Londra@da ogretmenlik yapan bir Kanada'liyla tanismistim gecen sene. Sizin basbakan baskiciymis, secimle gelmis ama halkin onemli bir cogunlugu kendisinden nefret ediyormus, dikdator gibiymis falan dedi.

Almanlar kücük putin olarak görüyor. Otoriter, yasakci, ve saldirgan.

Almanyada yasayan Türklerde ise durum karisik muhafazakarlar, milliyetciler, solcular, ulusalcilar, kürtler ne düsünüyorlarsa onu düsünüyorlar. Milliyetciler arasinda akp ye oy veren kisi sayisi türkiyedeki milliyetcilerle karsilastirinca daha cok, o nedenle almanyada Mhp nin oylari türkiyeye göre daha düsükken bunlar daha cok akp yi destekliyor. Sepeb olarak türkiye son yillarda gelisti diyorlar.

Tayyip'i seven veya takdir eden bir alman görmedim. Bir Fransız da görmedim. Yunanlılar nefret ediyor zaten. ABDli arkadaşlarımdan da hoş yorumlar duymadım.

Zaten ben onlara sormuyorum ne düşünüyorsunuz diye.

Adamlar bana yazıyor dış basında bir baskın haberi görünce, gerçek mi bu diye.

alamanya da zaten yüzde 60 larda akp nin oyu. 2,5 milyon seçmeden bahsediyoruz.
ama evropa lılar tanımıyor ne rte yi ne de türkiye yi. öyle arada sağdan soldan duydukları da yorum yaptırtmıyor pek. bilmiyorlar yani bizi hiçbiri.

Gurbetciler "50 yil once sen olsaydin biz vatanimizdan uzak calismaya gitmek zorubda kalmazdik" diye pankart acip geri donmeye yanasmayan, yasadiklari ulkenin avantajlarini abuse eden insanlar toplulugu genelde. (Genelde diyorum, mesela avusturyadaki gurbetcilerin %70i oyle, akpye cikan oy oranlarindan belli)

O yuzden onlari dedigine pek bakmamak lazim. Onun disinda islamci vb olarak biliyolar, baskici vs

vahşi işid'e karşı savaşan masum ve sempatik * ypg'ye ve kürtlere saldıran,
işid e destek veren ülke/kişi.

* buraya bol bol kadın ypg'lilerle röportaj gelecek.

Turkiye'ye gelenler (her yil 30 milyondan fazla cogunlugu Avrupali turist) Turkiye'yi az cok biliyor. Ben siklikla Putin'e benzetildigini duydum ama troller sevinmesin Putin'i de sevmiyorlar.

Almanya'daki Turkleri kim takiyor ki! Asil dinlenen Almanya'da Almanca bile tam konusamayan Turk isciler degil, Turkiye'de yabanci dil bilen egitimli insanlar - ki o grup da AKP'ye en az oy veren kitle.

Bircok yabanci Turkiye'de demokrasinin darbe gordugunu, ulkenin otoriterlestigini, Avrupa'dan iyice kopup Orta Dogu (batakligina)'ya kaydigini dusunuyor.

Ben 10 yil kadar once Turkiye ile ilgili haberleri okurken gelen haberler AB sureciyle ilgiliydi. Simdi ise tutuklanan gazeteciler, ISID'le isbirligi mi var sorusu ve demokrasi yerini tam diktatorluge birakacak mi gibi konular isleniyor. Dunya haberlerine birkac dakikasini ayiran bir kisi elbette Turkiye ile ilgili bir haber gormustur.

Almanyada beyaz yakalı ALmanlar nefret ediyor.

erdogan hakkindaki bazi yabanci haberleri alayci buldugumu hatirliyorum... ruh sagligina menfi atiflar da...

Suudi Arabistanda bayılıyorlar kendisine, anlat derdini anlatabilirsen.

uzunluğuna bakarsın işte. uzunluğu 10'sa ilk 3'ü karakteri sil gibi.

illa 212lileri sileceksen de ilk 3 karakteri kontrol edersin işte bi de.

msdn.microsoft.com
msdn.microsoft.com

WHERE LEN(telefon_numarasi) = 10 AND telefon_numarasi LIKE '212%';

Zamanın ve paran varsa Alpler, yoksa Doğu Karadeniz. İsviçre, İtalya, Avusturya pahalı ülkeler. Vize almak için de zaman gerek. Ama ikisi de varsa harika zaman geçirebilirsin. Hayatının tatili yaşayabilirsin. .

paran varsa alpler

alplerde köylerin ve yaylalarin disinda sehirler de güzeldir ve doga ile ic icedir. dogu karadenizde köyler ve yaylar güzel ama sehirler carpik.

işyerinden bi arkadaşım öyle, ana farklı baba farklı konuşuyo çocukla. çocuk 3,5 yaşında ve hala konuşmayı öğrenemedi. belki psikolojik başka sebebi de vardır ama daha konuşmaya yeni başlayan bi çocuğa çift dil öğretmeye kalkmak bence doğru değil.

@animalman peki anne ve baba farkli anadile mi sahip? yoksa baba turk ama ingilizce konusuyor, anne turk ve turkce konusuyor gibi mi?

farklı anadile sahipler. anne boşnakça konuşuyor, baba bildiğin adanalı :D

edit : anne çok iyi türkçe bilmesine rağmen çocuk boşnakça öğrensin die çocukla konuşurken çok türkçe kullanmıyor. kocasıyla genelde aralarında türkçe konuşuyorlar ama.

çift anadil ile çocuk büyütmedim ama çift anadil ile büyüdüm. konuşmayı geç sökmüş değilim.

iki dil birbirine harmanlanıyor,(özellikle bu iki dili konuşan bir çevrede yetişilmiş ise) farkına varmadan x dilindeki dilbilgisi kuralını y dilinde kullanabiliyorsunuz. veya değimler, söyleyişler birbirne geçebiliyor. bazen söylediğinize sadece o iki dili bilen biri anlam verebiliyor. ama zamanla beyin bunu da birbirinden ayırıyor, sadece x dilini bilen ile ne şekilde konuşacağınızı kavrıyorsunuz. (neye anlam verip neye vermeyecekleri zamnala oturuyor.

ilerde farklı bir dil öğrenirken avantajları var kesinlikle.

bulunulan bölgede dillerden biri geçerli değil ise istediğiniz yerde istediğiniz şekilde diğer dilde konuşup anlaşabiliyorsunuz yanınızdakiyle. yaz tatillerinde arada turist ayağına yatıp eğlenmişliğimiz var mesela. :)

başlıca şu anda aklıma gelen bunlar.

son 10 yılda bir sürü gazetede röportajlar araştırmalar falan çıktı bu konuda. kimileri ana dili değilse yapmayın çocuğun ayarlarını bozmayın diyorlar. biraz araştırırsanız baya bi şeyler bulursunuz.
(bkz: google)

almanyada bu anne babalar arasinda cok tartisilan bir konu. En ideal cözüm olarak da anne baba ile türkce, aileden cok görüsülen bir yakin, abi, abla ile almanca konusarak asilmaya calisiliyor. Bazi ailelerde anneyle sirf almanca, baba ile sirf türkce konusuldugu oluyor, ama bunda cocuk anne-baba arasindaki konusmayi duydugu icin bazen kafasi karisabiliyor.

Insan beyni kelime secimini ve düsünce yapisinin bir dilden diger dile gecisini karsisinda konustugu kisi ve ortama göre otamatik yapiyor. Yani cift ana dilli cocuklar kimle konusuyorsa o kisiyle daha önceden konustugu deneyimlere göre o dilde düsünmeye basliyor. Mesela anne ile hep bu zamana kadar türkce konustuysa ane ile konusurken türkce düsünürken, abi ile bu zamana kadar almanca konustuysa abi ile konusurken almanca düsünüyor. Aslinda bunu tek dil ile konusurken biz de yapiyoruz, isyerinde konusurken farkli kelimeler ile konusup farkli kelimeler ile düsünürken, aile ile farkli kelimeler ile düsünüyoruz. Mesela egeli biri köyde yasayan babasiyla konusurken farkinda olmadan ege sivesine geciyor, istanbulda arkadasiyla konusurken farketmeden istanbul sivesi ile konusuyor. Bunun farkinda olmadan yapilmasi isin anahtari, bu aliskanlik da sadece o kisiyle tek bir dil/düsünce yapisi üzerinden konusulmasi ile oluyor.

Iki dilli cocuklarin gec konusmasi kimi zaman gordugumuz bir durumdur. Ancak kesin degildir. Tek dilli cocuklarin da akranlarina gore gec konustuklari gorulmektedir. Ancak "cocuklarin ayarinin bozulmasi" mahalli endiselerdir ve oyle bir durum soz konusu degildir. Avrupa'da milyonlarca cocuk cift dilli olarak buyumektedir, Isvicre'de ornegin ve Isvicrelilerin zihinsel bir sorunlari olduguna dair bir olgu bulunmamaktadir. Daha fazla bilgi icin Noam Chomsky'nin Universal Grammar ve dil edinim kitaplarini okuyabilirsiniz.

çift anadille yetişmek sayılır mı bilmem ama. ben 6 yaşına kadar kürtçe konuştum, türkçe bilmiyordum. okula başlayınca türkçe öğrendim. sayılır mı?

ben ingilizce hazırlık okurken azeri arkadaşım vardı öyle. evde sadece azerice konuşmuşlar televizyonda da hep ingilizce izletmişler. Çocuk televizyondan ingilizce öğrenmiş aksanına felan hayrandık tvden dil mi öğrenilir diye çok şaşırmıştık. benim de hep aklımdadır bu durum.
her ne olursa olsun eğer X kişisi o çocukla başka dilde konuşuyorsa örneğin ingilizce olsun X hep ingilizce konuşmak zorunda onunla ki çocuk farkı ayırt edebilsin. Diğer türlü çocuğun da kafası karışıyor iki dili de öğrenemiyor.

@cilekli

Iki dili de ogrenemiyor diye bir durum olmaz. Kaynak gosterebilecek misin? Cocugun zeka seviyesinde anormali yoksa dili istemsizce edinir. Biri zayif kalir o ayri. Ama dil ogrenemiyor kadar sacma bir yorum duymamistim.

Soruyu sormaktaki amacim aslinda cocugun kafasi karisir mi, karismaz mi, ogrenir mi ogrenmez mi gibi kaygilardan ziyade cocugun genel yapisi, ne bileyim cift anadilli olmanin gunluk hayatina etkileri, daha girisken - daha cekingen ya da daha pratik zekali - durgun gibi etkileri olup olmadigini deneyimlemis kisilerden ogrenmekti. Bu konuda pek cok yazi okudum ve okduklarima gore cift ya da daha cok anadilli olmanin bu tur etkileri olmadigi bilgisini edindim ancak yine de bu konuda deneyim ya da bilgisi olanlar varsa bilgi almak istedim. Bunun yaninda elbette gec-erken konusma, konusmadaki akicilik vs. konulari da merak ediyorum, dogrudan sahit olmus kisilerden ogrenmek istedim. Biz cocugumuzu cift anadilli yetistiriyoruz, henuz birkac kelime disinda konusmuyor ufaklik ancak her iki dilde de her seyi anliyor, nasil bir netice alacagimizi acayip merak ediyorum.

kuzenim almanya' da yaşıyor, 2 yaşında çocuğu var çocukla hep türkçe konuştuklarını, kreşe başlayınca orada zaten almanca konuşulacağı için çocuğun yanında almanca konuşmadıklarını söyledi. peki herkes bu şekilde mi yapıyor? diye sordum, genelde bu şekilde yapıldığını söyledi.

@çilekli pasta, dediğin gibi bir durum geçerli değil. ailede çevremde kim varsa doğduğum günden beri ermenice ve türkçe karışık konuştular.
evin içinde ağırlıklı ermenice konuşuluyordu ama dışarıda türkçe. yani x kişisi sadece y diliyle konuşmalı gibi bir durum kesinlikle yok.

(hani tek başıma olsam eyvallah ama çevremdeki yüzlerce kişi de aynı şekilde bu dilleri öğrenmiş kişiler.)

@nwnd arastirmalarima gore x kisisi illa y dilini konusacak diye bir sey olmasa da, eger anne ve baba cocukla konusurken sadece kendi dilini konusuyor ise bu durum cocugun hem daha hizli hem de aksansiz ogrenmesini sagliyor. Belki ustteki cevapta bu kastedilmistir.

@kartonpiyer, birebir sadece 2 anadil ile büyümüş olamamla bağdaştırdığım herhangi bir özelliğim yok. benim açımdan dil ve kültürel zenginlik ayrıca üstüne öğrendiğim dilleri kategorize etmemi kolaylaştırdı. lakin çift anadil ile büyüyüp yabancı dil konusunda pek de başarılı olmayan insanlar tanıdım. şöyle bir çevreme baktığımda çift anadilden gelen ortak karakteristik bir özellik göremiyorum.
şöyle bir durum olabilir 2. anadili dünyada daha geçerli bir dil ise erken yaşta bunu öğrenmesi ve ancak doğru yerlerde kullanıp araştırma yönünü geliştirmesi bilgi ile birlikte kendine güven olarak geri dönüş yapabilir.

Michael Erard'ın babel no more kitabına göz atabilirsin o da genel olarak ortak bir sonuca varamıyor dil konusunda.

@kartonpiyer, ne yaparsan yap başta aksan oluyor. çünkü öğrendiğin kişiler de aksanlı konuşuyor. lise çağında ermeni okulundan çıkıp türk öğrenci çoğunlukta bir liseye gidene kadar türkçem aksanlıydı. sonra düzeldi. evde genellikle ermenice konuşulmasından ve onların da türkçesinin aksanlı olmasındandı bu. ama dediğim gibi annem olsun babam olsun ikisi de iki dilde de konuşurdular konuşuyorlar. bir zaman sonra dil ayrımı kalmıyor zaten. farkına varmadan otomatik gelişiyor ve o iki dili bir dilmiş gibi hissedebiliyorsun. yani annene 2 dk evel türkçe seslenirken birden bire ermenice konuşmaya başlayabiliyorsun ve bunu otomatik bir şekilde fark etmeden yapıyorsun. gibi gibi.

asıl mantık hangi dili daha az duyacaksa çevresinde onu evin içinde daha çok kullanmak. türkiyede yaşayan biri 7/24 türkçe her taraftan duyacağı için ev içinde 2.anadili konuşup türkçe ile dengelemek en mantıklı çözüm.

kafama dank eden bir fark var, ben çift anadilli ailede çiftanadilli büyüdüm. sizin durumda 2.öğretilen dil birinizden birinin ana dili mi? yoksa ikinizin de yabancı dili çocuğa anadil olarak mı öğretiliyor?

Baba turk, anne amerikan ama avusturya'da (almanca) yasayan tanidigim bir aile var.
cocuklar mukemmel derecede ingilizce ve almanca biliyorlar. Anne ingilizce, baba turkce konusuyor. Ama baba doktor oldugu icin nobetler vs cok daha az goruyor cocuklari. O yuzden cocuklar turkce anliyorlar ama cok az konusabiliyorlar.

Ikisi de cok girisken, arkadas canlisi cocuklar ama cift dillilikten ziyade cocugu oyle yetistirmeyle alakasi var diye dusunuyorum. Bir de biraz tembellik oluyor mesela, turkce konusmak istemediklerinde hemen ingilizce ya da almancaya donuyorlar filan.

Anne Fransız, baba Alman olan arkadaşım vardı, annesi doğumundan itibaren sadece Fransızca konuşmuş ve hala Fransızca konuşuyor sadece kendi eşiyle Almanca konuşuyor onun dışında çocuklarla sürekli Fransızca konuşuyor,çocuklar da anneyle Fransızca konuşuyor babayla Almanca :D Baba sadece Almanca konuşuyor. Bilungaller tam tersine daha zeki oluyor ve öğrenmeye yatkın oluyorlar, kendisi ana dili gibi Fransızca ve Almanca biliyordu bir de İngilizcesi vardı, pazartesi gel başla cinsinden.

@nwnd ben cocukla anadilim olan Turkce konusuyorum, esim kendi anadili olan Rusca konusuyor. Esim Turkce biliyor, ben Rusca biliyorum ancak daha rahat anlastigimiz icin bastan beri birbirimizle Ingilizce konusuyoruz. Ikimizin de anadilinde aksan olmadigi icin cocugun aksansizca iki dili de konusmasini umuyoruz ki, okudugum kaynaklar da bu yonde, zaten aksan konusunda yorum yapan diger arkadaslar da benzer yorumlar yapmislar. Aradan acaba Ingilizceyi de kapacak mi diye de merak ediyorum aslinda. Bakalim netice nasil olacak:)

Sizin anne-babanizin Turkcesinde aksan oldugu icin muhtemelen sizde de aksan olmustur bir sure, sonra anadili Turkce olanlarla iletisiminiz arttikca kaybolmus anlasilan. Bizim ufaklik, Turkceyi benden, ailemden ve televizyondan duydugu icin aksani olmayacak saniyorum. Hakkaten sonucu merakla bekliyorum

@neferkitty tam da bizim cabaladigimiz seyi becermisler onlar.

Kartonpiyer aksan konusu aynen dediğiniz gibi, ben ama anne ile tek bir dil baba ile tek bir dil konuşması gerekir yoksa kafası karışır bakış açısına katılmıyorum.. Yeri geldiğinde siz de çocukla rusça beya annesi türkçe konuşabilir veya siz aranızda bu dillerden ikisiyle konuşmanız çocukta karmaşa yaratmaz.
İngilizceyi de sizlerin aksanı ile mutlaka kapacaktır ama eğer arada onla da ingilizce konuşursanız kalıcı olur. Annem ile teyzem aralarında fransızca konuşurlardı arada ama bizle hiç konuşmadılar. Kulak aşinalık kazandı küçükken ama ben bizzat oturup öğrenene kadar fransızcayla olan bağ sadece kulak aşinalığıydı.
Bence çocukla da ingilizce konuşun arada çünkü türkçe ve rusçayı söktükten sonra ingilizceyi devreye sokarsanız çocuk kolaya kaçıp size türkçe veya rusça yanıt verecektir.
Belli bir süre diller arası kafası ufak da olsa karışaın veya dilbilgisi hataları olsun onları büyüdüğünde okudukça yazdıkça vs zaten kapatacak.

biz 3 dili yetiştiriyoruz şimdi ama 2.5 aylık bebe. sonuçları bikaç seneye yazarım :D

bi yakınımızın bebesi de 3 dilli büyüdü. anne polonyalı baba türk. anne lehçe konuştu baba ingilizce, etraftan da türkçeyi öğrendi. 4 yaşında 3 dilde de sıkıntısı yok süper konuşuyo

bu tarz yetiştirilen çocuklar geç konuşmaya başlıyor, onu biliyoruz. aynı zamanda 4 yaşa kadar öğrenilen dillerin beynin "ana dil" kısmında öğrenildiğini, "yabancı dil" kısmının ise farklı olduğunu da biliyoruz.

we set up a call dediği yoldan yürü. skyptan falan iş görüşmesi ayarlattır direk ondan öğren bence.

hacı bi de koddan anlamıyorum, bana biraz python öğretsene.

Avrupada is gücü cok pahali, özellikle development alaninda. Startup sirketlerin bircogu icin bu cok daha maliyetli oluyor cünkü startup sirketlerde 2 sene sonra sirketin batip batmayacagini bilmedigin icin developerlarin bir cogu onlara cok daha yüksek fiyat cekiyor. Mesela su anda almanyada bir developer 55.000 euro yillik brüt isterken startup sirketlerinden 75.000 euro brüt istiyor. O nedenle bu sirketler 20.000 euro ekstra masrafim olacagina dogu avrupa, türkiye, hindistan gibi ülkelerden developer avina cikip 35.000-40.000 euro gibi rakama calistirmayi buna karsilik o kisi icin calisma izni gibi prosedürlere razi oluyorlar. Kendi ülkesinden buldugu adami ise o rakama calistiramiyor. Skype üzerinden görüntülü konusma talep et, sirkette kac kisi calisiyor onu sor, yine de aklinda süphe kalirsa sirket nereden, kimden yatirim alidi onu sor. Görüsmekten zarar gelmez.

bende düşük fiyata kuyumculara okutmaya çalışırlar, öyle internete pek koyacaklarını sanmıyorum

kuyumcuların alacağı tarz değil, pırlanta elması falan alamaz kuyumcular

türkiye'de ikinci el bölümün en aktif olduğu siteler şunlar:

gittigidiyor

sahibinden

sanalpazar

donanımhaber sitesinin ikinci el bölümü

bence buralara bakın. özellikle donanımhabere bakın derim.

bir de bu tarz mücevherlerin alınıp satıldığı özel siteler olabilir oraların alınık/satılık bölümüne bakmak lazım ancak öyle bir site var mıdır bilmiyorum. ben hiç görmedim.

hırsız imitasyonla gerçeği niye ayıklasın hepsini alır götürür.
bir hırsızın çaldıklarını internetten satabileceğine ihtimal vermiyorum.
sattığını ve gördüğünüzü farz edelim, nasıl hak iddia edeceksiniz?

intenete düsünceye kadar birkac el degistirir, cikilmaz isin icinden.

satacağı yer hazır olmayan hırsız maldır. internette satacaksa da maldır. sanmıyorum yani. ama tabi bakmakta yarar var.

Nasıl hak idia edeceğinize dair cevap şu olabilir,

Poliste zaten tutanak var, ilgili şahıs hakkında şikayette bulunursanız o şahıs aldığı mücevherlerin kaynağını bildirmek zorunda olur. Bildiremezse çalıntı olduğu ispatlanabilir.

benim fotoğraf makinemde sahibinden de bulunmuştu. Polis te çoğu zaman bu siteleri takip ediyor zaten. Eğer çok spesifik şeylerse göz ardı etmeyin siteleri takip edin derim bende

tek tek input girme zahmetiyle uğraşmamaktan ziyade, onları kullandığın platforma göre generate eden scaffolding tool'ları araştırmanı öneririm.

örneğin, asp.net için:
www.asp.net

bunun benzer örnekleri vardır mutlaka.

edit:
burada daha iyi anlatmış. tüm crud işlemlerini bikaç dakkada yapabilmeyi sağlıyor:
www.codeproject.com

senin form objelerini json data olarak serialize eden bir library/plugin ihtiyacin var. Elde ettigin data Json oldugu icinde ister front-end de kontrollerini yaparsin, istersen back-end e gönderip orada da kontrol yaparsin.

Örnegin kücük bir library github.com

sana 1 ay önce falan mesaj atmıştım bir websitesi yaptırmak için ama sen cevap bile vermedin.
böyle böyle işleri kaçırırsın benden söylemesi^^

github da account olustur, oraya yazdigin kodlari ekle, bazi projelere contribute yap. Sonra www.linkedin.com dan ara.

@sta, oha hocam vallahi haklısın o zaman ne diyim ama mesajı görmedim cidden hay allah ya :S

Gitmek istediginiz ülkede ilgi alanina, hobilerine veya meslegine göre fuar gibi organizasyonlar bulup gidin, is ortamini görsün. Ingilizce bilen biri icin zaten problem olmayacaktir. O ülkede 1 aylik dil kursu gibi birsey ayarlayin, hem tatil olur hem de ol ülkenin sosyal yasamina girmis olursunuz. bir araba kiralayin, plansizca gezin. Gideceginiz ülke avrupa ise zaten en fazla 3 saat istanbula gitmek. Severse sever, sevmezse zorlamanin anlami yok.

direkt karar vermesini beklemek yerine, gidip bir gormesini birkac hafta vakit gecirmesini saglayin. oradaki arkadaslarinizla tanistirin. is zaten her zaman ayarlanir. onemli olan orada yasamayi degerlendirmesini saglamak.

Evlenip mi yerleşmeyi düşünüyorsunuz? Eğer değilse orada kolaylıkla çalışabilecek mi?
Sanırım en iyi ikna yolu, eğer giderseniz oradaki yaşamınızı ona en yakın şekilde tasvir etmek olabilir. Bak gidersek şu standartlarda yaşıycaz, hayatımız böyle olacak. Çocuğumuz olursa böyle güzel şartlarda okuyacak yaşayacak diye.
hatta daha önce gitti mi bilmiyorum ama bir tatil ayarlayın oraları ve insanların orada nasıl yaşadıklarını gösterin. Gerisi ona kalmış. Belki de her türlü olumsuzluğa rağmen Türkiye ağır basıyordur ona. Zorla giderse ona sürgün gibi gelebilir.

Gitsek de gitmesek de seneye evlenmeyi düşünüyoruz zaten. Türkiye'den kendisi de pek hoşnut değil ama korkuyor iste.

Korkması normal. sanırım erkek tarafı olmasıyla da alakalı. Bilmediği suya atlamak, riske girmek istemiyor belki de. Uyum sağlayamayacağından da korkuyor olabilir çünkü büyük ihtimalle sen oraya alışık olduğun için empati yapamayacağından çekiniyor olabilir.
Eğer tanıdığın Türklerden, belli bir yaştan sonra oraya taşınmış insanlar varsa onlarla bir araya getirebilirsin. Olumlu veya olumsuz kendisini nelerin bekleyeceğini görür ve kafasında ölçer biçer durumu.

burada üniversite bitirmiş herkes çok rahat iş bulamıyor
karadeniz teknikte inşaat okumuş bir abimiz vardı, almanyada dönerciydi.bunun gibi örnekler var.
buradan kastım dönerci olacak değil tabi ki :)) ama burada işi, düzeni, sosyal bir çevresi ve soyo ekonomik bir düzeyi var.
orada tamamen sana bağımlı olacak.
senin eşin olarak oturum alacak, senin dil bilginle iletişim kuracak, belki ilk gittiğinizde senin ailenin yanında kalacaksınız
zira sen yeni mezun o işsiz olacak nereden ev tutacaksınız?
gibi gibi
korkuyor olabilir, etrafında böyle örnekler olabilir, erkekler genelde düzen kurmakta kadınlardan daha az yeteneklidir üstelik yaşı 20lerde de değil.
senin meznuniyetine 1 yıl, yaparsan stajer avukat olarak da 1 yılın daha var. burada kursa giderse, bu 2 sene içinde bir geçiş dönemi yaşarsanız, iş güç için araştırmalara şimdiden başlarsanız belki adapte olması kolaylaşır, üstelik 1 ay filan gitmek çok başka orada yaşamak çok başka.

1.tatil+1
2. Vatandaşlık vs olmasını da üsteleyebilirsin.

Pek istediğin gibi bi cevap olmayacak ama insanın memleketini ve tanıdıklarını ailesini bırakıp gitmesi kolay değil. Mesleği olmasa daha kolay olurdu belki, şimdi meslek belli, tecrübe yok gördüğüm kadarıyla, orda dikiş tutturmak ne kadar zor. Üstelik dilini bilmiyor. Ne iş olsa yaparım dese dil bilmesi beklenmeyebilir, ya da az bilse de olur kimse problem etmez. Oralardaki mühendis anlayışıyla bizdeki bir de değil. Adamın endişesi yersiz değil. Bence burda iyi bir gelecek görürse kalın. Önce burayı deneyin bana kalırsa. Sen bildiğin dille daha rahat iş bulursun.

Bir insandan sırf sevgilisi istiyor diye tüm hayatını yaşadığı şehri geçtim ülkeyi çevresini ailesini işini alışkanlıklarını bırakıp başka bir ülkeye gitmesini beklemek de çok bencilce bir durum.

once oralari bir gorsun, tatile cikin.
daha sonra turkiyeye dondugunuzde burada yapamayacagini soylersin.
ama zor, ailesini birakmak istemez.
en ufak olumsuzlukta basina kakabilir senin yuzunden geldik vs
byrayi deneyin kalin dusuncesine katilmiyorum.
gidebiliyorsaniz gidin.
ikna etmek sana kalmis artik.
dil olayi sikinti olmaz ingilizce bilmeyen mi kaldi firmalarda felan is bulur rahatca.

30 yaşında işi gücü, ailesi çevresi istanbul'da kurulu birinin en baştan düzen kurması kolay değil. imkansız değil tabii, 30 yaş da geç falan değil, ama hiç kolay değil. bunu 30 yaşında ve 5 senedir yurtdışında yaşayan biri olarak söylüyorum.

3. dil çok ciddi bir zorluk olarak karşısına çıkacak. iş bakımından 2 seçeneği var, ya 'expat' olarak takılacak ve sürekli uluslararası firmalarda iş bakacak, ya da dili öğrenip yerli gibi yaşamaya çalışacak. ikinci seçenekte dil / adaptasyon / iş hayatını oturtması en az 2-3 yılını alır. ayrıca şu anki seviyesinden devam edemeyip daha alttan başlamayı kabul etmek zorunda da kalabilir. kendini yalnız ve depresif hissedebilir, pişman olabilir. istanbul'da kalsaydım şimdi x pozisyonunda olurdum, şu kadar maaşım olurdu gibi düşüncelere kapılabilir. bu durum da ilişkinize oldukça zarar verecektir. o yüzden yanaşmıyorsa zorlamamanız en iyisi.

vatandaşlık alması da zor çünkü büyük ihtimalle evlilikle doğrudan vatandaşlık hakkı kazanamayacak, orada birkaç sene kesintisiz oturmanız gerekecek.

belki orta yolu bulmak adına istanbul'dan gitmenin yollarına bakabilirsiniz, ikinize de uyacak iş yönünden de çok zorlamayacak daha sakin bir yere geçmeyi düşünebilirsiniz.

Oyle bir bencillik yaptigim yok angelus, sorumda da belirttim zaten ikna etmeli miyim diye. Kaldi ki istemezse ben istanbul'da yasamaya devam edecegim, ediyorum. Bu da bir cesit bencillik degil mi?

bu arada
sanırsam ülke isviçre miydi?
ben dili o kadar önemseme diyenlere pek katılamıyorum
zaten küçük ülke. koca almanyada (4 sene yaşadım) bile dil olmadan iş kolay bulunmuyor (mühendisler için)
çok çok iyi bir mühendisse MBA'li filansa, başka 2 dili varsa yada çok şanslıysa belki
avrupada en iyi dil eğitimini verdiğini düşündüğüm ülkelerden birisi hollanda, surinamlı ve yükseği hollandada, doktorayı almanyada yapmış, oranın dilini ana dil gibi konuşan (üstüne almanca ve ingilizce) bir arkadaşım var, eşi orada diye hollandaya yerleşti 2 sene kadar iş aradı.
tekil örnekleri genelliyorum gibi olmasın ama yerel yerlerde iş bulmak için dil şart,
uluslararası büyük firma filan içinse top degree mühendis olmanız lazım

Dediğim gibi bu konuda baya arastirma yaptim, muhendis olup ingilizcesi ve az fransizcasiyla is bulan birçok tanidigimiz var türkiye'den gelen. Bir sekilde halledilir diye düşünüyorum o yüzden. Bir de kendisi yetenekli ve deneyimli bir mühendis diyebilirim. Yine de zorlanma ihtimalini goz ardi edecek kadar empati yoksunu değilim.

Bence ikna etmek değil de öncelikle fikrini almalısın. İsviçre için dil konusu çok ciddi bir problem, sen daha iyi biliyorsundur ki İsviçre'de tek dil kullanımı yok, gideceğiniz bölgeye göre İtalyanca, İsviçre Almancası ya da Fransızca olarak 3 dil konuşulan bir ülke. Haliyle uyum sağlaması tabiki de çok zor, ancak bunu sadece ''kendi isteyerek'' aşabilir.

Fikrini sor, sence gitsek nasıl olurdu diye, ama gönüllü değilse ikna etmek doğru olmaz. Çünkü hayatını komple değiştirmiş olursun ve O seni sevdiği için bu fedakarlığı yapmak istese de, insanlık hali her şey olabilir ayrılabilirsiniz ve ileride pişmanlık duyabilir. O yüzden kendisinin de istekli olması lazım. Oraya gittiğinde de tecrübesiz bir mühendis muamelesi görecek, her şeye sıfırdan başlayacak.

ona bu ülke ile o ülke şartlarını karşılaştırmasını sağlayacak bi kaç şey sun. sonra da sanki bir anadolu ilinde çok iyi bir iş bulmuş gibi olabileceğini bu uzaklığın söyle. yaşam standartlarınızdaki atlamanın nasıl bir etkisi olacağını anlat. (nasıl olsa gideceğiniz yer avrupada ve buradan çok daha iyidir diye düşündüğüm için söyledim bunları.) ciddi ciddi manisada vestelde çalışmasından zaman ve uzaklık olarak çok da farkı olmayacağını anlat. sana başarılar. umarım ikna edersin de kurtulursunuz. sizleri gördükçe gerçekten özeniorum.

avrupadan bir ülkenin vatandaşı olsam hayatta durmam bu ülkede. bu kadar saçma ülkemi olur amk. nijerya bile daha stabil.

bol bol su

imkanın varsa nane limon ya da naneli yoğurt.

tuzlu yağsız bişey atıştır. çubuk kraker gibi.

Bu yardımcı gıda maddeleri içeren, bu sıcakta süt koyulan içecekleri nasıl içiyorsunuz anlamıyorum. içmeyin.

Eger burssuzsan, yani 15 bin euro/pound senelik harc verip yapiyorsan master kabulu almak dunyanin en kolay isi. ticari. sanata degerle alakasi yok.

bahsettiğim okullar almanya ve avusturya da. 26 yaş üstü için 10 bin euro talep ediyorlar. ve daha sonra bu parayı maaş verir gibi geri ödüyorlarmış.

başka da bir masraf yokmuş dedıklerıne göre. özeller dediğin fiyatta ama ben devlet okullarını kastetmiştim.

Burda bir okula gir erasmusla git. Sonra orda kalırsın belki. Ayrıca Erasmus mundus yüksek lisans programları var bi araştır güzel denk gelirse başvuru yaparsın.

Almanya'da cok spesifik programlar haricinde tuition fee yok. maas gibi odeme diye de bir seyi ilk defa duyuyorum.

okulun sayfasina gidip iyi arastir derim. guzel ve o programin odagina uygun bir basvuru hazirlarsan kabul alirsin.

master tezini 2. yıla uzattığım için erasmus a girebilir miyim bilmiyorum ama ben direk burada yaptığım master ı düşünmeden orada yeni bir master a başlamayı planlıyorum.

orada phd çok zor olabilir dil açısından.

anladım, buradan tanıştığım bir yazar da arkadaşların dediklerini doğrulamıştı. tabi okullara bakıyorum. teşekkürler.

Almanyada devlet üniversiteleri ücretsiz veya kücük bir ücreti var(200euro gibi yaklasik). Bunlarin disinda özel üniversiteler de var, belki bahsettigin 10.000 euro bu özel üniversiteler icindir. Ama bu özel üniversiteler devlet üniversiteleri kalitesinde degiller, dershaneden hallice, diplomalari tahminimce yeteri kadar ciddi bulunmuyor (cünkü almanyada bu okullari kimse ne adini duymustur, ne mezun olan birini görmüsür. trenlerde felan reklamlarini bilir insanlar sadece). Türkiyedeki özel üniversitelerle karsilastirilmamali, türkiyede bircok kaliteli, hatta devlet üniversitelerinden kaliteli bircok özel üniversite mevcut. Bu okullara kabul almanin zor oldugunu düsünmüyorum. Devlet üniversitelerinden birinden kabul alman ciddi anlamda önünü acar. Yabanci dil (inglizce, alternatif olarak almanca), not ortalamasi, referans mektubu, is tecrübesi gibi okulun sitesinde belirtilen gereksinimler saglanirsa bu da olabilir, cok da zor degil.

Almanya'da erasmusunu yapmış bir insan olarak söylüyorum ki. kafanda büyütmene gerek yok. adamların atolye imkanları inanılmaz ama öğrencileri hala yıl sonu sergisine koli içinde uçan balonlar koyabiliyorlar. tam bir temel eğitim yok teknik değil de daha çok içeriğe önem veriyorlardı. deneyebilirsin ama dil önemli onu geliştir otur portfolyo kas yapılamayacak bir iş değil.
bu arada erasmus içinde çalışmalarını göstermen gerek ders secerken bile hocaları calısmalarında ikna etmen gerekiyordu bu tüm ögrencileri kapsayan bir şeydi sadece erasmuslara yapmıyorlardı.

avrupa'da burssuz master yapmak zor bir şey değil. 2.00 ortalamalı arkadaşım bile gitti.

"çok kıyak adamım, allahım içimi biliyor." yaz geç, uğraşma

@mrvengeance espri yapamıyosan yapamıyosundur; bazen çok da kasmamak gerekir karşim.

Neyi öğrenmek istediğine bağlı. Eğitiminden başarılarından falan bahset.

saçmalama ne şurda doğdu mu ya arkandan gülerler ben üniv'yi bile söylemiyorum cv'de yazan hiç bir şeyden bahsetmiyorum. daha çok şöyle bir insanım böyle bir insanım şurda şuna katıldım bunun sayesinde şu özelliğim gelişti diyorum.

@orhan tv ben bir şeyi öğrenmek istemiyorum, onlar istiyorlar :)

ya diyelim ki iş mülakatındasınız... adamla karşılıklı oturdunuz. size "kendinizden bahseder misiniz?" diye sordu. o sırada verilecek cevaba nereden başlanılacağını merak ediyorum.

Nerde dogdugun karsi taraf icin önemli degilse söyleme, bircok durumda önemli olmuyor. (devlet dairesi mülakatlarinda ayrimci cikarimlar yapmak icin nerede dogdugunu merak ederler ama zaten onu da uzatmadan sorarlar). Cok özel bir liseden mezun degilsen onu da söylemen gereksiz. Belki meslek lisesi mezunuysan ve bölümünle ilgili bi ise basvuruyorsan söyleyebilirsin. Hafta sonu ne yaparsin, ilgi alanlarin arasinda ilginc birsey varsa söyle. Sacma HR kaliplarindan bir tanesi, cok da merak etmiyorlar aslinda. Ama karsi tarafin aklinda kalmak icin bir firsat.

hocam bu soruyu ben de çok merak etmiştim ve direk bir ik'cıya sordum. attığı cevabı direk kopyalıyorum:

"...dogumluyum... liseyi surda okudum, unv. yi surada su bolumde okudum. isteyerek sectim ya da secim hatası oldu... vs..

mezun olduktan sonra birkaç iş görüşmem oldu ama bu ...kurulusu oldu... şunları yapıyorum bunları yapıyorum.. su raporları yapıyorum... vs. neden iş aradıgıma gelince sebebi...... şu şu..."

@emrahday hmm anladım, ben direkt teknik bilgilerden falan bahsedilecek sanıyordum.

şimdi o zaman şu tip bir şey mi: "ben bfm, üniversiteden bu yıl mezun oldum. şunlardan hoşlanırım..."? yani direkt hobi mobi diyerek muhabbete mi gireyim?

Genelde Ortaokul-lise'den başlar.

Zaten bu soruyu genelde en son soruyorlar, okul, is tecrübesi, teknik bilgi felan hep konusulmus oluyor. Geriye kaliyor havadan sudan konusmak, "eklemek istedigin birsey var mi?" sorusunun kardesi bu soru da. Eger basta sorarsa en güclü oldugun tarafa cekersin muhabbeti, cok iyi okuldan mezunsan o konuyu acarsin, teknik bilgin iyiyse onu konusursun. Aslinda tam bir joker soru. Öyle birsey söyle ki akilda kalsin, bir hafta sonra CV ni aldginda "bu kimdi?" demesin, ortak bi noktaya dokunsun. Karsi taraf hakkinda da bilgi verir aslinda, eger görüsmenin en basinda soruyorsa CV ni okumamis, cünkü aklina soracak birsey gelmiyor. CV ni okusaydi soruya "su okulda okumussun...", "su is yerinde sunlari yapmissin..." diye baslardi. Sonda sorarsa "önemli noktalari konustuk, kisisel olarak taniyayim" amaciyla.

işte doğum yılı, yeri, memleket, lise önemli ise o, sonra üniversite, ardından iş-staj tecrübeleri. bunun yanında kardeş ve anne babayı merak edenler de oluyor, onları da söyleyebilirsin.

öylemesine sallamadım, mülakatlara girdim ve başarılı da oldum, genel kanım bu, onu da belirteyim

özgeçmişte yazdığından çok farklı değilim diyebilirsin. genelde aday gelmeden yeterince hazırlanmamış ikcıların en sık sorduğu, en gereksiz soruların başında gelir.

Mülakatta sorulacak sorular; cvde olmayan, sizin kağıda yazarak ifade edemeyeceğiniz yetenekleri ölçmek için sorulur. bu anlamsız sorunun hiç bir amacı yok, vakit geçirmek dışında bana kalırsa.

cv de yazdığımdam çok farklı değilim der ise, o işe veda edebilirsin. ik dan direkt veto gelir.

eksisozluk.com

@prompter cevap için teşekkürler ama bu entry'de benim belirttiğim ülkelerin hiçbiri olmadığı gibi gidilecek dönem/mevsim hakkında da bir ipucu maalesef yok.

Yok mu bu sorularıma bir cevap :(

Arabayla benzer bi tur yaptim gayet güzel oluyor. Yunanistanin ve makedonya yollari güzel. Kosavada yollar biraz kötü ve tenha. Bosnaya gitmisken Hirvatistan Dubrovnik de yapabilirsiniz, dubrovnik güzel yer. Ayrica Karadag da cok güzel. Sirbistani Macaristana baglayan sinir kapilarindan uzak durun, öyle bi hata yaptim 5 saat sira bekledim, cok siradan bir durummus. Bu güzel bi rota goo.gl

Havalar sogumadan yani Ekimden önce gitmek daha iyi olur. Dag yollarinda kar ve yagmur zorlar. Ama yaz döneminde de hava sartlarina pek güvenmemek gerekli, cok degisken.

Biz de arabayla 2013 Ekim'de bu turu yaptik. Ornegin Ohrid sicak Belgrad cok soguktu. Arabayla rahatca gezdik sohbet ettik uyuduk bol bol alisveris yaptik cunku 15 kg siniri yoktu. Arabada yemek yedik muzik actik. Diledigimiz yerde durduk manzaralara baktik. Hayatimin en guzel tatillerinden biriydi.

Biz yunanistan-makedonya-kosova-karadag-hirvatistan-slovenya-avusturya olarak yaptik bir kere. Bu agustos ayindaydi, her yerde hava harikaydi. Kosovanin yollari kotu ama karadaga gecerken o yol fena degil. Hatta sinir noktasi zaten dagin tepesinde. Sonrasinda virajli ama cok cok duzgun harika bir yol var,
Agaclar ormanlar daglar. Karadagda podgroica ve kotorda kalmistik.
Yunanistan yolu zaten iyi, makedonya da iyi bence. Sehir icleri biraz zayif sadece. Uskup ve ohridde kalmistik.
Yunanistanda selanikte.
Kosovada kalmadik. Hirvatistanda dubrovnik ve splitte kaldik. Baya guzeldi.
Slovenyada da kalmadik, ljibljanayi gezdik sonra viyanadaki wvime gittik.
Her yerde hava iyiydi. Ama tavsiyem ufak yollardan gitmeniz. Otobanlarda manzara olmuyor. Karadag ve hirvatistanda gittigimiz yollar harikaydi. Manzaralar vs. istedigimiz yerde durduk, istedigimiz yerde uyuduk, canimiz istedigi an denize girdik ciktik. Istedigimiz koye gittik vs. harika bir sey road trip :)

Bir kere de ben otostopla slovenya-hirvatistan-bosna hersek-sirbistan-kosova-makedonya-bulgaristan yaptim. Bu da bir haziran ayindaydi. Bosna hersek baya soguktu ama diger her yer gayet iyiydi. O anki havaya bagli. Onda da hirvatistanda zagrebde kalmistim, bosna hersekte banja luka ve sarajevoda kalmistim. Sirbistanda benzin istasyonunda uyuduk, kosovada pristine,
Makedonyada uskup ve bulgaristanda sofya ile haskovo'da konaklamistim.
Soru olursa yesillendirebilirsin :)

bu gidenler yurtdışı ehliyet ve kasko olaylarını nasıl hallettiler acaba?

Bir de vize başvurusunda durum nasıl oluyor, arabanın belgelerini falan mı götürdünüz?

Saçma değil ama Balkan insanları arabayı deli gibi kullanıyorlar. Biz şehirler arası seyahat ederken yerel otobüsleri kullanmıştık ve yüreğimiz ağzımıza gelmişti. Yollar da çok iyi sayılmaz. Lütfen sürerken çok çok dikkat edin.

Biz bu is icin ekstra vize almadik, halihazurda schengenimiz vardi, o yuzden yunanistands filan sorun olmadi. Uluslararasi ehliyet cikart, sinirlarda soruyorlar. Cift soforduk biz ama bi tane uluslararasi ehliyet vardi, siniri hep babam gecti. Diger yerlerde annem de kullandi hep.
Kasko da yesil kart denilen sey, kendi kaskocundan yaptiriyosun sanirim.
Ehliyet icinse turing.

Bu arada balkanlarda turkiyeden daha guvenli araba kullaniliyot, merak etmeyin. Otobus soforleri her yerde bi tuhaf. Sehirlerde yaya gecidinde dururlar filan zaten.

Tamamen ayni prosedür, türkiyeden hicbir farki yok. Tek farki almanyada daha hizli oluyor.

Ikametgahin da cevirisi gerekli mi

Ana alani E-Business konusudur. Isletme ve Bilgisayar mühendisligi alanlarinda multi disiplin bir bölüm. bu nedenlede ögrenciler ileriki kariyerlerinde ikiye bölünürler, kimisi yazilim ve yazilima dayali is yapan sirketlerde yazilim projeleri yönetimi üzerine giderken, kimisi de yazilim gelistirme ve yazim mühendisligi alaninda uzmanlasir.

www.mturk.com
Amazonun basit isler icin bir platformu. genelde algoritma gelistirmenin zor oldugu ve bilgisayarlara yaptirilamayan isler oluyor. Mesela fotograflarin siniflandirilmasi vs.

Örnegin: process basina 20 cent veren fotograf isleme görevi www.mturk.com

mturk'e basvurdum ben red yedim direk hic bir sey yapmadan, bu da boyle bi animdir.

internetten para kazanmak mümkün mü? çok değişik bir düşünceye sahipsin, internet üzerinde 1 ayda dönen paranın kaç trilyon dolar olduğunu bir araştır istersen.

Ben reklam izleyerek takılıyordum bir ara. Araştır.

arastır demek yerine yolunu söyleseniz

Bro istiyorsan senin yerine kazanalım?

@sansar

verdiği siteye baya bir bilgiye ve siteye yönlendiriyor ama hepside kucuk kucuk ilerliyor sabır ve zaman istiyor.

herkese teşekkürler başka varsa fikirlere halen acıgım ;)

berlin duvarı charlie pointe git alex. platz daki kuleye çık
anıtları gör
kesinlikle teknik müzeye git eyyorlamam bu kadar

geceleri warschauer strasse derim geçerim.

berliner yemek

şaka şaka

oitheblog.com

Turistik noktalar Alexanderplatz, Bergamon museum (su anda kapali olabilir), DDR museum, Unter den linden, Brandenburger Tor, Yahudi soykirim aniti, Potsdamer Platz, Checkpoint charlie, Tiergarten, Siegesäule, East Side Gallery.

Alisveris icin Kurfürstendamm (türkiyedeki bagdat caddesine cok benzer) ve Kadeve.

Doga sevenler icin Treptower park, Neu Venedig (özellikle kano kiralayip gezmek süper), Insel der Jugend, Teufelsberg, Pfaueninsel.

Ayrica berlin yakindina (trenle 1 saat) Potsdam güzel bi sehir, saraylari, degirmen gezilebilir.

Alman teknik müzesi berlin (detayli gezmesi 2 gün alir)
Museum für Naturkunde

Türkler icin özellikle Kreuzberg.

Eglence icin cumartesi gündüz Mauerpark, gece Club der Visionäre

masterli müyendis giris seviyesinde netto 2000 civari basliyor, o da brüt 3000 civari eder heralde. doktora sonrasi giris seviyesi en kötü 3000 civarlari netto. Bilemiyorum ne kadar is tecrübeniz var. 48k verirler mi bilmiyorum ama makul görünüyor istmeek icin.

50/60 m2 eve Stuttgart'ta 1000 euroya yakin para verirsin muhtemelen güzel bi yerde hos bi ev istiyorsan. istanbuldan vs. geliyorsan sehir kücük gelir, ama kasaba gibi de degil en azindan. Hos bir yer, dogasi güzel oldukca. sehrin ortasinda kocaman orman var. Insanlarin almancasi cok cirkin. porscheler var her yerde.

teknik mülakatla ilgili cok yorum yapamiyorum. ama profesyonel kalmak almanlar icin önemli. sorulara direk cevap veremezsen, biraz düsünmek icin vakit almak gayet normal seyler vs. vs.

yurtdisinda kesintisiz olarak üc yil calisirsan dövizli askerlik yapabiliyorsun evet. 6000 eur sanirim.

@hophophoba
son 2 yıldır almanyadayım thüringende yaşıyorum(almanyanın sktirettiği eyalet)
o yüzden küçük şehir büyük şehir pek koymaz çünkü zaten şu an kaldığım şehir(!) tımaraneden beter. yüksek lisansımı yapıyorum ancak maddi sebeplerden ötürü devam etmek pek mümkün gözükmüyor artık. o yüzden sıcak bakıyorum.

@sivrisinek
annem de aynısını söyledi. gel burada da kazanırsın diyo doğru da diyor şu an eski firmama gitsem en az 5000TL'den kapıyı açarım ki kuşkusuz verirler. ancak ben artık sırf paraya bakmıyorum biraz çevresel koşullara da bakıyorum. mesela almanların trafik dediği şey 20km sabit kızla 10 dakika boyunca seyahat etmek. istanbulda sabiha gökçene giderken sabahın 5inde kilometrelerce uzunlukta trafiğe şahit olmuştum. öte yandan sağda solda bomba patlamıyor. sinagog saldırısı olduğunda babam o sokaktan sadece 5 dakika önce geçmişti. anlıyosundur endişelerimi. öte yandan her ne kadar almanlardan pek haz etmesem de düzen, sistem ve yasalar var. evet hükümet yasal yollu geçiriyor sana vergilerle ancak yine de kimse hakkını yiyemiyor. e insanlar da eğitimli. iş gereği seyahat çok edeceğim job offer'da EMEA yazıyor yani sırf almanyada da değil iş. ne bileyim fena değil.

aklımı çelen 2 şey var: biri ortak araç ki önceki iş deneyimimden dolayı çok çamur olacağına inanıyorum bu konuda. bir diğeri de almanca. şu an almanca yüksek lisans yapıyorum gündelik hayatta vs iletişim kurmakta sorun yok da iş profesyonele gelince biraz kasış. ortak araç kullanımıyla leipzig'e giderken bi öğretmen bayana denk gelmiştim. 'çok güzel konuşuyosun her dediğimi de anlıyosun' diyince 'sizi anlıyorum da bayernlileri pek anlamıyorum demiştim. 'üzülme onları ben de anlamıyorum' demişti. müşteriye gidince öküz gibi suratına bakmak sıkıntı olabilir. bunu müdüre de söyledim ancak gerekirse seni özel teknik almanca kursuna göndeririz falan dedi.

hii ay stuttgart cennet gibi gelir o zaman hahah. yaa bu oranin 2bini buranin 3bini geyigine ben hic katilmiyorum. bi kere emlak disinda hicbir sey almanya'da daha pahali degil. hayat cook daha rahat akiyor. araba, benzin, icki daha ucuz. özellikle bar, restoran, kafe gibi yerlere takilmayi seven bir insansan, türkiye'de o masa örtüsünü cektikleri hafif janjanli görünümlü restoranlara vs. yüzlerce lira bayiliyorken almanya'da max 15eur civarina ana yemegini cikariyorsun.

emlak pahalı ama evler de çok çirkin yahu :) burdan mimarlara sesleniyorum: almanyaya gelin paranın vurursunuz benden söylemesi. ya bulunduğum şehirde 4 5 tane skimsonik bar var 4 tane de öğrenci klübü var ancak türkiyede para versen gitmez şanzalizeyi tercih ederdim. dolayısıyla hayat illaki daha güzel gelecektir orda

Askerligini yapmadiysan turkiyede 5000 lira maasla makina muhendisi olarak is bulamazsin. Maasi gectim, tanidigin yoksa is bile bulamazsin.

@kveldulv

bulurum. hatta bedelli çıksın o firmaya bedelli ücretini bile ödetirim. son firmamdan 2 yıl önce ayrılmadan 3500 tl alıyordum zaten. application engineeringin en güzel yanı tonla firmaya girip çıkman ve tonla insan tanıman. o yüzden net konuşmak yanlış.

Türkiyede calistim, 5 yildir almanyada calisiyorum. 48.000 brüt baslangic icin normal (yaklasik eline 2400 gecer), ilk sene icin böyle baslayip, sözlesme uzatma zamani rakami tekrar konusup 55k-60k arasina getirebilirsin. 50-60 m2 evler konuma göre 500-1000 arasidir. araba veriyorlarsa sehir disinda bahceli bi eve 1000 vermek mantikli olur.

1095 gün sigortali calisirsin dövizliden yararlanirsin, ise girer girmez de sözlesmen ve oturum kartin ile türk konsolosluguna basvurursun ve askerligini dövizli yapacagin güne kadar erteletirsin.

Benim annem de söylüyor dön türkiyede calis diye, calistim ve sunu söyleyebilirsim, türkiyede hangi standartda yasarsan almanyada da ayni sekilde yasarsin. Almanyanin artilari sunlar; calisma sartlari daha iyi, isci haklari konusunda devleti arkanda hissdersin. 2 sene calistiktan sonra isyerin sinirsiz sözlesme sunmak durumunda. bu sana önünü görmeni saglar ve ayni zamanda almanyada limitsiz oturum alirsin. Türkiyede kimse isyerinde kendini güvende hissetmiyor, isverenler disarda bircok issiz var kafasinda oldugu icin atarim yenisini alirim diye düsündügü icin hem calisma saatleri, hem de is baskisi daha fazla hissediliyor. Bunun disinda issizlik parasi vs bir sürü ekstra güvence var. Yasam kalitesi olarak almanya daha iyi, türkiyede büyük sehirde maasli bir calisan olrak aileden varlikli degil isen bahceli bir evde oturmak güc. sehir icinde oturursan da ise yürüyerek yada 15dk gibi kücük sürelerde gidip gelirsin. Istanbulda insanlar 1 saatte ise giderse kendini sansli hissediyor. kisaca almanyada daha iyi evde yasarsin, daha iyi arabaya binersein, daha iyi yerde tatil yaparsin. Hem türkiyeye gidince de hersey cok ucuz gelir.

Kendine guven guzel bir sey de. Bence o kadar emin olma. 2 yil once ayrildiysan maximum 1 2 yil tecruben var. Tavsiyem yurtdisi sansin varsa onu degerlendir.

Thüringen ile Stutgart i karsilastirma bence, Thüringen eski dogu almanya, batiya göre cok geri kalmis, evlerin kötü olmasi sosyal hayatin kötü olmasi normal. Almanyanin en kötü eyaletlerinden, yasanmayacak eyaletlerinden biri. NRW, Hamburg, Berlin, Bremen, Stutgart, Frankfurt, Münich gibi sehirlerde hayat cok daha iyi. Mecklenburg, Sachsen, Sachsen-Anhalt, Thüringen, ve Brandenburg gibi eyaletlerden uzak dur, hem hayat cok monoton, hicbirsey yok, issizlik ve irkcilik had safhada.

@emrahday
verdiğin bilgiler çok kıymetli teşekkürler. aynı şeyleri düşünüyoruz burada çalışırken kendini güvende hissediyosun ve bu en büyük artı bence. şirket ortak araç sunuyor yani direkt altıma araba vermeyeceklermiş. hayalim harley almaktı belki işi alırsam 1 2 ay sonra harley alır işe onla gidip gelirim. eyaletler için de herkes aynı şeyi diyor sanırım en kötüsünden başlayarak feci bi izlenim edindim. stuttgarta fuara gitmiştim araçla şehirden geçerken hoşuma gitmişti açıkcası. yokuş aşağı inerken az biraz san fran havası sezmiştim :)

@kvelduv
abi bulurum sen rahat ol :) işten ayrılalı 2 sene oldu hala x şehrindeki dünya devi piston fabrikası yokluyo gel diye eski iş yerimi saymıyorum bile. işinde iyiysen, insani ilişkilerin iyiyse her türlü bulursun iş. ha tabi üniversite hayatının da boş geçmemiş olması gerek.
not: benim eski iş yerimde teknisyene 3400 maaş veriyolar bonussuz.

Kabul almak o kadar zor değil zaten. Paran var mı? Almancan var mı? Yüksek notlarla bitirecek ve devam ettirecek sabrın var mı? Gerçekten kolay iş değil. Çok iyi düşünüp motive olman lazım. Oturma iznini uzatmak için not durumuna bile bakacaklar. İyi düşün.

vizeden önce gerekiyor o para. almanyada sigorta yaptırmak çok pahalı. o yüzden gereken tantanayı yaşayıp alın o belgeyi.

Bu paranın ilk study visa alma kısmında mı --> evet, burada vizeye başvururken istiyorlar.

Almanyada yaşamak için gerekli olan sigortayı ucuz yollu halledebilen var mı--> 70 euro civarında öğrenci sigortaları (Krankenversicherung) var-dı, son birkaç yılda değişmediyse. Yalnız sana şunu söyleyeyim daha AT11 almak çok tantanalı geliyorsa Almanya sürecinde Allah sana sabır versin...

Özellikle Berlin'e gideceksen seni bi güzel terletirler onu söyleyeyim, türkün çok olduğu yere (burssuz olmak kaydıyla) gidenlerde daha zorlayıcı oluyor süreç. küçük bir öğrenci şehrine gidiyor olsaydın daha az bakarlardı. o zaman daha fazla inanıyorlar öğrenci olduğuna.

oraya gittikten osnrası ayrı bir alem onu o zaman yazarız.

benim bildiğim ve değişim öğrenciliği kısmında almanya konsolosluğuyla yaşadığım deneyim kadarıyla, almanya devleti vize kabul şartlarından biri olarak bu bloke hesabı istiyor. o belgeyi de vize görüşmesine götürmüştüm hatta.

değişim öğr / master, sonuçta ikisi de study visa dediğin gibi.

ben 1 yıllık sigortayı özel firmadan aşağı yukarı 70-80 liraya falan yaptırmıştım.

Ilk 3 ay icin türkiyede seyahat sigortasi yap, daha sonra almanyadayken oturum almak icin senden almanyada bir sigorta isteyecekler. Bu durumda bunu www.care-concept.de önerebilirim. Ben Care College Comfort' tarifesinini yapmistim fiyati 33 euroydu. digerleri ile karsilastirinca cok daha iyi bir fiyat. Online yapilabiliyor, ilk basta online belge gönderiyorlar, orjinal belgeleri posta ile gönderiyorlar. Turkce ve ingilizce destek veriyorlar. Alternatif olarak AOK sigortasini öneririm, ben okurken 55Euro gibi bir fiyati vardi, almanyada en popüler sigorta sirketi oldugu icin sorunlarini daha kolay cözersin. hangi sirket ile baslarsan onla bitir ögrenciligini, sigorta sirketi degistirmek ciddi problemli bir is.

8000 euro bloke hesabi vize alma sürecinde de almanyada oturum alma sürecinde de istiyorlar. Ama bu is ciddi problemli, kimi zaman sadece Deutsche Bank bloke hesabi kabul ediyorlar, türkiyedeki bankalari kabul etmiyorlar. Alternatif cözüm olarak "Verpflichtungserklärung" saglamani tavsiye ederim. Bu belge kefalet belgesi gibi birsey, almanyada sigortali calisan bir akraba ya da tanidik araciligiyla temin edebilirsin. Bu kisi bagli bulundugu "Bürgeramt" a gidecek ve 40Euro karsiligi bu belgeyi düzenletip sana postalayacak. Bu belgede sunu söylüyor "Ben bu kisiye ögrenim hayati boyunca finansal olarak kefilim" böylece almanyada master sirasinda vize konusunda kafan rahat oluyor.

roket in dediğine bakma. bir sürü arkadaşım orada. almanca ya da ing. şartı da koşmuyorlar bu arada. zaten dilin yoksa hazırlığa gidiyosun.

elin sıradan eğitim almış avrupa danaları bile orada okuyabilirken bizim adamımız niye iyi düşünüyormuş ?

zaten master ı kazananlara çalışma izni de veriyorlar. arkadaşım avusturya da aylık 80 saat çalışıp 700 euro para alıyor. kaldıkça ve çalıştıkça oturum iznini de artırıyor.


8000 euro yu sana taksit taksit geri verıyorlar. harçlık gibi.

edit: 800 euro'yu 8000 yaptım. yanlışlık olmuş.

bloke hesabı deutsche bank'da açmak en az 15gün sürebiliyor. işbank ile de açılabiliyor ama para çekme kısmında sıkıntılı olabiliyor sanırım yine de daha kısa sürmesi avantaj gibi.

ayrıca berlin en geç vize veren yer 3 aydan fazla bekleyenler olabiliyor.

daha fazlası için şuraya bir göz at deutschstudent.de

İyi bir okuldan iyi derece ile mezun oldum. İleri seviye ingilizcem başlangıç düzeydinde almancam var. Okul zaten almanca istemiyor ama ben öğrenmeye meraklıyım. Derslerin Tr den daha çok zorlayacağını sanmıyorum fakat göreceğiz. Tantanalı olmasının sebebi benim şuan yurtdışında olmam. Uzaktan işleri halletmek çok güç ayrıca vakit sıkıntısı da var. O yüzden özel bir şirketten yaptırıp daha sonra orada öğrenim görmeye başladıktan sonra at 11 i alayım diyorum. Böyle bir olasılık vardır sanırım?

Merhaba,
1 - (git: www.kinvey.com) Buradan yaklaşık bir maliyet hesaplaması yapabilirsin.
2 - Tanıtım için en ucuz yol uygulama içi reklam gösterimleri kiralayabilirsin. Ücret hesaplamaları farklı parametreler gözetilerek belirleniyor. Stratejini belirledikten sonra ilgili şirketlerden fiyat alabilirsin.
Tanıtım için bir diğer yol da, bazı siteler/bloglar ile görüşerek uygulamanı inceleyip yayınlamaları için anlaşmak. Burada ki fiyatlar siteden siteye değişecektir Bunun dışında Twitter'a reklam verebilirsin. Pazarlama ve tanıtım çok farklı şekillerde yapılabildiği için ayırdığın bütçe önemli.
3 - hiç bir şey yapamazsın. Sadece onlar yapana kadar yeterince büyümeye/tanınmaya çalışabilirsin.
4 - Bir mobil uygulamadan 3 farklı şekilde para kazanabilirsin:
a - uygulamanı ücretli yaparak (indirme sayısı ile doğru orantılı)
b - bedava uygulama, uygulama içi reklam göstererek (indirme sayısı ve kaç adet reklam gösterebildiğin belirleyici olur. amaç en fazla reklamı gösterebilmen. bu da uygulaman ne kadar süre açık kalırsa o kadar çok reklam göstermen ve o kadar olası tıklanma alman demek. Kazancın hesaplanırken farklı ağırlıklandırmalar kullanılıyor bu arada. Bunun için çeşitli şirketler var araştırarak sana en uygun olanı kullanabilirsin. Bilindik olanlar görece az kazanç sağlarken, bu işe yeni girenler daha çok ödeme verebiliyor.)
c - uygulama içi satış ile: Uygulamanın içinden ek özellik satabilirsin kullanıcılara. (Uygulamanın türüne göre bunlar değişebilir. Kullanıcıya kredi, hediye yollama hakkı vs. şeklinde)

a,b ve c seçeneklerini beraber veya ayrı ayrı kullanabilirsin iş modeline göre.

Şimdilik aklıma gelenler kısaca bu kadar.

@ventruefox açıklayıcı bilgiler için çok teşekkürler.

Ayrıca bu konuda destek alabileceğim melek yatırımcı vs var mı?

Edit: DIY 230bin; kinvey 103bin civarında çıktı. :(

1. Maliyeti etkileyen en önemli faktörlerden biri uygulama server baglantisi isteyen bir uygulama mi olacak yoksa telefonda mi tutacak datayi. örnegin facebook server baglantisi gereken bir uygulama, data serverda duruyor, uygulama cekiyor. Ama mesela angrybirds bir cok durum icin serverla herhangi bir alisverise girmiyor sadece reklamlari felan alip veriyor. Eger server gelistirmesi, web service ihtiyaci varsa hem isletme hem gelistirme maliyeti artacaktir. Bunun yaninda uygulama üyelik gerektirecek mi, tasarim ne kadar zor animasyonlar gerektiriyor, tasarim elementlerini ne kadar profeyonel tasarlanmali yada internetten bulunan icon image kullanilabilir mi? isin icinde para dönecek mi, güvenlik ne kadar önemli? bunlar ilk aklima gelenler.
3. buna önlem yok.
4. buna tam olarak birsey söyleyemezsin, uygulamayi kim indiriyor, hangi gruptan insanlar indiriyor. Elbise üretsem satsam ne kac elbise satarsam 1000 tl kazanirim demek gibi. Kime satiyorsun, kim kaca alacak gibi ucu acik sorular var. Uygulamana reklam alirken de öyle, kimi reklam tiklama basina 10dolar kazandirir kimisi 10cent. uygulamana ve hedef kullanicina göre degisir.

3 aya kadar vize, 3 aydan sonra oturum icin basvurursun. Gidis dönüs ucak biletini görmek isterler, biraz farkli bir durum oldugu icin devize basvurusu yaptigin yere anlatmakta zoruluk cekebilirsin. ama her iki durumda da ucak biletleri , kalacak adres, para teminat gibi standart belgeleri sunmak durumundasin.

İçerik faydali ve kaliteli olursa her konuda blog yazarak para gelir.

peki, para gelecek hit sayısı nedir ortalama günlük?

şöyle bi durum var. programlama ile ilgilenen adamlar zaten bu reklamların falan farkındalar kolay kolay reklama tıklamazlar. mesela benim actionscript ile ilgili dolu dolu ve kaliteli içeriği olan bir blogum vardı, hitleri de güzeldi ama tıklar çok azdı. bloguna girecek adamların birçoğu bu işin içinde yani tık yapmaları çok zor.

ben de bu işin içindeyim o yüzden blog açanların reklamlarına tıklıyorum, demek türkiye piyassasında yazılımc insanlar genel olarak düşüncesiz.

programlama ile ilgili bir blog ilgimi çeker ama reklamla tıklamam, hattalar çok fazlaysa o bloga girmemeye çalışırım.
video blog yaparsanız daha çok ilgi çekebilirsiniz.

para kazanmak içinse bence programlamayı tercih etme, gelen kitlenin reklamlara tıklayacağını sanmam, 5 yıldan uzun süredir tuttuğum bir blog vardı reklam koydum tekil hit fazla değildi 1000 seviyelerindeydi ancak kazanmamıştım.

Bence hobi olarak güzel ama para kazanmak için farklı yollara yönelebilirsin ya da gerçekten çok tutması gerek.

heralde en çok site programlamada vardır, bence kazanamazsın.

Hedefin para kazanmak ise yapilacak is degil, cok kaliteli icerik saglamalisin ki para kazansin (cünkü bir cok kaliteli alternatif var ve onlarla rekabet etmelisin). Kaliteli icerik saglamanin da bircok maliyeti olacaktir, hem de getirdigi paranin cok cok üstünde emek ve zaman isteyecektir. Verilen emekten ve zamandan daha fazla kazanc getirmesi istenirse programlama blogu iyi secim degil, cok kücük kitleye hitap ediyor, bir cok programci alternatif ingilizce sitelere yönelebiliyor, dillerin ve teknolojileri kendi siteleri cok detayli ve en güncel dökümantasyonu sunuyor. Para kazanmak icin degilde sirf bilgini bi yerde toplamak icin yaparsan kafan daha rahat olur

Maalesef kazandırmaz. Dünya çapında (İngilizce), çok kaliteli ve çok fazla içerik oluşturabilirseniz biraz şansınız var ama bu alanda çok fazla büyük rakip var. O seviyelerde bir çalışma için en az 2-3 yıllık yoğun bir çalışma gerekir. Türkiye'deki yazılımcı kitlesi kesinlikle reklamlarınıza tıklamaz.

reklam tıklamayı boşver, adblock kullanıyoruz, reklam bile görmüyoruz. :)

Henüz gitmedim ama Prag' a ucuz diyorlar. giderim diye bir otel-hostel araştırması yapmıştım ben de bir ara iyiydi baya.

Prag.

prag'da bulunmuştum ama öyle uzun vadede ne yapılır düşününce pek de bi şey canlandırmadı bende. dubrovnik gibi olsa mesela; ama daha ucuzu. var mı öyle bir yer?

dubrovnik gibi denizli, belgrad gibi ucuz, barcelona gibi canlı!?

Belgrad.

berlin

berlin'de de belgrad'da bulunmuştum. belgrad küçük bir kere, bi baştan bi başa yürürüm bir ayda. berlin'de ne yapılır? charlie panpanın check point'i harici nesi meşhur? turkish kebap?

berlin ama barcelonadan ucuz sayilmaz.

lizbon

neden lizbon?

Lizbon çünkü Portekiz'in geneli ucuz, sıcak kanlı insanlar, eğlencesi de, tarihi de, kültürü de şukela. Hem okyanusu da var. Daha ne olsun? Benim en büyük hayallerimden biri orada bir iki ay kafa dinlemekti. Belki bir gün :)

booking araştırmam dahilinde lizbon fiyatlarıyla da göze çarpmaya başladı. güvenli midir? bir gün napoli treninden romalı arkadaş önerisiyle dönmüştüm de ''tek gitme, sikerler'' denmişti.

ben portekiz'de 10 gün tek kaldım, lizbon'da da sanırım 4 gün geçirmiştim. kadın halimle bana bir şey olmadı, neden olsunmuş? riskli olacağını düşündüğün bölgelere iç güdüsel olarak gitmiyorsan sorun yok zaten.

varşova'da 10 ay falan yaşadım yazları gayet şukela eğlence aktivite bazında.

kesinlikle Berlin. diğer yazılan şehirlerde 1 ayda sıkılabilirsiniz ama Berlin'de her gününüz dolu dolu geçer. her Berlin duyuşumda bir ah çekerim derin derin. yüce rebbim inşallah 2-3 yıl kesintisiz yaşamayı nasip eder orada. dinimiz amin. bu arada anılarım filan yok hee, berlin'de arkadaşım bile yok, öznel bir cevap değil yani. çok gidip geldim, her seferinde dönmek istemedim <3

berlin, viyana, pahalı olması dert değilse britanya üzerindeki herhangi bir yer. lizbon'da 1 ay sıkıntıdan patlarsın. (kardeşim yaşıyor)

lizbon +1 veya porto. çok yakınlar zaten.
6 ay kaldım. hiç sıkılmadım. en ufak bir tehlikeli durumla karşılamadım. şehir güzel, insanlar güzel, havası güzel, yemekleri güzel, şarabı güzel. avrupa şehirleri içinde en ucuzlarından biri. daha ne?:)

he berlin'in nesi meşhur demişsin, ona da cevap vereyim. yani öyle check point vs turistik atraksiyonları var, duvar filan var, ama bunlar değil yani mesele. berlin'de gece hayatı efsane ötesi, yaşayan gençlerin yaşam tarzı, kafeler, barlar, yeni insanlarla tanışabilme olasılığı, her gün yeni bir köşesini keşfedebilme, 1 ay'da dolu dolu bir şehri yaşayabilme fırsatınız olur berlin'de. çok turistik yerlerde mesela roma'da 1 ayda ne yapılır cidden aklım almıyor. çünkü berlin gibi hareketli, dinamik değil. koca bir sultanahmet gibi. tarih tarih nereye kadar? ben bir yerde 1 ay filan kalacaksam turistik şeylerden ziyade oradaki halkın yaşam tarzına bakardım.

2.5 ay için 3k € bütçem var. journey önümüzdeki hafta başlıyor ve yeşil pasaport britanya'yı kapsamıyor halihazırda (zaten kapsasa da pahalı kaçardı pound bize) oscar lizbon'a gidecek gibi, berlincilerin açıklayamadığı bir şey var sanki. sadece erkeklerin bildiği berlin olayı gibi bir şey varsa söyleyin ben de bileyim! deniz meniz de var, lizbon mis ve ucuz görünüyor. berlin'in nesi var? kreuzberg, kaldır elleri havaya

braga'da 15 gün kaldım.. porto ve lizbonda da birkaç gün kaldım.. portekize bayıldım genel olarak.. ispanyaya geçebilirsin rahatca.. akdeniz başkadır..

ucuz bir ülke.. avrupadan soyut biraz.. yakınında bir ada var bir de.. oraya da gdiersin baya bilinen bri ada.. adını unuttum :)

avrupa sayılır mı ki?: ukrayna. inanılmaz ucuz. çok da keyifli. vize de istemiyor. (giriş kapısında polislere bi 3-5 dolar corba parası atmak lazım geliyor sadece)

talinn, riga, vilnius, krakow. tek tek olunca 1 ay sıkar ama 1 ay içinde dördü birden çok keyifli bi şekilde gezilir. en uzun mesafe otobüsle 4 saat. öğrenci dostu kentler oldukları için atraksiyonu fazla ve ucuz. doğa zaten mükemmel. talinnde ucundan kıyısından beyaz geceler yaşanıyordur. her gece ayrı bir olay olur.

yukarıda saydığım kentlerin hepsinde kış çok uzun ve ağır geçtiği için yazı en dolu dolu yaşayan yerler buralar.

bonus: hepsinde kızlar on numara.

madem pahalilari eliyoruz ben olsam krakow'a giderdim.

Lizbon +1

Krakow yahut berlin !

Endülüs. Cordoba veya granada. Ucuz ve sahane.

ilk durak iber yarimadasi olacak gibi (insan, okyanus ve fiyat faktorleriyle agir basti) ucuz ucak arayislarindayim. (help me if u can) agustos icin guzergah berlin olabilir. (bira askina)

ich hoffe dass alles ist gut
ich hoffe dass alles ist OK
ich hoffe dass alles ist in ordnung

samimi isen, yani informal bi durumsa : liebe grüße

formal bir durumsa : viele grüße

ya da

mit freundlichen Grüßen

Dortmund u gezmek gereksiz, Düsseldorf gezilebilir. Alternatif olarak Köln. Almanyanin batisindaki sehirler yaklasik birbirine benzer. O bölgenin disinda Hamburg ve Berlin almanyanin gezilecek en iyi sehirleri bence.

köln iyidir
hatta oradan da luksemburg yapabilirsiniz

hayret ediyorum insanlar almanyayı gezmek için nasıl para harcamayı göze alabiliyor.

kölne git abi kölne

Kuzey Ren Vestfalyadan "bir" şehir seçmek gerekirse tabii ki Köln.

Dortmundda ciddi anlamda hiçbir şey yok. Bir botanik parkı var, o da anca böyle bomboş kalacaksınız başka seçeneğiniz olmayacak da kitap okumaya gideceksin yani ben bunu yapmıştım en azından. Turistik amaçla görülmesi gerek!!! bir şehir değil. He futbol aşığısıysanız stadyumu var o ayrı.

Düsseldorf da gezilebilecek bir şehir. Sessiz sakin huzurlu. Ama şunu yapın!! denecek bir şey gelmiyor aklıma mesela. Heh bir frozen yoğurtçuğusu vardı, allah için güzeldi o yalan olmasın.

Köln hem büyük hem de müzeleri domu kafeleri mağazaları var bolca. Kölnde doma gitmemek olmaz zaten. Domun aşşasında nehrin ordaki renkli evleri (evet benim için renkli evlerdi onlar) görmek lazım. Yine nehrin ordaki meydanda sokak müzisyenleri dinlenerek kafelerden birinde yenilir içilir. Çikolata müzesi ııh gereksiz. Tarihe ya da sanata ilginiz var mı bilmiyorum ama ilgi alanınıza göre müze de bulursunuz.

Bir de objektif olamayarak Kuzey Ren Vestfalyadaki Münsteri önermeden edemiycem <3 Aaseesi olsun, kanalı olsun, sclossu olsun güzel bir şehir. <3 Bu hafta için planlıyorsanız haftasonu festival de var. <3

LinkedList yada javadaki diger tüm collection lar referanslari tutar. bi tane "Adam" objesi yarattin ve adini "Ahmet" koydun, daha sonra bunu LinkedList icine attin. sonra bu adam objesinin ismini "Mehmet" yaptin, daha sonra LinkedList icine attin. Linked list icine baktiginda iki adamin da isminin "Mehmet" oldugunu görürsün. Cünkü "new" kullanmadigin icin ayni adamin ismini degistirdin yine attin listeye. Listedeki iki eleman da ayni adami gösterir. Eger "new Adam()" ile yaratip atsaydin iki ayri adam atmis olursun listeye.

LinkedList<Adam> ll = new LinkedList();
Adam a = new Adam("Ahmet");
ll.add(a);
a.name="Mehmet";
ll.add(a);
// SIMDI BURADA LISTEDE IKI TANE MEHMET VAR; CÜNKÜ ILK ADAMIN ADINI MEHMET OLARAK DEGISTIRGINDE LISTEYE ATTIGIN ADAMINDA ISMI DEGISMIS OLDU. LISTE AYNI ADAMIN SADECE REFERANSINI TUTAR.

LinkedList<Adam> ll = new LinkedList();
ll.add(new Adam("Ahmet"));
ll.add(new Adam("Mehmet"));
//BURADA ISE BIR AHMET BIR MEHMET VAR

Ayrica soruna ek olarak ArrayList mi yoksa LinkedList mi dersen sana ArrayList kullanmani tavsiye ederim cünkü stackoverflow.com

beginnersbook.com

github bir yazilim versiyonlama sistemi (SVN, CVS gibi) olan git icin olusturulmus depo. kodlarini ne ile yazdiysan (visual studio vs.) mutlaka git plugini yada hazir entegrasyonu vardir. Onu ayarlayip kodlarini github a gönderip paylasabilirsin. Hem cloud da bir yedek olur, hem de projerine baskalari da dahil olmak isterlerse onlar da kodunda degisiklikler yapabilirler, hem de insanlar kodlarini inceleyip yorum yazabilirler.

Orada tutan her sey burada o kadar tutmayabiliyor.

o siteleri türkiye'ye entegre etmek bedava mı? bunu yapabilmek için zengin olmak lazım zaten. zenginsek niye yapıyoruz.

(bkz: paradoks)

mr.goodcat, daha çok zengin olmak için?

ha birde bence burada tutan şeyleri (avrupadan gelen falan) başka ülkelere taşımak (rusya ukrayna vs. gibi) çok daha mantıklı geliyor bana, olmadı arap emirlikleri falan.

Bir de sen türkiyede yaparsin projeni bir sürü para yatirirsin. sen bunu yaparken bu büyük sermayeli amerikan sirketi de dünyaya nasil yayiliriz diye düsünüyordur, türkiyeyi onlar da güzel pazar olarak görür ve girer seni ezer. altina girilen yatirim kredileri de üstüne kalir.

cok sansliysan ve hizliysan onlar girmeden pazarini genisletirsin, belki o zaman sirketini o sirkete satma sansin olur. Örnegin ebay-gittigidiyor gibi.

Öncelikle otun bokun projesi peşinde koşmak yerine orjinal bir fikirle yola çıkın.

Alma. Lassa al.

Alma nokian al

buradan www.adac.de almanyada ADAC tarafindan yapilan lastik test sonuclarina bak. Kendi lastik capina göre test sonuclarindan iyi not alanlardan sana uygun birini sec. Her marka her lastik capinda iyi olmayabiliyor.

Hankook alma.

nokianın kış lastiklerinin çok iyi olduğunu duymuştum. nokianı araştır derim.

bu kis conti ts850 kullandim cok memnun kaldim. ama yazlik alacaksindir herhalde.

Araban ne olursa olsun lastiğin en kalitelisini al. asfalta temas eden tek parça lastik. güvenilir olması çok önemli. bence michelin en sağlamı.

cift ayakla basmak icin degildir bence. daha rahat basmak, panik aninda iskalamamak yada arac savrulurken iskilamamak icindir. Manuelde de büyük yapmak istemislerdir de büyük yaparlarsa bu sefer de debriyaja cok yakin oldugu icin yanlislikla debriyaj yerine frene basma durumu olabilir diye belli bir oranda tutmuslardir. Otamatiklerde böyle bir sorun olmadigi icin diledikleri kadar büyütmüsler.

www.honestjohn.co.uk

Aslında normal olan odur. Düz vitesteki fren pedalı küçüktür çünkü 3 tane pedal vardır. Yani asıl soru "düz vites arabaların fren pedalı neden küçüktür¿" Olmalı.

schengen anlasmasi sadece turistik ziyareti degil calisma iznini de kapsiyor. yani ispanyadan gelen biri almanyada sorgusuz sualsiz calisabiliyor ve herhangi bir prosedür gerekli degil. ama schengen üyesi olmayan, sadece vize muafiyeti olan bir ülkeden gelen kisi calisma izni almak zorunda

hayır, schengen'in çalışma izniyle ilgisi yok. onu kapsayan ab ve aea anlaşmaları.

@nrmnm ucak ile gecersen olabiliyor

bildigim kadariyla paypal'de kredi karti bilgilerini zaten alamiyorsun. sadece kendi hesabina kredi transferi yapildigina dair onay bilgilerini aliyorsun ki o da kredi karti bilgilerini icermiyor.

implementing paypal on website diye arat, gorursun.
www.paypal.com
developer.paypal.com

paypal ın düzenli ödemeler için yöntemleri var onu kullan. kart bilgilerini saklama.

anahtar cümle : 'PayPal Subscriptions and Recurring Payments'

pci dss standartlarını sağlaman lazım.

27001 ve PCI'ye göre yasak. gene de belli şartlarda, belirli kişilerin ulaşabileceği şekilde db'de kriptolu bi şekilde tutulabiliyor.

Ihtiyacin olan "Paypal recurring payment" teknik detaylari burada developer.paypal.com

Eger paypal ihtiyacin görmezse Paymill www.paymill.com

Kredi karti bilgilerini saklamak yasak, güvenli degil, cok maliyetli. Bunun icin bu hizmeti yapan profesyonel firmalari kullanmak gerekli paypal, paymill ya da benzer bir türk sirketi. Milyonlarca kullanicin yoksa bu isi (kart numaralarini sifrelenmesi, korunmasi) gereginden cok maliyetli olur.

html değil de javascript üzerinden arama yapabilirsin.

Jquery'nin mouseover methodu ile herhangi bir nesnenin üstüne geldiğinde onun özelliklerini çekebilirsin. Gerisi basit zaten.

Bunun icin sana gerekli olan javascript kütüphanesi olarak jQuery. Ikinci olarak canvas element. Bu resmi bir canvas icine atacaksin. Sonra jquery mousemove ile fotografin üzerindeki mouse koordinatini (x,y) olarak alacaksin. daha sonra javascript canvas.getImageData() fonksionu ile (www.w3schools.com) mouseun üzerinde oldug pixelin renk kodunu alacaksin. Bu renk kodunu istedigin derece ile eslestirip bitireceksin.

Algoritma kisminda da renk kodlari zaten 16 lik sistemde. RR-GG-BB olarak. Bu onaltik sistemin ortalamasini (en kritik nokta bu, hangi ortalama alma teknigini uygulayacaksin, aritmatik mi, geometrik mi). sonra 16 lik sistemde bir rakam bulacaksin. bunu da 37 ile 27 arasinda bi skalada oranla.

Arama kelimeleri: canvas, jquery, mousemove, jquery color picker from image.

iki konu var burada
1- pikselin rengini almak
2- piksel -> derece bağıntısını kurmak.

İlki için, resmi canvas içerisine yüklemen gerekir. Bu şekilde onmouseover event'inde pikselin rengini alaiblirsin: stackoverflow.com

İkincisi için önerim D3.js kullanman. Interpolasyon kullanarak renk->derece bağıntısı çıkarabilirsin: nelsonslog.wordpress.com

Direkt bu D3 blog'u okursan pek anlamlı gelmeyebilir, öncesinde D3 ile ilgili biraz temel araştırma gerekebilir ama sorunun en düzgün yanıtı bu. interpolateRgb() diye metodu bile var. Temel olarak ["#0000ff","#ff0000"]=>[27,37] şeklinde iki scale tanımlıyorsun, aradaki noktaların eşleşmelerini kendisi hesaplıyor.

merak ettiklerini buradan sorsan aslında, hem daha fazla kişi yardımcı olur hem de senden başkaları da yararlanmış olur.

bu foruma da bakmanı tavsiye ederim: deutschstudent.de

Ideal olan üniversitede hazirlik okumak ya da üniversiteler yabanci ögrenciler icin almanca kurslari aciyor. Onund disinda Berlitz gibi keliteli almanca kurslari mevcut.

Volkshochschule gibi devletin sundugu cok düsük ücretli kurslarini tavsiye etmem, genelde bu tarz kurslari üniversite ögrencileri degil calismak icin gelen göcmenler tercih ediyor ve bunlar herhangi bir yas grubundan ya da egitim seviyesinde olabiliyor. Gerek yas, gerekse ögrenme hizi bakimindan cok farkli insanlar oldugu icin problemli olur. Üniversite ögrencilerinin tercih ettigi kurslari, siniflari tercih edin ki konusacak ortak payda bulup kurs disinda da dialog kurabilin.

Türk ailenin yaninda kalmayin, türk mahallesinde yasamayin, türk televizyonu izlemeyin. ögrenme hizinizi düsürür.

Ben de arkadaşlarımdan duyduklarım ıyazayım:

Dil okulu için:

Berlin'e kesinlikle gitmeyin.
Türk değilim bile diyebilirsiniz uydurun bi ülke.

Okul için:

Kabul almanız çok zor
okullar ücretsiz
mezun olmak çok çok zor.

180 gün(6 ay). hicbir degisiklik olmadi.

Emekliler icin 1 yil diyorlar ama konsolosluga sormadan güvenmemek gerekli. Zaten emekliler konsolosluktan yeminli tercümandan tercüme edilmis emeklilik belgesi almali.

Ben de 5. maddede yazıldığı gibi düşünüyorum.

5. madde diye biliyorum.

5. madde komplo teorisi gibi duruyor.

Ama asla savaşa girmeyecek olan ABD halkını savaşa ikna etmek, savaşa sokmak ve savaş sonunda eski dünyanın güçten düştüğü, almanya, ingiltere, fransa vb, ve ABDn,n süper güç olduğu sonucuna bakarsak, o kadarda komplo teorisi gibi gelmiyor.

yahudiler gibi birbirini acayip tutan bir milletin hangi amaçla olursa olsun bu seviyede kendilerini katledeceğine inanmıyorum. hitler yahudileri kesti, çünkü ırkçıydı. bugün de hitlerin devamı olan partiler fırsat bulsa türkleri keserler. bina yakan, türklere tehdit mesajları atan almanlar var. bir türk başarılı olup zengin olduğu için arabasına saldıran, dükkan camlarını kıran almanlar var. ırkçı işte. temize çıkarmaya çalışmaya gerek yok.

Yahu bırakın şu komplo teorilerini artık. Bulunduğumuz coğrafyada üretilen komplo teorileri dünyanın geri kalanında üretilenden fazla. Vallahi insaf.

Irkçılıktı arkadaşım alıp veremediği. Mein Kempf kitabında anlatıyor zaten. "Ben ırkçıyım!" diye anlatmıyor tabii, de salak değilsen okuyunca anlıyorsun.
- Hitler aşırı ulusalcıydı. Beyaz ırkı üstün görüyordu, Almanları herkesten üstün görüyordu. O dönem Almanya'da Almanlardan sonraki en büyük grup Yahudilerdi. Hangi ülkeye gidersen git, oradaki ırkçılar en çok en büyük belirgin olarak farklı azınlık grubuna gıcık olur. Ulusalcılık yüzünden Yahudilere gıcıktı, ulusalcılık yüzünden Birinci Dünya Savaşı'nın intikamını Batı Avrupa'dan almak istedi.
- Hitler fakir bir aileden geliyor. "Bu azınlık grubu Yahudiler arasında benden çok zenginler, başarılılar var" diye ayrı da gıcık oldu. Aslında Almanya'da Yahudilerin çoğu normal yaşayan insanlardı ama bazıları ülkenin en iyi bilimadamları oldu, iş adamları oldu...vs Hitler bütün o pozisyonlarda "saf Alman" olanları görmek istiyordu.
- Hitler kendisi çok dindar değildi ama ailesi epey muhafazakar Hristiyan. O dönem ve gerisi dönemler öyle insanlar Yahudilere gıcık olur. 1) İsa'yı peygamber olarak bile görmedikleri için. 2) İsa'yı Yahudilerin öldürdüğünü düşünüyorlar. Oysa kendisi de Yahudiydi, onu takip edenler Hristiyandı neyse. Ailesi de Yahudilere karşı ırkçı olabilir söyleyeceğim.

Ve en büyük neden, adam MANYAK. Sadece Yahudileri öldürmedi, Sovyetleri, çingeneleri, eşcinselleri, komünistleri, fiziki ve beyinsel engellileri de öldürttü. Emin ol başarılı olsa sıra Müslümanlara, ateistlere, ve diğer uyruktan olanlara da gelecekti. Kısacası deli sevmediği kim varsa ölsün istedi, herkes Alman olsun ya da en azından Almanların kontrolüne girsin istedi.

su ara ali kuzunun dünyanın derin devleti illuminati kitabını okuyorum ve tam olarak 5.madde olduğu kitapta yazıyor. şahsı fikrim bence de 5.madde

hitler, göç etmek istemeyen yahudileri zorla göç ettirmek için tutulmuş bir askerdir. çünkü kutsal kitaplarına göre vaadedilmiş topraklara sahip olmak istiyorlar. e bunun için de adamların gelip ülke kurmaları gerek. böyle böyle işte. zorla güzellik oldu yani.

5. madde demek kolaya kacmak bence, bunun alt yapisinin arastirilmasi ve sorunun irkcilik olmadigi antitezinin ispatlanmasi lazim. Bence görünürde en büyük etken irkcilik. Bu irkiciligin günümüzde etkileri hala devam ediyor. Alman devleti üzerinde uluslararasi baskilar olmasina ragmen, irkiciliga karsi bircok program uygulanmasina ragmen her yil bircok türk dükkani salidiriya ugruyor, türkler asagilaniyor. Daha gecen yil berlinde sehitlik camisini yakmaya calistilar. Bugün bircok engele ragmen durum böyleyken o yillarda, hele almanyanin en büyük ekonomik krizi yasanirken irkcilik yoktu demek, bu olanlarin nedeni irkcilik degildi demek cok büyük iyimserlik ve hedef saptirma. Birilerini oyununa gelmeyelim derken yine baska birilerinin oyununa gelmemek lazim.

Bu irkciligin nasil yükseldigi konusunu anlamak icin yine ayni harketin baslatildigi Leipzig ve Dresden "Pegida" eylemlerini iyi anlamak lazim. Bu gün bu eylemlerin önüne gecilmezse en kücük alman ekonmik krizinde bu eylem grubundan yine bir lider cikar bu dünya kamu oyunu anti islam , anti türk tezine ikna eder ve türkler en iyi ihtimalle sinirdisi edilir. Günümüzde bu pek olasi degil ama sartlar olgunlasirsa olmamasi icin bir neden yok.

3 bence :{ kompleksli herif işte. koskoca almanya'da almanların ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmesini hazmedememiş.

Bu kadar 5. Madde yazan gorunce insanliga olan umudumu kaybettim. Sosyolojik be psikolojik gerekcelere ulasmak yillarca surecek bir arastirma birikimi istediginden, populer kulturde hep bir 'dunyayi yonetme' ve 'her seyi kontrol eden guc' tasavvuru vardir. Dusunmeye usenenler de 'konusabilsinler' diye bu mefhum, tarihin en basindan beri soz konusuydu. Bu sekilde kesip atmak ve yuzlerce yillik bilgi birikimine ulasmaya cabalamadan bir 'fikrimsi' belirtmeye cabalamak kolay yol tabii.

Sordugun sorunun ise cok fazla, farkli noktalardan cikan cevaplari var. Psikolojik olarak, avrupa'daki ulusal birlik benligi kurulumunda, yahudiler 'oteki' olarak secilmislerdir(1800'lerin ozeti icin Marx'in kitabi var, onun disinda dreyfus vakasina bakilabilir). Ayrica savastan sonra yikilmis Almanya'da, sola karsi birlik saglamak amaciyla eski dusmanliklarin su yuzune cikartilmasi var. Yani super egonun, baskinin yansimasi olarak zengin ve acgozlu yahudi fikrinin pompalanmasi. Bu pompalama, yeni yaratilan baski turlerini mesrulastirmak ve gerceklik ilkesinin asil sahibini(naziler ya da uluslararasi sirketler ya da tr acisindan islami elitler) gizlemek icin kullanilir.

Sosyolojik aciklamalar icin kapitalizmin aile kurumu yerine toplumsallastirma islevini kurumlara yikmasinin asirilasmasi, birikim rejiminin radikallesmesi, geleneksel Alman soylu/endustricilerinin(junker) secimleri, orta sinifin ic savastan cikma cabasi vb. Teoriler var.

Sonuc olarak, her sosyal ve psikolojik olgu gibi, icinden kolayca cikilabilecek bir soru degil. Ustune, yuzlerce yillik birikimle, bir suru calisma yapiliyor. Bu calismalardan haberi olmayan birisinin, konuyu kahvede, arkadas ortaminda ogrendigi cop niteliginde bilgilerle cozumlemeye calismasi ve bu soruda 5 deyip gecmesi, insanlik adina utanc verici.

başka bir neden göstereyim. 4e yakın gerçi ama biraz farklı.
6-almanyada yaşanan ekonomik buhranın (ünlü 1929 bunalımı) yahudilerin nedeniyle olduğunu düşünmesi. bir de daha önceden kalan yahudilere karşı avrupanın genelinde olan önyargıya da sahipti. sonuç tarihte yazıyor.

@protector yazmışsın uzun uzun. (daha ispatlanamayan) teorilerden bahsetmişsin. üstüne insanlığa olan umudunu kaybetmişsin.senin bildiğin nedir bu konuda ? üstteki arkadaşın 6. yı sıraladığı gibi sen de bir zahmet 7. yi ekle.
( 5. madde diyen, diğer duyuru kullanıcılarıyla bu konuda kahvede toplantımız da olmadı. dahası hiçbirini tanımıyorum) yakın çevremde bu konularla ilgilenen bir tanıdığım bile yok.

@1adam, teoriler genelgeçer biçimde ispatlanamaz. Özellikle de sosyal bilimlerde. Sadece üzerlerinde bir konsensus olur. Örnek olarak, 20.yy'ın başlarına kadar geçerli olan kütle çekim teorisi verilebilir(daha ispatlanamayan derken neyden bahsettiğini anlayamadım; muhtemelen daha önce görmediğin argümanlara bunu yazıp geçmişsin, bir cevap vermeme gerek yok sanırım). Daha ispatlanamayan dersen, söz konusu paradigmalara karşı düşünceni sunarsın, tartışılır ve sonuca varılır. Tabii üstünde konuşulmaya değer şeyler vardır, ama her şey bu kadar değerli değil. 5 nolu şık en meşhuru, popüler kültür için. Ama tartışmaya değer değil. Çok büyük soru işaretleri var. Bireysel ve toplumsal davranış kalıplarına ilişkin, ekonomik paylaşıma ilişkin vb. bir sürü eksik nokta var. Bu nedenle tartışmaya değer değil. Bu iki sebep de öylesine bir araya getirilmiş sözcüklerden oluşmuyor. Yüzyıllarca birikmiş bir bilgiden bahsediyoruz. Nasıl bir fizikçiye, hareketin sebebi tanrıdan kaynaklı dersen seni küçümserse, bir sosyal bilimciye de bu argümanı sunarsan seni küçümser.

Bu girişten sonra, bolca araştırmayla yapılmış temel varsayımları sıralamıştım sanırım, ona geçebiliriz. Tam tamına 6 tanesini sıralamışım zaten. Yani numaralandırma da yaparsak, 6-11 arası numara verebilirsin onlara. Rastgele sıralanmış sözcükler değillerdi.

Maalesef sadece 1-2 sözcükle geçtiğim varsayımlar, binlerce sayfalık bir literatüre sahip. Üstelik söz konusu literatürün anlaşılması için de belli bir alt yapı gerekiyor. Haklarında, hazırlanmadan hele de burada, uzun bir yorum yapmam imkansız. Sadece anahtar kelimeleri vermiştim ki, araştırmak isteyenler anahtar kelimeler aracılığıyla araştırma yapabilirler.

Diğer 5 numara diyenlerle sohbet etmene gerek yok zaten. Klasik kulaktan dolma, düşünsel değeri olmayan söylemleri kastetmiştim. Sosyal bilimler, pozitif bilimlere oranla günlük dile daha yakın olduğundan, isteyen herkes konuşma cüretini kendinde bulabiliyor. Bu sorunu göstermeye çalıştım. Kimse lise fen bilgisi eğitimi ya da popüler bilim köşeleri okuyarak ya da kendince çıkarımlarda bulunarak atom-altı fiziği üzerine konuşmuyor(çünkü dili günlük hayattan farklı). Maalesef sosyal bilimlerde bunu engelleyecek bir mekanizma yok. Oldukça karışık olan sosyo-psikolojik mekanizmalar hakkında hiçbir şey bilmeden siyaset ve sosyoloji konuşmayı engelleyen hiçbir şey yok.

@protector
açıklaman için teşekkür ederim. bildiğim; siyonist kongresinde alınan kararlar ,ardından 2. abdülhamid'den istenenler, sonrasında hitlerin yaptıkları düşünüldüğünde bu tarihler arasındaki bağ ve yakınlık bu ihtimali kuvvetlendiriyor.
yüzeysel kalmamamız konusunda da haklısın tabii. ama maalesef akademik anlamda derinliğe/yetkinliğe sahip değiliz ki burada nitelikli argümanlar ortaya koyalım. yanlışlanabilir olsa da, çoğunluktan beklenen bir oylama söz konusu burada.

tarih komplo teorileriyle yazılmaz. elinizde bununla ilgili resmi kaynaklar yoksa söylentiden ibarettir. Kavgam'da okuduklarıma göre sebebi 3'tür. Ayrıca antisemitizm hitlerle başlayan bir şey değildir. Daha derin bir mevzudur bu sebeple toplum dinamiğini iyi incelemek lazım. Bunun dışında ruslar gibi bir çok millet yahudileri de dışlamıştır.

hitler'in zulmünden kaçan yahudileri de filistin'de yer alması için finanse eden rotschild'dir. amaç büyük israil'in kurulmasıydı. hala da öyle.
hitler'in silah fabrikasının ismi farben'di. farben'in ortaklarından biri de standart oil company'ydi. bu şirket de siyonist rocefeller'e ait. fakir yahudilerin öldürülüp, filistin'e kaçmasını sağlamak için hitleri'i finanse ettiler.

yanlis yapiyorsun vitesi kucultmen lazim.

hacım arabanın deviri değil
motor deviri :)

Çok büyük hata değil ama sürekli ve özellikle uzun mesafede debriyaj+fren yaparsan, yük sadece disk&balataya binmiş olur. Hem fren mesafesi uzar, hem de balataları erken bitirirsin.

arabaların silahtan farkı yok. önceliğin nasıl kolayına geliyorsa öyle kullanmak. yok debriyam uzun gitsin balatam az ısınsın derken elin ayağına dolaşırsa kendini, araçtakileri ve dışarda hiç suçu olmayan insanların hayatını tehlikeye atarsın. hülasa, nasıl kolayına geliyorsa öyle kullanmanı tavsiye ederim.

viraji ilerde gördün, durman gerekecek ise gazdan ayagini cek o hizla gider, yaklastigin zaman frene bas, durmaya yakin (10km/h nin altinda) debriyaja da bas. durduktan sonra 1. vitese atip devam et.

yada ilerde viraji gördün, durman gerekmeyecek tehlikesiz bir viraj, gazdan cek, uygun hiza kadar yavasladiginda ve viraja girmeden önce debriyaja basip 2. vitese at sonra cek debriyajdan ayagini, 2. viteste viraja gir.

Burada dikkate edilecek önemli noktalar sunlar. Debriyaj sadece vites degistirirken ya da durmaya cok yakinken istop etmesin diye basilir. Virajda durulmayacaksa mümkün oldugu kadar vites degistirilmez, uygun vites viraj öncesinde secilir.

Olayın doğrusu aracı mümkün olduğunca viteste kullanmak. Boştaki araba özellikle kötü hava koşullarında pimi çekilmiş bomba gibi olur, yeni teknolojiye güvenme. Aracın vitesini hızına/devirine göre küçülteceksin, eğer tam duracaksan duracakken boşa alırsın.

python resmi olarak androidde desteklenmiyor. nasil bir community'si var bilmiyorum. java disinda bir dil kullanmak istiyorsan scala'yi deneyebilirsin. scala'da jvm uzerinde calisabildigi icin dalvik vm'e cevrilmesi daha rahat oluyor.

Java disinda bir dil kullanirsan cesitli engellere takilirsin, her istedigini yapamazsin. @crucio nun dedigi gibi dalvik vm uyumlu olmasi olarak derlenmesi gerekli. C kullanabilirsin ama bu durumda da üretkenligin kisitlanir, cok zamanda az üretirsin cünkü donanim dökümantasyonlarina bogulman gerekli.

python ile web browser uygulaması olarak bir şeyler üretip bunu android ya da iphone uygulamasına çevirebilirsin.

Merkezde olması şart değilse biz ibişte kalmıştık.

www.accorhotels.com
goo.gl

merkezde bundan ucuz bu kalitede otel yok. alexanderplatz da, yani istanbulda taksim meydani gibi düsünün.

Hocam, merkeze yürüme mesafesinde güzel, temiz ve ucuz bir hostel var. 2 kisilik odalari da mevcut bildigim kadariyla. cüzi bir ücret karsiliginda cok güzel acik büfe kahvalti veriyor. www.pfefferbett.de. rezervasyon yaptirmani öneririm.
Viel Spass....

div blogunun bu kodun icine alabilirsin.

<!--[if IE]>
Place content here to target all Internet Explorer users.
<![endif]-->

Kaynak: www.mediacollege.com

1. ayrı bir css hazırlarsın. o css'de istediğin div için background-img atarsın.
<!--[if IE]>
<link rel="stylesheet" type="text/css" href="ie.css" />
<![endif]-->

bu kod ile sadece o css ie'de çalışır ya da bunun kısa yolu ie'de çalışacak şekilde css yazarsın. şurada anlattığı gibi ama her ie versiyonu için ayrı ayrı yazman gerek.

2. sitene user agent scripti eklersin. siteye gelen kullanıcının hangi tarayıcıdan geldiğini class olarak body'e atarsın mesela. sonra css'e gidip

.ie .... {} yazarsın. sadece ie o css kuralını çalıştırır.

boyle yazdim ama olmadi :( hatali mi yazdim acaba? bunu da html'de div class="rainbow" ustune koydum.

<!--[if IE]>
<div class="rainbow" style="background: url(/images/common/rainbow_ie.png) 0 0 no-repeat;">
<![endif]-->

ie 11 mis benimki :( ie11 if ie desteklemiyormus. baska bir yol aricam ><

bunun icin cok kullanisli, bir türkün yazidigi ve dünyaca populer bir javascript kütüphanesi var. Incelemeni öneririm.

arasatasaygin.github.io
github.com

Mesela "is.ie(11);" javascript kodu ile browserin ie 11 olup olmadigi bilgisini alabilirsin.

tablette deniz kenarinda plajda kitap okunmaz ekran cok zor gözükür, kindle da normal kitap okurmus gibi. Tablet arka plan isigi ile aydinlatiyor, kindle farkli bir teknoloji kullandigi icin cihazin isik saglamasi gerekmiyor.

Ayrica kindle pil süresi cok daha uzun, bir ay cok rahat gidiyor. Kindle in ekrani her zaman acik, hic kapanmiyor, pil tüketiminin büyük kismini sayfa degistirirken harciyor. Okuma sirasinda pil tüketimi cok düsük. Tablette cok okursan ekran acik kaldigi sürece pil tüketecektir, kindle da delice sayfa cevermedigin sürece pili 1 ay gider en az.

sarjıda baya gidiomus...

bide merak ettigim husus. eskiden yabancı kitaplar daha fazlaydı türkce kitap icin cok aman aman secenek yoktu. su an sanırım türkce kitaplarda azımsanmıyacak kadar var değil mi?

Kitap secenegi kindle da hala cok kisitli. Bu ne tarz kitaplar tercih ettiginize bagli. Türk kitap sirketleri cabuk kopyalanabilir ve dagitilabilir olmasindan dolayi elektronik kitaba cok olumlu bakmiyorlar ve desteklemiyorlar. Ingilizce kitaplarda ise yine cabuk dagitilabilir olmasindan dolayi kitap sirketleri tüm dünyayi pazar olarak görmesi nedeniyle olumlu bakiyorlar. Bu türkiyede kisa sürede elektronik kitabin yayginlasmasinda en büyük engel, o nedenle her ne kadar yavas yavas yayginlassa da istenilen her kitap bulunabilmeyebilir.

Kindle da ikinci büyük kitap engeli de PDF dosya formati. Bu formatda kitaplar acilsa da tam olarak kullanici dostu görünümde desteklenmiyor. Ideal olan kindle kullanicisi icin amazon.com dan kitap almak.

Tabletten PDF okunur çizgi roman okunur. Kitap okuyacaksan ya basılı alacaksın ya da Kindle.
Çok düşünmeye gerek yok

(bkz: e-kitap servisi meritokrasi)

Mezuniyet ortalamasi önemli bir etken ama tek etken degil. Mezun olunan ülke, mezun olunan okul, ingilizce (toefl vs.), o ülkenin dili, motivasyon mektubu, is tecrübeleri, referans mektuplari gibi diger faktörler var ve not ortalamasi dezavantajini bunlar ile kapatabilirsin.

Simdi Mogadishu ZamZam university ile Oxford bir mi? Bunlardan alinan not ortalamalari ayni kriterde degerlendirilir mi? Bence saldir.

2.25 ve boş bir özgeçmiş ise çok zor.

niyet mektubunun dışında yazacağın hiç bir şeyi okumayacaklardır. boşuna özel mail filan atma.

2.10-2.25 arası çok zor. portfolyo olarak sunabileceğiniz çok önemli projeler yoksa imkansız bile olabilir. maddi olarak desteklenecekseniz ciddi oranda, illa ki bir yerlerde bir az bilinen özel üniversite vardır paranıza talip.

Berlinde su anda ciddi anlamda ev/otel problemi var. 28 Haziran da cok yakin zaman ve 3 aydan önce yer bulmak cok zor. www.airbnb.com dan sansini denemeni tavsiye ederim. bir de bu ev bulma probleminden dolayi cok dolandirici var, sözlesme imzalamadan, evi görmeden kimseye para göndermeyin.

Şunları da buldum;

www.dr.com.tr

www.dr.com.tr

www.dr.com.tr

Kodlab'ın kitapları daha kolay ve anlaşılır oluyor ama yazarların çoğu alanında uzman falan değil. Zaten kitaplar da o konuda tam anlamıyla bilgi sahibi yapmaktan ziyade uygulamalı olarak giriş seviyesinde bir fikir sahibi olmanı sağlamak. Bunlar giriş için her ne kadar iyi olsa da asla referans alınacak kitaplar olmaz. Yabancı yazarlara yönelmekte fayda var, ingilizcen varsa orjinallerini yoksa da eğer iyiyse(çeviriyle ilgili internette şikayet yoksa) çevirisini alıp okumaya başla.

Ben programlamayla ilgili hiçbir şeyi kitaptan öğrenmedim. Programlama öğrenmek için internetten başka bir şeye ihtiyacın yok bence. Ama herkesin öğrenme şekli farklıdır tabi.

Bu arada kitapların basım yıllarına, güncellenip güncellenmediğine de dikkat et, 10 sene önceki kitabı yeni gibi satıyorlar bazen. Bazı konularda sorun değil ama güncel bilgi şart.

ingilizce bilmiyorsan biraz işin zor, eğer biliyorsan internetteki tutorial kaynakları bu kitaplardan 1000 kat daha iyi.

html5 den java ya kadar tüm teknolojilere/dillere hakim olmak icin yani "full-stack developer" olmak icin bunlarin arasini "javascript" ile doldurmalisin. yani kisaca html ve css den baslayip java ya giden yol javascript den gecer.

sağolun.
ingilizcem iyi ama okulda bile bir yıl c dersi gördüm yine kafaya girmiyor. hoca biraz karışık mı anlattı yoksa hissettiğim gibi değil de gerçekten mi özürlüyüm bilmiyorum.
elimde başlangıç için yazılı bir kaynak olsun, temelleri oturtsun gerisini internetten hallederim diyorum.
@osurdum'un dediğine göre de bu kitaplar istediğim iş için iyi.
@emrahday; sanırım bu kitapdan sonra javascript için de bir kitap alıp gerisini internetten getirmem iyi olacak.

abi bu is kitapla ogrenilmez ki. gir codecademy'e, basla. aylik 25$ verebilirsen codeschool veya treehouse'dan da uyelik alabilirsin.

yazilim isi yaparak ogrenilir. kitaplara asla bel baglama, buyuk zmaan kaybi oldugunu sen de bitince gorursun. kitaplar ancak eslik eder. html-css tarafinda da kitaba ihtiyacin olmaz emin ol, bunlar cok somut seyler. js icin pratigin yaninda eloquent javascript'i de okuyabilirsin.

kitabi birak baslangicta. kitaptaki kodu anlayamazsin, kitaptaki kodu editleyemezsin, kitaba kod yazamazsin. cok islevsiz.

genelde web developerlarin ögrenme yolu front-end den back-ende yada tam tersi back-end den front-end e oluyor. Sen önce html5 yönelmek istediysen;

- önce html5, css ögren. Bunlarla ilgili internette ciddi kaynak var. özellikle code.tutsplus.com. Bunlar aslinda tam olarak bir programlama dili olmadigi icin (markup language) cok karisik bir mantigi yok. hizla ögrenebilirsin.

- daha sonra javascript ögrenerek front-end developerim diyebilirsin. Javascript cok eglenceli ve esnek bir programlama dili. Ama ayni esneklik developeri cok yanlis yerlere götürüyor. Ayrica bircok kütüphanesi mevcut bu da hangi alana yönelmek konusunda kafa karistiriyor. Ama javascript ögrenip üstüne de en popüler javascript kütüphanesi olan JQuery, daha sonra son yillarin parlayan yildizi angular.js, ve bunun üzerine de javascript in server tarafli uygulanmasi olan node.js ögrenirsen dünyanin her yerinde önüne is alani acarsin.

- en son olarak da java bilirsen ciddi avantajli olursun. ama java cok büyük bir dil, tamamini ögrenmek nerdeyse imkansiz, isine yarar taraflarini ögrenip en cok sevdigin tarafta uzmanlasmakta yarar var.

ayrica codeacademy ve coursera mükemmel kaynaklar, baslamak icin @hjarteblod in dediklerine tamamen katiliyorum

daha bilgili arkadaşlar net yanıt verir, ama ben de bi ara hollanda üzerinden böyle bi şey yapayım diye araştırmıştım ve vazgeçmeme sebep olan şey şu olmuştu: ülkeye o araçla giriş yaparken pasaportuna hangi ülkeden girdiğini falan işletiyormuşsun. akabinde 3 ya da 6 ayda bir kez (sayıdan tam emin değilim ama 1 yıl değildi. şimdi değişmiş de olabilir ayrıca) o ülkeye o araç ile giriş yapman gerekiyormuş. 6 ayda bir türkiyeden almanyaya giderken yakacağın yakıtı eforu zamanı falan düşünürsek, hiç mantıklı olmuyor. başka bi bürokratik engeli varsa bilemiyorum. ama bu bile eğer hala geçerliyse, direkt vazgeçme sebebi gibi duruyor.

almanya yerine bulgaristan veya gürcistandan alınabilinir oralardada ucuz ama eskiden 6 ayda gir çık yapılıyordu ama şimdi 6 ay tr de 6 ay yurtdışında kalması gerekiyor.

Bu söylediğini zamanında Tanju Çolak denemişti. Sonuçları kendisi için pek hayırlı olmadı.

yabancı araç tr'de maks 6 ay kalıyor, sonrası sıkıntı. gir çık kurtarmıyor.

benim merak ettiğim yasa böyleyken bizim mahalleye taşınan suriyeli arkadaş 1+ yıldır bmw'sini nasıl burada tutuyor...

Arabayı getiren kişi, arabasız yurtdışında çıkamıyor. Uçakla vs. yurtdışına çıkması gerekirse arabayı emanet olarak gümrüğe bırakması gerekli diye biliyorum.

Yani Almanya'dan gelsin arabayı bıraksın gitsin yok yani.

@burfak hakli. amcan araba ile gelirse ve ucak ile cikmasi gerekirse o arabayi kimse kullanamaz. ayrica araba @mrthany dedigi gibi gümrükte 6 ayda bir gir-cik yapilmasi gerekli. Bunu da arac sahibi yapmali. Bunun disinda arac muayene gibi nedenlerle 2 yilda bir almanyaya gitmeli. ayrica muayene süresi gecmis araci ile almanyada kasko/sigorta sirketi problem yasanir, hele bir de ciddi bir kaza yasanirsa basin agrir.

eyvallah. gerçek bir şey yoktu ortada.

merak ettiğimden sordum.

mesela yani ;)

vegan olabilecegimi sanmiyorum. Yani hayat boyu cikolata, dondurma, peynir, yogurt, bal, yumurta yiyememek fikri bana uzak geliyor. Vejeteryanliksa konus evet hazir oldugumda ben de deneyecegim. Ama suan degil

@minik donut canavarı
veganları değil de, veganizm düşüncesini sordum ben aslında. o saldırganlardan bağımsız olarak hayvansal ürünleri kullanmamakla ilgili ne düşünüyorsunuz?

tutarlılık açısından bakarsak sadece yeme - içme değil, teknolojiyi kullanma ve büyük şehirlerde yaşama konularında da belli bir duruş sergilemeleri gerektiğini düşünüyorum (veganizm bunları da kapsamalı). ek olarak vegan beslenme şeklinin sağlıklı olduğunu iddia etmelerine de ihtiyaçları yok, çünkü değil. onun dışında saygı duyuyorum.

vejeteryan olmak istiyorum. ileride olabilirim de. ama veganlık saçma ve zorlama geliyor. her şeyden önce sağlıksız. insan vücudu süt olmadan yumurta olmadan beslenemez sanki.

is arkadasim hintli bir vegan ve gayet iyi geciniyoruz. Tek problem beraber ögle yemegine giderken gidecegimiz yeri kararlastirmak zorlasiyor, o kadar da saygi gösterecez artik.

Aslinda her türlü düsünceden/inanctan birsürü sinir bozucu insan var. Bunun veganlikla ilgisi yok, önyargi olusturacak kadar vegan tanimadik, birilerinin yaptigi yanlislari herkese yüklemek iyi olmaz. Belki de biz de yapiyoruz ayni sinir bozucu davranislari ama farkina varmiyoruz.

mdc +1

veganizm düşüncesini de dayanakları itibariyle antipatik bir hassasiyet olarak görüyorum. sırf canı istemediği için yemiyorsa bir şey demenin manası yok ama bunu ahlaki ve ideolojik bir boyuta taşıdığında tartışmaya açık hale geliyor.

Cesaret isteyen bir şey, Türkiye'de çok daha zor olmalı. Olmayı isterdim ama, yemek yapmayı bilmeyen orta gelirli bir bekar için imkansız gibi, aç kalırım.

Romantik fakat sağlıksız bir akım. İnsan yaşamı için uygun değil. Bu şekilde beslenen insanların da hem fiziken hem de ruhen oldukça sağlıksız kişiler oldukları su götürmez bir gerçek. Ben bugüne kadar bir veganın derdini hiçbir zaman bilimsel ya da akılcı bir şekilde anlattığını görmedim, geneli "Siz ceset yiyen vahşilersiniz!!!" mantığında konuşan gayet saldırgan ve tehlikeli insanlar. Bu bile ne kadar sağlıksız olduğunun bir kanıtı. Hayvan eti yemeyi vahşilik olarak gören ve bunu engellemek için şiddete başvuran bir akım ne kadar sağlıklı olabilir ki.

Niyetleri gercekten iyi, iyi niyetliler fakat realiteden cok uzak olup anlamsiz davalar guttuklerini, mantiksiz ve tutarsiz olduklarini dusunuyorum. Akli basinda bir hareket degil veganlik.
Hepsini gectim, bunun saglikli beslenme sekli oldugu argumani beni gulmekten mahvediyor.

Birazdan burasi karisacak.
Bir de @konusma.. +1

iktisadi olarak mantıklı
vicdan-eylem hususunda tutarlı
sağlık açısından vasatın üstünde
propaganda olarak boqtan

richard leakey'in göl insanları kitabındaki toplayıcı avcı medeniyet hipotezlerini de hesaba katarsak ancak kısmen uygulayabileceğim bir dünya görüşü.
mesela yumurtalarını dökmüş, pınarın başında can çekişen kırmızı balıkları toplar kurutur yerim, yenecek her cins böceği, çekirgeyi toplayıp yemek isterim, görevini tamamlamış ya da dünyada dehşet boyutlarda yer işgal eden küçük biyokütlelerin topluca avlanmasına karşı değilim. ya da mukavemet koşusu, mızrak, bok püsür ile yakaladığım hayvanı da gururla yerim ama kapitalizmin getirisi ağıl üretimi, trol ağları ve haksız rekabete yol açan diğer modern silahlarla öldürülmüş hayvanları yerken orspu çocuğu gibi hissederim kendimi bazen.

kargn sana bin kere tik atmak istedim. tam olarak bu sebeple ben hayvansal ürün tüketmiyorum şu an. keşke et tüketimi konusunda avlanma seviyesinde kalsaymışız, onurlu yaşarmışız.

@konusma ben konusuyorum daha bitirmedim
Düzgün kesim dediğiniz ne bu arada? Şu silahları:( en.wikipedia.org ) filmlerde falan görmüşsünüzdür, kesim sırasında bu kullanılsa bile hayvan daha canlıyken boğazı kesiliyor. Bildiğim kadarıyla Avrupa'da kesimlerde bu kullanılıyor. En az canice olanı bu yani, helal kesim olayına hiç girmiyorum.

ben et yemeden yaşayabilirim o yüzden onları anlıyorum. saldırgan tutumlarını ise hiç anlamıyorum. yoksa sadece bitki yiyerek yaşayan çok sağlıklı sporcular hatta şampiyonlar var.

Et yeme o hayvanlar acı çekiyor demedikleri, hayvanlarla bir gıda ürün yerken kullanırken acır ya da nefretle bakmadıkları sürece sıkıntı yok. Istediklerini yemekte ve yememekte özgürler.

avcı bir toplum dünyayı kaplasa 20 milyon insana yetecek hayvansal besin var diye bir hesap okumuştum, kaynağı hatırlamıyorum. o biraz can sıkıcı. evcilleştirme olmasa bu kadar artamazdık. artmamız da lazım değil tabii ama işte. gerçi dodolar gibi sakin barışçıl canlılarda bizim bu onur kuralı da batağa saplanıyor. aptal kuşlar kaçmıyor, nasıl bir rekabet ki bizimki . galapagos kaplumbağaları, öyle yavaş metabolizma ki, bir yıl yemeden yaşayabildikleri rivayet ediliyor. canlı konserve gibi. bu hayvanları koruyacak etik kural da yok aslında. gemilere doldurulup canlı halde depolanır, aylar sonra yenirlermiş. romantik olmayan hangi ahak koruyabilir bu zavallıları kıyımdan?
düşündükçe sıkıntı.

büyük saygı duyuyorum, sağlam bir disiplin gerektiriyor yaptıkları.
düşününce yaptıkları mantıklı. vegan agresyonu diye birşey var ama bunu etki tepkiden dolayı olduğuna inanıyorum. vegan biriyle yemeye çıkıldığında "olm/kızm la manyak mısın şu et yenmez mi, lohkummm mubarek?" diyenler ve "et yemiyor bak aptal saptal konuşuyor,iki lokma et yese kendine gelecek, muahhaha zalaaaak" diyenler yüzünden bu hale gelindiğini düşünüyorum. her koşulda kendilerini savunmak zorunda kalıyorlar bir yerden sonra agresif oluyorlar ki haklılar.

donanımlı bir vegan arkadaşım var, donanımlı dediğimden kastım, etin besin değerinden de haberdar, üretim süreçlerinden de. biyoloji de bilir. avcı hayvanlar besin zincirinin üstünde, otçullara baskı kurarak ekolojik bir rol üstlenir. bir ototrofun, bir otçulun, bir etçilin, bir leşçinin, bir mantarın bu sistemde diğerlerine üstünlüğü yok. evrimin bizim gibi hepobur, muhtemelen leşçi bir geçmişe sahip, aşırı yetenekli ve adaptasyon kabiliyeti muazzam kuyruksuz maymunları kayırması kaçınılmaz. geldiğimiz noktada üstünlüğümüzü bilmesine rağmen benim bu arkadaş bu rolden kayaklanan istismarı reddediyor. yemem diyor ve yemiyor. hiçbir agresyonu yok, çünkü adamda ben dünyayı kurtarıyorum egosu yok. yani velhasılı, kral adam. bütün veganlar onun gibi olsa bu düzen belki bir gün değişir bile.

Mdc ve konuşma +1

bireysel bağlamda tutarlı buluyorum, insan hayvansal ürün tüketmekten rahatsız olup tüketmemeyi tercih edebilir. ama ben de birçok kişi gibi bu olayın veganizmle sınırlı kalmayıp endüstriyel hayvansal üretimle mücadele verilmesi gerektiğini düşünüyorum, zira veganizm (ve çeşitli söylemlerle veganizmi yaymaya çalışmak) uzun vadeli ve sürdürülebilir bir çözüm değil. Türkiye'deki veganlarınsa daha ılımlı ve anlayışlı olmaları gerektiğini düşünüyorum, toplumsal bir yemek kültürü var yıllardır oturmuş, bunun bir anda bireysel hareketlerle değişmesini beklemek çok büyük romantiklik. asıl üzerine gidilmesi gereken şey endüstriyel et üretimi. hayvanlara zulüm olmasının yanında zaten insanlar için de sağlıklı besin sağlamıyor bu sistem aslında, bu konuşulmalı.

düşüncelerine ve hassasiyetlerine saygım var, kimin ne yediğiyle ilgilenmiyorum. ne zaman bana katil deyip duvarlara falan "GO VEGAN" yazmaya başlıyorlar o zaman deliriyorum. kendi düşüncelerini ve yaşam tarzlarını başkalarına empoze etmeye çalışıp kendilerini nimetten saymıyorlarsa problem yok. bu dediğimi yapıyorlarsa mal olduklarını düşünüyorum.

kişiden kişiye değişiyor bu tabii, kimisi veganım diyor "eyvallah" diyorsun, kimisi de işte veganlık hakkında oturup edebiyat falan kasıyor. et yiyenler kötüdür, et yemeyenler iyi insandır gibi akıllara zarar sonuçlara varıyor.

veganlar hakkında bi' laf var ya zaten farklı şeylere de uyarlıyorlar, çok güzel: birinin vegan olduğunu nasıl anlarsınız? anlamanıza gerek yok, onlar zaten söyleyecektir.

vegan olmayı isterim ama beholderrulez'in dediği gibi, baya baya bişeyden feragat etmek gerekiyor. vegan olsam dışarı çıktığımda aç kalırım. vejetaryenim ama. yemek alırken çorba varsa mesela soruyorum içinde hayvansal bir şey var mı diye, varsa almıyorum.

insanın insana ve insan olmayana dayattığı bu düzene katkı sağlamak rahatız ediyor beni (google'ı da sevmem mesela, scholar dışında kullanmamaya çalışırım. bi kere bir mail servisi aldım ama napayım. zaten çok konuyla alakası yok.). ha memlekette herkes beslenme uzmanı, doktor, evrim biyoloğu, filozof, gurme gibi ünvanları doğuştan aldığından söylememeye çalışıyorum ama keko arkadaşlarım yeni biri ortama girdiğinde "ron et yemiyoğğ" diyorlar ve o zaman "sevmiyorum" diye geçiştirmeye çalışıyorum. yine de "eabi dürüm yenmez mi yeaa" diyorlar bana. türkiyede hiç tanışmadım ama yurtdışında veganlar da buna, hatta daha fazlasına, maruz kalıyor.

Saygı duyuyorum çünkü çok zor bişey.
Üzülüyorum et, balık, peynir güzel bişey.

Değer verdiğiniz birileri, kardeşiniz çocuğunuz her dakika kaçırlıyor, hapsediliyor vs vs olsa ve hala gelip sağlıktan, yok insanın doğası şöyleymiş gibi şeylerden bahsediliyor olsa, o tür hareketleri bir tepki olarak normal görmek lazım . Empati yaparak otepkileri verenlere, anlayabilirsiniz.

Vegan olmayanlara empati yapıyorum, çünkü ben de değildim eskiden ve anlayabiliyorum benimsetilmiş, normal kabul ettirilmiş o doğrulardan, senin iradenmiş gibi verilmiş o güzelden senin kendi zevkinmiş gibi o alınan lezzetten sıyrılabilmenin zorluğunu.


Veganların saygı duyulmaya ihtiyacı yok. Hayvanların yaşam haklarına saygıya ihtiyaç var. Veganlara, hayvan özgürlükçülerine karşı tavırlarınız kimsenin umurunda değil, ama bir bireye, bir canlıya karşı bu tutumlar, bayağı bir umursanmakta ve her şey bundan zaten.

Kısaca 20 dakikalık zevk, tamamlanamayan 20 yıllık yaşamlardan daha önemli. Ve etin, sütün tadı bitkilerle yapılan çoğu şeyde fazlasıyla var artık. Vegan lahmacun, kokoreç bile var.

Hayvansal gıdaların (özellikle peynir) tadını vegan olamayacak kadar çok seviyorum. "Adana'yı gördüm mü gömerim" demiyorum ama yemek olarak da hoşuma gidiyor. Demek ki o kadar da iradeli değilim. Yemeğin tadından aldığım haz ideallerimin verdiği tatminden fazla. Demek ki veganlarda da bu ideolojinin verdiği tatminin hazzı, yemeğin tadından daha fazla. Tat da tatmin de göreceli konular, dolayısıyla çok da bir şey düşünmüyorum.

Özetle, "Sen şimdi bir Adana olsa yemez misin"i süslü yazdım, o kadar.

Google chrome "Advanced Rest client" eklentisi ile bunu yapabilirsin. Chrome a bunu chrome.google.com ekle, sonra adres allanina kaynak http adresi gir, get/post uygun methodu sec, sonra send ile gönder. 400 ile basarili bir sekilde döndüyse altta json tabinda "copy to clipboard" ya da "save as file" diledigini secerek export edebilirsin.

Ama tabi kesinlikle direkt olarak download etmek ise istedigin mutlaka öyle bir eklenti de vardir, eklentilere bakmani tavsiye ederim.

Evet, tarayicida hicbir sekilde acmadan indirmek istiyorum. Yoksa acarak da save-as ya da copy-paste ile indirebilirim. Dosya bunlar icin cok buyuk.

Trenler uyumak icin daha iyi. tren saatlerine her yerden rahatlikla ulasabilme avantaji var.

Blabla da son anda söz veren kisinin gelmemesi, bulusma yeri konusunda anlasmazlik, birkac saat gec gelebilme olasiligi var. ayrica telefon ile tekrar tekrar onay almak gerekli ve internetten devamli rezervasyon yapilmasi gerekliligi her yerde internete girmek telefon trafigi felan isin tadini bozar. Buna ek olarak kimi arabalarda iki kisilik yer bulmak zor olabilir.

@emrahday +1

blabla'da soforle bulusabilmek dert. yerini bildiriyorsun ama adam seni kolayca bulamayabiliyor, dakikalar geciyor nerde bu diyorsun isler karisiyor falan.

einführung- bir konuya giriş, kompozisyona giriş gibi

vorstellung- kendini tanıtma, tanışma esnası gibi

einleitung giriş cümlesini vs anlatmak için daha uygun.

vorstellung birini tanıtmak anlamında.
einführung ise giriş gibi..

neden niçin bilemiyorum, ama haklısınız çok kelime çıkabiliyor.
kitap okuyarak günlük dilin kullanıldığı almanca dizi film izleyerek belki neyin nerede kullanıldığını daha iyi anlarsınız.

einleitung önsöz anlamında kullanılır genelde.
vorstellung ise bir şeyin tanıtımı vs. anlamında olabilir. mesala vorstelleng des Zugs ; Trenlerin tanıtımı.
einführung ise introduction anlamına gelir. mesala einführung in die Buchführung ; Muhasebeye giriş.

hatam varsa affola.

Almanca cok "contextual" yani "baglamsal" bir dil. Yani secilen kelime duruma ve konuya göre cok degisir. Mesela birine bir kisiyi tanistirirken yani "introduction" yaparken "Vorstellung" kullanirsin. Ama mesela 2015 yilina girerken yani "introduction" yaparken "Einführung" kullanirsin.

Bu durum dilin cok güclü, literatürünün cok derin olmasindan kaynaklaniyor. Eger biri "Vorstellung" kelimesini kullanirsa bilirsin ki bir tanitma var isin icinde, ve emin olursun ki yeni bir ortama giris, yeni bir duruma giris yok. ama biri "introduce" kelimesi kullanilsaydi bu eylemin birine birini tanitma mi, yoksa yeni bir ortama giris mi oldugunu ayirtetmek icin destekleyici kelimelere ihtiyac duyulurdu.

Bu durum almanyada yanlis anlamalari cok azaltiyor, az kelime ile daha cok sey ifade ediliyor. iki alman birbiriyle konustugunda bir sey söylediginde "aa onu mu kastetmistin, aslinda ben bunu kastettigini zannetmistim" denilme olasiligini düsürüyor.

Türkcede de ayni durum söz konusu ya da ingilizcede de. Ama insanlarin okuma aliskanliklari azalinca, literatür kaybolunca insanlar cok daha basit kelimelerle kendilerini anlatiyorlar. Bu da benzer kelimeler arasi ince nüanslarin kaybolup bircok durumu anlatan joker kelimeleri arttiriyor. Bu nedenle yanlis anlamalar artarken tartismalarimizin temeline iletisimsizlik oturuyor.

Html: mysql de tuttugun data da bosluk olan yerlerde <br/> olmali, ya da o datayi aldiktan sonra bosluk olan yerleri <br/> ile degistirmelisin.

Java: mysql de tuttugun data da bosluk olan yerlerde \n olmali, ya da o datayi aldiktan sonra bosluk olan yerleri \n ile degistirmelisin.

bunu otomatik olarak yapması gerekmiyor mu? ya da
if(ch= '\n' ) echo"<br>";

gibi bir şey var mı? yoksa nasıl yapılır?

hocam ben text editor kullanarak çömüştüm. daha doğrusu kendi kendine çözüldü. summernote kullandıydım.