusturacaksin (muhtemelen json ya da xml formatinda), bunu dinamik ve statik olarak iki türlü olusturabilirsin, dinamik olursa performans daha iyi olur. ön tarafta da jQuery ve javascript ( java degil !!) ile kullanici etkilesimini yapacaksin. tabi tüm kodu kendin yazmak istemiyorsan bir jquery plug-in kullanmani tavsiye ederim, mesela bunun gibi www.guriddo.net

genel olarak bunlar

www.chefkoch.de

bir türk olarak içine asla sos koydurtmuyorum. alman döneri zaten bok gibi iyice bok ediyorlar sos ile.

genelde 3 cesit sos oluyor, biri pulbiber/mayonez, digeri yogurt/sarimsak/kekik vs. bir digeri de acibiber sosu

Kidlazer, o bok gibi dediğin döner şu salam gibi dönerler var hani onla yapılan mı? Oysa eğer hakikaten çok kötü ve sosları da aşırı ağır oluyor. Yedikten sonra insan suçlu hissediyor kendisini
Yalnız diğer normal et ve tavuk dönerleri çok lezzetli yahu. Mesela Berlin'deki İmren falan et döneri gayet güzel yapıyor.

Bu arada tavuk dönere pişerken de bir sos sıkıp duruyorlar, soya soslu bir şey gibi duruyor ama bilemedim. Onun dışında patates, havuç, bazen patlıcan...vs gibi çeşit çeşit sebzeler, peynir, limon... Bizim lezzetsiz, ne idüğü belirsiz tavuk dönere bin basar bu. Türkiye'de neden yapılmıyor onu anlamıyorum.

Evet, genel olarak tavuk dönere o soslar daha bir yakışıyor sanki... Salam gibi olan değil de, bizdeki dönerin ordaki soslarla olan hâlini düşünürsek, nefis olmaz mı?

Kidlaser +1
Utanmasam adamin elinden malzemeleri alip kendim hazirlayacagim donerimi. Icinde su olmasin bu da olmasin su sakin olmasin deyince her seferinde e neeoolsun o zamaan? diyorlar. Bir de lahmacuna da ayni muameleyi yapiyorlar. Hele ki bir yerde lahmacunu kendileri durum yapip sonra da dilim dilim kestiler, kirk yilin basinda gelen lahmacun yeme hevesim kursagimda kaldi.

salam gibi döneri tam anlayamadım?

tavuğu da danayı da domuzu da yedim. hepsi bok. üstüne malzeme koymalarının asıl sebebi bu leş tadı bastırmak bence. dönerin üstünde hıyarın ne işi var amk ya?! türkiyedeki kenar mahalle dönercisinden bahsetmiyorum ama sadece döner servisi yapan büyük restoranlarda yedim, almanlar onların önünde diz çöküp tövbe etsin diyorum. tek bi güzel yanı var ekmeğin içine döneri basıyolar. türkiyede tartıp koyuyolar burada hunharca basıyolar eti haliyle ucuz olduğundan.

@KidLazer almanyadaki dönere yaptigi yorum alman damak zevki ile türk damak zevkinin farkini cok güzel aciklamis. Bir almanin yedigi yemegin tadi nasil olursa olsun icinde bol cesit, renkli görünüm, yani icinde mor lahana, canli yesil salatalik, kipkirmizi domates, rengarenk soslar var ise iyidir. alman yemegi gözüyle degerlendirir ona göre talep eder, gözüne hos gelen herseyi de cok lezzetli zanneder. Bir türk icin ise bir yemegin tadi kötü ise nasil gözükürse gözüksün o yemek kötüdür. almanlar döneri rengarenk seviyorlar icinde herseyden olsun, bir türk icin ise etin kalitesi lezzeti önemlidir, icine koyulan diger hersey etin lezzetini engeller bozar.

i.hizliresim.com

Tam gözükmüyor ama bu dönerden bahsediyorum. Hani bizim bildiğimiz döner görünümünde değil. Bu tip dönerler çok kötü ama tavuk döner Türkiye'dekinden çok daha lezzetli bence.

Tamam et çok kötü, kabul. Peki döner eti burdaki bizim döner, içine de o soslar-mezeler güzel olmaz mıydı?

olmazdı. net.

alman usulü döner genelde kıyma dönerdir zaten. içinde çin tuzu da var zannımca. benim yediğim yerde yoğurt, zeytinyağı ve kekikli sos kullanılıyor sos olarak. garnitür malzemesi olarak da beyaz ve kırmızı lahana, domates, soğan ve marul ekleniyor. yunan isteğe bağlı olarak acı pul biberle acısı veriliyor. yanında da yunan biberi servis ediliyor.

kırmızı ve beyaz lahana kesinlikle yakışıyor. etin kokusu çok hoşuma gitmediğinden sosla yiyorum, o kokuyu bastırıyor. türk dönerine o sosu koyarsan güzelim etin tadını alamazsın bence. tabii türk döneri derken yaprak dönerden bahsediyorum.

alman dönerinin en sevdiğim diğer yanına da dürümün lavaşını, elektrikli saçta orada taze taze hazırlamalarıdır.

Yogurt ve mayonez agirlikli oluyor genelde soslari.

Ben hep yaprak doner yedim, nadir gormusumdur kiyma doner Almanya'da ma saniyorum bir standardi yok. Donerin dunyanin en guzel fastfoodu oldugunu dusunen biri olarak Frankfurt'ta ozellkkle lezzetli donerler yemistim. Yalniz pide arasi flan hayvan gibi dolduruyorlar doneri. Bizde pide arasi dedin mi tas catlasin 100gr koyarlar. Ben Almanya'da sadece sogan koyduruyorum icine, yapan usta da genelde 'her seyden olsun mu' diye soruyor kumpirciler gibi, cok guluyorum.

Dusseldorf'ta bir kere tqvuk doner yemistim, adam samuray sos diye bir sosumuz var bize ozel dene mutlaka diye tutturdu, hakikaten muhtesemdi. Sadece tabuk donere koyuyuruz bu sosu normal donerle guzel olmuyor demisti. 10 sene oncesiydi hala aklimdadir bak.

@kint: 10 sene öncesini bilmiyorum ancak şu ana kadar almanya'da gördüğüm çoğu dönerci kıyma döneri. hazır şoklanmış olarak gelen dönerleri kullanıyorlar. yaprak döner olan yerlerin sayısı nadir. hatta şu şehirde varmış şu kasabada varmış diye söylüyorlar. yaprak döner de vardır şoklanmış ama daha pahalı satılması gerekir sonuçta. zaten döner 4 euro veya 5 euro. yaprak dönerin fiyatı daha yüksek.

ha bu arada almanyada yediğin soslardan sonra ishal olup 3 gün seri sıçma ihtimalin %80. bu da böyle bi istatistik olsun.

Soruda ne demek istedigini anlamadim. O ikili sistem sayesinde 2^64 mertebesine kadar butun sayilara ulasabiliyorsun, yeterli degil mi?

Formal bir kanit/yaklasim ariyorum.

sorudan anladigim kadariyla;
-ikili sistem onluk sitemde gösterilen tüm sayilari karsilar, bunun önünde hicbir engel yok.
-karar mekanizmalari icin de ikili sistem icin bir engel yok.
-bit sistemin bilgisayarin altyapisini olusturmasi tamamen fiziksel nedenlerden dolayi, bir iletkenden elektrik ya geciyordur (1), ya da gecmiyordur (0)

Ama bu sordugun sorular tamamen Fuzzy Logic (Bulanik Mantik) konusunda dogru gidiyor tr.wikipedia.org . yani 0 ile 1 arasindaki sayilara neler oluyor, onlari görmezden mi gelecegiz? Zaten bu konu ne kadar cok arastirma yapilirsa o kadar derinlesiyor.

Su sekilde sorayim, belki daha net olur.

Ikili taban ile onlu taban birbirlerine tamamen cevrilebilir sistemler. Bunun formal kaniti nedir?

Ali Nesin'in mantık kitabında böyle birşey geçiyordu. Yanlış hatırlamıyorsam bu theorem based bir şey değildi, tamamen bazı tanımlar sayesinde bu geçişi yapabiliyorduk.
Belki logic kitaplarında olabilir ama aradığınız şey

bir de şöyle birşey olabilir mi?
math.stackexchange.com

Aynen ıspat bu. Bunu demeye gelmiştim. +1 diyor gidiyorum.

Teorik olmasına gerek yok, computational bilen her fizikçi bunu bilir.

yazılım sektörüne girme. bu sektorde en fazla para kazanan kisiler bunun egitimini veren umut tacirleridir. bilgisayar muhendisleri bile guc bela is bulabiliyorlar. yok illa girecegim diyorsan da, bu kurslara filan parani kaptirma.

baska bir niteligin, yetenegin, ozelligin var ise buna yonel derim.

iyi bir yazılımcı olup da iyi para kazanamyan kişi sorunu kendinde arasın.

Yazılım mühendisliği diye bir bölüm var üniversitelerde, 5 yıl eğitim veriyorlar.
4-5 aylık kursla o seviyeyi nasıl yakalayacaksın?

@etna

Katılıyorum öyle bir durum var. ama bir işte çalışırken çok daha fazla teknik bilgin olur diye düşünüyorum. Yani o kurstaki eğitim de bir yere kadar ama işe girip 1 sene çalışınca o 5 senelik eğitim alan kişiyle aynı seviyeye gelirsin. Tabi tahmini bir şey bu ama genelde böyle oluyor.

@Wolfware ne yazık ki sözel veya ea okumuş herkes böyle düşünüyor ve inan hiçbir fikrin yok. bilgisayar mühendisliğinde matematikle başlayıp işi fizik üzerinden elektroniğe aktarıp oradan bilgisayarın işleyişini öğreten derslerden programlamaya kademeli bir geçiş var. yani işi başlangıcından itibaren öğrenip üstüne bir de yazılımla alakalı olarak çok detaylı şeyleri sağlam bir temelle öğreniyorsun. akp sonrası açılan üniversiteler tartışılır ama normal üniversitelerin bilgisayar mühendisliğinde eğitim alan biriyle 1 sene çalışıp aynı seviyeye gelemezsin.

diyelim pratikte yeni mezunla aynı şeyleri yapabilmeye başladın 1 sene çalıştıktan sonra ki bu olabilir. fakat aynı yeni mezun tecrübe kazandıkça seni ezip geçecektir iş kalitesi bakımından eğer çok kötü değilse ya da bir mucize olup sen 30 yaşından sonra bir sene içinde paralı kurslarla müthiş bir yazılımcıya dönüşmezsen.

"bu işte para var, oturdukları yerden çalışıyorlar, keyifli de görünüyor, bu işe el atayım" diyebileceğin bir iş değil yazılım. mühendislik vs. okumadan hatta lise mezunu bile olup iyi yazılımcı olanlar da var ama bu işe ilgi duyup senelerce yapan insanlar. bu insanlar genelde işin en altından başlayıp senelerin birikimiyle bir yere gelebiliyorlar.

aslında bilgisayar veya yazılım mühendisliği mezununu da senden 5 sene daha tecrübeli görebilirsin. dediğim gibi, bölüm mezunu bir insanın senior yazılımcı olması 2-3 yıl alabilecekken seninki 5-6 yılı bulacaktır ki olabileceğinin de garantisini kimse veremez.

- Yazilim icin ingilizce olmazsa olmaz degil ama cok cok önemli bir avantaj. Yazilim konusunda türkce kaynak problemi var ve türkce kitaplarin bir cogu giris seviyesinde kaliyor. Genelde güncel bilgiye ulasmanin yolu kullandigin yazilm teknolojisinin "official" siteleri, dökümantasyonlari ve güncel kitaplar. bunlar da ingilizce oluyor. Bunlarin disinda stackoverflow gibi tüm yazilimcilarin kullandigi ortak kaynaklar da ingilizce. O nedenle ingilizce bilmeyen bir yazilimci bilgiye erismekte problem yasar.

- Kurs olayi aldatici bir durum. Kurs alarak yazilima giris yapilabilir ama iyi bir yazilimci olmak icin cogu zaman kurs almak tek basina yeterli degildir. Kurslardan mezun olan cogu kisi belli basli kaliplarda birseyleri yapmayi ögrense de bu kaliplarin disina cikmakta zorlanir. Cünkü kurslar yazilimin temelini ögretmekten daha ziyade cok kisa sürede örnek isler yapmayi ve isnlara yazilimciyim hissi vermeyi tercih ediyorlar. Kurs alinabilir ama bu bir yazilim diline giris icin yeterli olur.

Benim size tavsiyem öncelikle bu isi hobi olarak götürmeniz, belki kurs alabilirsiniz ama kursun yaninda birkac hobi projesi gelistirmeniz. birkac eksiduyuru tarzi web2.0 web uygulamasi fikrinizi gelistirebilirsiniz, ya da mobil uygulama. Bu size isin pratik uygulamasindaki gidis yolunu verecektir. Bunun yaninda mutlaka ama mutlaka isin teorik tarafina da gitmelisiniz. bu yazilim mühendisligi nedir den baslar database tasarima, veri yapilarina, algoritmalara kadar gider. bunun icin üniversitelerin ders müfradatlarina ve islenilen konulara bakabilirsiniz. Bu konuda zayif kalirsaniz yazilim tecrübeniz kücük uygulamalarla kalir büyük uygulama gelistirirken gidis yolunu bulmakta zorlanirsiniz.

- yazilimda para kazanabilirmisiniz? maalesef kisa zamanda ögrenip iyi para kazanmak biraz sansa bagli. ister web, ister mobil, isterseniz back-end alaninda programci olmak isteyin en az 3 yillik yogun emek göstermelisiniz ki bu alanda kendinize is alani acabilesiniz. diger türlü is biraz sansa kalir. piyasada kurslardan ya da üniverside bilgisayar bilimleri alaninda mezun olup gercek anlamda yazilimci nitelikleri tasimayan bircok insan var. bu kisilerin yeteneklerini isi bilen bir sirket is görüsmesinde cok kolay ayirt edebiliyor cünkü yazilim mühendisligi kesin ve ölcülebilir bir bilim, yoruma dayali degil ve is görüsmesinde laf kalabaligi yaparak isi almak cok kolay degil, eger sansiniz yaver gitmezse.

Yazilimci olmak icin hangi yolu gitmelisiniz, kendinize hangi sorulari sormalisiniz:
- hangi alanda calismak istiyorsunuz? web, mobil, back-end, embedded programming
- hangi dilleri ögrenmelisiniz? java, c#, c, objective c, php, ruby ...
- yazilim gelistirme sürecleri? scrum, waterfall, agile ...
- yazilim gelistirme araclari? IDE, debug tools vs.
- hangi frameworkler ögrenilmeli ?
- hangi kütüphaneler ögrenilmeli ?
- yazilimin temelleri? algoritmalar, design patternler, yazilim mimarileri, object oriented programming

Tabi bu konularda kendiniz gelistirdikce önünüze daha cok soru cikacak. Her alanda az cok bilgi sahibi olarak is bulmak zor, mutlaka bircok konuda bilgi sahibi olmanin yaninda en az bir alanda derin bilgiye sahip olmak ve o alanin pratik ve teorik durumlarina hakim olmak gerekli, diger türlü gercek anlamda yazalimin mesleginiz olmasi sansa kalir. Bu ise girerseniz kendinizi sadece türkiyedeki yazilimcilarla degil tüm dünyadan yazilimcilarla kiyaslayin kendinizi ve bilginizi onlarin karsisinda test edin acama ne durumdayim diye, cünkü yazilim insani kolay aldatir, cok kolay bir sekilde her seyi yaparim hissi verir gelistiriciye.

www.brutto-netto-rechner.info

asagi yukari 750 gibi birsey olur sanirim vergi sinifi 1 olan icin. vergi sinifin 5 ise 615

450den fazla diye bir durum yok yillik bir miktarin altinda kalman gerekli. kisa süreli calisiyorsan onu hesapla denk gelmeyebilirsin.

steuerklasseni netlestir, elsteronline vsye mail at bilgi almak icin detayli olarak. yardim etmeye calisacaklardir.

muhtemelen @emrahday hakli ama. birebir demem ama yaklasik bir sey olmali.

öğrencisin sanırım?

450 üstü de çalışabilirsin ancak bu sefer vergi ödemen gerekir. finanzamta gidip bildirimde bulunucaksın onlar sana ödemen gereken bedeli mektupla yollıcaklar ya da işverenin halledicek bunu. işverenden saatlik brutto ne kadar ödeyeceğini öğren onu da çalışıcağın saatle çarp ve emrahın verdiği linkte monatlich olarak yaz. kirchensteuer'ı nein yap steuer'i de klasse 1 seç evli değilsen. sonuç olarak en altta netto gehalt olarak vericek.

evet ogrenciyim, vergi isini isveren halledecek, benim yapmam gereken bir sey olmayacakmis ama benim sigortam AT-11 ve bu sigortanin teilzeit islerde gecerli olup olmadigini bilmiyorum. sigortayi burada AOK uzerinden isleme soktum ama bulundugum sehirdeki AOK bu sigorta turunu bile dogru duzgun bilmedigi icin bu isi kapsayip kapsamadigini, baska bir sigorta yaptirmak zorunda olup olmadigimi bilmiyor.

emrah'in verdigi linkte sigorta turu olarak neyi sececegimi bilmiyorum dogal olarak.

bu arada isverenin beni kaydettirmek istedigi is turunun esas adi studentische hilfskraft'mis.

almanyada yasal olarak 120 full 240 yarım gün çalışma hakkın var dolayısıyla sigortanı değiştirmen gerekmez diye düşünüyorum.

yukardaki linkte tahminimce privatversicherti seçmen gerekicek çünkü sigortanı kendin ödüyosun firma değil

o zaman yine bir soru: bu tam gun yarim gun isi nasil hesaplaniyor? kac saat calisma yarim gun sayiliyor? bunu da ne zamandir soracaktim hep unutuyorum.

8 saat tam gün.

Bir de aok olmazsa technische krankenkasseye sor at11 konusunda onlar da bilgili.

Calisma iznine kalacaksan isin yas ugrastiriyor. Bazen isveren aman yea diyip baskasini tercih etmeyi bile daha kolay bulabiliyor.

Calisma saatleri mühim mi? Ben bazen ek kaliyordum sorun olmuyordu. Ya da erken ciktigim da cok oldu. Sabit kagitta gecen süreden bagimsiz is yapiyorduk kisacasi.

Tam çözemedim demek istediğini ama anlamaya ve yardımcı olmaya çalışayım.

balikkaclira'nın çıktısını nedir? Bu çıktıyı globale mi kaydetmek istiyorsun?
function [ciktilarblabla] = balikkaclira(mevsimlerdenne)'yı [baskabaskaciktilar] = levrek(sukadartuttum, gecenaybukadarsattim) 'in içinde çalıştırıyorsun sanırım. Fiyat hangi fonksiyonun değişkeni ve buna yapılan değişiklikler nereye kaydedilecek?

Madem cözüldü sadece bu yapinin nasil calisitigini özetleyeyim, belki birinin ihtiyaci olur:

bir fonksiyon icinde hesaplama yaparsaniz ve o hesaplama sonucunda olusan veriyi bir yere kaydederseniz yani bir degiskene atarsaniz o degisken "local" degisken olur. java icin konusursam o fonksiyon bittigi anda "garbage collector" tarafindan isi bittigi gerekcesi ile temizlenir. yani fonksiyon icinde üretilen data sonsuza kadar tutulmaz. peki fonksiyon icinde üretilen bir dataya ihtiyacimiz olursa ne yapmamiz gerekir? iki temel secenek var
1. fonksiyondan datayi döndürmek ve global degiskene atamak
2. fonksiyon icinden direkt olarak global bir degiskene deger atamak.
(javada asla tam global yoktur ama bir üst erisim alani vardir, yine de global diyebiliriz)

Benim kisisel önerim yöntem 1 uygulanmali cünkü bir yazilimi mimari acidan ele alirsak bir fonksiyon sadece bir output olusturmali yani sadece bir atomic görevi olmali. birden fazla datayi degistiren bir fonksiyon yazilimin karmasasini arttirir, ilerki dönemlerde bircok soruna neden olur.

her bir fonksiyonun, methodun bir "scope" yani etki alani vardir. degiskenler o "scope" icinde yasarlar ve bittigine ölürler(ya da öldürülürler). bu nedenle daha fazla alanda kullanilacak degiskenler/datalar bir üst belki de en üst "scope" icine atilip kullanilirlar. bu mantik matlab, c++ veya java farketmez hepsinde benzerdir, sadece kücük nüans farklari vardir.

peki programlama dilleri bunu niye yapiyor?
- mimari acidan amac bir datanin her yerden erisilir olmasi onu kimin degistirdiginin, su anda senin fonksiyonun onu kullanirken baska bir fonksiyonun o anda onu degistirip degistirmesini önlemek icin önemli. örnegin bir x degiskeni icine bakiyorsun ve degeri 2. sonra x ile x i topluyorsun bir de bakiyorsun deger 6 olmus. neden oldu, cükü sen baktiktan sonra toplayincaya kadar gecen mili saniye icinde baska bir fonksiyon onu 3 olarak degistirdi. tam bir karmasa.
- ikinci önemli neden ise bu degiskenlerin hafizada yer kapliyor olmasi. program calistigi sürede yasayan ve silinmeyen her degisken kullanilmayacak olsalar bile yer kaplayacaklardir. bunlar programi yavaslatir, kaynaklari tüketir. bir programi kullanirken bir süre sonra "cok yavasladi bu, bir kapatip acalim" dememiz aslinda programcinin gereksiz yere global degisken olusturmasi, gelistiricinin mimari hatasi sonucu iyi temizlenmeyen (bunu temizlik isini javada garbage collector otomatik yapar) degikenlerin gereksiz kaynak tüketmesi nedeniyle oluyor.

s for dongusunde donen her karakteri temsil eden degisken.
mesela
for s in ilk_metin
print(s) dersen cikti olarak s
a
s
d
.. diye döndurulen degeri alir. if s == d print(s) dersen sadece d leri cikti olarak verir.

normal for dongusundeki for(var i = 0; i<str.length ; i++) deki i nin yaptigi gorev gibi.

yani 's' sabit bir terim öyle mi? metin içinde "tolga" yazsa bile 's' kullanılıyoruz, metinin içeriğiyle ilgisi yok?

derslere yeni başladım da henüz acemiyim o yüzden çözemedim olayı.

evet. s yerine tabi ki metin, m , i istedigini kullanabilirsin

burada s bir degisken, yani bir kutu diye düsünebilirsin. "for s in ilk_metin:" ifadesinde diyorsin ki "ilk metin" diye adlandirdigim bir kutu (yani variable) var onun icindeki her bir karakteri sira ile al ve "s" diye adlandirdigim (bu adlandirmayi sen yapiyorsun, istersen kutuna s degilde harfler diye de adlandirabilirsin) kutuya koy. yani for döngüsü her döndügünde "s" kutusunun icinde her sefereinde "ilk metin" den alinan harf gelir. ilk döndügünde "s" kutusunda a harfi olur, ikinci de s harfi, ücüncüde d harfi, dördüncüde a harfi. bu "ilk_metin" deki tüm harfler boyunca devam eder.

"if not s in ikinci_metin:" burada da diyorsun ki benim "s" diye bir kutum var icinde bir harf var. bu kisim ilk metindeki her harf icin calisacak ve diyecek ki bu "s" kutusundaki hare bak bu harf "ikinci_metin" kutusunun icinde var mi? var ise ekrana yaz. ilkina bakar s kutusunda a harfi var bu ikinci metinde var mi? Yok, o zaman yazmaz. for döngüsü tarafindan ikinci defa geldi ve s kutusuna bakar icinde s harfi var bu "ikinci_metin" kutusundaki harflerin arasinda var mi? var, ekrana "s" yazar. ücüncü defa gelir s kutusunda d harfi var, bu "ikinci_metin" kutusundaki harflerin arasinda var mi? var, ekrana d yazar, bu böyle böyle tüm harfleri dolasincaya kadar devam eder. yani "s" burada degisken, sen istersen onu "harf" olarak degistir, print(s) i de print(harf) yap yine ayni sekilde calisir.

Ama gelistiriciler arasinda isimlendirme gelenegi (naming convention) vardir, zorunlu olmayan ama genelde o sekilde kullanilan geleneklerdir bunlar. bir yazi icin "s", bir karakter icin "c", bir rakam icin "i", "j" kullanirlar. ama okunurlugu arttirmak icin sen anlamli bir isim koayabilirsin degiskenine, "harf", "karakter", "ilk_metindeki_harf" gibi

s = string kelimesinin kısaltması, bir değişken, for i = 0 daki i integer'in kısaltması, bu tür kodlarda ki değişkenlerin birer anlamı ve nedeni var aslında hatta bununla ilgili bir ders de var internette video olarak, arayıp bulabilirsin sanırım.

İstatistiksel olarak soruyorsun sanırım. Anlamlı'nın karşılığı net bir şekilde significant. Ancak, neyi negatif bulduğuna göre değişir. Eğer korelasyon buldu isen, 'statistically significant negative correlation' olur. Bazı 'negatively significant result' oluyor. Hipotez testinde 'negative' ve 'significant'ı bir arada kullanmak çok yanlış olabiliyor. Ne yaptığına göre değişebiliyor.

"True negative" kullanilir. Yani anamli sekilde tanimlanmis ve sonuc negatiftir. Örnek verirsek down sendromlu cocuk testlerinin sonuclari bu sekilde verilir. ultrason testleri ile Down sendromlu OLMAYACAK(negatif) tanisi konulmustur ve gercekten down sendromlu OLMAMISTIR, bu "true negative" bir sonuctur.

Diger alternatifler ise:
True positive: down sendromlu olacak denmis ve olmustur, tam isabet.
False negative: down sendromlu olmayacak denmis ve olmustur. hatali tahmin
False positive: down sendromlu olacak denmis ama olmamistir. yanlis alarm

en.wikipedia.org

@emrahday Dediğin sonuçlar alfa ve beta hataları. Bunlarda negatif ve pozitiflik var ama anlamlılık kavramından bahsedilemez. Anlamlılık teriminin kullanılabilmesi için bir testten bir sonuç çıkartılmış olması gerekir. Örneğin, korelasyonun -0.04 olması negatiftir ama anlamlı değildir ama -0.95 olması negatif anlamlı bir sonuçtur. Alfa ve beta hatalarında anlamlılık kavramından bahsedilmez. Farklı farklı alanlar için farklı farklı anlamlılık karşılıkları var. Anlamlılık teriminin tam karşılığı significance'tır, bir testin anlamlılığı çoğunlukla ki-kare ile hesaplanır, başka anlamlılıklar başka dağılımlardan gelebilir ve olasılık içeren bir şeyden bahsetmemiz gerekir.

specifitiy kavramı özgünlük, özgüllük, belirlilik, belirginlik veya belirleyicilik olarak çeşitli kullanımlara sahiptir, sensitivity ise duyarlılık olarak geçer.

Şarj aletini değişik denedin mi? Orjinal şarj mı?

şarj aleti orijinal. sadece farklı kabloyla bilgisayara bağlayabildim. ama aynı şarj aletiyle güncelleme öncesi ve sonrası sorunu var.

bende de ayni uyariyi veriyor. USB den sarj ediyorum, adaptör ile sarj etmeyi denemedim belki onda ayni sorun olmaz.

Ayrica güncellemeden sonra pil icin "Stamina", ve "Ultra Stamina" modlari da gitti, bu telefonu özellikle "Ultra Stamina" mod icin almistim, sarj acil durumlarda 1 hafta gidiyor diye. Sony forumlarini inceledigimde son güncellemeden sonra cok sikayet aliyorlar, umarim kisa zamanda düzeltirler.

kablo da şarjın bir parçası. ucuz kablolar şarj süresini uzatıyor.

telefonunu aldım pişmanım.

İki telefonum ve yıllar önce aldığım fotoğraf makinem Sony. Bir sorun yaşamadım ancak ithalatçı firma garantili veya garantisiz asla almam. Okuduğum yorumlar epey tırstırdı beni, şanslıymışım.

benim de tüm telefonlar sony oldu hep. acayip seviyorum. ünideyken walkmen telefonum vardı hala saklıyorum. döneminin en iyi telefonuydu bence. bi ara samsung kullanmıştım bir daha asla almam. şimdi z2 kullanıyorum çok memnunum.

i love <3 sony

arkadaşlar bir de o zaman şirkete destek olalım yahu, adamlar zorda, batıcaklar amk.

3-5 demeyelim alabildiklerimizi sony alalım. gelecek nesillerde bilsin bu efsaneyi.

sony marka olarak iyi de istediğim özelliklerde tercih edilebilir bir ürünleri olmuyor.

özellikle pc kullanan biri için televizyon olayı da devreden çıkıyor zaten. cep telefonu da ikinci planda kalıyor.

en son sonyden ne aldım diye düşündüm aklıma playstation 1-2 dışında ürün gelemedi öyle diyeyim.

ne düzgün bir oyuncu monitörü var, ne pc için fiyat performans oranı da güzel ses sistemi var ne herhangi bir pc bileşeni üretiyor ne de klavye mouse vs... nesini alayım ben şimdi bu adamların?

kısacası benim için varlığı yokluğu pek umrumda olmayan bir marka konumunda kalıyor.

iki telefonum var biri Sony Ericsson K750i, 2004 yilinda almistim ve pilini degistirmedim halde sarji 5 gün gidiyor. Digeri Xperia Z3 sarji 2 gün gidiyor. Playstation 2006 yildindan beri bir sorun cikartmadi. Bir Sony Vaio bilgisayrim 2007 yilindan beri kullaniyorum, digerini de 2012 yilindan beri.

Bunlara ragmen elektronik markadan bagimsiz olarak isi biraz sans isi. bu durumda da satis sonrasi servis önemli ve o da dagitici/ithalatci firmaya bagli. problemli bir ürün veya seri denk gelirse ve her markanin ürünü üzebilir.

Turist vizesiyse Almanya karışmıyor, öğrenci / çalışma vizesi vs varsa süreç farklı.
3-4 hafta biraz uzun, başvuru takip numarası yok mu elinde?

Almanya'dan olmaz o iş, buradan sormak gerek.

öğrenci olarak Ulusal vizeye başvurdum. -d- tipiydi sanırım. 90+ gün olduğu için uzuyormuş biraz.
Konsolosluk biraz bekle diyor. 15 iş günü oldu işlem başlayalı.

ups'ten bakıyorum ama daha teslim edilmemiş. başka da bir no yok.

Şu sıralar özellikle Almanya konsolosluğu bayan uzun sürüyor. Üstüne birde Fenerbahce Final 4 yoğunluğuda oluşmuş. 3-4 haftayı buluyor deniyor. Çok arkadaşım var Final 4 için vize başvurup bekleyen.

Ogrenci vizesiyse 2-3 aya kadar bekleyebilirsin ki gayet normal bu.

ögrenci vizesi 20 günden az sürmüyor genelde. yogunluga göre uzayabilir. Almanyadaki yabancilar subesine sormaya gerek yok cünkü onlar bilmez, dosyan türkiyede konsoloslukta olur ve sadece onlar takip eder. Vizen ilk olarak 90 günlük cikar, sonra almanyaya yerlestikten ve adresin belli olduktan sonra yabancilar dairesine gidersin ve vizeni 90 gün üstü oturum ile degistirirsin ve dosyan türkiyeden almanyadaki yabancilar dairesine gelir. daha sonra tüm problemleri bagli olacagin yabancilar dairesi üzerinden cözersin.

bootstrap icinde kullanilan grid sistemi 960GS de kullanilan ile benzer özellikleri tasiyor, hatta neredeyse ayni. o nedenle bootstrap dan sonra bunu kullanmak icin özel bir neden yok.

html pek işine yaramaz. bazı soruların cevaplanması lazım önce:

1. Bu siteyi kurulu olarak mı üzerinize alacaksınız yoksa sadece alan adını mı? (egemargubre.com adını yani)
2. Siteyi kurulu olarak alacansanız kodlaması nedir bunu bilmeniz lazım. Kuvvetle muhtemel html değildir. asp.net ya da php olabilir diye düşünüyorum. Bu şekilde kodlama ile baştan yazıldıysa işin çok zor. Yok eğer joomla, wordpress gibi bir site ise bunu öğrenmeye çalış. Zaten wordpress ya da joomla öğrenmesi basit sistemler.

Eğer sadece alan adı alınacaksa öğrenmen gereken içerik tüm detayları ile aşağıdaki linkte bulunuyor. Fakat hosting ile beraber gelecekse işin biraz daha kolay olur ve siteyi kısa zamanda istenilen hale getirebilirsin.

builtwith.com

Bir web sitesine girdiginde yani tarayicina egemargubre.com yazdiginda ne olur;
1. dns serverdan alan adi ve ip eslesmesi yapar egemargubre.com gider 198.111.222.333 gibi bir ip ile eslesir. Domain name, DNS gibi konular bu kisma girer
2. ip yani sayfanin adresi gider senin serveri bulur. server, hosting gibi temel kavramlar burada baslar
3. serverda bir "http server" vardir yani senin sayfanin kodlarinin bulundugu ve onlari disariya servis eden program. http server kavrami burada baslar. mesela apache
4. bu server sayfanda büyük ihtimalle index.html dosyasini http ile geri döner. http post, get gibi kavramlar burada önemli olur
5. index.html icinde html kodlari vardir. html burada baslar.
6. sayfanin düzgün gözükmesi icin html dosyasina eklenmis css vardir
7. sayfanin ölü gibi durmak yerine kullanicinin tiklamasini vs. aksiyonlara cevap vermesi icin eklenmis javascript vardir buna da mutlaka girmek zorunda kalirsin.
8. sayfada bi bilgi olmasi gerekiyor, ki bu bilginin de bi yerden gelmesi gerekiyor. bunun icin programlama dili lazim. php, c#, java, ruby vs.
9. bu bilginin bi yerde saklanmasi gerekiyor. bunun icin database mysql, oracle vs. bu dataninda databaseden cekilmesi gerekiyor SQL gerekli.
10. sayfa bu ilk 9 adimi gecer, bilgiyi ceker, sonra ayni yoldan geri döner. Iste bir web sitesinin calismasi özetle (bircok detayi var elbet) bu sekildedir.

Eger merakli isen bu adimlari ögrenerek takip et.

Alternatif ve kestirme yol olarak wordpress, joomla gibi paketlerle 5. adimdan sonrasi ile ugrasmazsin. 1. den 5 e kadar olan adimlarda sayfa ilk ayaga kaldirilirken önemli olur, birinden yardim alirsin.

Senin durumunda ise söyle bir problem var, mevcut calisan bir kod varsa ya onu cöpe atacaksin ve sifirdan kendin yapacaksin. ya da calisani inceleyip hangi dil kullanilmis, bu dil hangi http serverda calisir, hangi database var. yoksa wordpress mi yapmis bilmelisin ki isi devam ettirebilesin.

kalmaz cünkü avrupa birliginin bir b plani var ve schengeni belli bir süre askiya almak gibi. o siginmacilarda yunanistanda kapali kalmak icin o yolu gitmezler, onlarin nihai amaci almanya, isvec gibi ülkelere ulasmak ve schengen askiya alinirsa bu cok zorlasir. Elbette avrupa icin bu zor olur ama imkansiz degil. Türkiyeye cok fazla taviz verildigini düsünen halk sesini yükseltmeye basladi, elbette politikacilar da buna kayitsiz kalmaz.

Belli meslek gruplari konusu da muamma. mesela sirket sahipleri? bu gün bir sirket kurmak ne kadar zor ki, ya da ortak olmak. sirf vize almak icin bir sürü islevsiz sirket kurulur. belli kademedeki memurlar, ögretmenler zaten yesil pasaport sahibi olabiliyor. Mühendisler desen nasil ayiracaksin, her mühendislik fakültesi mezununu mühendis mi sayacaksin, bunlar potansiyel göcmen olmuyor mu? Bir insanin bir meslek grubuna dahil olup olmadigini Türkiye kendisi konfirme edemiyor ki yesil pasaport vermiyor, avrupa türk vatandasi birinin ne meslek yaptigini, sunulan belgenin gercekligini, diplomanin sahte olup olmadigini nasil konfirme edecek, kaldi ki kendi politikacilarimizin diplomalarinin gercekligine emin olamiyoruz.

Bir de ayrica bu vize muhafiyeti haberleri sadece türk televizyonlarinda cikiyor, alman televizyonlarinda parayi verecez anlasmayi yapacaz gibi sununuluyor, birileri yalan söylüyor belli degil.

mesleki yeterlilik bir belgeden ziyade geçmişte yapılanlarla da ölçülebilir. istenirse şartlar zorlanır fakat dediğin gibi muamma bir durum.

alman basınını bilmiyordum fakat orada böyle yalanlar koltukları sallandırabilir. yalan varsa bu taraftandır muhtemelen.

turk kamuoyu aldatiliyor bu konuda. butun avrupalilar "turkiye gereken sartlari sagladiginda" vize serbestligi saglanir diyorlar. dolayisiyla vizenin kalkmasi veya kalkmamasi yine abnin elinde olan bir sey bu anlasmanin baglayiciligi yok.

bana kalirsa sirf vize serbestisi ve 3 milyon milyar milyon sen bu parayi sen ne yaptin icin ulkeyi cezaevine dondurmek aptalca ama hadi anlastin, bari vize serbest olana Kadar anlasmayi uygulamaya baslamasaydin. islerine gelirse.

vize serbestligi gibi uyduruk bir sey icin bu Kadar laga luga yapan abnin de ben amk bunun disinda.

Vize serbestisi, mülteci olayı olsa da olmasa da, Türkiye şartları sağladığında zaten görüşülecekti(ve tabiki Türkiye şartları sağlayamıyor.) Bununla beraber bu mülteci anlaşması olursa, biz de vize serbestisi anlaşması önümüze geldiğinde ona göre bakarız dendi kısaca.

Ayrıca vize serbestisini, sanki avrupada yaşam hakkı sağlıyormuş gibi abartıp sanmayın. Kısacası herkes yeşil pasaportlular gibi olacak, yani 180 günde 90 gün ziyaret edebileceksiniz. (şuan oturum hariç, uzun süreli vizeye sahipseniz de durum aynı.) Herhangi bir çalışma ve oturum izniniz olmayacak.

@cursor onları biliyoruz dostum. Zaten okuduysan eğer konu o değil ;)

3 aylık seyahat hakkı ne olaki bu durumda?

ab sayılır mı bilmiyorum ama bosna için 2012 520d 18bin avro. yıllık vergi yok. sigorta 500 avro civarı. kasko 700. dizel 0,5 avro civarı.

asgari ücreti türkiye için 1300 (ki ne zamandır 900-950 lerdeydi) abd için de saatlik 7.25$ haftalık da 44 saat alıyorum. haftaiçi 8 saat 5 gün, cumartesi de 4 saat yarım gün olsun mesela ki türkiye'de yarım gün yok 6 gün çalışılıyor asgari ücretli işlerde, neyse. aylık 1.275$ gibi bir miktar yapıyor. aşağı yukarı tl = $ gibi bi şey oluştu maaşta.

abd için rastgele bir bmw 320i sedan model alıyorum mesela.
türkiye fiyatı 147.400 tl. asgari ücretlenin 113 aylık maaşı.
abd fiyatı 35.150$. asgari ücretlinin 27 aylık maaşı.

yani sen burda bi bmw alayım dediğin zaman sana olan etkisi 150.000 tl, ordaki adama olan etkisi türkiye'deki adama olan etkisinde 35.000 tl gibi. arada çok ciddi bir fark oluyor.

bir de bmw falan seçtik yani. daha giriş seviye volkswagen jetta'ya falan baktığında 17.000$ gibi bi fiyatı var. 17.000 tl'ye jetta alıyormuşsun gibi. türkiye'de 65.000 tl'den falan başlıyor.

ben alım gücü olayını bu hesaplarla yapıyorum genelde. bilmiyorum hatalı mı doğru mu ama mantığım böyle daha rahat alıyor.

biz 0 ve peşin olarak hesapladık. abd'de ikinci el piyasası daha rahat, onun dışında sıfır alıcam dersen leasing denen olay var. sen özellikle ab sormuşsun ama yazmış olayım işte merak eden varsa.

2. el piyasasına da burdan bakarsınız: www.ebay.com

almanyada;

bmw 5.20 sifir fiyat yaklasik 45.000 euro, ikinci el 30.000 euro (2014 model yaklasik 20.000 km). kasko sürücünün profiline göre (yas, meslek, sehir vs.) yillik 1200 - 2500 euro arasinda degisir. yillik vergi benzin 180 euro, dizel 350 euro.

golf 1.6 sifir yaklasik 32.000 euro, ikinci el 15.000 euro (2014 model yaklasik 20.000km). kaski 1000-2000 euro arasi. yillik vergi benzin 120 euro, dizel 300 euro

bunlar disinda pek bir masraf yok. kasko zorunlu degil, yarim kasko yapmak da mümkün(hasarin bir kismini karsilayan, veya hirsizligi kapsamayan veya park halinde olan hasarlarin sözlesme disi oldugu gibi opsiyonlar mümkün)

kuzey amerika icin:

dar gelirliler icin yurtdisinda araba almak mesele degil ama tamir isleri sikintili. $1000'e 10 senelik iyi durumda bir araba bulabilirsin ama ilk arizada masraf arabayi aldigin rakami gecebilir. o yuzden butce sikintisi olanlar genelde arabanin tamir kitapcilarini alirlar, kendileri calisirlar arabayi yolda tutabilmek icin, onlari asan birsey oldugunda da araba genelde cope gider.

para sikintisi olmayanlarin ise pek araba aldiklarina sahit olmadim, genelde 1-2 sene kiralarlar, yeni model ciktiginda bayiden telefon gelir, eskisi verir yenisi alip devam ederler.

www.basarsoft.com.tr

"Başarsoft 1997 yılından bu yana Coğrafi Bilgi Sistemleri ve Altyapı çözümleri üretmektedir. Ayrıca 2007 yılından bu yana Google başta olmak üzere IGO ve Yandex gibi harita servisleri için Türkiye verisi sağlayıcısıdır."

önce uydu görüntüleri üzerinde "fotograf isleme/image processing" yapan algoritmalar yolu ile yol patternleri cikartiliyor. Bunun icin cesitli programlama dillerinde kütüphaneler mevcut. bu isaretli yerler arasinda yol oldugu 100% yakinlikta isaretlenmis yerler otomatik isaretleniyor. yol olma ihtimali olan ama kesin tespit edilememis yerler ise yerel yetkililere/firmalara denisilarak isaretleniyor.

Bu konuda cesisli doktora, master ve bacholar tezleri mevcut mesela www.isprs.org

Hatta sadece yol degil, uydu fotograflari üzerinden herhangi bir insan yapisi cisimler de tespit edilebiliyor. Bu konu askeri güvenlik acisinda da cok önemi oldugu icin cok yatirim yapiliyor ve gercek zamanli olarak bir bölgede insan yapimi cisimlerde degisiklik var ise tespit edilebiliyor.

Html5 bilmen icin html de biliyor olman lazim cünkü html5 mevcut html standarinin eklemeler yapilmis hali. o nedenle html icin kullanilan div, body, table gibi temel bircok sey ikisinde ortak. o nedenle ikisini beraber ögren, ama ögrenirken kullandigin özellik html de varmiydi, yoksa html5 ile yeni mi geldi onu bilsen yeter.

Html/html5 in üzerine css ögren, css ögrenirken "responsive" gibi konulari da atlama.

daha sonra js ögren, fakat js digerlerinden farkli olarak bir script dili, o nedenle gercekten programlamaya, algoritma yazmaya javascript ile baslamis olursun. Ama aklinda bulunsun html5 icin de javascript yazacagin durumlar var. Javascript ile beraber de jquery gibi yaygin kütüphaneleri ögrenmen gerekecektir.

editor olarak notepad++ ve sublimetext kullanabilirsin, bunlar sana temiz baslangic ortami sunacaklardir.

online egitim olarak "coursera" yi öneririm.

html5 sadece html değil, javascript ve css'i de içine alan bir kavram. dolayısı ile sadece html5'e ait etiketleri öğrenince html5 öğrenmiş sayılmıyorsun.

telefonu bilmem de sitelerden mail adresi toplayan yazılımlar mevcut.
Birleştirmek zor değil de yazılımlar belli bir pattern topladıkları için "ha bu da mail olabilir" diye almıyorlardır.

Google da aratıldığında çıkmasın diye yapılıyor.

internet üzerinde aktif mail adreslerini toplamak icin kücük program parcaciklari calisiyor, bu programlar eksiduyuru gibi siteleri ziyaret ederek yazilanlar arasinda [email protected] gibi patternler ariyorlar. eger böyle bisey bulurlarsa hemen onu kaydedip "iste bu aktif olarak kullanilan bir mail olmali" diyorlar ve bu bilgiler satiliyor bol bol spam düsüyor. Amac bu aranan patternin disina cikmak XYZ[at]XYZ.com gibi birseyin mail oldugunu anlamayabilir cünkü icinde @ isareti yok diye. ama bir program icin baska bir patterni de taramak zor degil ve gelistirici kolayca yeni patterni adapte edebilir programina. o nedenle mail oldugu anlasilmadan mail adresini yazabilmek senin yaraticiligina bagli.

herhangi bir konuda alınan güvenlik önlemi, olası tüm saldırı türlerini bertaraf etmek zorunda değil. Konudan bağımsız olarak saldırıların bir bölümünü eleyebiliyorsa ve o güvenlik önlemini ifa etmek için harcanan emek/para, güvenlik önlemini aşmak için harcanması gereken emek/paradan yüksekse, güvenlik seviyesi yükseltilmiş olur.

Boşlukları kapatacak, at'leri @ ile değiştirecek bot yazmak bir çaba ve her ne kadar uygulanıyor da olsa tüm mail search botları tarafından yapılmıyor. mail adresini herhangi bir kamuya açık alana yazarken alınan o küçük önlem ise minicik bir emek, ek külfiyet ve maliyeti yok. Haliyle görece olarak diğer duruma göre daha güvenli bir durum yaratıyor.

Bu bahsettiğim mantık temelde tüm güvenlik önlemlerinin uygulanması/uygulanmaması kararları için kullanılıyor iki yöne de eklenen daha reel değişkenlerle bu arada.

Birçok kişi gibi filtre kullanıyorum, içinde belirli kelimelerin geçtiği maillerle bırak uğraşmayı, görmüyorum bile.

hırsız argümanı veriyorum.

şimdi bir blokta yaşıyoruz diyelim, 10 ev var. Benim ev de dahil olmak üzere 8 tanesinin alarm sistemi var, diğer ikisinin yoksa alarmı olmayanlar önce soyulur.

Benim evim soyulmayacak ama bunun sebebi benim alarm taktırmış olmam değil, diğer iki evin taktırmamış olması. Yani adamlar benden korktukları için değil diğer ikisini soymak daha kolay olduğu için benim evi soymuyor.

Email olayı da buna benziyor, burada amaç %100 çözüm değil. Hayatta hiçbir şey kesin değil, bu niye olsun ki?

ben bir kere yurtdışında taksiye bindim. internet yoktu, harita açıktı. mavi nokta benle birlikte gelmişti. ben de hayret ettim.
google maps idi program.

maps me gibi programlar bunu yapiyor sanirim ama onu nasil yapiyorlar anlamiyorum.

GPS anteni internetsizken konumunuzu tespit edebilir, aslında internetsizken yardımcı konumlama dahi çalışıyor.

Navigasyon işi ise ayrı, bir navigasyon programı alacaksınız ya da google maps'in şu anda kısmen çevrımdışı çalışma özelliği var, çevrımdışı alanları indirirseniz o alanlarda yol tarifi oluşturacaktır.

telefonun 3 temel sekilde konum belirler
1. GPS (dünyanin cevresinde dönen uydular)
2. WLAN (evdeki isteki internet modemi)
3. CELL (turkcell / vodafone antenleri)

GPS yöntemi icin internet GEREKMEZ, digerleri icin sebeke baglantisi gerekir. Bir map uygulamasi actiginda önce internet var mi diye bakar, var ise 2. ve 3. yöntemleri kulanarak konum belirler. En son asama olarak 1. GPS yöntemini kullanir cünkü hem daha az pil harcasin diye hem de 1.yöntem digerlerine göre yavastir. bulundugun konuma (kapali otopark, binalar vs.) bazen 5 dk konum bulamadigi olur cünkü uzayda dönen 4 uydudan sinyal almali, bazen hic bulamaz kalin duvarlar, yerin birkac kat altindaysan, ya da metrodaysan bulamaz. ama diger yöntemler daha az pil harcar, hizlidir ama sebeke baglantisi gerekir.

arabalardaki navigasyon cihazlari genel olarak daha hizli konum bulur, hesaplarken pil gidecek diye düsünmezler, islemcilerini sonuna kadar kullanirlar, telefonlar özellikle pil tasarruf modunda GPS ile konum belirlerken cimri davranirlar, o nedenle daha yavas hesaplar, eger hareketli isen bulmakta zorluk cekebilirler.

Gps'in nasil calistigini biliyorum. Bu yuzden internet kapali olsa da konumumu bulmasi gerektigini dusunuyorum haliyle. Ama bulmuyor konumumu.

HAritayi icinde barindiran, yani harita yuklenebilen uygulama var mi bildiginiz?

Mesela turkiye haritasini yukleyip tum Turkiye'de internetsiz kullanabilecegim?

Birkac farkli android telefonda denedim, konum bulmuyor yandex ya da google maps ile. Acaba haritayi indirme sansim var mi bu uygulamalarda? Bulamadim oyle bir sey.

çalışması lazım ama pratikte her zaman öyle olmuyor, olacaksa da çook beklemen gerekiyor. ben de yurt dışında roaming götüme girmesin diye telefon gps ile takıldım, işime yaramasını istediğim zamandan bi yarım saat önce açıyordum ki önce bi tespit edebilsin. mesela bazı şehirlerde bi kayboluyordu bekle allah bekle. özellikle google maps daha uzun sürede buluyordu yerimi, citymaps 2go daha çabuk o konuda. şehre göre harita indirme de var, ayrıca önemli noktaları da gösteriyor(hastane, yeme içme, turistik vs.) insanların orayla ilgili yorumları dahil. here maps öneriliyor çok deneyimleyemedim ama onda da indirip offline kullanma var.

xperia z1'di telefon, hani öyle tarih öncesi bişey de değil.

here diye bir app var onda indirebiliyorsun haritayı.

osmand uygulamasını indir. sonra da uygulamadan offline türkiye haritasını indir. telefonun destekliyorsa internet olmadan da her türlü ihtiyacını görür. ben bu sayede geçmiş aylarda gittiğim ülkelerin haritalarını indirerek internetsiz gayet güzel gezebildim.

play.google.com

null görünmesi aynı tabloları tekrar tekrar açmaktan daha iyidir. araba plakasını oraya direk kolon olarak açmak mantıklı mı bilemedim, ayrı bir tabloda tutabilirsin sonuçta o plaka hangi araba ?

genel olarak api (parse.com, jwt) sistemleri bu durumu desteklemiyor ve default olarak tek bir tabloyu hedef gösteriyorlar. işlemler bu tablo üzerinden değerlendiriliyor. Ayrı bir tablo yapsam bile bir çok iş beni bekliyor. Fakat bu önemli değil. Standartlar ne üzerine ise onu uygulamak isterim fakat nasıl aratacağım hakkında bile pek fikrim yok. Örnek veritabanlarına baktığım zaman çok çeşitli durumlar görüyorum. ayrı tutan da var. tek tabloda tutan da. hangisinin doğru olduğuna karar veremiyorum.

best practices user role tarzı bir şey aratabilirsin, şunu incele bi en.wikipedia.org

stackoverflow.com

eğer veri tipleri birbiriyle hiç alakalı olmayan şeyler değilse hepsine ayrı tablo açmana gerek yok. hepsi insan bunların, aynı tabloda olabilirler.

users
id
name
role_id
type_id


roles
id
name (admin, demo kullanıcı, premium, vb)

types
id
name (avukat, muhasebeci, doktor)

bir kişi eğer birden fazla rol alabiliyorsa o zaman mecbur ortak tablo (roles_users veya role_user adında, hangi isimlendirmeyi seçeceğin sana ve hangi ORM'i kullandığına bağlı) açmak gerekecek. bunu yapmak zorunda kalsan bile eğer kullanıcıları users tablosunda tutuyorsan toplam 3 tablon olacak. diğer türlü yapsaydın her kullanıcı tipi için yeni bir ortak tablo açmak zorunda kalacağın için çok fazla tablon olacaktı.

isimlendirmeyi düzgün yaptığın sürece üstteki sistem güzel çalışıyor.

tabloların ID'leri için sadece id koyuyorum, başka tabloya foreign key olarak eklerken başına tablo adının tekil halini ekliyorum, user_id gibi.

ortak tablo içinse alfabetik ve çoğul gidiyorum, books_users gibi.

sütun adlarını da sade tutuyorum. user_name / user_email yerine name, email gibi.

Bir ORM bul, onun standardını kullan derim.

(bkz: normalizasyon)

Normalizasyon ve Denormalizasyon SQL konusunda en önemli soru isaretidir. Senin durumun da buna isaret ediyor. Cünkü bu konuda tek bir dogru yoktur, duruma sarta göre dogru degisir. Bircok alt tabloya bölersen (Normalizasyon) tekrarlar azalir, daha az yer kaplar ama performans olarak kayip yasarsin cünkü tablolardaki datayi birlestirirken birkac tabloyu join yapman gerekir. Parcalamaz bütün turarsan (denormalizasyon) cok tekrar olur, bazi alanlar bos olur, yer kaplar ama avantaj olarak da bazi durumlarda karmasa düser performans artar. neyin ne kadar olacagi duruma göre degisir

plaka gibi görece daha önemsiz ve üzerinden aggregated-report üretilmeyen alanları bir meta tablosunda key-value şeklinde tutabilirsin.

wordpress'in meta bilgileri sakladığı şekilde.

@fever wp bilmiyorum ama bu dediğin php serialize, unserialize konusu mu? php.net

Pergamon museum'da pergamon altar tadilatta, aklinizda olsun. Diger eserleri tabi ki gorebilirsin ama sirf altar icin gidecekseniz gitmeyin.
8€ mu ne.

Bence ucretlere bakin once, ona gore karar verin. Teker teker toplayin ucretleri, bu saydiginiz 3 alternatifinkileri yani. Ona gore karar verin.
Muzeler ve ogrenci karti icin de muzelerin sitesine bakmalisiniz. Ona karar verin.

Bir de hostelin yeri kotu degil bence. Illa sbahn degil, berlinin cok gelismis otobus agi da var. mutlaka kontrol edin :) otobusle vb ya da metro aktarmalariyla hep ayni yere ugramadan bi yerlere gidebilirisniz.

1. secenek ulasim icin odeyecegin parayi dusununce gayet mantikli geliyor. 1 diyorum.

ogrenci karti isini bilemem.

O otelden merkeze metroyla en az 40 dakika surer bu arada.

Jewish museum akşam en geç kapanan müzedir.Tam emin değilim ama 20:30 civarı veya daha geç kapanıyordu.O yüzden jewish Museum'a geç gidebilirsin.jewish museum'da bir olay olmaması yorumuna katılmıyorum.yahudilikle ilgili en derli toplu bilgileri alabileceğin müzedir.Daha önce yazmıştım ben Jewish Museumda 4-5 saat civarı kalmıştım.

Arkadaşım da aynı şeyi söyledi, Jewish Museum'da tüm günü bile harcayabilirsin diye... Bu arada s-bahn sistemi üzerinden 20 dakikayı buldum ben istasyonları yazarak, Almanlar böyle bir yanlış yapar mı :)) işin şakası bir yana, sisteme güvenmiştim, merkezden kastım Alexandraplatz, sonrasını yürüyerek hallederim ki sevdiğim şey bu aslında. Pergamon altar'ın tadilatta olduğunu gördüm maalesef, çok üzüldüm, ama hala görmek istediğim şeyler var. 12 euro olmuş müze girişi bu arada. Herkese çok teşekkürler yorumları için.

alexanderplatz'a 20 dakika sürebileceğine ihtimal vermiyorum. hadi 40 değil, 30-35 dakika olsun :) ama bunu olumsuzluk olarak da söylemedim aslında, sadece bilgi olsun diye eklemiştim. yoksa berlin dediğin sadece merkezden oluşmuyor sonuçta. hatta alexanderplatz, berlin'in en kötü yerlerinden biri bence. iyi seçim bence turistik bir yerde kalmamak.

Berlinin en güzel müzelerinden biri www.sdtb.de gezmesi 1 gününü alir özellikle tren ucak ve tekneler. müzede bu araclarin gercekleri var, özellikle nazi zamaninda kalanlar; kopya ya da model felan degil. Bunlarin disinda eski bilgisayarlardan, fotograf makinalarina cok güzel bölümleri mevcut.

Bir diger harika müze www.naturkundemuseum.berlin bunu da gezmek en az yarim gününü alir. Doga meraklisi isen en güzel müze bu.

Pergammon Museum ve Jewish Museum ile beraber mutlaka gezilmesi gereken müzeler bence Naturkunde ve Deutsches Technikmuseum. DDR ise Pergammon müzesine giderken ugranir.

DDR kücük bir müze ve tamamen ticari bir müze oldugunu düsünüyorum, gercek anlamda bilgilendirici degil, cok turistik.

Otelin yeri de uzak degil, sabah cikip aksam dönecegin düsünülürse yaklasik yarim saatlik yok uzun sayilmaz.

Bu arade Berlin'i bisikletle gezmiştim ben.
Alttaki adrese bir bak derim.Günlük bisiklet kiralama 9 euroydu sanırım

www.nextbike.de

DDR Museum'un ticari bir müze olduğuna dair bir izlenim bende de var aslında, ama yine de bir uğrayıp, kendim görmek istediğimden programa aldım o müzeyi.

Teknik Müzesi'ne gitmeye çalışacağım. Doğal Tarih müzeleri bugüne kadar çok gezdim, Berlin'de uğramayı düşünmedim o sebeple. (Hepsini tek kalıba sokmaya çalışmıyorum öyle gözükse de bu cümleyle aslında...)

Bisiklet kesinlikle bir seçenek, son gün özellikle biraz bisiklet turu yapmayı gidişata göre çok istiyorum. Çok teşekkürler.

şu anda kullandığın, rahat ettiğin browser neyse, bu tip addonlar mevcut zaten. onları bir arat istersen.

chrome için ie emulator addonunu kullanmıştım, gayet de tutarlı.

su anda isimin bir parcasi cross browser check. en gercek cözüm ise "virtual machine" kurmak. Dezavantaji harddiskte her isletim sistemi icin ayri yer harcar. Avantaji ise gercek isletim sistemi ve browser oldugu icin ne simulator dür ne de emulatör. bu nedenle o sisteme sahip biri sayfana nasil erisiyorsa aynisina erisir, debug yapmak icin browserlarin "developer tool" larina erisebilir, ayrica o isletim sistemi icinde gelistirme ortamini bile ayarlayabilirsin.

Önce buradan virtual box indirip kurman gerekli
www.virtualbox.org

Sonra isletim sistemlerinin image dosyalarini bulman gerekli. buradan mac icin olanini indirebilirsin.
hintdesk.com

burada linux surumleri
www.osboxes.org

burada da microsoft
developer.microsoft.com

burada bir video anlatimi nasil kurulur diye
www.youtube.com

bu da tükce video anlatimi
www.youtube.com

Ek avantaj: bu isletim sistemleri bilgisayarinda tamamen ayri bir bilgisayar gibi calistigi icin bunlari virüslü olabilecegini düsündügün dosyalari acmak, isletim sistemi önemli dosyalarini karistirmak icin de kullanabilirsin. cökerse yeniden kurarsin, senin gercek isletim sistemine hicbir sey olmaz. ya da isletim sistemi icine kuracagin ddos araclari, örnegin linux isletim sisteminde bircogunu bulabilirsin, kendi sitene saldiri düzenleyip test edebilir, önlemlerini alabilirsin.

@emrahday,

çok teşekkürler. ben de ie 11 için bir virtual kurulumu yapmıştım ama 128gb lık macbook pro kullandığım için bu şekilde halletmeyeyim diyordum ama dediğin gibi işin en doğru yanı bu sanırım. en iyisi crossbrowser test için basit bir makina alayım ben virtual boxları doldurayım içine

www.browserstack.com

büyük ihtimalle biliyorsundur ama bu adamların çözümü gerçekten mükemmel, bir süre kullanmıştım geçen yıl. şimdi yine lazım oldu, bugün alacağım bir aylık. tam da farklı çözümleri karşılaştırırken bu duyuruyu gördüm, yazayım dedim.

@hayirsiz,

ya benim denemelerimde mi öyle oldu bilmiyorum da (trialdayken), çok fazla kasıyordu bunlarınkiler. biraz ince bir şeyleri yakalamak istediğimde hep sıkıntı yaşadım, ama belki bana öyle olmuştur bilemeidm şimdi.

dediğin gibi, baya süper çözüm aslında.

eğer localde değil de direk elle url yazıp denediysen o zaman yavaş oluyor (sanki ekran kartı sürücüsü kurulmamış bir bilgisayarda işlem yapmak gibi, hatta sankisi fazla), haklısın. bir de çok geçiş yaptıysan (farklı işletim sistemi ve tarayıcıları denerken) yenisinin açılması biraz bekletiyor, o yüzden paralel test yapmak lazım hız için.

lanet gibi bütün alternatiflerin fiyatı aynı neredeyse, mecbur bayılacağım 50-100 dolar neyse.

mashable.com
şöyle bişey var ama benim hiç bi bilgim yok sadece googlelayıp buldum siz büyük ihtimalle bakmışsınızdır bunlara ama yine de belki gözünüzden kaçan vardır.

var benim tanıdığın tanıdığının evladı.

kadın türk, adam alman. çocuk ingilizce konuşan dadıların elinde büyümüş. çatır çutur konuşuyor valla hepsini.

cok tesekkurler, peki bu dediginiz cocuklarin yaslari nasil? yani ne bileyim mesela ergenlik doneminde her uc dili de konusma kapasitesi nasil olur merak ediyorum.

benim dediklerim gayet 20 yaşına gelmiş kocaman adam ve kadın yani.

almanyada cevremde bircok türk ailenin cocugu türkce, almanca ve ingilizceyi gayet iyi konusuyorlar. aileleri ile evde türkce, cocuk yuvasinda alman ögretmenleri ve arkadaslari ile almanca, ingiliz ögretmenleri ile ingilizce konusuyorlar ve yaslari kücük. burada önemli olan ayni kisilerle hep ayni dili konusmasi, mesela baba ile bir almanca bir türkce konusursa iki dil ic ice giriyor, kullandigi kelimenin hangi dile ait oldugunu karistirabiliyor. Ayni kisi ve ortamda ayni dili konusur ise o ortama gecince o dilde düsünüp o dilde konusuyor. Bunu aslinda herkes farkli dil icin olmasa bile türkce icinde bile otomatik yapiyor, ailemizle konusurken farkli jargonda farkli aksanda konusuyoruz, is yerinde farkli, arkadaslarimizla farkli jargon ve aksan seciyoruz, bunu yaparken düsünmüyoruz. Bu cocuklar da bunu ayni sekilde hic düsünmeden yapiyor.

Amerikali anne-turk baba
Ulke almanca konusulan avusturya.

Baba doktor, surekli nobet vb cok az goruyor cocuklari, anne evden calisiyor.

Cocuklarda ingilizce ve almanca sahane. Ama turkce anliyorlar lakin cok az konusabiliyolar. Cunku hic turk gidip gelen de yok.

bilgisayarindaki ve eclipse de tanimladigin jdk versiyonunu kontrol et, versiyon 1.7 ile 1.8 (jdk 7 ve 8 olarak da geciyor) icin xml dosyasinda (sende büyük ihtimalle beans.xml) uyumsuzluk vardir. büyük ihtimalle iki bilgisayarda farkli versiyonlari kullaniyorsun ve her bir versiyonun xml semalarinda farklilar var.

Turkiyeden mi basvuracaksin?

Benim bildigim sirketin bu isleri halletmesi lazim, sen yapamiyorsun zaten.

calisma izni rathausdan alinmaz, ausländerbehörde (yabancilar dairesi) ilgileniyor o isle. 1 gün önce halletmen ise imkansiz, sirf randevuyu bile birkac hafta sonrasina verirler. Ayrica almanyaya calismak icin geleceksen vizende calisabilecegin belirtilmis olmali, turistik vize ile calisamazsin. O nedenle iki yol izleyebilirsin. 1. türkiyede alman konsolosluguna staj icin gelecegini bildireceksin, ve onlar senden isyerin tarafindan doldurulmus bir belge isteyecekler. bu belgede is tanimin felan var. sen bu belgeyi isyerinden alacaksin konsolosluga vize basvurusunda vereceksin. bu belgeyi konsolosluk ausländerbehörde ye gönderecek, onlarda duruma göre arbeitsamt a gönderecek. arbeitsamt calisabilir diye görüs dönecek ausänderbehörde ye onlarda konsolosluga sonra sana calisma/staj vizesi verilecek. ya da ikinci yöntem türkiyedeki konsolosluk üzerinden degil de direkt ausländerbehörde ye basvurman ama bu durmda vize türünü degistirmen, almanya adres islerini felan tam olmasi gerekecek. 1 günde almanyada bankadan kredi bile cekemezsin, benim sana önerim 2 ay önceden baslaman bu prosedürlere.

calisma izni almadan staja baslaman ise kacak calismak demektir, is yerinin bu riske girecegini zannetmiyorum.

konsolosluktan çalışma vizesi almanız gerekiyor. uzun süreli olsaydı geldiğinizde o vizeyi kalıcı bir vizeyle değiştirmek gerekirdi ama staj gibi bir şey zaten almanya'daki işlemler için alınacak randevu süresine bile yetmez.

yani tüm işlemler konsolosluk aracılığıyla ve staj yapacağınız şirketin almanya'daki resmi kurumlara göndermesi gereken belgelerle ilerlemeli.

yaz için şimdiden işlemlere başlamış olmanız lazım.

En az iki aylık süreç

Konsolosluktan eksiksizce tüm belgeleri verdikten sonra bekliyorsunuz. 2-3 ay sonra çıkıyor.

Rathaustan filan alınmıyor :))

rathaus bildiğin belediye binası. türkiyeden başvurucaksın o kadar. giriş yaptıktan sonra auslaenderbehördeye ibrazda bulunman gerekebilir staj için nasıldır tam bilmiyorum. öte yandan yine girişten sonra ev adresini rathausa bildirmen ve ikamet kaydı yaptırman gerekir.

gecen sene araba ile gectim normal türk pasaportu ile hicbir sorun olmadi.

En fazla arama yaparlar o kadar. Geçebilirsiniz.

olmaz mümkün değil. ama kosova pasaportunuz varsa, aracınız kosova plakalı ise geçemezsiniz.

Sirbistan'dan turk pasaportuyla kosova'ya gecebilirsiniz. (2010 ve 2012 olmak uzere 2 kez boyle yaptim)
Hatta sirbistan-kosova-sirbistan da yapabilirsinjz.

Ama makedonya-kosova-sirbistan tRzinda yapamazsiniz.

Cunku sirbistan kosovayi tabimadigi icin sinirlara "kontrol noktasi" diyor. Sirbistan'dan kosova'ya gectiginizde onlara gore sirbistan'dan cikmamis oluyorsunuz ve geri donebiliyorsunuz. Ama atiyorum makedonyadan kosova, ordan sirbistan yapmak isterseniz ne hikmetse sirbistan'a legal yollarla girmemissin sayiliyor, almiyolar. (Bizzat basima geldi ve adam aciklamasini boyle yapti)

Charset.forName("UTF-8").encode(myString)
bunu dene

String old = "abcde-ı-ijklm";
String str = new String("ı");
String replaced = old.replace(str, "i");
System.out.println(replaced);

bunu sorucaktim, bu adam niye bu kadar populer oldu? sanki rezayla aralarinda kisisel bi mesele varmis gibi yansitiliyor. zarrab zaten aranmiyor muydu? bu savci olmasa baska savci yine yakalatmayacak miydi?

@joelskellington

o zaman kimse onu takip edeceklerdi bunun preet bharayla ilgisi yok.
burada krallar gibi takılan adam (ki suçlu olduğu gün gibi ortada) orada hapse girebilir.
insanların istediği şey adalet başka bir şey değil.

Gönül isterdi ki bu adam burada yargılanıp cezasını çekseydi. Baş ne ki ayak ne olsun.

Zaten bahara'nın bu kadar meşhur olması da insanların Zarrab'ın zaten yakalanacak olmasını bilmediğinden oldu. Sanki bir anda herif gökten inip herifi paketledikten sonra tekrar göğe yükselmiş gibi bir muamele var.

adamın mevzuya yabancı olduğunu hiç zannetmiyorum. neticede reza'nın ne mal olduğunu biliyor. dün görmüştüm, "türkiye'den ne istersin? şiş kebap, lokum, halı; emrindeyiz güzel abim" tarzı bir tweet'e "aslında şiş kebap iyi de işimi yaptığım için ödül kabul edemem ki zhehe" diye cevap vermişti. neden ilgi gördüğünün, sevildiğinin farkında.

"başka adam olsa aynı muamele olurdu" diyerek bharara reyizi itibarsızlaştırmak doğru olmaz. evet, örneğin atatürk yerine de başkası çıkıp aynı şeyleri yapabilirdi ama olmadı yani, atatürk oldu. onu bildik. ne bileyim stalin'in yerine de başka birisi olabilirdi. ama olmadı. preet bharara'nın yerinde de başka bir avukat olabilirdi ama olmadı. o denk geldi, o oldu. her ne haltsa. SAYGILAR REİS.

çok komik.
sağlayamadığımız adaleti elin adamlarında görünce burada düğün bayram yapıyoruz. elin şeyiyle gerdeğe girmek bu olsa gerek.
umrumda bile değil.

reza zarrab türkiye'de tutuklandığında "beni çıkarın, yoksa konuşurum" demişti, netekim çıkardılar da. bir sürü savcı, hakim değişti, kimileri meslekten ihraç edildi. sırf bu yolsuzlukları örtmek için.
ve bütün bunlar gözümüzüm önünde oldu, elimiz kolumuz bağlı hukuksuzluğu seyrettik sadece.
adamlar açık açık yolsuzluk yapıyorlar, bir şey diyen yok. o yüzden birilerinin hukuk ve adaleti savunuyor olması (amerika lehine olsa bile) bizi heyecanlandırdı. adalete açız resmen.
hele ki bu adaleti sağlayacak olan adam da zeki, karizmatik, yakışıklı, dava kaybetmişliği yok falan. iyice coştuk:D benim de şahsen içimin yağları eridi.

millet olarak biz adalet ve sistemden cok kisiler ve kahramanlari seviyoruz. tikir tikir isleyen, kimsenin öne cikmadigi bir sistem yerine öne cikan ve herseyi toparlayan karizmatik bir lider yada kahraman daha cok ilgimizi cekiyor. bu icimize islemis ama bircok durumda kaybeden oluyoruz cünkü liderlik zehirler, yaniltir insani egolarinin esiri yapar. ama "sistem" icinden cikilmasi zor, uzun vadeli bir cözümdür. biz adalet sistemi istemiyoruz, daha cok adaleti dagitan lider istiyoruz, bulamadigimizda ise en yakin adaya/kisiye sariliyoruz, abd de olsa bile. hislerimiz cok insani ama yanlis, asil istememiz gereken adaleti dagitan kahraman yerine gercek bir adalet sistemi olmali.

ben de şaşırdım doğrusu. neden bu kadar ünlü oldu bu savcı diye.
ama tv de bir kanalda bu adamla ilgili, yok davalari cogunlukla kazaniyormuş, yok ucu türkiyeye uzaniyormuş vs gibi haberleri duydugumda, lafın kısası bazı kesimlerin bu savcıya iktidarı devirebilecek tek adam olarak bakıldigini anladım(!)
algi operasyonlarina bak ya...
insan bu kadar mı düşer?

SELECT
*
FROM
table
ORDER BY RAND()
LIMIT 1;

bir tablodan rasgele bir veriyi ceker.
php ye gerek yok, sadece sql ile cözebilirsin.

stackoverflow.com

Öyle evet, avrupa ve abd'de avm ve havaalanı girişlerinde güvenlik kontrolünden geçilmiyor.

evet aynen öyle. avm lere de elini kolunu sallayarak giriyosun.

hepsi öyle. zaten türkiyede de artık tek güvenlik kontrolü var. girişteki kaldırıldı, sadece check-inden sonra boarding yaparken var.
ilk girişteki güvenlik zaten bi işe yaramıyor ki. uçakların oraya gitmediğin sürece ha orda bi olay olmuş ha sokakta.

Bence gerçekten büyük bir güvenlik açığı. Brükseli bilemiyorum ama ben bu durumla new yorkta karşılaştım. Havaalanına elimi kolumu sallayarak girince baya dumur olmuştum. Yakın zamanda izmir adnan menderes havaalanında da gördüm bunu. Bence süper saçma bir olay.

izmir'de bu şekilde. girişte yok, uçağa geçişte var.

@halanne

ben daha 3 hafta önce sabiha gökçen'i kullandım. 2 aramadan geçtim. ilk aramanın hiç bir işe yaramama durumu olamaz bence. adam kalaşnikovla gelmiş havalimanına sonuçta. illaki farkedilirdi.

almanyada tek bir güvenlik kontrolünden geciliyor. avm ye girerken de kontrol edilmiyor.

peki normal olan ne, avrupada uygulana mi türkiyede uygulanan mi? bir yerde güvenlik aramasi yapilmasi icin ne gibi sart gerekiyor? eger kalabalik noktalara güvenlik kontrolü uygulanacaksa yine ayni yogunlukta kalabaligi barindiran metro, semt pazarlari, otobüs/metrobüs duraklari, okul girisleri icin neden arama yapilmiyor? türkiyede yapilan güvenlik kontrolü göstermelik mi? mesela gecen sene caglayan adliyesi en güvenli yerlerden biri olmasina ragmen savci esir alinmasina ragmen güvenlik kontrolleri gercekten ise yariyor mu? Benim düsüncem güvenlik sadece x-ray den gecirmekle olmaz, önemli bir faktördür ama asil güvenlik polisin ve istihbaratin gizli takibi gibi bircok önlemin bir araya gelmesiyle olur ve cok özel bir uzmanlik ister. yüzde yüz güvenlik de asla olamaz zaten.

Bizdeki tarz güvenlik kontrolünün amacını ben tam bilmiyorum zaten, atatürk'te girişte hayvan gibi güvenlik kuyruğu oluyor. Patlatacak adam orada patlatıp onlarca kişiyi öldürebilir yine. Ha içerde patlatmış ha kapıda. Her türlü kalabalık ve bir sürü insan.

güvenlik acigi niye olsun? insanlar sadece havalimaninda mi beraber oluyorlar? otobuse binmeden once, metroya binmeden once, taksime girmeden once, sultanahmete gitmeden once vs vs her yere xray cihazi koymak gerekir oyleyse. turkiyede iki kontrol yapilmasi tamamen sacmalik. avmlere girmeden once kontrol yapilmasi da ayni sekilde.

izmirde cok uzun zamandir tek kontrol var. ankarada da oyle diye hatirliyorum.

ahah nazariniz degdi
www.airporthaber.com

türkiyede tek aramaya geçme planları dedikoduları çıktı ama uygulamaya geçmedi
avrupada tek arama var oda uçağa girmeden evet.
Ancak bizdeki uygulama daha doğru. Gerçi bunun ülke ile alakası var, bizde olması gereken bu diyebiliriz.

Avrupa'da elini kolunu sallıyorsun ve tek güvenlik bizdeki güvenlik gibi. Amerika'da ise elini kolunu sallaya sallaya girdikten sonra kapıya gitmeden önce güvenlikten geçiyorsun. ama o güvenlik bizimkiler gibi değil. Çanta yine banttan geçiyor da, sen ayakkabılarını çıkarıp ilk olarak bir kapı gibi cihazdan geçiyorsun (bizimki gibi olan). Ondan birkaç adım ötede çıplak ayak bir kabine giriyorsun. Şurada kapı ve kabin görünüyor.
i.dailymail.co.uk
O kabinde ayaklarını ilgili yere basarak kollarını kaldırıyorsun.
www.mlbair.com
images.csmonitor.com
Önünden ve arkandan tarayıcı bir şey geçiyor, o ötmezse ilerliyorsun.

aychovskinin bahsettigi sistem de her havalimaninda ayni degil ama. farkli havalimanlarinda farkli sistemler olabiliyor.

translate.google.com
mikrofon isaretine basarsan konustuklarini yazar

ayrica docs.google.com da bir döküman acip tools menusundan voice typing da kullanabilirsin. www.youtube.com

word'de de var.

Siri o konuda baya başarılı

Cidden??? Nerede word'de??

www.youtube.com

Wordtekinin türkçe desteği var mi ki dostlar?

ankara patlamasında başbakan'ın tek başına çiçek koyarken fotoğrafı bana çok komik geliyor. daha yanına ankara valisini, emniyet müdürünü, jandarma komutanını, mit müsteşarını falan alamamış, dışarıdan tepki bekliyor. siz önce kendi devletiniz içinde toplu pozlar vermeyi öğrenin, sonra dışarıdan destek bekleyin.

kendi atadığı emniyet müdürlerini terörist ilan edince olmuyor tabi o iş. komutanları içeri tıkmayı marifet sayınca, istihbaratçılar birbirinin gölgesinden korkunca içeride birlik olmuyor ki dışarıdan tepki isteyesin.

Fransiz arkadasla oturduk konusuyorduk. Tanidigin herkes iyi mi tarzi bir sey sormus, söylenecek söz yok demistim. Ayni sey subat 17 civarinda benim icin tekrarlandi. Sultanahmetteki olaylarda tekrarlandi. Gecen pazar benzer bir konusma tekrar döndü.

Su iki satirlik yukaridaki olayda, sorunun ne oldugunu görebiliyor musun?

Sonra evrupe bize eglemedi dememek gerek. Hele olaylar sonrasi macta yuhlayan, ya da olaylarin üstüne survivori reytingte zirveye tasiyan adamlar icin empati kurun aglayin üzülün diyebilirsin? Tamam cogunluk degiller de yansiyan bunlar olacak.

Avrupa ülkeleri kendi aralarinda bir ortak paydada bulusup ayni kültürü, ayni bakis acisini paylasiyorlar. bundan dolayi ki paristeki saldiriyi sadece fransaya degil tüm avrupa ve bati medeniyetlerine yapilan saldiri olarak görüyorlar ve birlik oluyorlar. Peki biz ülke olarak hangi ülke ile ortak paydada bulusuyoruz, kime yakiniz, hangi ülke ile gecmisten gelen sarsilmaz bir birlikteligimiz var ki acimizi paylassin. Azerbaycan disinda tüm uluslararasi politikada oratak paydada bulustugumuz bir ülke var mi. Kuzey Kibris Türk Cumhuriyeti ile bile su yüzünden ters düstük. Bu islerde duygu ne sacma, insanlarin duygusu olur da ülkelerden duygusal tepki beklemek ne sacma. Kimse bizi sevmiyor diye ortada dolasacagimiza biz neden diger ülkeler ile ortak paydada bulusabilen bir politika üretemiyoruz diye düsünmek lazim.

Yabancı çoğu arkadaşım paris için şu tarz şeyler yazmıştı.

i.hizliresim.com

Yurtdışında tepki veren var vermeyen var. Çeşit çeşit insan var burada parisi yuhalayan ve üzülenler olduğu gibi ama beklentileri ne anlamıyorum daha türk gazeteleri bile kızılay patlamasını doğru düzgün vermedi de bir kaç yabancı gazete tam boy verdi. Ben de sizin gibi düşünüyorum. Ülkemiz içindekilere gazete ve haber kanallarına kızsınlar dışarıyı takacaklarına.

kisa zamanda ancak bunu yaptim
jsfiddle.net

isini görmezse less ile cözebilirsin, cünkü less de css icinde hesaplama yaptirabilirsin. Ya da degigin gibi jQuery ile dinamik hesaplatacaksin

Not: eger internet explorer 8 hedeflemiyorsan altta @bitti cok daha iyi cözüm sunmus, 9 da ise ms prefix gerekiyor. benimkini at cöpe

Eğer tüm elemanların yüksekliklerini biliyorsanız absolute positioning ve biraz matematikle yapabilirsiniz CSS'te. Ancak bu hesaplamayı jquery ile yapmayı düşündüğünüze göre elemanların yükseklikleri sabit değil. Burada da işin içine flexbox giriyor. Fakat vendor prefixleri ve browser desteğini göz ardı etmeyin:

jsfiddle.net

Yeni tip ehliyetler kullanılabiliyor. eski ehliyetler geçerli değil.

www.isvecgundemi.com

Turist olarak araba kiralamak için kullanabiliyorsun.

Fransa ve Yunanistan'da kiralık araçlarda kullandım. Sıkıntı yok.

Ilk 6 ay kullanabiliyorsun. Almanyaya geldikten sonra ilk 6 ay tr ehliyetlerimizi kullandik. Sonra buradan aldik.

www.adac.de

Kullanirsin problem yok. Benim eski ehliyet nerdeyse paramparcaydi, Almanya, Fransa, Hollanda, İtalya her yerde araba kiraladim, polise de gosterdim, hicbir sikinti olmuyor.

Simdi yeni ehliyetlerden aldim gerci, ab uyumlu olanlardan.

6 ay türkiyedeki eski/yeni ehliyet kullanilir, 6 aydan uzun kalinirsa ab ülkelerinden ehliyet almalisin.

Turist olarak evet, araba kiralaniyor.
Kendi arabanla sinir gececeksen evet ama ustune uluslararasi ehliyet.
Eger oturma iznin varsa ilk 6 ay evet, sonra o ulkenin ehliyetine cevirmek zorundasin

bunu bir sekilde yazilimci bulunduran ajans ile de halledebilirsiniz, freelance is yapan gelistirici de bulabilirsiniz. Burada önemli nokta uygulamanizin nasil bir uygulama oldugu. bazi uygulamalar tek bir gelistirici tarafindan yapilabilir ama gercekten kaliteli bir uygulama yaptirmak isterseniz bir gelistirici bu is icin yeterli degildir. her bir gelistiricinin de uzmanlastigi alanlar farklidir. Bir uygulama gelistirmenin temel parcalarini su sekilde özetleyebilirim, tasarim, uygulama, web-service ve database. Bircok uygulama gelistirici iyi tasarimci degildir, bu nedenle iyi bir tasarim istiyorsaninz uygulamanin tasraimini bu konuda uzman kisiye yaptirmaniz lazim. daha sonra uygulamanin gelitirilmesi lazim. iphone ve android icin gelistiricinin uzmanliklari ve kullandilari diller birbirinden tamamen farklidir, ikisinde de uygulama yapan gelistirici bulmak cok kolay olmaz. ikisi icin ayri gelistirici gerekir bir cok durum icin. Ayrica bircok uygulamanin arkasinda server calisir ve bu server web-service ile uygulamaya bilgi gönderip alir. web-service ve database icin de ayri bir gelistirici gerekir. elbette bunlarin hepsini yapan gelistiriciler vardir, bu kisi bu bahsettigim her konuda uzmansa cok pahaliya calisir, ya da bu konulardan bazilarinda uzman digerlerinde idare edecek tecrübede olan gelistiriciler vardir. bunlardan da problemsiz bir uygulama beklemek güc. ayrica tüm bölümleri bir gelistirici yapacaksa cok zaman alacaktir. eger bu konuya cok sermaye yatirmayacaksaniz freelance gelistirici ile isinizi cözün ama ürün prototip seviyesinde olacaktir. ama eger sermaye yatiracaksaniz bir yazilim ajansiyla isi cözün onlar her bir alan icin ayri yazilimci bulundururlar ve bu kisiler paralel calisabilir.

fiyat konusunda da freelance yazilimcilar veya ajanslar su sekilde calisir; önce uygulamanin özelliklerini kücük parcalara ayirirlar, login olacak, mesaj gönderecke vs. sonra bunlari gelistirmek icin kac saat emek gerekir onu hesaplarlar. sonra bu saatlik hesaplamayi saatlik ücretleri ile carparlar. ne kadar özellik o kadar pahalli uygulama yaptirmak demektir. 3000 tl ye de yaptirabilirsiniz 500.000 tl de olabilir. buna net bir cevap vermek zor.

çekersin şöyle <?php include("header.php"); ?>

ileri teknikler ile yapabilirsin ancak bu soruyu sorduğuna göre acemisin. sen asıl amacını söyle biz daha iyi bir çözüm buluruz.

nasıl çekeceğimi biliyorum ya. şimdi ben 7700 yerden veri çekiyorum birer birer. sayfanın yüklenip serverden kontrol yapması yarım saat sürüyor. yarım saatte de sayfada herhangi bir şey göstermiyor. bunu parçalara bölmek istiyorum. ekrana veriler yavaş yavaş yüklensin yani.

ajax ile çözebilirsin.

bi anahtar kelime örnek kod falan verin nasıl aratıp bulucam bunu ajax nedir hocam ajax demeyin bana ya :(

(git: www.aydinmahmut.com)
(git: www.gencprogramci.net)
(git: bilalisler.net)
(git: www.google.com.tr

çektiğin veri sitenin işleyişiyle ilgili kodlarsa ajax iş görmez yalnızca metin/içerik vesaire çekeceksen ajax kullanabilirsin. javascript falan çekeceksen de jquery ile iş görebilirsin. sunucundan başka bi yerden dosya çekeceksen onu php üzerinden curl ile yazdırıp o sayfayı ajaxtan çekebilirsin.

www.w3schools.com

yüklemek derken serverdan browser a mi yüklenmesi yoksa server tarafinda data islenip hazir hale getirilimesi bu önemli.

Büyük ihtimalle bir sayfan var ve sayfani cesitli yerlerinde birseyler göstermek istiyorsun ve hepsini beklemek yerine hazir olan kisim gelsin sayfanin o yerinde görüntülensin istiyorsun. Bunu icin sana mutlaka ajax lazim. ajax bir javascript yükleme methodudur. normalde sayfayi actiginda tarayicin servera GET diye bir mesaj gönderir. bu GET mesajinda der ki ben abc.php sayfasini yüklemek istiyorum. bu sayfa tamamen gelinceye kadar tarayicin bekler, mesela chrome tarayicisinda sekmenin yaninda yuvarlak bir ikon döner. bu der ki ben serverdan cevap bekliyorum. ama burada bir sorun var eger abc.php sayfasi cok büyük ise ne olacak? uzun süre beklemelisin. o nedenle adamlar düsünmüs ki ben abc.php sayfasini ben bos olarak bastan bir yükleyeyim, icinde birsey olmasin, bu php dosyasina birsey koymamislar. sonra bu sayfanin icine koyacagim seyleri ayri ayri yükleyeyim. a.php, b.php, c.php sayfalari serverdan tarayicima ayri ayri gelsin ve yerine koyayim. iste bu ajax oluyor. ajax yani asenkron javascript ve xml demek. asenkron burada önemli kelime, asenkron demek ayni anda olmayan, ayri ayri farkli zamanda parca parca olan demek. bunun icin önce browser ile abc.php cagirilir (bu sayfanin ici bos olur) sonra javascript (veya jquery) ile a.php cagrilmasi icin bir ajax GET yapilir, ayni anda b.php ve c.php icin de yapilir. bunlar ayni anda gider, hangisi önce serverdan hazir olup browsera gönderilirse onu önce koyarsin. yani normal http istegi POST ve GET islemi tek seritli yolda araba gidip gelmesi ise ajax birden fazla seritli yolda arabalari gönderip getirmek oluyor. sana da cok seritli bir yol latim.

php include ile yaparsin ama bu server tarafinda olur, yani tarayicin ile server arasina ekstra seritli bir yol cekmek yerine serverinda yeni bir alan acip aracini oraya park etmek gibi. yine yolun tek seritli kalir sadeve php dosyalarini daha rahat islemek icin ayri yerlerde bölümlendirmis olursun.

Eger ki ben bir de cok seritli yolumu server ile database yada da baska bir yer ile yapayim dersen ,yani sadece server ile tarayici arasinda degil de benim her yolum duble yol olsun istersen, bu sefer php de thread olayini incelemen lazim. ama aklinda olsun asenkron islemler biraz zorluk cikarir nedeni ise isin icine zaman faktörü girer. kimi istek önce gelir, kimi sonra. önce gelenin sonradan gelene ihtiyaci olursa hata verir.

programlamaya öncelikle http (yani bu isin protokolu) ögrenmekden baslamak lazim, server nedir, client nedir, port nedir, post nedir, get nedir bunlari bilmeden yapinca cok karisir isler. birkac temel kaynaktan bunlara bakmani öneririm. daha sonra sirasiyla html, css, javascript ögrenmelisin, javascript bilmeden web sitesi yapmak cok güclesir. sonra jquery ögren ki javascript isi daha kolaylassin ve eglenceli olsun. en son da php gibi back-end diller isini görür. öncelikli keywordler bunlar olmali.

dil ve kültürel zoruluklar ilk basta gelir. is bulma konusunda da o ülkenin vatandaslari öncelikli gelir, bircok durumda yabancilar daha ucuza calismak durumunda kalir. Ev kiralarken de yine sorun olabilir, daha az güvenilir.

Egitim alaninda ise genelde pek zorluk cekilmez, özellikle okulda cok yabanci ögrenci var ise cok daha azalir.Tabi kücük problemler olabilir, mesela kütüphande ingilizce kitap yerine o ülkenin dilinde kitap cogunluktadir ve aradigin kaynagi istedigin dilde bulamayabilirsin. Hocanin ders anlatirken anlasilmaz bir aksani vardir ve anlamakta zorlanirsin. o ülkeye has kurallar, yönetmelikler, ve uygulamalar vardir anlamakta zorlanirsin, ancak kulakta kulaga ögrenirsin.

Firsatim olsa butun zorluklari goze alip giderdim ben.

Egitim dili onemli. Fransizca olursa zorlanirsin digerlerinden kat kat fazla calisman gerekir. Ingilizce olursa cok sorun olmaz sonucta burda da ingilizce egitim veren bicok okul var. Gittigin ulkenin dilini ogrenceksin turkiyeye donsen bile ingilizce+fransizca buyuk avantaj.

Almanya'da eğitim için 8 seneye yakın kaldım.

Dilden dolayı dezavantajlısın, bazen hakkını savunamadığın durumlar olabilir, hem dilden, hem de sana az da olsa önyargılı olduklarından.

Bunun dışında ev konusunda kendi milletinden insanlara daha fazla güvenirler (benzer durumda biz olsak bizim millet de %98 öyle yapardı).

En büyük zorluklar farklı sistemlerden geliyor. Ne kadar iyi niyetli ve uyumlu olsanız da işlerin nasıl yürüdüğünü bilmediğiniz için pratik olarak zorluklar oluyor (belediyede işleri halletmekten, ders kaydına kadar).

Bu sebeplerden dolayı ilk seneler daha sıkıntılı geçer.

Para meselesine gelince, yabancı öğrenciye verilen çalışma hakkıyla geçimini sağlayamazsın, ancak katkıda bulunabilirsin. Ben 5 sene kadar üniversitede çalıştım (en kolayı budur), bazı aylar annemlerden daha az para almak için kullandım, bazen ise kendime keyfi harcamalar yapmak için.

Geçimini sağlayacak kadar kazanmak için başka hiçbir şey yapmamak, düşük hayat kalitesine sahip olmak gerekiyor. Ne yurt dışının avantajlarından faydalanırsınız ne de keyifli bir üniversite döneminiz olur. Duruma göre daha kötüsü de eğitim hayatınız etkilenebilir. Üniversitenizin bu sebepten dolayı uzaması, hem maddi olarak hem de manevi olarak size sonuçta daha pahalıya malolacaktır.

Benim bu durumdakilere tavsiyem, çalışma işini eğitim hayatına etki edecek kadar abartma, üniversiteyi daha erken bitir.

en büyük zorluk dil ve yabancılara karşı olan önyargı.

önyargı konusunda en az problemle karşılaşacağınız ülke ispanya olacaktır. markette yaşlılara veya elinde az sayıda ürün olan birine sıranızı verirseniz veya komşunuza-iş arkadaşınıza 250 gr türk lokumu hediye ederseniz sizi kızlarıyla bile everirler. ufak iyiliklere bu kadar büyük minnet duyan başka bir millet görmedim

almanya'da 3 aydan uzun surecek stajlar icin zorunluluk olmasi gerekiyor. gonulluler 3 aya kadar. 3'aydan 1 yila kadar olanlarda da okulundan falan zorunlu staj diye gostermen gerekiyor yani 6 ay icin okuluna imzalatacagin belge var. okulun zorunlu olmasa da imzalarsa bilemem.

erasmus staj hibesi de alabilirsin ama onun icin okulunun kordinatorlugune konus. bizde basvuran herkese vermek icin maks 2 aylik hibe veriyorlardi. onun icinde staj yerinden su kisi 2 ay staj yapacaktir diye kabul kagidi aliyorsun.

sorularin varsa sor daha yeni geldim almanya'dan uzun donem stajdan

sanırım okula zorunlu staj var diye bi evrak imzalatırım ya, normalde yok. benim bilmek istediğim bir yabancı dil sınavına felan girmem gerekiyor mu? bunların tarihleri bitmiştir eğer öyle bir sınava girmem gerekiyorsa. yoksa ben firma buldum çalışcam diye herhangi bir tarihte başvuru yapabiliyor muyum. hibe pek lazım olmaz sanırım baktığım staj yerleri 2000€ a kadar para veriyoz yazıyor. bir de bu firmaların beni kabul etme olasılığı nedir? adam ülkesindeki adamı işe almak yerine beni alır mı?

staj icin yabanci dil sinavina girmen gerekmiyor, eger seni mevcut sekilde is yeri kabul ettiyse böyle bir zorunluluk yok. Önünde en büyük engel calisma izni. Almanyada staj yapacaksan turistik vizeye degil staj ve calisma vizesine basvurman lazim bunun icin calisma izni alman lazim. bu sürec turistik vizeden farkli isliyor, konsolosluga basvurdugunda senin sordugun soruyu yani "adam ülkesindeki adamı işe almak yerine beni alır mi?" calisma bakanligi (arbeitsamt) senin calisacagin sirkete soruyor. Sirket onlara bir cevap dönüyor, sonra onlar cevabi yabancilar dairesine gönderiyor, yabancilar dairesi de türkiyedeki alman konsolosluguna dönüyor ve onlar da sana staj vizesi veriyor. Bu süreci baslatmak icin sirket ile sözlesme imzalamasin, alman konsoloslugu senden iki form isteyecektir, birini sirkete imzalatiyorsun (kisaca seni ne is yapacagini söylüyor o belgede, onu calisma bakanligina gönderecekler), digerini kendin dolduruyorsun ve sözlesmeyi de ekleyip basvuruyorsun. bunlarin disinda fotograf, ikamet gibi kücük istekleri de oluyor. Bu sürec en az 2 ay sürer aklinda olsun.

1- editörde kod böyle gözükmez düzenli olur
2- genelde bu tarz kodlar arayüz programları ile yapılıyor örneğin sen resim ekliyorsun o arkada kodu generate ediyor

www.google.com.tr

web sitesi yayinlanirken kodlar "minify" yapilir, bu sayede hem kodun calinmasi önlenir, hem dem de daha kücük oldugu icin daha az yer kaplar, data trafigi düser, browser tarafinda daha hizli yüklenir. Gelistirici tarafinda kodlar düzgün sekilde görülür.

yeni başlayacak bir arkadaş da chrome'dan birkaç siteninkini incelemiş böyle, "sen bunları nasıl yazıyorsun, çok zor gözüküyor bu iş" demişti.

gulp ve grunt adında iki popüler araç var, onlarla koda çeşitli müdahalelerde bulunuyoruz. mesela normalde .js uzantılı 300+ tane dosyam var benim ama sitede çalışıtırırken hepsini app.js isminde tek bir dosyaya topluyorum.

birkaç gulp plugini kullanıyorum ve siteye yüklediğim app.js dosyası aşağı yukarı Çince oluyor. Hem yerden tasarruf sağlıyorum hem bir dereceye kadar çalınmasını önlüyorum.

:)
en.wikipedia.org

javascriptte obfuscation değil minifying yapılır koda, boyutu ufaltılır.
production ve development sürümleri farklıdır.

örnek jquery

production (minified)
code.jquery.com

development
code.jquery.com

javascriptte obfuscation da yapilir minification da.

obfuscation; kodlarin okunmasini zorlastirmak icin,
minification; yerden tasarruf etmek icin yapilir.

ekteki ornekte her ikisi de mevcuttur. kimse a,b,c,d diye degisken ismi koymaz, hatta koymamali. yoksa yazdiginiz kodu tekrar acinca anlamazsiniz, oha lan ben mi yazmisim dersiniz :)

C icin konusursam, c programi makine kodunda yazan manyaklar varken inaniyorum bu sekilde calisan adam da vardir.

Anlaşılmaması için özel araçlar var, bu işe Obfuscate deniyor, daha okunabilir isim olarak uglify falan da deniyor.

Bu araçların ürettikleri kodların bir kısmı geriye dönüşebiliyor ama hepsi değil.

Benzer şekilde java kodlarını da karıştırabiliyorsunuz, public api'niz açık ve anlaşılık method isimleri ve parametreler alırken işi yapan gerçek kodlarınız karıştırılmış olabiliyor.

Genellikle gayet okunaklı, dökümante edilmiş şekilde yazıyoruz kodlarımızı, ancak yayına alırken bu şekile getiriyoruz ki yazdıklarımızın çalınma riski azalsın, boyutu küçülsün. hoş çalmak istedikten sonra çalabiliyoruz yine de ama uğraştırıyor, bazen onunla uğraşmaktansa yazarım ki bunu diyip yazıyoruz.

bu konuda bildiğim en rahatsız insan ödülü roller coaster tycoon oyununu yapan adam
en.wikipedia.org

2 senede tek başına,komple oyunun %99unu assembly ile yazmış.

Ben şimdiye kadar bir kere bile denk gelmedim ama bunun adapte olup olmamakla ilgili olduğunu düşünüyorum.

ingiltere'de yumruk yemiştim ama yanımdaki yunanlı ve ingiliz de yediği için sıra dayağı olarak algıladım ırkçılıktan ziyade.

Turkiyeye gelenler daha bilincli, haberlerden takip edenler de sevmiyor. Bu avrupa ve amerika icin gecerli daha cok.

Uzakdogulu konustuklarim da genel olarak turistik yaklasiyor cok bilgileri yok gibiydi.

Araplar ise hayran. Bana hukuneti oven onlarcasi oldu. Uzulsem mi sevinsem mi bilemedim ama araplara hitap ediyoruz.

Arap zanneden de cok var hala ama o insanlarin cahilligi dedim ben.

Bunlar 1 ay avrupa 2 ay amerika deneyimimden gozlemler sadece.

kaldım. berlin'de kiralayacak oda arıyordum. ev sahibi beni baya küçümsemişti. evs için gitmiştim. ve odayı vermemişti.
bir kere de arkadaş ortamında boynumdaki atkıyı gösterip bu senin başında olmalıydı türk değil misin sen demişlerdi.

ama almanyada türklerin imjaı berbat zaten. kaldı ki ben dillerini konuşuyordum, hiç bir yobazlığım yoktur vs vs

Polonya'da "sen babanin yaninda da boyle giyinebiliyo musun, orda icki icebiliyo musun" tarzi sorulara epey maruz kaldim

kaldım.

fransa'da bir yaşlı adamla konuşuyorduk ayaküstü, 5-10dk konuştuk. sonrasında bana nerelisin dedi, türküm dedim. arkasını dönüp tek kelime etmeden gitti.

abd'de o zamanlar güneşten iyice kavruk tenli olmuştum, saçlarım da hafif uzundu. her uçağa binişimde "rastgele" güvenlik kontrollerine denk geldim :) çok rastgeleydi gerçekten de.

yaşamak denemez ama yıllar önce gezgin halimle, İtalya'nın kuzeyinde bir küçük şehirde hostelde kahvaltı ederken, altmışlı yaşlarda gezgin bir teyze nerelisiniz diye sormuştu. turkey deyince önce deve esprisini yapıp(cidden hah camel tarzı bişiler demişti) yanımdaki kızın neden kapalı olmadığını sormuştu hatta evli değiliz sadece arkadaşız dediğimizde hollanda daki türkler farklı gibisinden bir şeyler gevelemişti baya ilginç gelmiştik anlayacağınız.

Abd'de ve 3 farklı Avrupa şehrinde toplam 3 sene kadar yaşadım. Barda yürüdüğüm kızların Türk olduğumu duyunca surat ekşitmesi dışında pek ırkçılık denebilecek bir duruma maruz kalmadım. Onu da Avrupa'ya gidip kızlara resmen saldıran hemşerilerimize borçluyuz.

Amerikalıların çoğunda Türkiye diyince pek bir şey canlanmıyor, Türkiye'yi İngiltere'de sanan, ya da "hangi eyaletteydi orası" diye soran bile gördüm. Almanlar da bizim Almanya'daki Türklerden çok farklı olduğumuzu falan söylüyorlar genelde, kafalarındaki Türk imajı Almancılar olduğu için bizimle tanışınca şaşırıyorlar. Doğu Avrupa taraflarında ise arkadaşların da belirttiği gibi "siz dört kadınla mı evleniyorsunuz?" ya da "Türkiye'de kadınların sokağa çıkması serbest mi?" tadında sorulara epey maruz kaldım. Ama bu ırkçılıktan çok cehalet olarak kategorize edilebilir. Her yerde olduğu gibi okuyan, kendini geliştiren insanlar daha fazla bilgi sahibi tabii ama bilmeyenlerin aklında komik imajlar olabiliyor.

Türk olduğumu söyleyince genel itibariyle olumlu tepki veren milletler de şu ana kadar sadece Boşnaklar ve Koreliler oldu diyebilirim. Bu ülkelerde epey seviliyoruz.

almanya'dayım, net olarak söylüyorum ki türkiye'dekinden çok daha fazla saygı görüyorum. karmaşık bürokrasi işlerinden tut günlük koşturmadaki detaylara kadar, herkes her anımda gayet yardımcı oluyor. üstelik henüz yeni almanca öğrenmeye çalışıyorum. dolayısıyla dillerini de bildiğim pek söylenemez. bu yüzden genelde muhabbet ortasında ingilizceye dönmek zorunda kalıyorum. buna rağmen çok rahatım. biraz şans, biraz da kişiden kişiye fark ediyor sanırım. bu arada "göz dolduran futbolcu"nun da söylediği gibi almanlar bizi almanya'daki türklerden baya farklı görüyor. hatta oradaki türkler de farklı görüyor. daha da abartacak olursam, almanya'daki türklerden daha fazla ayrımcılık gördüm diyebilirim. hafiften aşağılık kompleksine sahip olan türkler var. ama onların da geneli epey yardımsever tabii, o da ayrı konu.

özetle, neredeyse her milletten insanla tanışıyorum. türk olduğumu söylediğimde ilgilerini bile çekiyor. ülkenin son durumunu soruyorlar, istanbul'u aşırı merak ediyorlar...vs. bu duyuru altında yazılanlara şaşırdım da biraz açıkçası. 2016 yılında bile hala türkiye'de kadınların konumundan falan bihaber yaşayanlar nasıl bir fanusun içinde yaşamlarını sürdürüyor merak içerisindeyim. cahil her yerde aynı sonuçta, onları takmamak gerekiyor. öyle bir tip henüz karşıma çıkmadı neyse ki.

Almanyada yasiyorum, irkcisi da var tam tersine yabanci kültürlere karsi ilgili olani da. Gencler arasinda irkcilik genelde asagilik birsey olarak görülüyor, ama fakir issiz eski dogu alman sehirlerinde ise irkcilik daha yüksek. Bircok durumda da irkcilik ve önyargilar birbirine karisabiliyor. Türklerle ilgili bircok önyargilari var, bu konuda cok fazla konusmazlar ama mesela cocuklarini bir cocuk yuvasina verirken birbirlerine "orada cok türk cocuklari var, o cocuk yuvasi iyi degil" diyebiliyorlar. Bunu durumu aciklarken de "orada cocuklar kendi aralarinda türkce konusuyor, benim cocugum dislanir" diyorlar. Bu durumda irkcilik nerede basliyor, nerede bitiyor kestirmek güc. Ya da ev kiralarken bir türk daha dez avantajli cünkü bir almana daha cok güveniyorlar. Ama bu durum hizla degisiyor, gencler arasinda türk kültürünü tanimak isteyen sayisi giderek artiyor. Almanyanin %50 si muhafazakar, bu nedenle biraz ön yargililar, diger %50 ise cok acik fikirli.

Durum bu iken almanyayi iyi bir ülke yapan faktör ise devlet kurumlarinin, hukuk mekanizmalarinin bir cok durumda irkciliga karsi düzenlenmis olmasi. Almanyada eger bir sekilde irkcilik hissettiyseniz polise giderseniz görürsünüz ki polis bu durumu cok ciddiye aliyor. En kücük bir durumda bile hukuk süreci baslatilir. Hukuk icinde nasil cözülür cok karmasik bir konu cünkü irkcilikla suclanan yada irkcilik yapan biri bu durumu bir sekilde kivirabiliyor. Cünkü irkciligin nerede baslayip nerede bittigini bilmek cok zor. Mesela bir is ilaninda "Ana dili almanca olan birini ariyorum" denildiginde bu irkcilik midir yoksa degilmidir ayirmak zor ama "Alman birini ariyorum " denilseydi bu apacik irkcilik olurdu ve almanyada bu durumun yaptirimi cok yüksek.

Almanlarin en önem verdileri seylerden biri de dil, eger iyi almanca konusuyorsaniz daha az irkcilikla/ön yargiyla karsilasirsiniz. Eger almanca bilmiyor fakat iyi ingilizce biliyorsaniz türk olup olmamanizdan bagimsiz olarak cok iyi karsilanir, hatta icten ice taktir edilirsiniz. Dil ve iletisim cok önemli o nedenle türkler bircok durumda dil nedeniyle dislaniryor almanyada.

Ufak tefek seyler olabiliyor bazen. Kucumseme veya kucuk dusurucu sorular gibi. Yer Amerika.

Genele vurdugunda yok denecek kadar yani.

almanya'da ev ararken alman birisi sadece yabanciya yok demisti sayilir mi bilmem.

munih'te bi donercideki kürt tarafindan durduk yere ne kadar turksun gibi bi muhabbete girmisti sonra bana kufur etmisti dengeli konusmaya calisinca, vurdum kapiyi cikmistim ben de, onla mi ugrasicam. sinirlendim bak gene.

ha bi de arkadasimin basindan gecen var: danimarka'da bi partide yada clubda kizla tanisiyor arkadasim yenice, kiz nerelisin diyip cevabi ogrendikten sonra arkasina bakmadan bisey demeden cekiyor gidiyor. asfdsfdsfas hatirladikca gulerim o duruma

özellikle fransa'ya uçuşlara gördüğüm, son madrid uçuşumda da olan bişey var:

uçaktan iner inmez bi tünel gibi şey var ya...onun ucunda görevliler pasaport kontrolü yapıyorlar. lan zaten 18 kere türkiye'de kontrol edilmiş pasaportum. ayrıca napcaksın yani vizem yoksa? direkt geri mi sokacaksın beni uçağa? ilerdeki pasaport kontrolü niye var o zaman? şöyle bi göz ucuyla bakıp "he tamam geç" diyolar zaten

bu uygulamanın ilkini 2008'de yaşamıştım. paris aktarmalı rio uçuşum var. görevli "vizen yok" falan diye geveledi, "transit yolcuyum, vizeye gerek yok" demiştim.

2 ay ingilterede dil kursuna gitmiştim. aynı kursta fransız bir siyahi kız vardı. herkes birbiriyle tanışıyordu sıra bize geldi where are you from muhabbeti oldu işte from turkey diyince kız tiksintiyle bakmıştı bana.konuşmadan gitmişti yanımdan. esmer de değilim halbuki aşslsl. anlamadım ben de nolduğumu yanımdakine sordum he o türklerle konuşmaz demişti de apışmıştım. 2 ay boyunca yüzüme bakmadı kız

hiçbir ülkede aylar boyunca kalmadım, benimki mini geziler genelde ama yine de yanıtlıyım.

hiçbir yerde (avrupa, abd) ırkçılığa denk gelmedim, kötü bir şey işitmedim.

arap ülkelerindeyse hayranlık oluyor, türkiye onların avrupası gibi. @bir ileti de yazmış.

japonyada birçok ev sahibi yabancıya ev vermiyor. ev beğendiğinde emlakçı önce ev sahibini arayıp "kendisi yabancı yalnız, sorun olur mu?" diye soruyor. neredeyse yarı yarıya direkt reddediliyorsun. yerli bir kefilin yoksa şansın daha da azalıyor.

kaynak: kendim.

bize paslayin olum ekstralarinizi :D

ben de kimini paslamak istiyorum sağa sola aslında ama kimseye güvenemiyorum. proje aksar, revizeleri çok bulup yarıda bırakır, verilen parayı beğenmemeye karar verir vs. gibi bi sürü koşul var kendi müşterilerimin işini hiç almamak, alıp da yanlış kişiye döndürerek kötü intiba bırakmaktan daha iyi geliyor.

Cevap değil özür ama söylemem lazım.
Sana çok fena özeniyorum. Bir duyuru falan açsan böyle yol göstersen tavsiye falan versen ne bileyim çok şahane olur. Sırf şu freelance işi için web developer olmaya karar verdim o derece.

Biraz daha kapıyım işi rahatsız edicem seni yine. Para falan da gerek yok işi öğrenelim yeter.

Almanyadan sektöre baktigimda yazilim isi giderek freelancer yönüne kayiyor ve gelecekte yazilimcilarin büyük cogunlugu freelancer olacak diye düsünüyorum. Bunun nedenine gelince;

Sirketler acisindan: kendi calistigim sirketde ve bircok sirket de is yogunluguna göre sözlesmeli calisan bulundurmaktansa calisanlarinin büyük cogunlugunu freelancer olarak tutmayi tercih ediyor. Cünkü isler yogun ise daha cok insan katarsin ekibe. sözlesme sosyal haklar ile ugrasmazsin, proje bitince de isin biter. Bu bir bakimdan sirketlerin araba almak yerine filo sirketlerinden araba kiralamasina benziyor. daha pahali olsa da daha esnek. Iyi yazilimcilarla calisildiginda ve iyi bir mimari kuruldugunda uzun vadede daha karli.

Yazilimcilar acisindan: piyasada rekabet bizim lehimize isliyor, yapilacak is cok ama yazilimci az. Hele tecrübeli ve isi bilen yazilimci cok cok az. Mesela almanyada devlet bu yazilimci olmayi tesvik etse de piyasanin ihtiyacina yetismiyor is gücü. su anda calisitigim sirket Java ve Javascript pozisyonu icin 1 senedir calisma izni olan calisan arasa da bulamiyor. Durum böyle iken yani is bulmak daha kolay iken tecrübeli bir yazilimci sirket ile sözlesme imzalayip niye kendini ipotek etsin ki. Freelance olarak istedigi sirkette belli bir dönem calisir, begenmedigi bir proje olursa reddeder, kendini yorgun hissettiginde ya da uzun bir plani var ise ara verir. Yeter ki gecmis referansi iyi olsun, isi bilsin.

Bu nedenle Frankfurt gibi büyük sirketlerin oldugu sehirlerde yeni HR sirketleri kuruldu. Bunlar ellerinde yüzlerce yazilmci profili bulunduruyor cesitli uzmanliklara göre. Mesela Lufthansanin öneml bir proje icin bir yazilimciya ihtiyaci varsa bunlar ellerindeki database den o an icin hazir yazilimcilara bakip anlasiyor sonra Lufthansa ofisine gönderiyorlar. Ofiste sirketin diger calisanlari ve diger freelance yazilimcilar gibi masan bilgisayarin oluyor, ama proje bitince herkes birbirine tesekkür ediyor, yazilimci aylik maasini aliyor (bir cok durumda sözlesmeli olandan daha cok), sirket ise yeni bir projede görevlendiremedigi yazilimciya bos dursa da para ödemek zorunda kalmiyor. Ama bunda güven olayi ofiste calismak, uzaktan calisilan bir iste adam uzaktan calisacaksa o ülkeden degil cin ya da hindistandan yazilimci ile anlasiyor. Bu durum icin ise kalite standartlari iyi tanimlanmis isler uygun oluyor genelde..

durumun benimle ilgisi yok ki. şuan piyasadkai neredeyse bütün yazılımcılar (para kzanmak isteenler tabi) benimle aynı durumda.

şimdi şirket ismi vermeyim, en büyük yazılım şirketlerinden (ERP yazılımı) birinden 2 kişi hayatlarını freelance devam ettirmek için istifa etti geçenlerde. ordaki özlük haklarını siz tahmin edin, 7-8k dan aşağı maaş alanları yoktu, imkanlar gırla. ama piyasada nasıl bir yazılım açlığı varsa, adamlar işleri kendileri yürütmek için istifa ettiler. ki inanılmaz dolu insanlar bu dediklerim.

çok tuhaf işler dönüyor ve tam anlamlandıramıyorum.

Başka bir sektördeyim ben gerçi ama
freelancer'a iş verilen sektörlerde olay 3e ayrılıyor

1- kalite 0 iş yapanlar ve yaptıranlar. bunlar hep var.
2-kaliteli iş arayanlar. bunu arayan var ama yapan az. vallahi çok az. kaliteli iş yapan birisi olarak kabul gördüysen boş kalman çok zor.
3- aslında kaliteli iş yapan ama işin ticaretini, ederini bilmeyenler. bunlar mühedislerde çok yok. ben çeviri sektöründeyim dil edebiyatçıların genelde bu işlere kafası basmıyor. ve bunları sömürenler.

zaman geliyor sektör sıkışıyor. iş çok oluyor. kaliteli iş yapan zaten çok çok az kişi oluyor. ve daha önemlis sen ajanssın 10 birim iş çevirebiliyorsun 5 kadrolu elemanla 5 de freelancer olanlarla, diyelim birden 15 birim iş geldi eline..ne yapacaksın çat diye yeni, güvenilir freelancer nereden bulacaksın? elindekilere yükleniyorsun mecbur ya da işi reddediyorsun. ki türkiyede kolay kolay iş reddetmiyor hiç firmalar :) bir de insanlar önünü göremiyor sanırım. kestiremiyor ki ne kadar iş olur, kaç elemanla nasıl yapılır. biz kervanı yolda düzüyoruz.

@emrah,

dediğin her şeyi ben de farkediyorum aslında ve tuhaf geliyor her şeye rağmen.

sadece hindistan çin pazarına inanmıyorum. hindistan-çin pazarındaki yazılım işlerinde, 10 projeden 3 tanesini bitirtrebilirsen başarı sayarsın. adamlar projeye başlıyor, canı sıkılıyor bir daha ses soluk yok. projeye 3 kuruşla başlıyor, sonra ilerledikçe 3 kuruş az geliyor, bir daha ses soluk yok.

@ tchuck

ben kaliteli iş derken öyle yarıda bırakmamak, işten sonra takibini yapmak, kalite standartlarına uygun iş yapmak gibi tün öğeleri dahil ediyorum (bizim sektörde de aynısı)

bir de devamlılık var. freelancer'ım ama ben 5 senedir aralıksız aynı müşterilere çalışıyorum adamdan çok ben takip ediyorum işinin gelişim sürecini kadrolu eleman alsa benden aldığı verimi alamaz yemin ederim... adam beni bulacağını biliyor o işi senelerdir yaptığımı biliyor. ve bu tek işim. mesaiden kalan 2-3 saatle iş yetiştirmek gibi değil gerekirse uyumuyorum o işi yapıyorum.

Evet Hindistan ve Cin konsunda kesinlikle haklisin. Irkcilik yapmak istemem ama kültürel nedenlerden dolayi sanirim cok daginik calisiyorlar. Bitti diye teslim ettikleri isler asla tam olarak bitmis olmuyor. O nedenele cok isin oldugu ama cok kritik olmayan, testlerinin daha kolay yapildigi isleri veriyoruz hindistana genellikle. Mesela bir xml parser yazilacaktir ve is cok kritik degil ise veriyoruz, cünkü cok emek istiyor ama getirisi az, teslim ederlerse ödüyoruz paralarini. etmezler ise sirket icinde hallediyoruz. Ama kaliteli bir is olmasi önemli ise sirket icinde cözmek ya da sirket icinde calisan masasi olan kaliteli bir freelancer ile yapmak daha avantajli.

hindistan freelance konusunda çok da güvenilir değil bence, ben de istediğim verimi alamıyorum evet ucuz ama gönderdiğimiz proje ile gelen kodun özellikle front endin ya alakası olmuyor ya da özensizce yapılmış oluyor.

şirketler özlük vs konulardan kurtulmak için freelance i tercih etmeye basladılar ayrıca bu ara bütün şirketler için piyasa durgun dolayısıyla yatan elemana da para ödeyecek, freelance tercih ediyor haklı olarak.

duyuru içinde böyle freelance iş paslama dayanışması olabilir bence.

güzelde olabilir.

Eleman işi çok sıkıntılı.

İstekleri bitmiyor, yazılımcı/web'ciler çok maaş istiyor, verdiğiniz maaşın en az yarısı kadar vergi veriyorsunuz devlete vs. vs.

Sürekli güncellenmesi gereken bir yazılım/site yoksa ve güvenilir birini bulduysanız freelance daha mantıklı...

Selam tchuck bu arada Yazılım derken ?
Yazılım'ın her hangi bir ucu için de geçerli mi bu dediğin...

neyle ne yazıyorsunuz merak ettim.

Mercedes acik ara ama 15 litre yakit fazla gelebilir.digerleri ayni klasmanin araci 8-10 k vermeye gerek yok.uzun donem kullanmayacaksiniz zafira olur. 5 kisilik olanini bizim firmada kullaniyorlar.400k km yapmis hala gayet basarili italya-avusturya arasi gidip geliyor,soforleri tasiyorlar..

ben ford galaxy alırdım.

tahminim bu arabalarin kilometresi 60.000-100.000 araligindadir. Bu durumda mercedes almani tavsiye ederim. 100.000 de her arabanin mutlaka büyük bi masrafi olur ama mercedes uzun vadeli kullanimda referansi yüksek. Sokaklarda 70 model bircok mercedes görebilirsin ama digerlerinin ömrü ona yetmez. Ayrica mercedes R serisi icin cok fanatik var bir süre durduruldu üretimi ve bu modeli almanyada özellikle arayan insanlar var.

sifirdan baslayacaklar icin tüm teknolojilerin üzerinden gecmisler. Örnek uygulamalar üzerinden gidiyor ve yaparak ögretmeyi hedefliyor.

Bu tarz ögretim tarzinin en büyük avantaji tüm teknolojilere bir sekilde dokunmani saglar, birbirleri ile iliskilerini görürsün, hangi durumda hangi teknolojiyi kullanacagini anlarsin ve kisa zamanda üretirsin. Böylece bu alanlardan hangisini sevdigini ve derinlesecegine karar verebilirsin.

Diger tarafta en büyük dezavantaji ise kullandigin her teknolojide uzmanlasamazsin, bilgin yüzeysel kalir. Bu nedenle o teknolojide yazdigin bazi seyleri neden yazdigini, arka tarafta neler döndügünü bilemezsin. Örnegin dersin iceriginde JavaScript ve PHP gibi basli basina uzmanlasilmasi gereken, ayrica zaman harcanip uzmanlasmasi gereken alanlar var. Bunlara cok yukaridan dokunuyor ve derinlesmiyor.

Bir Full-Stack developer olarak bu dersi tavsiye ederim. Ama dedigim gibi bu dersi tamamladiginda "ben tam anlamiyla developer oldum, artik her seyi yaparim" demek güc. Web Development genel olarak 4 parcaya ayirabiliriz. Kullanici arayüz gelistiriciler, bunlar genelde HTML ve CSS üzerine yogunlasirlar. Front-End gelistiriciler, bunlar HTML, CSS ek olarak JavaScript konusuna yogunlasirlar. Back-End gelistiriciler, bular PHP, Java, C# gibi back end dillere yogunlasir. Database gelistiricler, bunlar SQL gibi database konusuna yogunlasir. Bu ders bunlarin üzerinden gecerken yogunlasmaya olanak saglamiyor, hangisinde ilerleyecegini sana birakiyor.

200 dolar vermeyi dusunmuyorsunuz degil mi? 10 dolara indiriyorlar kurslari zaman zaman.
ayrica edx, coursera gibi mooc sitelerinde cok guzel ucretsiz kurslar varken, ve cok iyi universitelerin cok iyi hocalari verirken, udemy'e bakmayin bence.

ornegin aradiginiz sey bu olabilir
www.coursera.org